GAT4PRoVIP: Görme Engelli Bireylerin Aile ve Akrabaları İçin Danışmanlık, Rehberlik ve Eğitim Eğitim Kitabı-1 – Görme Engeli ile İlgili Fiziki Konular Lennox Adams ve Bağımsız Danışman Iris Corfield Tarafından derlenmiştir Royal National College for the Blind, Hereford, UK GAT4PRoVIP is funded with support from the European Commission. This booklet reflects the views of the author(s) and the Commission cannot be held responsible for any use which may be used from the information contained herein. 1 Bölüm 1 Gözün yapısı İnsan gözü, her biri belirli bir fonksiyona sahip katmanlar ve yapılardan oluşmaktadır. Gözde koruyucu özelliği olan bir kaç unsur mevcuttur: * Göz kapakları * Kirpikler ve * Kaşlar Bunların tümü, göze girip hasar yapabilecek toz ve kir gibi maddelerden gözü korumak için tasarlanmış unsurlardır. Göz, göz çukurunda yer alan yağ dokularının yastık görevi görerek koruduğu bir organdır. Bunlar hep birlikte gözü zarar görmesine karşı korurlar. Sklera (Sert Tabaka) göz yuvarlağını en dışında bulunan beyaz renkli tabakadır. Sert yapısıyla göz korunur. Farklı noktalardan 6 kas bu tabakaya bağlıdır ve bu kaslar gözün farklı noktalara hareketini sağlarlar. Bu tabaka ön tarafa doğru incelip, saydamlaşır ve hafif şişkinleşerek KORNEA denilen saydam tabakayı oluşturur. Kornea göze gelen ışığı kırarak, ışığın göz merceğine ulaşmasını sağlar. 2 İris gözün renkli olan bölümü olup gözbebeğinin büyüklüğünü kontrol etmek için kullanılan çok ince kaslara sahiptir. Göz bebeği, irisin merkezinde yer alan siyah bölgedir. Göz bebeği göze giren ışık miktarını ayarlar. Işık az ise göz bebeği büyür , çok ise küçülür. Mercek İrisin hemen arkasında saydam , ince kenarlı göz merceği bulunur. Mercek göze gelen ışınları kırarak retina üzerinde bir noktada toplar. Koroid (damar tabaka), Sert tabakanın altında bulunur. Bu tabakada gözü besleyen kan damarları bulunur. Damar tabaka içindeki pigmentler , fazla ışığı emip yansımaları önleyerek görüntünün netliğini sağlar. Kirpiksi vücut iki temel fonksiyona sahiptir. İlk fonksiyonu, merceğin kasılıp genişlemesini sağlamaktır. İkinci fonksiyonu ise hümör aköz salgılamaktır. Hümör aköz kirpiksi vücut tarafından üretilen bir sıvıdır. Camsı jel, gözün merkez çukurunu dolduran berrak bir jeldir. Gözün küresel şeklini korumasına yardımcı olur. Retina (ağ tabaka), Göz yuvarlağının en içte bulunan tabakasıdır. Bu tabakada ışık almaçları (fotoreseptörler) ve ağ gibi dağılmış sinirler bulunur. Işık almaçlarından siyah-beyaz renkleri algılayan hücreler çubuk şeklinde , renkleri algılayan hücreler ise koni şeklindedir. Duyu sinirlerinin hücre gövdeleri ağ tabakadadır. Bu sinirlerin aksonları ise gözün arka kısmında birleşerek göz sinirlerini oluşturur. Bu sinirler göz yuvarlağından çıkarak beyne gider. Göz sinirlerinin gözden çıktığı bölgede almaç bulunmadığı ve görüntü oluşmadığı için buraya kör nokta denir. Saydam tabaka ile göz merceğinden eksenin gözün arka kısmında retinayı kestiği yerde çukur bir bölge vardır. Burada ağ tabaka daha incedir ve sarı benek adını alır. Sarı benekte koni şeklindeki hücreler fazla olduğunda burada görme daha nettir. Macula, fovea’yı (çukur) çevreleten sarı bir noktadır. Retinanın çok küçük bir bölümünü oluşturur ve merkezi odak noktası burasıdır. Detayları görme konusunda bu bölüm işe yarar (okumada olduğu gibi) ayrıca renkli görebilmek için de bu bölüme ihtiyaç vardır. Fovea Makulanın merkezinde küçük girinti oluşturur koni hücrelerinin en yoğun bulunduğu bölgedir. Optik Disk ışığa duyarlı değildir, genelde kör nokta olarak tabir edilir. Optik diskin kenar bölümü retina ile optik sinirlerin bir araya geldiği noktadır. Optic Sinir, ışığın retinadan beyne giderken izlediği yolu oluşturur. Milyonlarca minik hücreni bir araya gelemsinden oluşmuştur. 3 Normal gören kişinin gördüğü resim 4 Nasıl görürüz? Herhangi bir objeyi nasıl görüyoruz? Objeden yansıyan ışık, göz kapakları arasından geçerek saydam kornea tabakasına gelir korneadan pupilla dediğimiz, gözün ortasındaki açıklığa ulaşır. Pupillanın arkasında bir çok ince bağla yerinde asılı duran saydam lens bulunmaktadır. Lensi de geçen ışık belli oranda kırılarak gözün arka kısmında retinanın üzerine düşer. Böylece obje retinanın tam üzerine düşüyor ise normal net görme sağlanmış olur. Doğaldır ki objenin sadece retina üzerine düşmesi görmeyi tam olarak sağlamıyor, buradan itibaren de görme siniri üzerinden görüntünün, beynin arka kısmında yer alan görme merkezine ulaşması gerekmektedir. Kısaca lens ve korneanın görevi gelen ışınları kırarak görüntünün net olarak retina üzerine düşmesini sağlamaktır. İnsan uzağa da yakına da baksa gözün oto-fokus sistemi, otomatik olarak bir fotoğraf makinesi gibi çalışarak görüntünün retina üzerine net olarak düşmesini sağlar. Kişide kornea veya lenste kırma kusuru varsa myopi, hipermetropi, presbiyopi ve astigmatizm adı verilen görme bozuklukları oluşur. Görme engeli hastalıklar yada incinme/kaza ile ortaya çıkabilir ve geleneksel metotlarla düzeltilemez. Bunların en çok görünenleri Makular Dejenerasyon, Glokom, Diabetik retinopati, Retinitis Pigmentosa (RP), Hemianopias, Retinal Ayrılma ve katarakttır. 5 GÖRME ENGELİ TÜRLERİ Akromotopsi: - renkleri görememe ASTHENOPIA – göz yorgunluğu: yorgunluk, gözde kızarma, gözde yorgunluk, göz içi ve çevresinde ağrı, bulanık görme baş ağrısı ve arada çift görme gibi semptomları olan oftalmolojik bir sorundur. Semptomlar genelde okumadan , bilgisayarda çalıştıktan yada görsel beceri kullanımını çok gerektiren işlerden sonra ortaya çıkar. Sürekli olarak kitaba yada bilgisayar ekranına odaklanmak gibi görsel olarak yoğun işlerle vakit geçirirken iç göz kasları kasılır ve bu da gözleri yorar, kurutur ve rahatsız eder. En azından saatte bir de olsa uzakta bir nesneye bakmak yoluyla gözü dinlendirmek genelde problemi çözecektir. Küçük puntolarla çalışmaksa sorunu daha da büyütecektir. ASTIGMAT: Korneanın yuvarlak olmadığı , yumurta şeklinde olduğu bir durumdur.yumurta veya rugby topu gibi astigmat bir korneanın 2 kesiti ,temel eğrisi vardır,biri yassı diğeri ona 90 derecede daha dik. Bu iki farklı eğri ışığı farklı kuvvette kırarlar ve retinada iki görüntü oluşmasına neden olurlar BLEPHARITIS: göz kapaklarının iltihapalanmasıdır. Genelde gözde kızarma ve kaşınmaya yol açar ve her iki gözde de rahatsızlık yaratır. Görünüşü genelde konjonktivit ile karıştırılır çünkü tekrarlayan bir durumdur. Hastalar tarafından kuru göz rahatsızlığı tedavisi gibi tedavi edilir ama göz damlalarının pek faydası da olmaz. BUPHTHALMOS: Bebeklik döneminde -göz içi sıvısının artışına bağlı- göz küresinin anormal büyümesi ile belirgin durum; göz büyümesi; buftalmos. KATARAKT: Katarakt göz içindeki şeffaf tabii lensimizin bulanıklaşması, bir nevi kirli camdan bakmak gibidir. Bu bulanıklaşma ışık hassasiyeti,uzak-yakın görme zorluğu,renk ayırım zorluğu,derinlik kaybı,ışık kaynaklarını çift hatta birkaç görme,kamaşma gibi şikayet ve bulgular yaratır. SANTRAL SERÖZ KORYORETİNOPATİ (SSKR): Santral seröz korioretinopati (SSKR); sağlıklı, 20- 50 yaş arası erişkinlerde, sıklıkla erkeklerde ortaya çıkan, maktıla bölgesinde sensoriyal retinanın seröz dekolmanıdır. Genellikle iyi huylu ve kendi kendini sınırlayan bir hastalık olarak bilinmesine rağmen, SSKR'mn uzun süreli takiplerinde %30 oranında nüksler ve %16 oranında diffüz retinal pigment epiteliyopati gibi ciddi değişikler ortaya çıkabilir. CHALAZION : gözyaşı kanallarının tıkanması, yağ salgısının göz kapağı içinde depolanmasıdır. ilaç çözüm değildir, cerrahi müdahale gerekir. göz kapağı şişer, acı hissedilmez fakat serttir. KİMYASAL YANIKLAR: alkali ve asitler sebebiyle cilt ve gözlerde oluşan yanıklardır. Kimyasal kazalar sadece iş yeirnde olmaz. Çoğu ev, gözle teması halinde çok zarar verebilecek pek çok günlük kullanımı olan ürünle doludur. Hasarın ciddiyeti kimyasalın alkali ya da asit olmasına göre değişiklik gösterir. Kireç (çimento, plaster, badana) Lavabo açıcılar Metal parlatıcılar Amonyak Fırın temizleyiciler 6 Asit bazlı kimyasallar yüzme havuzuç asitleri (muriatik asit) sülfürük asit limon ve diğer asidik meyve suları alkali kimayasallar asidik kimyasallardan daha tehlikelidir çünkü göze yapışma ve dokuların içine işleme güçleri vardır. Genelde ilk yardım prensiplerinin bir kaçını kullanmakla ciddi ama tedavi edilebilir bir kaza görme kaybına dönüşmeden önlenebilir. COGAN DİSTROFİSİ: Korneayı etkileyen bir hastalıktır. Harita-dot-parmak izi distrofisi diye de adlandırılır çünkü kornea tabakalarında küçük noktasal ve parmak izine benzer izler bırakır. Kornea 5 katmandan oluşmuştur. Cogan en üst katmanı etkiler çünkü daha aşağıdaki tabakalar kalınlaşmıştır. Bu sebeple en üst katman gevşer ve diğer tabakalardan ayrılır. Buna korneada erozyon denir. Bu rahatsızlık her zaman kalıtsal olmaz. Her iki gözü de etkiler ve genelde 30 yaşından sonra teşhis konulabilir. Yaş ilerledikçe rahatsızlık kötüye gider. COGAN SENDROMU: gözün ön tarafının (Kornea) sık sık iltihaplanması, ateş, yorgunluk, kilo kaybı, baş dönme hissi ve işitme kaybı ile ortaya çıkan nadir bir rahatsızlıktır. Tedavi edilmezse sağırlık veya körlüğe yol açabilir. Hastalık ilk kez 1945te D.G: Cogan tarafından tanımlanmıştır. Semptomlar arasında vizyonda (genelde tek gözde) azalma, işitmede azalma yada aynı kulakta ‘zil sesi duyma’ gibi belirtiler sayılabilir. Tedavi için steroidler kullanılır. RENK KÖRLÜĞÜ: Renkleri ayırt etme yeteneğinin bozukluğudur. İnsan gözü retina tabakası sayesinde renkleri algılayabilmekte ve ayırt edebilmektedir. Retina tabakasındaki renk algılamasında oluşabilecek bir problemde bazı renkler veya tüm renkler daha soluk ve grimsi şekilde görülebilir. Bu da renk körlüğü demektir. Retinada bulunan ve renkli görmeden sorumlu hücreler olan koniler üç adet pigment içerir. Bunlar kırmızı, yeşil ve mavi pigmentlerdir. Renk körü olan kişide bu pigmentlerin biri, ikisi veya üçü ya olması gerekenden azdır ya da hiç yoktur. Bu pigmentlerden ikisi tam, biri eksikse trikromat anormalisi (renk körlüğünün en sık görülen türü) söz konusudur. Bu durumda kişi ya kırmızıyı ya yeşili yada maviyi göremez. Renk körlüğü doğuştan olabileceği gibi sonradan geçirilen hastalıklar sonucunda da oluşabilir. Renk körlüğü, kadınlara oranla erkeklerde daha sık görülen, oldukça yaygın bir durumdur. Renkleri ayırt etme yeteneğinin bozukluğudur. En fazla görülen tipi, kırmızı ile yeşilin ayırt edilememesidir. Erkeklerde yüzde 8, kadılarda yüzde 0.4 oranında görülmektedir. Renk körleri dünyayı siyah-beyaz görmezler. Genellikle kırmızı ve yeşili tonlarını ayırt edemezler. Birçok kişi renk körü olduğunu kendiliğinden fark etmez. Renk körlüğü olan erkeklerin kız çocukları renk körü olmamakla birlikte renk körlüğünün taşıyıcısı durumundadırlar. Taşıyıcı kadınların erkek çocuklarının yarısı da renk körü olarak doğabilmektedir. EKRANA BAKMA SENDROMU: Uzun sure bilgisayar başında vakit geçirenlerde rastlanan bir durum. Belirtileri,göz yorgunluğundan kaynaklanan bas ağrıları,gözlerde ağrıma,yorgunluk,kuruluk yada yaşarma olabilir.Bulanık veya çift görme,ışığa aşırı duyarlılık ve monitörden başka bir yere baktığınızda odaklanma sorunu gibi görme problemleri yaşanabilir.Hatta bazen uzun sure aralıksız çalışıldığında monitörün flu görüntüsü görülmeye devam edebilir.Basit tedbirler ile bunları azaltmak mümkündür. 7 -CRT monitör yerine LCD ekranları tercih edin. Böyle bir imkan yoksa kaliteli bir ekran filtresi kullanın. -LCD ekran ve windows kullanıyorsanız clear type'i etkinleşirin. Vista da açık olarak geliyor. -Gözlerinizi dinlendirin, kısa aralıklarla mola verin. -Bilgisayar başında gözlerinizi kırpmayı ihmal etmeyin. -Lens yerine anti-glare camlı gözlük tercih edin. -İllaki lens kullanacaksanız, göz doktorunuza danışarak uygun bir suni bir gözyaşı damlası kullanabilirsiniz KONİK-ROD DiSTROFİSİ: Konik ve çubuk fotoreseptör hücreleri iyi bir görüş için gereklidir. Bunlar farklı şeyleri görmemize yardımcı olurlar. Çubuklar (rod) hareketli şeyleri görmemizi sağlarken konikler hareketsiz duran nesneleri görmemize yardımcı olur. Çubuklar siyah-beyaz nesnleri görmemizle ilgilidir ama konikler renkli nesneleri görmemizi sağlar. Bu göz sorununda bireyin fotoreseptör hücreleri çocukluktan itibaren çalışmıyor olabilir ya da zamanla fonksiyonlarını kaybetmişlerdir. Gece görüşünde zamanla azalma bu hastalığın semptonlarındandır. Sebebi bilinmediğinden hastalığın ve görüş kaybının tedavisi de yoktur. KONJONKTİVİT: İngiltere’de ‘Pembe göz’ yada ‘Kırmızı göz’, Hindistan’da ise ‘Madras Gözü’ olarak bilinir. Conjunktiva’nın enfeksiyonuna veya yangısına conjunctivitis denir. Genelde başlangıç sebebi olarak allerjiye sebeb olan polenler, dolaşma ve koklamalar sırasında göze temas eden otlar, virüsler, bakteriler ve mantarlar sayılabilir. KORNEA ÜLSERİ: Bu ülser bir enfeksiyon sonucu meydana gelebilir veya daha büyük sıklıkla bir yabancı cisimden enfeksiyon tahrişinden olabilir. Emtropion ve blefarit gibi gözkapağı problemleri de yaraya yol açabilir. Graves hastalığı gibi gözkapağı çekilmesi korneanın gözyaşı ile yıkanmasını önleyip etkilere maruz bırakabilir bu da ülser yapabilir. Enfeksiyon viral bakteriyel mantar veya protozoan olabilir. Viral enfeksiyonlara çoğunlukla herpes simpleks virüsü neden olur.Belirtileri: Görüşün bozulması Gözde acıma Göz kızarması Kornea üzerinde görünür beyaz leke Kornea ülseri kornea üzerinde açık bir yaradır. Kornea ülserinin verdiği rahatsızlık sizi herhalde bir göz doktoruna gitmeye zorlayacaktır. Doktor gözünüzü muayene edip ülserli dokudan bir parça alacak ve muayene edecektir sebebin enfeksiyon olup olmadığını anlamak için. Bakteriyel ülserin belirtileri genellikle daha ciddidir. Bakteriyel ülser korneanın üzerinde meydana gelecek beyaz lekeden de anlaşılabilir. Herpes simplex viral ülser ancak korneanın üzerine bir leke koymak suretiyle yapılan test hariç genelde gözle görülmez. Testte ortaya çıkan ülser bir ağacın dallarına benzer. Kornea ülserleri ciddidir ve doktorunuz tarafından hemen tedavi edilmelidir. Ülserin tipini teşhis eder etmez uygun tedavi yapılacaktır. Bakteriyel ülserler genelde antibiyotik göz damlalarıyla tedavi edilir. Ülser çok ciddi ise antibiyotik gözün yakınına enjekte edilebilir. Bazen eflamasyonu azaltmak amacıyla lokal olarak kortikosteroidler tatbik edilir. Enfeksiyon viral ise doktorunuz antiviral damla veya merhem verebilir. Bu ilaçlar ülseri kontrol altına alacaktır ama bütün diğer herpes enfeksiyonları gibi ülser gene çıkabilir. Eğer kornea ülserine bir mantar veya protozoan organizması sebep olmuşsa göz 8 doktorunuz gözler için spesifik ilaçlar verecektir. Eğer tedavi edilmezse bir ülser kornea üzerinde kalıcı hasar meydana getirebilir. Derin bir ülserkorneayı geçip bütün göz hücresini bile etkileyebilir. Ağır skarh (yara izli) bir kornea değiştirilmeyi gerektirebilir. SİTOMEGALOVİRÜS (CMV) : herpes virüsü ile ilişkili olup hemen herkeste mevcuttur. Normalde bireylerin bağışıklık sistemleri bu virüs ile savaşır ve vücutta zarara sebep olmasına fırsat vermez. Fakat bağışıklık sistemi hastalık yüzünden, organ ya da ilik nakli sebebiyle yada kemoterapi ile zayıflamışsa CMV virüsü gözde ve vücudun diğer bölümlerinde hasar yapar. CMV retinis hastalarının retinal detachment, hemoraji ve retina enflamasyonu sorunları olması ihtimali yüksektir ve bunlar da total görme kaybı ve körlüğe yol açabilirler. DAKRIYOSISTIT: Göz çukurunun iç köşesinde yer alan gözyaşı kesesinin iltihaplanmasına dakriyosistit denir. Glandula lakrimalis denen gözyaşı bezinin salgıladığı gözyaşı, konjonktivanın ve korneanın bütün yüzeyini ıslattıktan sonra gözün iç köşesinde toplanır ve göz kapaklarının kenarında bulunan gözyaşı noktalarından (puneta lacrimale) gözyaşı kesesinin içine girer.Gözyaşı kesesi burun köküne doğru 15 mm. uzunluğunda ve 3 mm. çapında bir kanal (nasolacrimalis) ile devam eder. Gözyaşı böylece burun salgısına karışır. Konjonktiva ve burun enfeksiyonlarının bu bölgeye yayılması sonucu akut dakriyosistit denilen hastalık meydana gelir. Gözyaşı kesesinde şişme, kızarıklık ve ağrı vardır. Gözyaşı kesesinin ve kanalının tıkanması kızarıklık ve ağrı olmadan da kesenin kronik iltihaplanmasına yol açabilir.Tedavi hasta olan göze sıcak ve ıslak pansuman uygulamak ve antibiyotikli pomatlar sürmek veya ağızdan antibiyotik almak suretiyle yapılır. DIPLOPIYA: Çift görme olarak bilinen rahatsızlık tek bir nesnenin iki adet şeklinde algılanmasıdır. Sağa ve sola bakışta bu durum ortaya çıkabileceği gibi tek ya da çift gözü etkileyebilir. KURU GÖZ SENDROMU: Göz hareketlerinin rahat bir şekilde gerçekleştirilebilmesi ve gözün sağlıklı kalabilmesi için büyük bir öneme sahip olan gözyaşının miktarı ve kalitesi bazı durumlarda azalır. Bunun sonucunda ise göz kuruluğu, diğer bir deyişle "kuru göz sendromu" ortaya çıkar. Çok sayıda insanı ilgilendiren; fakat tüm yönleriyle bilinmeyen göz kuruluğu, gözde yanma ve batma hissinin yanı sıra kızarıklık, görmede bulanıklık gibi durumlara da yol açabilmekte ve kronik hâle gelebilmektedir. Göz kuruluğuna neden olan faktörlerin sayısı oldukça fazladır; fakat bunların en yaygın olanları göze yeterli oksijen gitmemesi ve göz yüzeyinin nemsiz kalmasıyla doğrudan ilgilidir: Kontak lens gibi protez kullanımı, Lazerle göz ameliyatı gibi operasyonlar, Klimalı ya da kaloriferli ortamlar,Yoğun ışığa maruz kalma,Uzun süre bilgisayar kullanımı ya da televizyon izleme, Sigara kullanımı ya da dumanlı ortamlarda bulunma, Romatizmal rahatsızlıklar, Kalp hastalıkları ve diyabet,Göz tansiyonu,Yaşlılık,Uyku hapları, antidepresan gibi ilaçlar,Uzun süre gözün kırpılmaması,Oksijen yetersizliği, düşük nem ve havasız ortamlar... gibi etkenler göz kuruluğnun başlıca sebepleri arasındadır. Göz kuruluğunun başlıca belirtileri şunlardır:Gözde yanma ve batma hissi,Göz yüzeyinin kaşınması,Gözde uzun süreli kızarıklık, Bulanık görme ve görmede azalma. Göz kurluğu, bunların dışında gözde yabancı cisim hissi, aşırı sulanma, gözün ağrıması ve karıncalanması gibi belirtilerle de ortaya çıkabilmektedir. 9 Bu belirtiler kişiden kişiye ve yaşa bağlı olarak değişebileceği gibi, yukarıda sayılan nedenlere göre de değişiklik gösterebilmektedir. GÖZ KAPAKLARININ IÇE DÖNMESI (ENTROPION): Göz kapaklarının ve kirpiklerin içe dönmesi ileri durumlarda korneada (gözün saydam tabakası) yara oluşmasına ve görme kaybına neden olabilir.Bu durum da cerrahi olarak düzeltilmelidir. EPİSKLERİT: Skleranın reaksiyonel iltihabıdır. Gözdeki rahatsızlık değişken olabilir;ağrısız olabilir veya künt bir ağrı olabilir. Nüks eden kırmızı göz olabilir. Yama tarzında kızarıklık, bir nodül görünümü olabilir, genişlemiş episkleral damarlar konjonktiva altında ışınsal olarak uzanırlar, görme normaldir. Hafif episklerit kendiliğinden geçebilir, fakat tekrar edebilir. Topikal non-steroidal anti-enflamatuvar (günde 4 kez diklofenak sodyum) tedavi ediniz HAREKETLİ NOKTALAR: Göz, merkez boşluğunu dolduran ve ‘vitreous’ olarak bilinen pelte gibi bir madde içerir. Biz yaşlandıkça vitreous küçülebilir, kalınlaşabilir yada daha sıvı hale gelebilir. Bu, insanların görüş alanlarında noktalar, teller yada lekeler görmesi ile sonuçlanabilir. Bunlar genelde hareketli noktalar olarak adlandırılır. Hareketli noktaların göz hastalıkları, migren ve tansiyon ile bağlantısı olabilir ve doktora danışılması gerekir. YABANCI CİSİM: Çocuklarda ve işçilerde sıkça rastlanabilir. Açık havada oynayan çocuklarda bitki parçaları ya da toprak taneleri, metal kesimi, düzeltilmesi, sıva işinde çalışan işçilerde ise metal ve sıva parçacıkları göze kaçar. Gözde yanma, batma, sulanma, kaşıntı ve ovmaya bağlı kızarıklık görülür. Hatalı müdahaleler göze zarar verir ve yabancı cismin çıkarılması da güçleşir. İlkyardımcı, kişinin gözlerini ovmasını önlemeli bol suyla yıkandıktan sonra gözlerini kapattırıp cismin gözyaşı ile çıkmasını beklemelidir. Bu olmuyor ve cisim gözle görülebiliyorsa temiz bir bez parçasının kenarı ile alınabilir. Çıkartma işleminden pamuk kullanılmaz. Yabancı cisim yine çıkmıyorsa kişi nakledilir. GLOKOM: Glokom, göziçi basıncının yükselmesi nedeniyle görme sinirinin giderek zayıflamasına ve böylece görme kaybına yolaçan ciddi bir hastalıktır. Birçok glokom çeşidi vardır. Fakat en sık görülen glokom tipi açık açılı glokomdur. Glokom, sinsi bir hastalıktır. Çoğunlukla ileri dönemlere kadar hiçbir belirti vermez ve doktor muayenesi olmadıkça ortaya çıkarılması güç bir hastalıktır. Glokom yavaş seyreden, fakat sürekli ilerleyen ve giderek göz siniri tahribatına yani görme kaybına yolaçan karakteristik bir belirtisi bir belirtisi olmayan kronik bir göz hastalığıdır. Tedavi edilmediğinde kesinlikle görmenin tümüyle kaybına neden olan bir hastalık olduğundan, teşhis edildiğinde hastalığın niteliği ve ciddiyeti, doktor tarafından hastaya ve hasta yakınlarına tüm açıklığıyla anlatılmalıdır. Çünkü hasta, hastalığın ciddiyetinin tam bilincinde olmadığında çoğunlukla tedaviyi sürdürmemekte, bu da görme kaybıyla sonuçlanmaktadır. 10 HEMANJİYOM: genelde vasküler tümörleri tanımlamak için kullanılır. Ama yaşamın ilk evrelerinde beliren tümörler ve daha sonraki yaşlarda ortaya çıkanlar arasında bir fark olduğu bilinmektedir.Hemanjiyom da kan damarları ile komşu olan hücre diplerinde büyüyen zararsız tümörlerdendir. Bu kan damarları gözde de mevcuttur. HEMİANOPİ: iki gözde de görüşün yarı yarıya kaybolması durumudur. binasal, bitemporal ve homonymous olarak üç türü vardır. binasal türde görüşün iki gözde de içe doğru olan kısmı kaybolur, bitemporal'da ise dışa doğru olan kısımlar, bu genelde optik kiazmda baskı oluşmasından dolayı gerçekleşir. homonymous ise iki gözün aynı kısımlarının görüşü kaybetmesi anlamındadır. yani diyelim, sağ göz de sol göz de görüntünün sadece sağ yarısını görebiliyor. bu migrenin bir seviyesinde de ortaya çıkabilen bir semptomdur fakat beynin sağ tarafının felç olması dolayısıyla da ortaya çıkabilir. ZONA HASTALIĞI-HERPES ZOSTER: Varisella zoster virusunun yol açtığı veziküler (içi su dolu küçük kesecikler) ile seyreden bir enfeksiyondur. Su çiçeği enfeksiyonu sonrası sinir köklerinde latent(uyur) hale geçen virus, bazı faktörlerle aktive olarak zonayı oluşturur. Bağışıklık sistemin zayıfladığı herhangi bir hastalık seyrinde( Grip,idrar yolu enfeksiyonu, kanser, gibi..) ve yoğun stres altında kolaylıkla zona ortaya çıkabilir. HİFEMA: Kornea ve göz bebeği arasındaki bölgede yani gözün ön tarafında kan toplanması durumudur. Gözün ön bölümü (ön bölmesi) içinde kanama, gözün ön bölümünde kanama, göze bir travmayı izleyebilir. Bu veya göze küt bir çarpma veya delici bir yaralanma sonucu olabilir. Bazen ağır bir iltihap, bir damar anormalliği veya gözün içindeki bir kanser sonucu olabilir. Genellikle hemen birkaç gün içinde tamamen dağılır. Bazı hifema vakalarında göz doktoru, hastaneye yatmayı önerebilir. Hifema tekrarlayabilir ve bu ciddi bir komplikasyondur. Tehlikeyi atlatmak için ilaç verebilir. Eğer kanama şiddetliyse göz doktorunun hemen gözde ufak bir delik açarak boşaltmayı uygun görecektir. Müteakip günlerde eğer daha fazla kanama olursa delik tekrar açılabilir. KORNEA ARKASINDA İRİN-HYPOPYON: Kornea Arkasında İrin (Hypopyon) Kornea arkasında irin bulunması ciddi bir iltihap belirtisidir. Bazen kornea ülserleriyle birlikte görülür ve gözün tehlikede olduğunun bir işaretidir. derhal tıbbi yardım çağırın. Ülser doğru biçimde tedavi edilirse hypopyon çoğu zaman kendiliğinden geçer. İRİS İLTİHABI-IRITIS: GÖZBEBEKLERİ İLTİHABI Gözün bir kazayla yaralanması veya romatizmalı hastalarda üşütme sonucu ortaya çıkar. Bazen; şeker hastalığı, burun hastalıkları, ve frengili hastalarda da görülür. Tıp dilinde iritis denilen bu hastalık vakit kaybedilmeden tedavi edilmesi gerekir. Hasta, ışığa fazla bakamaz. Gözlerinde veya gözlerinin üst kısmına gelen bölgede şiddetli ağrılar vardır. Gözlerde; sulanma ve kızarıklık da görülür. Göze dikkatle bakıldığında; renkli kısmın etrafındaki rengin de koyulaştığı görülür. 11 KERATOKONUS :gözün en önde yerleşimli saydam tabakasının yani korneanın, ilerleyici incelme ve sivrileşmesiyle görülen hastalığıdır. Genellikle ergenlik döneminde başlayan hastalıktan hastalar 20’li yaşlarında haberdar olurlar. 20–40 yaş arasında ilerleme gösterip 40 yaştan sonra durağan döneme girer. Günümüzde keratokonus hastalığı batı toplumlarında her 2000 kişiden birinde gözlemlenmektedir. Keratokonus’un görülme sıklığı her geçen yıl daha da artmaktadır. İlerleyen miyop ve astigmat, kornea incelmesi ve sivrileşmesi ile belirti vermeye başlayan keratokonus hastalığına, çok özel tetkiklerle erken dönemde teşhis konulabilir MAKULAR DELİK: Makular delik retinanın en merkezi kısmını etkileyen bir problemdir. Bu göz yaralanmaları, belirli hastalıklar ve göz içindeki çeşitli iltihaplanmalar dolayısıyla oluşabilir. Fakat en yaygın görülme nedeni yaşa bağlı oluşan durumlardandır. Gözün içinde bulunan vitreus sıvısı makulaya sıkı bir şekilde bağlı durumdadır. Yıllar içerisinde vitreus incelir ve retinadan ayrılır. Bu durum bazen makulada bir çekilmeye yol açar buda makula üzerinde delik oluşturur. Macular delikler kademeli olarak oluşmaya başlar ve buda merkezi görüş üzerinde önemli problemler yaratır. Parçalı delikler makular tabakaya etki eder ve burada dalgalı, bozuk ve bulanık bir yapı oluşmasına neden olur. Daha ileri aşamalarında ise hastada tam bir görüş kaybı oluşabilir. MACULAR PUCKER yada Epi-retinal membran (ERM): makula etrafında oluşan selofana benzer bir mebrandır. Merkezi görüşü etkileyen ve yavaş gelişen bir problemdir. Ilerlemeye başladıkça membranın makula üzerinde çekimi şişmeye yol açabilir. ERM genellikle 75 yaş ve üstünde görülür. Genelde sebebi bilinmemektedir ama şu göz problemleriyle bağlantılı olduğuna inanılır: diyabet,ik retinopati, retinal yırtılma, travma vb. GECE KÖRLÜĞÜ: Beslenmedeki A vitamini eksikliğinin neden olduğu bir hastalıktır. Hasta; alacakaranlıkta gereği gibi göremez. Halk arasındaki adı tavuk karası olan bu hastalık genetiktir. Akraba evliliklerinden dolayı yoğun olarak görülmektedir. Görme sistemimizdeki retinanın bozukluğundan kaynaklanan bir rahatsızlıktır. Belirtileri, yoğun ışıkta, loş ortamlarda, alacakaranlıkta ve gece bulanık görme, cisimleri iyi seçememedir. Günümüzde kesin bir tedavisi yoktur. Ancak retina nakli ile giderilebilir. Bunun için de normal bir organ naklindeki gibi nakil edilen organı vücudun kabul etmesi gerekmektedir. Nakil edilen retinanın göz tarafından kabul edilmesi gerekmektedir. IŞIK FOBİSİ: ışığa karşı aşırı duyarlı olmaktır. Tıbbi anlamda bu bir korku değildir sadece ışığa maruz kalındığında gözlerde rahatsızlık yada acı hissini belirtir. Işığa karşı hassasiyet genelde gözlere fazla ışık geldiğinden ortaya çıkar bu sebeple de retinada bulunan fotoreseptörler fazla uyarıma maruz kaldığından optik sinirlere de aşırı elektrik etkisi yansır. Bu durumda da ışığa, rahatsızlık ve acıya karşı refleks bir durum oluşur. Eğer göz zedelenmişse yada göz bebeği normal şekilde kasılma yapamıyorsa göze aşırı ışık girecektir. Fotofobik hastalar direk güneş ışığından gözlerini kaçırır yada karanlık biro dada veya güneş gözlükleriyle oturmayı tercih ederler. 12 KIRILMA KUSURU: Normal bir gözde nesnelerden gelen ışık ışınları retina üzerindeki tek bir noktada odaklanır ve net görüntü sağlanır. Böyle bir göze emetrop göz denir. Işık ışınları retinanın önüne veya arkasına düşecek olursa ya da noktasal değil de çizgisel olarak odaklanacak olursa bulanık görme meydana gelir. Bulanık görme meydana getiren kırılma kusurları dört ana başlık altında incelenir: Miyopi (Yakın görüş), Hipermetropi (Uzak görüş), Astigmatizma (Çarpık görüş), Presbiyopi (Yaşlı görüşü) HİPERMETROPİ: Hipermetrop görüntünün retina arkasında odaklanması sonucunda bulanık görme yaratır. Bunun sebebi gözün ön-arka boyunun kısa oması, daha ender olarak da korneanın veya göz merceğinin kırma kuvvetinin az olmasıdır. Hipermetropun derecesi ve kişinin yaşına bağlı olarak bazı hipermetroplar uzağı ve bazen de hem uzak hem yakını iyi görebilirler. Bu nun sebebi uyum gücünün genç yaşlardaki kuvvetidir. Fakat bu yorgunluk ve ağrı verebilir ve yaşla kuvvet gittikçe azalır. Toplumun %10 unudan fazlası gözlük veya başka bir şekilde düzeltmeye ihtiyaç duyan hipermetroplardır.(Toplam %30) Hipermetropların miyopun tam tersi olarak uzağı iyi gören fakat yakını göremiyen olduğu sanılır. Uyum gücünün fazla olduğu genç yaşlarda böyle gibi görünebilir hatta yakında bile şikayet olmayabilir fakat yaş ilerledikçe uyum gücü azalır ve belirtiler önce yakında daha sonra uzakta da ortaya çıkar. Aslında bir hipermetrop ne yakını ne uzağı eforsuz göremeyen kişidir ve bir miyop her yaşta yakını iyi görebilirken uyum gücünü kaybetmiş 50yaş üstü bir hipermetrop hem uzak hem yakın içi düzeltme ihtiyacı hissedecektir. PRESBİT: Presbit başlayan kişiler okuma gibi yakın işleri yaparken zorluk hissetmeye başlarlar.Yakın nesneler bulanır,yakın iş yaparken zorlanma ve yorgunluk belirir.Diğer bir erken şikayet yakından uzağa geçişte kısa bir süre için uzağın da bulanık olmasıdır.Bunun sebebi yakına uyum için sarfedilen zorlu kasılmanın hemen gevşeyememesidir.Bunu otofokuslu bir kameranın mesafe ayar raylarının kayganlığını kaybetmesine benzetebiliriz.Diğer bir gözlem artık kolların kısa kalmasıdır,çünkü gayrı ihtiyarı yakın nesne uzağa tutularak netleştirilmeye çalışılır. PTOSIS: Pitozis, göz kaslarındaki bir bozukluk sonucu üst göz kapağının sırkmasıdır. Doğuştan gelen pitozis sıklıkla kalıtsaldır. Göz kapağını yukarı kaldıran kas yoktur, ya da gelişim bozukluğu vardır.Sonradan oluşan pitozis, yaralanma ya da kaldırıcı kasın hareketlerini denetleyen sinirdeki bozukluklardan kaynakların.Göz kapağının düşük olmasında kriter, üst kapağın göz bebeği üst sınırından 2 mm veya daha fazla aşağıda olmasıdır.Pitozis’te normal üst göz kapağı katlantısı görülmez. Çocuk, göz kapakları göz bebeğini kapattığı için bunu kaşını ve kafasını yukarı kaldırarak dengelemeye çalışır. Ancak ne var ki, yorgunluk ve dalgınlık anlarında kapak düşüküğü belirginleşir ve denetimi güçleşir. Teşhis konulduğunda hemen erken dönemde tedavisi gerekir.Hastanın yaşına göre genel veya bölgesel anestezi uygulanır. Hafif düşüklüklerde kaldırıcı kasın boyu kısaltılarak, daha ağır düşük kapaklarda alın kasına süspansiyon işlemi uygulanır. 1 saatlik bir operasyon olup, hasta aynı gün evine dönebilir. Dikişler 3-4 gün sonra alınır. SKLERİT-GÖZ AKI İLTİHABI: Sklerit, gözakının (gözün beyaz kısmı) iltihaplanmasıdır. Episklerit ise episkleranın (gözakını kaplayan şeffaf doku, gözün en dış tabakası olan göz zarının-konjunktiva- altındadır) iltihaplanmasıdır. Sklerit, pek rastlanılmayan bir rahatsızlıktır ve öncelikle 30-60 yaşlar arası kişilerde görünür. 13 Bazen, kendi dokularındaki rahatsızlıktan örneğin, romatizmal kireçlenme gibi ya da iltihabi bağırsak hastalığından kaynaklanır. Episklerit, daha hafif bir iltihaplanmadır ve genellikle gençlerde görülür. Bu hastalıklar tek ya da iki gözde birden oluşabilir. KAR KÖRLÜĞÜ: Güneşten gelen ultraviole ışınlarının kar ya da buzla kaplı alanlarda yansıması sonucu korunmamış kişinin göz bebeği üzerinde yaptığı kar körlüğü, güneşin parlak olduğu zamandan çok, havanın kapalı olduğu bulutlu ve sisli havalarda ortaya çıkar.Güneşli havalarda göz kendisini fazla ışıktan korumak için göz bebeğini küçültmesi sonucu, fazla ışık almayı önler. Bulutlu ve kapalı havalarda ise göz daha iyi görmek için göz bebeğini ihtiyaç olan miktarda büyütür ve bu büyüme de kar ve buzdan yansıyan ışınları daha fazla alarak risk artar.Işığa karşı hassaslaşmanın 8 ile 12 saat sonra başladığı kar körlüğünde, rakımın yüksekliği de belirtilerin artmasında etkin rol oynar. Gözlerde ilk önce rahatsızlık ve kuruma başlar ve zaman ilerledikçe gözün içinde kum tanesi varmış hissi doğar. Işığa karşı hassaslaşma ve zaman ilerledikçe gözlerden yaş gelir. STRABİSMUS (ŞAŞILIK): Strabismus veya bilinen adıyla şaşılık, gözün önlenemeyen kayması. Şaşılık gözlerin yanlış pozisyonda bulunup farklı noktalara doğru baktığı bir durumdur. Gözlerden bir tanesi tam karşıya bakarken diğeri dışa yukarıya içe ya da aşağıya bakmaktadır. Yanlış pozisyon sürekli belirgin olabileceği gibi bazı yöne bakışlarda da ortaya çıkabilmektedir. Ameliyatla düzeltilebilir. Şaşılık gözlerin paralelliğinin bozulması durumudur. Gözün hareketini gözün dışına yapışan kaslar sağlar. Her bir gözde 6 adet kas bulunur; Bu kaslar gözleri uyum içinde hareket ettirerek devamlı birlikte odaklanmayı sağlarlar. Bu kasların bir veya birkaçının görevini iyi yapamaması durumunda şaşılık meydana gelir. Bebeklerde ilk 3 ayda ara sıra olan göz kaymaları normaldir. Çünkü bu döneme kadar bebekler gözlerini parallel tutan her iki gözüyle algılama yeteneğini geliştirmemişlerdir. Daha sonra olan kaymalar mutlaka göz hekimince değerlendirilmelidir TOXOCARIASIS: Toxocariasis, kedi ve köpeklerin barsaklarında yaşayan Toxocara cati ve canis’in neden olduğu parazitik bir hastalıktır. Mikrop bulaşamış olan kaynaklardan insana bulaşabilir. TOXOPLASMOSIS: Toxoplasmosis, Toxoplasma gondii’nin sebep olduğu parazitik bir hastalıktır. Gebelik esnasında alınan enfeksiyon yenidoğanda intrauterin hasara sebep olabilir. İnsanlar da dahil olmak üzere sıcak kanlı hayvanları etkiler ama temel taşıyıcısı kedidir. Aslen barsak hücrelerini etkiler. Kedilere dışkı, çiğ et ya da bu hastalığı kapmış hayvanların yenmesi ile geçer. İnsanların % 60’ı kedilerin ise % 80’i ömründe bu hastalığı geçirmiştir. Kediler toxoplasmosise yakalandıklarında kusma, yorgunluk gibi belirtiler gösterir. Bazen zatüree ve göz şişmesi de görülür. İnsanlar ise bu hastalığa yakalandıklarında bu tür belirtiler göstermez, genellikle hafif bir soğuk algınlığı şeklinde hastalığı geçirirler. Kediler bu hastalığın sebep olduğu organizmayı eğer yakalandılarsa yaşamlarında ilginçtir hastalığı tek bir kez yayarlar. Bu da hastalığa sebep olan organizmayı kaptıktan bir ay sonra olur. TRAHOM: Trahom, konjonktivayı, korneayı ve gözkapaklarını saran, genellikle süreğen bir çeşit göz hastalığıdır; gözde kesecikler ve bir kornea yastıkçığının oluşmasına ve tipik nedbesel lezyonlara sebep olur.Bu hastalığın nedeni olan mikrop 14 henüz tespit edilememiştir. Trhoma tam olarak gözün retina tabakasına bulaşır. Hastalık tam olarak gözde yanma ve acıma hissi ile kendini gösterir. Genel bir tedavisi yoktur. Ancak ilaç tedavisi ile giderilebilir. Hastalık fark edilmezse dört hafta kadar sonra kendiliğinden geçer fakat yan etkileri çok büyüktür. Yanguas adlı bir bilim adamı, trahomaya neden olan mikrobu arştırmış fakat yeterli biligiye ulaşamamıştır. Belirtileri: Gözde 1-1,5 dakikadan fazla yanma hissi, Gözde batma hissi ve acıma, Gözün normalden çok fazla kırmızı renkli olması (kan kırmızısı gibi) TRICHIASIS: kirpiklerin içe doğru dönmesi; idrarda ipliksi elyaf görülmesi, trikiyazis. Enfeksiyon sonucu ortaya çıkabilir. UVEITIS: Uveanın iltihabına “Uveitis” denilmektedir. Uvea (tünika vaskü-loza) “İris”, “Silier cisim” ve “Koroid” olmak üzere önden arkaya doğru, üç bölümden kurulmuştur. 15 Görme engelini tanılayan resimler Makular dejenerasyon sorunu olan birinin göreceği resim 16 Makular dejenerasyon sorunu olan birinin sarı nokta ile görmesi 17 Achromatopsia sorunu olan birinin göreceği resim 18 A Achromatopsia ve Nystagmus sorunu olan birinin göreceği resim 19 düşük görüş keskinliği sorunu olan birinin göreceği resim 20 Nystagmus sorunu olan birinin göreceği resim 21 Ectopia ve Nystagmus sorunu olan birinin göreceği resim 22 Diabetit Retinopati sorunu olan birinin göreceği resim 23 yüksek Miyop fotofobi ve scleritis sorunu olan birinin göreceği resim 24 Albinizm fotofobi ve Nystagmus sorunu olan birinin göreceği resim 25 sağ Hemianopia sorunu olan birinin göreceği resim 26 Glakoma sorunu olan birinin göreceği resim 27 Sol Hemianopia sorunu olan birinin göreceği resim 28 Tünel Vizyon Retinitis Pigmentosa sorunu olan birinin göreceği resim 29 GAT4PRoVIP: Görme Engelli Bireylerin Aile ve Akrabaları İçin Danışmanlık, Rehberlik ve Eğitim Eğitim Kitabı-1 – Görme Engeli ile İlgili Fiziki Konular Lennox Adams ve Bağımsız Danışman Iris Corfield Tarafından derlenmiştir Royal National College for the Blind, Hereford, UK GAT4PRoVIP is funded with support from the European Commission. This booklet reflects the views of the author(s) and the Commission cannot be held responsible for any use which may be used from the information contained herein. 30