SARACALAR ORTA OKULU OSMANLI ORDU SİSTEMİ ÖĞRENCİNİN; ADI:AYDAN ŞEVVAL SOYADI:ÇİÇEK NO:37 SINIF:7/A ÖĞRETMENİN; ADI:AYŞE SOYADI:ARIKAN DERS:SOSYAL BİLGİLER KONU:OSMANLI ORDU SİSTEMİ OSMANLI ORDUSU A Osmanlılar, öncelikle bir beylik halinde ortaya çıktılar.Ertuğrul Gazi başkanlığında Söğüt ve Domaniç çevresine gelen Türkmen Topluluğu (Kayılar), Selçuklu Hükümdarı Alaaddin Keykubat zamanında Ankara’nın batısındaki Karacadağ Çevresine yerleştiler.Daha sonra bu Türkmenler batıya doğru ilerleyerek Osman Bey önderliğinde Osmanlı Beyliği ’ni kurdular. Osmanlı Beyliği, coğrafi konum itibariyle Bizans’a komşu bir durum-daydı. Böylece “Gaza - Cihat” yapabileceği toprak-larla karşı karşıyaydı. Osmanlılar,batıya doğru ilerlediğinde ise ekonomik merkez ler olan İznik,İzmit ve Bursa’yı zayıf bir Bizans Devleti ‘nden zamanla elde edebilecek durumdaydı 1243’teki Kösedağ Savaşı ’ndan sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerinde beylikler ortaya çıktı…Anadolu’da,Türkiye Selçuklu Devleti’nin etkisi giderek azalırken,belli yerlerde kurulan beylikler arasındaki savaş ve iç çekişmeler eksik olmuyordu…Bu durum,Osmanlı Beyliği ‘nin giderek güç kazanmasına etki etmiştir. Osmanlı Beyliği , ilk dönemlerde, Bizans ile mücadeleye giriştiler. Anadolu Beylikleri arasındaki çekişmelere müdahale etmediler. Bu durumda beylikler Osmanlı Beyliği ‘ne karşı cephe almadılar. Böylece Osmanlı Beyliği sınırlarda daha rahat bir şekilde hareket etti. Gerek Anadolu, gerekse Balkanlar-daki vali ve komutan lar merkezi dinlemi-yorlardı. “Tekfur” denilen beyler serbest bir şekilde hareket ediyorlardı. Bu durum Osmanlıların yayılmasında kolaylık sağladı. Bizans Devleti , tam bir entrika - baskı ile iç içe bir yönetim Bu dönemde Balkanlı milletler arasında mücadeleler vardı. Güçlü temellere sahip merkezi devletler yoktu. Bu durum; Osmanlıların Balkanlarda da kolayca yayılmalarını sağladı. Balkanlarda iki önemli güç vardı. Bunlar Bulgar ve Sırp Krallıklarıdır. Gerek Sırplar gerekse Bulgarlar Bizans sınırlarına devamlı saldırılar düzenleye-rek Bizans aleyhine gelişiyorlardı Balkanlarda yaşayan milletler, Bulgar ve Sırpların baskısı altında eziliyordu… Bu durum,bu milletlerin Osmanlı ya karşı sempati duymasına etki etmiştir. Fethedilen yerlerin elde tutulması için nüfus üstünlüğüne ihtiyaç vardır. Osmanlılar da fethettikleri yerlere hemen doğudan gelen Türkmenleri yerleştirmişlerdir. Bu durum , alınan bölgenin kısa zamanda Türkleşmesini sağlamıştır. OSMANLI ORDUSU DENİZ KUVVETLERİ KARA KUVVETLERİ KAPIKULU ASKERLERİ PİYADELER EYALET ASKERLERİ SÜVARİLER -Tımarlı sipahiler -Akıncılar -Acemi Ocağı -Silahtarlar -Yeniçeri Ocağı -Sipahiler -Cebeci Ocağı -Sağ Ulufeciler -Topçu Ocağı -Sol Ulufeciler -Top Arabacılar Ocağı -Sağ Garipler -Sol Garipler -Azaplar KARA KUVVETLERİ Osmanlı ordu teşkilatı, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar ve Memlüklüler devletlerinin ve Roma İmparatorluğunun askeri teşkilat yapılarından belirli ölçülerde yararlanılarak kurulmuştur. Osmanlı Ordusu'nun Başkomutanlık görevini Padişahlar yapmışlardır. Piyadeleri "yaya”, süvarileri ise "müsellem” şeklinde adlandırılmıştı. Kapıkulu Ocakları’nın kuruluşuna kadar savaşlarda fiili olarak hizmet gördüler. Osmanlı Devletinin temeli atılırken süvari olan beylik kuvvetlerinin yerine vezir Alaâddin Paşa ile Kadı Cendereli Kara Halil'in tavsiyeleriyle Türk gençlerinden oluşan ayrı ayrı biner kişilik yaya ve müsellem isimleriyle muvazzaf iki sınıf piyade ve süvari kuvveti kuruldu. Osmanlı Devleti’nin beylik-devlet siyasetinden imparatorluk siyasetine geçişi imparatorluk içinde bağımsız güç bırakmak istemeyen, merkezi otoriteyi devşirme-kapıkulu-yeniçeri-enderun sistemiyle sağlamlaştırmak isteyen II. Mehmet ile başlamıştır. II. Mehmet Yeniçeri ocağına büyük önem vermiş Çandarlı ailesinden sonra vezir-i azamlığa devşirme-kapıkulu kökenliler getirilmeye başlanmış ve yeniçeri devşirme aristokrasisi Cem ve II. Beyazıt arasında çıkan taht kavgasında belirleyici rol oynayarak tımarlı sipahi-Türk aristokrasisine karşı üstünlük sağlamışlardır. Kanunî Sultan Süleyman'ın ölümü ile, devletin henüz karalarda üstünlüğü, iç denizlerde hakimiyeti ve sosyal düzeni devam etmekte idi. Duraklama Döneminde artık ihtiyaç kalmayan yaya ve müsellemler ve voynuklar gibi bazı eski askeri birlikler kaldırılmıştır. Kapıkullarının sayısı 1610’larda 40.000'e çıkmış, tımarlı sipahi sayısı 20.000'e düşmüştür. Sonuç olarak, tımar sisteminin bozulmasının en olumsuz tarafı, devletin iktisadi yapısına yansımasıdır. Orduda muvazzaf askerlerin yanında savaş ve olağan üstü durumlarda çağırılan ek kuvvetler de bulunuyordu. 1610'da, 203.000 kişilik Osmanlı ordusunun mevcudu aşağıdaki gibidir. Kapıkulu Askerleri Kapıkulu Ocağı ,Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askeri gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu. Bu birlikler tımarlı sipahiler, akıncılar, azaplar, voynuklar, martoloslar ve cerahorlarla destekleniyordu. I. Murad döneminde (1360-89) örgütsel kuruluşu tamamlanan kapıkulu ocakları, 16. yüzyılda yeniden düzenlendi. Bu yapıda, yaya ve atlı olarak iki ana sınıf vardı. Acemi oğlanları, yeniçeriler, cebeciler, topçular, top arabacıları yay sınıfını, sipahiler, silahdarlar, sağ ulufeciler, sol ulufeciler, sağ garipler, sol garipler de atlı sınıfı oluşturuyordu. Kapıkulu olacak kişinin ailesiyle ve diniyle tüm bağlarını koparması, aynı yeni doğmuş gibi, hükümdardan başka kimseye maddi ya da duygusal herhangi bir bağ hissetmemeleri gerekiyordu. Osmanlı hanedan zihniyeti, Müslümanlara bu mevkilerin kapalı olmasına bahane olarak da, "gerçek bir müslümanın kul olamayacağı" görüşünü ileri sürüyordu. Kapıkulu ocakları, Bektaşiliğin güçlü biçimde örgütlendiği Osmanlı kurumlarındandı ve bu nedenle ocağa Ocağ-ı Bektaşiyan, askerlerine taife-i Bektaşiye, ocak subaylarına sanadid-i Bektaşiyan, yükselme yoluna da ilsile-i Bektaşiyan deniliyordu. Bektaşilikteki alegorik simgeler de aynen kapıkulu ocaklarına alınmıştı ve Bektaşi dervişleri ocak ortalarının üyesi sayılıyordu. Kapıkulu Piyadeleri Osman Bey döneminde ülke küçüktü ve ordu, aşiret kuvvetlerinden oluşmaktaydı. Belli dönemlerde Nefir-iam adı verilen seferberlik çağrısı yapılarak eli silah tutan aşiret kuvvetleri orduya çağırılırdı. Orhan Gazi döneminde vezir Alâeddin Paşa ile Çandarlı Kara Halil'in önerisi ile Türk gençlerinden oluşan biner kişilik yaya ve müsellem adlarında iki sınıf oluşturuldu. I. Murat'ınilk dönemlerinde bunların sayısı artırıldı. Yaya ve müsellemler savaş zamanında günlük ikişer akçe alır, diğer zamanlarda kendilerine verilen çiftlikleri ekip biçerler ve vergi vermezlerdi. Yaya ve müsellemler XV. yüzyıl ortalarına kadar silahlı hizmette bulunmuşlar, ancak kapıkulu askerlerinin sayısı arttıkça ordunun geri hizmetlerinde nakliye, maden işletmeleri, kale yapımı, tersane gibi işlerde kullanılmışlardır.Bu birlikler tımarlı sipahiler, akıncılar, azaplar, voynuklar, martoloslar ve cerahorlarla destekleniyordu Acemi Ocağı : Devşirilen çocukların getirildiği ilk ocaktır. Burada ilk askeri eğitim verilirdi. Acemi Ocağında eğitimlerini tamamlayan devşirmelerin bir kısmı enderuna gönderilirken bir kısmı da diğer Kapıkulu Ocaklarına gönderilirlerdi. Yeniçeri Ocağı : I. Murat zamanında kurulmuş¬tur. Osmanlı ordusunun yaya (Piyade) askerleridir. Komutanlarına Yeniçeri Ağası denilirdi. Yeniçeriler barış zamanında Divanın koruyuculuğunu ve İstanbul'un güvenliğini sağlarlardı. Cebeci Ocağı : Yeniçerilerin silahlarını yapan, tamir eden ve saklayan ocaktı. Topçu Ocağı : Orduya ait topların yapımı, bakı¬mı ve savaşlarda kullanılması ile görevli ocaktı. Top Arabacılar Ocağı : Topların sefer sırasında taşınmasıyla görevli idi. Lağımcı Ocağı: Kale kuşatmalarında tünel kazarak surların altına patlayıcılar koyan ve patlatan ocaktır. Kapıkulu Süvariler Kapıkulu süvârileri; yeniçeriler ve bostancılar arasında hizmet görmüş olanlarla Enderûn ve Enderûn'a eleman yetiştiren Edirne, Galatasaray, İbrâhim Paşa, İskender Paşa sarayları gibi yerlerden içoğlanları ve büyük fedâkarlığı görülen garib yiğitlerden alınan fertlerle vücûda getirilmiş bir sınıftı. Bunlar yeniçeriler ve diğer piyâde sınıfları gibi maaşlıydı. Timarlı sipâhîlerden ayırmak için kendilerine bölük halkı da denirdi. Sonraları yalnız sipâhî demekle kapıkulu süvârisi kastedildi. Kapıkulu süvârî ocağına nefer alınmasına “bölüğe çıkmak” denirdi. Altı bölük olan kapıkulu süvârî ocağına, gerek saraylardan, gerek yeniçeri ocağından geçenlere bir hayvan veya hayvan parasıyla berâber yay ve ok akçesi adıyla bir mikdâr para verilirdi. Murâd-ı Hüdâvendigâr zamânında kurulan kapıkulu süvârîleri; başlangıçta sipâhî ve silahdâr olmak üzere ikiye ayrılıyordu. Bu iki kısım süvârîden sonra derece derece aşağıya doğru ulûfeciyân-ı yemîn (sağ ulûfeciler) ve ulûfeciyân-ı yesâr (sol ulûfeciler) ve gurebâ-i yemîn (sağ garibler) ve gurebâ-i yesâr (sol garibler) isimleriyle 15. asır ortalarına doğru dört kısım kapıkulu süvârîsi daha kuruldu ve süvârîlerin hepsi altı bölüğe tamamlandı. Kapıkulu süvârisînden her bölüğün ayrı ayrı vazifesi vardı. Silahtar:Savaşta padişahın yanında durup padişahı korurlardı. Sipahi :Bunlar hafif süvari birlikleri olup ok-yay kullanıp düşman birliklerini yıpratır. Hafif zırh, kalkan ve kılıçlarıyla süratli olup stratejik kullanıldığı zaman çok yararlı olan birliklerdi. Sağ Ulufeciler:Savaşta ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı. Ayrıca saltanat sancaklarını korurlardı. Sağ Ulufeciler,Osmanlı Devleti askeriyesinin Hassa Ordusu'nun Süvariler kısmında yer alırdı. Sol Ulufeciler: Sol ulûfeciler, seferde pâdişahın sağında yürüyen sipah bölüğünün solunda yürürlerdi. Savaş meydanında ve ordunun konak yerinde ise, pâdişâh sancağının solunda dururlardı. Sol Ulufeciler: Sol ulûfeciler, seferde pâdişahın sağında yürüyen sipah bölüğünün solunda yürürlerdi. Savaş meydanında ve ordunun konak yerinde ise, pâdişâh sancağının solunda dururlardı. Hazîneyi korumak bunların görevleri arasındaydı. Sağ Garipler:Savaşta ordunun ağırlıklarını ve hazineyi korurlardı . Sol Garipler:Savaşta saltanat sancaklarını korurlardı. EYALET ASKERLERİ On altıncı yüzyılın ikinci yarısına kadar kapıkulu ocakları ile birlikte Osmanlı ordusunun en büyük ve en önemli kısmını teşkil eden askerî sınıflar. Eyâlet kuvvetleri ilk zamanlarda tımarlı sipâhî, azab ve akıncılardan ibaretti. Zamanla yeni ihtiyaçların ortaya çıkması, bunların da genişlemesine yol açtı. Neticede; yayalar, müsellemler, yörükler, cerahorlar, canbâzlar, akıncılar (serdengeçti, deliler), gönüllüler, beşliler, fârisânlar, martoloslar, voynuklar ve derbendler gibi teşkilâtlara da yer verildi. Osmanlı kara ordusunun ikinci kısmıni meydana getiren, devletin büyümesinde, gelismesinde ve sınırlarıni genisletmesinde önemli derecede rolü bulunan askerî kuvvet, eyalet askerleridir. Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını eyalet askerleri oluşturuyordu. Eyalet askerlerinin temelini “Tımarlı Sipahiler” oluşturmaktaydı. Eyalet Askeri Tanzimat'tan önceki dönemde Osmanlı askeri teşkilatında ordunun iki bölümünden birine verilen ad. Diğerine "Kapı kulu" denirdi. Eyalet ve sancaklar gelirlerinin büyük bir bölümünü teşkil eden aşar, ferağ ve intikal harçları tımar, zeamet ve has adı ile vezirler ile diğer devlet büyüklerine bırakılmış ve bunların geliri ölçüsünde sefer zamanında gerektiği kadar asker çıkarmaları kanun ile belirlenmiştir. Bu bakımdan eyalet askerleri, kapıkulu askerinden fazla miktarda idiler. Beylerbeyi ve sancak beyleriyle, ümera, sulh zamanında "daire halkı" adı altında maiyetlerinde bir askeri kuvvet bulundururlardı. Ancak, bazı eyalet ve sancakların öşür ve diğer gelirleri doğrudan doğruya Devlet Hazinesi adına toplanır, memleketin muhafazası için gerekli askerlerin salyanesi de bu gelirden ödenirdi. Tımarlı sipahiler:Osmanlı eyâlet kuvvetlerinin en kalabalik ve önemli sınıfıni timarli sipahi denilen atlı birlikler meydana getiriyordu. Devletin büyüyüp gelismesinde baslica rolü oynayan toprakli ve timarli süvari teşkilâti, daha önceki Müslüman Türk devletlerinde de vardi. Osmanlılar, bu sistemi daha da gelistirmislerdi. Bu sayede Osmanlılar, bir taraftan topragin islenmesini saglarken, öbür taraftan devletin atlı ihtiyacini gideriyorlardi. Bu mânâda kendilerine dirlik verilmis olan toprak sahipleri, buna mukabil devletin muhafazasini üzerlerine almislardi. Kurulus döneminden itibaren devam edegelen bu sistem, uzun müddet devam etmisti. Böylece devletin asker ihtiyaci, kendilerine timar vermek suretiyle halk tarafindan karşılaniyordu. Akıncılar:smanlı İmparatorluğu’nun ilk yıllarında görülen ve sınır boylarında gaza amacıyla saldırılar düzenleyen "Gaziler" zamanla akıncılara dönüşmüştür. Savaşta onların ana rolü ön saflarda yer alarak düşmanı demoralize etmek ve bu amaçla gerilla taktiklerini kullanarak düşman birliklerini bozmak veya şok etmekti. Azaplar:Azablar Osmanlı ordusununAnadolu'daki yaya askerlerinin çoğunluğunu oluştururlardı ve yerleşim birimlerinin güvenliğinin sağlanması, kalelerin savunulması gibi görevleri yerine getirirlerdi. Azablar yükseliş döneminde Osmanlı seferlerinin değişmez bir parçasıydı. Meydan savaşlarındaki görevleri ordu merkezinin ön tarafında, yeniçerilerin ilerisinde durmaktı. Hafif donanımlı olan azab askerleri düşman ordusunda Osmanlı merkezinin zayıf olduğu kanısını uyandırır ve bu durum padişahın tuğunun da bulunduğu merkeze doğru bir saldırı başlatılmasına yol açabilirdi. Beklenen bu saldırı gerçekleşirse, azablar düşman birliklerine ok atarak ilerleyiş sırasında kayıp vermelerini ve özellikle düşman süvarisinin saf düzeninin bozulmasını sağlamaya çalışırlardı. DENİZ KUVVETLERİ 323 yılında Marmara Denizi'ne ulaşan Osmanlı Devleti, 1324 yılında Karesioğulları Beyliği'nin 24 gemiden oluşan yardımını aldı. Bu yardım kuvvetinin başında Karamürsel Bey bulunuyordu. Bu donanma ilk olarak Marmara Denizi'nde güvenliği sağlıyordu. 1327 yılında Karamürsel'de ilk tersane kuruldu ve ilk Osmanlı gemileri inşa edildi.Osmanlı donanması hiyerarşik düzene geçmişti, 1324 ilâ 1390 yılları arasındaki donanma komutanlarına Derya Beyi denmekte idi. 1337 yılında İzmit'in ele geçirilmesinden sonra Marmara Denizi'ndeki Osmanlı hakimiyeti kuvvetlendi, 1353 yılında Rumeli'ye geçiş kolaylaştı. XIV. Yüzyılda, Karamürsel'in yanı sıra Edincik'te, Gelibolu'da ve İzmit'te tersaneler kuruldu. Bunlardan en büyüğü 1401 yılında I. Bayezid tarafından kurulmuş olan Gelibolu tersanesi idi.Kuruluş döneminde Osmanlı donanması, Çanakkale Boğazı'nı elde tutmak ve Marmara'nın güvenliğini sağlamak ile görevlendirilmişti. 1390 yılından itibaren donanma komutanlarına Kaptan-ı Derya (Kaptan Paşa) denmeye başlandı. Bayezid, İstanbul'u kuşattığında donanmadan yararlandı ama Haçlıların gelmesi sebebiyle kuşatmayı kaldırdı. Ankara Muharebesi'nden sonra başlayan Fetret Devri'nde Osmanlı donanmasının durumuna dair bilgi bulunamamaktadır. Fakat bundan sonra tahta çıkan I. Mehmet döneminde, 1416 yılında Venedik ile deniz savaşı yapıldı ve savaşı Osmanlılar kaybetti, barış anlaşması yapıldı.II. Murat döneminde ise, Osmanlı donanması Venedik'e üstünlük sağladı.1430'da Selanik kuşatma altında iken Venedik donanması Çanakkale önlerine geldi, yapılan deniz muharebesini Osmanlı donanması kazandı ve bundan sonra Selanik ele geçirildi. KAYNAKÇA • http://tr.wikipedia.org/wiki/Osmanl%C4%B1_Donanmas%C4%B1 • http://www.egitimsitemiz.com/forumoku-344357sinif_sosyal_bilgiler_OSMANLI_ORDU_TESKILATI_ORDU_VE_DONANMA_ konu_ozeti.html • http://www.sorubak.com/blog/osmanlida-ordu-konu-ozeti.html • http://tr.wikipedia.org/wiki/Azab • http://www.bizimsahife.org/Kutuphane/Osmanli_Tarihi_Ans/Osmanli_Tari hi_E/198_Eyalet_Askerleri.htm • http://tr.wikipedia.org/wiki/Eyalet_askerleri • http://www.sorubak.com/blog/osmanlida-ordu-konu-ozeti.html RAPOR • Bu ödevi yapmadan önce , Osmanlı ordusu hakkında hiçbir bilgim yoktu. • Bu ödevi yaptıktan sonra, Osmanlı ordusu hakkında bilmem gereken her şeyi öğrendim. • Bu ödevi yaparken çok zorlanmadım. Sadece bilmediğim kelimelerde biraz zorlandım. • Bu ödevi yapmaktan büyük bir zevk aldım.çünkü; Osmanlı bizim şuan Türkiye olmamızı sağlayan devlet.Onların nasıl savaştıklarını öğrenmek gerçekten güzel bir duygu.