DENİZHANE “İSTANBUL BOĞAZI” Kirleticiler Kimyasal Kirlenme: Kendi ekosistemi içinde doğal dengesi ile işleyen deniz ortamı, ekosistemi olumsuz etkileyebilecek insan kaynaklı değişik etkenlerle karşı karşıya kalmıştır. Artan nüfus ve beraberinde endüstri faaliyetlerinde artış akuatik ortamdaki birçok elementin doğal seviyesinin artmasına neden olmuştur. Kadmiyum (Cd) , Kurşun (Pb), Cıva (Hg), Arsenik (As), Bakır (Cu) gibi bazı toksik elementler deniz suyunda ve sediment de çok düşük düzeylerde bulunsalar bile, besin yolu ile algler gibi küçük organizmalara oradan balıklara geçerek kas, solungaç, karaciğer gibi kısımlarda birikme şeklinde insana ulaşırlar. Denizlerde yaşayan organizmalar farklı elementleri, zamana ve organizmanın özelliklerine göre farklı oranlarda bünyelerinde tutabilirler. Sularda iz elementler düşük düzeylerde bulunduklarından analitik olarak konsantrasyonlarını belirlemek zordur veya ortamdaki metal konsantrasyonu için tek başına yeterli değildir. Bu yüzden, bünyesinde ağır metalleri kolay biriktiren organizmalar indikatör kabul edilmişlerdir. Bu organizmalar beslenme ve solunum amacı ile suyu filtre etmek zorunda olduklarından besin ve oksijenle birlikte sudaki toksik metalleri de akümüle etmektedir. Örneğin midye ve istiridye gibi kabuklu formlar, kabuklaını yapabilmek için kalsiyum iyonlarını vücutlarında biriktirmek zorundadırlar. Kirlenmiş sularada hayatlarını devam ettirmekte olan bu organizmalar bu doğal gereksinimleri sırasında istenmeyen çeşitli metal iyonlarını da süzdüklerinden vücutlarında biriktirmiş olurlar. İndikatör organizmaların sulardaki metal derişimlerine göre 10,3-10,6 oranında daha yüksek olabileceği bildirilmiştir. Metalik kirleticiler canlının yaşadığı ortama ve besleme alışkanlıklarına bağlı olarak daha çok beslenme zincirinin üst kademesindeki türlerde birikir. Bununla beraber ortamda fazla miktarda bulunan ağır metal iyonlarının etkisini mutlaka ölüm olarak algılamamak gerekir. Burada önemli olan kirlenmiş ortamların canlılar üzerindeki kümülatif etkisini bilmek ve kirlilik düzeyini ortamdaki canlıların morfolojik yapıları, davranışları ile aquatik ekosistemin sağlığı üzerindeki değişliklerini tanımlayabilmektir. Esensiyel elementlerin çoğu düşük derişimlerde biyokimyasal reaksiyonlar için gereklidir. Bu nedenle canlılarda iz(eser) miktarlarda bulunmaktadır. Konsantrasyonları yükseldiğinde canlı için enzim sistemlerini olumsuz etkilemek şeklinde zehirlenme etkenidirler. 1 Ağır Metaller Ağır metaller büyüklük, oranı (kütlesinin hacmine oranı) nispeten daha fazla ağırlığa sahip olan elementlerdir. Periyodik tabloda yoğunlukları 5’ten fazla olan elementler ağır metal olarak kabul edilir. Günümüzde sürekli kullanılan ağır metaller Civa(Hg), Kadmiyum(Ccl), Kursun(Ph), Krom( Cr), Çinko(Zn), Bakır(Cu), Nikel(Ni), Kobalt(Co), Aliminyum(Al), Selenyum(Se), Gümüş(Ag), Demir(Fe), Molibden(Mo), Vanadyum( V), Arsenik(As) ve Manganez(Mn) dir. Gerekli olan metaller: Zn, Cu, Se, Mo, Mn, Fe vb. Gerekli olmayan metaller: Cl, Hg, Pb, Al, Ag, Ti vb. Vücut için gerekli ağır metaller, organizmaların metabolizmasında önemli rol oynarlar. Ağır metallerin bazıları metabolizmada önemli biyolojik moleküllerdir, enzim sistemlerinde koenzim olarak görev yaparlar. Bununla birlikte, vücut içinde miktarları gerektiğinden fazla arttığı zaman, organizmalar için zararlı etkilere sahip olurlar. Ağır Metaller ve Akuatik Çevre ABD Çevre Koruma Derneği (EPA) tarafından kirleticilik derecesine göre 128 kirletici maddenin var olduğu belirtilmiştir. Bunların en önemlileri: süspande katılar, pestisidler ve mikroorganizmalardır. Bunlardan en iyi bilinen 14 tanesi ağır metal olarak kabul edilmiştir. Bunlar, organizmaların dokularında birikmeleri ve olumsuz çevresel etkilerinden dolayı akuatik ekosistemin çok önemli kirleticileri olarak kabul edilmektedirler. Ağır metaller çok az konsantrasyonlarda bile çok tehlikeli sonuçlara neden olabilirler (Veena ve ark.,1997). Ağır metaller, direkt olarak organizmaların vücudunda birikirler, organizmayı etkilemekte veya dolaylı olarak besin zincirinin bir sonraki halkasına geçerek toksik etkilerini artırmaktadır. Canlı organizmaların içinde bulundukları çevre; fiziksel, biyolojik ve sosyal çevreden oluşur. Fiziksel çevrenin en önemli faktörü sudur. Su, yeryüzünün %75’ini kaplamakta. Ve bu şekilde binlerce türü içeren büyük bir popülasyon yoğunluğuna sahip olmaktadır. Ağır metaller akuatik ortamda doğal olarak çok az miktarlarda bulunurlar, fakat günümüzde insan aktivitelerinden dolayı özellikle endüstriyel, tarımsal, madencilik ve evsel atıklardan dolayı miktarları giderek artış göstermektedir. Akuatik çevrede ağır metallerin toksik etkilerinin bilinmesi ölçülmesi oldukça önem taşır. Toksite Organizmalar üzerine tehlikeli etkilere neden olan bir maddenin mevcut durumu veya kapasitesidir. Bunlar genellikle, zehirli maddeler ve kirleticilerdir. Akuatik ortamda toksite, akut veya kronik olarak iki şekilde ölçülür. Akut olarak bir maddenin etkisi kısa süre için görülür. Balıklar için bu süre 4 gün, mikroorganizmalar için ise 4 günden daha azdır. Fakat kronik olarak aynı maddenin toksik etkisi uzun süre için araştırılır. Akut veya kronik toksite için kullanılan maddenin miktarı çok önemlidir. www.mavikusakhareketi.com DenizTemiz Derneği / TURMEPA 2014 2