Nüfusun yapısı (özellikleri), yaş grupları, cinsiyet durumu, çalışanların iş alanlarına göre dağılımı, eğitim durumu, kırsal ve kentsel nüfus gibi özellikler hakkında bilgi verir. 1. Nüfusun Yaş ve Cinsiyet Gruplarına Dağılımı Nüfusun belirlenen yaş gruplarına dağılımı, nüfusun yaş yapısı olarak nitelendirilir. Nüfus piramitleri, ülkelerin nüfusunun yaş yapısı hakkında ayrıntılı bilgi verir. Ülkelerin nüfusunun yaş gruplarına dağılımı genellikle bir piramide benzer. Türkiye'nin nüfusu hızla arttığı için, genç ve çocuk yaştaki nüfus, yaşlı nüfusa göre çok fazladır. Onun için grafiğin tabanı geniştir ve tepeye doğru giderek daralmaktadır. Türkiye'de nüfusun 2000 yılına göre yaş gruplarının dağılışı: Türkiye'de nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı incelendiğinde şu özellikler görülür: Nüfusun büyük bir bölümü 15-64 faal yaş grubu içinde yer almaktadır. Bu yaş grubundaki nüfusun, kırsal kesimden kentlere göç nedeniyle kentlerde daha çok olduğu görülür. Nüfusumuzun % 29,8'i 0-14 (çocuk) yaş grubundadır. Bu oranla nüfusumuzun genç bir yapıya sahip olduğu anlaşılır. Nüfusumuzun % 5,7'sini 65 + (yaşlı) yaş ve üzerindeki nüfus oluşturur. Türkiye nüfusunun en belirgin özelliği, çocuk ve genç nüfusun fazla olmasıdır. Türkiye'de genç nüfusun fazla olmasının sonuçları: Çeşitli ekonomik faaliyet alanlarında çalıştırmak üzere iş gücü temininde kolaylık sağlamıştır. Genç nüfusu az olan bazı batılı ülkelerde durum bunun tersine olduğu için dışarıdan işçi bulmak zorunda kalmaktadırlar. Bunun en tipik örneği Almanya'dır. Fazla nüfus, fazla tüketimi doğurur. Bu da üretimi teşvik eder. Onun için sanayi ve ticaret önemli ölçüde gelişme göstermiştir. Çalışma çağına gelen nüfus, iş bulmak ve çalışmak istemektedir. Ancak ülkemizdeki iş alanları nüfus kadar hızlı artmadığı için, işsizlerin sayısı giderek artmaktadır. Sağlık ve eğitim hizmetleri aksamaktadır. Türkiye nüfusunun kadın - erkek oranında son yıllarda değişiklikler görülmektedir. 1940'a kadar kadın nüfusun fazla olduğu görülmektedir. Bunun başlıca nedeni, I. Dünya Savaşı ve istiklâl Savaşıdır. Çünkü bu savaşlarda ve savaşın neden olduğu olumsuz ortamlarda ölenlerin pek çoğu erkektir. 1940'ta kadın - erkek nüfusunda eşitlenme, daha sonraki yıllarda ise erkek nüfus fazlalığı görülmektedir. Özellikle 1980 -1985 ve 1990 sayımlarında bu durum daha belirgindir. Bir ülkede ya da kentte kadın - erkek nüfusu oranı göçlerle de yakından ilgilidir. Göçlere katılanlar büyük oranda erkekler olduğu için, yoğun olarak göç alan illerde belirgin bir erkek nüfus fazlalığı görülür. Buna karşılık göç veren kentlerde durum bunun tersinedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleriyle Doğu Karadeniz Bölümünün birçok illerinde kadın nüfus erkekten daha fazladır. Buna karşılık Marmara ve Ege Bölgelerindeki illerimizde durum bunun aksidir. Bunun nedeni, genel olarak Türkiye'nin doğu yarısının göç vermesi, batı yarısının göç alması ve göçe katılan nüfusun çoğunluğunun (iş arama amaçlı) erkek olmasıdır. 2. Çalışan Nüfusun Ekonomik Faaliyet Kollarına Dağılımı Türkiye nüfusu içinde 12 yaş ve üzeri yaş gruplarındaki nüfusa çalışma çağındaki nüfus denir. Türkiye'de çalışan nüfusun ekonomik faaliyet kollarına dağılımı sürekli değişim göstermektedir. Bu durum nüfus artışı, göçler, ekonomik ve sosyal alandaki gelişmelerle ilgilidir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında tarım sektörünün payı % 90 dolayında, buna karşılık sanayi ve hizmet sektörleri çok zayıftı. Ancak bu durum sürekli olarak değişmiş ve günümüze kadar sanayi ve hizmet sektörünün büyümesi, tarım sektörünün ise küçülmesi şeklinde gelişmiştir. 2000 verilerine göre kırsal nüfusun % 35 olmasına karşılık tarım sektöründe çalışan nüfus toplam çalışan nüfusun % 25'ini oluşturmaktadır. 1960 yılından sonra ekonomideki yapısal değişikliklerle sanayi ve hizmet sektöründe çalışanların oranı gittikçe artış göstermiştir. 1980'den sonra ise ekonominin dışa açılması ve serbest piyasa ekonomisine geçilmesiyle sanayi ve hizmet sektöründe çalışanların oranında belirli artışlar görülmüştür. Tarım sektöründe çalışanların oranı ise düşmüştür. Hizmet sektörünün hızla gelişmesi ise ülkede turizm, ticaret ve inşaat alanlarında görülen hızlı gelişmenin sonucudur. 3. Nüfusun Eğitim Durumu Nüfusun özellikleri arasında eğitim durumu, önemli bir yer tutar. Çünkü bir ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması iyi eğitimli nüfus ile gerçekleşir. Bu nedenle günümüzde nüfusun sayısal gücünün yanı sıra niteliği de önem kazanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında % 10 olan okuryazarlık oranı, 2007'de % 87'i aşmıştır. Okuma yazma oranı, erkeklerde kadınlara oranla daha fazladır. Kadınların eğitim düzeyi de hızla yükselmektedir. Not: Türkiye'nin coğrafi bölgeleri içinde okur-yazar oranı en yüksek olan bölge Marmara Bölgesi, okur-yazar oranı en düşük bölge ise Güneydoğu Anadolu Bölgesidir. 4. Kırsal Nüfus ve Kentsel Nüfus Yerleşme yerine göre kırsal ve kentsel olmak üzere ikiye ayrılır. Türkiye'de nüfusu 10.000'den az olan yerleşim birimleri kırsal yerleşmeler, bu yerleşmelerin nüfusu da kırsal nüfus olarak kabul edilir. Nüfusu 10.000'den fazla olan yerleşmeler ise kent yerleşmeleri, buralarda yaşayan nüfus ise kentsel nüfus olarak değerlendirilir. Kırsal kesimlerde nüfus daha çok tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlar. Kentsel yerleşmelerde ise halk geçimini sanayi, turizm, ticaret ve hizmet sektöründen sağlar. İlk sayım yıllarından günümüze kadar kırsal nüfus oranı sürekli olarak azalmış, özellikle 1950'li yıllardan sonra hızlı nüfus artışıyla birlikte şehirlere göç artmıştır. Bu durum şehir nüfusunun hızla artmasına neden olmuştur. 2005 yılında ise nüfusun 67,3'ü kentlerde, 32,7'si ise köylerde oturmaktadır. Ülkemizde kentsel nüfusun en yüksek düzeye ulaştığı bölge Marmara Bölgesidir. Bölüm bazında ise Çatalca - Kocaeli Bölümüdür. Kırsal nüfusun en yüksek olduğu bölgelerimiz ise Doğu Anadolu ve Karadeniz Bölgeleridir. Türkiye Nüfusunun Yapı Özellikleri Nüfus sürekli artmaktadır. Genç nüfus yaşlı nüfustan fazladır. Nüfusun eğitim düzeyi giderek yükselmektedir. Kentli nüfus oranı giderek artmaktadır. Doğum oranı giderek azalmaktadır. Nüfus artış hızı giderek azalmaktadır. Ortalama insan ömrü giderek uzamaktadır. Kişi başına düşen milli gelir giderek artmaktadır. İç ve dış göçler yaşanmaktadır. Yaşlı nüfus oranı artmaktadır. Çocuk ölümleri azalmaktadır. Nitelikli işçi oranı giderek artmaktadır.