ENFLASYON VE MALIYE POLITIKASI ENFLASYON VE MALİYE POLİTİKASI Enflasyon, bir ekonomide, belli bir dönemde fiyatlar genel düzeyinin sürekli yükselmesidir. Enflasyon cari fiyat düzeyinde toplam talebin toplam arzdan fazla olmasından kaynaklanmaktadır. Bir ekonomide enflasyon kısa dönemde kaynak ve gelir dağılımını bozduğu, uzun dönemde ise büyümeyi engellediği için mücadele edilmesi gereken önemli bir istikrarsızlık kaynağıdır. ENFLASYONLA MÜCADELEDE MALİYE POLİTİKASI I-ENFLASYONLA MÜCADELEDE KAMU HARCAMALARI POLITIKASI Enflasyonla mücadelede kısa dönemde alınacak maliye politikası önlemlerinden birisi, ekonomide arza göre fazla olan talep fazlasını çekebilmek amacıyla, gelirleri eski düzeyinde bırakarak harcamaları azaltmak olacaktır. Çünkü kamu harcamalarının kendisi talep niteliğinde olan talep yaratan işlemlerdir. Mal ve hizmet alımına yönelen kamu harcamaları Yatırım harcamaları Cari harcamalar Kamu transfer harcamaları a-Yatırım harcamalarında: Kısa dönemde, kamu yatırım harcamalarında yapılacak kısıntı, toplam talebi daraltacağından antienflasyonist etki yaratır. Kısa dönemde enflasyonla mücadele için yatırım harcamalarında yapılacak bir kısıntı uzun dönemde ekonominin kapasitesini daraltıcı bir etki yaratacaktır. Yatırım harcamalarının etkileri uzun dönemde görüleceği için yatırım harcamalarındaki kısmalar dirençle karşılaşmaz. b-Cari harcamalarda: Personel harcamalarında yapılacak kısmalar dirençle karşılanırken; eğitim, sağlık gibi beşeri sermaye harcamaları cari harcamalarda yapılacak bir kısıntı sonucu hem kalite hem de miktar açısından etkilenir ve bu durum uzun dönemde ekonominin gelişimi üzerinde çeşitli sorunlar yaratır. Cari harcamalar bir ekonomide üretim kapasitesinin işlerlik kazanması için yapılan harcamalardır. Buna göre, mevcut kapasite ile bu harcamalar arasında optimum bir bileşim gerçekleşmişse yani mevcut kapasite cari harcamaların düzeyi ve bileşimi ile uyumlu ise, cari harcamalarda bir kısıntıya gidilmesi bu üretim kapasitesinden tam olarak yararlanılamaması sonucunu doğuracaktır. c-Kamu transfer harcamalarında: Mesela sosyal yardımlarda bir kısıntıya başvurmak arzulanmayacak, mali ve ekonomik transfer harcamalarının azaltılması ise, baskı grupları aracılığıyla politik dirençle karşılaşacaktır. ENFLASYONLA MÜCADELEDE KAMU GELİRLERİ POLİTİKASI Enflasyonist bir ekonomide, toplam arza göre fazla olan toplam talebi azaltabilmenin bir diğer yolu da, kamu harcamalarını aynı düzeyde bırakarak kamu gelirlerini artırmaktır. 1 ENFLASYON VE MALIYE POLITIKASI II-VERGI GELIRLERI POLITIKASIYLA ENFLASYONLA MÜCADELE: Enflasyonun hüküm sürdüğü bir ekonomide, vergileri artırmak diğer bir deyişle vergi yükünü yükseltmek, kısa dönemde, vergi yükümlülerini likiditeden mahrum etmek, bütçe fazlasını meydana getirmek ve ekonomideki satın alma gücü fazlasını emmek bakımından gerekli olmaktadır. Vergiler kişilerin kullanılabilir gelirlerinde, bu yolla özel tüketim ve yatırım harcamalarında bir azalmaya neden olarak ekonomi üzerinde daraltıcı etkiye sahiptirler. Bu nedenle kısa dönemde enflasyonla mücadelede, maliye politikalarından birisi de yeni vergiler koyarak ya da mevcut vergi oranlarını yükselterek vergi gelirlerini artırmak olacaktır. Vergilerin artırılmasının toplam talep üzerinde olduğu kadar toplam arz üzerinde de etkisi olduğu bilinmektedir. Bu nedenle enflasyonla mücadele programında, farklı vergilerin ekonomi üzerinde farklı etkilerinin gözönünde bulundurulması ve amaca en uygun bileşimin seçilmesi gerekmektedir. a-Gelir vergileri: Enflasyonist bir ekonomide gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderilmesi olduğu kadar, toplam talebi kısmak açısından da güvenilir bir vergidir. Artan oranlı yapısı nedeniyle çok önemlidir. Ancak yüksek gelir gruplarına ilişkin marjinal vergi oranlarında gerçekleştirilecek şiddetli artışlar tasarruf gücü yüksek bu kişilerin tasarrufta bulunma ve yatırım yapma isteklerini kısabilir. Buna karşılık düşük gelir gruplarındaki artışlar, bu gruba dahil kişilerin tüketim eğilimleri yüksek olduğu için ekonominin toplam talep düzeyi üzerinde kısıtlayıcı etkisi daha fazla olacaktır. Bir ekonomide enflasyonla mücadele için, gelir vergilerinde değişiklik yapılması politikasının tüketim harcamaları üzerindeki azaltıcı etkisi harcamalar üzerinden alınan vergilere göre daha azdır. Çünkü gelir vergisinin bir kısmı tasarruflardan ödenmektedir. b-Gider vergileri: Gelir vergilerine göre toplam talebi kısmada daha etkili olan gider vergilerinin tümü tüketicilerin harcamalarını kısmaktadır. Gider vergilerinin varlığının ve yükünün. kişiler tarafından daha az hissedilir olması nedeniyle gelir vergilerinde olduğu kadar kesin ve çabuk baskı gruplarının dirençleri ile karşılaşılmadan değiştirilmeleri mümkündür. Düşük gelir grupları üzerinde daha ağır bir yük meydana getirmesi ve özellikle enflasyonist ekonomide, bu vergilerin başlangıçta vergilenir mallar üzerinde meydana getirdiği fiyatları yükseltici etkisinin; ücret-fiyat etkilenimini hızlandıracağı konusu olumsuz yönlerindendir. (Olumsuz yönleri düşük gelir grupları üzerinde daha ağır bir yük oluşturması vergilenir mallarda fiyatları artırıcı etkisi ve ücret-fiyat etkilenimini hızlandırması) c-Servet vergileri: Enflasyonla mücadele amacıyla kullanılma olasılığı gelir ve gider vergilerine göre çok azdır. Çünkü servet vergileri ekonomik dalgalanmalar yönünden hiç de duyarlı olmayan vergilerdir. Vergi politikası yoluyla, uzun dönemde toplam arzı toplam talep düzeyine çıkarmak için, vergi sisteminin yapısına hızlandırılmış amortisman, vergi ayrıcalık ve bağışıklıkları vb teşvik kurumları sokulacak yani teşvik edici vergi politikası uygulanacaktır. (Belirli ekonomik faaliyetleri özendirilmek suretiyle ekonominin üretim kapasitesinin artırılması) III-BORÇLANMA YÖNETİMİ POLİTİKASIYLA ENFLASYONLA MÜCADELE 2 ENFLASYON VE MALIYE POLITIKASI Borçlanmanın kısa dönemde toplam talep düzeyini etkileme derecesi borçlanmanın kaynağına göre farklılık göstermektedir. Ancak borçlanmanın toplam talebi azaltıcı bu yolla ekonomiyi daraltıcı etkisi vergilere göre daha azdır. a-Borçlanma kişilerden ve firmalardan yapılırsa: Borçlanma kişilerden ve firmalardan yapılırsa, kısa dönemde özel harcamaların azalarak ekonomiyi daraltıcı bir etkinin yaratılacağı, bu daraltıcı etkinin diğer borçlanma kaynaklarıyla karşılaştırıldığında en çok olacağı açıktır. Çünkü kişiler ve firmalar devlet tahvili alımlarını ya tasarruflarını ya da tüketimlerini kısarak karşılayacak, her iki durumda da özel kesimin toplam talebi azalmış olacaktır. Eğer kişiler tüketimlerini kısarak tahvil alıyorlarsa özel tüketim harcamaları azalacak, tasarrufları kısarak tahvil alıyorlarsa bu tasarrufların yöneleceği özel yatırım harcamaları azalacaktır. b-Borçlanmanın ticari bankalardan yapılması durumunda: Ekonomide daraltıcı etki yaratılıp yaratılamayacağı, bankaların borç verecekleri parayı nereden karşılayacaklarına bağlıdır. Eğer ticari bankalar, devlete borç verdikleri parayı, kredi talebinin yeterince yüksek olmadığı bir durumda, kullanılmayarak atıl olarak portföylerinde tuttukları miktarlardan karşılıyorlarsa, kısa dönemde, ekonomide daraltıcı etki, özel kesimin talebinde bir azalma meydana gelmeyeceği için gerçekleşmeyecektir. Bankaların atıl tuttukları fonları devlete borç vermeleri durumunda, devletçe elde edilen fonların harcanması ekonomi üzerinde genişletici etki yaratacaktır. Ancak bankalar, özel kredi talebinin yüksek olduğu, bu nedenle kullanılmayarak atıl tutulan miktarların olmadığı bir durumda, bu fonları devlet tahvili alımında kullanırlarsa, özel kesimin kredi talebi kısılacağından, ekonomi üzerinde daraltıcı bir etki meydana gelecektir. c-Merkez Bankasından borçlanılması: Merkez Bankasının devlet tahvili satın alması, para basımı yoluyla gerçekleştirildiğinden ekonomi üzerinde hiçbir daraltıcı etki meydana gelmeyecek, hatta bu fonların harcanması durumunda genişletici etki yaratılmış olacaktır. Çünkü, ilk olarak ekonomide para arzı borçlanılan miktar kadar artmakta, ayrıca buna ek olarak, banka sisteminin nakit dengesinin artması ve böylece bankaların özel sektöre daha fazla borç verme imkanının yaratılması sonucu kaydi para miktarı da yükselmektedir. Bir ekonomide borç miktarındaki değişikliklerin, kısa dönemde toplam talep düzeyini etkileme derecesi borçlanmanın kaynağına göre farklılık göstermektedir. Ancak borçlanma, bu açıdan diğer bir kamu geliri olan vergiler ile karşılaştırıldığında, borçlanmanın genel olarak, toplam talebi azaltıcı ve bu yolla ekonomiyi daraltıcı etkisinin daha az olduğu görülmektedir. Yani, vergi, aynı miktardaki borçlanmaya oranla, bir ekonomideki toplam harcama miktarını daha fazla azaltacak ve daha fazla antienflasyonist etki yaratacaktır. Ayrıca, bir ekonomide, borçlanma sonucu ortaya çıkacak talep azalması etkisinin, tüketim harcamalarından çok yatırım harcamalarında görüleceği açıktır. 3