AKCİĞER KANSERİ HASTA EL KİTABI Dr. Süreyya SARIHAN ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ RADYASYON ONKOLOJİSİ ANABİLİM DALI KANSER NEDİR? Kanser; 100’den fazla çeşidi olan bir hastalık grubudur. Kanseri anlamak için normal hücrelerin nasıl kanserli hücrelere dönüştüğünü anlamak faydalı olacaktır. Sağlıklı hücreler, vücut büyümesi-bölünme ve yenilenme işlemlerini ve aynı zamanda hasarlı hücrelerin tamirini de yaparlar. Normal hücrelerin büyüme yeteneği sınırlıdır. Bazen büyümedeki bu sınırlanma yeteneği kaybolur ve sınırsız büyüyüp, çoğalan hücreler topluluğu oluşur. Buna tümörleşme denir. Tümörler 2 tipten birini yaparlar: Kanser olmayan tümörlere “benign”(iyi huylu) denir. Vücudun diğer organlarına sıçramazlar ve yaşamı nadiren tehdit ederler. Genellikle ameliyatla alınırlar ve tekrarlamazlar. Kanserli hücrelere “malign”(kötü huylu) denir. Çevre sağlıklı doku ve organlara ilerleyerek tahrip ederler. Aynı zamanda, kan dolaşımı ve lenfatik sistem ile yayılarak vücudun diğer parçalarında yeni tümörler oluştururlar (“metastaz”). Kanser büyüyüp yayılabildiğinden, tümörün erken tanısı çok önemlidir. Kanser tanısı konulur konulmaz, doktor tedaviye başlayabilir. AKCİĞERLER Akciğerler, solunum sisteminin ana parçasıdır. Pembe-gri süngersi bir dokudan yapılmış, bir çift koni şeklinde organdır. Göğüs boşluğunu doldurur ve diğer organlardan (kalp, trakea, özafagus, lenf nodları) “mediasten” ile ayrılır. Sağ akciğer 3 parçadır, bunların herbirine “lob” denir. Sağ akciğer 3 loblu, sol akciğer ise 2 lobludur. Akciğerler, vücut ve hava arasında gaz alışverişini sağlar. Vücudun ürettiği karbondioksit’i (CO2) verir, hücrelerin yaşaması ve normal işlevini yapabilmesi için gerekli oksijen’i (O2) alır. Hava vücuda burun ve ağız yoluyla girer, boğazdan aşağı doğru inerek gırtlaktaki ses telleri arasından geçer ve akciğerdeki “bronş”lara gider. Bir bronş sağ akciğere, diğer bronş sol akciğere gider. Bronşlar küçük tüplere bölünürler ve bunlara da “bronşiol” denir. Daha da ileride küçük hava kesecikleri olan “alveoller” bulunur. AKCİĞER KANSERİ Akciğer kanseri iki ayrı tipe ayrılır: Küçük hücreli olmayan tip ve küçük hücreli tip. Bu kanserlerin birbirinden ayırımı, hücrelerin mikroskoptaki görüntülerine göre yapılır. Bu iki tip tümör hücresi farklı şekillerde gelişip yayılır ve tedavisi de farklıdır. Küçük hücreli olmayan akciğer kanserleri, tüm akciğer kanserlerinin %75’ini oluşturur, kanseri yapan hücrelere göre farklı isimde adlandırılırlar. Bu tipler arasında tedavi ve yaşam süresi açısından fark yoktur. Küçük hücreli akciğer kanseri, bazen “yulaf hücreli kanser” olarak ta adlandırılır, çünkü hücreler mikroskop altında yulafa benzerler. Bu tip akciğer kanseri, tüm akciğer kanserlerinin %20-25’ini yapar. Hızla büyüyerek erkenden diğer organlara yayılırlar. AKCİĞER KANSERİNDE RİSK FAKTÖRLERİ Akciğer kanseri tek bir nedene bağlanamaz. Çeşitli faktörler akciğer kanseri gelişiminde rol oynayabilir. Bunların çoğu tütün kullanımıyla ilgilidir. Bazı insanların akciğer kanserine yakalanma riski diğerlerinden daha fazladır. Aşağıdaki durumlarda kanser riski artmaktadır: Sigara: Sigara, akciğer kanserinden ölümlerin %85’inin nedenidir. Sigara içenlerin sayısı azaltılabilirse, kansere yakalanma oranı düşecektir. Bir sigara içicisinin akciğer kanseri olması; hangi yaşta sigara içmeye başladığı, sigara içme süresi, günde içilen sigara sayısı ile ilişkilidir. Sigara içmeyi bırakmak, akciğer kanseri olma riskini büyük ölçüde düşürür. Puro ve pipo: Bu maddeleri kullananlar da içilen yıl ve içilen miktara bağlı olarak akciğer ve ağız kanserine yakalanma riskine sahiptirler. Pasif içiciler (tütün dumanına maruz kalanlar): Akciğer kanseri olma riski tütün dumanına maruz kalınma durumlarında da artmaktadır. AKCİĞER KANSERİNDE RİSK FAKTÖRLERİ Tüm akciğer kanserlerinin %15’i ise sigara içmeyenlerden oluşmaktadır. Hava kirliliği, kimyasal maddelere maruz kalım, kronik akciğer hastalıkları ve diğer çevresel faktörler buna yol açmaktadır. “Asbestos”la çalışan madenciler büyük risk altındadır. “Akciğer kanserinden korunmanın en iyi yolu sigara içmeyi bırakmak veya hiç başlamamaktır” BELİRTİLER Akciğer kanseri çok sayıda belirti verir: • • • • • • • • • Öksürük en yaygın belirtidir ve tümörün büyüyerek hava girişini kapatması ile oluşur. Göğüs ağrısı, Nefes darlığı, Kanlı balgam, Tekrarlayan bronşit ve akciğer enfeksiyonları, Boyun ve yüzün şişmesi, Ses kısıklığı, İştahsızlık, kilo kaybı, Yorgunluk. BELİRTİLER Akciğerle ilişkisi olmayan belirtiler de görülür. Bu belirtiler, hastalığın vücudun diğer parçalarına yayılması ile oluşur ve hangi organın tutulduğuna bağlı olarak değişir. • • • • • başağrısı güçsüzlük, ağrı, kemik kırıkları, kanama veya kanın pıhtılaşmasına bağlı belirtiler görülebilir. Bu belirtiler en az 2 haftadır varsa bir doktor tarafından değerlendirilmesi gerekir. “Erken tanı kanser için özellikle çok önemlidir” AKCİĞER KANSERİNİN TANISI Akciğer kanserinden şüphelenildiğinde, kanser tanısını koyduracak bazı testler yapılmalıdır. Tanıda ilk adım fizik muayene olmalıdır. Hastanın şikayetleri dinlenmeli, şikayetlerin ne zaman ve ne şekilde başladığı sorulmalıdır. Fizik muayeneyi, “radyolojik muayene” izler. Daha sonra ise akciğerlerden hücrelerin alınıp incelenmesi gelir. Buna da “patolojik muayene” denir. Patolojik muayene bize hastalığın var olup olmadığını ve kanser varsa, tipini kesin olarak bildirir. Hücreler akciğerden birkaç yolla elde edilebilir: Balgam incelemesi, basit ve yararlı bir testtir. AKCİĞER KANSERİNİN TANISI “Bronkoskopi” ile, hava yolları incelenerek, küçük bir doku parçası alınır ya da bronş yıkanarak tümör hücresi toplanır (“bronş lavajı”). “Bronkoskopi” içi boş, ince ışıklı bir tüp yardımıyla hastanın solunum yollarının incelenmesi demektir. Tüp, hastanın burun veya ağzından akciğerlere sokulur. Doktor, bronş duvarından hücreleri toplar veya tümör dokusundan küçük bir parça keser. Bu test genellikle hastanede yapılır. Hastaya lokal anestezi yapıldığından test boyunca uyanık kalır ve birkaç saat sonra evine gidebilir. “İğne aspirasyon biyopsisi” ile, göğüs duvarından ince bir iğne yardımıyla geçerek tümörden küçük bir doku örneği alınır. “Torasentez”, bir iğne yardımıyla akciğerleri çevreleyen sıvıdan biraz alınıp bu örneğin incelenmesidir. “Torakotomi”, göğüs kafesinin cerrahi müdahale ile açılarak tümörden bir parça almak amacıyla yapılır. AKCİĞER KANSERİNİN TANISI Kanser tanısı konulduğunda, diğer testlerle hastalığın yaygınlığı araştırılmalıdır. Buna hastalığın “evrelendirilmesi” denir. Evrelendirme; kanserin yayılıp yayılmadığını, yayılmış ise vücudun hangi bölgesine yayıldığını bulmak için yapılır. Akciğer kanseri genellikle beyin ve kemiklere yayılır. Evrelendirmede kullanılan bazı tetkikler şunlardır: 1. 2. 3. 4. 5. Direkt grafiler, Bilgisayarlı tomografi, MR, Ultrasonografi, Kemik sintigrafisi, AKCİĞER KANSERİNİN TANISI Kanser hücrelerinin lenf nodlarına yayılıp yayılmadığını öğrenmek amacıyla “mediastinoskopi” kullanılabilir. Bu tetkik, genel anestezi altında hasta uyutularak, göğüste küçük bir kesi yapılması ve ince bir tüp ile mediastene bakılması demektir. “Mediastinotomi” ise göğüste büyük bir kesi yapılarak lenf nodlarının gözle incelenmesi ve parça alınması demektir. AKCİĞER KANSERİNİN TEDAVİSİ Akciğer kanserinin tedavisi kanser hücresinin tipine, tümörün yerleşim yerine, kanserin evresine ve hastanın genel durumuna bağlıdır. Akciğer kanserinin tedavisi için 3 temel yol vardır: • Cerrahi • Radyoterapi • Kemoterapi Doktor cerrahinin tipine, tümörün çap ve yerleşim yerine göre karar verir. “Radyoterapi” (ışın tedavisi) yüksek enerjili ışınlar kullanılarak kanser hücrelerini öldürür. Antikanser ilaçlarının kullanılmasına ise “Kemoterapi” denir. Tedavi seçimi hastalığın yaygınlığı ile ilgilidir. Bazen bu tedavi yöntemleri birlikte kullanılır. Küçük Hücreli Olmayan Akciğer Kanserinin Tedavisi Her 3 tedavi yöntemi de kullanılır: • Akciğerlerdeki tümör cerrahi ile çıkarılabilir. Küçük bir parça çıkarılırsa “wedge rezeksiyon”, bir lob çıkarılırsa “lobektomi”, bir taraf akciğeri tümüyle çıkarılırsa buna “pnömonektomi” denir. • Hastalık yakın doku ve lenf nodlarına yayılmışsa genellikle radyoterapi yapılır, bazen cerrahi ve radyoterapi birlikte kullanılır. Radyoterapi; bir tümörü küçültmeye yönelik olarak cerrahiden önce veya cerrahiden sonra gözle görülmeyen ancak geride kalmış az sayıdaki kanser hücresini öldürmek amacıyla verilir. Radyoterapiye yardımcı olarak bazen kemoterapi de kullanılmaktadır. • İleri evredeki hastalarda genellikle kemoterapi kullanılır. Kemoterapi, kanser hücrelerinin ilaçlarla öldürülmesidir. Genellikle birden fazla ilaçtan oluşur. Kemoterapinin verilme sayısı kür ile ifade edilir ve ilaçlar 21 veya 28 günde bir tekrarlanarak verilir. Bir hastanın ameliyat sonrası kemoterapi alıp alamayacağına, eğer alacaksa kaç kür alacağına; patoloji raporundaki tümöre ait özelliklere, hastanın yaşına ve genel durumuna bakılarak karar verilir. Bu hastalarda radyoterapi hastayı rahatlatmak amacıyla kullanılabilir. Küçük Hücreli Akciğer Kanserinin Tedavisi Küçük hücreli akciğer kanseri vücudun diğer organlarına hızla yayılır. Cerrahi bu tip tümörün kontrolünde genellikle etkili değildir. Bu nedenle kemoterapi veya kemoterapi ile birlikte radyoterapi kullanımı tercih edilir. Bazı hastalarda koruyucu beyin ışınlaması uygulanabilir. TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ Kanser, hızla yayıldığı ve yaşamı tehdit ettiği için bu hastalığa karşı kullanılan ajanlar çok güçlü olmalıdır. Kanseri tedavi ederken, yalnız tümör hücreleri değil, bazen sağlıklı hücreler de tahrip olabilir. Bu nedenle hastaların çoğu tedavi sırasında hoşa gitmeyen yan etkilerle karşılaşırlar. Doktor, bu etkileri en aza indirecek tedavi planı oluşturur. Bu yan etkiler, genellikle tedavinin bitmesi ile sona erer. Cerrahi tedavi sırasında; kan kaybı, akciğer dokusunun hasarı, göğüs ağrısı ve nefes darlığı gibi yan etkiler oluşabilir. Radyoterapi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler. Haftada 5 gün verilen radyasyon şeması, hafta sonunda sağlıklı hücrelerin kendisini tamir etmesine izin verir ve yan etkiler nedeniyle ara verilmeden tedavi tamamlanabilir. Radyoterapi sırasında ciltte; kızarma, kuruma ve kaşıntı reaksiyonları görülebilir. Tedavi alanı, mümkün olduğu kadar açık tutulmalı, sıkı iç çamaşırı ve kıyafetlerden kaçınılmalıdır. Tedavi cildine, doktora sormadan herhangi bir losyon ya da krem sürülmemelidir. Radyoterapinin diğer yan etkileri; boğazda kuruluk, ağrı, yutma güçlüğü, yorgunluk ve iştah kaybıdır. TEDAVİNİN YAN ETKİLERİ Kemoterapi de radyoterapi gibi hem kanserli hem de normal hücreleri etkiler. Kemoterapi ilaçları ağız, kas içi veya damar yolu gibi farklı yollarla verilebilir. KT genellikle “kür”ler halinde hastanede yatarak uygulanır ve bir dinlenme döneminin ardından sonraki küre geçilir. Kemoterapinin, saç-kan ve sindirim sistemi gibi hızlı büyüyen normal hücreleri de etkilemesi sonucunda; kansızlık, saç dökülmesi, bulantı-kusma, enfeksiyon riskinin artması gibi yan etkiler görülebilir. Bu yan etkilerin şiddeti hastada hastaya değişir ancak hemen hepsi ilaçlarla kontrol altına alınabilir. Bazı kemoterapi ilaçları kalp üzerine olumsuz etkiler yapabilir, bazı kanser ilaçları ise üreme hücreleri üzerine kalıcı yan etkiler yaparak kısırlığa yol açabilir. Diğer Yan Etkiler İştah kaybı, kanser hastaları için ciddi bir problemdir. Beslenme, tedavi planının önemli bir parçasıdır ve kilo kaybının önlenmesi için yeterli protein ve kalori alımı gereklidir. Hastalar; günde 3 kez aldıkları ana öğünün yanında ara öğünler de alarak yemeyi kolaylaştırabilir. HASTALARIN İZLEMİ Akciğer kanseri tedavisinden sonra hastanın izlemi çok önemlidir. Düzenli kontroller ile sağlık durumundaki değişiklikler ortaya çıkarılır. Bu kontroller muayene, akciğer grafisi ve laboratuvar testlerini içerir. Tedavi sonrasında; dengeli beslenmek, fazla yağlı yiyeceklerden kaçınmak, düzenli egzersiz yapmak gibi normal şartlar altında önerilen kurallar sizin için de geçerlidir. Kilo kaybı, iştahsızlık, aşırı yorgunluk, bulantı-kusma, baş dönmesi, karın ağrısı ve dolgunluk, kemik ağrısı, iki haftadan fazla devam eden öksürük ve başağrısı olduğunda normal kontrol zamanınızı beklemeden doktorunuza başvurmanız gereklidir. Tedavi sırasında ve sonrasında cinsel yaşamınıza eskiden olduğu gibi devam etmenizde bir sakınca yoktur. Bu konudaki kaygılarınızı ve yardım almak istediğinizi sizi tedavi eden doktor ve hemşirelere belirtmekten çekinmeyiniz. HASTALIĞA UYUM ve KANSER HASTALARININ DESTEKLENMESİ Kanserle yaşamak kolay değildir. Kanser hastaları, tıbbi ve fiziksel değişikliklerle baş etmek bir yana, hayatlarını zorlaştıran bir çok endişe, duygu ve düşüncelere sahiptir. Yapılan tetkikler, tedaviler, hastanede yatma gerekliliği ve tedavi ücretleri hastaları endişelendirebilir. Bu duygusal durumla başa çıkmak için yardıma ihtiyaçları vardır. Hastaların, hastalıkları ve duyguları hakkında aile üyeleri ile açık açık konuşmaları daha iyi olur. Doktor, hemşire ve diğer sağlık personeli ile konuşmaları korku ve kaygılarını gidermede yardımcı olabilir. Anlamadıkları şeyleri daha açık sormalıdırlar. Hastaların çoğu hastalığın tipini, tedavi şeklini ve tedaviden ne başarı sağlanacağını bilmek isteyebilir. “Hastanın doktoru, sorulara en iyi cevap verecek kişidir” HASTALIĞA UYUM ve KANSER HASTALARININ DESTEKLENMESİ Akciğer kanserli kişiler, tedavi sırasında yaşam alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kalırlar. Günlük aktivite ve çalışmaya devam edebilmeleri; belki kısa süreli belki de kalıcı olarak değişir. Hastanın doktoru, aktivitelerin sınırlanması konusunda danışılacak en iyi kişidir. Ancak bazen hasta ve yakınları bu soru ve kaygılarını doktorla paylaşmaya çekinmektedir. Bu durumda kendilerine benzer hastalığı olan kişilerle konuşmaları faydalı olabilir. Kanser destek grupları kanser hastalarının tecrübelerini paylaşmak ve konuşmak için güvenli ortamlar sağlayabilir. Bazen hasta ve yakınları diğer hastalarla iletişime geçmekte zorlanabilir. Bu durumda psikiyatrist ve psikologlardan profesyonel yardım almaları gerekir. Kanser gibi ciddi bir hastalıkla başa çıkmak güçtür. Arkadaş ve aile üyelerinin önerilerinin doktora danışıldıktan sonra uygulanması doğru olur. “Bu konuda akılda tutulması gereken, her hastanın farklı olduğudur” VERİLEN TEDAVİ İLE İYİLEŞME ŞANSI NEDİR? Akciğer kanserli bir hastanın yaşam beklentisi, hastalığın evresine, hastanın yaşına ve genel sağlığına, kanserin tipine ve tedaviye cevabına bağlıdır. Büyük hasta gruplarından elde edilen sonuçlar istatistiki olarak ortalama değerlerdir. Ancak, hiçbir hasta bir diğerine benzemez. Tümöre ve hastaya ait pek çok faktör, aynı hastalığa yakalanan iki kişinin farklı seyirler göstermesinde etkili olabilir. “Kendinizi başka hastalarla kıyaslamayınız”