GÖLPAZARI İLÇESİ’NİN COĞRAFİ KONUMU Gölpazarı İlçesi Özel Konum Olarak; Ülkemizin Marmara Bölgesi ile Karadeniz Bölgesi sınırları arasında; Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara ve Karadeniz Bölgesi‘nin Batı Karadeniz Bölümü’nün kesişme sahasını oluşturmaktadır. Coğrafi sınırları Batı Karadeniz Bölümü’nün içerisinde kalmaktadır. İlçe; tarım, hayvancılık, ticaret, sanayi faaliyetlerinin iç içe girdiği tipik bir kasaba özelliğinde olup idari yönetim bakımından Bilecik İline bağlıdır. Bilecik İlinin Kuzey Doğusunda yer alan Gölpazarı ilçesi il merkezine 43 km, kuş uçuşu olarak ta 35 km uzaklıktadır. Gölpazarı ilçesi izdüşüm alanı 592 Km² ve gerçek alanı 686 Km² (Gerçek alan ve iz düşüm alanı arasındaki fark arazi yapısının engebeli olduğunun kanıdır) yüz ölçüme sahip olup Bilecik-Sakarya D–650 nolu devlet karayolunun 28 km kadar doğusundadır. İlçenin Bilecik İli ile bağlantısı da bu karayolu ile sağlanmaktadır. Bilecik in Vezirhan Beldesi’nden doğu yönünde ayrılıp Gölpazarı İlçe merkezinden geçip Adapazarı’nın Taraklı İlçesine ulaşan D–160 nolu devlet karayolu Bilecik ilini Bolu iline bağlayan Önemli bir yol güzergâhıdır. İlçenin Kuzey sınırını Adapazarı’nın Taraklı ve Geyve ilçeleri, Batısını Bilecik Vezirhan beldesi ve Osmaneli İlçesi, Güneyini Söğüt ve İnhisar İlçeleri, Doğusunu da Bolu’nun Göynük ve Bilecik’in Yenipazar İlçeleri sınırlandırır. Ülkemizin önemli Nehirlerinden biri olan Sakarya Nehri Vezirhan beldesi ile Gölpazarı İlçe sınırını oluşturur. Matematiksel konum olarak; 40 derece16’ kuzey enlemi ile 30 derece 18’ doğu boylamı üzerinde yer almaktadır. Gölpazarı İlçesi 2007 yılı verileri itibari ile yönetim sınırları dâhilinde 48 adet köy ve bu köylerden bir kaçına bağlı köy altı yerleşmesi konumumdaki mahalle özelliğini kazanmış 24 mahalle yerleşkesinden oluşmaktadır. Gölpazarı ilçesi 1926 yılında ilçe statüsü kazanmış olup bugün; Orta mahalle, İstiklal Mahallesi, İsmetpaşa Mahallesi, Reşadiye mahallesi ve Çay mahallesi olmak üzere 5 mahalle yerleşkesinden oluşmaktadır. Bu mahallelerden İsmetpaşa ve Orta mahalle yerleşkeleri Gölpazarı ilçesinin İlk yerleşme çekirdeklerini meydana getirmektedirler. GÖLPAZARI İLÇESİ’NİN GENEL FİZİKİ ÖZELLİKLERİ 1-Jeolojik ve Jeomorfolojik Özellikleri: Bilecik ilinin Kuzey Doğusunda yer alan Gölpazarı ilçesinin coğrafi sınırları, bütünüyle Batı Karadeniz Bölümü sınırları içerisinde dir. Yüzölçümü olarak 686 Km² lik bir alana sahip olup engebeli bir arazi özelliği gösteren ilçenin büyük bir kısmı 500–1000 m yüksekliğindeki aşınım yükseltilerinden oluşur. Genel olarak Kuzeyde Karadeniz Bölgesinin Batı Karadeniz Bölümünde bulunan Köroğlu Dağları ile Ege ve İç Anadolu Bölgelerine yerleşmiş bulunan Sündiken Dağlarının uzantıları Gölpazarı ilçesinin yüzey şekillerine hâkim olmuştur. Yüzey şekillerinin uzanış yönü genellikle doğu-batı ve kuzeydoğu-güneybatı yönündedir. Kuzeyden güneye doğru yüksek ve çukur sahalar şeklinde yüzey şekilleri sıralanır. Gölpazarı ilçesinin yüzey şekillerini üç bölümde incelemek mümkündür. a) Kuzeydeki platoluk ve tepelik alanlar, b) Ortada Gölpazarı ve Karaağaç Ovası diye anılan düzlük alanlar c) Güneydeki platoluk ve engebeli topraklar İlçe alanı, kuzeyden güneye doğru uzanarak Yenipazar peneplenine ve oranın da güneyinden İç Anadolu ya açılır. Saha Üçüncü zamanın sonları ile dördüncü zamanın başlarında oluşmuştur. Kuzey tarafta Sakarya nehrinin Samanlı dağlarını yararak oluşturduğu Geyve boğazının doğusundan ve Göynük çayı vadisinin güneyinden Aktaş ve Alıç platoları başlar. Bu platoların güneyinde(aşınım tepeleri arasında) Gölpazarı ve Karaağaç Ovaları bulunmaktadır. Gölpazarı ovası, kalker ve mermer yapıdaki kayaçlardan meydana gelen senklinal sahası ile (derbent vadisi) Karaağaç ovasına bağlanır. Bu ovaların güneyinde Göldağı aşınım sahası, Sürümçayı(Erbis) vadisi, güneydoğu ve doğu sahasında ise Dokuz platosu, bu platonun kuzeyinde ise Uludere ve Kızılçay vadileri yer alır. Taraklı -Gölpazarı D- 160 karayolu bu vadileri takip eder. Tüm bu yüzey yapılanmasının ortasında kalan ve üzerinde kurulu bulunan en büyük yerleşim birimi olan Gölpazarı kasabası adını eski göl niteliğindeki ovadan almıştır. Gölpazarı Ovası; Kuzey Doğu – Güney Batı yönünde uzanış gösterip, ortalama 11–12 km uzunluk ve 5-6 km genişliğinde, yaklaşık olarak 33 km² (3292 hektar) yüz ölçüme sahip alüvyal yapıdaki graben ovasıdır. Kuvarterner (4.Zaman)yaşta olan ova, çevredeki aşınım tepelerinden koparılarak akarsular ve yağmur sularıyla gelen alüvyal birikintilerle kaplanmıştır. Ortalama yükseltisi 500-550m arasında olup ovanın genel eğimi kuzey doğudan güneybatıya doğrudur. Ovanın batı kısmında Gölovası bölümü denilen yerde genel eğim oldukça azalır. Gölovası denilen saha önceleri yaklaşık 1 km² büyüklüğünde göl durumunda iken 1940 lı yıllardan itibaren suyu iyice azalarak bataklığa dönüşmüştür. Bataklık sahasın da Anafol denen sivrisineklerin yaygınlığından dolayı zehirli salgın hastalıklara(sıtma) yol açması nedeni ile açılan drenaj kanalları vasıtasıyla bu saha kurutulmuştur. 1942–1943 yıllarında Kurşunlu köyünde Muhtarlık yapan Hafız İdis EROL’un un girişimleri ile bu sıtma hastalığına devletin ilgisi çekilmiş ve devlet durumu araştırmak amacıyla köye müfettiş görevlendirmiştir. Bu müfettişin hazırladığı rapor doğrultusunda köyde sıtma ile mücadele başlamış. İlk önce gölün kenarındaki sazlıklar mazot dökülerek yakılmış. Gölün tamamen kurutulmasına karar verilmiş, bunun için de göl sularının tahliyesi amacıyla drenaj kanalları açılmış. Bundan dolayıdır ki açılan o ilk kanala önderlik etmesi nedeni ile Müfettiş kanalı adı verilmiş. Göl ovası yıllarca bataklık olarak kaldıktan sonra 1947’ li yıllarda ilk önce şimdi “çavuşun yerleri” diye bilinen mevkiye insan gücüyle “müfettiş kanalı” açılmıştır. Bu kanal şimdiki Çavuşun yerlerinin başındaki köprünün yakınlarından (Şut diye de bilinir)taş burnundaki çaya kadar açılarak bu arazideki suların bir kısmı kurutulmuştur.(taş burnu Yenipazar –Gölpazarı kara yolunun geçtiği saha) .Bu kanal şimdiki D.S.İ ‘nin açtığı kanalın yerinde kalmıştır. İnsan gücüyle açıldığı için ve yeterince derin olmadığı için istenilen sonuç alınamamıştır. Daha sonra 1962–1963 yıllarında D.S.İ’nin açtığı şimdiki kurutma kanalı yapılmış ve bataklığın suları çekilmeye başlamıştır. Suların çekilmesi sonucunda da şimdiki Kurşunlu Köyü ovası denilen ova ortaya çıkmıştır. Temeli killi göl tabanı konumunda olduğu için tarımsal potansiyeli yüksek değildir. Eski haritalarda bu kısım halen daha bataklık olarak gösterilmektedir D.S.İ’nin açtığı kanalların bulunduğu sahadaki tarlalar devlet tarafından istimlak edilmiş, halk aldığı bu istimlak parasını Türkiye Elektrik Kurumuna depozito olarak yatırıp Gölpazarı ilçesine elektriğin gelmesine yardımcı olmuştur. Gölün sularının çekilip, oluşan bataklığında kurutulması sonrasında çevrede yüksek platoluk sahalarda bulunan yerleşme alanları yavaş yavaş göl sularının terk ettiği ova tabanının yamaç kısımlarına inmeye başlamışlar. Ovanın kenarında bulunan beş evler köyü bunlara en güzel örnektir. Şu anda Beşevler’in bulunduğu yerde 1955 yılına kadar yerleşim yeri yoktu. İlk olarak yukarıdaki “Aktaş”köyünden 5 hane olarak buraya inmiş ve yerleşmişlerdir. Bunların ardından yukarıdaki “Aktaş”köyünün tamamı buraya inmiştir. Bu yüzden önceki adı “Aktaş”olan bu köyün adı Beşevler olarak değişmiştir Ova ve çevresinde görülen şiddetli yağmurlar sonucunda Gölovası sahasında kısmen de olsa yer yer bataklıklar ortaya çıkmaktadır. Ova tabanının çevredeki yükselti sahaları ile kesiştiği kısımlarda, çevredeki yüksek tepelerden inen akarsuların biriktirdiği alüvyal malzemelerden meydana gelen birikinti konisi ve bu konilerin birleşmesi ile oluşan birikinti yelpazeleri mevcuttur. Örneğin Arapderesi denilen sahada böyle bir birikim bulunmaktadır. Ayrıca ovanın doğu yönündeki köylerden Çımışkı köyünün kuzey sahasında 1km uzunluk 500m genişlik ve yaklaşık 25 m kalınlıkta başka bir birikinti konisi mevcuttur. D.S.İ’nin 1974 yılında Gölpazarı ovasında yapmış olduğu araştırma( Hidrojeolojik Etüt) sonuçlarına göre; çevredeki yüksek kısımların eteklerinde bu alüvyal birikimlerin kalınlığı azken ovanın orta kısmında yer yer 300 metreyi bulmaktadır. Taşınmış verimli toprak anlamındaki alüvyal birikintiler Kuzey –Güney yönünde 4 km genişliğe, kuzeydoğu –güneybatı yönünde de 11 km uzunluğa sahiptir. Ovanın batı kısmında kalan saha yüzeyden derindeki taban kayacına kadar tamamen kil yapıdaki toprak ve kayaçlardan oluşmaktadır. Su geçirgenlik derecesi oldukça düşük olan kil yapısından dolayı ovanın batı kısmında yeraltı suyu bulunmaz. Ovanın kumlu, killi, çakıllı tabakalardan oluşan doğu kısmında yeraltı suyu oldukça fazla iken, batı kısımda yeraltı suyunun bulunmaması ovada araziden faydalanma tarzı üzerinde de etkili olmuştur. Ovanın doğu ve kuzeydoğu sahasında yoğunlukla sebze ve meyve tarımı yapılırken, batı kısmında daha çok tahıl ve ayçiçeği tarımı yapılmaktadır. Gölpazarı ovası kuzeyinde ve güneyindeki yükseltiler 3.ve 4. jeolojik zamanda Anadolu karasındaki dağ oluşumu (orojenez) Jeolojik faaliyetlerine bağlı olarak meydana gelmiştir.Dağ oluşumu faaliyetleri sonucunda Gölpazarı ovasının bulunduğu saha çökerek senklinal alan halini alırken,kuzey ve güneydeki sahalar yükselerek antiklinal dağlık alanları meydana getirmiştir..Yükselen tepelik sahalar yüzeysel sellenmeler ve araziye yerleşen akarsular tarafından yarılarak derin vadileri ve platoluk sahaları meydana getirmişlerdir. Yükselen ve Çöken Sahalar arasında gerilmeler sonucu fay kırıkları ortaya çıkmıştır. Bu fay kırıkları Marmara Bölgesinin bütününde olduğu gibi Gölpazarı ilçesinde de deprem riskini arttırıp ilçe ve çevresinin 1. derecede riskli sahalar arasına girmesine neden olmuştur. Kuzey Anadolu fay hattının güney sahasında yer alan İlçenin arazi yapısında kalkerin başkalaşması sonucu oluşan mermer kaynaklarının fazlalığından dolayı meydana gelen depremlerin neden olduğu hasar daha az olurken, alüvyal malzemelerin yapısını meydana getirdiği Gölpazarı ve Karaağaç ovalarında hasar riski daha fazladır. Çünkü bu alanlarda yeraltı suyunun seviyesinin de yüksekte bulunması ve arazinin dolgulardan oluşması nedeni ile deprem şiddetini arttırıcı etki ortaya çıkmaktadır. Deprem hasar riski ova yüzeyinde daha fazla iken etraftaki tepelik alanlarda daha azdır. Gölpazarı ovası kuzeyinde ve güneyindeki yükseltilerin Orojenez faaliyetlerine bağlı olarak sıkıştırması sonucunda önceleri bir senklinal (yüksek sahalar arasındaki çukur saha) konumundayken, daha sonra kuzey ve güneyinden kırılarak çökmüş ve doğu-batı yönlü iki fay arasında kalan graben(çöküntü) sahasını oluşturmuştur. Ova kenarlarındaki faylar genelde batı- doğu, kuzeydoğugüneybatı yönlüdür.Gölpazarı kasabası doğu –batı yönlü yaklaşık 10 km uzunluğundaki fay sahasının üzerinde yer almaktadır. Etrafındaki sahaların yükselmesi sonucu çöken Gölpazarı ovası 3. Jeolojik zamanda (Senozoik Zaman) 65 milyon yıl öncesinde göl tabanı özelliğini kazanmıştır. 200 milyon yıl önce 2. Jeolojik zamanda (Mezozoik Zaman) Ülkemizin deniz altında tortulanıp birikmesi ve 3. jeolojik zamanda yükselip kara halini alması sonrasında batı Karadeniz Dağlarının güney uzantısını oluşturan ilçenin yer şekilleri de oluşmaya başlamıştır. Üçüncü Zamanda dünyada ve ülkemizde Linyit yataklarının oluştuğu bilinmektedir. 3.Jeolojik zamandaki tortullaşma( Akarsu Biriktirmesi) ile oluşan linyit yatakları Gölpazarı çevresindeki Kükürt ve Küre köyü Zuhurunda birikmelerine neden olmuştur. .. 3. jeolojik zaman arazilerinde hem linyit yatakları ve hem de asfalt ve kaplama malzemesi olarak kullanılan bitümlü şist yatakları zengindir. MTA verilerine göre büyük bölümü 3. jeolojik zamanda oluşan Gölpazarı ilçe arazisinin bir diğer özelliği linyit ve bitümlü şist yatakları bakımından da zengin bir alana sahip olmasıdır . Gölpazarı ve Küre havzaları ,Kuyu pınar, Kükürt ve Göynük suyu havzaları bitümlü şist yatakları bakımından oldukça zengin alanları meydana getirmektedir. Kil in değişmesiyle oluşan Kaolin (seramik ürünlerinin ana maddesidir) yatakları ilçe arazilerinin temelinde bol miktarda bulunmaktadır.Ekonomik değere sahip olan kaolinin işlenmesi amacıyla Bilecik ili ve ilçelerinde seramik fabrikaların kurulması sağlanmıştır.. Jeolojik yapının oluşum özelliği itibari ile Gölpazarı ve çevre arazisi:enerji hammaddesi üretimi,doğal taş üretimi bakımından oldukça zengindir. Bunların içinde kalkerin değişimi( başkalaşması) ile oluşan mermer yatakları cevre arazilerde oldukça çoktur Gölpazarı-Şahinler Köyü civarında bej renkli, mikritik kalsitten oluşan mermerler en önemli yatakları oluşturur (Rezerv:400 000 000 m3 ) Bilimsel anlamda mermer: Kireçtaşı, dolomitik kireçtaşı gibi kayaçların, ısı ve basınç altında metamorfizmaya uğraması sonucunda yeniden kritalleşmesi ile oluşan metamorfik bir kayaçtır. Ana mineralojik bileşen kalsitdir. Bununla birlikte jeolojik yapı doğal su kaynaklarının ve tarımsal verimliliğin gelişmesine de yardımcı olmuştur Gölpazarı, Yenipazar ve Taraklı ilçelerinin jeolojik yapılarını gösteren haritalar incelendiğinde yapısal oluşumların günümüzden yaklaşık 500 milyon yıl önceki paleozoik zamana kadar ulaştığını görebiliriz.Günümüze yakın zamana kadar da devam eden yer kabuğu oluşumlarında, günümüzden yaklaşık 5 milyon yıl (pliyosen) öncesinin oluşumları da mevcuttur.Gölpazarı ovası kuzey sahası paleosen (65milyon yıl önce)oluşmaya başlamışken,güney taraftaki Belen,Selim,Aşağı ve Yukarı Boğaz köyleri çevresinde Devon(400milyon yıl öncesinde )zamanında oluşmuş sahaları görebiliriz. Susuz Köyleri güney sahasında pliyosen zamanlı Volkanik kökenli arazilerin varlığı deniz altı volkanizmasının olduğunun kanıtıdır. Yine ovanın güney sahasında bulunan Bedi,Kasımlar,Çengeller,Şahinler köyleri çevresinin paleozoik te(günümüzden 500milyon yıl önce)oluşmaya başladığını göstermektedir.Her ne kadar Gölpazarı ve çevresindeki sahaların günümüzden çok öncesinde oluşmaya başladığı bilinse bile Kuvarterner zamanındaki göl oluşumu ve alüvyal dolgu ilçe sahasının jeolojik olarak tam oturmadığını ,bununda büyük bir deprem durumunda ilçe yerleşik sahasının önemli tehlikeyle karşı karşıya olacağını göstermektedir.. Ova etrafındaki tepeler ve dağlık alanlar 2.Jeolojik dönemin Jura bölümü ile 3. Jeolojik dönemdeki (Tersiyer) Alporojenezi esnasında oluşmuş, Alp dağlarının uzantısı olan genç kıvrım dağlarıdır. Bunu arazinin yapısında bulunan Jura devri sert kalkerlerinden ,bunların aşınması sonucu meydana gelmiş yüzeydeki lapyalar dan, yeraltı mağaraları ve bunların içinden çıkan fosillerden (Natica, Cosmoceras) ve belirli arazi yapısını oluşturan başkalaşmış kaya tiplerinden (mermerler) çıkarabiliriz. İlçenin en yüksek yeri Gölpazarı Ovasının güneybatısındaki Göldağı’nın Kurşunlu Tepesidir (1284m). Bu dağların batıya doğru uzantısında Meryem Dağı, Kuyulu Dağı, Paşa Dağı bulunur. Gölpazarı ovasının güneyinde ise Şahinler, Hasandağı, Türkmen sırtları bulunur. Ovanın güney doğusundan başlayan Dokuz Sırtları Göynük ilçesine kadar uzanır. Kuzeyde ise Sakarya nehrinden itibaren Kocadağ sırtları uzanmaktadır. Ova tabanlarındaki su seviyesinin yüksek olması İlçede tarımsal faaliyetleride etkilemiştir. Yer altı suyunun drenaj kanalları ile temizlenmesi sonucu ova yüzeylerinde sebze ve meyve tarımının gelişmesine yol açan topraklar oluşturmuştur.Yumuşak kumlu toprakları seven Şeker pancarı,soğan,kavun ve karpuz üretimi toprak yapısına bağlı olarak gelişme göstermiştir. Taban suyunun çok yüksek olmadığı toprakları seven Vişne, Kiraz, Şeftali türü meyve üretimleri ilçe halkının en önemli tarımsal faaliyetleri arasına girmiştir. Batı Karadeniz Bölümünün batı ucunda yer alan Gölpazarı ovasının güney yönünden ve hemen hemen ovanın orta kısmından Sakarya nehrine doğru akan Erbis(İlmece) çayı yer alır. Bu çay Gölpazarı ovasını kateden akçayla birleşip Sakarya nehrine ulaşır.Daha önceleri kapalı bir saha olan Gölpazarı ovası Akçay’ın ova güneyindeki boğazı aşması sonucunda sularını dışarı boşaltan bir alan durumuna gelmiştir. Göynük çayı vadisinin güneyinde ,Sakarya nehrinin açtığı Paşalar Boğazı’ndan başlayarak doğuya,Gölpazarı ovasının kuzeyine doğru yükseltisi kademeli olarak artan Aktaş Plato sahası batıda ortalama 500-600 m yüksekliğe sahip olup,Küçük Susuz köyü yakınlarında 700m ler de yer alır.Bolatlı köyü çevresinde ise 800-850m yüksekliğe ulaşan sahalar mevcuttur.Aktaş platosunun kuzeyinde Hamidiye ve Bolatlı köyleri çevresinde çimento hammaddeleri diye de anılan ;marn ,kalker ve gre türü kimyasal ve fiziksel özellikteki kayaçlar mevcuttur. Aktaş platosu doğuya doğru yükseltisini arttırıp 1050-1100 m yükseklikteki Alıç platosuna kavuşur.Bu iki platoda gerek göynük çayına,gerekse Gölpazarı ovasına doğru akış gösteren birtakım küçük dereler tarafından parçalanmışlardır. Gölpazarı Ovasının güneyinde yer alan Göldağı’nı Akçay vadisi doğudaki plato sahasından ayırmaktadır. Ortalama 1000-1100 m yüksekliğindeki bu sahaya kendiside Gölpazarlı olan A.Ü D.T.C.F Coğrafya Bölümü Öğretim görevlilerinden E.Murat ÖZGÜR Bilecik coğrafyası adlı doktora çalışmasında üzerinde Dokuz köyünün bulunması nedeniyle “Dokuz platosu” adını vermiştir. Platoyu yaran akarsuların güneydeki sürüm çayı vadisine ve kuzeydeki Gölpazarı ovasına indikleri yerlerde taşıdıkları verimli toprakları biriktirmeleri sonucu oluşan alüvyal birikinti sahalarında Dumanlar, Küçükbelen, Gökçekaya, Armutçuk, Belenören, Baltalı köyleri gibi yerleşim sahaları ortaya çıkmıştır. Dokuz platosunun güneyinde yer alan Sürüm deresi ;orta kısmında İlmece,aşağı kısmında Erbis çayı adını alır. Erbis çayı Demirhanlar köyü güneyinde Sakarya nehrine kavuşur. Tarihi dönemlerde çevresinde tarım sahalarının fazlalığından dolayı un değirmenlerinin bulunduğu bu çayın suları bugün eski gücünde değildir Erbis çayı Sakarya nehrine yaklaştığı sahada yaklaşık 400 m yüksekliğinde kalkerli kayaçlardan oluşan yapıyı yararak Sakarya nehrine kavuşmuş ve Sakarya nehri ile birlikte bu kalkerli yapıya gömülmüştür Elbis Çayının Sakarya nehrine kavuştuğu bu kavşak noktasında derince bir boğaz açarak Gemici kanyonu denilen vadiyi oluşturmuştur Gölpazarı Ovasının batısında,Meryem Dağı’nın ve Göldağı nın birleşmesi sonucu oluşan yükselti sahasının kuzeyi ile Aktaş platosunun güneyi arasında Derbent(dikenli boğaz) vadisi uzanmaktadır. Derbent Osmanlıca bir bir kelime olup, derbent teşkilatlanma yapısından geldiği ve bu boğaza da bu ismin Osmanlılar tarafından verildiği belirtilmektedir. Derbent teşkilatı önemli yollar üzerine ve ıssız kalmış topraklardaki önemli geçitler üzerine kurulmuş olan temel yollar ile yolcuların güvenliğini sağlayan teşkilatlanma olarak bilinmektedir. Yollar ve yol sistemi bugün olduğu gibi tarih boyunca da tüm devletler için de daima büyük bir önem taşımıştır. Zira ticari ve ekonomik faaliyetler, haberleşme işleri, ulaşım, nakil ve askeri işler ancak düzenli bir yol sistemi ile gerçekleşebilmiştir Derbent; der (geçit) ve bent (tutma) kelimelerinden meydana gelmiş olup engel, geçit ,boğaz, set, sınır, sınır bölgeleri, dağlar arasında güçlükle geçilen yerler ve istihkam mevkileri için kullanılmıştır. Derbent teşkilatının oluşturulması ile hem yolların ve tüccarların emniyetinin sağlanması hem de ıssız ve sahipsiz yerlerin şenlendirilip tarıma açılması hedeflenmişti. Etrafı faylarla kesilmiş Derbent vadisi etraftaki yükselti sahalarının temellerini oluşturan kireç taşlarını yararak batı- doğu doğrultusunda uzanıp batıdaki Karaağaç ovasına açılır.Üzerinde Üyük ve Karaağaç köylerinin de bulunduğu Karaağaç ovası Aktaş platosunun batısında ,orta kesimlerinde Kuyudağı gibi kalkerli kayaçların temellerini meydana getirdiği birtakım tepeleri barındıran,kenar kısımlarında 20-25 m kalınlığında alüvyal dolguları barındıran yarım elips şeklinde yaklaşık 30 km² lik bir alana sahip alüvyal ova dır. Sakarya nehrinin hemen doğusunda ki bu ovayı kuzeyden, Sakarya ‘nın yardığı Paşalar dağı,güneyden ise Meryem dağı ve onun doğudaki devamı olan yüksek kalkerli saha sınırlandırır. Tektonizmanın etkisine bağlı olarak ortaya çıkan ovanın yükseltisi 200-250 m arasındadır. Ancak ovanın ortasında ovadaki kalkerli yapıların erimesi sonucunda ortaya çıkan birikimler ( bunlara humtepe denir) , ovanın oluşumunda ve şekillenmesinde karstik aşınımların( kalkerin erimesi sonucu oluşan şekiller) da etkili olabileceğini belirtmektedir.Ovanın oluşumundan sonra ortaya çıkan alüvyal dolgu yapısı “Paşalar boğazı” nın açılmasıyla Sakarya nehrine karışan dereler vasıtasıyla süpürülmüş ve taşınmıştır. “Paşalar boğazı” Sakarya nehrinin Bilecik İli sınırları içerisinde kalkerli yapıyı aşındırması sonucu oluşmuş bir yarma vadidir. Bu verimli alüvyal dolgu malzemenin taşınması ovanın verimini birazda olsa etkilemiştir. Tüm bu olumsuz gelişmelere rağmen Karaağaç ovasının Gölpazarı Ovasına göre yükseltisinin daha düşük olmasından , batısından geçen Sakarya nehrinin sulama olanaklarını arttırıp ve mikroklima (daralan iklimi) özelliği kazandırmasından ,ayrıca Gölpazarı ovasının batı yakasındaki killi yapının burada bulunmayışı gibi nedenlerden dolayı ovanın tarımsal verim potansiyeli Gölovasına nazaran oldukça yüksektir. 2-İklim Özellikleri: İklim; genişçe bir alanda etkili olan hava olaylarının uzun yıllar boyunca gösterdiği ortalama duruma denir. Ülkemiz bütünüyle ılıman kuşakta kıtaların batı yakasında görülen ve Akdeniz İklimi olarak tanımlanan ;yazları sıcak ve kurak ,kışlarınsa ılıman ve yağışlı geçtiği iklimin etkisi altındadır.Bulunduğumuz bu iklim kuşağı yazın ekvatoral,kışınsa kutupsal hava kütlelerinin etki sahasına girer.Ülkemizde, yüzey şekilleri, hakim rüzgar yönü, denize yakınlık uzaklık, yükselti gibi faktörlerden dolayı Akdeniz iklimi dışında da farklı birtakım iklim özellikleri görülmektedir. Karadeniz, Karasal, Marmara geçiş iklim tipleri bunlardan birkaçıdır. Gölpazarı ilçesi güneyde İç Anadolu Havzası ile kuzeyde Marmara ve Karadeniz iklim tipleri arasında geçiş sahasında yer almaktadır. Bu iklim tipleri arsından Marmara yarı nemli iklim özelliği Gölpazarı ilçesinin bulunduğu sahada etkili olmaktadır. Bu ikimin özelliği : yıllık ortalama yağış tutarı 600750 mm arasındadır.Yağışın maksimumu kışa, minimumu yaza rastlar.Güneyden kuzeye doğru gittikçe yağışların arttığı ve yaz kuraklığının hafiflediği görülür.Bulutlu gün sayısı Ege ve Akdeniz kıyılarından daha çok Karadeniz kıyılarından daha düşüktür.Bağıl nem oranı yaklaşık % 71-75 ‘dir.Rüzgar yönü genellikle kuzeydoğu (poyraz) ve güneybatı (lodos)yönlü eser .Soğuk kış aylarında kar yağışı ve don olayı olağan olup , yaz kuraklığı çok uzun sürmez. İkim verilerinin sağlıklı bir şekilde elde edildiği Gölpazarı meteoroloji istasyonunun 1987-1992 yılları arasında ölçüm yapıp, daha sonraki yıllarda ölçüm yapmamasını dikkate alarak ,Gölpazarı’na en yakın meteoroloji istasyonları olan Bilecik İl merkezi,Yenipazar İlçesi ve Bolu İli Göynük İlçesi meteoroloji istasyonlarının verilerini dikkate almak iklim özelliklerini açıklamak bakımından faydalı olacaktır. Bu istasyonların bulunduğu sahaların pek çok özelliği Gölpazarı ilçesi ile benzer özellik göstermektedir. İklim kendisini şekillendiren ;sıcaklık,nemlilik ve yağış,basınç ve rüzgarlar olarak bilinen elemanlardan oluşur.Bu elemanların kısa mesafelerde farklılık göstermesini sağlayan faktörlere de iklim etmenleri denir.Bunlar yükselti,karasallık denizellik ,bitki örtüsü,hakim rüzgar yönü,bulunulan sahadaki kayaç yapısı, bakı,eğim v.b gibi faktörler diye sıralanır. 2- a-Sıcaklık Özellikleri: Gölpazarı ilçesinin nemli hava kütlelerine fazla açık olmaması ,karasal özelliklerin daha fazla hissedilmesine sebep olmaktadır.İlçe merkezinin yıllık sıcaklık ortalaması 11.60C dir.Gölpazarı ovasında görülen bu sıcaklık ortalaması yükseklere çıkıldıkça 2-30C daha düşmektedir. Gölpazarı’nı çevreleyen sahalardan Bilecik İl merkezi nde 12,30C ,Osmaneli İlçesinde 14,20C ,Göynükte10,50C,Yenipazar da 10,80C dir.Gölpazarı İlçesinin Kuzeyi ve güneyindeki sahalar arasında yaklaşık 30Clik bir sıcaklık farkı vardır.Kuzeyde Köroğlu dağlarının ,güneyde de Sündiken dağlarının uzantıları bölgede sıcaklık ortalamalarını oldukça düşürmektedir. Gölpazarı çevresinde aylık ortalama sıcaklıklar; kış mevsimini temsilen ocakta ortalama 0,70C ile ,yaz mevsimini temsilen temmuzda ortalama 21,30C arasında değişiklik göstermektedir. Geçiş mevsimleri durumundaki bahar ayları arasında sıcaklık farkı 1-20C kadardır. Yaz mevsiminden yeni çıkılmış olması nedeni ile sonbahar mevsimi sıcaklık ortalamaları ilk bahar mevsimi sıcaklık ortalamalarından daha yüksektir.Yörede sıcaklık şartları bakımından;sıcaklık ortalamasının 200C üzerinde olan aylara sıcak aylar(yaz)denir.Bunlar Temmuz ve Ağustos aylarıdır.Sıcaklık ortalamasının 10200C arasında bulunduğu aylara ılıman(bahar) aylar denir.Bunlar;Nisan ,Mayıs,Haziran,Eylül ve Ekim aylarıdır.Sıcaklık ortalamasının 0-100C arasında bulunduğu aylara serin (kış) aylar denir.Bunlar:Ocak,Şubat,Mart,Kasım,Aralık aylarıdır.Hava durumu özelliği bakımından eksi derecede sıcaklıklar görülse de aylık ortalama olarak sıcaklıklar genel olarak 00C nin altına düşmez .Bu da yörede ılıman iklim koşullarının hakim olduğunu göstermektedir. Tablo:1 Gölpazarı çevresinde Aylık Ortalama Sıcaklık Dağılışları AYLAR Meteoroloji İstasyonu O Ş M N M H T A E E K A YILLIK Gölpazarı (1987-1992) 0.7 2.3 7.3 12 Bilecik (1938-2003) 14.5 18.9 21.3 20.6 17.2 12.2 8.3 3.9 11.6 2.4 3.4 6.1 11.3 16 19.7 21.8 21.6 18.1 13.7 9 4.5 12.3 Yenipazar (1987-1996) 0.1 1.7 5.7 11 14.5 18.5 20.6 20.7 16.3 11.8 6 2.6 10.8 Göynük (1970-1980) Kaynak:D.M.İ.G.M 14.1 17.4 19.9 18.9 15.6 11.4 6.8 1.8 10.5 1 3.1 5.9 10 Tablonun geneli incelendiğinde aylık sıcaklık farklarının çok fazla olmaması bölgede karasallığın çok yüksek olmadığını gösterir.Gölpazarı çevresindeki yükselti sahalarında yükseltinin çok fazla olmaması kış sıcaklıklarının çık düşük olmasını engellemektedir.Ayrıca bu yükselti sahaları yaz aylarında güneyden gelen ekvatoral kökenli sıcak havaların bölgeye sokulmasını engellediği için yaz ayları sıcaklık ortalamaları çok yüksek değildir.Gölpazarı çevresinde ölçülebilen en düşük sıcaklık değerleri -18,00C ile şubat ayında görülmüştür.Aynı şekilde ölçülebilen en yüksek sıcaklık değerleri 35,80C ile Ağustos ayında görülmüştü.En düşük sıcaklık değerlerinin Mayıs –Eylül ayları arasında 0c nin altıda olmaması yörede tarım yapılabilen ayların süresini uzatmış ve tarım hayatını kolaylaştırmıştır. Sıcaklık değerlerinin günün herhangi bir anında 00C nin altına düşmesi donlu gün olarak ifade edilir.Gölpazarı çevresinde Ekim ayından Nisan ayına kadar sıcaklığın 00C nin altında olduğu günler görülmektedir.Bugünler yılda yaklaşık 67,6 günü bulmaktadır.Mayıs –Eylül arasında sıcaklık değerleri hiç 00C nin altına düşmez.Donlu gün sayısının en fazla olduğu ay 24,2 günle ocak ,en az olduğu ay ise 0,5 günle Nisandır. 2- b-Basınç Özellikleri ve Rüzgar durumu: Atmosfer basıncı :atmosferi oluşturan gazların yeryüzüne uyguladığı kuvvettir.Sıcaklık,rüzgar,enlem faktörü,yükselti,yağışlılık ve bulutluluk gibi faktörler atmosfer basıncını etkiler.Yeryüzünün sıcak olan sahalarında havanın ısınıp yükselmesi sonucu yere uyguladığı kuvvet azalacağı için alçak basınç alanı oluşurken, havanın soğuyup yere yaklaşması sonucu da yüksek basınç oluşur. Normal atmosfer basıncı 1013 mb değerinde olup bu değerin üzerindeki değerler yüksek, altındaki değerler alçak basıncı oluşturur. Aşağıdaki tabloda Bilecik ve Gölpazarı çevresinde ortaya çıkan aylık basınç değerleri gösterilmektedir. Tablo:2 Aylar O Ş M N M H T A E E K A Yıllık Ortalama 955,4 953,9 925,5 950,9 952,1 951,6 950,9 951,6 953,9 955,7 956,0 955,4 953,3 basınç En yüksek 977,7 970,2 972,5 962,9 962,2 961,4 960,9 959,5 964,1 966,6 968,3 975,8 977,7 basınç En düşük 929,8 933,7 935,7 935,6 939,7 941,1 941,9 941,9 941,7 944,4 937,5 933,6 929,8 basınç Kaynak :D.M.İ.G.M verileri Tablodan da anlaşılacağı üzere Bilecik ve Gölpazarı çevresindeki basınç değerleri gerek ortalama, gerekse yüksek ve düşük basınç değerleri bakımından normal atmosfer basıncı(1013mb)nın altında dır. Ortalama basınç değerine bakıldığında 953,3 mb la basıncın oldukça düşük olduğu gözlemlenir. Gölpazarı çevresinde Kış aylarında sıcaklık şartlarındaki düşüşe bağlı olarak basınç değerleri artış göstermekle birlikte, İlkbahar ve yaz aylarının gelip sıcaklık şartlarının yükselmesi basınç koşullarını düşürür.Bahar mevsimlerinde basınç koşulları kuzey ve güney yönlü hava akımlarından oldukça fazla etkilenir. Rüzgarların esme yönlerine baktığımızda; çevredeki yükselti alanları, akarsu vadileri ve Gölpazarı ovasının uzanış doğrultusu rüzgarların yönlerini belirlemektedir. Gölpazarı çevresinde Rüzgarlar genelde kuzeybatı- ve kuzeydoğu yönünde yoğun olmakla birlikte kuzey ve batı yönünden de esiş gösterirler. Yüzey şekillerinin uzanış doğrultusu nedeni ile Kış mevsiminde kuzey yönlü rüzgarlar hakim olup, İlkbahar mevsiminde kuzey yönlü rüzgarların etkisi azalmaya başlar Gölpazarı çevresinde her mevsim kuzey yönlü rüzgarların etkisi çok fazla, buna karşılık güney yönlü rüzgarların etkisi daha azdır.Bölgede rüzgarların esme yönleri yanında esme hızları da önemlidir. Ocak, Haziran, Eylül ve Ekim aylarında rüzgar hızları düşükken, Temmuz ayında rüzgar hızı artmaktadır. İlkbahar ve yaz mevsiminde rüzgar hızı fazladır. Gölpazarı çevresinde rüzgârların esme yönleri ve yüzdelik oranlarının mevsimsel dağılımı Tablo:3 Esme OCAK yönü Esme Frekansı sayısı % Kuzey 23 7,2 K.Batı 95 29,8 Batı 6 1,9 G. Batı 6 1,9 Güney 2 0,6 G. Doğu 28 8,8 Doğu 19 5,9 K.Doğu 140 43,0 Toplam 319 100 Kaynak :D.M.İ.G.M verileri NİSAN Esme Frekansı sayısı % 14 6,1 62 27,1 2 0,9 3 1,3 1 0,4 44 19,2 37 16,2 66 28,8 229 100 TEMMUZ Esme Frekansı sayısı % 106 41,7 32 12,6 2 0,8 10 3,9 1 0,4 13 5,1 90 35,5 254 100 EKİM Esme Frekansı sayısı % 24 7,9 94 30,8 8 2,6 4 1,3 1 0,3 38 12,5 27 8,9 109 35,7 305 100 YILLIK Esme Frekansı sayısı % 435 13,2 778 23,6 46 1,4 62 1,9 19 0,6 310 9,4 316 9,6 1327 40,3 3293 100 2- c-Nemlilik ve Bulutluluk durumu: Havadaki su buharı miktarına mutlak nem denir. Havanın taşıyabileceği en fazla nem miktarına ise maksimum nem denir. Maksimum nemin mutlak nem miktarına oranına bağıl nem denir.Bağıl nem sıcaklıkla ters orantılı olarak değişme gösterir. Atmosferde bağıl nemin % oranının artıp %100 e yaklaşması yağışın olacağının habercisidir. Gölpazarı çevresinde bağıl nem oranı ilkbahar aylarından itibaren azalmaya başlar ve en düşük değerine Ağustos ayında %56 ya ulaşır. Eylül ayından itibaren hava sıcaklıklarının düşmesi ile birlikte bağıl nemlilik artar ve en yüksek seviyesine Aralık ayında (%74)ulaşır.Bu durum kış yağışlarının yaz yağışlarından daha fazla olduğunu göstermektedir Bağıl nem miktarının Aralık ayında %74 seviyesinde görülmesi kış mevsiminde bulutluluk oranının oldukça yüksek, yaz mevsiminde ise düşül olduğunu göstermektedir. Gölpazarı meteoroloji istasyonunun faaliyetlerine son vermeden önceki rasatlarında yörede yılın yaklaşık 110,6günü (%33,9)açık geçmekte.Bulutlu günler sayısı ise yılın 150,8 günü (%43,4) bulmaktadır.Kasım –Nisan döneminde kapalı havalar hakimken ,Temmuz-Eylül arasında açık günler hakimdir. Gölpazarı’nda ortalama açık, kapalı,bulutlu günlerin sayısı Tablo:4 Aylar O Ş M N M H T Ortalama 9,0 6,7 7,2 3,0 4,8 8,7 18,3 Açık Gün Ortalama 10,4 10,1 12,8 14,0 16,2 18,3 11,2 Bulutlu gün Ortalama 11,6 11,4 11,0 13,0 10,0 3,3 1,5 Kapalı gün Kaynak :D.M.İ.G.M verileri A E E K A Yıllık 19,9 17,0 7,8 4,8 3,4 110,6 10,2 10,0 13,6 12,2 11,8 150,8 1,0 3,0 9,6 13,0 15,8 104,2 Gölpazarı ve çevresinde Kasım – Mart ayları arasında sisli günler ortaya çıkmakla birlikte.yer yer Mayıs, Haziran ve Eylül aylarında da sisli günlere rastlanabilmektedir. Temmuz ve Ağustos döneminde sis görülmez.En fazla sisli gün Ocak ayında(1,4gün) ortaya çıkar 2- d-Yağış durumu: Gölpazarı ve çevresinde 5 yıllık ortalamalar dikkate alındığında yağış miktarı yıllık 421,7mm kadardır.Yörede kısa mesafelerde yükselti farkının değişiklik göstermesi yağış miktarları üzerinde de önemli değişikliğin ortaya çıkmasına yol açmıştır.Göldağı çevresinde ve kuzeydeki yükseltilerin güney eteklerinde yıllık 800-1200mm arasına değişen yağış miktarı görülür.Buna karşılık batı yönünde ilerledikçe yükseltinin azalması sonucunda yağış miktarları 600-1000mm ortalamaya kadar düşer.Gölpazarı çevresinde havza tabanları ile çevredeki yüksek sahalar arasında yaklaşık 400mm lik yağış farkı bulunmaktadır.Bunun temel nedeni ise yükseldikçe hava sıcaklığının düşmesi ve bağıl nemliliğin artması dır. Gölpazarı ve çevresi Marmara Bölgesi ile Karadeniz Bölgesi arasında geçiş noktasında olduğundan Marmara geçiş tipi yağış rejimi ne uygunluk göstermektedir .Bu iklim tipinde en fazla yağış Aralık ayında düşerken en az yağış Ağustos ayında düşmektedir Yıllık Yağış toplamında : İlkbaharın payı;%31,4 , Sonbaharın payı:%28,9,Kış mevsiminin payı:%27,0 ,Yaz mevsiminin payı;%12,7 lik orandadır Gölpazarı çevresinde ortalama yağış miktarının aylara dağılımı(mm) Tablo:5 Aylar O Ş M N M H T A Gölpazarı 24,5 26,8 32,7 58,3 41,3 28,0 17,3 8,4 E E K A Yıllık 23,5 50,3 47,9 62,7 421,7 E E K A Yıllık 4,2 11,2 10,8 15,8 102,7 Kaynak :D.M.İ.G.M verileri Gölpazarı çevresinde ortalama yağışlı günlerin aylara dağılımı(mm) Tablo:6 Aylar O Ş M N M H T A Gölpazarı 7,6 8,0 8,6 11,5 10,3 7,8 4,1 2,8 Kaynak :D.M.İ.G.M verileri Tablodaki verilerden anlaşıldığı gibi en fazla yağışlı günler kış ve ilkbahar aylarında görülürken, yaz aylarında kuraklık hakim duruma geçmektedir.Bu durum tarım hayatı üzerinde olumsuz etkileri beraberinde getirmektedir. Gölpazarı çevresinde yağışın miktarı kadar yağışın çeşiti de sosyal, ekonomik ve tarım hayatı üzerinde etkili olmaktadır. Dolu türü yağışların genellikle mayıs ayında görüldüğü sahada Ocak(14,0 gün),Şubat, Mart,Nisan(0,3gün) ve Ekim,Kasım,Aralık aylarında bol miktarda kırağı şeklinde yoğunlaşma olayı görülür.Kar şeklindeki yağışların Kasım ayı sonuna doğru başlayıp nisan ayına kadar devam ettiği görülmektedir.Ancak çok nadirde olsa ekim ayı sonlarında da çok az miktarda kar yağışı da görülmektedir.Kar yağışlarının zaman zaman oldukça etkili olduğu tespit edilmiştir.Bugüne kadar en yüksek kar örtüsü kalınlığı 41cm ye kadar ulaşmıştır.Kar şeklindeki yağışlar Ocak,Şubat ve Aralık aylarında çok fazla etkili olmaktadır.Mayıs-Ekim döneminde yerde kar örtüsü bulunmamaktadır. 3- Bitki örtüsü: Bir bölgede bulunan otsu ve odunsu bitki topluluklarının tümü o sahanın bitki örtüsünü meydana getirmektedir.Bitki topluluklarının oluşabilmesi için canlı ve cansız öğelere ihtiyaç vardır:Canlı öğeleri toprak ve biyotik etkenler oluştururken, cansız öğeleri;iklim(sıcaklık ,yağış,nem,rüzgar),yüzey şekilleri(bakı ,eğim,yükselti) ve bitkinin üzerinde yetiştiği ana kayaç oluşturur. Gölpazarı çevresinde geçiş iklim tipinin şekillendirdiği bitki coğrafyası hakimdir: Bölge geniş alan bitki coğrafyası tabiri ile; Avrupa -Sibirya ve İran-Turan fitocoğrafya(bitki coğrafyası) bölgeleri arasında geçiş sahasını oluşturur. Alüvyal dolgu sahası olan Gölpazarı ve Karaağaç ovalarının büyük kısmı tarımsal faaliyetlere ayrıldığı için ,bu sahalarda tek yıllık bitkilerden sebze ve meyve üretimi önemli yer tutar.Her iki ovanın taban kısımlarında çok yıllık bitkilerden vişne, kiraz,elma,erik, şeftali,ceviz gibi meyveler önemli yer işgal eder.Ayrıca rakımın düşük ve sıcaklık koşullarında uygun olması nedeni ile Karaağaç ovasında Akdeniz bitki topluluğunun üyesi olan zeytin (delice)liklere de oldukça sık rastlanmaktadır.Zeytinlikler İklim koşullarının uygun olması nedeni ile Sakarya vadisinde Yeniceköy ve Demirhanlar köylerine doğruda yayılma göstermektedir.Fakat sıcaklık koşullarının daha düşük olduğu Gölpazarı ovası çevresine fazla sokulamamaktadır. Gölpazarı ve Karaağaç ovalarının tarımsal yönden kullanılmayan , nadasa bırakılan ve tahıl tarımı yapılan sahaları ile çevredeki yüksek alanlarda ormanların tahrip edilmesi sonucu çeşitli bozkır bitkileri ortaya çıkmaktadır.Bu bitkiler Mart ayında yeşermeye başlayıp,Nisan ve Mayıs aylarında çiçeklenir, Temmuz ve Ağustos aylarında yağışların azalıp sıcaklıkların artması sonucu kurumaya başlarlar.Bu step türleri arasında: sarıpapatya, devedikeni, keçeotu, kekik, kanaryaotu, sütleğen, ebegümeci, gelincik, ısırgan, yonca, yabani arpa, yulaf gibi otsu bitkileri saya biliriz.Gölpazarı çevresinde sulak sahalarda ve dere yatakları çevresinde söğüt ve kavak ağaçlarına da sıklıkla rastlanır.Çevredeki yüksek sahaların yamaç kısımlarında elma,kiraz,alıç,zerdali,iğde akövez gibi yabani meyve ağaçlarına da rastlanmakta dır. Gölpazarı çevresinde doğal bitki örtüsünü park görünümlü kuru ormanlar oluşturur.İnsan ve hayvan (bilhassa da küçük baş hayvanlardan keçiler) tahribatının arttığı, yer yer yangınlar sonucu orman örtüsünün kendini yenileyemediği sahalarda bitki örtüsü iyice seyrelme gösterir.Alıç ve Aktaş paltoluk sahaları üzerinde yükselen Akbaba kayası,Bilaltaşı, Devrent tepe ve Kızılçalıtepe gibi sahalarda köy yerleşmelerinin çokluğu ve insanların orman örtüsünü tahrip etmesi sonucunda çam türlerine fazla rastlanmaz.Bu sahalarda meşe ve ardıç türleri daha sıklıkla görülür. Yanlız ardıç ve meşelikler arasında yer yer kızılçam topluluklarına da rastlanır. İlçe merkezine yakın sahalarda tahribatın boyutu fazlalaşınca meşeliklerde ortadan kalkmakta sadece ardıç türleri görülmektedir. İlçeden uzaklaşıp Keskin köyü batısındaki Devrent vadisine doğru yaklaştıkça karçam ve meşelik alanları sıklaşmaya başlar .Devrent vadisinin kuzeyindeki Çukurören köyü çevresinde yükselti azalıp nemlilik artınca bu sahalarda meşe ve karaçamlar arasında fındık,ıhlamur,kestane,dişbudak,muşmula,kızılcık akçaağaç ve kayın gibi türlerde ortaya çıkmaktadır.Nem ve yükselti şartlarına bağlı olarak Macar meşesi,tüylü meşe ve saçlı meşe türleri kuşaklar halinde görülür. Tongurlar köyü kuzeyi,Akçakavak köyü ve alıç köyü arasında kalan( Özdere vadisi çevresi) sahada 700-900m ler arasında bulunan meşelik sahaları ,yükseltinin artması sonucu 900m den sonra yerlerini karçam ormanlarına bırakırlar. Bu sahanın kuzey kısmında kalan Kavak köyü ve bağlı mahalleleri çevresinde gür meşe ormanları hakim duruma geçer. Bu ormanlar Göynük Çayı vadisinin güney yamacı boyunca uzanır. Göynük çayı vadisinin kuzey ve güney yamaçları boyunca ;altta kızılçam, onun üzerinde meşelerden oluşan kuru ormanlar görülür. Maldere ormanları denilen bu ormanlık sahada katran ardıcı,karaçalı,menengiç,ve kermez meşesi türlerine rastlanır. Gölpazarı ovasının doğusunda kalan Kızılçay vadisinin kuzey yamaçlarında (Karaahmetler, Dereli, Çiftlik Köyleri’nin güneyi Sürmeli Köyü’nün doğusu) karaçam ormanları hakimken, güneye bakan yamaçlarında kızılçam ormanları hakimdir.Softalar, Neçinler , Gözaçanlar ve Hacıköy çevresinde karaçam ormanları çok geniş alanlara yayılmıştır.Bu karaçam ormanları Dokuz köyü ve çevresini de kaplar.Güneye Sürüm deresi vadisine doğru karaçam,kızılçam ve meşe ormanları azalır .Sürüm dersi vadisi boyunca meyvelikler ortaya çıkar.Vadinin güneye bakan yamaçlarında tekrar karaçam ormanları görülür. Göldağının güney yamaçları ile Elbis çayı vadisinin kuzey ve güneyinde 500-800 m ler arasında kızılçamlar hakimken, 800 m den sonra soğuğa karşı daha dayanıklı olan karaçamlar hakim duruma geçer. Kurşunlu köyü ve Göldağı köyleri arasında kalan sahada 800 m den sonra karaçamların arasında gürgen ve kayınlarda yer alır. Batıdaki Meryem dağı çevresinde de yükseltiye bağlı olarak kızılçam ve karaçamlar basamak oluştururlar Derbent vadisi(dikenli boğaz) nin kuzeyi nemli bir karakterde olduğu için burada orman örtüsü daha da sıklaşır. Derbent vadisi ve daha batıdaki Karaağaç ovasında ılıman karakterdeki iklimden dolayı zeytin, funda, sakız meşesi,katran ardıcı,pırnal meşesi bulunur. Bu sahanın kuzeyinde kalan Büyük ve Küçük susuz, Hamidiye ve Bolatlı köyleri çevresinde ardıç toplulukları ve bunların arasında meşelikler önemli yer oluşturur. Kara ağaç ovası yüzeyinde ise sebze ve meyve bahçeleri hakim duruma geçer. Gölpazarı ilçesi ve çevre köylerde park görünümlü ormanlık sahaların içerisinde, su kenarlarında yabani av hayvanları orman örtüsüne ayrı bir değer katmaktadır.Bıldırcın, keklik, yaban ördeği, çulluk, tilki, kurt, yaban domuzu, ve ayı bu yabani av hayvanlarından bazılarını oluşturur.Orman örtüsünün seyrelmesi ve bilinçsiz avlanma bu yabani hayvanların sayısında da önemli düşüşlerin yaşanmasına neden olmuştur. 4- Hidrografik özellikleri: 4-a) Yer altı suları ve Kaynaklar: Gölpazarı ve Karaağaç ovalarının yer altı su potansiyellerini ortaya çıkarmak amacı ile gerek D.S.İ tarafından ve gerekse özel kuruluşlar tarafından sondaj çalışmaları yapılmıştır.Bu kuyulardan bazıları yeterli potansiyele sahip olmadıkları için terk edilmişlerdir. Gölpazarı ovasında yer altı suyu derinliği 18-295 m ler arasında değişiklik göstermektedir. Ova tabanında daha yüzeyde olan yer altı suyu , çevredeki tepelerin etek kısımlarında daha derinlere dalmaktadır. Ayrıca halkın tarımsal sulama amaçlı açtığı kuyularda mevcuttur. Gölpazarı ovasında yaklaşık 35 adet, Karaağaç ovasında ise 15 adet kadardır.Bu kuyular; Gölpazarı ovasının Dikenli boğaz çıkışında kuzey güney yönlü fay hattının bulunması nedeni ile Kurşunlu Köyünün kuzeyinde kalan ovalık sahada yok denecek kadar azdır. Gölpazarı çevresindeki sular daha çok iki yüksek saha arasında kalan çukur alanlarda biriken su özelliğindeki artezyen suları şeklindedir. Etraftaki yüksek alanları Gölpazarı ovasına doğru olan eğimli yapısına uyan sular yer altından ovaya doğru akıp artezyenlerin meydana gelmesine sebep olur. Ayrıca Gölpazarı çevresinde içme ve sulama suyu temini için açılmış sığ kuyu tabir edilen kuyularda mevcuttur. Örme taş inşası şeklinde olan kuyular el burgusu yöntemiyle açılmıştır. D.S.İ tarafından yapılan analizlere göre nitrit ve amonyak elementleri nin bulunmadığı kuyu sularının 400-880 mikromho/cm elektrik geçirgenliği ,0,301,80mek/lt klorür miktarı ve 0,34-3,50mek/lt sülfat miktarı vardır.Sertlik derecesi 12,5-36,5Fr arasında değişmektedir.Yeraltı suları az tuzlu ve az sodalı sulama suyu sınıfındadır. Gölpazarı çevresinde İlkbahar ve Sonbahar aylarında yağışların artması yer altı su seviyesinin artmasına yol açar.İlkbahar aylarındaki seviye artışında kar erimelerinin etkisi de vardır.Yörede ova tabanlarında kum ve çakıl gibi alüvyal dolguların fazla olması yer altına sızmaların kolaylaşmasına yardımcı olmaktadır.Bazı sahalarda yüzeydeki akarsular yer altı sularını beslerken ,bazı sahalarda yer altı suları akarsuları beslemektedir.Akçay , Kızılçay,Kurşunlu deresi ve Sakarya nehri bu şekilde yer altı suları tarafından beslenmektedir. Yer altı sularının genel olarak doğal yollarla yüzeye çıkması sonucu kaynaklar oluşur.Çevrede bulunan kaynakların çoğu arazi yüzeyinin yer altı tabakalarını kestiği sahalarda oluşan yamaç, tabaka kaynağı ile yer altındaki kırıklı yapılardan çıkan yüzeyden gelen soğuk ve yerin altından gelen sıcak sularının birleşmesi ile oluşup ılımanlaşan fay kaynağı şeklinde dir .Çoğunluğu soğuk su özelliğine sahip bu kaynaklar küçük akarsuların beslenmesine de yardımcı olmaktadır.. Alüvyal, Kumtaşı Kalker,Gre yapıdaki kayaçların içerisinden çıkan sular bol miktarda sülfat, kireç sodyum gibi eriyikler içerir . Bu nedenle bazı kaynakların suları içme suyu olarak kullanılmaz.Gölpazarı ve çevre köylerde içme ve sulama amaçlı kullanılan küçüklü büyüklü yaklaşık 40 kadar kaynak suyu bulunmaktadır.Örneğin Kavak köyü ve mahallelerinin bulunduğu Alıç senklinal(çukurlaşma ) sahasında kaynakların çokluğu bu kaynak sahalarının kenar kısımlarında Kavak köyü mahallelerinin kurulmasını sağlamıştır. Bu kaynaklardan bazıları; Remzi, Emine, Sıtma, Ayvaz, Papaz, Gemişka, Aktaş, Taşlık, İğdeli kaynaklarıdır. Çevre köylerin içme sularının temininde , tarımsal sulamada ve Gölpazarı halkına mesire yeri oluşturmada bu kaynak sularından faydalanılır.Gölpazarı ilçesinin doğal güzelliklerini oluşturan bu kaynakları yakından inceleyecek olursak: a-Koyunlu Hamamı Üzümlü köyüne 1.5-2km mesafede bir yer olup, Üzümlü köyü ile Söğüt ilçesine bağlı Koyunlu köyüne sınır çizen dere içinde olup, ismini buradan almaktadır. Dere 4-5 m genişliğindedir. Derenin her iki yakasından yaz ve kış ılık denebilecek şekilde su çıkmaktadır. Koyunlu köyü tarafından çıkan su bir hayli çok ve 2- 2,5m yükseklikten çıkmaktadır bu suya halk arasında “baba” derenin Üzümlü köyü tarafından çıkan suya da “ana” denmektedir. Baba adı verilen yerden akan su gürültülü olarak akmaktadır. Çocuğu olmayan kadınların çocuğunun olması için niyette bulunup, suyun şifa olacağına inandıkları bir yerdir. Suyun böbrek hastalıklarına iyi geldiği söylenmektedir. b-Hamam Boğazı Neçinler Köyü’nün altından geçen Akçay deresinin araziye açıldığı boğazın adıdır. Derenin araziye açıldığı yerde ve çayın ortasında normal sıcaklıkta hafif tuzlu ve acı su çıkmaktadır. Suyun yakınında bir yerde hamamın ve ayrıca çevre köy halklarının Cuma ve bayram namazlarını kılmak için “Kır Camii” adı verilen bir caminin bulunduğu söylenmektedir. Hamamın bulunması nedeniyle “Hamam Boğazı “ adı verilmiştir. c-Hasan Pınarı Gölpazarı Vezirhan yolunun Dikenli boğazdan Karaağaç ovası çıkışında, yolun sol kenarında ormanlık içinde bir mesire yeridir. ç-Sarı Su Kaynağı Doğancılar köyümüzün yakınındaki “ Sarı su kaynağı “ suyunun yüzdeki sivilcelere ve siğillere sürüldüğün de iyileştirici niteliği olduğu söylenmektedir. Ayrıca ilkbahar ve yaz aylarında köylerimizin çevresindeki çeşme ve su boyları birbirinden güzel birer dinlenme ve piknik yerleridir. d-Aşıklar Çeşmesi Kurşunlu köyünde Hayır pilavlarının yapıldığı yerde bulunan Aşıklar çeşmesi ve bulunduğu ormanlık alan önemli piknik yerlerindendir. h-Zorzaman Çeşmesi Hikayesi gelecek; I-Papaz Çeşmesi Göldağı bir ermeni yerleşim yeri iken papazın ikamet ettiği yerden çıkan sudur. Yöre halkı etrafında piknik yapmaktadır. i-Dalak Suyu İlçemizin yağcı ile baltalı köyleri arasında bulunmaktadır. Suyun, dalağından rahatsız olanlara iyi geldiği söylenmekte olup, ismini de buradan almıştır. Orman içinde birbirine çok yakın 3-4 çeşmeden ibarettir. Ayrıca ilkbahar ve yaz aylarında güzel bir mesire yeridir. Ne kadar su içilirse içilsin, insanı rahatsız etmez iştah açıcıdır. j-Arap Deresi İlkbahar ve yaz ayları boyunca halkımızın dinlenme ve mesire yeridir. Ağaçlık, serin ve kuş seslerinin bol olduğu yerdir. k-Havuz Başı İsmi üzerinde hamam ve havuz kalıntıları bulunan bu dinlenme ve mesire yeri Çımışkı köyü altındadır. Havası temiz suyu bol bir yerdir. l-Devrent Çeşmesi Yollar üzerinde kurulan konaklama yerlerinde kervanlar mallarını takas ederler (adeta bir pazaryeri gibi) birbirlerine devir ederler. DEVİR ET zamanla DEVRET sonun da DEVRENT olarak adlandırılmıştır.1 Gölpazarı ilçemizde kervan yolu üzerinde bulunması nedeniyle Bizanslılar ve Osmanlı döneminde önemli konaklama merkezi olmuştur. Çukur ören köyü yolu üzerinde, ilçeye 4 km. mesafede devrent çeşmesi mevcuttur. Havası temiz, her zaman rüzgârın estiği suyu bol bir piknik yeridir. 1 (Cengiz Orhonlu) Osmanlı İmparatorluğu Derbent Teşkilatı m-Harza Çeşmesi Çukurören-Kuşçaören yolu üzerinde mesire yeridir. n-Hamza Çeşmesi Gölpazarı’nda yaşadığı söylenen ve Şeyh Edebalı’nın müritlerinden olduğu bilinen Hamza Dedenin isminden ismini alan Şehit Hamza Camisinin eteğinde ve de hiç su çıkmayacak bir yerde kayada, mezarın yanı başında bir pınar oluşmuştur. İstanbul’daki Yuşa Tepesini andıran mevkide, Yüşa Tepesinin Suları gibi taşların üstünden akmaktadır. o-HORHOR ÇEŞMESİ Taşhan ile Çarşı Camiine 100-120 mesafededir. Bir rivayete göre Şeyh Edebali (Hazretlerinin) talebelerinden biri çeşmenin bulunduğu yerde yürürken, yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere, “Buraya musluğu bol olan bir çeşme yapın baksanıza “hor hor” su sesleri geliyor der ve buraya bir çeşme yapılır, Hor Hor ismiyle anılmaya başlar. Suyu çok bol olup kaynak ile çeşme birbirine yakın olduğundan suyun ısısında bir değişme olmaz. O nedenle yazın soğuk, kışın ise ılık hissedilir. 1937 yılında kaymakam Hikmet AKMAN zamanında onarılmıştır. İlk yapıldığı yıllarda 15 musluğu olan ve hakkında… Gölpazarı çeşmesi Aman onbeş kurnalı Haydi de onbeş kurnalı Benim bir sevdiğim var Aman saçı burma burmalı Haydi burma burmalı Diye türküsü söylenen çeşme suyun bol olmasından dolayı ilave edilen çeşme muslukları ile şu anda devamlı akan 33 çeşme musluğu mevcuttur. İlçemize gelen misafirlere Hor Hor suyumuz bereketlidir. İçerseniz döner dolaşır Gölpazarı’na tekrar gelirsiniz diye esprisi yapılan çeşmemizdir. Hor Hor çeşmesi ilçemize güzel bir görünüm vermektedir. 4-b) Akarsular Gölpazarı havzasının suları, Sakarya nehrinin önemli kollarından olan Akçay tarafından toplanıp Sakarya Nehrine taşınır. Akçay nehri, Sarıhacılar Köyü’nün Cansızlar mahallesi yakınlarında bulunan Mezarlık tepe mevkiinden Ulupınar der adıyla doğar.Softalar köyü yakınlarında bünyesine pek çok dereyi alıp Akçay adını alır.Gölpazarı Ovası girişinde Kızılçay ile birleşir, buradan ovanın Güney batı yönünde akış gösterip Gökçeler Köyü kuzeyinde Aşağı Sürüm deresi ile birleşir ve Erbis Çayı adını alarak, Demirhanlar köyü güneyinden Gemici Köy yakınlarından Sakarya ya ulaşır.Akçayın kolu olan Kızılçay ise Kavak Köyünün Şıhlar mahallesi doğusundaki İsmailbelen tepe kuzeyinden Büyükçay adı ile doğar Karaahmetler,Dereli,Çiftlik köyleri çevresinin sularını toplayıp Kızılçay adını alır.Toplam 13 km uzunluğa sahip bu akarsu akçayla birleşip Sakarya ya kavuşur. Sakarya nehri Bilecik ilinin başlıca akarsuyudur. Bu ırmağa dökülen çay ve dereler ilin öteki su kaynaklarıdır. Sakarya, İnhisar ilçesi yakınlarında Bilecik topraklarına girer; kuzey-güney yönünde akarak ili doğu ve batı olmak üzere iki parçaya böler. Vezirhan’ın kuzeyinde Karasu Deresi, Osmaneli ilçesi yakınlarında da Göksu Çayını alarak kuzeye yönelir.Taşıdığı su miktarı bakımından Türkiye’nin önemli akarsuları arasında yer alır. Irmağın toplam uzunluğu 824 km’dir. Yaklaşık onda birlik kısmı (80 km) Bilecik sınırları içinde akar.Yaklaşık 10km lik kısmıda Gölpazarı- Vezirhan sınırı boyunca akar Ortalama debisi 100 m³/sn, ortalama derinliği 1,5 metre, en fazla derinliği ise 5 metre kadardır.İlk bahardaki kar erimeleri ve yağışlarla suları artıp taşkınlar yapan ve çevredeki tarım sahalarına alüvyal malzeme yayan nehirin suları yazın azalmaya başlar .Sonbahar yağışları ile suları tekrar bir yükselme gösterir fakat kış mevsiminde tekrar çekilme başlar.Çevresinde bulunan yerleşme sahalarının açmış oldukları kum ocakları, bilinçsiz avlanma faaliyetleri, Çevredeki fabrikaların boşalttıkları zararlı atıklar yüzünden ,bir zamanlar av değeri yüksek olan ve fazlaca bulunan kefal,yayın, alabalık ve sazan türlerinde oldukça azalma meydana gelmiştir.inşaat kumlarını Bunlarla birlikte Gölpazarı ilçesinde D.S.İ’nin ıslah çalışmaları kapsamında bulunan ve düzensiz rejime sahip olan küçük derelerde şunlardır: Arap Deresi,Köprücek Deresi,Karakozlar deresi, İncirli Deresi, Ova Çayı Doğal yollarla faaliyetlerini devam ettiren bu akarsu ve derelerin yanında D.S.İ’nin 1989 yılında toplam 136 295 ha tarım alanının 6 909 ha sulamak amacıyla ve sulu tarıma açmak amacıyla oluşturduğu Karaağaç ovası Pompaj Sulama Kanalları da mevcuttur. 5- Toprak Örtüsü özellikleri: Toprak Üzerinde yer aldığı kayacın parçalanması sonucu meydana gelir.Oluşan toprak bulunduğu yerde kalırsa yerli ,dış kuvvetler (akarsu,rüzgar) vasıtasıyla taşınırsa taşınmış toprak adını alır. Yerli topraklar tarımsal verim bakımından daha fakir yapıda iken taşınmış topraklar, değişik sahaların mineral özelliklerini bünyelerine aldıkları için tarımsal verim bakımından daha yüksek düzeydedir. Köy hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış toprak kullanım çalışmalarındaki verilere baktığımızda Gölpazarı ilçesi çevresinde arazi yapısının özelliğinden dolayı daha çok dış güçler tarafından aşındırılıp taşınmış topraklar mevcuttur. Alüvyal yapıdaki bu topraklar, ilçe çevresindeki akarsu vadi tabanları ile Gölpazarı ovası tabanında mevcuttur. Vadi ve ova tabanını oluşturan bu topraklar sebze ve meyvecilik bakımından verimli tarım alanı konumundadır. Ova çevresinde, Kurşunlu ve Çımışkı köyleri arasında kolüvyal topraklar mevcuttur. Kolüvyal toprak:yüzey sularının taşıyıp düz alanlarda biriktirdiği verimli genç toprak yapısıdır. Bu toprakların rengi, yapısal özelliği kaynağını aldığı yere benzer. Kurşunlu ve Çımışkı Köyleri arasında kalan bu sahadaki toprak çevredeki yükseltilerin özelliğini taşır. Ova çevresinde yüksek aşınım sahalarında kahverengi orman toprakları hakimdir. Ana kayacın kalker ve kireç yapıda olması nedeni ile bu topraklarda kireç oranı yüksektir. Orman ve fundalık alanlar çevresinde görülen bu topraklarda ağaçlardan dökülen parçaların çürümesi sonucu oluşmuş humus mineralleri toprakların yüzeyinde birkaç cm kalınlık oluşturur.Çürümenin etkisinden dolayı renk kahverengi ve koyu kahverengidir. İlçe çevresindeki köyler bu toprakların bulunduğu yerdeki ağaçları kesip tarım alanı açmaktadır .Fakat yumuşak yapıdaki toprak dış güçler tarafından birkaç senede süpürüldüğünden ilerleyen yıllarda verimsiz tarım sahaları oluşur.Genellikle tahıl üretiminin yapıldığı bu sahalarda yer yer bağ ve bahçelerde yer almaktadır. İlçenin kuzey, kuzeybatı ve kuzeydoğusunda hakim olan alüvyal topraklar ve orman topraklarına karşılık, Göldağı ve Meryem dağı sahalarında orman topraklarının üzerinde kalan sahalarda çıplak kaya molozları yoğun şekilde görülür Aşırı eğimden dolayı üzerinde toprak örtüsünün tutunamadığı bu alanlarda metamorfik(başkalaşmış)ve tortul kayaçlar yer tutar . FİZİKİ YAPI (MAHALLELER) Gölpazarı 1909 yıllarında Eski Sağlık Ocağının daha batısına taşmıyordu ve iki mahalleden oluşuyordu. (Aşağı ve Yukarı mahalleler) Taşhan’ın güneyin deki sıra dükkânlar vardı ki, manifaturacı, semerci, ayakkabıcı, urgancı, bakkal ve fırın gibi iş yerlerinin ticari hayatı özellikle Cuma günleri ve Salı pazarında canlanıyordu. Bu günkü Belediye binasından ATATÜRK heykeline kadar olan kısımlar han, kahvehaneler ve helvacı, kalaycı dükkânları yer almaktaydı. Çarşı camii batısında medreseler, güneyde postane, doğusunda ise belediye, nahiye müdürlüğü ve jandarmanın bulunduğu bir bina vardı. Gölpazarı’nda Pazar, kasabanın merkezi kısmında sokak aralarında kurulurdu. İlçe, halk arasında “Yeniköy” diye bilinen Reşadiye mahallesine doğru, Vezirhan çevresinde gelişme gösterdiği gibi, doğuda Değirmen arkası , (karasu) mevkiinde de sınırlarını genişletmektedir. İlçenin en hareketli kesimi eskiden olduğu gibi . Çarşı camii Civarıdır. Ticaret ve kişisel hizmetlere yönelik işyerleri burada toplanmıştır. Gölpazarı ilçesi 1926 yılarında ilçe statüsü kazanmış, olup bugün . Orta mahalle, istiklal mahallesi, ismet aşa mahallesi, Reşadiye mahallesi ve çay mahallesi olmak üzere 5 mahalleden oluşmaktadır Reşadiye Mahallesi:Osmanlı döneminde Beş Evler köyünün bitişiğinde ‘İĞDELİK’Mevkiinde yaşayan Ermenilerin yerleştirildiği mahallemizdir.Yeni bir yerleşim yeri olduğu için ‘Yeniköy ‘adı verilmiştir. 1924 yılında yapılan Mübadelede,Ermenilerin kaldıkları evlere Mübadele sonucunda Selanikten gelen Muhacirler yerleştirilmiştir.Daha önce Yeniköy olan Mahallenin ismi Reşadiye Mahallesi olarak değiştirilmiştir. İsmet Paşa Mahallesi:1924’de başlayan mübadeleyle Bulgaristan ve Yugoslavya’dan gelen muhacirlerin yerleştiği Mahalledir İsmet Paşanın Başbakanlığı döneminde geldikleri için,mahalleye ‘İsmet Paşa Mahallesi’ismi verilmiştir. Orta Mahalle:Orta Mahallede nüfusun çoğunluğu manav ve ilçe köylerden gelenlerden oluşmaktadır.Manav kelimesi,öz Türkçe bir sözcüktür.Manav deyimine ‘Orhun Kitabelerinde rastlanmaktadır ve Bey anlamına gelmektedir.Anadoluya göç ederek gelen Türklerden bazıları yerleşik hayata gecerek tarım faaliyetlerinde bulunmaya başlamışlardır.Buna bağlı olarak manavlık Anadoluya dışarıdan gelen (göçmen) (muhacir) ve göçebelikten yerleşmiş nüfus dışında eskiden yerleşmiş köylere,köylülere verilen ad veya’Yerli Halk’için kullanılan tabirdir. Bahçeli Evler: Osmanlı döneminde,Gölpazarı Eşrafı’nın çiftliğinde çalıştırılmak üzere getirilen,daha sonra yerleşik hayata geçen Romen vatandaşlarımızın yaşadığı mahalledir.Çayın kenarında yerleştikleri için uzun yıllar Çay mahallesi ismi kullanılmıştır.2008 Yılında Bahçeli Evler olarak ismi değiştirilmiştir Faydalanılan Kaynaklar: 1-D.M.İ.G.M Kayıtları 2-ÖZGÜR,E,M.,:1990 Bilecik Coğrafyası Basılmamış Doktora tezi Ankara 3- ÖZGÜR,E,M.,:1990 Gölpazarı ve Çevresinde Coğrafi gözlemler A.Ü.D.T.C.F Dergisi 33. cilt 4-BAŞKAYA.;Z.,2000 Gölpazarı ve çevresinin Coğrafi Etüdü Lisans tezi .Atatürk Üniversitesi- Erzurum 5 -Kursunlukoyu.org adlı internet sitesi 6-ARDOS,M.,1995 Türkiye ovalarının Jeomorfolojisi 7-BİLGİN,T.,1990 Orta Sakarya Vadisi nin Jeomorfolojisi Coğrafya araştırmaları dergisi Ankara 8- D.S İ.3. Bölge (Eskişehir) Müdürlüğü Bilecik İli faaliyet Raporu 9- tr.wikipedia.org 10- Cengiz ORHONLU Osmanlı İmparatorluğu Derbent Teşkilatı 11-TANOĞLU ,Ali ;Nüfus ve yerleşme İ.Ü yayınları .İstanbul 1969