DEPAKİN® 400 mg/4 ml İV Enjeksiyonluk Çözelti Hazırlamak İçin Liyofilize Toz İçeren Flakon Steril-Apirojen FORMÜLÜ Liyofilize toz içeren bir flakon: Sodyum valproat 400 mg Çözücü içeren bir ampul: Enjeksiyonluk su 4.0 ml FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ Farmakodinamik özellikleri: Valproat etkisini esas olarak merkezi sinir sistemi üzerinde oluşturur. İnsanda birçok değişik nöbet tiplerinde antikonvülzan etki göstermektedir. Valproat üzerinde yapılan deneysel ve klinik çalışmalar iki tip antikonvülzan etkinin olduğunu öne sürmektedir. Birincisi, valproatın plazma ve beyindeki konsantrasyonlarına bağlı direkt farmakolojik etkidir. İkincisi ise muhtemel doğrudan membran etkilerine veya nörotransmitterlerin değişimlerine veya beyinde bulunan valproatın metabolitlerine bağlı olduğu gözüken dolaylı etkidir. Bu hipotez genellikle valproat kullanımından sonra artan konsantrasyonlardaki gama - aminobütirik asit (GABA) olarak tanınır. Yavaş dalga uykusunun artması sonucunda uyku ara fazının sürekliliği valproat ile azalır. Sodyum valproatın bazı in vitro çalışmalarda HIV virüsünün replikasyonunu stimüle ettiği gösterilmiştir; bununla birlikte bu etki hafif olup, dozla ilişkili değildir ve insanlarda dökümante edilmemiştir. Farmakokinetik özellikleri: - Sodyum valproatın oral ve IV uygulama sonrasındaki biyoyararlılığı %100'e yakındır. - Enjektabl form ile sabit konsantrasyonlara birkaç dakikada ulaşılır ve bu konsantrasyon intravenöz infüzyon ile korunur. - Dağılım hacmi esas olarak kanla ve hareketli hücre dışı sıvılarla sınırlıdır. Valproat BOS ve beyine geçer. - Valproat plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanır; Bu bağlanma doza bağlı ve doyurulabilir özelliktedir. - Terapötik etki için gerekli olan minimum serum konsantrasyonu 40-50 mg/l olup aralık 40 mg/l - 100 mg/l arasındadır. 200 mg/l’nin üstündeki düzeyleri sürdürmek için doz azaltılması gereklidir. SB onay tarihi 17.10.2007 1 - Valproatın sitokrom P450 metabolik sisteminde enzim indükleme etkisi bulunmamaktadır. Diğer antiepileptiklerin aksine, kendinin ve diğer ilaçların (örneğin östroprogestojen ve oral antikoagülan) metabolizmasını artırmaz. - Sodyum valproat, glukuronidasyon ve beta-oksidasyon yoluyla metabolize olduktan sonra esas olarak idrarla (% 3’ü değişmeden) atılır. - Yarılanma ömrü yaklaşık 15-17 saattir. - Valproat molekülü diyaliz edilebilir fakat hemodiyaliz sadece valproatın kandaki serbest formunu etkiler (yaklaşık %10). ENDİKASYONLARI Oral formların geçici olarak kullanılamadığı durumlarda yetişkinlerde ve çocuklarda epilepsinin replasman tedavisinde geçici olarak endikedir. KONTRENDİKASYONLARI - Sodyum valproat veya ilaç içindeki yardımcı maddelere karşı aşırı duyarlılık hikayesi olanlarda - Akut hepatit - Kronik hepatit - Kişide veya ailede özellikle ilaca bağlı ağır hepatit hikayesi (Child Pugh C) - Hepatik porfiri - Meflokin ile birlikte kullanım önerilmez Genellikle ilacın lamotrijin ile birlikte kullanımı önerilmez. UYARILAR/ÖNLEMLER Uyarılar: Antiepileptik bir ilaç ile tedaviye başladıktan sonra, nadir olarak bazı epileptik hastalıklarda gözlemlenen spontan dalgalanmalardan bağımsız olarak hastada kriz sıklığının arttığı ya da yeni bir kriz tipinin ortaya çıktığı nadir olarak görülebilir. Valproat ile yapılan tedavide bu durumlar esas olarak, birlikte kullanılan diğer bir antiepileptik ilaçtan ya da farmakokinetik bir etkileşmeden (bkz. “İlaç Etkileşmeleri”), bir toksisite durumundan (hepatopati veya ensefalopati (bkz. “Uyarılar” ve “Yan Etkiler/Advers Etkiler”) ya da doz aşımından ileri gelir. Lokal doku nekrozu riski: İlacın kesinlikle intravenöz yoldan verilmesi gereklidir. İntramüsküler yoldan enjekte edilmemelidir. Karaciğer Yetmezliği (Hepatopati): Bazen fatalite ile de sonuçlanabilen, ciddi karaciğer bozukluğu vakaları çok nadir olarak bildirilmiştir. Epilepsi alanındaki klinik deneyimler göstermiştir ki; beyin hasarı, zeka geriliği ve/veya konjenital metabolik veya dejeneratif hastalığı ve ciddi epilepsi nöbetleri olan 3 yaşın altındaki çocuklar, özellikle kombine SB onay tarihi 17.10.2007 2 antikonvülzan tedavi görüyorlarsa en fazla risk altında olan hastalardır. 3 yaşından sonra görülme sıklığı anlamlı olarak azalmakta ve risk yaş ilerledikçe giderek düşmektedir. Vakaların büyük bölümünde karaciğer hasarı tedavinin ilk 6 ayında, daha çok 2. ve 12. haftalar arasında ve genellikle antiepileptiklerle çoklu tedavi sırasında görülmektedir. Belirtiler: Erken teşhis için klinik bulgular önemlidir. Sarılık öncesi görülebilecek aşağıdaki belirtiler, özellikle risk altındaki hastalarda (bkz. “Karaciğer yetmezliği”) dikkate alınmalıdır. - Spesifik olmayan ve genellikle ani ortaya çıkan ve bazen sürekli kusma ve karın ağrısının eşlik ettiği asteni, anoreksi, yorgunluk hali ve baş dönmesi - Uygun tedaviye rağmen epilepsi nöbetlerinin tekrarlaması Bu tip klinik belirtilerin görülmesi halinde hastanın derhal doktora başvurması gerektiği bilinmelidir. Hasta çocuksa aynı uyarı ailesine yapılmalıdır. Klinik muayene ve karaciğer fonksiyonunun biyolojik değerlendirilmesini içeren incelemeler derhal gerçekleştirilmelidir. Takip: Önce karaciğer fonksiyon testi yapılmalı ve daha sonra tedavinin ilk 6 ayında karaciğer fonksiyonu periyodik olarak kontrol edilmelidir. Bilinen incelemeler içinde protein sentezini, özellikle protrombin düzeyini gösteren testler önemlidir. Eğer anormal derecede düşük protrombin düzeyi saptanırsa ve özellikle diğer laboratuvar bulguları da mevcutsa (fibrinojen ve pıhtılaşma faktörlerinde önemli azalma, bilirubin düzeyinde yükselme ve transaminazlarda yükselme - kullanım için bkz. “Önlemler”), Depakin tedavisi durdurulmalıdır ve bir tedbir olarak aynı metabolik yolu kullandıkları için, Depakin ile birlikte veriliyorsa salisilat kullanımı da kesilmelidir. Pankreatit: Fatal sonuçlanan ağır pankreatit vakaları çok nadir olarak bildirilmiştir. Bu komplikasyon tüm yaş gruplarında tüm tedavi süresince görülebilir. Özellikle küçük çocuklarda bu risk daha da artmaktadır. Ciddi epilepsi nöbetleri veya beyin lezyonları veya çoklu antikonvülzan tedavi risk faktörleri olabilir. Pankreatite eşlik eden karaciğer yetmezliği fatalite riskini artırır. Önlemler: Karaciğer fonksiyon testleri özellikle riskli hastalarda (bkz. “Uyarılar”) tedaviden önce (bkz. “Kontrendikasyonlar”) ve tedavinin ilk 6 ayında periyodik olarak yapılmalıdır. Pek çok antiepileptikle olduğu gibi, özellikle tedavinin başlangıcında, karaciğer transaminazlarının klinik belirti olmadan, geçici hafif bir yükselişi görülebilir. Bu hastalarda daha geniş biyolojik araştırma (protrombin düzeyi dahil) önerilir, gerekiyorsa doz ayarlanmalı ve testler tekrarlanmalıdır. SB onay tarihi 17.10.2007 3 3 yaşın altındaki çocuklarda Depakin uygulanacaksa monoterapi önerilir, ancak tedaviye başlamadan önce Depakin’in potansiyel yararına karşılık karaciğer harabiyeti veya pankreatit riski bu gruptaki hastalarda iyi değerlendirilmelidir (bkz. “Uyarılar”). Tedaviye başlamadan veya cerrahi girişim öncesi, spontan kanama veya hematom (bkz. “Yan Etkiler/Advers Etkiler”) durumunda kan kontrolleri (trombosit sayımı dahil kan sayımı, kanama zamanı ve koagülasyon testleri) yapılmalıdır. Çocuklarda aynı zamanda salisilat kullanımı, karaciğer toksisitesi (bkz. “Uyarılar”) ve kanama riski nedeniyle önerilmemelidir. Böbrek yetersizliği olanlarda plazma konsantrasyonlarının takibi yanıltıcı olabileceğinden, dozaj klinik gözleme göre ayarlanmalıdır (bkz. “Farmakokinetik özellikleri”). Valproik asidin bağlanmamış serum konsantrasyonlarının artabileceği göz önünde bulundurulmalı ve doz azaltılmalıdır. Çok ender olarak pankreatit bildirilmesine rağmen akut karın ağrısı olan hastalarda hemen medikal değerlendirme yapılmalıdır. Pankreatit gelişmesi durumunda ise valproat kesilmelidir. Akut karın ağrısı olan veya bulantı, kusma ve anoreksi gibi gastrointestinal şikayeti olan hastalarda pankreatit düşünülmelidir. Eğer pankreatik enzim düzeyleri artıyorsa tedavi kesilmeli ve uygun olan alternatif tedavi verilmelidir. Üre siklusunda enzim defekti bulunan hastalarda, sodyum valproat tavsiye edilmez. Bazı hastalarda stupor veya koma ile birlikte birkaç hiperamonyemi vakası görülmüştür. Sebebi açıklanamayan hepatogastrointestinal semptomlar (anoreksi, kusma, sitoliz krizi), letarji epizodları veya koma, mental gerilik öyküsü olan ya da ailesinde yeni doğan ya da çocuk ölümleri görülen çocuklarda, her türlü sodyum valproat tedavisinden önce, metabolik tetkikler ve özellikle aç karnına ve yemekten sonra kandaki amonyak düzeylerine bakılmalıdır. Her ne kadar Depakin kullanımı sırasında immün bozukluklar çok ender görülmüşse de, sistemik lupus eritematozisli hastalarda Depakin’in kullanımı için potansiyel yararı ile riski iyi değerlendirilmelidir. Hastalar tedaviye başlarken kilo artışı riski konusunda uyarılmalı ve bu riski azaltmak için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Gebelik ve Laktasyonda Kullanımı: Gebelikte: Gebelik kategorisi D’dir. Tedavi edilmiş epilepsili annelerden elde edilen deneyimler sonucunda, gebelik süresince valproat kullanımına ilişkin riskler şu şekilde tanımlanmıştır: Epilepsi ve antiepileptiklerle ilgili riskler: Tüm antiepileptiklerde olduğu gibi, epilepsisi olan ve antiepileptik tedavi gören annelerin çocuklarında malformasyon görülme riski oranı genel nüfusdakinin 2-3 katıdır (yaklaşık % 3). Kombine tedavi gören kadınların çocuklarında malformasyon daha yüksek oranda görülmekle birlikte, tedavinin ve hastalığın birbiri ile bağlantıları kesin olarak saptanmamıştır. Sık rastlananlar, dudak yarığı ve kardiyovasküler malformasyonlardır. Epilepsisi olan annelerin çocuklarında gelişme geriliği nadir olarak bildirilmiştir. Fakat bu riskin genetik, sosyal, çevresel faktörler, epilepsili anne veya antiepileptik tedavi faktörlerinin hangisinden kaynaklandığının kesin olarak saptanması mümkün değildir. SB onay tarihi 17.10.2007 4 Bu potansiyel risklerin yanısıra, antiepileptik tedavinin birden kesilmesi nöbetlerin şiddetlenmesine yol açabileceğinden dikkatlice değerlendirilmelidir. Çünkü bu durum anne ve fetus üzerinde ciddi sonuçlara yol açabilir. Sodyum valproat ile ilgili risk: Sodyum valproat daha çok doğum öncesi teşhis edilebilen miyelomeningosel, spina bifida gibi nöral tüp defekti şeklinde malformasyonları indükler. Bu etkinin görülme sıklığı tahminen %1-2’dir. Az sayıda fasiyel dismorfi ve ekstremite anomalileri bildirilmiştir. Bu etkilerin görülme sıklığı henüz kesin olarak saptanmamıştır. Yukarıdaki veriler ışığında: - Sodyum valproat ile tedavi edilen epileptik kadınlarda, hamile kalmamayı önermek gerekçelendirilebilir değildir. - Eğer hasta gebe kalmak istiyorsa bu, antiepileptik tedaviyi gerektiren endikasyonun gözden geçirilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir Eğer uygun bulunursa, nöral tüp defekti riskini azaltmak amacı ile folat takviyesine hamilelikten önce başlanmalıdır. - Hamilelik esnasında, Depakin ile effektif antiepileptik tedavinin kesilmesi tavsiye edilmez; minimum etkili günlük doz ile monoterapi tercih edilmelidir. Uygulanacak dozun gün içine yayılması veya uzun etkili tablet formu tercih edilmelidir. Hasta antenatal dönemde özel kontrol altında tutularak nöral tüp defekti veya diğer bir malformasyon oluşursa vaktinde saptanmalıdır. Yeni doğandaki riskler: Antiepileptik ilaçlar yeni doğanlarda hemorajik sendroma neden olabilir. Bu hemorajik sendrom hipofibrinojenemi ile ilişkilidir; fatal olabilen afibrinojenemi de bildirilmiştir. Bu hipofibrinojenemi muhtemelen koagülasyon faktörlerinin azalmasıyla ilgilidir. Bununla birlikte, bu sendrom fenobarbital ve enzim indüksiyonu yapan diğer ajanlarla tetiklenen vitamin K faktörlerinin azalmasından ayırt edilmelidir. Depakin verilmeden önce annede, doğum öncesi trombosit sayımı, fibrinojen ve koagülasyon zamanı ölçümü (aPTT: Aktive Parsiyel Tromboplastin Zamanı) yapılmalıdır. Anneden elde edilen normal sonuçlar yeni doğanda hemostasis anormalliklerini ekarte etmez. Travmatik doğum kanama riskini artırır. Bundan dolayı yeni doğanda, trombosit sayımı, fibrinojen plazma düzeyi, koagülasyon testleri ve koagülasyon faktörleri tetkik edilmelidir. Laktasyonda: Anne sütündeki valproat miktarı düşük olup annenin serum düzeyinin %1 ile %10'u arasındadır. Bugüne kadar neonatal dönemde kontrol altında tutulmuş ve anne sütü ile beslenmiş çocuklarda klinik etkilere rastlanmamıştır. Araç ve Makina Kullanmaya Etkisi Hastalar özellikle antikonvülzan politerapi veya benzodiazepinlerle birlikte kullanım halinde uyku riskine karşı uyarılmalıdır (bkz. İlaç Etkileşimleri) SB onay tarihi 17.10.2007 5 YAN ETKİLER/ADVERS ETKİLER - Konjenital ve ailesel/genetik bozukluklar: Bkz. “Gebelik”. - Karaciğer ve safra kesesi ile ilgili bozukluklar: Nadiren karaciğer disfonksiyonu vakaları (bkz. “Uyarılar”). - Gastrointestinal bozukluklar: Depakin intravenöz kullanıldığında, enjeksiyondan birkaç dakika sonra bulantı ve baş dönmesi oluşabilir, birkaç dakika içinde kendiliğinden yok olur. Bazı hastalarda tedavinin ilk günlerinde sıklıkla sindirim sistemine ait yan etkiler (bulantı, mide ağrısı, diyare) görülebilir, bunlar çoğunlukla tedaviyi durdurmaya gerek kalmadan bir kaç gün içinde kendiliğinden ortadan kalkar. Bazen letal olabilen, tedavinin kesilmesine ihtiyaç duyulabilecek çok seyrek pankreatit vakaları bildirilmiştir (bkz. “Uyarılar/Önlemler”). - Santral Sinir Sistemi ile ilgili bozukluklar: Konfüzyon; tedavi sırasında ender olarak stupor veya bazen geçici komaya (ensefalopati) kadar gidebilen letarji, tek başına veya konvülziyonlarda paradoksal artışla birlikte görülmüştür ve tedavi durdurulduğunda veya doz azaltıldığında, azalmıştır. Bu etkiler genellikle birden fazla ilaçla tedavi sırasında (özellikle fenobarbital) ve valproat dozu birden artırıldığında ortaya çıkar. Geri dönüşümlü beyin atrofisi ile birlikte geri dönüşümlü demans çok nadir olarak bildirilmiştir. Sinsi ve yavaş başlangıçlı tedavinin kesilmesini takiben birkaç hafta ya da birkaç ay içinde geriye dönebilen kognitif bozukluklar (demansın tüm klinik özelliklerini gösterebilen) çok nadir olarak bildirilmiştir. İzole geri dönüşümlü parkinsonizm nadir olarak bildirilmiştir. Geçici ve (veya) doz ile ilgili postural tremor/dinlenme halinde ince tremor, uyku hali ve uyuşukluk sıklıkla bildirilmiştir. Sıklıkla karaciğer fonksiyon testlerinde değişikliğe neden olmayan özellikle birden fazla ilaç ile tedavi esnasında izole ve orta derecede hiperamonyemi ortaya çıkabilmektedir. Bu durum tedavinin kesilmesini gerektirmez. Nörolojik semptomların eşlik ettiği hiperamonyemi (komaya kadar giden) de bildirilmiştir. Bu vakalarda daha ileri tetkiklere başvurulmalıdır (bkz. “Önlemler”). - Kan ve lenf sistem bozuklukları: Genelde sistematik olarak farkedilen ve klinik belirti vermeyen, doza bağlı trombositopeni vakaları bildirilmiştir. Trombositopeninin asemptomatik olması durumunda, eğer trombosit miktarı uygun ve epileptik hastalığın kontrolü mümkünse, yalnızca sodyum valproat pozolojisinin azaltılmasıyla, genellikle bu trombositopeninin düzelmesi sağlanabilir. Özellikle yüksek dozlarda ve genellikle ilgili klinik belirtilerin görülmediği; fibrinojende izole azalma veya kanama zamanında uzama (sodyum valproatın trombosit agregasyonunun ikinci fazı üzerinde inhibitör etkisi vardır) bildirilmiştir (bkz. “Gebelik”). Daha nadir olarak anemi, makrositemi ve lökopeni vakalarına, istisnai olarak da pansitopeni vakalarına rastlandığı bildirilmiştir. - Deri ve subkütan doku bozuklukları: Valproat tedavisi sırasında ciltte ekzantematöz kızarıklık gibi reaksiyonlar oluşabilir. Nadir durumlarda, Lyell’s sendromu, Stevens-Johnson sendromu ve eritema multiforme bildirilmiştir. Tekrarlayan enjeksiyonlarda lokalize doku nekrozu riski oluşabilir. Geçici ve/veya doza bağlı olarak saç dökülmesi sıklıkla bildirilmiştir. - Üreme ile ilgili bozukluklar: Amenore ve menstrüel düzensizlik bildirilmiştir. - Vasküler bozukluklar: Vaskülit görüldüğü bildirilmiştir. SB onay tarihi 17.10.2007 6 - İşitme bozuklukları: Geri dönüşümlü veya geri dönüşümsüz olabilen işitme kaybı nadiren bildirilmiştir; bununla beraber kesin bir neden sonuç ilişkisi henüz belirlenememiştir. - Böbrek ve idrar yolu bozuklukları: Valproat tedavisine bağlı geri dönüşümlü Fanconi sendromu birkaç vakada bildirilmiş; fakat etki mekanizması henüz belirlenememiştir. Böbreklerin etkilendiği vakalar nadir olarak bildirilmiştir. - İmmün sistem bozuklukları: Allerjik reaksiyonlar bildirilmiştir. - Genel bozukluklar ve kullanım yerindeki koşullar: Şiddetli olmayan periferal ödem çok nadir olarak gözlenmiştir. Kilo artışı görülebilir. Polikistik over sendromu için kilo artışı bir risk faktörü olarak dikkatlice izlenmelidir. - Teratojenik risk (bkz. “Uyarılar/Önlemler”; “Gebelik”). BEKLENMEYEN BİR ETKİ GÖRÜLDÜĞÜNDE DOKTORUNUZA BAŞVURUNUZ. İLAÇ ETKİLEŞMELERİ VE DİĞER ETKİLEŞMELER Kontrendike olan kombinasyonlar: - Meflokin: Valproik asit metabolizmasını artırır ve konvülzan etkisi vardır; bu nedenle kombine tedavide epileptik nöbetler görülebilir . Önerilmeyen kombinasyonlar: - Lamotrijin: Valproik asit ile lamotrijinin birlikte uygulanması şiddetli cilt reaksiyonlarının (Lyell sendromu) görülme riskini artırır. Valproat lamotrijinin metabolizmasını azaltır ve ortalama yarı ömrünü artırır; gerektiğinde dozlar (lamotrijin dozu azaltılarak) yeniden düzenlenmelidir. Eğer bu kombinasyonun kullanılması gerekli görülürse, yakın klinik takip yapılması gerekir. Kullanımda önlem alınmasını gerektiren kombinasyonlar: - Nöroleptikler, MAO inhibitörleri, antidepresanlar ve benzodiazepinler: Depakin, nöroleptiklerin, MAO inhibitörleri, antidepresanlar ve benzodiazepinler gibi diğer psikotropların etkisini potansiyalize edebilir. Bu nedenle klinik takip ve gerekiyorsa dozun ayarlanması önerilir. - İmipramin antidepresan ilaçlar: Jeneralize konvülziyon krizlerinin ortaya çıkma riski artar (antidepresan ilaç, epilepsi eşiğini düşürür). Klinik takip yapılması ve antidepresan tedavisinin ayarlanması gerekir. - Karbamazepin: Doz aşımı belirtileriyle birlikte karbamazepinin aktif metabolitinin plazma konsantrasyonları yükselir. Ayrıca, valproik asidin karaciğerde metabolize olma oranı karbamazepin tarafından artırıldığı için, plazma konsantrasyonları düşer . Valproat karbamazepinin toksik etkisini potansiyalize edebileceğinden, valproatla karbamazepinin kombine kullanımında klinik toksisite olabileceği bildirilmiştir. Kombine tedavinin özellikle başlangıç döneminde, gerekli görüldüğü taktirde, doz ayarlaması ile birlikte klinik takip önerilir. - Karbipenemler, monobaktamlar: Meropenem, panipenem, aztreonam, imipenem. Panipenem veya meropenem ile birlikte kullanıldığında bazen konvülziyon ile birlikte valproik asit kan düzeyinde azalış gözlenir. Eğer bu antibiyotikler kullanılırsa valproik asit kan düzeyinin yakın olarak izlenmesi tavsiye edilir. - Fenobarbital, primidon: Hepatik metabolizmanın inhibisyonu ile doz aşımı belirtileriyle birlikte, genellikle çocuklarda, fenobarbitalin ya da primidonun plazma SB onay tarihi 17.10.2007 7 konsantrasyonları yükselir. Ayrıca, valproik asidin karaciğerde metabolize olma oranı fenobarbital veya primidon tarafından artırıldığı için, plazma konsantrasyonları düşer. Kombine tedavinin ilk 15 günü boyunca klinik takip yapılmalı ve sedasyon belirtileri görülmeye başlayınca fenobarbital ya da primidon dozları hemen azaltılmalıdır; özellikle iki antikonvülzif ilacın plazma konsantrasyonları kontrol edilmelidir. - Fenitoin: Fenitoinin plazma konsantrasyonları değişir. Depakin fenitoinin total plazma konsantrasyonunu artırır. Bundan başka serbest fenitoin yoğunluğu artabilir, bu durumda doz aşımı belirtileri ortaya çıkabilir (valproik asit plazma proteinlerine bağlanma noktalarında fenitoinin yerini alır ve karaciğerde parçalanmasını yavaşlatır). Fenitoin plazma düzeyleri saptanırken serbest formu dikkate alınmalıdır. Ayrıca, valproik asidin karaciğerde metabolize olma oranı fenitoin tarafından artırıldığı için, plazma konsantrasyonlarının düşme riski artar. Klinik takip yapılmalı, her iki antiepileptik ilacın plazma dozajları ve pozolojileri ayarlanmalıdır. - Topiramat: Valproik asit topiramat ile kombine kullanıldığında, genellikle valproik asidin neden olduğu düşünülen hiperamoniyemi ya da ensefalopatinin görülme riski artar. Klinik ve biyolojik takip (tedavinin başlangıcında ve bu semptomları düşündürecek durumlarda) yapılmalıdır. - Zidovudin: Valproat zidovudin plazma konsantrasyonunu artırarak, zidovudinin toksisitesini artırabilir. Diğer ilaçların valproat üzerindeki etkisi: - Enzim indükleyici etkisi olan antiepileptikler (fenitoin, fenobarbital, karbamazepin) valproatın serum yoğunluklarını azaltır. Kombine tedavide dozlar kan düzeylerine göre ayarlanmalıdır. Öte yandan, felbamat ile valproatın kombine kullanımı, valproat serum konsantrasyonunu artırabilir. Valproat dozu izlenmelidir. - Valproatla birlikte proteinlere yüksek oranda bağlanan ajanlar (asetilsalisilik asit) kullanıldığında, serumdaki serbest valproat düzeyi artabilir. - Vitamin K’ya bağlı antikoagülan faktörle birlikte kullanılması halinde protrombin düzeyi yakın takip edilmelidir. - Valproatın serum düzeyleri, aynı zamanda simetidin veya eritromisin kullanılırsa artabilir (karaciğer metabolizması azaldığı için). Diğer etkileşmeler: Valproatın genelde enzim indükleyici etkisi yoktur; bu nedenle, hormonal kontraseptif kullanan kadınlarda östroprogestatiflerin etkisini azaltmaz. Antasitler, haloperidol, simetidin ve ranitidin gibi ilaçlarla klinik olarak önemli etkileşme gözlenmemiştir. Dikkate alınması gereken kombinasyonlar: Nimodipin (oral yoldan ve enjeksiyon yoluyla): nimodipinin plazma konsantrasyonlarının yükselmesiyle (metabolize olma oranı valproik asit tarafından azaltılır), hipotansif etkisi artar. KULLANIM ŞEKLİ VE DOZU Tek kullanımda (örneğin cerrahi öncesi): Son oral dozdan 4 - 6 saat sonra % 0.9’luk sodyum klorür çözeltisi içinde sodyum valproat intravenöz uygulanır. - ya da 24 saati geçen sürekli infüzyon şeklinde SB onay tarihi 17.10.2007 8 - ya da günde 4 kez birer saatlik perfüzyonlar şeklinde (ortalama doz 20 - 30 mg/kg/gün) Etkili plazma konsantrasyonuna hızla ulaşılması ve sürdürülmesi istenildiği durumlarda: 15 mg/kg dozda bolus tarzında 5 dakikadan uzun sürede i.v. enjeksiyon uygulanır. Daha sonra sürekli infüzyon şeklinde devam edilir; 1 mg/kg/saat akış hızıyla yavaşça artırılarak yaklaşık olarak 75 mg/l kan valproat konsantrasyonuna ulaşılır. Akış hızı klinik duruma göre düzenlenir. İnfüzyon kesilir kesilmez elimine edilen miktarın hemen yerine konulabilmesi için oral form ile tedaviye geçilir. Oral uygulama önceki dozla ya da doz değiştirerek yapılır. DOZ AŞIMI VE TEDAVİSİ Akut, ağır doz aşımının klinik belirtileri; müsküler hipotoni, hiporefleksi, miyozis, solunum fonksiyonlarının bozulmasının eşlik ettiği komadır. Ancak semptomlar değişiklik gösterebilir ve çok yüksek plazma düzeylerinde nöbetler bildirilmiştir. Az sayıda serebral ödeme bağlı intrakranial hipertansiyon vakası bildirilmiştir. Doz aşımının hastanedeki tedavisi: Etkili diürezin idamesi; kardiyak respiratuar fonksiyonlarının takibi. Çok nadir olarak renal diyaliz yapılabilir. Birkaç izole vakada naloksan başarıyla kullanılmıştır. Ağır doz aşımı fatal olabilir, ancak genellikle müdahaleden başarılı sonuç alınır. SAKLAMA KOŞULLARI Oda sıcaklığında (25°C'nin altında) saklayınız. Rekonstitüe edilen çözelti 25°C’de 24 saat saklanabilir. ÇOCUKLARIN GÖREMEYECEĞİ AMBALAJINDA SAKLAYINIZ. VE ERİŞEMEYECEĞİ TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ VE AMBALAJ MUHTEVASI Liyofilize toz içeren 4 flakon ve Enjeksiyonluk su içeren 4 ampul Piyasada mevcut diğer farmasötik dozaj şekilleri: Depakin 200 mg Enterik Kaplı Tablet Depakin 500 mg Enterik Kaplı Tablet Depakin Chrono BT 500 mg Uzun Etkili Film Tablet Depakin % 20 Oral Solüsyon SB onay tarihi 17.10.2007 9 YERLERDE VE Ruhsat sahibi ve ithal eden: Sanofi aventis İlaçları Ltd. Şti. No: 209 4.Levent / İSTANBUL Ruhsat tarih ve no: 16.10.2007 - 123/16 İmal yeri: GLAXO WELLCOME PRODUCTION Fransa Reçete ile satılır. Prospektüs onay tarihi: 17.10.2007 SB onay tarihi 17.10.2007 10