VİRÜS KONAK İLİŞKİLERİ

advertisement
VİRÜS-KONAK İLİŞKİLERİ
Prof.Dr.Ömer POYRAZ
VİRÜS-KONAK İLİŞKİLERİ
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Virüslerin yaşamlarını ve çoğalmalarını tek başlarına sürdürebilecekleri
metabolik aktiviteleri bulunmamaktadır.
Bu yüzden yaşamaları ve çoğalmaları için mutlak surette canlı hücrelere
ihtiyaçları bulunur.
Bu canlı hücreler insan, hayvan, bitki ve bakteri hücreleri olabilmektedir.
Konak hücre hangi hücre olursa olsun, virüslerin hücre içerisindeki
çoğalma mekanizmaları aynıdır.
Hücre dışındaki virüsler adeta cansız, inert partiküller halindedirler.
Virüs hücreyi enfekte ettiği zaman, yani hücre içerisine girdiği zaman bu
hücrenin bütün fonksiyonlarını kendi üremeleri lehinde kullanarak, adeta
hücreyi esir alırlar.
Enfekte hücre virüsün ihtiyacı olan her türlü maddeyi ve enerjiyi virüse
temin eder.
Bir virüsün konak hücreye girmesi ve hücre içinde çoğalması sonucunda,
kendine benzer oluşan yeni virüslere progeni adı verilir.
Bir konak hücreye bir virüs girdiği zaman, bu hücre içerisinde
replikasyon yoluyla yaklaşık 105-106 adet progeni oluşur.
Virüs-Konak Hücre İlişkileri
Virüs-konak hücre ilişkileri başlıca
2 grupta incelenir.
1 - Üretken İlişki (Produktif İlişki)
2 - Üretken Olmayan İlişki (Non produktif İlişki)
Üretken İlişki
• Üretken ilişkide virüs
konak hücreye girerek
kendine benzer yeni
virüsler (progeni) sentez
eder ve hücrede bazı
patolojik değişikliklere
(sitopatik etki) neden
olurlar.
• Bu ilişkiye permissive
ilişki adı da verilir.
• Konak hücreye ise
permissive hücre adı
verilir.
Üretken Olmayan İlişki
• Üretken olmayan ilişkide
progeni yapımı gerçekleşmez.
• Bazı hücrelerde virüsün
hücreye tutunması ve
adsorbsiyonu için gerekli
reseptörler yoksa virüs için
o hücre üretken değildir.
• Bu özelliğe non permissive
özellik adı da verilir.
• Bu tür hücreye ise non
permissive hücre denir
Abortif İlişki
• Bazı virüsler hücre içine girmelerine, hatta viral
nükleik asit ve protein sentezlemesine rağmen tüm
virüs partikülü (progeni) oluşamaz.
• Örneğin adenovirüsler maymun hücrelerini enfekte
eder, viral nükleik asit sentezi çekirdekte meydana
gelir.
• Sentez edilen mRNA'lar sitoplazmaya taşınarak viral
protein sentezini gerçekleştirir.
• Ancak viral proteinler tekrar çekirdeğe taşınıp tüm
virüs partikülü oluşmadığı için replikasyon
tamamlanamaz.
• Bu yüzden infeksiyoz progeni yapımı gerçekleşemez.
• Bu tür üretken olmayan ilişkiye ise abortif enfeksiyon
adı verilir.
Onkojenik Transformasyon
• Onkojenik yeteneği olan bazı DNA virüsleri in vitro
olarak hücre kültürlerinde onkojenik transformasyon
adı verilen bazı değişikliklere neden olurlar.
• Onkojenik transformasyonda virüs hücre içine girer.
• Viral DNA hücre kromozomuna entegre hale gelir ve
bazı erken viral genomlar kodlanır.
• Virüse özgül kodlanan iki antijen transforme
hücrelerde saptanır.
• Bunlardan birincisi genellikle hücre çekirdeğinde
lokalize olan Tümör antijeni (T antijeni) , diğeri de
hücre membranında yer alan tümöre özgül
transplantasyon antijenidir.
Transforme olan hücrelerde birtakım
yapısal değişiklikler ortaya çıkar.
1 - Transforme hücrelerde temas inhibisyonu
kaybolur. Buna bağlı olarak hücreler kalın
tabaka yapacak şekilde üst üste ürerler.
2 - Hücre morfolojisinde değişiklik oluşur.
Örneğin fibroblastik hücre transformasyona
uğrayınca epitelyal morfoloji kazanır.
3 - Transforme hücrelerin katı yüzeylere
tutunma yetenekleri azalır.
VİRAL REPLİKASYON
• Virüslerin hücre içinde oluşturduğu çoğalma
mekanizmasına replikasyon adı verilir.
• Replikasyon mekanizması DNA ve RNA
virüslerinde farklıdır.
• Aynı gruptaki değişik virüs cinsleri ve türleri
arasında da önemli farklılıklar bulunmaktadır.
• Burada ayrıntıya girilmeksizin DNA ve RNA
virüslerindeki replikasyon olayı genel olarak
verilmektedir.
Viral Replikasyon Aşamaları
1 – Adsorbsiyon
2 – Penetrasyon
3 – Kapsidin soyulması
4 – Biyosentez
5 – Olgun virüs partiküllerinin oluşumu
6 – Viral partiküllerin hücreden çıkışı
Adsorbsiyon
• Viral enfeksiyonlarda ilk basamak, virüsün hücre yüzeyindeki
virüse uygun reseptörlerle etkileşime girmesidir.
• Yani hücre yüzeyine tutunması ya da yapışması olayıdır.
• Hücre yüzeyindeki reseptör molekülleri farklı özelliktedirler.
• Bu yüzden her virüsün ilişkiye gireceği reseptörler farklı
moleküllerden oluşmaktadır.
• Hücre yüzeyinde virüse özgül reseptörlerin varlığı ya da yokluğu,
virüsün hücre tropizmini, yani hücrelere olan ilgisini
etkilemektedir.
• Bir hücre yüzeyinde o virüse uygun reseptör bulunmazsa, virüs bu
hücreyi enfekte edemez.
• Bu yüzden her virüs, her hücrede enfeksiyon yapamamaktadır.
• Örnek : Poliovirus'lar merkezi sinir sistemine yerleşerek çocuk
felci olarak adlandırılan hastalığı oluştururken, Rotavirus'lar
sindirim sistemine yerleşerek gastrointestinal hastalıklar
oluşturur.
Adsorbsiyon Mekanizmasının
Şematik Görünümü
Penetrasyon
• Hücre yüzeyine tutunan virüs
partiküllerinin hücreyi delerek, hücre
içine girdiği dönemdir.
• Penetrasyon aşaması farklı virüslerde
farklı şekillerde oluşmaktadır.
Zarfsız Virüslerde Penetrasyon
• Zarfsız virüsler hücre içerisine viropeksis adı
verilen fagositoza benzer bir mekanizmayla
girerler.
• Hücre yüzeyine tutunan virüs, hücre
membranının vakuol oluşturmasıyla hücre
içerisine doğru yutulurlar.
Zarflı Virüslerde Penetrasyon
• Zarflı virüsler hücre içerisine füzyon adı verilen
mekanizma ile girerler.
• Hücre yüzeyine adsorbe olan virüsün zarfı ile hücre
membranı arasında bir kaynaşma oluşur.
• Bu kaynaşma yerinde meydana gelen açıklıktan, virüsün
nukleokapsit kısmı zarf dışarıda kalacak şekilde direkt
olarak sitoplazmaya girer.
Bazı Virüslerde Penetrasyon
• Bazı virüsler hücre duvarına adsorbe olduktan
sonra, konak hücre enzimleri tarafından
kapsitleri yüzeyde parçalanır.
• Bu durumda serbest hale geçen viral nukleik
asit, direkt olarak sitoplazmaya geçer.
• Bazı virüsler ise doğrudan penetrasyon adı
verilen bir mekanizmayla, direkt olarak hücre
membranını delerek hücre içerisine girerler.
Kapsidin Soyulması
• Viral nükleik asit biyosentez yerine taşınmadan önce viral
genomun kapsid proteinlerinden arınması gerekir.
• Hücre içerisine giren virüsün kapsid kısmı hücre sitoplazması
içindeki proteolitik enzimler tarafından parçalanır.
• Virüs nukleik asidi sitoplazmada tamamen serbest hale geçer.
• Bu döneme eklips dönemi adı da verilir.
• Bu dönemde virüsün enfeksiyon yapma özelliği ortadan kalkar.
Biyosentez
Viral nukleik asit kapsit
kısmından ayrılıp serbest hale
geçtikten sonra biyosentez
dönemi başlar.
• Bu dönem virüs gruplarına,
cinslerine ve türlerine göre
önemli ayrılıklar gösterir.
• Viral ürünlerin sentezi ve
viral nükleik asit
replikasyonunun stratejisi ,
virüsün nükleik asit cinsine,
nükleik asit yapısına ve virion
içi enzim içeriğine bağlıdır.
•
Biyosentez
• Genellikle RNA virüsleri hücre sitoplazmasında, DNA
virüsleri ise hücre çekirdeğinde replike olmak üzere
organize olmuştur.
• Ancak RNA virüslerinden Orthomyxovirüsler, bazı
Paramyxoviruslar ve Retrovirusların replikasyonlarının
bir bölümü hücre çekirdeğinde gerçekleşir.
• DNA virüslerinde poxvirus grubu dışındaki bütün
virüsler hücre çekirdeğinde replike olurlar.
• Poxviruslar ise virion içi enzim içermeleri ve sentez
ettikleri replikatif enzimler nedeniyle sitoplazmada
replike olurlar.
• DNA virüslerinin hücre çekirdeğinde replike
olmalarının nedeni viral DNA'nın kalıp olarak kullanılıp,
erken mRNA sentezi için hücresel DNA'ya bağımlı
RNA polimerazı kullanmalarıdır.
Biyosentez Aşamaları
• Biyosentez aşamasında değişik
yapıtaşları sentezlenmektedir. Bu
yapıtaşları şunlardır
•
•
•
•
•
Erken mRNA sentezi
Erken protein sentezi
Geç mRNA sentezi
Geç protein sentezi
Viral nükleik asit sentezi
Erken mRNA Sentezi
• Viral replikasyon sırasında nükleik asit
sentezi başlamadan önce sentez edilen
bütün mRNA'lar erken mRNA olarak
adlandırılırlar.
Erken Protein Sentezi
• Viral replikasyon sırasında nükleik asit
sentezi başlamadan önce sentez edilen
proteinler erken protein olarak
adlandırılır.
• Erken proteinler genellikle virüsün
yapısına girmeyen, viral nükleik asit
sentezinde rol oynayan proteinlerdir.
Geç mRNA Sentezi
• Viral nükleik asit sentezi başladıktan
sonra sentez edilen bütün mRNA 'lar
geç mRNA olarak adlandırılır.
Geç Protein Sentezi
• Viral nükleik asit sentezi başladıktan
sonra sentez edilen bütün proteinler geç
protein olarak adlandırılır.
• Geç proteinler virionun yapısına giren
proteinlerdir.
Viral Nükleik Asit Sentezi
• DNA ve RNA virüslerinin nükleik asit
transkripsiyonu ve replikasyonu,
virüslerin genom yapısı, gen
transkripsiyon şekli ve virion enzimi
içeriğine göre farklılıklar gösterir.
• Viral nükleik asit sentezi iki grup altında
incelenir.
1 – DNA virüslerinde biyosentez
2 – RNA virüslerinde biyosentez
DNA Virüslerinde Biyosentez
• DNA virüslerinde biyosentez iki grup
altında incelenir
1 – Hücre nukleusunda çoğalma
2 – Sitoplazmada çoğalma
Hücre Nukleusunda Çoğalma
• Sitoplazmada serbest hale geçen viral nukleik asit
çekirdek içerisine yerleşir.
• Nukleusa yerleşen virüs konak hücrenin RNA
polimeraz enzimini kullanarak viral DNA kalıbının
mRNA kopyalarını oluşturur.
• Oluşan bu mRNA'lar sitoplazmaya geçerek viral
proteinlerin yapımını başlatır.
• Bu proteinler tekrar nukleusa girerek yeni mRNA'ların
yapımını uyarırlar.
• Bunu takiben viral DNA polimeraz enzimleri nukleusa
girerek viral DNA replikasyonunu başlatırlar.
• Oluşan bu yeni DNA'lar nükleotidler halinde
paketlenerek oluşan boş kapsidlerin içerisine
yerleşirler.
• Bu sayede viral partiküller meydana gelmiş olur.
Hücre Sitoplazmasında Çoğalma
•
•
•
•
•
Poxviruslar hücreye girdikten sonra önce vakuol
içerisine alınırlar. Bu vakuol içerisinde zarfları erir.
Kapsidlerinden de ayrılan virüsler sitoplazmada
serbest hale geçerler.
Bu virüsler diğer DNA virüslerinin aksine RNA
polimeraz enzimleri vardır.
Bu enzim aracılığı ile çoğalmanın erken döneminde viral
DNA'lar kopyalanır.
Ayrıca oluşan mRNA aracılığı ile DNA kopyalanmasında
rol oynayan enzimler ve viral proteinlerin sentezi
gerçekleşir.
Geç dönemde oluşan yeni genomlar viral proteinlerle
birleşerek yeni viryonları oluşturur.
RNA Virüslerinde Biyosentez
•
RNA virüslerinde ise nukleik asit replikasyonu
tamamen sitoplazma içinde meydana gelir.
• Virüs nukleik asidi sitoplazma içinde bir taraftan
kendi kopyasını çıkarırken, diğer taraftan virüsün yapı
taşlarını oluşturmak üzere hücrenin tüm faaliyetlerini
durdurup, nukleik asit ve virüs komponentleri
sentezini başlatır.
• RNA virüslerinde biyosentez aşaması 3 grup altında
incelenir
• Pozitif polariteli virüslerde biyosentez
• Negatif polariteli virüslerde biyosentez
• Retrovirüslerde biyosentez
Pozitif Polariteli RNA Virüslerinde
Biyosentez
• Sitoplazmada serbest hale gelen viral RNA ilk
basamakta mRNA görevi yaparak sitoplazmadaki
ribozomlara bağlanır.
• Ribozomlar tarafından okunan bu RNA büyük bir
polipeptid haline dönüşür.
• Bunun ardından daha küçük protein parçacıklarına
ayrışır.
• Bu proteinlerden birisi RNA'ya bağımlı RNA polimeraz
olup viral RNA'nın replikasyonunda rol oynar.
• Oluşan bu viral RNA'lar yeterli düzeye ulaşınca boş
kapsidlerin içerisine girerek tam viriyonları
oluştururlar.
Negatif Polariteli RNA Virüslerinde
Biyosentez
• Negatif polariteli virüslerin RNA'ları
tek başlarına enfektif değildirler.
• Bunlar konak hücre içinde mRNA
görevini yapamazlar.
• Taşıdıkları RNA polimeraz enzimleri
aracılığı ile negatif polariteli RNA'nın
pozitif kopyasını oluşturur.
• Oluşan bu pozitif RNA'lar mRNA görevi
yaparak viral replikasyonu başlatır.
Retrovirüslerde Biyosentez
• Bu virüslerde diğer RNA virüslerinde bulunmayan
RNA'ya bağımlı DNA polimeraz enzimi içerirler.
• Bu enzime aynı zamanda revers transkriptaz enzimi
adı verilir.
• Bu enzim sayesinde hücre içerisinde serbest hale
geçen virüsün RNA'sının DNA kopyası çıkarılır.
• Oluşan bu DNA konak hücre nükleusuna taşınarak
konağın DNA'sı içerisine entegre olur.
• Daha sonra bu DNA'nın transkripsiyonu ile hem viral
proteinleri kodlayacak olan mRNA'lar, hem de yeni
viryonları oluşturacak olan genomik RNA'lar
sentezlenir.
Olgun Virüs Partiküllerinin
Oluşması
• Hücre içerisinde ayrı ayrı oluşan viral yapıların
birleşerek, tam virüs partiküllerinin meydana
geldiği dönemdir.
• DNA virüslerinde sitoplazmada sentez edilen
viral kapsomerler nukleus içerisine taşınarak,
çekirdek içerisinde nukleokapsitler oluşur.
• RNA virüslerinde ise viral nukleokapsitlerin
oluşumu tamamen sitoplazma içerisinde
gerçekleşir.
• Olgunlaşma sırasında önce kapsomerler
birleşerek içi boş kapsitler meydana gelir.
• Daha sonra replike olan viral nukleik asitler bu
boş kapsitler içerisine girerek tam bir
nukleokapsit oluşumunu sağlarlar.
Olgunlaşan Viral Partiküllerin
Hücreden Çıkışı
• Hücre içerisinde olgunlaşan, yani
nukleokapsit haline gelen virüs
partikülleri, hücre içerisinde belirli bir
sayıya ulaştığında hücreden çıkmaya
başlarlar.
• Virüslerin içinde bulundukları hücreden
dışarıya çıkmaları iki grup alytında
incelenir.
• Zarflı virüslerin hücreden çıkışı
• Zarfsız virüslerin hücreden çıkışı
Zarfsız Virüslerin Hücreden Çıkışı
• Hücre içerisinde bol
miktarda üremeye
bağlı olarak, virüsler
hücre çeperine baskı
yapıp çeperi eriterek
veya parçalayarak
hücre dışına çıkarlar.
Zarflı Virüslerin Hücreden Çıkışı
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Zarflı virüsler ise tomurcuklanma ile, içinde bulundukları hücreden
ayrılırlar.
Sitoplazmada olgunlaşan virüs partikülleri hücre membranından zarflanıp
dışarıya doğru tomurcuklanarak hücre dışına atılırlar.
Hücre membranı virüsün dışarı çıkacağı bölgede yapısal değişikliğe
uğrarlar.
Bu bölgede viral nukleokapsit membran yüzeyini gittikçe artan bir
şekilde kabarıklaştırır.
Daha sonra stoplazmik membran virüs yüzeyine adeta sarılır.
Bu şekilde virüs zarflı hale geldikten sonra tomurcuklanan kısım
hücreden koparak ayrılır.
Nukleusta olgunlaşan zarflı virüs partikülleri ise nukleus membranından
tomurcuklanmak suretiyle zarflı virüs haline dönüşürler.
Zarflı hale gelen virüsler sitoplazmada birikmeye başlarlar.
Sitoplazmada biriken zarflı virüsler ise enfekte hücre membranına baskı
yaparak, membranın parçalanması ve hücrenin otoliz olması ile hücreden
atılırlar.
Zarflı Virüslerin Hücreden Çıkışı
Viral Replikasyonun Genel Şeması
Virüslerde Enfeksiyon Döngüsü
Viral Üreme Aşamaları
• Viral üreme aşamalarının saptanmasında hücre
kültürlerinden yararlanılır.
• Hücre kültürlerine sayılı miktarda virüs ekimi yapılarak
virüs üremesinin durumu aşama aşama gözlenebilir.
• Hücre sayısı bilinen hücre kültürü üzerine, yine sayısı
bilinen virüs ekilir.
• Genellikle hücre sayısının 10 katı kadar virüs ekilir.
• Enfeksiyonun belirli dönemlerinde hem hücre içi, hem de
hücre dışı enfeksiyoz virüs ölçümü yapılır.
• Virüs ekiminden bir süre sonra adsorbe olmayan virüsler
, hücrelerin yıkanması suretiyle ortamdan uzaklaştırılır.
Viral Üreme Aşamaları
• İnfeksiyondan kısa süre sonra hücreleri infekte eden
virüs adedinden daha az virüs saptanır.
• Çünkü adsorbe ve penetre olan virüsün kapsidi ve zarfı
soyularak enfeksiyoz olmayan bir nitelik kazanmıştır.
• Bu yüzden başlangıçta bir süre hücre kültüründe sabit
miktarda çok az virüs saptanır.
• Bu suskun döneme eklips dönemi adı verilir.
• Eklips dönemi hücre içinde ilk virüs saptanması ile son
bulur.
• Enfeksiyonun başlangıcından, ilk hücre dışı virüsün
saptanmasına kadar geçen döneme latent dönem adı
verilir.
• Latent dönem sonunda viral sentez tamamlanmış ve
ortama virüs salınımı başlamış olur.
Viral Üreme Aşamaları
• Eklips ve latent dönemleri her virüs için
farklıdır.
• Genellikle küçük RNA virüsleri için bu
dönemler 3-5 saat gibi kısa sürelidir.
• DNA virüslerinin replikasyonunun daha
karmaşık olması nedeniyle eklips ve latent
dönemi daha uzun olup yaklaşık 7-12 saattir.
• Bazı onkojenik virüsler ise üredikkleri
hücrelerde daha uzun eklips ve latent dönem
gösterirler.
Virüslerin Hücre Kültürlerinde
Oluşturduğu Patolojik Değişiklikler
1 – Sitopatik etki oluşumu
2 – İnklüzyon cisimciği oluşumu
Sitopatik Etki Oluşumu
• Virüslerin hücre kültürlerinde üremeleri sonucunda hücrelerde
oluşturdukları patolojik değişikliklere sitopatik etki adı verilir.
• Kısaca CPE olarak gösterilir.
• Hücrelerde meydana gelen CPE çeşitli faktörlere bağlı olarak
gelişir.
• Bunlar hücre metabolizmasının yavaşlaması, virüsün hücrede
çoğalması veya viral ürünlerin toksik etkilerine bağlı olarak
gelişir.
• Litik virüsler içinde üredikleri hücreleri öldürürler.
• Virüs ile enfekte olan hücrelerde virüs üremesine bağlı olarak
hücrelerin morfolojik yapılarının bozulması, balonlaşması,
bulundukları yüzeyden hücre kültürü sıvısına dökülmesi,
nekrozlaşması ve erimesi gibi görüntülere sitopatik etki adı
verilir.
• Bu etkiyi oluşturan virüse de sitopatojenik virüs adıverilir.
• Sitopatik etki ışık mikroskounda gözlemlenebilir.
• Sitopatik etkinin tabiatı ve gelişim hızı bu işi gerçekleştiren
virüse özgüldür.
Virüslerin hücre kültürlerinde oluşturdukları
sitopatik etkileri 4 ana grupta toplamak
mümkündür.
1
2
3
4
– Piknozis
- Agregasyon
– Sinsitya
– Minimal etki
Piknozis
• Piknotik hücre oluşumu anlamına gelir.
• Bu tür sitopatik etki virüs üretmesine ve viral
ürünlerin hücrede birikerek toksik etki yapmasına
bağlı olarak gelişir.
• Hücrelerin yuvarlaklaşması, sitoplazmanın daralması,
çekirdeğin dens bir hal alarak ışık geçirgenliğinin
azalması, katı yüzeye tutunma özelliklerinin
kaybolması ile karakterizedir.
Agregasyon
• Virüs çoğalması ve özellikle bazı viral ürünlerin
sitoplazmik membran üzerindeki toksik
etkileri nedeniyle oluşur.
• Hücrelerin yuvarlaşması ve salkımlar
oluşturacak şekilde bir araya toplanmasıyla
karakterizedir.
Sinsitya
• Bazı virüslerde özellikle zarflı virüslerde yüzey peplomerleri
füzyon (iki yüzeyi kaynaştırma) özelliği taşır.
• Bu glikoprotein yardımı ile virüsler hücreler arasında sitoplazmik
köprülerin oluşumunu sağlarlar.
• Bu sitoplazmik köprülere sinsitya adı verilir.
• Solunum sinsityal virüs enfeksiyonunda birbirine sitoplazmik köprü
ile bağlanan hücreler arasında bir süre sonra kaynaşma yani füzyon
oluşur.
• Bir çok hücrenin aynı şekilde sinsitya oluşturması ve kaynaşması
sonucunda çok çekirdekli dev hücreler (polikaryosit) oluşur.
Minimal Etki
• Bazı virüsler bazı hücre tiplerinde çoğalmalarına rağmen hücrede
herhangi bir toksik etki meydana gelmez.
• Bunlar genellikle zarflı virüslerdir ve hücre membranından
tomurcuklanma ile olgunlaşırlar.
• Böylece belirgin bir sitopatik etkinin saptanamadığı duruma
minimal etki adı verilir.
• Minimal etki yapan virüslerin hücre kültürlerinde üreyip
üremediğini anlamak için hemadsorbsiyon veya viral interferens
deneyleri yapılır.
Minimal Etki
• Hemadsorbsiyon testi hemaglutinin taşıyan zarflı virüsler için
uygulanır.
• Bu testte ortama eklenen eritrositler viral hemaglutininlerin
etkisiyle, içerisinde virüs bulunan hücrelerin yüzeyinde küme
oluştururlar.
• Viral interferens testinde ise virüsün bir hücrede üremesi ve
hücre membranının yapısını değiştirmesi nedeniyle diğer bir
virüsün hücre içine girip sitopatik etki oluşturmaması esasına
dayanır.
• Bu etkiyi ortaya çıkarabilmek için hücre kültürü ortamına CPE
yaptığı kesin olarak bilinen bir virüs ekilir.
• Bu ekilen ikinci virüs hücre kültüründe CPE yapmazsa viral
interferens olduğu anlaşılır.
• Yani hücrelerin daha önceden virüs ile enfekte olduğunu gösterir.
İnklüzyon Cisimciği Oluşumu
• Bazı virüslerin hücrelerde üremesi sırasında, hücre
içerisinde inklüzyon cisimciği adı verilen yapılar oluşur.
• Oluşan inklüzyon cisimciklerini direkt olarak hücre
kültüründe görmek mümkün değildir.
• Bu yüzden hücrelerin sitolojik yöntemlerle
boyanmaları gerekir.
• Bu sayede inklüzyon cisimcikleri ışık mikroskobunda
görülürler.
• İnklüzyon cisimcikleri nükleusta, sitoplazmada ya da
her ikisinde birden oluşabilir.
• Asidofilik ya da bazofilik yapıda boyanabilir.
• İnklüzyon cisimcikleri viral ürünlerin sentezlendiği ve
biriktiği bölgelerdir.
İnklüzyon Cisimcikleri
Virüsün Konak Hücrede Oluşturduğu
Hasarın Mekanizması
• Virüslerin konak hücrede oluşturduğu
hasar mekanizması 2 grup altında
incelenir.
1 – Litik virüslerin oluşturduğu hasar
2 – Litik olmayan virüslerin oluşturduğu hasar
Litik Virüslerin Oluşturduğu Hasar
Mekanizması
• Litik virüsler hücre içerisinde ürediklerinde konak hücreler üzerine öldürücü
etki yaparlar.
• Bu etki mekanizması şu şekilde ortaya
çıkmaktadır.
• Hücresel nükleik asit sentezinin durdurulması
• Hücresel protein sentezinin durdurulması
• Viral proteinlerin sitopatik etkileri
Hücresel Protein Sentezinin
Durdurulması
• Bir çok litik virüs hücresel protein sentezini
durduran yapıları şifrelerler.
• Hücresel protein sentezinin durdurulmasında
kullanılan mekanizmalar değişkenlik göstermekte olup tam olarak aydınlatılamamıştır.
• Bu etkinin viral mRNA moleküllerinin hücreye
ait ribozomal alt ünitelere bağlanması ve ribozomların yapısını bozmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
Hücresel Nükleik Asit Sentezinin
Durdurulması
• Bazı virüsler hücresel mRNA transkripsiyonunu azaltır.
• Buna bağlı olarak hücresel DNA sentezi
engellenir.
• DNA sentezinin engellenmesi protein
sentezi inhibisyonunun doğal bir
sonucudur.
Viral Proteinlerin Sitopatik Etkileri
• Replikasyon siklusunun geç fazında infekte
hücrelerde çok fazla miktarda değişik viral
elementler birikir.
• Bunlardan bazıları, özellikle de bazı kapsid
proteinleri hücreler üzerine toksiktir.
• Buna ilaveten plazma membranına sokulan viral
proteinler hücre füzyonuna neden olabilirler.
• Veya immün yanıta iyi bir hedef teşkil ederler.
• Viral proteinlerin plazma membranına
sokulması, membran geçirgenliğinde
değişikliklere sebep olmakta ve ozmotik
bütünlüğünn yitirilmesi, hücrenin şişmesi ve
ölümle sonuçlanan bir süreci başlatır.
Litik Olmayan Virüslerin
Oluşturduğu Hasar Mekanizması
• Litik olmayan virüsler içinde üredikleri konak hücreleri
öldürmezler.
• Bu virüsler litik virüslerin tam tersine, enfekte
hücrenin viriyonları ürettiği ve saldığı, ancak genel
hücresel mekanizmanın çok az etkilendiği persistan bir
enfeksiyon oluşturur.
• Persistan enfeksiyonlarda enfekte hücreler üremeye
ve bölünmeye devam ederler.
• Viriyonları bu şekilde üreten ve salan hücreler, kültür
ortamında uzun süre üremeye ve bölünmeye devam
etmesine rağmen, en sonunda hücrenin ölümüne neden
olan ilerleyici değişiklikleri de gösterirler.
Hücrenin Virüse Karşı Yanıtı
Viral İmmünite
• Virüsler zorunlu hücre içi paraziti olmaları nedeniyle
konağın çeşitli hücrelerinde çoğalırlar.
• Hücre içi viral çoğalma belirli bir düzeye ulaştığında
hastalık semptomları ortaya çıkar.
• Bu çoğalma sonucunda çeşitli viral antijenlere karşı
konağın özgül olmayan cevabı ve özgül olan cevabı
ortaya çıkar.
• Ancak virüslerin hücreleri enfekte etmesi sonucu
mutlaka akut enfeksiyon olmayabilir.
• Kronik enfeksiyon, latent enfeksiyon ve yavaş
enfeksiyonlar oluşabilir.
• Enfeksiyon cinsi ne olursa olsun konağın virüse karşı
immün cevabı ortaya çıkar.
Hücrenin Virüse Karşı Yanıtı
Viral İmmünite
• Akut viral enfeksiyonlarda konağın immün cevabı
etken virüsü tamamen konaktan temizlerken, bazen
hayat boyu kalıcı bağışıklık bırakır.
• Latent enfeksiyonda immün cevaba rağmen virüsler
bazı hücrelerde hayat boyu kalır ve zaman zaman
reaktive olur.
• Reaktivasyonun kontrol edilebilmesi de konağın
mevcut immün cevabı ile de başarılabilir.
• Bütün bunların yanısıra konağın immün cevabı,
korumadan ziyade konağın aleyhine çalışarak
patolojide rol oynayabilir.
• Viral enfeksiyonlar sırasında oluşan immün yanıt,
virüslerin konak hücredeki yayılma şekillerine bağlıdır.
Hücresel Düzeyde Virüsler 3 Tip
Yayılım Gösterirler
1 - Hücre Dışı Yayılım (tip 1) : Hücrede replike olan virüsler
hücre dışına çıkarak yeni duyarlı hücreleri enfekte ederler. Influenza
ve Adenovirüs’ler bu tür yayılıma örnektir.
2 - Hücre İçi Yayılım (tip 2) : Virüs hücreler arasında
sitoplazmik köprüler oluşturarak desmozomlar aracılığı ile hücreden
hücreye geçerler. Bu nedenle hücreden dışarı çıkıp hücre dışı yayılım
göstermezler. Herpes simplex virüs bu tip yayılıma örnektir.
3 - Nüklear Yayılım : Bu tür yayılım yapan virüslerin
genomları ya hücre içinde latent kalır veya hücre kromozomuna
integre olur. Mayoz bölünme ile viral genom parental hücreden
progeny hücreye taşınır. Bu tür ilişkide virüsün hücre içindeki varlığı,
hücre yüzeyindeki bazı viral antijenlerin belirmesiyle tanımlanır.
Retrovirüs’ler bu tür yayılıma örnektir.
İnterferens
• Bir virüsün bir hücreyi enfekte ettikten
sonra, ikinci bir virüsün bu hücreyi
enfekte etmesini engellemesi olayına
interferens adı verilir.
İnterferens iki farklı mekanizmayla
oluşabilmektedir
1 - Hücre içine giren virüs, içinde bulunduğu hücrenin
yüzeyini değiştirerek, virüsün hücreye tutunmasını
sağlayan virüse özgül reseptörleri bloke eder. Aynı
zamanda hücre metabolizmasını bozarak elverişsiz bir
ortam oluşturur. Bu sayede diğer virüsler, içinde virüs
bulunan hücreye tutunamaz ve hücre içerisine
giremezler. Hücre içerisine girseler bile üreme imkanı
bulamazlar.
2 - Hücre içerisine giren ilk virüs, içinde bulunduğu
hücreden interferon salgılanmasını sağlar. Bu da
virüslerin hücre içerisine girmesine engel olur.
Otointerferens
• İnterferens olayı aynı tür virüsler arasında
olabildiği gibi, farklı virüsler arasında da
olabilmektedir.
• Bazı durumlarda virüsler kendisinden replike
olarak oluşan virüsleri de interfere
edebilmektedirler.
• Bu olaya otointerferens adı verilmektedir.
• Bunun yanında inaktif bir virüs dahi, canlı bir
virüsle olabilecek ikinci enfeksiyonları
engelleyebilmektedir
İnterferon
• İnterferon başta viral enfeksiyonlara olmak üzere,
diğer bazı etkenlere karşı hücrenin yanıtı olarak
sentezlenen düşük molekül ağırlıklı antiviral
proteinlerdir.
• Genellikle virüs ile enfekte hücreler tarafından
sentezlenerek hücre dışına salınırlar.
• Bu sayede hücreler arası sıvıya ulaşan interferon
enfekte olmamış sağlam hücrelere ulaşarak, hücrenin
virüse özgül reseptörlerine bağlanmakta, bu sayede
virüsün hücre yüzeyine tutunarak hücre içine girmesini
engellemektedir.
İnterferon
• İnterferonlar protein yapısında olup genellikle ısıya ve
asitlere karşı dirençlidirler.
• 56oC'de 30 dakika süreyle bozulmadan kalabilirler.
İnterferon canlı organizmada oluşabildiği gibi hücre
kültürlerinde de oluşabilmektedir.
• İnterferonlar türe özgüldürler.
• Yani hangi tür canlıdan elde edilirse, ancak o tür
canlılarda koruyucu olurlar.
• Bununla birlikte birbirine yakın türler arasında da
koruyucu olabilmektedir.
• İnaktif virüslerin de interferon oluşumuna yol açma
yetenekleri bulunmaktadır.
• En iyi interferon oluşumuna yol açan etkenler, çift
iplikcikli RNA virüsleridir.
• İnterferon virüsler dışında bazı etkenlerin hücreyi
enfekte etmesi ile de salgılanabilmektedir.
İnterferon Oluşturan Diğer Etkenler
1 - Hücre içi enfeksiyon yapan bazı mikroorganizmalar
Örnek: Mikobakteriler, protozoonlar.
2 - İmmun sistemi uyaran maddeler.
Örnek: Mitojenler, endotoksinler,
phytohemaglütininler.
3 - Bazı antibiyotikler.
Örnek : Kanamycin, Siklohekzimid.
4 - Düşük molekül ağırlıklı sentetik maddeler.
Örnek : Filoronlar ve akridin boyaları.
İnterferon Tipleri
1 - Alfa İnterferon : Virüslerin etkisiyle
lökositler tarafından salgılanan
interferonlardır.
2 - Beta İnterferon : Virüslerin etkisiyle
fibroblastik hücreler tarafından
salgılanırlar.
3 - Gama İnterferon : Mitojen ve antijenlerin
etkisiyle T lenfositleri tarafından
salgılanırlar.
İnterferonların Fonksiyonları
İnterferonların organizma üzerine
etkileri 3 grup altında incelenir.
1 - Antiviral etki
2 - Hücre proliferasyonu üzerine etki
3 - İmmün yanıtın düzenlenmesi üzerine etki
Antiviral Etki
• Virüs ile enfekte hücreden salınan interferon,
enfekte olmamış hücrelerin yüzeyinde bulunan
interferon reseptörlerine bağlanırlar.
• Bağlandıkları hücrelerde yeni bir antiviral
protein sentezine yol açarlar.
• Oluşan bu antiviral proteinler ya viral
mRNA'ların parçalanmasına veya viral
proteinlerin oluşumunun inhibisyonuna yol
açarlar.
• Buna bağlı olarak da virüsler yeni hücreleri
enfekte edemedikleri için, viral replikasyon
gittikçe azalarak bir süre sonra tamamen
sonlanır.
Hücre Proliferasyonu Üzerine Etkisi
• İnterferonların hücre proliferasyonu
üzerine bloke edici etkileri
bulunmaktadır.
• Kanser oluşumunda sınırsız ve kontrolsüz
bir hücre çoğalması söz konusu olduğu
için, bu özellikleri nedeniyle anti tümöral
etkileri bulunmaktadır.
• Yani bir dereceye kadar tümörlerin
gelişimine engel olabilmektedirler.
İmmün Yanıtın Düzenlenmesi
Üzerine Etkisi
• İnterferonun immun sistem üzerinde
düzenleyici fonksiyonları da bulunmaktadır.
• İmmun sistemin oluşumunda rol alan hücreler
hem interferon yapma, hem de interferondan
etkilenme yeteneğine sahiptirler.
• İnterferonlar hücresel immüniteyi aktive ve
stimüle ederek hedef hücrenin tanınmasını
sağlarlar.
• Bu sayede viral enfeksiyonların sonlandırılmasına yardım ederler.
• Hücresel immün yanıt güçlenerek, hedefi
tanıyarak yok eder.
Viral Enfeksiyonlarda İnterferon
Salgılanması
• Viral enfeksiyonlar sırasında genellikle ilk enfekte
olan hücreler Beta interferon salgılayan epitelyal veya
fibroblastik hücrelerdir.
• Eğer viral çoğalmayı Beta interferonlar
sonlandıramazlarsa virüsler kan ve lenf dolaşımına
karışarak tüm vücuda yayılırlar.
• Bu durumda virüs Alfa interferon sentezleyici
mononukleer hücreleri uyarırlar.
• Bu uyarı için virüsün hücreleri istila etmesine gerek
yoktur.
• İnterferon düzenli olarak kan dolaşımına verilir.
• Gama interferonlar ise enfeksiyonun daha geç
döneminde salgılanırlar.
Viral Enfeksiyonlarda İnterferon
Salgılanması
• Son yıllarda moleküler teknikler kullanılarak
interferon genlerinin klonlanmasıyla,
hücrelerden bol miktarda interferon elde
edilmesi mümkün olmuştur.
• Bu sayede günümüzde ticari olarak
interferonlar piyasada mevcut bulunmakta
olup, çeşitli viral hastalıkların tedavisinde
kullanılmaktadır.
• İnterferonlar parenteral uygulanmakta olup
kullanım sırasında bazı yan etkiler ortaya
çıkabilmektedir.
• Bu yan etkiler ateş, zayıflama, enjeksiyon
yerinde kızarıklık, halsizlik ve iştahsızlıktır.
Viral Enfeksiyonlarda İnterferon
Salgılanması
• Doğal enfeksiyonlar sırasında organizmada viral
replikasyonla birlikte interferon düzeyi de artmaya
başlar.
• Virüse karşı antikor oluşmaya başlayınca, interferon
yapımı da azalarak minimum düzeye iner.
• Konakta yavaş bir şekilde replike olan, hücrelerdeki
protein sentezini geç dönemde bloke eden virüsler
daha bol interferon oluştururlar.
• Oluşan interferonların organizmadaki viral
enfeksiyonu tamamen ortadan kaldırmaya gücü
yetmez.
• Ancak enfeksiyonu sınırlayarak yayılmasını engeller.
Viral Hastalıklardan Korunmada
Doğal Bariyerler
• Epitelyum bir çok viral enfeksiyona karşı en iyi korunma
sistemidir.
• Epitelyal enfeksiyonların oluşması, epitelde meydana gelen hasar
veya yara sonucunda virüsün organizmaya yayılmasıyla olur.
• Virüslerin organizmaya girmesi göz, burun, ağız, ürogenital yol,
gastrointestinal yol iledir.
• Bu giriş yolları virüslere karşı göz yaşı, mukus, silier epitelyum,
mide asidi ve safra tuzları ile korunur.
• Bir çok virüs gözyaşı asiditesine dayanamaz.
• Mukus salgıda bulunan ve özgül olmayan mekanizma ile virüsün
hücreye yapışmasına mani olan inhibitörler mevcuttur.
• Silier epitelyum ise küçük partiküllerin alt solunum yoluna inmesi
için tek yönlü hareketlerine devam eder.
• Mide asiditesi ve safra tuzları bir çok zarflı virüsün mide
bariyerini aşarak epitele erişmesini engeller.
• Organizmanın ısısı ve ateş yüselmesi virüs replikasyonunu
sınırlayan diğer bir faktördür.
Viral enfeksiyonlarda konakta
oluşan bağışıklık mekanizmaları 2
grupta toplanır.
1 – Humoral bağışıklık mekanizmaları
2 – Hücresel bağışıklık mekanizmaları
Humoral Bağışıklık Mekanizmaları
Humoral bağışıklık mekanizmaları
3 grup altında toplanır.
1 – Antikorlar aracılığı ile nötralizasyon
2 – Kompleman aracılığı ile nötralizasyon
3 - Opsonizasyon
Antikorlar Aracılığı İle
Nötralizasyon
Organizmada viral enfeksiyonlara
karşı oluşan IgG, IgM ve IgA antikorları
virüslerin enfeksiyon yapma yeteneklerini nötralize ederler.
Kompleman Aracılığı ile
Nötralizasyon
• Kompleman antijen antikor kompleksine
bağlanarak bu kompleksin erimesine yol açan
bir sistemdir.
• Komplemanla birleşmiş olan virüsler fagosit
hücreler tarafından daha kolay fagosite
edilirler.
• Ayrıca virüsleri eritici etki gösterirler.
• Kompleman aracılığı ile oluşan nötralizasyonda
komplemanı bağlayan IgG antikorları rol oynar.
Opsonizasyon
Hücre dışı virüslerin IgG ile, kompleman
ile veya her ikisi ile birleşmeleri durumunda
makrofajlar ve polimorfonükleer lökositler
tarafından daha kolay fagosite edilmeleri
durumuna opsonizasyon denir.
Hücresel Bağışıklık
Mekanizmaları
• Organizmada bulunan B ve T lenfositleri
aracılığı ile oluşan bağışıklık
mekanizmasıdır.
Download