Derleyip Hazırlayan: Yrd. Doç. Dr. Aysel ULUS Ekolojinin bütünlük içinde anlaşılmasında, temel birim olarak ekosistemler ön plana çıkmaktadır. Ekosistemlerin yapı ve fonksiyonunun daha iyi anlaşılması için, alt düzeyleri olan organizma, populasyon ve komunite(toplum) özellikleri kadar, üst düzeyleri olan peyzaj, biyom ve ekosfer özelliklerine de odaklanılması gerekmektedir. Bu sistem organizasyonu içinde peyzaj ekolojisi; peyzaj ölçeğini ve peyzaj mekanlarındaki değişen ilişkileri vurgulayan ekolojinin önemli bir dalını oluşturmaktadır. Peyzaj ekolojisi kavramının kökeni, Troll (1939)‟a kadar uzanmaktadır. Troll, peyzaj ekolojisini Tansley (1935)‟in ekosistem kavramı ile ilişkilendirerek „Peyzajın belirli bir bölümünde hakim olan canlı toplumlarının, çevresi ile olan kompleks ilişkiler ağını çalışan bir bilim dalı‟ olarak tanımlamıştır. Peyzaj ekolojisi, konulara bütüncül bir bakış açısı ile yaklaşan ve peyzaj içindeki ekosistemlerin veya bir ekosistemin belirli bir kısmının yapı ve fonksiyonlarını coğrafik ve ekolojik açıdan inceleyip araştıran disiplinlerarası bir bilim dalıdır. Konusu ve amacı, karmaşık doğal ekosistemlerin yapı ve fonksiyonlarını inceleyerek; doğa korumaya, doğal potansiyeli değerlendirmeye, mekan planlamasına vb konularda gerekli bulguları elde etmeye çalışmaktır. Günümüzde insanların hem doğal hem de insan yapımı tekno-peyzajlar ile olan ilişkileri ile ilgilenen modern ekolojinin bir dalı olarak kabul edilmektedir. Peyzaj ekolojisi, tasarım, planlama, yönetim, koruma ve restorasyon gibi alanlar için bilimsel bir dayanak oluşturmakta, bölgesel ölçekte doğal ve kültürel alan yönetimi için gerekli verileri sağlamaktadır. Bu nedenle peyzaj ekolojisi, doğa koruma için de önemlidir. Çünkü peyzaj ekolojisi, biyotopların mekansal düzenini, farklı türler vasıtasıyla algılanan yapılarını ve süreçlerini göz önüne almaktadır. Peyzaj ekolojisi disiplini, peyzaj ölçeğinde üç özelliğe odaklanmaktadır. Birincisi peyzajın yapısıdır ve birbirinden ayırt edilebilen ekosistemler ya da peyzaj elemanları arasındaki mekansal ilişkileri içerir. Ekosistemleri; boyutlarına, şekillerine, sayılarına ve çeşitlerine göre ifade etmektedir. İkincisi peyzajın fonksiyonudur. Ekosistemler arasındaki enerji, materyal ve tür akışı vb. konular peyzajın fonksiyonu hakkında bilgiler vermektedir. Üçüncüsü ise değişimdir. Peyzajın değişimi, zaman içinde ekolojik mozayiğin yapı ve fonksiyonundaki farklılaşmayı ifade etmektedir. 1960‟larda ilk olarak Orta Avrupa‟da geniş yer tutan ve daha ileriki yıllarda giderek gelişen alan çalışmasına dayalı ekoloji araştırmalarına bakıldığında, kompleks bir sistem içindeki peyzaj elemanlarının belirlenmesinde, sistem analizi çalışmalarına ağırlık verildiği görülmektedir. Karasal, denizsel, suya dayalı ve kültürel tüm ekolojik sistemlerin yapı ve fonksiyonun anlaşılması için, ekoloji prensipleri ile ekosistem bütününde, peyzaj elemanlarının analizine odaklanılmıştır. Birçok peyzaj ekoloğuna göre, ekotop ve biyotop kavramları temel peyzaj elemanı veya birimi olarak kullanılmakta, bir bütünü temsil eden en küçük birimler olarak kabul edilmektedirler. Modern peyzaj ekolojisinin temelini oluşturan bu en küçük homojen birimlerin araştırılması, tanımlanması ve farklı karakteristiklerine göre sınıflandırılması; peyzajın analizi, değerlendirilmesi ve planlanması çalışmaları için önemli bir veri kaynağıdır. Kentsel ve kırsal peyzaja, ekolojik bir perspektiften bakıldığında, her biri ekosistem olarak ifade edilen farklı karaktere sahip mekanlar görülebilmektedir. Buradaki farklı ekosistem kümelerinden her biri bir peyzaj elemanını, diğer bir deyişle ekotop ya da biyotopu ifade etmektedir. Bu mekanlarda her bir biyotop; parçalar (leke-patch), koridorlar (coridor) ve matris (matrix) biçiminde görünebilmektedir. Peyzaj ekolojisi açısından kırsal ve kentsel biyotop sistemini oluşturan leke, koridor ve matris elemanlarının yapı, fonksiyon ve değişim açısından özelliklerinin güncel ve kapsamlı olarak tanımlanması gerekmektedir. Peyzaj elemanlarının fonksiyonelliği büyük oranda, benzer parçalar arasındaki bağlılığa da dayanmaktadır. Birbirine bağlı biyotop sistemi, dört belirleyici özelliği göz önüne almak zorundadır. Bunlar: 1. Türler için sığınak vazifesi gören doğal ve doğala yakın vejetasyonu temsil eden büyük rezervler (Orman ile kaplı alanlar vb), 2. Parçalanmış biyotoplar arasında kalmış küçük parçalar (Basamak taşları olarak anılan tek kalıntılar, korunmuş orman ekosistemlerinin yakınlarında yer alan soliter ağaçlar, orman parçaları ve ağaç toplulukları vb), 3. Bitki türlerinin çoğalmasına olanak sağlayan koridorlar (Sınır çitleri, kendine özgü vejetasyonu da kapsayan büyük nehir yatakları, yol güzergahları vb), 4. Peyzaj matriks düzeni içindeki alan kullanım yoğunluğunun azaltılması olarak sıralanabilmektedir . Tarımsal faaliyetlerin yoğun olarak yürütüldüğü kırsal peyzaj alanlarında korunması gereken peyzaj elemanları yukarıda bahsedilen özellikler ile benzerlik taşımaktadır. Etkili bir kırsal peyzaj planlamasının temelinde, bu dört modelin başarılı bir şekilde bütünleşmesi yatmaktadır. Peyzaj, insan etkisiyle devamlı değişime uğramaktadır. Alan kullanımlarının yoğunlaştığı bölümlerde biyotoplar zarar görmekte farklı peyzaj elemanlarına parçalanmaktadır. Yoğun tarım faaliyetleri ve ormanlardaki açılmalar ile genişleyen kentleşme alanları biyotop dağılımı üzerinde ciddi olumsuz etkiler oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak, bağımsız parçaların sayısında artışlar görülürken; peyzajın heterojenliğini sağlayan biyotoplar ile birbirinden farklı iki yaşam ortamı arasındaki geçiş zonlarında (ekotonlarda) azalmalar görülmektedir. Biyotopların büyüklükleri azaldıkça çeşitlilikte azalma eğilimine girmektedir. Biyotoplarda meydana gelen bu değişimler, ekolojik sistemin en üst düzeyindeki küresel biyoçeşitlilik üzerinde de büyük bir baskı unsurunu oluşturmaktadır. Tahrip olmuş, ancak önemli biyoçeşitliliğe sahip küçük biyotopların çizgisel elemanları bir su kanalı, bir taş duvarı, bir yol kenarı ya da sık ağaç ve çalılardan oluşan sınır çiti ile; nokta elemanlar ise gölet, taş yığını ve soliter yaşlı bir ağaç ile tanımlanabilmektedir. Parçalanmış peyzaj mekanı içinde hayati bir öneme sahip bu biyotoplar, türler için sığınak ortamı sunarlar. Kırsal peyzaj içinde genellikle tarım alanlarının sınırlarında görülen ağaç ve çalılardan oluşan çitler, parçalanmış peyzaj mekanı içinde biyoçeşitliliğin devamlılığında önemli görevleri üstlenirler. Geleneksel kırsal peyzajda bu elemanlar; hayvan ve bitki türleri için yaşam ortamı oluşturmaları yanında, tarım alanlarının birbirinden ayrılmasında, çiftlik hayvanlarının başka arazilere geçişini engelleyen perde oluşturmada, yakacak temin etmede, rüzgar perdesi oluşturmada, toprak korumada ve kırsal peyzajın görsel kalitesini artırmada önemli rollere sahiptirler. Ayrıca peyzaj mekanlarında su akışını düzenlemede etkilidirler. Kentler insan faaliyetlerinin (ulaşım, endüstriyel ve tarımsal üretim, tüketim ve sosyal etkinlikler gibi) en yoğun yaşandığı alanlardır. Bu yüzden kensel alanlardaki doğal kaynakların tahrip edilmesi, geri dönüşü mümkün olmayan kayıplara yol açmaktadır. Özellikle kentlerde doğadaki biyolojik çeşitliliği oluşturan tüm tür ve çeşitlerin bir bütün olarak düşünülüp korunması önem taşımaktadır. Biyolojik çeşitliliğin korunması ise; türlere göre çok daha büyük önem taşıyan ve tehlike altında olan biyotopların belirlenmesi ile mümkündür. Biyotop haritalaması, yaşam mekanlarının belirlenmesi ve nitelenmesidir. Haritalama bir peyzajın bütünü içerisinde yapılabildiği gibi, bazen belirli araziden yararlanma mekanlarıyla da sınırlı kalabilir (kent biyotop haritalaması, orman biyotop haritalaması gibi). Biyotoplar yalnız bitki ve hayvan türleri için bir yaşam ortamı oluşturmazlar. Aynı zamanda bölgenin iklim ve su dengesinde de önemli rol oynarlar. Kentlerde doğa koruma, bakım ve geliştirme önlemlerini sistematik bir şekilde belirlemek ve hayata geçirmek için biyotop haritaları, en uygun ve gerekli araçlardır. Bu nedenle kentlerde yapılaşma alanları en aza indirilmeli, doğal alanların gelişimine önem verilmeli, özgün peyzaj elemanlarının çeşitliliği korunmalı, habitat farklılıkları muhafaza edilmeli, açık alan ağları sürdürülmeli ve yapıların ekosistemle fonksiyonel bütünleşmesi sağlanmalıdır Ekolojik Planlamalarda koruma-kullanım dengesine ilişkin eşiklerin belirlenmesinde ve plan kararlarının üretilmesinde “Tüm Alana Yaygın Biyotop Haritaları” önemli bir başvuru kaynağıdır. Biyotop haritaları bitki ve hayvan türleri ile bulundukları ortamları göstermekte, yapay alanlarda dahil olmak üzere tüm yaşam ortamlarının özellikleri belirlemektedir. Böylece planlamada koruma-kullanım dengesini sağlayacak kararlar alınmasına olanak sağlanmaktadır. Kentlerin plansız gelişimleri tarım ve orman alanlarının işgal edilmesine, akarsu kaynaklarının kirletilmesine ve tarihi dokunun zarar görmesine yol açmaktadır. Tüm bunların başlangıcında engellenmesi için kentlerdeki planlama çalışmalarında doğal yapıyı temel alan ve kent gelişimini buna göre yönlendiren bir yaklaşım gereklidir. Kısacası kent planlama çalışmalarında ekolojik veriler temel alınmalı, doğal yapının korunması ve sürdürülebilir kullanımı öncelikli olmalıdır. Kentler her ne kadar yoğun insan kullanımlarını içeren, doğal alanların olmadığı mekanlarbolarak görülse de, kentlerdeki yapılaşmış ve yapılaşmamış alanlarda ekolojik açıdan değerli biyotoplar bulunmaktadır [8]. Kent peyzajının geliştirilmesi için kentte bulunan doğal alanlar araştırılmalı ve ekolojik bir bilgi ağı geliştirilmelidir [9]. Bilgi ağının oluşturulmasında elde edilen verilerin ulusal ve uluslararası uyumun sağlanmasına özen gösterilmelidir. Biyotoplara yönelik bilgi ağı oluşturulması çalışmaları uluslararası boyutta ele alınmaktadır. Avrupa Birliği tarafından CORINE Biyotop Projesi ile başlatılan, doğal yaşam ortamları için bir bilgi ağı oluşturulması çalışmaları, Natura2000 programı ile sürdürülmektedir. Kentler her ne kadar yoğun insan kullanımlarını içeren, doğal alanların olmadığı mekanlarbolarak görülse de, kentlerdeki yapılaşmış ve yapılaşmamış alanlarda ekolojik açıdan değerli biyotoplar bulunmaktadır [8]. Kent peyzajının geliştirilmesi için kentte bulunan doğal alanlar araştırılmalı ve ekolojik bir bilgi ağı geliştirilmelidir [9]. Bilgi ağının oluşturulmasında elde edilen verilerin ulusal ve uluslararası uyumun sağlanmasına özen gösterilmelidir. Biyotoplara yönelik bilgi ağı oluşturulması çalışmaları uluslararası boyutta ele alınmaktadır. Avrupa Birliği tarafından CORINE Biyotop Projesi ile başlatılan, doğal yaşam ortamları için bir bilgi ağı oluşturulması çalışmaları, Natura2000 programı ile sürdürülmektedir. Teknolojik gelişmeler ve kentlere olan göçlerle birlikte artan antropojen etkiler kent ekosistemine zarar vermekte ve kentlerdeki biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olmaktadır. Özellikle kentlerdeki yerli bitki türleri insan etkinlikleri nedeniyle önemli ölçüde azalmakta ya da yerlerini egzotik türlere bırakmaktadır. Sukopp (1983)’a göre yerli olmayan türler ormanlarda % 20-30, köylerde % 30, küçük şehirlerde % 3540, orta büyüklükteki şehirlerde % 40-50 iken büyük şehirlerde % 50-70’tir. Kent içerisinde doğa koruma yalnızca nesli tükenmekte olan ya da tehdit altında olan türlerin korunmasını sağlamaz. Doğa korumanın ödevi, daha çok canlılar ve canlı toplumları vasıtasıyla kentte yaşayanların çevrelerindeki doğal elemanlarla doğrudan bağlantı sağlamasıdır. Doğa koruma, bakım ve geliştirme önlemlerini sistematik bir şekilde belirlemek ve hayata geçirmek için biyotop haritaları en uygun ve gerekli araçlardır. Biyotopların korunması kent ekosistemini olumlu etkilemekte, kent insanının psikolojik, sosyal ve ekonomik açıdan yaşam kalitesini arttırmaktadır. Tüm bunların farkına varılması sonucu, 1970’li yıllarda gelişmiş ülke kentlerinde biyotop haritalama çalışmaları başlatılmış, bir çok kentte ve eyalette uygulanmaya başlanmıştır. Sukoop ve ark. (1979) belirttiğine göre Almanya’da yerleşim alanlarında yapılan biyotop haritalama çalışmalarında dikkat edilmesi gereken hususlar için bir katalog hazırlanmıştır. Bu kataloğun amacı kentsel ekosistemlerin ekolojik açıdan değerlendirilmesi ve tüm alanı kapsayan planlama ile ilgili envanterlerin yapılabilmesi için mümkün olduğu kadar birlik ve bütünlük gösteren bir yöntemin temel ilkelerini oluşturmaktır. Kentlerin doğal özellikleri konusunda da ayrıntılı bilgi veren biyotop haritalama çalışmaları, bilgisayar ortamında ya da basılmış metin şeklinde isteyenlerin kullanımına sunulmaktadır. Örneğin, Berlin kenti için yapılan çalışmada biyotopların yanında kentin zemin, su, hava, iklim, arazi kullanımı, trafik/gürültü ve enerji konusunda da detaylı bilgi verilmiştir Ülkemizde, kentlerin planlanmasında 3194 sayılı imar kanuna göre hareket edilmektedir. Kanunda belirtilen plan sınıflandırmasına (bölge planı, çevre düzeni planı, nazım imar planı ve uygulama imar planı) göre bir öncekinden alınan kararların bütünlüğünün, devamının ve tutarlığının bir sonrakinde sağlanması gerekmektedir. Kanunda sağlıklı kentler yaratılması amacıyla kentsel, sosyal ve teknik alt yapı için kişi başına düşen alan miktarları da kanunda ayrıntılı olarak verilmiştir. Örneğin, Belediye mücavir alan sınırları içerisinde kişi başına düşen aktif yeşil alan miktarı en az 7 m2/kişi, mücavir alan sınırları dışında ise 14m2/kişi olarak hesaplanmalıdır. Kentlerimizin yeşil alan miktarına baktığımızda bu rakamlara yakın değerler görülmemektedir. İmar planlarının hazırlanmasında doğal verilerin kullanılması kanunda ayrıntılı olarak açıklanmasına karşın kentlerimizin gelişim alanlarının saptanmasında ekolojik veriler yerine, ağırlıklı olarak ekonomik ve politik yaklaşımlar hakimdir. Kentlerdeki biyotop haritalama çalışmaları, akademik araştırmalardan daha ileriye gidememektedir. Örneğin, Ege Bölgesinde Bornova, Ege Bölgesinde Buca, Doğu Akdeniz Bölgesinde Adana kentinde biyotopları saptamışlardır. Elde edilen biyotop haritalarından bu kentlerin sonraki yıllardaki planlamalarında yararlanılmamıştır.