dişeti çekilmelerinde açığa çıkan kök yüzeyini örtme amacıyla

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi Diş
Hekimliği Fakültesi
Periodontoloji Ana Bilim Dalı
DİŞETİ ÇEKİLMELERİNDE AÇIĞA ÇIKAN KÖK
YÜZEYİNİ ÖRTME AMACIYLA KULLANILAN
CERRAHİ YÖNTEMLER
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi Onur Murat KOÇAK
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Nurcan BUDUNELİ
İZMİR-2015
i
ii
ÖNSÖZ
"Dişeti Çekilmelerinde Açığa Çıkan Kök Yüzeyini Örtme Amacıyla Kullanılan
Cerrahi Yöntemler" adlı tezimin hazırlanmasında emeği geçen hocam Prof. Dr.
Nurcan BUDUNELİ’ne, çalışmalarım sırasında benden yardımlarını esirgemeyen,
her zaman destek olan Dt.Elif DOĞU’ya, tüm yaşamım boyunca her zaman
yanımda olan aileme, abime ve kardeşime teşekkür ederim.
İZMİR – 2015
Stj. Diş Hekimi Onur Murat KOÇAK
i
ii
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ ............................................................................................................... ii
GİRİŞ .................................................................................................................. 1
2.GENEL BİLGİLER ......................................................................................... 2
2.1 PERİODONTAL DOKULARIN ANATOMİSİ ........................................ 2
2.2 DİŞETİ ....................................................................................................... 2
2.2.1 Marjinal (Serbest) Dişeti: .................................................................. 3
2.2.2 Yapışık Dişeti: ................................................................................... 3
2.2.3 İnterdental Dişeti: .............................................................................. 3
2.2.4 Dişeti Genişliği: ................................................................................. 4
2.2.5 MUKOGİNGİVAL BAĞLANTIYI SAPTAMA YÖNTEMLERİ ... 4
2.3 DİŞETİ ÇEKİLMESİNİN TANIMI .......................................................... 5
2.4 DİŞETİ ÇEKİLMESİNİN SONUÇLARI .................................................. 6
2.5 DİŞETİ ÇEKİLMELERİNİN ETİYOLOJİSİ ............................................ 6
2.5.1 Yaşlanma ........................................................................................... 6
2.5.2 Travma ............................................................................................... 7
2.5.3 Periodontitis ....................................................................................... 7
2.5.4 Lokal Plak Retansiyon Faktörleri ...................................................... 7
2.5.5 Ortodontik Hareketler ....................................................................... 7
2.5.6 Kemik Fenestrasyon ve Dehisensleri............................................... 7
2.6 DİŞETİ ÇEKİLMELERİNDE TANI ......................................................... 8
2.7 DİŞETİ ÇEKİLMESİNİN SINIFLANDIRILMASI .................................. 8
2.8 KÖK YÜZEYİNİN CERRAHİ OLARAK ÖRTÜLMESİ ...................... 10
2.8.1 ENDİKASYONLAR ....................................................................... 11
2.9
KÖK
YÜZEYİNİN
CERRAHİ
OLARAK
ÖRTÜLMESİNDE
KULLANILAN YÖNTEMLER .................................................................... 12
2.9.1 Mukogingival Operasyonlar ............................................................ 12
iii
2.9.2 Serbest Yumuşak Doku Greftleri .................................................... 12
2.9.3 Saplı Dişeti Greftleri ........................................................................ 18
2.9.4 Yönlendirilmiş doku rejenerasyonu ................................................. 22
2.9.5 Trombositten zengin fibrin: ............................................................. 25
2.9.6 Mine Matris Proteinleri ................................................................... 26
ÖZET ................................................................................................................ 28
KAYNAKÇA ................................................................................................... 29
ÖZGEÇMİŞ ...................................................................................................... 33
iv
GİRİŞ
Günümüzde, dişeti çekilmesi yetişkin nüfusun önemli bir
bölümünü
etkilemektedir. Dişeti çekilmesi; dişeti kenarının çeşitli nedenlerle mine-sement
birleşiminin apikaline doğru yer değiştirmesiyle oluşmaktadır (1). Dişeti çekilmesine
bağlı olarak kök yüzeyinin açığa çıkması değişik problemleri de beraberinde
getirmektedir. Bu problemlerin başında, estetik sorunlar, kök duyarlılığı ve hastanın
ağız bakımını sağlama zorlukları gelmektedir. Bu nedenlere bağlı olarak kök
yüzeyi örtülmesi kararı verilebilirken, dişeti çekilmesi bölgesinde yetersiz miktarda
keratinize dişeti bulunması da kök yüzeyinin örtülmesini gerekli kılabilmektedir.
Açığa çıkan kök yüzeyinin kapatılmasına yönelik olarak pek çok yöntem ve
bu yöntemlerin modifikasyonları tarif edilmiştir. Yapılan birçok çalışmada her bir
yöntemin avantaj ve dezavantajları araştırılmıştır. Bu derlemenin amacı, dişeti
çekilmesinin tedavisinde kullanılan cerrahi kök yüzeyi örtüleme yöntemlerini
karşılaştırmalı olarak değerlendirmektir.
2.GENEL BİLGİLER
2.1 PERİODONTAL DOKULARIN ANATOMİSİ
Periodontal dokular dişi destekleyen yapıları oluştururlar. Dişeti, periodontal
ligament, sement ve alveol kemiğinden oluşan periodontal dokular Şekil 1’de
gösterilmiştir (1).
Şekil 1. Periodontal dokular
2.2 DİŞETİ
Dişeti; ağız mukozasının bir parçası olup mukogingival hattan başlar ve
periodonsiyumun en dış kısmını oluşturur. Damak kısmında mukogingival hat
bulunmaz ve dişeti burada damak mukozasının keratinize, hareketli olmayan bir
parçası gibidir. Dişeti, dişin boyun kısmında sonlanarak dişi sarar. Böylece ağızın
epitel yapısının devamlılığı sağlanır (2).
DİŞETİNİN YAPISI
Çiğneme mukozasının bir parçası olan dişeti, dişlerin boyun kısmını çevreler.
Dişeti anatomik olarak üç kısımda incelenir; marjinal (serbest ) dişeti, yapışık dişeti
ve interdental dişeti.
2
2.2.1 Marjinal (Serbest) Dişeti:
Üzeri keratinize çok katlı yassı epitel ile kaplı, dişeti kenarından dişeti oluğuna
kadar olan bölgede bulunur. Dişin etrafını yaka tarzında sarar. Sağlıklı durumda dişin
boyun kısmında bıçak sırtı şeklinde sonlanır. Bu özellik, gıdaların kaymasına
yardımcı olarak dişetinin zedelenmesini engeller. Serbest dişeti, yapışık dişetinden
dişeti oluğu (gingival groove) ile ayrılır. Genişliği normal koşullarda 0.5-2 mm’dir.
2.2.2 Yapışık Dişeti:
Dişeti oluğundan (gingival groove) mukogingival birleşime kadar devam eder.
Serbest dişetinin özelliğini sürdürecek şekilde keratinize çok katlı yassı epitelle
kaplanmıştır. Epitel altındaki bağ dokusu supraalveoler bölgede semente, daha
apikalde ise alveol kemiğin periostuna bağlıdır. Genişliği 1-9 mm arasında değişir ve
klinik açıdan önem taşımaktadır (3). Üst çene fasiyal yüzde kesici dişler bölgesinde
geniş, kanin ve 1.premolar bölgesinde ise dardır. Palatinalde ise dişeti oluğu
olmaksızın damak mukozasına uzanır (2). Alt çene lingualde kesici bölgesinde dar ve
molar bölgesinde geniştir. Fasiyal yüzde ise kanin ve 1.premolar bölgesinde dar
kesici bölgesinde ise geniş olarak şekillenmiştir (2).
Yapışık dişeti, diş dokusunu çiğneme, diş fırçalama ve konuşma sırasında açığa
çıkan mekanik kuvvetlerden korur, alveol mukozaya gelen aşırı kuvvetlere karşı
dokuları korur, ağız bakımı işlemlerinin en iyi şekilde uygulanabilmesine olanak
sağlar (4).
2.2.3 İnterdental Dişeti:
Serbest dişetinin, komşu dişler arasındaki boşluğu dolduran üçgen şekilli kısmı
dişeti papili olarak adlandırılır. Papilin şeklini kontak bölgesi belirler. Kesici dişler
bölgesinde tek parça iken premolar ve molar dişler bölgesinde vestibül ve lingual
olmak üzere iki kısımlıdır. İki papil parçası arasındaki iç bükey bölge ince, keratinize
olmayan epitel ile örtülüdür ve “col” olarak adlandırılır. Col, komşu dişlerin epiteli
ile oluşur. Diş morfolojisi, dişin kuron genişliği ve dişlerin karşılıklı ilişkileri kontak
alanlarının orofasiyal ve kuronoapikal şeklini belirler. Böylece Col genişliği 2-7 mm
ve derinliği 1-2 mm arasında değişir (Şekil 2).
3
Şekil 2. Col bölgeleri
2.2.4 Dişeti Genişliği:
Yapışık dişeti miktarı yaş ile birlikte artar. Genişlik kişiye bağlı olarak
değişkenlik gösterebildiği gibi diş grupları arasında belli farklılıklara rastlanmak
mümkündür. Sağlıklı bir biçimde dişetinin korunması için en az 2mm’lik bir
genişliğe ihtiyaç duyulması konusu tartışmalıdır. Geniş bir yapışık dişeti varlığı,
tedavi edici ve estetik amaçlı cerrahi uygulamalarda avantaj sağlar.
2.2.5 MUKOGİNGİVAL BAĞLANTIYI SAPTAMA YÖNTEMLERİ
Yapışık dişeti ve alveol mukoza sınırını belirlemek için, sondun mukozaya
doğru yuvarlanması (roll tekniği), iyot-kalsiyum iyodür çözeltisi ile boyanması ve
anatomik özelliklere bakılması gibi yöntemlerden yararlanılabilir. Alveol mukoza
apikalden kuronale doğru sond ile sıyrılır. Alveol mukozası hareketlidir ve
yapışık dişetinin apikal sınırında birikir. Burası mukogingival sınırı gösterir. Bu
şekilde mukoza hareketinin belirlenmesi “roll tekniği” olarak bilinir (Şekil 3).
Şekil 3. Roll tekniği
4
Keratinize dişetine ait renk ve yüzey özellikleri gibi anatomik özellikler
değerlendirilerek de mukogingival sınır belirlenebilir. Yapışık dişeti mukozaya
bölgeye göre daha az damar içerdiğinden dolayı pembe renklidir. Mukogingival
sınırın apikali yani alveol mukoza ise damardan zengin ve daha kırmızıdır (5).
Mukoza ve keratinize dişeti içerikleri birbirinden farklı olduğu için iyot
kalsiyum iyodür çözeltisi ile mukoza içeriği kahverengi boyanarak yapışık dişeti
sınırı belirlenebilir (Şekil 4).
Şekil 4. İyot-kalsiyum iyodür çözeltisi ile boyama.
2.3 DİŞETİ ÇEKİLMESİNİN TANIMI
Dişeti dokusun normal sınırı olan mine-sement birleşiminden apikal yönde
sıyrılmasına dişeti çekilmesi denir. Dişeti çekilmesinin ne zaman başladığını veya
dişeti çekilmesi ile ne demek istendiğini iyi anlayabilmek için dişetinin dişe
bağlandığı epitelyal ataşmanın gerçek yerini iyi bilmek gerekir. Zira dişetinin en uç
kısmı olan ve dışarıdan görünen yeri ile epitelyal bağlantının gerçek yeri farklıdır. Bu
nedenle, iki tip çekilme söz konusu olabilir. Birincisinde; gözle dişeti seviyesinin
apikal kısmı tespit edildiği halde, ikincisinde epitelyal bağlantıdaki çekilme ancak bir
periodontal sonda ile diş-dişeti aralığına girmekle anlaşılbilektedir (6). Diğer
taraftan, dişeti çekilmesi ön ya da arka dişlerde olabilir, ancak molar dişlere göre tek
köklü dişlerde daha yaygındır (7).
5
2.4 DİŞETİ ÇEKİLMESİNİN SONUÇLARI
Birçok dişeti sorunundan farklı olarak, hastalar dişeti çekilmesinin genellikle
farkındadır ve dişeti çekilmesi ile ilgili şu sorunları yaşarlar; açığa çıkan dentinden
dolayı aşırı duyarlılık, estetik kaygılar, plak retansiyonu ve dişeti enflamasyonu, kök
çürükleri, dişte abrazyon (1).
Dişeti Çekilmelerinde Tedavi:
Etyolojik faktörleri belirlemek için anamnez alınıp, muayene yapılarak dişeti
çekilmesi tanısı konur. Çekilme periodontal sondla milimetre olarak ölçülebilir;
çalışma modelleri ve fotoğraflar da kayıt için faydalı olabilir (1).
2.5 DİŞETİ ÇEKİLMELERİNİN ETİYOLOJİSİ
2.5.1 Yaşlanma
Gottlieb’in, dişlerin pasif sürmesi sırasında yaşlanmayla birlikte dişetinde
fizyolojik çekilmeler meydana gelebileceği düşüncesi kanıtlanamamıştır. Aynı
zamanda, yeterli ve travmatik olmayan ağız bakımı uygulamalarıyla diş-dişeti
bağlantısının
normal
konum
ve
yapısının
korunabileceği düşünülmektedir.
Araştırmalar, dişeti çekilmesinin yaşlanmayla birlikte
arttığını
göstermektedir.
Örneğin, Gorman (1967) 8-12 yaş arasındaki bireylerde %8 oranında, 16-25 yaş
arasındaki bireylerde %62 oranında ve 46-86 yaş arasındaki bireylerde %100
oranında dişeti çekilmesi saptamıştır. Bazı araştırmacılar, bu ve benzeri verilere
dayanarak dişeti çekilmelerini yaşla ilişkili fizyolojik bir olay olarak kabul eder.
Yaşlanmaya
bağlı olduğu düşünülen dişeti çekilmeleri generalizedir ve “fizyolojik
dişeti çekilmesi” veya “senil dişeti atrofisi” olarak adlandırılır. Bununla beraber,
dişetinin, yaşlanmayla birlikte fizyolojik olarak apikale doğru yer değiştirme
nedenleri ve mekanizması hakkında yeterli bilgi henüz mevcut değildir. Dişetinin
zamanla apikale doğru yer değiştirmesi uzun süreli minör patolojik olaylara (örn.
yüzeyel dişeti iltihabı) veya tekrarlayan minör baskılara (örn. fırçalama) bağlı olduğu
düşünülebilir (8).
6
2.5.2 Travma
Diş fırçalama, sahte yaralanma (dişeti kenarını tırnakla kaldırma gibi), kötü
tasarlanmış / idame ettirilen parsiyel protezler, malokluzyondan kaynaklanan travma
(Sınıf 2 Div 2 tam overbite gibi), kimyasal travma (topikal kokain gibi) sonucu dişeti
çekilmesi ortaya çıkabilir.
2.5.3 Periodontitis
Periodontal doku yıkımı veya periodontal hastalığın tedavisi ile ilişkili olarak
ya da sigara etkileri sonucunda da dişeti çekilmesi meydana gelebilir.
2.5.4 Lokal Plak Retansiyon Faktörleri
Yüksek kas ataşmanı, frenilum çekmesi, subgingival marjinler, diştaşı varlığı
da dişeti çekilmesine yol açabilir.
2.5.5 Ortodontik Hareketler
Aşırı öne doğru hareket (Prokinasyon) veya ark ekspansiyonu da dişeti
çekilmesine sebep olabilir (1).
2.5.6 Kemik Fenestrasyon ve Dehisensleri
Sağlıklı periodonsiyumda fasiyal kemik kenarı mine-sement sınırında yer alan
marjinal dişetinin 2mm altında yer alır. Fasiyalde kökleri örten kemik oldukça ince
yapıda olabilmektedir. Flap operasyonlarında veya ince kafatası yapılarında kökün
kuronal kısmında kemiğin hiç bulunmaması (dehisens) veya kemik yapısı
devamlılığının bozulması (fenestrasyon) ile karşılaşılabilir. Apikale doğru fasiyal
kortikal kemik kalınlaşma göstermekte, spongiyoz kemik yapısı dış yapı ve kortikal
kemik yapısı arasında izlenir ve genelde çekilme bu bölgede durağan hale gelir.
Yaşlı hastalarda yıllar boyunca yoğun interdental temizlik araçlarının
kullanımına bağlı olarak fasiyal dişeti çekilmesi izlenebilir. Bu durumda papil kaybı
da meydana gelmektedir. Klasik fasiyal dişeti çekilmelerinde cep oluşumuna
rastlanmaz (2).
7
2.6 DİŞETİ ÇEKİLMELERİNDE TANI
Birçok hasta mevcut dişeti çekilmesi nedeniyle başvuruda bulunmaktadır.
Genelde hastalar estetik olmayan bu durumdan şikayetçi olur ve dişlerini kaybetme
korkusu yaşar (2).
2.7 DİŞETİ ÇEKİLMESİNİN SINIFLANDIRILMASI
Miller (1985) yaptığı sınıflamada, dişeti kaybının farklı lokalizasyonu ve
şiddetini tam olarak ölçmek dışında mevcut yapışık dişetine göre çekilmenin
genişliği ve derinliğini tanımlamakta aynı zamanda papil ya da interdental
periodontal doku kaybını göz önünde tutmaktadır (2). Klinik olarak bu indeks dişeti
çekilmesini tarif etmek amacıyla en sık kullanılan indekstir. Bu indekse göre;
Sınıf I : Mukogingival birleşime ulaşmayan dişeti çekilmesi vardır. İnterdental
bölgede kemik ve yumuşak doku kaybı yoktur. Dar veya geniş olabilir (4) (Şekil 5).
Şekil 5. Miller Sınıf I dişeti çekilmesi
Sınıf II: Mukogingival birleşime uzanan veya aşan dişeti çekilmesi vardır.
İnterdental bölgede kemik ve yumuşak doku kaybı yoktur. Dar ve geniş olabilir
(Şekil 6).
8
Şekil 6. Miller Sınıf II dişeti çekilmesi
Sınıf III: Mukogingival birleşime veya altına uzanan dişeti çekilmesine ek
olarak interdental bölgede kemik ve/veya yumuşak doku kaybı vardır veya dişler
malpoze olabilir (Şekil 7).
Şekil 7. Miller Sınıf III dişeti çekilmesi
Sınıf IV: Mukogingival birleşime veya altına uzanan dişeti çekilmesiyle
beraber interdental bölgede aşırı kemik ve yumuşak doku kaybı vardır. Dişler
malpoze olabilir (Şekil 8).
9
Şekil 8. Miller Sınıf IV dişeti çekilmesi (9).
2.8 KÖK YÜZEYİNİN CERRAHİ OLARAK ÖRTÜLMESİ
Sağlıklı periodontal dokular; kök sementi, dişeti, periodontal ligament ve
alveol kemiğinden oluşur. Kök yüzeyinin açığa çıkmasına neden olan dişeti
çekilmesi epitelin parçalanması ve ülserasyonu sonucu ortaya çıkmaktadır. Açığa
çıkmış kök yüzeyi, yaygın bilinen ülserler gibi iltihapsal özellikler göstermez. Bu
nedenle, dişeti çekilmesi patolojik bir gelişmeden çok morfolojik bir değişiklik
olarak algılanır. Ancak, çekilme sonrası pulpa ile bağlantısı olan dentin kanalcık
ağızlarının açığa çıkması nedeni ile sıklıkla aşırı kole hassasiyeti ile karşılaşılır. Bu
iltihapsal gelişmenin dişeti çekilmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Bununla
birlikte, dişteki aşırı hassasiyet açığa çıkan kök yüzeyi nedeniyle uyarılan
odontoblastların pulpaya komşu düzensiz dentin yapmaları ile kontrol altına alınır.
Hassasiyet dentin kanalcıklarının kalsifiye olması ile ortadan kalkar (10). Bu
nedenlerle dişeti çekilmesi, bir hastalık veya kusurdan çok estetik bir sorun olarak
algılanır. Çekilmeye bağlı patolojik sorunların gelişip gelişmediğinin belirlenmesi
önem taşımaktadır.
10
2.8.1 ENDİKASYONLAR
Cerrahi yöntemlerle kök yüzeyi örtülmesinde genellikle estetik endikasyonlar
söz konusudur. Dişeti çekilmesinin ilerlediği olgularda etkenin tanımlanması ve
ortadan kaldırılması yapılması gereken ilk işlemdir. İltihapsal faktörün ve travmanın
ortadan kaldırılmasından sonra hekim kök yüzeyinin örtülenmesinin gerekliliğini
değerlendirir. Açığa çıkan kök yüzeylerinin örtülenmesinde tedavinin başarısı birçok
etkene bağlıdır; bunların arasında dişeti kenarının mukogingival sınır ile olan ilişkisi,
interdental alanda sert veya yumuşak doku kaybı ve dişin konum bozukluğunun
derecesi sayılabilir (10).
Defektin
örtülme
başarısının
öngörülebilmesi,
esas
olarak
Miller'in
sınıflandırması göz önüne alınarak yapılır. Bu sınıflamada tam veya tama yakın kök
yüzeyi örtülmesinin veya kısmi kök yüzeyi örtülmesinin beklendiği durumlar
belirtilmiştir. Kök yüzeyi örtülme miktarının tahmininde komşu interproksimal
kemik yüksekliği kritik rol oynamaktadır. Miller'e göre, interproksimal kemik
kaybının bulunmadığı durumlarda tam kök yüzeyi örtülmesi beklenebilirken,
interproksimal
kemik
kaybının
olduğu
durumlarda
sadece
kısmi
örtülme
beklenmelidir. Dolayısıyla Sınıf I ve II çekilmelerde tam, Sınıf III çekilmelerde
kısmi örtülme beklenirken, Sınıf IV çekilmelerde başarı beklenmemelidir (11).
Kök Yüzeyinin Cerrahi Olarak Başarıyla Örtülmesi İçin Gerekli Koşullar
Kök yüzeyinin kısmen veya tamamen örtülmesi Miller Sınıf 1-3 dişeti
çekilmelerinde mümkün olabilmektedir. Başarıyı etkileyen en önemli faktör ise
greftin beslenebilmesidir (10). Kök yüzeyi örtülmesinde başarı için uygun olgu
seçilmelidir yani dişeti çekilmesine komşu alanlarda dişeti papilinde ve interdental
alveol kemiğinde kayıp olmamalıdır, çekilmeye komşu bölgede yeterli interdental
papil bulunmalıdır, verici doku uygun kan dolaşımına sahip olmalıdır, kök yüzeyi
kalın verici doku ile örtülmelidir, verici dokunun alıcı alana iyi adapte olmalı ve
dikilmelidir zira doku altında kalacak ölü boşluklar dolaşımı olumsuz etkileyecektir.
Ayrıca, açığa çıkmış kök yüzeyinde ileri çürük ve doku kaybı olmamalıdır (10).
11
Kök yüzeyi örtülmesinde başarı kriterleri ise şöyle özetlenebilir; Sınıf 1 ve 2
olgularında dişeti sınırının mine-sement sınırında olması, sondalama derinliğinin
2mm’yi aşmaması, sondalamada kanama olmaması, kök hassasiyetinin olmaması ve
komşu dokularla renk uyumunun olması (10).
2.9 KÖK YÜZEYİNİN CERRAHİ OLARAK ÖRTÜLMESİNDE
KULLANILAN YÖNTEMLER
Bu yöntemler; serbest yumuşak doku grefti, serbest dişeti grefti, subepitelyal
bağ dokusu grefti, saplı yumuşak doku grefti, kuronale kaydırılan flep, yarım ay
(semiluner) flep, yana kaydırılan flep, çift papil flep, transpozisyonel flep,
yönlendirilmiş doku rejenerasyonu, trombositten zengin fibrin ve mine matris
proteini uygulanması şeklindedir.
2.9.1 Mukogingival Operasyonlar
“Mukogingival cerrahi” terimi ilk kez 1957 yılında Friedman tarafından
kullanılmış ve dişetini korumaya, anormal frenulum veya kas bağlantılarını ortadan
kaldırmaya ve vestibül derinliğini arttırmaya yönelik cerrahi işlemler olarak
tanımlanmıştır. Mukogingival cerrahi, yetersiz yapışık dişeti varlığında, başlangıç
tedavisi sonrasında devam eden iltihapta veya ileri dişeti çekilmesi olan alanlarda
kullanılılır. Bununla beraber dişeti dar ama sağlıklı ise veya yapışık dişeti yoksa
mukogingival cerrahi gereksizdir (10).
2.9.2 Serbest Yumuşak Doku Greftleri
Serbest yumuşak doku greftleri, çekilme bölgesine komşu olmayan bir
bölgeden yumuşak dokunun defekt bölgesine taşınmasıdır. Bu tür greftlerde, alınan
doku doğrudan alıcı bölgeye yerleştirildiği gibi, üstü tamamen veya kısmen alıcı
bölgedeki flep ile de örtülebilir (13).
2.9.1.1 Serbest Dişeti greftleri:
Serbest dişeti grefti (SDG) ile yapılan bir dizi araştırma sonucu başarılı kök
yüzeyi örtülmesinin mümkün olabildiği gösterilmiştir (10).
12
Endikasyonları;
Birçok lokal dişeti çekilmesi, ağız bakımı alışanlıklarının değiştirilmesi, zararlı
alışkanlıkların ortadan kaldırılması ile ya da oklüzal düzenleme ile durağan bir hale
getirilmektedir. Ancak, çekilmenin devam etmesi ile olayı durdurmak amacıyla
yapışık dişetinin arttırılması endikasyonu ortaya çıkmaktadır. Diğer bir endikasyon
durumu da dişeti çekilmesinin mukoginigval hattı veya hareketli mukoza veya
bandını aştığı durumdur (2).
Kontraendikasyonlar;
SDG estetik sorun oluşturan durumlarda kullanılmamalıdır (14). SDG
genellikle damaktan elde
edilir. Açık
renkli, oldukça belirgin keratinizasyon
gösteren transplant, işlem sonrasında rengini korur. Dolayısıyla kesici dişler ve
kanin bölgesinde estetik sorunlara neden olabilir (2).
Operasyon prensipleri
Uygulama, infiltratif lokal anestezi altında yapılır. Birinci safhada dişeti
çekilmesinin apikalinde alıcı yatak hazırlanır. Önce mukogingival hat boyunca
yatay bir kesi yapılır. Eğer yapışık dişeti hiç yoksa, dişeti kenarından yaklaşık 1-2
mm aşağıdan kesi yapılır. Kesi mukozal ve submukozal olarak yapılarak işlem
sırasında periost ayrılmamaya çalışılır. Mukoza, submuköz bağ
dokusu ve kas
ataşmanları doğrudan periost üzerinde hazırlanır. Bu şekilde periost ile örtülü alıcı
yatak SDG için hazırlanmış olur (2) (Şekil 8). İkinci safhada; sıklıkla damaktan
yaklaşık 1 mm kalınlıkta greft dokusu elde edilir (2). Üçüncü safhada; SDG hafif
bası ile alıcı yatağa adapte edilir ve marjinal kısma sabitlenir (2).
Şekil 8. Serbest otojen dişeti grefti uygulamasında alıcı yatağın hazırlanması
13
Şekil 9. SDG uygulaması (a): Verici bölgenin hazırlanması (b): Greftin
yerleştirilmesi
SDG’nin avantajları; dişeti çekilmesinin durdurulması, vestibül alanların
derinleştirilmesi, yapışık dişeti genişliğinin arttırılması, cerrahi müdahalenin kolay
oluşudur. Dezavantajları ise; yapı ve renk bakımından greft, alındığı yer ile benzerlik
göstermektedir. Greftler genelde, oldukça keratinize bir yapı gösteren damak
mukozasından alındığından greftin rengi açık pembe olup keratinize olmayan
mukozadan ayrılmakta, zaman içinde komşuluğundaki dişeti yapısından da farklı bir
renge bürünmektedir (2). Kök yüzeyinin örtülmesinde kullanılan tüm teknikler
arasında kan akımının sağlanması açısından en zor olanıdır. Yara iyileşmesi ile
birlikte skar dokusu oluşacağından, diğer yöntemlere kıyasla estetik olarak daha
başarısızdır. Ayrıca, iki farklı bölgede cerrahi girişim gerektirir. Nadiren SDG,
sonrasında greftin altında eksoztoz oluşabilir. Bu yapılar bir kaç mm kalınlığında
olabilir. Eksoztozların periostun
travmatize edilmesinden (alıcı bölgesinde)
kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu durumda yeni kemik oluşumu gözlenebilir (2)
(Şekil 10).
14
Şekil 10. Damaktaki ruga yapılarının taşınması sonucu oluşan eksoztoz.
2.9.1.2. Subepitelyal Bağ Dokusu Greftleri:
Subepiteliyal bağ dokusu grefti tekniği oldukça yüksek öngörülebilirliği olan
ve kalın serbest dişeti greftinin estetik dezavantajlarını içermeyen bir yöntemdir.
1980 yılında kret ogmentasyon prosedürü olarak tarif edilen yöntem, kök yüzeyi
örtülmesinde 1982 yılında kullanılmaya başlanmıştır. Hem periost ve kemik
yüzeyinden hem de üzerine örtülen flepten revaskülarizasyon sağlandığından,
başarılı kök yüzeyi örtülmesi daha az verici doku ile sağlanabilir. Kanlanmanın her
iki yönden de sağlanması, bağ dokusu greftinin başarısını arttırır. Alıcı bölgeye
yerleştirilen greft, flep ile tamamen kapatıldığında mükemmel renk uyumu
sağlamaktadır; ancak mukozal doku keratinize görünüme dönüşmeyebilir. Greftin
kısmen açığa çıkması durumunda ise renk flebin rengine uymayabilir, ancak
keratinize görünüme sahip olarak keratinize doku
genişliğini arttırır (11).
Literatürde, çeşitli çekilme defektlerinde birbirine göre avantajları olan, ancak her
birinin iki yönlü kan desteğine sahip olduğu farklı bağ dokusu grefti teknikleri
tarif edilmiştir. Bilaminer BDG tekniği için Langer-Langer (1985), Nelson (1987),
Harris (1992) ve Bruno (1994) tanımlamalarda bulunmuştur (2).
Langer ve Langer tarafından tanımlanan teknikte, kuronale kaydırma minesement sınırı seviyesinde ve marjinalde bir horizontal kesi sonrasında mukozaya dek
uzanan vertikal kesi ve yarım kalınlıkta flep kaldırılması, damaktan BDG 'nin
alınması, BDG ile mine - sement sınırına kadar defektin kapatılması ve BDG'nin
kısmen flep ile örtülmesi basamaklarını içerir.
15
Şekil 11. 1985 Langer ve Langer tekniği
Nelson tarafından tanımlanan yana kaydırılan flep tekniğinde, tam kalınlıklı
flep kaldırılır, periostta rahatlatıcı kesi yapılır, damaktan BDG elde edilir, BDG ile
defekt örtülür, flep yana kaydırılır, BDG’nin bilaminer olarak beslenmesi sağlanır.
Şekil 12. 1987 Nelson tekniği
Harris’in tanımladığı "Çift papil tekniği" ile, horizontal kesiler çekilme
bulunan ve kapatılacak dişlerin mezyal ve distalinden (interradikuler) yapılır,
damaktan BDG elde edilir, flep uçları çekilme olan alanlarda birleştirilir.
Şekil 13. Harris "Çift papil tekniği"
Bruno tarafından tanımlanan "Zarf tekniği" ile mine-sement sınırı seviyesinde
horizontal kesiler yapılır, vertikal insizyon yoktur, yarım kalınlıklı flep kaldırılır,
16
damaktan BDG elde edilir, BDG oluşturulan flep veya "cep" içine konumlandırılır,
BDG ve flep dikilir.
Şekil 14. Bruno’nun "Zarf tekniği"
Damaktan Greftin Elde Edilmesi
Şekil 15. BDG ve SDG’de damaktan greft alınan bölgeler
Serbest greftler kural olarak damaktan alınır. Bu greftler epitelize (SDG) veya
bağ dokusu greftleri (BDG) olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu iki greft de farklı
kalınlıklarda elde edilebilir (2). Greftler genelde dişeti kenarından 2 mm uzaklıkta
elde edilmektedir. Bu şekilde palatinal çekilmelerin önüne geçilmiş olunur. BDG
almak için daha çok kanin premolar bölgesi kullanılmalıdır. Bunun nedeni A.
Palatina’nın korunmasıdır. SDG ise daha geri alandan, ruga bulunmayan yerlerden
elde edilmelidir (2).
BDG Uygulamalarının Avantajları:
Başarı oranı yüksektir, BDG, hem flebin iç kısmından hem de bağ dokusuperiost tarafından zengin biçimde kanlanabilir. Bağ dokusunun alınmasından sonra
17
palatinal mukozadaki yara yüzeyi kapatıldığından hemostazın sağlanması kolay ve
iyileşme hızlıdır. İyileşme sırasında daha az ağrı olur. Greft, alıcı sahadaki dokuya
uyum gösterir, bu yüzden sonuçlar estetik açıdan tatmin edicidir. Birden fazla dişi
ilgilendiren dişeti çekilmesinin bulunduğu durumlarda da uygulanabilir.
BDG Uygulamalarının Dezavantajları:
Uygulanması zordur, kalın bir greft kullanıldığından doku kalın olacaktır ve
daha iyi bir morfoloji oluşturabilmek amacıyla postoperatif gingivoplasti
gerektirebilir.
Nizam’ın (5) bağ dokusu grefti tekniği değerlendirmeleri, ortalama kök yüzeyi
örtme oranlarının %57-98 arasında olduğunu ve çalışmaların ortalamasının %84
olduğunu göstermiştir. Başlangıçta 3,7 mm olan ortalama dişeti çekilmesinin, son
durumda 0,1-1,7 mm arasında olduğu ve ortalamanın da 0,6 mm olduğu tespit
edilmiştir. Yöntemin öngörülebilirliği değerlendirmesinde %90 veya üzeri defekt
örtülmesinin %68 durumda sağlandığı ortaya konmaktadır. Bağ dokusu grefti
kullanılan yöntemlerin, kök yüzeyi örtülmesindeki yüksek başarısı açıkça ortaya
konmuştur.
2.9.3 Saplı Dişeti Greftleri
Yaklaşık 60 yıldan beri dişeti çekilmelerini örtmeye yönelik bir çok deneme
yapılmıştır. Grupe ve Waren (1956) laterale kaydırma ile yaptıkları bir flep ile
yandaki dişteki çekilmesini örtmeye çalışmışlardır. Bu işlem ile dişeti çekilmesi
olmayan komşu dişte çekilmeler görülmüştür. Modifikasyonlar da aynı sonucu
doğurmuştur. Daha sonraları Allen ve Miller, bir split flep oluşturarak yarım
kalınlıkta bir flebi kuronele kaydırmışlardır. Bu fazla çekme hareketi ile tekrar
çekilme ve nekrozlar görülmüştür. Tarnow geliştirdiği metotta da (1986) yarım ay
şeklinde gerçekleştirilen kesi ile kemik bulunmayan alanlarda kök dehisensi açığa
çıkarılmasına neden olmuştur (15).
2.9.3.1. Kuronale Kaydırılan Flepler
Şekil 16’da dişeti çekilmesi sonucu oluşan defektin etrafında kesi
yapılarakvertikal kesilerle bir split-flep oluşturulmaktadır. Yirmiüç noludişin
aproksimalindeki
papil
yapıları
deepitelize
18
edilir
(çok
yüzeysel
olarak
gerçekleştirilen bir gingivoplasti). Kök yüzeyinin işlem görmesinin ardından flep
gerilimsiz olarak çekilmenin üzerine adapte edilmekte ve bu şekilde dikilmektedir.
Metodun orjinalinde aynı zamanda yara kenarları siyanoakrilat ile sabitlenmektedir
(2) (Allen ve Miller Tekniği).
Şekil 16. Kuronale kaydırılan flep
2.9.3.2 Semilunar Kuronale Kaydırılan Flep Endikasyonları
2-3 mm dişeti çekilmesi bulunan maksiller kesici ve premolar dişlerde diğer
cerrahi tekniklerin uygulanmasından sonra geriye kalan
küçük bölgelerde
tamamlayıcı prosedür olarak kullanılabilir.
Avantajları
Semilunar flebin kuronale hareket ettirilmesinden sonra flep üzerinde
gerilme meydana gelmez. Vestibulum oriste daralma oluşmaz. İnterdental papillerin
yükseklikleri korunduğundan estetik olarak iyi sonuç verir. Periodontal pat kullanımı
şart değildir. Kolay bir cerrahi yöntemdir ve az zaman gerektirir. Postoperatif konfor
iyidir. Birden fazla dişi içeren dişeti çekilmelerinde de uygulanabilir.
Dezavantajları
Fazla miktarda dişeti çekilmesi bulunan vakalara uygulanamaz. Eşit kalınlıkta
yarım kalınlıklı flep hazırlanabilmesi için dişeti çekilme bölgesinin apikalinde,
kalın keratinize dişetine ihtiyaç vardır. Dişeti çekilmesi bölgesinin apikalinde
dehissens veya fenestrasyonun bulunması durumunda semilunar flebin kuronale
19
konumlandırılmasından sonra apikaline serbest dişeti grefti ya da bağ dokusu grefti
uygulamak gerekir.
Şekil 17’de 23 nolu diş üzerinde bir marjinal kesi ve buna paralel olarak
mukozaya uzanan bir kesi yapılmaktadır. Daha sonra alt yüzeyde yarım kalınlıklı
flep oluşturulur ve dişeti çekilmesinin üzerine kaydırılır. Bu kaydırılan kısma
yaklaşık 5 dakika süresince bası uygulanır ve dikiş işlemi yapılmaz. Ancak yara
yüzeyi bir periodontal pat ile örtülür (2) (Tarnow Tekniği).
Şekil 17. Semilunar kuronale kaydırılan flep
2.9.3.3 Laterale Kaydırılan Flepler
Endikasyonları
Dişeti çekilmesinin olduğu bölgeye komşu alanda yeterli genişlik, yükseklik ve
kalınlıkta keratinize doku bulunması, kök yüzeyi örtülecek bölgenin bir veya iki dişle
sınırlı olması, bu metodun en uygun kullanımı dişeti çekilmesinin mezyodistal yönde
dar olduğu vakalardadır (mandibuler anterior bölge gibi).
Kontrendikasyonları
Verici sahadaki keratinize dokunun genişliği ve kalınlığının yetersiz olduğu
durumlar, verici sahada aşırı derecede ince kemik veya kemikte dehissens veya
fenestrasyon bulunduğu durumlar, dişeti çekilme bölgesinin aşırı derecede
protrüzyonda olması, komşu bölgede derin periodontal ceplerin bulunması veya aşırı
miktarda interdental alveol kemiği kaybının olması, vestibulum orisin dar olması, çok
20
sayıda dişin etkilendiği dişeti çekilmesinin olması. Şekil 18’de 23 nolu dişteki
çekilmeye uygun olarak oluşturulan, komşuluğundaki 24 nolu dişin distaline dek
uzanan ve vertikal kesi ile sınırlandırılan flep, kombine bir flep yapısı ortaya
koymaktadır (A=Tam kalınlıklı flep; B = yarım kalınlıklı flep). Bu flep çekilmenin
üzerine kaydırılmakta ve bu şekilde dikilmektedir. Böylece 23 nolu diş üzerine
kaydırma yapılan flep bir mukozal-periostal flep (A) özelliği sergilerken, distal
alan da periost ile örtülü kalır (2) (Grupe & Warren Tekniği).
Şekil 18. Laterale kaydırılan flep
2.9.3.4 Çift Papil Tekniği:
Dişeti çekilme bölgesine komşu olan her iki interdental papilin
yeterli
genişlik ve yükseklikte olduğu vakalarda kullanılabilmektedir.
Avantajları
Verici sahadan alınan doku miktarı azdır çünkü her iki taraftaki interdental
papiller kullanılır. Bu yüzden saplı flepte daha az gerilme meydana getirilerek teknik
uygulanabilir, eğer tam kalınlıklı flep kullanılır ve interdenal kemik açığa çıkarsa
21
interdental alveol kemiğin kalın olmasına bağlı olarak kemikte daha az zarar
meydana gelecektir.
Dezavantajları
Tekniğin uygulaması zordur, sınırlı uygulama alanı vardır ve genelde kök
yüzeyinin örtülmesinden çok yapışık dişetinin genişliğini arttırmayı amaçlamaktadır.
2.9.3.5 Transpozisyonel Flep:
Avantajları
Dişeti çekilmesinin dar olduğu bölgelerde başarılı olur, verici sahadaki
muhtemel dişeti çekilmesinin önlenme şansı vardır.
Dezavantajları
Dişeti çekilmesine komşu bölgedeki interdental papillerin yeterli uzunluk ve
genişlikte olması gereklidir, birden fazla dişi kapsayan dişeti çekilmeleri için uygun
değildir.
2.9.4 Yönlendirilmiş doku rejenerasyonu
Konvansiyonel flep cerrahisinden sonra epiteldeki hücreler hızla apikale doğru
ilerler, uzun bağlantı epiteli oluşur. Uzun bağlantı epiteli temizlenen kök yüzeyine
bağlanır ve periodontal ataşmanın aslına benzemeyen, tamir dokusuyla iyileşme
meydana gelir (1). Yönlendirilmiş doku rejenerasyonu (YDR) hücre göçünü yeniden
düzenlemeyi hedefler. Bunun sonucu olarak, periodontal ligamentten gelen hücreler
çoğalır ve iyileşme bölgesine göç eder. Böylece, onarılmış periodonsiyum yerine
iyileşmiş bir periodonsiyum meydana gelir (1). YDR tekniğinin uzun dönem
başarısının değerlendirildiği çalışmalarda YDR ile elde edilen kök yüzeyi
örtülmesinin stabil kaldığı tespit edilmiştir (16).
Yapılan çalışmalar yeni bağ dokusu ataşmanının oluşması için gereken öncü
hücrelerin periodontal ligamentte bulunduğunu göstermiştir. Periodontal yara
iyileşmesi esnasında, yeni bağ dokusu ataşmanının oluşmasını uyarma yeteneği
bulunmayan epitel, bağ dokusu ve kemik hücrelerinin kök yüzeyi teması ile
22
önlenir, periodontal ligament hücrelerinin kök yüzeyi boyunca proliferasyonuna
imkan verilirse yeni ataşman oluşumu sağlanabilir (17).
Operasyon Tekniği
Operasyon bölgesi belirlenir. Dişeti çekilmesi miktarı hesaplanır. Mevcut mine
sement çizgisi seviyesinde horizontal kesi, mukozaya kadar trapez şeklinde vertikal
kesi yapılır. Daha sonra sulkuler kesi ile sulkus epiteli uzaklaştırılır ve flep işlemi
başlatılır (2) (Şekil 19).
Şekil 19. Operasyon bölgesinde yapılan kesiler.
Linea girlandiformisin ötesine kadar uzanan tam kalınlıkta bir flep kaldırılır.
Mukozal bir periostal kesi yapılır ve yarım kalınlıkta bir flep oluşturulur. Flebin
papiller kısımlarının kısaltılması yapılmaktadır. Konveks kök yüzeyleri ince yapıdaki
bir frez ile düzleştirilir. Bu işlemi takiben kök yüzeyinin temizlenmesi ve
düzleştirilmesi yapılır. Ardından kanama sağlamak için kemiğin kortikal kısmında
delikler açılır (2) (Şekil 20).
23
Şekil 20. Flep kaldırılması ve kök yüzeyi preparasyonu
Membran yerleştirilir ve sütür ile fikse edililir. Palatinal sulkus küçük bir
müdehale ile derinleştirilir vee monofil dikişlerin 4-6 hafta süresince gömülmesi
sağlanır. Bu şekilde dikiş yiyecekler ve dille temas etmez ve kontaminasyon riski
azalır. Bunun ötesinde hastanın dili dikiş tarafından rahatsız edilmez ve dikiş ile
"oynaması" engellenir (2) (Şekil 21).
Şekil 21. Membranın yerleştirilmesi
Flep gerilim olmaksızın mine-sement snırından bir miktar kuronalden adapte
edilir. Fiksasyon basit dikişler ile ya da dolaşan bir dikiş ile supragingival olarak
gerçekleştirilebilir. Bu dikişler yaklaşık 10 gün sonra alınır. Membran ve
24
membranın sabitleyici dikişleri ise ikinci bir operasyon ile 4-6 hafta sonra dikkatli
bir şekilde alınır (2) (Şekil 22).
Şekil 22. Flebin dikilmesi
Avantajları
Ataşman kazancının olması, verici sahaya gerek olmaması, derin ve geniş
bölgelerde yüksek başarısı olması.
Dezavantajları
Uygulaması zor bir tekniktir, membranın çıkarılması için ikinci bir operasyona
ihtiyaç duyulması, kullanılan materyallere bağlı olarak pahalı bir yöntemdir (7).
2.9.5 Trombositten zengin fibrin:
Trombositten zengin fibrin (TZF) hastadan kan alınarak, belirli süre ve devirde
santrifüj işlemine tabii tutularak elde edilir. TZF’in kullanımındaki ana amaç ve
beklenti sert doku ve yumuşak dokudaki iyileşme hızını ve potansiyelini artırmaktır
(18). TZF, diğer adı ile trombositten zengin fibrin, 2001 yılında, Fransa’da Choukron
tarafından geliştirilen ikinci nesil trombosit konsantrasyonudur (19). Trombositler,
pıhtılaşmada önemli rolü olan ve damar yaralanmaları sırasında fazla kan kaybını
engelleyen hücrelerdir. Trombositler, kemik rejenerasyonunu ve yumuşak doku
matürasyonunu sağlayan çok sayıda sitokin ve büyüme faktörü içerirler. Kilit
25
büyüme faktörlerden PDGF-AB (Platelet derived growth factor-AB), TGF-β1
(Transforming growth factor-β1), VEGF (Vascular Endothelial growth factor)’ler
trombositlerde yoğun olarak bulunur. Bu büyüme faktörlerin hücre çoğalmasını,
matriks remodelasyonunu ve anjiyogenezisi uyarma potansiyeli vardır (20). TZF
doğal
fibrin
kaynaklı
bir
biomateryaldir.
Yerleştirildiği
bölgede
mikrovaskülarizasyon ve epitel göçünü sağlar. Bu sayede açık yaralarda yara
iyileştirmesini hızlandırır (21).
TZF, tetra moleküler yapısı ile endotelyal hücreler ve fibrablastlar için matris
oluşturur. Anjiogenezi hızlandırır ve fibrinin kolay remodelasyonunu sağlar. TZF
sadece basit bir fibrin yapı değil aynı zamanda iyileşmeyi sağlayan tüm molekülleri
ve hücresel elemanları içeriğinde bulunduran bir matrikstir (22).
TZF’nin Avantaj ve Dezavantajları
TZF’in doğal ve yavaş polimerize olarak herhangi bir otoimmun reaksiyona
yol açmaması, alıcı ya da verici sahada enfeksiyon riski oluşturmaması, 28 gün
boyunca büyüme faktörü salımı yaparak kemik kök hücre çoğalmasında ve
farklılaşmasında
etkili
olması
avantajları
arasındadır
(23).
Ayrıca
kolay
uygulanabilir ve ekonomik bir yöntem olarak dikkat çekmektedir (24). Bireyin
kendisinden elde edildiği için az miktarda ürün elde edilmesi ve sadece verici kişiye
spesifik olmasından dolayı doku bankalarının kullanımına izin vermemesi gibi
dezavantajları da bulunmaktadır (25).
2.9.6 Mine Matris Proteinleri
Mine matris proteinleri (MMP), esas olarak amelogenin, diş gelişimi sırasında
Hertwing epitel kını tarafından salgılanır ve hücresiz sement oluşumunu uyarır. Bu
nedenle periodontal rejenerasyonu kolaylaştırdıkları düşünülmektedir. Mine matris
proteinlerinin uygulanması dişin kök gelişimi sırasında görülen olayları taklit eder.
Klinik olarak mine matris proteini uygulanması sonucu kök yüzeyinde yeni
sement, yeni kemik ve yeni bağ doku oluştuğu rapor edilmiştir (26). Mine matris
proteinleri ilk olarak 2000 yılında Rasperini tarafından dişeti çekilmesi tedavisinde
kuronale kaydırılan flep ile beraber uygulanmıştır. Yöntem kuronale kaydırılan flep
ile beraber kök yüzeyinin iki dakika sürülen %24’lük EDTA jel ile muamelesi ve
mine matriks proteininin uygulanmasını içermektedir (27).
26
Mine matris proteinleri uygulamasının cerrahi teknik açısından daha kolay
uygulanabilir olması ve yüksek kök kapama başarısı bu yöntemin periodontal
rejenerasyonda
yönlendirilmiş
doku
rejenerasyonuna
alternatif
bir
teknik
olabileceğini düşündürmektedir. Özellikle yönlendirilmiş doku rejenerasyonu
tekniğinde membranın yumuşak doku ile kapatılmasının veya membran uyumunun
ve fiksasyonunun
zor olduğu durumlarda mine matris proteini uygulaması
düşünülebilir. Aynı zamanda ikinci bir cerrahi yara alanının oluşmaması ve daha
az cerrahi işlem içermesi hastalar tarafından daha kolay kabul edilmesine neden
olur. Kozmetik açıdan doğal periodontal görünüme benzer. Yine de mine matris
proteinleri ile kök kapamasının uzun dönem başarısına ait çok fazla klinik verinin
olmadığı akıldan çıkarılmamalıdır. Mine matris proteinleri ile dişeti çekilmelerin
tedavisindeki klinik veriler en fazla 12 aylık bir dönemi kapsamaktadır (28).
27
ÖZET
Dişeti çekilmelerinin tedavisinde kullanılan tüm cerrahi tekniklerle başarılı
sonuçlar alınması, ancak elde edilen verilerin heterojen olması, en etkili cerrahi
tekniğin hangisi olduğuna karar verilmesini güçleştirmektedir. Yine de bağ doku
greftleri ile yüksek oranda kök örtülmesinin sağlanması, bunun yanı sıra önemli
miktarda keratinize doku artışı ve klinik ataşman kazancı elde edilmesi, çekilme
tedavisinde
bağ
doku
gretlerinin
ilk
tercih
olarak
kullanılabileceğini
düşündürmektedir.
Serbest dişeti grefti kaybolmuş estetiği düzeltmek, ağız bakımına olanak
sağlamak ve yetersiz yapışık dişeti miktarını arttırmak için uygulanmaktadır. Cerrahi
sonucun tahmin edilebilir olması, tekniğin basit olması ve birçok diş grubuna
uygulanabilir olması nedeniyle en güvenilir yöntem olarak kabul edilmektedir. Buna
karşın; ikinci bir yara bölgesinin hasta konforunu olumsuz yönde etkilemesi, greftin
alıcı bölgeye uyumsuzluğu ise dezavantajları arasında gösterilebilir.
Subepitelial bağ dokusu greftleri, kök yüzeyi örtme, klinik ataşman ve
keratinize doku artışı sağlamak için uygulanmaktadır. Tahmin edilebilirliğinin
yüksek olması, uygulanmasının kolay olması, bağ dokusunun alınmasından sonra
palatinal mukozadaki yara yüzeyi kapatıldığından hemostazın sağlanmasının kolay
olması, iyileşmenin hızlı olması ve bir çok dişe uygulanabilir olması avantajları
arasında yer alırken, iki operasyon bölgesinin olması, çok fazla kanamanın
gözlenebilmesi ve hasta konforunun kötü olması dezavantajları arasında yer
almaktadır.
28
KAYNAKÇA
1. Genco J. Robert, Tugnait Aradhna , Clerahugh Valeria., Her Yönüyle
Periodontoloji S. 1
Doç. Dr. Esra Güzeldemir Akçakanat
2. Wolf F. Herbert , Rateitschak H. Klaus., Diş Hekimliğinin Renkli Atlası 1..,
Prof.Dr. Günhan Çağlayan , Yrd. Doç. Dr. Hasan Hatipoğlu S.2- 7 ,156-157,
400- 410
3. Newman Carranza’s Clinical Periodontology 11th edition
4. Buduneli E. Mukogingival Cerrahi, Ders Notları,. E.Ü. Diş Hekimliği
Fakültesi 2013
5. Palmer RM. Free gingival graft for improvement of aesthetics. Restorative
Dent 1990, 6, 8-10.
6. Sandallı Peker, Periodontoloji 2.Baskı S:138-139
7. Karacin G., Bağ dokusu grefleri ile serbest dişeti greftlerinin postoperatif
klinik sonuçları ve kök örtülemesi açısından karşılaştırılması, Bitirme Tezi,
E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi, 2010.
8. Gorman WJ. Prevalance and Etiology of Gingival Recession. J.
Periodontol., 1967, 38, 316.
9. Miller PD. A classification of marginal tissue recession. Int J Perio Rest
Dent 1985, 5, 9-13.
10. Sato Naoshi, DDS ; Periodontal Cerrahi Klinik Atlas ( Prof. Dr. Korkud
Demirel S: 338-441
11. Nizam N., Bağ dokusu grefti ile kök yüzeyi örtülmesinde mikrocerrahi ve
konvansiyonel peridontal cerrahinin klinik sonuçlarının değerlendirilmesi,
Doktora Tezi, E.Ü.Dişhekimliği Fakültesi, 2009.
29
12. Friedman N. Mucogingival surgery. Texas Dent J 1957, 75, S: 358-362.
13. A.Y. Dişeti çekilmelerinin farklı periodontal fenotipe sahip bireylerde
subepitelyal bağ dokusu grefti ile birlikte kuronole kaydırılan flep tekniği ile
tedavisinin karşılaştırılmalı olarak değerlendirilmesi. İstanbul Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doktora Tezi, 2007, 15, 29-35.
14. Türkoğlu O.H. Serbest Dişeti Greftleri , Ders Notları. 2014
15. Tavşan O. Lokalize Dişeti Çekilmelerinde Kök Yüzeyi Örtüleme Yöntemleri,
Bitirme Tezi, E.Ü.Diş Hekimliği Fakültesi 2014
16. Scabbia A, Trombelli L. Long-term stability of the mucogingival complex
following guided tissue regeneration in gingival recession defects. J Clin
Periodontol 1998, 25(12), 1041-1046.
17. Emingil G. Rejeneretif periodontal tedavi. Ege Üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesi Ders Notları, 2012.
18. Tanya J., Platelet Rich Fibrin Membrane For Reccesion Coverage, 2012
19. Aroca S, Keglevich T, Barbieri B,Gera I, Etienne D. Clinical evaluation of a
modified coronally advanced flap alone or in combination with a plateletrich fibrin membrane for the treatment of adjacent multiple gingival
recessions: A 6-month study. J Periodontol 2009, 244-252.
20. Dohan DM, Choukroun J, Diss A, Dohan SL, Dohan JJ, Mouhyi J,
Gogly B. Platelet-rich fibrin (PRF): A second-generation platelet
concentrate. Part II: Platelet-related biologic features. Oral Surg Oral Med
Oral Pathol Oral Radiol Endod, 2006, 45-50.
30
21. Choukroun J, Diss A, Simonpieri A, Girard MO, SChoeffler C, Dohan
SL, et al. Platelet-rich fibrin (PRF): a second-generation platelet
concentrate. Part IV: clinical effects on tissue healing. Oral Surg Oral
Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 2006, 56-60.
22. Dohan DM, Peppo GM, Doglioli P, Summartino G. Slow release of growth
factors and thrombospondin-1 in Choukroun’s platelet-rich fibrin (PRF): a
gold Standard to achieve for all surgical platelet concentrates.
Technologies Growth Factors 2009, 63-69.
23. Dohan DM, Peppo GM, Doglioli P, Summartino G. Slow release of growth
factors and thrombospondin-1 in Choukroun’s platelet-rich fibrin (PRF): a
gold Standard to achieve for all surgical platelet concentrates.
Technologies Growth Factors 2009, 63-69.
24. Nalbant T. S., Kemik Defektlerinin İyileşmesinde Trombositten
ZenginFibrinin Etkilerinin Değerlendirilmesi,2013 Bitirme Tezi
25. Dohan DM, Del Corso M, Diss A, Mouhyi J, Charrier JB. ThreeDimensional Architecture and Cell Composition of a Choukroun’s Plateletrich Fibrin Clot and Membrane. Annals of Maxillofacial Surgery 2011, 53-57
26. Pimentel SP, Sallum AW, Saldanha JB, et al. Enamel matrix derivative
versus guided tissue regeneration in the presence of nicotine: a
histomorphometric study in dogs. J Clin Periodontol 2006, 33(12), 900-907.
27. Keçeli H.G. Estetik periodontal cerrahide bağ dokusu grefti ile
trombositten zengin plazmanın bir arada kullanımı. Hacettepe Üniversitesi
Sağlık Bilimleri Enstütüsi, Doktora Tezi, 2007, 19-24.
31
28. Selamet H., Dişeti Estetiği, Bitirme Tezi, E.Ü Diş Hekimliği Fakültesi, 2013
29. Yılmaz G., Fentoğlu Ö., Kırzıoğlu Y., Dişeti estetiğinde kök kapama
teknikleri., Süleyman Demirel Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi,
Periodontoloji ABD.,
32
ÖZGEÇMİŞ
1991 yılında Kırıkkale’de doğdum. İlköğrenimimi Kırıkkale Atatürk
İlköğretim Okulu ve Kırıkkale Gazi İlköğretim Okulunda tamamladım. Orta
öğrenimimi İzmir Piyale İlköğretim Okulunda tamamladım. Lise öğrenimini
Güzelbahçe 60. Yıl Anadolu Lisesi ve Kırıkkale Anadolu Lisesinde tamamladım
2010 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesini kazandım.
33
Download