BEBEKLERDE KARŞILAŞILAN SORUNLAR VE PÜF NOKTALARI Açıklama: Vitamin sözcüğü Polonyalı biyokimyacı Casimir Funk tarafından 1912'de kullanılmıştır. Vita Latince, hayat demektir, -amin son eki ise amin sözcüğünü kastetmektedir. Zira o dönemde tüm vitaminlerin amin oldukları sanılmaktaydı Kategori: Köşe Yazıları Eklenme Tarihi: 05 Aralık 2016 Geçerli Tarih: 19 Temmuz 2017, 01:40 Site: Dr. Savan Günay - Resmi Web Sitesi URL: http://www.savangunay.com/haber_detay.asp?haberID=109 BEBEĞİMİZ DOĞDU... İLK 1 YILLIK YOLCULUĞUNDA ALACAĞI VİTAMİN VE MİNERALLER Vitamin sözcüğü Polonyalı biyokimyacı Casimir Funk tarafından 1912'de kullanılmıştır. Vita Latince, hayat demektir, -amin son eki ise amin sözcüğünü kastetmektedir. Zira o dönemde tüm vitaminlerin amin oldukları sanılmaktaydı Bebeğimiz doğuduktan 15 gün sonra vitaminlere başlamalıyız. Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı sağlık ocakları vasıtası ile bebeklere Monovit damla vermektedir. Günde 3 damla olarak verilen preparatı kış aylarında 5 damla yaz aylarında 3 damla olarak önermekteyim. Veya ekonomik koşullarımız daha iyi ise piyasada bulunan multivit damlalarını veya şurupları kullanmalıyız.12. ayın sonuna dek kullanılacaktır. İlk hafta sık aralıklarla emzirilen bebek 1. haftadan sonra bir emzirme disiplinine tabi olmalıdır. Yani bebek en az 2.5 saat aralıklarla ve 10 dk yı geçmeyecek şekilde emzirilmelidir. Şayet her ağladığında bebeğinizi emzirirseniz; bebeğiniz emerken hava yutacak dolayısıyla 20 dakika geçmeden bir daha emzirmek zorunda kalacaksınız. O hava yuttukça ağlıyacak siz o ağlamasın diye emzirirken ,bebeğiniz hava yutacak fasit gaz dönemi başlıyacaktır. İlk 4 ayda sadece vitamin alan bebeğimize 4. ayın sonunda Fe(Demir) Zn (Çinko) vitaminleri mutlak başlanmalıdır. Ülkemizin en büyük çocuk sorunları arasında Fe eksikliği ve Çinko eksikliği gelmektedir. Son yıllarda yapılan çalışmalar ve deneyimlerime göre normal kilo ile doğan bebeklerde 30003500 gr arası doğan her bebekte 4. ayda Demir ve Çinko başlanmasıdır. Premature olan bebeklerde Demir (Fe) 2. ayın sonunda Çinko (Zn) ise 3. ayın sonunda başlanmalıdır. Demir ve Çinko yaşamın vazgeçilmez mineralleridir. Mutlak gıda dışında da dışardan Takviye edilerek her çocuk en az 15 aylık oluncaya dek kullanmalıdır . Çocuğunuzun ilerideki okul başarısı ,algılama,huzur, öğretilene konsantrasyon u bu sayede en az % 20 artacak IQ su ise bu takviyeden enaz 10 puan artacaktır. Yıllarca her kongrede her ,toplantıda söylediğim Fe ve Zn mineralinin nihayet önemi kavranmış şu an Avrupa Ülkelerinde Çinko ve Fe takviyeli fırın ekmekleri satışa sunulmuştur. Yakında ülkemizde de bu tip ekmekler piyasada olacaktır. Bu arara hiçbir şekilde 1 yaşından önce Omega 3 ihtiva eden Balık yağlarını önermemekteyim. Düzenli Çinko (Zn) Demir (Fe ) alan çocukta balık yağları 1 yaşından sonra başlanabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki . Fe ve Zn eksikliği olan çocuğa eczaneyi yuttursanız iştahını arttıramazsınız. Önce Fe depoları doldurulur ki bu en az 2 ayı geçen bir süreçtir. Sonra Omega 3 ihtiva eden balık yağı içeren şuruplar kullanılabilir. Bunun dışında; yine bebeğimiz 4 aylık olduğunda dişlerin sağlıklı çıkması,çabuk çürümemesi açısından Flor başlanmalıdır. Ülkemizde suların sertlik derecsi ppm olarak değişkenlik gösterdiğinden her gün değil ama haftada üç gün Verilecek Flor pereparatı 4. aydan sonra 1 yaşına dek kullanılabilir. Özet olarak 15.gün Multivitaminlere başlanır. 4. ayın sonunda Fe ve Zn takviye edilir.(Fe ve Zn iştah açıcı,saçların gür ve ipeksi çıkmasını ,el ayak tırnaklarının güçlü olmasını, enfeksiyonlara eğilimin azalmasını sağlar .) 1 yaşından sonra gerekli olmadıkça Multivitamin verilmesine gerek yoktur. BEBEKLERDE GÖRME VE İŞİTME Doğumdan hemen sonra, bebeğiniz sadece siyah, beyaz ve gri tonlarında görür. Görmeyi kontrol eden retina ve beyindeki sinir hücreleri tam olarak gelişmemiştir. Ayrıca, yenidoğan bir bebeğin gözleri yakın nesneler üzerine baktığında odaklama yeteneğine sahip değildir. Yeni doğan bir bebeğin görsel sistem gelişimi biraz zaman alır. Yaşamın ilk haftasında bebekler birçok ayrıntıyı göremezler. Dünyayı ilk görüşleri belirsiz ve sadece gri tonlarındadır. Bebeğinizin görmesinin tam olarak gelişimi birkaç ay sürer. Sizin bebeğinizdeki görsel gelişimin kilometre taşlarını ve buna nasıl yardımcı olacağınızı bilmeniz, onun düzgün görmesi ve hayattan tam manasıyla zevk almasını sağlamasının sigortasıdır. Emzirme odasında ışıkları hafif açık bırakmak bebeğinizin uyumasına engel olmayacağı gibi, parmak uçlarınızda karanlık odada yürümede zorlanmamanıza yardımcı olur. Bebeklerde renkleri görme hissi çok hızla gelişmeye başlar. Doğumdan bir hafta sonra, bebekler turuncu, sarı, kırmızı ve yeşili görebilirler. Ama mavi ve mor görmek biraz vakit alır. Çünkü mavi ışık daha kısa dalga boyludur ve insan retinasında bu renge karşı daha az algılama reseptörleri vardır. İpuçları: Bebeğinizin görmesini uyarmaya yardım etmek istiyorsanız, odasını parlak ve neşeli renklerle dekore edin. Kontrast renkler ve şekiller içeren mobilya ve sanatsal uyaranlar yerleştirin. Ayrıca beşiğinin üzerine ve yanlarına parlak renkli ve hareketli objeler asın. Çeşitli renk ve şekiller olmasına gayret edin. Görsel Gelişim: 2 ve 3 Ay Görsel gelişimde pek çok ilerleme ilk iki ve üç ay içinde gerçekleşmektedir. Üçüncü ayda bebeğin ışığa duyarlılığı erişkindekinden 10 kat fazladır. Bu nedenle şekerlemeler veya gece uykularında ışığı biraz daha fazla kısmanızda bu dönemde yarar vardır. İpuçları: 2-3 aylık çocuğun görsel gelişiminin uyarılması için Amerikan Optometri Derneği (AOA)’nin şu önerileri vardır: 1.Odasına yeni öğeler ekleyin ve/veya yerlerini değiştirin ve sık sık yatağının yerini değiştirin. 2.Odasında dolaşırken bebeğinizle konuşun. 3.Beşiklerinde uyanıkken görsel uyarı sağlayabilmek için bi gece lambası kullanın devamlı surette. 4.Ani bebek ölümü sendromunu azaltabilmek için uykuda sırt üstü yatmalarını sağlanmasına karşılık, uyanıkken ve siz onu gözleyebiliyorken karın üstü yatırın ki görsel ve motor tecrübeleri artsın. Görsel Gelişim: 4 ve 6 Ay Şaşırtıcı bir hızda büyürler! Altıncı ayda beyinlerinin görme merkezlerinde belirgin ilerlemeler olur. Daha keskin görme ve daha hızlı cisimleri takip edebilme yetileri gelişir. Görme keskinliği 6. ayda yüzde 5’den yüzde 80’lere ulaşmaya başlar. Renk görme hemen hemen erişkindeki haline gelip gökkuşağını bile ayırt edebilirler. Yeni doğan bebeklerde işitme kayıplarının erken tanısı hayati önem taşıyor. İlk 3 ay içerisinde tespit edilen işitme kayıplarının tedavi edilebildiğini belirten Şifa Üniversitesi Hastanesi'nden Uzman Odyolog Şerife Erdoğan, bu süre içinde müdahale edilmesi halinde işitme cihazıyla veya koklear implant ile bebeğin duymasının sağlanabileceğini söyledi. Bebeklerdeki işitme kayıplarının erken fark edilmemesi, tedavi edilebilecek bir bebeği ömür boyu sessizliğe mahkum edebiliyor. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı da Ulusal Yenidoğan Tarama Programı ile her yeni doğana tarama testi yapılmasını zorunlu hale getirdi. Ancak tarama yapılması tek başına sorunu çözmüyor. Yeni doğan bebeğin en geç bir ay içinde gerekli işitme testlerinden geçirilmesi, 3 ay içinde işitme kaybının doğrulanması ve mutlaka ilk 6 içinde müdahale edilmesi gerekiyor. bu süre içinde müdahale edilmesi halinde işitme cihazıyla veya koklear implant ile bebeğin duymasının sağlanabileceğini söyledi. Yapılan araştırmaların, 6 aydan önce işitme kaybı olduğu tespit edilen bebeklerin işitme cihazı veya implant uygulamasıyla normal işitenlere yakın şekilde konuşabildiklerini belirtiliyor çocukların en erken dönemde anne ve babadan bağımsız bir testle işitme kaybının varlığını tanımak. Ebeveynler çocuklarında işitme kaybı olup olmadığını anlamak için, bebeğin uykuya dalma anında yüksek ses çıkarabilirler. Sesi duyunca anneyi emerken beslenmeyi kesiyor mu, sese karşı tepki veriyor, bakıyor, uyanıyor, emmesini kesiyor mu, buna bakılır. Bu yöntem denenirken sesi çıkaran kişinin görünmemesi gerekiyor. 6'ncı ayında ismi söylendiğinde ismine ilgi gösteriyor mu, 9'uncu aydan sonra ilgisini çeken seslere bakıyor mu, birinci yaşından sonra annesinin söylediği komutu yerine getiriyor mu bunlar ipuçları olabilir" dedi. Yenidoğan bebekler işitebilirler. Sese göz kırparak, kollarını ve bacaklarını hareket ettirerek, nefes alarak ya da emmeyi bırakarak tepki verirler. Anneler genellikle bebekleriyle ince bir sesle konuşurlar ve bebekler annenin sesine, babanın sesinden daha tutarlı olarak tepki verirler. Anne ile bebeğin iletişiminin sesli filmlerle analizi, annenin sözlerine göre karşılıklı bir dans yarttığını göstermiştir. Örneğin, anne nefes almak için durduğunda ya da bir heceyi vurguladığında, bebek bir kaşını kaldırabilir, ayağını indirebilir, elini açabilir vb. Bu dansı farkeden anne için bu durum, konuşmasını sürdürmesi için önemli bir motive edicidir. Doğumdan birkaç hafta sonra bebek, dil çıkarma, dudaklarını büzme ya da ağız açma gibi hareketleri taklit edebilir. Ayrıca 3 günlük bebekler bazı kokuları algılayabilirler ve kendi anneleriyle diğer annelerin göğüs petlerini ayırdedebilirler. Sevgili anneler bebeğiniz doğduğu günden beri sizi görüyor, duyuyor, kokunuzu ayırt ediyor, hissediyor ve ruhsal durumunuzu algılıyor. Beslemenin olduğu kadar iletişiminde en güzeli olan emzirme sırasında; bebeğinizin gözlerinin içine güleryüzle bakarak yumuşak bir sesle ve sevgiyle konuşmanız, onun daha sakin olmasını ve daha iyi gelişmesini sağlayacaktır. BEBEKLERDE PAMUKÇUK Özellikle yeni doğan bebeklerde daha sık rastlanan ve ağız bölgesinde oluşan "pamukçuk" hastalığıdır. Peki, beslenme bozukluğuna yol açabilen ve o tatlı meleklerin keyfini kaçırabilecek pamukçuk enfeksiyonu ile nasıl baş edebilirsiniz? Pamukçuk nedir? Yanak içinde, dil ve damakta süt parçalarını andıran beyaz lezyonlara "pamukçuk" denir. Bir cins mantar olan "Kandida enfeksiyonu" nedeniyle oluşur. Gri-beyaz bir yalancı zar, ağız mukozasını bölgesel veya yaygın şekilde kaplar. Dildeki lezyon kazınırsa altında deri yanmış gibi görünür ve kanayabilir, sızıntılı yüzeysel bir ülser belirir. Bebek genellikle semptomsuzdur. Enfeksiyonun etkeni Kandida Albicans organizmasıdır, normalde ağız ve vajinada yaşar. Diğer mikroorganizmalarla aynı anda kontrol edilir ve genelde problem çıkarmaz. Neden oluşur? Kandida (pamukçuk) herhangi bir soruna yol açmadan nüfusun yüzde 20'sinin ağız içinde bulunur. Fakat bu denge bozulduğu zaman; antibiyotik kullanımı ve hormonsal değişiklikler (hamilelik gibi) mantar için uygun olan koşulları oluşturur. Ağız içi ortamının değişmesine neden olan durumlarda Kandida"lar aşırı çoğalabilir. Ayrıca, tatlı içecekler ve süt dahil ağızda kalan yiyecek artıkları da Kandida enfeksiyonu oluşmasında rol oynayabilir. Kirli emzik de ağız içi mikrobik enfeksiyonlara ve pamukçuğa neden olur. Vücudun hangi bölgelerinde görülebilir? Ağızda ve bağırsaklarda yaşayan bazı mantarların da oluşturduğu bir enfeksiyondur. Ender olarak bağırsaklardan yayılıp anüs çevresinde pamukçuk gelişebilir. Dilde ve damakta, silmekle kolayca çıkmayan sarı, krem renkli kabarık lekeler vardır. Ağız içinde, dil üzeri veya yanakta başlayan tek bir beyaz-gri lezyon çok hızlı bir şekilde ağız içinin tamamı ve hatta dudakları kaplayabilir. Bebek kaç aylıkken ortaya çıkabilir? Yeni doğan bebeklerde, hayatın ilk 3-4 gününde başlar. Çoğunlukla sağlıklı yeni doğan bebeklerde görülür. Fakat daha büyük bebek ve çocuklarda da görülebilir. Bebeğin beslenme düzenini etkiler mi? Ağrı olduğu için bebeğin beslenmesi bozulabilir. Bu yüzden pamukçuk görülen bebekler, daha sık ve az emzirilmeli veya beslenmelidirler. Emziren anneler özellikle meme başı temizliğine dikkat etmelidir. Ağızdaki acıdan dolayı bebek emmeye isteksizdir. Pamukçuk olan bebeğin ağzı yaradır. Bebek emzirilirken rahatsızdır ve hatta emzirilmeyi reddedebilir. Anne sütü alan bebeklerde pamukçuk daha az görülür. Zira biberon ve emzik gibi risk faktörleri yoktur fakat meme başının kuru ve sağlıklı olmasına dikkat etmek gerekir. Yutma güçlüğü ve tat alma duyusunda bozukluğa neden olur. Ne yapılabilir? Sağlıklı bir yeni doğmuş bebek, genellikle hastalığı kendi başına yenebilir. Bu durumda temiz gazlı bez ile veya temiz bir mendille 1 çay bardağı kaynamış soğumuş suya 1,5 çay kaşığı yemek karbonatı koyunuz.bu suya gazlı bezi veya mendili batırınız ve çocuğunuzun ağzındaki lekeli bölümleri silmeye çalışın, zorlamayın.ara sıra temizlerken kanama olabilir endişelenmeyiniz. Emziriyorsanız meme uçlarınızı, mikrop kapmaması için sürekli temizleyin. Pamukçuk geniş bir alana yayılmışsa, mutlaka doktora gidin. Doktorun vereceği bir damla ilaç ile enfeksiyonu kolayca atlatabilirsiniz. Her emzirmeden önce memeleri temizlemeye gerek yoktur. Anne sütü bebeği hastalıklardan koruyucu o kadar çok madde içerir ki bu yolla kolay kolay mikrop bulaşmaz. Ayrıca anne sütünün içinde yağ ve koruyucu maddeler olduğundan meme başını temizlemek için anne, kendi sütünü kullanabilir. Her emzirmeden sonra meme başına bir miktar anne sütü sü-rülmelidir. Memeye karbonatlı su, sabun, krem gibi maddeler sürülmemelidir. Bu maddeler sürülürse; meme başının etrafındaki koyu renk deriden salgılanan yağlı ve koruyucu doğal maddeler kaybolur ve meme başında çatlaklar daha kolay oluşur. Meme bakımı için önemli olan, her emzirmeden önce ellerin yıkanmasıdır. Eller vücutta, evde, hastanede veya çevrede bulunan her türlü mikrobu taşır. Benim önerim ve deneyimlerim ; her ne kadar bazı doktorlar karşı çıksada Özellikle sıcak ve nemli iklimlerde yaşıyorsanız her besleme sonrası çocuğunuza 1-2 çay kaşığı su kaynamış soğumuş su veriniz. Bu içmesi için değil ağızını temizlemek mantar enfeksiyonunu önlemek için kulllandığım bir yöntemdir. ÇOCUKLARDA AĞIZDA AFT VE TEDAVİSİ Aftlar, ağız içi yaralar, uçuklar toplumun %18-20 lik kısmında sürekli olarak tekrar eden bir biçimde görülür. Çoğu zaman tek bir noktada oluşsa da bazen ağzın belirli bölgelerinde birden çok alanda çıkabilir. Ağız içi yaralar gündelik yaşamı olumsuz bir biçimde etkiler. Aftlar, ağız içi yaralar, uçuklar toplumun %18-20 lik kısmında sürekli olarak tekrar eden bir biçimde görülür. Çoğu zaman tek bir noktada oluşsa da bazen ağzın belirli bölgelerinde birden çok alanda çıkabilir. Ağız içi yaralar gündelik yaşamı olumsuz bir biçimde etkiler. Aft Nedir? Aft ağız içerisinde oluşan dil yüzeyi, iç yanak kısımları ve diş etleri üzerinde görülen ağrılı genellikle solgun beyaz, gri renklerde, çevresinde yoğun kızarıklar olan ağrılı oluşumlardır. Aftlar, ağız içi yaralar, uçuklar toplumun %18-20 lik kısmında sürekli olarak tekrar eden bir biçimde görülür. Çoğu zaman tek bir noktada oluşsa da bazen ağzın belirli bölgelerinde birden çok alanda çıkabilir. Ağız içi yaralar gündelik yaşamı olumsuz bir biçimde etkiler. Aft ve ağız içi yaralarının oluşum nedenlerini belirlemek için bir çok çalışma yapılmıştır. Ağız içi oluşumları hızlandıran olumsuz bir çok faktör belirlenmiş olsa da aftın asıl oluşum nedeni tam olarak saptanamamaktadır. Aft Oluşumunu etkileyen Olumsuz Faktörler Nelerdir? Aşırı Tuzlu ve Baharatlı Yiyecekler Bu tarz yiyecekler ağız içerisinde aft oluşumunu hızlandıran en önemli nedenlerdendir. Ağız içerisinde bulunan mukoza dokusunu tahriş ederek aft ve ağız içi yaraları için uygun bir zemin hazırlarlar. Stres Stres bir çok hastalığın ana nedeni olarak belirlenmiş olmasına karşın, küçük gibi görülen bir çok propleminde ana kaynağıdır. Adet öncesi dönemler, duygusal sorunlar, aşırı stresli ve gergin çalışma koşulları aft oluşumlarını hızlandırabilir. Diş ve Çene Yapısında Bozukluklar Dişlerin kapanma konumlarının ve çene yapısıyla olan durumlarının çarpık ve düzensiz olması sonucu ağız ve yana içerisinde sürtünme ve ısırmalar meydana gelmektedir. Dişler doğru bir biçimde fırçalanamadığında ve ağız içerisinde yeterli hijyen sağlanmadığı durumlarda, tahrip olan ağız içi dokusu aft oluşumuna açık olacaktır. Diş Macunu Diş macunlarının içeriğinde bulunan bazı kimyasallar ağız içi dokusunun mukoza yapısıyla uyumsuzdur. Diş macunlarının temizleme etkisini arttırkmak için kullanılan köpük yapıcı kimyasallar, ağız içerisinde bulunan hücre duvarını tahrip ederek bakterilere ve aftlara uygun bir ortam oluşturmaktadır. Bu nedenle diş macunu seçimlerinde "sodyum lauryl sulhate" SLS adı verilen bir maddenin oranının en düşük olmasına dikkat eden markalar kullanılmalıdır. Dermatolojik Hastalıklar Bir çok dermatolojik ve bulaşıcı hastalığa neden olan bir bakteri aft oluşumunuzu hızlandırıyor olabilir. Bu durumda genital siğiller, cinsel yolla bulaşan cilt hastalıkları, döküntü, iyileşmeyen yaralar ve kuruluk oluşumlarında detaylı olarak dermatolojik muayenelerinizi yaptırmayı ihmal etmeyin. Vitamin Eksikliği Bazı vitaminlerin eksikliğinde vücudumuz bizim çoğu zaman fark etmediğimiz tepkiler vermektedir. Aft oluşumunu hızlandıran önemli bir neden olan faktörlerden birisi de B12 Vitamini ve demirVE zN eksikliğidir. Bu vitaminlerin noksanlığında ağız içi yaralarının iyileşme sürelerinin geciktiği tespit edilmiştir. Aft Tedavisi Nasıldır? Aftlar herhangi bir tedaviye ihtiyaç duymadan 7 ila 10 gün arasında kendiliğinden iyileşmektedirler. Aft sorunu yaşayan insanların ağrıyı hafifletmek için başvurdukları bir çok yöntem bulunmaktadır Bunlar; Aft ağrılarını en aza indirgemek için sıcak ve aşırı baharatlı acı ve ekşi yiyeceklerden kaçının. Steril edilmiş su ile sulandırılmış alkol pamuk ile ağız içerisinde bulunan ağrılı bölgeye uygulanabilir. Su ve karbonat karışımı ile ağız çalkalanabilir. Yarım bardak suya 2 tatlı kaşığı tuz ilave edilerek 2 saatte bir gargara yapılabilir. Ağrının çok rahatsız edici olduğu durumlarda eczanelerde satılan solüsyon ve ağız içi gargaraları kullanılabilir. Ağız içerisinde oluşun aft ların kesin tedavisinin bir doktor tarafından belirlenebileceğini unutmayın. Kesinlikle doktorunuza danışmadan ilaç kullanmayın! Aft ve Uçuk Arasındaki Fark Nedir? Aft ve uçuk ağız içerisinde ki oluşumları nedeniyle aynı belirtileri gösterebilirler. Bu yüzden aft ve uçuk sorunları sürekli olarak birbiriyle karıştırılabilir. Aft ve uçuk arasındaki temel farklılıklar şunlardır; Aft Yalnızca ağız içerisinde oluşmaktadır. Bulaşı ve yayılıcı değildir. Aft oluşumuna neden olan belirlenmiş bir virüs yoktur. Uçuk Ağız içerisinde küçük, beyaz ve içi sıvı dolu kabarcıklar halinde meydana gelir. Nadiren ağız içerisinde görülür. Genellikle dudak ve yanak çevresinde oluşan kaşıntılı ve akıntılı oluşumlardır. Bulaşıcıdır. Virüs tarafından oluşur. Uçuk Belirtileri Nelerdir? Uçuk çıkmadan önce oluşacağı bölgeyi uyarır. Bu bölgede kaşıntı ve yanma hissi görülür. Bu sürecin ardından içerisinde su dolu kabarcıklar olan noktacıklar oluşur. Bu dönem çok hassasdır. Bu kabarcıkların kaşınması, koparılması yayılmaya neden olur. Geç iyileşen bu oluşumlar iyileşme döneminde yaraya dönüşür. Uçuk Nasıl Bulaşır? Uçuk her şeyden önce açık bir yara olarak değerlendirilmelidir. Uçuk sorunu yaşayan kişilerin temasda bulundukları bütün özel eşyalar, başka kişilerin kullanımından ayrılmalıdır. (Havlu, bardak, yastık kılıfı, kaşık, tabak) Uçuğun başlangıç evresinde fark edilmeyen küçük kızarıklıklar uçuğun en bulaşıcı olduğu dönemdir. Uçuğa neden olan Herpes Simpleks adlı virüs insan vücuduna çok küçük yaşlarda yerleşir. Hassas ve aşırı reaksiyonlar gösteren kişilerde iyileşme süreci oldukça ağrılı ve uzun olabilir. Uçuklar gerekli hijyen koşullarında tedavi edilmezse diş etleri, yanaklar ve dudaklar enfeksiyona açık hale gelir. Uçuk Sorunu Yaşayan Kişilerin Dikkat Etmesi Gereken Kurallar; Uçuğa hiçbir biçimde elle temas edilmemelidir. Bayanlar kullandıkları kozmetiklerin hijyenine çok dikkat etmelilerdir. Kesinlikle göz makyajında kullanılan kozmetiğin ellerle veya uçuklu bölgeyle temas etmiş olmaması çok önemlidir. Çocuk ve bebeklere dokunurken dikkatli olunmalıdır. Asla öpülmemelidir. Yemek yerken yenilen malzemelerin tamamı kişiye özel kullanılmalıdır. Uçuk üzerinde oluşan kabuk ve yaraların elle koparılmaması ve yüzün başka bölgelerine dokunulmaması gerekmektedir. ÇOCUKLARDA PİŞİK Pişiklerin tıbbi adı ''amonyak dermatiti''dir. Bu isim her şeyi açıklamaktadır. Popo, kasıklar ve dış cinsel organların çevresinde derinin amonyak ile tahrişine pişik denir. Yeni yapılmış idrarda bol miktarda üre olmasına karşın amonyak yoktur. Üre en hassas derilerde bile tahrişe neden olmaz. Ancak idrar bebeğin altında biraz beklerse belirli bakteriler üreyi amonyağa çevirir ve amonyak cildi tahriş eder. BEBEKLERDE PİŞİK NASIL OLUŞUR? Cildin yüzeyindeki ince, koruyucu yağ tabakası, nem ve atıklarca(idrar-gaita) geçer ve cilt tahriş olur. Bunu önlemek için eskiden bebeklerin altına, atıkları emebilecek ve cildi mümkün olduğunca kuru tutacak yaprak, toprak ve daha sonraları bezler koymuşlardır. Pişik, Candida albicans adı verilen mantarın sebep olduğu bir durumdur. Bu mantar dışkı ve idrarın kimyasını çok sever. Bölgenin nemli ve ılık olması da mantarın çoğalması için iyi bir ortamdır. Pişik genellikle alt bezinin bebeğin tenine temas ettiği noktada hafif kabartılı bir kızarıklık biçiminde ortaya çıkar. Kötüleştiği zaman kızartılı küçük şişlikler, içi su dolu kabarcıklar ve buna benzer biçimdebebeğe acı veren deri değişiklikleri görülebilir. Eğer pişik enfekte olursa bu deri döküntüleri parlak kırmızıbir renk alabilir ve genişleyebilir. Küçük kırmızı döküntüler bezin temas alanının dışına çıkarak yayılabilir. En sık görülme dönemi 9 -12 ay arası bebeklerdir. Anüs etrafında başlar, kasık kıvrımları, penis altı, testis torbası ve derisi, kızlarda büyük dudakların üzerinde kızarıklıkla yapar. Pişikli bölgede; batma, yanma, kaşınma hisseder. Bu da sürekli bir ağlama ve huzursuzlanmaya neden olur. BEBEKLERDE PİŞİK OLUŞMASININ NEDENLERİ 1- Alt bezin temizliğinde kullanılan deterjanlar ve diğer temizlik maddeleri, ıslak mendil kullanımıdır.Parfüm ya da diğer kimyasalları içeren değişik türdeki ıslak havlular, bebeğin cildini tahriş edebilir. 2- Kötü hijyen 3- Özellikle ishal dönemlerinde sık dışkıya çıkması pişik oluşumunu kolaylaştırır. Aynı şekilde idrar yolu enfeksiyonlarında da sık idrar çıkışı ve idrarın değişen niteliği pişik oluşumunu arttırır. 4- Alt bezinin yeterince sık değiştirilmemesi. Bebek bezleri bebeğinizin cildi için ıslak ve sıcak bir ortam oluşturur. Cildin tahriş olmasının diğer bir nedeni de sürtünmedir. Islak ve sıcak bir ortamda, cilt sürtünmeden daha da fazla etkilenir. 5- Mantar enfeksiyonları;Tahriş olmuş deride nem ve artan ısı nedeniyle bazı mikroplar üreyebilir. Bu durumda pişikli bölge “enfekte” olur. Böyle bir durumda genellikle mantar enfeksiyonu gelişmektedir. 6- Emzirme dönemi bitişi, anne sütünden mamaya yada besinlere geçmesi, bebeğin beslenmesinin değişmesi de pişiğe neden olur. 7- Diş çıkartma dönemi, antibiyotik tedavisi dönemleri, egzama, bebek için pişiği geliştirici ortamlardır. 8- Anne sütünden geçen bazı gıdalar (domates gibi) pişiği kötüleştirebilir. 9-Çinko eksikliği, bazı kalıtımsal sistemik hastalıklar da pişiğe neden olabilir. BEBEKLERDE PİŞİĞİ ÖNLEMENİN YOLLARI 1-Pişiği önlemenin ve tedavi etmenin temel kuralı bezin kapladığı alanın temiz, kuru ve serin tutulmasıdır. Bebeğin alt bezi sıklıkla değiştirilmeli, olabildiğince altı açık tutulmaya özen gösterilmeli ve mümkün olduğunca sık havalandırılmalıdır. Bebeğin altının değişimi sırasında 10-15 dakika süre ile bez bağlanmadan, bebeğin altının açık olması ve hava ile teması da oldukça koruyucudur. Bebeğin altı bağlanırken, mümkün olduğunca bel bölgesinde gevşek bağlanmalı ve havanın bez içinde dolaşması sağlanmalıdır. 2- Bebeğin kilosuna uygun, doğru boyda çocuk bezi seçilmelidir. Olması gerekenden küçük olanlar bebeği sıkar ve rahatsız eder, büyük olması ise sızdırma yapar ve bebeğin poposunda rahatsızlık yaratır. 3- Her büyük tuvaletini yaptıktan sonra altı ılık suyla temizlenmelidir. 4- Bez bölgesi temizliği yaparken; ılık suya batırılmış pamuk kullanılmalıdır. Ilık, çok hafif köpürmeyen bir dezenfektan sabunla veya duru su ile yıkanıp, idrar ve dışkıdan iyice yumuşak hareketlerle arındırılmalı, yumuşak bir havlu ile hafifçe kurulanmalıdır. Temizleme mendilleri kullanılacaksa bebek cildine uygun, yumuşak ve alkolsüz olmalıdır. Sabun ve şampuan üç günden sık kullanılmamalıdır. Her gün kullanılması, derinin koruyucu tabaka oluşturmasını engelleyecektir. 5- Bebeğe yeni altbezi bağlamadan önce altının iyice kuruduğundan emin olunmalıdır. 6- Altbezinin üzerine sentetik malzemeden yapılmış giysiler giydirilmemelidir. 7- Eğer kumaş alt bezi kullanılıyorsa bu bezleri yıkadıktan sonra kimyasal maddelerden ve mikroplardan arındırmak için en az 15 dakika süreyle kaynatılmalıdır. 8- Anne sütüne geçen antibiyotikler ve tüm ilaçlar bebeği etkiler. Bebekte pişik oluşumunun engellenmesi için annenin doğal besinlerle beslenmesi ve kullanacağı ilaçları uzman hekime danışmadan almaması gerekir. 9- Anne bebeğin bezini takip etmeli, idrar ve kaka rengine, sıklığına, miktarına dikkat etmelidir. Normalde bebeğin idrarı renksiz, hafif sarı olur. Yeterli beslenmeyen, yeterli sıvı almayan bebeklerin idrarı koyu sarıveya pembemsi olabilir. BEBEKLERDE PİŞİK NASIL TEDAVİ EDİLİR? 1- Pişik tedavisi sebebe yönelik olmalı ve rastgele kremler kullanılmamalıdır. 2- Bebeğin pişik oluşan bölgesi sadece suyla, sabun kullanmadan iyice yıkanıp kurutulmalıdır. Bebeğin pişiği devam ediyorsa altbezinin tipi, ıslak mendiler değiştirmelidir. Eğer kullanılması gerekiyorsa son temizliğinin suyla ıslatılmış ıslak pamukla silinip sonra zeytinyağı sürülmesi gereklidir. Bazı uzmanlar, dışkı yapılmış poponun, içine 1-2 damla bebek yağı ilave edilmiş ılık su ile hafifçe yıkanmasını önermektedirler. Bu alan, daha sonra temiz, yumuşak, emici bir bez ile temizlenir. 3- Bebeğin altbezini saat başı kontrol edilip ve ıslandığı zaman hemen değiştirilmelidir. Amaç bebeğin altının kuru tutulmasıdır. 4- Eğer bebek rahatsız olmuyorsa ve hele uykudaysa ve bezini açık bırakıp havalanmasına izin verilmeli. Pişik başlamış ise havalandırma süresi daha uzun tutulmalı. Mümkünse pişik yerinin güneş görmesi sağlanmalıdır. 5- Eğer tahriş başladıysa gece de kalkıp bez değiştirilmelidir. Uyku sırasında bebeğin altını kumaş bezle bağlamak geçerli bir yöntemdir. Bu durumda bebeğin altı uykuya daldıktan hemen sonra kontrol edilmeli ve ıslaksa hemen değiştirilmelidir. Bebeklerin idrarlarını genellikle bu arada yaptıklarından bu kontrol bebeğin uykuya dalmasından hemen sonra yapılmalıdır. 6- Pişik ile mücadelede, pişiğin herhangi evresine hızla etki edebilecek bir krem kullanılabilir. Çinko oksit, Ave D vitamini içeren kremler veya vazelin kullanılabilinir. Bebeğin cildini ıslaklıktan koruyan bir bariyer oluşturur. Ancak bu krem ya da merhemleri sürmeden önce, bebeğin cildinin kuru olmasına dikkat edilmeli. Pişik kremi bebeğin kuru cildine özellikle cilt kıvrımları arasına gelecek şekilde ince bir tabaka halinde sürülmelidir. Çinko oksitli kremler “yenidoğan dönemi” olarak bilinen ilk 4 hafta içinde %10-15 daha sonraki aylarda %20-40 oranında olmalıdır. 7-E vitamini kapsüllerini kırıp içindekini sürmek de iyi gelebilir. 8- Hazır bez kullanmıyorsanız, bezlerin son durulama suyuna yarım fincan sirke koyulup, iki kere durulanır ve yumuşatıcı kullanmaktan uzak durulur. 9- Pişik sorunu bunlara rağmen düzelmiyorsa, bebeğin altı temizlendikten sonra yarım saat güneş altındatutulur. ( 60 waatlık bir masa lambasını 20-30 cm mesafeden 30 dakika tutmak da yeterli olabilir ) Bebeklerde Pişik Kremi Seçerken Nelere Dikkat Edilmesi Gerekir? Pişik kremleri renksiz ve parfümsüz, yumuşak kıvamlı olmalıdır. Bu kremler her bez değiştirildiğinde kullanılmalıdır. Fazla bastırılmadan, ince tabaka halinde sürülmelidir. Kalın tabaka temizlemeyi zorlaştırır. Pişik kremleri kız bebeklerde cinsel organın iç bölümüne sürülmemelidir. Genellikle çinko oksitli kremler tercih edilmeli, ancak dirençli pişik vakalarında düşük güçte hidrokortizonlu kremler ve eğer mantar enfeksiyonu da varsa mantar ilaçları ile birlikte kullanılmalıdır. Bu tür ilaç içeren kremler hekim tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır. Çünkü kortizon içeren kremler eğer bebeğe uygun türde değilse deriden emilip kana karışarak böbrek üstü bezlerde yetmezliğe dahi neden olabilir. Pişik Ve Mantarı Karıştırmayın! Bebeklerde, pişik üzerinde mantar enfeksiyonu oluşabilir. Özellikle antibiyotik kullanan bebeklerde,kortizonlu krem kullanımı sonrası, mantar enfeksiyonları daha sık görülür. Sıcak ve nem de mantar enfeksiyonu olasılığını artırır. Pişikte mantar enfeksiyonu olduğu zaman parlak kırmızı renkli ve nemli pişik alanının çevresinde küçük, kırmızı serpinti şeklinde çevre döküntüleri olur. Yani belirtilerin kenarında küçük kırmızı benekler görülür ve pişik alanı çevreye doğru genişler. Pişiklere gereksiz yere mantar ilaçları kullanımı sakıncalıdır hatta bazen yan etki de yapabilir. Mantar kremleri ve kortizon içeren kremler doktor tavsiyesi olmadan kesinlikle kullanılmamalıdır. Bakteri enfeksiyonuna bağlı olduğu düşünülen pişiklerde ise doktor bebeğe ağızdan alınan antibiyotik tedavisi uygulayabilir. Alerjik reaksiyonlar için topikal steroid krem ya da merhem pişiği hafifletebilir. Ne Zaman Doktora Gitmeli? - Yukarıdaki tedavi önlemlerini bir haftadır uygulandığı halde durumda herhangi bir düzelme görülmüyorsa pişik ciddiye alınmalıdır.! - Pişik ilerledikçe cilt, daha parlak kırmızı bir renk alır, kasıklar da kızarır, kırmızı alanlardan odaklanan yuvarlakkırmızı lekeler sağlam ciltte de görülür. Çok ağrılı hale gelir, kaşıntı olabilir. Özellikle pişik kremlerine rağmen 3-4 gün devam eden olgularda, maya veya mantar enfeksiyonu düşünülmelidir. - Eğer pişik alanlarında sivilcemsi yapılar, küçük kabarcıklar görülüyor ise mikrobik enfeksiyonlar düşünülmelidir. - Pişik bebek henüz 6 haftalık iken ortaya çıkarsa, - İçi su dolu kabarcıklar ve küçük yaralar oluşmuşsa, - Bebeğin ateşi varsa, - Bebek kilo kaybediyor veya her zamanki kadar yemiyorsa, - İçi su veya iltihap dolu büyükçe kabartılar meydana çıkmaya başlamışsa, - Kırmızı döküntüler kollara yüze veya saçlı deriye doğru yayılıyorsa pişik ciddiye alınıp doktora gidilmelidir. BU SPOT BİLGİLERİ MUTLAK OKUYUNUZ (KİTAPLARDA YAZMAYAN TECRÜBELER) 1. Bebeğinizin gaz sancısı 15. günlerde başlamakla birlikte ilk günlerde başlayan hıçkırık nöbetleribebeğinizi fazla beslediğinizin ve 3.4. aya dek sürecek gazlı bir bebek büyütmeye başladığınızın ilk habercisidir... Dolayısıyla bebeğinizi en az 2,5 veya 3 saatte bir besleyiniz. Beslerkende 10 dakika kuralına uyunuz...(5 dk bir göğüs emzirilir daha sonra bebeğin gazı çıkarılır diğer göğüsten 5 dk daha anne sütü verilir.) bebek her ağladığında emzirirseniz bebeğiniz hava yutacaktır. 20 dk sonra bir daha süt talep edecek ve gaz kısır döngünüz başlayacaktır.Lütfen en az 2 saat te bir ve 10 dk yı geçmeyen şekilde emziriniz. 2. Bebeğinizin burnu tıkalıysa hem zor nefes alır hem hırıltılı nefes alır bebekler 1 yaşına dek ağız yoluyla solunum yapamadığı için can derdine düşer ve bu arada bol bol hava yutar... Mutlak ve mutlak her 2 burun deliği açık tutulmalıdır... bunun için mutlak makul bir basınç gereklidir. Eczanelerde satılan her ne hikmetse hekimlerinde bolca rağbet ettiği piyasa adları değişen süslü plastik serum fizyolojik damlaları değilde makul basınç uygulayan serum fizyolojik spreylerini tercih ediniz.ve Mutlak nasal aspiratör kullanınız.. (piyasada şu anda ispanya menşeyli otribebe nasal aspiratör mevcut.. en iyisi şimdilik bu. diğerleri burun temizlemeyi geçtim..hırıltıyı artırıyor... Önce bebeğinizin başını sağ veya sola çevirin ki tuzlu su anında nefes borusuna gitmesin ..sonra gözlerini tuzlu suyun yakmasından korumak için bir elinizle bebeğinizin gözlerini kapatın diğer elle spreyi her 2 burun deliğine sıkın bunu yaparken bebeğiniz genzine giden tuzlu sudan huzursuz olacak ve ağlayacaktır..(sakın vazgeçmeyin unutmayın ki bu işlemle onun yaşam konforunu arttırıyorsunuz) Spreyi her 2 burun deliğine sıktıktan sonra hemen elinizdeki burun aspiratöri ile burundaki muhteviyatı çekiniz.. Bu işlemi günde 5-6 kez bile yapabilirsiniz.. Bebeğinizdeki hırıltı burun temizleme zamanının habercisidir. Aynı zamanda bu işlemle bebeğiniz boş yere hava yutmayacak gaz problemide azalacaktır. 3.Bebeğinizde geçmeyen pişik veya sık tekrarlayan pişik öyküsü varsa mutlak bir gaita testi yaptırın ancak her gaita testinde amip çıkmayabilir amip antijen testiyle sağlama yapınız...onda da sonuç negatif çıksa bile 10 gün süren bir amip enfeksiyonu tedavisi ile sorun ortadan kalkacaktır. 4.Bazen kuru havalarda veya idrar çıkışının az olduğu zamanlarda bebeğin idrarı bezin dokusu ile reaksiyona girerek pembemsi kana benzeyen bir renk alabilir... Bu idrardaki amonyum ürat taşlarının bez dokusu ile girdiği reaxsiyon sonucudur...idrar yolu enfeksiyonu değildir. doktorların da çok sık karşılaşmadıkları bu durum yüzünden endişe edebilirsiniz korkmayınız...Bebebğinizin aldığı sıvı miktarı artınca bu problem ortadan kalkacaktır... ama bezde kırmızı kan rengi olması ise başlı başına ayrı bir durumdur. doktorunuza başvurmanızı gerektirir.. 5.yine Anne ve babaları endişelendiren bir durumda geniz eti sorunudur...Ülkemizde bademciğin küçük yaşta alınmasının zararlı olduğu bademciğin(Tonsillerin)vücudu enfeksiyonlardan koruduğu ile ilgili bir inanış vardır.. kısmen de doğrudur. bademcikler enfeksiyonlarda salgılanan exotoksinleri tutar baraj kapağı görevi görür. Ancak net olarak söylüyorum ki. bana göre bademciğin ve geniz etinin kesin alınma endikasyonu şudur.. Çocuğunuz hasta değilken ağız açık uyuyor veya horluyorsa; deli dolu yatıyor diye tabir ettiğimiz şekilde uyuyorsa;Derin uykuya dalıştan yaklaşık 1 saat sonra salgılanan Growt Hormon (Büyüme Hormonu) da düzensiz salgılanacak ve böylece çocuğunuzun kilo almasında,boyunun uzamasında, geri kalma ruhsal ve fiziksel gelişiminde önemli sorunlar ortaya çıkacaktır.Böyle bir çocukta kar zarar oranı mutlak bademciğin ve geniz etinin alınmasını gerektirir. Bu çocuğunuz hasta değilken yapılması gereken bir gözlemdir. Çocuğunuz hastayken horlama ağız açık uyuma bir kriter değildir. Eskilerin dediği gibi ''Uyusun da büyüsün '' tamamen doğru bir nitelemedir. 6. El ve ayak tırnaklarının çabuk kırılması el ve ayak tırnaklarında beyaz çizgiler Çinko eksikliğinin net belirtisidir. 7 .El ve ayak tırnaklarının etraflarının soyulması Fe eksikliği ve C vit eksikliğine bağlıdır Vakit buldukça,kitaplarda yazmayan 21 yıllık tecrübelerimi öykü tadında sizlerle paylaşacağım...