turizme açık yörelerde kurulan balık çiftlikleri`nin turizme verdiği

advertisement
TURİZME AÇIK YÖRELERDE KURULAN BALIK ÇİFTLİKLERİ’NİN
TURİZME VERDİĞİ ZARAR HAKKINDA RAPOR
AR & GE Departmanı, Eylül 2001
Balık Çiftlikleri İle İlgili Sayısal Göstergeler
1999 yılı sonu itibarı ile Türkiye’de ağ kafeslerde deniz balığı yetiştiren 324 adet çiftlik
bulunuyor.
Bu çifliklerin (Çoğunluğu Bodrum’da olmak üzere) 176’sı Muğla ilinde bulunuyor.
Yıllık üretimi 13 bin ton civarında olan 1999 yılında yaklaşık 179 Trilyon TL’si
boyutlarında bir ekonomik değer ifade etmektedir. (1999 ortalama döviz kuru ile
yaklaşık 425 milyon dolar)
Bu sektör 1999 yılında yaklaşık 38 milyon dolarlık dış satım yapmış bulunuyor.
Kanunda Turizm Bakanlığı’nın Görüşünün Alınması Gerekmiyor!
Balık çifliklerinin kurulabilmesine ilişkin yasa 22 Mart 1971 tarihli ve 1380 Sayılı Su
Ürünleri Kanunu’dur.
Bu kanuna göre deniz ve iç sularda yapılacak su ürünleri üretme havuzları
kurulmadan önce Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı’na müraacat edilmesi ve
Bakanlığın mütalaasına dayalı olarak ilgili mercilerden izin alınması gerekiyor.
Öte yandan 2886 sayılı yasaya göre deniz yüzeyinin kiralanmasında sözleşmede
taraflardan birisi üretici diğeri ise Maliye Bakanlığı’dır.
Ancak, aynı kanunda “...bu gibi üretme havuzlarının tesisine izin verilmeden önce,
seyrüsefer bakımından bir engel teşkil edip etmedikleri hususunda Ulaştırma
Bakanlığı’nın mütalaası alınır...” denmektedir.
Görüldüğü gibi, denizlerdeki balık üretim çifliklerinin açılması bu günkü Tarım ve Köy
İşleri Bakanlığı’nın uktesinde olup Bakanlık yasa gereği Turizm Bakanlığı’nın
görüşlerine başvurmak zorunda değildir.
Bizce konunun mevzuat açısından en önemli noktalarından birisi de budur. Çünkü,
balık üretim çiftliklerinin çoğu üretim teknikleri gereği turizm için en değerli koylarda
faaliyet yürütmekte ve turizme bir çok bakımdan olumsuz etkileri olmaktadır.
Balık çiftliklerindeki üretimde turizmin duyarlıkları her zaman ön plana çıkarılmalı ve
ülkemize bu gün 9 milyar dolar döviz getiren ve 800 bin kişinin istihdam edildiği bir
endüstri ile 30 milyon dolar ve 25 kişilik istihdam yaratan bir sektör arasında öncelik
hakkının turizme kazandırılacak şekilde mevzuat düzenlenmelidir.
Bu nedenle de balık çifliklerinin turizm bölgelerimizde kurulması için Turizm
Bakanlığı’nın da onayının ya da en azından olumlu görüşünün alınması şart
koşulmalıdır.
TÜRSAB Ar-Ge Departmanı, Mart 2004
1994 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nca Muğla’da 52 adet deniz ürünleri
yetiştiriciliğine uygun muhtemel alanının çevre düzeni planları yapılmış ve Turizm
Bakanlığı, Denizcilik Müşteşarlığı, Kültür Bakanlığı ve Çevre Bakanlıklarının muhtelif
departmanlarının görüşüne sunulmuştur. Bu kurumların itirazları neticesinde bu
alanlardan sadece 25’ini Bayındırlık ve İskan Bakanlığı onaylanmıştır.
Bu gelişme Muğla ilindeki bir çok balık çiftliğinin plan dışında kalmasına neden olmuş
ve Muğla Valiliği’de bunun üzerine bu çiftlikleri kapatmak üzere harekete geçmiştir.
Balık Çiftlikleri Çevreye Ve Turizme Zararlı Mı?
Bu soruyu İstanbul Üniversitesi T.C. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi
Yetiştiricilik Bölüm Başkanı: Prof.Dr. Metin TİMUR’a sorduk;
Balık çiftliklerinin çevreyi kirletici etkisinin olduğunu ancak bunun abartılmasının da
doğru olmadığını belirten Timur, bir balık çiftliğinin kurulabilmesi için 8 ayrı kurumun
müsaadesinin gerektiğini, her biri için ÇED raporu zorunluluğunun olduğunu söyledi.
Timur, balık çiftliklerinin çevreyi kirletici etkisinin minimal düzeyde tutulmasının
teknolojik ve bilimsel yöntemlerle mümkün olduğunu belirtiyor. Ekolojik dengenin
kendini temizleyebileceği ve kirliliği absorbe edebileceği düzeylerin bilimsel olarak
bilindiğini vurguluyor.
Timur, esas sorunun kaçak ve bilimsel yöntemler dışında çalışan çiftliklerden
kaynaklandığını belirtiyor. Timur’a göre de turizmin yoğun olarak kullandığı tekne
turlarının düzenlendiği yerlerde ve tesis yakınlarında bu çiftlikler olmamalı.
Timur, balık çiftliklerinin büyük bölümünde yem olarak kullanılan kimyasalların yanı
sıra, balıkların verimini artırıcı ve hastalıklara karşı da kullanılan antibiyotiklerin
kullanımının Türkiye’de de yaygın olduğunu, ancak çoğu çiftçinin bu ürünleri bilim
dışı yöntemlerle kullandığını belirtiyor.
Timur’a göre balık çiftliklerindeki üretimde antibiyotik kullanımının insan sağlığına
olumsuz etkisi yok, bununla beraber bu kullanım çevredeki diğer deniz canlılarının
bağışıklık sistemine zarar verebilir.
Üretimin mümkün olduğu kadar deniz akıntılarına kapalı koylardan uzak tutulmasının
da denizin kirlilği absorbe edebilme bakımından olumlu sonuçlar vereceğini
kaydeden Prof. Dr. Metin Timur, açık denizlerde kurulacak balık çiftliklerinin
maliyetlerinin daha yüksek olması nedeni ile üreticilerin kooperatifleşme ya da ortak
girişimlerle daha büyük ölçekli üretime giderek optimum maliyet sağlayabileceğini
söylüyor.
Balık üretimi ile ilgili mevzuatın ve kuruluşların da yetersiz olduğuna dikkat çeken
Timur, “1970 yılında sayısı 10’u bulmayan üretme çiftlikleri döneminde Su Ürünleri
Genel Müdürlüğü varken, bu gün 4000’e yakın çiftlik olduğu halde bu alandan
sorumlu departmanın daire başkanlığı seviyesinde bile olmaması şaşırtıcı” dedi.
TÜRSAB Ar-Ge Departmanı, Mart 2004
Timur, 1380 Sayılı yasanın 1971 yılında çıkarıldığını ve günün koşullarına göre
yenilenmesi gereğini de sözlerine ekledi.
Dünya’nın Bir Çok Bölgesinde Benzer Sorunlar Yaşanıyor
Yaptığımız paralel bir araştırmada da balık üretim çiftliklerinin (İngilizce ifadesi ile
aquaculture) dünyanın bir çok bölgesinde hatta KANADA, ABD ve ASYA/PASİFİK
ülkelerinde kanıtlanmış çevre sorunlarına yol açtığını gördük.
Özellikle Asya/Pasifik’in üçüncü dünya ülkelerindeki karides çiftlikleri bu zararın en
çarpıcı örneklerini veriyor. Yine Uluslararası çevre kuruluşlarının raporlarına göre
ABD ve Kanada’daki somon üretim çiftliklerinde de ağır çevresel sorunlar yaşanıyor.
Bu sorunlar aslında temel olarak belli bir bölgede belli bir tür balık ya da deniz
mahsülünün çok yoğun bir şekilde yetiştirilmesinden kaynaklanan sorunlar. Öncelikle
verilen yemlerinin yüzde 80 gibi bir bölümü balıklarca tüketilmiyor. Çeşitli kimyasallar
da içeren bu yemler ile birlikte balıkların dışkıları da deniz dibinde birikerek zamanla
deniz dibindeki bitki örtüsünü yok ediyor.
Bu gelişme o yörede bu bitkileri yumurtlama alanı olarak kullanan diğer canlıların
bölgedeki varlığını tehdit ediyor.
Yine bu birikimler yavaş yavaş denizde diğer canlılar için toksik özellikler içeren bir
çok kimyasal maddenin oluşuma ve birikimine, oksijenin de azalmasına yol açıyor.
Bu maddeler arasında nitrat ve nitrogen gibi maddeler de bulunuyor. Bu toksik
maddelerin zamanla insan sağlığını bile tehdit etmesi olasılık dahilinde.
Balık çiftliklerinin çevreye olumsuz etkilerinin ilginç bir göstergesini Sahil Güvenlik
Komutanlığı’nın 2000 yılı faaliyet raporunun satır aralarında görebiliyoruz.
TSK Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın 2000 yılı faaliyet raporuna göre 209 adet balık
çifliği denetlenmiş ve 124 adedi çevre kirliliğine sebebiyet ve ruhsatsız çalışma
suçlarından dolayı savcılığa sevk edilmiş.
Görüldüğü gibi, Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından, neredeyse resmi çiftlik
sayısının yarısına yakınına varan bir sayıda balık çiftliği hakkında sadece 2000
yılında yapılan denetlemelerde çevreyi kirlettiği veya ruhsatsız işletildiği için savcılığa
suç duyurusunda bulunulmuştur.
Özellikle Ege ve Akdeniz kıyılarında son yıllarda hızla gelişen balık çiftliklerinin
çevresel etkilerinin turizme olası olumsuz etkileri 1996 yılında İzmir Milletvekili Atilla
Mutman ve 21 milletvekili arkadaşının Meclis araştırması istemi ile verdiği önergede
gayet net bir şekilde özetleniyor.
Bu önerge şöyle gelişiyor;
“Son yıllarda, özellikle Ege kıyılarında, çok sayıda ve büyük kısmı ruhsatsız olan
balık çiftlikleri kurulmaktadır.
“Binlerce yıllık tarihin yattığı doğa harikası bu koylar, çoğunlukla izinsiz balık
çiftliklerine dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır.
TÜRSAB Ar-Ge Departmanı, Mart 2004
“Unutulmamalıdır ki, doğal, tarihî ve kültürel değerlerimizin korunması, turizm
politikamızın ana hedeflerinden biridir.
“Turizm Bakanlığı, doğal bir kaynak olarak gördüğü kıyıların korunması ve akılcı
kullanımı için yasal ve idarî düzenlemeleri gerekli görmektedir.
“Maalesef, üç tarafı denizle çevrili ülkemizde, kirlenme ve bilgisizce avlanma gibi
sebeplerle balık nesli gün geçtikçe azalmaktadır.
“Kültür balıkçılığının önem kazanmasıyla, kıyılarımızda balık çiftlikleri, hızla,
kontrolsüz artış göstermiştir.
“Turizme zarar vermeme kaydıyla balık üretiminin artırılmasına ülke olarak çok
ihtiyacımız vardır; ancak, turizm potansiyelli Akdeniz ülkeleri, turizme açık yerlerde
balık çiftliklerine izin vermemektedir.
“Bilinmelidir ki, bilinçli turist, balık çiftliklerine yakın yerlerde denize girmeyi tercih
etmez.
“Yosunlaşmanın ve deniz kirlenmesinin varlığı, zamanla ekolojik dengeyi de
bozacaktır. Ayrıca, balık çiftliklerinin sınırını çizen varil ve şamandıralarla koy
kapatılarak, yat ve teknelerin ve turistlerin girmeleri engellenecektir. Balık çiftliklerinin
çalışanlarının kaldığı barakaların kıyılarımızın görüntüsünü bozması söz konusudur.
“Bunlardan daha önemlisi, balık çiftlikleri adı altında kıyıların yağmalanmasının
sonunun gelmeyeceğidir. Yat turizmini teşvik için yeni marinalar açılırken, aynı
koylarda balık çiftliği açmaya izin vermek, belirgin bir çelişkidir.
“Bu önemli konuda, Turizm Bakanlığının görev ve sorumluluğu ile Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının görev ve sorumluluğunun sınırını çizmek zorunludur. Bu iki bakanlığın
arasında, bu konuda ciddî bir koordinasyon olduğu söylenemez. Bu yaşanan
boşluktan, bazı valilerimiz, çiftlikleri belli merkezlerde toplama gibi girişimlerde
bulunmaktadırlar.
“Tarım ve Köyişleri Bakanlığından, kültür balıkçılığının yapıldığı koylardan alınmış su
numunelerinde kirlenme fazla bir ölçüde görülmemesine rağmen, hızla çoğalma
kirlenme oranını artırabilecektir.
“Yukarıda izah ettiğim aksaklıklar ve yanlış gelişmeler göz önüne alınarak, plansız,
programsız, ruhsatlı ve ruhsatsız, sayıları hızla artan balık çiftliklerinin turizmimize
sekte vurması olasıdır.
“Bu sebeple, konunun enine boyuna tartışılması, gerekli önlemlerin alınması,
gerekirse yasal ve idarî boyutta bakanlıkların görev ve sorumluluklarının tekrar
gözden geçirilmesi, sorunun çözümünü getirecek objektif yöntemlerin belirlenmesi ve
doğal, tarihî ve kültür değerlerimizin korunması çerçevesinde, ülkemizin uzun vade
çıkarını göz önüne alarak bir Meclis araştırması gereklidir.”
TÜRSAB Ar-Ge Departmanı, Mart 2004
Tarım Bakanlığı Çevreye Zararı Olmadığını İddia Ediyor
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı Balık çifliklerinin zararı olmadığını iddia ediyor.
TBMM’nin 20 Haziran 2000 tarihli 113. oturumunda Balık Üretim Çiftliklerinin durumu
hakkında gündem dışı yaptığı konuşmayı yanıtlayan Tarım ve Köyişleri Bakanı
Hüsnü Yusuf Gökalp’e göre “Henüz potansiyel geşimine ulaşmamış su ürüleri
yetiştiriciliğinin çevreye ve diğer kullanımlara etkisi yok denecek kadar azdır” (TBMM
tutanakları).
Gökalp, “Su kirliliğinin ölçüsü bizzat balığın kendisidir, Bir suda kirlilik varsa, önce,
orada yaşayanbalıklar etkilenmekte ve bakılar ölmektedir.” demektedir (TBMM
tutanakları) .
Oysa kuşkusuz balık ölümleri deniz kirlilğinin tek başına kriteri olamaz. Bu gün koli
basilinin olduğu bir çok bölgede denize girmek yasak olsa da balıklar koli basiline
rağmen yaşayabilmektedir.
Zira, yukarıda da bahsedilen 1994 yılında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’nca Muğla’da
52 adet deniz ürünleri yetiştiriciliğine uygun muhtemel alanının çevre düzeni
planlarından 27 tanesinin Turizm Bakanlığı, Denizcilik Müşteşarlığı, Kültür Bakanlığı
ve Çevre Bakanlıkları’nın görüşleri çerçevesinde Bayındırlık ve İskan Bakanlığı
tarafından onaylanmaması da bu tür çevresel etkilerin varlığının Devletin bir çok
resmi kurumu tarafından da onaylandığının en açık göstergesi durumundadır.
Ancak, Yine de Tarım ve Köy İşleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp bu kurumların
değerlendirmelerinin bilimsel olmadığını iddia etmekte ve diğer kurumlar bir yana
Çevre Bakanlığı gibi konunun uzmanı bir Bakanlığın itirazlarına bile itiraz ederek
onaylanmayan diğer 27 alanın planlarının da onaylanması gerektiği konusunda ısrar
etmektedir.
Gökalp “Turizm sektörü ve ikinci konut sahiplerinin şikâyetlerinde, bizce, bilimsel ve
doğru yönler oldukça azdır... Bakanlığımız, 1998 yılında planlarda revizyon talebinde
bulunarak, 27 adet alanın plana alınmasını teklif etmiştir; ancak, yine, anlamadığımız
bir nedenle; ama, tahmin ettiğimiz bazı sebeplerden dolayı, Turizm Bakanlığındaki
bazı yetkililer, yukarıda belirtilen aynı gerekçelerle -ki, bunların çoğu yersizdir- itiraz
ederek, teklif edilen bu alanlardan ancak 8 adedine planda yer verilerek, 30 Kasım
1998 tarihinde plan revize edilerek onaylanmıştır.” demektedir. (TBMM tutanakları
21. Dönem 2. Yasama yılı 113. Birleşim 20/Haziran/2000 Salı)
Sorun, özellikle de dalgalara ve denizlerdeki su akıntılarına açık olmayan bölgelerde
kurulması tercih edilen bu çiftliklerde balıkların sayıca çok yoğun olarak beslenmeleri
ve dışkılarının belli bir yoğunlukla bu koylarda kalmalarıdır.
Denizlerde kendi kendini temizleme sürecinin en az olduğu bu tür koylarda bu
kirliliğin zaman içinde birikim yapacağı açıkça görülebilmektedir.
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı ise çoğunluğu küçük boy aile işletmeleri olan bu
işletmelerin açık denizlerde deniz ürünü yetiştiriciliği yapacak teknolojileri satın
almalarının imkansızlığını ileri sürüyor.
TÜRSAB Ar-Ge Departmanı, Mart 2004
Oysa bizce, Bakanlık bu işletmelerin kooperatifler ya da benzeri ortak girişimler yolu
ile bir araya gelerek devletin de teşvik ve desteği ile büyük ölçekli çiftlikleri açık
denizlerde kurmalarını teşvik etmelidir.>>
TÜRSAB Ar-Ge Departmanı, Mart 2004
Download