Kanın Klinik Kullanımı - Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

advertisement
Kanın
Klinik
Kullanımı
El kitabı
Dünya Sağlık Örgütü
Kan Transfüzyon Güvenliği
Cenevre
İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi
Hastane Transfüzyon Komitesi
İstanbul
Published by the World Health Organization in 2001
under the title The clinical use of blood: Handbook
© World Health Organization 2001
The clinical use of blood: Handbook Türkçe çevirisinin tüm
hakları İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastane Transfüzyon Komitesine aittir.
Kanın Klinik Kullanımı
Çeviri Editörleri:
M. Cem Ar
Hülya Bilgen
Tuğhan Utku
Bu el kitabının Türkçe çevirisi İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp
Fakültesi Hastane Transfüzyon Komitesi tarafından yapılmış, baskısı
Türk Kızılay’ı tarafından gerçekleştirilmiştir.
İstanbul-2005
ÇEVİRENLER:
Doç Dr. Mehmet Rıza ALTIPARMAK,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim
Dalı, Nefroloji Bilim Dalı
Doç Dr. Hilmi APAK,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı
Uz. Dr. M. Cem AR,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim
Dalı, Hematoloji Bilim Dalı
Dr. Hülya BİLGEN,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi
Doç Dr. Gökhan DEMİR,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim
Dalı, Medikal Onkoloji Bilim Dalı
Prof. Dr. Yalım DİKMEN,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve
Reanimasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Ergun ERDOĞAN,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı
Prof. Dr. Ertuğrul GÖKSOY,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim
Dalı
Meltem GÜLDEN
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi
Prof. Dr. Murat HANCI,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroşirürji Anabilim
Dalı
Prof. Dr. Erhan KANSIZ,
İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü
Doç. Dr. Kamil KAYNAK,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Cerrahisi Anabilim Dalı
Yard. Doç. Dr. Emine KÜÇÜKATEŞ,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kan Merkezi
Uz. Dr. Şeniz ÖNGÖREN,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim
Dalı, Hematoloji Bilim Dalı
Prof. Dr. Hüseyin ÖZ,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve
Reanimasyon Anabilim Dalı
Prof. Dr. Yıldız PERK,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Yenidoğan Bilim Dalı
Prof. Dr. Ayla GÜREL SAYIN,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi
Anabilim Dalı
Prof. Dr. Teoman SOYSAL,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim
Dalı, Hematoloji Bilim Dalı
Prof. Dr. Seyfettin ULUDAĞ,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum Anabilim Dalı
Prof. Dr. Birsen ÜLKÜ,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim
Dalı, Hematoloji Bilim Dalı
Uz. Dr. Suphi VEHİD,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim
Dalı
Prof. Dr. İnci YILDIZ,
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalı
Giriş
Birsen Ülkü
Kanın klinik kullanımı kitabı kan güvenliği için küresel stratejileri
destekleyen WHO/BTS tarafından geliştirilen bir dizi eğitici
materyellerden oluşur. Kan transfüzyonunun klinik yönlerinde odaklaşır ve güvenlik ile kalite standartlarında uzlaşma olmaksızın bile,
herhangi bir ülkede sağlık bakım sisteminin tüm düzeylerinde nasıl
gereksiz transfüzyonların azaltılabileceğini göstermeyi amaçlar.
İki kısımdan oluşur. Bunlar:
n
n
Eğitim ve deneyim programlarında kullanılmak ya da kan
transfüzyon uzmanları ile herhangi bir klinisyenin bağımsız
bireysel çalışmaları için şekillendirilmiş bir öğreti modül’ü
/kılavuzu ve
Klinik pratikte kullanılmak üzere bir el kitabı’dır.
Modül/Kılavuz
Kılavuz gelişmekte olan ülkelerde sağlık sisteminin tüm düzeylerinde
kan reçetesi yazanlar, özellikle klinisyenler ve bölge hastanelerinde
ilk müracaat düzeyindeki kıdemli paramedikal personel için hazırlanmıştır.
Kan ve kan ürünlerinin kullanımı ve de özellikle gereksiz transfüzyonları en aza indirme yolları için kapsamlı bir rehber olmaktadır.
El Kitabı
Cep (el) kitabı transfüzyonda acil karar gerektiğinde hızlı bir referans
ve özet kılavuz anahtar bilgilerini sağlar.
Klinik kan kullanımı ulusal rehberlerinin, kılavuz ve el kitabının içerdiği yönlendirmelerden herhangi bir şekilde farklı olması durumunda,
ulusal rehberlerin izlenmesi önemlidir. Bu nedenle kişiler, ulusal
kılavuzlara kendi tanımlamalarını ya da transfüzyon kurallarına kendi deneyimlerini eklemeyi yararlı bulabilirler.
1
Veri temelinde klinik pratik
Kanın klinik kullanımı klinisyenler ve kan transfüzyon uzmanlarından
oluşan uluslararası bir ekip tarafından hazırlanmıştır ve ilgili WHO
bölümleri ile tüm altı WHO bölgesini içeren klinik disiplinlerden eleştirel düzeltmenler tarafından yoğun olarak tekrar gözden geçirilmiştir.
Kitabın içeriği eleştirmenlerin ve katkıda bulunanların deneyimleri ve
bilgilerini yansıtmaktadır. Bununla beraber, klinik pratikte etkin veriler devamlı olarak gelişmekte olduğundan, kişiler bilgilerini Cochrane
Kütüphanesi, Ulusal Tıp Kütüphanesi verileri ve WHO Reprodüktif
Sağlık Kütüphanesi gibi bilgi kaynaklarından (aşağıya bkz) güncelleştirmek için danışmaya özendirilmelidirler.
Cochrane Kütüphanesi. Sağlık bakım girişimlerinin etkilerinin sistematik
değerlendirilmeleri, disket, CD-ROM ve internet aracılığı ile sağlanmaya
hazırdır. Afrika, Asya, Avustralya, Avrupa, Kuzey Amerika ve Güney Amerika’da Cochrane Merkezleri bulunmaktadır. Bilgi için, Summertown
Pavilion, Middle Way, Oxford OX2 7LG, UK.
Tel: +441865 516300,Fax: +44 1865 516311, www.cochrane.org
Ulusal Tıp Kütüphanesi. Klinik araştırma çalışmalarının bilgilerini sağlayan Klinik Deneyleri ve 4300 biomedikal dergiden özetler ile referansları
içeren Medline’ı kapsayan bir online biomedikal kütüphanedir.
WHO Reprodüktif Sağlık Kütüphanesi. Gelişmekte olan ülkelerde
reprodüktif sağlık sorunlarının veri temelinde çözümüne odaklanan bir
elektronik değerlendirme dergisidir.
CD-ROM olarak Reproductive Health and Research, World Health
Organization, 1211 Geneva, Switzerland. www.who.int‘den elde edilebilir.
2
Kan ve kan ürünlerinin
doğru kullanımı
Anahtar noktalar
1
Kan ve kan ürünlerinin uygun/doğru kullanımının anlamı başka yollarla
etkin bir şekilde kontrol edilemeyen ya da önlenemeyen, anlamlı
mortalite ya da morbiditeye yol açan durumların tedavisinde yalnızca
güvenli kan ve kan ürünlerinin transfüzyonudur.
2
Transfüzyon, ters reaksiyonlar ve transfüzyonla geçebilen
infeksiyonların risklerini taşımaktadır. Plazma da tam kanda mevcut
infeksiyonların çoğunu alıcıya geçirebilir ve plazma transfüzyonu için
çok az endikasyon bulunur.
3
Aile içi kan bağışçıları / yönlendirilmiş donörler, gönüllü ücretsiz bağışçılara göre daha fazla transfüzyonla - geçebilen infeksiyon riski taşımaktadır. Transfüzyonla geçebilen infeksiyonların insidans ve
prevalansı paralı kan donörlerinde genellikle daha yüksektir.
4
Kan, uygun olarak seçilmiş donörlerden sağlanmadıkça ulusal gereklilikler doğrultusunda transfüzyonla geçebilen infeksiyonlar ve donör
eritrositleri ile hasta plazmasındaki antikorlar arasında uygunluk test
taramaları yapılmadıkça transfüze edilmemelidir.
5
Transfüzyon gereksiniminden sıklıkla şunlarla sakınılabilinir:
n
Anemiye sebep olan koşulların önlenmesi ya da aneminin erken
tanı ve tedavisi
n
Planlanan cerrahi girişimden önce boşalmış demir depolarının yerine konması ve aneminin düzeltilmesi
n
Transfüzyona alternatif intravenöz sıvı verilmesi gibi basit yaklaşımlar
n
İyi bir anestetik ve cerrahi yönetim
3
Kan ve kan ürünlerinin doğru kullanımı
Uygun ve uygun olmayan transfüzyon
Kan transfüzyonu hayat kurtarıcı bir girişim olabilir. Ancak, tüm diğer
tedaviler gibi, akut ya da gecikmiş komplikasyonlarla sonlanabilir ve
transfüzyonla geçebilen HIV, hepatit virüsleri, sifiliz, malarya ve
Chagas hastalığını içeren infeksiyonlar için risk taşır.
Transfüzyonun güvenliği ve etkinliği iki anahtar faktöre dayanır:
n
Ulusal gereksinimleri karşılamaya yeterli güvenli, kabul edilebilir mantıklı bir fiyatta kan ve kan ürünlerinin temini
n
Kan ve kan ürünlerinin uygun/doğru klinik kullanımları
Transfüzyon aşağıda belirtilen durumlarda sıklıkla gereksizdir:
1
2
3
4
5
6
Transfüzyon gereksinimi sıklıkla aneminin erken tanı ve tedavisi ya da anemiyi oluşturan sebeplerin önlenmesi ile en
aza indirilebilir veya giderilebilir.
Kan genellikle cerrahi öncesi hastanın hemoglobin düzeyini
arttırmak ya da hastaneden erken çıkışı sağlamak için gereksiz bir şekilde verilmektedir. Bunlar transfüzyon için nadiren geçerli sebeplerdir.
Tam kan, eritrosit veya plazma transfüzyonları akut kanamalarda sıklıkla daha güvenli, daha az pahalı ve eş etkinlikte
olan serum fizyolojik solüsyonu ya da
intravasküler
replasman sıvıları gibi diğer tedaviler yetersiz kaldığında yapılır.
Hastaların transfüzyon gereksinimi iyi bir anestetik ve cerrahi
organizasyon ile sıklıkla en aza indirilebilir.
Eğer kan gereksinim olmadan verilmiş ise alan hasta yararlanmaz ve lüzumsuz bir riske maruz kalır.
Kan pahalıdır, kaynak temini zordur. Gereksiz transfüzyonlar
gerçekten ihtiyaç içinde olanlara ürün yetersizliğinin sebebi
olabilirler.
Transfüzyonun riskleri
Bazı klinik durumlarda hayatı kurtarmak ya da ciddi durumu hızla
düzeltmek için transfüzyon tek yol olabilir. Bununla beraber, bir hastaya kan ya da kan ürünleri reçetesini yazmadan önce daima transfüzyon yapmamaya göre yapmanın risklerinin tartılması esasdır.
4
1
Eritrosit ürünü transfüzyonu ciddi bir hemolitik transfüzyon
reaksiyon riski taşır.
2
Kan ürünleri HIV, hepatit B, hepatit C, malarya ve Chagas hastalığını içeren infeksiyonları alıcıya geçirebilir.
3
Herhangi bir kan ürünü doğru / uygun şekilde hazırlanmamış
ya da depo edilmemiş ise bakteri bulaşabilir ve çok tehlikeli
hale gelebilir.
Plazma transfüzyonu
1
Plazma tam kanda mevcut infeksiyonların çoğunu geçirebilir.
2
Plazma aynı zamanda transfüzyon reaksiyonuna da sebep
olabilir.
3
Plazma transfüzyonu için çok az, net klinik endikasyon bulunur. Riskleri, hastaya herhangi bir muhtemel yarardan sıklıkla daha fazladır.
Kan ve kan ürünlerinin doğru kullanımı
Eritrosit transfüzyonu
Kan Güvenliği
Tüm kan ve kan ürünlerinin kalite ve güvenliği donör seçiminden
hastaya kanın verilmesine kadar geçen tüm evrelerde sağlanmalıdır.
Bu şunları gerektirir:
1
İyi organize olmuş, tüm alanlarda kalite sistemleri olan bir
kan transfüzyon servisinin tesis edilmesi.
2
Kanın yalnızca düşük riskli, gönüllü, karşılıksız ve ciddi usullerle seçilmiş donörlerden toplanması.
3
Tüm bağış kanlarda transfüzyon ile geçen infeksiyonların taranması: HIV, hepatit virusları, sifiliz ve Chagas hastalığı ve
uygun olduğu yerlerde malarya gibi diğer infeksiyon ajanları.
4
Kan gruplama, uygunluk testleri, bileşen hazırlama ile kanın
ve kan ürünlerinin diğer depolama ve nakil işlemlerinin tüm
yönlerinde iyi laboratuar pratiği.
5
Kan ve kan ürünlerinin doğru klinik kullanımı ve her zaman
mümkün olduğunda transfüzyonun basit alternatiflerinin kullanımı ile gereksiz transfüzyonlardan kaçınma
5
Kan ve kan ürünlerinin doğru kullanımı
Çok istisnai hayatı tehdit eden durumlar dışında kan, uygun olarak seçilmiş donörlerden sağlanmadıkça ve transfüzyonla geçen infeksiyonlar
ulusal gerekliliklere göre taranmadıkça, transfüzyon için kullanılmamalıdır.
Klinisyenler, o bölgenin kan toplama, tarama ve işleme sistemlerini
bilmeli, kanın uygunluğunu ya da güvenliğini zorlayacak herhangi bir
sınırlandırmaya aşina olmalı ve farketmelidir.
Klinik transfüzyon pratiğinin
ilkeleri
Transfüzyon, hastanın kontrolünün yalnızca bir kısmıdır. Transfüzyon
ihtiyacı aşağıda belirtilenler dikkate alınarak azaltılabilir:
1
Aneminin erken tanı ve tedavisi ya da anemiye sebep olan
koşulların önlenmesi. Hastanın hemoglobin düzeyi, sıklıkla
demir ve eksik vitaminin yerine konması ile transfüzyon gereksinimi olmadan yükselebilir. Eritrosit transfüzyonu, yalnızca kronik aneminin etkileri hemoglobin düzeyinin hızla
yükseltilmesini gerektirecek kadar ağır ise gereklidir.
2
Planlanan cerrahi girişimden önce boşalmış demir depoları
yerine konmalı ve anemi düzeltilmeli.
3
Akut kan kayıpları olgularında intravenöz kristaloid ve
kolloid kullanımı.
4
Aşağıda belirtilen durumları içeren iyi bir anestetik ve cerrahi yönetim:
n
n
n
n
n
6
Cerrahi sırasında kan kaybını en aza indirecek cerrahi ve
en iyi anestetik tekniğin kullanımı
Yapılmasında bir sakınca bulunmadığı durumlarda planlanan cerrahi işlem öncesi antiagregan ve antikoagulan
tedavinin durdurulması
Özellikle çocuklarda, laboratuar tetkikler için kan alımını
en aza indirme
Cerrahi kan kayıplarının kazanımı ve tekrar kullanımı
Desmopressin, aprotinin ya da eritropoietin gibi alternatif yaklaşımların kullanımı
1
Transfüzyon hasta kontrolünün yalnızca bir parçasıdır.
2
Kanın klinik kullanımı, hastanın bireysel gereksinimleri de dikkate alınarak ulusal rehberler temelinde düzenlenmelidir.
3
Kan kaybı en aza indirilerek hastanın transfüzyon gereksinimi azaltılmalıdır.
4
Akut kan kaybı olan olgularda, kan transfüzyonu gereksinimi için karar alınırken etkin canlandırma “resüsitasyon” (intravenöz replasman
sıvıları, oksijen, v.d) uygulanıyor olmalıdır.
5
Hastanın hemoglobin düzeyi, her ne kadar önemli olsa da, transfüzyon başlatılmasında tek başına belirleyici faktör olmamalıdır. Karar,
ilgili klinik bulgu ve belirtilerin giderilme ve de anlamlı mortalite ve
morbititeyi önleme gerekliliği ile desteklenmelidir.
6
Klinisyen, her bir hasta için uygun olan kan ürünlerinin transfüzyonla
geçebilen infeksiyon riski taşımaları yönünden uyanık olmalıdır.
7
Transfüzyon yalnızca hastaya yararları risklerini aştığında uygulanmalıdır.
8
Klinisyen transfüzyon nedenini açıkça kaydetmelidir.
9
Bu iş için eğitilmiş bir kişi transfüze edilen hastayı izlemeli ve herhangi bir ters etki oluştuğunda derhal gereğini yapmalıdır.
Kan ve kan ürünlerinin doğru kullanımı
KLİNİK TRANSFÜZYON PRATİĞİNİN PRENSİPLERİ
7
8
Kan ve kan ürünlerinin uygun kullanımı
Notlar
Replasman Sıvıları
Yalım Dikmen
Anahtar noktalar
1
Replasman sıvıları, özellikle aşağıda sayılan durumlarda damar içi sıvı
hacmini arttırarak anormal kan, plazma veya ekstrasellüler sıvı kayıplarını yerine koymak için kullanılırlar.
n
n
Hemorajik şok gibi belirgin hipovolemi gelişmiş hastaların tedavisinde
Cerrahi kan kayıpları gibi sürekli sıvı kaybı olan hastalarda
normovoleminin devam ettirilmesinde.
2
İntravenöz replasman sıvıları, hipovolemide ilk tercih edilecek tedavidir.
Bu sıvılar ile uygulanan ilk tedavi hayat kurtarıcı olabilir, kanamanın
kontrol altına alınmasını sağlar ve eğer gerekli olursa transfüzyon amacıyla kan bulunması için yeterli zamanı kazandırır.
3
Plazma ile eşit konsantrasyonda sodyum içeren kristaloid solüsyonlar
(serum fizyolojik veya dengeli tuz solüsyonları ) replasman sıvıları olarak etkindirler. Dekstroz (glukoz) solüsyonları sodyum içermezler ve
replasman sıvısı olarak etkinlikleri yoktur.
4
Hipovoleminin düzeltilmesi için kristalloid replasman sıvıları kaybedilen
hacmin en az üç katı miktarda verilmelidir.
5
Tüm kolloid solüsyonları (albumin, dekstranslar, jelatinler ve
hidroksietil nişasta solüsyonları) replasman sıvılarıdır. Ancak
resüsitasyonda kristalloidlere üstünlükleri gösterilememiştir.
6
Kolloid solüsyonları, kan volüm kaybına eşit miktarlarda verilmelidir.
7
Plazma hiçbir zaman replasman sıvısı olarak kullanılmamalıdır.
8
Sade su hiçbir zaman intravenöz olarak uygulanmamalıdır. Böyle bir
durumda büyük olasılıkla ölüme yol açacak hemoliz gelişir.
9
İntravasküler yol dışında kemik içi, oral, rektal veya cilt altı yollar da
sıvıların verilmesi için kullanılabilir.
9
Replasman sıvıları
İntravenöz Replasman Tedavisi
İntravenöz replasman sıvı uygulaması dolaşan kan hacmini eski
haline getirir, doku perfüzyonu ve oksijenasyonunun devamlılığını
sağlar.
Ağır kanama durumlarında intravenöz replasman sıvıları ile başlangıç
tedavisi (resüsitasyon) hayat kurtarıcıdır, kanamanın kontrol altına
alınmasını sağlar ve eğer gerekli olursa transfüzyon amacıyla kan
bulunması için yeterli zamanı kazandırır.
İntravenöz Replasman Tedavisi
Kristalloid solüsyonları
• Plazmaya benzer sodyum içerikleri vardır.
• Hücre membranı genellikle sodyumun geçmesine izin vermediği için ekstrasellüler kompartmanda kalırlar.
• Kapiller membran yolu ile vasküler kompartmandan
interstisyel kompartmana geçerler.
• Tüm ekstrasellüler kompartmana dağılırlar.
• Normalde, uygulanan kristalloid hacminin bir çeyreği damar
içi kompartmanda kalır.
KRİSTALLOİD REPLASMAN SOLÜSYONLARININ BİLEŞİMİ
Sıvı
Na+
mmol/L
K+
mmol/L
Ca2+
mmol/L
Clmmol/L
BazmEq/L
Kolloid
ozmotik
basınç
mmHg
Serum fizyolojik
(% 0.9 sodyum klorür)
154
0
0
154
0
0
Dengeli tuz çözeltileri
(Laktatlı Ringer veya
Hartmann solüsyonu)
130-140
4-5
2-3
109-110
28-30
0
Dolaşımdaki kan hacminin (damar içi hacim) tamamlanması için kristalloid
solüsyonlar kaybedilen hacmin en az üç katı olarak verilmelidir.
10
Kolloid solüsyonları
n
n
n
n
Başlangıçta damar kompartmanında kalmaya eğilimlidirler.
Plazma proteinlerini taklit ederek, kanın kalloid ozmotik basıncının devam ettirilmesini veya arttırılmasını sağlarlar.
Replasman sıvıları
Dekstroz (glukoz) solüsyonları sodyum içermezler ve uygun bir replasman
sıvısı değillerdir. Hipovolemi tedavisinde başka bir alternatif olduğu sürece
kullanılmamaları önerilir..
Kristalloid solüsyonlarına göre daha uzun süreli plazma hacim genişlemesi sağlarlar.
Daha küçük infüzyon hacimleri gerektirirler.
KOLLOİD REPLASMAN SOLÜSYONLARININ BİLEŞİMİ
Sıvı
Na+
mmol/L
K+
mmol/L
Ca2+
mmol/L
Clmmol/L
BazmEq/L
Kolloid
ozmotik
basınç
mmHg
Jelatin (üre bağlı):
ör. Haemaccel
145
5.1
6.25
145
Eser
miktarda
27
Jelatin
(süksinillenmiş): ör.
Gelofusine
154
<0.4
<0.4
125
Eser
miktarda
34
Dekstran 70 (%6)
154
0
0
154
0
58
Dekstran 60 (%3)
130
4
2
110
30
22
Hidroksietil nişasta
450/0.7 (%6)
154
0
0
154
0
28
Albumin (% 5)
130-160
<1
D
D
D
27
Normal plazmanın
iyon yapısı
135-145
3.5-5.5
2.2-2.6
97-110
38-44
27
D= Farklı markalarda değişkenlik gösterir
Kolloidler, kristalloidlere göre daha az infüzyon hacmi gerektirirler.
Genellikle kaybedilen kan hacmine eşit miktarlarda verilirler.
Ancak, kapiller geçirgenliğin arttığı durumlarda, dolaşımdan damar
dışına kaçabilir ve yalnızca kısa süreli bir hacim genişletici etki oluştururlar.
11
Replasman sıvıları
Aşağıda belirtilen durumlarda yeterli kan hacminin sağlanması için
ek infüzyonlar gerekebilir:
n
Travma
n
Akut ve kronik sepsis
n
Yanıklar
n
Yılan sokmaları (hemotoksik ve sitotoksik)
Avantajları
KRİSTALLOİDLER
KOLLOİDLER
n
Yan etkisi az
Maliyeti düşük
n
Bulunması kolay
n
n
n
n
Etki süresi daha uzun
Hipovolemiyi düzeltmek
için daha az sıvı gerekir
Kristalloidlerden daha az
yoğun ve hacimli
Dezavantajları
n
n
n
n
n
n
Etki süresi kısa
Ödeme neden olabilirler
Yoğun ve hacimli
Klinik olarak daha
etkin oldukları kanıtlanmamıştır
Maliyeti yüksek
Anaflaktik reaksiyon
riski
Resüsitasyon amacıyla kullanılan kolloid solüsyonların serum fizyolojik (% 0.9 sodyum klorür) veya dengeli tuz solüsyonlarından daha
üstün olduğunu gösteren bir kanıt yoktur.
İdame Sıvıları
n
n
n
n
Deri, akciğerler, dışkı ve idrar ile oluşan normal fizyolojik kayıpların yerine konması için kullanılırlar.
Bir hastanın gereksinimi olan idame sıvısı miktarı, özellikle
gereksinimlerin arttığı ateş, ortam sıcaklığı ve neminin artması gibi durumlarda değişiklik gösterir.
Esas olarak su ve dekstroz solüsyonundan oluşmuşlardır; bazı elektrolitleri içerebilirler.
Tüm idame sıvıları kristalloid solüsyonlarıdır.
İdame sıvılarına örnekler
12
n
% 5 Dekstroz
n
% 0.18 sodyum klorürlü % 4 Dekstroz
Herhangi bir intravenöz infüzyonu uygulamaya başlamadan önce
1. İnfüzyon şişesi veya torbasının kapağının sağlam olup olmadığını kontrol edin.
2. Son kullanma tarihini kontrol edin.
3. Solüsyonun berrak olup olmadığını ve içinde partiküller görünüp görünmediğini kontrol edin.
Replasman sıvıları
Güvenlik
Diğer sıvı uygulama yolları
Sıvı uygulamaları için intravenöz yolun dışında başka yollar da vardır.
Ancak kemik içi yol hariç hiç biri ağır hipovolemik hasta için genellikle uygun değildir.
Kemik içi yol
n
Damar yolunun açılmasının mümkün olmadığı şoktaki bir
çocukta dolaşıma hızlı erişim sağlar.
n
Sıvılar, kan ve bazı ilaçlar bu yol kullanılarak verilebilir.
n
Ağır hipovolemideki hastalar için uygundur.
Oral ve nazogastrik yol
n
Oral yolun kontrendike olmadığı hafif hipovolemik hastalarda kullanılabilir.
n
Aşağıda sayılan durumlardaki hastalarda kullanılmamalıdır:
Ağır hipovolemik ise
Bilinci kapalı ise
Gastrointestinal lezyon varlığında veya barsak hareketlerinin azaldığı durumlarda
Hemen uygulanması planlanan genel anestezi ve
cerrahi öncesi
Oral rehidrasyon sıvısı için WHO/UNICEF formülü
Bir litre içme suyunun içinde eritin
Sodyum klorür (sofra tuzu)
3.5 g
Sodyum bikarbonat (karbonat)
2.5 g
Potasyum klorür (muz veya gazı kaçmış kolalı içecek)
1.5 g
Glukoz (şeker)
20.0 g
Sonuç konsantrasyonları
Na+ 90 mmol/L K+ 20 mmol/L Cl- 80 mmol/L Glukoz 110 mmol/L
13
Replasman sıvıları
Rektal Yol
n
Ağır dehidratasyonu olan hastalar için uygun değildir.
n
Sıvıların emilimi kolaydır.
n
n
n
n
Hidrasyon tamamlandığında sıvılar dışarı atılarak emilim
sonlandırılır.
Solüsyon şişesi veya torbasına bağlı plastik veya kauçuk
lavman tüpünün rektuma yerleştirilmesi ile uygulanırlar.
Gerekli olduğunda sıvı akış hızı infüzyon seti yardımı ile kontrol edilir.
Kullanılan sıvıların steril olması gerekmez; bir çay kaşığı sofra tuzu eklenmiş bir litre temiz içme suyu etkili ve güvenli bir
rektal rehidrasyon solüsyonudur.
Cilt altı yolu
n
n
n
n
14
Diğer uygulama yollarının bulunamadığı hallerde nadir olarak
kullanılabilir.
Aşırı hipovolemik hastalar için uygun değildir.
Bir iğne veya kanül cilt altı dokulara (tercih edilen bölge karın
duvarıdır) yerleştirilir ve steril sıvılar standart şekilde uygulanır.
Dekstroz içeren solüsyonlar dokuların şişmesine neden olur,
bu nedenle cilt altına verilmemelidir.
SERUM FİZYOLOJİK (% 0.9 SODYUM KLORÜR)
İnfeksiyon riski
Yok
Endikasyonları
Kan hacmi ve diğer ekstrasellüler kayıpların
yerine konması
n
Lokal ödemin patolojiyi arttıracağı kafa
travması gibi durumlarda dikkatli olunmalıdır
n
Sıvı yüklenmesi ve kalp yetersizliğine neden olabilir
Dikkat edilmesi gereken
noktalar
Kontrendikasyonları
Belirgin böbrek yetersizliği olan hastalarda
kullanmayın
Yan etkileri
Büyük hacimler kullanıldığında doku ödemi
meydana gelebilir
Doz
Kaybedilen kan hacminin en az üç katı
Replasman sıvıları
Kristalloid solüsyonlar
DENGELİ TUZ SOLÜSYONLARI
Örnekler
n
n
Laktatlı Ringer
Hartmann solüsyonu
İnfeksiyon riski
Endikasyonları
Yok
Kan hacmi ve diğer ekstrasellüler kayıpların
yerine konması
Dikkat edilmesi gereken nokta- n Lokal ödemin patolojiyi arttıracağı kafa
travması gibi durumlarda dikkatli olunmalar
lıdır
n
Sıvı yüklenmesi ve kalp yetersizliğine
neden olabilir
Kontrendikasyonları
Belirgin böbrek yetersizliği olan hastalarda
kullanmayın
Yan etkileri
Büyük hacimler kullanıldığında doku ödemi
meydana gelebilir
Doz
Kaybedilen kan hacminin en az üç katı
15
Replasman sıvıları
DEKSTROZ VE ELEKTROLİT SOLÜSYONLARI
Örnekler
n
n
n
Endikasyonları
% 0.18 sodyum klorür içinde % 4.3
dekstroz
% 0.45 sodyum klorür içinde % 2.5
dekstroz
Yarım güçlü Darrow solüsyonu içinde
% 2.5 Dekstroz
Genelde idame sıvıları olarak kullanılırlar,
ancak daha yüksek konsantrasyonlarda
sodyum içerenleri gerektiğinde replasman
sıvısı olarak kullanılabilirler
Not
Yarım güçlü Darrow solüsyonu içinde % 2.5 Dekstroz solüsyonu gastroenteritli
çocuklarda oluşan dehidratasyon ve elektrolit bozukluklarını tedavi etmek için
kullanılır.
Bu amaçla kullanılmak üzere çeşitli ürünler geliştirilmiştir. Elinizdeki ürünün
aşağıdakileri içerdiğine emin olmalısınız:
16
n
Dekstroz
% 2.5
n
Sodyum
60 mmol/L
n
Potasyum
17 mmol/L
n
Klorür
52 mmol/L
n
Laktat
25 mmol/L
Plazmadan elde edilen kolloidler donör kanı veya plazmasından hazırlanırlar.
Bunlar:
n
Plazma
n
Taze donmuş plazma
n
Sıvı plazma
n
Dondurularak kurutulmuş plazma
n
Albumin
Bu ürünler basit bir replasman sıvısı olarak kullanılmamalıdırlar. Tam
kanla aynı düzeyde HIV veya hepatit gibi infeksiyonların bulaştırma riski taşırlar. Genel olarak kristalloid ve yapay kolloidlere oranla daha pahalıdırlar.
Bakınız sayfa 29-30 ve 32.
Replasman sıvıları
Plazmadan kökenli (doğal) kolloid solüsyonları
Yapay kolloid solüsyonları
JELATİNLER (Haemaccel, Gelofusine)
İnfeksiyon riski
Bugüne kadar bilinmiyor
Endikasyonları
Kan hacminin yerine konması
Dikkat edilmesi gereken noktalar n Kalp yetersizliğini ağırlaştırabilir
n
Böbrek fonksiyon bozukluğunda dikkatli
olunmalı
n
Haemaccel içerdiği yüksek kalsiyum
konsantrasyonu nedeniyle sitratlı kan ile
karıştırılmamalıdır
Kontrendikasyonları
Yerleşmiş böbrek yetersizliği olan hastalarda
kullanılmamalıdır
Yan etkileri
n
Histamin salgılanmasına bağlı minör
allerjik reaksiyonlar
n
Kanama zamanını geçici olarak uzatabilir
n
Nadir de olsa ağır anafilaktik reaksiyonlar da dahil olmak üzere aşırı duyarlık
reaksiyonları gelişebilir
Doz
Bilinen doz limiti yoktur
17
Replasman sıvıları
DEKSTRAN 60 ve DEKSTRAN 70
İnfeksiyon riski
Endikasyonları
Yok
n
n
Dikkat edilmesi gereken noktalar
n
Kan hacminin yerine konması
Ameliyat sonrası venöz tromboz
profilaksisi
Pıhtılaşma bozuklukları oluşturabilir
Trombosit agregasyonu bozulabilir
n
Bazı preparatları kan uygunluk (çapraz
karşılaştırma) testlerini bozabilir
Bilinen hemostaz ve pıhtılaşma bozukluğu
olan hastalarda kullanılmamalıdır
n
Minör allerjik reaksiyonlar
n
Kanama zamanını geçici olarak uzatabilir
n
Nadir de olsa ağır anafilaktik reaksiyonlar
da dahil olmak üzere aşırı duyarlık reaksiyonları gelişebilir. Bu reaksiyonlar, bulunabilirse infüzyondan hemen önce 20 ml
Dextran 1 verilerek engellenebilir
n
Dextran 60: 24 saatte 50 ml/kg’ı geçmemelidir
n
Dextran 70: 24 saatte 25 ml/kg’ı geçmemelidir
n
Kontrendikasyonları
Yan etkileri
Doz
DEXTRAN 40 ve DEXTRAN 110
Replasman sıvısı olarak önerilmezler.
18
İnfeksiyon riski
Endikasyonları
Dikkat edilmesi gereken
noktalar
Yok
n
n
Sıvı yüklenmesi ile kalp yetersizliğini ağırlaştırabilir
n
Bilinen hemostaz ve pıhtılaşma bozukluğu
olan hastalarda kullanılmamalıdır
n
Yerleşmiş böbrek yetersizliği olan hastalarda
kullanılmamalıdır
n
Histamin salgılanmasına bağlı minör allerjik
reaksiyonlar
n
Kanama zamanını geçici olarak uzatabilir
n
Nadir de olsa ağır anafilaktik reaksiyonlar da
dahil olmak üzere aşırı duyarlık reaksiyonları
gelişebilir
n
Serum amilaz düzeyleri hafifçe yükselebilir
n
HES retiküloendotelyal sistem hücreleri tarafından tutulur; bunun uzun vadeli etkileri bilinmemektedir
24 saatte 20 ml/kg’ı geçmemelidir
n
Kontrendikasyonları
Yan etkileri
Doz
Kan hacminin yerine konması
Pıhtılaşma bozuklukları oluşabilir
Replasman sıvıları
HİDROKSİETİL NİŞASTA (Hetastarch veya HES)
19
20
Replasman sıvıları
Notlar
Kan Ürünleri
Hülya Bilgen
Anahtar noktalar
1.
Doğru kullanıldığında güvenli kan ürünleri hayat kurtarıcıdır. Bununla beraber, kalite standartlarının yüksek olduğu yerlerde bile,
transfüzyon bazı riskler taşır. Eğer standartlar yetersiz ya da tutarsız ise, transfüzyon aşırı derecede riskli olabilir.
2.
Hiçbir kan ve kan ürünü ülkenin kanunlarına göre zorunlu sayılan
testler yapılmadan kullanılmamalıdır
3.
Her ünite için ABO ve Rh grubu belirlenmeli ve etiketlenmelidir.
4.
Tam kan akut kanamada beraberinde hipovolemiyi de düzeltmek
gerektiğinde eritrositleri yerine koymak için transfüze edilebilir
5.
Kanın bileşenlerine ayrılarak hazırlanması tek bir kan bağışından
iki ya da üç hastanın tedavisine olanak sağlar ve aynı zamanda
tam kanın içindeki hastaya gerekmeyen transfüzyon elementlerinin
de verilmesini önler. Kan bileşenleri aferez ile de elde edilebilir.
6.
Plazma tam kan içinde bulunan çoğu infeksiyonu bulaştırabilir ve
transfüzyonu için çok az endikasyon vardır
7.
Birçok kişinin büyük hacimlerdeki plazma bağışları farmasötik üreticiler tarafından işlenerek plazma türevleri elde edilir. Bu işlemde
kullanılan plazmalar infeksiyon bulaşını minimale indirmek için havuzlanmadan önce tek tek test edilmelidir.
8.
Rekombinant DNA teknolojisi ile elde edilen Faktör VIII, Faktör IX
ve immünoglobulinler hastaya infeksiyon bulaştırma riski taşımadıklarından daha sık tercih edilirler. Bununla beraber, maliyetleri
yüksektir ve bu preparatlar ile bildirilen bazı komplikasyonlar vardır.
21
Kan ürünleri
TANIMLAR
Kan ürünü
İnsan kanından hazırlanan tedavi edici herhangi
bir madde
Tam kan
Antikoagülanlı koruyucu sıvı içeren onaylanmış
bir torbaya toplanmış ayrıştırılmamış kan
Kan Bileşenleri
1. Tam kandan ayrıştırılarak elde edilen kan
bileşen örnekleri şunlardır:
n
Eritrosit konsantresi
n
Eritrosit süspansiyonu
n
Plazma
n
Trombosit konsantresi
2. Aferez1 ile toplanan plazma veya trombosit
3. Kriyopresipitat ,taze donmuş plazmadan toplanır: Faktör VIII ve fibrinojenden zengindir.
Plazma Türevleri
Farmasötik üretim koşullarında üretilen insan
plazma proteinleri, örneğin:
n
Albumin
n
Koagülasyon faktör konsantreleri
n
İmmünoglobulinler
Not
1 Aferez : mekanik bir metod ile donörden plazma veya trombositleri toplama
Plazma türevlerinin bulaş riskini azaltmak için ısı yada kimyasal işleme tabi
tutulması lipid zarfa sahip virüslere karşı çok etkilidir :
- HIV –1 ve 2
- Hepatit B ve C
- HTLV I ve II
2
Lipid zarfı olmayan hepatit A ve insan parvovirus B19 da daha az etkilidir.
22
Kan ürünleri
Tam kan
TAM KAN (CPD- Adenin-1)
450 ml tam kan donasyonu içeriği
Tanım
Total hacim 510 ml’ye kadar olabilir (hacim yerel uygulamalar doğrultusunda değişiklik gösterebilir)
n
450 ml donör kanı
n
63 ml antikoagulan solüsyon
n
Hemoglobin yaklaşık 12 gr/ dl
n
Hematokrit %35-45
n
Fonksiyonel olmayan trombositler
n
Labil koagülasyon faktörleri (V ve VII) yoktur
Ünite
Bir donasyon, ünite ya da torba olarak da adlandırılır.
İnfeksiyon riski
Sterilize edilmediğinden plazma ya da hücrelerde bulunabilecek HIV 1, HIV 2, hepatit B, hepatit C, diğer hepatit
virüsleri, sifiliz, malarya ve Chagas hastalığını tarayan
rutin testler ile saptanamayan herhangi bir ajanın bulaşı
mümkündür.
Saklama
n
+2°C ile + 6°C arasında, alarmlı ve ısı kontrollü,
onaylı bir kan merkezi dolabında saklanmalı
n
+2 °C ile + 6°C arasında muhafaza sırasında eritrosit
metabolizmasından kaynaklanan içerik/bileşim değişiklikleri olur
n
Buzdolabından çıkartıldıktan sonra 30 dakika içinde
transfüzyona başlanmalıdır
Endikasyonlar
n
Hipovolemi oluşturan akut kan kaybında eritrosit
replasmanı amaçlı
n
‘Exchange’ transfüzyon ( Kan değişimi)
n
Eritrosit süspansiyonu ve konsantreleri temin edilemeyen ancak eritrosit transfüzyonu gerektiren hastalar
Kontrendikasyonlar Aşağıdaki durumların varlığında dolaşım yüklenmesi
riski vardır:
n
Kronik Anemi
n
Kalp Yetersizliği
Uygulama
n
Alıcı ile ABO ve RhD uygun olmalı
n
Kan torbasına asla herhangi bir tıbbi ilaç eklenmemeli
n
Transfüzyon 4 saat içinde bitirilmeli
23
Kan ürünleri
Kan bileşenleri
ERİTROSİT KONSANTRESİ ( “plazması azaltılmış kan”)
Tanım
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Uygulama
Plazmasının çoğu uzaklaştırılmış 150 200 ml eritrosit
n
Hemoglobin yaklaşık 20 gr/ 100 ml ( bir
ünitede en az 45 gram)
n
Hematokrit %55- %75
Bir donasyon
Tam kan gibi
Tam kan gibi
n
Anemik hastalarda eritrosit replasmanı
n
Akut kan kaybında kristaloid ve
replasman sıvıları ile beraber kullanım
n
Tam kan gibi
n
Transfüzyon akışını arttırmak için Y tipi
infüzyon setinden 50-100 ml serum fizyolojik eklenebilir.
n
ERİTROSİT SÜSPANSİYONU
Tanım
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Kontrendikasyonlar
Uygulama
24
100 ml normal salin, adenin, glukoz,
mannitol (SAG-M) veya eşdeğer ek solüsyon eklenmiş minimal plazma içeren
150-200 ml eritrosit
n
Hemoglobin yaklaşık 15 gr/ 100 ml (bir
ünitede en az 45 gram)
n
Hematokrit %50-70
Bir donasyon
Tam kan gibi
Tam kan gibi
Eritrosit konsantresindeki gibi
Yenidoğanların kan değişim (exchange)
transfüzyonlarında önerilmez. Ek solüsyon;
plazma, % 45 albumin, kristalloid sıvı veya
serum fizyolojik ile değiştirilebilir.
n
Tam kan gibi
n
Eritrosit konsantresi ya da tam kandan
daha iyi akım hızı sağlanır.
n
Tanım
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Kontrendikasyonlar
Uygulama
Kan ürünleri
Alternatifler
Lökosit filtresi kullanılarak filtrelenmiş olarak hazırlanan bir ünitede < 5 x 106 lökosit bulunduran eritrosit süspansiyonu ya da konsantresi
n
Hemoglobin veya hematokrit konsantrasyonu
ürünün tam kan, eritrosit süspansiyonu ya da eritrosit konsantresi olmasına göre değişkenlik gösterir.
n
Lökosit azaltılması sitomegalovirüs (CMV) bulaş
riskini anlamlı şekilde azaltır.
Bir donasyon
Tam kandaki gibi
Üretim yöntemine göre değişir: Kan merkezine danışınız.
n
Tekrarlayan transfüzyon alan hastalarda lökosit
immünizasyon riskini en aza indirir; ancak bunun
için hastaya verilen tüm kan bileşenleri lökositten
fakir olmalıdır.
n
Özel durumlarda CMV geçiş riskini azaltır (Bakınız
sayfa 100 ve 147)
n
Eritrosit transfüzyonu ile daha önce iki ya da daha
fazla ateşli reaksiyon geçiren hastalar
n
Graft versus Host hastalığını önlemeyecektir:
Bunun için kan bileşenleri uygun merkezlerde
25-30 Gy ışınlanmalıdır.
n
Tam kan gibi
n
Lökositi azaltılmış ürünler hazırlanamıyorsa transfüzyon sırasında lökosit filtresi de kullanılabilir.
n
‘Buffy coat’u alınmış tam kan ya da eritrosit süspansiyonu genellikle hemolitik olmayan febril reaksiyonları önlemede etkilidir.
n
Kan merkezi ‘buffy coat’u, kan ürününü hasta
yatak başına göndermeden hemen önce steril bir
çevrede uzaklaştırmalıdır.
n
Transfüzyon, kan merkezinden kanın çıkışından
sonra 30 dakika içinde başlamalı ve mümkünse lökosit filtresi kullanılmalıdır.
n
Transfüzyon 4 saat içinde tamamlanmalıdır.
n
Kan
Kan ürünleri
ürünleri
LÖKOSİTİ AZALTILMIŞ ERİTROSİTLER
TROMBOSİT KONSANTRESİ ( Tam kan donasyonlarından hazırlanmış)
25
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Kontrendikasyonlar
Dozaj
26
50-60 ml plazma hacmi içindeki tek donör ünitesi
aşağıdaki özelliklere sahip olmalıdır:
n
En az 55 x 109 trombosit
n
<1.2 x 109 eritrosit
n
<0.12 x 109 lökosit
İki şekilde elde edilir:
n
Tek donör ünitesi : bir donasyondan elde
edilen trombositler
n
Havuzlanmış ünite : 4-6 donörden hazırlanmış üniteler en az 240 x 109 trombosit içerecek erişkin dozu şeklinde bir torba içine “havuzlanır”.
n
Tam kandaki gibi, fakat bir normal erişkin
dozu 4-6 donöre maruz kalınmayı gerektirir.
n
Bakteriyel kontaminasyon havuzlanmış ürünlerin %1’ini etkiler.
n
Daha uzun süreli saklamaya uygun ve onaylı
torbalarda olmadığı sürece 20-24°C de ajitasyonda/sallanarak 72 saate kadar; 2-6°C de
saklamayın.
n
Daha uzun süreli saklama alıcada bakteriyel
proliferasyon ve septisemi riskini arttırır.
n
Trombositopeni ve trombosit fonksiyon bozukluğuna bağlı kanamalarda
n
Kemik
iliği
yetersizliğinde
görülen
trombositopeniye bağlı kanamaların önlenmesinde
n
Cerrahi hastalarda preoperatif ciddi trombosit
yetersizliği olmadığı sürece kanamayı önlemek için genellikle endike değildir.
n
İdyopatik trombositopenik purpura (İTP)
- Trombotik trombositopenik purpura
(TTP)
- Tedavi
edilmemiş
dissemine
intravasküler koagülopati (DİK)
- Septisemiye bağlı trombositopenide
tedavi
başlamadan
önce
ve
hipersplenizm olgularında endike değildir.
n
Her 10 kg vücut ağırlığı için 1 ünite trombosit
konsantresi : 60-70 kg erişkinde, en az 240 x
Kan ürünleri
Tanım
n
Uygulama
Kan ürünleri
Komplikasyonlar
109 trombosit içeren 4-6 tek donör üniteleri
trombosit sayısını 20-40 x 109/ L arttırmalıdır.
Artış eğer hastada :
- Splenomegali
- Dissemine intravasküler koagülasyon
- Septisemi varsa daha az olacaktır.
Bakteriyel proliferasyon riski nedeniyle havuzlanmış trombositler en kısa sürede, genellikle
havuzlandıktan sonraki ilk 4 saat içinde infüze
edilmelidirler.
n
Trombosit fonksiyonlarını bozacağından
trombositler asla buzdolabına konmamalıdır.
n
Havuzlanmış trombositler yeni standart bir
kan verme setiyle takılmalıdır.
n
Trombositler için kan verme seti dışında özel
bir infüzyon setine ihtiyaç yoktur.
n
30 dakikalık bir zaman içinde infüze edilmelidir.
n
Doğurganlık çağında Rh D negatif bir bayana
Rh D pozitif trombosit konsantresi verilmemelidir.
n
Mümkün olduğunca ABO uygun trombosit
süspansiyonu verilmelidir.
Hemolitik olmayan febril ve allerjik ürtikeryal
reaksiyonlar özellikle multipl transfüzyon alanlarda seyrek değildir (tedavi için sayfa 62-63’e
bakınız).
n
TROMBOSİT KONSANTRESİ ( Tromboferez ile elde edilmiş)
27
Tanım
Hacim 150-300 ml
Trombosit içeriği 150-900 x 109; 3-10
ünite tek donasyona eşdeğer
n
Trombosit içeriği, plazma hacmi ve
lökosit miktarı uygulanan toplama yöntemine bağlı olarak değişiklik gösterir.
Tek donörden hücre ayırıcı cihaz kullanılarak hazırlanan bir torba trombosit konsantresi
Tam kandaki gibi
Daha uzun süreli saklamaya uygun kabul
görmüş torbalarda olmadığı sürece 20-24°C
de ajitasyonda 72 saate kadar;
2-6°C de saklamayın
Daha uzun süreli saklama alıcada bakteriyel
proliferasyon ve septisemi riskini arttırır.
n
Genellikle tam kandan elde edilen
trombosit konsantreleri ile eşdeğer dozdadır.
n
Eğer hasta için özellikli bir donör gerekiyorsa seçilen donörden birçok doz
sağlanabilir.
Tek bir donörden aferez ile elde edilen bir
torba trombosit konsantresi genellikle 1
tedavi dozuna eşdeğerdir.
Tam kandan elde edilen trombositler gibidir,
ancak ABO uygunluğu daha önemlidir:
Trombositleri süspanse etmek için kullanılan
donör plazmasındaki yüksek titrede bulunan
Anti-A ya da anti-B antikorları alıcının eritrositlerinde hemolize yol açabilir.
n
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Dozaj
Uygulama
TAZE DONMUŞ PLAZMA
Tanım
28
n
Tam kan donasyonunu izleyen ilk 6 saat içinde
Kan ürünleri
n
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Dikkat edilmesi gereken noktalar
Kan ürünleri
Dozaj
Uygulama
tam kandan ayrılmış ve hızla -25°C ya da daha alt
ısıda soğutularak hazırlanmış plazmayı içeren torba
n
Normal plazma düzeylerinde stabil koagülasyon
faktörleri, albumin ve immünglobulin içerir.
n
Faktör VIII düzeyi normal taze plazma düzeyinin
%70’i kadardır.
n
Normal torba 200-300 ml hacimdedir.
n
Çocuklar için daha küçük hacimler hazırlanabilir.
n
Eğer işleme tabi tutulmuyorsa tam kan gibidir.
n
Metilen mavisi/ ultraviyole ışık gibi inaktivasyon
uygulanıyorsa çok düşük risk vardır (bakınız virüs
“inaktive edilmiş” plazma).
n
-25°C ve daha altı ısıda 1 yıl süreyle
n
Kullanılmadan önce kan merkezinde plazma eritici
cihazlar ile 30-37°C arasında eritilmelidir. Daha
yüksek ısılar koagülasyon faktörlerini ve proteinleri
bozar.
n
Eritildikten sonra buzdolabında +2°C ile +6°C
arasında saklanmalıdır.
n
Multipl koagülasyon faktör eksikliklerinin yerine
konması
- Karaciğer hastalığı
- Warfarin (antikoagülan) aşırı dozu
- Masif transfüzyon alan hastalarda
koagülasyon faktör düzey düşüklükleri
n
Dissemine intravasküler koagülasyon (DİK)
n
Trombotik trombositopenik purpura (TTP)
n
Özellikle hızlı infüzyonlarda akut allerjik reaksiyonlar seyrek değildir.
n
Ciddi hayatı tehdit eden anafilaktik reaksiyonlar
oluşabilir.
n
Tek başına hipovolemi kullanım endikasyonu
değildir.
Başlangıç dozu 15 ml/ kg’dır.
n
Alıcıda hemoliz riskinden kaçınmak için ABO
uygun olmalıdır.
29
n
n
n
Uygunluk/çapraz karşılaştırma testi gerekmez.
Eritildikten sonra standart kan verme seti kullanarak hemen infüze edilmelidir.
Labil koagülasyon faktörleri hızla parçalanır;
eritildikten sonra 6 saat içinde kullanılmalıdır.
SIVI PLAZMA
Tanım
n
n
Tam kandan ayrılmış ve + 4°C’de saklanmış
plazma
Labil koagülasyon faktörleri ( Faktör V ve VIII)
bulunmaz.
DONDURULARAK KURUTULMUŞ HAVUZLANMIŞ PLAZMA
Tanım
İnfeksiyon riski
Birçok donörden elde edilen plazma dondurulup
kurutulmadan önce havuzlanır.
n
Virüs inaktivasyonu yoktur; o yüzden transfüzyonla geçen infeksiyon riski birkaç kat artmıştır.
n
Kullanılmaması gereken eski bir üründür.
KRİYOPRESİPİTATI ALINMIŞ PLAZMA
Tanım
Fibrinojen ve Faktör VIII’in yaklaşık yarısı
kriyopresipitat olarak alınmış, fakat diğer tüm plazma bileşenlerini içeren plazma
VİRÜS “İNAKTİVE” EDİLMİŞ PLAZMA
İnfeksiyon riski
HIV, hepatit B ve hepatit C riskini azaltmak için
Metilen mavisi/U.V. ışık ile muamele görmüş
plazma
n
Klasik plazmaya göre bu plazmanın maliyeti
oldukça yüksektir.
Hepatit A ve insan parvovirüs B19 gibi diğer virüslerde “inaktivasyon” daha az etkilidir.
n
KRİYOPRESİPİTAT
Tanım
30
n
Taze donmuş plazmanın +4°C ‘de kontrollü
olarak eritilmesi sırasında oluşan presipitatın 10-
Kan ürünleri
Tanım
20 ml plazma içinde süspansiyonu ile hazırlanır.
Bağış tam kanındaki fibrinojen ve Faktör VIII’in
yaklaşık yarısını içerir : Örn. Faktör VIII : 80-100
İÜ/ torba; fibrinojen : 150-300 mg/ torba
Genellikle tek donör ya da 6 veya daha fazla
donörden hazvuzlanmış plazma torbaları halinde
sağlanır.
Plazmadaki gibidir, fakat bir erişkin dozu en az 6
farklı donöre maruz kalmayı gerektirir.
n
-25°C veya daha soğukta 1 yıla kadar
n
Aşağıdaki kalıtsal faktör eksikliklerinin tedavisinde FVIII konsantresine bir alternatif olarak kullanılır:
- Von Willebrand Faktör eksikliğinde (von
Willebrand Hastalığı)
- Faktör VIII eksikliğinde (hemofili A)
- Faktör XIII eksikliğinde
n
Kazanılmış koagülopatilerde (örn. DİK) fibrinojen
kaynağı olarak kullanılır.
n
Mümkünse ABO uygun ürün kullanılmalıdır.
n
Transfüzyon öncesi uygunluk (çapraz karşılaştırma) testi gerekmez.
n
Eritildikten sonra standart kan verme setiyle
mümkün olduğu kadar erken transfüze edilmelidir.
n
Eritildikten sonra 6 saat içinde infüze edilmelidir.
n
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Kan ürünleri
Uygulama
Plazma türevleri
31
İNSAN ALBUMİN SOLÜSYONU
Ürünler
İnfeksiyon riski
Endikasyonlar
Dikkat edilmesi
gereken noktalar
Kontrendikasyonlar
Uygulama
Donasyon ile elde edilen büyük miktarlardaki plazma
havuzlarından fraksinasyon ile elde edilir.
n
% 5 albumin: 50 mg/ml albumin içerir.
n
% 20 albumin: 200 mg /ml albumin içerir.
n
%25 albumin: 250 mg/ml albumin içerir.
n
Stabil plazma protein solüsyonu (SPSS) ve plazma
protein fraksiyonu (PPF): %5 albuminle eşdeğer
albumin içerir.
Standartlara uygun üretilenler viral infeksiyon riski taşımaz.
n
Terapötik plazma değişiminde replasman sıvısı olarak : %5 albumin kullanın.
n
Hipoproteinemili hastalarda diüretiğe dirençli ödem
tedavisi: örn.nefrotik sendrom ya da asit. Diüretik ile
beraber %20 ‘lik albumin kullanın.
n
Her ne kadar %5 lik albumin şimdi çok geniş bir
kullanım endikasyonuna ( volüm replasmanı, yanıklar
ve hipoalbunemi) sahip ise de akut plazma
replasmanında serum fizyolojik ya da diğer kristaloid
sıvılarına üstünlüğünü kanıtlayan veri yokur.
%20’lik albumin uygulaması pulmoner ödem riski ile
beraber intravasküler hacmin akut olarak genişlemesine
neden olabilir.
İntravasküler beslenme için kullanmayın: esansiyel
aminoasitler açısından yetersiz ve pahalı bir kaynaktır.
n
Uygunluk testi gerektirmez.
n
Filtre gerekmez.
KOAGÜLASYON FAKTÖRLERİ
Faktör VIII konsantresi
Tanım
n
Donör plazmalarının büyük havuzlarından elde edil-
32
Kan ürünleri
Tanım
miş yarı saflıkta Faktör VIII
Faktör VIII 0.5-20 IU /mg protein arasındadır, daha
yüksek aktiviteli preperatlar hazırlanabilir.
n
Belirli ülkelerde lisans almış ürünlerin tümü (örn.USA
ve Avrupa Birliği ülkeleri) virüs bulaş riskini azaltmak
için ısı ya da kimyasallarla muamele edilmiştir.
Dondurularak kurutulmuş flakonların protein içerikleri
etiketlerinde mevcuttur, genellikle 1 flakon yaklaşık 250
IU Faktör VIII içerir.
Yeni yöntemlerle virüs inaktive edilmiş ürünler HIV,
HTLV, hepatit C ve lipid zarfı olan diğer virüsleri geçirmemekle beraber lipid zarfı olmayan hepatit A ve
parvovirüse karşı daha az etkilidir.
Üretici firmanın başka bir uyarısı yoksa +2 0 C ile +6 0C
arasında üzerinde belirtilen son kullanma tarihine kadardır.
n
Hemofili A tedavisi
n
Von Willebrand hastalığı tedavisi : Sadece von
Willebrand faktörü içeren ürünleri kullanın.
Bakınız sayfa 113
n
Üretici talimatlarına göre sulandırın.
n
Toz eritildiğinde oluşan solüsyonu filtreli iğne ile
aktardıktan sonra standart infüzyon seti kullanarak 2
saat içinde infüze edin.
n
Kriyopresipitat , taze donmuş plazma
n
Rekombinant DNA teknolojisi kullanılarak in vitro
hazırlanmış faktör VIII ticari preparatları bulunmaktadır. Plazmadan elde edilen Faktör VIII preparatları ile
klinik olarak eşdeğerdir ama plazma donörlerinden
geçebilecek infeksiyon riskini taşımamaktadır.
n
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Dozaj
Uygulama
Kan ürünleri
Alternatifler
FAKTÖR IX İÇEREN PLAZMA ÜRÜNLERİ
Protrombin kompleks kansantresi (PCC)
33
Faktör IX konsantresi
Tanım
Ünite
İnfeksiyon riski
Saklama
Endikasyonlar
Kontrendikasyonlar
Dozaj
Uygulama
Alternatifler
İçerik
PCC
Faktör IX
n
Faktör II, IX ve X
√
√
n
Sadece Faktör IX
√
n
Bazı preparatlar
Faktör XII de içerir √
Dondurularak kurutulmuş protein, içeriği flakonların
üzerinde etiketlenmiştir, flakonlar genellikle 350-600
IU Faktör IX içerir.
Faktör VIII’dekine benzer
Faktör VIII’dekine benzer
n
Hemofili B Tedavisi
(Christmas hastalığı) √
√
n
Uzun protrombin
√
zamanının kısa
sürede düzeltilmesi
PCC’in karaciğer hastalığı olanlar ile trombotik
eğilimi olanlarda kullanılması önerilmez.
Bakınız sayfa 114
Faktör VIII gibi
Plazma
Hemofili B tedavisinde yakında in vitro rekombinant DNA yöntemleri ile Faktör
IX preparatları kullanıma sunulacaktır.
Tanım
İnfeksiyon riski
Endikasyonlar
Isı ile muamele edilmiş yarı aktif koagülasyon faktörlerini içeren plazma fraksiyonu
Isı ile muamele edilmiş diğer ürünler gibidir.
Sadece Faktör VIII inhibitörlü hastalarda kullanılır.
Uygulama
Yalnız uzman önerisi ile kullanılmalıdır.
İMMÜNOGLOBULİNLER
Kas içi kullanım için immünoglobulinler
Tanım
Plazmanın IgG antikor bileşenini içeren konsantre edilmiş solüsyon
34
Kan ürünleri
FAKTÖR VIII İNHİBİTÖRLÜ HASTALAR İÇİN KOAGÜLASYON FAKTÖR
ÜRÜNLERİ
Hazırlama
İnfeksiyon riski
Endikasyonlar
Uygulama
Standart ya da normal immünoglobulin : Geniş
havuzlanmış donasyonlardan hazırlanır ve donör
topluluğunun maruz kaldığı infeksiyonlara karşı
geliştirdiği antikorları içerir.
İntramusküler immünoglobulinler ile virüs
infeksiyon geçişi bildirilmemiştir.
n
Hiperimmün ya da spesifik immünoglobulin :
İnfeksiyon ajanlarına karşı spesifik antikorları
yüksek titrede bulunduran kişilerden elde edilir: Örn. hepatit B, kuduz, tetanoz antikorları
n
Spesifik infeksiyonların önlenmesi
n
İmmün yetersizlik durumların tedavisi
Ciddi reaksiyon oluşacağından İV olarak kullanılmaz.
Anti –RhD İmmünoglobulin ( Anti -D RhIG)
Tanım
Daha önce immünize olmuş plazmalarında yüksek düzeyde anti-D antikor bulunan kişilerden
hazırlanır.
Endikasyonlar
Rh D negatif annelerde yenidoğan hemolitik
hastalığını önleme (Bakınız sayfa 132-134)
İntravenöz İmmünoglobulin
Tanım
İntramüsküler preparata benzer, ancak İV
uygulanımı daha güvenli kılmak için ek işleme tabi
tutulmuştur.
Endikasyonlar
n
İdyopatik otoimmün trombositopenik purpura
ve diğer bazı immün bozukluklar
n
İmmün yetersizlik durumlarının tedavileri
n
Hipogamaglobulinemi
n
HIV bağlantılı hastalık
35
36
Kan ürünleri
Notlar
Klinik transfüzyon
uygulamaları
M. Cem Ar
Anahtar noktalar
1.
Hastaneler klinik transfüzyon sürecinin her aşaması için uygulama
standartlarına sahip olmalıdır. Hastane çalışanları bu standartları
izleyecek şekilde eğitilmelidir.
2.
Transfüzyon amaçlı hazırlanan kan ürünlerinin güvenilirliğini sağlamada klinisyenler ile kan bankası çalışanları arasında açık bir iletişim ve işbirliği esastır.
3.
Hastadan gelen kan örneğine ait etiket bilgilerinin ve kan ürünü istek formunun tam ve doğru olarak doldurulmadığı durumlarda kan
bankası istenen kan ürününü vermemelidir.
4.
İşlev kaybı ve bakteriyel bulaşın engellenebilmesi için kan ürünleri
nakledilirken ve transfüzyon öncesi kliniklerde bekletilirken doğru
saklama koşullarının sağlanmasına özen gösterilmelidir.
5.
Uygunsuz kan ürünü transfüzyonu kimi zaman ölümle sonuçlanabilecek akut transfüzyon reaksiyonlarının en sık nedenidir. Kanın
güvenli olarak transfüze edilmesi için:
n
n
n
6.
Hastaya ait kimlik bilgileri, tam ve doğru olarak kaydedilmelidir.
Test için alınan kan örneği üzerine hastaya ait kimlik bilgileri
doğru olarak yazılmalıdır.
Transfüzyon öncesi doğru kanın doğru hastaya gittiğinden
emin olmak için son bir kez daha hasta bilgileri ile kan ürünü
torbası üzerindeki bilgiler karşılaştırılmalıdır.
Kan transfüzyonu öncesinde, esnasında ve işlem sonrasında hasta
eğitimli personel tarafından takip edilmelidir.
37
Klinik transfüzyon uygulamaları
38
Doğru hastaya doğru kanın doğru
zamanda temini
Bir kez transfüzyon kararı alındıktan sonra transfüzyon sürecinde
klinik görev alan herkes doğru kan ürünün doğru hastaya zamanında
ulaşmasından sorumludur.
Transfüzyon uygulamaları yapılan tüm hastanelerde kan ve kan ürünlerinin klinik kullanımı ile ilgili ulusal kılavuzlar esas alınmalıdır. Ulusal kılavuzların bulunmadığı durumlarda her hastane kendi yerel
kılavuzlarını oluşturmalı ve bir transfüzyon komitesi kurarak kanın
klinik kullanımını denetlemeli, transfüzyona ait herhangi bir erken
veya geç reaksiyonu irdelemelidir.
Her hastane aşağıda belirtilen noktaların sağlanmış olmasına özen
göstermelidir:
1. Kan istem formu.
2. Sık yapılan bazı cerrahi girişimlerde kullanılmak üzere hazırlanmış bir transfüzyon çizelgesi.
3. Kan, kan ürünleri ve intravenöz replasman sıvıları, ilaçlar ve
tıbbi cihazlar dahil transfüzyon gereksinimini azaltabilecek
basit alternatif tedavilerin kullanımı hakkında klinik ve laboratuar endikasyonları içeren kılavuzlar.
4. Klinik transfüzyon sürecinin her aşamasını kapsayan standart uygulama protokolleri:
n
Elektif/planlı cerrahi işlemler öncesinde kan ve kan ürünü temini için istek yapılması
n
Acil şartlarda kan ve kan ürünü isteği, Kan istek formunun doldurulması
n
Hastadan transfüzyon öncesi testler için kan örneği alınması ve etiketlenmesi
n
Kan ve kan ürünlerinin kan bankasından alınması
n
Kan ve kan ürünlerinin kliniklere transportu ve saklanması
n
Kan ve kan ürünlerinin hastaya verilmesi, son kez hasta
kimlik bilgilerinin kontrolü
n
Transfüzyonun hasta dosyasına işlenmesi
n
Transfüzyon öncesinde, esnasında ve sonrasında hastanın izlenmesi
n
Transfüzyon reaksiyonlarının tedavisi, araştırılması ve
kayda geçirilmesi.
5. Transfüzyon sürecinin her aşamasında görev alan personelin
uygulama standartlarını kullanmasını sağlayacak şekilde eğitilmesi
Transfüzyon gereksinimi olan hastanın güvenliği klinisyenler ve kan
bankası çalışanları arasındaki işbirliği ve etkili iletişime bağlıdır.
Klinik transfüzyon uygulamaları
DOĞRU HASTAYA DOĞRU KANIN DOĞRU ZAMANDA TEMİNİ
1. Hastanın kan ihtiyacının klinik gerekliliğini ve zamanını değerlendirin.
2. Hastayı ve/veya yakınlarını planlanan kan transfüzyonu hakkında bilgilendirin ve bilgilendirmenin yapıldığına dair kaydı hasta dosyasına
işleyin.
3. Hastaya transfüzyon yapılmasını gerektiren endikasyonları hasta
dosyasına kaydedin.
4. Gerekecek kan miktarını ve kan ürününü belirleyin. Sık yapılan cerrahi girişimlerde kan gereksinimini belirlerken mevcut kan transfüzyon
kılavuzlarından yararlanın.
5. Kan istem formunu kurallara uygun ve tam olarak doldurun. Kan bankasının hasta için en uygun kan ürününü seçebilmesi için transfüzyon
yapma nedenini yazılı olarak belirtin.
6. Acil kan temini gerektiğinde kan bankası ile telefon yoluyla hemen irtibata geçin.
7. Uygunluk testleri için hastadan kan örneği alın ve doğru hasta kimlik
bilgilerini içerecek şekilde etiketleyin.
8. Kan istek formunu ve kan örneğini kan bankasına yollayın.
9. Kan bankası laboratuarında transfüzyon öncesi antikor taraması ve
uygunluk testleri yapılarak hasta için en uygun kan seçilir.
10. Kan ürünlerinin ilgili hastaya ulaşması kan bankası elemanlarınca veya kliniğe ait personel tarafından sağlanır.
11. Transfüzyon hemen yapılmayacaksa kan ürünlerinin doğru saklama
koşulları altında muhafaza edilmesini sağlayın.
12. Kimlik bilgilerini kontrol edin:
n
Hastaya sorarak
n
Kan ürünü üzerindeki etiketten
n
Hasta dosyasından.
13. Kan ürününü hastaya damar yoluyla uygulayın.
14. Hasta dosyasına aşağıda belirtilen bilgileri kaydedin:
n
Transfüze edilen kan ürününün çeşidi ve hacmi
n
Kan ürünü torbasının özgün donasyon numarası
n
Transfüze edilen kan ürününün kan grubu
n
Transfüzyona başlama zamanı
n
Kan transfüzyonunu yapan kişinin imzası.
15. Hastayı transfüzyon öncesinde, esnasında ve sonrasında izleyin.
16. Transfüzyon bitişini hasta dosyasına kaydedin.
17. Transfüzyonla ilişkili oluşan yan etkileri tespit edin ve hemen müdahale edin. Oluşan her transfüzyon reaksiyonunu hasta dosyasına kaydedin.
39
Klinik transfüzyon uygulamaları
Transfüzyon gerektiren her hasta için, transfüzyonu uygun gören hekim aşağıdaki noktalardan sorumludur:
1. Kan istek formunun doğru ve tam olarak doldurulması.
2. Kan örneğinin doğru hastadan doğru tüpe alınarak üzerinin
doğru kimlik bilgileri ile etiketlenmesi.
3. Kan isteğinin mümkünse önceden haber verilmesi.
4. Kan bankasının aşağıdaki konularda net bir şekilde bilgilendirilmesi:
n
İstenen kan ürünü ve miktarı
n
Transfüzyon nedeni
n
Kan isteğinin aciliyeti
n
Ne zaman ve nerede kullanılacağı
n
Kanın kim tarafından ilgili yere ulaştırılacağı.
5. Transfüzyona kadar geçen süre içinde kanın klinikte doğru
saklama koşullarında muhafazası.
6. Transfüzyon öncesi hasta başında hasta kimlik bilgileri ile
ürün ve hasta kayıt bilgilerinin karşılaştırılarak kontrol edilmesi.
7. Oda sıcaklığında 4 saatten daha fazla beklemiş veya açılmış
ve uygun görünüm sergilemeyen her kan ürününün atılması
veya güvenli atık sistemine verilebilmesi için kan bankasına
geri yollanması.
8. Transfüzyon kayıtlarının doğru şekilde hasta dosyasına işlenmesi:
n
Transfüzyon nedeni
n
Transfüze edilen kan ürünü ve miktarı
n
Transfüzyon süresi
n
Transfüzyon öncesi, esnasında ve sonrasında hasta takibi ile ilgili notlar
n
Ters etkiler
Hastanın Kimliği
n
Her hasta, hastaya özgü hastane protokol numarasını taşıyan bir bileklik veya çıkarılması kolay olmayan bir başka belirteç ile tanımlanmış olmalıdır.
n
Hastanın tanınabilmesi için bu numaranın her zaman kan
örnek tüpleri ve kan istek formları üzerinde bulunmasına
dikkat edilmelidir.
Hastanın Bilgilendirilmesi
Mümkün olan her koşulda hasta ve/veya yakınları planlanan transfüzyon hakkında bilgilendirilmeli ve bilgilendirilmenin yapıldığı hasta
dosyasına işlenmelidir.
40
Transfüzyon gereksinimi
açısından hastayı değerlendirin
ACİL
Kan 1 saat içinde ya
da daha kısa sürede
temin edilmelidir.
Acil olarak ABO ve
RhD uyumlu kan isteğinde bulunan kan
bankası O grubu gönderebilir.
Kan gereksinimi
kesin
Örn: elektif cerrahi
Kan gereksinimi olası
Örn : doğum, elektif
cerrahi
Planlanan tarihte
kullanılacak şekilde
kan ürünü isteğinde
bulunun.
Kan grubu ve antikor
tarama isteğinde
bulunun ve ayırtın.
Klinik transfüzyon uygulamaları
Kan İstemi
Elektif cerrahi için kan istemi
Elektif şartlarda yapılacak cerrahi için kan ürünü isteğinin zamanlaması yerel kurallara, miktarı ise merkezin kan istem protokollerine
göre belirlenmelidir.
Kan istem çizelgesi
Her hastane sık yapılan cerrahi işlemlerde gereken transfüzyon miktarını gösteren bir kan isteme çizelgesi oluşturmalıdır. Bu çizelge
ameliyat ekibinin, cerrahi girişimin karmaşıklığı, beklenen kan kaybı
gibi kriterlere göre hangi kan ürününden ne miktarda kullandığını,
ayrıca transfüzyona alternatif tedavi seçenekleri hakkındaki uygulamalarını yansıtmalıdır.
Bir kan istem çizelgesi örneği 172-173. sayfalarda verilmiştir.
Doğum ve cerrahi ameliyatların yapıldığı hastanelerde intravenöz
kristaloid ve kolloid sıvıların hazırda bulundurulması zorunludur.
Bir çok cerrahi girişim transfüzyon gerektirmez ancak majör kanama
riski olan ameliyatlarda kanın zamanında temini şarttır. Kan grubu,
antikor taraması yaptırılıp kan ayırtma yöntemi ile kan ürünlerinin
kısa süre içinde temini sağlanabilir (bakınız sayfa 48) böylece tek bir
hasta için çok miktarda kanın kan bankasından çıkartılarak ve diğer
gereksinimi olanlar için kullanılmadan ziyan olması önlenir.
41
Klinik transfüzyon uygulamaları
Acil Durumlarda Kan İstemi
Acil durumlarda kan istemi ile ilgili işlemlerin herkesin kolayca anlayıp uygulayabileceği basitlikte olması şarttır.
ACİL DURUMLARDA KAN İSTEMİ
1. İV kanülle bir damar yolu açın ve buradan uygunluk testleri için kan
örneği aldıktan sonra izotonik veya dengeli bir başka tuz solüsyonu
(örn:Ringer laktat veya Hartman) ile intravenöz sıvı replasmanına
başlayın. Alınan kan örneğini kan bankasına mümkün olan en kısa
süre içinde ulaştırın.
2. Kan örneğinin içinde bulunduğu tüpe ve kan istem formu üzerine hasta kimlik bilgilerini açık ve okunaklı bir şekilde yazın. Hasta henüz
hastane sistemi tarafından tanımlanmamış ve bir protokol numarası
almamışsa, acil başvuru numarası gibi bir ayırt edici numara kullanın.
Hasta adını sadece doğru kimlik bilgilerini aldığınızdan eminseniz kullanın.
3. Aynı hasta için kısa süre içinde ikinci bir kan ürünü isteminde bulunacaksanız, kan bankasının aynı hasta ile uğraşıldığını anlaması açısından ilk kan istem formunda kullandığınız numara ve kimlik bilgilerini kullanın.
4. Acil olgusu ile ilgilenen birden fazla personel varsa kan isteğinde bulunulması ve kan bankası ile iletişim kurulması konusunda sadece biri
görevlendirilmelidir. Bu durum özellikle eş zamanlı birden fazla yaralı
hastanın başvurduğu hallerde önem kazanır.
5. Kan bankasına her acil hasta için kanın hangi sürede temin edilmesi
gerektiği belirtilmelidir. Kan isteğinin aciliyetini belirtirken kan bankası
ile önceden üzerinde anlaşılmış olan terminolojinin kullanılmasına özen gösterin.
6. Hastaya kanı kimin getireceği ve hastanın nerede olduğu (ameliyathane, doğumhane,v.s.) konusunda kan bankası ve klinik çalışanlarının bilgilendirilmiş olduğundan emin olun.
7. Hastanın kimlik ve kan grubu bilgilerinde herhangi bir tutarsızlık olduğunda kan bankası O grubu (ve muhtemelen RhD negatif) kan göndermeyi tercih edebilir. Acil şartlarda bu uygulama uyumsuz kan
transfüzyonundan kaynaklanacak ciddi reaksiyonlardan kaçınmak için
en güvenilir yol olabilir.
Kan İstem Formu
Kan temini gerektiğinde endikasyonu koyan hekim tarafından sayfa
43’te bir örneği görülen kan istem formu gerekli bilgileri tam olarak
içerecek şekilde doldurulup imzalanmalıdır.
42
Hastane Adı________________
Hasta Bilgileri
Soyadı ____________________
Adı _______________________
Protokol No_________________
Adres _____________________
__________________________
__________________________
Öykü
Tanı ______________________
Transfüzyon Nedeni __________
Anemi _____________________
İlaç Öyküsü_________________
İstek Tarihi _________________________
Doğum Tarihi _________ Cinsiyet _______
Servis _____________________________
Kan grubu (biliniyorsa)
ABO
RhD
Antikorlar
Önceki Transfüzyonlar
Transfüzyon Reaksiyonu
Gebelik Öyküsü
Var/Yok
Var/Yok
Var/Yok
Var/Yok
_____
_____
_____
_____
İstek
… Kan grubu, antikor tarama ve
serum saklama
… Kan ürünü hazırlayınız
Kullanma tarihi ______________
Kullanma saati ______________
Ulaştırılacak yer _____________
Tam kan ________________
Eritrosit süsp. _____________
Plazma __________________
Trombosit ________________
Diğer____________________
Hekim adı soyadı ___________
İmza _____________________________
Klinik transfüzyon uygulamaları
KAN İSTEM FORMU ÖRNEĞİ
ünite
ünite
ünite
ünite
ünite
Kan istem formu üzerindeki tüm ayrıntılar kurallara uygun ve tam
olarak doldurulmalıdır. Acil durumlarda ayrıca kan bankası ile telefon
ile görüşülerek istek sözlü olarak da bildirilmelidir.
Kan istem formlarının ve beraberindeki hastaya ait kan örneğinin
mutlaka aşağıdaki bilgileri içerecek şekilde etiketlenmiş olmasına
özen gösterilmelidir:
n
n
n
Hastaya özgü kimlik bilgileri
İstenen kan ürününün tipi ve miktarı
Kullanılacak yer ve zaman
43
Klinik transfüzyon uygulamaları
44
Uygunluk testi için kan örnekleri
Hastadan alınan kan örneğinin hasta bilgilerini ve protokol numarasını doğru olarak üzerinde gösteren bir tüpe alınmış olması hayati
önem taşır.
UYGUNLUK TESTLERİ İÇİN KAN ÖRNEĞİNİN ALINMASI
1. Kan örneği alındığında hastanın bilinci yerinde ise kendisine adı, soyadı, doğum tarihi ve diğer ayırt edici kimlik bilgileri sorulmalıdır.
2.
Hastanın kimlik bilgilerini
n
Bileklikteki ad ile
n
Hasta dosyası ile
n
Doldurulmuş kan istem formundaki bilgilerle karşılaştırın.
3.
Hastanın bilinci yerinde değilse yakınlarına veya diğer hastane çalışanlarına sorarak kimlik bilgilerinin doğruluğunu tespit edin.
4.
Kan örneğini kan bankasının önerdiği kan tüpüne alın. Erişkinler için
bu yaklaşık 10 ml olmalı ve antikoagülan içermemelidir.
5.
Kan örneğini aldıktan hemen sonra yatak başında örnek tüpünün üzerini aşağıdaki bilgileri açık ve doğru olarak içerecek şekilde etiketleyin:
n
Hastanın adı soyadı
n
Hastanın doğum tarihi
n
Protokol numarası
n
Servisi
n
Tarih
n
Örneği alan kişinin imzası
Hastanın isminin doğru yazıldığından emin olun. Kan tüpleri üzerine
hasta kimlik bilgilerini yanlışlığa yol açmamak için kanı almadan önce
yazmayın.
6.
Hastaya ikinci bir eritrosit süspansiyonu takılması gerekiyorsa, uygunluk testi için yeni bir kan örneği gönderin. Bu durum özellikle iki kan
transfüzyonu arasındaki süre 24 saatten fazla olmuşsa önem kazanır.
Taze kan örneği hastanın halihazırda alacağı kan ile uyumsuzluğunu
göstermesi açısından gereklidir.
Uygulamada oluşacak herhangi bir hata uygunsuz kan transfüzyonu
verilmesine yol açabilir. Kan istem formu veya örnek tüpü üzerindeki
bilgilerin eksik olduğu veya birbirini tutmadığı hallerde kan bankası
personellerinin bu isteği reddetmeleri doğru bir davranıştır. Herhangi
bir tutarsızlık söz konusu olduğunda kan bankası yeni bir kan örneği
ve bir istem formu talep etmelidir.
Eritrosit uygunluk testleri
Her kanın transfüzyondan önce aşağıda belirtilen testlerden geçmesi
esastır:
n
Transfüze edilecek eritrositlerin hasta (alıcı) plazmasındaki
antikorlarla etkileşmediği görülmeli
n
Alıcıda yeni antikorların (özellikle anti-RhD ) oluşmasına yol
açacak uyarımlardan kaçınılmalı
Transfüzyon öncesi tüm testler hasta ve kan torbası hakkında aşağıdaki bilgileri sağlamalıdır:
n
ABO grubu
n
RhD tipi
n
Alıcıda hemolize yol açabilecek antikorların varlığı
Klinik transfüzyon uygulamaları
Kan örneğini içeren tüp üzerindeki bilgilerin hastaya özgü olduğunun
bilinmesi ve kan istem formu üzerindeki bilgilerle tamamen örtüşüyor olması hayati önem taşır.
ABO kan grubu antijenleri ve antikorları
Klinik transfüzyon uygulaması sırasında en önemli kan grubu ABO’dur. Buna göre 4 temel eritrosit tipi vardır: O, A, B, AB.
A, B, ve O grubu olan her sağlıklı kişinin plazmasında sahip olmadığı
diğer kan grublarına karşı eritrosit antikorları bulunur:
n
A grubu bireylerde B grubuna karşı antikor bulunur.
n
B grubu bireylerde A grubuna karşı antikor bulunur.
n
O grubu bireylerde hem A hem B grubuna karşı antikor bulunur.
n
AB grubu bireylerde ise A ve B grubuna karşı antikor bulunmaz.
Antikorlar genellikle IgG ve IgM sınıfıdır ve transfüze edilen eritrositleri hemolize edebilirler.
45
Klinik transfüzyon uygulamaları
ABO uygunsuzluğu : hemolitik reaksiyonlar
Anti-A ve anti-B antikorlar alıcıya uygunsuz bir kan transfüzyonu yapıldığında verilen kan damara girer girmez hemolize (parçalanmaya)
yol açacak güçtedir.
Bu nedenle uygunluk testi yapılmamış bir eritrosit transfüzyonu akut
hemolitik reaksiyon açısından yüksek risk taşır. Benzer şekilde kan
ürünü yanlış hastaya verildiğinde uygun olmayabilir.
Gerçek uygunsuz olma riski ABO gruplarının toplumdaki dağılımı ile
ilgilidir. Tipik olarak uygunluk testleri yapılmadan verilmiş transfüzyonların en az üçte biri ABO uygunsuz çıkacaktır ve bunların % 10
kadarı ciddi, ölümcül reaksiyonlarla sonuçlanacaktır.
Bazı özel durumlarda verici antikorlarının da alıcı eritrositleri ile uyumlu olması istenebilir. Ancak bu durumda her zaman aynı ABO
grubundan kan vermek gerekmez.
ERİTROSİT BİLEŞENLERİ
Eritrosit transfüzyonlarında hastanın eritrositleri ile vericinin plazması arasında
ABO ve RhD uyumu aranır.
1. O grubu hastalar sadece O grubu vericilerden kan alabilirler.
2. A grubu hastalar A ve O grubu vericilerden kan alabilirler.
3. B grubu hastalar B ve O grubu vericilerden kan alabilirler.
4. AB grubu olan hastalar AB, A, B ve O grubu vericilerden kan alabilirler.
Not: Gruba özgü olmayan kan transfüzyonları yapılırken özellikle plazması
ayrılmış eritrosit süspansiyonları tercih edilir.
PLAZMA VE PLAZMA İÇEREN BİLEŞENLER
Plazma transfüzyonu yapılırken AB grubu plazma anti-A ve anti-B antikor içermediği için herhangi bir ABO grubundan hastaya verilebilir.
1.
AB grubu plazma (antikor yok) ABO grubundan herhangi birine verilebilir.
2.
A grubu plazma (anti-B) sadece A ve O grubu hastalara verilebilir.
3.
B grubu plazma (anti-A) sadece B ve O grubu hastalara verilebilir.
4.
O grubu plazma (anti-A + anti-B ) yalnız O grubu hastalara verilebilir.
46
1. Ciddi akut hemolitik transfüzyon reaksiyonları değişmez olarak hastanın ABO grubu ile uygunsuz kan transfüzyonu sonrasında görülür. Bu reaksiyonlar ölümcül olabilir. En çok aşağıda belirtilen nedenler sonucu oluşur:
n
Hastadan gelen kan örneği üzerindeki kimlik bilgilerinin
yanlış olması
n
Kan ürünü toplanırken oluşan hatalar
n
Transfüzyon öncesi hasta bilgileri ile kan torbası üzerindeki bilgilerin son bir kez kontrol edilmemesinden kaynaklanan hatalar
2. Bazı hastalıkların varlığında laboratuar testleri anti-A ve antiB antikorları saptamakta yetersiz kalabilir.
3. Küçük bebeklerde plasenta yoluyla anneden geçen IgG tipi
kan grubu antikorları olabilir. Çocuklar ancak doğum sonrası
kendi kan gruplarını oluşturmaya başlarlar.
Klinik transfüzyon uygulamaları
Güvenli transfüzyon vericinin eritrositleri ile alıcının antikorları arasında uygunsuzluk olmamasına bağlıdır.
RhD eritrosit antijenleri ve antikorları
Eritrositler üzerinde ABO sistemi dışında birçok antijen tanımlanmış
olmasına karşın kişiler bu antijenlerle doğum, geçmiş transfüzyonlar
veya gebelik gibi dönemlerde karşılaşmadıkları takdirde bu antijenlere karşı antikor üretmezler.
ABO sistemi dışında en önemli antijen RhD’dir. RhD negatif bir kişiye
RhD pozitif tek bir ünite kan transfüzyonu dahi anti RhD antikorunun
oluşması için yeterlidir. Bu durum:
n
İzleyen gebeliklerde yenidoğanın hemolitik anemisine
n
Tekrarlayan RhD pozitif transfüzyonlarda hızlı bir hemolize
yol açabilir.
Diğer eritrosit antijen ve antikorları
İnsan eritrositleri üzerinde duyarlı alıcıya transfüze edildiklerinde
antikor oluşumuna yol açabilecek bir çok antijen tanımlanmıştır.
Bunlar arasında:
n
Rh sistemi: Rh C,c,E,e
n
Kidd
n
Kell
n
Duffy
n
Lewis yer alır.
Bu antikorlar varlığında da ciddi hemolitik reaksiyonlar görülebilir.
47
Klinik transfüzyon uygulamaları
Transfüzyon öncesi testler (Uygunluk/crossmatch
testi)
Hilmi Apak
Direkt uygunluk testi (crossmatch= çapraz karşılaştırma) kan ürünü
transfüze edilmeden önce yapılır. Bu test ile:
n
Hasta serumu ve
n
Verici eritrositleri arasındaki reaksiyon saptanır.
Laboratuarda
n
Hastanın ABO ve RhD tipi
n
Direkt uygunluk testi veya çapraz karşılaştırma uygulanır.
Bu testler normalde yaklaşık 1 saat sürer. Daha kısa süren testler de
vardır. Ancak bu testler ile bazı uygunsuzlukları saptamada yetersiz
kalabilirler.
Uygunsuzluk problemleri
1. Eğer hasta serumunda klinik olarak önemli eritrositlere karşı
antikor varsa uygun bir kan temini için laboratuarın daha fazla
zamana ya da yeni bir kan örneğine gereksinimi olabilir.
2. Eğer acil transfüzyon gerekiyorsa, hastadan sorumlu olan hekim
ve kan bankası ilişki içine girip tam uygunluk testi yapmadan
kanı hastaya vermenin risklerini birlikte değerlendirmelidirler.
Grup, antikor taraması ve saklama işlemleri
1. Hastanın ABO ve RhD tipi belirlenir.
2. Hasta serumu klinik olarak önemli eritrosit antikorları açısından
taranır.
3. Hasta serumu dondurulup -20 oC de ortalama 7 gün saklanır.
4. Bu süre içinde kan gerekirse örnek eritilerek acil uygunluk testi
için kullanılır.
5. Kan bankası kanın mümkün olduğu kadar kısa sürede temininden sorumludur.
Bu uygulama ile:
n
n
n
48
Kan 15-30 dakikada temin edilebilir.
Kan verilmesi gerekmeyebilecek hastalar için gereksiz yere
çarpraz karşılaştırma yapılmış kanların bankada “her ihtimale karşı” saklanması önlenir.
İş gücü ve kan ürünü tasarrufu sağlanır.
Transfüzyon reaksiyonlarının sık bir sebebi başka hastaya hazırlanmış olan kanın yanlışlıkla kullanılmasıdır. Bu durum genellikle kan
merkezinde kan toplama sırasında yapılan hatalardan kaynaklanmaktadır.
KAN MERKEZİNDEN KAN ALINMASI
1. Kanı almak için hastayı tanımlayan yazılı bir belge getirin.
2. Uygunluk işareti bulunan kan torbası etiketindeki bilgilerin hastaya ait
aşağıda belirtilen bilgilerle tam tam olarak uyuştuğunu kontrol edin:
n
Hastanın soyadı, adı
n
Hastanın hastane protokol numarası
n
Hastanın yattığı servis
n
Hastanın ABO ve Rh grubu
3. Kan merkezinden verilen formu doldurun.
Klinik transfüzyon uygulamaları
Transfüzyon öncesi kan ürünü toplama
Kan ürününün transfüzyondan önce saklanması
Tüm kan merkezleri buzdolapları kan saklanması için özel olarak
düzenlenmiş olmalıdır.
Tam kan, eritrosit süspansiyonu ve çözülmüş taze donmuş plazma
kan bankasındaki soğutuculardan çıkarıldıktan sonra en fazla 30
dakika içinde kullanılmalıdır.
Bu süre içinde transfüzyon başlatılamayacak ise bu işe uygun bir
soğutucuda 2-6 0 C de saklanmalıdır.
Servislerde ve merkezlerde bulunan bütün soğutucuların ısıları
monitorize ediliyor olmalıdır ve hergün kontrol edilerek ısılarının 2-6 0
C arasında olması sağlanmalıdır.
Eğer serviste ya da ameliyathanede uygun soğutucu yok ise kan hastaya kullanılacağı ana kadar kan merkezinde muhafaza edilmelidir.
Kullanılmayan bütün kan ve kan ürünleri kayıt edilmek, saklanmak
veya imha edilmek üzere kan merkezine geri gönderilmelidir.
49
Klinik transfüzyon uygulamaları
Tam kan ve eritrosit süspansiyonu
n
n
n
n
Eğer dış ısı 250C üzerinde ise veya kan ürünü hemen kullanılamayacak ise kan merkezinden soğuk muhafaza kutusunda
veya izolasyonlu bir kutuda 2-6 0C ısıda taşınabilecek şekilde
çıkartılması gerekir.
Hastaya verilene kadar hastanın yattığı serviste ya da ameliyathanede 2-60C de muhafaza edilmelidir.
Üst sınırın 60C olması bakteriyel bulaş riskinin en aza indirilmesi için gereklidir.
Alt sınırın 2 0C altına indirilmemesi ölümcül kanama veya
böbrek yetmezliğine neden olabilecek bir hemolizi önleme
açısından önemlidir.
Tam kan veya eritrosit süspansiyonu buzdolabından çıkarıldıktan
sonra 30 dakika içinde hastaya verilmelidir.
Trombosit konsantreleri
n
n
n
Kan merkezinden çıkartılırken ısısını 20-24 0C arasında koruyacak bir taşıyıcı içine konulmalıdır.
Daha düşük ısılarda saklanan trombosit konsantreleri pıhtılaşma yeteneklerini kaybederler; asla buzdolabına konulmamaları gerekir.
Trombosit konsantreleri mümkün olduğu kadar
manda hastaya verilmelidir.
kısa za-
Taze Dondurulmuş Plazma (TDP) ve kriyopresipitat
n
n
n
n
n
50
TDP kan merkezinde, kullanılıncaya kadar –25°C veya daha
düşük ısıda saklanmalıdır.
Eritilme işlemi kan merkezinde yapılmalı ve ısıyı 2-6°C arasında tutan kan taşıma kutularında taşınmalıdırlar.
Eritildikten sonra 30 dakika içinde infüze edilmelidir.
Hemen kullanılma gereği yok ise soğutucuda 2-6 0C arasında saklanmalı ve 24 saat içinde tüketilmelidir.
Oda ısısında saklanırsa tam kan ya da eritrosit süspansiyonlarında olduğu gibi plazmada da bakteri üreyebilir.
Faktör V ve Faktör VIII hariç birçok pıhtılaşma faktörü buzdolabı ısısında stabildir:
- Eğer plazma –25 0C veya daha düşük ısıda saklanmaz
ise 24 saati aştığında Faktör VIII düzeyi hızla azalır. Bu
düşük Faktör VIII düzeyli plazmalar hemofili tedavisinde
kullanılmaz. Ancak diğer faktör eksikliklerinin
replasmanında kullanılabilir.
- Faktör V daha yavaş düşer.
Kan ürünlerinin hastaya uygulanması
Her hastanede kan ürünlerinin hastaya verilmesine yönelik özellikle
hasta kimliğinin, kan torbasının, uygunluk kaydının son kontrol standartlarını belirleyen yazılı kılavuzlar bulunmalı ve kayıt yapılmalıdır.
Her kan ürünü için kan merkezinde aşağıdaki kayıtlar tutulmalıdır:
n
Hastanın adı ve soyadı
n
Hastanın ABO ve Rh grubu
n
Kan torbasının seri numarası
n
Kan torbasının kan grubu
Klinik transfüzyon uygulamaları
n
Uyumluluk Etiketi
Uyumluluk etiketi kan torbasına sıkıca yapıştırılmalı ve üzerinde şu
bilgiler olmalıdır:
BU KAN AŞAĞIDAKİ HASTA İLE UYUMLUDUR
Kan ürünü torba no:
Hastanın adı :
Hastanın hastane protokolu ve doğum tarihi :
Hastanın yattığı servis:
Hastanın ABO ve RhD grubu:
Kanın son kullanım tarihi:
Uygunluk testinin yapıldığı tarih:
Kan torbasının kan grubu :
KULLANILMAZ İSE KAN MERKEZİNE GERİ GÖNDERİNİZ
Kan torbasının kontrolü:
Kan torbası daima hasar açısından :
n
n
Hastanın yattığı servise getirildiği anda
Eğer hemen kullanılmayacaksa transfüzyondan önce incelenmelidir.
51
Klinik transfüzyon uygulamaları
Herhangi bir dışarı sızma ya da renk değişimi belirtisi, hayati önemi
olabilecek bakteri ile bulaşın ve de transfüze edildiğinde ciddi ya da
öldürücü bir reaksiyon olabileceğinin tek uyarıcısı olabilir.
Aşağıdakileri kontrol edin:
1. Kanın kontamine olduğuna, dondurulduğuna veya çok sıcakta bekletildiğine işaret eden kan plazmasında herhangi bir
hemoliz işareti
2. Eritrositler ile plazma arasındaki çizgide herhangi bir hemoliz
işareti
3. Sıklıkla eritrositlerde daha koyu bir renk ya da pembe/siyah
bir renk oluşumu ile karakterlenen ve bakteriyel
kontaminasyonu gösteren renk değişimi
4. Antikoagülanın iyi karıştırılamadığına ya da sitratın bakteriler
tarafından
kullanıldığına
dolayısı
ile
bakteri
kontaminasyonuna işaret eden herhangi bir pıhtı varlığı
5. Torbanın herhangi bir yerinde delik ya da kaçak olduğuna ya
da daha önce açılmış olduğuna işaret eden bulgular.
Torba sıkıldığında
Kaçak var mı?
Hemoliz?
Plazma pembe
mi?
Hemoliz?
Plazma-eritrosit
hattı
Plazmayı büyük
Pıhtı açısından
değerlendiriniz
Eritrositlere
bakınız normal
mi?
Mor-siyah mı?
Eğer kan torbası hasarlı ya da anormal görünüyorsa veya buzdolabından çıktığı süre 30 dakikadan fazla ise hastaya transfüzyon için
kullanmayın ve hemen kan merkezini bilgilendirin.
52
Transfüzyona başlamadan önce hastane standart uygulama işlemlerine uygun olarak son kimlik kontrolünün yapılması hayatidir.
Son kimlik kontrolü hasta yatağı başında hastaya kan ürünü uygulanmadan hemen önce yapılmalıdır. Bu işlemde iki kişi bulunmalıdır.
Bu iki kişiden en az biri sorumlu hekim ya da sorumlu hemşire olmalıdır.
HASTA KİMLİK BİLGİLERİNİN SON KEZ KONTROLÜ
1. Hastaya adını, soyadını, doğum tarihini ve gerekli diğer kimlik bilgilerini sorun. Eğer hastanın bilinci yerinde değilse yakınına ya da kimliğine tanıklık için ikinci bir hastane personeline sorun.
2.
Hastanın kimliğini ve cinsiyetini kontrol edin:
n
Koldaki bileklikten
n
Hastanın kayıtlarından
3.
Uygunluk etiketi bulunan kan torbasındaki bilgilerin hastanın kimlik
bilgi kayıtları ve el bileğindeki kimliği ile tam olarak uyuştuğunu kontrol edin:
n
Hastanın adı, soyadı
n
Yatış protokol numarası
n
Yattığı servis/ cerrahi odası
n
Hastanın kan grubu
4.
ABO ve RhD grupları arasında uyuşmazlık varlığını kontrol edin:
n
Kan torbasında
n
Uygunluk kartında
5.
Kan ürünü seri numarasını kontrol edin :
n
Kan torbasında
n
Uygunluk kartında
6.
Kanın son kullanma tarihini kontrol edin.
Klinik transfüzyon uygulamaları
Hastanın kimliği ve kan torbasının transfüzyon öncesi
kontrolü
53
Klinik transfüzyon uygulamaları
Hasta yatağı başında yapılan son kontrol, kimlik hatalarını saptamak ve ölümcül olabilecek uygunsuz bir transfüzyonu önlemek için
son şansınızdır.
İnfüzyon süreleri
Uygun soğutma koşulları sağlanamadığında kan ürünlerinde bakteriyel bulaş riski artar.
İNFÜZYON SÜRELERİ
Tam kan veya eritrosit
süspansiyonları
Başlangıç Süresi
Soğutucudan çıktıktan
sonraki 30 dakika içinde
Uygulama süresi
4 saat içinde (ortam ısısı
yüksek ise daha çabuk)
Trombosit konsantreleri
Hemen
20 dakika içinde
TDP ve kriyopresipitat
Mümkün olan en kısa
zamanda
20 dakika içinde
Kan takılırken kullanılan tek kullanımlık (disposable)
malzemeler:
Kan ürünü infüzyon kanülleri:
n
Steril olmalı ve asla tekrar kullanılmamalıdır.
n
Fleksibl plastik kanüller kullanılmalıdır.
n
Kanül çapının iki katına çıkması çoğu sıvının akım hızını 16
kat arttırır.
Tam
kan,
eritrosit
kriyopresipitat
n
n
n
54
süspansiyonu,
plazma
ve
Yeni, üzerinde 170-200 mikron filtre bulunan steril bir set
kullanılmalıdır.
Kan bileşeni infüzyonu sırasında set en az 12 saatte bir değiştirilmelidir.
Çok sıcak iklimde set daha sık değiştirilmeli ve her ünite
kandan sonra yeni set kullanılmalıdır.
Pediatrik Hastalar
n
n
n
Pediatrik hastalar için mümkünse özel pediatrik set kullanın.
Bu şekilde kanın ya da diğer infüzyon sıvısının tedrici olarak
hazneye ve infüzyon setine akması sağlanır.
Bu setler verilen hacmin ve infüzyon hızının daha basit ve
doğru olarak kontrolüne imkan verir.
Kanın ısıtılması
Yavaş yapılan infüzyonlarda kanı önceden ısıtmanın hastaya herhangi bir yarar sağladığına dair veri yoktur.
Eğer infüzyon hızı 100ml/dakikadan hızlı ise soğuk kan kalp durmasına neden olabilir. Ancak hastayı ısıtmak verilen kanı ısıtmaktan
daha önemlidir.
Klinik transfüzyon uygulamaları
Trombosit konsantreleri
Transfüzyon öncesi serum fizyolojik ile yıkanmış kan seti ya da
trombosit seti kullanın.
Kanın ısıtılması sıklıkla şu durumlarda istenilir:
n
Büyük miktarda hızlı kan transfüzyonlarında
- Erişkinler : 50 ml/kg/saatte daha fazla verilmesi
- Çocuklar: 15ml/kg/saatte daha fazla verilmesi
n
Süt çocuklarında kan değişimi
n
Hastada klinik olarak önemli soğuk agglutinin varlığı
Kan sadece özel kan ısıtıcısında ısıtılmalıdır. Kan ısıtıcıları görünür bir
termometre ve sesli bir alarma sahip olmalı ve düzenli bakımdan
geçmelidir. Eski tip ısıtıcılar sıvının infüzyon hızını yavaşlatabilir.
Kan hiçbir zaman bir kap içindeki sıcak suda ısıtılmamalıdır; bu durum hayatı tehdit eden bir hemolize neden olabilir.
İlaçlar ve kan ürünleri
1. Hiçbir kan ürününe serum fizyolojik dışında herhangi bir
infüzyon solüsyonu ya da tıbbi ilaç eklenmemelidir.
2. Serum fizyolojik dışında verilecek maddeler ayrı bir damar
yolundan uygulanmalıdır.
55
Klinik transfüzyon uygulamaları
Kan transfüzyonunun kaydedilmesi
Kan ürünü verilmeden önce hastaya ne amaçla kan verileceğinin
hasta dosyasına işlenmesi çok önemlidir. Kan transfüzyonu nedeniyle
herhangi bir sorun oluştuğunda kayıtlar kimin ve neden kan ürünü
verilmesini istediğini göstermelidir. Bu bilgiler transfüzyon pratiğinin
kontrolünde de yararlıdır.
Hasta dosyasına yaptığınız kayıtlar ayrıca, eğer tıbbi hukuksal bir
sorun olursa sizin en iyi koruyucunuzdur.
TRANSFÜZYON KAYDI
Hasta kayıtlarında aşağıdaki bilgiler yer almalıdır :
1. Hasta ya da yakınları kan verilme endikasyonu hakkında bilgilendirildi
mi?
2. Transfüzyon uygulanma nedeni
3. Transfüzyon isteyen ve onaylayan doktorun imzaları
4. Transfüzyon öncesi yapılan kontroller:
n
Hastanın kimliği
n
Kan torbası
n
Uygunluk etiketi
n
Transfüzyon öncesi kontrolleri yapan kişinin imzası
5. Transfüzyonda
n
Verilen ürünlerin tipi ve miktarı
n
Her ürünün donör numarası
n
Verilen ürünlerin kan grubu
n
Transfüzyon zamanı
n
Transfüzyonu yapan kişinin imzası
n
Hastanın transfüzyondan önce, transfüzyon sırasında ve sonrasında yakın takibine ait notlar
6. Gelişen transfüzyon reaksiyonları
Transfüze edilen hastanın izlenmesi
Transfüzyon öncesi temel bulgularının gözlenmesi esastır. Transfüzyon sırasında ve sonrasında herhangi bir ters etkinin mümkün olduğu
kadar erken saptanması için hasta kontrol edilmelidir. Bu şekilde
muhtemel hayat kurtarıcı girişimlerin hızla yapılması sağlanır.
56
n
n
Herhangi bir titreme, kızarma, ağrı, nefes darlığı veya sıkıntı
hissi gibi bir belirti olduğunda hemen doktora ya da hemşireye haber vermesi gerektiğinin hastaya hatırlatılması esastır.
Hastanın direkt olarak gözlenebileceği bir yerde bulunması
sağlanmalıdır.
TRANSFÜZE EDİLEN HASTANIN KONTROLÜ
1. Transfüze edilen her kan ünitesinde hasta aşağıdaki şekilde takip
edilir:
n
Transfüzyondan önce
n
Transfüzyon başlayınca
n
Transfüzyonun 15. dakikasında
n
Transfüzyon sırasında en azından her saat
n
Transfüzyon bitiminde
n
Transfüzyondan 4 saat sonra
2. Bu evrelerin her birinde aşağıdaki bilgiler hasta dosyasına işlenmelidir:
n
Hastanın genel görünüşü
n
Isısı
n
Nabız
n
Kan basıncı
n
Solunum sayısı
n
Sıvı dengesi
- Aldığı oral ve İV aldığı sıvı
- İdrar atımı
3. Kayıt
n
Transfüzyon başlangıç zamanı
n
Transfüzyon bitiş zamanı
n
Transfüze edilen kan ürününün tipi ve hacmi
n
Transfüze edilen her ürününün özgün donasyon numaraları
n
Ters etkiler
Klinik transfüzyon uygulamaları
Transfüzyon başlamadan önce :
Ağır reaksiyonlar genellikle transfüzyonun ilk 15 dakikasında olur.
Özellikle bilinci kapalı hastalar olmak üzere kan transfüzyonu uygulanan tüm hastalar ilk 15 dakikada dikkatle gözlenmelidir.
57
Klinik transfüzyon uygulamaları
58
Kan ya da kan ürününün infüzyonu torbaya iğne girmesini takip
eden dört saat içinde tamamlanmalıdır. Eğer bir ünitenin infüzyonu
dört saatte tamamlanamamış ise o ürünün kullanımına devam edilmez ve kalan kısım klinik atık sistemi ile çöpe atılır.
Akut transfüzyon reaksiyonları
Eğer bir hastada ters transfüzyon reaksiyonu bulguları mevcut ise
transfüzyona son verin ve hemen tıbbi yardım başlatın. Yaşamsal
bulguları tıbbi görevli hastayı değerlendirinceye kadar düzenli olarak
kaydedin.
Akut transfüzyon reaksiyonlarının klinik tablosu ve kontrolü için sayfa
62-65’e bakın.
Transfüzyon reaksiyonundan kuşkulanılan olgularda, kan ürününü ve
infüzyon setini atmayın, bunları incelenmek amacıyla kan merkezine
geri gönderin.
Bütün klinik olayları ve yapılanları hastanın dosyasına işleyin.
Klinik transfüzyon uygulamaları
Notlar
59
Transfüzyonun Ters
Etkileri
Hüseyin Öz
Anahtar noktalar
60
1.
Bütün şüpheli akut transfüzyon reaksiyonları hastanın sorumlu doktoruna ve kan bankasına derhal bildirilmelidir. Bu konuda deneyimli meslektaşlardan yardım istenmelidir.
2.
Transfüzyon yapılan hastaların % 1-2’sinde akut reaksiyonlar meydana
gelebilir. Reaksiyonların hızla tanımlanması ve tedavisi hastanın hayatını kurtarabilir. Acil ve derhal yapılması gerekenler tamamlandıktan
sonra hastanın asıl problemlerini belirlemek ve tedavi etmek için dikkatli ve tekrarlayan klinik değerlendirmeler esastır.
3.
Hayatı tehdit eden akut hemolitik transfüzyon reaksiyonlarının en sık
sebebi doğru olarak yapılması gereken işlemlerin yetersiz ve hatalı yapılmasıdır.
4.
Eritrosit süspansiyonlarındaki ve trombosit konsantrelerindeki bakteriyel kontaminasyon, olması gerekenden daha az tanınan ve ortaya konan akut transfüzyon reaksiyonu nedenlerindendir.
5.
Düzenli olarak transfüzyon yapılan hastalar, özellikle akut febril reaksiyonlar açısından risk altındadırlar. Deneyimle bunlar kolayca
tanınanabilir, böylece gereksiz yere transfüzyonun gecikmesi veya kesilmesi önlenir.
6.
Transfüzyonla geçen infeksiyonlar en ciddi gecikmiş transfüzyon
komplikasyonlarıdır. Gecikmiş transfüzyon reaksiyonu, transfüzyondan
günler, haftalar veya aylar sonra ortaya çıktığı için transüzyonla olan ilişkisi kolaylıkla ortaya konamayabilir. Bu nedenle tüm transfüzyonların
kayıtlarını doğru bir şekilde hastanın dosyasına kaydetmek ve ayırıcı
tanıda kan transfüzyonunu da dikkate almak önemlidir.
7.
Büyük miktarlardaki kan ve intravenöz sıvıların infüzyonları hemostatik
veya metabolik bozukluklara neden olabilir.
Akut transfüzyon reaksiyonları transfüzyon esnasında veya transfüzyondan kısa bir süre sonra (ilk 24 saatte) meydana gelir.
Başlangıç tedavisi ve inceleme
Bir akut reaksiyon ilk meydana geldiğinde, başlangıçta bulgu ve
semptomlar spesifik veya tanı koydurucu olmayabileceğinden, reaksiyonun tipi ve ciddiyetine karar vermek zor olabilir. Bununla birlikte,
allerjik ürtiker ve hemolitik olmayan febril reaksiyonlar hariç, diğer
reaksiyonların hepsi muhtemelen öldürücüdür ve acil tedavi gerektirir.
Transfüzyonun ters etkileri
Transfüzyonun akut komplikasyonları
Bilinci kapalı veya anestezi uygulanmış hastalarda, hipotansiyon ve
kontrol edilemeyen kanamalar, uygun olmayan transfüzyonun tek
işareti olabilir.
Ciddi hemolitik transfüzyon reaksiyonu gelişen, bilinci açık hastalarda belirti ve bulgular, sadece 5-10 mL kan infüzyonuyla bile dakikalar
içinde görülebilir. Her ünitenin infüzyonuna başlarken yakın gözlem
esastır.
Eğer bir akut transfüzyon reaksiyonu meydana gelirse, ilk kontrol
edilecek kan torbası üzerindeki etiket ve hastanın kimliğidir. Herhangi bir uyumsuzlukta hemen tansfüzyonu durdurulmalı ve durum kan
bankası ile konsülte edilmelidir.
Klinikte veya kan bankasında olası bir kimlik belirleme hatası söz
konusu olduğunda dikkatli ve tam bir kontrol yapılıncaya kadar, o
klinikteki ya da ameliyathanedeki tüm transfüzyonları durdurun. Aynı
servis veya ameliyat odasında transfüzyon alan başka bir hasta varsa, kan merkezinden transfüzyon reaksiyonun sebebi ortaya çıkıncaya ya da tam olarak kontrolu ve incelenmesi yapılıncaya kadar transfüzyon için kan çıkışının durdurulmasını isteyin.
Akut transfüzyon reaksiyonunun üç ana kategorisinin bulgu, belirti,
olası nedenleri ve tedavisi için sayfa 62-65’e bakın.
Akut transfüzyon reaksiyonlarının tedavisinde kullanılan ilaçlar ve
dozları için sayfa 66’ya bakın.
61
Transfüzyonun ters etkileri
Akut transfüzyon reaksiyonlarının tanı ve tedavi kılavuzu
KATEGORİ 1: HAFİF REAKSİYONLAR
Bulgular
Belirtiler
n
Lokalize cilt reaksiyon- n Kaşıntı (Pruritus)
ları:
- Ürtiker
-
Döküntüler
KATEGORİ 2: ORTA DERECEDE CİDDİ REAKSİYONLAR
Bulgular
n
Kızarıklık
n
Ürtiker
n
Titreme
n
Ateş
n
Huzursuzluk
n
Taşikardi
62
Olası nedenler
n
Aşırı
duyarlılık
(hafif )
Belirtiler
n
Anksiyete
n
Kaşıntı
n
Çarpıntı
n
Hafif dispne
n
Başağrısı
Olası nedenler
n
Aşırı
duyarlılık
(hafif-orta)
n
Hemolitik olmayan
febril transfüzyon
reaksiyonları:
- Lökositlere ve
trombositlere
karşı antikor
- Proteinlere
karşı antikor
(IgA dahil)
n
Pirojen ve/veya
bakterilerle
bulaşma ihtimali
Acil tedavi
1.
Transfüzyonu yavaşlatın.
2.
İntramüsküler antihistaminik verin. (örn. klorfeniramin 0.1 mg/kg veya
eşdeğeri)
3.
Otuz dakika içinde bir iyileşme olmazsa veya belirti ve bulgular kötüleşirse,
Kategori 2’ deki gibi tedavi edin.
KATEGORİ 2 : ORTA DERECEDE CİDDİ REAKSİYONLAR
Transfüzyonun ters etkileri
KATEGORİ 1 : HAFİF REAKSİYONLAR
Acil tedavi
1.
Transfüzyonu durdurun. İnfüzyon setini değiştirin ve %0.9 NaCl ile damar
yolunu açık tutun.
2.
Derhal hastanın sorumlu doktoruna ve kan bankasına durumu bildirin.
3.
Laboratuvar araştırmaları için infüzyon seti ile birlikte kan torbasını,
infüzyon yapmadığınız karşı koldan aldığınız kuru ve antikoagülanlı kan
örneklerini, taze idrar örneğini kan bankasına yollayın.
4.
İntramüsküler antihistaminik (örn. klorfeniramin 0.1 mg/kg veya eşdeğeri)
ve oral yada rektal antipiretik (örn.erişkinlerde parasetamol 10 mg/kg: 500
mg- 1g ) verin. Trombositopenik hastalarda aspirinden kaçının.
5.
Anaflaksi bulguları (örn. bronkospazm, stridor) varsa intravenöz
kortikosteroid ve bronkodilatatör verin.
6.
Hemoliz tespiti için 24 saatlik idrar toplayıp laboratuvara gönderin.
7.
Klinik düzelme durumunda yeni bir kan ünitesi ile yavaş olarak kan transfüzyonuna başlayıp dikkatle gözleyin.
8.
Eğer 15 dk içinde klinik iyileşme olmaz ise veya bulgu ve belirtiler kötüleşirse Kategori 3’teki gibi tedavi edin.
63
Transfüzyonun ters etkileri
KATEGORİ 3 : HAYATI TEHDİT EDEN REAKSİYONLAR
Bulgular
Belirtiler
Olası nedenler
n
Titreme
n
Anksiyete
n
Akut
intravasküler
n
Ateş
n
Göğüs ağrısı
hemoliz
n
Huzursuzluk
n
İnfüzyon yerinde ağrı
bun
Hipotansiyon
(sistolik n Solunum
sıkıntısı, n Bakteriyel
laşma ve septik
kan basıncında %20 ve
hızlı solunum
şok
daha fazla düşüş)
n
Bel / sırt ağrısı
n
Aşırı sıvı yüklen
Taşikardi (kalp hızında n Baş ağrısı
mesi
%20 ve daha fazla artış) n Dispne
n
Anaflaksi
n
Hemoglobinüri (kırmızı
n
Transfüzyona
idrar)
bağlı
akut akcin
Açıklanamayan kanama
ğer
hasarı
(TRA(DİK)
LI)
Not
1.
2.
3.
64
Bir akut transfüzyon reaksiyonu belirdiğinde, öncelikle kan torbasının
etiketindeki ve hastanın kartındaki bilgileri kontrol edin. Uyumsuzluk varsa
derhal transfüzyonu durdurun ve kan bankası ile konsülte edin.
Bilinci kapalı veya anestezi uygulanmış hastalarda, hipotansiyon ve kontrol
edilemeyen kanamalar uygun olmayan kan transfüzyonunun tek bulgusu
olabilir.
Ciddi hemolitik transfüzyon reaksiyonu gelişen şuuru açık hastalarda bulgu
ve semptomlar (5-10 mL kan infüzyonunu takibeden dakikalar içinde) çok
hızlı ortaya çıkabilir. Her ünitenin infüzyonunun başlangıcında yakın gözlem esastır.
Acil tedavi
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
Transfüzyonu durdurun. İnfüzyon setini değiştirin ve %0.9 NaCl ile İV yolu
açık tutun.
Sistolik kan basıncını idame ettirmek için %0.9 NaCl infüzyonu (başlangıçta 20-30 mL/kg) başlayın. Eğer hipotansif ise 5 dk daha verin ve hastanın
bacaklarını kaldırın.
Hava yolunu açık tutun, maske ile yüksek akımlı oksijen verin.
Yavaş intramüsküler enjeksiyonla 0.01mg/kg adrenalin (1/1000’lik solüsyon) yapın.
Anaflaksi bulguları varsa (örn. bronkospazm, stridor) İV kortikosteroid ve
bronkodilatatörler verin.
Diüretik verin: örn. Furosemid 1mg/kg iV veya eşdeğeri.
Derhal hastanın doktoruna ve kan bankasına haber verin.
Kan ünitesini infüzyon seti ile birlikte, yeni alınmış idrarı, kan verilmeyen
karşı taraftan alınan kuru ve antikoagülanlı kan örneklerini uygun istek
formu ile beraber gerekli araştırmalar için kan bankasına yollayın.
Hemoglobinüri olup olmadığını anlamak için taze idrar örneğini gözle
kontrol edin.
Yirmidört saatlik idrar toplamaya başlayın, sıvı dengesi takip çizelgesine
hastanın aldığı-çıkardığı sıvıları kaydedin. Sıvı dengesini idame ettirin.
Yara yerlerinden veya iğne deliklerinden kanama durumunu değerlendirin.
Eğer DiK’in klinik veya laboratuvar bulguları varsa (bkz. sayfa 115-117)
trombosit (yetişkin: 5-6 ünite), ek olarak kriyopresipitat (yetişkin: 12 ünite)
yada taze donmuş plazma (yetişkin: 3 ünite) verin.
Yeniden değerlendirin. Hipotansiyon varlığında:
n
Beş dakikanın üzerinde ek olarak 20-30 mL/kg %0.9 NaCl verin.
n
Eğer devam ediyor ise inotrop başlayın.
n
Diürez azalıyor yada böbrek yetersizliğinin laboratuvar bulguları varsa
(K+ , üre, kreatinin artışı):
n
Sıvı balansını doğru olarak düzenleyin.
n
Daha fazla furosemid verin.
n
Dopamin infüzyonunu düşünün.
Uzman yardımı isteyin: hastanın diyalize gereksinimi olabilir.
Eğer bakteriyemi bekleniyorsa (titreme, ateş, kollaps; hemolitik reaksiyon
bulgusunun olmaması), geniş spektrumlu İV antibiyotik başlayın.
Transfüzyonun ters etkileri
KATEGORİ 3 : HAYATI TEHDİT EDEN REAKSİYONLAR
65
Transfüzyonun ters etkileri
İLAÇ TİPİ
ETKİLERİ
ÖRNEKLER
Veriliş yolu /
Doz
Kan volümü- Normal serum Hasta
nü genişletir
fizyojik
hipotansif ise
minimum 5 dk
içinde 20-30
mL/kg
Ateşi düşürür, Parasetamol Oral veya
inflamasyonu
rektal 10
azaltır
mg/kg
Adı
İntravenöz
replasman
sıvıları
Antipiretik
Antihistaminikler
Histamine
bağlı cevabı
azaltır
Klorfeniramin
Bronkodilatatörler
İmmünitenin
Adrenalin
aracı olduğu
bronkospazmı
azaltır
Salbutamol
İnotrop
Miyokardın
kasılmasını
artırır
Aminofilin
Dopamin
Dobutamin
Diüretik
66
NOTLAR
Henle’nin
Furosemid
çıkan kolunda
sıvı geri
alınımını önler
Kolloid solüsyonlarından kaçının
Trombosit sayısı
düşükse aspirin
içeren ürünlerden
kaçının
İM veya İV
0.1 mg/kg
0.01 mg/kg
(1/1000 lik
solüsyon)
yavaş İM
enjeksiyon
Nebulizer ile
5 mg/kg
İV infüzyon
1 µg/kg/dk
IV infüzyon
1-10 µg/kg/dk
Yavaş İV
enjeksiyon
1 mg/kg
10 dk’da bir kan
basıncı ve nabızda iyileşme olana
kadar tekrarlanabilir
n
n
Düşük dozda
vazodilatasyon
ve
renal
perfüzyonda
iyileşme
5 µg/kg/dk’nın
üzerinde
vazokonstriksi
yon ve kalp
yetersizliğinde
kötüleşme
1.
Hafif hipersensitivite hariç (Kategori 1), tüm akut transfüzyon reaksiyonlarını derhal hastanın sorumlu hekimine ve kan ürününü sağlayan kan bankasına bildirin.
Hayatı tehdit edici ciddi bir reaksiyon bekliyorsanız, görevli anestezistten,
size yardımcı olabilecek deneyimli acil ekibinden yardım isteyin.
2.
Hastanın dosyasına aşağıdaki bilgileri kaydedin:
n
Transfüzyon reaksiyonunun tipi
n
İnfüzyonun başlangıcından reaksiyon belirinceye kadar geçen süre
n
Transfüze edilen kan ürününün hacmi, tipi, torba numarası.
3.
Laboratuvar araştırmaları için aşağıdaki örnekleri alıp kan bankasına yollayın:
n
n
n
n
Transfüzyonun ters etkileri
AKUT TRANSFÜZYON REAKSİYONLARININ İNCELENMESİ
Transfüzyondan hemen sonra aşağıdaki tetkikler için, infüzyon yapılmayan taraftaki venden kan örnekleri (1 kuru ve 1 adet antikoagülanlı: EDTA/Sequestrene) alın:
- ABO ve RhD grup tekrarı
- Antikor tarama testleri ve ‘crossmatch’i tekrarlayın
- Tam kan sayımı
- Koagülasyon testleri
- Direkt antiglobülin testi
- Üre ve kreatinin
- Elektrolitler
Özel kan kültür şişesinde kan kültürü
Transfüze edilen donör kanından eritrosit ve plazma kalıntıları içeren
kan torbası ve infüzyon seti
Transfüzyon sonrası hastadan alınan ilk idrar örneği.
4.
Transfüzyon reaksiyonu bildirim formunu tamamlayın.
5.
Başlangıçtaki reaksiyonun araştırılmasından sonra aşağıdaki örnekleri
laboratuvar incelemeleri için kan bankasına yollayın:
n
İnfüzyon yapılmayan karşı taraftaki venden reaksiyonun başlangıcından 12 ve 24 saat sonra alınan kan örnekleri (1 kuru ve 1 adet
antikoagülanlı: EDTA/Sequestrene)
n
Hastanın 24 saatlik idrar örneği.
6.
Eğer gerekiyorsa gelecekteki takip için incelemenin sonuçlarını hasta
dosyasına kaydedin.
67
Transfüzyonun ters etkileri
Akut intravasküler hemoliz
1. Uygun olmayan eritrositlerin infüzyonu akut intravasküler
hemolitik reaksiyonlara neden olur. Hastanın plazmasındaki antikorlar transfüze edilen uygunsuz eritrositleri hemolize uğratır.
2. Uygun olmayan kan az hacimde (10-50 mL) verilse bile ciddi
reaksiyonlara sebep olabilir ve hacim arttıkça risk artar.
3. En yaygın neden ABO uyumsuz transfüzyondur. Bu hemen daima
aşağıdaki nedenlerden kaynaklanır:
n
n
n
n
Kan istem formundaki hatalar
Önceden etiketlenmiş örnek tüpüne yanlış hastadan alınan
kan örneğinin konması
Kan bankasına gönderilen örnek tüpünün yanlış etiketlenmesi
Transfüzyona başlamadan önce verilecek kanın hasta kimlik
bilgileri ile uyumunun yetersiz kontrolu.
4. Hastanın plazmasındaki antikorlar transfüze edilen kandaki
Kidd, Kell veya Duffy sistemleri gibi diğer kan grup antijenleri ile
de reaksiyona girerek akut intravasküler hemolize neden olabilir.
5. Bilinci açık hastalarda belirti ve bulgular transfüzyonun başlamasını takiben dakikalar içinde ortaya çıkar. Bazen 10 mL’nin altındaki hacimlerin verilmesi ile dahi görülebilir.
6. Bilinci kapalı ya da anestezi uygulanmış hastalarda hipotansiyon
ve DİK’e bağlı kontrol edilemeyen kanamalar uygunsuz transfüzyonun yegane bulguları olabilir.
7. Her bir ünite kan transfüzyonunun başlangıcında hastayı
monitorize edip takip etmek esastır.
Önlem
1. Kan örneklerini ve istek formlarını doğru olarak etiketleyin.
2. Hastanın kan örneğini doğru örnek tüpüne koyun.
3. Transfüzyon öncesi daima yatak başında hasta bilgileri ile kanı
karşılaştırın.
Bakteriyel bulaşma ve septik şok
1. Bakteriyel bulaşma eritrosit konsantrelerinin %0.4, trombosit
konsantrelerinin de %1-2 sinde görülebilir.
68
3. Özellikle pseudomonaslar gibi bazı ajanlar 2-6 °C ısıda büyürler,
böylece eritrosit içeren buzdolabındaki ürünlerde de canlı kalıp
üreyebilirler. Buzdolabında saklanma süresini aşan ürünlerde
risk artar.
Transfüzyonun ters etkileri
2. Kan ürününde bulaş aşağıdaki yollarla olabilir:
n
Donörden kan alınması sırasında donör cildinden kaynaklanan bakteriler (genellikle deri stafilokoku)
n
Kan alınması sırasında donörde bakteriyemi varlığı (örn.
yersinya)
n
Kanın uygun olmayan şekilde alınması ve işlenmesi
n
Plastik kan torbalarındaki hatalar ya da hasarlar
n
Taze donmuş plazmayı veya kriyopresipitat’ı (sıklıkla bulaşlı
olan) sıcak su içinde eritmek.
4. Stafilokoklar özellikle trombosit konsantrelerinin saklandığı 2024 °C sıcaklıklarda büyür ve ürerler. Bu nedenle trombosit konsantrelerinin saklama süreleri kısıtlıdır.
5. Bulgular genellikle transfüzyonun başlaması ile hızla ortaya çıktıkları gibi birkaç saat sonra da görülebilirler.
6. Ciddi bir reaksiyon ani başlayan yüksek ateş, titreme ve hipotansiyon ile karakterize olabilir.
7. Acil destek tedavisi ve yüksek doz intravenöz antibiyotiklerin
kullanımı gerekir.
Sıvı yüklenmesi
1. Sıvı yüklenmesi kalp yetersizliği ve akciğer ödemi ile sonuçlanabilir.
2. Sıvı yüklenmesinin görüldüğü durumlar:
n
aşırı sıvı transfüzyonu
n
hızlı transfüzyon
n
böbrek fonksiyon bozukluğu
3. Sıvı yüklenmesi özellikle aşağıdaki belirtilen hastalık tablolarında
gelişir:
n
kronik, ciddi anemiler
n
altta yatan kalp damar hastalığı
Anaflaktik reaksiyon
1. Kan bileşenleri veya plazma kaynaklı ürün transfüzyonunun
nadir görülen bir komplikasyonudur.
69
Transfüzyonun ters etkileri
2. Risk, tipik olarak hızlı infüzyon ile terapötik plazma değişiminde taze donmuş plazmanın değişim sıvısı olarak kullanıldığı durumlarda artar.
3. Plazmadaki
sitokinler
bazı
alıcılarda
görülen
bronkokonstriksiyon ve vazokonstriksiyonun bir sebebi olabilir.
4. Alıcıdaki IgA yetersizliği çok ciddi anaflaksinin nadir bir nedenidir. Bu herhangi bir kan ürünü ile gelişebilir zira çoğu
ürün eser de olsa IgA içermektedir.
5. Anaflaksi, transfüzyonun ilk dakikaları içinde belirir ve aşağıdaki bulgular ile karakterizedir:
n
kardiyovasküler kollaps
n
solunum sıkıntısı
n
ateş yokluğu
6. Anaflaksi hızla ve agresif olarak tedavi edilmezse öldürücüdür.
Transfüzyonla ilişkili akut akciğer hasarı (TRALI)
1. Genellikle hastanın lökositlerine karşı donör plazmasının içerdiği antikorlar aracılığı ile gelişir.
2. Transfüzyonun başlamasından sonra genellikle 1-4 saat içinde akciğer fonksiyonlarında hızlı bir yetersizlik ve akciğer
grafisinde diffüz opasiteler görülür.
3. Özel bir tedavisi yoktur. Yoğun bakım ünitesinde solunum ve
genel destek tedavileri uygulanır.
Gecikmiş transfüzyon komplikasyonları
Teoman Soysal
Gecikmiş hemolitik transfüzyon reaksiyonları
Belirti ve bulgular:
1. Transfüzyondan 5-10 gün sonra şu bulgular gelişir :
• Ateş
• Anemi
• Sarılık
• Bazen hemoglobinüri
2. Şok, böbrek yetersizliği, DİK ile beraber görülen ciddi, hayatı tehdit
eden gecikmiş hemolitik transfüzyon reaksiyonları nadirdir.
70
Post-transfüzyon purpurası
Graft-versus-host hastalığı
Demir birikimi
ÇIKMA ŞEKLİ
Transfüzyondan 5-10
gün sonra
n
Ateş
n
Anemi
n
Sarılık
TEDAVİ
n
Genellikle
tedavi
gerekmez
n
Hipotansiyon
ve
oligüri oluşur ise akut
intravasküler hemoliz
gibi tedavi edin
Transfüzyondan 5-10 n Yüksek doz steroid
gün sonra
n
Yüksek doz
n
Kanama eğilimi
intravenöz
n
Trombositopeni
immunoglobulin
n
Plazma değişimi
Transfüzyondan 10- Genellikle fataldir
12 gün sonra
n
Destek tedavisi
n
Ateş
n
Spesifik tedavi yoktur
n
Deri döküntüsü
ve soyulma
n
Diyare
n
Hepatit
n
Pansitopeni
Transfüzyon bağım- n Önleme:Demir bağlısı olgularda kalp ve
layıcı ajanlar örn.
karaciğer yetersizliği
desferrioksamin
Transfüzyonun ters etkileri
KOMPLİKASYONLAR
Geç hemolitik reaksiyonlar
Tedavi
1. Normalde tedavi gerekli değildir.
2. Hipotansiyon ve renal yetersizlik oluşur ise akut intravasküler
hemoliz gibi tedavi edilir.
3. Tetkikler:
n
Hastanın kan grubunu yeniden kontrol edin.
n
Direkt antiglobin testi genellikle pozitiftir.
n
İndirekt bilirubin artmıştır.
71
Transfüzyonun ters etkileri
Önlem
1. Hasta plazmasında eritrosit antikorlarının dikkatle taranması ve
bu antikorlarla uyumlu eritrositlerin seçimi.
2. Bazı reaksiyonlar nadir antijenlerden (örn.transfüzyon öncesinde
saptanabilmesi güç olan anti-Jka kan grubu antikorları) kaynaklanır.
Post-transfüzyon purpurası
1. Eritrosit veya trombosit transfüzyonunun nadir fakat potansiyel
olarak ölümcül olabilen bir komplikasyonudur. Trombosite özgü
antijenlere karşı alıcıda bulunan antikorlardan kaynaklanır.
2. En sık olarak kadın hastalarda görülür.
Belirti ve bulgular
1. Kanama belirtileri
2. Transfüzyondan 5-10 gün sonra gelişen trombosit sayısının
100x109/L’nin altında oluşu ile tanımlanan ağır akut bir
trombositopeni.
Tedavi
Trombosit sayısının 50x109/L olduğu durumda gizli kanama tehlikesi
nedeniyle klinik olarak tedavi önem kazanır.
1. Yüksek doz kortikosteroid verin.
2. Yüksek doz İV immünoglobulin , 2g/kg veya 0.4 g/kg 5 gün süre
ile verin.
3. Plazma değişimi.
4. Hastanın trombosit sayısı izlenir; normal sınırlar 150x109/L 440x109/L arasındadır.
5. Hasta ile aynı ABO grubundan trombositlerin verilmesini tercih
edin.
6. Eğer mümkünse hastada bulunan antikorların yönlenmiş olduğu
trombosite özgü antijenlerin negatif olduğu trombosit konsantreleri verin.
7. Uygunsuz trombosit konsantreleri genellikle etkisizdir. Trombosit
sayısı genellikle 2-4 haftada toparlanır.
Önlem
Uzman önerisi esastır ve sadece hastanın antikorları ile uyumlu
trombosit konsantreleri kullanılmalıdır.
72
1. Transfüzyonun nadir fakat ölümcül olabilen bir komplikasyonudur.
2. Aşağıdaki hasta gruplarında oluşur:
n
Kök hücre nakli yapılan immün yetersizlikli hastalar
n
Uygun doku grubundan (HLA:insan lökosit antijeni) olan bireyler arasında genellikle kan akrabalarından transfüzyon
yapılan immünokompetan hastalar
Belirti ve bulgular
Tipik olarak transfüzyondan 10-12 gün sonra ortaya çıkar.
n
Ateş
n
Deri döküntüsü ve soyulma
n
Diyare
n
Hepatit
n
Pansitopeni ile karakterizedir.
Transfüzyonun ters etkileri
Graft – versus –host hastalığı
Tedavi
Genellikle ölümcüldür. Tedavi destekleyici tiptedir; spesifik bir tedavisi yoktur.
Önlem
Transfüzyonla verilecek lenfositlerin
proliferasyonlarının önlenmesi.
gamma
ışınlama
ile
Demir birikimi
Fazla demirin organizmadan atılımını sağlayacak fizyolojik bir mekanizma yoktur ve böylece transfüzyon bağımlısı hastalarda zaman
içinde hemosideroz ile sonlanan demir birikimi olur.
Belirti ve bulgular
Transfüzyon bağımlısı hastalarda özellikle kalp ve karaciğer organ
yetersizlikleri.
Tedavi ve önleme
Transfüzyon bağımlısı hastalarda demir birikimini en aza indirmek
için yaygın olarak desferrioksamin gibi demir bağlayıcı ajanlar kullanılmaktadır (bakınız sayfa 108)
Serum ferritin düzeyini 2000 mg/L altında tutmak amaçlanır.
73
Transfüzyonun ters etkileri
Transfüzyonun geç reaksiyonları:
transfüzyonla geçen infeksiyonlar
Aşağıdaki infeksiyonlar transfüzyonla geçebilir:
n
HIV-1 ve HIV-2
n
HTLV-I ve HTLV-II
n
Hepatit B ve C
n
Sifiliz (Treponema pallidum)
n
Chagas hastalığı (Trypanosoma cruzi)
n
Malarya
n
Sitomegalovirüs (CMV)
n
Transfüzyonla geçebilen Parvovirüs B19, bruselloz, EpsteinBarr virüsü, toksoplazmoz, infeksiyöz mononükleoz ve Lyme
hastalığı’nı içeren diğer nadir infeksiyonlar.
Geç transfüzyon reaksiyonları transfüzyondan günler, haftalar hatta
aylar sonra ortaya çıkabildiği için transfüzyonla bağlantıları kolaylıkla
dikkatten kaçabilir.
Hastanın tıbbi kayıtlarında her transfüzyonun doğru biçimde kaydedilmesi ve problemlerin ayırıcı tanısında transfüzyonun da akla getirilmesi esastır.
Masif veya büyük hacimli kan
transfüzyonları
“Masif transfüzyon” hastanın toplam kan hacmi kadar ya da daha
fazla kan kaybının 24 saatten daha kısa bir süre içinde replasmanı
olarak tanımlanır:
n
Erişkinlerde 70 ml/kg
n
Bebek veya çocuklarda 80-90 ml/kg
Bu hastalarda morbidite ve mortalite yalnız infüze edilen yüksek
hacimler nedeniyle değil fakat başlangıçtaki travma, hemoraji ve
hipovolemiye bağlı doku ve organ hasarı nedeniyle de yüksek olma
eğilimindedir.
Artmış morbidite ve mortalite, transfüzyonun kendisinden çok, sıklıkla altta yatan sebep ve komplikasyonlardan veya majör kanamadan
kaynaklanır.
Herşeye rağmen büyük miktarda kan ve intravenöz sıvıların uygulanması da kendi başına aşağıdaki komplikasyonlara yol açabilir.
74
Büyük miktarda transfüzyon yapılan bir hastada asidoz transfüzyonun etkilerinden çok hipovoleminin yetersiz tedavi edilmesinin bir
sonucudur.
Normal koşullarda organizma transfüzyonla gelen bu asit yükünü
kolaylıkla nötralize edebilir. Transfüze edilen ünite sayısına bağlı
olarak bikarbonat veya diğer alkalinize edici ajanların rutin kullanımı
gereksizdir.
Hiperpotasemi
Kanın ekstraselüler potasyum konsantrasyonu, kan bankasındaki
bekletilme/depolama süresi ile ilişkili olarak artar. Bu artış neonatal
kan değişimi dışında nadiren klinik önem taşır.
Transfüzyonun ters etkileri
Asidoz
Neonatal kan değişimi için 147-151 sayfalara bakınız. Kan bankasında temini mümkün olan en taze kanı ve 7 günlükten daha eski
olmayanı kullanın.
Sitrat toksisitesi ve hipokalsemi
Sitrat toksisitesi nadirdir ama büyük miktarda tam kan transfüzyonu
sırasında ortaya çıkma ihtimali yüksektir.
Hipokalsemi, özellikle hipotermi ve asidoz ile birlikte olduğunda,
kardiyak atım hacmini azaltabilir ve bradikardi veya diğer ritim bozukluklarına neden olabilir. Sitrat genellikle hızlı bir şekilde bikarbonata metabolize olur.
Bu nedenle transfüzyonun asit yükünü metabolize etmeye kalkışmak
gereksizdir. Eritrosit konsantreleri ve süspansiyonlarında çok az sitrat
bulunur.
Fibrinojen ve diğer koagülasyon faktörlerinin azalması
Depolama sırasında plazma, -25°C veya daha soğukta tutulmadıkça
özellikle Faktör V ve VIII başta olmak üzere koagülasyon faktörlerinin
progresif kaybına yol açar.
Eritrosit konsantreleri ve plazması azaltılmış ürünler plazma
komponentinde bulunan koagülasyon faktörlerinden yoksundur.
Yüksek hacimde yerine koyma sıvılarının verilmesinin ardından
koagülasyon faktörleri ve trombositlerin dilüsyonu söz konusu olur.
Masif veya büyük hacimli transfüzyonlar bu nedenle koagülasyon
bozuklukları ile sonlanabilir.
75
Transfüzyonun ters etkileri
Tedavi
1.
Protrombin zamanı (PT) uzamış ise ABO uygun 15ml/kg dozunda taze donmuş plazma verin.
2.
APTT de uzamış ise taze donmuş plazmaya ek olarak Faktör
VIII/fibrinojen konsantresi de tavsiye edilmektedir. Eğer bunların
hiçbirisi elde edilemiyor ise , Faktör VIII ve fibrinojen içeren, 1015 ünite ABO uygun kriyopresipitat verin.
Trombositlerin azalması
Tam kanın depolanması sırasında trombosit fonksiyonu hızla kaybolur ve 24 saat sonra neredeyse hiç trombosit fonksiyonu kalmaz.
Tedavi
Trombosit konsantreleri sadece;
Hasta mikrovasküler klinik kanama bulguları gösteriyor ise
(örn.mukozalardan, yaralardan, kateter alanlarından kanama veya
sızıntı)
Hastanın trombosit sayısı 50x109/L altına düşmüş ise verilmelidir.
Mikrovasküler kanamayı durduracak ve yeterli trombosit sayısını
idame ettirebilecek miktarda trombosit konsantresi verin.
Trombosit sayısı 20x109/L altına düştüğünde , klinik olarak açık
kanama gözlenmese de, beyin dokusu gibi alanlara gizli kanama
olasılığı nedeniyle trombosit transfüzyonu yapmayı düşünün.
Yüksek hacimde kan transfüzyonu yapılan hastalara profilaktik olarak trombosit transfüzyonu yapılması önerilmez.
Yaygın damar içi koagülasyon (Dissemine
intravasküler koagülasyon)
Yaygın damar içi koagülasyonu
(Dissemine intravasküler
koagülasyon-DİK), koagülasyon faktörleri ile trombositlerin tüketimi
ile sonlanan koagülasyon ve fibrinolitik sistemin anormal aktivasyonudur.
Masif transfüzyon sırasında DİK oluşabilirse de sebebi transfüzyonun
kendisinden çok altta yatan nedenle ilişkilidir.örn:
76
n
Hipovolemik şok
n
Travma
n
Obstetrik komplikasyonlar
Tedavi altta yatan nedene ve ortaya çıkan koagülasyon problemlerinin düzeltilmesine dönük olmalıdır. Bakınız sayfa 115-117 ve 130131.
Hipotermi
Soğutucudan doğrudan alınan büyük miktarda kan veya replasman
sıvılarının hızlı olarak uygulanışı vücut sıcaklığında belirgin düşüşlere
yol açabilir. Bakınız sayfa 169.
Tedavi
Hipotermi bulgusu var ise yüksek hacimli kan veya intravenöz sıvı
uygulamaları sırasında dikkatli olunmalıdır.
Transfüzyonun ters etkileri
Tedavi
Mikroagregatlar
Depolanmış kanda beyaz hücreler ve trombositler mikroagregatlar
oluşturacak şekilde kümeleşebilirler.
Bu mikroagregatlar transfüzyon, özellikle de masif transfüzyon sırasında akciğerlerde emboli oluşturabildiği gibi erişkinin sıkıntılı solunum sendromunda (ARDS) da katkıları olduğu düşünülmüştür. Buna
karşılık transfüzyonu takiben gelişen ARDS en büyük olasılıkla
hipovolemik şok nedeniyle oluşan doku hasarından kaynaklanmaktadır.
Tedavi
1. Mikroagregatları uzaklaştırmak için filtreler vardır fakat bunların
kullanımının bu sendromu önlediği konusunda kanıt azdır.
2. Buffy-coat azaltılmış eritrositlerin kullanımı ARDS olasılığını azaltacaktır.
77
78
Transfüzyonun ters etkileri
Notlar
Transfüzyonda Klinik
Kararlar
Mehmet Rıza Altıparmak
Anahtar noktalar
1.
Doğru kullanılırsa transfüzyon hayat kurtarıcı olabilir. Uygun olmayan
kullanım hayatı tehlikeye sokabilir.
2.
Kan ve kan ürünlerinin transfüzyon kararı her zaman transfüzyonun
hastanın hayatını kurtarmak veya belirgin morbiditeyi önlemek için gerekli olduğuna dair dikkatli klinik ve laboratuar endikasyonlara dayandırılmalıdır
3.
Transfüzyon hasta tedavi ögelerinden yalnızca biridir.
4.
Kan reçeteleme kararı hastanın ihtiyaçları göz önüne alınarak her zaman kanın klinik kullanımı hakkındaki ulusal rehberlere dayanmalıdır.
Ancak transfüzyon kararının sorumluluğu sonuçta bireysel olarak
klinisyene aittir.
79
Transfüzyonda klinik kararlar
Transfüzyon ihtiyacının değerlendirilmesi
Kan ve kan ürünlerinin transfüzyon kararı, her zaman transfüzyonun
hastanın hayatını kurtarmak veya belirgin morbiditeyi önlemek için
gerekli olduğunu gösterir, dikkatli klinik ve laboratuar değerlendirilmelere dayanmalıdır.
Transfüzyon hasta tedavi ögelerinden yalnızca biridir. Altta yatan
nedenin tedavisi ve destek tedavisine ek olarak transfüzyonun gerekli olup olmadığını belirleyen temel faktörler için aşağıya bakınız.
TRANSFÜZYON GEREKSİNİMİNİ BELİRLEYEN FAKTÖRLER
Kan kaybı
n
Dışa kanama
n
İç kanama (travmatik olmayan); örneğin:
- Peptik Ülser
- Varisler
- Ektopik gebelik
- Doğum öncesi kanama
- Uterus rüptürü
n
n
İç kanama (travmatik):
- Göğüs
- Dalak
- Pelvis
- Femur
Eritrosit yıkımı: örneğin, malarya, sepsis, HIV
Hemoliz: örneğin
n
Malarya
n
Sepsis
n
Dissemine intravasküler koagülasyon
Kardiorespiratuar durumlar ve doku oksijenizasyonu
n
Nabız
n
Kan basıncı
n
Solunum hızı
n
Kapiller dolum
80
n
n
n
n
n
n
Periferik nabızlar
Ekstremite ısısı
Dispne
Kalp yetersizliği
Anjina
Bilinç durumu
İdrar miktarı
Aneminin değerlendirilmesi
Klinik
n
Dil
n
Avuç içi
n
Gözler
n
Tırnaklar
Laboratuar
n
Hemoglobin veya hematokrit
Transfüzyonda klinik kararlar
n
Hastanın kan kaybı ve/veya anemiye toleransı
n
Yaş
n
Diğer klinik durumlar; örneğin
- Preeklampsi
- Böbrek yetersizliği
- Kardiorespiratuar hastalık
- Kronik akciğer hastalığı
- Akut infeksiyon
- Diyabet
- Beta bloker tedavisi
Ön görülen kan ihtiyacı
n
Cerrahi veya anestezi ön görülüyor mu?
n
Kanama devam ediyor mu, durdu mu veya tekrarlıyor mu?
n
Hemoliz devam ediyor mu?
81
Transfüzyonda klinik kararlar
Kararın yazımı hastanın ihtiyaçları göz önüne alınarak kanın ulusal
klinik kullanım rehberlerine dayandırılmalıdır. Aynı zamanda hastalıkların yerel özelliklerinin, hasta bakımı için elde olan kaynakların ve
kan, intravenöz replasman sıvılarının güvenilirliği ve varlığı bilgilerine
de dayanmalıdır. Ancak transfüzyon kararının sorumluluğu sonuçta
bireysel olarak klinisyene aittir.
KANIN REÇETELENDİRİLMESİ: KLİNİSYEN İÇİN KONTROL LİSTESİ
Bir hastaya kan veya kan ürünü transfüze etmeden önce kendinize aşağıdaki
soruları sorun.
1.
Hastanın klinik durumunda hangi iyileşmeyi hedefliyorum?
2.
Kan nakli ihtiyacını azaltmak için hastanın kan kaybını en aza indirebilir
miyim?
3.
İntravenöz sıvı tedavisi veya oksijen gibi kan naklinden daha önce verebileceğim tedaviler var mı?
4.
Bu hastaya transfüzyon yapmak için hangi spesifik klinik ve laboratuar
bulguları var?
5.
Bu hastaya HIV, hepatit, sifiliz veya diğer infeksiyon ajanlarının kan ürünleri yolu ile bulaşması için hangi risk faktörleri vardır?
6.
Bu hasta için transfüzyonun yararları risklerinden daha mı ağır basmaktadır ?
7.
Zamanında kan mevcut değilse diğer hangi seçenekler vardır?
8.
Eğer herhangi bir akut transfüzyon reaksiyonu olur ise bu hastayı gözlemleyecek ve girişimde bulunacak deneyimli bir kişi var mıdır?
9.
Kan istem formuna ve hasta dosyasına transfüzyon kararı ve nedenlerimi
kaydettim mi?
Son olarak eğer şüphe varsa kendinize şu soruyu sorun:
10. Eğer bu kan kendim veya çocuğuma verilecek olsa kan trasfüzyonunu bu
durumda kabul eder miydim?
82
Transfüzyonda klinik kararlar
Notlar
83
Genel Tıp
Anahtar noktalar
1.
Gereksiz kan transfüzyonundan kaçınmanın en önemli yollarından biri
anemiden korunma ve aneminin tedavisidir.
2.
Kronik anemide transfüzyon nadiren gereklidir , fakat gebelik ve doğum, hemoliz, kanama ile ani eritrosit kaybı kronik anemide transfüzyon ihtiyacını arttırır.
3.
Anemi tedavisinin ilkeleri :
n
n
n
84
Altta yatan anemi nedenini düzeltin.
Dokulara giden oksijen miktarını artırmak için oksijen dağıtım sisteminin tüm elemanlarını en uygun hale getirin.
Anemi eğer dokulara oksijen teminini azaltacak ve hastanın ihtiyacını karşılayamayacak ölçüde ağır ise transfüzyon yapın.
4.
Şüpheli bir malaryayı acil bir durum gibi tedavi edin. Tedaviye hemen
başlanması hastanın hayatını kurtarabilir.
5.
Şayet kan stokları güvenli ise, aralıklı, küçük transfüzyonlarla beta
talasemi majörlu hastalarda hemoglobin düzeyleri 10–12 g / dl de tutulmalıdır. İnfeksiyonlara ve demir yüklenmesine karşı özel önlemler alınmalıdır.
6.
Yaygın damar içi pıhtılaşma olgularında destek tedavisi ile birlikte altta
yatan nedenin hızlı tedavisi veya ortadan kaldırılması esastır. Altta yatan neden çözülene kadar transfüzyona ihtiyaç duyulabilir.
Genel Tıp
Kan, oksijen ve dolaşım
Vücudun doku ve organlarına gereken oksijeni sürekli sağlayabilmesi
için dört önemli kademe mevcuttur.
1. Akciğerlerden kana oksijen transferi
2. Eritrositlerdeki hemoglobin molekülünde oksijen depolanması
3. Dolaşımla vücudun dokularına oksijen taşınması
4. Oksijenin kandan kullanılacağı dokulara geçişi
Dokulara oksijen temini aşağıdakilere bağlıdır :
n
Hemoglobin konsantrasyonu
n
Hemoglobinin oksijen ile doyma derecesi
n
Kalp debisi
Normal hemoglobin değeri
Normal hemoglobin değeri sağlıklı bireylerdeki hemoglobin konsantrasyon değeridir. Bu değer :
n
Sağlığın göstergesidir.
n
Evrenseldir ancak yaş , cinsiyet , gebelik ve yaşanılan yükseklikle değişir.
Deniz seviyesindeki normal hemoglobin değerlerine göre anemi kriterleri
Yaş / Cinsiyet
Normal Hb
Hb değeri:(g/dl)’den
düşük ise anemik
Doğum(miyadında)
13.5 – 18.5
13.5 (Hct %34 )
Çocuklar : 2 – 6 ay
9.5 – 13.5
9.5 (Hct % 28 )
Çocuklar : 6 ay – 2 yıl
Çocuklar : 2 – 6 yıl
11.0 – 14.0
11.0 (Hct %33 )
Çocuklar : 6 – 12 yıl
11.5 – 15.5
11.5 (Hct % 34 )
Erişkin erkekler
13.0 – 17.0
13.0 (Hct % 39 )
Erişkin kadınlar :
Gebe değilse
12.0 – 15.0
12.0 (Hct % 36 )
Gebe ise
Birinci trimester :
0 – 12 hafta
11.0 – 14.0
11.0 (Hct %33 )
İkinci trimester :
13 – 28 hafta
10.5 – 14.0
10.5 (Hct % 31 )
Üçüncü trimester :
29 hafta – doğum
11.0 – 14.0
11.0 (Hct % 33 )
85
Genel Tıp
Seksen beşinci sayfadaki hemoglobin değerleri basitçe anemiyi tanımlar. Bu değerler çoğu kez araştırma ve tedavi için eşik değer olarak kullanılır. Transfüzyon için gösterge teşkil etmez.
Hemoglobin konsantrasyonu ;
n
Dolaşan hemoglobin miktarından
n
Kan hacminden , etkilenir.
Anemi
Aneminin oluşum hızı sıklıkla aneminin semptomlarının şiddetini
belirler.
Özellikle kronik seyirli , orta derece bir anemi semptomlara yol açmayabilir. Ancak, bu anemi hastanın kanama , infeksiyon ve doğum
gibi akut olaylara uyumu için gerekli yedeklerini azaltır.
İster akut olsun ister kronik, ağır anemi hastanın doku oksijen teminini kritik seviyelere kadar indirebilen önemli bir etkendir. Bu durumda acil tedavi gerekir ve transfüzyon gereksinimi değerlendirilmelidir.
Kronik anemi Nedenler
Kronik kan kaybında uzun bir dönemde , dolaşımdan küçük kan kayıpları olur ancak normal kan hacmi korunur.
Etkileri
Kronik kan kaybı tipik olarak kanın oksijen taşıma kapasitesini azaltan demir eksikliği anemisi ile sonlanır.
Hemoglobin x Satürasyon x Kalp debisi = Dokulara oksijen
Kompansatuvar cevaplar
n
n
86
Kalp debisi artar.
Hemoglobin oksijen dissosiasyon eğrisi oksijen salınımını artıracak şekilde değişir.
n
Kan vizkositesi azalır: akım artar.
n
Sıvı birikir.
Eritrosit kaybında artış
n
Akut kan kaybı : travma , cerrahi veya doğum nedeniyle kanama
n
Kronik kan kaybı , genellikle gastrointestinal , üriner veya üreme sistemleri:
paraziter hastalıklar , malignite , iltihabi hastalıklar , menoraji
Normal eritrosit yapımında azalma
n
Beslenme yetersizlikleri: demir, B12, folat, malnütrisyon , malabsorbsiyon
n
Viral infeksiyonlar : HIV
n
Kemik iliği yetersizliği : aplastik anemi , kemik iliğinin malign infiltrasyonu,
lösemi
n
Azalmış eritropoietin üretimi: kronik böbrek yetersizliği
n
Kronik hastalıklar
n
Kurşun zehirlenmesi
Eritrosit yıkımında artış ( hemoliz )
n
İnfeksiyonlar : bakteriyel , viral , paraziter
n
İlaçlar ; örneğin, dapson
n
Otoimmün hastalıklar: sıcak ve soğuk antikorla oluşan hemolitik hastalık
n
Kalıtımsal hastalıklar: orak hücreli anemi , talasemi , G6PD eksikliği ,
sferositoz
n
Yenidoğanın hemolitik hastalığı ( HDN )
n
Diğer hastalıklar: yaygın damar içi pıhtılaşması, hemolitik üremik sendrom,
trombotik trombositopenik purpura
Artmış eritrosit gereksinimi
n
Gebelik
n
Laktasyon
Genel Tıp
ANEMİ NEDENLERİ
Klinik belirtiler
Kronik anemi çok düşük hemoglobin konsantrasyonlarına ininceye
kadar çok az semptom ve bulgu verebilir. Öte yandan aşağıdaki durumlarda aneminin klinik belirtileri erken dönemlerde belirgin hale
gelebilir :
n
n
n
Kompansatuvar yanıtı artırmada sınırlı kapasite : örnek ; ciddi kardiyovasküler veya respiratuvar hastalıklar
Oksijen ihtiyacında artış olduğunda : örnek; infeksiyon, ağrı,
ateş, egzersiz
Oksijen temininde ileri derecede azalma : örnek; kan kaybı ,
pnömoni
87
Genel Tıp
Akut anemi
Nedenler
Akut kan kaybı : kanama :
n
Travma
n
Cerrahi
n
Obstetrik kanamalar
Etkileri
Kan hacmi azalır ( hipovolemi )
Dolaşımdaki total hemoglobin azalır
Aşağıdakilere yol açar :
n
Azalmış oksijen transportu
n
Azalmış oksijen depolanımı
n
Azalmış oksijenizasyon
n
n
Hemoglobin x Satürasyon x
Kalp debisi =
Dokulara oksijen temini
Kompansatuar yanıtlar
n
n
n
n
n
n
n
Plazma hacminin düzeltilmesi
Kalp debisinin düzelmesi
Dolaşım kompansasyonu
Ventilasyonun uyarılması
Oksijen dissosiasyon eğrisinde değişiklikler
Hormonal değişiklikler
Plazma proteinlerinin sentezi
Klinik belirtiler
Hemorajinin klinik belirtilerini büyük ölçüde aşağıdakiler belirler :
n
Kan kaybının miktarı ve hızı
n
Hastanın kompansatuvar yanıtları
Majör Kanama
n
n
n
n
Susama
Taşikardi
Kan basıncında düşme
Nabız basıncında düşme
n
n
n
n
Soğuk , soluk , terli cilt
Artmış solunum hızı
İdrar miktarında azalma
Huzursuzluk veya konfüzyon
Not : Bazı hastalar tipik klinik belirtileri göstermeden önce önemli
miktarda kan kaybedebilir.
88
Aneminin spesifik olmayan Altta yatan hastalıkla ilgili anamnez ve
belirtileri
belirtiler
n
Yorgunluk / bitkinlik
n
Beslenme yetersizliği
n
Nefes darlığı
n
İlaç anamnezi
n
Bilek şişliği
n
Düşük sosyal ekonomik durum
n
Baş ağrısı
n
Aile öyküsü, etnik köken
(hemoglobinopatiler )
n
Sersemlik, baş dönmesi
n
Önceden var olan semptom- n HIV infeksiyonu için yüksek risk taşıma
ların ağırlaşması: örneğin n Ateş , gece terlemesi
anjina
n
Sıtma atağı hikayesi :sıtmanın endemik
olduğu bölgelerde oturma veya o bölgelere seyahat
n
Obstetrik / jinekolojik hikaye, menoraji
veya diğer vajinal kanamalar, doğum
kontrol yöntemi
n
İdrar yolundan kanama
n
Diş eti kanaması, burun kanaması,
purpura (kemik iliği yetersizliği )
n
Gastrointestinal rahatsızlıklar: melena,
üst GİS kanaması, diyare, kilo kaybı,
hazımsızlık
Genel Tıp
ANAMNEZ
FİZİK MUAYENE
Anemi ve klinik
Altta yatan hastalığın bulguları
dekompansasyon bulguları
n
Kilo kaybı / boy ve yaşa göre düşük tartı
n
Soluk mukoz membranlar
n
Angular stomatit, koilonişi (demir eksiklin
Hızlı soluma
ği)
n
Taşikardi
n
Sarılık (hemoliz)
n
Juguler ven basıncında artış n Purpura ve morluk (kemik iliği yetersizliKalp üfürümleri
ği, trombosit hastalıkları )
n
Malleoler ödem
n
Lenf düğümlerinde büyüme,
hepatosplenomegali (infeksiyon,
n
Postural hipotansiyon
lenfoproliferatif hastalık , HIV / AIDS )
n
Mental durumda değişiklik
n
Bacak ülserleri (orak hücreli anemi )
n
İskelet deformiteleri (talasemi)
n
Nörolojik bulgular ( vit B12 eksikliği)
89
Genel Tıp
Klinik değerlendirme
Klinik değerlendirme ile aneminin ciddiyeti ve muhtemel sebebi veya
sebepleri belirlenmelidir. Bir hastada aneminin beslenme yetersizliği,
HIV, sıtma, parazit infeksiyonları gibi bir çok sebebi olabilir.
Laboratuar Araştırmaları
Tam kan sayımı, periferik yaymanın incelenmesi ve eritrosit indeksleri genellikle aneminin nedeninin ortaya konmasını sağlayacaktır
(bakınız sayfa 92).
n
İleri değerlendirmeler demir ve folat eksikliğini beta talasemi
gibi benzer özellikte olan diğer durumlardan ayırmak için gerekli olabilir.
n
G6PD eksikliği veya anormal hemoglobin için tarama gerekli
olabilir.
n
Fizik muayene bulguları, kan yaymasının incelenmesi, orak
testi ve hemoglobin elektroforezi kalıtsal hemoglobinopatilerin en sık tiplerini belirleyecektir.
n
Retikülositlerin (olgunlaşmamış eritrositler) varlığı hızlı eritrosit üretimi olduğunu gösterir.
n
Anemik bir hastada retikülositlerin bulunmaması,
infiltrasyon,
infeksiyon,
primer
yetersizlik
veya
hematiniklerin eksikliğine bağlı kemik iliği disfonksiyonu için
hemen araştırma yapılmasını gerektirir.
Tedavi
Aneminin tedavisi nedenine, gelişme hızına ve aneminin
kompansasyon derecesine göre değişikenlik gösterir. Bu durum her
hastanın detaylı değerlendirilmesini gerektirir. Ancak tüm anemilerin
tedavi prensipleri aynıdır. Tedavi yaklaşımı aşağıdaki gibidir:
1. Aneminin altta yatan nedenini tedavi edin ve cevabı gözleyin
(bakınız sayfa 93).
2. Eğer hastada yetersiz doku oksijenizasyonu varsa dokulara
oksijen ulaşabilmesi için oksijen sağlama sisteminin tüm bileşenlerini en iyi hale getirin.
3. Transfüzyonu yalnızca, eğer anemi hasta oksijen gereksinimlerini karşılamaya uygun olmayacak kadar düşük ise yapın:
n
Megaloblastik anemide zayıf miyokard fonksiyonu nedeniyle kalp yetersizliği gelişebileceği için trasfüzyon tehlikeli
olabilir.
n
İmmün hemolizde transfüzyonu yalnızca potansiyel olarak
yaşamı tehdit eden anemisi olan hastalara uygulayın; hastanın serumundaki antikorlar transfüze edilen eritrositleri
hemolize edebilir ve transfüzyon hastanın kendi eritrositlerinin yıkımını daha da artırabilir.
90
91
Fizik muayene
Anamnez
Hb/Htc belirleyin
Anemik
Anemik değil
Mevcut yakınmanın diğer
nedenlerini gözden geçirin
İleri tetkik için ön değerlendirmeler
n
Tam kan sayımı (Hb, Hct, periferik yayma)+lökosit sayımı ve diğer ilgili indeksler
n
Retikülosit sayımı
n
Parazitler veya hızlı tanı testleri için ince ve
kalın periferik yayma
n
Dışkıda gizli kan testi
Ön tanı: demir eksikliği
anemisi
Aneminin nedenini tedavi edin
Tanı belli değil
Aneminin nedenini ve
tipini anlamak için ileri
araştırmalar
Eğer endike ise oral
demir verin
4-8 hafta da bir hemoglobini kontrol edin
Hasta cevap veriyor.
Hemoglobin yükseliyor:
periferik yaymada
retikülositler var. Tanı
muhtemelen doğru
Demir tedavisine en az 3
ay devam edin
92
Hasta cevap vermiyor: tanıyı gözden geçirin
Hasta oral
demir alıyor
mu?
Tanıyı tekrar doğrulayın/anemi tip ve nedenini
belirleyin
Evet
Hayır
Oral demir alma
gerekliliğini
vurgulayın
Genel Tıp
Klinik değerlendirme
Genel Tıp
PERİFERİK YAYMA
ERİTROSİT İNDEKSİ
Mikrositik, hipokrom
ve anormal eritrositler
n
Makrositik,
normokromik
NEDEN
Düşük ortalama hücre Edinsel
volümü (MCV)
n
Demir eksikliği
n
Düşük ortalama hücre n Sideroblastik anemi
hemoglobini (MCH)
n
Kronik hastalık anemisi
n
Düşük ortalama hücre
hemoglobin konsant- Doğumsal
rasyonu (MCHC)
n
Talasemi
n
Sideroblastik anemi
Artmış MCV
Megaloblastik kemik iliği
n
Vitamin B12 ve Folik
asit eksikliği
Makrositik
polikromazi
Normositik,
normokrom
Artmış MCV
Löko-eritroblastik
İndeksler erken ve çeşitli
formlardaki eritrosit ve
lökositler yüzünden anormal olabilir
Normal MCV, MCH,
MCHC
Normoblastik ilik ile
n
Alkol fazlalığı
n
Myelodisplazi
Hemolitik anemi
Kronik hastalıklar
- İnfeksiyon
- Malinite
- Otoimmun hastalıklar
n
Böbrek yetersizliği
n
Hipotiroidi
n
Hipopitüarizm
n
Aplastik anemi
n
Eritrosit aplazisi
n
İlik infiltrasyonu
n
Miyelodisplazi
n
Lösemi
n
Metastatik kanser
n
Miyelofiboz
n
Ciddi infeksiyon
Not: MCV yalnızca iyi kalibre edilmiş bir elektronik kan hücre sayıcısı ile tespit
edilirse güvenilirdir.
93
1.
Hemoglobinopati olasılığını dışlayın.
2.
Tespit edilebilen kan kaybı nedenlerini düzeltin.
n
Helmint veya diğer infeksiyonları tedavi edin.
n
Lokal kanama kaynaklarını düzeltin.
n
Mümkünse antikoagülan tedaviyi durdurun.
n
Gastrik mukozayı irite eden ilaçları kesin; örneğin aspirin, non
steroid anti inflamatuar ilaçlar (NSAİİ)
n
Anti -trombosit ilaçları kesin; örneğin aspirin, NSAİİ
3.
Oral demir (demir sülfat erişkin için 200mg günde üç kez, çocuk için
15mg/kg/gün). Bu tedaviye üç ay veya hemoglobin konsantrasyonu
normale döndükten sonra bir ay daha devam edin. Hemoglobin 3 hafta gibi bir sürede 2g/dl artmalı bu olmaz ise tanı ve tedaviyi tekrar
gözden geçirin.
4.
Belirlenen vitamin eksikliklerini oral folik asit (5mg günlük) veya vitamin B12 (hidroksokobalamin) injeksiyonu ile yerine koyun.
5.
Eğer ikisinin de eksikliği varsa kombine demir ve folik asit preparatları
yararlıdır. Anemi için diğer çok bileşenli preparatların avantajı yoktur
ve genellikle çok pahalıdırlar.
6.
Sıtmayı etkili antimalaryal ilaçlar ile, yerel direnç şekillerini dikkate alarak tedavi edin. Yalnızca spesifik endikasyonlar varsa sıtma
proflaksisi uygulayın.
7.
Hemoliz kanıtı varsa, ilaç tedavisini gözden geçirin ve mümkünse neden olabilecek ilacları kesin.
8.
Hastanın kemik iliğini baskılayan ilaç kullanıp kullanmadığını gözden
geçirin ve eğer kullanıyorsa mümkünse kesin.
Ciddi (dekompanse) anemi
Erişkinde kompanse olmuş bir anemi ya hiç belirti veya bulgu vermez
ya da az verir.
Dekompansasyonun nedenleri
1. Kompansatuar cevapları sınırlayan kalp veya akciğer hastalıkları.
94
Genel Tıp
KRONİK ANEMİNİN TEDAVİSİ
Genel Tıp
2. Artmış oksijen ihtiyacı
n
İnfeksiyon
n
Ağrı
n
Ateş
n
Egzersiz
3. Oksijen temininde akut azalma
n
Akut kan kaybı/ hemoliz
n
Pnömoni
Akut dekompansasyon bulguları
Ciddi dekompanse olan hastada aneminin altta yatan nedeninin
düzeltilmesine ve destek önlemlerinin alınmasına rağmen yetersiz
doku oksijeni sunumuna bağlı bulgular görülür.
n
Biliç durumu değişiklikleri
n
Azalmış periferik nabızlar
n
Konjestif kalp yetersizliği
n
Hepatomegali
n
Zayıf (Kötü) periferik perfüzyon (kapiller dolum 2 saniyeden
uzun)
Bu bulguları gösteren bir hastaya acil tedavi uygulanmalıdır; çünkü
yetersiz oksijen taşıma kapasitesine bağlı yüksek ölüm riski vardır.
Hipoksinin ciddi anemi ile beraber olduğunda klinik belirtileri akut
infeksiyon veya astım atağı gibi solunum sıkıntısının diğer nedenlerinde görülen bulgularla çok benzerlik gösterebilir. Transfüzyondan
önce eğer varsa bu diğer nedenler tespit ve tedavi edilmelidir.
CİDDİ (DEKOMPANSE OLMUŞ) ANEMİNİN TEDAVİSİ
1. Bakteriyel göğüs infeksiyonlarını tedavi edin. (agresif olarak)
2. Maske ile oksijen verin.
3. Sıvı dengesini düzenleyin; eğer intavenöz sıvı veriliyorsa hastada kalp yüklenmesi gelişmemesi için dikkatli olun.
4. Eritrosit transfüzyonunun gerekli olup olmadığına karar verin.
5. İnfüzyonun onkotik ve hacim etkilerini azaltmak için tam kandan ziyade eritrosit süspansiyonu kullanın.
95
CİDDİ (DEKOMPANSE OLMUŞ) ANEMİDE TRANSFÜZYON
1.
2.
3.
4.
Gerekli olandan fazla transfüzyon yapmayın. Eğer semptomların düzelmesi
için bir ünite yeterli ise ikinciyi vermeyin. Aşağıdakileri hatırlayın:
n
Amaç hipoksinin düzeltilmesi için hastaya yeterli hemoglobin vermektir.
n
Doz hastanın boyuna ve kan hacmine uygun olmalıdır.
n
450 ml’lik bir ünite kanın hemoglobin içeriği 45 ile 75 gram arasında
değişir.
Ciddi anemisi olan hastalarda kan veya intravenöz sıvı verilmesi kalp
yetersizliği tetikleyebilir. Eğer kan nakli gerekli ise tercihen eritrosit süspansiyonunu 2- 4 saat içinde verin ve sonrasında hızlı etkili bir diüretik (örneğin furasemid 40mg İM) uygulayın.
Hastayı tekrar değerlendirin ve eğer ciddi anemi semptomları devam ediyor ise 1-2 ünite daha transfüzyon yapın.
Hemoglobin konsantrasyonunu normal düzeylere çıkarmak gerekli değildir.
Klinik durumu rahatlatacak kadar yükseltin.
Malarya
Emine Küçükateş
Bağışık olmayan kişilerde 48 saat içinde ölüm oluşabileceğinden
malaryanın teşhisi tedavisi ve onunla ilişkili komplikasyonlar aciliyet
gerektirir.
Malarya non-spesifik akut ateşli bir hastalık olarak gelişir ve klinik
zeminde ateşin diğer birçok nedenlerinden net bir şekilde ayrılamayabilir.
Ayırıcı tanıda diğer infeksiyonlar ve ateşin diğer nedenleri dikkate
alınmalıdır.
96
Genel Tıp
Kan transfüzyonu yalnızca, anemi eğer hastanın ihtiyaçlarını karşılayamayacak kadar düşük oksijen temin edecek ağırlıkta ise ya da
bu ihtimal var ise göz önüne alınmalıdır.
Genel Tıp
n
n
n
n
Klinik belirtiler antimalaryal ilaçların düşük-iyileştirici dozlarının kullanımı ya da geçirilmiş infeksiyon sonucu oluşan
kısmi bağışıklık nedeni ile değişkenlik gösterebilir.
Ateş çoğunlukla düzensiz ya da aralıklı olduğundan, son 48
saat içindeki ateş öyküsü önemlidir.
Malarya gebelikte ciddi sonuçlar oluşturur; anne ve fetüs için
tehlikelidir. Kısmen bağışık gebe kadınlar özellikle ilk gebeliklerinde malaryaya bağlı ciddi anemi gelişimine yatkındır.
Bağışıklık sistemi gelişmemiş küçük çocuklar parazit açısından özel bir risk altındadır.
CİDDİ FALSİPARUM MALARYA
İNFEKSİYONUNUN KLİNİK ÖZELLİKLERİ
Tek başına olabilir, ya da daha
sıklıkla, aynı hastada kombine olarak gelişebilir.
n
Serebral malarya, başka herhangi
bir nedenle açıklanamayan koma
olarak tanımlanır.
n
Generalize konvülziyonlar
n
Ciddi normositik anemi
n
Hipoglisemi
n
Solunum distresi ile giden
metabolik asidoz
n
Sıvı ve elektrolit dengesizliği
n
Akut böbrek yetersizliği
n
Akut akciğer ödemi ve erişkinde
solunum distres sendromu
n
Dolaşım kolapsı, şok septisemi
(‘algid malarya’)
n
Anormal kanama
n
Sarılık
n
Hemoglobinüri
n
Yüksek ateş
n
Hiperparazitemi
Aşırı derecede halsizlik (sürünme
hissi) birlikte konfüzyon ya da sersemlik kötü prognoza işaret eder
TANI
n
n
n
n
n
n
İlk planda şüphe etmek önemlidir
Endemik alanlara olan seyahat
hikayesi ya da enjeksiyon veya
transfüzyon yoluyla muhtemel
infeksiyon
Ayrıntılı muayene ve tercihen
çevresel kan ince ve kalın damla
yaymasının mikroskop ile incelenmesi
Dipstik antijen test, eğer mümkünse: örn
- Parasight F testi (yalnızca
falciparum malaria
- ICT testi (falciparum ve vivax
malaria
Bağışık olmayan halkta yüksek
parazit yoğunluğu ciddi hastalık
göstergesidir, fakat ciddi/ağır malarya düşük parazitemi ile de gelişebilir; çok nadirdir, kan yayması
negatif olabilir.
Kan sayımı ve yaymayı her 4-6
saatte tekrarlayın.
97
TRANSFÜZYON
1.
Erişkinler, gebe kadınlar dahil
2.
3.
4.
Yerel tedavi rejimlerini takiben,
herhangi bir ilişkili komplikasyon ve
infeksiyonu hemen tedavi edin.
Şüpheli bir gösterge olduğunda
laboratuvar incelemelerinde muhtemelen gecikme söz konusu ise,
yalnızca klinik tanıya dayalı olarak
acilen tedavi edin.
Dehidratasyon ve hipoglisemiyi
düzeltin: aşırı sıvı yükselmesine
bağlı akciğer ödemi oluşmasından
kaçının
Ciddi komplikasyonlar için spesifik
tedaviler:
n
n
n
Yaşamı tehdit eden anemiyi iyileştirmek için transfüzyon
Hemofiltrasyon ve böbrek yetmezliği için diyaliz
Uygun antikonvülzanlar
Hemoglobin <7 g/dl ise transfüzyonu
düşünün (bakınız sayfa 126 gebelikte kronik anemide transfüzyon)
Çocuklar
n
n
Hemoglobin < 4 g/dl ise transfüzyon yapın
Hemoglobin 4-6 g/dl ve aşağıdaki klinik özelliklerin varlığında
transfüzyon yapın:
- Hipoksi
- Asidoz
- Bilinç bozukluğu
- Hiperparazitemi (>%20)
Endemik malarya bölgelerinde, transfüzyon yoluyla malarya bulaşma riski yüksektir. Transfüze olan hastaya
rutin malarya tedavisi uygulayın.
HIV/AIDS
HIV infeksiyonu çeşitli nedenlere bağlı olarak gelişen anemi ile birliktedir. AIDS’li hastaların yaklaşık %80’inde hemoglobin 10 g/dl’den
daha az seviyededir. HIV infeksiyonunda aneminin tedavisi alttaki
nedenler temelinde yapılır.
Transfüzyon
Anemi ciddi olduğunda, transfüzyon kararı herhangi bir diğer hasta
için geçerli kriterler kullanılarak yapılmalıdır.
98
Genel Tıp
TEDAVİ
Genel Tıp
Glukoz -6-fosfat dehidrogenaz
(G6PD) eksikliği
G6PD eksikliği sıklıkla asemptomatiktir; sarılığa neden olabilir.
Anemi oluşumunu infeksiyon, ilaçlar ve kimyasallar hızlandırabilir.
G6PD’de enzim eksikliği olan hücrelerin yıkımı tamamlandığı zaman
hemoliz duracaktır. Hemolize yol açan her etkeni tedavi etmek ya da
ortadan kaldırmak önemlidir.
Transfüzyon
1. G6PD noksanlığına bağlı olguların çoğunda transfüzyon gerekmez.
2. Hızlı hemoglobin düşüşü devam eden bir hemolizde transfüzyon
yaşam kurtarabilir.
3. Fototerapiye yanıt vermeyen ve kernikterus riski olan yeni doğanlar için “exchange” değişim transfüzyonları endikedir (bakınız
sayfalar 47-153).
Kemik iliği yetersizliği
Çevresel kanda bulunan kan hücrelerini normal sayılarda tutmak içi
gereken yapımın sağlanamadığı durmlarda kemik iliği yetersizliğinden bahsedilir. Genellikle pansitopeni -kanın iki ya da üç hücresel
bileşeninin azalması (eritrosit, lökosit, trombosit)- şeklinde ortaya
çıkar.
Anemi altta yatan hastalığa bağlıdır. Tedavi semptomatik olabilir ve
eritrosit replasmanını gerektirebilir.
KEMİK İLİĞİ YETRSİZLİĞİNİN VEYA BASKILANMASININ TEDAVİSİ
1. İnfeksiyonu tedavi edin.
2. Sıvı dengesini sağlayın.
3. Destek tedavi verin: örn, beslenme, ağrı kontrolü
4. Potansiyel toksik ilaç tedavilerini durdurun.
5. İyi beslenmeyi sağlayın.
6. Altta yatan hastalığı tedavi edin:
n
Lösemi veya lenfoma için kemoterapi, ek olarak
n
Bazı durumlar için ışın tedavisi
n
Bazı durumlar için kemik iliği transplantasyonu
99
Hikaye
Aşağıdaki durumlara
maruz kalma:
n
Toksik ilaçlar
n
Çevresel kimyasallar
n
İnfeksiyon
n
Radyasyon
n
Malignite
n
Diğer
Kemik iliği
yetersizilğine bağlı
yapımda azalma:
n
Eritrositler
n
Lökositler
n
Trombositler
Laboratuvar incelemeleri
Tam kan sayımı ve yayma:
n
Anemi
n
Azalmış ya da anormal
lökositler
n
Azalmış trombositler
Anemi ya da
trombositopeni ve
infeksiyona bağlı
semptomlar
n
n
n
Anemi
Kanama
İnfeksiyon
Fizik muayene
Anemi
n
Çürükler/ekimoz
n
Kanama
n
Ateş
n
Büyümüş lenf bezleri
n
Splenomegali
n
Kemik iliği incelemesi:
n
Lösemi
n
Lenfoma
n
Aplazi ya da hipoplazi
n
Malign infiltrasyon
n
İnfeksiyöz
infiltrasyon
gösterebilir.
İleri İnceleme
Uzman görüşü ve olanaklarını gerektirir.
Kemoterapiye bağlı kemik iliği baskılanması
kemik iliği yetersizliği olanlarda transfüzyon
ya da
Kemoterapi, ışın tedavisi ve kemik iliği transplantasyonu genellikle
kemik iliğini baskılar, kemik iliği toparlanana kadar trombosit ve
eritrosit transfüzyon desteği gerekir.
1. Sık transfüzyon gereği olan hastalarda alloimmünizasyon ve
reaksiyon riskini azaltmak için, mümkünse lökositi azaltılmış
eritrosit ve trombosit kullanın.
100
Genel Tıp
Muhtemel
nedenler
n
İlaçlar
n
Zehirler
n
İnfeksiyon
n
Malignite
n
Diğer
Genel Tıp
2. İmmünsuprese hastalarda (bakınız sayfa 73) graft-versushost-hastalığı (GVHH) riskini önlemek için herhangi bir yakın
akraba kan ve kan bileşenleri transfüzyonundan kaçın.
3. Bazı immünsuprese hastalar kan transfüzyonuyla bulaşan
sitomegalovirus (CMV) infeksiyonu riski altındadır. Bu durumdan, lökositten fakir/azaltılmış kan bileşenlerinin kullanımıyla ya da CMV antikorları içermeyen kan bileşenlerinin
transfüzyonuyla kaçınılabilir ya da risk azaltılabilir .
Eritrosit transfüzyonu:
Altta yatan bir hastalığa ve tedavisine
bağlı olarak anemi
semptomatik hale gelebilir ve eritrosit replasmanı gerekebilir. Bu
durumda hastanın kardiyak yüklenme riski olduğundan tam kan
yerine eritrosit süspansiyonu tercih edilir.
Trombosit transfüzyonu
Trombositopeniye bağlı kanamayı önlemek ve kontrol etmek için
trombosit transfüzyonu yapılabilir.
Erişkin için kullanılan üründe
trombosit ‘dozu’ en az 240x109
trombosit içermelidir. Bu ancak bir donörden elde edilmiş
tromboferez ürünü ile ya da 4-6 ünite tam kandan ayrılan trombositin
infüzyonuyla sağlanabilir.
Kanamayı kontrol etmek için trombosit transfüzyonu
1. Her hasta için trombosit transfüzyon planı oluşturun. Amaç
tekrarlanan trombosit transfüzyonu (infeksiyon ve
alloimmünizasyon) riskine karşı kanama riskini dengelemektir.
2. Düşük trombosit sayımlı hastada purpura veya mukozal ya
da retinal kanama gibi klinik işaretler, genellikle kanamanın
trombosit transfüzyonları ile kontrolünün gerekliliğine işaret
eden göstergelerdir. Ancak aynı zamanda bunlar infeksiyon
gibi sebepler açısından da kontrol edilmelidir.
3. Çoğunlukla bir trombosit transfüzyonu kanamayı kontrol edecektir, ancak bir süre tekrarlayan transfüzyonlar gerekebilir.
4. Kanamanın kontrolü aşağıdaki nedenlere bağlı olarak yetersiz olabilir:
n
İnfeksiyon
n
Splenomegali
n
Lökosit ve trombosit antijenlerine karşı antikorlar
n
Altta yatan hastalığı kontrol etmede yetersizlik
5. Trombosit transfüzyonu sıklığınının arttırılması veya daha
nadir olarak HLA-uygun trombosit konsantrasyonunun kullanımı kanamayı kontrol etmede yardımcı olabilir.
101
1. Genellikle trombosit sayısı 10x109/L üzerinde olan ateşsiz
hastalara trombosit transfüzyonu yapılmaz.
2. Hasta ateşli ve infeksiyon ihtimali var ise , birçok klinisyen
transfüzyon alt eşik değeri olarak 20x109 /L’i seçer.
3. Hasta stabilse, 2 ya da 3 günde bir transfüzyon genellikle
eşik değerini korumak için yeterlidir.
Orak hücre hastalığı
Akut krizler
Gökhan Demir
Aşağıdaki akut krizleri içerir:
n
Enfarktüs ve ağrıya yol açan vazo-okluzif krizler
n
Splenik sekestrasyon krizleri
n
İnfeksiyona bağlı aplastik krizler: örn:parvovirus, folat eksikliği
n
Hemolitik krizler (nadiren oluşur)
Kronik komplikasyonlar
Kronik komplikasyonlar enfarktüse yol açan tekrarlayan ya da uzamış iskeminin sonucudur:
n
İskelet anormallikleri ve gecikmiş puberte
n
Darbeye bağlı nörolojik kayıp
n
Hiposplenizm
n
Kronik böbrek yetersizliği
n
Priapizmi takiben impotans
n
Akciğer fonksiyon kaybı
n
Görme kaybı.
Laboratuvar incelemeleri
Aneminin araştırılmasında, eritrosit hücrelerinin karakteristik anormallikleri ve anormal hemoglobin varlığını saptamaya yönelik
laboratuvar incelemeleri:
n
Hemoglobin konsantrasyonu: Hb 5-11 g/dl (genellikle anemi
semptomları ile bağlantısı düşük)
n
Orak hücreleri, hedef hücreleri ve retikülositozu tesbit için
çevresel kan yayması
n
Orak hücreleri tanımlamada orak solübilite veya yayma testi
n
HbF artışını göstermek için HbF miktar ölçümü
n
Anormal hemoglobin paternlerini tanımlama için hemoglobin elektoforezi (HbSS homozigot durumunda , hiç normal
HbA saptanmaz)
102
Genel Tıp
Kanamayı önlemek için trombosit transfüzyonu
Genel Tıp
Tedavi
Ana hedefler
n
Krizlerin önlenmesi
n
Kriz ortaya çıktığında uzun vadeli hasarın en aza indirilmesi.
ORAKLAŞMA KRİZLERİNİN ÖNLENMESI
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Aşağıda belirtilen tetikleyici faktörlerden koruyun:
n
dehidratasyon
n
hipoksi
n
infeksiyon
n
soğuk
n
dolaşım yavaşlaması
Uzun süreli oral 5mg/g folik asit verin.
Penisilin verin:
n
Uzun süreli İM 2.4 milyon ünite benzatin penisilin veya
n
Uzun süreli oral penisilin V 250 mg/gün
Pnömokoklara ve mümkünse hepatit B ye karşı aşı yapın.
Malarya var ise erken tanı koyun ve hemen tedavi edin. Sıtmaya bağlı
hemoliz bir orak hücre krizini tetikleyebilir.
Başka infeksiyonlar varsa derhal tedavi edin.
Düzenli transfüzyonun gerekip gerekmediğini değerlendirin.
ORAKLAŞMA KRİZİNİN TEDAVİSİ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
Oral sıvılarla, ve gerekirse intravenöz izotonik ile rehidratasyonu
sağlayın.
Gerekiyorsa sistemik asidozu İV bikarbonat ile tedavi edin.
Hipoksiyi düzeltin; gerektiğinde oksijen desteği sağlayın.
Etkin ağrı kesiciler kullanın: örn. morfin gibi opiyat türevi güçlü
analjeziklerin kullanımı gerekebilir.
Hasta sıtma ile enfekte olmuş ise tedavi edin.
Bakteriyel infeksiyonları mevcut en etkili antibiyotikle ve tam dozla
tedavi edin.
Gerekirse transfüzyon yapın.
103
Krizlerin ve uzun süreli sakatlıkların önlenmesi
1. Orak hücre hastalığında ( homozigot SCD) düzenli eritrosit
transfüzyonunun krizlerin sıklığının azaltılmasında ve
tekrarlayan inmelerin önlenmesinde rolü vardır. Ayrıca hayatı
tehdit eden tekrarlayıcı akut akciğer sendromu ve kronik orak
hücre akciğer hastalığının önlenmesine de yararı olabilir.
2. Transfüzyon endikasyonu
sadece düşük hemoglobin
düzeyinin yükseltilmesi için yapılmaz. Orak hücre
hastalığında hastalar 7-10 g/L gibi düşük hemoglobin
düzeylerine uyum sağlamıştır ve orak hücrelerin oranında
azalma olmaksızın hastanın hemoglobin değerinin bazal
düzeyin ciddi derecede üzerine yükseltildiği durumlarda
hiperviskozite riski ortaya çıkar.
3. Amaç, kanda yeterli normal HbA (% 30 ya da üzeri) oranını
sürdürmek, HbS içeren eritrositlerin yapımını baskılamak ve
oraklaşma epizotlarının riskini en aza indirmektir.
4. SCD’li çocukların %7-8’inde inme meydana gelir ve bu durum
önemli bir morbidite nedenidir. Düzenli transfüzyonlarla inmenin
tekrarlama oranı %46-90’lardan %10’un altına indirilebilir.
5. Düzenli transfüzyon uygulanan hastalarda demir birikmesi
(bakınız sayfa 107), transfüzyonla bulaşan infeksiyonlar ve
otoimmünizasyon riski vardır.
Krizlerin ve ağır aneminin tedavisi
1. Transfüzyon
ağır
akut
anemide
(hemoglobin
konsantrasyonunun <5 g/dl veya hastanın normal bazal
düzeyinin >2 g/dl altında olması) endikedir.
2. Acil transfüzyon sekestrasyon krizinde ve aplastik krizde
yaşam kurtarıcı olabilir. Amaç hemoglobin düzeyi için
yalnızca 7-8 g/dl’dır.
Sekestrasyon krizleri
1. Hasta dolaşımdan dalaktaki harabiyetle kaybedilen kan
nedeni ile hipovolemik şoka eşdeğer bir tabloda karşımıza
gelir.
2. Dolaşımdaki kan hacmi acilen intravenöz sıvı ile yerine
konmalıdır.
3. Çoğunlukla kan transfüzyonu gerekir.
Aplastik kriz
Aplastik krizler genellikle infeksiyon (örn: parvovirüs) ile tetiklenir.
Geçici bir akut kemik iliği yetersizliği mevcuttur ve kemik iliği
toparlanana kadar transfüzyon gerekebilir.
104
Genel Tıp
Orak hücre krizlerinin önlenmesinde ve tedavisinde
transfüzyon ve kan değişimi
Genel Tıp
Orak hücreli anemi hastalarında gebeliğe ve
anesteziye yaklaşım
1. Gebelik sırasında rutin transfüzyonlar kötü bir obstetrik
öyküsü olanlar ya da krizleri sık olanlar için düşünülebilir.
2. Doğum veya anestezili cerrahi girişimler öncesi hazırlık
transfüzyonla HbS oranının %30’un altına düşürülmesini
içerebilir.
3. Anestezik teknikler ve destek tedavileri en az düzeyde kan
kaybı, hipoksi, dehidratasyon ve asidoz oluşumu
sağlamalıdır.
Orak hücreli anemi taşıyıcılığı
1. Orak hücreli anemi taşıyıcıları (HbAS), asemptomatiktir,
hemoglobin düzeyleri normal olabilir ve periferik kan
yaymasında eritrosit morfolojisi normal görünebilir.
2. Dehidratasyon ve hipoksi krizlere yol açabilir.
3. Taşıyıcı olduğu bilinenlerde anestezi, gebelik ve doğum
dikkatle ele alınmalıdır.
Talasemiler
Hastalık
Genetik defekt
Klinik özellikler
Homozigot β talasemi
(β talasemi majör)
Heterozigot β talasemi
(β talasemi minör
taşıyıcı)
Talasemi intermedia
β zincirinde baskılanma
veya delesyon
β zincir delesyonu
Ağır anemi: Hb<7-8 g/dl
Transfüzyona bağımlı
Asemptomatik, hafif
anemi: Hb> 10 g/dl
Homozigot α talasemi
α talasemi minör
α talasemi taşıyıcı
β zincirinde baskılanma
veya delesyon
Heterojen: asemptomatik
ile β talasemi major
arasında bir tablo olabilir.
Hb: 7-10 g/dl
4 α globin zincir delesyonu Fetus yaşamaz (hidrops
fetalis)
Iki veya üç α gen kaybı
Genellikle hafif veya orta
şiddette
Bir veya iki α gen kaybı
Asemptomatik: hafif
hipokromik, mikrositer
anemi
105
Hemoglobin (g/dl)
Retikülosit (%)
Çekirdekli
eritrositler
Eritrosit
morfolojisi
İkter
Splenomegali
İskelet
değişiklikleri
Majör
<7
2-15
++/++++
İntermedia
7-10
2-10
+/+++
Minör
>10
<5
0
++++
++
+
+++
++++
++/+++
+/++
++/+++
+/++
0
0
0
Klinik özellikler
Talasemi majör
1. β talasemi majör yaşamın ilk yılı içinde, gelişme geriliği ve
anemi ile ortaya çıkar. Etkin bir tedavi yapılmazsa genellikle
10 yaşından önce ölümle sonlanır.
2. Dokulara yeterli oksijeni taşıyabilecek bir hemoglobin düzeyi
sağlanabilmesi için hastalar transfüzyona bağımlıdır.
3. Eritrositlerin hasarlanmasına, demir emiliminin artmasına ve
eritrosit transfüzyonlarına bağlı olarak vücutta demir birikir.
Bu da, demir şelasyon tedavisine başlanmazsa kalp
yetersizliğine, hormonal bozukluklara, siroza ve sonuçta
ölüme yol açar (bakınız sayfa 108).
Laboratuvar bulguları
Talasemi majör
1. Hipokrom, mikrositer ağır anemi
2. Kan yayma preparatında: eritrositler hipokrom ve mikrositer
görünümdedir, hedef hücreleri, bazofilik noktalanma ve
çekirdekli eritrositler görülür.
3. Hemoglobin elektroforezi: HbA hiç yoktur, HbF ve HbA2
düzeyleri artmıştır.
Talasemi intermedia, talasemi minör veya taşıyıcılık
1. Hipokrom, mikrositer anemi: normal demir ve total demir
bağlama kapasitesi .
2. Hemoglobin elektroforezi: talasemi varyantlarına göre
değişir.
106
Genel Tıp
Hastada uygun tedavi seçiminde talasemi intermedia ile talasemi
majör ayırımının yapılması hayati önem taşır. Klinik, hematolojik,
genetik ve moleküler verilerin dikkatli bir biçimde incelenmesi ayırıcı
tanıda yardımcı olabilir (aşağıya bakınız).
Genel Tıp
TALASEMİ MAJÖR TEDAVİSİ
1. Transfüzyon
2. Şelasyon tedavisi
3. C vitamini: demir ekskresyonunu arttırmak için, sadece demir
şelatörü tedavisi gününde ağızdan 200 mg
4. Folik asit: ağızdan 5 mg/gün
5. Transfüzyon gereksinimini azaltmak için splenektomi
gerekebilir. Yüksek infeksiyon riski nedeni ile 6 yaşından küçük
çocuklarda yapılmamalıdır.
6. Uzun süreli penisilin
7. Aşılama:
n
hepatit B
n
pnömokok
8. Diabet ve hipofiz yetersizliği için endokrin replasman
9. Paratiroid yetersizliği için D vitamini ve kalsiyum
TALASEMİ MAJÖR’DE TRANSFÜZYON
1. Planlı kan transfüzyonları, kemik iliği hipertrofisi ve erken kalp
yetersizliği gibi komplikasyonları önleyerek yaşam kurtarıcı
olabilir veya yaşam kalitesini yükseltebilir.
2. Transfüzyonlar demir birikimine neden olarak kalp, endokrin
sistem ve karaciğere hasar vereceğinden, demir birikimini
önlemek açısından sadece zorunlu transfüzyonlar verilmelidir.
3. Eritropoiezi baskılamaya yetecek miktar ve sıklıkta eritrosit
transfüzyonlarının yapılması hedeflenmelidir.
4. Transfüzyon riskinin düşük olduğu hesaplanıyorsa demir
şelasyon tedavisinin uygulandığı hastalarda hedef hemoglobin
değeri olarak 10.0-12.0 g/dl seçilebilir. Hemoglobin düzeyinin
15 g/dl düzeyini aşması önerilmez.
5. Daha az kan miktarı gerektirdiğinden ve eritrosit üretimini daha
etkin olarak baskılayabildiğinden küçük miktarlarda
transfüzyonlar tercih edilmelidir.
6. Splenektomi gerekebilir ve
gereksinimini azaltacaktır.
genellikle
kan
transfüzyonu
107
Alloimmünizasyon
Febril hemolitik
olmayan transfüzyon
reaksiyonları
Hiperviskozite
İnfeksiyon
Demir birikimi
Splenektomi
Venöz yolların
korunması
108
Mümkünse, özellikle alıcıda klinik yönden önemli
antikor gelişimini hızla uyaracak Kell, RhD ve RhE
fenotip açısından uygun eritrosit verilmelidir.
n
Lökositten arındırılmış eritrosit transfüzyonlarının
uygulanması allimmünizasyonun ortaya çıkışını
geciktirebilir veya şiddetini azaltabilir.
n
Parasetamol ile premedikasyon belirtilerin
şiddetini azaltabilir:
- Erişkinler:transfüzyondan 1 saat önce 1g oral
olarak verilir, transfüzyona başlandıktan
sonra gerekirse tekrarlanır.
- Bir aylıktan daha büyük çocuklar:30-40
mg/kg/24 saat
Vasküler oklüzyonu uyarabilir:
n
Dolaşan sıvı hacmi sabit tutulmalıdır.
n
Maksimum hemoglobin düzeyi 12 g/dl olacak
şekilde yalnız transfüzyon verilmelidir.
n
Viskozite arttırılmadan HbS eritrositlerde etkin bir
azalmaya yol açabilmek için eritrosit değiştirme
transfüzyonu gerekebilir.
Eğer kan hepatit için incelenmemişse:
n
İmmünitesi zayıf kişilere hepatit B aşısı
uygulanmalıdır.
n
Bütün anti-HCV pozitif talasemililere HAV aşısı
uygulanmalıdır.
n
Sadece zorunlu transfüzyonlar verilmelidir
n
Desferrioksamin verilmelidir (bakınız sayfa 108).
n
6 yaşından küçük çocuklara uygulanmamalıdır.
n
Splenektomiden 2-4 hafta önce pnömokok aşısı
uygulanmalıdır.
n
Splenektomili hastalara yıllık influenza aşısı
uygulanması önerilmektedir.
n
N.meninjitis’e karşı aşılanmanın S.pneumonia
kadar etkin ve kullanışlı olup olmadığı
bilinmemektedir.
n
Yaşam boyu penisilin profilaksisi gerekir.
Venöz yolların korunması konusunda sayfa 184’e
bakınız.
Genel Tıp
TEKRARLAYAN ERİTROSİT TRANSFÜZYONLARINA BAĞLI SORUNLAR
Genel Tıp
TRANSFÜZYONA BAĞIMLI HASTALARDA DEMIR ŞELASYON TEDAVISİ
1.
Subkutan desferrioksamin infüzyonunu: haftada 5-7 gün, 25-50 mg/kg
dozunda 8-12 saatte uygulayın. Doz ayarlaması kişiye özel olmalıdır.
Küçük çocuklarda 25-35 mg/kg/gün dozunda başlanmalıdır, 5 yaşından
büyük çocuklarda maksimum 40 mg/kg/gün dozuna çıkılmalı ve büyüme
durduktan sonra doz 50 mg/kg/gün’e kadar arttırılmalıdır.
2.
Demir şelasyon tedavisi başladıktan bir saat sonra ağızdan günde 200
mg’a kadar C vitamini verin.
3.
Eğer endike ise splenektomi yapın (Splenektomi 6 yaş öncesi önerilmez)
İstisnai hastalarda, dikkatli gözlem altında,
Subkutan infüzyon pompası kullanarak sete takılan bir kelebek iğne yardımıyla
desferrioksamini 60 mgkg dozunda 24 saat boyunca intravenöz olarak verin.
Desferrioksamin kan torbasına katılmamalıdır.
Ya da
Desferrioksamini yerleştirilen bir santral venöz kateter yoluyla sürekli intravenöz
infüzyon şeklinde 50-70 mg/kg/gün dozunda verin. Bu yöntem sadece çok
yüksek demir düzeyine sahip hastalarda ve/veya demire bağlı diğer
komplikasyonların geliştiği hastalarda uygulanmalıdır.
Göz ve kulak üzerine toksisitesinin yakından izlenmesi kuvvetle önerilir. Bazı
hastalar tıbbi nedenlerle desferrioksamin kullanamamaktadır.
Kanama bozuklukları ve transfüzyon
Trombositlerinde veya pıhtılaşma/fibrinoliz sisteminde bir bozukluk
bulunan hastalarda doğuma, cerrahiye veya travmaya bağlı ciddi
kanamalar görülebilir.
Hastada olası bir kanama bozukluğunun fark edilmesi, doğru tanı
konması ve tedavisi elektif cerrahinin zamanını ve tipini etkileyebilir,
transfüzyon gereksinimini azaltır ve kanamaya bağlı risklerden
hastayı uzak tutar.
Kanama eğilimi şu durumlara bağlı olabilir:
n
n
n
Kan damarlarının, trombositlerin veya
faktörlerinin konjenital (kalıtsal) bozuklukları
İlaç kullanımı
Travma
koagülasyon
109
n
n
n
Kanama
Obstetrik komplikasyonlar
Nütrisyonel yetersizlikler
İmmünolojik bozukluklar
Klinik değerlendirme
Bakınız sayfa 110. Hemostatik işlevlerin değerlendirilmesinde belki
de en önemli nokta klinik öyküdür. Aile öyküsü kalıtsal bir bozukluğa
işaret ettiğinde mümkünse bir aile ağacı oluşturulmalıdır.
Laboratuvar incelemeleri
Bir kanama bozukluğundan kuşkulanıldığında ilgili laboratuvar
incelemeler gerçekleştirilmelidir. Özellikle cerrahi girişim planlanan
durumlarda bu önemlidir.
Kanama bozukluğuna yönelik araştırma mümkün olduğunca
metodolojik bir şekilde yapılmalıdır. Kanama bozukluklarının rutin
testlerle değerlendirilmesinde izlenebilecek bir akım şeması örneği
sayfa 111’de verilmiştir.
Konjenital kanama ve pıhtılaşma
bozuklukları
Faktör VIII ve IX eksiklikleri
Klinik özellikler
Faktör VIII ve IX eksikliklerinin klinik özellikleri aynıdır. Her ikisi de
X’e bağlı geçiş gösteren ve hemen her zaman erkekleri etkileyen
bozukluklardır. Hastalığın klinik şiddeti mevcut olan aktif
koagülasyon faktörünün miktarına bağlıdır.
n
n
Ağır olgularda özellikle kas ve eklem içinde spontan
gecikmiş tip derin yumuşak doku kanamaları olur. Bunun
sonucunda ağrıya, kemik deformitelerine ve kontraktürlere
neden olan kronik sinovit gelişir. Bebeklerde sünnet sonrası
kanama sık görülen bir başvuru nedenidir.
Orta veya hafif düzeyde hemofilide ise cerrahi veya travmaya
bağlı doku hasarı ciddi kanamalara yol açabilir.
Laboratuvar bulguları
Aktive parsiyel tromboplastin zamanında (APTT) uzama
Normal protrombin zamanı
Anormal APTT normal plazma eklenmesi ile düzelir.
n
n
110
Genel Tıp
n
Genel Tıp
110
ÖYKÜ
Kanama bozukluğunu düşündüren
belirtiler
n
Kolay oluşan çürükler
n
Purpura gelişmesi
n
Burun kanamaları
n
Sünnet, diş çekimi veya diğer
cerrahi girişimlerden sonra aşırı
kanama
n
Menoraji, özellikle pıhtılı gelmesi
n
Perinatal kanama
n
Koyu renkli veya kanlı dışkılama
n
İdrarın kırmızı olması
n
Şiş, ağrılı eklem ve kaslar
n
Küçük çiziklerin aşırı kanaması
n
Orijinal travmadan saatler veya
günler
sonra
kanamanın
tekrarlaması
n
Yara iyileşmesinde gecikme
FİZİK MUAYENE
Kanama veya kan kaybını
düşündüren bulgular
n
Mukozaların soluk olması
n
Peteşiyal kanamalar
n
Purpura veya ekimozlar (çürükler)
n
Mukozadan kanamalar
n
Kas içi hematomlar
n
Hemartroz
veya
eklem
deformiteleri
n
Dışkıda gizli kanın pozitif olması
n
Rektal muayenede kan
YORUM
Kanamanın yeri ve şekli altta yatan
bozukluğa işaret eder:
n
Mukoza kanamaları trombosit
sayısının düşük olduğunu veya
trombosit bozukluklarını, von
Willebrand
hastalığını
veya
vasküler bozuklukları düşündürür.
n
Eklem/kas kanamaları ve çürükler
hemofili A veya B’yi düşündürür.
Diğer belirtiler
n
Kilo kaybı
n
İştahsızlık
n
Ateş ve gece terlemeleri
İlaç ve kimyasal madde alımına
ilişkin öykü
n
Alkol kullanımı
n
Hastanın şimdi ve geçmişte
kullandığı bütün ilaçlar
n
Evde veya işyerinde ilaç veya
kimyasal maddelere maruz kalma
Aile öyküsü
n
Benzer durumu olan akrabalar
n
Herhangi bir kanama bozukluğunu
düşündüren akrabalar
Diğer bulgular
n
Splenomegali
n
Hepatomegali
n
İkter
n
Ateş
n
Hassasiyet
n
Lenfadenopati
Not: Kanama bozukluklarının cilt
bulgularının
(örneğin
peteşiyal
kanamalar ve ekimozlar) esmer
kişilerde görülmesi güç olabilir. Bu
nedenle
mukozaların,
özellikle
konjonktiva, oral mukoza ve göz dibi
incelenmesi bu hastalarda çok
önemlidir.
n
n
n
n
Genel Tıp
Kanama eğilimini düşündüren klinik özellikler
Tarama testi
Ciltte peteşiler
Diş eti kanamaları
Ven
ponksiyon
bölgelerinde aşırı
kanama
Retinal kanama
Ven ponksiyon bölgelerinde veya cerrahi yaralarda aşırı kanama şu
durumlarla ilişkili olabilir:
n
Sepsis
n
Uzamış hipotansiyon
n
Travma
n
Doğum
Aşağıdakilerden sonra
aşırı kanama:
n
Sünnet, diş çekimi
veya diğer cerrahi
girişimler
n
Eklem için ekanama
epizotları
DİK?
Warfarin (kumarin) doz
aşımı? Hemofili A veya
B?
Düşük trombosit sayısı
veya anormal trombosit
fonksiyonu ??
N: Normal
↑
↑
N
N
N
N
N/↑
N/↓
↑
↑
↑
↑
↓
↑
↑
N
N
N
↑
↓
N/↑
N
N
N
N
N
N
N
N
N
↑
N/↓
↑
N/↓
N
N
Masif transfüzyon
↑
↓
↑
Hemofili B
↑
↓
↑
Hemofili A
↑
N
N
N
Warfarin
↑
↑
Von Willebrand
hastalığı
↑
↓
↑
↑
N
N
Karaciğer hastalığı
N
N
N
Fibrinolitik tedavi
↓
N
N
DİK
Trombosit sayısı
Protrombin Zamanı
Aktive parsiyel
tromboplastin zamanı
Trombin zamanı
Fibrinojen
Fibrin yıkım ürünleri
Heparin
Trombositopeni
Laboratuvar incelemeleri: tipik bulgular
Uzamış trombin zamanının protamin ile
düzeltilmesi heparin varlığını gösterir.
111
Genel Tıp
Akut kanamaya yaklaşım
1. Aspirin ve non-steroidal anti-inflamatuar ajanlar gibi
trombosit agregasyonunu önleyen ilaçlardan kaçının.
2. İntramüsküler enjeksiyon yapılmamalıdır.
3. Kanama epizotlarını mümkün olduğu kadar hızlı tedavi
etmek için koagülasyon konsantreleri verin. Hemartrozlarda
başlangıçta güçlü analjeziklerin verilmesi, buz uygulaması ve
immobilizasyon gerekir. Hemartroz için asla eklem insizyonu
yapmayın.
4. Hemofili hastalarındaki şişliklerde insizyon yapmayın.
5. Eklem işlev kaybının en aza indirilmesi için erken dönemde
fizyoterapiye başlayın.
Desmopressin (DDAVP)
n
n
Hafif ve orta derecedeki hemofili A’da kullanılabilir.
Faktör IX eksikliğinde endike değildir.
Faktör konsantrelerinin replasmanı
n
n
HIV, hepatit B ve C bulaşmasını önlemek için virüs inaktive
faktör konsantreleri kullanın.
Pıhtılaşma faktör konsantreleri mevcut değilse aşağıdakiler
kullanılabilir:
- Hemofili A’da: kriyopresipitat
- Hemofili B’de: taze donmuş plazma veya sıvı plazma
von Willebrand hastalığı
Klinik özellikler
von Willebrand faktör (vWF) eksikliği otozomal dominant geçiş
gösterir. Hem erkekleri hem kadınları etkiler.
Başlıca klinik özelliği mukokotaneöz kanamalardır:
n
Burun kanaması
n
Kolay çürük gelişimi
n
Menoraji
n
Diş çekimi sonrası kanama
n
Travma sonrası kanama
Laboratuvar incelemeleri
Trombosit işlev bozukluğu en iyi, kanama zamanı ve (template
yöntemi) ve APTT’nin uzaması ile gösterilir.
112
1.
Hafif, orta veya ağır bir kanamada kanama devam ediyorsa
veya şişlik artıyorsa doz 12 saatte bir tekrarlanır. Daha ağır
kanamalarda genellikle günlük toplam dozun yarısının 12
saatte bir tekrarlanması ile 2-3 gün boyunca veya daha uzun
süre devam edilmesi gerekebilir.
2.
Major cerrahi profilaksisi için ameliyattan 8 saat önce
tedaviye başlanır ve postoperatif 48 saat boyunca 12 saatte
bir tedaviye devam edilir. Herhangi bir kanama olmazsa
izleyen 3-5 gün içinde doz azaltılarak kesilir.
3.
Mukozal veya gastrointestinal kanamada veya cerrahide,
replasmana ek olarak fibrinolitik faktör verilir:
4.
Traneksamik asit (oral): 500-1000 mg/günde 3 defa.
Hematüride kullanılmamalıdır.
5.
Yukarıdakilerin tedavi imkanlarının bulunamadığı acil
durumlarda taze donmuş plazma (başlangıçta 3 torba)
kullanılmalıdır.
6.
Taze donmuş plazma veya kriyopresipitat kullanılırken sıvı
yüklenmesinin önlenmesi için hastanın sıvı alımı dikkatle
izlenmelidir.
Genel Tıp
HEMOFİLİ A TEDAVİSİNDE FAKTÖR VIII VE ALTERNATİF TEDAVİLERİN
DOZ
Kanama şiddeti
Dozaj
Faktör VIII
Kriyopresipitat*
konsantresi
(80-100 iü/torba)
(500 iü/flakon)
Hafif kanama: burun,
14 iü/kg
1-2 flakon
1torba/6kg
dişeti, vs.
(erişkin)
Orta düzeyde kanama:
20 iü/kg
2-4 flakon
1 torba /4kg
eklem, kas, gastrointestinal
(erişkin)
sistem, cerrahi
Majör kanama: örneğin
40 iü/kg
4-6 flakon
1 torba /2kg
beyin
(erişkin)
Majör cerrahi profilaksisi
60 iü/kg
6-10 flakon
1 torba /1kg
(erişkin)
Not:
* 80-100 iu Faktör VIII içeren kriyopresipitat genellikle 250 ml taze
dondurulmuş plazmadan elde edilir.
113
Genel Tıp
Hemofili B tedavisinde faktör IX dozu
Kanama
şiddeti
Dozaj
Faktör IX konsantresi
(500 iu/flakon)
Taze
donmuş
plazma
1torba/15
kg
1torba/7.
5 kg
Hafif
15 iü/kg
2 flakon (erişkin)
kanama
Majör
20-30 iü/kg 3-6 flakon(erişkin)
kanama
Not:
1. Kanama devam ederse 24 saat sonra tekrarlayın.
2. Hemofili B tedavisinde faktör VIII ve kriyopresipitat
yararsızdır, bu nedenle doğru tanı çok önemlidir,
3. Replasman tedavisine ek olarak:
Hemofili A tedavisindeki gibi traneksamik asit
(oral): 500-1000 mg günde 3 defa.
von Willebrand hastalığına yaklaşım
Kanama zamanının normalleştirmeyi hedefleyin:
n
n
Desmopressin ile endojen vWF düzeylerinin yükseltilmesi,
veya
vVF içerdiği bilinen orta-derecede saflıkta bir faktör VIII ürünü
ile veya yine vVF içeren kriyopresipitat ile replasman.
Dozlar
Hafif veya orta düzeyde Hemofili A kanamalarındaki gibi tedavi edin,
ancak von Willebrand faktörünün yarı ömrü faktör VIII’den daha uzun
olduğu için, hemostatik dozun 12 saatte bir yerine 24-48 saatlik
aralıklarla da tekrarı mümkündür.
1. Desmopressin (DDAVP)
0.3-0.4 µg/kg İV verildiğinde etkisi 4-8 saat sürer; plazma
ürünlerinin kullanımına gerek kalmayabilir. Bu doz her 24
saatte bir tekrarlanabilir, ancak birkaç günlük tedavi
sonrasında etkisi azalır.
2. Faktör VIII ürünleri
Desmopressine yanıtsız hastalara saklanmalıdır. vWF içeren
ve virus inaktive preparatların kullanımı önerilir.
3. Kriyopresipitat
Kriyopresipitat etkin bir tedavidir, ancak pek çok ülkede viral
olarak inaktive formu bulunmamaktadır.
114
Genel Tıp
Edinsel kanama ve pıhtılaşma
bozuklukları
Dissemine intravasküler koagülasyon
Dissemine intravasküler koagülasyonda (DİK), hem koagülasyon
sistemi hem fibrinolitik sistem aktive olarak koagülasyon
faktörlerinin, fibrinojenin ve trombositlerin deplesyonuna neden olur.
Nedenleri
DİK’e yol açan sebepler:
n
İnfeksiyon
n
Malignite
n
Travma
n
Akut lösemiler
n
Eklampsi
n
Abruptio placenta
n
Amnion sıvısı embolisi
n
Gebelik kalıntılarının uterus içinde kalması
n
Ölü fetusun uterus içinde kalması
Klinik özellikler
Ağır DİK tablosunda aşırı ve kontrolsüz kanama vardır. Trombosit ve
koagülasyon faktörlerinin eksikliği aşağıdakilere yol açar:
n
Kanama
n
Çürükler
n
Ven ponksiyon bölgelerinden sızma şeklinde kanama
Mikrovasküler trombüsler çoklu organ yetersizliklerine yol açarak
aşağıdaki durumlara neden olurlar:
n
Solunum yetersizliği
n
Koma
n
Böbrek yetersizliği
n
İkter
Klinik tablo trombotik komplikasyonların eşlik edebildiği veya
etmediği majör hemorajiden sadece laboratuvar testleri ile
saptanabilen subklinik formlara kadar değişen bir çeşitlilik
gösterebilir.
Laboratuvar bulguları
DİK aşağıdaki özelliklerle karakterizedir:
n
Koagülasyon faktörlerinde azalma (bu nedenle bütün
koagülasyon testleri uzamıştır)
115
Genel Tıp
n
n
n
n
n
n
n
Trombositopeni
Aktive parsiyel tromboplastin zamanında (APTT) uzama
Protrombin zamanında (PT) uzama
Trombin zamanında (TT) uzama: bu özellikle DİK varlığının
veya yokluğunun ortaya konmasında yardımcıdır.
Fibrinojen düzeyinde azalma
Fibrinojenin yıkımı: artmış fibrin yıkım ürünleri (FDP)
Kan yaymasında fragmante (parçalanmış) eritrositler
Bazen DİK tablosu içinde hemostazın idamesine yetecek kadar
trombosit ve koagülasyon faktörleri yapılabilir, ancak laboratuvar
testleri ile fibrinoliz varlığı gösterilebilir (FDP).
Eğer laboratuvar testleri yapılamıyorsa, DİK tanısında aşağıdaki basit
pıhtılaşma testini kullanın:
1. Temiz kuru bir test tüpüne 2-3 ml venöz kan alın
(10x75mm).
2. Sıcak tutulması için tüpü elinizle kavrayarak tutun (vücut
ısısında).
3. 4 dakika sonra tüpü yavaşça baş aşağı çevirerek pıhtı oluşup
oluşmadığını kontrol edin. Ardından kan pıhtılaşana ve tam
olarak baş aşağı tutulana kadar her dakikada bir yavaşça
aşağı yukarı çevirin.
4. Normalde pıhtı 4 ila 11 dakika içinde oluşacaktır, ancak DİK
tablosu varsa kan 15-20 dakikanın üzerinde sıvı halde
kalacaktır.
Tedavi
Acil tedavi veya altta yatan durumun giderilmesi şarttır.
Eğer DİK tablosundan kuşkulanılıyorsa, pıhtılaşma testlerinin
sonuçlanmasını bekleyerek tedavi geciktirilmemelidir. Sebep tedavi
edilmeli ve kanama kontrolü için kan ürünleri kullanılmalıdır.
Transfüzyon
Altta yatan neden giderilene kadar kanamanın kontrolü için
transfüzyon desteği verilerek yeterli trombosit sayısı ve koagülasyon
faktörü düzeyleri sağlanmalıdır.
116
DİSSEMİNE İNTRAVASKÜLER KOAGÜLASYONA YAKLAŞIM (DİK)
1. Aşağıdaki parametreleri İzleyin:
n
Aktive olmuş parsiyel tromboplastin zamanı
n
Protrombin zamanı
n
Trombin zamanı
n
Trombosit sayımı
n
Fibrinojen.
2. DİK’e yol açan sebebi tanımlayarak tedavi etmeye veya ortadan
kaldırmaya çalışın.
3. Destek tedavisi verin:
n
Sıvı tedavisi
n
Vazopressör ajanlar
n
Renal, kardiyak ve solunum desteği
YAYGIN İNTRAVASKÜLER KOAGÜLASYONDA
TRANSFÜZYON:
1. Eğer PT, aPTT uzunsa ve hasta kanıyorsa
n
Koagülasyon faktörleri ve fibrinojenden zengin taze tam
kan transüzyonu ile hastanın kaybettiği eritrositleri replase
edin.
n
Ve
n
Labil koagülasyon faktörlerini içeren taze donmuş plazma
verin: 1 torba/15 kg vücut ağırlığı. (erişkinlerde 4-5 torba )
2. Klinik cevaba göre taze donmuş plazma ile replasmanı tekrarlayın.
3. Fibrinojen düşük ya da aPTT ve trombin zamanı uzamış ise
kriopresipitat da verin. ( fibrinojen ve Faktör VIII temini): 1 torba/ 6 kg (erişkinlerde 8-10 torba )
4. Eğer trombosit sayısı 50x109 /L 'den düşük ve hasta kanıyor
ise trombosit konsantreleri verin (erişkinlerde 4-6 torba).
5. Heparin kullanımı kanamalı DİK hastalarında tavsiye edilmez.
Not:
TDP, kriopresipitat ve trombosit süspansiyonu dozları 450 ml’lik
kan bağış torbaları üzerinden hesaplanarak verilmiştir.
Genel Tıp
Ayla Gürel Sayın
K vitaminine bağlı koagülasyon faktörlerinin bozuklukları
K vitamini karaciğerde yapılan Faktör II, VII, IX, ve X sentezinde rol
oynayan bir kofaktördür .
117
Genel Tıp
K vitaminine bağlı faktörlerin eksiklikleri aşağıdaki durumlarda görülebilir:
n
Yenidoğan hemorajik hastalıkları
n
Coumadin antigonistlerinin alınması (Warfarin)
Not: coumadin kullanırken plazma proteinlerine bağlanan
yeni bir ilaç başlandığında bu ilaç plazma proteinlerine
warfarinden daha kuvvetli bağlanarak warfarini serbest hale
getirip plazma düzeyini tehlikeli boyutta arttırabilir ve kanamaya neden olabilir.
n
Dietle K vitaminin az alınması veya malabsorbsiyon
n
Karaciğer hastalığı F II, VII, IX'un az üretilmesine sebep olabilir: uzamış bir protrombin zamanı hepatositlerde ciddi bir kayıp ile giden çoğunlukla ağır bir karaciğer hastalığının göstergesidir.
Klinik tablo
Klinik olarak bu bozukluklar kendini GİS ve ürogenital sistemden
kanama ile gösterirler.
Laboratuar bulguları
1. Protrombin zamanı uzar (sıklıkla ciddi olarak)
2. Karaciğer hastalığı olan hastalarda trombositopeni, fibrinojen
anormallikleri ve fibrinolizis sıklıkla tanı ve tedaviyi karmaşık hale getirir.
Tedavi:
1. K vitamini eksikliğine sebep olan faktörleri ortadan kaldırın:
n
Antikoagülanları kesin (warfarin).
n
Malabsorbsiyonu ve diyetle alım eksikliklerini tedavi edin.
2. Gerekli olduğu zaman TDP ile koagülasyon faktörlerinin
replasmanını yapın.
3. Eğer hasta kanıyorsa ve INR 4.5’tan büyük ise İV K vitamini vererek Coumadinin etkisini azaltın. K vitamininin 1 mg üzerinde verilmesi hastayı warfarinin etkisine 2 hafta kadar refrakter kılar.
Eğer antikoagülasyona hala ihtiyaç olacak ise 0,1-0,5 mg arasında dozları düşünün.
Cerrahiye bağlı kanama problemleri
Bakınız sayfa l60 – 162.
Gastrointestinal kanamalar
GİS kanamaları sıktır ve anlamlı bir mortalite riskine sahiptir.
118
1. Üst GİS kanamalarında hasta kronik kanamaya, hematemeze ve
melenaya bağlı anemi ile başvurur.
2. Alt GİS kanamalarında hasta anemi, gaitada gizli kan pozitifliği
veya gaitaya bulaşık taze kanama ile başvurur.
3. Peptik ülser
4. Özafagus varisleri
5. Gastrik karsinom
Genel Tıp
Klinik özellikler
Kronik karaciğer hastalığına bağlı özafagus varisleri bulunan hastalarda aynı zamanda peptik ülser ve erozyonlar da bulunur.
Tedavi
1.
2.
3.
4.
Hastaya acil müdahale için bakınız sayfa 120.
Kanamanın kaynağını bulun (mümkünse endoskopiyle).
H2 reseptör blokerleri verin (örnek tagamet, simetidin).
Sürekli ve tekrarlayan kanamaları durdurmak için endoskopik
veya cerrahi işlemlere başvurun.
5. Çoğu hastaların cerrahi ve endoskopik bir girişime ihtiyacı kalmadan kanaması durur. Tekrar kanama durumlarında mortalite
yüksektir ve özellikle
n
Yaşlı
n
Hastaneye şok tablosuyla başvuran
n
Endoskopide akut kanama görülen
n
Duodenal ülsere göre gastrik ülseri olan
n
Karaciğer hastalarında daha yüksektir.
119
Genel Tıp
AKUT GASTROİNTESTİNAL KANAMADA RESÜSİTASYON VE TRANSFÜZYON
Kanamanın Klinik özellikler
İV infüzyon/
Hedef
boyutu
transfüzyon
Hafif
Nabız ve hemoglo- n Damar yolunu
bin normal
tanı netleşene
kadar açık tutun.
n
Uygun grupta
kan varlığını
araştırın.
Orta dereceli İstirahatte nabız:
Hb > 9 g/dl * olacak
n
Sıvı
>100/dk ve/veya
replasmanı ya- şekilde idame edin.
hemoglobin < 10
pın
g/dl
n
4 ünite eritrosit
isteğinde bulunun.
Ağır
Kollaps
öyküsü n Hızla sıvı verin. n İdrar atımını 0.5
ve/veya şok tablo- n Uygun gruptan
ml/ kg/saat olasu:
cak şekilde tutun.
kan isteyin.
n
Sistolik TA
kan
n
Klinik değer- n Sistolik
basıncını >100
< 100 mmHg
lendirme
ve
mmHg
Hb/Hct düzeyin
Nabız >100/dk
ne göre trans- n Hb <9 g/dl*
füzyon yapın.
düzeyinde tutun.
* Hastada kanamanın tekrarlamayacağından emin olana dek; hastaya ilk müdahale yapıldıktan sonra gerekirse cerrahi girişime gönderilir.
120
Genel Tıp
Notlar
121
Gebelik ve Doğum
Seyfettin Uludağ
Anahtar noktalar
122
1.
Gebelikte anemi, birinci ve ikinci trimesterde hemoglobin konsantrasyonunun 11gr/dl’den, üçüncü trimesterde ise 10.5 gr/dl’den az
olmasıdır.
2.
Gebelikte kronik aneminin tanısı ve etkili bir şekilde tedavisi sonradan gerekli olacak kan transfüzyonlarını önlemede çok önemlidir. Transfüzyon kararı alırken sadece hemoglobin değerleri esas
alınmamalı, hastanın klinik durumu da göz önünde bulundurulmalıdır.
3.
Gebenin hemoglobin düzeyi doğumdan önce 10-11 gr/dl’ den fazla
ise, normal doğum ya da sezaryen ile olacak kan kaybı genellikle
transfüzyon gerektirmez.
4.
Obstetride kanamalar beklenmedik ve çok fazla miktarda olabilir.
Her obstetri ünitesinin böyle kanamalar için bir protokolü ve bunu
uygulayacak eğitimli bir ekibi olmalıdır.
5.
Dissemine intravasküler koagülasyondan klinik olarak şüpheleniliyorsa, pıhtılaşma testlerinin sonuçlarını bekleyerek tedaviyi geciktirmemek gereklidir.
6.
Yenidoğanın Rhesus Hastalığı için tüm Rh D negatif lohusalara,
doğumdan sonraki ilk 72 saat içinde anti-Rh D immünoglobulini
uygulanmalıdır.
Gebelik sırasında aşağıdaki hematolojik değişiklikler olur:
n
Gebelikte Plazma hacmi %40-50 oranında artar; bu artış gebeliğin 32. haftasında en yüksek seviyeye ulaşır. Kalp debisinde de benzer artışlar dikkati çeker.
n
Plazma hacmindekinden daha az olmakla birlikte eritrosit
hacminde de (yaklaşık % 18-25 oranında) artış görülür.
n
Plazma hacmindeki artışa bağlı hemoglobin konsantrasyonunda doğal bir düşüş gözlenir: normal ya da artmış hemoglobin düzeyleri, plazma hacminin düşük olduğu preeklampsi
gibi durumlara işaret edebilir.
n
Özellikle son trimesterde demir gereksiniminde artma olur.
n
Trombosit aktivasyonunda ve özellikle fibrinojen, faktör VIII,
faktör IX başta olmak üzere pıhtılaşma faktörlerinde artma
görülür.
n
Fibrinolitik sistem baskılanır.
n
Tromboemboliye artmış eğilim vardır.
Doğum sırasında kan kaybı
n
Normal vajinal doğum sırasında yaklaşık 200 ml,
n
Sezaryen ile doğumda 500 ml’ye kadar kan kaybı beklenir.
Gebelik ve doğum
Gebelikte hematolojik değişiklikler
Gebenin hemoglobin düzeyi doğumdan önce 10-11 gr/dl’ den
fazla ise , normal doğum ya da sezaryen ile olacak kan kaybı
genellikle transfüzyon gerektirmez.
Doğumdan sonraki 8 hafta içinde hemoglobin düzeyi normale
dönmez ise ileri inceleme gerekir.
Gebelikte anemi
Gebelik haftası
Anemi: <Hb düzeyi (g/dl)
İlk trimester: 0-12 hafta
11.0
İkinci trimester: 13-28 hafta
10.5
Üçüncü trimester: 29. hafta –gebelik sonu
11.0
Gebe kadınlar aşağıdaki nedenlerden dolayı anemi açısından
özel risk altındadır:
n
Gebelikte artan demir ihtiyacı
n
Kısa doğum aralıkları (Kan kaybına bağlı)
n
Uzamış emzirme (Demir kaybı)
123
Gebelik ve doğum
Ayrıca aşağıdaki durumlar gebelikle birlikte olduğunda anemi belirginleşebilir:
n
Parazitik veya helmintik infestasyon
n
Sıtma
n
Orak hücre hastalığı
n
HIV infeksiyonu
Bu durumlar hematiniklerde eksikliğe yol açarak anemiye neden
olabilirler:
n
Demir eksikliği
n
Folik asit eksikliği
Gebelikte anemiyi önleyici tedbirler
Anemik hastalarda aşağıdaki noktalara dikkat edilerek transfüzyon
gereksinimi azaltılabilir:
n
Beslenme, yemek hazırlama, emzirme konusunda eğitim
n
Uygun anne ve çocuk sağlığı bakımı
n
Aile planlama bilgileri, eğitim ve servislerden yararlanma,
n
Temiz su temini,
n
İnsan atıklarının uygun bir şekilde uzaklaştırımı
Profilaktik demir ve folik asit uygulaması, özellikle demir ve folik asit
eksikliğinin sık görüldüğü ülkelerde önerilir.
Örnek doz rejimleri :
1. Gebe kadında besin nedenli anemiyi önlemek için ideal günlük doz:
n
120 mg elemental demir
n
1 mg folik asit
2. Eğer hasta gebelik öncesi de anemik ise ve özellikle de anemi ağırsa daha yüksek tedavi dozları etkiyi arttırabilir:
n
180 mg elemental demir
n
2 mg folik asit.
Değerlendirme
Anemi saptandığında; nedeninin araştırılması ve boyutunun değerlendirilmesi çok önemlidir.
Değerlendirme şunlara dayalı olmalıdır:
n
Hastanın klinik öyküsü
n
Fizik muayenesi
n
Aneminin spesifik nedenini saptayacak laboratuar testleri:
örn. serum B12, folik asit ya da ferritin düzeyleri
124
Aneminin spesifik olmayan semptom- Altta yatan hastalığa bağlı
lar
öykü ve semptomlar
n
Yorgunluk/enerji kaybı
n
Besinsel eksiklik:kötü beslenme
n
Baş dönmesi
n
Kısa doğum araları
n
Nefes darlığı
n
Anemi öyküsü
n
Baş ağrısı
Mevcut gebelik sırasında kanama
n
Bilekte şişlik
n
Mevcut semptomların ağırlaşması
Gebelik ve doğum
HİKAYE
FİZİK MUAYENE
Anemi ve klinik dekompansasyon Altta yatan hastalığa bağlı bulgular
bulguları
(bakınız sayfa 89)
n
Soluk mukozalar (tırnak yatağı, avuç
içi)
Kan kaybı
n
Hızlı solunum
n
Taşikardi
n
Yüksek jugüler venöz basınç
n
Kalpte üfürüm
n
Malleoler ödem
n
Ortostatik hipotansiyon
n
Mental durumda değişme
Transfüzyon
Transfüzyon kararı alırken sadece hemoglobin değerleri esas alınmamalı, hastanın klinik durumu da değerlendirilmelidir.
Aşağıdaki faktörler dikkatle değerlendirilmelidir :
n
Gebelik haftası (bakınız sayfa 126)
n
Kalp yetersizliği bulguları
n
Bir infeksiyonun varlığı (Örn. Pnömoni, sıtma)
n
Obstetrik öykü
n
Doğum yöntemi
- Vaginal
- Sezaryen
n
Hemoglobin düzeyi
125
Gebelik ve doğum
GEBELİKTEKİ KRONİK ANEMİ TRANSFÜZYON KILAVUZU ÖRNEĞİ
36 haftadan küçük gebeliklerde
1. Hemoglobin düzeyi < 5gr/dl olduğunda, kardiyak yetersizlik ya da hipoksi
bulguları olmasa da
2. Hemoglobin düzeyi 5 - 7 gr/dl arasında ise ve:
n
Kardiyak yetersizlik bulguları ya da hipoksinin klinik bulgularının varlığında.
n
Pnömoni yada başka bir ciddi bakteriyel infeksiyon durumunda
n
Sıtma
n
Önceden var olan kalp hastalığı
36 hafta veya daha büyük gebelikte
1. Hemoglobin düzeyi < 6 gr/dl olduğunda
2. Hemoglobin düzeyi 6 – 8 gr/dl arasında ve :
n
Kardiyak yetersizlik bulguları ya da hipoksinin klinik bulgularının varlığında.
n
Pnömoni ya da başka bir ciddi bakteriyel enfeksiyon durumunda
n
Sıtma
n
Mevcut kalp hastalığı varlığında
Elektif Sezaryen
Elektif sezaryen planlanıyorsa ve :
n
Antepartum kanama,
n
Postpartum kanama,
n
Geçirilmiş sezaryen ameliyatı öyküsü varsa ;
1.
2.
Hemoglobin düzeyi 8 – 10 gr/dl arasında ise kan grubu doğrulanıp uyum
testi için serum alınmalıdır.
Hemoglobin düzeyi < 8 gr/dl ise 2 ünite kan uygunluk testi yapılıp hazır
bekletilmelidir.
Not : Bu kılavuzlar sadece bir örnek olarak verilmiştir. Kronik anemisi bulunan
gebelerde spesifik transfüzyon endikasyonları yerel olarak oluşturulmalıdır.
Unutmayın! Kan transfüzyonu aneminin nedenini tedavi etmez ve
demir eksikliğinin hematolojik olmayan etkilerini düzeltmez.
126
Ani kan kaybı anne mortalitesinin önemli bir nedenidir. Kanama,
plasental alandan, travma sonucu genital organlardan veya her ikisinden birden kaynaklanabilir. Artmış doğum sayısı (parite) obstetrik
kanamanın görülme sıklığını arttırır.
Gebelik ve doğum
Majör doğum kanamaları
Ciddi sayılabilecek kanamalar, gebelik boyunca ve lohusalık döneminde herhangi bir zaman görülebilir.
Peripartum dönemde meydana gelen hayatı tehdit edebilecek boyuttaki kan kayıpları majör obstetrik kanama olarak adlandırılır.
Miatta plasental kan akımı yaklaşık dakikada 500 - 700 ml’dir. Hastanın tüm kan hacmi 5-10 dakika içinde kaybedilebilir. Doğum eyleminin üçüncü evresi tamamlansa bile miyometriyum kasılmaz ise
plasental alandan kanama devam eder.
n
n
n
Obstetrik kanamalar önceden tahmin edilemez ve çok fazla
miktarda olabilir.
Majör obstetrik kanama sonrası aşikar hipovolemik şok bulguları görülebilir ancak;
Ciddi sayılabilecek miktarlardaki kanamalarda ,gebelikteki
fizyolojik değişimler nedeniyle hipovolemi bulguları maskelenebilir.
Hipovolemi Bulguları
n
n
n
n
n
n
n
Taşipne
Susama hissi
Hipotansiyon
Taşikardi
Artmış kapiller dolum zamanı
Azalmış idrar çıkışı
Uykuya meyil
Obstetrik kanamalarda hipovolemik şok bulguları olmasa da hastayı
izlemek ve gerekli tetkikleri istemek çok önemlidir. Gerektiğinde
resüsitasyon için hazırlıklı olunmalıdır.
127
Gebelik ve doğum
GEBELİKTE AKUT KAN KAYBI NEDENLERİ
n
İnkomplet Abortus
Gebelik Kayıpları
n
Septik abortus
Ektopik Gebelik
n
n
Antepartum kanama
n
n
n
n
n
Travmatik lezyonlar
n
n
n
n
Primer Postpartum Kanama (Doğumdan sonraki ilk 24 saatte 500
ml’den fazla kanamalar)
n
n
n
n
n
n
Sekonder Postpartum Kanama
(Doğumu takip eden ilk 24 saat
sonrası ile 6 hafta arası)
n
n
n
n
Yaygın Damariçi Pıhtılaşma
n
n
n
n
n
n
n
n
n
128
Tubal
Abdominal
Plasenta previa
Plasenta dekolmanı
Uterus rüptürü
Vasa previa
Servikal ya da vaginal rastlantısal
kanamalar
Epizyotomi
Perineal ya da vajinal yırtıklar
Servikal yırtıklar
Uterus rüptürü
Atoni
Kotiledon veya zar retansiyonu
Travmatik lezyonlar
Plasenta yapışma anomalileri
Pıhtılaşma defektleri
Akut uterin inversiyon
Puerperal sepsis
Kotiledon veya zar retansiyonu
Zor doğum sonrası doğum travması
Geçirilmiş sezaryen sonrası uterin skar
ayrışması
İntrauterin ölüm
Amniyon sıvı embolisi
Sepsis
Preeklampsi
Dekolman plasenta
Kotiledon veya zar retansiyonu
Septik abortus
Artmış kanama
Akut karaciğer yağlanması, karaciğer
yetersizliği
İLK YARDIM
1.
Yüksek konsantrasyonda oksijen verin.
2.
Hastanın başını indirip, bacaklarını yukarı kaldırın.
3.
İki büyük damar yolu açın (14 ya da 16 gauge).
4.
Normovolemi sağlanıncaya kadar kolloid veya kristalloid infüzyonu
yapın.
5.
Kan bankasını durum hakkında bilgilendirin.
6.
Çapraz testli kan gelene kadar antikor taraması yapılmış ve/veya çapraz karşılaştırma yapılmamış O Rh (-) kan verilebilir.
7.
Rh D negatif kadınların çok az bulunduğu toplumlarda O grubu kan
kullanın.
8.
Mümkün ise ısıtıcı ve basınçlı infüzyon aleti ile transfüzyon yapın.
9.
Yardım isteyin:
n
Kıdemli kadın doğum uzmanı
n
Kıdemli anestezyolog
n
Ebe
n
Hemşire
n
Hematolog (varsa durumdan haberdar edilmelidir)
n
Yardımcıların kısa sürede gelmelerini sağlayın.
Gebelik ve doğum
MAJÖR DOĞUM KANAMALARINA YAKLAŞIM
İZLEM/TETKİK
1. Çapraz uyum testi için kan bankasına kan örneği yollayın ancak, ciddi
kanamalarda uyum testinin sonucu bekleyerek zaman kaybetmeyin.
2. Hemogram isteyin.
3. Koagülasyon testlerini isteyin.
4. Kan basıncı ve nabız takibi yapın.
5. Üriner katerizasyon yapıp, saatlik idrar çıkışı takip edin.
6. Dakika solunum sayısını izleyin.
7. Bilinç durumunu yakından takip edin.
8. Kapiller dolum süresini izleyin.
9. Mümkünse santral venöz kateter takıp CVP takibi yapın.
10. Hemoglobin ve Hematokrit takibine devam edin.
129
Gebelik ve doğum
MAJÖR DOĞUM KANAMALARINA YAKLAŞIM (devam)
Kanamayı durdurun
1. Kanamanın kaynağı bulmaya çalışın.
2. Serviks ve vajinayı yırtıklar açısından değerlendirin.
3. Eğer konsepsiyon ürünleri uterusta kalmış ve aşırı kanama varsa hastayı yaygın damar içi koagülasyon gibi değerlendirerek tedavi edin.
4. Uterus hipotonik ve atonik ise:
n
Mesanenin boş olduğuna emin olun.
n
20 ü Oksitosin IV verin.
n
0.5 mg ergometrini IV olarak verin.
n
Oksitosin infüzyonuna başlayın (500 ml sıvı içine 40ünite).
n
Kontraksiyonu uyarmak için uterus fundusa masaj yapın.
n
İki elle uterus kompresyonu yapın (bakınız şekil).
n
Kanama devam ederse intramusküler veya intramiyometriyal
derin enjeksiyonla direkt uterus içine prostoglandin verin (örn
Carboprost 250µg -1ampulü 10 ml salin içinde seyrelterek kullanın).
5. Cerrahi tedavi kararını gecikmeden alın.
6. Histerektomi kararında gecikmeyin.
Uterusun iki elle bastırılması
Bir elin parmakları ile vagina ön fornikse bastırıp, diğer el ile karından fundusa bası uygulanır. Vagina gevşek olduğu ve iyi bası uygulanamadığı durumlarda vajen içine el yumruk şeklinde yerleştirilebilir
Dissemine intravasküler koagülasyon (DİK)
DİK’te hem koagülasyon hem de fibrinolitik sistemin aktive olmasıyla, pıhtılaşma faktörleri, fibrinojen ve trombositler tüketime girer.
Doğum hekimliğinde, DİK masif kanama nedenleri arasında atlanmaması gereken önemli bir nedendir. Diğer nedenler için sayfa 128’e
bakınız.
130
DİSSEMİNE İNTRAVASKÜLER KOAGÜLASYONA YAKLAŞIM
Bakınız sayfa 115-117.
1. Esas sebebi tedavi edin.
n
Fetus ve plasentayı doğurtun.
n
Konsepsiyon artıkları ve nekrotik dokuları uzaklaştırmak için gerekiyorsa uterin kaviteyi kürete edin.
2. Kontraksiyonu uyarmak için uterotonik uygulayın (örn: oksitosin,
ergometrin ve/veya prostoglandin).
3.
Kanamayı kontrol etmek için kan ürünleri kullanın (akut kan kaybıyla
giden pek çok durumda kan hacmi Hartman solüsyonu veya ringerli
laktat gibi dengeli elektrolit solüsyonları ile yerine konduğunda DİK önlenebilir).
Oksijenizasyon için gerekiyorsa eldeki en taze tam kan veya eritrosit
süspansiyonunu verin.
4.
Kriyopresipitat yada trombosit konsantrelerini kontrol edilemeyen kanama yok ise kullanmayın.
Gebelik ve doğum
DİK’ten klinik olarak şüpheleniliyorsa tedaviye başlamak için pıhtılaşma testlerinin sonuçları beklenilmemelidir.
Ancak kanama durmuyorsa ve koagülasyon testleri düşük trombosit ve
fibrinojen uzamış PTveya aPTT değerleri gösteriyorsa, yerine koyma
tedavisine aşağıdakilerle başlayın:
n
Kriyopresipitat : En az 15 ünite (toplam 3-4 gr fibrinojen içerir)
n
Kriyopresipitat bulunamıyorsa ,
n
Taze Donmuş Plazma (TDP) :15 ml/kg, her 4-6 ünite kan başına 1
ünite TDP verilmelidir.
n
Obstetrik kanamalarda trombosit konsantreleri nadir olarak
endikedir.
Bu ürünlerden hiç birinin bulunamadığı durumlarda eldeki en taze tam
kanı (36 saatten daha taze) verin.
5.
Aerob ve anaerob organizmaları kapsayacak şekilde geniş spektrumlu
antibiyoterapi başlayın.
131
Gebelik ve doğum
Yenidoğanın hemolitik hastalığı
Yenidoğanın hemolitik hastalığı annede oluşan antikorların fetusa
geçmesiyle oluşur. Bu antikorlar Ig G yapısında oldukları için plasentadan geçebilirler ve fetal eritrositleri yıkarlar. Anne bu antikorları
aşağıdaki durumlarda oluşturabilir:
n
n
Gebelik yada doğum sırasında fetal eritrositlerin anneye
geçmesiyle (Feto-maternal kanama)
Daha önce yapılmış kan transfüzyonu ile
ABO uyuşmazlığı fetusu anne karnında etkilemez ancak neonatal
sarılığın önemli nedenlerindendir.
RhD uyuşmazlığı ise RhD negatif kadınların fazla olduğu ülkelerde
ağır fetal aneminin önemli nedenlerindendir. Özellikle ABO uyumlu
RhD negatif annelerde RhD pozitif fetusa karşı antikor gelişir. Bu
antikorlar fetal eritrositlerin hemolozine yol açarak ciddi anemiye
neden olurlar.
Ağır hemolitik anemi tablolarında,
n
Fetus uterus içinde ölebilir.
n
Fetus ağır anemi doğabilir ve kan değişimi gerektirebilir.
n
‘Exchange’ tranfüzyon yapılmaz ise yüksek bilirubin düzeylerine bağlı olarak nörolojik hasar oluşabilir.
Yenidoğanın hemolitik hastalığı başta anti-c (Rh grubu içinde bir başka antikor) ve anti-Kell olmak üzere diğer kan grup antikorları ile de
görülebilir. Birkaç nadir istisna dışında bu iki antikor ve RhD uterus
içindeyken fetal transfüzyon gerektirecek boyutta anemiye sebep
olan yegane antikorlardır.
Gebelikte Tarama
Antenatal izlem için başvuran her gebede ABO ve RhD kan gruplarına
mutlaka bakılmalıdır. Yenidoğanın hemolitik anemisine yol açabilecek IgG antikorlar açısından anne taranmalıdır.
Eğer ilk muayene annede antikor saptanmaz ise 28- 30. gebelik
haftalarında annede antikor taraması tekrarlanmalıdır.
132
Anti-Rh D immünoglobulin
Gebelik ve doğum
Eğer ilk muayenede annede antikor saptanırsa, gebelik boyunca sık
aralıklarla antikor titreleri herhangi bir artış açısından izlenmelidir.
Artan düzeylerde antikor titreleri yenidoğanda gelişen hemolitik aneminin habercisidir. Amniyosentez ile amnion sıvısında bilirubin
düzeyini saptayarak hastalığın ciddiyetini daha kesin olarak tayin
edilebilir.
Anti-Rh D immünoglobulin, maternal dolaşıma karışan Rh pozitif
fetal eritrositlerin anneyi duyarlılaştırmasını ve annenin antikor üretmesini önler.
Postpartum profilaksi
Rhesus hastalığının önlenmesi için postpartum profilaksi en sık kullanılan yöntemdir.
1. RhD pozitif bebek doğuran RhD negatif anneye doğumdan sonra
ilk 72 saat içinde Anti-Rh D immünoglobulin 500 mg İM yoldan uygulanmalıdır. Bu doz 4 ml fetal kan için koruma sağlar.
2. Eğer Kleihauer testi veya başka yöntemlerle gösterilmiş 4 ml’den
fazla feto-maternal kan geçişi varsa her 1 ml için 125 mg Anti-Rh D
immünoglobulin uygulanmalıdır.
Selektif profilaksi
Eğer duyarlılaşma doğum öncesi olmuşsa
1. 20. gebelik haftası öncesi 250 mg Anti-Rh D immünoglobulin,
2. 20. hafta sonrası gebeliklerde
immünoglobulin uygulanmalıdır.
500
mg
Anti-Rh
D
Antenatal profilaksi
Bazı ülkelerde tüm RhD negatif gebelere rutin olarak Anti-RhD
immünoglobulin uygulanmaktadır.
İntramüsküler kullanımda etkinliklerinin eşdeğer olduğu gösterilmiş
iki uygulama yöntemi vardır:
1. 28-34 haftalar arasında 500 mg
2. Üçüncü trimester başında 1200 mg
133
Gebelik ve doğum
134
ANTENATAL DÖNEMDE SELEKTİF PROFİLAKSİ
n
Gebelikte yapılan invazif girişimler:
- Amniyosentez
- Kordosentez
- Koryon villus örneklemesi
n
Abortus imminens
n
Abortus
n
Antepartum kanamalarda( Plasenta previa, plasenta dekolmanı)
n
Abdominal travma
n
Eksternal sefalik versiyon
n
Fetal ölüm
n
Çoğul gebelik
n
Sezaryen
n
Ektopik gebelik
Gebelik ve doğum
Notlar
135
Pediatri ve Neonatoloji
İnci Yıldız
Anahtar noktalar
136
1.
Pediatride transfüzyonu azaltmanın en temel yöntemi anemiyi önleme
ve erken tedavi etmektir.
2.
Vücudun anemiyi düzeltme çabalarına karşın hipoksi gelişir ise derhal
destek tedavi gerekir. Çocuğun durumu klinik olarak kötüleşiyor ise
transfüzyon endikasyonu doğabilir.
3.
Transfüzyon endikasyonu sadece hemoglobin düzeyine bakarak konmaz, çocuğun klinik durumu da değerlendirilmelidir.
4.
Dolaşım yüklenmesi riski olan hastalarda tam kan yerine eritrosit transfüzyonu seçilmelidir. Pediatrik eritrosit konsantreleri kullanılmalıdır ve
mümkünse çok sayıda donör tecih edilmemelidir.
5.
Hemoglobinopatiler (orak hücre anemisi, talasemi) gibi bazı durumlarda
eritrosit transfüzyonlarının tekrarı gerekebilmektedir.
6.
Taze donmuş plazma transfüzyonu endikasyonları sınırlıdır. Uygun
olmayan ve etkisiz kullanımlardan HIV ve hepatit bulaştırma riski nedeniyle kaçınılmalıdır.
Pediatri
Pediatrik yaş grubunda anemi
Pediatrik anemi, eritrosit kan hacminin veya hemoglobinin sağlıklı
çocuklar için geçerli normal değerlerin altına inmesi olarak tanımlanır. Çocukluk çağında normal hemoglobin ve hematokrit değerleri
yaşa göre değişkenlik gösterir.
Yaş
Kordon kanı (miadında yenidoğan)
Yenidoğan : 1 günlük
1 aylık
3 aylık
6 ay-6 yaş
7-13 yaş
> 14 yaş
Hemoglobin (g/dl)
+ 16.5
+ 18.0
+ 14.0
+ 11.0
+ 12.0
+ 13.0
erişkinler gibi, cinse bağlı
Nedenler
Çok küçük çocuklarda ağır anemi riski daha yüksektir. Pediatrik yaş
grubunda transfüzyonların büyük çoğunluğu ilk 3 yaşta yapılır. Bunun
sebebi hızlı bir büyüme fazına girilmesine bağlı olarak kan hacminde
artış görülmesi ve aşağıdaki faktörlerin varlığıdır:
n
Demirden fakir beslenme
n
Tekrarlayan veya kronik enfeksiyon
n
Malarya bölgelerinde hemolitik krizler.
Başka bir nedene bağlı hastalığı (örneğin infeksiyon) olan ağır anemik çocukta mortalite riski yüksektir. Anemiyi düzeltirken diğer hastalığı da (diyare, pnömoni, malarya) tedavi etmek gerekir.
Önlem
Ağır anemide, anemiye bağlı mortaliteyi ve gereksiz transfüzyon
kullanımını azaltmada en yararlı ve maliyet-etkin yöntem aşağıdaki
tedbirleri almaktır:
n
anemiyi erken saptama
n
aneminin nedenlerini belirleyerek etkin tedavi ve profilaksi
yapma
n
hafif ve orta derece anemide klinik takip
137
Pediatri
PEDİATRİK YAŞ GRUBUNDA ANEMİ NEDENLERİ
Normal eritrositlerin yetersiz üretimi
n
Yetersiz alım veya emilime bağlı besinsel eksiklikler (demir, B12, folik asit)
n
HIV infeksiyonu
n
Kronik hastalık veya inflamasyon
n
Kurşun zehirlenmesi
n
Kronik böbrek hastalığı
n
Habis hastalıklar (lösemi, kemik iliğine yayılan tümörler)
Eritrositlerin aşırı yıkımı
n
Malarya
n
Hemoglobinopatiler (orak hücre anemisi, talasemi)
n
G6PD eksikliği
n
Yenidoğanda Rh D ve ABO uyuşmazlığı
n
Otoimmün hastalıklar
n
Sferositoz
Kan kaybı
n
Kancalı kurt infeksiyonları
n
Akut travma
n
Cerrahi
n
Tanı amacıyla çok sayıda kan örneği alma
Klinik Değerlendirme
Aneminin boyutu klinik olarak değerlendirilmesi güvenilir hemoglobin
ve hematokrit ölçümleri ile desteklenmelidir.
İlk 48 saatte ölümle sonuçlanabileceğinden malarya ve komplikasyonlarının hızlı tanı ve tedavisi (bakınız sayfa 95-97) yaşam kurtarıcıdır.
Kompanse anemide tedavi
Çocuklarda, erişkinlerde olduğu gibi, kronik anemiyi kompanse eden
vücut mekanizmaları aneminin gelişme sürecine göre değişir. Haftalar veya aylar içinde gelişen derin bir anemide vücut çok az semptom
ile düşük hemoglobin düzeylerini tolere eder.
138
Pediatri
İyi kompanse bir anemide çocukta:
n
solunum hızlı
n
kalp ritmi artmış olabilir.
Ama çocuk
n
hareketli ve uyanıktır
n
mamasını alır veya annesini emer
n
solunumu sakindir, karın hareketleri normaldir
n
minimal göğüs hareketi vardır
Dekompanse anemide tedavi
Bir çok faktör anemik çocukta dekompansasyonu hızlandırıp doku ve
organlarda yaşamı tehdit edici hipoksiye yol açar.
Dekompansasyon nedenleri
1.
Artmış oksijen gereksinimi
n
infeksiyon
n
ağrı
n
ateş
n
egzersiz
2.
Oksijenasyon eksikliğinin devamı
n
akut kan kaybı
n
pnömoni
Dekompansasyonun erken belirtileri
n
n
n
interkostal, subkostal ve suprasternal çekilmeler ile birlikte
hızlı ve zorlu solunum
burun kanadı solunumu
beslenme güçlüğü
Akut dekompansasyonun belirtileri
n
n
n
n
n
n
zorlu ekspirasyon, respiratuar distres
bilinç değişiklikleri
periferik nabızların zayıflaması
konjestif kalp yetersizliği
hepatomegali
zayıf periferik perfüzyon (kapiller dolum zamanı 2 saniyeden
uzun)
139
Pediatri
Destek tedavi
Çocuk çok anemik ise, aşağıdaki durumlarda acil destek tedavi gerekir:
n
respiratuar distres
n
beslenme güçlüğü
n
konjestif kalp yetersizliği
n
bilinç değişiklikleri
Bu klinik belirtileri gösteren bir çocukta oksijen taşıma kapasitenin
yetersiz olmasına bağlı ölüm riski yüksektir ve acil tedavi gerekir.
AĞIR DEKOMPANSE ANEMİDE TEDAVİ
1.
2.
3.
4.
5.
6.
Soluk almasını sağlayacak şekilde hava yolunu açın, örn. çocuğu oturtun.
Oksijenasyonu artırmak için yüksek konsantrasyonda oksijen verin.
Çapraz karşılaştırma, hemoglobin ölçümü ve diğer gerekli testler için
kan örneği alın.
Oksijen gereksinimini azaltmak için ateşi kontrol altına alın:
a. Ilık sünger ile serinletin.
b. Antipiretik verin;örn. Parasetamol
Volüm yükünü ve kalp yetersizliğini diüretikler ile azaltın;örn.
Furosemid 2 mg/kg oral veya 1 mg/kg i.v.(maksimum 20mg/24 saat).
Akut bakteriyel infeksiyon veya malaryayı tedavi edin.
TEKRAR DEĞERLENDİRME
1.
2.
3.
Pozisyon verme, diüretik ve oksijen tedavileri ile çocuğun düzelip düzelmediğini çocuğu tekrar değerlendirin.
Klinik olarak artmış oksijen kapasitesine gereksinimi belirleyin.
Aneminin derecesini belirlemek için hemoglobin konsantrasyonuna bakın.
Ağır anemik çocuklarda, sanılanın aksine, nadiren kalp yetersizliği
görülür ve dispne asidoza bağlı görülür. Çocuk ne kadar hasta görünüyor ise transfüzyona o kadar hızlı başlanmalıdır.
140
Transfüzyon kararı çocukta tek başına hemoglobine göre verilmemeli değerlendirme klinik ve laboratuar olarak yapılmalıdır.
Pediatri
Transfüzyon
Hafif anemik ve pnömonili bir çocukta, klinik olarak stabil ama daha
düşük hemoglobinli bir çocuğa oranla oksijenasyonu artırma gereksinim daha fazladır.
Çocuk stabil ise ve iyi bir şekilde izleniyor ise, infeksiyon gibi diğer
durumlar etkin şekilde tedavi ediliyor ise kan vermeye gerek olmadan oksijenasyon düzelebilir.
TRANSFÜZYON ENDİKASYONLARI
1. Hemoglobin 4 g/dl (veya hematokrit % 13-18) altında ise, hastanın
klinik durumu ne olursa olsun,
2. Hemoglobin 4-6 g/dl (veya hematokrit % 13-18) olup aşağıdaki durumlardan biri mevcut ise:
n
hipoksinin klinik bulguları:
- asidoz (genellikle dispne yapar)
- bilinç bozukluğu
n
hiperparazitemi (>%20)
Pediatrik transfüzyon işlemleri sayfa 142’de özetlenmiştir.
Çocuk ve yenidoğanda transfüzyon için özel donanımlar
Bir hastaya kullanılıp, içinde kan artmış bir erişkin ünitesi kan torbasında kalan kanı ikinci bir çocuk hastaya kullanmayın çünkü birinci
transfüzyon işleminde torbaya bakteriler girmiş ve torba buzdolabı
dışında beklediği için çoğalmış olabilirler, infeksiyon riski vardır.
n
n
Mümkün olabildiği ölçüde pediatrik torba kullanın; tek bir vericiden aynı hastaya mültipl transfüzyon olanağı bulursunuz.
Bu durum infeksiyon riskini azaltır.
Süt çocukları ve çocuklara verilecek sıvı miktarı kısıtlıdır ve
iyi kontrol edilmez ise dolaşımda yüklenme olabilir. Mümkün
ise infüzyonun hız ve hacmini ayarlayan infüzyon pompaları
kullanın.
141
Pediatri
142
TRANSFÜZYON İŞLEMİ
1.
Transfüzyon gerekiyor ise, çocuğu klinik olarak stabil hale getirecek
düzeyde kanı verin.
2. Oksijen taşıma kapasitesindeki yetersizliği düzeltmek için 5 ml/kg eritrosit veya 10 ml/kg tam kan yeterlidir. Bu miktarlar kanama ve hemoliz
devam etmiyor ise hemoglobin düzeyini 2-3 g/dl artırır.
3. Dolaşım yükü oluşabilecek hastada eritrosit transfüzyonu tam kana
tercih edin yoksa kalp yetersizliği gelişebilir veya artabilir.
4. Mümkün ise pediatrik torba kullanın ve transfüzyon hız ve hacmini
kontrol edin.
5. Hızlı sıvı verilmesi hacim yükünü arttırsa da, ilk anda 5 ml/kg eritrositi
verin, bu sayede doku hipoksisi ortadan kalkar. Daha sonraki transfüzyon ise yavaş yapılmalıdır örn: 5 ml/kg eritrosit 1 saatte verin.
6. Hastada kalp yetersizliği veya akciğer ödemi riski var ise 1 mg/kg oral
veya 0.5 mg/kg yavaş iv enjeksiyon ile maksimum 20 mg/kg
furosemid verin. İlacı kanın içine enjekte etmeyin.
7. Transfüzyon sırasında aşağıdaki belirtiler yönünden hastayı izleyin:
n
kalp yetersizliği
n
ateş
n
respiratuvar distres
n
taşipne
n
hipotansiyon
n
akut transfüzyon reaksiyonları
n
şok
n
hemoliz (sarılık, hepatosplenomegali)
n
DİK’e bağlı kanama
8. Transfüzyon bitiminde hastanın hemoglobin ve hematokriti ile klinik
durumunu tekrar değerlendirin.
9. Hasta hala anemik ise ve klinik olarak hipoksi belirtileri gösteriyor ise
5-10 ml/kg eritrosit veya 10-15 ml/kg tam kan verin.
10. Hematolojik düzelmeyi sağlamak için anemi tedavisine devam edin.
Pediatri
Özel klinik durumlarda transfüzyon
Orak hücreli anemi
n
n
n
Orak hücre anemili çocuklarda belirtiler 6.aya kadar gözlenmez. Bu dönemde hemoglobini yükseltmek için transfüzyon gerekmez.
Altıncı aydan sonra, orak hücre anemili çocuklarda ara ara
krizlerin geliştiği arada iyi oldukları uzun dönemler vardır.
Tedavide asıl amaç oraklaşma krizlerini önlemektir.
Vazo-oklüzif krizlerde ve sadece sıvı tedavisine yanıt vermeyen priapizmde kan değişimi endikasyonu vardır (kan değişimi için hesaplamalar için bakınız sayfa 149).
ORAKLAŞMA KRİZLERİNİN ÖNLENMESİ
1. Bakteriyel infeksiyonlara karşı yaşam boyu profilaksi verin.
Oral Penisilin V
0-1 yaş
62.5 mg/gün
1-3 yaş
125 mg/gün
> 3 yaş
250 mg/gün
2. Pnömokok infeksiyonuna karşı aşılayın.
3. Enfeksiyonu erken tedavi edin.
4. Günde 1-5 mg folik asit verin.
5. Kusma veya diyare dönemlerinde oral, nazogastrik veya iv yol ile sıvı
vererek hidrasyonu sağlayın.
ORAKLAŞMA KRİZLERİNDE TEDAVİ
1.
Oral, nazogastrik veya intravenöz sıvılar ile hidrasyonu
sağlayın.
2. Yeterli oksijenasyon için oksijen maskesi ile ek oksijen verin.
3. Hızlı ve etkin ağrı kesici verin.
4. Antibiyotik verin:
n
Etken belirlenemedi ise geniş spektrumlu antibiyotik örn.
amoksisilin 125-500 mg/3 kez/gün uygulayın.
n
Etken belirli ise uygun etkili antibiyotiği verin.
143
Pediatri
Talasemi
Talaseminin ağır tiplerinde doku oksijenasyonu yeterince
sağlanamadığından düzenli transfüzyon yapılması gerekir.
n
Vücuttaki demir birikimi düzenli olarak şelatör ajanların kullanımı ile önlenebilir. Bunlardan en etkilisi parenteral verilen
desferrioksamindir (Bakınız sayfa 108)
n
Habis Hastalıklar
Lösemi ve diğer habis hastalıklar
trombositopeniye neden olabilir.
n
anemiye
ve
Eğer bir çocuk aylar sonra tekrarlanan transfüzyonlara gereksinim gösteriyor ise bu çocukta habis bir hastalık olabilir.
En önemli tetkiki tam kan sayımıdır.
n
Kemoterapi de ağır anemi ve trombositopeniye neden olur.
Kemik iliği kemoterapi sonrası toparlanıncaya kadar süt çocuklarında sık sık kan ve trombosit transfüzyonları gerekir.
n
Kanama ve pıhtılaşma
bozuklukları
Kanama öyküsü olan bir çocukta hemostaz bozukluğundan
şüphelenilmelidir.
n
n
n
Pıhtılaşma sorunu (örneğin hemofili) olan çocuklarda
eklem ve kaslar içine kanama dönemleri
büyük ekimoz ve hematomlar olur.
Düşük trombosit sayısı olan veya trombosit fonksiyonları bozuk olan hastalarda:
- peteşiler
- çok sayıda küçük ekimozlar
- mukoza kanamaları (ağız içi, burun kanaması,
gastrointestinal kanama) olur.
Konjenital hastalıklar
Hemofili A, B ve von Willebrand hastalığı için bakınız sayfa 109-114.
144
Pediatri
Edinsel Hastalıklar
Yenidoğanda K vitamini eksikliği
Yenidoğanda doğumdan sonraki ilk 48-72 saatte normalde
K vitaminine bağımlı faktörlerde geçici azalma olur.
n
Yaşamın 7-10. günlerinde bu faktörler normal düzeylerine
ulaşır.
n
Doğumda profilaktik olarak 1 mg yağda eriyen K vitamininin
İM yapılması yenidoğanın ve prematürenin hemorajik hastalığını önler.
Profilaksiye rağmen, bazı prematüre bebekler ve bazı miadında
yenidoğanlarda yenidoğanın hemorajik hastalığı (YHH) gelişebilir:
n
Antikonvülzan (fenobarbital ve fenitoin) ilaç kullanan annelerin bebekleri risk taşır
n
YHH gösteren bebeklerde PT ve PTT uzamıştır, trombosit sayısı ve fibrinojen düzeyi normaldir.
n
K vitaminine bağımlı faktörleri tedavi eder gibi kanama tedavi edilir, 1-5 mg K vitamini İV verilir.
n
Ciddi kanama eğiliminde taze donmuş plazma transfüzyonu
gerekebilir.
n
Geç başlangıçlı YHH’de (doğumdan 1 hafta sonrasından da
geç) K vitamini absorpsiyon bozukluğu vardır. Barsaktan emilim sorununa veya karaciğer hastalığına bağlı olabilir. Ağızdan, suda eriyen K vitamini ile tedavi edilebilir.
n
Trombositopeni
Normal bir yenidoğanda trombosit sayısı 80-450 x 109/l’dir.
n
Birinci haftadan sonra erişkin değerlerine ulaşır, 150-400 x
109/l olur.
n
Bu düzeylerin altındaki trombosit sayıları trombositopeni kabul edilir.
Trombopeniye bağlı kanaması olan hastada tipik olarak şunlar görülür:
n
peteşiler
n
retina kanamaları
n
dişeti kanamaları
n
damara girme yerlerinden kanamalar
n
145
Pediatri
Tedavi
Trombositopeni tedavisi nedenine göre farklıdır:
n
n
n
İdyopatik trombositopenik purpura: Genellikle kendiliğinden
düzelirse de gamaglobulin ve kortikosteroidlerle tedavi edilir.
Yaşamı tehdit edici kanama olur ise kan veya trombosit
transfüzyonu verilebilir.
Diğer edinsel nedenler infeksiyonun ortadan kaldırılması veya hastalığa neden olan ilaçların kesilmesi gibi destek tedavi
tedbirleri alınır.
Yenidoğanın immün trombositopenisi: İntravenöz gamaglobülin yararlı olabilir. Mümkünse antijen uyumlu trombositler
(annenin yıkanmış trombositleri) bebeğe verilebilir.
Trombopeniye bağlı kanamada trombosit transfüzyonu
Trombosit tedavisinde amaç kanamayı durdurmak veya kontrol altına almaktır. Trombosit sayısından çok klinik yanıt önemlidir.
TROMBOSİT KONSANTRESİ TRANSFÜZYONU
Doz-ünite: 1 ünite tam kandan (450 ml) elde edilen trombosit konsantratında
60x109/l trombosit vardır.
Dozaj
Volüm
Trombosit konsantresi
< 15 kg 1 trombosit konsantresi
30-50 ml
60 x 109/L
15-30 kg 2 trombosit konsantresi
60-100 ml
120 x 109/L
> 30 kg 4 trombosit konsantresi
120-400 ml
240 x 109/L
* küçük süt çocuklarında kan bankası transfüzyon öncesi bir miktar
plazmayı azaltabilir.
TROMBOSİT KONSANTRELERININ VERİLİŞİ
1. Trombosit konsantresini alır almaz transfüzyonu yapın.
2. Buzdolabına koymayın.
3. Serum fizyolojik geçirilmiş standart, yeni bir kan infüzyon seti kullanın
Profilaktik trombosit transfüzyonu
n
146
Stabil, kanaması olamayan trombositopenik hastada
trombosit sayısı 10 x 109/l altına düştüğünde endikasyon
vardır.
n
Bazı klinisyenler stabil hastalarda daha yüksek eşik değerlerini, örn: 20 x 109/l tercih ederler.
Hastada yüksek ateş veya infeksiyon varlığında 20-50 x
109/l’lik bir eşik değeri uygundur.
Pediatri
n
Neonatal transfüzyon
Yıldız Perk
NEONATAL TRANSFÜZYON İÇİN ÜRÜN SEÇİMİ
Ürün
Endikasyon
Özellik
Tam Kan
YHH “ exchange” kan değişim transfüzyonu
Mevcut en taze (5 günden eski olmayan) ve
alloantikorlardan arınmış
uygun kan
Eritrositler
Prematüre hasta bebeklerde
sık kan örnekleri alınmasına
bağlı oluşan semptomatik
kronik anemide hemoglobin
konsantrasyonunu arttırmak
için “top-up transfüzyon”
İntrauterin transfüzyon:
n
GVHH
riski
prematürlerde
daha
yüksek olabilir.
n
Donör ile arasında kan
bağı varsa GVHH riski
daha yüksektir.
CMV infeksiyonu veya
reaktivasyonu hasta bebeklerin tedavisini komplike
hale getirebilir.CMV kan ile
bulaşabilir veya allojenik
lökosit transfüzyonu ile
reaktive olabilir.
Küçük miktarlarda kan
ünitesi (tek donörden
hazırlanmış pediyatrik
torba), farklı donör kanlarına maruz kalmayı en
aza indirir
GVHH'ndan kaçınmak
için:
n
Hemen :2500 cGy ile
ışınla
n
Kan
bağı
olan
donörden alınan kanı
kullanmayın.
CMV negatif kan bağışları kullanın
ve/veya
Lökositten arındırılmış
ürün kullanın
Özel olarak işlenmiş
hücresel
bileşenler
Alıcıda CMV
infeksiyonundan
kaçının
Kan değişimi
n
Yenidoğanda kan değişiminin ana endikasyonu; hızla yükselen indirekt bilirubin düzeylerinin neden olduğu nörolojik
komplikasyonları (kernikterus) önlemektir.
147
Pediatri
n
Bu durumun ortaya çıkma nedeni, immatür karaciğerin hemoglobin yıkım ürünlerini metabolize edememesidir. Genellikle altta yatan sebep, bebeğin eritrositlerine karşı gelişen
antikorların yol açtığı hemolizdir (eritrosit yıkımı).
Eğer kan değişimine ihtiyaç olur ise:
1. Anne antikorlarının hedefi olan antijenleri içermeyen 0 grubu kan
kullanın:
n
Anti-D'ye bağlı YHH için: 0 grubu Rh D negatif kan kullanın.
Anti-Rh c'ye bağlı YHH için: c antijen taşımayan 0 grubu Rh D
pozitif kan kullanın (R1 R1, CDe/CDe).
2. Yenidoğanın kan hacminin yaklaşık iki katı miktarda kanla yapılacak kan değişimi (yaklaşık 170 ml/kg) bilirubini düşürmede ve
hemoglobin düzeylerini düzeltmede en etkin yöntemdir; bu da
genelde tek ünite kan ile uygulanabilir.
3. Bir ünite tam kan genelde % 37-45 arası bir hematokrit düzeyine
sahiptir; bu da yenidoğanın ihtiyacı olandan daha fazladır.
4. Kan ünitesinin hematokritini ayarlamaya gerek yoktur: eğer %5060’a çıkartılırsa, polisitemi ve doğabilecek sonuçları ile ilgili riskler; özellikle yenidoğan fototerapi de alıyorsa, artacaktır.
n
Yaş
Prematüre süt bebekleri
Miadında yenidoğan
1 aylıktan büyük
1 yaşından büyük
Total Kan Hacmi
100 ml/kg
85-90 ml/kg
80 ml/kg
70 ml/kg
Sayfa 149-151’de yenidoğanda kan değişiminin hesaplanması ve
işlemin uygulanması ile ilgili dikkat edilecek noktalar ve olası komplikasyonları içeren kılavuz bilgiler verilmiştir.
Materno-fetal ABO uygunsuzluğuna bağlı yenidoğan’ın
hemolitik hastalığı (ABO YHH)
Ayrıca bakınız sayfa 132. Dünyanın birçok yerinde ağır yenidoğan
sarılığının önemli nedenlerinden biri de ABO uygunsuzluğudur ve
yenidoğanda kan değişiminin en sık endikasyonunu oluşturur.
148
Semptomatik polisitemide kısmi kan değişimi:
Alınan kan kadar izotonik veya 5% albumin ile replasman yapın.
Pediatri
YENİDOĞANIN KAN DEĞİŞİM HESAPLAMALARI
Değiştirilecek kan hacmi (ml):
Tahmini kan hacmi x (Hastanın hematokriti – Hedeflenen hematokrit)
Hastanın hematokriti
Orak hücre krizi ve neonatal hiperbilirubineminin tedavisi için iki hacim
eritrosit değişimi
Hesaplanan kan hacmini tam kan ile veya 5% insan albumini içinde süspanse
edilmiş eritrosit ile replase edin.
Değiştirilecek hacim (ml):
Tahmini kan hacmi x
(Hastanın hematokriti (%) x 2)
Transfüze edilecek kanın hematokriti (%)*
* Hematokrit değerleri
Tam kan
%35-45
Eritrosit konsantresi
%55-75
Eritrosit süspansiyonu %50-70
TRANSFÜZYON İŞLEMİ
1.
Kan değişimi sırasında veya sonrasında en az 4 saat boyunca çocuğa
ağızdan hiçbir şey vermeyin. İşlemden önceki 4 saat içinde çocuk beslenmiş ise, mideyi boşaltın.
2.
Vital bulguları, kan şekerini ve vücut ısısını yakından izleyin. Resüsitasyon
ekipmanını hazır bulundurun.
3.
Yenidoğan için, steril olarak yerleştirilmiş göbek ve venöz kateterler kullanılabilir (kan arteryal kateterden alınır ve venöz kateterden verilir). Alternatif
olarak, iki periferik kateter kullanılabilir.
4.
Kanı yalnızca kalite kontrol işleminden geçmiş bir kan ısıtıcısı var ise önceden ısıtın. Sıcak su banyoları kullanmayın.
5.
Tam miadında bebeklerde 15 ml arttırımlarla; daha küçük ve stabil olmayan bebeklerde daha küçük hacimlerle değişimi yapın. Donör kanındaki
hücrelerin çökelti oluşturmasına izin vermeyin.
149
Pediatri
6.
Hasta ve donör hücrelerini mekanik olarak travmatize etmemek için; kanı
2-3 ml/kg/dak hızında alın ve verin.
7.
EKG ile gösterilmiş hipokalsemi varsa (uzamış Q-Tc mesafesi), İV olarak
yavaşça 1-2 ml 10% kalsiyum glukonat solüsyonu verin. Kalsiyum verilmeden önce ve verildikten sonra, tüplerden izotonik geçirin. İnfüzyon esnasında oluşabilecek bradikardiler açısından hastayı gözleyin.
8.
İki volümlü bir değişimi tamamlamak için, miadında bebek için 170 ml/kg ve
pretermler için 170-200 ml/kg transfüzyon yapın.
9.
Alınan son kan örneği hemoglobin veya hematokrit, kan yayması, glukoz,
bilirubin, potasyum, kalsiyum ve kan grubu ile çapraz karşılaştırma değerlendirmesi için laboratura gönderin.
10. Glukoz içeren bir kristalloid ile infüzyona devam ederek kan değişimi sonrası oluşabilecek hipoglisemiyi önleyin.
DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
1.
2.
Kan değişimi yenidoğanın hemolitik hastalığını tedavi etmek için
yapılıyor ise, transfüze edilecek kırmızı kan hücreleri anne serumu
ile uyumlu olmalıdır; çünkü plasentayı geçip fetal eritrositleri yıkarak hemolize neden olan IgG antikorları anneden gelmektedir.
Yani; verilecek kanın anne serumu ile çapraz karşılaştırması yapılmalıdır ve IgG antikorlarını saptayan antiglobulin yöntemi kullanılmalıdır.
Donör tam kanının hematokritinin ayarlanmasına gerek yoktur.
KAN DEĞİŞİMİNİN KOMPLİKASYONLARI
1. Kardiyovasküler
n
Tromboemboli veya hava embolisi
n
Portal ven trombozu
n
Disritmiler
n
Volüm yüklenmesi
n
Kardiyorespiratuvar arrest
2. Sıvı elektrolit dengesizlikleri
n
Hiperpotasemi
n
Hipernatremi
n
Hipokalsemi
n
Hipoglisemi
n
Asidoz
150
4.
5.
Hematoloji
n
Trombositopeni
n
Dissemine intravasküler koagülasyon
n
Aşırı heparinizasyon (donör kanındaki her 100 U heparin için 1 mg
protamin kullanılabilir)
n
Transfüzyon reaksiyonu
İnfeksiyon
n
Hepatit
n
HIV
n
Sepsis
Mekanik
n
Donör hücrelerine hasar (özellikle aşırı ısıtmaya bağlı)
n
Damar hasarı
n
Kan kaybı
n
n
n
n
n
n
Pediatri
3.
ABO uyumsuzluğuna bağlı YHH’nın tanısı genellikle doğumda fazla anemik olmayan, fakat doğumdan sonraki ilk 24
saatte sarılık gelişen bebeklerde konulur .
ABO uyumsuzluğu in utero bulgu vermez ve hiç bir zaman
hidropsa neden olmaz.
Yenidoğana fototerapi uygulanmalı ve destek tedavisi verilmelidir; bu tedavilere zaman kaybetmeden başlatılmalıdır
çünkü ciddi sarılık kernikterus gelişimine neden olabilir.
Kan değişinimde kullanılacak kanlar 0 grubu olmalıdır, antiA ve anti-B titreleri düşük olmalı ve hiç IgG lizinleri içermemelidir.
Bilirubini uzaklaştırmada en etkin yöntem, iki volümlü değişimdir (yaklaşık 170 ml/kg).
Eğer bilirubin seviyeleri tekrar tehlikeli düzeylere yükselirse,
tekrar iki-volümlü değişim uygulanmalıdır.
İndirekt (bağlı olmayan) hiperbilirubinemi
Sağlıklı miadında bebekler , 25 mg/dl'ye kadar olan bilirubin düzeylerini tolere edebilirler. Aşağıdaki durumlara sahip bebekler
bilirubinin toksik etkilerine daha duyarlıdırlar:
n
Asidoz
n
Prematurite
n
Septisemi
n
Hipoksi
n
Hipoglisemi
151
Pediatri
n
n
n
n
n
Asfiksi
Hipotermi
Hipoproteinemi
Bilirubini albuminden ayıran ilaçların kullanımı
Hemoliz
Tedavinin amacı, indirekt bilirubin konsantrasyonlarının nörotoksik
düzeylere ulaşmasını önlemektir.
Erken doğmuş ve miadında bebeklerde önerilen maksimum serum indirekt
bilirubin konsantrasyonları (mg/dl)
Doğum Kilosu (gr)
Komplike olmayan
Komplike*
<1000
12-13
10-12
1000-1250
12-14
10-12
1251-1499
14-16
12-14
1500-1999
16-20
15-17
>2000/miadda
20-22
18-20
* Komplike olgular ile; kernikterus riskinin arttığı yukarıda listede verilmiş risk
faktörleri kastedilmektedir.
İNDİREKT HİPERBİLİRUBİNEMİLİ HASTALARA YAKLAŞIM
1.
Hiperbilirubinemiye neden olan sebeplerin ve kernikterus riskini arttıran
durumların tedavisi (sepsis, hipoksi v.s.)
2.
Hidrasyon
3.
Kan değişimi için belirlenen sınırların altındaki değerlerde fototerapinin
başlatılması.
Ölçülebilir bir etkisinin olabilmesi için fototerapinin üzerinden 6-12 saat
geçmesi gerekebilir.
152
4.
Erken doğanlarda ve miadında bebeklerde bilirubin düzeylerinin izlenmesi.
5.
Serum indirekt bilirubin düzeyleri üst sınıra erişince kan değişiminin başlatılması.
6.
Fototerapi yapılmadan bilirubinde bir düşüş gözlenene kadar bilirubin
düzeylerinin takibi.
n
n
n
Kan değişimi aşağıda belirtilen durumlarda gereklidir:
- Fototerapi sonrası, indirekt bilirubin düzeylerinin doğum
sonrası ilk iki gün için kritik olduğu düşünülen düzeylerin
üzerine çıkması.
- Bilirubinde daha fazla bir yükselme bekleniyorsa.
Miadında bebeklerde 4. günden veya erken doğanlarda 7.
günden sonra kan değişimi gerekli olmayabilir, çünkü bu
dönemlerde hepatik konjugasyon mekanizmaları daha etkili
hale gelir ve bilirubinde bir düşme beklenir.
Bir kan değişiminde en az bir kan hacmi olmalıdır.
Eğer indirekt bilirubin güvenli sayılabilecek bir düzeyde tutulamıyorsa kan değişimi tekrarlanılmalıdır.
Pediatri
n
Eritrosit Tansfüzyonu
Bu transfüzyonların çoğu, genellikle kötü durumdaki erken doğan
bebeklere verilir:
n
Laboratuar tetkikleri için alınan kanları yerine koymak
n
Hipotansiyon ve hipovolemiyi tedavi etmek
Laboratuvar testleri için alınan örnekler dolayısıyla oluşan
kan kaybının ve prematürite anemisinin birlikteliğinin oluşturduğu etkileri karşılayabilmek için transfüzyon yapılır.
Bir kan transfüzyonuna gereksinim duyan yenidoğanlar genellikle
birkaç gün sonra ikinci bir transfüzyona gereksinim duyarlar; bunun
nedeni yenidoğanların anemiye karşı etkili bir eritropoetin yanıtı geliştirememesidir.
n
Özel klinik durumlar (yenidoğan döneminde)
Kritik derecede hasta yenidoğanlar
1. Laboratuar için alınan her kan örneğinin hacmini kaydedin. Eğer
24-48 saat içinde total kan hacminin 10%'u alındıysa, bunun eritrosit konsantreleri ile karşılanması gereklidir.
2. Kritik
derecede
hasta
yenidoğanlarda,
yeterli
doku
perfüzyonunun sağlanabilmesi için hemoglobin düzeylerinin 1314 g/dl aralığında tutulması gereklidir.
İyileşme döneminde olan çok düşük doğum ağırlıklı
bebekler
1. Hemoglobin düzeylerini haftalık olarak ölçün. Hemoglobin haftada ortalama 1 g/dl düşmelidir.
2. Yalnızca hemoglobin düzeyine bakarak transfüzyon kararı almayın. Her ne kadar 7 g/dl veya altındaki hemoglobin düzeylerinin
araştırılması gerekli ise de; transfüzyon yapılmayabilir.
153
Pediatri
Geç dönemde anemisi ortaya çıkan yenidoğanlar
Eğer anemi aşağıdakilerden birine neden oluyorsa transfüze etmeyi
düşünün:
• Yetersiz kilo alımı
• Beslenme esnasında yorulma
• Takipne ve taşikardi
• Dekompansasyona ait olabilecek diğer bulgular
Yenidoğan transfüzyonundaki risklerin en aza indirilmesi ve transfüzyonun etkinliğinin arttırılması
Aşağıdaki pratik uygulamalar, yenidoğan transfüzyonunun risklerini
azaltacak ve etkinliğini arttıracaktır:
1. Birkaç gün veya hafta içerisinde çok sayıda transfüzyona ihtiyaç gösterebilecek bebeklerde, tek bir ünite kandan hazırlanan pediyatrik torbalardaki eritrositleri kullanın.
2. Tanısal amaçlı örneklemeden kaynaklanan kan kaybının azaltın:
n
Gereksiz tekrarlanan uygunluk testlerinden kaçının.
n
Zorunlu olmayan laboratuar testlerinden kaçının.
n
Olabildiğince, laboratuarın mikro-yöntemler kullanması
ve uygun boyda küçük örneklem tüpleri seçmesini sağlayın.
3. Akrabalardan alınan kanların kullanılmaktan kaçının; bu durumda graft-versus-host hastalığı riski artış gösterir.
Yenidoğanda alloimmün trombositopeni
Yenidoğanda alloimmün trombositopeni intrauterin dönemde
serebral kanamanın bir nedenidir. Yıkanmış, ışınlanmış
trombositlerin transfüzyonu, tehlikeli derecede trombositopenisi
olduğu dönemde bebeğe yardımcı olabilir.
Taze donmuş plazma
Taze donmuş plazma, yalnızca etkin olduğu gösterilmiş özel klinik
endikasyonların varlığında kullanılmalıdır:
n
n
154
Pıhtılaşma faktörlerinin eksikliğinden kaynaklanan klinik olarak önemli kanama diyatezlerinin düzeltilmesi için (ancak
daha güvenli, virüslerden arındırılmış başka bir ürün yoksa
bu endikasyon geçerlidir)
Trombotik trombositopenik purpura veya hemolitik üremik
sendrom gibi ender rastlanan durumların tedavisinde,
infüzyon veya kan değişimi amaçlı
Kısmi kan değişimi semptomatik polisitemi tedavisinde sıkça kullanılmaktadır:
1. Sağlıklı miadında yenidoğanlarda polisitemi ve hiperviskozite
riski oldukça azdır ve rutin olarak taranmaları gerekmez.
2. Semptomları hafif olan veya hiç olmayan polisitemik
yenidoğanlarda, periferik dolaşımda mikrotrombüs oluşumunu önlemek için yapılması gereken, yalnızca bebeği sıcak tutmak ve iyi hidrate etmektir.
3. Genellikle kabul edilen tarama testi santral venöz
hematokritin % 65 veya daha yüksek olmasıdır.
4. Hiperviskoziteden şüphelenilen bebeklerde hematokrit düzeylerinin mikrosantrifüj ile ölçülmesi önerilmektedir; çünkü
viskozite testleri çoğu yerde yapılamamaktadır.
5. Otomatik hematoloji analizörlerinde yanlış olarak düşük
hematokrit değerleri saptanabilir.
Pediatri
Polisitemi ve hiperviskozite
Kayda değer semptomları olan tüm bebeklerde, hematokrit değerlerini güvenli olan 50-55% aralığına getirebilmek için % 4,5’luk
albumin ile kısmi kan değişimi uygulanmalıdır.
KISMİ KAN DEĞİŞİMİ İÇİN HESAPLAMALAR
Tahmini kan hacmi* x (Hastanın hematokriti – Hedeflenen hematokrit)
Hastanın hematokriti
* Yenidoğan kan hacminin 85 ml/kg olduğu varsayılmaktadır.
1 Volüm değişimi genellikle 20 ml/kg civarındadır.
2 ‘Exchange’ transfüzyon 10 ml'lik bölümler halinde yapılmalıdır.
155
Pediatri
156
Notlar
Cerrahi ve Anestezi
Kamil Kaynak
Anahtar noktalar
1.
Çoğu elektif cerrahi işlem kan transfüzyonu gerektirecek düzeyde kan
kaybı ile sonuçlanmaz. Elektif cerrahiyi kolaylaştırmak için ameliyat
öncesi kan transfüzyonu kullanmak nadiren kabul edilebilir bir
endikasyondur.
2.
Hastanın cerrahi öncesi dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve hazırlanması, morbidite ve mortaliteyi azaltacaktır. Bunun için:
n
cerrahi öncesi aneminin teşhis ve tedavi edilmesi
n
cerrahi öncesi tıbbi durumun değerlendirilmesi ve tedavi edilmesi
n
3.
kanama diatezlerinin teşhis edilmesi ve hemostazı bozan ajanların
kesilmesi önemlidir.
Cerrahi sırasında kan kaybını en aza indirmek için:
titiz bir cerrahi teknik
n
postürün kullanımı
n
vazokonstriktör ajanların kullanımı
n
turnike kullanımı
n
uygun anestezi tekniklerinin seçimi
n
antifibrinolitik ajanların kullanımı gereklidir.
n
4.
Cerrahi girişimler sırasında oluşabilecek ciddi kan kayıpları sıklıkla
intravenöz replasman sıvıları ile normovolemi sağlayarak transfüzyon
gerekene kadar güvenle kontrol edilebilir.
5.
Uygun olduğunda, transfüzyon ihtiyacını azaltmak veya ortadan kaldırmak için otolog transfüzyon kullanılabilir. Otolog transfüzyon, cerrahinin allojeneik transfüzyon gerektireceği olgularda ön planda düşünülmelidir.
6.
Kan kaybı ve hipovolemi ameliyat sonrası dönemde de her an gelişebilir. Bu nedenle, cerrahi yaranın ve vital bulguların dikkatli şekilde izlenmesi tedavinin temel parçası olmalıdır.
157
Cerrahi ve anestezi
Elektif cerrahide transfüzyon
Elektif cerrahi işlemlerde transfüzyon kullanımı hastanelere ve
klinisyenlerin kişisel tercihlerine göre büyük farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar kısmen hastanın tıbbi durumundaki değişikliklere
bağlıdır. Ancak,
n
cerrahi ve anestezi tekniklerindeki farklılıklar,
n
kan kullanımındaki değişik tutumlar,
n
kan ürünlerinin bulunulabilirliği, fiyatları ve transfüzyon seçenekleri gibi faktörlerde transfüzyon politikalarını etkiler.
Bazı hastalarda transfüzyon ihtiyacı belirgindir, fakat sıklıkla transfüzyonun gerçekten gerekli olup olmadığı kararını vermek zordur.
Dokuların oksijenizasyonunun yetersiz olduğunu veya azaldığını gösteren tek bir ölçüm yoktur. Hastayı değerlendirirken birçok faktör
hesaba katılmalıdır; bunlar arasında:
n
yaş
n
anemi hikayesi
n
eşlik eden hastalıklar
n
anestezi (klinik bulguları gizleyebilir)
n
hemoglobin konsantrasyonu
n
sıvı durumu sayılabilir.
Birçok elektif cerrahi işlem nadiren transfüzyon gerektirir. Bununla
birlikte, bazı majör prosedürlerde kan önceden hazır olmalıdır.
Hastanın hazırlanması
Cerrahi öncesi hastanın dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve hazırlanması işleme bağlı morbidite ve mortalitenin azaltılmasında etkilidir. Hastayı en son değerlendiren cerrah, hastanın cerrahi ve anestezi
için yeterli şekilde hazırlandığından emin olmalıdır. Bu hazırlık esnasında anestezist cerraha yardım etmelidir.
Cerrahi işlem öncesinde, esnasında ve sonrasında cerrah ile anestezist arasında iyi bir iletişim hayati önem taşır.
Cerrahinin sınıflandırılması
Ameliyatlar genellikle majör ve minör olarak sınıflandırılırlar. Kanama gibi, birçok faktör komplikasyon olasılığını etkiler.
158
n
n
n
n
n
Cerrahın ve anestezistin deneyimi
Cerrahi işlemin süresi
Hastanın durumu
Kullanılan anestetik ve cerrahi teknik
Beklenen kan kaybı.
Cerrahi ve anestezi
Kanama riskini etkileyen faktörler
Preoperatif anemi
1.
Anemiyi tespit etmek için hastalara preoperatif testler yapılmalıdır. Planlanan ameliyattan önce anemi düzeltilmeli ve eğer
mümkünse altta yatan sebep bulunup tedavi edilmelidir.
2.
Zaten anemik olan hastalarda, akut kan kaybına ve anestezik
ajanların etkilerine bağlı olarak oksijenin taşınmasındaki azalmanın artması dekompansasyona sebep olabilir.
3.
Hastanın klinik durumu ve planlanan elektif cerrahi işleme göre
her hasta için uygun preoperatif hemoglobin seviyesi belirlenmelidir.
4.
Ameliyat öncesi uygun hemoglobin seviyesini sağlamak ameliyat sırasında kan kaybı olduğunda gerekebilecek transfüzyon ihtimalini azaltır. Elektif cerrahiyi kolaylaştırmak için preoperatif
kan transfüzyonu kullanımı nadiren gereklidir.
Preoperatif hemoglobin seviyesi
Birçok hekim, iyi kompanse ve altta yatan dahili bir hastalığı bulunmayan hastalarda uygulanacak minör cerrahi işlem öncesi eşik hemoglobin değerini yaklaşık olarak 7-8 g/dl olarak kabul eder. Bununla birlikte aşağıdaki durumlarda elektif cerrahi öncesi daha yüksek
hemoglobin değerleri gerekir:
1.
Aneminin kompanse olmaması durumunda
2.
Eşlik eden belirgin kardiyo-respiratuar hastalık varlığında
3.
Majör cerrahi girişimde veya belirgin kan kaybı beklenen
hastalarda
159
Cerrahi ve anestezi
Kardiyo-respiratuvar hastalık
Özellikle kardiyak veya solunum sistemini de etkileyen kronik hastalığı olan kişilerde oksijen taşınması üzerine bozukluklar oluşabilir.
Bu hastalıkları tedavi etmek veya daha iyi duruma getirmek :
n
Dokulara oksijen taşınmasını arttırmakta
n
Ameliyat sırasında gerekebilecek transfüzyon olasılığını azaltmaktadır.
Pıhtılaşma bozuklukları :
Ameliyat olacak hastalarda tanımlanamamış veya tedavi edilmemiş
pıhtılaşma bozukluklarının varlığı ameliyat sırasında aşırı kan kaybına sebep olabilir. Ayrıca, pıhtılaşma bozuklukları kontrol edilemeyen
kanama nedeniyle hastanın ölümüne yol açabilir.
Hastanın veya ailesinin olağan dışı kanama eğilimi ile birlikte ilaç
hikayesini de preoperatif olarak dikkatli bir şekilde sorgulamak gereklidir. Kanıtlanmış pıhtılaşma bozukluğu olan hastalar ameliyat
öncesi hematoloji tarafından konsülte edilmelidir.
Cerrahi ve sonradan kazanılmış pıhtılaşma bozuklukları
Cerrahi sırasında veya sonrasında görülen kanamayı değerlendirmek
bazen zordur. Çok basit olarak cerrahi girişimi takiben ortaya çıkan
bir problem olabilir, ve bu durumda hastayı tekrar ameliyata almak
gerekebilir. Cerrahi sonrası görülen kanamalar aşağıdaki hemostatik
nedenlere bağlı olabilir:
n
n
Masif transfüzyon: 24 saatten az bir zaman içinde hastanın
kanı kadar veya daha fazla miktarda kan kaybının
replasmanı koagülasyon faktörlerinin ve trombositlerin seyrelmesine sebep olur.
Dissemine intravasküler koagülasyon (DİK),
- hipofibrinojenemi
- pıhtılaşma faktörlerinin baskılanması
- trombositopeniye sebep olur.
Cerrahi ve doğumsal pıhtılaşma bozuklukları
Cerrahi girişimin güvenli bir şekilde uygulanabilmesi için hemostatik
ajanların ve kan ürünlerinin bölgesel ulaşılabilirliklerine bağlı gerekli
profilaktik yaklaşımlar için bakınız sayfa 113.
Tedaviye cerrahiden en az 1-2 gün önce başlanmalı ve postoperatif
kanama riskine göre 5-10 gün kadar devam edilmelidir. Beklenmeyen bir kanamayı tespit etmek için hastanın perioperatif dönemde
yakın takibi gerekmektedir.
160
Bazı hastalıklar trombosit sayısında azalmaya sebep olabilir.
İdyopatik trombositopenik purpura (İTP) nedeniyle splenektomi yapılmış hastaların cerrahisinde profilaktik trombosit konsantrasyonları
gereklidir.
Klinik olarak eğer ciddi mikrovasküler kanama bulgusu varsa ve
trombosit sayımı 50x109/l’nin altındaysa trombosit transfüzyonu
yapılmalıdır.
Cerrahi ve anestezi
Trombositopeni
Antikoagülanlar: warfarin (coumarin), heparin
Antikoagülanlar (oral veya parenteral) ile tedavi gören hastalarda,
preoperatif antikoagülan tedavinin kesilmesi planlandığında cerrahi
işlemin türü ve tromboz riski hesaba katılmalıdır.
Birçok cerrahi işlem için İNR ve/veya aPTT oranı cerrahi öncesi
2.0’den az olmalıdır.
WARFARİN İLE TAM ANTİKOAGÜLASYON UYGULANAN HASTALAR
Elektif Cerrahi için
1.
Ameliyattan 3 gün önce warfarini kesin ve günlük İNR takibi yapın.
2.
Gerekiyorsa infüzyon veya subkutan olarak heparin verin.
3.
Heparini ameliyattan altı saat önce kesin.
4.
Cerrahi işlemden hemen önce İNR ve aPTT oranlarını kontrol edin.
5.
Eğer İNR ve aPTT oranı 2.0’nin altında ise cerrahiye başlanabilir.
6.
Ameliyat sonrası en kısa zamanda warfarine tekrar başlayın.
7.
Heparine de aynı anda başlayın ve İNR tedavi aralığına gelene kadar
devam edin.
Acil Cerrahi
1.
0.5-2.0 mg K vitaminini İV yavaş infüzyon şeklinde verin.
2.
15 ml/kg olacak şekilde taze donmuş plazma verin. Bu dozu
koagülasyon faktörleri istenen değerlere gelinceye kadar tekrarlayın.
3.
Cerrahi işlemden hemen önce İNR ve aPTT oranlarını kontrol edin.
4.
Eğer İNR ve aPTT oranı 2.0’nin altında ise cerrahiye alın.
161
Cerrahi ve anestezi
HEPARİN İLE TAM ANTİKOAGÜLE EDİLEN HASTALAR
Elektif Cerrahi
n
Heparini ameliyattan altı saat önce kesin.
n
Cerrahi işlemden hemen önce aPTT oranlarını kontrol edin.
n
Eğer aPTT oranı 2.0’nin altında ise cerrahi işleme başlayın.
n
Ameliyat sonrası en kısa zamanda heparine tekrar başlayın.
Acil Cerrahi
İV protamin sülfat ile heparini nötralize edin (1 mg protamin sülfat 100 IU
heparini nötralize eder).
DÜŞÜK DOZ HEPARİN ALAN HASTALAR
Derin ven trombozu ve pulmoner emboli proflaksisi için kullanılan düşük doz
heparin enjeksiyonunun cerrahi öncesi kesilmesi nadiren gerekir.
Diğer ilaçlar ve kanama
Trombosit fonksiyonlarını bozan ilaçlar (aspirin ve NSAİİ gibi) cerrahiden 10 gün önce kesilmelidir. Bu, operasyon sırasındaki kan kaybını
belirgin şekilde azaltacaktır.
Ameliyata bağlı kan kaybını azaltan
teknikler
Hekimin cerrahi işlemi uygulamadaki eğitimi, tecrübesi ve dikkati
ameliyat sırasındaki kan kaybını azaltmada en önemli faktördür.
Kullanılan anestezi tekniği de kan kaybını azaltmada etkilidir.
Cerrahi teknik
1
Kanayan noktalara müdahale edin.
2
Eğer varsa diatermi kullanın.
3
Kollajen, fibrin yapıştırıcı veya sıcak uygulama gibi lokal
hemostatik teknikler kullanın.
Hastanın pozisyonu
162
1
Operasyon alanının kalp seviyesinden hafif yukarıda olmasını
sağlayın.
2
Alt ekstremite, pelvik ve batındaki girişimler için baş aşağı
(Trendelenburg) pozisyonu kullanın.
Baş ve boyun cerrahisi için baş yukarı pozisyonu kullanın.
4
Cerrahi sırasında kalp seviyesinin üzerinde geniş bir ven açılmışsa hava embolisi olasılığını unutmayın.
Vazokonstriktörler
1 İnsizyon sırasında ciltteki kanamayı en aza indirmek için cerrahi bölgesindeki cilde vazokonstriktör enjekte edin. Eğer
vazokonstriktör lokal anestetik de içeriyorsa, bu teknikle
postoperatif analjezi de sağlanabilir.
Cerrahi ve anestezi
3
2 Deri grefti donör alanından, açılmış alanlardan ve tanjansiyal
eksizyonlardan kaynaklanan kanamaları vazokonstriktör içeren serum içine batırılmış tamponlar ile azaltın.
3 Adrenalin (epinefrin) yaygın kullanımı olan etkili bir
vazokonstriktördür. Erişkinde total doz olan 0.1 mg aşılmamalıdır; bu doz etki olarak 1/200000’de 20 ml,
1/400000’de ise 40 ml.’ye eşdeğerdir.
4 Sistemik etkilerinden dolayı vazokonstriktör ve lokal
anestezik ajanın önerilen dozu aşılmamalıdır. Bu ajanların
insizyon sahasında kaldığından ve sistemik dolaşıma katılmadığından emin olun.
5 Bütün inhale anestezik ajanlar içinde eş zamanlı
vazokonstriktör kullanıldığında en sık kardiyak ritim bozukluğuna yol açan halotandır.
6 El ve ayak parmakları ve penis gibi uç arterler bulunan yerlerde vazokonstriktör ajanları kullanmayın.
Turnikeler
1. Ekstremite ameliyatı yapılıyorsa
kaybını azaltın.
turnike uygulayarak kan
2. Uygun boyda ve iyi oturan bir turnikeyi uygulamadan önce
bandaj veya elevasyon yardımı ile ekstremitenin kanını boşaltın.
Turnikenin basıncını hastanın sistolik kan basıncının yaklaşık
100-150 mmHg üzerinde olacak şekilde ayarlayın.
3. Girişimin sonuna doğru turnikeyi hafif indirerek gözden kaçan kanama odakları olup olmadığına bakın ve yarayı kapamadan önce hemostazın tam olarak sağlandığından emin
olun.
163
Cerrahi ve anestezi
4. Aşağıdaki durumlarda turnike kullanımı sakıncalıdır:
n
n
Orak hücreli anemi hastası veya taşıyıcısı olan (HbSS,
HbAS, HbSC) hastalarda turnike oraklaşmayı arttırır.
Ciddi ateroskleroz gibi ekstremite kan akımını zaten azaltan klinik durumların varlığında.
Anestetik teknikler
1.
2.
3.
4.
5.
Yeterli dozda anestezi ve analjezi vererek sempatetik aktiviteye bağlı gelişen hipertansiyon ve taşikardi ataklarını engelleyin.
Öksürme, ıkınma ve venöz kan basıncını arttıracak diğer hasta manevralarından kaçının.
Kontrollü ventilasyon kullanarak yaygın vazodilatasyon ve
kan kaybına yol açan karbon dioksit retansiyonu
(hiperkarbiden) gelişmesini önleyin.
Kanamayı azaltmak amacıyla uygun olan durumlarda
epidural ve subaraknoid gibi bölgesel anestetik teknikleri
kullanın.
Tecrübeli anestezist ve yeterli monitorizasyon olanağı bulunmadığı durumlarda, kan kaybını azaltmak için hipotansif
anesteziyi tercih edin.
Antifibrinolitikler ve diğer ilaçlar
Aprotinin ve traneksamik asit gibi fibrinolitik sistemi baskılayan ve
pıhtı oluşumunu arttıran birçok ajan, kalp cerrahisinde kan kaybını
azaltmak için kullanılmaktadır. Başka endikasyonları halen açıklanmamıştır.
Desmopressin (DDAVP) hemofilililerde ve karaciğer sirozu gibi sonradan kazanılmış bazı kanama bozukluklarında fazla kanamayı
engelemede etkili olabilir. DDAVP, faktör VIII üretimini arttırarak etki
eder.
Edinsel kanama ve pıhtılaşma
bozuklukları
Gerekli hacmin kristalloid veya kolloid sıvılar ile sağlandığı durumlarda eritrosit transfüzyonu yapılana kadar hastalar belirgin kan kaybını
tolere edebilirler.
1 Sağlıklı, istirahat halinde normal hemoglobin konsantrasyonuna sahip erişkindeki oksijen kaynağı dokulardaki metabolizma
için gerekenden 3-4 kat daha fazladır. Bu oksijen tüketimi ile
164
2 Belirgin kan kaybı olduğunda, dokulara oksijen sağlayacak
kompansasyon mekanizmaları devreye girer.
3 Kan kaybı olurken normal kan hacmi sıvı replasmanı ile sağlanırsa, bu kompansasyon mekanizmaları daha etkili olur ve doku oksijenasyonu daha iyi sağlanır. Bu, kalp verimini arttırır ve
eğer hemoglobin konsantrasyonu düşerse oksijen arzını sağlar.
Cerrahi ve anestezi
kaynak arasındaki güvenli aralık ciddi problemler olmadan
hemoglobinde azalmaya izin verir.
4 Kan kaybının kristalloid veya kolloid sıvıları ile replasmanı kanı
dilüe eder (hemodilüsyon). Bu durum kanın viskozitesini azaltarak hem kapiller kan akımını hem de kardiyak atım hacmini
arttırır ve dokulara oksijen geçişini hızlandırır.
Önemli olan cerrahi işlem süresince kesintisiz olarak normovolemiyi
sağlamaktır.
Tahmini kan kaybının hesaplanması
Kan hacmini doğru şekilde tamamlamak için, işlem boyunca cerrahi
kan kaybını devamlı olarak hesaplamak gerekir. Bu özellikle
yenidoğan ve bebek cerrahisi gibi ufak miktarlarda kaybın kan hacminin önemli bir kısmını içerdiği durumlarda önemlidir.
Kan hacmi
Yenidoğan
Çocuk
Erişkin
85-90 ml/kg vücut ağırlığı
80 ml/kg vücut ağırlığı
70 ml/kg vücut ağırlığı
Örnek: 60 kg ağırlığındaki bir erişkinin kan hacmi 70x60’a yani 4200
ml eşittir.
1 Gazlı bezleri kuru halde ve steril poşetlerindeyken tartın.
2 Kanlanmış olan gazlı bezleri tartın ve kuru ağırlıkları çıkartın (1
ml kan yaklaşık 1 gr gelir).
165
Cerrahi ve anestezi
3 Ölçüsü olmayan drenleri veya aspiratör şişelerini tartın ve boş
ağırlıklarını çıkartın.
4 Cerrahi örtülerde, hastanın altında ve yerde biriken kan kaybını
da hesaplayın.
5 Ameliyat sırasında kullanılan ve gazlı bezleri, aspiratör şişelerini kontamine eden irrigasyon ve yıkama sıvılarının miktarlarını da not edin. Son hesabı yaparken bu miktarları ölçülmüş
kan kaybından çıkartın.
Hipovolemi bulgularının takibi
1
2
3
Belirgin hipovoleminin otonomik ve santral sinir sistemi üzerindeki etkisine bağlı birçok bulgu genel anestezinin etkisiyle
maskelenebilir.
Huzursuz, konfüze, hiperventile eden (hava açlığı), soğuk terleyen ve susuzluktan yakınan bir hasta genel anestezi altında
değildir.
Bu bulguların bir çoğu lokal veya rejyonel anestezi alan veya
genel anesteziden uyanan hastalarda görülür.
Genel anestezi altındaki hastalar hipovolemiye bağlı çok az bulgu
verirler. Müköz membranlarda solukluk, azalmış nabız hacmi ve
taşikardi hipovolemiye işaret eden ilk bulgular olabilir.
n
n
n
n
n
n
Mükoz membranların rengi
Solunum hızı
Bilinç durumu
İdrar çıkışı
EKG
Santral venöz basınç, eğer
santral venöz kateter varsa
n
n
n
n
n
Kalp hızı
Kapiller dolum hızı
Kan basıncı
Periferik ısı
Hemoglobin satürasyonu
Kan kaybının yerine konması
Aşağıdaki yöntemler bir hastada kabul edilebilir cerrahi kan kaybının
miktarını hesaplamak için sıkça kullanılmaktadır.
166
Bu yöntem, kabul edilebilir kan kaybını hastanın kan hacminin yüzdesi olarak
hesaplar:
1.
Hastanın kan hacmini hesaplayın.
2.
Kayıp olabilecek fakat normovolemi sağlandığında tolere edilebilecek kan
hacminin yüzdesine karar verin. Örneğin; eğer %10 seçildiyse, 60 kg bir
hastada izin verilen kan kaybı 420 ml’dir.
3.
İşlem süresince, normovolemiyi sağlamak için ön görülen miktara kadar
olan kan kayıplarını kristaloid veya kolloid sıvılar ile replase edin.
4.
Eğer ön görülen miktar aşılırsa daha ileri replasmanları kan transfüzyonu
ile yapın.
Cerrahi ve anestezi
KABUL EDİLEBİLİR KAN KAYBINI HESAPLAMADA YÜZDE YÖNTEMİ
KABUL EDİLEBİLİR KAN KAYBINI HESAPLAMADA HEMODİLÜSYON
YÖNTEMİ
Bu yöntem, kabul edilebilir kan kaybını, sıvı replasmanıyla oluşacak
hemodilüsyonda hasta tarafından güvenle tolere edilebilen en düşük hemoglobin (veya hemotokrit) değerine göre hesaplar.
1.
Hastanın kan hacmini hesaplayın ve ameliyat öncesi hemoglobin (veya
hemotokrit) değerine bakın.
2.
Hasta tarafından güvenle tolere edilebilen en düşük hemoglobin (veya
hemotokrit) değerine karar verin.
3.
Kan transfüzyonu gerekene kadar tolere edilebilecek kan kaybı miktarını
hesaplamada aşağıdaki formülü kullanın:
Tolere edilebilir kayıp = Kan Hacmi x (Preop Hb - Kabul edilebilir en düşük
Hb) / (Preop ve kabul edilebilir en düşük Hb ortalaması)
4.
İşlem süresince, normovolemiyi sağlamak için izin verilen miktara kadar
olan kan kayıplarını kristalloid veya kolloid sıvılar ile replase edin.
5.
Eğer izin verilen miktar aşılırsa daha ileri replasmanları kan transfüzyonu
kullanarak yapın.
Bu yöntemler sıvı replasmanı ve transfüzyon miktarını hesaplamak
için basit şekilde yol gösterirler. Sonuç olarak, cerrahi sırasında transfüzyon kararları aşağıdaki faktörlerin dikkatlice değerlendirilmesine
dayanmalıdır:
n
kan kaybının miktarı
n
kan kaybının hızı (mevcut durumdaki ve ön görülen).
167
Cerrahi ve anestezi
n
Kan kaybı ve sıvı replasmanına hastanın yanıtı
n
Yetersiz doku oksijenizasyonunu gösteren bulgular
Koşullar gerektirdiğinde her türlü kılavuzu bir kenara bırakıp erken
dönemde transfüzyon yapmalısınız.
Kayıp yüzdesinin veya kabul edilebilir en düşük hemoglobin düzeyinin
hastanın güvenli bir şekilde dayanabileceği kan kaybı miktarına işaret ettiğini doğrulamak yaşamsal önem taşımaktadır.
Bu karar her hastanın kendi klinik durumuna göre alınmalıdır. Hastanın, oksijen sağlanmasındaki düşüşü kompanse edebilme kapasitesi
şu koşullarda azalır:
n
Kardiyorespiratuvar hastalığın varlığı
n
Beta-bloker gibi ilaçlarla tedavi
n
Eşlik eden anemi
n
İleri yaş
YÖNTEM
Yüzde yöntemi
Kabul edilebilir kan kaybı hacmi
Hemodilüsyon yöntemi
Kabul edilebilir en düşük hemoglobin (veya hematokrit)
düzeyi
SAĞLIKLI
%30
ORTA DERECEDE KLİNİK
DURUM
%20
9 g/dl
(hematokrit
%27)
10 g/dl
(hematokrit
%30)
KÖTÜ KLİNİK DURUM
%10’un altında
11 g/dl
(hematokrit
%33)
Replasman Sıvısı Seçimi
Kan hacmini koruyabilmek amacıyla, kan kaybını yerine koyarken
öncelikli olarak hangi sıvıların tercih edilmesi gerektiği konusu tartışmalıdır.
1. Normal serum fizyolojik veya Ringer laktat solüsyonu gibi
kristalloid replasman sıvıları, dolaşımı kolloidlere göre daha
çabuk terk ederler. Kan kaybını yerine koyma amaçlı kullanıldığında kayıp hacmin en az üç katı kadar verin (örneğin
her 1 ml’lik kan kaybı için 3 ml kristalloid solüsyonu).
2. Kolloid sıvılar kullanılırsa kan kaybına eşit miktarda kullan.
168
Kan hacmini her koşulda korumak esastır. Müsaade edilen kan kaybının üzerinde bir kayıp olsa ve transfüzyon için kan bulunamasa dahi
normovolemiyi korumak amacıyla kristalloid replasman sıvılarının
veya kolloidlerin infüzyonuna devam edin.
Hipotermiden sakınmak
Vücut ısısındaki düşüşler aşağıdaki istenmeyen etkilere neden olabilir:
n
Hipovolemiye normal kompansatuvar yanıt oluşturamama
n
Cerrahi kanamada artma
n
Postoperatif dönemde, normotermi yeniden sağlanana kadar oksijen gereksiniminde artma; bu durum hipoksiye neden olabilir
n
Yara infeksiyonu sıklığında artma
Perioperatif dönemde, intravenöz sıvıların ısıtılması da dahil olmak
üzere, normal vücut ısısını korumaya yönelik girişimlerde bulunun. Isı
kaybı çocuklarda daha kolay gelişir.
Cerrahi ve anestezi
Normovolemiyi korumak
Hasta
Sıvılar
n
Battaniyeyle örtün.
n
Sıvıları ısıtıcısı olan bir dolapta saklayın.
n
Isıtıcı battaniye kullanın.
n
Sıvı torbalarını sıcak su içinden geçirin.
n
Anestezi gazlarını nemlendi- n İnfüzyon setlerinde ısıtıcılar kullanın.
rin.
Ertuğrul Göksoy
Diğer sıvı kayıplarının replasmanı
Normovolemiyi sağlamak ve korumak amacıyla hacim kaybını hesaplarken kan kaybına ek olarak operatif dönemde meydana gelen
diğer sıvı kayıplarını da göz önüne alın.
İdame sıvısı gereksinimi
Ortalama bir erişkinde deri, solunum yolu, dışkı ve idrardan günlük
normal sıvı kaybı yaklaşık 2.5-3 litre veya 1.5 ml/kg/saat’dir. Bu
oransal olarak çocuklarda daha da fazladır.
İdame sıvı gereksinimi şu koşullarda artar:
n
Sıcak iklimde
n
Ateşli hastada
n
Diyareli hastada
n
Preoperatif açlık sırasında (oral alımın kısıtlanması nedeniyle)
169
Cerrahi ve anestezi
NORMAL İDAME SIVILARI VE ELEKTROLİT GEREKSİNİMİ
Kilo
Sıvı
Sodyum
Potasyum
ml/kg/24 saat
mmol/kg/24
saat
mmol/kg/24
saat
Çocuklar
İlk 10 kg
100(4*)
3
2
İkinci 10 kg
50(2*)
1.5
1
Sonraki her kg
20(1*)
0.75
0.5
35(1.5*)
1
0.75
Erişkin
Tüm ağırlıklar (kg)
* ml/kg/saat olarak sıvı gereksinimleri
CERRAHİ UYGULANAN ERİŞKİN HASTALARDA REPLASMAN SIVISI
HACMİ
Kaybın tipi
Hacim
Sıvı tipi
Müsaade edilen hacme kadar
Kaybedilen
hacim x 3
Kristalloid replasman
sıvısı
veya
Kaybedilen
hacim x 1
Kolloid
Müsaade edilen hacim aşıldığında
Kaybedilen
hacim x 1
Kan
İdame sıvıları
1.5 ml/kg/saat
Kristalloid idame sıvısı
İdame açığı
1.5 ml/kg/saat
Kristalloid idame sıvısı
5 ml/kg/saat
Kristalloid idame sıvısı
Ölçün
Kristalloid /kolloid
Kan
+diğer sıvılar
Vücut boşuklarına kayıplar
Süregelen kayıplar
Erişkin replasman hacmi = Kan kaybı + diğer kayıplar
Ameliyat öncesi açlık
Replasman sıvısı hacmine, ameliyat öncesi açlık sırasında oluşan
idame sıvı kaybını da ilave edin
170
Laparotomi veya torakotomi sırasında buharlaşan suyu yerine koymak amacıyla, her açılan boşluk için 5 ml/kg/saat’lik sıvı verin.
Süregelen kayıplar
Nazogastrik aspirasyon sıvısı veya drenaj sıvısı gibi süregelen sıvı
kayıplarını ölçerek replasman sıvısı hacmine ilave edin.
Kan transfüzyonu stratejileri
Cerrahi ve anestezi
Vücut boşluklarına kayıplar
Kan reçeteleme tarifeleri
Kan reçeteleme tarifeleri, ameliyata girecek bir hasta için ne kadar
kanın uygunluk testleri yapılmış olarak hazırlanması konusunda yol
gösterici olur (bakınız sayfa 172 – 173).
Kan reçeteleme tarifeleri her zaman yerel kullanım şartları göz önüne
alınarak hazırlanmalı ve kısaca cerrahi işlemler sırasında yerine
konması gereken normal kan kaybı miktarını belirten bir kılavuz
niteliğini taşımalıdır (bakınız sayfa 41).
Her hastane transfüzyon komitesi, hastaya ayrılandan daha fazla kan
gereksinimi olabileceğinin (örneğin ameliyatta bir komplikasyon
gelişmesi veya hastada koagülasyon defekti olması gibi) ve bu konuda kan isteğinde bulunan hekimin son kararı vermesi gerektiği konusunda hemfikir olmalıdır. Bu durumda, klinisyen tarafından talep
edilen ek kan istekleri çapraz karşılaştırmaları yapılarak hazır edilmelidir.
O Grubu RhD negatif kan
Bir hastanede iki ünite grup 0 RhD negatif kanın yalnızca acil durumlar için hazır bulundurulması hayat kurtarıcı bir strateji olabilir.
Kanama kontrolü
Hastanın oksijen taşıma kapasitesini kan transfüzyonu yoluyla arttırma kararı alındığında, kanı mümkünse cerrahi kanama kontrolü
sonrası transfüze ederek alınan faydayı en üst düzeye çıkarın.
Masif veya yüksek miktarda hacim transfüzyonu
Yüksek miktarda kan ve intravenöz sıvıya gereksinimi duyan hastalarda özel sorunlar ortaya çıkabilir (bakınız sayfa 74-77).
171
Cerrahi ve anestezi
KAN REÇETELEME TARİFESİ ÖRNEĞİ: ERİŞKİN HASTALARDA CERRAHİ
GİRİŞİMLER İÇİN BEKLENEN KAN GEREKSİNİMİ KILAVUZU
Girişim
İşlem
Genel Cerrahi
Kolesistektomi
G&S
Laparotomi: planlı eksplorasyon
G&S
Karaciğer biyopsisi
G&S
Hiatus hernisi
X-M 2
Parsiyel gastrektomi
G&S
Kolektomi
X-M 2
Mastektomi:basit
G&S
Mastektomi: radikal
X-M 2
Tiroidektomi: parsiyel / total
X-M 2 (+2)
Kardiyotorasik
Anjiyoplasti
Açık kalp cerrahisi
Bronkoskopi
Açık plevral / akciğer biyopsisi
Lobektomi / pnömonektomi
Vasküler
Aortik – iliyak endarterektomi
Femoral endarterektomi
Femoral-popliteal baypas
İlio-femoral baypas
Abdominal aort anevrizması rezeksiyonu
G&S
X-M 4 (+4)
G&S
G&S
X-M 2
X-M 4
G&S
G&S
X-M 2
X-M 6 (+2)
Beyin cerrahisi
Kranyotomi, kranyektomi
Menenjiyom
G&S
Kafa travması, ekstradural hematom
X-M 4
Vasküler cerrahi (anevrizmalar, A-V G&S
malformasyonlar)
X-M 3
Üroloji
Üreterolitotomi
G&S
Sistotomi
G&S
Üreterolitotomi ve sistotomi
G&S
172
X-M
X-M 2
X-M 2
G&S
X-M 2
Obstetrik ve Jinekoloji
Gebeliğin sonlandırılması
Normal doğum
Sezaryenle doğum
Plasenta previa / plasentanın ayrılmaması
Antepartum / postpartum kanama
Dilatasyon / küretaj
Histerektomi:abdominal veya vajinal:basit
Histerektomi:abdominal veya vajinal:genişletilmiş
Miyomektomi
Mol hidatiform
Ooferektomi (radikal)
G&S
G&S
G&S
X-M 4
X-M 2
G&S
G&S
X-M 2
X-M 2
X-M 2
X-M 4
Cerrahi ve anestezi
Sistektomi
Açık nefrolitotomi
Açık prostatektomi
Transüretral rezeksiyon prostatektomi (TURP)
Böbrek nakli
Ortopedi
Disk cerrahisi
G&S
Laminektomi
G&S
Kalça çivisi veya femoral protez çıkarılması
G&S
Total kalça protezi
X-M 2 (+2)
Ostektomi / kemik biyopsisi (üst femur dışında)
G&S
Femur başı kırığında protez uygulaması
G&S
Femurun internal fiksasyonu
X-M 2
İnternal fiksasyon: tibia veya ayak bileği
G&S
Artroplasti:total kalça
X-M 3
Spinal füzyon (skolyoz)
X-M 2
Spinal dekompresyon
X-M 2
Periferik sinir cerrahisi
G&S
X-M= çapraz karşılaştırma (cross-match)
G&S=ABO /Rh grup ve antikor taraması
(+) cerrahi komplikasyonlara bağlı olarak ek ünitelerin gerekebileceğine işaret
eder
173
Cerrahi ve anestezi
Otolog kan transfüzyonu
Ergun Erdoğan
Otolog kan transfüzyonu tanım olarak, hastanın kendi kanının veya
kan ürünlerinin toplanması ve daha sonra yeniden hastaya verilmesini kapsar.
Yalnızca, transfüzyon gerektirecek boyutta kan kaybı meydana geldiğinde veya kanama olması beklenen durumlarda kullanımı düşünülmelidir. Acil şartlarda bazen yegane kan temin kaynağı olabilir.
Ayrıntılar için kan bankasından tavsiye alın.
Allojeneik kan gereksinimini ortadan kaldırmak veya azaltmak için
bir veya birden fazla otolog transfüzyon yöntemi bir arada kullanılabilir.
Ameliyat öncesi kan bağışı
Preoperatif kan bağışı, elektif ameliyat öncesi hastanın kendi kanının
toplanması ve depolanmasını kapsar.
1. Ameliyata kadar olan dönemde hastadan beş veya daha fazla günlük aralarla birer ünite kan alınır.
2. Otolog kan, allojeneik kan gibi aynı standartta kontrol edilir,
etiketlenir ve depolanır. Bu esnada hastalara destek amaçlı
ağızdan demir preparatları verilir.
3. Ameliyat tarihinde, 4-5 üniteye kadar depolanmış otolog kan
cerrahi işlem esnasında transfüzyon ihtiyacı oluştuğunda kullanılmak üzere hazır bulundurulur.
Dezavantajlar
n
n
n
n
n
174
Önemli planlama ve organizasyon gerektirir.
İlk maliyet bedeli allojeneik transfüzyondan daha yüksek olabilir.
Otolog kan bağışı için hasta uygunluk kriterleri tanımlanmalıdır: bazı hastalar tekrarlayan kan alımı işlemini kaldıracak
düzeyde sağlıklı olmayabilir veya kan bankasından çok uzakta oturuyor olabilirler.
Toplama ve depolama işlemleri esnasında oluşabilecek bakteriyel kontaminasyon riski allojeneik kandan farklı değildir.
İşlemsel hatalardan doğabilecek yanlış/uygun olmayan
transfüzyon riskini azaltmaz.
Akut normovolemik hemodilüsyon
Akut preoperatif normovolemik hemodilüsyon aşağıdaki işlemlerden
oluşur:
n
n
Ameliyata başlamadan hemen önce hastadan daha önce belirlenen miktarda kanın alınması
Cerrahi ve anestezi
Kullanılmamış kan üniteleri, HBsAg ve anti-HIV gibi değişik hastalık
belirteçleri için gereken testler yapılmadan, diğer hastalara faydası
olacağı gerekçesiyle allojeneik havuza aktarılmamalıdır.
Alınan kan yerine, damar içi hacmi koruyabilmek için uygun
ve etkili kristalloid veya kolloid sıvılar ile eşzamanlı
replasman
Cerrahi esnasında, hemodilüsyon yapılmış hastada kan kaybı daha
az sayıda eritrosit kaybına yol açacaktır. Otolog kan tercihen cerrahi
kanama kontrol altına alındıktan sonra hastaya geri verilmelidir.
Taze otolog kan tüm koagülasyon faktörlerini ve trombositleri içerir.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
1. Hemodilüsyon sonrası değişen doku oksijenizasyon dağılımını tolere edemeyecek hastalar için uygun bir yöntem değildir.
2. Hastadan alınacak kan hacmi iyi tayin edilmeli ve kristalloid
(her 1ml toplanmış kan için en az 3ml) veya kolloid ( toplanmış her 1ml kan için 1ml) solüsyonlarla replase edilmelidir.
3. Her zaman ve özellikle cerrahi kan kaybı meydana geldiği
zaman hastaların dikkatli olarak düzenli kontrolü ve oksijen
dağılımı ve kan volumünün devam ettirilmesi sağlanır.
Kan kurtarma
Kan kurtarma, yaradan, vücut boşluklarından veya eklem boşluklarından akan kanın toplanması ve arkasından aynı hastaya tekrar
verilmesi olarak tanımlanır. Hem elektif cerrahi esnasında
(kardiotorasik işlemler v.s.) hem de acilde veya travma cerrahisinde
(ektopik gebelik rüptürü veya dalak rüptürü v.s.) kullanılabilir.
Kontrendikasyonlar
1. Barsak içeriği, bakteri, yağ, amniotik sıvı, idrar, malign hücreler veya irrigasyon sıvısı ile kontamine olmuş kan: bununla
birlikte, kurtarmanın acil olarak yapıldığı durumlarda
kurtama ile elde edilen kandan doğacak riskler hayati tehlike taşıyan klinik tablo karşısında dengelenmiş olmalıdır
175
Cerrahi ve anestezi
2. 6 saatten daha uzun süre önce akmış kanın toplanarak hastaya tekrar verilmesi hemoliz, hiperkalemi ve bakteriyel
kontaminasyon riski taşıdığından önerilmez.
Kan kurtarma metodları
Gaz filtrasyon
Bu metod pahalı değildir ve vücut boşluklarından kanın kurtarılması
için uygundur.
1. Operasyon esnasında aseptik teknikler kullanarak kan kepçe veya küçük bir kap yardımıyla kaviteden toplanır.
2. Antikoagülan ile kan karıştırılır.
3. Gazlı bez vasıtası ile filtre edilen kan hastaya geri verilir.
Manuel aspirasyon ile toplama sistemi
1. Operasyonda, kan kaviteden veya yaradan direkt olarak şişe
içine emilir.
2. Bazı durumlarda, bu metodla kan cerrahi dren yoluyla
postoperatif olarak da toplanabilir.
3. Aspirasyon işlemi, eritrositlerde hemolizi önlemek için
mümkün olduğu kadar yavaş olmalıdır.
Otomatik aspirasyon ile toplama sistemleri
Hücre koruyucu (cell – savers) ismi verilen ticari olarak hazır
aspirasyon sistemleridir. Kanı toplama, antikoagüle etme, yıkama,
filtre etme ve reinfüzyon öncesi kristalloid sıvı içine eritrositlerin yeniden süspanse edilmesi aşamaları otomatik olarak yapılır.
İşlemlerin büyük kısmının otomatik olarak yapılmasına rağmen aleti
kullanmasını bilen bir operatöre gereksinim vardır. Ayrıca cihazın ve
cihazla birlikte her hasta için ayrı olarak kullanılan setlerin yüksek
maliyeti bu yöntemin yaygın olarak kullanımını kısıtlamaktadır.
176
İzlem
n
n
n
Özellikle hipovolemi ve kan kaybının klinik belirtilerinin izlenmesi
Hematom ve kanama açısından yaranın düzenli kontrolü
Karın çevresinin ölçülerek kontrol edilmesi
Postoperatif Oksijen
• Genel anesteziden çıkan tüm hastalara destekleyici oksijen verin.
Cerrahi ve anestezi
Ameliyat sonrası dönemde bakım
Normovolemiyi devam ettirmek için sıvı dengesi
• Vücut gereksinimlerinin idamesi ve kayıpların yerine
konması için intravenöz sıvı verin.
• Oral alım yeterli oluncaya ve postoperatif kanama ihtimali ortadan kalkıncaya kadar intravenöz sıvı
replasmanına devam edin.
Analjezi
n
Postoperatif ağrı; hipertansiyon ve huzursuzluğun başlıca sebebidir, bu durum kanamayı ve dolayısı ile kan kaybını arttırır.
n
Postoperatif dönem boyunca yeterli analjezik tedavi uygulayın.
n
Ekstremite ameliyatlarından sonra, postoperatif şişme ve ağrıyı azaltmak ve venöz kan kaybını kontrol altına alabilmek
için ekstremiteleri elevasyonda tutun.
Cerrahi re-eksplorasyon
Postoperatif dönemde önemli kan kaybının devam ettiği ve hastada
gösterilebilir koagülasyon bozukluğu olmadığı durumlarda cerrahi reeksplorasyonu düşünün.
Postoperatif transfüzyonlar
İntravenöz sıvıların kullanımı hemodilüsyona ve hemoglobin konsantrasyonunun azalmasına neden olabilir. Bu durum tek başına transfüzyon endikasyonu değildir.
Transfüzyon sadece, hastalarda hipoksinin klinik belirtileri ve semptomları oluştuğunda ve/veya önemli kan kaybının devam ettiği durumlarda yapılır.
Hematinikler
Hemoglobin seviyesini düzeltmek için postoperatif geç dönemde
destekleyici demir preparatı (demir sulfat: 200 mg tid) verin.
177
178
Cerrahi ve anestezi
Notlar
Acil cerrahi ve travma
Murat Hancı
Anahtar noktalar
Acil hastaların değerlendirilmesi aşağıda verilen üç aşamada gerçekleştirilmelidir.
1. Aşama : DEĞERLENDİRİN ve RESÜSİTE EDİN
ABC sırasını takip edin.
A (Airway) Hava yolu kontrolü
n
Hastayı değerlendirin.
n
Hava yolunu açın.
n
Servikal omurgayı stabilize edin.
B (Breathing) Solunum
n
Hastayı değerlendirin.
n
Yüksek konsantrasyonlarda oksijen verin.
n
Eğer endike ise solunuma yardım edin.
n
Tansiyon pnömotoraks veya masif hematoraksı düzeltmeye çalışın.
n
Açık pnömotoraksı onarın.
C (Circulation) Dolaşım ve kanama kontrolü
n
Kanama bölgesine direkt basınç uygulayın.
n
Hastayı değerlendirin.
n
Damar yolu açın.
n
Sıvı verin.
n
Eğer endike ise transfüzyon yapın.
D (Disorder) Merkezi sinir sistemi hastalıkları
n
Bilinç durumunu belirleyin.
n
Lokalize eden nörolojik bulguları değerlendirin.
E (Exposure) Hastayı rahatlatın.
n
Hastanın tüm elbiselerini çıkarın.
n
İdrar yolu kateteri ve nazogastrik tüp takın.
179
Acil cerrahi ve travma
Basamak 2: TEKRAR DEĞERLENDİRİN
Resüsitasyona verilen cevabı değerlendirin.
n
Nabzı, kan basıncını ve kapiller dolum zamanını değerlendirin.
n
İdrar çıkışını değerlendirin.
n
Santral venöz basınç değişimlerini değerlendirin.
n
Asit-baz dengesini değerlendirin.
Başlangıçtaki sıvıya verilen yanıta göre tedavi stratejisini belirleyin.
n
Hızlı yanıt
n
Geçici yanıt
n
Yanıt yok
Ayrıntılı fizik muayene yapın.
n
Eğer hasta stabil hale gelmiş ise tepeden tırnağa tekrar muayene
edin.
Basamak 3: KESİN TEDAVİ
Tedavi stratejisini oluşturun ve hastayı kati tedaviye hazırlayın.
n
Cerrahi
n
Konservatif tedavi
Resüsitasyon ve tedavinin temel prensipleri pediyatrik hastalarda da
aynı şekilde uygulanır.
180
A Hava yolu kontrolü
1. Hastanın hava yolunun açık olduğundan emin olun.
2. Hırıltılı solunum veya düzensiz solunum hava yolunun kapalı
olabileceğinin işaretidir.
3. Ağız içerisinden kusmuk veya kan parçalarını temizleyin.
4. Bilinci kapalı hastanın çenesini yukarı itin ve dilin sebep olabileceği hava yolu tıkanıklığını ortadan kaldırın.
5. Eğer gerekiyorsa hava yolunu açmak için diğer yolları deneyin:
n
Çeneyi ileri doğru itin.
n
Orofarengeal veya nazofarengeal tüp takın.
n
Endotrakeal entübasyonu deneyin.
n
Krikotiroid delik açın.
n
Trakeostomiyi düşünün.
6. Eğer servikal medulla yaralanmasından şüpheleniyorsanız
sert boyunluk takın veya
hastanın kafasını nötral pozisyonda tutun.
7. Hava yolu tüpü takılırken veya hava yolunu temizlerken
boynu stabilize edin.
Acil cerrahi ve travma
Değerlendirme ve resüsitasyon
B Solunum
1. Toraks yaralanmasının olup olmadığını kontrol edin.
2. Solunum frekansını sayın.
3. Eğer hasta yeterli solunum yapmıyor veya hiç solumuyor
ise yardımcı solunum uygulayın.
4. Yüksek konsantrasyonlarda oksijen verin.
5. Tansiyon pnömotoraks veya masif hematoraksı ortaya
koyabilmek için solunum sistemini kontrol edin.
6. Eğer olanak varsa toraks tüpü takarak acil tedavi uygulayın.
7. Açık toraks yaralarını kapatın.
C Dolaşım ve kanama kontrolü
1. Kanamayı kontrol edin:
n
Kanama bölgesine direkt basınç uygulayarak aşırı
kanamayı kontrol altına alın.
181
Acil cerrahi ve travma
Turnike uygulaması doku hasarını arttırabileceğinden önerilmemektedir.
n
Cerrahi eksplorasyona dek penetran cisimleri yerinde bırakın.
2. Kardiyo-vasküler sistemi değerlendirin.
n
Nabız
n
Kapiller dolum zamanı (kısa bir süre ile bası uygulandıktan sonra parmak uçları veya tırnak yataklarındaki rengin oluşması için geçen zaman; 2 saniyeden fazla olması normal değildir.)
n
Bilinç durumu
n
Kan basıncı
3. Hipovolemiyi değerlendirin.
n
Hastanın klinik bulgularından, kan veya sıvı kaybının
boyutunu değerlendirin, buna göre yaralanmanın tipini ve cerrahi durumu saptamaya çalışın.
n
Gizli kanamaları değerlendirmek zordur. Kan kaybı
olasılığını gözden kaçırmayın:
- Kapalı femur kırıkları: 2000 ml’ye kadar
- Pelvis kırığı: 3000 ml’ye kadar
- Dalak yırtılmaları veya ektopik gebelik: hızlı bir
şekilde vücuttaki tüm kan kaybedilebilir.
n
Yumuşak doku yaralanmaları ve ödem hipovolemiye
katkıda bulunabilir.
n
D Merkezi sinir sistemi hastalıkları
1. Şuur durumunu kontrol edin: % 30’dan fazla kan kaybı
serebral perfüzyonu bozarak şuur kaybına yol açar.
2. Pupillaların ışığa yanıtını değerlendirin.
3. Hastayı nörolojik açıdan derecelendirin:
A (Alert) Bilinç açık
V (Response to Verbal commands) Sözel emirlere yanıt
P (Response to Painful stimuli) Ağrıya yanıt
U (Unresponsive) Bilinç kapalı
E Elbiselerin çıkarılması ve tüm vücut muayenesi
1. Travmalı hastanın elbiselerinin hepsini çıkarın.
2. Hastayı sıcak tutun.
3. İdrar sondası takın.
4. Eğer anterior kafa tabanı yaralanmasından şüphelenilmiyorsa özellikle çocuklarda nazogastrik tüp takmayı düşünün.
182
Hipovolemi, hastanın klinik bulgularına dayanılarak 4 gruba ayrılabilir. Normal bir erişkinde kan hacmi 70 ml/kg olarak kabul edilir.
Bu sınıflama kullanışlıdır fakat hasta belirlenen 4 grup içerisinde yer
almayabilir ve bazı farklılıklar görülebilir.
Hastanın hipovolemiye yanıtı aşağıdaki faktörlerden etkilenebilir:
n
n
n
Yaş
Hastalıklar: örn. diyabet, iskemik kalp hastalığı, böbrek yetersizliği, pre-eklampsi
Acil cerrahi ve travma
Hipovolemi
İlaçlar
ERİŞKİNDE HİPOVOLEMİ SINIFLAMASI
Sınıf I
Sınıf II
Sınıf III
(hafif)
(ilerleyici)
(ciddi)
Kan kaybı hacmi
%
15-30
%
30-40
< %15
(%)
70 kg erişkinde
< 750 ml 750-1500 1500-2000
kayıp hacmi
ml
ml
Normal
Nabız
> 100
> 120
Sınıf IV
(terminal)
> % 40
> 2000 ml
Nabız basıncı
Normal
Azalmış
Sistolik kan basıncı
Kapiller dolum
zamanı
Solunum frekansı
Normal
Normal
> 140, fakat
şokun son
döneminde
değişkenlik
gösterir
Çok azalmış
Çok az/
alınamıyor
Azalmış
Çok azalmış
Normal
Uzamış
Çok uzamış
Yok
Normal
20-30
30-40
Açık
Ajite
Konfüze
>30
ml/saat
20-30
ml/saat
5-20
ml/saat
> 45 veya
yavaş iç
çekerek
solunum
Koma/Şuur
kapalı
< 5 ml/h
Mental durum
İdrar çıkışı
183
Acil cerrahi ve travma
İntravenöz yol
1. Antekübital fossadaki veya diğer büyük venlerden birini kullanarak hastaya 2 damar yolu (erişkinde 14 g veya 16 g, çocuklarda uygun büyüklükte kanül) açın. İntravenöz damar yolu açarken her zaman eldiven giyin.
2. Yaralı ekstremitede damar yolu açmayın.
3. Eğer intravenöz yol açmak mümkün değil ise femoral veya
eksternal jugular vene kanül takın.
4. Veya venöz “cutdown” açın.
5. Başlangıçta santral venöz kateter takılması nadiren endikedir
fakat daha sonra sıvı takibi için yararlıdır. İnternal jugular ven
kateterizasyonu sadece bu konuda deneyimli kişiler tarafından
yapılmalıdır.
6. Hematolojik, biyokimyasal analizler ve çapraz karşılaştırma
için kan alın.
Sıvı tedavisi
1. Kan hacmini devam ettirmek ve organ perfüzyonunu sağlamak için hasta başvurduğunda hızlı bir şekilde intravenöz sıvı
verin.
2. Hipovolemiyi düzeltmek için kayıp hacmin en az üç katı kadar
normal salin (% 0.9 sodyum klorür) veya dengeli elektrolit solüsyonlarını mümkün olduğunca hızlı bir şekilde uygulayın.
3. Alternatif olarak, kayıp hacim kadar kolloid verebilirsiniz;
kolloid solüsyonlar daha uzun süre ile dolaşımda kalırlar.
4. Mümkünse dekstroz veya düşük sodyumlu sıvılar vermeyin.
5. % 15’ten fazla kan kaybı (sınıf II hipovolemi ve üstü) gelişen
bir hastaya başlangıçta 20-30 ml/kg bolus kristalloid veya 1020 ml/kg kolloid sıvıyı bolus tarzda 5 dakika içerisinde gidecek şekilde verin. Mümkünse hastanın daha da fazla ısı kaybını önlemek için verilecek olan sıvıyı ısıtın.
6. Hastanın sıvı replasmanına yanıtını değerlendirerek sıvı
infüzyonuna devam konusunda karar verin.
7. Eğer acil transfüzyon hastanın hayatını kurtaracak ise çapraz
karşılaştırma için beklemeyin; hasta ile aynı ABO ve RhD grubundan veya O grubu çaprazlanmamış kan kullanın.
184
Sefalik
ven
Bazilik
ven
Ön kol
veni
Büyük safen
veni
1.
Venöz drenajı parmak basarak veya turnike ile engelleyin. Bu manipülasyon venin
dolmasını sağlayacaktır. Veni
palpe edin.
2.
Özellikle çatallaşan bir venin
bifürkasyonunu elinizle belirleyin. Ven altında cildi gerin.
Bu manipülasyon venin clit
altında hareketini engelleyecektir.
3.
Kanülü bifürkasyona doğru
yavaşça ilerletin. Derine gitmeyin. Bu işlemleri yaparken
her zaman eldiven giyin.
4.
Kanül içinde kan görününce
ileri itmeyi durdurun.
Kafa derisi
venleri
Acil cerrahi ve travma
İntravenöz kanül takılması
185
Acil cerrahi ve travma
186
İntravenöz kanül uygulaması
5.
İğneyi sabit tutun ve kanülü
damar boyunca ilerletin.
6.
Kanül tamamen ven içerisine
girince, turnikeyi açın ve iğneyi çıkarın.
7.
Drip setini kanüle bağlayın.
8.
Kanülü flaster ile sabitleyin
Femoral
ven
Sefalik
ven
Bazilik
ven
Büyük safen
ven
Küçük safen
ven
Antekübital fossa
Safen ven
Acil cerrahi ve travma
Venöz “cutdown” bölgeleri
Femoral ven
1. Cilde lokal anestezi uygulayın.
2. Transvers bir insizyon yapın.
3. Veni ortaya çıkarın.
4. Venin proksimal ve distal uçlarına gevşek birer sütür koyun.
187
Acil cerrahi ve travma
5. Vende küçük bir insizyon yapın.
6. Kanülü açılan insizyondan içeriye
itin
7. Kanülü sabitlemek için üstteki
sütürü bağlayın.
8. Yarayı kapatın.
188
Acil cerrahi ve travma
Santral venöz kateter bölgeleri
Ekstarnal juguler ven
İnternal juguler ven
Subklavian
ven
Antekubital
ven
Femoral
ven
Antekübital venler
Subklavian ven
Aksiller ven
Sefalik ven
Brakial venler
Bazilik ven
Median antekübital ven
Bazilik ven sefalik vene göre daha düz bir trase izler ve
sıklıkla en başarılı yaklaşım bölgesidir.
189
Acil cerrahi ve travma
Santral venöz kateter bölgeleri
Femoral ven
İnguinal ligament
Femoral sinir
Femoral arter
Femoral ven
Cilde inguinal ligamentin 3cm altından ve femoral arter atımının en fazla alındığı yerin 1 cm medialinden
45°açı ile girilir.
Sternal bileşke Subklavian ven
Klavikula
İnternal juguler ven
Eksternal juguler ven
Mastoid
190
Erhan Kansız
Resüsitasyona yanıtın değerlendirilmesi
1- Hastanın klinik durumunu değerlendirin.
2- Hastanın durumundaki değişiklikleri saptayın.
3- Hastanın resüsitasyona yanıtını değerlendirin.
n
n
n
n
n
n
n
n
Acil cerrahi ve travma
Değerlendirme
Normovoleminin yeniden oluştuğunu gösteren bulgular
Kalp hızında azalma
Kapiller yeniden doluş zamanında azalma
Periferik nabızların alınabilir hale gelmesi
İdrar çıkışında artma
Arter kan gazı incelemesinde pH’nın normale dönmesi
Kan basıncının normale dönmesi
Bilinç durumunun düzelmesi
CVP’de hafif artma
Yaklaşım
Tedavi stratejisi, hastanın başlangıçta resüsitasyon ve sıvı
replasmanına yanıtına göre düzenlenmelidir.
1. Hızlı Yanıt
Bazı hastalar bolus tarzında uygulanan sıvı replasmanına çabuk
yanıt verirler ve stabil hale gelirler. Bu hastalarda kan kaybı
genellikle total volümünün % 20’sinden azdır.
2. Geçici Düzelme
Kan volümünün % 20-40’ını kaybeden veya kan kaybı devam
eden hastalar bolus sıvı uygulamasına yanıt verirler ancak sıvı
uygulaması yavaşladığında dolaşım bozulur.
3. Yanıtsızlık
Yeterli hacimdeki sıvı veya kan replasmanına yanıt vermeyen
hastalarda hemorajinin kontrol edilmesi için acil cerrahi girişim
gereklidir.
Travmalarda, yanıtsızlığın sebebi miyokard kontüzyonuna veya
kardiyak tamponada bağlı gelişen kalp yetersizliği de olabilir.
191
Acil cerrahi ve travma
ERİŞKİNDE SIVI REPLASMANINA YANITIN DERECESİNE GÖRE
TEDAVİ PLANI
Sınıf II ve üzeri hipovolemi (70 kg yetişkinde > 750 ml kayıp)
20-30 ml/kg kristalloid infüzyonu
Hızlı Yanıt
İnfüzyonu idameye düşürün
Acil transfüzyon gerekmez:
çapraz karşılaştırma isteyin
Ayrıntılı inceleme
Kati tedaviyi belirleyin
Uygun uzmana hastayı sevk
edin
Geçici Yanıt
Hızlı infüzyon
Kan transfüzyonuna
başla
Düzenli değerlendirmeler yapın
Ayrıntılı inceleme
Erken cerrahi
Yanıtsızlık
Yüksek miktarda
infüzyon
Acil kan transfüzyonu
Acil cerrahi
Sıvı uygulamasına yanıt vermeyen veya bilinen kanaması olan hastalara resüsitasyonla birlikte acil cerrahi girişim uygulanmalıdır.
Detaylı İnceleme
Hasta stabilize olur olmaz detaylı inceleme yapılmalıdır.
1- Hastadan veya yakınlarından anamnez alın.
2- Ayrıntılı fizik muayene yapın.
3- Düz grafi veya diğer inceleme yöntemlerini kullanın.
4- Tetanoz aşılaması yapın.
5- Antibiyotik gereksinimini saptayın.
6- Tanı koymaya çalışın.
Ayrıntılı araştırmanın yapılması bazı olgularda ancak kanamanın
cerrahi girişimle kontrolünden sonra mümkün olabilir.
192
Kanamanın kesin tedavisi genellikle cerrahidir. Amaç, kan kaybını
sınırlayacak teknikler kullanarak cerrahi müdahalenin başvurudan
sonraki ilk bir saat içinde gerçekleştirilmesidir ( bakınız sayfa 162164).
Yüksek miktarda kan ve sıvı uygulaması kompikasyonlara neden
olabilir (bakınız sayfa 74-77).
Acil cerrahi ve travma
Kalıcı tedavi
Hipovoleminin diğer nedenleri
Hipovoleminin kanama dışındaki medikal ve cerrahi sebeplerinde
tedavi yaklaşımı benzer şekilde olmakla beraber nedene yönelik
tedavi (insülin, antibiyotikler v.s.) ilk müdahaleyi takip etmelidir.
Kan transfüzyonu veya cerrahi girişimin gerekliliği tanıya göre belirlenir.
Hipovoleminin diğer nedenleri
Medikal
n
Kolera
n
Diabetik ketoasidoz
n
Septik şok
n
Akut adrenal yetersizlik
Cerrahi
Major travma
n
Ağır yanıklar
n
Peritonit
n
Crush sendromu
n
Pediatrik hastalar
Yaklaşım ve resüsitasyon prensipleri erişkinlerde olduğu gibidir.
Pediatrik vital bulgular ve kan volümü için normal değerler
Yaş (yıl)
Nabız /dk
Sistolik kan
Solunum Kan hacbasıncı mmHg
frekansı mi ml/kg
/dk
<1
120-160
70-90
30-40
85-90
1-5
100-120
80-90
25-30
80
6-12
80-100
90-110
20-25
80
>12
60-100
100-120
15-20
70
193
Acil cerrahi ve travma
Normal kan hacmi oransal olarak çocuklarda daha fazladır; çocuklarda 80 ml/kg, neonatallerde 85-90 ml/kg olarak hesaplanır.
Boy/kilo cetveli ciddi hastalığı olan bir çocukta yaklaşık kiloyu hesap
etmek için kullanılabilecek en kolay yöntemdir.
Venöz Yol
1- Çocuklarda özellikle hipovolemi durumunda venöz yol bulmak
zordur.
2- Uygun damar yolu bölgeleri:
• Bileğin üzerindeki uzun safen ven
• Eksternal juguler ven
• Femoral venler
İnterosseöz İnfüzyon
1. Venöz kanülasyonun mümkün olmadığı şoktaki bir çocukta
interosseöz yol dolaşıma ulaşmanın en çabuk yoludur.
2. Sıvı, kan ve ilaçlar bu yolla uygulanabilir.
3. İnterosseöz iğne anterior tibial platoda tüberositas tibia’nın 23 cm altına yerleştirilir. Epifiziyel büyüme plağına uygulamadan kaçınılmalıdır.
4. Hızlı replasman gerektiğinde sıvılar şırıngayla veya basınçla
gönderilmelidir.
5. Özel interosseöz iğne bulunamadığında spinal epidural iğnesi
veya kemik iliği biyopsi iğnesi kullanılabilir.
6. İnterosseöz yol tüm yaş grubunda uygulanabilmesine karşın
genellikle 6 yaş altı çocuklarda başarılıdır.
194
1. Çocukta hipovoleminin saptanması erişkinlerden daha zordur.
2. % 25’in üzerinde kan kaybı (sınıf I ve II hipovolemi) olduğunda dahi vital bulgularda belirgin değişiklik görülmeyebilir.
3. Taşikardi hipovolemide beklenen en erken yanıt olmasına
karşın korku veya ağrıya bağlı da gelişebileceği unutulmamalıdır.
ÇOCUKLARDA HİPOVOLEMİNİN SINIFLANDIRMASI
Sınıf I
Sınıf II
Sınıf III
Kaybedilen
hacmi
Nabız
kan
Sınıf IV
< %15
%15-25
%25-40
>%40
Artmış
>150
>150
Nabız basıncı
Normal
Azalmış
Çok azalmış
Artmış veya
bradikardik
Yok
Sistolik
kan
basıncı
Kapiller dolum
zamanı
Solunum frekansı
Normal
Azalmış
Çok azalmış
Alınamıyor
Normal
Uzamış
Çok uzamış
Yok
Normal
Artmış
Artmış
Mental durum
Normal
İrritabl
Letarjik
Yavaş, iç
çeker tarzda
Koma
<1mg/kg/sa
<1mg/kg/sa
<1mg/kg/sa
<1mg/kg/sa
İdrar çıkışı
Acil cerrahi ve travma
Hipovolemi
Replasman Sıvıları
1. Çocuklarda hipovolemi bulguları, kan hacminde %25’den
fazla kayıp gerçekleştiğinde saptanır.
2. Sınıf II veya üzeri hipovolemide 20 ml/kg kristalloid verin.
3. Yanıta bağlı olarak gerektiğinde replasmanı üç kez tekrarlayın (en çok 60 ml/kg olacak şekilde).
Transfüzyon
1. İlk sıvı replasmanına yanıt vermeyen veya geçici yanıt veren
çocuklarda kristalloid veya kan transfüzyonuna devam edin.
195
Acil cerrahi ve travma
2. Başlangıçta 20 ml/kg tam kan veya 10 ml/kg eritrosit süspansiyonu verin.
Hipotermi
1. Yüksek yüzey/kütle oranına bağlı olarak çocuklarda ısı kaybı hızlı gelişir.
2. Hipotermik bir çocuk tedaviye dirençli olabilir.
3. Vücut ısısının korunması gerekir.
Gastrik Dilatasyon
1. Ciddi hastalığı olan veya yaralanmış çocuklarda gastrik
dilatasyon sıklıkla görülür.
2. Bu durumda nazogastrik sonda ile gastrik dekompresyon
uygulayın.
Analjezi
1. Kranial yaralanma dışındaki durumlarda sıvı replasmanını
takiben analjezik uygulayın.
2. 50 µg/kg dozunda bolus i.v. morfin uygulayın; takiben yeterli
yanıt alınana kadar 10 dakikalık aralıklarla 10-20 µg/kg’lik
ilave dozlar verin.
Taşikardi hipovolemiye
ilk yanıttır.
Nazogastrik tüp ile gastrik
Isı kaybı hızla oluşur:
dekompresyon sağlayın.
sıcak tutun.
İntraosseöz yolu
deneyin.
Kan volümü çocuklarda
80 ml/kg; yenidoğanda
85-90 ml/kg’dır.
196
Hipovolemi bulguları varsa ilk
olarak 20 ml/kg kristalloid sıvı
ile replase edin.
Acil cerrahi ve travma
Notlar
197
Yanıklar
Suphi Vehid
Anahtar noktalar
198
1.
Ciddi şekilde yanmış hastaya ilk müdahale diğer travma hastalarına yapılan müdahaleden farklı değildir.
2.
Hipovoleminin diğer nedenlerine benzer şekilde tedavinin birincil
amacı doku perfüzyonu ve oksijenizasyonunu devam ettirmek için
dolaşımdaki kan hacmini düzeltmektir.
3.
Yanık yüzey erişkinde %15; çocuklarda % 10’dan fazla
intravenöz sıvı verin.
4.
Yanık iyileşmesinde yalnızca kristalloid sıvıların kullanılması güvenilir ve etkilidir. Ciddi yanık yaralanmalarında sıvının yeterli miktarda kullanılması kullanılan sıvının tipinden daha önemlidir.
5.
Sıvı tedavisinin en kolay takip yolu saatlik idrar çıkışının takip edilmesidir. Glikozüri ve diüretik ilaç kullanımı yokluğunda saatlik
idrar çıkışının erişkinlerde 0.5ml/kg, çocuklarda 1ml/kg olması amaçlanmalıdır.
6.
Transfüzyonu sadece yetersiz doku oksijenlenmesine ait belirtilerin varlığında düşünün.
ise
Yanıklar
İlk müdahale
Ciddi şekilde yanmış hastada acil müdahale diğer travma hastalarına uygulananın benzeridir (ABC-hava yolu, solunum, dolaşım v.s.)
Dikkat edilmesi gereken noktalar:
1. İlk yardım ekibi önce kendini ısı, duman, kimyasal madde ve
elektrik gibi tehlike kaynaklarından korumalıdır.
2. Yangını söndürün.
n
Hastayı tehlike kaynağından uzaklaştırın.
n
Elbiselerini çıkartın.
n
Kimyasal yanıkları bol miktarda su ile yıkayın.
3. Hava yolu yaralanmasının değerlendirilmesi:
n
Üst hava yolları yaralanmaları hava yolu tıkanmasına yol
açabilir, ancak bu tıkanma hemen gelişmeyebilir.
n
Gerekirse, yüksek konsantrasyonda oksijen verin,
endotrakeal entübasyon ve mekanik ventilasyon uygulayın.
n
Solunumun ve solunum yollarının yakından takibi esastır.
Özellikle sıcak hava inhale edilmişse endotrakeal entübasyon zarar
verebilir. Travmadan sakınmak için laringeal maske kullanmayı düşünün.
4. Elektrik ve şimşek yanığı olan baygın durumdaki hastalar
ventriküler fibrilasyonda olabilirler.
Bu durumda eksternal kardiyak masaj ve defibrilasyon hayat kurtarıcı olabilir.
Hava Yolu Yaralanmasının Özellikleri
Kesin bulgular
Şüpheli Bulgular
n
Faringeal yanıklar
n
Yangın bölgesinde kapalı kalmış
olma hikayesi
n
İsli balgam
n
Alazlanmış kaş ve saç
n
Stridor
n
Öksürük
n
Ses kısıklığı
n
Ronküs
n
Hava yolu obstrüksiyonu
n
Artmış karboksihemoglobin düzeyi n Krepitan raller
199
Yanıklar
5. Yanık sonrası mümkün olan en çabuk sürede yanık bölgesini
bol miktarda su ile yıkayarak serinletin.
6. Fosfor yanıklarını yumuşak parafin (vazelin) ile kaplayın.
7. Unutmayın:
n
Başka yaralar da olabilir,
Ateşe düşmeye serebrovasküler hadiseler gibi medikal
olaylar neden olmuş olabilir.
8. Yanıklar için intravenoz sıvı gerekir;
n
n
50 yaşın altındaki erişkinlerde yanık > %15 ise,
n
50 yaşın altında ve çocuklarda yanık > %10 ise.
Yanığın değerlendirilmesi
Morbitide ve mortalite yanık yüzey alanının artmasına bağlı olarak
artar. Bunlar aynı zamanda yaşla da artmaktadır, yaşlı kişilerde küçük yanık alanları bile öldürücü olabilir.
Yanıklar aşağıda verilen oranlara göre ‘ciddi’ olarak tanımlanır;
n
n
n
Erişkinlerde yanık yüzeyi vücut yüzeyinin %15’inden fazla ise,
Çocuklarda yanık yüzeyi vücut yüzeyinin %10’undan fazla ise,
Yanık kişiler çok genç veya yaşlı ise.
Yanık Yüzeyinin Hesaplanması
Erişkin:
Erişkinde yanık yüzeyinin hesaplanmasında sıklıkla 9’lar kuralı kullanılır.
n
n
Vücut % 9’luk anatomik bölgelere ayrılmıştır.
Avuç içi ve parmaklar yaklaşık % 1’i oluşturmaktadır. Yanık
yüzeyi küçük ise karış ile hesaplanmalıdır.
Çocuklar:
9’lar kuralının çocuklarda kullanımı baş ve alt ekstremitelerin değişik
yüzey alan oranlarına sahip olmasından ötürü uygun değildir. Çocuklarda yanık alanı hesaplamak için yanda verilen skalayı kullanın.
200
Yanıklar
Erişkinde yanık alanının hesaplanması
Ön
Arka
Çocuklarda yanık alanının hesaplanması
Ön
Arka
Alan
O yaş
1 yaş
5 yaş
10 yaş
Baş (A/D)
%10
%9
%7
%6
Uyluk (B/E)
%3
%3
%4
%5
Bacak (C/F)
%2
%3
%3
%3
201
Yanıklar
Yanığın Derinliğinin Hesaplanması
Yanıklar üç tipe ayrılır. Sıklıkla her üç yanık tipi aynı yanık yarasında
görülebilir; özellikle üzerine infeksiyon eklendiği durumlarda yanığın
zamanla derinliği değişebilir. Tam kalın yanıklar ciddidir.
Yanık Derinliği
1. Derece (yüzeysel)
Yanık
n
n
n
2. Derece (kısmi
kalın) Yanık
n
n
n
3. Derece (tam kalın)
Yanık
n
n
n
Özellik
Eritem
Ağrı
Kabarcık Yokluğu
Kırmızı veya benekli
Şişlik ve bül
Ağrılı
Siyah ve kalın deri
Kuru
Sadece uçlarda his
Neden
Güneş Yanığı
Sıcak sıvılarla temas
n
n
n
Ateş
Sıcak sıvı veya cisimlerle uzun süreli temas
Elektrik veya şimşek
Yanığın Ciddiyetini Etkileyen Diğer Faktörler
Yanığın yeri
Yüz, boyun, eller, ayaklar ve perinede yanık veya bir uzvu çepeçevre
saran yanıklar ciddidir.
Diğer yaralar
İnhalasyon yaralanmaları, travma ve önceden var olan belirgin hastalık tablosu riski artırır.
Hastaneye yatırma kriterleri
n
n
n
n
n
n
n
n
202
Erişkinde vücut yüzeyinin % 15’den fazlasında yanık
Çocuklarda vücut yüzeyinin % 10’undan fazlasında yanık
Çok genç, çok yaşlı veya düşkünlerde yanık
3. derece yanık
Yüz, boyun eller, ayaklar ve perine gibi özel bölgelerin yanıkları
Çevreleyen yanıklar
İnhalasyon yaralanmaları
Yanıkla birlikte travma veya önceden var olan hastalık
n
Yanıklar kapillerde hasara yol açar.
n
Kapillerden interstisyel boşluğa sızan sıvı ödeme neden olur.
n
n
n
Yanıklar
Sıvı tedavisi
Artmış kapiler geçirgenlik yalnız yanık bölgesiyle sınırlı kalmaz, tüm vücudu etkiler.
Tedavi uygulanmazsa hipovolemi sonucu kardiak atım azalır;
hipotansiyon, oligüri ve şok gelişir.
Yanığı takip eden ilk 8 saat içinde kapiller geçirgenlik en
yüksek seviyededir, 18 – 36 saat sonra düzelme başlar.
Tedavinin amacı doku oksijenizasyonu ve perfüzyonunu sağlamak
için dolaşımdaki kan hacmini korumaktır.
Sıvı Gereksiniminin Hesaplanması
1. Yanığın ciddiyetini değerlendirin.
n
Yanığın oluşma zamanını kesinleştirin.
n
Hastanın kilosunu belirleyin.
n
Yanık alanı yüzdesini hesaplayın.
2. İV sıvı replasmanı ihtiyacını doğuracak başka neden yoksa yanık
alanı tüm vücut alanının
n
Erişkinde < %15’i
n
Çocukta < %10’u ise oral sıvı vermeye başlayın.
3. Eğer yanık alanı tüm vücut alanının
n
Erişkinde > %15’i
n
Çocukta > %10’u ise İV sıvı uygulayın.
4. Yanık alanının olduğundan fazla hesaplanması sıvı yüklenmesine
neden olabilir.
5. Sıvı gereksinimini yanığın geliştiği zamandan itibaren hesaplayın.
6. İlk 48 saat içinde santral venöz basıncın izlenmesi diğer temel
takip parametrelerine üstünlük sağlamaz ancak parenteral beslenme uygulanacaksa ilerleyen dönemlerde kateterizasyon düşünülebilir.
203
Yanıklar
YANIK HASTALARINDA SIVI GEREKSİNİMİNİ HESAPLARKEN KULLANILAN FORMÜLLER
Erişkinler:
İlk 24 saat
Yanıktan kaynaklanan sıvı gereksinimi (ml): 3 x ağırlık (kg) x yanık alanı (%)
Ek olarak
İdame için gereken sıvı (ml) : 35 x ağırlık (kg).
Bu miktarın yarısını ilk 8 saatte verin. Diğer yarısını geriye kalan 16 saatte
tamamlayın.
İkinci 24 saat
Yanıktan kaynaklanan sıvı gereksinimi (ml): 1 x ağırlık (kg) x yanık alanı (%).
Ek olarak
İdame için gereken sıvı (ml): 35 x ağırlık (kg)
Bu miktarı 24 saatte verin
Not:
Erişkin yanık hastalarında sıvı yüklenmesine yol açmamak için yanık alanının
üst sınırı %45 olarak belirlenmiştir. Ancak uygun endikasyonların varlığında
genel takip parametreleri çerçevesinde bu sınır aşılabilir.
Çocuklar:
İlk 24 saat:
Yanıktan kaynaklanan sıvı gereksinimi (ml): 3 x ağırlık (kg) x yanık
alanı (%).
Ek olarak
İdame için gereken sıvı (ml):
İlk 10 (kg) için: 100 x ağırlık (kg)
İkinci 10 (kg) için: 75 x ağırlık (kg)
Sonrası için (kg başına): 50 x ağırlık (kg)
Bu miktarın yarısını ilk 8 saatte geri kalanını ise 16 saatte verin.
Not:
1. Çocuk hastalarda sıvı yüklenmesine yol açmamak için yanık
alanının üst sınırı %35 olarak belirlenmiştir. Ancak uygun
endikasyonların varlığında genel takip parametreleri çerçevesinde bu sınır aşılabilir.
204
Yanıklar
2. Çocuklarda ağırlığı yaklaşık olarak hesaplamak için aşağıdaki
basit formül kullanılabilir:
Ağırlık (kg) = (yaş (yıl) + 4) x 2
Diğer bir seçenek olarak boy/ağırlık cetveli kullanılabilir.
3. Çocuklar hipovolemik şoku iyi kompanse edebilirlerse de,
kollaps çabuk gelişebilir.
4. Yanık alanının olduğundan fazla hesaplanması sıvı yüklenmesine neden olabilir.
YANIKTA SIVI GEREKSİNİMİNİ: ÖRNEK HESAPLAMA
60 kg ağırlığında %20 yanık oranı olan erişkin hasta
İlk 24 saat
Replasman sıvısı: 3 x 60(kg) x 20(%)
3600ml
Ek olarak
İdame sıvısı: 35 x 60(kg)
2100ml
Toplam sıvı gereksinimi
5700ml
Bu miktarın yarısını ilk 8 saatte verin. Diğer yarısını geriye kalan
16 saatte tamamlayın.
İkinci 24 saat
Replasman sıvısı:1 x 60(kg) x 20(%)
1200ml
Ek olarak
İdame sıvısı: 35 x 60(kg)
2100ml
Toplam sıvı gereksinimi
3300ml
Bu miktarı 24 saatte verin.
Yanıklarda Kullanılan Sıvılar
1. Yanıktan dolayı oluşan sıvı kaybının yerine konmasında
Hartmann solüsyonu ve laktaklı ringer kullanılmaktadır.
2. İdame sıvı olarak % 0.18’lik sodyum klorür içerisinde %
4.3’lük dekstroz çözeltisi önerilir.
3. Yanıklarda kristalloid sıvıların tek başına kullanımı etkili ve
güvenlidir.
4. Kolloid sıvıların kullanımı gerekmez. Kristalloidlerin yerine
kullanıldıklarında ödemi azalttıkları ve prognozu düzelttiklerine dair herhangi bir veri yoktur.
5. Ciddi yanık olaylarında gerekli miktarı kullanmak kullanılan
sıvının tipinden daha önemlidir.
205
Yanıklar
Transfüzyonun gerektirecek yaralanmaların dışında yanıklarda erken
dönemde kan kullanımını haklı çıkaracak kanıta dayalı herhangi bir
bilgi yoktur.
İzlem:
1. Sıvı gereksinimini hesaplamak için önerilen formülleri tedavide yardımcı bir kılavuz gibi kullanın.
2. Hastanın klinik durumunu düzenli olarak izleyin ve gerektiğinde yeniden değerlendirin.
3. Normovolemiyi sağlamak için gerekirse verilen sıvıların miktarını ayarlayın.
4. Sıvı gereksiniminin hesaplanmasında en iyi belirteç saatlik
idrar çıkışıdır.
5. Glikozüri ve diüretik ilaç kullanımı yokluğunda amaç erişkinlerde saatlik idrar çıkışını 0.5ml/kg, çocuklarda ise 1 ml/kg
düzeyinde tutmaktır.
6. Ağır şekilde yanmış hastada kan basıncını düzeltmek zor olabilir ve takip için güvenilir bir parametre değildir.
Yanık Hastasının İzlemi
n
n
n
n
n
n
Kan basıncı
Kalp atım hızı
Sıvı dengesi (hidrasyon)
Ateş
Bilinç düzeyi ve anksiyete durumu
Solunum hızı ve derinliği
Yanık hastasının bakımının idamesi
1. Anti-tetanoz toksoid verin. Bu işlem yanık tedavisinin vazgeçilmez bir parçasıdır.
2. Analjezik verin:
n
Başlangıç olarak 50µg/kg dozunda intarvenöz bolus
morfin verin.
206
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Yanıklar
Ağrı kontrol altına alınıncaya kadar 10’ar dakikalık aralıklarla dozu 10 – 20 µg/kg arttırarak tedaviye devam
edin.
n
Sıvı desteği başlanmış hastaya 36 saat boyunca
intramüsküler analjezik vermeyin.
n
Yanmış ekstremiteleri yüksekte tutun, ağrıyı azaltmak ve
hava ile teması engellemek için yanığı temiz bir kumaşla
örtün.
Nasogastrik tüp takın:
n
Hastanın bulantı ve kusması varsa,
n
Hastada abdominal şişkinlik varsa,
n
Yanık yüzeyi vücudun %20’sinden fazla ise,
n
Hasta 48 saatten daha fazla süre ağızdan beslenemiyorsa
n
Gastrik mukozayı korumak amacıyla antasid verin.
Erken dönemde idrar sondası yerleştirerek idrar çıkışını takip
edin.
Isı kaybını önlemek için oda sıcaklığını 28 derecede tutun.
İnfeksiyon kontrolü;
n
Ciddi yanıklar immün sistemi baskılar.
n
Sepsis ve infeksiyonlar sıktır.
n
İnvazif girişimler esnasında ve elbise değişimi sırasında
tam aseptik teknikler kullanın.
n
Sadece kontamine yanıklarda antibiyotik kullanın.
Beslenmenin düzenlenmesi:
n
Ciddi yanıklar metabolizmayı hızlandırır ve protein yıkımını artırır.
n
Kilo kaybı yara iyileşmesini geciktirir.
n
Yüksek protein ve yüksek kalorili diyet morbitide ve
mortaliteyi azaltır.
n
Ağızdan veya nazogastrik tüp yolu ile beslenme en güvenilir yoldur.
n
Ciddi şekilde yanmış hastanın günlük besin gereksinimi
3g/kg protein ve 90 kalori/kg’dır.
Anemi:
n
Vitamin ve hematinik katkılı yüksek protein, yüksek kalorili diyet ile anemi ve hipoproteinemiyi kontrol altına
almaya çalışın.
n
207
Yanıklar
208
Sadece doku oksijenizasyonunun yetersiz olduğunu düşündüren bulguların varlığında kan transfüzyonunu düşünün.
9. Cerrahi:
n
Ciddi yanıklarda sıklıkla debridman ve cilt grefti gerekebilir ve bunlar ciddi kan kayıplarına neden olabilir.
n
Her uygulamada debride edilecek alanı sınırlayın ve işleme bağlı kanamayı azaltacak teknikler kullanın.
n
Cerrahi müdahaleler arasında hastaya hematinik verin.
n
Çevreleyen göğüs yanıkları sonucu gelişen solunum yolu
basısını ortadan kaldırmak için acil eskarotomi (çevreleyen yanıkların longitüdinal kesisi ile bası ve şişliği azaltarak distal dolaşımı rahatlatma)gerekebilir.
Bu uygulamalar ağrısız olup, gerektiğinde, steril şartlar
altında serviste de uygulanabilir.
10. Mümkünse, ciddi şekilde yanmış hastayı özel yanık ünitesine nakledin.
n
Sadece 36 saat veya daha fazla süre stabil kalmış hastaların transferini düşünün.
11. Kontraktür, pnömoni ve sakatlık oluşumuna karşı fizyoterapi
hayati önem taşımaktadır. Fizyoterapiye erken dönemde
başlayın.
n
Yanıklar
Notlar
209
Sözlük
Şeniz Öngören, Meltem Gülden
Aktive parsiyel
Tromboplastin zamanı
Albümin
Anti-D immünoglobulin
Dengeli tuz solüsyonu
Dekompanse anemi
Desferrioksamin
Dekstran
Eritrosit bileşeni
Eritrosit indeksleri
Ek solüsyon
Fibrin Yıkım Ürünleri
Fibrinojen
210
Bir pıhtılaşma testi. Pıhtılaşma faktörleri
XII, XI, IX, VIII, X, V, II ve fibrinojenin plazmada
eksikliğinde (APTT) uzamış olarak bulunur.
Parsiyel tromboplastin zamanı (kaolin) (PTTK)
olarak da adlandırılır.
İnsan plazmasındaki başlıca protein.
RhD antijenine karşı yüksek seviyede antikor
içeren insan immünoglobulin G preparatı
Genellikle ekstraselüler sıvı dağılımına benzer
elektrolit içeren bir sodyum klorür solüsyonu :
örn. laktatlı Ringer, Hartmann solüsyonu
Ciddi, klinik olarak önemli anemi, tüm normal
kompansasyon mekanizmalarının kullanılmasına rağmen hemoglobin düzeyinin oksijen taşımada yetersiz kalacak kadar düşük olduğu
anemidir.
Demirin vücuttan atılımını arttıran demir bağlayıcı, şelatör bir ajan.
Glukoz solüsyonundan oluşan ve bazı sentetik
kolloid
solüsyonlarda
kullanılan
bir
makromolekül
Eritrosit içeren herhangibir kan bileşeni, örn:
eritrosit konsantresi, katkılı solüsyonlar içinde
eritrositler, eritrosit süspansiyonları
Ortalama eritrosit hacmi (MCV); ortalama eritrosit hemoglobini (MCH), ortalama eritrosit hemoglobin konsantrasyonu (MCHC)
Plazmanın ayrımından sonra eritrositleri (eritrosit ek solüsyonu)
optimal koşullarda
saklamak amacıyla kullanılan sıvılar. Hepsi
adenin, glukoz ve mannitol gibi ekli tuz solüsyonlarıdır.
Fibrinolotik enzimler ile fibrin molekülerinin
parçalanması ile oluşan ürünler. Kanda yüksek
seviyede bulunmaları dissemine intravasküler
koagülasyonun varlığına işaret edebilir.
Plazmadaki majör koagülasyon proteini.
trombinin etkimesi ile fibrine dönüşür.
HLA
Hipokromi
İdame sıvıları
İmmünoglobulin (Ig)
Jelatin
Kernikterus
Kleihauer testi
Kolloid Solüsyon
Kristal solüsyon
Makrositoz
Megaloblastlar
Mikrositoz
Normal salin
Otomatize hematoloji analizörleri ile verilen
paketlenmiş hücre hacmi ölçümünün eş değeridir. Bakınız paketlenmiş hücre hacmi.
İnsan lökosit antijeni.
Eritrositlerdeki azalmış demir içeriğİni ifade
eder, eritrositlerin soluk boyanması ile karakterizedir. Demir eksikliği anemisinin bir özelliğidir. Bakınız mikrositoz.
Azalmış dolaşan kan hacmi
Deri, akciğer, dışkı ve idrar yoluyla olan normal
fizyolojik sıvı kayıplarını yerine koymak için kullanılan kristalloid solüsyonlar
B lenfositleri ve plazma hücrelerince üretilen
protein. Tüm antikorlar birer immünoglobulindir.
Plazmada
bulunan
başlıca
immünoglobulin sınıfları: IgG, IgM (plazmada
en fazla bulunan Ig’dir), Ig A (mukozal yüzeyleri
korur) ve IgE (allerjik reaksiyonlara neden olur)
Bazı sentetik solüsyonlarda kullanılan sığır
orijinli polipeptid.
Yağda çözünen bilirubinin beyinde bazal
ganglionların hasarına neden olmasıyla oluşur
ve bebekte spastisiteye yol açar. Yenidoğanın
hemolitik hastalığı sonucu görülebilir.
Anne kanındaki fetal eritrositleri saymak amacıyla kan yaymasının asit elüsyonu.
Kapiller membranlardan kısıtlı miktarda geçebilen büyük moleküllü solüsyon. İntravenöz
replasman sıvısı olarak kullanılır. Kolloid solüsyonlar jelatin, dekstran ve hidroksietil nişasta
içerir.
Kapiller membranlardan kolay geçen küçük
moleküllü solüsyon örn : normal serum fizyolojik, dengeli tuz solüsyonları gibi
Normalden daha büyük eritrositler. Folik asit ve
B12 vitamin eksikliğinden ileri gelen aneminin
bir özelliğidir.
Anormal eritrosit öncülleri. Genellikle B12 vitamini ve/veya folat noksanlığına bağlı oluşan
makrositer eritrositleri (büyük eritrositler) tanımlamada kullanılır.
Normalden daha küçük eritrositler. Demir eksikliğine bağlı aneminin başlıca özelliğidir. Ayrıca bakınız hipokromi.
İzotonik % 0.9’luk sodyum klorür solüsyonu.
Sözlük
Hematokrit (Hct)
211
Sözlük
212
Normalize edilmiş
enternasyonel oran (INR)
Warfarinin antikoagulan etkisini ölçer. Bazen
protrombin zamanı olarak da adlandırılır.
Normovolemi
Normal dolaşan kan hacmi.
Paketlenmiş hücre hacmi
Antikoagülanlı kapiller tüpteki kan hacminin
santrifüj edilmesiyle oluşan ve total hacmin
yüzdesi olarak ölçülen eritrosit hacmi. Ayrıca
bakınız hematokrit.
Parsiyel tromboplastin
Bakınız aktive parsiyel tromboplastin zamanı.
(kaolin) (PTTK)
Plazma türevi
Farmosötik imalat şartları altında hazırlanmış
insan plazma proteini. Örneğin: Albümin,
immünoglobulin ve pıhtılaşma faktörü VIII ve
IX.
Protrombin zamanı (PT)
Bir kan pıhtılaşma testi. Pıhtılaşma faktörlerinden VIII, X,V, II ve fibrinojenin eksikliğinde uzamıştır. Bakınız INR.
Refrakter
Trombosit transfüzyonuna yanıtsızlık. Hastanın
trombosit sayımında trombosit transfüzyonunu
takib eden 18-24. saatlerde 10 x109 / L’den
daha az bir yükselme olması. Genellikte ateş,
infeksiyon, DİK, splenomegali ve antibiyotik kullanımı gibi klinik faktörlere bağlıdır. Transfüze
edilen trombosit süspansiyonlarının defektif
olmasından da kaynaklanabilir.
Replasman sıvıları
Vasküler kompartman hacmini arttırmak ve
kan, plazma yada diğer ek hücre sıvılarının anormal kayıplarını yerine koymak için kullanılan sıvılar. Hipovolemiyi tedavi etmek ve normal kan hacmini sürdürmek için kullanılır.
Retikülositler
RNA içeren genç eritrositler. Kemik iliğinde
eritrosit üretiminin arttığını gösterir.
RhD
Rh kan grup sisteminin en immünojenik antijenidir. RhD antikorları yenidoğanın hemolitik
hastalığının en önemli nedenidir.
Yaygın damariçi pıhtılaşma Fibrinojen , trombosit ve pıhtılaşma faktörlerinin eksikliğine yol açan fibrinolitik sistem ve
pıhtılaşma kaskadının birlikte aktivasyonu.
Kanda fibrin yıkım ürünleri bulunur. Küçük damarların tıkanmasına bağlı doku hasarı oluşabilir. Klinik olarak sıklıkla mikrovasküler kanama ile karakterizedir.
INDEX
A
ABO kan grupları 45
ABO uygunsuzluğu 46
Asidoz 75
Aktive parsiyel tromboplastin zamanı (APTT) 109, 117, 161
Akut intravasküler hemoliz 68
Akut Normovolemik hemodilüsyon
175
AIDS HIV’e de bak 97
Albumin
32, 152, 153
Alloimmünizasyon 107
Ameliyat öncesi kan bağışı 174
Ameliyat sonrası bakım 177
Anemi 86
akut kan kaybı 88
DİK 115
obstetrik kanama 127
yanıklar
207
sebepler
87, 128
çocuk ve yenidoğanlar, Bak Çocuk
kronik anemi 86
kronik kan kaybı
86
klinik değerlendirme 89, 91,
125
klinik belirtiler 87, 89
kompansatuar
mekanizmalar
89, 88
dekompanse 93, 138
HIV 97
gebelikte
122-126
demir eksikliği 86
laboratuar incelemeleri 90, 92
tedavi 90, 93, 112, 138
cerrahi ve anemi 159
semptom ve bulguları 91, 125
transfüzyon 90, 95, 125, 141
Anestezi
kan kaybını azaltacak teknikler
162, 164
Analjezi 177
çocuk 196
Anaflaktik reaksiyon (kan bileşenlerine karşı) 69
Antikoagülasyon
cerrahi 160
warfarin 161
Antifibrinolitik ilaçlar 164
Anti-RhD immünglobülin 133
Aprotinin 6, 164
Aspirin 162
B
Bakteriyel bulaş 52, 68
Bilirubin konsantrasyonu bebeklerde
151
C
Chaga’s hastalığı 4, 74
Crossmatch yapma 48
Cerrahi
anemi ve ameliyat 159
antikoaglasyonlu
hastalarda
161
sıvı kayıpları 169
cerrahi sıvı kayıpları
değerlendirme 167
azaltıcı teknikler 162
eşik hemoglobin düzeyi 159
213
Çocuk
anemi 137
analjezi 196
kan hacmi 148, 165
koagülasyon bozuklukları 144
değişim
transfüzyonu.
Bak
Transfüzyon
sıvı gereksinimi 195
hemoglobin
konsantrasyonu,
normal 85
ısı kaybı 196
hipovolemi 195
sınıflama 195
tedavi 195
cerrahi sıvı kaybı hesabı
167
orak hücre hastalığı 143
transfüzyon 141
transfüzyon donanımı 141
venöz yol 194
vital bulgular, normal, yaş’a göre
193
vitamin K eksikliği 145
D
Demir
eksikliği 86
yüklenmesi 73, 106, 107, 144
Demir
şelasyonu
transfüzyonabağımlı hastalar 108
Dengeli tuz solüsyonları 15
Desferrioksamine 108 106
Desmopressin (DDAVP)
6, 112,
114
Dekstran 18
DİK. Bak Dissemine intravasküler
koagülasyon
Dissemine
intravasküler
koagülasyon 115
sebepleri 115, 128
214
E
Elektrolit solüsyonları 16
Eritropoietin 6
Eritrosit
uygunluk testleri 45
konsentratı 24
lökosit-azaltılmış 25
tekrarlayan eritrosit transfüzyonları 107
riskleri 5
süspansiyonu 24
F
Faktör VIII 33, 34, 109, 113, 114
alternatif 30
eksiklik 109
Faktör IX 34, 114
eksiklik 109
Fibrinojen
eksiklik 75
DİK’de 117
Fibrinolizis
DİK’te
116
Fibrinolitik sistem 130
G
G6PD eksikliği 98
transfüzyon 98, 100
Gastrointestinal kanama 118
Index
masif transfüzyon 76
obstetrik durumlar 131
transfüzyon 117, 131
tedavi 116, 131
Ç
Index
tedavi 119
resüsitasyon ve transfüzyon 120
Gebelik
anemi 123-126
ektopik 134
fizyolojik değişimler 123
transfüzyon 125
Gebelikte tarama 132
Gelofusine 17
Graft-versus-host hastalığı
(GvHD) 73, 100
‘Grup, tarama ve saklama’ 48
H
Haemaccel 17
Hasta kimliği 40, 53
Hemartroz 112
Hemanitikler 177
Hematokrit
kabul edilebilir en düşük 167
Hemodilüsyon
akut normovolemik
hemodilüsyon 175
postoperatif 177
Hemoglobin
konsentrasyon
çocuk, normal 85, 137
yenidoğan, kritik hastalık hali 154
gebelik sırasında 85, 123
yenidoğan, normal
85,
137
normal sınırlar 85
ameliyat sonrası 177
ameliyat öncesi
159
fetal 137
kabul edilebilir en düşük
çocuk 141
cerrahi 167
orak hücre
101, 143
talasemi 105, 144
Hemolitik reaksiyonlar
transfüzyona 47, 58, 62, 68
Hemofili
çocuk 144
hemofili A 112, 113
hemofili B 112, 114
Hartmann’ın solüsyonu. Bak Dengeli
tuz solüsyonları
Heparin 117, 161
Hepatit B ve C 4, 74
HIV 4, 74, 97
Hastane transfüzyon komitesi 171
HTLV-I ve HTLV-II 74
Hidroksietil nişasta 19
Hiperkalemi 75
Hiperviskozite 107
Hipokalsemi 75
Hipotermi 77, 169, 196
Hipovolemi
sebepleri 193
çocuk 195
sınıflama
erişkin 182
çocuk 195
ameliyat sonrası dönem 177
bulgular 127, 166
İ
İdame sıvıları. Bak Sıvıları
İmmünglobülinler 35
İnfants. Bak Çocuk
İnfeksiyöz ajanlar kanla geçebilen
4, 74
İnternasyonel normalleştirilmiş oran
(INR) 118
cerrahi ve INR
İntraoseöz yol sıvı veriminde 13, 194
215
J
Jelatinler
17
K
Kabul edilebilir kan kaybı
hesabı 167
Kan
doğru kullanım 4
bileşenler
kriopresipitat 31
tanım 22
lökosit-azaltılmış eritrositler 25
plazma 29, 30
eritrosit konsantresi 24
eritrosit süspansiyonu 24
plazma. Bak Plazma
trombositler. Bak Trombositler
reçete kararları 82
transfüzyonla-geçebilen
infeksiyon 4
tam kan 23
Kan bağışı ameliyat öncesi 174
Kan kaybı, Bak kanama
akut 88
kanama ve pıhtılaşma
bozuklukları 108
klinik belirtiler 88
kompensatuar yanıtlar 88
DİK 115
gastrointestinal 118-120
216
vitamin-K eksikliği 107
kabul edilebilir kan kaybı 167
cerrahi kan kayıplarını azaltan teknikler 162
kronik
klinik belirtiler 87, 89
kompensatuar yanıtlar 86
hesaplanması 167
Kan istemi
elektif cerrahi 41
acil 42
çizelge 41, 172-173
kan resplasmanı
planlama 166
Kan istek formu 42
Kan güvenliği 5
Kan kurtarımı 175
kontendikasyonları 175
Kan örnekleri 44
Kan saklama 49
taze donmuş plazma 50
trombosit konsantresi 50
tam kan ve eritrositler 50
kan hacmi
hesabı 165
çocuk ve yenidoğanlar 48, 165
Kan ısıtma 55
Kemik iliği yetersizilği 98
Kan istem çizelgesi
41
Kan gereksinim kılavuzu 172-173
Kan tarama 5
Kan transfüyon kaydı 56
Kan ürünlerinin saklanması 49
taze donmuş plazma 50
trombosit konsantresi
50
tam kan ve eritrosit 50
Kanama
akut 88
klinik belirtiler 88
kompensatuar yanıtlar 88
DİK 116
gastrointestinal kanama 118
Index
İntravenöz yol 104, 184-186
çocuk 194
İzlem
yanık hastaları 206
ameliyat sonrası dönem 177
transfüzyon yapılan hatalar 56
Index
koagülasyon bozukluklarının
idaresi 112
koagülasyon
bozuklukları
109
kan kaybının tahmini hesabı
165
DİK ile obstetrik 131
peripartum dönem 127
Kanama ve pıhtılaşma bozuklukları.
Bak
Koagülasyon bozuklukları
Kanama eğilimi 108
Kanın doğru kullanımı 4
Kanını ısıtılması 55
Kanın toplanması (collection of
blood) 48,49
Kapiller dolum 183, 195
Kardiak tamponad 191
Kernikterus 98, 147
Koagülasyon bozuklukları 109
edinsel 115, 145
çocuk 144
konjenital 109, 144
cerrahi 160
Koagülasyon faktörleri 33 Bak
Faktör VIII ve Faktör IX
eksiklikler 29, 109
azalması 75
vitamin K-bağımlı 118
Kolloid solüsyonlar 11
bileşimi
11
dekstran 18
jelatinler 17
hidroksietil nişasta 19
plasma – kökenli 17
Kriopresipitat 31
bileşim 10
DİK’te 117, 131
hemofili A’da 112
von Willebrand hastalığında
31, 114
Kristaloid solüsyonlar 10, 15
dengeli tuz solüsyonları 15
dekstroz ve elektrolit solüsyonları 16
M
Malarya 4, 74, 95, 124, 138
Masif transfüzyon 74, 160
Mikroagregat filtreler 77
N
Nabız basıncı 183, 195
Neonatal alloimmün
trombositopenisi 155.
Yenidoğan’a da Bakınızı
Neonatal transfüzoyn
98, 147154
Non – hemolitik febril transfüzyon
Reaksiyonları 25, 62
Normal salin. Bak Serum fizyolojik
Normovolemi 165, 169
değerlendirme bulguları 191
NSAİİ 162
O
Obstetrik kanama 127
Oksijen desteği
ameliyat sonrası 177
Orak hücre hastalığı
çocuk 143
gebelikte 104
oraklaşma krizleri 101
transfüzyon 103
Orak hücre taşıyıcılığı 104
Oral rehidrasyon 13
Otolog kan transfüzyonu 174
217
Özofageal varisler
R
119
P
Packed red cells. Bak eritrosit konsantresi
Pansitopeni 98
Pediatrik anemi 137
Pediatrik hastalar. Bak Çocuklar
Pıhtılaşma. Bak Koagülasyon
Plazma 30, 46
kriopresipitat-alınmış 30
tanım 22
türevleri 32-35
dondurulmuş-kurutulmuş 30
taze donmuş
19, 29, 112,
113, 117, 118, 131, 1255,
161
sıvı 30, 112
riskleri 5, 17, 29
virus ‘inaktive edilmiş’ 30
volüm
gebelikte 123
Polisitemi
bebekler 148
Post transfüzyon purpurası 72
Post-operatif bakım. Bak ameliyat
sonrası bakım
Pre-eklampsi 123
Preoperatif kan bağışı. Bak Ameliyat
öncesi
Protamin sülfat 162
Protrombin zamanı
(PT) 109, 117, 118
Purpura
post-transfüzyonel 72
218
Rektal sıvılar 14
Replasman sıvıları. Bak Sıvılar
RhD
antijen 47
uygunsuzluk 132
Rhesus hastalığının önlenmesi
133
gebe kadında tarama 132
Ringer laktat : Bak dengeli tuz solüsyonu
S
Septik şok 68
Serum fizyolojik 15
Santral sinir sistemi
değerlendirmesi 182
Santral venöz
kataterizasyon 184, 189-190
Sıvı yüklenmesi 69
Sıvı replasmanı 10
yanıklar 209
ameliyat sonrası dönem 177
travma 184, 195
Sıvı resüsitasyonu 184
Sıvı(lar)
idame sıvıları 12
yanıklar 205
gereksinim 169
oral rehidrasyon sıvıları 13
rektal sıvılar 13
replasman sıvıları 10
seçimleri 12
gereksinimler
yanıklar 209
ameliyat sonrası dönem
177
travma 184, 195
uygulama yolları 13
Index
Ö
Index
intravenöz sıvıların ısıtımı 169
Splenektomi 107
Standart çalışma işlemleri 38
Subkutan sıvı verimi 1
Sitrat toksisitesi 75
Sifiliz 4, 74
Sitomegalovirus infeksiyonu
(CMV) 25, 74, 100
T
Talasemi 104
çocuk 144
tedavi 106
transfüzyon 106
Tam kan. Bak Kan
Taze donmuş plazma (TDP)
19,
29, 112-113, 117-118, 131,
155, 161
Trombin Zamanı 117
Trombositopeni
çocuk 145, 147, 155
cerrahi 161
Transfüzyon ilişkili akut akciğer
hasarı (TRALI) 70
Traneksamik asit
113, 114, 164
Transfüzyon
ters etkiler 60
gebelikte anemi 126
anemi, ağır kronik 90
gereksinim değerlendirmesi 80
otolog 174
kanama bozuklukları 108
kemik iliği baskılanması 99
219
Download