I.HUKUKTA YORUM KAVRAMI A.Genel Olarak Yorumun konusu, bir işarettir. Yorum ise bu işarete, bir anlam yüklemektir. Bu noktadan hareketle yorum, verici tarafından gönderilen bir işaretin, yorumlayıcı(alıcı) tarafından, beş duyudan birisi ile anlamlandırılması ve kavranabilmesidir1.Burada önemli olan işareti gönderen ile bunu yorumlayarak anlamlandırmaya çalışan kişinin farklı iradede vücut bulması yani, farklı kişiler olması gerekmektedir. Zira insan kendi söylemiş olduğu kelimeleri, cümleleri yahut eylemlerini niçin yaptığını bildiğinden bunu yorumlamak zorunda kalmayacaktır2. Kanun koyucunun yapmış olduğu düzenlemeye hangi anlamı vermek istediği yorum yolu ile belirlenir3.Burada önemli olan, kanun koyucunun yapılmış düzenleme ile hangi menfaati korumak istediği, bunu hangi amaç ve doğrultuda yapmış olduğunu anlayabilmektir4. Kanun maddelerinde kullanılan kelimeler de yorumun unsurlarındandır. Ancak bu durum yorumun son noktası değildir5. Somut olaya kanun maddesini uygulayacak hâkim, kanunun lafzı yanında yukarıda da değinildiği gibi maddenin özü ve ruhuna da temas edecektir. Zira bir hukuk kuralının anlamı, zamanın değişen şartlarına göre değişeceği düşüldüğünde, bu noktada hangi menfaatin hangi amaçla korunduğunu anlamak önem arz edecektir6. Bunun dışında, objektif yorum, bir kuralın objektif anlamını ortaya koyacağından, ayrıca objektif yorumun esası dürüstlük ilkesi olduğundan, dürüstlük kuralı bütün hukuk düzeni yani, maddenin yorumuna etki etmelidir7. Bütün bu açıklamalardan sonra yorumu şu şekilde tanımlamak mümkün olacaktır: “Yorum, kanun koyucunun iradesiyle ortaya çıkan kuralların, bu kuralları uygulayacak kişiler tarafından algılanabilecek şekilde, kanun lafzı yanında amaç ve ruhuna da hitap ederek, dürüstlük kuralı çerçevesinde, kanun koyucunun iradesinin içeriğinin açıklanmasıdır.” 1 Gözler,Kemal;HukukunGenelTeorisineGiriş:HukukNormlarınınYorumveGeçerlilikSorunu,Ankara,1998 s:151 2 Gözler;s:152 3 Öztan,Bilge;MedeniHukukunTemelKavramları,27.Baskı,Ankara,2008,s.133 4 Öztan;s.133 5 Öztan;s.133 6 Öztan;s.134 7 Öztan;s.134 1 B.Geniş Anlamda Yorum Geniş anlamda yorum, ”anlama” manasına gelir8. Bu anlamda yorum dilde kullanılan bir ifadenin anlaşılmasıdır. Her dilsel işaret anlaşılmak için yorumlanmak zorundadır. Bir metnin doğrudan doğruya ve derhal anlaşılması ile hukukun veya felsefenin hazırladığı tekniklerin yardımıyla anlaşılması arasında fark yoktur9. Yorum olmaksızın bir dilsel işaret sembolden farklı değildir gibidir. Bir dilsel işaret ancak yorum ile anlamlandırılabilir. C.Dar Anlamda Yorum Dar anlamda yorum, bir somut durumda yardımına ihtiyaç duyulan ve üzerinde çeşitli şüpheler bulunan bir ifadenin anlamlandırılmasıdır. İfadenin anlamı üzerinde şüpheler yoksa o doğrudan ve düşünülmeksizin derhal anlaşılır10. Bu halde yoruma ihtiyaç yoktur. Aksi halde, ifadenin anlamı ait olduğu dilin yorum kurallarına göre belirlenir. II. YORUM METODLARI A.Subjektif Yorum Bu yorum türüne göre, kuralın hazırlanma nedenleri, hâsıl olan amacı, kural yayınlanmadan önceki hukuki hazırlık sürecini ve kural hukuk hayatına girdiğinde diğer kurallarla bağlantısı değerlendirilir11. Bu yorum türünü benimseyenlere göre, bu yorumda üç hususun bilinmesi şarttır. Bunlar; kuralın çıkış anında mevcut olan tarihi toplumsal koşullar, inanç ve kaideler, yasa koyucunun bu kuralı düzenlemedeki amaç ve niyeti. Bu yorum türünde yasa malzemeleri oldukça önem arz eder. Söz gelimi, bilimsel ön çalışmalar, teklif/tasarı, uzman ve milletvekilleri açıklamaları ve meclis genel kurul toplantıları ele alınır. Bu yaklaşım taraftarları beşeri hafızanın zayıf olduğundan bahisle, yorumda sadece belgelerin önemli olduğunu ifade etmişlerdir12. Ancak bu yaklaşım çeşitli açılardan eleştirilmiştir. Zira hukukun toplumun genel yaşayış, ekonomik ve sosyal yaşantısına paralel olarak değişeceği ve bu durumda hukukun güncel ihtiyaçlara cevap vermesinin önüne geçileceği savunulmuştur. Yine, bu yaklaşımın yeni çıkan kanunlar için söylenebileceği ancak 50 yıl önce kabul edilen kanunun gerekçesi ve görüşme tutanaklarının eskimiş olacağı belirtilmiş ve kanun koyucunun iradesinin değil kanunun kazandığı anlamının hâkim için daha önemli olduğu ifade edilmiştir13. Bununla birlikte kanun bilmemek mazeret sayılmaz ancak, kanunun gerekçesi ve hazırlanma aşamaları da halk için değer taşımayacaktır. Dolayısıyla, bu durumda yasanın muhatabının halk ve 8 Gözler;s.150 Gözler;s.150 10 Gözler;s.150 11 Sözer,AliNazım;HukuktaYöntemBilim,İzmir,2008,s.90 12 Sözer;s.91 13 Güriz,Adnan;HukukBaşlangıcı,Ankara,2006,s.63 9 2 uygulayıcılar olduğu hususu gözden kaçırılmış olacaktır. Bu açıklamalardan ortaya çıkan sonuç ise, tarihi yasa koyucunun amacı tek başına ölçü olamayacaktır. B.Objektif Yorum Bu yaklaşımı savunanlar ise, modern ve güncel yöntemlerle hazırlanmış bir kanun için, onu düzenleyen kanun koyucunun iradesinin araştırılması ve ortaya konmasını anlamsız görmektedirler14. Yasanın yapıldığı zamanki toplumsal koşullar, uygulanacağı zamanın güncel ihtiyaçlarını ortaya koymaktan çok uzaktır. Dolayısıyla, asıl olan kanunun güncel ihtiyaçlara cevap vermesi olduğundan, tarihsel koşullar değil pratik hayatın yani gün şartlarının ön plana çıkarılması gerekmektedir. Bu noktadan hareketle, yasalarda yer alan kuralların toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde toplumsal ve teknik meselelere cevap verecek şekilde yorumlanmalıdır15. Bu yaklaşım savunucularına göre, kanunun kabulü ile ilgili malzemeler önemli ipuçları içermesine karşın, bu malzemeler kanunun yorumlanmasında kesin şekilde ve mutlak etkili olması kabul edilemez. Çünkü kanun bir defa kabul edilip yayınlandıktan sonra kendi geçmişinden kopar ve bağımsız bir varlık haline dönüşür16. Bundan dolayıdır ki, önemli olan yasa koyucunun o dönem ne istemiş olduğu değil, bugün ondan çıkarılacak anlamdır17. Objektif teori de subjektif teori gibi eleştirilmiştir. Eleştirilere göre, söz konusu yöntem uygulandığı takdirde yasaya değil, uygulayıcının istek ve arzusu doğrultusunda hareket edilecek ve uygulama yasadan sapacaktır18. Bu durum hâkimi, somut sorunu çözen hâkim durumundan, kanunun hâkimi haline getirecektir. Böylece, kuralları uygulayacak hâkimlere sınırsız bir keyfiyet verilmiş ve ilkesizlik baş gösterecektir. Ayrıca, kanunu onu yapandan ayrı bir varlık olarak nitelendirmek hukuki güvenliği de sarsacaktır. Çünkü bir kanunun varlığının yegâne sebebi kanun koyucunun iradesidir. Objektif ve sübjektif görüş sahiplerinin tartışmaları sonucu her ikisini birleştiren(eklektik) objektif tarihi yöntem ortaya çıkmıştır. Bir kısım objektif görüş sahibi ise, zamana uygun objektif yorum adı altında görüşlerini sürdürmeye devam etmişlerdir. 1.Objektif Tarihi Metod Objektif tarihi metod geçmişte kanun koyucunun farazi iradesiyle ilgilenir19.Zira yorumcunun kanun koyucunun düşüncesini ancak izleyen zamanlarda geçen her an ile birlikte 14 Sözer;s.91 Sözer;s.92 16 Güriz;s.63 17 Sözer;s.92 18 Sözer;s.92 19 Öztan;s.134 15 3 dikkate alabileceği, doğuş tarihi dışında ayrıca tüm yaşam süresini bilmesi gerektiği ifade edilmektedir20. Objektif tarihi yorum metodunda, hâkim kanun koyucunun kullandığı kelimelerden amacı saptar. Bununla birlikte, hâkimin muhtemel keyfiyeti sınırlandırılarak, keyfi uygulamaların önüne geçilir21.Bununla birlikte yaşlı yasalar günümüz şartlarına uyarlanmalıdır. Bu teoride, bugünkü yasa koyucunun varsayılan iradesi öncekinin yerini alır22. Öncekinin iradesinin araştırılması nihai amaç değildir. Ancak, eski(kaynak) yasa koyucunun iradesi göz ardı edilemez. Bu yorum metodu, kanun koyucunun bir maddeyi koyarken, ön gördüğü amacın, değişen hayat şartlarına cevap veremez hale geldiği durumlarda uygulanamayacaktır23. 2.Objektif Zamana Uygun Metod Bu yorum metodunda önemli olan, yorumda yasanın sistematiği, kullanılan kelimeler, yasanın yorumu anında genellikle değişmiş olan düşünceler dikkate alınmalıdır24. Çünkü bir yasa metni, yayınlanması ile birlikte sahibinden ayrılır ve bağımsız bir varlık haline dönüşür. O yasa metni, yürürlükte kaldığı süreç içerisinde yasa koyucunun iradesini aşmıştır. Bu yorum metodunda tarihi içerik ikinci plana itilir, güncel hukuki ilişkiler ön plana çekilir25. Böylece maddenin konuş amacı, zaman içinde farklılıklar gösterebilir. Çünkü, kanun metinleri halen yaşamakta olan fertlerle iletişim ve sıkı bir bağ içerisindedir. Bu metodun sakıncası ise, hâkimin maddenin konuş amacından iyice koparak bağımsızlaşması ve bu şekilde hukuki güvenlik ilkesini zedelemesidir26. Ayrıca, hâkime tanınan bu denli yetki, kuvvetler ayrılığı ilkesini de zedelemektedir27. III. YORUM UNSURLARI A. Lâfzî Yorum Unsuru Kanunun ne dediğini anlayabilmek için ilk yapılan şey doğal olarak, kanunun ne dediğine yani, sözüne bakmaktır28.Bu demektir ki, kanunun her yorumunda lâfzî yorum yöntemi her zaman kullanılacaktır. Hâkim veya hukuk uygulayıcısı, kanun koyucunun kanunda belirttiği sözleri açıklamak suretiyle kanunu yorumlama fonksiyonunu yerine getirir29.Bu yorum unsurunda, kelimelerin cümle içindeki yerleri, maddenin sözdizimi, noktalama işaretleri 20 Sözer;93 Öztan;s.134 22 Sözer;s.94 23 Öztan;s.135 24 Sözer;s.95 25 Öztan;s.135 26 Öztan;s.135 27 Öztan;s.135 28 Gözler;s.166 29 Güriz;s.61 21 4 önem arz etmektedir. Açıktır ki bu yorum metodunda dilbilgisi kuralları ve kelimelerin sözlük anlamı önemli bir rol oynar. O halde aşağıda göreceğimiz başka yorum unsurlarında dahi belirli bir ölçüde lâfzî yorum yapıldığını söylemek mümkündür. Bu nedenle, bu yorum unsurundan, kanun koyucunun kanunda kullandığı kelime, cümle ve bunların yapısından, ifade tarzına ulaşacak, bu ifade tarzında da kanun koyucunun iradesine erişilecektir. Yargıtay’ın bu konudaki bir kararında; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu 1942/38 Esas- 1944/20 Karar ve 24.05.1944 tarihli ilamında: “Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 19.maddesinde, ay veya sene olarak tayin olunan müddetler ibaresinin, virgül işareti ile ayrılan ve son cümleye tekaddüm eden fıkrasında “Sonuncu gün bir tatile tesadüf ederse, tatili takip eden günde biter” denilmektedir. Bu fıkra hükmü, mutlak yani gün olarak tayin olarak tayin olunan müddetlere de şamil olsaydı, tevali eden fıkralar gibi bir virgül ile değil, satır başı bir cümle halinde yazılırdır. Nitekim her iki müddete şamil olmak üzere” Müddet, son günün akşamı tatil saatinde bitmiş sayılır.” Cümlesi müstakil ve satırbaşı olarak yazılmıştır.” Bu kararla da anlaşılacağı üzere, Yargıtay lafzı yoruma önemli bir yer vermiş ve kararlarında kanunun cümle ve kelime yapısına, noktalama işaretlerine ayrı bir önem atfetmiştir. 1.Hukuki Temeli Medeni Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrasında:”Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Anılan maddede, kanunun “sözüyle” uygulanması gerektiği ifade edilmiştir. Bir metin incelenirken, ilk önce ve doğal olarak kelimenin gerçek anlamına bakılır30. Sonuca varılamaz ise, mecazi manaya bakılır. 2.Kelimelerin Özellikleri Kelimeler bazen tek başına hiçbir anlam ifade etmeyeceği gibi, bazıları da birden çok anlama gelebilir yahut anlam belirsizliği ya da anlam değişkenliği gösterebilir. Lafzı yorumla bu sorunların aşılması mümkündür. -Kendi Başına Anlam Taşımama: Kelimeler ve dolayısıyla metinler, toplum nezdinde farklılaşabilir. Bu dilin dinamik yapısından kaynaklanmaktadır. Lafzı yorum unsurunda, kanunun hukuk hayatında doğuş ve uygulama zamanı arasındaki fark ne kadar uzarsa, dilin yapısındaki değişiklikler çeşitli sıkıntılara sebep olabilir. Dolayısıyla, günlük dildeki kelime ve metinleri mevcut koşullardan bağımsız tutarak, kendi başlarına değerlendirme yapmak çok sağlıklı olmayacaktır31. 30 Sözer;s.39 Sözer;s.46 31 5 -Çok Anlamlılık: Dilimizde azımsanmayacak derecede kelime, birden çok anlama gelmektedir. Sözgelimi, “Hak” kelimesi, “ Allah” anlamına gelebileceği gibi, “toprak, yer” olarak da anlaşılabilir. Bu kelime aynı zamanda, “pay, ücret, hakkına düşen” anlamında da kullanılmaktadır32. Dolayısıyla, kanun uygulayıcılar, bir kelimenin hangi anlamda kullanıldığını cümlenin genelinden, makul bir kimse olarak değerlendirip anlamlandırmalıdır. -Anlam Belirsizliği: Anlam belirsizliği, sadece gündelik hayatta değil, hukuk hayatında da yaşanan sıkıntılar arasında kendisini göstermektedir. Sözgelimi, “ücret” İş Hukuku bakımından ayrı, Vergi Hukuku bakımından farklı anlamları taşımaktadır33. Bu durumlarda kanunların amaç maddeleri okunmalı ve amaca göre kelimelere anlam yüklenmelidir. -Anlam Değişikliği: Zaman içerisinde, kullanılan birtakım kelimelerin anlamları değişiklik gösterebilir. Dilin dinamik yapısından dolayı, kelimenin içeriği tamamen veya kısmen değişebilir. 3.Kelimelerin Tahlili a.Somut Kelimeler Somut kelimeler, “masa”, “sandalye”,”kitap” gibi anlaşılması kolay varlıkları açıklar. Bu kelimelerin yorumlanıp, anlamlandırılabilmesi gerekli değildir. Somut kelimeler noktasında herhangi bir sorun yaşanmayacaktır. b.Soyut Kelimeler Soyut kelimeler, somut kelimelerin aksine, soyutturlar veya bir değeri ifade ederler34. Soyut kelimeler ya mevzuatta kullanılan hukuki teknik kurumlara ilişkin ya da toplumsal telakkilere ilişkindir35.Sözgelimi, mülkiyet, zilyetlik, fesih, tasfiye gibi teknik kavramlar ilgili düzenlemelerde tanımlanmışlardır. Ancak, bu kelimeler tanımlanmış olmasına rağmen zaman zaman tartışmalara neden olabilmektedir. Çünkü bazı kelimeler farklı yerlerde farklı anlamlarda kullanılabilmektedir. Bunun yanında, günlük dilde kullanılan bir kelime, hukuk metnine alındığında farklı bir müesseseyi ifade edeceği için, yorumda hataya düşmemek için dikkat etmek gerekecektir. 4.Yasal Kavramların Özellikleri 32 Sözer;s.46 Sözer;s.47 34 Sözer;s.48 35 Sözer;s.48 33 6 Genellik, hukuka özgü olma, yapaylık, kararlaştırılmış anlama sahip olma yasalara ilişkin kavramların temel özellikleridir. -Genellik: Sınırsız sayıda düzenlemeye ihtiyaç duyulan olaylar ile sınırlı sayıda kurallar arasındaki mesafe şu sonucu doğurur: Yasa normları genel yada genelleştirebilir karar ölçütleri içermelidir36. -Hukuka Özgü Olma: Hukukçular doktrinsel eserler veya şerhlerde halk dilindeki kelimeler yanında ayrıca kendileri tarafından oluşturulmuş salt hukuk terimi olan özel kavramlar kullanırlar. Bu kavramların bir kısmı tanımlayıcı bir kısmı ise normatiftir. Tanımlayıcı olanlar, belirli olguları açıklamak veya o olgunun şartlarını gösterirler. Sözgelimi, şirketin tanımı ve tanımdan çıkan unsurlar gibi. Tanımlayıcı olanlar bunun yanında ihtisas alanını da belirlemeye yararlar. Sözgelimi; İş Hukuku, Eşya Hukuku gibi37.Normatif olanlar ise, değer ölçüleri taşırlar38.Sözgelimi, mülkiyet, zilyetlik gibi. -Yapaylık: Yapaylık hukuk alanında sınırlı olarak öngörülmelidir. Zira, hukuk yalnızca hukukçular için değil, herkes için derç edilmiş kurallar bütünüdür. Dolayısıyla, kanunlar ve kurallar herkes tarafından anlaşılır olmalı; matematik ve fizik bilimindeki gibi sembol ve işaretlere kanun ve kurallarda yer verilmemelidir. -Kararlaştırılmış Anlama Sahip Olma: Açık anlamı olmayan ve herkesçe tartışılabilir anlama sahip olan kavram ve kelimelerle hukuki çalışma yapmak ve o kavramı hayata geçirmek mümkün değildir. Dolayısıyla, kanunlarda tanımlar başlığı ve öğretideki eserler önce tanımla başlar. Böylece o metin ya da kanun bakımından hangi kavramın hangi ifadeye sahip olacağı tespit ve tayin edilmiş olur. 5.Cümle Yapısının Tahlili Bilindiği üzere, cümle kurulurken kullanılan noktalama işaretleri ve bağlaçlar cümlenin anlamını oldukça etkilemektedir. Metinlerde geçen “ve” bağlacı yığılmayı(kümülatif) kastederken, “veya” bağlacı seçimlik(alternatif) bir durumu ortaya koymaktadır. Bunun dışında dilimizde “ile” bağlacı da mevcuttur. İle bağlacı aynı cümle içerisinde bulunduğu zaman iki ayrı olguyu birbirine bağlamaktadır. Sözgelimi; “Çalışkan öğrenci Ayşe ile Mehmet ders çalışıyorlar.” Burada sıfat olan Çalışkan kelimesi Mehmet’e bağlanmamaktadır. Aksine ders çalışma fiili birbirine bağlanmaktadır. Bağlaçlarda cümlenin genel yapısından ne kastedildiği sonucuna ulaşmak daha sağlıklı ve verimli olacaktır. 36 Sözer;s.50 Sözer;s50 38 Sözer;s.50 37 7 Kanunlarda, cümle yapılarına dikkat edildiğinde görüleceği üzere, cümlenin ilk kısmında belli bir olaydan, ikinci kısımda ise bir müeyyideden bahsedilir. Sonuç, cümlenin sonunda verilebileceği gibi, bazen sonraki cümlede ya da diğer paragraf veya diğer madde de gösterilebilir. Dolayısıyla, kanun sistematiğini bilmek de cümle ve paragraf analizi için önem arz etmektedir. 6.Kenar Başlıkları ve Yorum Bir hükmün anlamının tespitinde kenar başlıklarının da dikkate alınıp alınmayacağı hususunun değerlendirilmesi gerekmektedir. Anayasa’nın 176. maddesine göre:” Anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri belirten başlangıç kısmı, Anayasa metnine dâhildir. Madde kenar başlıkları, sadece ilgili oldukları maddelerin konusunu ve maddeler arasındaki sıralama ve bağlantıyı gösterir. Bu başlıklar, Anayasa metninden sayılmaz.” Ayrıca Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 1986/5 Esas-1988/1 ve 22.01.1988 tarihli kararında: “T.C Cumhuriyeti Anayasası 176. Maddesinde, kenar başlıkların madde metninden sayılamayacağı öngörmüştür. Medeni Kanun’un kenar başlıkları madde metninden sayılıp sayılmayacağı hakkında yasada bir açıklık bulunmamasına göre konuyu Anayasanın benimsediği esas doğrultusunda yorumlama uygun görülmüş ve bunun sonucu olarak kenar başlığından hareket olunarak sonuca gidilemeyeceği benimsenmiştir.” Anayasa’nın ve Yargıtay’ın olumsuz yaklaşımına rağmen, kenar başlıklarından yararlanılması icap etmektedir. Zira kanun sadece metinlerden ibaret olmayıp, başlık, alt başlık ve yan başlıklarıyla birlikte yürürlüktedir39.Eğer başlıklar kaldırılırsa kanun yığın halinde metinlere dönüşecektir. Başlıklar hem kanun içerisinde bir maddenin daha kolay bulunması hem de kanun sistematiğini göstermede okuyucu ve uygulayıcılara yol gösterecektir. Nitekim 6102 s. Türk Ticaret Kanunu’nun 1534. maddesi: ” Kenar başlıkları metne dâhil olan bu Kanun 1.7.2012 tarihinde (...)(*) yürürlüğe girer” diyerek kenar başlıklarının madde metnine dâhil olduğunu hükme bağlamıştır. 7.Aksi ile Kanıt Yöntemi 39 Sözer;s.53 8 Aksi ile kanıt ile hukuk kurallarının kapsamı genişletilemez fakat daraltılır40. Hakkında çözüm bulunmayan bir konuda mevcut kuralın daraltılarak uygulanması, yani kuralın içermediği hususların, kuralın dışında sayılması yoluyla sonuca ulaşılır41.Sözgelimi, dükkânların pazar günü kapalı olması tahlilinde, dükkânların pazar dışında her gün açık olduğu sonucuna aksi ile kanıt yöntemi ile ulaşılabilir42. Aksi ile kanıt yönteminin dikkatli kullanılması gerekmektedir. Birazdan verilecek örnekte de görüleceği üzere aksi ile kanıt yönteminin çok ince nüansları vardır. Sözgelimi; “Kapalı alanlar sigara içmek yasaktır.” uyarısından, pipo, puro içilmesinin serbest olduğu sonucuna ulaşmamak gereklidir. B.Sistematik Yorum Unsuru 1.Genel Olarak Bir maddenin içeriğinin tam olarak anlaşılabilmesi için o madde diğer maddelerden ayrı düşünülerek yorumlanmamalıdır. Bilakis madde, kanundaki diğer maddelerle birlikte göz önüne alınıp, sistematik şekilde yorumlanmalıdır. Keza, bir normun anlamı hakkında onun ilgili yasa, ait olduğu hukuk dalı ve tüm hukuk sistemi içindeki sistematik yeri dikkate alınarak değerlendirme yapılabilir43. Zira hiçbir norm bağlantısız değildir. Aralarında mutlaka bağlantılar mevcuttur. Sözgelimi, ücretin ödenmesi İş Hukuku’nun konusu iken, iş akdiyle çalışan işçinin prim borçlarının ödenmesi Sosyal Güvenlik Hukuku’nun konusunu oluşturur. Ücretin korunması ise, İcra ve İflas Hukuku ile ilgilidir. 2.Norm Yığılması Bazen aynı konuyla ilgili birden çok düzenleme bulunabilir. Bu durumda somut uyuşmazlığa hangi kuralların uygulanacağı sorunu ortaya çıkabilir. Kurallar incelendiği takdirde görüleceği üzere, onların seçimlik, birbirini tamamlayan, çatışan ya da örtüşen karakter göstermekte olduğu görülür44. 40 Güriz;s.94 Güriz;s.94 42 Güriz;s.95 43 Sözer;s.64 44 Sözer;s.68 41 9 a.Seçimlik(Alternatif) Normlar Sistematik yorum kapsamında ortaya çıkan sorunlardan birisi de, aynı uyuşmazlığa uygulanabilecek birden fazla norm bulunmasıdır. Ancak bu normlar birbirinden farklı hukuki sonuçlar ortaya çıkaracaktır. Bu normlar aynı kanun kapsamında olabileceği gibi farklı kanunlar kapsamında da bulunabilir. Tabii olarak burada iki ihtimal vardır. Bu normlar ya çatışacak ya da birbirini tamamlayacaktır45. Sözgelimi, araç kiralama şirketlerinden bir araç kiralayan şahsın, bu araçla kaza yapması durumunda kiracının, hem sözleşmeden doğan sorumluluğu hem de haksız fiil sorumluluğu söz konusu olacaktır. Bu durumda zarar gören şahsın, hakların yarışması kapsamında, sorumluluk tabanını seçme hakkı vardır. b.Birbirini Tamamlayan(Kümülatif) Normlar Bazı durumlarda düzenlemelerin birbirini tamamlaması da mümkün olabilir. Bu durumda hukuki sonuçlar çakışmaz, bilakis birbirini tamamlar46. Her iki norm birbiri ardına uygulanır. Çünkü her norm kendi amacını gerçekleştirir.Sözgelimi, işveren, işçiyi gözetim görevini ihlal eder de işçi bundan dolayı bir meslek hastalığına uğrarsa, işçinin maddi-manevi tazminat talepleri yanında,işyeri hakkında idari( işyerinin denetimi,kapatılması) ve cezai sonuçlar ortaya çıkacaktır47. c.Çatışan Normlar Aynı konuyu düzenleyen normlar yukarıda bahsedildiğinin aksine birbirini tamamlamayıp, farklı hükümler getirdiğinde, bu durumda çatışan normlardan bahsedilir. Bir başka deyişle normlar ihtilaf konusu olaya uygulanacakları zaman, birbirini dışlayabilir48. Bu çatışan kurallar aynı kanun içerisinde olabileceği gibi mevzuata da dağılmış durumda olabilirler. Her iki çatışan normun uygulama alanı örtüşürse “tam çatışma”; biri diğerinden daha geniş bir uygulama alanına sahip ise “kısmi çatışma” söz konusudur. 45 Sözer;s.68 Sözer;s.74 47 Sözer;s.74 48 Sözer;s.77 46 10 aa. Her İki Yasanın Da Genel Ya Da Özel Olması İki özel ya da iki genel yasa aynı anda yürürlükte olabilir. İki taraflı özel olma ihtimalinde, çatışan kurallardan biri nispi de olsa özeldir. Aynı durum iki genel yasa içinde geçerli olabilir. Bu durumda diğer çözüm yolu ise, zaman ölçütüne bakmaktır. Yani, aksine bir gerekçe söz konusu değilse, sonraki tarihli olan yasaya üstünlük tanımak gerekir. bb. Yasalardan Birinin Genel Diğerinin Özel Olması i.Eski Yasa Genel Yeni Yasa Özel Nitelikte İse Özel kanunlar, genel kanunların uygulama alanına giren belirli konuları genel kanunun hükümlerinden farklı olarak düzenleyen kanunlardır. Bir kanunun özel kanun olarak sayılması için, genel nitelikte norma ilave özellikler taşıması gerekir. Sözgelimi, Medeni Kanun karşısında, Dernekler Kanunu; Dernekler Kanunu karşısında Sendikalar Kanunu özel karakterli kanun sayılır. Özel ve genel kural arasındaki ilişkide çözüm, özel düzenlemenin genel düzenlemeye üstünlük taşıdığının kabulü ille sağlanmaktadır. Özel kural, genel kuraldan sonra kabul edilip yürürlüğe girmiş ise, özel normun hâkimiyeti aşikârdır49. Çözümde bu yolun tercih edilmesinin sebebi, özel yasanın genel yasaya kıyasla daha hususi olması ve olaya ilişkin daha fazla ayrıntı içermesinden kaynaklanmaktadır50. 49 Sözer;s.82 Sözer;s:82 50 11 Bununla birlikte, yürürlük tarihi itibariyle eski genel yasanın yeni özel yasa ile tamamen devre dışı bırakılmadığı durumlarda olabilir. Bunun yegâne sebebi, özel yasanın hüküm ihdas etmediği zamanlarda, olaya uygulanacak genel yasa hükümlerine başvurulmasıdır. Ayrıca, böyle bir başvuru özel kanunun atıf maddesiyle de mümkün olabilir. ii. Eski Yasa Özel Yeni Yasa Genel Nitelikte İse Genel nitelikli yasa sonradan yürürlüğe girmiş olsa bile, aksi bir hüküm bulunmadıkça, özelin genele üstünlük taşıması gereği kabul edilmektedir. Ancak bu genel kurala karşı, somut olaya uygulanacak hangi normun daha adli ve adaleti gerçekleştirmeye yatkın olduğu tespit edilirse, o norm diğerine nazaran uygulamada öncelik kazanmalıdır. cc. Aynı Yasa İçerisinde Norm Çatışması Norm çatışması, farklı yasalar nezdinde söz konusu olabildiği gibi, aynı yasa nezdinde farklı normlar arasında da gerçekleşebilir. Bu halde zaman faktörüyle sorun çözülemeyeceği için, özel-genel kural ölçütü nazara alınarak durum tespiti yapılır51.Eğer bu normların her ikisi de özel ya da genel ise bu durumda ortada hâkim tarafından doldurulması gereken bir çatışma boşluğu çıktığı söylenebilir52. Bazen yasalarda yapılan tadil çalışmaları ve bu doğrultuda getirilen ek madde mevcut kurallarla çatışma içerisinde olabilir. Bu durumda zaman faktörü dikkate alınarak, son düzenlemenin dikkate alınması faydalı olacaktır53. Ancak, bu tercihin kullanılabilmesi için, getirilen ek madde, yasaya ve içinde bulunulan hukuk sistemini genel niteliğine aykırı nitelikte olmaması gerekir. Aksi halde, önceki normun yeni norma üstünlüğünü kabul etmek gerekir. 51 Sözer;s.86 Gözler,Kemal;HukukaGiriş,9.Baskı,Bursa,2012,s.227 53 Sözer;s.86 52 12 Aynı yasa içinde norm çatışması doğduğunda sorunun bir diğer çözüm şekli, kurallar arasında bir hiyerarşi olup olmadığının belirlenmesidir54.Sözgelimi, 1982 tarihli Türk Anayasa’sında devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu(md.1), Cumhuriyetin nitelikleri(md.2), Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkentine(md.3) ilişkin hükümlerin değiştirilemeyeceği 4. madde ile hükme bağlanmıştır. dd. Çözümsüz Norm Çatışması Çatışan normların yukarıda belirtilen çözüm önerilerine rağmen hangisinin uygulanacağı belirlenemiyorsa, “çözümsüz norm çatışması” nın varlığı kabul edilmektedir. Bu halde, kısmen ya da tamamen örtüşen aynı düzeyde iki norm, birbiriyle çatışan hukuki sonuçlar getirmekte, yeni olan veya nispeten olsa özel olan belirlenememektedir. Bu durumda yapılacak en makul şey, iki kuralın birbirini yok ettiği kabul olunacak ve hâkim tarafından hukuk yaratma yoluyla, iki normdan birini veya adil gördüğü yeni kuralı uygulayabilecektir55. Kısaca, yasalar arasında veya aynı yasa içerisindeki kurallar arasındaki ilişki tablo halinde şu şekilde sunulabilir: ÖNCEKİYASA SONRAKİYASA GEÇERLİOLANYASA ÖZELHÜKÜM ÖZELHÜKÜM SONRAKİÖZELHÜKÜM GENELHÜKÜM GENELHÜKÜM SONRAKİGENELHÜKÜM GENELHÜKÜM ÖZELHÜKÜM SONRAKİÖZELHÜKÜM ÖZELHÜKÜM GENELHÜKÜM ÖNCEKİÖZELHÜKÜM C.Tarihi Yorum Unsuru 1.Genel Olarak Yukarıda da değinildiği üzere, bir kanunun yürürlüğe girmesi uzun bir süreci de beraberinde getirir. Tarihsel yorum unsuruna göre, hâkimin kanunu uygularken kanun 54 Sözer;s.86 Sözer,s.87 55 13 koyucunun sübjektif iradesini göz önünde bulundurması gereklidir56. Bunun için de, kanunun hazırlık çalışmaları, yani komisyondaki görüşmeler, parlamento görüşmeleri ve keza kanunun gerekçesine bakılmalıdır57.Ancak eski kanunlar bakımından bu durum pek yararlı olmaz. Zira eski kanunlar bakımından tasarı/teklifler yahut görüşme tutanakları oldukça eskimiştir58. Kanun koyucunun, sübjektif değerlendirmesini ortaya koyan bu malzemeler, esas itibariyle maddelerin yorumlanmasında bağlayıcı değildir. Çünkü parlamento çatısı altında bulunan her üye farklı düşünceler sahip olabilir59. 2.Tarihi Yorumun Uygulanması Yorumlanmakta olan bir kuralın, meclis çalışmaları incelenmek istendiğinde, internet ortamında bunun bulunması son derece kolaydır. Ancak bu kolaylık, çeşitli zorlukların olmayacağı anlamına gelmeyecektir. Zira ilk zorluk, tasarı ya da tekliflerdeki ve kanunlardaki maddelerin aynı numarayı taşımamasıdır. İkinci zorluk ise, bazen meclis görüşmelerinde madde içeriklerinin tasarı/ teklif dışına çıkarılarak değiştirilmiş olmasıdır60. D.Amaçsal(Teolojik) Yorum Unsuru 1.Genel Olarak Bu yorum unsuru, hukuk uyuşmazlığının özünde, “sosyal gerçeklik”, “somut gerçeklik” ve “eşyanın tabiatına” önem ve öncelik verir61.Hukukun asıl amacı, ihtiyaçları karşılamak olduğundan, bu ihtiyaçların en iyi şekilde karşılanması, hukukun birlik, ahenk ve uyum içerisinde olmasından daha önce gelir62. Dolayısıyla, toplumdaki ihtiyaçlar her gün güncellendiğinden, kanunların bu ihtiyaçlara paralel olarak gelişmesi esnek bir yorum anlayışını gerekli kılar. Kanunun statik yapısıyla, toplumun dinamik yapısını birbirine entegre etmek hakimin başlıca ödev ve görevidir. Bu metot savunucuları, kanunda yer alan kuralın kesin anlama sahip olamayacağı, kuralın anlamının zamana göre değişebileceği ve farklılaşabileceğini kabul ederler. Dolayısıyla, bu durum nazara alınarak kanun metinlerine değer verilmemeli, yaratıcı bir yaklaşımla uyuşmazlıklar çözümlenmelidir63. Bu metoda göre, hâkim aç kaldığı için fırından bir somun ekmek çalan kişinin yargılanmasında önceliği 56 Güriz;s.62 Gözler;HukukNormlarınınYorumuSorunu,s.168 58 Güriz;s.62 59 Öztan;s.138 60 Sözer;s.97 61 Güriz;s.66 62 Güriz,s.66 63 Güriz;s.66 57 14 “hukuk normuna” değil, “somut gerçekliğe” vererek adalete uygun ve doğru olan çözümü bulmaya çalışmalıdır64. Kısaca, kanun koyucunun bir hukuk kuralını öngörmekle belirlemek istediği amacın tespiti, amaçsal(gai) unsur olarak adlandırılır65. 2.Amaçsal Yorumun Hukuki Temelleri Medeni Kanun’un 1.maddesinin 1.fıkrasına göre:”Kanun sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır.” Maddenin ifadesinden çıkan sonuç, bir norm incelenirken onun lafzına ayrıca özü veya ruhuna da bakılacağı hususudur. Madde metni yorumlanırken, yalnızca lâfzî ile bağlı kalmak, uygulayıcıyı, sağlıklı bir sonuca ulaştırmayacaktır. Dolayısıyla, amaca uygunluk yorumunda metnin ötesinde gidilmekte ancak normun gitmek istediği amaç ve dayandığı temel ilkeler esas alınarak hukuka ulaşılmaya çalışılmaktadır66. 3.Amaçsal Yorumunun Türleri a.Kuralın Amacı İle Sınırlandırılmasını Sağlayan Yorum Yasa koyucunun amacına başvuru yoluyla, yasanın sadece benzer olaylarda uygulanması için değil, onun uygulama alanının sınırlandırılması içinde gerekçe elde edilebilir67.Bir norm, amacına aykırı olarak uygulanamayacağı gibi amacını aşarak da uygulanamaz. Dolayısıyla, durumun özelliklerine göre bazen amaca aykırı kullanımı önleyen bazen de amacı aşan kullanımı önleyen yorum yapılmaktadır68.Amaca aykırı kullanımı önleyen yorumda(daraltıcı yorum) metin, normun amacı dikkate alınarak sınırlandırılırken; amacı aşan kullanımı engelleyen yorumda ise, metne bünyesinde bulunmayan bir ekleme yapılmaktadır69. b.Genişletici Yorum Amacı dikkate alındığında norm, çözümü gerektiren sorunlara uygulanamayacak kadar dar ifade edilmiş olabilir. Yani, kanunun lafzı ile amacı aynı şeye işaret etmemektedir70. Daha 64 Güriz;s.66 Öztan;s.137 66 Sözer;s.103 67 Sözer;s.110 68 Sözer;s.110 69 Sözer;s.111 70 Sözer;s.115 65 15 açık anlatımla, kanun harfi harfine uygulansa dahi, ulaşılmak istenen amaca ulaşmak mümkün değildir. Hakkaniyete uygun olmayan bu durum, genişletici yorum sayesinde düzeltilmeye çalışılır. Bu sebepten ötürü, yasanın metnine, amacı da göz önüne alınarak, sözlük anlamından daha geniş bir anlam verilir. Ancak unutulmamalıdır ki, anlamı genişletme Anayasa’da belirtilen esaslara uygun olarak gerçekleşmelidir.71Sözgelimi, çocuk kavramı geniş yorumlanırsa, torunu da kapsayacaktır. c.Kural Çatışmalarını Önleyen Yorum Kural çatışmalarını önleyen amaca uygun yorumun ilgi alanı, sistematik yorumun da konusunu oluşturmaktadır. Amaca uygun yorumda amaç dikkate alınarak yapılan genişletici ve daraltıcı değerlendirmelerin dışında, çatışmaları önlemeye yönelik yorum da 72 yapılmaktadır . Sözgelimi, Borçlar Kanunu’na göre, eğer bir sözleşmenin bir kısmı yok hükmünde ise, bu kısım olmasa idi taraflar bu sözleşmeye yine de yapacak idiyse sözleşme geçerliliğini korumaktadır. E.Kavramcı Yorum Unsuru Bu metot taraftarları, sosyal ve somut gerçeklikten ziyade normun soyut içeriğinden hareket etmeyi uygun görmüştür73. Hukuk normunun içeriği ise hukuk biliminin geliştirdiği kavramlar ile belirlenmelidir. Bu yorum unsuru, kanunun sistemleştirilmesine ve kanunun içerdiği genel kavram ve müesseselerin tanımlanmasına öncelik verir74. Kanunun, uygulandığı yerin tamamı bakımından aynı şekilde yorumlanıp uygulanmasına öncelik verir. Dolayısıyla, mahkemelerin hukuk uygulamasında birlik, ahenk ve kesinlik esaslarını gerçekleştirmeye çalışır75. Bu durum hukukun güvenliğini toplum nezdinde sağlayabilecek ve böylece farklı ve çelişkili kararlar verilmesinin önüne geçecektir. Kavramcı yorum yöntemine göre, kanun, kanun koyucu tarafından bilinçli şekilde ihdas edilmiştir76. Dolayısıyla, hâkimin esas görevi, somut soruna kanunu uygulayarak uyuşmazlığı ortadan kaldırmaktır. Kanunda bir belirsizlik söz konusu ise, bu durumda hâkim kanun koyucunun yani yasama organının amacını araştıracaktır. Bu metot unsurunda, 71 Sözer;s.116 Sözer;s.116 73 Gözler;HukukNormlarınınYorumuSorunu,s.170 74 Güriz;s.64 75 Güriz;s.64 76 Güriz;s.64 72 16 kanunun muhtemel gelişme süreci, kanunun yapısında saklı bulunan mantık ilkeleri göz önünde bulundurulmalıdır77. Bu yorum unsurunda, kanunda yer alan terimler önem arz eder. Sözgelimi, mülkiyet, zilyetlik, idari işlem gibi kavramlar uygulayıcıya yol gösterip kanunu yorumlamasına yardımcı olacaktır. Borçlar Kanunu’nun 65. maddesine göre:”Hakkaniyet gerektiriyorsa hâkim, ayırt etme gücü bulunmayan kişinin verdiği zararın, tamamen veya kısmen giderilmesine karar verir.” İşte bu yorum unsuruna göre, hâkim ilk önce ayırt etme gücünün ne olduğunu tespit etmelidir. Hangi durumların ayırt etme gücünü ortadan kaldırdığı tespit edildikten sonra, somut olayda zarar verenin, zarar verdiği esnada ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı tespit edilmelidir. Sözgelimi, hâkim, geçici bir depresyonu, ayırt etme gücünün kaybı olarak yorumlarsa, kanunun farklı yorumlanmasından kaynaklı çelişkili kararlar verilmesine yol açarak toplum nezdinde hukuki güvenlik ve istikrarı sarsacaktır. F.Menfaatler İçtihadı Unsuru Menfaatler içtihadı 1900 yılında Alman Medeni Kanunu’nun kabulünden sonra Alman hukukçuları tarafından geliştirilmiş bir metottur78. Bu yorum unsurunda, kavramcı yorumun aksine hâkim, tek başına mantık yoluyla veya hukuki kavramlara başvurarak yorum yapma görevini yerine getiremez. Zira her somut olayın ardında, menfaat anlaşmazlığı vardır. Hâkimin esas görevi bu menfaatleri değerlendirmek ve dengelemektir79. Bir başka deyimle, hâkimin görevi menfaat tatminidir80.Menfaat çatışması yalnız özel hukuk ilişkileri bakımından söz konusu olmaz. Aynı zamanda bazen kamu çıkarları ile özel çıkarlar da çatışma içerisinde olabilir. Bu durumda bile hâkim kamu çıkarları ile özel çıkarları birbirine dengelemek durumundadır81. Bu noktadan hareketle, kamu çıkarlarının özel çıkarlara tercih edilmesi veya özel çıkarların kamu çıkarlarına üstün sayılması söz konusu olmaz82. 77 Güriz;s.64 Güriz;s.65 79 Güriz;s.65 80 Gözler;HukukNormlarınınYorumuSorunu,s.171 81 Güriz;s.65 82 Güriz;s.65 78 17 Bu yorum unsurunda önemli olan, hâkimin kanun koyucunun amacını tespit etmesi değildir. Önemli olan, kanunun en iyi uygulanma şeklinin ne olduğunu bilmektir. Bu yorum unsuru, hukuk ve hayat arasında uyum sağlaması bakımından aktif ve önemli bir rol almaktadır83. Ancak, bu yorum yöntemi de çok sağlıklı değildir. Zira hâkim değişik görüşlerden etkilenerek, davadan davaya, hâkimden hâkime, hukuk sisteminden hukuk sistemine farklı kararlar verebilir84. G. Anayasaya Uygunluk Unsuru Anayasa’ya uygunluk unsuru, Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılması anlamına gelmektedir. Söz konusu denetim bağımsız bir yorum unsuru değildir85.Anayasaya uygunluk unsuru, sistematik yorum unsurunun özel bir hali olarak hukuk birliği, anayasanın üstünlüğü ve normlar hiyerarşisine hizmet etmektedir86. Bu unsurun hukuki temeli Anayasa’nın 11. maddesine dayanmaktadır.” Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kurallarıdır. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz.” Hiçbir norm ya da kural, Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen esaslara aykırı olamaz. Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen esas ve prensipler yasaların uygulanması ve yorumlanmasında dikkate alınmak zorundadır. Anılan ilkelere aykırı norm ve yasalar geçersizdir. Geçersizlik durumu istisnai olmakla birlikte, önemli olan yasa koyucunun yani yasama organın iradesi esastır. Şayet kanun koyucu, yapmış olduğu bir kanunu, Anayasa sınırları içerisinde addetmişse buna saygı duymak asıldır. Yukarıda bahsedilen bütün yorum yöntemleri olayın dâhil olduğu kurala uygulandığında, ortaya çıkan sonuç Anayasal değerlere, beklentilere ve milletin değerlerine uygun olmalıdır87. IV. SONUÇ Yorum, kanun koyucunun iradesiyle ortaya çıkan kuralların, bu kuralları uygulayacak kişiler tarafından algılanabilecek şekilde, kanun lafzı yanında amaç ve ruhuna da hitap ederek, dürüstlük kuralı çerçevesinde, kanun koyucunun iradesinin içeriğinin açıklanmasıdır. 83 Güriz;s.65 Güriz;s.65 85 Sözer;s.119 86 Sözer;s.119 87 Sözer;s.120 84 18 Hukuk, kişiler arasındaki ve hatta devletle vatandaş arasındaki ilişkileri düzenleyen, bunun yanında uyulması zorunlu davranış biçimlerini, müeyyideleri öngören kurallar bütünüdür. Dolayısıyla hukuk yalnızca uygulayıcıları değil, toplum içerisinde yaşayan bütün vatandaşları da yakından ilgilendirmektedir. Hal böyle olunca normların hangi amaç için ihdas edildiği, hukuk hayatına nasıl entegre edildiği ve nasıl yorumlanması gerektiğinin yalnızca uygulayıcılar tarafından bilinmesi yetmemekte, toplum geneline yaymak gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu bakımdan yorum unsurlarının, hukukla ilgili olsun olmasın, hukuk kurallarının uygulanacağı toplumda yaşayan insanların tamamı tarafından bilinmesine imkân sağlanmalıdır. Böylece daha bilinçli bir toplumun inşası da mümkün olacaktır. Yalnız başına herhangi bir unsurun kanun maddesine uygulanmasıyla sağlıklı sonuca ulaşmak mümkün değildir. Yukarıda tüm teknik ve hukuki özellikleriyle değinmiş olduğumuz yorum unsurlarının tamamı kanun maddesine uygulanarak çıkarımlarda bulunulacak, böylece hukukun nihai amacı olan adil olma unsuruna ulaşmak mümkün olacaktır. Bu noktada, hâkimlere büyük iş düşmektedir. Zira hâkimler, huzurlarına gelen davalarda hukuki sebepleri irdeleyecek ve Türk Kanunlarını re’sen uygulama vazifelerini yerine getireceklerdir. Kanunun katı bir şekilde uygulanması halinde bir adaletsiz yahut hakkaniyete aykırı bir durum ortaya çıkacak ise, hakimin elindeki yegane argüman Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi olduğu gözden kaçırılmamalıdır. 19 KAYNAKÇA ANAYURT, Ömer; Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları, 6.Baskı,2005,Ankara BİLGE, Necip; Hukuk Başlangıcı,4.Baskı, 1983,Ankara CANSEL, Erol/ ÖZEL, Çağlar; Hukuk Başlangıcı, Hukukun Temel Kavram ve Kurumları,4.Baskı, 2009,Ankara FENDOĞLU, Hasan Tahsin; Hukuk Bilimine Giriş, 2.Baskı,1997,İstanbul GÜRİZ, Adnan; Hukuk Başlangıcı,2006,Ankara GÖZLER, Kemal; Hukukun Genel Teorisine Giriş: Hukuk Normlarının Geçerliliği ve Yorumu Sorunu, 1998,Ankara GÖZLER, Kemal; Hukuka Giriş, 9.Baskı,2012, Bursa GÖZÜBÜYÜK, A.Şeref; Baskı,1996,Ankara Hukuka Giriş ve Hukukun Temel Kavramları,10. IŞIKTAŞ, Yasemin; “Dil, Yorumlama ve Hukuk İlişkisi”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl:2001 Sayı:1 Sayfa,23-36, KEYMAN, Selahattin; Hukuka Giriş,3.Baskı, 2002,Ankara ÖZTAN, Bilge; Medeni Hukukun Temel Kavramları,27.Bası,2012,Ankara SÖZER, Ali Nazım; Hukukta Yöntem Bilim,2008,İzmir Yararlanılan Mevzuat Programı Corpus Mevzuat ve İçtihat Programı 20 21