Bizans İmparatorluğu’nun Büyük Stratejisi Edward N. Luttwak Çeviri M. Efe Tuzcu İçindekiler Önsöz 7 I. Bizans Stratejisinin İcadı 11 1. Attila ve İmparatorluğun Kriz Dönemi 32 2. Yeni Stratejinin Ortaya Çıkışı 75 II. Bizans Diplomasisi: Efsaneler ve Gerçekler 135 3. Elçiler 137 4. Din ve Devlet İşleri 157 5. Emperyal Prestijin Kullanım Alanları 170 6. Hanedan Evlilikleri 186 7. Gücün Coğrafyası 196 8. Bulgharlar ve Bulgarlar 230 9. Müslüman Araplar ve Türkler 263 III. Bizans Savaş Sanatı 311 10. Klasik Miras 314 11. Mavrikios’un Strategikon’u 350 12. Strategikon’dan Sonra 398 13. VI. Leo ve Deniz Savaşları 421 14. Onuncu Yüzyıl Askerî Rönesansı 442 15. Stratejik Manevra: Herakleios’un İran’ı Yenmesi 514 Sonuç: Büyük Strateji ve Bizans’ın “Operasyonel Kod”u 535 EK: Bizans Döneminde Strateji Olanaklı mıydı? 547 I. Konstantin’den XI. Konstantin’e Kadar İmparatorlar 549 Sözlük 553 Notlar 561 Kaynakça 616 İsim Dizini 640 Genel Dizin 644 5 Haritalar 1. I. Theodosius’un 395 yılındaki ölümünden sonra imparatorluğun bölünmesi 12 2. Büyük Avrasya Bozkırı 20 3. Konstantinopolis’in savunma hatları 100 4. Jüstinyen’in tahta çıkışında ve ölümünde imparatorluk, 527-565 119 5. II. Basileios’un öldüğü 1025 yılında imparatorluk 261 6. Müslüman taarruzları, 662-740 267 7. Slav, Lombard ve Müslüman fetihlerinden sonra, 668 yılında imparatorluk 284 8. Müslüman fetihlerinden ve Bulghar yerleşiminden sonra, 780 yılında imparatorluk 288 9. I. Aleksios Komnenos’un tahta çıktığı 1081’de imparatorluk 303 10. II. Yannis Komnenos’un öldüğü 1143 yılında imparatorluk 306 11. VIII. Mikhail Palaiologos’un öldüğü 1282 yılında imparatorluk 309 12. Yaklaşık 226 yılından yaklaşık 651 yılına kadar Sasani İmparatorluğu 516 13. 565, 1025 ve 1360 yıllarında imparatorluk 538 6 Önsöz Roma İmparatorluğu’nun Bizans tabir olunan doğu bölümü, bir süre öncesine kadar sanki tüm Roma İmparatorluğu 476’da son bulmuşçasına görmezden geliniyordu; şimdilerde ise o kadar dikkat çekiyor ki popüler tarih yayınlarına bile konu ediliyor. Pek çok kişi Bizans kültürü üzerinde yoğunlaşsa da, konunun günümüzde özellikle yankı uyandıran tarafı Bizans’ın yüzlerce yıl boyunca ardı arkası kesilmeyen bir düşmanlar silsilesine karşı göstermiş olduğu destansı mücadeledir. Bu kitap Bizans tarihinin belirli bir yönünü konu alıyor: İkna yeteneğinin ve gücün dengeli ve yerinde kullanımı için gereken yöntemlerin ustalıkla uygulanması; diğer bir deyişle, devlet idaresinden askeri taktiklere kadar, her yönüyle strateji. Bizans stratejisini ciddiyetle tetkik etmeye başladığımda, hâlâ haddinden fazla övgü ve şiddetli eleştiri almakta olan, Roma İmparatorluğu’nun üçüncü yüzyıla kadarki stratejisini ele alan bir kitabı yeni bitirmiştim. Niyetim, bu çalışmanın devamı niteliğinde olacağını öngördüğüm, sonraki yüzyılları konu eden bir kitap yazmaktı. Ama bir süre sonra, Roma’nın daha önce hiç sahip olmadığı kadar derinlikli bir stratejiyi incelemekte olduğumu fark ettim. Tabii böyle bir çalışma, çok daha yoğun ve meşakkatli bir araştırma ve kompozisyon sürecini gerektirecekti. Sonuçta, askeri stratejileri sahada uygulamak gibi, konudan çok da uzak olmayan çeşitli faaliyetlerimle de kesintiye uğradığı için, söz konusu çalışma yirmi yıldan fazla sürdü. Bu kadar uzun sürmesinin iyi bir tarafı oldu: Önceleri ulaşılması son derece güç olan, el yazması hâlindeki bazı temel Bizans metinleri ya da bunların birçok hatayla dolu, eskimiş tıpkıbasımları, artık güvenilir bir formatta yayımlanıyordu. Aynı süre zarfında, Bizans’ın stratejisi ile doğrudan alakalı pek çok önemli eser de basılmaya başladı. Özellikle son yıllarda Bizans çalışmaları ciddi bir ivme kazandı. Birinci sınıf bilim adamlarından oluşan büyük bir dalga Bizans’ın ve dünya tarihinin karanlık köşelerini aydınlatmaya başladı ve bu durum aynı zamanda, konunun uzmanları arasında 7 yüksek ruhlu bir bilimsel cömertliğin sergilenmesine imkân verdi. Ben de, bu konuda bir uzmandan ziyade bir öğrenci olmama rağmen, bu cömertlikten son raddesinde istifade ettim. Bu kitap için çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra, aşağı yukarı 1982’de, en çok okunan Bizans askeri metni, Strategikon’u tercüme etmiş olan George Dennis bana daha sonra Üç Bizans Askeri İncelemesi (Three Byzantine Military Treatises) adıyla yayımlanacak olan çalışmasının daktilo metnini verdi. Yirmi altı yıl sonra da, bu kitabı bitirmek için acilen ihtiyacım olduğu bir zamanda, üzerinde çalıştığı Leo’nun Taktika’sının heyecanla beklenen baskısından bir parçanın daktilo metnini yolladı. Evet, cömertlik, bir Cizvit olan George T. Dennis için gerçekten sıradan bir alışkanlık. Çalışmaları ile konuya ışık tutan Walter E. Kaegi Jr. da ilk zamanlarda bana değerli tavsiyelerde bulundu. Daha önceden karşılaşmadığım ve beni tanımayan bazıları, sanki eski arkadaşlarımmış gibi ve meslektaşlar için bir yükümlülükmüşçesine, isteklerimi geri çevirmediler. Seçkin bir Türkolog olan ve bu kitapta sıkça atıfta bulunulan Peter B. Golden pek çok soruma cevap verdi, değerli önerilerde bulundu ve bana başka türlü ulaşamayacağım iki kitabı ödünç verdi. John Wortley bana Skilitzes çalışmasının dipnotlu yegâne daktilo metnini emanet etti. Peter Brennan ve Salvatore Cosentino önemli tavsiyelerde bulunurken, bu kitapta çalışmalarına büyük ölçüde başvurulan Eric McGeer, Paul Stephenson ve Denis F. Sullivan kitabın taslaklarını okudular; çeşitli hataları ortaya çıkarıp faydalı öneriler ile katkıda bulundular. Çalışmaları kendi başına bir Bizans araştırmaları kütüphanesi oluşturacak nitelikteki John F. Haldon, bir yabancının isteğini kırmayıp kitabımın ilk taslaklarından birinin detaylı bir eleştirisini yaptı. Bu kitap konunun uzmanı olmayanlara da hitap etmek üzere yazıldığı için, uzman olmayan iki okuyucudan, Anthony Harley ve Kent Karlock’tan da yorum talep ettim; sıkı çalışmaları, değerli fikirleri ve düzeltmeleri için teşekkürü borç bilirim. Konunun uzmanı olmayan üçüncü bir okuyucu da, çok dil bilen bir tarih araştırmacısı olan Hans Rausing’di; kendisi kitaba kıymetli gözlemleri ile katkıda bulundu. Stephen P. Glick de, gerek askeri ta8 rihçilik konusundaki ansiklopedik bilgisi, gerekse metin üzerindeki titiz incelemesi ile bu çalışmada iz bıraktı. Nicoló Miscioscia bir dönem boyunca beceriyle asistanlığımı üstlendi. Christine Col ve Joseph E. Luttwak harita araştırması yapıp, bulduklarını grafiksel olarak yayına hazır hale getirdiler ki, sonu gelmeyen düzeltmeler arasında bu iş hiç de kolay değildi. Harvard University Press’te (Harvard Üniversitesi Yayınları) sosyal bilimler kıdemli editörü olarak çalışan Michael Aronson, Roma’nın büyük stratejisini işleyen daha önceki kitabımın aktif bir destekçisiydi; büyük bir sabırla, yirmi yılı aşkın süre boyunca bu çalışma için de ısrarcı oldu. Bu kitabın fiziksel kalitesi onun tecrübeli ilgisini ve aynı birimde çalışan Donna Bouvier ve Hilary S. Jacqmin’in değerli katkılarını yansıtır. İlk edisyondan sorumlu olarak Wendy Nelson’u görevlendirmeleri de büyük şans oldu; zira sonsuz bir ilgi ve büyük bir dikkat ile pek çok gizli hatayı tespit etti. Düzeltilmiş baskı için Atina’dan Vasilis D. Christaras’a çok şey borçluyum; derin kültürel birikimi ve dikkatli okuması sayesinde daha önce gözden kaçmış olan hatalar ortaya çıktı. Son olarak, bu kitapta atıfta bulunulan, Dumbarton Oaks Research Library and Collection müdürü Alice-Mary Talbot’a ve Dumbarton Oaks’ta Bizans araştırmaları kütüphanecisi olarak görev yapan Deb Brown Stewart’a teşekkür ediyorum. Israrcı tavrı ile kitabı isteyen ve beni başka işlerin bahanesi ile bu çalışmayı ertelemekten alıkoyan Peter James MacDonald Hall ile karşılaşmasaydım, belki de bu çalışma hiç nihayete ermeyecekti. Not: Yunan harfleriyle yazılmış sözcükleri dönüştürürken şu kaynağı kullandım: The Oxford Dictionary of Byzantium. Ed. Alexander P. Kazhdan and Alice-Mary Talbot with Anthony Cutler, Timothy E. Gregory, and Nancy P. Ševčenko 3. Vols. (Oxford, 1991). 9 I. Bizans Stratejisinin İcadı Roma İmparatorluğu’nun yönetimi 395 yılında I. Theodosius’un iki oğlu arasında bölünüp Batı Roma Honorius’a, Doğu Roma ise Arkadius’a kaldığında, imparatorluğun bu iki yarısının kaderlerinin bu denli farklı olacağı kolaylıkla öngörülemezdi. Önce Cermen kumandanlarca savunulan, sonrasında Cermen savaş lortlarının tahakkümü altına giren; imparatorluğun rızası olsun ya da olmasın, sayıca gittikçe çoğalan, gene çoğunlukla Cermen kökenli göçmenlerce dolup taşan; sonra da açıktan açığa işgallerle sarsılan Batı Roma vergi gelirlerini, toprakları üzerindeki kontrolünü ve siyasal kimliğini derece derece kaybetti. Bu sürecin sonunda, 4 Eylül 476’da, Romulus Augustus’un tahttan indirilmesi, artık neredeyse basit bir formalite halini almıştı; zira Batı Roma’dan geriye zaten hiçbir şey kalmamıştı. Bazı bölgelerde istilacılarla uyum sağlanabilmişti, hatta bir noktaya kadar kültürel entegrasyon bile söz konusuydu. Ancak son zamanlarda itibar edilen, neredeyse barışçıl bir göçmen hareketi ve tedricen tehlikesiz bir döneme geçiş tasavvuru, şiddetin, yıkımın ve belki bin yılda geri kazanılamayacak maddi ve kültürel kayıpların güçlü tarihsel kanıtları ile çelişiyor.1 Konstantinopolis’ten yönetilen Doğu Roma İmparatorluğu’nun gidişatı çok farklı oldu. Bu bizim modern ağız alışkanlığı ile Bizans tabir ettiğimiz, ama aslında hem yöneticileri hem de halkı (romaioi) açısından Roma olarak bilinen ülkedir. Doğrusu, ne yöneticiler ne de halk, kendilerini Konstantinos tarafından 330 yılında Yeni Roma* hâline getirilen Antik Yunan şehri Byzantion üzerinden tanımlıyordu. Bu imparatorluk kendi Cermen savaş lortlarını zapturapt altına alıp, beşinci yüzyılda Batı Roma’yı yıkıma götüren Attila’nın Hunlarını başarıyla savuştururken, bir yandan da, en az sekiz yüzyıl boyunca ardı arkası kesilmeyecek işgalcilere karşı kendini başarıyla savunabilmesini sağlayacak stratejiyi geliştiriyordu. ������������������������������������������������������������������ Lat.: Nova Roma; ancak kuruluşundan beri yeni başkentin tarihçilerince “Konstantinos’un şehri” anlamında. (ç.n.) 11