Sakarya Üniversitesi İKTİSADİ DÜŞÜNCE TARİHİ ONUNCU HAFTA ARZ YANLI İKTİSAT Doç. Dr. Ömer Karaoğlu 2013 2 Sakarya Üniversitesi Onuncu Hafta Arz Yanlı İktisat Hedefler Bu bölümü çalıştıktan sonra. Arz Yönlü İktisadın teorik yaklaşımını öğrenecek Arz iktisatçılarının ekonomiye dair önerileri hakkında bilgi sahibi olacaksınız. Temel Kavramlar Supply side economics Reaganomics Laffer eğrisi Vergi oranı Vergi geliri Sakarya Üniversitesi İçindekiler Hedefler ................................................................................................................. 2 Temel Kavramlar................................................................................................... 2 İçindekiler .............................................................................................................. 3 1.ARZ YANLI İKTİSAT .......................................................................................... 4 2.ARZ İKTİSADININ TEORİSİ ............................................................................. 5 3 LAFFER EĞRİSİ ANALİZİ ................................................................................ 6 4 .ARZ İKTİSADININ ÖNERİLERİ ..................................................................... 10 Ne Öğrendik? Özetleyecek Olursak… ................................................................ 11 Değerlendirme Soruları ........................................................................................ 13 Yararlanılan Kaynaklar ....................................................................................... 14 Sakarya Üniversitesi 1.ARZ YANLI İKTİSAT Keynesyen yaklaşımın ekonominin talep yönüne ağırlık verdiği ve 1929 krizini izleyen yıllardan başlayarak 1970’lere kadar hayli etkili olduğu bilinmektedir. 1970’li yıllar Keynesyen yaklaşıma tepki olarak ortaya çıkan bir kısım yeni teorik yaklaşımlardan birisi de “Arz yönlü” veya “Arz yanlı” iktisat görüşüdür. 1980’lerde politik olarak ABD’de Başkan R. Reagan, İngiltere’de M. Thatcher tarafından öne çıkarılan ve Reagan’ın seçim programının temelini oluşturan ekonomik yaklaşımdır. Bu nedenle akım “Reaganomics” veya “Thatcerism” olarak da adlandırılmıştır. Arz Yanlı İktisat sözcüğü ilk defa 1976’da Virginia Üniversitesi’nden Dr.Stein tarafından kullanmıştır. Toplam talebe ağırlık veren Keynesyen Teori’ye bir tepki olarak 1970’li yıllarda doğan Arz Yanlı İktisat’ın fikirleri, açıkça Jude Wanniski’nin yazılarında ortaya konulmuştur. Arz Yanlı İktisat düşüncesinin gelişiminde Jude Wanniski’nin yanı sıra, iktisat teorisyeni olarak Robert Mundell ve nihayet Arthur B. Laffer, öne çıkan isimler olmuştur. Baskin, Evans ve Feldsein gibi iktisatçılar klasik ve neo-klasik bakışla devletin talebi değil arzı artırıcı politikalar izlemesi gerektiğini söylerler. Keynesyen yaklaşıma eleştirilerde bulunmuş olan Arz İktisadına göre; iktisat politikalarının kısa dönemde istikrar sağlama gibi amaçlarla kullanılmaması gerektiği, yani devletin ekonomiyi düzeltme amaçlı faaliyetleri nispi fiyat yapısını bozarak, ekonomide kaynak dağılımını olumsuz etkilediği ileri sürülmüştür. Devletin ekonomi politikalarının temel amacı, serbest piyasa mekanizmasını etkin kılacak önlemleri almak ve ekonominin potansiyel büyüme hızına ulaşmasını sağlamak olmalıdır. Bunu sağlayacak olan özel sektördür. Açık piyasa koşulları yerleştirlmelidir. Devlet gelir dağılımında eşitlik sağlamak amacıyla gelirin yeniden dağılımı ile ilgili müdahelelerde bulunduğunda verimliliği, piyasa sisteminin uyum yeteneğini olumsuz etkileyecektir. Arz Yanlı İktisat 5 2.ARZ İKTİSADININ TEORİSİ Arz Yanlı İktisat, düşük işsizlikle düşük enflasyon oranlarının aynı anda gerçekleşemeyeceğini iddia eden Phillips analizinin belirli bir fiyat istikrarına çok yüksek oranlı bir işsizlikle ulaşılabileceğini ya da istihdamın artması için enflasyon hızının artması gerektiğini öngören yaklaşımını kabul etmemiştir. 1972’den öncesi için doğrulanabilen Phillips eğrisi, bu tarihten sonraki verilerle doğrulanamamıştır. Keynesyen politikalarla daha önceleri, düşük oranlı enflasyon ile işsizliği önleme başarısı gösterilmişse de bu defa stagflasyon(yüksek enflasyon ve işsizliğin bir arada olması) sorunu çözülememişti. Arz iktisadı uygulamaları bu sorunu çözme amacına yönelmektedir. Enflasyonun temel nedenini, reel üretim artışına oranla daha fazla artan para arzında gören Arz Yanlı İktisat, istihdam, tasarruf ve sermaye birikiminin önündeki engellerin ortadan kaldırılmasının enflasyonu engelleyeceği görüşüne sahiptir. Keynesyen makro ekonomik araçlara sahip olmasına rağmen Arz Yanlı İktisat, istikrarlı bir ekonomik büyümeyi yalnızca özel sektörün sağlayabileceğini kabul etmektedir. Devletin ekonomiye müdahelesini ve kamu kesiminin büyümesini olumsuz görürler ve bunun büyüme, birikim ve verimliliği engellediğini söylerler. Yani devlet ekonomide geri çekilmeli ve piyasa ekonomisinin rekabetçi koşullarını iyileştirmek temel yaklaşım olmalıdır. Arz iktisadı dikkati ekonominin arz yönüne çekmiştir. Talep genişletici politikaları reddetmektedir. Arz iktisatçılarına göre devlet faaliyetleri “reel talep” üzerinde etkili olamaz. Sadece nominal talep (parasal anlamda) artışa yol açar. Ekonomide toplam talep bireylerin gelirine eşittir. Gelirler ise ekonomideki toplam üretim (arz) değerine eşittir. Yani girdilerin miktarı ((üretim artışı) değişmezse gelirler veya talep artırılamaz. Yani devlet para arzını artırmadan önce örneğin 100 adet kalem tüketiliyorsa, para arzı artırılınca yine 100 kalem tüketilir, ancak daha yüksek fiyat düzeyinden talep edilmiş olur. Reel talepte bir artış olmamıştır. Reel talep artışı için üretimde ve üretim girdilerinin miktarında artış olması gereklidir. Ancak böylece reel üretim ve bireylerin reel gelirleri artabilir 6 Sakarya Üniversitesi Arz iktisadına göre, devlet faaliyetleri, para stokundaki değişmeler sonucunda sadece nominal toplam talebi etkileyecektir. Reel gelirdeki değişmeler, ancak üretim değişirse ortaya çıkacaktır. Üretimdeki değişmeler ise, üretim girdilerinin miktarı, yoğunluğu veya etkinliği değişirse söz konusu olacaktır. Ne var ki devlet faaliyetleri ekonominin mevcut üretim kaynaklarının miktarını veya verimliliğini değiştirmez. Para arzı (monetaristlerin önerdiği gibi) azaltılmalı veya denetlenmelidir. Böylece para arzında kontrolü öneren bir yaklaşıma sahiptirler. Arz iktisadına göre para arzı değişmezken emek arzını artırıcı, tasarruf ve yatırımları teşvik edici vergi politikası izlenirse, fiyatlardaki yükseliş hızı düşürülebilecektir. Toplumun tasarrufları, vergi gelirleri ve sermaye birikimini düzenlemek için vergi oranları bir iktisat politikası olarak kullanılabilir. Bu konu üzerinde arz iktisatçılarından Laffer, Reynolds, Gilder gibi isimler durmuşlardır Arz iktisadının sahneye çıktığı dönem 1973’de petrol fiyatlarındaki artışla başlayan ve ekonomik “durgunluk” ile enflasyonun bir arada görüldüğü devredir. Makro ekonomik politikalar ve modeller hakkında tereddüt ve tartışmaların arttığı bu dönemde hızlı büyüme ile düşük enflasyonu bir arada olmasının sağlanabileceği amacına yönelmiştir. En önemli politika aracı olarak ise vergi oranlarına dikkat çekmiştir. Aslında klasik iktisat teorisinin arz (üretim) merkezli yaklaşımını öne çıkarmış olan bir düşünce olarak arz iktisadı, bir köklü devrim anlamı taşımaz. Ekonomide değişimin fiyat değişmeleriyle başlayıp gelir değişmelerine yol açması temel bakış ilkelerindendir. Devlet faaliyetlerini, piyasadaki fiyat yapılarını bozacağı için eleştirir. Keynesyen yaklaşımdaki toplam talebi değiştirerek toplam arzı etkileyeceği görüşüne karşı, devletin müdahelesinin reel toplam talebi doğrudan etkilemeyeceğini (nominal toplam talebi etkileyebileceğini) belirtirler. Gelirlerde etki yaratabilmenin yolu, üretim girdilerinin miktarını veya etkinliğini değiştirmektir. Arz Yanlı İktisat 7 3. LAFFER EĞRİSİ ANALİZİ Vergi oranları ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi ortaya koyan Laffer Eğrisi (1979), Arz Yanlı İktisat’ın önemli bir teorisidir. Arthur B. Laffer’in bu eğrisi çok ilgi çekmiştir. Şöyle ki, vergi oranlarındaki bir artışın vergi gelirlerini düşürebileceği, vergi oranlarında bir azalışın vergi gelirlerini artırabileceği ihtimalinden bahsetmiştir. Vergi oranları yavaş yavaş artırılmaya başlanınca belirli bir noktaya kadar vergi gelirleri artacak, ancak bu noktadan sonra vergi oranları artırılmaya devam edilse de vergi gelirleri düşmeye başlayacaktır. Laffer’e göre vergi oranları ekonomide makro değişkenler üzerinde olumlu etki yapabilir. Arz yanlı iktisadın ilk akla gelen ismi olan Laffer, vergi oranları ile toplam üretimin artırılabileceğini göstermiştir. Keynesyen yaklaşımın aksine vergi indirimlerinin harcama artışıyla reel talebi değil, arz yönünü harekete geçireceğini ileri sürmektedir. Laffer Eğrisi, bireylerin vergi sonrası gelirleri (harcanabilir gelirleri) artarsa, daha çok yatırım yapacakları varsayımına dayanır. Bu varsayım geçerli olursa, vergi gelirlerinin artması normal bir sonuç olacaktır. Laffer Eğrisi, vergi oranları artarken vergi gelirlerinin önce arttığını; ancak, daha sonra azaldığını göstermektedir. 8 Sakarya Üniversitesi Vergi oranı sıfır iken vergi geliri de sıfır olacaktır. Vergi oranları artırıldıkça D noktasına kadar vergi hasılatı artar. Ancak buradan itibaren azalışa geçer. Laffer marjinal vergi oranlarından (yani gelirdeki 1 birimlik artışın vergide % kaçlık bir artış getirdiğini gösteren oran) hareket eder ve D’ye karşılık gelen orana kadar düşürülmesini önerir. Hiç gelir yaratmayan iki nokta sıfır vergi oranı ile % 100 vergi oranlarıdır. % 100 vergi oranı durumunda bireylerin üretim arzuları tükenmiş olacaktır. Böylelikle bir yandan toplam vergi geliri artarken diğer yandan vergi düşmeleri gelir etkisiyle emek arzı, yatırımlar ve tasarruflar üzerinde etkili olarak eksik istihdam ve enflasyon sorunu çözülecektir. Gelir vergisinin düşürülmesiyle tasarrufların, kurumlar vergisinin düşürülmesiyle de yatırımların karlılığının artacağını ve milli gelirin eksik istihdamdan tam istihdam düzeyine hareket edeceğini ileri sürmektedir. Kısaca Laffer, vergi oranlarındaki değişimin talep değil ama arz üzerinde etkili olacağını belirtir. Vergilerin azaltılması bütçede bir kayıp gibi görünse de bu telafi edilebilir bir kayıptır. Düşen vergi oranları istihdam, tasarruflar ve yatırımlardaki artışla telafi edilecektir. Ayrıca düşen vergi oranları nedeniyle, daha önce kayıt dışı kalan ekonomik yapılar kayıt altına gireceklerdir. Çünkü kayıt dışı faaliyetlerle yüksek vergi oranları arasında doğrusal bir ilişki olduğu görülmektedir. Ancak bu yaklaşım bazı eleştirilere uğramıştır. Maksimum hasılatı sağlayan vergi oranının hangi noktada bulunduğunu belirlemek ve vergi indirim oranını tespit bakımından belirsizlikler olduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca fertlerin vergi sonrası artan gelirleri nedeniyle daha az çalışmayı tercih ederek dinlenme ve eğlenmeye daha çok zaman ayırabilecekleri olasılığına dikkat çekilmiştir. A. Laffer tarafından açıklanan ve şöhret kazanan bu görüş, 14. yüzyılda İslam düşünürü filozof İbni Haldun tarafından açıklanmıştır. Bu nedenle konu, Haldun-Laffer etkisi olarak da anılır.İbni Haldun 1371'de ünlü Mukaddime adlı eserinde; Arz Yanlı İktisat 9 “Toplumun (hanedanın) oluşumunun başlarında vergiler, küçük matrahlar karşılığında yüksek vergi hasılatı sağlar. Toplumun genişlemesi ile birlikte, vergiler büyük matrahlara karşılık düşük vergi hasılatı sağlar." "…Vergi konuları üzerine düşük vergiler yüklendiğinde bu, yükümlülerin çalışma arzularını geliştirir. Düşük vergiler vergi yükümlülerini tatmin edeceği için, kültürel teşebbüs büyür ve artar. Öte yandan, kültürel teşebbüsün büyümesi ile birlikte, yükümlülere tarh edilen vergi matrahı genişler. Netice olarak, kişisel matrahların toplamı ile vergi geliri artmış olur.“ Bu düşünce Laffer’den önce 18. ve 19. yüzyıllarda David Hume, Adam Smith, Dupuit gibi bazı iktisatçı ve filozoflar tarafından da benzer görüşlerle ileri sürmüşlerdir Arz iktisadında gelir vergisi ve kurumlar vergisinde yapılacak indirimlerin etkilerinin işleyişini açıklamak gerekirse; Gelir vergisi oranı düşünce bireylerin tasarruf arzuları artar. Tasarruf artışı faiz oranlarını düşürür ve yatırımları artırıcı etki yapar. Kurumlar vergisi azaltılırsa, yatırımların karlılığını artırır ve kurumların tasarruf imkanını artırır.. Tasarruflardaki artışlar, borç taleplerini ve dolayısıyla faizleri düşürür. Bu da yatırım malları talebini ve inşaat yatırımlarını artırır. Gelir vergisindeki azalma, emeğin istihdam edilme talebini ve emek arzını artırır. Üretim artınca enflasyon oranı düşer. Yine üretim artışı mal ihracını artırır. 10 Sakarya Üniversitesi 4. ARZ İKTİSADININ ÖNERİLERİ Öncelikle toplam talebi etkileme amaçlı maliye politikaları anlamlı değildir. Maliye politikalarının gelir etkilerine dayanmamak gerekir. Devletin uyguladığı Keynesyen politikalar kaynak dağılımını ve nisbi fiyat yapılarını bozucu etki yapar. O halde temel amaç serbest piyasa mekanizmasını etkin kılmak ve ekonominin büyüme hızını artırmasına çalışmaktır. Bütçe denkliği ilkesini gözeten arz iktisatçıları için bütçe açığından daha önemli olan konu, açığın nasıl finanse edildiğidir. Para arzını artırarak açık finanse edilmemeli, para arzı ekonominin büyümesine paralel ve yavaş-istikrarlı artırılmalıdır. Enflasyonun sebebi, reel üretim artışının üzerinde para arzı artışıdır. Enflasyon sorununun çözümü için arzı kullanmayı teklif ederler.. Arzı artırmanın ve arz artırıcı politikaların etkin olacağını belirtirler. Bunun yolu vergi indirimleri ve vergi teşvikleridir. Çalışma arzularını artırmak amacıyla maaş ve ücretlerden alınan vergileri düşürmek gereklidir. Sermaye birikimini artırabilmek için ticarette vergi teşvikleri sağlanmalıdır. Özel tasarruflar için de yatırım gelirlerinden alınan vergilerde indirim yapılmalıdır. Bu girişimler emek arzında ve yatırımlarda verimliliği artıracak, toplam arzı artıracaktır. Bu da enflasyonun önlenmesine imkan verecektir. 1980’li yıllarda ABD’de başkan Reagan döneminde büyük ölçüde uygulama imkanı bulan arz yanlı iktisadi düşünce, bu ülkede enflasyon, üretim yetersizliği ve verimsizlik ortamında öne çıkarak özel sektörün üretimi önündeki engellerin kaldırılmasına çalıştı. Politika önerisi uzun döneme ihtiyaç duyduğu için, kısa dönemde vergi gelirindeki kayıp bütçe açığına yol açtı. Clinton döneminde de bir miktar sürdürülen politikalar eleştirilere uğramaya başladı. Optimum vergi oranını belirlemedeki belirsizlik en önemli sorundu. Gelirde olumlu etkileri doğuracak vergi oranını düşürebilmek için, mevcut vergi oranının optimum vergi oranının üzerinde bir yerde olması gerekliydi. Ayrıca vergi indirimlerinin olumlu etkilerinin o kadar kesinlik taşımayacağı yönünde eleştiriler dile getiriliyordu. Vergi oranlarındaki indirimin halktaki beklentileri de önemlidir. Kısa bir dönem içinde yeniden artırılmayacağı düşüncesinin sürdürülmesi gerekiyordu. Arz Yanlı İktisat 11 Arz yanlı iktisatçıların aldığı en önemli eleştiri, uygulamanın olumlu sonuçları için uzun zaman dilimlerine ihtiyaç gösterdiği şeklindedir. Arz iktisatçılarının enflasyonla mücadelede vergi politikalarına yüklediği aşırı önem de eleştiri konusu olmuştur. Öte yandan ABD ekonomisinde 1980 sonrasında bütçe açıkları artmış ve arz-yönlü vergi politikası eleştiriler artmıştır.. Ancak arz-yönlü vergi politikasını savunanlar bütçe açıklarının tamamen vergi indirimlerinin bir sonucu olmadığını, aslında sorunun kamu harcamalarının azaltılmaması olduğunu iddia ediyorlardı. ABD'de 1980 sonrasında kademeli olarak gelir vergisi oranları indirilmiş, fakat kamu harcamaları beklenen oranlarda azaltılmamıştır. 1980 sonrasında ABD yanı sıra İngiltere, Batı Almanya, Japonya gibi gelişmiş ülkelerde vergi indirimleri politikasına ağırlık verilmiştir. Sonuçta arz iktisadı, uzun dönem gerektiren bir makro iktisat perspektifine ve arz merkezli serbest piyasa modeline dayanmaktadır. 12 Sakarya Üniversitesi Ne Öğrendik? Özetleyecek Olursak… Bu derste öğrendiklerimiz aşağıdaki şekilde özetlenebilir; 1. 1970’li yıllar Keynesyen yaklaşıma tepki olarak ortaya çıkan bir kısım yeni teorik yaklaşımlardan birisi de “Arz yönlü” veya “Arz yanlı” iktisat görüşüdür.1980’lerde politik olarak ABD’de Başkan R. Reagan, İngiltere’de M. Thatcher tarafından öne çıkarılan ve Reagan’ın seçim programının temelini oluşturan ekonomik yaklaşımdır. 2. Robert Mundell ve nihayet Arthur B. Laffer, öne çıkan isimler olmuştur. Baskin, Evans ve Feldsein gibi iktisatçılar klasik ve neo-klasik bakışla devletin talebi değil arzı artırıcı politikalar izlemesi gerektiğini söylerler. 3. Arz İktisadına göre; iktisat politikalarının kısa dönemde istikrar sağlama gibi amaçlarla kullanılmaması gerektiği, yani devletin ekonomiyi düzeltme amaçlı faaliyetleri nispi fiyat yapısını bozarak, ekonomide kaynak dağılımını olumsuz etkilediği ileri sürülmüştür. 4. Devletin ekonomi politikalarının temel amacı, serbest piyasa mekanizmasını etkin kılacak önlemleri almak ve ekonominin potansiyel büyüme hızına ulaşmasını sağlamak olmalıdır. 5. Laffer’e göre vergi oranları ekonomide makro değişkenler üzerinde olumlu etki yapabilir. Arz yanlı iktisadın ilk akla gelen ismi olan Laffer, vergi oranları ile toplam üretimin artırılabileceğini göstermiştir. Keynesyen yaklaşımın aksine vergi indirimlerinin harcama artışıyla reel talebi değil, arz yönünü harekete geçireceğini ileri sürmektedir. 6. Enflasyon sorununun çözümü için arzı kullanmayı teklif ederler.. Arzı artırmanın ve arz artırıcı politikaların etkin olacağını belirtirler. Bunun yolu vergi indirimleri ve vergi teşvikleridir. Arz Yanlı İktisat 13 7. Para arzı (monetaristlerin önerdiği gibi) azaltılmalı veya denetlenmelidir. Böylece para arzında kontrolü öneren bir yaklaşıma sahiptirler 8. Politika önerisi uzun döneme ihtiyaç duyduğu için, kısa dönemde vergi gelirindeki kayıp bütçe açığına yol açtı. Clinton döneminde de bir miktar sürdürülen politikalar eleştirilere uğramaya başladı. 14 Sakarya Üniversitesi Değerlendirme Soruları 1. Arz yönlü iktisadın ekonomi yaklaşımını Keynesyen yaklaşımla temel farkını belirtiniz. Hangi ülke ve dönemde daha çok önem kazanmıştır? 2. Arz iktisadının para politikası nasıldır? 3. Laffer analizi neyi açıklar ve önerisi nedir? 4. .Arz iktisadı ne tür eleştirilere uğramıştır? Arz Yanlı İktisat 15 Yararlanılan Kaynaklar Vural Fuat Savaş-İktisadın Tarihi, Liberal Düşünce Topluluğu,İstanbul 1997 Abdullah M. Küçükkalay, İktisadi Düşünce Tarihi, Beta yayınları, İstanbul 2011 Seyhun Doğan, “Keynesyen Teoriye Bir Tepki: Arz Yanlı İktisat”, SÜ, İİBF, Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 6(12), Ekim 2006