Slayt 1 - hayef - İstanbul Üniversitesi

advertisement
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ
AFET KÜLTÜRÜ
DERS 11: KURAKLIK VE KÜRESEL ISINMA
 YRD. DOÇ. DR. YILDIRIM GÜNGÖR
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi İktisat Fakültesi Uzaktan Eğitim Lisans Programı
KURAKLIK VE KÜRESEL ISINMA
DERS 11
KURAKLIK VE KÜRESEL ISINMA
Yrd. Doç. Dr. Yıldırım GÜNGÖR
KÜRESEL ISINMA NEDİR?
 Yeryuvarındaki ekosistemi tehdit eden, canlı
türlerinin hızlı bir şekilde yok olmasına neden olan
insan kaynaklı; aşırı sıcaklık, kuraklık, büyük
yangınlar, ani ve güçlü yağışlar gibi canlı yaşamını
olumsuz etkileyen süreçleri başlatan olayların tümünü
küresel ısınma olarak ele alabiliriz.
 Bu olayları tetikleyen ana etkenlerin başında
atmosferde sera etkisi yaratarak gezegenimizin
ısınmasına neden olan CO2, CH4, N2O ve CFC sera
gazlarıdır. Atmosferdeki sera gazı salınımının en
büyük sorumlularının ilk sırasında insan gelmektedir.
 Yeryuvarı tarihi boyunca farklı dönemlerde iklim
değişiklikleri olmuş, bu değişiklikler bezen toplu yok
oluşlara da sebep olmuştur. İklim salınımlarındaki bu
değişikliklerin doğal süreçlerle olması oldukça normal bir
durumdur.
 Ancak özellikle sanayi devrimiyle birlikte insan etkisi
önce ön plana çıkmış sonra da neredeyse bu olayın tek
nedeni olmaya başlamıştır. Özellikle aşırı fosil yakıt
tüketimi, şehirleşme ve sanayideki yanlış uygulamalara
ormansızlaşma da eklenince doğal sonuç olarak
atmosfere salınan sera etkisi yapacak gazları da artmaya
başlamıştır.
 Son yıllarda sivil toplum kuruluşları ve devletlerin üzerinde
hararetle tartıştığı küresel ısınma ve iklim değişikliği
yeryuvarındaki tüm canlı yaşamını olumsuz etkileyecek hatta
yok edecek bir düzeye gelmiştir. Bilim insanlarının yapmış
olduğu çalışmalar; bu şekilde devam edecek olursa yeryuvarı
üzerinde yaşayan canlıları büyük bir felaketin beklediğini
göstermektedir. Paris’te 2015 yılının kasım ayında yapılan
Dünya İklim Zirvesinde küresel ısınmanın geri dönülmez bir
noktaya geldiği vurgulanmıştır.
 Tehlike artık çok yakınımızdadır. Çok büyük can ve mal
kaybına neden olan seller, kasırgalar, kuraklık, buzulların her
geçen gün biraz daha küçülmesi, biyoçeşitliliğin hızla azalması,
ani ve sert iklim değişiklikleri yeryuvarındaki en büyük
tehditlerdir.
BİLİM ÇEVRELERİ KÜRESEL ISINMA KONUSUNDA 2 SAV ÜZERİNE
YOĞUNLAŞMIŞLARDIR:
 Küresel ısınmanın dünyanın doğal bir sürecidir.
Dünyada yaşamın var olmaya başlamasından çok önce
jeolojik zaman içinde dünya bir çok kez soğuk ve sıcak
dönemler geçirmiştir. Bu süreçte insan etkisi hiç
yoktur ama doğal süreçler sonuncunda böyle olduğunu
paleo-iklim çalışmalarından, derin buzul
sondajlarından, çeşitli jeolojik etütlerden dünyanın
böyle sıcak/soğuk dönemler geçirdiğini görebiliyoruz.
 Ancak bilim dünyasının büyük çoğunluğu
yeryuvarının başına gelen bu felaketin, insan
etkisiyle atmosfere kontrolsüz ve fazla miktarda
sera gazı salınması sonucunda ortaya çıkmaya
başladığını düşündürtmektedir.
İnsan Faaliyetlerinin Küresel Isınmaya Etkisi
 Küresel ısınma doğal süreçlerle gelişebilse ve yeryuvarı
tarihinde bunun örneklerine rastlansa bile son küresel
ısınma neredeyse tamamen insan eliyle ortaya
çıkmaktadır. Belki 100-150 bin yılda gerçekleşebilecek
bir olayı insan etkileri 100 yılı sığdırmayı başarmıştır.
 Enerji kullanımı:
 Endüstri:
 Tarım faaliyetleri:
%49
%24
%13
Küresel İklim Değişikliğinin Belirtileri
 Buharlaşma ve yağmur miktarının artması,
 Yağmurun büyük kısmı sağanak şeklinde olması,
 Tundraların erimesi (Kuzey Kutbu Bozkırı),
 Mercanların beyazlaşması,
 Buzulların erimesi,
 Denizdeki buzulların küçülmesi ve deniz suyu
seviyesinin yükselmesi,
 Orman yangınlarının artması,
 Fırtına ve sel hasarlarının artması.
Yeryuvarında 19. yüzyılın ortalarından günüme kadar
ortalama 0,3-0,60C sıcaklık artışı gözlenmektedir. Bu
oran ne yazık ki katlanarak devam etmektedir.
Örneğin gelecek 50 yıl içinde her 10 yılda bir 1°C’lik
bir artış öngörülmektedir.
Orta ve Uzun Vadeli Riskler
Ülkeler Arası İklim Değişimi Paneli (IPCC) tarafından 2030 yılı için yapılan
senaryolara göre artacak olan olası iklimsel tehlikeler şunlardır:
 Sıcak hava dalgaları,
 Orman yangınları,
 Tarımsal zararlılar,
 Şiddetli yağışlar (ani sel ve şehir sellerinde artış),
 Tropikal fırtınaların sayısı ve şiddeti,
 Tarım, agro-kültür (tarla kültür), hayvancılık, tatlı su depolamasının üzerindeki
etkiler,
 Sıtma ve malarya gibi hastalıkları taşıyan böceklerin normalde bulundukları
bölgeden çıkarak yayılması.
Küresel İklim Değişikliklerin
Türkiye’de Olası Etkileri
 Yazın yağışlarındaki azalma buharlaşmanın artmasına neden olacak,
 Yağışların mevsimsel dağılımı ve şiddeti değişeceği için ani ve tehlikeli sellerde artışlar
olacak,
 Son 50 yıldır yüksek dağlarda sürekli azalan kar örtüsü daha da azalacak.
 Kuraklığın sıklığı ve şiddeti artacak,
 Uluslar arası, ulusal ve yerel su kaynağının paylaşımında sorunlar çıkacak. Küresel ısınma
ileride su kaynaklarının paylaşım savaşlarına neden olabilecek,
 Yüksek basınç kuşağının kuzeye kayması ile ülkemizde hakim olabilecek tropikal iklime
benzer bir kuru hava; daha sık uzun sureli kuraklıklara, orman yangınlarına ve tropikal
hastalıklarda artışlara neden olacak,
 Milli parklar, çevre ve canlılar zarar görecek.
 Batı bölgeleri 3-4°C, doğu kısmını ise 4-5°C civarında ısınacak
 Evaporasyon artışı yaz kuraklıklarının artışına neden olacak.
 Su kaynaklarındaki azalmaya bağlı olarak iç sulardaki balık türlerinde azalma olacak
 Arazi kullanımındaki yanlışlıklar erozyon hızını artıracak
 Genel olarak değerlendirirsek, küresel ısınma aynı şekilde sürmeye
devam ederse ülkemizin aldığı yağış miktarı daha da azalacak ve
başta GAP bölgesi olmak üzere Türkiye’deki bütün nehirlerin
taşıdığı su miktarı düşecektir. Bu durum, barajlardaki su seviyesini
azaltacak ve hidroelektrik enerji üretimini de ciddi şekilde
etkileyecektir. Bu nedenle enerji politikalarının yeniden gözden
geçirilmesi bir gerekliliktir.
 2070’te Türkiye genelinde sıcaklıklar 6 derece kadar yükselecek,
 Karadeniz Bölgesi dışında yağışlar iyice azalacak
 Ekosistem değişince, birçok canlı türü de yok olma tehlikesiyle karşı
karşıya kalacak.
İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
 İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (İDCS) 1992 tarihinde Rio De Janerio’da
yapılan Dünya Zirvesinde kabul edilmiş olup, 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.
Türkiye bu sözleşmeye 24 Mayıs 2004 tarihinde resmen taraf olmuştur.
 Bu sözleşmeye taraf olan ülkeler, sera gazları emisyonlarını yapılacak ulusal
programlarla 1990 yılı seviyesine indirmeye ve gelişme yolundaki ülkelere de
teknolojik ve mali kaynak aktarmayı kabul etmektedirler. Bu amaçla, ulusal
sera gazları envanterlerinin hazırlanarak bildirimlerinin yapılması ve emisyon
indirimleri için alınacak tedbirler içeren programlar geliştirilmesi, Çerçeve
Sözleşmesi’nin bağlayıcı hükümlerindendir.
Kyoto Protokolü
 Kyoto Protokolü, bu Çerçeve Sözleşmesi için de imzalanan ve gelişmiş ülkelerin
sera gazı emisyonlarının 1990 yılına göre %5,2 azaltmalarını öngören bir
anlaşmadır. Bu protokol, Aralık 1977 de Japonya’nın Kyoto şehrinde
görüşüldüğü için bu ismi almıştır. Protokolün ana amacı altı sera gazının
(karbondioksit, metan, azot, sülfür heksaflorit, HFC ler ve PFC ler) 2008-2012
tarihleri arası beş yıllık ortalama emisyon değerlerini azaltmaktır. Protokol 16
Şubat 2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 2006 Aralık tarihi itibariyle toplam
169 ülke katılmıştır.
 Protokole imza atmayan önemli ülkeler arasında ABD ve Avustralya vardır. Cin
ve Hindistan gibi bazı ülkeler anlaşmaya imza atmalarına rağmen protokolde
yer alan: “küresel sera gazı emisyonların gelişmiş ülkeler tarafından
gerçekleştirildiği, gelişmekte olan ülkelerin kişi başı gaz emisyonlarının
halen düşük olduğu, gelişmekte olan ülkelerin küresel emisyonlarının
ihtiyaçlarına göre artacağı’’ hükmüne göre emisyonlarında herhangi bir
azaltmaya gitmeyeceklerdir. Kyoto Protokolünün eleştiriye acık taraflarından
birisi de bu hükümdür.
Sera Gazı Salınımının Sorumluları
 Çin 2002 yılında küresel düzeyde atmosfere salınan sera gazlarının
%13,6’ından, Hindistan % 4,2’sinden, ABD %36,1’inden Avustralya
%2,1’inden sorumludur.
 Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OECD) 1999 yılında
yayınlanan Türkiye-Çevresel Başarı Raporuna göre, kişi başına
karbondioksit (CO2) emisyonlarında;







ABD 20,4 kg,
Kanada 15,8 kg,
Almanya 10,8 kg,
Fransa 6,2 kg,
İtalya 7,4 kg,
Japonya 9,3 kg ve
İngiltere 9,3 kg iken bu oran

Türkiye’de 2,9 kg’dır.
 Konuya tarihsel olarak baktığımızda, en büyük sorumluluk gelişmiş
sanayi ülkelerinindir.
Aladağlar’da yamaç molozlarının altında bulunan kaya
buzulları ortaya çıktı.
Erime çok hızlı devam ediyor. Bu hızla devam ederse çok
yakın zamanda Çukurova’yı besleyen Zamantı Çayı’nın
suları yetersiz kalacak ve insanlık tarihinin en verimli
ovalarından biri olan bereketli Çukurova kuraklıkla
boğuşmaya başlayacak.
Verim düşecek ve insanlar geçim sıkıntısı çekmeye
başlayacaklar.

Aladağlardaki buzul gölleri karların her geçen
yaz daha erken erimesi sonucunda gelecek 20
yıl içinde yok olma tehlikesi ile karşı karşıya…

Yüksek dağların kuzey çanaklarındaki yamaç molozlarının altında bulunan saklı buzullar, küresel ısınma
nedeniyle hızlı eriyerek ortaya çıkmaya başladı. Bu görüntüler küresel ısınma için önemli delillerdir. Fotoğraflar:
Yıldırım Güngör (Yedigöller Platosu Aladağlar-Rakım: 3100 m.)


Kaçkar Dağı Büyük Buzul 1956
Fotoğraf: Sırrı Erinç
Kaçkar Dağı Güney Buzulu 2012
Fotoğraf: Yıldırım Güngör

Kaçkar Dağı Büyük Buzul 2012
Fotoğraf: Yıldırım Güngör
 Kaçkar Dağlarındaki buzullar son 60 yılda
önemli bir kayba uğradı. İklimin sert
olması ve kışın çok yağış aşması bile
dağlardaki buzulların erimesini
engelleyemedi. Kaçkar Dağlarının
kuzeyindeki Büyük ve Küçük Buzullar ile
güneyindeki Buzullar yaklaşık olarak 2500
metrelerden başlayıp 3200 metrelerde sona
eriyor. Oysa bu buzulların dilleri 1950’lerde
3000 metrelere kadar inmekteydi.
(İSTANBUL SELLERİ)
KURAKLIK ve ÇÖLLEŞME
 Yeryüzünde bulunan suların dağılımı (USGS, 2014).
Meteorolojik Kuraklık
 Bölgenin yağış rejimindeki olumsuz gidişle ilgilidir.
Meteorolojik kuraklığın yaşandığı bölgedeki yağışların
uzun bir süre ortalamanın altında kalmasıdır.
 Yağışın azalması akarsularını suyunun azalmasına,
yeraltı sularının hızla çekilmesine, yeraltı sularının
derinlere çekilmesi ise toprağın nemini kaybederek
kurumasına ve veriminin düşmesine neden olur.
 Su azalmasına paralel olarak sıcaklıktaki artışlar ortaya
çıkarsa kuraklık rejimine girilmiş demektir.
 Meteorolojik kuraklığın önemli
sonuçlarından biri tarımsal
kuraklıktır. Ancak hemen ortaya
çıkmaz. Uzun süren meteorolojik
kuraklığa bağlı olarak ortaya
çıkar.
 Toprağın verimi için nemli
olması yeter. Su azalınca toprak
nemini kaybetmeye başlar.
Nemini kaybeden toprak yavaş
yavaş verimden düşmeye başlar
ve zaman içinde topraktan verim
alınmamaya başlar.
 Tarımsal kuraklığın hemen
ortaya çıkmamasının ana nedeni
ise yeraltı sularıdır. Tarımsal
kuraklık esas olarak yüzey suları
iyice tükenip, yeraltı suları da
çekilmeye başlayınca ortaya
çıkar.
Tarımsal Kuraklık
Hidrolojik Kuraklık
Yüzey ve yeraltı sularının iyice yetersiz
hale gelmesiyle su toplama
havzalarında yapılmış olan baraj ve
göletlerdeki suyun azalması veya
tükenmesidir. İnsanların ihtiyaçlarına
ve kullandığı su miktarına bağlı olarak
hidrolojik kuraklık ile meteorolojik
kuraklık çakışmayabilir.
Örneğin meteorolojik kuraklık ciddi
aşamada olsa bile insan faaliyetleri için
kullanılan su az ise hidrolojik kuraklık
gerçekleşmeyebilir. Ya da meteorolojik
kuraklık yaşanmamasına rağmen aşırı
su tüketimi hidrolojik kuraklığı
başlatabilir.
AKHİSAR
Akselendi Ovası 2012
KARAPINAR (Konya)
Konya Karapınar
TUZGÖLÜ (Konya)
YUMURTALIK (Adana)
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN AVRUPA'DA BEKLENEN
ETKİLERİ





2070 yılında nehirlerin şiddetli ve tehlikeli akıntılara sahip kısımları yüzde
19'dan, yüzde 34-36'ya çıkacak. Bu gelişme ciddi ve tehlikeli su baskınlarının
artacağı anlamına geliyor
Batı Avrupa'da muhtemelen milyonlarca insan, sulak alanlarla iç içe yoksulluk
içerisinde yaşayacak.
Küresel sıcaklık ortalamalarının hızla yükseleceği bir senaryonun
gerçekleşmesi halinde 2080'lerde yılda fazladan 2,5 milyon kişi daha kıyı
şeritlerindeki sellerden etkilenecek.
Alp buzullarının küçük olanları ortadan kalkacak, büyükleri 2050 itibariyle
yüzde 30-70 arasında eriyecek.
Akdeniz'e yönelik turizm yaz aylarından ilkbahar ve sonbahar aylarına kayacak.
KUTUPLAR VE BAZI DİĞER BÖLGELER
 Kuzey kutbundaki deniz buzulları 2100'e kadar yüzde 22-33 arasında





azalacak, Antarktika'da ise tamamen ortadan kalkabilecek. Deniz dışı
alanlardaki buzullarda önemli incelme olacak ve bu, yeryüzündeki
deniz seviyesini yükseltecek.
2100 yılına kadar deniz seviyesindeki yükselmenin 18-59 santimetre
arasında olabileceği tahmin ediliyor.
Şu anda 500 bin kilometre kare olan Himalaya buzul alanı, 2030'da 100
bin kilometre kareye kadar gerileyebilecek.
Asya'da birçok ülkede açlık sorunu olacak.
Asya'da 2020 yılında su sıkıntısı çeken kişi sayısı 1,2 milyar kişiye kadar
yükselebilecek.
Ada devletlerde genellikle kıyılara inşa edilen uluslararası havaalanları
ve yollar su altında kalabilecek
NE YAPABİLİRİZ
 Küresel ısınma Artık gelecekte olacak afetler
sınıflamasından çıkıp kapımıza dayanan bir afet
sınıflamasına girmiştir. Dünya ölçeğinde bir sorun
olan ve geri dönüşsüz bir sürece giren Küresel
ısınmayı önlemek için kişisel ölçekte küçük de olsa
tedbirler almamız mümkün
ENERJİ KULLANIMI
 Enerji dostu ampuller kullanın,
 Televizyon izlemediğimiz zaman fişini çekin, bekleme
konumunda bırakmayın
 Çok zorunlu olmadıkça klima kullanmayın,
 Evlerinize mantolama yaparak ısı kaybını önleyin,
 Evininizin iyi ısınması için radyatörlerin önünü açık
bırakın.
SU
 Dişlerimizi fırçalarken, tıraş olurken, bulaşık yıkarken musluğu açık






bırakmayın
Yeni teknoloji ürünü klozetler daha az su harcarlar. Bunları kullanın
Çamaşır suyu tüketimini en aza indirin
Bir damla su kaçağı bir yılda tonlarca su kaçağı demektir. Bu nedenle
su ile ilgili onarımları bekletmeden yapın.
Hortumla sulama ve yıkama yapmayın.
Suyu, kireç ve bakterilerden arındıran filtreler kullanın
Tarlanız ve bostanınızda vahşi sulama yerine damla sulama yöntemini
uygulayın
ULAŞIM
 Arabanız olsa bile ulaşım için mümkün olduğu kadar
metro, otobüs ve metrobüs gibi toplu taşım araçlarını
tercih edin
 Kısa mesafelerde arabanızı kullanmak yerine yürüyün.
Hem ekonomik hem de sağlıklı bir yöntemdir.
 Kurşunsuz benzin kullanın.
 Aracınıza taşıyacağından fazla yük yüklerseniz yakıt
tüketimini artırırsınız.
 Yoğun trafiğin olduğu noktalarda ilerleyemiyorsanız
aracınızın kontağınız kapatın.
PLASTİK
 uzun ömürlü ürünlere yönelmeniz tüketimi azaltacağı için o ürüne





harcanacak birim enerji miktarını da azaltacaktır.
Geri dönüşüm işareti olmayan ambalajlı ürünleri satın almayın.
Başta PVC olmak üzere, plastik ambalajlardan kaçınarak şişe ve kavanoz
gibi cam ürünlere yönelin
Plastik poşet ve yiyecek kapları gibi ürünleri mümkün olduğu kadar uzun
süreli kullanın.
Alışverişlerde plastik poşet yerine bez torba veya file kullanın
Çöplerinizi sınıflayarak atın. Örneğin cam malzemeler, organik çöplerle
birlikte atılmamalı.
BİLGİSAYAR
 Kullanmadığınız bilgisayarları atmayın. İhtiyacı olan
birine verin.
 Bilgisayar alırken elektrik tüketimi daha düşük
modellere yönelin
 Yazıcıdan denemek için çıkış almayın. Ekrandan
bakın. Müsvedde çıkış alacaksanız kullanılmış
kağıtları seçin
 Bilgisayarınızı bekleme konumunda bırakmayın.
İşiniz bittiğinde fişin içekin.
auzef.istanbul.edu.tr
54
Download