Oryantalistik Hadis Ara*t*rmalar*n*n Tarihi ve Kültürel Arka

advertisement
Müslümanların Oryantalistleri
Eleştiren Çalışmaları
13. Ders
Tarihçe
• XIX ve XX. yüzyıllar Müslümanların siyasi olarak zayıfladıkları
yıllardı. Osmanlı İmparatorluğu sürekli toprak kaybederken
Hindistan İngilizler tarafından fiilen işgal altına alınmıştı.
• William Muir (ö. 1905) gibi oryantalistler, Hindistan’da uzun
süre kalarak İslam ve Müslüman toplum üzerinde araştırmalar
yaptı.
• Oryantalistler yayımladıkları eserlerde, çoğunlukla İslam’ın
kutsiyetini zedeleyecek iddialar ortaya atıyorlardı.
• Osmanlı Devleti’nde Lale Devri (1718-1807) süresince Batı’ya
yönelik yoğun bir ilgi başlamıştı.
• Avrupa’yı tanıyan elit kesim arasında Batılılaşma eğilimi
yaygınlaştı.
• Oryantalistlerin bazı kitapları Türkçeye çevrildi. Reinhart
Dozy’nin (ö. 1883) kitabı, Tarih-i İslamiyet Abdullah Cevdet
tarafından tercüme edildi. Onun üzerine birçok reddiyeler
yazıldı.
• Aynı şekilde Ernast Renan’ın (ö. 1892) İslam ve bilimin
birbirine tamamen zıt unsurlar olduğunu iddia eden
makalesine eleştiriler yazıldı. Namık Kemal’in (ö. 1888) Renan
Müdafaanamesi bunlardan birdir.
• Oryantalistlerle ilgili Türkiye’deki çalışmalar 1936 yılından
sonra, Milli Eğitim Bakanlığı’nın oryantalistlerin hazırladığı
Encyclopedia of Islam adlı ansiklopediyi Türkçeye çevrilmesiyle
çoğaldı. 1940’ta Eşref Edip, İzmirli İsmail Hakkı, Kamil Miras ve
Ömer Rıza Doğrul tarafından İslam Türk Ansiklopedisi ve İslam
Türk Ansiklopedisi Mecmuası çıkarılmaya başlandı.
Oryantalistlerin Hadis Alanındaki
İddialarına Karşı Eleştiri Yazan Bazı
Müslüman Araştırmacılar
• Mustafa Azami:
• Oryantalistlerin hadislerin geç dönemde ortaya çıktığı
iddialarına karşı İlk Devir Hadis Edebiyatı adlı kitabını yazmıştır.
Ayrıca Schacht’ın kitabına karşı On Schacht’s Origins adlı
kitabını yazmıştır.
• Hüseyin Akgün: Goldziher’in hadis anlayışını tanıtan ve
eleştiren, Goldziher ve Hadis kitabını yazmıştır.
• Mustafa Ertürk: Oryantalistik Hadis Araştırmaları isimli eseri ve
bu alanda çeşitli makaleleri bulunmaktadır.
• Fatma Kızıl: Oryantalistlerin çeşitli iddialarına karşı yazdığı
birçok makalesi bulunmaktadır.
• Salih Özer: Juynboll’un eserlerinin çevirilerini yapmış, onun
bazı görüşlerine eleştiren makaleler yazmıştır.
• Fuat Sezgin: Buhari’nin Kaynakları Hakkında Araştırmalar
kitabında, Buhari’nin sözlü kaynaklardan çok yazılı kaynaklara
dayandığı tezini savunmaktadır.
Müslümanlar oryantalistleri niçin
reddetmelidir? (Mustafa Azami: 2006)
•
Oryantalist çalışmaların
hareket noktası, Hz.
Muhammed'in bir sahtekâr
veya halüsinasyonlar gören
bir kişi olması gerektiğidir.
Bunun kitaplara, dergilere ve
ansiklopedilere yansıyan
neticesi de Müslümanların
on dört asırdan bu yana
kendi dinleri hakkında
gerçekleştirdikleri karşı
konulmaz çabanın
gölgesinde kalmaktır.
• Gerçekten de Urduca ve Türkçede yazılan İslâm ansiklopedileri
bile oryantalist emsallerine göre çok daha üstündür. Nihai
anlamda, Batılı ilim adamlarının kendi dinî ve tarihî
geçmişleriyle ilgili konuların aksine İslâm'la ilgili konuları ele
alırken aşikar hale gelen çifte standardın yoğunluğu endişe
vericidir.
• Bu nedenle, Müslümanlar açısından, inanan ve ibadetlerini ifa
eden bir başka Müslüman tarafından kaleme alınanlar, daha
sonra kıymetine göre takdir edilmek kaydıyla dikkate alınmayı
hak eder.
• Oryantalizmin kendi muhalif görüşlerini geliştirmek için
yaptıkları teşebbüsler ise bertaraf edilmelidir. Edward Said'in
oryantalizm ve hedefleri hakkındaki kanaati şu şekilde
özetlenebilir: Oryantalizm, Doğu hakkında söz söyleyerek,
onunla ilgili görüşleri onaylayarak, onu tanımlayarak, onu
eğiterek halletmeye ve üzerinde hakimiyet kurmaya yönelik
kolektif bir kurumdur.
• Bu duruş, şüphesiz bazılarının öfkesini artırır; yakınlarda
yayınlanan bir makalede Teitelbaum ile Litvak, Said'i
suçlayarak geçmişteki bilimsel çalışmalar etnik unsuru
merkeze alan ırkçı ve/veya İslâm karşıtı unsurlar içeriyor
olsalar bile Said'i bunların sonuçlarını abartarak neredeyse
evrensel hale getirmekle itham etmektedirler.
• Batı'da 1800 ile 1950 arasında Doğu hakkında kaleme alınan
60.000'den fazla kitap içerisinden sadece kendi görüşlerini
destekleyecek olan birkaç tanesini seçtiği için suçlu olduğunu
ilan ettiler. Bu tür eleştiriler hatalıdır, zira herhangi bir konuda
yazacak olan kişinin hayatı boyunca binlerce ciltlik referans
kitabını okuması beklenemez. Kişi sadece öncülük eden
çalışmaları alır ve onun üzerine hüküm bina eder. Etnik unsuru
merkeze alan veya İslâm karşıtı unsurlar ne olursa olsun,
bunlar geçmişe ait bir şey ifade etmemekte midir?
• İslâm araştırmaları üç aşamaya ayrılabilir
• i. Birinci aşama: İslâm'ın yükselişiyle başlayarak hicri on
üçüncü yüzyıla (M.S. 17-18. yüzyıla) kadar uzanan dönemde
bu yeni inanç hakkındaki Batılı araştırmaların ilk hedefi Nil'den
Dicle ve Fırat'a kadar uzanan bereketli hilal ile Kuzey Afrika ve
İspanya'da İslâm'ın hızla yayılışını engellemek için Hıristiyanlar
etrafında koruyucu bir duvar oluşturmaktı. Bu dönemin
meşhurları arasında Şamlı John (675-750), Kutsal Peter (10841156) ile Robert of Ketton'a ilaveten Martin Luther'i (14831546) de sayabiliriz. Luther'in en büyük korkularının altında
Türklerin Orta Avrupa'yı ele geçirmeleri yatıyordu ve bunun
ardından Hıristiyanların kitleler halinde Müslüman
olmalarından endişe ediyordu. Hem Türkleri (ve onların
Peygamberini) hem de Roma'daki Papa'yı Mesih'in başta gelen
iki düşmanı olarak ilan etmişti.
• ii. İkinci aşama: On sekizinci yüzyıldan itibaren siyasi talihin
değişmesi ve sömürgecilikteki ilerlemenin de sağladığı
destekle, bu ikinci aşamada savunmacı konumdan çıkılarak
saldırgan bir pozisyona geçildiğine şahit oluyoruz. Artık
Hıristiyanların kitleler halinde din değiştirmelerinden
korkulmaz oldu, aksine Müslümanların kitleler halinde din
değiştirmeleri veya en azından Allah'a inanmaktan kaynaklanan
onurun kırılması beklenir oldu. Said, Batı'ya göre Doğu'nun geri
kalışı tezlerinin kendilerini genellikle kolay bir şekilde on
dokuzuncu yüzyılın başlarındaki biyolojik eşitsizliği temel alan
fikirlerle ilişkilendirilebileceklerini kaydeder.
• Böylece emperyalizm meselesinin tamamı ileri ve geri (veya
tâbî) ırklar, kültürler ve toplumlar şeklindeki ikili tipolojiyi daha
da ilerletmiştir. Abraham Geigers (1833) Was hat Mohammed
aus den Judentum aufgenommen? (Muhammed, Yahudilikten
ne aldı?) adlı çalışmasıyla Kur'an üzerindeki gizli etkilerin
araştırılmasına yönelik bir başlangıç yaparak Kutsal Kitap'ı
İncil'in kötü bir taklidi olarak yaftalayan sayısız çalışmaya
öncülük etti ve onun taraftarları kendileri için hakikati bilme
konusunda son derece gözü kapalı davrandılar. Bu aşama
halen sürmektedir.
• iii. Üçüncü aşama: Yirminci yüzyılın ortalarında bir başka
faktör gün yüzüne çıktı: Filistinli sakinlerin yerlerinden
edilerek sürüler halinde göçmen kamplarına hapsedilmesi
suretiyle bir Yahudi ülkesinin oluşturulması. Sadece 150 yıl
öncesinde Almanya'da yaşayan Yahudiler hukuki olarak insan
bile sayılmıyorlar; kralın şahsî mülkü olarak varlıklarını
sürdürüyorlardı. Toprağa bağlı diğer köleler gibi izin almadan
bir şehirden diğerine gidemiyor, evlenemiyor veya birden fazla
çocuk sahibi olamıyorlardı.
• N.J.'deki Emanuel mabedinin hahamı olan ve Columbia
Üniversitesi'nde de tarih dersleri veren Prof. Dr. Hertzberg'e
göre: Yahudiler açısından modernite, şayet Avrupa'nın ortaçağ
geçmişi yok edilebilirse, bu durumda Yahudi olanlar ile Yahudi
olmayanların eşit bir zeminde her şeye yeniden
başlayabileceği düşüncesi ile başlar.
• Kendilerinin tamamıyla azad edilmelerini, gettodan çıkarak
Batı'ya dahil olmayı, tevârüs edilen ve Hıristiyanlıkla, onun
mitleriyle, sembolleriyle ve katedralleriyle yoğun bir şekilde
dopdolu olan Batı geleneğinin ortak kurucuları olmayı
istemişlerdi.
• Bu düşünce açık bir şekilde eski İsrail Başbakanı Şimon Peres
tarafından Sir David Frost'la yapılan bir mülakatta aktarılmıştı.
Onun ifadesine göre, Yahudi kitleler, birbirinden tamamen
farklı iki görüşe ulaşıncaya kadar Yahudi karşıtlığının esas
nedenlerine en azından iki yüzyıl boyunca sıkı sıkıya
sarılmışlardı. Bu neticelerden bir tanesi, 'dünya yanlış olduğu
için biz dünyayı değiştirmeliyiz' şeklindeydi. Diğeri ise biz
yanlışız, dolayısıyla kendimizi değiştirmemiz gerekir
düşüncesiydi. Yahudi halkı, örneğin komünist olarak dünyayı,
nefretin dünyasını değiştirdi. Başka insanlara karşı nefrete yol
açan ulusların olmadığı, sınıfların bulunmadığı, dinin yer
almadığı, lordları olmayan bir dünya inşa edelim.
• Avrupa'nın ortaçağ geçmişini etkisiz hale getirmek için çalışan ve bir
zamanlar kendi gettolarına mahkûm olan Yahudiler, artık tam
vatandaşlar haline geldiler ve seçkinler arasına katıldılar. 2.000 yıl
sonra İsa'nın kanından arındılar ve Yeni Ahit'in yeni çevirilerinde
Yahudileri olumsuz olarak tasvir eden ifadeler büyük bir özenle tadil
edildi veya asgariye indirildi. 2.000 yıl boyunca düşmanlık ve kuşku ile
bakıldıktan ve genel kültürel söylemin dışında bırakıldıktan sonra,
ikisinin de her zaman için bir ve aynı olduklarına delalet edecek
şekilde Yahudi-Hıristiyan medeniyeti kavramı doğdu.
• Fakat artık ortaçağ Avrupası'nın dramasında parmağı olmayan bir
başka halk için yeni gettolar oluşturuldu. Ve yeni Yahudi devleti,
Yahudileri sık sık uzlaşmaz bir kavim olarak tasvir eden Kur’an’ı
okuyan Müslüman kitleler tarafından kuşatıldı. Bütün bunlar aynen
Hıristiyanların geçmişi için yapıldığı gibi Müslüman varlığının da
acilen etkisiz hale getirilmesinin ve özellikle de İslâm kaynaklarında
Yahudilere karşı olan bütün referansların çıkarılmasının aciliyetini
tahrik etti.
• Batı'nın İslâm araştırmalarının ikinci safhası, yüzyıllardan bu yana
devam etmekle birlikte yavaş bir seyir izlemektedir. Zemindeki
başarıları tam anlamıyla net olmamıştır.
• Prof. Wansbrough'un öncülük ettiği Revizyonist ekol tamamıyla
farklı bir tarz benimseyerek ikinci safhada gözden kaçırılan maksada
uygunluğun peşine düşmektedir.
• Artık İncil'den parçalar aşıran bir adamın eseri olarak
değerlendirilmeyen Kur'an, şimdilerde muhtelif yüzyılları kapsayan
ve daha sonra geçmişteki hayali bir yer ve zamana yansıtılan toplu
bir çaba olarak gösterilmektedir.
• Dinin kaynakları hakkında İslâm kaynaklarının söz ettiğinden başka
bir şey bilinemez, bunlar ise tamamıyla uydurmadır.
• Müslümanlara ait olmayan kaynaklar da aynı şekilde bir İslâm tarihi
inşası için kullanılamaz.
• İkinci aşama kendisini bir yerden diğer yere meşakkatli bir şekilde
bir balyozla meşgul ederken, revizyonist ekol sadece bir buldozerle
binanın temelini hedefleyerek binanın tek seferde tamamen
yıkılmasını sağlamayı amaçlamaktadır.
Download