dünya çocuklarının durumu 2004

advertisement
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
1 KALKINMADA BAŞLANGIÇ HAMLESİ İÇİN
2000 yılı Eylül ayında çıkartılan Binyıl Bildirgesinde Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler,
yeryüzünün birçok bölgesini pençesi altına alan yoksulluk ve giderek artan sefalet
sorununu çözmek amacıyla hayli iddialı bir taahhütte bulundular. Bildirgede şöyle
deniyordu: “Erkekleri, kadınları ve çocukları, halen 1 milyar insanı pençesine alan aşırı
yoksulluğun dayanılmaz ve insanlık için aşağılayıcı koşullarından kurtarmak için hiçbir
çabayı esirgemeyeceğiz.” 1
Hükümetler, Binyıl Kalkınma Hedeflerine ulaşma tarihi olarak 2015 yılını belirlediler.
Kalkınma hedefleri şunları içermekteydi: Aşırı yoksulluk ve açlığın ortadan kaldırılması;
herkese temel eğitim sağlanması; toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadınların
güçlendirilmesi; çocuk ölümlerinin azaltılması; anne sağlığında gelişme sağlanması;
HIV/AIDS, sıtma ve diğer hastalıklarla mücadele; çevresel sürdürülebilirliğin güvence
altına alınması ve kalkınma için küresel bir ortaklık oluşturulması. Bu hedeflerden her
birinin gerçekleştirilmesi kalkınma açısından belirleyici önem taşımakla birlikte,
aralarından ikisi uluslararası topluluğun önderleri tarafından diğer bütün hedefler için kilit
önemde görülmektedir. Bu iki hedef herkese temel eğitim sağlanması ile toplumsal
cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesidir.2
Herkese temel eğitim sağlanması göreceli olarak açık bir hedef gibi görünebilir; ancak,
buna ulaşılmasının en az diğer hedefler kadar güç olduğu anlaşılmıştır. Her çocuğa
kaliteli temel eğitim sağlanması yönünde yapılan taahhütlerin ve bu taahhütlerin tekrar
tekrar teyit edilmesinin üzerinden on yıllar geçmesine karşın, halen yaklaşık 121 milyon
çocuk bu haktan yoksundur. Tüm dünyada yürütülen binlerce başarılı projeye karşın,
eğitimde, eğitim imkanlarına erişimde, okul başarısında ve eğitimin tamamlanmasında
toplumsal cinsiyet eşitliği bugün de sorunlu başlıklardır ve kız çocuklar bugün de eğitimin
sağlayacağı yararlardan yoksun kalmaktadırlar.
Sonuçta, annelerinin eğitim görmüş olması durumunda yaşamları kurtarılabilecek
çocuklar ölmektedir. Annelerinin eğitim görmüş olması durumunda daha sağlıklı yaşama
sahip olabilecek erkek ve kız çocuklar gereksiz yere acı çekmektedirler. Yoksullukta,
açlıkta ve HIV/AIDS salgınında azalma sağlayacak bir etmen olarak bütün çocukların
eğitimi bugün hâlâ idealist bir düş olarak görünmektedir.
Oysa, bu ulaşılamaz bir düş değildir. Herkese eğitim sağlanması ve bunun getireceği
bütün yararlar gerçekleşebilecek şeylerdir. Bugün kız çocukların eğitimine yapılacak
yatırım (yalnızca para olarak değil, aynı zamanda enerji ve coşku, kararlılık ve duyarlılık,
odaklanma ve yoğunlaşma biçiminde yapılacak yatırım), bütün çocukların kaliteli eğitim
görme haklarını koruyacak ve diğer bütün kalkınma hedeflerine başlangıç ivmesi
kazandıracak bir stratejidir.
Gelgelelim, Binyıl Bildirgesi’ni izleyen üç yıl içindeki gelişmeler ne herkese temel eğitim
sağlanması, ne toplumsal cinsiyet eşitliği ne de diğer kalkınma hedefleri açısından umut
vericidir. 11 Eylül 2001 olayları ve tüm dünyada terörizme karşı verilen mücadele dünya
kamuoyunun dikkatlerini büyük ölçüde kendine çekmiş, insani kalkınmaya
yönlendirilebilecek kaynakları önemli ölçüde yolundan saptırmıştır. Bugün dünya,
1
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
kalkınma hedeflerine yönelik taahhütlerini yerine getirmek için kendini sonuna kadar
zorlamak durumundadır. Eğer hedeflere yürüyüş hızlandırılmazsa, insan yaşamını tehdit
eden açlık dünyanın kimi bölgelerinde en az 100 yıl daha hüküm sürecektir. Gene bu
süre içinde 5 yaşın altında milyonlarca çocuğun önlenebilir ölümü sürüp gidecektir.
Sahra Güneyi Afrika için bugünkü ilerleme hızı ile, bütün çocukların okula gitmesi, çocuk
ölümlerinin üçte iki oranında, yoksulluğun ise yarı yarıya azaltılması gibi hedeflere ancak
22. yüzyılda ulaşılabilecektir (bakınız Şekil 1, Binyıl Kalkınma Hedeflerine İlişkin
Projeksiyonlar).
Hedefler arasında en ivedisi
İlk ve orta öğretimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına ilişkin Binyıl Kalkınma
Hedefi için 2015 yerine, diğer hedeflere göre 10 yıl önceye, 2005 yılına kayan bir tarih
benimsenmiştir. Kendi başına bir amaç olmanın ötesinde aynı zamanda herkese eğitim
biçimindeki daha genel hedefin bir parçasını oluşturan ve 2005 yılını gözeten bu hedef,
yoksulluğun boyunduruğunun kırılması için dünya tarafından yapılan taahhüdün ne
ölçüde yerine getirilebildiğinin de ilk sınamasını oluşturacaktır.
Ne var ki, değişimi hızlandırmak için şimdiden bir şey yapılmazsa, eğitimde toplumsal
cinsiyet eşitliğini öngören 2005 yılı hedefine birçok ülke ulaşamayacaktır. Dahası, bu
alandaki başarısızlık, 2015 yılı hedeflerine ulaşılmasını da tehlikeye düşürecektir.
Kadınların erkeklerle eşit konuma ulaştırılmalarında gerekli bir adım olarak eğitimde
eşitlik sağlanmadıkça, daha sonraki hedeflere ilişkin başarılar da kalıcı özellik
taşımayacaktır. Dolayısıyla, ilk ve orta öğretimde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin
giderilmesine ilişkin 2005 yılı hedefi, 2015 yılı hedeflerinin gerçekleştirilmesine yönelik ilk
ve en önemli adım olacaktır (bakınız Konu 1, Hızlandırma 2005’e kadar 25).
Bütün çocuklara eğitim
Uluslararası topluluğun herkese eğitim yönündeki taahhüdü ilk kez 1948 tarihli İnsan
Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer almış, daha sonra 1989 yılında Çocuk Hakları
Sözleşmesi’nde bir kez daha yinelenmiştir. 1990 yılında yapılan Çocuklar için Dünya
Zirvesi’nde bir araya gelen dünya liderleri kız ve erkek çocukların eşit olarak kaliteli
eğitim görmeleri yönündeki taahhütlerini teyit etmenin ötesinde, okul kayıt oranlarında
onyıllardır sürüp giden eşitsizliklerin azaltılmasına özel önem vereceklerini de
belirtmişlerdir.
Bu taahhütlere karşın, herkese eğitim ideali henüz gerçekleşmemiştir ve bu alandaki
toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri günümüzde de sürmektedir.
Eğitimde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasını öngören 2005 yılı hedefi, Binyıl
Kalkınma Hedefleri ötesinde, ilk kez 1990 yılında Tayland’ın Jomtien kentinde yapılan
Herkes için Eğitim Dünya Konferansı’nda saptanan ve ardından 2000 yılında Senegal’in
Dakar kentinde gerçekleştirilen Dünya Eğitim Forumu’nda da teyit edilen hedeflerle
bağlantılıdır. Bu toplantıda kız çocukların eğitimine ilk kez özel olarak dikkat çekilmiştir:
“En ivedi öncelik, kız çocuklarla kadınlara eğitim imkanları sağlanması ve alınan eğitimin
2
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
kalitesinin yükseltilmesi, bu kesimlerin aktif katılımı önündeki her tür engelin ortadan
kaldırılmasıdır ...” 3
O günden bu yana geçen on yılı aşkın süre içinde, UNESCO önderliğinde yürütülen
Herkes için Eğitim (HİE) kampanyası, hem tanıtım-savunuyu, hem de “taahhütlere ilişkin
sorumluluk duygusu geliştirilmesini” öngören bir misyon taşımıştır.4 HİE Küresel İzleme
Raporları aracılığıyla tek tek ülkelerin her yıl kaydettiği gelişmeleri değerlendirmekte,
okul kayıtlarını ve okul başarısını artıracak eğitim politikalarının savunusunu
yapmaktadır. HİE 2002 yılı raporunda şu noktaya dikkat çekmektedir: 86 ülke ilkokul
eğitiminde cinsiyet eşitliğini daha şimdiden sağlamış olmasına ve bu hedefi
gerçekleştirmeye çok yakın ülke sayısı 36’yı bulmasına karşın, çoğunluğu Sahra Güneyi
Afrika’da bulunan 31 ülke bu hedefe 2015 yılına kadar bile ulaşamayacak ölçüde
geriden gelmektedir.5
Dakar toplantısının ardından 13 kuruluş HİE ruhuna uygun olarak Birleşmiş Milletler Kız
Çocukların Eğitimi Girişimi’ni oluşturmuştur (bakınız Kutu 1).
KUTU 1
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KIZ ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ GİRİŞİMİ
1. Uluslararası Çalışma Örgütü
2. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı
3. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği
4. Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu
5. Birleşmiş Milletler Kadınlar Kalkınma Fonu
6. Birleşmiş Milletler Kalkınma Grubu
7. Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı
8. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Olaylar Bölümü, Kadınların
Geliştirilmesi Dairesi
9. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü
10. Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu
11. Dünya Bankası
12. Dünya Gıda Programı
13. Dünya Sağlık Örgütü
3
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
Bu girişimin amacı, “kız çocukların eğitim görmeleri ve bu eğitimin kalitesinin
yükseltilmesi için” gerek küresel gerekse ülkesel ölçeklerde sürekli kampanya
yürütmektir6 (bakınız Konu 3, Mısır: Düşler Gerçek Oldu). UNICEF’in eğitimde toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinin 2005 yılına kadar ortadan kaldırılmasını öngören Binyıl Kalkınma
hedefini sımsıkı sahiplenmesi, bu girişimin başını çeken kuruluş olarak sahip olduğu
konumdan kaynaklanmaktadır.
Herkese eğitim sağlanmasını ve ilk ve orta öğretimde toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin
giderilmesini öngören bu taahhütler, 2002 yılı Mayıs ayında BM Genel Kurulu Özel
Çocuk Oturumu dolayısıyla bir araya gelen Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından bir
kez daha sahiplenilmiştir. Dünya liderleri, bütün çocukların eğitimini, “Çocuklar için
Uygun bir Dünya” inşa etme hedefinin ayrılmaz bir parçası olarak göreceklerine söz
vermişlerdir.
Konu üzerinde onyıllardır durulmasına karşın bugün yaklaşık 121 milyon çocuk okula
gitmemektedir ve bunların yaklaşık 65 milyonunu kızlar oluşturmaktadır (bakınız Kutu 2,
Okul Dışındaki Çocuklarla). Ülkeler temel eğitimi zorunlu, ücretsiz, herkesin ulaşabildiği,
kız ve erkek çocuklar tarafından kolaylıkla benimsenebilecek bir duruma getirme
çabalarında başarısız kaldıkça, çocuklar da temel eğitim haklarından yoksun
kalmaktadırlar. 7 Sonuçta bu ülkelerin sicilleri, milyonlarca çocuğun eğitilmesiyle
kalkınma süreçlerine içselleştirilebilecek yeteneklere, enerjiye ve yaratıcılığa yer
vermeyen bir kuruluğa mahkum olmaktadır (bakınız Şekil 2, İlköğretimde Toplumsal
Cinsiyet Eşitsizliği Eğilimler).
Başarısızlığın etkisi
Bir an için eğitim hakkı inkar edilen 9 yaşında bir kız çocuğu düşünün. 2005 yılına iki yıl
kalmıştır ve yetkililer bu kadar kısa sürede eğitimde cinsiyet eşitliği sağlamanın mümkün
olmayacağını düşünebilirler. Bu durumda, hedefe ulaşma iddiasının pek de makul
olmadığı, dolayısıyla 2005’e kadar görece ilerlemelerle yetinmek gerektiği sonucuna
varılabilir.
Gelgelelim, az önce sözünü ettiğimiz 9 yaşındaki kız çocuk için bu iki yıl yaşamsal
önemdedir ve bir daha geri getirilemez. Okula gitmek, bu çocuğun yaşamını
dönüştürecektir. Ona öğrenme imkanları sağlayacak, kendi potansiyelini daha iyi fark
etmesine yardımcı olacak, özgüvenini artıracak, çeşitli sosyal beceriler kazandıracak,
şiddet ve hastalık gibi dertlerden nasıl korunabileceğini öğretecektir. Kısacası eğitim, bu
çocuğun önüne yepyeni bir dünya koyacaktır.
Eğer okul kapıları bu çocuğun yüzüne kapatılırsa, fiilen ne olduğu ve ne olmuş
olabileceği arasındaki açı her geçen ay giderek büyüyecektir. İlkokul şansını bir kez
yitirdiğinde, orta öğretim ve ötesi de düş olacaktır. İki okul yılının yitirilmesi herhangi bir
çocuk için mutlaka son derece olumsuz sonuçlara yol açacaktır; ama olumsuz sonuçlar
kız çocuklar söz konusu olduğunda daha da ağırdır. Bunun bedelini ise, yalnızca
çocuğun kendisi değil, ailesi, toplumu ve ülkesi de ödeyecektir.
4
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
ŞEKİL 1 BİNYIL KALKINMA HEDEFLERİNE İLİŞKİN PROJEKSİYONLAR
İlerlemenin hızlandırılmaması durumunda, belirli bölgelerin bazı Binyıl Hedeflerine
ulaşmaları 100 yıldan fazla zaman alacak.
a
Bölge, bu hedefe ulaşmış sayılmaktadır; çünkü, söz konusu hedef açısından en son veri tarihine bakıldığında yoksulluk oranı yüzde
10’un altındadır. Hesaplamalar, İnsani Kalkınma Raporu 2003’te yer alan 2.1 numaralı bölümden hareketle yapılmıştır.
Kaynak: Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı, İnsani Kalkınma Raporu 2003
5
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
KUTU 2
OKUL DIŞINDAKİ ÇOCUKLAR: 121 MİLYON ÇOCUĞUN 65 MİLYONU KIZ, 56
MİLYONU DA ERKEK
Son dönemde yayınlanan kimi raporlara göre tüm dünyada ilköğretim çağında olup
da okula gitmeyen 104 milyon çocuk vardır. Diğer tahminler 115 milyon rakamına
işaret etmektedir. UNICEF ise bu sayının daha yüksek, 121 milyon civarında olduğu
kanısındadır. Bu çocukların çoğunluğunu kızlar oluşturmaktadır.
Bu fark neden?
Kimi ülkelerde okul dışı çocuk sayısı, okula
giden çocukların sayısını ilköğretim çağındaki
toplam çocuk sayısından çıkararak
hesaplanmaktadır. Oysa, çok basit ve doğru
görünen bu yöntem hiç de öyle olmayabilir.
1. Kimi ülkelerde, özellikle de doğumda kayıt
sistemi yerleşik olmayanlarda, çocukların
gerçek yaşlarının belirlenmesi neredeyse
olanaksız bir iştir.
2. Kimi ülkelerde de, genellikle daha fazla
ödenek alabilme amacıyla okula giden çocuk
sayısını fazla gösterme eğilimi olabilir.
3. Başta çatışmaların sürdüğü bölgelerde yer
alanlar olmak üzere başka ülkelerde, okul
çağındaki çocuk nüfusu verecek yeni ve
sağlıklı nüfus sayımları yapılması mümkün
olmamaktadır.
4. Nihayet, okula kaydolan çocuklar da pek
çok durumda okullarına düzenli olarak devam
etmemekte; kendi hastalıkları, hasta olan
yakınlarına bakma ya da çalışıp aile geçimine
katkıda bulunma gibi nedenlerle okuldan
ayrılmaktadırlar.
Yukarıda belirtilen son noktayı dikkate alarak
son dönemde hanehalkı araştırmalarını
kullanmaya başladık. Bu araştırmalarda
annelere ya da çocuklara bakan kişilere
çocuklarının okula devam edip etmedikleri
sorulmaktadır. Ancak burada da, belirli bir
kesinliğe ulaşmak güçtür. Bunun nedeni, hem
belirli bir ülkede okul çağındaki çocukların
sayısını doğru olarak belirlemekte karşılaşılan
güçlükler, hem de çocuklarını okula
göndermediklerini açık açık söylemeye
isteksiz annelerin ve bakıcıların okul
çağındaki çocuk sayısını doğru vermeme
olasılığıdır. Gene de, bu tür araştırmalar
okula gidene çocuk sayısı konusunda
genellikle daha doğru rakamlara ulaşılmasını
sağlamaktadır.
UNICEF’in yaptığı
UNICEF çoğu ülke için okul kayıt verilerini
kullanmakta, bu kayıtların olmadığı ya da
eski bir tarihe ait olduğu durumlarda ise
araştırma verilerine başvurmaktadır.
Dolayısıyla, UNICEF’in yöntemleri ülkeden
ülkeye değişebilmekte, ayrıca diğer kurum
ve kuruluşların verdikleri rakamlarla
UNICEF’in ulaştığı rakamlar arasında
farklılıklar olabilmektedir. Okul dışı çocuk
sayısı konusunda diğer kurum ve
kuruluşlarla UNICEF’in ulaştığı sonuçlar
arasındaki başlıca farklılık, UNICEF’in okul
devamlılığı verileri kullanmasından
kaynaklanmaktadır.
Neden farklı yöntemler?
Veri toplamanın her durumda tek tip bir
işlem olmaması, verilen raporların çoğu kez
nokta araştırmalara dayanması ve
çocukların kıyıda köşede kalıp
gözlenememesi gibi nedenlerden dolayı, tek
bir yöntemin okula giden ve okul dışı çocuk
sayıları konusunda bize kesin bilgi
vereceğini söyleyemeyiz. Buna karşılık, okul
kaydı ve devamlılığı gibi farklı yöntemlerin
bir arada kullanılması, eğitim haklarından
yoksun bırakılan, dolayısıyla müdahale
gerektiren çocukların sayısı hakkında bize
gerçeğe daha yakın bilgiler sağlayabilir.
6
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
Okula gitmemenin olumsuz sonuçları, erkeklere göre kız çocuklar için daha ağırdır.
Çünkü, bu durumun sonuçları, hem kız hem erkek bir sonraki kuşağa da aktarılacaktır.
İster eğitim görmüş olsunlar ister olmasınlar, kızlar HIV/AIDS, cinsel sömürü ve
kaçakçılık-satış gibi olumsuzluklar karşısında erkeklere göre daha savunmasız
durumdadırlar. Eğitimin sağladığı bilgi ve yaşam becerileri de olmayınca, bu riskler kat
kat artmaktadır. İşte bu nedenle okul, kızlara ve ailelerine çeşitli yönlerden koruma
sağlamaktadır ve bunun yokluğu halinde çeşitli olumsuzluklar karşısında savunma gücü
de azalmaktadır.
Dışlanmanın nedenleri
Kız çocuklar neden sistematik olarak okul dışında bırakılıyor? Kadınlar neden siyasal
süreçlerden dışlanıyor? Ve neden kalkınma süreci kimi yerlerde ilerlerken diğerlerinde
böyle olmuyor ve sonuçta ülkeler geride kalıyor? Burada özetlenen ve rapor boyunca ele
alınan yanıtlar birbiriyle ilişkilidir.
Güvenilirlikte başarısızlık. Eğitim, çocukların hakkı sayılmak yerine, genellikle çocuklar
için “iyi bir şey” olarak görülmektedir. Sonuçta, bir ülkenin mümkün olduğunca çok
sayıda çocuğun okula gitmesini sağlaması arzu edilir bir şey olarak görülmekte, ancak
hükümetlerin bütün çocukların kaliteli eğitim görmelerini sağlayacak kaynakları harekete
geçirmeleri peke de zorunlu ya da gerekli sayılmamaktadır.
Ana babalar, hükümetlerin bütün çocuklara eğitim imkanları sağlama yükümlülüğü
altında olduklarını pek kavrayamamakta, sonuçta çocuklarının okula gidememesini kendi
başarısızlıkları saymaktadırlar. Ana babaların, çocuklara yönelik bu temel yükümlülüğü
yerine getirmesi için hükümetlere talepte bulunmaları pek olası bir durum değildir.
Kamusal kaynakların nereye tahsis edileceği ve siyasal iradenin bu yönde nasıl bir
tercihte bulunması gerektiği tartışmalı konular haline gelince, bundan kaybeden eğitim
olmaktadır. Mali politikaların çeşitli kısıtlamalar getirdiği ya da sosyal krizlerin (örneğin
HIV/AIDS ve şiddetli çatışmalara ya da doğal felaketlere eşlik eden sarsıntılı durumlar
gibi) baş gösterdiği durumlarda, çocukların en azından bir bölümünün eğitimi rahatlıkla
gözden çıkarılabilmektedir.
Ayrıca, birçok toplumda alttan alta, ama hiç eksilmeden sürüp giden cinsiyet ayrımcılığı
yüzünden, işler güçleştiğinde ilk gözden çıkartılanlar, okula en son kaydedilenler ve
okuldan en başta alınanlar gene kızlar olmaktadır.
Durumu kavramada başarısızlık. İnsan hakları ilkeleri, ekonomik kalkınma
programlarına içselleştirilmemiştir ve bu nedenle kalkınmanın nihai amacı (ekonomik
performans değil insanın esenliği) gözden kaçırılmıştır. En marjinal konumda olanlar,
başka bir deyişle kadınlar, kız çocuklar ve yoksullar, en fazla kaybedenlerdir. Resmi
kayıtlara hiç geçmeyen bu tür ayrımcılık sonucunda, marjinal konumda olanların hakları,
kalkınma politikalarını belirleyenlerin kafasında hiç yer almamaktadır.
Dahası, eğitim görmüş kadınların bir ülkenin kalkınmasına ne kadar katkıda
bulunabileceği de henüz yeterince kavranamamıştır. Eldeki bilimsel kanıtlara karşın,
7
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
politikaları belirleyen çevreler sosyal ilerlemeyi sağlayacak bir yol olarak kız çocukların
eğitimi konusunu nadiren tartışmaktadırlar. Sonuçta, bütçe kararları alınırken, kız
çocukların eğitimine yatırım konusu genellikle es geçilmektedir.
Kuramın başarısızlığı. Tarihsel olarak bakıldığında, kalkınmaya ilişkin egemen görüş
ve bu görüşe eşlik eden finansman mekanizmaları kalkınmanın tek etmenli itici güçleri
üzerinde yoğunlaşmıştır: ekonomik kalkınma ve yapısal uyum. Oysa bu yaklaşım, sosyal
kalkınmaya, genel olarak eğitime ve özel olarak da kız çocukların eğitimine olması
gerekenden daha az değer biçmektedir. Söz konusu yaklaşımlar, çocukların eğitimi,
sağlığı, beslenmesi ve barınması için hangi kaynakların gerekli olduğu sorusuyla
başlamamaktadır. Bu kaynakların, makro-ekonomik parametreleri bozmadan nasıl
sağlanabileceği sorusuna hiç ulaşılmamaktadır. Önce makro-ekonomik parametreler
belirlenmekte, toplumsal cinsiyet eşitliği dahil olmak üzere insan odaklı yatırımlara
yönelik kaynaklar üzerinde zaman kalırsa durulmaktadır.
Bunun kadar önemli bir başka gerçek de, kalkınma paradigmalarının kadınlar ve
erkekler arasındaki eşitsiz ilişkileri genellikle ele almaması, kamu kesimi ile özel kesimde
yer alan kadınların bir ülkenin kalkınmasına potansiyel katkılarını göz ardı etmesidir.
Sonuçta, kadınların ve kız çocukları etkileyen konular, kalkınmaya ilişkin kuramlarda,
politikalarda ve uygulamalarda neredeyse hiç yer almamaktadır.
Stratejinin başarısızlığı. Herkes için Eğitim hedefini sahiplenenler arasında bile
geleneksel bir bakış açısının büyük ölçüde yerleşik olduğu görülmektedir. Bu bakış
açısında sorunlar tanımlanıp çözümler geliştirilirken tek başına eğitim sektörü ele
alınmaktadır. Sonuçta ortaya çıkan politika ve programlar çoğunlukla dar ve tek odaklı
olmaktadır. Oysa, kız çocukları okuldan alıkoyan engellerin aşılması için çok sektörlü
yaklaşımlar gerekmektedir.
Geleneksel bakış açıları, çocukların okula erişimlerini etkileyen toplumsal cinsiyet
konularını, kız ve erkek çocukların gereksinimleri arasındaki farklılıkları ve ayrıca roller,
sorumluluklar ve kimlikler arasındaki eşitsizlikleri dikkate almakta genellikle başarısız
kalmaktadır. Bu farklılıklar gözetilmediği sürece, toplumsal cinsiyete duyarlı olması
gereken eğitim politikaları ve uygulamaları da bu konuya karşı “kör” hale gelmektedir.
Böyle durumlarda politikaları belirleyenlerin ve uygulayanların tutum ve davranışları en
azından erkek ve kız çocukların özel gereksinimlerini karşılayamamakta, sonuçta eğitim
haklarını sabote eden bir etki yaratmaktadır.
Statükonun değiştirilmesi
Hakları gerçekleşmeyen 65 milyon kız çocuğun bulunduğu ve Binyıl Kalkınma Hedefinin
tehlikeye düştüğü bugünkü koşullarda değişimin gerekliliği açıktır. Ancak, bu değişim
birçok düzeyde gereklidir;başka bir deyişle değişim, tek başına okul kayıt
kampanyalarıyla sağlanamayacaktır. Kız çocukların okul dışı kalmalarına neden olan,
okulda başarıyı ve okul bitirmeyi güçleştiren engellerin başarılı biçimde ortadan
kaldırılması, kaçınılmaz biçimde, toplumların yaşam kalitesi açısından temel önem
taşıyan etmenlere eğilmesini gerektirmektedir. Kız çocukların eğitimi, insani kalkınmanın
diğer yönleriyle o kadar iç içe geçmiştir ki, buna öncelik tanınması aynı zamanda başka
8
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
ŞEKİL 2 İLKÖĞRETİMDE TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ EĞİMLERİ (!990-1999)
Not: Buradaki şekil bölgeler itibarıyla, ilkokul eğitimine brüt kayıt oranları açısından toplamsal cinsiyet parite endeksinde (TCPE)
meydana gelen değişmeleri göstermektedir.
Kaynak: EFA Küresel İzleme Raporu 2002, UNESCO, İlkokul eğitiminde toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri Eğilimleri, Şekilin uyarlanarak
buraya alınmıştır.
9
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
bir dizi cephede de değişiklik yapılmasını gerektirmektedir. Bu cepheler, kadınların
sağlığı ve statüsünden erken dönem çocuk bakımına; beslenme, su ve sanitasyondan
toplumların güçlendirilmesine; çocuk işçiliğinin ve diğer sömürü biçimlerinin
azaltılmasından uyuşmazlıkların barışçı yollardan çözülmesine kadar uzanan geniş bir
alana yayılmaktadır.
Bugün, Binyıl Kalkınma Hedefleriyle Dakar eğitim hedeflerinin (aynı zamanda Özel
Çocuk Oturumunun çocuklar için uygun bir dünya vizyonunun) yaşama geçirilmesi için
kendi içinde uyumlu ve tutarlı, küresel bir atılım gerekmektedir. Ahlaki açıdan gerekli
olan böyle bir atılımın aynı zamanda pratik ve dönüştürücü nitelikte olması
gerekmektedir.
UNICEF’in kız çocuklarının eğitimine ilişkin yerleşik konumuna daha büyük bir ivedilik
kazandıran koşullar bunlardır ve UNICEF bu nedenle insan hakları ve Binyıl Kalkınma
Hedefleriyle ilgilenenlere aşağıdaki girişimler için çağrıda bulunmaktadır:
1. Kız ve erkek çocuklara yönelik özel ve apaçık ayrımcı uygulamaların görüldüğü,
özellikle de bu gruplardan herhangi birinin okul dışı kalma riskinin yüksek olduğu
ülkelerdeki çalışmaların hızlandırılması.
2. Çocukların kaliteli temel eğitim haklarından yoksun kalmalarına neden olan çok yönlü
ayrımcılık durumlarını ele almak amacıyla kalkınmaya insan hakları temelinde çok
sektörlü bir yaklaşımın geliştirilmesi (bakınız Ek B, İnsan Haklarını Temel Alan
Yaklaşım).
Dünya, bütün kız çocukların eğitimini sağlamada insan hakları modeline başvurduğunda
ve çok sektörlü bir yaklaşım benimsediğinde, zorunlu olarak, temeldeki eşitsizlikleri ve
toplumsal cinsiyet ayrımcılığını da ele alacaktır. Böyle küresel bir girişimin sonuçları çok
geniş bir alan üzerinde etkili olacaktır. Sonuçta, 2005 yılına gelindiğinde, eşitlik okulunda
ders görmekte olan öncü bir çocuk kuşağı yetişmiş olacaktır. Gene bu süreçte okullar,
eğitim programları ve öğretmenler gerçekten çocuk dostu özellikler kazanacaklar,
böylece bütün çocuklara eşit biçimde daha iyi eğitim verilmiş olacaktır. Eğitimin ivedi bir
öncelik olduğunu bütün ülkeler kabul edecek, gelişmekte olan ülkeler kaynaklarını erkek
ve kız çocukları okula çekip orada tutacak biçimde yeniden tahsis edeceklerdir. Donör
ülkeler ise kalkınmaya destek verme sözlerini yerine getirmiş olacaklardır. Böylece,
çocuk haklarının yaşama geçirilmesine yönelik kararlılık, gerçek karşılığını küresel
ölçekte bulacaktır.
Her kız ve erkek çocuğun eğitim hakkını yaşama geçirmeye yönelik çok yönlü küresel
çabalar (Herkes için Eğitim hareketi, BM Kız Çocukların Eğitimi Girişimi, Dünya
Bankası’nın Kısa Yol Girişimi ve Çocuklar için Küresel Hareket dahil) hız kazanmalıdır.
Uluslararası topluluk, kız ve erkek çocukların eğitimi yönündeki kararlılığını bir kez daha
teyit etmiştir. Araştırma çevreleri, rapor üstüne rapor hazırlayarak, kız çocukların
eğitiminin toplumsal değerini ortaya koymuştur.
Milyonlarca çocuğun geleceği bizim eylemliliğimize bağlıdır. Milyonlarca erkek çocuğun
yanında, her biri öğrenen, büyüyen ve gelişen 65 milyon daha kız çocuğun yer alması
10
UNICEF TÜRKİYE
DÜNYA ÇOCUKLARININ DURUMU 2004
kalkınma çabalarına yeni bir soluk katacak; insanlığın onyıllardır arzuladığı daha sağlıklı,
adil ve demokratik bir dünyanın yaratılmasına katkıda bulunacaktır.
11
Download