2. Baskı Prof. Dr. Hüseyin Gazi TOPDEMİR FELSEFE ISBN: 978-605-5885-17-5 Kitaptaki her bir bölümün tüm sorumluluğu yazarına aittir. © 2011, Pegem Akademi Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti’ye aittir. Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri, kapak tasarımı, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz. Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır. Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları satın almamasını diliyoruz. 1. Baskı: Eylül 2008 2. Baskı: Eylül 2011 Dizgi-Grafik Tasarım: Gürsel Avcı Kapak Tasarımı: Gürsel Avcı Baskı: Cantekin Matbaası (Ankara-0312-3843435) III Hüseyin Gazi TOPDEMİR Özgün olarak bilim tarihi ve felsefesi alanında çalışan yazarın bu konularda birçok çalışması bulunmaktadır. Lisans eğitimini Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Sistematik Felsefe ve Mantık Anabilim Dalı’nda (1985) tamamlayan Hüseyin Gazi Topdemir, Felsefe Doktorasını ise aynı fakültenin, Bilim Tarihi Anabilim Dalı’nda 1994 yılında tamamladı ve aynı anabilim dalında halen Profesör olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Yazarın bu çalışması dışındaki diğer kitapları şunlardır: Bilim Tarihine Giriş (S. Tekeli, E. Kâhya, M. Dosay, R. Demir, Y. Unat ile birlikte), (Nobel 1999) Takîyüddîn’in Optik Kitabı, (Kültür Bakanlığı 1999) Modern Optiğin Kurucusu İbn el-Heysem, (Atatürk Kültür Merkezi 2002) İbrahim Müteferrika ve Türk Matbaacılığı, (Kültür Bakanlığı 2002) Işığın Öyküsü (TÜBİTAK 2007) İbn el-Heysem ve Yeni Optik (Lotus 2008) Bilim Tarihi (PegemA 2008) V Giriş Felsefe, insanın doğal bir parçasıdır. Belki de insansal etkinliklerin en göz alıcı, en verimli ve düşünsel zenginlik açısından da en önde gelenidir. İnsanlık kadar eski, bir o kadar da yeni ve çocuksudur. İnsanın özeli, kendisi olduğu ve kendisi için yaptığı tek entelektüel uğraştır. Çünkü felsefenin çok büyük ve yaşamsal bir yararı varmış gibi gözükmemektedir. Diğer taraftan insanların ne gündelik ne de daha köklü sorunlarına keskin, etkili ve kalıcı çözüm önerilerinin olmadığı da bilinmektedir. Belki bu bakımdan yararsız bile sayılabilir. Ancak işte tam bu noktada felsefeyle tanışma başlar: Felsefe, yarar uğruna yapılacak bir uğraş değildir. Felsefe, bir tanışma ve tanıştırma toplantısı, sizi size tanıtan, sizi ötekine tanıtan ve ötekini size tanıtan görkemli bir şölendir. Bu şölende değer, bu şölende varlık ve bu şölende bilgiyle tanışırsınız. Bunların hepsi de sevimli, candan, sıkı ve paylaşıldıkça çoğalan dostlardır. Bu dostlar sayesinde önce kendinizi tanırsınız. Çünkü asıl probleminiz her neyse, kendinizi tanımamanızdan kaynaklanmaktadır ve çaresi kendinizi tanımanızdır. Bu yüzden isimsiz Anadolu entelektüelleri en iyi dost acı söyler demiştir. Dost dostuna kusurunu onu acıtacağını bilse de açıkça söylemek durumundadır. Bu acıma aslında gerçek bir tanışmadır. Bu tanışmayı yaptırdığı için felsefe de gerçek bir dosttur. Siz gerçek dostunuzla dostluğunuzu çıkar için sürdürmek alçaklığını gösterebilir misiniz ki, gerçek bir dost olan felsefeden de bir çıkar gözetesiniz. Öyleyse felsefe sevdiği için sıkıntıya katlanan bir dost gibi sıkıntıları olsa da daima sevilecek bir dosttur. Bu yüzden felsefeyle tanışmış kimseler ona sevgi adını takmışlardır: Bilgelik sevgisi. Bu peşinden gidilenin ve hep gidilecek olanın sevgisidir. Felsefeyle ilk tanışanların Grekler olduğu kabul edilir, en azından kayıtlar böyle göstermektedir. Onlar felsefeye gerçeklik adına konuşan, bu anlamda doğruyu söyleyen tek değer olduğu gözüyle bakmaları gerektiğini anladıkları için, sürekli ardından gitmeyi ve olanaklı olduğu ölçüde ondan pay almayı önemsemişlerdir. Bu yüzden erdemli olmakla eşdeğer kabul etmişler, böyle olan kimselere de bilge adını vermişlerdir. Herkes bilge olamayabilir, ancak bilgenin bilgisini paylaşma onurluluğunu gösterebilir, deneyebilir. Bilgenin bilgililiğini paylaştıkça, kendisiyle tanışacak, tanıştıkça bilgisi artacak, bilgisi arttıkça erdemli davranması gerektiğini anlayacak, erdemli davrandıkça bilgisi bir kutadgubilige, kutlu bilgiye dönüşecek ve mutlu olacaktır. O yüzden Greklerin bilgesi Sokrates herkese kendini bilmesi gerektiğini telkin etmiş, Türklerin bilgesi Yunus da kendini bilmezsen VI ya nice okumaktır diyerek, en büyük erdemin insanın kendisini bilmesi olduğunu belirtmiştir. Elinizdeki bu kitap, Felsefe, okuyucusuna bu denli yüksek amaçları kazandırmak hedefi olmadan, ancak sadece felsefeyle tanışmalarına yardım edebilir umuduyla kaleme alınmıştır. Bu alçak gönüllü amacın gerçekleşebilmesini sağlamak için dört bölüm olarak düzenlenmiştir. Birinci Bölümde bir disiplin olarak felsefenin kapsamı ve sınırları tartışılmış, temel disiplinleri tanıtılmış, diğer disiplinlerle ilişkisi açıklanmış ve sosyal bir disiplin olarak önemi ve değeri üzerinde durulmuştur. İkinci Bölümde klasik ve modern felsefe akımlarının tanıtımı yapılmış, temel özellikleri üzerinde durulmuştur. Üçüncü Bölümde, Felsefenin Evrensel Kişilikleri başlığı altında, felsefe tarihinin değiik dönemlerinde etkili olmuş filozofların düşünceleri tanıtılmıştır. Dördüncü Bölümde ise bütünüyle felsefe ve eğitim konuları, bağlantılı olarak irdelenmiş ve felsefenin eğitimdeki yeri ve önemi, eğitim felsefesi bağlamında açıklanmaya çalışılmıştır. Türk yüksek öğretimine ve entelektüel yaşamına katkı sağlayacağını umut ettiğim Felsefe’nin hazırlanması sırasında sağladığı yardımlardan dolayı Yüksek Lisans öğrencim Seval Yinilmez’e teşekkür ederim. Hüseyin Gazi Topdemir Ankara, Mart 2008 VII İÇİNDEKİLER GİRİŞ ....................................................................................................................V BİRİNCİ BÖLÜM BİR DİSİPLİN OLARAK FELSEFE.......................................................................1 Felsefe nedir? ........................................................................................................1 Felsefenin Temel Disiplinleri ............................................................................7 Varlık Nedir? ..............................................................................................8 Bilgi Nedir?...............................................................................................16 Değer .........................................................................................................20 Felsefe ve Diğer Disiplinler..............................................................................22 Felsefe ve Bilim ........................................................................................22 Felsefe ve Sanat ........................................................................................27 Felsefe ve Din ...........................................................................................29 Bir Sosyal Bilim Olarak Felsefe..............................................................30 İKİNCİ BÖLÜM FELSEFE AKIMLARI ..............................................................................................33 Giriş ...................................................................................................................33 Bilimselcilik (Scientisme) .......................................................................33 Deneycilik (Empiricism) ........................................................................34 Duyumculuk (Sensationalism) ..............................................................35 Eleştiricilik (Criticism) ...........................................................................36 Fenomenoloji (Phenomenology) ..........................................................37 Fizikselcilik (Physicalisme) ....................................................................38 Gerçekçilik (Realism) .............................................................................38 VIII İdealizm (Idealism) .................................................................................39 Nedenselcilik (Causality) .......................................................................40 Olguculuk (Positivism) ...........................................................................40 Pragmacılık (Pragmatism) .....................................................................42 Romantizm (Romantism) ......................................................................42 Sezgicilik (Intuitionalism) ......................................................................43 Şüphecilik (Scepticism) ..........................................................................44 Tarihselcilik (Historicism) .....................................................................45 Usçuluk (Rationalism) ............................................................................45 Usdışıcılık (Irrationalism) ......................................................................48 Varoluşçuluk (Exitentialism) .................................................................48 Yapısalcılık (Structuralism) ....................................................................49 Yeni Gerçekçilik (New Realism) ............................................................49 Yeni Olguculuk (Neo-Positivism) .........................................................52 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM FELSEFENİN EVRENSEL KİŞİLİKLERİ ..........................................................55 Sokrates ................................................................................................................55 Platon ...................................................................................................................59 Aristoteles.............................................................................................................67 Plotinos .................................................................................................................80 Saint Anselmus ....................................................................................................82 El-Kindî ................................................................................................................85 Sühreverdî ............................................................................................................88 Fârâbî ...................................................................................................................92 İbn Sînâ...............................................................................................................100 İbn Rüşd .............................................................................................................104 IX Saint Thomas Aquinas ......................................................................................107 Francis Bacon ....................................................................................................113 René Descartes ..................................................................................................127 Benedictus de Spinoza ......................................................................................150 Gottfried Wilhelm Leibniz...............................................................................156 John Locke .........................................................................................................162 George Berkeley ................................................................................................168 David Hume.......................................................................................................174 Immanuel Kant..................................................................................................181 John Stuart Mill .................................................................................................191 Georg Wilhelm Friedrich Hegel......................................................................198 Karl Marx ...........................................................................................................203 Saint Simon ........................................................................................................209 August Comte ....................................................................................................211 Teolojik Evre ..........................................................................................212 Metafizik Evre ........................................................................................212 Pozitif Evre .............................................................................................213 Rudolph Carnap ........................................................................................................214 Jean Paul Sartre ..........................................................................................................219 Karl Raimund Popper ...............................................................................................223 Thomas Samuel Kuhn ...............................................................................................229 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM FELSEFE VE EĞİTİM ...........................................................................................245 Eğitimin Felsefi Temelleri ve Eğitimde Felsefenin Rolü ..........................245 KAYNAKÇA ..............................................................................................................259 DİZİN .................................................................................................................266 X Resimler Tablosu Resim 1: Bilge Thales......................................................................................................3 Resim 2: Sofist Protagoras .............................................................................................4 Resim 3: Pythagoras, Antikçağ’ın önemli matematikçisi ve filozofu .......................6 Resim 4: Aziz Augustinus............................................................................................12 Resim 5: Bilgi Türleri ...................................................................................................18 Resim 6: Alexander Gottlieb Baumgarten ................................................................21 Resim 7:Albert Einstein ...............................................................................................28 Resim 8: Newton ve Yer Çekimi .................................................................................28 Resim 9: Sokrates ..........................................................................................................55 Resim 10: Sokrates’in Ölümü ......................................................................................57 Resim 11: Platon ...........................................................................................................59 Resim 12: Atina Okulu.................................................................................................60 Resim 13: Aristoteles ....................................................................................................68 Resim 14: Aristoteles’in tümevarım-tümdengelim açıklaması ..............................71 Resim 15: Plotinos ........................................................................................................80 Resim 16: Aziz Anselmus ............................................................................................83 Resim 17: El-Kindî .......................................................................................................85 Resim 18: Fârâbî ...........................................................................................................92 Resim 19: İbn Sînâ ..................................................................................................... 100 Resim 20: İbn Rüşd ................................................................................................... 104 Resim 21: Thomas Aquinas ...................................................................................... 107 Resim 22: Francis Bacon........................................................................................... 113 Resim 23: Novum Organum’un Kapağı .................................................................. 113 Resim 24: Bacon’ın önermeler piramidi ................................................................. 118 XI Resim 25: René Descartes......................................................................................... 127 Resim 26:Descartes’ın önermeler piramidi ............................................................ 145 Resim 27: Benedictus de Spinoza ............................................................................ 150 Resim 28: Gottfried Wilhelm Leibniz ..................................................................... 156 Resim 29: John Locke................................................................................................ 163 Resim 30: George Berkeley....................................................................................... 168 Resim 31: David Hume ............................................................................................. 174 Resim 32: Immanuel Kant ........................................................................................ 181 Resim 33: John Stuart Mill ....................................................................................... 191 Resim 34: Georg Wilhelm Friedrich Hegel ............................................................ 198 Resim 35: Karl Marx ................................................................................................. 203 Resim 36: Dini Yabancılaşma................................................................................... 205 Resim 37: Yabancılaşma ........................................................................................... 206 Resim 38: August Comte .......................................................................................... 211 Resim 39: Rudolph Carnap ...................................................................................... 214 Resim 40: Jean Paul Sartre ........................................................................................ 219 Resim 41: Karl Raimund Popper ............................................................................. 223 Resim 42: Thomas Samuel Kuhn ............................................................................. 229 BİR DİSİPLİN OLARAK FELSEFE • 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİR DİSİPLİN OLARAK FELSEFE Felsefe Nedir? Düşünce tarihinin engin derinliklerinden günümüze ulaşan kayıtlar, felsefe alanında değişmeyen tartışmalardan birisinin, “Felsefe nedir?” sorusu ve verilen olası yanıtlarla ilgili olduğunu göstermektedir. Verilen bir yanıtın yeterli ve doyundurucu olarak kabul edilmeyip, her seferinde yeniden ve farklı biçimlerde tanımlanması, aslında felsefenin doğası hakkında aydınlatıcı olan bir anlatım niteliği taşımaktadır: Felsefe bir tanımlamayla sınırlandırılabilecek bir etkinlik değil, aksine sürekli bir tanıma ve tanımlama arayışıdır. Bu belirlemeler ışığında hareket edildiğinde, ilk akla gelenin felsefenin yetkin ve tam bir tanımlanmasından vazgeçmek, aksine betimlemekle yetinmek olması gerekir. Çünkü unutulmamalıdır ki her tanımlama aslında tarihsel ve toplumsal koşulların belirlenimine veya en azından sınırlandırmasına bağlıdır. Diğer bir deyişle her tanımlama anlam yüklüdür ve bu anlam da toplumdan topluma veya aynı toplumda zaman içerisinde değişmektedir. Felsefeyle ciddi anlamda tanışıklığı olduğunu bildiğimiz Antik Grek’de felsefeyle ilişkili olarak üç temel kavramlaştırma yapılmıştır: Bilge (Sophos), Bilgiç (Sophist) ve Filozof (Philosophos). Sophos, bilge, eksiksiz bilgiye sahip olan, başka bir deyişle, bilme edimi her türlü bilgiyi kucaklayan kimse demektir. Bu biçimde bilme edimine ise bilgelik denmektedir. Dolayısıyla bilgeliğin ilk koşulu, insanın içinde yaşadığı dünya ve toplumla uyumlu, kendi kendine yeten, bilinçli bir varlık olmasıdır. Aynı zamanda bilgenin dünyaya, kendisine, yaşama ve yaşamın son ve en yüksek amaçlarına ilişkin olarak sağlam bir kavrayışının da olması gereklidir. Bu niteliklere sahip olan bir kimsenin her tür edim ve eylemlerinde bilginin belirleyici rolü ideal durumda veya ölçekte olacağından, Grekler bilgi ile erdemli olmayı eş değer kabul etmişlerdir. Dolayısıyla bilge erdemliliği kural edinmiş bir kimsedir. Bu bağlamda yaklaşıldığında, bilgeliğin derin anlamı bütün Varlık’ı aklın ışığında kavrayan, yargılayan, yorumlayan ve edimlerine saltık bir biçimde erdemin 2 • FELSEFE egemen olduğu bireyi betimlemek olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden bilge, görünenin arkasında yatan asıl gerçekliği kavramış, başka bir deyişle oluşun künhüne varmış olandır. Düşünce tarihi boyunca birçok bilge kişi söz konusu edilmiştir. Greklerin yedi bilgesi1 veya Yunus Emre genellikle bilge kişiler olarak tanımlanmaktadırlar. Çünkü bunların ister tanrısal isterse doğal olsun, evrendeki düzenliliğin, estetikliğin, mükemmelliğin ve görkemliliğin özüne ulaşmış oldukları kabul edilmektedir. Bu nedenle bilgelik bir bilme edimi, dolayısıyla da bilgiyle ilgilidir. O halde sophos, Bilge-Bilgi-Bilgelik ilişkisi içersinde düşünülmesi gereken bir kavramlaştırmadır. Gerçekte bilgi, genel bir kavram(sallaştırma)dır. Bu yüzden pek çok nitelemeye sahiptir. Örneğin bilimsel, felsefi, dinsel veya sanatsal bilgiden söz edilebilmektedir. Çünkü bilim, felsefe, sanat ve din bu kavramsal yapının altında yer almaktadır ve bu bakımdan bunların tümü birer bilgi alanıdır. Bilgeden beklenen de bunların bir veya birkaçında derinlemesine kavrayış gücünün olması ve bu bilgilerini üst bir amaç içerisinde bütünleştirmesidir. Bir sanatçının veya bilginin ulaştığı bilgileri sadece sanat veya bilim olarak değil, aynı zamanda yaşamın bütünü için anlamlı bir hale getirmeleri, başka bir deyişle Varlık’ın bütün olarak kavranmasında kullanmaları bu durumun en iyi örneğini oluşturur. Bunun yanında düşünce tarihi boyunca farklı kültür çevrelerince, farklı bilge imgelemleri geliştirilmiştir. Örneğin Thales matematik, ticaret ve astronomi gibi bütünüyle içinde yaşanılan dünyaya ilişkin eylem ve edimlere ilişkin bir bilgi birikimine yönelik söylemlerde bulunmuşken, Yunus Emre ise tanrısal, ruhsal ve sosyal bir bağlam içerisinde anlamlılığı olan bir söylem geliştirmiştir. Bilge aynı zamanda “öznelliği”, “özgünlüğü” ve “özgüllüğü” olan bir bireydir ve bu birey öz niteliği, doğası düşünmek olan insanın sıradan düşünmesinden farklı bir düşünme yetisine sahiptir; tıpkı bütün insanların düşünmesine karşın, ancak birkaçına filozof denmesi gibi. Doğal olarak bu bağlamda, elbette insan bir “bilen”dir, ancak bilge olması için yukarıda değinildiği üzere, bilme ediminin eksiksiz olması gerekir. Başka bir deyişle, bilge, bilginin kendisine bir üst düzlemde bakabilen, bilgiler arasında bağ kurup, bunları farklı alanlara aktarabilendir ki, bu bağlamda bilge tıpkı Yunus gibi zaman ve mekânı aşan olağanüstü, hatta ölümsüz bir “birey”dir. Bilgenin hikmeti herhangi bir bilgi veya herhangi bir şeyin bilgisi olmaktan çok, “gerçek bir bilgi”, yaşama, geçmişe, geleceğe ilişkin bütünüyle deneyimden 1 Lindoslu Kleobulos, Atinalı Solon, Spartalı Khilon, Miletoslu Thales, Lesboslu Pittakos, Prieneli Bias, Korintoslu Periandros BİR DİSİPLİN OLARAK FELSEFE • 3 kaynaklanan ve bir tür “yanılmazlık durumu” elde etmiş bilgilerin anlatımlarıdır. Bir anlamda insanın eğitilmesine, manevi dünyasının bilgiyle donatılmasına yönelik bir anlatım bütünlüğü öngörmektedir. Dolayısıyla tamamen bilgiye dayalı erdemliliğin bireye ve dolayısıyla da topluma egemen kılınmasının amaçlandığı yüksek bir eğitim, ahlak ve inanç durumunun mihenk taşıdır. Anadolu’yu yüksek ve yüce bir manevi iklimle donatan Ahmet Yesevî, Balım Sultan ve Yunus Emre’nin yaptıkları da budur. Antik Grek toplumunda da bilgelerin benzer bir işlevi yerine getirmeleri bilgeliğin ne denli evrensel bir boyutu olduğunu göstermektedir. Greklerin yedi bilgesinden birisi olan Thales’in (M.Ö. 624-548) bazı bilimsel ve felsefi söylemleri bir kenara bırakıldığında, bilge olarak nitelendirilmesini sağlayan hikmetli sözlerinin de yukarıdaki belirlemeleri haklı kıldığı görülebilir. Bu hikmetli sözlerden bazıları şunlardır:2 1. Kefaletin yoldaşı felaket. Resim 1: Bilge Thales 4. Kötü yoldan zengin olma. 8. Ana ve babana gösterdiğin sevgiyi yaşlılıkta çocuklarından bekle. 11. Tembellik hoşa gitmez. 12. Kendine hâkim olmamak zararlıdır. 13. Eğitim eksikliğine katlanmak zordur. 15. Zengin de olsan tembellik etme. 17. Acınmaktan çok gıpta edil. 18. Ölçülü ol. 19. Herkese güvenme. Bütün bu sözlerin insanın eğitilmesine, manevi dünyasının bilgiyle donatılmasına yönelik bir anlatım bütünlüğü taşıdığı ve tamamen bilgiye dayalı erdemliliğin bireye ve dolayısıyla da topluma egemen kılınmasının amaçlandığı dikkat çekmektedir. Çok daha önemlisi, bir kültüre değil, evrensel anlamda bütün insanlığa yönelik anlatımlardır ve neredeyse bütün kültürlerde ortak anlama gelmektedirler. 2 Wilhelm Capelle, Socrates’ten Önce Felsefe, Çeviren: Oğuz Özügül, Cilt I, İstanbul 1994, s. 57. 4 • FELSEFE Antik Grek Dünyası’nda bu dönemin ardından bilgiyle farklı tip bir bağlaşıklığı olan yeni bilgeler ortaya çıkmıştır. Kendilerine sofist adını veren bu hikmetli kimseler bu kez, zaman içerisinde oldukça değişmiş olan dünyaya uygun bir toplum yaratmaya koyulmuşlardır. Başka bir deyişle sofist değişen dünyanın yükselen ve egemen olan yeni değerlerini bireylere ve dolayısıyla da topluma yaymayı üstlenmiş kimsedir. Bu öğreticilerin, aynı zamanda kurama dayalı öğretileri (Paideia) vardır ve yeni bireyi ve yeni toplumsal yapıyı bu manevi eğitimle, aklı temel alarak kurmak istemektedirler. V. yüzyılın ortalarında Atina’da ortaya çıkan demokratik gelişme, bilginin pratik ve sosyal yaşam açısından bir değer bir güç haline geldiği, belli bir eğitim biçimine gereksinimin doğmasına yol açmıştır. Bu yeni durum aslında sofistik düşüncenin doğmasına yol açan nedendir de. Çünkü bilginin başlı başına bir güç haline gelmesi dolayısıyla, bilginin talep edildiği, şiddetle gereksinim duyulduğu bir eğitim sisteminin kurulmasının gerekliliği ortaya çıkmış ve bir anlamda başarılı yurttaşların nasıl yetiştirilmesi gerektiğini bilen öğreticilere ilgi artmıştır. Bu gerekliliği ve gereksinimi karşılamayı amaçlayanlar ise kendilerine sofist denen kimseler Resim 2: Sofist Protagoras olmuştur. Atina’nın bu yeni döneminin öğretmeni ve aydınlatıcısı olan sofistler şehir şehir dolaşarak, para karşılığı çeşitli konularda dersler vermişlerdir.3 Ancak burada dikkati çekmesi gereken nokta, sofos bilgeliğe sahip kimseyken, sofist bilgenin bilgeliliğini ötekine öğreten kimse durumundadır. Sofist sözcüğü aslında bilen, bilgili kişi demektir. Bu bağlamda sofos ile yakın ilişki içersindedirler. Ancak zamanla ünlü sofist Protagoras’ın (M.Ö. 481-420) belirttiği üzere, siyasette yararlı olmayı, daha sonrada söz söyleme sanatını (retorik) öğreten kimse anlamını kazanmıştır. Sofist sözcüğünün bir de, günümüze kadar gelmiş aşağılayıcı bir anlamı vardır. Bu da, Sokrates, Platon ve Aristoteles’in sofistlere karşı savaşımlarından ileri gelmiştir.4 Özellikle Platon’un Sofist adlı diyalogunda yer alan tanımlamalar veya yakıştırmalar göz önüne getirilirse, sofistlerin olumsuzluk simgeleri olarak görülmelerini anlamak kolaylaşır. Platon bu çalışma3 Macit Gökberk, Felsefe Tarihi, İstanbul 1980, s. 42. 4 Gökberk, s. 42. BİR DİSİPLİN OLARAK FELSEFE • 5 sında avcılık gibi sofisti de bir sanat adamı olarak tanımlamakta ve örneğin oltacının sanatın dışında birisi olmayacağından söz etmektedir. Bir beceri istemesi dolayısıyla, sanatla ilişkilendirilen oltacı gibi, sofist de sanatın dışında olmayan birisidir. Aslında tüm sanatların iki kısımda oluştuğunu belirten Platon’a göre bunlardan birincisi meydana getirme sanatı, diğeri ise elde etme sanatıdır.5 Böylece kendi deyimiyle konuyu tam açıklığa kavuşturduğunu düşünen Platon, şimdi sofistin ne olduğunu kavramayı denemek istemektedir. Kesinlikle onun bir sanat eri olması gerektiğini kabul eden Platon, bunun hangi sanat olması gerektiğini tartışmaya başlamıştır. Daha önce yaptığı ayrıma dayanarak oltacının da sofistin kalkış noktasının elde etme sanatı olması gerektiğine karar veren Platon’a göre, oltacı yabanıl hayvanları, sofist ise evcil hayvanları avlayan bir avcıdır.6 Hatta sofistin sanatı zengin ve soylu gençlerin avlanması sanatıdır.7 Platon, sofist irdelemesini bu noktadan durdurmaya da niyetli görünmemekte, adeta onu çok daha alçaltıcı bir boyuta taşımak istemektedir. Öyle ki ona göre sofist soylu ve zengin gençleri avlarken, bunu da ya ilk ya da ikincil ürünleri satarak yapan kimsedir. Başka bir deyişle sofist Platon’un algı dünyasında başkasının ürününü piyasaya süren bir tüccardır.8 Aynı zamanda söz dövüşçüsü,9 diğer bir deyişle “eristik sanatının kazanç arayan bölümünün bir temsilcisinden başka biri değildir.”10 Hiçbir tanımlamasının yüceltici bir tarafının bulunmadığı ve sofisti böyle bir kimse olarak görmek istemediği anlaşılan Platon, en sonunda kaç türlü sofist kavramlaştırmasının olduğunu şöyle özetlemektedir:11 1) Zengin delikanlılar peşinde koşan, kazanç düşkünü bir avcı, 2) Ruha ilişkin bilgi hazineleri satan toptancı tüccar, 3) Ruha ilişkin bilgi hazineleri satan perakendeci tüccar, 4) Kendi ürettiği bilgilerin satıcısı, 5) Söze yönelik yarışma sanatında söz pehlivanı, 6) Gerçek bilgiye engel olan kanılardan ruhu temizleyen, 5 Platon, Sofist ya da Varlık: Dil Üstüne, Çeviren: Ömer Naci Soykan, Diyaloglar 2, İstanbul 1986, 219a-d. 6 Platon, Sofist, 222a-d. 7 Platon, Sofist, 223b. 8 Platon, Sofist, 223d. 9 Platon, Sofist, 225a. 10 Platon, Sofist, 226a. 11 Platon, Sofist, 231d. 6 • FELSEFE Platon’un bütün bu nitelemelerine karşın, sofistlerin tümünü benzer şekilde değerlendirmek de doğru olmaz. Çünkü başta Protagoras olmak üzere, Gorgias, Hippias, Prodikos düşünüldüğünde, düşünce tarihinin gelişme seyri içerisinde önemli rol üstlenmiş olanlarının olduğunu kabul etmek gerekmektedir. Ancak dönemin sonlarına doğru gerçekten de eğitmekten çok, para kazanmayı ilke haline getirmiş ve bu amaçla alanını safsataya açmış sofistlerin olduğu da bir gerçektir. Sofistik düşüncenin bu yönünü Platon diğer bir diyalogu olan Gorgias adlı yapıtında şöyle betimlemektedir: “Mahkemelerde yargıçları, kurultayda üyeleri, halk toplantısında ya da buna benzer siyasi toplantılarda vatandaşı kandırmak için sözden büyük ne var? Sözün gücünü edindin mi, hekim de, beden eğitimcisi de senin buyruğuna girer; zenginlikler topladığını söylediğin sarraf da o zenginlikleri kendi için değil, konuşmayı, kalabalığı kandırmayı bilen senin için toplanmıştır. … söylev sanatı bir kandırma sanatıdır. … başı da sonu da kandırmadır.”12 Düşünsel gelişim sürecinde bir süre sonra yeni tip bağlaşıklığı olan kimselerle karşılaşmaktayız. Bir yandan sofosun bütün bilgiyi kuşatacak bir tamlık niteliğini öngören boyutu, bir yandan sofistin bilgiyi adeta sadece sömürmesi ve yeni bilgi üretmek kaygısının olmaması, giderek bir ayrışmaya yol açmış ve deyim yerindeyse, orta bir yol aranmaya başlanmıştır. Bu bağlamda düşüncelerini geliştiren ve her şeyi bilme savının ancak Tanrı’ya özgü bir nitelik olacağını düşünen Pythagoras (M.Ö. 570-494) bu kez philosophos kavramlaştırmasında bulunmuştur. Bilgeliği seven anlamına ge- Resim 3: Pythagoras, Antikçağ’ın len philosophos, aynı zamanda insan, doğa önemli matematikçisi ve filozofu ve evren hakkında bilgi üreten kimsedir. Philosophosun insan, doğa ve evren veya kısaca Varlık hakkında ürettiği bilgiye de philosophia demeye başlanmıştır. Bugün Türkçede kullanılan felsefe sözcüğü de Grekçe Philosophia (bilgelik sevgisi) sözcüğünün Arapçalaştırılmış halidir. Filozof ve felsefe sözcükleri görüldüğü üzere, daha alçak gönüllü yaklaşım içermektedirler. Öyle ki doğrudan doğruya her şeyi kuşatan tümel bir bilgiye sahip 12 Platon, Gorgias, Çeviren: Melih Cevdet Anday, Diyaloglar I, İstanbul 1982, 452d-453a.