DÜNYA DÜZENİNİN GİZLİ YÖNETİCİLERİ “İsrailoğulları'na Kitapta şu hükmü verdik: Muhakkak siz, yeryüzünde iki defa fesat çıkaracaksınız ve büyük bir yükselişle yükseleceksiniz. Birincisinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kullarımızı gönderdik. Onlar, evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaad idi. Sonra sizi tekrar onlar üzerine galip kıldık, mallarla ve oğullarla yardım ettik ve sayınızı çoğalttık. Eğer iyilik ederseniz kendinize, kötülük ederseniz yine kendinizedir. Diğer fesadınızın zamanı gelince, yüzlerinizi kötü duruma sokmaları ve ilk kez girdikleri gibi yine mescide (Süleyman Mabedine) girmeleri, ele geçirdiklerini mahvetmeleri için onları tekrar göndereceğiz” (İsra 4-7) Buradaki Mabed'ın birinci yıkılışı ve birinci sürgün, yahudilerin MS. 70 yılında Romalılar tarafından Kudüs'ten sürülmeleridir. Bu olay, yahudilerin Hz. Yahya'yı öldürdükleri ve Hz. İsa'yı da öldürmek için tuzak kurdukları d nemin ardından gelmiştir. Peki acaba ikinci bozgunculuk ve yükseliş dönemi ne zamandır? Mesih İnancı Birinci sürgünden sonra, yahudiler için "diaspora" d nemi, yani İsrail toprakları dışındaki dönem başladı. Gittikleri her ülkede azınlık konumundaydılar. Hıristiyan dünyası, onlara sempati göstermiyordu. Zamanla, yahudiler arasında, kutsal metinlerde yer alan bir konu gittikçe önem kazanmaya başladı. Bu, bir gün Mesih’in geleceği ve yahudilerin onun önderliğinde dünyaya hakim olacakları inancıydı. Kuranda İsrailoğulları'nın yükselişinin yeryüzünde bozgunculuk çıkarmakla paralel olduğu vurgulanmaktadır. Eski Ahit'e göre de, yahudiler seçilmiş bir halktır ve yeryüzünü yönetme hakkı onlarındır. Bu konudaki Tevrat hükümlerinden biri şöyledir: “... Ve onlardan nefret ettim. Fakat size dedim: Siz onların topraklarını miras olarak alacaksınız ve ben size onu mülk olmak üzere vereceğim, ben sizi milletlerden ayırt eden Allahınız Rabbim.” (Tevrat, Levililer, Bab 20/2.) “Ele geçen her adamın gövdesi delik deşik edilecek ve tutulan her adam kılıçla düşecek. Yavruları da gözleri önünde yere çalınacak, evleri ve karıları yağmalanacak.” (Tevrat, İşaya, Bab 13/15) Mesih Planı Mesih Planı, 14 ve 15. yy.da, İspanya'da yahudi Kabalacılar tarafından tasarlandı. Plan, Mesih'in yeryüzüne inişi ve yahudi egemenliğinde bir dünya için, Tevrat'taki kehanetlerin bizzat yahudilerin eliyle gerçekleşmesini öngörüyordu. Mesih'in gelmesi için gereken şartlarsa şunlardı: Dünyanın değişik yerlerine dağılmış Yahudilerin Vaadedilen Topraklar'da toplanmaları ve Mabed'in yeniden inşa edilmesi. Bir Tevrat ayeti şöyledir: “Kavmin bakiyesini kurtarmak için Rab ikinci kez elini uzatacak. Ve milletler için bir bayrak kaldıracak ve İsrail'in sürgünlerini toplayacak ve yerin d rt k şesinden Yahudanın dağılmış adamlarını biraraya getirecek.” (Tevrat, İşaya, Bab 11/11-12.) Osmanlı Sorunu Kutsal Topraklar'a yeniden dönülebilmesi için, önce Osmanlı'yla anlaşmayı denediler. Halife Abdülhamid'in sert tepkisi üzerine laik ve ulusçu muhalefeti, Selanik'teki yahudiler ve mason locaları yoluyla örgütlediler. İmparatorluğu I. Dünya Savaşı'na sokmak ve Kutsal Topraklar'ı İngiliz egemenliğine almak zor olmadı. Bundan sonra Sürgünlerin Toplanmasına ağırlık verildi. Siyonizme Karşı Yahudi Direnişi Ancak rahatları yerinde olan, ırk bilincini yitirmiş Avrupa yahudilerinin Filistin'e dönmeye niyetleri yoktu. Bu kritik aşamada Mesih Planı'na ihanet ediyorlardı. Bu nedenle, aranan çözüm, aynı zamanda bir cezalandırma boyutu da içermeliydi. Nazi Almanyası ile yapılan işbirliği, Filistin'e yapılan Yahudi göçünü hızlandırdı. Hollywood filmleri ise dünyayı II. Dünya Savaşı sırasında yahudi soykırımı yaşandığına ikna etti. Bu, dünyaya Kutsal Topraklar'a göçü onaylatacak bir psikolojik baskıydı. Vaadedilen Toprakların Sınırları Vadedilen topraklar, Nil ırmağı ile Fırat arasında uzanmaktadır. Yani Mısır, Suudi Arabistan, Kuveyt, Irak ve Suriye’nin bir bölümünü; Ürdün, Filistin ve Lübnan’ın tamamını ve Türkiye'nin güney doğusunu içine almaktadır. Bu sınırlar Tevrat’ta belirlenmiştir: “O günde Rab, Abraham'la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, ve burada yaşayan milletleri senin zürriyetine verdim.” (Tevrat Tekvin kitabı 15. Bab). Haham Zvi Yehuda Hacohen Kook'un şu sözleri, İsrail'in resmi ideolojisini belirlemektedir: “Tevrat bize ait olan toprağın tek bir parçasının bile bırakılmasına izin vermez. Burada bir işgal sözkonusu değildir. Biz evimize dönmekteyiz, atalarımızın yurduna. Kendilerini bu gerçeğe alıştırmaları, tüm dünya için iyi olacaktır.” İsrail Devleti 1948'de kuruldu. 1967'de Altı Gün Savaşı ile Kudüs'ü 19 yüzyıllık aradan sonra ele geçirdiler. 1980'de Kudüs İsrail'in ebedi başkenti ilan edildi... 1940’lı yıllarda Filistin’deki toprakları bedelinin üstünde paralar ödeyerek satın alan Yahudiler, Türkiye’de de tarımsal işbirliği maskesi altında aynı taktiği uygulamaya başladılar. 2003’te çıkarılan Yabancıların Mülk Edinmesine İzin Veren Yasa’dan önce Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde 200 bin dönüm araziyi kiralayan Yahudiler, yasanın çıkmasından sonra 450 bin dönüm araziyi satın aldılar. İsrail, bölgeye olan yatırımlarını ise daha çok KOÇ-ATA-SANCAK Grubu vasıtasıyla yapmakta ve 2003 yılında işletmeye alınan çiftliklerde çok sayıda İsrailli istihdam edilmektedir. İsrail’in, planlarından biri de doğum yapmak üzere olan İsrailli kadınları Şanlıurfa’daki hastanelere getirip doğan çocuklara Türk vatandaşlığı kazandırmaktır. 2000’den fazla İsrailli kadının bu şekilde doğum yaptığı ortaya çıkmıştır. Bu çocuklar büyüdüklerinde doğdukları topraklarda hak sahibi olacaklardır... Yahudiler ABD üzerindeki denetimlerini ise lobiler vasıtasıyla artırdılar. Amerika'yı emperyal bir güç haline getirdiler. Birçok ülkede, diktatörler başa geçirildi, iç savaşlar körüklendi. Bu, bir anlamda yeryüzünün Mesih'in gelişi için hazırlanmasıydı. Mabedin İnşasına Doğru?... Mesih'in gelişi için bugün yerine getirilmesi gereken son bir kehanet kaldı; Süleyman Mabedi’nin yeniden inşa edilmesi. 19 yüzyıldır yıkık olan ve sadece tek duvarı ayakta kalan Mabed, yahudiler tarafından Ağlama Duvarı'na d nüştürüldü. Eski Mabed'in bulunduğu alan üzerinde bugün iki İslam mabedi durmaktadır: Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra. Tapınak'ın yeniden yapılabilmesi için bunların yıkılması gerekmektedir. Bu ise muhtemelen çüncü Dünya Savaşı'nın başlangıcı olacaktır. "Beytu'l-Makdis'in imârı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harâbı melhamenin (savaşın) çıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi Deccâl'in çıkmasıdır!" (Ebu Davud) 1 Alimler, Beytu'l-Makdis'in imârından, harab edildikten sonra kafirler tarafından normalin üstünde mükemmel bir tarzda yeniden imar edilmesini anlarlar. İsrail, dolaylı yoldan Mescid-i Aksa ve Kubbet-üs Sahra'yı yıkma yolundadır. Bunun için, bunların altının oyulması yoluna gidilmiştir; ufak bir sarsıntı sonucunda kendiliğinden yıkılmaları istenmektedir. Haham Aviner Süleyman Mabedi'nin önemini şöyle belirtiyor: "Unutmamalıyız ki, sürgünlerin toplanması ve devletimizin kuruluşunun tek bir kutsal amacı vardır: Mabedin yeniden inşası." Mabed, Hz. Süleyman'a verilen gücü sembolize etmektedir. Bunlar sıradan güçler değildir. Kuran'da Hz.Süleyman'ın rüzgarları kontrol edebildiği, madde nakli yapabildiği, cinleri yönettiği, hayvanlarla konuştuğu haber verilir. Yahudiler, bunları büyü ile açıklar ve Mesihin gelişiyle, benzer bir iktidarın yeniden kurulacağına inanırlar. Buradan ortaya çıkan sonuç şudur: Yahudilerin bekledikleri Mesih, İslam kaynaklarında ayrıntılı bir şekilde anlatılan Deccal’den başkası değildir. Armagedon ve Global Yahudi Egemenliği Yahudi ve Hıristiyan kaynaklarında Armagedon, İslam kaynaklarında ise Melhame-i Kübra olarak adlandırılan savaş, Mehdi ve Hz. İsa önderliğindeki müslümanlar ile Deccal önderliğindeki yahudiler arasında yaşanacaktır. Bugün dünya müslümanlarına karşı girişilen savaşın Armagedon'un bir ön safhası olduğu açıktır. Bu yüzden İsrail kendi nükleer gücünü büyütürken, müslüman ülkelerin bunu elde etmemesi için çalışmaktadır. "Yahudilerle savaşacak ve onları öldüreceksiniz. Öyle ki taş dahi: "Ey müslüman! İşte yahudi arkamda, gel, öldür onu!" diyecek." (Buhari, Müslim, Tirmizi) Asırlardır süren Mesih Planı boyunca oluşturulan ve müslümanların da bilinçsizce yaptıkları alış verişlerle ve kurdukları ortaklıklarla önemli ölçüde destek oldukları maddi güç, Mesih-i Deccal'in emrine verilecektir. İsrail denetimindeki ABD ve Batılı güçlerin Mesih'e yardım edecekleri açıktır. Böylece Deccal, hiyerarşik dünya düzenini kurmak için harekete geçecektir. Hiyerarşinin tepesinde yahudiler, daha altta müttefikler, en altta ise öteki dünya halkları vardır. Bu, Mesih'in Vaadedilen Topraklarda büyük bir işgal başlatacağı anlamına gelmektedir. İslam kaynaklarında da Yahudiler arasından çıkacak olan Mesih-i Deccal'in büyük fitne çıkaracağı, insanları büyü benzeri yöntemlerle kendisine bağlayacağı ve müslümanlarla savaşacağı haber verilmektedir. Masonluk Haçlı Seferleri sırasında Kudüs’e yerleşen ve Yahudilikten etkilenen bazı Hıristiyanlar Tapınak Şövalyeleri Örgütünü kurdular. Askeri güçlerini ve siyasi bağlantılarını kullanarak büyük servetler elde ettiler. Hükümdarlara ve kiliseye söz geçirir hale geldiler. Her türlü karanlık işin düzenleyicisi oldular. Ve bir süre sonra Masonluk adıyla yeniden ortaya çıktılar. Bugün dünyada siyaset, ekonomi ve medya çevrelerinden çok sayıda üyeleri bulunmaktadır. Hiram Abiff efsanesi, masonluğun k keni hakkında bazı gerçekleri ortaya çıkarmaktadır. Tevrat'a g re, Hiram, Kral Süleyman tarafından Mabedin inşası için görevlendirilmiş duvarcı ustasıdır. Hz.Süleyman'ın büyüsel güçlerine vakıf olur. Kurduğu loncada işçiler, bilgileri arttıkça derece atlamakta ve Hiram'ın sahip olduğu sırlara vakıf olmaktadırlar. Bir gün, duvarcılardan üçü bu sırları elde etmek için beklemekten sıkılarak, onu sıkıştırırlar ve öldürürler. Lonca, zamanla locaya d nüşür ve masonluk doğar. Üstad derecesine ulaşan bir mason, fahri bir Hiram Usta olmakta ve onun sırlarına vakıf olmaktadır. Tokmak, pergel, gönye, önlük, şakül gibi mason sembolleri bu efsaneden kaynaklanmaktadır. Peki Hiram Usta neyi temsil etmektedir ki, masonlar amaç olarak ona dönüşmeyi belirlemişlerdir? Hiram'ın Mabed’in inşasını üstlenen duvarcı ustası olduğunu akılda tutarak, Sad Suresi'nden ilgili ayetleri okuduğumuzda masonluğun k keni hakkında önemli bir ipucu yakalıyoruz: “Şeytanları da (Süleyman’ın emrine verdik); her bina ustasını ve dalgıç olanı. Ve sağlam kementlerle birbirine bağlanmış diğerlerini. (Sad Suresi, 37-38) Buna göre, Masonların kendilerini özdeşleştirdikleri, Hiram Usta, Hz. Süleyman'ın emrine verilmiş şeytanlardan biridir. Masonik sır ise büyü benzeri yöntemleri kullanma geleneğidir ki, Kabala bu geleneğin ta kendisidir. Yahudilik gibi Mason düşüncesinde de Mabed'in yeniden inşası çok önemlidir. 2