Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 22. Sayl, 2011, 455-471 CANLILAR BiLiMi VE EVRiM SORUNUNUN TE~RiHi ~aban Teoman Dural" Ozet: Biyoloji, canhlarla ugra~an biIim dalma verilen isimdir. Ancak biIim, sadece zaman ve mekan koordinatlarmda yer alan olaylara egilir. Oysa canlthk, etimolojik olarak ruh sahibi olmak da demektir. Biyolojinin ba~ta gelen sorunu onun konusu olan canlInm, modern bilimin ele aldlgl vakIalardan biri olmaYI~ldlr. Bu makalenin amaCI, bilimsel yakla~l1mn Aristoteles iIe ba~layan ve yuzYlllar boyunca devam eden biyoloji temelli, canhcI yakla~l1ndan nasil olup da Yenir,:ag, dindl~1 Avrupa Medeniyetinin canh-olmayan, mekanik, madde temelli yakla~l1mna ger,:tigini ar,:lklamaya r,:alI~maktlr. Buna gore, canltlann, canh ohnayan varhk sahasmm bilimi olan mekanik tarafmdan nasll ar,:lklanmaya r,:ah~lldlgl r,:ozumlenmeye gayret edilmi~tir. Bunu yaparken bilimsel yakla~lmm r,:aglann hiikim paradigmalanyla ili~kisi ele ahll1m~tlr. Anahtar Kelimeler: Biyoloji, canlI, canhclltk, mekanikciIik, tiir, birey Biology and Anatomy of the Problem of Evolotion Abstract: Biology is the science concerned with the living organisms. However, science involves events which exist only within the space-time coordinates. But liveliness also etymologically means having a soul. The first and foremost problem of biology is that the living organism as his subject-matter is not one of the facts which the modern science deals with. The purpose of this article is to explain how the biology-based, animist scientific approach laid down by Aristotle and followed by many others for ages had changed into the Modern Secular West European Civilization's inorganic, mechanicist and matter-based scientific approach. With the reference to that, it's been tried to understand how the living organism are explained by Mechanics which is the science concerned primarily with inorganic matters. While doing that the relations of scientific approaches with the prevailing paradigms of their time have also been dealt with. Keywords: Biology, organism, animism, mechanicism, species, individual Prof. Dr., istanbul Oniv. Edebiyat Fak. Felsefe B61. F-34 456 $aban Teoman Dural! Biyoloji, evvelemirde Tiirkcele~tirirsek ki, her zaman Tiirkcele~tirmekten yanaYlm, 'canhlarbilimi' manasma gelir. Oyleyse biyolojiyi Tiirkcede 'canhlarbilimi' ~eklinde adlandrrabiliriz. 'Canh' deyince, sorunla kar~l kar~lya kahveririz. 'Canh'mn 'bilim'i olabilirmi? Birinci soru bu. Niye canlmm bilimi olabilirmi? <;iinkii 'bilim', diinyaYl belirli bir yeryevede ele ahr. Bilim, 'haklkat'a uzanamaz. Onun yalmzca belirli bir kesimi olan geryeklik ile buraYl belirleyen zaman ile mekan koordinatlanna yerle~tirebildigimiz olaylan irdeleyebilir. Zaman ile mekan koordinatlanna yerle~tirebildigimiz olaylara Tiirkcede 'vakla' diyoruz. Olaylan felsefece ikiye aymyoruz: 'Vaka'lar ile 'vakla'lar. 'Vakla', az once soyledigimizi tekrarlamak bahasma, zaman ile mekan koordinatlarma oturtulabilen olaydlr. Vaklalar tekrarlanabilir, smanabilirler. 'V aka', halbuki, bir defahktlr. Tekrarlanamaz, sonuyta da smanmaSl, denetlenmesi imkanslzdlr. 'Can' Farscada 'ruh' yahut 'nefs' demektir. Ruh ile nefs arasmda fark olmakla birlikte bu diizlemde aralarmda aymm yapmlYoruz. 'Can', ~u halde, soziin klsasl, 'ruh' yahut 'nefs' manasma gelir. Peki, 'ruh' yahut 'nefs' ne demektir? 'Nefs', kendisi bizzat zaman ile mekan koordinatlanna oturtulamayan, duyulanmlza dogrudan konu olmayan bir haldir. Ama duyulanmlza konu olan olaylann arkasmda bulunan, onlan harekete geyiren giic oldugunu tahmin ediyoruz. Ba~ka bir deyi~le, kendini dogrudan dogruya gormedigimiz, ama sonuylanm hissettigimiz bir kudrettir. A:z once, bilimin, klsaca, zaman He mekan koordinatlarmda yer almayan olaylara egilemeyeceginden bahsettik. 0 halde bilim, haklkatm sadece belirli bir kesimiyle, demekki geryeklikle ugra~tlgl ortaya Ylkar. Haklkah ~u oniimdeki duvann tamaml olarak dii~iiniirsek, bilim, onun belli bir kesitini inceleyebilir. inceleyemedigi kesimde de olaylar cereyan etmektedir. Bilim tarafmdan incelenemez diye, onlan elimizin tersiyle itemeyiz, olaydan saymazhk edemeyiz. Bilimin konusu olmayanlar, ruh yahut nefs olaylarldlr. Madem bu 'canh', 'nefs'i olan varhktrr, 'nefs' de, 'haklkat'm 'geryeklik' kesiminde bulunmaz, ~u durumda onu bilim ara~tlrmalanna konu kllamaYlz. i~te biyolojinin ba~ta gelen sorunu burada kendini gosteriyor. Biyolojinin felsefesine geytigimizde, oniimiizde iki kapl aylhyor: Ya bilimin yeryevesini, sonuyta tarifini degi~tirecegiz, 'nefs'i olan olaylarl da bilime dahil Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 457 edecegiz ya da biyolojinin 'can'lm kesip atacaglz. 'Can' kesimini atarsak ne olacak? Elimizde ne kahr? Sorunun kokii kokeni bakImmdan bilimin iki c;:e~it tarifi var. Bilim Aristoteles tarafmdan MlHl.ttan once DordiiIicii yiizyllda in~aa edilmi~tir. Aristoteles, bilimi canhlar temeli iistiinde in~aa etmi~tir. Tarlfi 'canh'dan hareketledir. Ba~ka bir deyi~le, Aristoteles'in felsefesi, biyoloji temellidir, canhcldrr (animist). Aristoteles'i taldb eden felsefi c;:izgiler, C;:lgrrlar da hep 'canhcl' ohnu~lardrr. Kimdir bunlar? Kendinden sonra gelen talebesi Theofrastos ile iinlii biyolog ve hekim Galenos, bilahare bizim, Me~~aiyUn adl verilen islam felsefesi c;:erc;:evesinde i~ gormii~ olan, filosoflar. Aristoteles'in yolundan yiiruyiip bilimi, 'canhhk' esaSl iizerine in~aa etmi~lerdir. Felsefebilim, islamdan Yenic;:ag dindl~l A vrupa medeniyetine intikal ettiginde, demekki a~agl yukarl 1500 kiisurlarda, devrim ohnu~tur. Evvelemirde italyan filosofbilimadaml Galileo Galilei, bilimi yeni esaslar iistiine in~aa etmege yonelmi~tir. Bahse konu, 'canll-olmayan' (inorganik) esaslardlr. Haddizatmda Yenic;:ag dindl~l Batl Avrupa medeniyetinden onceki biitiin kiiltiir c;:evrelerinde oldugu iizre, islamda dahi keskin bir Canll - canSlZ aymilll yoktur. Bu hususu Ayetlerde dahi gorebiliriz: "Daglara ta~lara sorduk, siz bu sorumlulugu iistlenirm~siniz?" ~eklinde. Demekki daglarm ta~lann da belirli iradesi, isteme giicii var ki, Allah onlara sorup onlardan olumlu yahut olumsuz cevap bekliyor. Hepsi olumsuz cevap verir. Sonuc;:ta, insan kalkIp 0 soruya olumlu kar~lhk veriyor. Ay,nl ~ekilde Hintte, <;in ile Eskic;:ag Ege Medeniyetinde de canh ile canSlZ arasmda keskin kopukluk, aymm gorulmemi~tir. Boylece, manhkca, canlmm ortaya C;:lkmasl 'oz'den 'slc;:rama'Yl gerektirmemi~tir. Yoktan varolageli~ ihtiyacl dogmaml~trr. Canhmn, 'can'l, 'nefs'i, 'canslz' denilen maddede 'uyur' durumdadlr. Oncelikle Hint dii~iincesinde bunu ac;:Ik bic;:imde goruyoruz. Belirli bir a~amada 0 'can' 'uyamyor', sonuc;:ta 'canhhk' kar~lmlza C;:lkIyor. Yenic;:ag dindl~l Bah Avrupa medeniyetinde din, ilk defa iki yiiz bin yIlIIk siirec;:te kiiltiiriin, dolaylSlyla medeniyetin temeli ohnaktan c;:Ikml~hr. 'Canllhk' da boylelikle bir kenara konmu~tur. <;iinlcii 'canllhk', bizi ister istemez ilahiyata sevkeder. 'Can', denklemin dl~ma C;:lkanhp 'canll-ohnayan', esas kIhnml~hr. Frenkcede 'canll-olmayan'a 'inorganik' denilir. 'inorganik' madde, bilimin ara~trrma konusu kIhnml~hr. Galileo'nun temel kalkI~ noktasl, 'canll-olmayan', yam 'inorganik' varhk sahasldlr. 'Canh'nm en onerilli ozellikleri arasmda belirli bir hedefe yonelmektir. Bu, biyoloji felsefesi tarihinde "gaye" olarak tammr. 0 halde, 'canh', 'gayeli' 458 ~aban Teoman Dural! varhktlr. 'Canh'run az~nan da gayelidirler. 'Canh'run 'gayelilig'ine ili~kin nir;:in sorusu sorulur. "Niyin elin, agzm, gown vardlr?" Bu canhy~ mahsus bir sorudur. "Ta~ niyin dii~er?" ilgi yekici olmayan bir sorudur. Ama "canh, niyin yiftle~ir?", "canhrun niyin atlklan vardlr?" gibi, sorulara canhyla ugra~an muhatab olur. Bu yok yerindedir. 'Canh', bilimden atlhnca, ona ili~kin soru ye~i~i, 'niyin' de giindemden ylkanlml~, yizilmi~, Y!1sak1anml~tlr. Aristoteles'te bilimin iiy temel sorusu vardlr. Neden? NasI!? Nir;:in? 'Nasll?': Olaym cereyan ~eklini verir. 'Neden?': 0 olaYl bo~andrran etkenller/e ili~kindir. 'Niyin': Olaym yoneldigi gayeye dairdir. Galileo, 'niyin' sorusunu kaldlrml~t1r. Galileo Galilei, iki sorunun, bilime esas neden? te~kll ettigini bildirmi~tir: NasI!? ile 'Nasll?', denel diizlemdeki soru ~ekli olup esastrr. 'Neden?', 'nedenli-denel diizlem' iistiinde yiikselen 'teorik yah'drr. 'Nasll?'la, vakla ye~idinden olaym olup bitme tarzl soru~turulur. Soru~turmadan elde edilen sonuy, 'tasvir' tertlbinde bir 'aYlklama'drr. 'Tasvir', 'olay'm, vukUu anmda olup biti~inin 'soz'le yahut 'yizgi'yle aktanlmasl, 'resmed'ilme'sidir. 'Neden?' ise, aylklamaYl yaparu zamanca geriye ta~lr. 'Olay'a yol ayan amiller, srralarup dokiimlenir. Boylece 'olay'm vukUu bulma arundan uzakla~lht. 'Neden' sorusuna getirilen 'aylklama', 'nasll'a verilen 'tasvir cevabl' gibi 'vakla yiiklii' ve 'canh', demekki 'tasavvur iyerikli' degildir. Daha 'soluk' ve soyuttur. 'Neden' sorusuna verilen kar~lhk, 'naszlh'run 'tasvir cevabl'nm tersine, 'tarif neviinden 'aYlklama'dlr. 'Tarlf, 'tasavvursuz' olup 'kavram'la~Ill1~ dil degerleriyle orulii bir ifadedir. Bu soz degerleri tekanlamhhga ula~t1klannda, bunlara 'lstllah' yahut 'terim' de<nilir. Tekanlamh soz degerlerinin yizgisel (grafik) iradesi 'formiil'diir. 'Olay'm yoneldigi hedef artlk sorulmaz. Mesela gayeli1ige yok ilgi yekici bir omek, ibn-i Sfna'run yekim yasasldrr. Onu 'a~k' olarak niteler. Varolanlar birbirlerini seviyorlarsa, birbirlerini cezbederler. Sevi~meyen varolanlar birbirlerini iterler, dl~ta blrakrrlar. i~te burada, 'Canhclhk'ta gordiigumiiz onemli bir husus, 'insanmerkezcilik'tir. 'Canhclhk', 'canhhg'm, 'insarunerkezcilik' ise, 'insan'm odak kllmmasldlr. Canhclhkta be~erl ozelliklerle kar~lla~mak nasll muhtemelse; insanmerkezcilikte de canhya mahsus etkenlerin, be~erde oylesine slkhkla yer aldlklarlru goruruz. Niye? Obiir canhlarla aramlzda akrabahk tesis edebiliyoruz da ondan. Canll oldugumuzdan Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 459 otiirii, oteki canhlarla duyguda~hk kurabiliyoruz. Ozellikle bize yakm olan, bize benzeyen, bizim etraflmlzda olan at, kedi, kopek, maymun, deve, kartal gibi, canhlar ile kendi aramlzda baglanttlar kuruyoruz. Onlarda kendimizden ozellikler goriiyoruz. Yeniyag dindl~l Batt A vrupa medeniyeti arkaplamna dayah bilim, insamnerkezciligi reddetmektedir. insanmerkezciligin uzantlSl, Diinyamerkezciligidir. istisnaslz biitiin dinler, yeryiiziinii, insamn yurdu olmasmdan otiirii, kutsal kabul etmi~lerdir. Ozellikle bu Hmstlyanhkta yok a~lkardrr. HmstIyanhgm isd efsanesi, onun, Tanrmm 'oglu', bir paryaSl, uzantIsl olmasl, yine onun, yeryiiziine gelip de insanm giinahlanm iistiine yekmesiyle diinya armdmhp ~ereflendirilmi~tir. Yeryiizii, oteki oteki biitiin gezegenlere, gok cisimlerine faiktir. islam da dahilolmak iizre, biitiin dinler bu hususu oncelikle vurgularlar. Nitekim, "filosoflar arasmda en dinci, sadece dindar da degil, en dinci olan kimdir?" diye sorulacak olursa; Ejldtun' duro Ejldtun'da hangi ta~ kaldmhrsa, altmdan Tann ile din Ylkar. Oyleyse, Ejldtun, giiniimiizde yasak bir deyimi kullanrrsak, ~eriat istikametinde dii~iinen bir filosof olup ~unu demi~tir: "Biitiin gok cisimleri iyerisinde en tez, en parlak, en ~erefli olan yeryiiziidiir. Bundan dolaYl yeryiiziiniin konumu bamba~kadlr." Bu, Aristoteles tarafmdan tekrarlamp ta Leibnitz'e degin siiriip gelmi~ bir laftlr. Katolik kilisesi Aristoteles iizerinden gelen bu Eflatuncu onenneyi temel kabul etmi~tir. Galileo kalklp da "giine~ merkezdir" dediginde, bu ibareyi, sadece fizik merkez anlamda kullanmaml~tIr. Daha once Copernicus, giine~i temel ahp yeryiiziinii onun etrafmda dondiirdiigunde, Papanm sesi Ylkmadl. Nihayet 0, bir fizik olaydl. Onu miirekkep yalaml~ herkes biliyordu :laten. Obiir gezegenlerin giine~in etrafmda dondiigii, merkez oldugu eskiden beri bilinen bir olaydl. Ama yeryiiziiniin manevl itiban soru konusu kthnmaga ba~lanmca, Galileo, kilisenin kar~lsmda sUylu duruma dii~mii~tiir. Bunu da hakh gonnek gerekir. Burada kilise, Vatikan yahut Papa saymahyor diyemeyiz. Kendi bakt~ aylSl baktmmdan o giiniin papaSlmn hakkl vardl. Galilei, biitiin bir diinyagorii~iinii allak bullak ediyor. Yeryiiziiyle birlikte, tabiatIyla, insan da merkez olmaktan Ylkml~tlr. Dinde kutsalhklar basamaklamasl vardlr. Ozellikle HmstIyanhkta. Biitiin bu basamaklamalar reddedilmi~lerdir. Dindl~lhga kaymakla BatI Avrupa dinsizmi oldu, Allahl reddeder durumaml girdi? HaYlr. 0 giinden bugiine birsiirii dindar, miitedeyyin insan var. Ama kurum olarak din, medeniyetin altmdan, temelinden, zemininden yekilmi~tir. Dindl~l gorii~, toplum hayatma ve bilciimle 460 $aban Teoman Dural! kurumlara hakim olmaga ba~laml~tlr. Bunun da ilk belirgin omegini, bilimin yaplla~masmda goriiyoruz. donersek, dindl~lla~an bilimde canh, artlk giindemden dti~tiriilmti~ttir. Canh kaale ahnmaz olmu~tur. Canh varmldIr, yokmudur sorusu onemini yitirmi~tir. Varsa yoksa canh-olmayan (inorganik) varhk sahaSI ortahktadrr. Canh-olmayan nasil incelenir? Canh-olmayamn nasil incelendigi, 'nasll' sorusunda gizlidir. 'Nasil', bize olaym vukUu bulma ~ek1ini verir. Olaym cereyamm, olu~umunu biz tasvir ederiz. Demekki, doganm tasviri insamn bakl~ aylSlna dayanmaktadrr. DogaYI bizatihi bilemeyiz. Kendi algllama ile anlama giictimtiztin Olc;tistince bilebiliriz. Tekrar ba~a Bilimin aSll aC;lk1ama giicti ile yonti, tasvire dayamr. Bilim, tasvircidir. Tasvir ise, olc;me ile bic;me tizerine bina edilmi~tir. Olc;tip bic;ebildigim stirece olaYI, bilimin isterlerine uygun bic;imde taSVlr ediyorum demektir. Bilimin isterlerine uygun dti~en olaylara Yenic;ag felsefe-biliminde nesnel diyoruz. Nihayet, her olay, bilimin nesnesi degildir. Hangi olaylar bilimin nesnesidirler? Bahusus olC;tiltip bic;ilebilen olaylar, bilimin nesnesi olmu~lardir. Bunlar ancak bilime konu klhnabilmi~lerdir. Bilime konu klhnabilen olaylar, bilimin nesnesidirler. Yenic;ag bilimi, canh-olmayan varolam ele almaktadrr. Canh-olmayan varolanm cereyan tarzl, makinavaridir. Makine omegine gore c;ah~lr. Buna Yunancadan mtilhem bir terim kullamlml~tlr: 'Mekanik'. Mehanike, Yunancada dtipedtiz 'makine' demektir. 'Makina', kelimesi de zaten Latincedir. Yunanca mehanikeden Latinceye aktanlml~trr. Ondan sonra FransIzca, italyanca gibi, Latin dillerine, Latincenin yavrularma degi~ik telaffuzlarla intikal etmi~tir. $u halde makina omegiyle i~leyen doga olaylanna 'mekanik' diyoruz. Artlk mekanik bic;imde i~leyen olaylardan ba~kasl dikkate ahnmaz. Sadece mekanik kurallara uygun i~leyen olaylar goz ontine almrr. Bu bilim tasavvuruna da 'Mekanisism', yahut bunu Ttirkcele~tirdigimizde, 'Mekanikcilik' denir. Mekanik kurallara uygun c;ah~an, i~leyen, ytiriiyen olaylarm temel birimi nedir? 'Madde'dir. 'Madde' ne demektir? Zaman ile mekan koordinatlanna oturtulabilen varolanm en temel unsuru, yapIta~ldrr. Yenic;agm FranSIZ filosoflarmdan Julien Offroy de Lamettrie, ilk defa maddeyi c;agda~ anlamlyla tarif etmi~tir. Daha once maddenin aylk bir tarifine sahip degildik. Yunancadaki 'htile' 1 yahut 'stoikheion', 'madde' ~ek1inde terctime Yunancadaki 'hiile', Arapcaya, oradan da Osmanh Tiirkcesine 'heyfiUi' ~ek.linde geymi~tir. Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun 461 Te~rihi edilmekle birlikte, bu, yagda~ diinyada, oncelikle de bilimde anla~Ilan ye~itten degildir. Lametrie'nin yapml~ oldugu tariften farkhdrr. Ejldtun, hiile'den kasdl karanhk, 'varhkslzhk', yokluktur. Zaten Ejldtun'dan gelen bir terimdir. Varhglll, varolmanlll diizenlenmi~ligin, aydlllhglll zlttldlr. Ejldtun'a gore, Tanrz, 'biyimsizlik-karanhk'tan2 'biyimlilik-aydlllhg'l yaratml~t1r. Diizenlenmi~lik­ biyimlenmi~lik-aydllllanml~hg'lll tiimii tamaml 'Kosmos'tur. 3 Uzun laflll klsasl, Tanrz, 'alem'i (yani 'kosmos'u) yoktan varetmi~tir diyor. Burada yokluk 'hiile'dir. <;aglffilzdaysa, 'madde' varolanlann temel unsurudur. Ne anlamda temel unsurudur? Zaman ile mekanda tesbit olunabilenlerin. Duyu organlanyla yahut onlarlll uzantlsl olarak kabul edebilecegimiz teleskop, mikroskop gibi, aletler yoluyla algIlaYlp anIamlandlrabildigimiz ne varsa, bunlarlll temel birimleri 'madde'dir. Peki, Mekanikcilik neye dayanmaktadlr? Maddeye dayanmaktadrr. Buradan bir diinyatasavvuru ortaya Ylkml~t1r. Yeniyag biliminden, Galileo-Newton klasik mekaniginden esinlenerek olu~mu~ diinyatasavvuru 'Mekanikcilik'tir. Bahis konusu diinyatasavvurunun kalkl~ noktasl da 'madde' olduguna gore, 'Mekanikcilig'e 'Maddecilig'i de eklememiz lazlm gelir. Buna da bundan boyle felsefe-bilimde 'Maddecilik-Mekanikcilik' denilmi~tir. Bilim, madde ile mekanik yasalar dogrultusunda i~ler hale gelmi~tir. Makinamn bulundugu yer apaYlktrr.' Makinamn unsurlan arasllldaki baglantllan gorebilir, tesbit edebiliriz. Aksakllk ortaya ylktlglllda, 'nas11' ve 'neden' sorularllla cevap getirerek aksakllk giderilebilinir. ~u halde, makina apaylk bir i~lem tablosudur. Apaylkllk neyin zlttldlr? Aylkllga kavu~turulamayanlll, yani milcizevi olamn. Makinada milcizevi bir taraf yoktur. Aciz kalmaYlz. Niye aciz kalmaYlz? Neden - etki bagllltlSlm kurabiliyoruz da ondan. Yine ba~ka bir deyi~le, ortaya ylkml~ anzamn nedenini aylk-seyik biyimde algllayabilip anlamlandlrabiliyor, sonuyta da aYlklayabiliyoruz. i~te bilim, artlk bildirdigimiz bOyle bir diizlemde yiiriimege koyulmu~tur. Bildirilen bu diizlemde yiiriimege koyulan Yeniyag bilimin 'yol ba~l', Galileo Galilei'dir. 1600lerin sonlarlllda Isaac Newton'la da kemale erer. <;agda~ bilim anlaYl~llllll iilkiisii Galileo-Newton klasik Dernekki lernel birirni 'hiile' olan 'kaos'lan lernel birirni 'sloikheion' (biyirn 'kosrnos'. 'Biyimsizlik'='amorfia'. 'Biyimlilik'='rnorfia'. isHirn dii~iincesindeki 'Alern'e lekiibiil elligi soylenebilir. kazal1lm~ unsur) olan 462 $aban Teoman Durah mekanigidir. Hangi ara~t1rma sahasl klasik mekanige yakla~lyorsa, oraSl has bilim olarak nitelenmektedir. Klasik mekanigin i~ gorme ilkeleri ile ~artlanndan uzakla~lldlgl ol9iide, 'bilim-olma' niteligi de yitirilir. CanhYl ele alan bilim ile onun dallarl ile budaklan dahl bu minval iizre miitalea olunmahdlr. Tabn, bOyle dii~iindiigumiizde, ortaya iri kIYlm, gozden ka9mayacak bir aykmhk 9lkIverir. Nesnemiz varolanm yahut siirecin 'canh-olma' ozelligini goz oniinde tutmagl siirdiirerek onu incelersek, az once zikredilen sebepler yiiziinden, 'bilimsellig'imiz ~iipheli duruma dii~er. Klasik mekanigin 'bilimsellik iilkiisii'nden zerrece tavlz vermeyecegiz, diyorsak, bu kere de ince1eme konumuzu, yam 'nesne'mizi 'canh-olma' ozelliginden soyutlamamlz gerekecektir. Nitekim mekanigin Maddeci-Mekanikci tasavvuru a9lsmdan ara~tirma konusuna bakan, ba~ta biyokimya ile molekiiler genetik olmak iizre, 9agda~ biyoloji, nesnesini 'cani-olmayan' (inorganik) varhk alanmda gormek egilimindedir. ister canh, ister canSlZ olsun, her varolan, siire9lilik gosterir. Bununla birlike, temel ozelliklerine halel getirmeksizin 'canh-olmayan'l siire9liliginin dl~ma 9lkarabilirsiniz. Onun siire9liligi, 'indirgenme' (Fr reduction) He 'geridonii~'e (Fr regression, retour en ariere) elveri~lidir. Oysa siire9liliginin durdurulmasl, geri dondiirulmesi yahut daha alt seviyelerde yiiruyen ba~ka bir siirece indirgenmesi, 'Canll'Yl 'can'mdan eder. Siire9liligi durdurmadan, dumura ugratmadan ona bagh 'varolan', bilimin ara~tmhp incelenemez: icaplarma uyularak ()19meler, bi9meler gergekle~tirilemez, tahllller yapllamazlar. Peki, siire9liligi bozulup dumura ugratllml~ 'canll'mn nesi, neresi incelenebilinir? 'Canh' , haddizatmda 'iki kath' yapl olma ozelligini gosterir. 'Alt kat' yahut da 'yapl' diyelim, 'canh-olmayan'drr. i~te 0 kesim, yanl atomaltl-atom-molekiiler alanlar, klasik ile 9agda~ fizik-kimyanm icaplan yerine getirilerek incelenebilinir. ''Ost kat'a gelince; oraSlm ya yokmu~casma davramp 'biyoloji 'yi 'fizik-kimya 'nm yasalarl ile a9Iklama omeklerinin degi~ik bir ge~idi olarak kabul edersiniz ya da ba~hba~ma ozerk bir ara~trrma-inceleme sahasl olarak algllarsmlz. Charles Darwin 'in, 1858de bilim diinyasmm giindeInine soktugu, gunahl sevablyla, evrim varsaYlml, 'canhlar ara~t1rmasl'na 'fizik-kimya-dl~l-olma' durumunu kazandrrml~trr. 'Ge9mi§li' bir varolan olarak canil, canh-olmayanm tersine, indirgenemez ve geridonii~lii degildir. Her Canll, 'ge9mifinden devraldlgl, 'kahtim' denilen, ozgiil bir kimyevl donanlmla miicehhezdir. Bu Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 463 anlamda Canll, 'birey'dir, yam tektir, heyetimecmuuyla e§sizdir. Ba§ka belirli bireylerle kahtlm (genetik), i§leyi§ (fizyoloji) ile beden-biinye bi9imi bakImlarmdan benze§ir. Andm§tlgl ve birlikte 90galabildigi bireylerin tiiriindendir. Her canh, ana kahtlill, i§leyi§, davram§ ile beden biyim ozelliklerini tiiriinden ahr. 0, tiiron diger mensuplanndan farkll olmakla birlikte, ana (tiir) ozelliklerini onlarla payla§lr. i§te bu ince denge-durumunu klasik fizik-kimya yasahhklanyla a91klamak miimkiin degildir. Darwin, haddizatmda mekanik yasahhktan sapmak neviinden niyet beslememi§tir. Canll varolanlann yeryiiziindeki peydahlam§lan ile yayIll§larmm nedeni olarak gorolen tiirlerin donii§iimleri olayml tamamlyla 'MaddeciMekanikci' anlaYl§ gergevesinde kalarak izah etmege 9aba harcaml§trr. Bu yabaSl onun da beklemedigi ters bir sonucu ortaya 91karml§tlr: Canhmn, tiimiiyle fizik-kimya yasahhgma bagh kalmarak a9lklanamayacagl gergegini. i§te buradan canhya mahsus 'canh' yahut 'organik' varhk alam belirmi§tir. Yeni9ag biliminin zirvesi, belirleyicisi, sistemcisi Rene Descartes' a kalrrsa, "ruhumuzun dl§mda kalan ne varsa, madde diinyasmda", "res extensa" dedigi ol9iiliip bi9ilebilinir alanda yer ahr. Canh dahl bahsi gegen alana dahildir. Hatta canll olan be§er cihetim bile "res extensa"dadrr. i§te bu ol9iiliip biyilen diinyada yer alan biinyemi ele ahp inceleyen Yeni9agm bilimlerinden fizyolojidir. Klsacasl, be§erin ol9iiliip bi9ilebilinir kesimi, fizyolojisidir. Rene Descartes'tan soma, ruh (yahut nefs) olaYl hepten bir kenara atlhp da yalmzca ol9iiliip bi9ilebilinir diinyanm varhgl benimsenince, canhlarda, bunlara elbette be§er dahi dahildir, fizyolojidl§l hi9bir cihet goz oniine almmaz olmu§tur. Boyle bir cihet olabilirmi sorusu bile, tartl§ma konusu olmaktan 91kanhnl§trr. Canlmm iki ara§tmlma konusu kahr; bunlardan biri, onun bi9imi demek olan 'morfoloji'si ile i§leyi§ine egilen 'fizyoloji'dir. Bi9imi ile i§leyi§i dl§mda canhnm ele almacak ba§ka bir konusu kahnaz. Ancak, canh, soz konusu cendereye slgdmlamlyor. Onu erge9 9atlatlyor'. 'NasIl'm cevablm anatomi yahut morfoloji ile fizyolojiye dayanarak verebiliyorsunuz da, 'neden - etki bagmtllan'm kuramlyorsunuz. Niye? <;::iinkii 'canll', 'canll-olmayan'da gormedigimiz bir varhk ozelligini bize sergilemektedir. 'Canll', az once kullandlglmlz bir mecaza degi§ik bir a91dan yeniden ba§vurursak, 'canh-olmayan'm tersine, 'iki kath' bir yapl arzetmektedir. Canlmm 'dl§l' ile 'i9i' vardrr. Halbuki 'canh-olmayan' tek kathdlr. Canll-ohnayan dl§arldan etkiye maruz kalrr. Aldlgl etkiye gore 464 ~aban Teoman Durah bi9im1enir. Canh da dl~andan etki alrr. Etkilerin kimini kabul eyler, kiminiyse reddeder. Burada biz, adeta iradenin on belirtileriyle· kar~lla~lYoruz. Gelen etkilerden kimini, mesela ~uradaki havamn bir klsmml, yanl i~imize yarayam i9imize gekiyor, yaramayam dl~anda brraklyoruz. Karbondioksidi reddediyoruz. Uzviyetimiz/organismamlz bunu yaplyor. Farklnda olmadan soz konusu se9meyi yaplyoruz. Sadece biz degil, hiicreden ba~layarak biitiin canhlar, organismalar, boyle bir se9mecilik i9indedir. Canh, i9 He dl~ arasmda belirgin bir Slmr gekiyor. Bunu hiicrede 90k se9ik bi9imde gorebiliyoruz. Gerek hayvan gerekse bitki hiicrelerinde bu husus besbelirgindir. Hiicreyi gevreleyen bir zar var. 0, igeri girmek i9in 'kaplYl hklatan' etkilerden kimini ihtiyaca gore igeri kabul ediyor, ihtiy8.9 duymadlgl yahut zararh olanlan 'kapmm onii'nde, dl~anda blraklyor. Neye gore 'tercih'te bulunuyor? Klsacasl, canhmn kahhm sistemine gore i~leyi~ yiiriirliiktedir. Canhdaki ve 'ge9mi~li-olma' ozelligini gosteren i~leyi~ yahut mekanisma 'kahhm'dlr. Kahhm, canhmn ii9 temel gorevini ayarlar: 'Biiyiime'yi, 'iireme' ile 'beslenme'yi. Biitiin canhlar bilakaydl~art biiyiir, beslenir, iirer. Biiyiime iki ge~ittir. Hacmi geni~letmek anlammda biiyiime, biitiin canhlara ~amil olup bitkiler, hayvanlar, hiicreler, ozetle, biitiin canhlar hacimlerini geni~letirler. ikinci ge~it biiyiimeyse yer degi~tirme ~eklindedir. Bu hareket ozelligini gosterenlere de hayvan diyoruz. Canlmm kahhml nasll belirir? Kahhm nerden 91kmaktadlr? Canhnm kahhmr iki kaynaktan ne~et eder: Birincisi canh bireyin 91kt1g1, kendisinden dogdugu ebeveynidir. ikincisi de ebeveyninin ne~et ettigi ebeveynler zinciridir. Bunlara da 'ata' denilir. Kendinden tiiredigi men~e yahut menM canhnm 'ge9mifidir. 'Ge9mi~', canhnm ya~adlgl, canh bulundugu andan once onun varhk (ontik) ~ai1:larml taYlneden zaman kesidini yahut kesitlerini ifade eder. $u durumda, ins ana mahsus gordiigumiiz bir hususa oteki biitiin canlllarda dahl rastgeliyoruz: 'Ge9mi~' He '~imdi' aymml. imdi bu aymm dikkate ahnmakslzm, canllnm incelenmesinde nedenselliklilliyet bagmhlan kurulamaz. Canh bireyin, ebeveyninden 91k1p varoldugu ana kadarki geli~mesi onun 'bireyolu~'udur (Yun ontogenesis). Be~er dahil her canlmm bOyle bir 'bireyolu~u' bulunur. $u da var ki, kendisinden geldigimiz ebeveynimizin de bir 'bireyolu~u' vardlr. Belli bir kahhm hath iistiinde yiiriiyerek birbirlerinden tiiremi~ canhlann 'bireyolu~'lan, 'tiirolu~'a (Yunfllogenesis) dayanrr. Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 465 Yine az once bahsedildigi iizre, her canh varolanm sadece kendine mahsus biyimi ve yaplsl vardlr. Onun bu devredilemez, kendine mahsus biyimi ile yaplsma 'bireylilik' (Fr individualite) demi~tik. Canh varolamn kendine mahsus yaplsl ile biyimini kendinden tevfuiis ettigi bir 'iilkiisel' (Fr ideal) biyim vardlr. i~te bahis konusu 'iilkiisel' biyirne evrim biyolojisinde 'tiir biyimi' (Fr forme specifique) adl verilmi~tir. Her birey, 'tiir biyirni'nden; Eflatuncu bir deyi~le, pay ahr. 'Yavru'ya 'tiir biyimi'nden 'payma dii~en'i ilk elde veren onun 'ebeveyn'idir. Nihayet, ebeveyninin de tevaros ettigi, ebeveynlerden gelen ozelliklerin tiimii canh bireyin tiirolu~unu te~ldl eder. 'Tiirolufun temelinde bulunan 'tiir'iin tarlfiyse ~oyledir: Birlikte yogalabilen bireylerin tiimii belli bir 'tfu'ii olu~tururlar. 'Cogalma' iki ye~ittir: 'Cinsiyetsiz' He 'cinsiyetli'. Cinsiyetli yogalma da yine ikiye aynhr: Cift1e~erek yahut yift1e~meyerek. 'Ciftle~meyerek yogalma'mn bir klsml 'b6liinme'yle, ba~ka bir b6liimiiyse, 'sporlanma'yla olur. Canhlar aleminin bitki He hayvan tiirlerinde hiicrelerin, dokuya; dokulann, organa; organlarm, organismaya donii~meleriyle, yogunlukla, yift1e~erek yogalma ortaya Ylkml~t1r. Bunun da en belirgin ve bilinen kesimi memelilerdedir. Bir tiiron ba~ansl yahut ba~anslzhgl yogalmasma dayanlr. Biyolojide bir tiir, yogalma imkanma sahipse, ba~arlhdlr. Cogalma imkamm kaybetmi~se, soysuzla~rr. Toparlarsak: Canlllar aleminde teme1 birim, 'birey'dir. Onun i~leyi~lerini, mekanismaslm taSVlr ederek aylklayan bilim dah, 'fizyoloji'dir. Bu bilim dalmm payandaslysa, kahtIIDl inceleyen 'genetik'tir. 'Neden - etki bagmtlsl'na dayanarak 'genetig'i anla~lhr kllan da 'evrim'dir. 'Fizyoloji', 'morfoloji', 'genetik', 'paleontoloji', 'canhlar cografyasl' (biyocografya) ile yevrebilim (Fr ecologie), 'biyoloji'nin dallandlr. . Camlann, Yeniyag dindl~l Bah Avrupa medeniyeti yeryevesinde canh-olmayan, yani inorganik varhk sahaslmn bilimi olan mekanik tarafmdan aylk1anmaga yah~l1dlgmdan bahsettik. Ne var ki, mekanik yasalar, 'canh'Yl biitiin vecheleriyle aylk1amaktan uzaktlr. Zira, 'canh-olmayan'dan farkh olarak 'canll'nm 'orgiin' bir 'in~aa'sl vardrr. Bu itibarla yaplca da kurulu~ca da canholmayandan yok daha karma~1ktlr. Karma~1k1lg1 yaratan amillerin ba~mda canlmm '1i?eymi~li' varhk olmasl hususu gelmektedir. Mekanik, 'yizgi-zaman' 466 $aban Teoman Dural! (Fr temps lineer) boyutunda yiiruyen tekrarlanabilinir 'vaba'lan kendine ara~tmna konusu blar. Tekrarlanabilinir vmalar 'e~zamanh'dlrlar (Fr synchronique). Daha anla~lllr bir iradeyle, 'e~zamanhhk'la kastettigimiz, 'dun olmu~ bir olaym, bugiin oldugu gibi yeniden olagetirtilmesi'dir. 'Dun olmu~ bir olaYl bugiin nasll yeniden oldurabiliriz?' 'Dun olagan dogal ~artlarda olmu~ olaYl' genellikle 'bugiin yeniden aynl olagan do gal ~artlarda olagetirtemeyiz.' Onu oldugu gibi tekrarlayabilmemiz iyin onun olagelmi~ bulundugu ortaml yeniden meydana getinnemiz ~arttlr. Bu, olagan do gal ~artlarda olamayacagma gore, varsaYlmlmlZ dogrultusunda sum bir ortaml in~aa etmemiz lazlm gelir. Bahsi geyen in~aa edilmi~ suni ortam, 'laboratuvar'drr. 'Canh-olmayan'm tersine, 'canh', '~imdililik' ile 'geymi~lilik' 'ikilem'ini onu ancak 'yiftzamanh' (Fr diachronique) bir varhk olarak anmamlZ gerekir. '<;iftzainanh' varhk olan 'canh'nm bir am digerine uymaz. 0, sureklice degi~egider. Bu yiizden 'birey butunlUgu' (Fr integralite individuelle) haliyle canh her zaman tekrarlanabilinir deneyin mahali laboratuvara uygun degildir. Bireyin, fizik-kimya smamalanna (ing test) uygun du~en paryalarml laboratuvar ortammda inceleme imkanma sahib olmamlza ragmen, 'canholma'mn dogrudan dogruya ta~lYlclSl olan bireyi, butunluguyle, bahsi geyen ~artlar altmda deneyleyemiyoruz. Onu bahsettigimiz tarzda ve ~artlar altmda deneylemege kalkarsak, 'can'mdan eder, 'Oldururuz'. ya~adlgmdan, Bireyliligine vucut veren baZl azalanm laboratuvar ~artlarmda smamaya tabi tutabilmemize kar~lllk, bUrunlUgu halinde canll gozlemlenir. Canll birey ile yevresi arasmdaki ili~kinin gozlemlenmesi 'yevrebilim 'in (ecologie) i~idir. Demekki canll bireyin 'geymi~'i 'evrim bilimi'nin, '~imdi'siyse 'fizyoloji' ile 'yevrebilim'in uhdesindedir. 'Genetik' gibi, 'fizyoloji' de 'fizik-kimya' yasahhklarma uydurulabilinir. KlsacaSl bunlar, 'fizik-kimya'nm uzantlsl addolunabilinirler. Buna kar~lllk, 'evrim'e benzer biyimde 'yevrebilim', 'fizikkimya' yasahhklanna dahil edilemiyorlar. Onlar, oyleyse salt 'biyolojik' ara~tmna-inceleme alanlandlrlar. Peki, 'fizik-kimya' yasahhklanna slgdmlamlyorlarsa, onlara 'bilim' samm uygun gorecekmiyiz? Biyolojinin bilim teorisinin (epistemologie) ana sorunu i~te budur. Canhlann ara~tmlmasl alamnda 'evrim' ile 'yevrebilim', epistemolojik mUlahazalarla, rahatca 'bilim' yeryevesinde mutalea edilemedikten sonra, insamn ara~tmlma ile incelenmesi sahasmda ba~ rolleri ustlenmi~ 'tarih' ile 'sosyoloji'yi nasll olur da 'bilim'den sayacaglz? Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 467 Daha once belirttigimiz tizre, canlmm gerek bireyolu~, gerekse ttirolu~ baglammda 'gec;:rni~'ini inceleyen biyoloji dah evrimdir. Fizyoloji ile anatominin yamnda, ozellikle 1850lerden itibaren evrim yer almaga ba~laml~t1r. Gerc;:i evrim daha once de yard!. Aristoteles ile islam felsefe-bilim tarihinde evrime ili~kin gorti~ler yard!. Ancak ozellikle 1800lerin ba~lanndan itibaren FranSlZ canhlar ara~t1rmaclsl ve filosofu Jean-Baptiste de Lamarck'la birlikte evrim mekanik ve maddi olma istikametinde yol alml~t1r. Bunun da ~ahikaslm Charles Darwin te~k1l etmektedir. Charles Darwin, tamamlyla inorganik, mekanik bir aC;:lklamayla evrimi Onun bize getirdigi iki aC;:lklama modeli vardlr: Biri, kahtlm malzemesi ile i~leyi~inin koklti degi~imi; obtirti de, 'do gal aYlklanma'dlr. 'AYlklanma' lafl yerindedir. Tablricaizse, bu benim uydurmamdlr. Bizde buna 'tabu seleksiyon' denilirdi. 'AYlklama' ile 'aYlklanma' Ttirkcenin olagantism zenginligi ile ifade kudretine ornektir. 'AYlklama' dedigimizde, bir mtiellif soz konusudur. Biri, anla~llan, oturup aYlkllyor, slmfhyor. Kelimenin ortasma '-n-' ortaClm ili~tirdigimizdeyse, 'mtiellif mechulle~iyor. Olay yahut stirec;:, kendikendine i~ler hale geliyor demektir. 'AYlklanma'da kimin aYlkladlgl belli degildir. Tabiatm kendi stirec;:lerinde, kendi dogal ak1~mda bir aYlklama meydana gelmektedir. Bu sebeple 'aYlklanma' sozti, bana kahrsa, c;:ok yerindedir, iyi oturmaktadlr. Erninim, Charles Darwin, Ttirkce bilseydi, benim bu terim tekllfime 'dort elle sanllr', kendi dilindeki telaffuzuyla, selek~iyma "aYlklanma"Yl terclh ederdi. Franslzcada ve onuri bozulmu~ hali gibi gordtigtim ingilizcede 'eleksiyon' (election) ile 'seleksiyon' (selection) vardlr. 'Eleksiyon' iradi bir 'sec;:me' i~idir. 'Seleksiyon'a gelince, kendikendine ytirtiyen bir olaydlr. Mesela 'milli sec;:im'e 'selection nationale' denmez. 'Election nationale'dir. <;tinkti meclise gonderecekleri temsilcileri sec;:menler, iradeleriyle tercih ediyorlar. Anla~llacagl tizre, 'election', ki~inin, iradesini kullanarak tercihte bulunmasl anlammdadlr. Genelde bilim anlaYl~l baglammda, ozellikle de Darwin'in anladlgl anlamdaki tabiatta dogadl~l bir merciin yahut kudretin tercihlerde bulunmasmdan bahis ac;:llamaz. Bilimde, ilkece, one stirdtiguntizti mantlk-matematik baklmdan lsbiitlamakla, deney yontinden ise gerekcelemek zorundasmlZ. Halbuki tabiatta tercihlerde bulunan dogadl~l bir merciin varhgml yahut yoklugunu lsbatlamak ile gerekcelemek imkiimndan yoksunuz. Dogadl~l olan, 'gidimli dti~tinme' ile kar~lmlza C;:lkarm1~t1r. 468 $aban Teoman Dural! 'slllama-deneme' imkflllianm a~ar. Bu yiizden bilimin ara~tmna-inceleme slmrlannm otesindedir. 0, imfuumlZln meselesidir. Her birey ebeveyninden bic;:im He yaplca farkh olur. Genetigin olc;:iilerine vuruldugunda, farklar, tiirii olu~turan bireylerin c;:ogalmasllll miimkiin kliacak kadar azdlr, kiic;:iiktiir. Bireyler arasllldaki genetik farkhhk belli bir biiyiikIiige uIa~tlgllldaysa, c;:ogalma imkam ortadan kalkar. Bu durum, ebeveyn ile yavru araslllda ortaya C;:lktlgllla, yeni bir c;:e~idin temeli atlIml~ olur. Farkhhglll ba~gosterecegini kestirmenin imkam yoktur. Esash kahtsal degi~melerin, yanl 'mutasyon'larlll ne zaman, nasll ortaya c;:lkacaklanmn kurallan tesblt olunamadlgllldan, olay tesadiif eseriymi~ gibi kabul edilmektedir. Tesadiif eseriymi~cesine ortaya C;:lkan yeni c;:e~idin, ya~ayakalarak tiir boyutlarllla eri~ip eri~emeyecegi artlk belli bir zorunluluga baglamr. Zorunlulugun adlm Charles Darwin, 'dogal aYlklanma' ~eklinde koymu~tur. Degi~ime ugraml~ birey, 'ortamllla ayak uydurma' (Fr&ing adaptation) yoluyia 'varolma miicadelesi'nde (ing struggle for existence) iistiinliik sagiayarak c;:ogalma ~artllll yerine getirebiliyorsa, 'ya~ayakahr' (ing survival). Paralel kahtsal degi~imiere ugraYlp da birlikte c;:ogalma imkamm yakaIaml~ bireyler, yeni bir c;:e~idi olu~turur. 'Ebeveyn tiir'den farkllla~tlgl oranda yeni olu~an c;:e~it, degi~ik bir tUriin habercisidir. y eni c;:e~itlerin, dolaYlSlyla da tiirlerin meydana geImeIerinde genetik i~leyi~te ortaya c;:1k1veren koklii degi~iklikler, uzun bir hazrrhk devresinin sonucudurlar. Nesiller boyu kahtlmda yiiriiyegiden irili ufakll nicel degi~meler, genetik i~leyi~te birikirler. Zaman olur, birikim patlama noktasllla eri~ir. i~te 0 noktada birikmi~ nicel degi~imler, patlak verdikleri bireyleri, Darwin'in deyi~iyIe, 'nitel degi~iklig'e ugratlrlar. Charles Darwin'in bu C;:lgm aC;:lCl belirlemesini, c;:agda~l Karl Marx, topiumiann, oncelikle de Batl Avrupahiann iktisadl-siyasl (Fr economie politique) geli~imierinin tarihl seyrini aC;:lklamakta esas alml~trr. 'Nicel patlama', Darvinci evrim gorii~iinde 'mutasyon' olarak goriiniime C;:lkarken, Markscl aC;:lklama dogroltusunda 'devrim' ~eklinde kendini gosterir. Tiirlerin farkllla~maslllda cografi tecnd onemli bir amildir. Demekki bireyin genetik i~leyi~inde meydana gelen 'klnlma'lann yanlllda, bireyleri c;:evreleyen ~artIarlll degi~mesi de, evrimde ba~at bir unsurdur. Mesela en eski hiicre topiulugu, Kambriyaoncesi devirde, demekki yakla~lk 1.3 milyar yll once ortaya C;:lkml~ mavl-ye~il yosunlardrr. Kambiriyaoncesi devirde, bildigimiz kadanyla, Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 469 havakiire oksijenden olu~muyordu. Mavl-ye~il yosunlar, oksijen yerine, ortamda bulunan azotla solurlardl. Bilahare katl Mldeki oksijen, ye~itli fizikkimya nedenlerle serbestle~erek gaza donu~mu~, azotun yerini alml~tlr. Krebs yenberi denilen bir i~leyi~le canll, metabolismaslm yfirutmek uzre, ihtiyay duydugu eneIjiyi elde eder. Oksijenin, havakiirede yer almaslyla 0, Krebs yenberinde kullamhr olmu~tur. Mutasyonla azot yerine, oksijeni Krebs yenberinde degerlendirmege koyulan bireylerden olu~an rurler varolma mucadelesinde ya~ayakalml~lardlr. Ne var ki, yeryfiziinun bazl yorelerinde azot, solunum ortmm olmaga devam etmi~tir. 0 yorelerde ya~ayan kimi mavl-ye~il yosunlar, azotu solumagl surdi.irmu~tur. Canllhk ile ya~ama, akla havsalaya slgmayacak raddede ye~itlilik sunar. Kimler ayakta kalabilmi~? Ebeveyninden farkll ortaya ylkml~ olan oksijen ortammda solumaya elveri~li mekanismayla mucehhez yeni bireyler oksijenli ortamda ayakta kalabilmi~lerdir. Obi.irleri silinmi~ yahut yok dar ortamlara hapsolunmu~lardlr. Bugfin, slcak su kaynaklannm ve denizlerin diplerinde, birtaklm yok derin magaralar gibi, MIa, yeryfizi.inun baZl yerlerinde azotla soluyan mavl-ye~il yosunlar vardlr. Bilim teorisi aylsmdan evrimin durumu nedir? <;ok sallantlhdlr. Klasik mekanige aykln du~en bir olaydlr. Niye? Ba~ta soyledigimiz vaka ile vakla aymmmda hatlrlayacaksmlZ. Evrim, vakalan kendine konu ahr. Evrimin olaYl vakalardlr. Bunlar, tekrarlanalllayan cinsten olaylardlr. Bir buyuk milyar ytl once ~u olmu~tur, dedigimizde, 0 ~artlan oldugu gibi bugfin canlandlramaYlz, tekrarlaYalllaYlz. Elimizdeki imkanlarla, malzemelerle oraya dogru yansltmalarda bulunabiliriz. Sinema deyi~iyle flash-backlar yaplyoruz. Bugfinden oraya yansltmalar. Bu nice uyar yahut uymaz, bilmiyoruz. Newton optiginin yahut yekim (Fr&ing gravitation) yasaslmn benzerini evrimde aramak beyhlldedir. Ne var ki, evrimi goz onune almakslzm, biyoloji aylklamalan yapallllYoruZ. Az once bahsettigimiz "nastl?" sorusuna cevap verebilmekle birlikte, bilimin oteki kaylllilmaz ~artl olan 'neden-etki bagmtlSl', canhmn birey yahut rur olarak tarihi goz online almmadan verilemez. 0 baglantl kurulmadan cevap verilemiyor. Bu baklmdan evrim, biyolojinin kaylmlmaz yolu, yordaillldlr. Evrim, aynl zamanda tehlikeli bir alandlr. Atom gibi bir ~ey. Atomla hem eneIji uretiyorsunuz, eneIji ihtiyaclmzl kar~lhyorsunuz hem de milyonlarca insanm hayatma malolabilecek bombalarl imal edebiliyorsunuz. Evrim de buna benzer. 470 ~aban Teoman Dural! Hatta ondan da tehlikelidir. <;iinkii evrim, dar bilim yen;evesinin dl~ma ta~mlmaga yatkmdir. Evrim, Ondokuzuncu yiizyll sonlan ile Yirmincide ideolojilere alet kllmml~t1r. Evrim, Yeniyag dindl~1 Avrupa medeniyetinde boy vermi~ ideolojilerin her birinde kullamlm1~trr. Sermayecilik (Capitalisme) ba~ta olmak iizre, gerek Mill! toplumculukga (Natonal socialisme) gerekse Ortakmiilkciiliige (Communisme) uygulanml~trr. iki ayn ye~it uygulanml~trr. Darwin'in kurdugu evrim ~emasmi toplum ara~trrmalanna (sociologie) uygulayan ingiliz toplum filozofu Herbert Spencer'den hareketle Sermayecilik ile Mill! toplumculuk evrime yonelmi~lerdir. Buna kar~lhk Ortakmiilkciiliik, hem Charles Darwin'i hem de onun ba~ muanZI gibi goziiken Jean Lamarck'i esas alml~trr. Fransiz Lamarck, Darwin'in tersine evrimde belirli bir yoneli~in, gayenin bulundugunu one siiren filosof-bilimadamldrr. Canh tiirleri bireylere dayamr ve bunlann her biri ya~ayakahnak ugruna canlliray yaba harcar. Hfllbuki Darwin evriminde bireyin, degi~en ~artlara ayak uydurma yahut uydurmama konusunda dahli yoktur. Kahhmdaki koklii degi~me, canhda kendiliginden husUle gelir. Ortakmiilkciiliik, Lamarck'a bakml~trr. Ondan hareketle "beni yevrem etkiledigi· gibi, ben de, yevremi etkilerim"; "yevreme meydan da okurum"; "yevreme direnebilirim" tiiriinden ~iarvan (slogan) ideolojik onermeler iiretmi~tir. i~, ideolojinin teorik yatlSlnda mahsur kahnaYlp uygulanma sahasma dahl inmi~tir. i~te, Stalin Rusyasmda genetikci ve bitkibilimci olan Trofim Denisoviy Lisenko, bilim ile fen hayatmm hiikiimdan kesilmi~tir. Lisenko, Lamarck'm varsaYImlm dar yeryevede tarima uygulamak, geni~teyse evrimi aylklamak iizre kullanml~trr. Denemeler, 1938 ile 1947de olmak iizre, iki kere vukUu bulmu~tur. Sonuy? Kelimenin tam manaslyla, felaket. Bu densiz denemeyle Sovyet Rusyanm biiyiik zararlara ugradlglm goriiyoruz. Hububat mahsUlii kaydadeger derecede dii~mii~tiir. Stalin, 1952de oliince, Lisenko, derhal mevkiini kaybetmi~, bilahare siirgiine gonderilmi~tir. Rusya da olagan tanmclhk kurallarml uygulamaga geri donmii~tiir. Yirminci yiizyll ideolojilerinin suiistimaline maruz kahnasmdan otiirii 'evrim'i sUylamak, oyleki onu samk sandalyesine oturtmak calzmidir? Bilimde geyen oteki varsaYlmlar yahut teoriler gibi, 'evrim' de bizatihl ahlakca ne 'iyi' ne de 'kotii' addolunabilinir. Her ~ey, varsaYlm yahut teoriyi biyimleyip tatblk safhasma sokamn, onu hangi baglamda naSI I kullandlgma baghdir. Bu da, oniinde sonunda bir ahlak meselesidir. Her varsaYlm yahut teori, oz baglammda anlamhdir. Eldeki varsaYImm bagh bulundugu oz bagiamim ~a~lrmak miiteaklp kotiiliiklerin menbaadlr. Sonuc olarak, felsefe-bilimin kapisl ahlaktrr. Canhlar Bilimi ve Evrim Sorununun Te~rihi 471 Konusunun inceleyicisi, ara~tmnaclS1 olmanm yanmda, filosof-bilimadaml aym zamanda taze yeti~en 'bilgin'lerin egiticisi, ogreticisidir de. Egitimin ozliniiyse, ugra~t1g1 konuyu kendi baglammda miitalea etme zorunlulugunu kiljinin, kendine bIkmadan usanmadan hatrrlatmasl dogrultusunda i~leyen adalet duyu~unun, hayata, bu arada da felsefe-bilim ya~ayl~ma hakim kIhnmasl keyfiyeti teljk11 eder. =·35