Sancağa çıkma usulünün kaldırılması Saray kadınlarının yönetimde etkili olması Ordu ve donanmanın bozulması Tımar sisteminin bozulması Yeniçeri ocağının bozulması Ordu ve donanmaya gereken önemin verilmemesi Teknik alanda Avrupa’nın gerisinde kalınması Medreselerden fen bilimleri dersinin çıkarılması Liyakatsiz kişilerin iş başına geçmesi Savaşların uzun sürmesi Ganimetlerin ve bağlı devletlerden gelen gelirlerin azalması Toprak sisteminin bozulması Saray masraflarının artması Sosyal yapının bozulması Devletin doğal sınırlara ulaşması Doğu ve batıda güçlü devletlerle komşu olunması Coğrafi keşifler sonrası ticaret yollarının değişmesi Bilim ve teknik alanda Avrupa’da önemli gelişmeler yaşanması 1789 Fransız İhtilali ile ortaya çıkan özgürlük, milliyetçilik, eşitlik gibi fikir akımlarının olumsuz etkileri SONUN BAŞLANGICI: KARLOFÇA ANTLAŞMASI 1683 II. Viyana Kuşatması Avusturya, Lehistan, Venedik ve Rusya (Kutsal İttifak Ordusu) Askeri yenilginin siyasi belgesi 1699 Karlofça Antlaşması 17. YÜZYIL YENİLİK HAREKETLERİ Osmanlı devlet teşkilatı askeri temeller üzerine kurulmuştur. Bu dönemde art arda gelen savaşlarda, istenilen başarının gösterilememesi, 17. yüzyıl yeniliklerinin özellikle askeri alana yönelik olmasına sebep olmuştur. I. AHMET II. OSMAN IV.MURAT IV.MEHMET (Tarhuncu Ahmet Paşa,Köprülüler) ISLAHATLARIN ÖZELLİKLERİ Avrupa etkisinden uzak Şiddet ve baskıya dayalı askeri tedbirler alınmıştır. Kişilere bağlı kalmış ve devlet politikası haline getirilememiştir. Sorunların kökenine inilmemiş yüzeysel kalmıştır. Kanun-ı Kadim yeniden uygulanmak istenmiştir. BATI’YA YÖNELİŞ: LALE DEVRİ 1718 Pasarofça Antlaşması ile başlayıp 1730 Patrona Halil İsyanı ile sona eren döneme ‘‘LALE DEVRİ’’ denilmektedir. İlk defa Avrupa’ya elçi gönderildi. (28 Çelebi Mehmet) İlk matbaa kuruldu. İbrahim Müteferrika (1727) Doğu ve Batı klasiklerinden bazı eserler Türkçe ’ye çevrildi. Endüstri ve sanayi alanlarında Yalova'da kağıt imalathanesi, İstanbul’da çini imalathanesi ile kumaş fabrikası kurulmuştur. Tulumbacılar ocağı (İtfaiye Teşkilatı) oluşturuldu. İlk kez çiçek aşısı uygulandı. Kütüphaneler açıldı. 1730 Patrona Halil İsyanı I.MAHMUT (1730- 1754) Askeri alanda ıslahatlar yapılmıştır. Hendeshane ( Kara Mühendishanesi) açılmıştır. Topçu ve Humbaracı ocakları düzenlenmiştir. Aslen Fransız olan Comte de Bonnevale , Humbaracı Ahmet adını alarak humbara ocağını ıslah etmiştir. III.MUSTAFA (1757- 1774) Sürat topçuları ocağı kurulmuştur. (Aslen Macar olan Baron de Tott) Mühendishane-i Bahr-i Hümayun ( Deniz Mühendishanesi) açılmıştır. I. ABDÜLHAMİT (1774- 1789) Yeniçerilerin sayımı yapılmıştır. Ulufe alımı ve satımı yasaklanmıştır. III. SELİM (1789- 1807) Nizam-ı Cedit Layihalar (raporlar) hazırlatmıştır. Nizam-ı Cedit adı ile ilk kez batılı tarzda bir ordu kurmuştur. Yeniçeri ocağına askeri eğitim ve talim zorunluluğu getirildi. İlk daimi elçilikler açıldı. (Londra, Paris, Viyana ve Berlin) Devlet matbaası açılmıştır. Arapça, Farsça ve Fransızca pek çok eser Türkçe’ye çevrilerek zengin kütüphaneler oluşturulmuştur. Kabakçı Mustafa isyanı ile tahttan indirilmiştir. IV. Mustafa’nın tahta çıkmasını sağlamışlardır. II. MAHMUT Alemdar Mustafa Paşa Ayanlar ile padişah arasında Sened-i İttifak imzalanmıştır. Sekban- ı Cedit Ocağı kurulmuştur.(Alemdar Mustafa Paşa) Eşkinci Ocağı kurulmuş yeniçerilerin isyanı sonucu kapatılmıştır. Yeniçeri Ocağı kaldırılmıştır.(1826) Bu olay tarihe ‘Vak’a-i Hayriye’ (Hayırlı Olay) olarak geçmiştir. Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu kurulmuştur. Divan-ı Hümayun kaldırılarak bugünkü anlamıyla bakanlıklar kuruldu. Kılık kıyafette düzenlemelere gidilmiştir. Devlet memurları maaşa bağlandı. Yedek asker anlamına gelen redif kuvvetler yetiştirmek için Müşrikler oluşturuldu. Müşriklere bağlı olmak üzere alt birim olarak da Ferikliler kuruldu. Muhtarlıklar kuruldu. Müsadere sistemi kaldırıldı. Danıştay ve Yargıtay’a benzer devlet memurlarını yargılamak ve vatandaş ile hükümet arasındaki davalara bakmak için Meclis-i Valay-ı Ahkam-ı Adliye kurulmuştur. İlköğretim zorunlu hale getirilmiştir. Ortaokul düzeyinde eğitim veren Rüştiye, lise düzeyinde eğitim veren Mekteb-i Ulum-ı Edebiye, devlet memuru temini için Mekteb-i Maarif-i Adliye temel eğitim kurumları açılmıştır. Mızıka-iHümayun (Bando Okulu)açılmıştır. İlk kez Avrupa’ya öğrenci gönderilmiştir. Takvim-i Vekayi adıyla ilk resmi gazete çıkarılmıştır. Posta teşkilatı kurulmuştur. Ticaretin gelişmesi için gümrük düzenlemesi yapılmıştır. Ülkeye giriş çıkışlarda ilk kez pasaport uygulaması getirilmiştir. TANZİMAT DÖNEMİ (18391876) II. Mahmut’tan sonra tahta oğlu Abdülmecit geçmiştir. Tanzimat Fermanı (3 Kasım 1839),Mustafa Reşit Paşa tarafından ilan edilmiştir. (Gülhane Hatt-ı Hümayunu) Islahat Fermanı (1856)ilan edilmiştir. Tanzimat Dönemi Islahatları Nizamiye Mahkemeleri kurulmuştur. 1864 Vilayet Nizamnamesi ile eyaletler kaldırılmış yönetim birimleri il, sancak, kaza, nahiye ve köy olarak yeniden düzenlenmiştir. İlk kez kaime adı verilen kağıt para bastırılmıştır. Avrupa hukukundan örnek alınarak ticaret, arazi, ceza ve borçlar hukuku ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Maarif-i Umumiye Nezareti kurulmuştur. Günümüz Siyasal Bilgiler Fakültesi olan Mekteb-i Mülkiye açılmıştır. Erkek öğretmen okulu Darül Muallimin ve kız kız öğretmen okulu Dar’ül Muallimat açılmıştır. Yabancı ülkelere okul açma izni verilmiştir. İlk kez dış borç alınmıştır. Bilimsel araştırma yapılması için ilk Türk İlimler Cemiyeti ‘Encümen-i Daniş’ kuruldu. İlk Üniversite Darülfünun kuruldu. I. Meşrutiyet ve II. Abdülhamit Dönemi (1876-1909) Kuleli Vakası Jön Türkler (Genç Türkler- Genç Osmanlılar) Namık Kemal, Ziya Paşa, Mithat Paşa, Hüseyin Avni Osmanlıcık Abdülaziz / V. Murat II. Abdülhamit Kanun-ı Esasi ve Meşrutiyetin İlanı 1876 Kanun-ı Esasi ilan edildi. Buna göre ; İlk kez parlamenter sisteme geçilmiş ve meclis açılmıştır. İlk kez anayasa ilan edilmiş ve anayasal bir yönetim başlamıştır. İlk kez halk yönetime katılmıştır. Tanzimat ve Islahat Fermanlarından farklı olarak halka verilen hak ve hürriyetler daha da genişletilmiş hükümdarın yetkileri biraz daha kısıtlanmıştır. Özellikleri; Yasama (kanun yapma) görevi meclise aitti. Kanun teklifi padişahın iznine bağlı ve sadece hükümete aitti. Yürütme görevi padişahın seçtiği hükümete aitti. Padişah olağanüstü hallerde meclisi kapatabilirdi. Hükümet padişaha karşı sorumluydu. Meclisin yaptığı kanunlar padişah onayı ile yürürlüğe girebilirdi. Padişah sürgüne gönderme yetkisine sahipti. Tersane Konferansı ( Sırbistan ve Karadağ’dan Osmanlı’nın çekilmesi, Bosna-Hersek ve Bulgaristan’a özerlik) Londra Konferansı’nda Bosna-Hersek ve Bulgaristan’a yeni haklar verilmesi ve ıslahatların Avrupalı devletlerce denetlenmesi kararlaştırılmıştır. 1877-78 Osmanlı- Rus Savaşı II. Abdülhamit artan baskılar ve 93 harbini bahane ederek meclisi kapatmıştır. İstibdat dönemi Duyun-ı Umumiye İdaresi kurulmuştur. İslamcılık (panislamizm) Mülkiye, Tıbbiye, Harbiye gibi okulların müfredatlarında düzenlemeye ve okulların genişletilmesi yoluna gidilmiştir. Maliye, hukuk, güzel sanatlar, ticaret, veterinerlik ve polis okulları gibi mesleki okullar açılmıştır. Demiryolu ulaşımına önem verilmiştir. Sansür uygulanmıştır. İttihat ve Terakki( birleşme ve ilerleme) Temel Amaçları; II. Abdülhamit karşı harekete geçerek Kanun-ı Esasiyi tekrar uygulamaya koydurmak, parlamentonun açılmasını sağlamak ve böylece meşrutiyeti ilan etmektir. Rusya- İngiltere arasında yapılan Reval Görüşmeleri Hürriyet Taburları(Resneli Niyazi Bey) Sonuç olarak; II. Abdülhamit 23 Temmuz 1908 meşrutiyeti ilan ederek ikinci kez meşrutiyeti benimsemiş oluyordu. II.Meşrutiyet Kanun-ı Esasi ilan edilerek yeni parlamento açılmıştır. Mecliste devletin bütün unsurları temsil edilmiştir.( 147 Türk, 60 Arap, 27Arnavut, 26 Rum, 14 Ermeni, 4 Musevi, 10 Slav) II.Meşrutiyetin ilanından sonra yaşanan karışıklar nedeni ile; Avusturya- Macaristan İmparatorluğu, Bosna-Hersek’i işgal etmiştir. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etmiştir. Girit Yunanistan’a bağlandığını ilan etmiştir. 31 Mart Vakası (13Nisan 1909) 31 Mart olayı İstanbul’da meşrutiyete karşı olan gericilerin çıkardığı bir ayaklanmadır. Amaçları; meşrutiyeti yıkmak mutlakıyet denilen eski düzeni geri getirmektir. Avcı Taburları Hareket Ordusu (Ordu Komutanı Mahmut Şevket Paşa, Kurmay Başkanı Mustafa Kemal’dir.) tarafından isyan bastırılmıştır. Sonuçları II. Abdülhamit ayaklanmada rolü olduğu gerekçesiyle tahttan indirilerek yerine V. Mehmet Reşat getirilmiştir. Padişahın yönetimdeki etkisi azalmış İttihat ve Terakki Partisi’nin etkisi artmıştır. Anayasada yapılan değişikliklerle padişahın yetkileri kısıtlanarak birtakım demokratik düzenlemeler yapılmıştır. 1909 yılında yapılan değişiklikler ile Kanun teklifinin padişahın iznine bağlı olması kaldırılmıştır. Hükümet padişaha değil meclise karşı sorumludur. Padişahın elinde olan sürgün yetkisi kaldırılmıştır. Padişahın olağanüstü hallerde meclisi kapatma yetkisi korunmuş ancak daha zorlaştırılmıştır. FİKİR AKIMLARI Osmanlıcılık Temeli II. Mahmut dönemine kadar uzanan, Tanzimat Fermanı ile uygulamaya konulan bir fikir akımıdır. Fransız İhtilali ile yayılmaya başlayan milliyetçilik akımına karşı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan bütün milletleri dil, din, ırk ve mezhep ayrımı gözetmeksizin kanun önünde eşit görmeyi ve kendilerini temsil etme hakkı vermeyi amaçlamıştır. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, Meşrutiyetin ilanı bu amaca dönük girişimlerdir. Genç Osmanlılar, İttihat ve Terakki bu fikri savunmuşlar ancak Balkan topraklarının elden çıkması sonucu bu düşüncenin uygulanamayacağı görülmüştür. İslamcılık Bu düşünce XIX. Yüzyılın sonlarına doğru II. Abdülhamit’in çabalarıyla devletin resmi politikası haline gelmiştir. Ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Müslüman halkın ‘din ve millet birdir’ düsturu ile birleşmesi ve halifelik makamı etrafında birbirlerine kenetlenmesi ile devletin çöküşten kurtulacağı inancı hakimdir. 1912 Arnavut İsyanı ve Arapların devletten ayrılması bu siyasetin başarısız olduğunun göstergesidir. Türkçülük Osmanlıcılık ve İslamcılık fikirleri çözüm olamayınca XX. Yüzyıl başlarında Türkçülük önem kazanmıştır. Ziya Gökalp Bu akıma göre devletin kurtuluşu milli değerlere bağlı kalmak ve bu değerleri korumaktır. Osmanlı Devletini kurtaramamıştır ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunda çok etkiliolmuştur. Batıcılık Temeli Lale Devri’ne kadar uzanan bu akım, devletin kurtuluşunun ancak Batının ilerlemiş teknolojisinin ve biliminin alınmasıyla mümkün olacağını savunmuştur. İki görüş vardır: Bir kısmı; sadece ekonomik ve sosyal hayatını, bu alanlardaki gelişmeleri almaktır. Diğer kısmı ise; Batı medeniyetinin bir bütün olarak algılanması gerektiğini öne sürmüşlerdir. Bu yüzden Batı medeniyeti ‘gülüyle dikeniyle’ benimsenmelidir. Adem-i Merkeziyetçilik Prens Sabahattin Osmanlı vatandaşlarına geniş özgürlükler verilmesini ve çeşitli etnik grupların federasyona benzeyen bir siyasal yapı içinde yaşamalarını savunmuşlardır. Trablusgarp Savaşı (1911-1912) Savaşın Nedenleri Siyasi birliğini geç tamamlayan İtalya’nın gelişen sanayisi için hammadde ve pazar arayışı Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp’ı koruyacak gücünün olmaması İngiltere ve Fransa’nın İtalya’yı kendi yanlarına çekmek için burayı almasına göz yumması Trablusgarp’ın İtalya’ya yakın olması ve İtalyanların burayı Afrika’ya açılan bir kapı olarak görmesi Uşi(Ouchy)Antlaşması(1912) Trablusgarp (Trablusgarp ve Bingazi) İtalyanlara bırakılacak, yöre halkı sadece dini yönden halifeye bağlı kalacaktı. İtalya Kapitülasyonların kaldırılmasına karşı çıkmayacaktı. Trablusgarp’a Padişah tarafından Naibüssultan adıyla bir temsilci atanacak ancak bunun dini görevleri dışında hiçbir siyasi yetkisi olmayacaktı. Rodos ve On İki Ada Balkan Savaşları’nın sonucunda Osmanlı Devleti’ne geri verilmek şartı ile geçici olarak İtalya’ya verilmiştir. BALKAN SAVAŞLARI I. Balkan Savaşı(1912-1913) Reval Görüşmesi (1908) Panslavizm politikası Yunanistan, Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ Savaşın Nedenleri Fransız İhtilali ile ortaya çıkan milliyetçilik akımının etkisi Rusya’nın Balkanlar’da izlediği Panslavizm politikası Osmanlı Devleti’nin güçsüzlüğü ve İtalya ile savaş halinde olması Balkan Devletleri’nin Osmanlıları Balkanlardan tamamen atmak istemeleri Londra Antlaşması (1913) Osmanlı Midye- Enez çizgisinin batısında kalan topraklarını Doğu Trakya (Edirne ve Kırklareli), Batı Trakya Makedonya, Selanik kaybetmiştir. Ege adalarının ve Arnavutluk’un geleceğinin saptanması büyük devletlere bırakılmıştır. Osmanlı Devleti Girit Adası üzerindeki haklarından büyük devletler lehine vazgeçmiştir. Bab-ı Ali Baskını(23 Ocak 1913) İttihad ve Terakki Partisi hükümet darbesi yaparak yönetime tamamen egemen olmuştur. Enver, Talat ve Cemal Paşa II. Balkan Savaşı(1913-1914) Bulgaristan -Yunanistan, Sırbistan, Karadağ, Romanya Bulgaristan’ın yenilmesi ve Batılı devletlerin araya girmesiyle savaş sona ermiştir. Balkan Devletleri kendi aralarında Bükreş Antlaşması’nı imzalamıştır. Osmanlı Devleti ise Bulgaristan, Yunanistan ve Sırbistan ile ikili antlaşmalar imzalamıştır. İstanbul Antlaşması OsmanlıBulgaristan(29 Eylül 1913) Edirne Kırklareli ve Dimetoka Osmanlıya ait olacak Yeni sınır Meriç Nehri olacak Bulgaristan’da kalan Türk ve Müslüman azınlığın hakları korunacak Atina Antlaşması OsmanlıYunanistan(14 Kasım 1913) Yanya, Selanik, Girit ve Ege Adaları (Gökçeada ve Bozcaada hariç) Yunanistan'a ait olacak Yunanistan’da kalan Türk ve Müslüman azınlığın hakları korunacak İstanbul Antlaşması OsmanlıSırbistan(13 Mart 1914) Bu antlaşma ile Sırbistan’da kalan Türk ve Müslüman azınlığın hakları güvence altına alınmıştır. Balkan Savaşlarının Genel Sonuçları Makedonya, Batı Trakya ve Ege Adaları (Gökçeada ve Bozcaada hariç) kaybedilmiştir. Arnavutluk bağımsız olmuştur. Osmanlı Devleti’nin Balkanlardaki varlı Doğu Trakya ile sınırlı kalmıştır. İttihad Ve Terakki Partisi Bab-ı Ali Baskını ile yönetimi tamamen ele geçirmiştir. Osmanlıcılık akımı yerine Türkçülük akımı önem kazanmıştır. I.DÜNYA SAVAŞI(1914-1918) Siyasi birliklerini geç tamamlayan Almanya ve İtalya’nın gelişen sanayileri için hammadde ve Pazar arayışı Sömürgecilik İngiltere ve Almanya arasındaki ekonomik rekabet Almanya’ya yenilen Fransa’nın kaybetmiş olduğu AlsaceLorraine bölgesini geri almak istemesi Balkanlara hakim olmak için Rusya’nın Panslavizm, Avusturya-Macaristan’ın Pancermenizm politikası izleyerek rekabet etmesi Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu milliyetçilik akımı Devletlerarası bloklaşma ve silahlanma İttifak(Bağlaşma) Devletleri Almanya Avusturya- Macaristan İTALYA Osmanlı Bulgaristan İtilaf (Anlaşma) Devletleri • İngiltere Fransa Rusya Japonya Romanya Portekiz Belçika ABD Yunanistan Çin Sırbistan Osmanlı Devleti’nin Savaşa Girme Nedenleri Kaybettiği toprakları geri almak Kapitülasyonlardan kurtulmak Dış borçlardan kurtulmak Rusya’nın boğazlar üzerindeki isteklerine engel olmak Almanya’nın Osmanlı Devletini Savaşta Yanına Çekme Sebepleri Yeni cephelerin açılmasını sağlayarak üzerindeki yükü hafifletmek Padişahın Halifelik gücünden yararlanarak İngiliz sömürgelerinde yaşayan Müslümanları ayaklandırmak Osmanlı’nın asker potansiyelinden yararlanmak Orta Doğu petrollerini denetim altında tutmak Boğazları denetim altında tutarak Rusya’nın müttefikleri ile bağlantısını kesmek Osmanlı Devleti’nin jeopolitik ve stratejik öneminden yararlanmak Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler Kafkas Cephesi İlk açılan cephedir, Ruslarla savaşılmıştır. Çanakkale Cephesi Osmanlı’nın galip geldiği tek cephedir, İtilaf devletleri ile savaşılmıştır. Kanal Cephesi Mısır’ı almak için açılmıştır. İngilizler ile savaşılmıştır. Suriye- Filistin Cephesi İngilizlere karşı Orta Doğuyu korumak amacıyla savaşılmıştır Irak Cephesi Irak’ı İngilizlere karşı korumak için savaşılmıştır. Hicaz- Yemen Cephesi İngilizlerle anlaşan Araplara karşı savaşılmıştır. Galiçya Cephesi Avusturya- Macaristan İmparatorluğuna yardım amacıyla Ruslarla savaşılmıştır. Romanya Cephesi Bulgaristan’a yardım amacıyla Rumenlerle savaşılmıştır. Makedonya Cephesi Bulgaristan’a yardım amacıyla Fransızlar ve Sırplara karşı savaşılmıştır. Kafkas Cephesi Rusya’nın Kafkaslar üzerinden saldırıya geçmesi ile açılan ve Osmanlıların savaştığı ilk cephedir. Enver Paşa Kafkaslar üzerinden Rusya’ya bir taarruz düzenleyerek ; Rus kuvvetlerinin bir bölümünü Kafkasya’da tutarak Almanya’nın yükünü hafifletmek Bakü petrollerini ele geçirmek Kafkaslarda ve Orta Asya’da yaşayan Türklerin bağımsızlık hareketlerini destekleyerek bir araya getirmek Kafkaslar üzerinden Hindistan’a ulaşmak Rusya’nın güneye inmesini engellemek Berlin Antlaşması ile kaybedilen Kars, Ardahan ve Batum’u (Elviyei Selase) geri almak Enver Paşa Alman askeri heyetinin de teşvikiyle Rus kuvvetlerini arkadan çevirerek yok etmek, Kars ve Batum’u geri alıp Kafkasya yoluyla Orta Asya’daki Türklerle birleşip Turancılık fikrini hayata geçirmek maksadıyla emrindeki 90.000 askerle 21 Aralık’ta giriştiği bu harekata ‘‘Sarıkamış Harekatı’’ denilmektedir. Ruslar; Erzurum, Trabzon, Erzincan, Van, Bitlis ve Muş’u ele geçirmişlerdir. 27 Mayıs 1915 ‘’Tehcir Kanunu’’ Mustafa Kemal Paşa, emrine verilen XVI. Kolordu ile birlikte ileri harekata geçen Rus kuvvetlerini durdurarak taarruza geçmiş 1916’da Muş ve Bitlis’i geri almıştır. 1917 Bolşevik İhtilali 3 Mart 1918 Brest- Litovsk Antlaşması ile Rusya savaştan çekilmiştir. Rusların yerini Ermeniler almıştır. Kanal Cephesi Osmanlı Devleti tarafından Almanların isteği ile İngiltere’ye karşı açılmıştır. Amaç; Mısır’ı ele geçirerek Süveyş Kanalı’na hakim olmak İngiltere’nin Hindistan ve Uzak Doğu’daki sömürgeleriyle olan bağlantısını kesmek İngiltere’nin iyi savunması ve Almanların yeterli yardım yapamaması nedeniyle Osmanlı Devleti başarılı olamamıştır. Çanakkale Cephesi İngiliz ve Fransız ortak donanmasının saldırısı nedeniyle açılmıştır. Amaç; Rusya’ya askeri ve ekonomik yardım götürmek Balkanlarda Almanya ve Avusturya- Macaristan’a karşı yeni bir cephe açmak İstanbul ve boğazları ele geçirerek Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak Balkanlarda tarafsız olan bazı devletleri yanına çekmek Başkenti savunmak zorunda kalacak olan Osmanlı Devleti’nin diğer cephelerdeki baskısını ortadan kaldırmak Mustafa Kemal, Arıburnu, Conkbayırı, Kireçtepe ve Anafartalar’da büyük başarılar kazanarak İstanbul’un işgalini önlemiştir. SONUÇLARI Rusya’ya vaat edilen yardım götürülememiştir.( Bolşevik İhtilali) I. Dünya Savaşı’nın uzamasına yol açmıştır. Bulgaristan İttifak Devletleri’nin yanında savaşa katılmıştır. Mustafa Kemal bundan sonra ‘Anafartalar Kahramanı’ olarak tanınacaktır. Irak Cephesi Arapların desteğini alan İngilizlerin Basra Körfezi’nden Irak’a asker çıkarması ile cephe açılmıştır. Amaç; Irak’taki petrolleri ele geçirmek Osmanlıların İran’a girip Hindistan kara yolunu tehdit etmesini önlemek Kuzeye çıkarak kara yolu ile Ruslarla birleşmek İngilizler Kuttü’l- Amara’da mağlup edilmişlerdir, fakat bu başarının devamı gelmemiş, İngilizler Bağdat’ı alarak Musul’a kadar ilerlemişlerdir. Mondros Mütarekesi imzalandığı sırada Musul dışında bütün Irak elden çıkmıştır. Suriye-Filistin Cephesi İngilizler Araplarında desteğini alarak Filistin’i işgal etmişlerdir. İngilizler: Kudüs, Beyrut, Şam’ı almışlardır. VII. Kolordu Komutanı Mustafa Kemal İngilizleri Halep’te durdurmayı başarmıştır. Mustafa Kemal Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na atandığı sırada Mondros Mütarekesi imzalanmış cephe kapanmıştır. Hicaz- Yemen Cephesi İngilizler ile anlaşan Hicaz Emiri Şerif Hüseyin ayaklanmış ve isyan genişleyerek Yemen’e yayılmıştır. Osmanlı İngilizler ve Araplara karşı savaşmış fakat başarı elde edememiştir. Hicaz ve Yemen Osmanlı egemenliğinden çıkmıştır. Gizli Antlaşmalar İstanbul Antlaşması(1915) Rusya, İngiltere, Fransa Rusya: İstanbul ve Boğaziçi’nin Marmara Denizi ile Çanakkale Boğazı’nın batı sahillerinin ve Midye- Enez hattına kadar Güney Trakya’nın Rusya’ya bırakılması İngiltere ve Fransa da Anadolu ve Orta Doğu topraklarını paylaşacak İstanbul Antlaşması Rus Çarlığı’nın yıkılması ile geçerliliği kaybetmiştir. Londra Antlaşması (1915) İtalya, İngiltere, Fransa, Rusya İtalya Oniki Ada’yı kesin olarak topraklarına katacak Anadolu işgal edilirse Antalya ve çevresi İtalya’ya verilecek Sykes- Picot Antlaşması(1916) İngiltere, Fransa Osmanlı Devleti’nin Ortadoğu toprakları başta olmak üzere büyük bir kısmının paylaşıldığı gizli antlaşmadır. Basra, Fırat, Dicle: İngiltere’ye Suriye, Mersin’e kadar olan Anadolu toprakları: Fransa’ya Buna göre; İngiltere ve Fransa Rusya’nın da onayının alınması gerektiği için Mart 1916’da Rusya ile Petrograd Protokolü’nü imzalamışlardır. Son hali ile: Adana Antakya bölgesi ile Suriye kıyıları ve Lübnan Fransa’ya Musul hariç olmak üzere Irak, yani Fırat ve Dicle Nehirleri arasında kalan topraklar İngiltere’ye Trabzon, Erzurum, Van, Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmı Rusya’ya verilmiştir. Saint- Jean de Maurienne Antlaşması (1917) İngiltere, Fransa, Rusya İtalya Sykes- Picot Antlaşması karşılığında İzmir ve Mersin bölgesini istemiştir. İngiltere- Fransa- İtalya İtalya Sykes- Picot Antlaşması’nı tanımıştır Karşılığında: Mersin hariç Antalya Konya Aydın ve İzmir veriliyordu. Rusya onayı şart koşulmuş, ancak Rusya’da ihtilalin çıkması nedeni ile onaylama gerçekleşememiştir. Bu nedenle ölü doğmuştur. Antlaşmanın geçersiz olması İtalya’ya vaat edilen toprakların İtilaf Devletleri tarafından Yunanistan’a bırakılması sonucunu doğurmuştur. Mc Mahon Antlaşması(1916) İngiltere, Şerif Hüseyin Şerif Hüseyin Arap Yarımadası ile Irak ve Suriye’nin tamamını içine alan bağımsız bir devlet kurulmasını ve başına da kendisinin getirilmesini istedi İngiltere şerif Hüseyin’in Lübnan hariç bütün isteklerini kabul etti. I. Dünya Savaşını Sona Erdiren Antlaşmalar Bulgaristan – Selanik – Neuilly Osmanlı – Mondros – Sevr Avusturya –Willa Guieste- Saint Germain- en- Laye Macaristan- Willa Guieste- Trianon Almanya- Rothandes- Versailles ***Rusya- Erzincan Mütarekesi- Brest- Litowsk Wilson Prensipleri( 8 Ocak 1918) Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Woodrow Wilson tarafından açıklanan ve tarihe ‘‘Wilson Prensipleri’’ olarak geçen 14 temel nokta barış antlaşmalarının esaslarını ortaya koymak için yayınlanmıştır. Buna göre: Açık diplomasi ilkesi Savaş ve barış zamanlarında karasuları dışında kalan denizlerde tam geçiş serbestliği olmalıdır Barış yapmak ve korumak için çalışan devletlere ekonomik kısıtlamalar kaldırılmalıdır Aşırı silahlanmaya engel olunmalı Sömürgelerin durumu geniş ve tarafsız olarak ele alınmalı ve sonuca bağlanmalıdır Rusya’nın bağımsızlığı tanınmalı ve gelişiminde her türlü yardım yapılmalı Belçika’ya bağımsızlık verilmeli Alsace- Lorrainne tekrar Fransa’ya iade edilmeli İtalya sınırları dışında yaşayan İtalyanları içine alacak şekilde İtalya’da sınır düzenlemeleri yapılmalı Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun içerisindeki halkların özgür gelişmeleri için olanak verilmeli Romanya, Karadağ, Sırbistan’ın sınır ve konumları yeniden düzenlenmeli Bağımsız bir Polonya devleti kurulmalıdır Büyük ve küçük devletlerin uluslararası politikadaki bağımsızlıklarını korumak adına uluslararası bir kurul oluşturulmalıdır. Paris Barış Konferansı (18 Ocak 1919) İngiltere-Fransa- ABD- İtalya Konferansın etkili ülkesi ABD’nin Başkanı Wilson, Ondört ilkesinde, bundan böyle uluslararası sistemin güç dengesine değil, etnik self- determinasyon ilkesine, devletlerin güvenliklerinin askeri anlaşmalara değil, ortak güvenlik sistemine ve gizli değil açık diplomasiye ve açıkça varılan antlaşma esaslarına dayandırılmasını Avrupalılardan istemiştir. ( amaç uluslararası dengeleri kurmak değil, devam eden bütün uluslararası sistemi değiştirmektir.) Wilson’un yapılmasını ‘zorunlu’ gördükleri: Açık diplomasi Denizlerin serbestliği Genel silahsızlanma Ticari engellerin kaldırılması Sömürgecilikle ilgili taleplerin tarafsız bir şekilde çözümlenmesi Belçika’nın yeniden kurulması Rus topraklarının boşaltılması Milletler Cemiyeti’nin kurulması Yapılmasını ‘zorunlu’ değil de ‘gerekli’ saydıkları konular: Alsace- Lorrainne’in Fransa’ya geri verilmesi İtalya’nın sınırlarının yeniden düzenlenmesi Osmanlı ve Avusturya-Macaristan’ın azınlıklarına özerklik verilmesi Balkanların boşaltılması Boğazların uluslararası bir statüye kavuşturulması ve denize çıkış alanı olan bağımsız bir Polonya’nın kurulması *ABD’nin isteğine uygun olarak Milletler Cemiyeti’nin kurulmasına öncelik verilmiştir. Rusya Brest- Litowsk Antlaşması( 3 Mart 1918) İttifak Devletleri- Rusya arasında yapılmıştır Bu antlaşmayla Rusya savaştan çekilmiştir. Rusya 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı sırasında aldığı Kars Ardahan ve Batum( Evliye-i Selase)’u boşaltacaktır Rus kuvvetleri, Doğu Anadolu Bölgesi’nde işgal ettiği toprakları boşaltarak, savaş öncesi sınırlarına çekilecektir. Almanya- Versailles Barış Antlaşması( 28 Haziran 1919) 440 maddeden oluşmaktadır En önemli esasları: Ağır bir savaş tazminatı ödeyecektir. Denizaşırı sömürgelerinden vazgeçecektir, bu topraklar İngiltere, Fransa, Belçika ve Japonya arasında paylaşılacaktır. Almanya; Belçika, Lehistan(Polonya), Çekoslovakya ve Fransa’ya toprak verecek, Avusturya, Polonya ve Çekoslovakya’nın bağımsızlığını tanıyacaktır. Zorunlu askerlik kaldırılacak, sadece 100.000 kişilik bir ordu bulundurabilecektir. Avusturya- Saint Germain- enLaye Barış Antlaşması(10 Eylül 1919) Avusturya- Macaristan İmparatorluğu savaşa bir imparatorluk olarak başlamış ancak, 1918 Ekim ve Kasım aylarında çıkan karışıklıklardan dolayı savaş bitmeden imparatorluk dağılmıştır. İtilaf Devletleri, Avusturya ve Macaristan ile ayrı ayrı barış antlaşmaları imzalamışlardır. Avusturya; Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya’nın bağımsızlığını kabul edecektir Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Polonya’ya toprak verecektir. Zorunlu askerlik kaldırılarak, asker sayısı 30.000’e indirilecektir. Savaş tazminatı ödeyecektir. Bulgaristan- Neuilly BarışAntlaşması( 27 Kasım 1919) Bulgaristan; Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya’ya toprak verecekti Ege Denizi ile bağlantısı kesilerek küçük bir Balkan devletine haline getiriliyordu Mecburi askerlik kaldırılmıştır Asker sayısı 25.000 olacaktır Ağır bir savaş tazminatı ödeyecektir. Macaristan- Trianon Barış Antlaşması(6 Haziran 1920) Macaristan; Çekoslovakya’ya, Romanya’ya ve Yugoslavya’ya toprak verecek deniz bağlantısı olmayan küçük bir devlet haline geliyordu. Zorunlu askerli kaldırılacak Asker sayısı 35.000 kişi ile sınırlandırılacak Ağır savaş tazminatı ödeyecektir. Sevr Anlaşması( 10 Ağustos 1920) 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. Mondros Ateşkes Antlaşması Anadolu halkında büyük bir uyanış yaratarak Milli Mücadele hareketini başlatmıştır. Sevr Antlaşması imzalanmasına karşın meclis tarafından onaylanmadığı için ölü doğmuş, geçersiz bir antlaşmadır. I. Dünya Savaşının Sonuçları Avusturya- Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu parçalandı. Yeni devletler ortaya çıktı( Çekoslovakya, Yugoslavya, Türkiye vb.) İngiltere en güçlü devlet haline gelmiş, İngiltere’yi Fransa takip etmiştir İmparatorluklar yıkıldığı gibi bir çok devletin de yönetim şekli değişmiştir. Milletler Cemiyeti kurulmuştur. I. Dünya Savaşı’nın çıkardığı huzursuzluklar, II. Dünya Savaşı’nın en önemli sebeplerinden birini teşkil etmiştir. I. Dünya Savaşı, cephelerde birçok insanın hayatını kaybetmesine sebep olmuş, ancak savaş teknolojisinin gelişmesini sağlamıştır. 1916’da İngiltere tarafından üretilen tank ilk kez bu savaşlar sırasında kullanılmıştır. Zehirli gazlar, denizaltıları, savaş uçakları kullanılan önemli savaş araçlarıdır. Mondros Mütarekesi( 30 Ekim1918) Osmanlı Devleti, Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ile Almanya ile bağlantısının kesilmesi ve Trakya’dan da İngiliz- Fransız kuvvetlerinin harekete geçme hazırlığı, son olarak da müttefiklerinin yenilgiyi kabul etmeleri üzerine, 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’ni imzalayarak savaştan çekilmek zorunda kaldı. Tamamı 25 madde olan bu sözleşmenin en önemli maddelerine göre: Karadeniz’e geçmek amacıyla ve Çanakkale ve Karadeniz Boğazları’nın açılıp serbest geçişin sağlanması için Çanakkale ve Karadeniz Boğazları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir. Sınırların korunması ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli görülen askerden fazlası terhis edilecektir. Güvenliği sağlayacak asker miktarı, Osmanlı Devleti ile yapılacak görüşmelerden sonra İtilaf Devletleri tarafından belirlenecektir. Osmanlı karasularında güvenliği sağlayacak küçük gemilerin dışındaki bütün Osmanlı savaş gemileri teslim edilerek, gösterilecek Osmanlı limanlarına hapsedilecektir. *İtilaf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde, herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkına sahip olacaklardır Osmanlı Devleti’ne ait bütün liman ve demiryolları İtilaf Devletleri’ne açılacak, İtilaf Devletleri ile savaş halinde olanlara kapatılacaktır. Ayrıca Osmanlı gemilerinden ticaret ve savaş konularında yararlanılabilecektir. Toros tünelleri İtilaf Devletleri tarafından işgal edilecektir. İtilaf Devletleri, hükümet haberleşmeleri dışındaki telsiz, telgraf ve kabloları denetimi altına alacaktır. Bütün demiryolları, İtilaf Devletleri subaylarının kontrolü altına girecektir. Türk Hükümeti, ülkede bulunan Alman ve Avusturyalıları bir ay içinde sınır dışı edecekti. Vilayet-i Sitte’de ( Altı il: Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) karışıklık çıkarsa, İtilaf Devletleri bu vilayetleri herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdi. Mondros Mütarekesi’nin Sonuçları ilk İşgaller İngilizler: Musul İskenderun Boğazlar Kilis, Batum, Antep, Maraş, Urfa, Kars, Samsun Fransızlar: Dörtyol, Mersin, Adana, Pozantı Trakya’da bulunan Fransız askeri ise Rumeli, Trakya, Boğazlar ve İstanbul’un işgaline yardımcı olmuşlardır. İtalya: Antalya, Kuşadası, Fethiye, Bodrum ve Marmaris’i işgal etmişlerdir. Yunan İşgalleri ve İzmir İzmir ve çevresi Saint Jean de Maurienne Antlaşması ile İtalya’ya verilmişti. Ancak İtilaf Devletleri, güçlü bir İtalya yerine kendi isteklerine olumlu cevap verecek Yunanlıları tercih ederek 15 Mayıs 1919 Yunanlıların İzmir’i işgal etmesine karar vermişlerdir. Yunanlılar işgale hukuki dayanak olarak şunları göstermişlerdir: Mondros Mütarekesi’nin 7.maddesi Wilson İlkeleri’nin self-determinasyon ilkesi İzmir’in işgali ülke çapında yoğun protestolara yol açmıştır. İşgallere karşı ulusal bilinç uyanmaya başlamış ve silahlı çeteler kurulmuştur. Bunun sebebi işgalin geçici olmayacağı ve İzmir’in Yunanistan’a bağlanacağının anlaşılmasıdır. İşgalin en önemli sonucu, Ege Bölgesî’nde Kuva-i Milliye Hareketi’nin oluşmasıdır. Yunanlıların, İzmir ve çevresinde katliam yapmaları üzerine, Amiral Bristrol tarafından hazırlanan raporda, bölgenin Yunanistan’a bırakılmaması gerektiği belirtilmiştir. *Amiral Bristrol Raporu Türklerin mücadelelerinde haklılığını ortaya koyan ilk uluslararası belgedir. MİLLİ MÜCADELEDE CEMİYETLER AZINLIKLAR VE ZARARLI CEMİYETLER Rumlar ve Kurdukları Cemiyetler Etnik-i Eterya Cemiyeti Yunan bağımsızlığı ve bunun için Rumların isyan etmesini sağlamak amacıyla 1814’te ikisi Rum biri Bulgar olmak üzere üç tüccar tarafından Odesa’da kurulmuştur. Amacı: görünürde Osmanlı Devleti içinde Hristiyanlar arasında eğitim ve öğretimi yaygınlaştırmaktı. Ancak asıl maksadı, Yunan Patriği’nin güdümünde Eski Bizans İmparatorluğu’nu kurmaktı. Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla, Karadeniz’de Pontus Rum Devleti’nin kurulması için çalışmalar yapmıştır. Mavri Mira Cemiyeti Mondros Mütarekesi’nden sonra İstanbul’da Rumlar tarafından kurulmuştur. Amacı: Osmanlı Devleti’nde silahlı çeteler kurmak onları sevk ve idare etmek, gösteri ve propaganda faaliyetlerinde bulunmaktı. Faaliyet alanları daha çok Batı Anadolu, Marmara, Tekirdağ ve Kırklareli’dir. Pontus Cemiyeti 1904 yılında, Merzifon Amerikan Koleji’nin sağladığı destekle Rumlar tarafından kurulmuş gizli bir cemiyettir. Amacı: Yunanistan ile Fener Rum Patrikhanesi’nden aldığı teşvik ve desteklerle Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun sahil bölgelerinin tamamını, Kastamonu, Gümüşhane, Erzincan ve Sivas vilayetlerinin de bir kısmını içine alacak biçimde, bağımsız bir Pontus Cumhuriyeti kurmaktı. Kardos Komitesi Rum muhacirleri merkez komisyonu adıyla İstanbul Galata’da teşkilatlanan bu komitenin hedefi isyan ve göç olarak özetlenebilir. Osmanlı topraklarında isyanlar çıkarmak Yunanistan’dan gelen Rumları göçmen gösterip Trabzon, Karadeniz sahilleri, İzmir ve Trakya’ya yerleştirmek Ermeniler ve Kurdukları Cemiyetler Hınçak Komitesi(Çan Sesi Komitesi) 1887’de kurulmuştur. Amacı: Ermenilere yeni ve özerk bir idare sağlamak olan komite, en başta Ermenilerin yaşadığı bölgelerde komitenin örgütlenmesi güçlenip genişlemesi için çalışmıştır. Terör ve suikast için maddi kaynak sağlanması, çeteler kurarak Osmanlı Hükümeti’ni devamlı meşgul etmek suretiyle zayıflatmak temel amaçlarıydı. Taşnaksutyun Komitesi( Ermeni İhtilal Cemiyetleri Birliği) 1890 yılında kurulmuştur. Amacı: Tiflis’te kurulmuş olan Genç Ermenistan’ı merkezi Van’da olan Ermeni Cemiyeti Armeneganlar’ı ve Hınçak Komitesi’ni birleştirerek Rusya’dan Türkiye’ye gelecek çetelere yardımcı olmaktı. Diğer Zararlı Cemiyetler Hürriyet ve İtilaf Fırkası 1911’de İttihat ve Terakki Partisi’ne karşı kurulmuştur. Padişah ve hilafeti savunmuştur. Mesuliyet, Peyam-ı Sabah, Alemdar gibi gazetelerle kamuoyunu etkilemeye çalışmıştır. Tevfik Paşa’nın sadrazam olmasıyla etkinliği sona ermiştir. İslam Teali Cemiyeti İstanbul medreselerinde görevli bazı müderrisler tarafından 1919’da kurulan cemiyet hilafet ve ümmetçilik esaslarını benimsemiştir. Kürdistan Teali Cemiyeti 1919’da kurulmuştur. Amacı: Kürtlerin genel çıkarlarının korunması ve milli davalarının desteklenmesi, bu gayeye ulaşmak için dergi, gazete, kitap yayınlanması, Kürtçe eğitim verecek okulların açılması ve Wilson Prensiplerinin Kürtlere de uygulanmasını sağlayarak bağımsız bir Kürdistan Devleti’nin kurulmasıdır. İngilizler Milli Mücadele hareketinin başarıya ulaşmaması için Kürtler ve Ermenileri silahlı eylemler konusunda teşvik etmiştir.( Güneydoğu Anadolu’da Kürt devletinin kurulması, Doğu Anadolu Bölgesi’nde Ermenistan devletinin kurulması) İngiliz Muhipler Cemiyeti Osmanlı Devleti’nin kurtuluşunun İngiliz mandasına girmekle sağlanacağını savunmuşlar buna yönelik çalışmalar yapmışlardır. Milli Mücadele hareketinin etkinliğinin artması ile etkinliğini yitirmiştir. Wilson Prensipleri Cemiyeti Halide Edip, Ali Kemal, Refik Halit gibi gazeteci, yazar, doktor ve avukat gibi aydınların yer aldığı cemiyet Amerikan mandasını savunmuştur. Amerikan mandası Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde reddedilmiştir. Milli Mücadeleye Taraftar Cemiyetler Kars Milli İslam Şurası Mondros Mütarekesi’nin uygulanmasına karşı kurulan ilk Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’dir. Amacı: Osmanlı Devleti’nin Elviye-i Selase’den askeri ve idari açıdan bütünüyle çekilmesi üzerine, bu bölgeleri Ermeni ve Gürcülere kaptırmamak için mücadele etmektir. İzmir Müdafaa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti İzmir’in yabancılara verilmesini önleyebilmek için Wilson Prensiplerine dayanarak kurulmuş ve konferanslar vererek broşürler basarak, uluslararası kurumlara protesto telgrafları çekmek ve Avrupa kamuoyunun dikkatini milli dava üzerinde yoğunlaştırarak içeride ve dışarıda propaganda yapmak suretiyle İzmir’in işgaline kadar sürdürmüşlerdir. İzmir’in işgaline karşı Redd-i İlhak Cemiyeti’nin kurulmasını sağlamıştır. İzmir’in işgalini Anadolu’ya haber veren de bu cemiyettir. Trabzon Muhafaza-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Karadeniz’de (Rize Trabzon, Gümüşhane, Giresun, Ordu) Pontus Rum Devleti’nin kurulmasını engellemek amacıyla kurulmuştur. Cemiyet Sivas Kongresi kararları uyarınca Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti içerisine dahil olmuştur. Milli Kongre Cemiyeti 1918’dekurulmuştur. Amacı: Kuvay-ı Milliyi birleştirmek, vatanın haklarını ve menfaatlerini gerçekleştirme yolları bulmak ve onlara ulaşmak şeklinde özetlenebilir. Karakol Cemiyeti İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin devamı niteliğinde olup Enver ve Talat Paşaların direktifleri neticesinde kurulan bir cemiyettir. Vatanın kurtuluşu ve bağımsızlığını sağlamayı amaç edinmişlerdir. Türk Milleti’nin zararına faaliyet gösteren cemiyet fırka ve casus şebekeleri ile propaganda merkezlerinin tespit edilmesi için büyük çaba harcamışlardır. Trakya Paşaeli Müdafa-i Hukuk-ı Heyet-i Osmaniyesi Trakya’nın İtilaf Devletleri tarafından işgal edilip, elden çıkmasına engel olmak amacı ile kurulmuştur. Vilayet-i Şarkiyye Müdafaa-i Hukuk-ı Milliye Cemiyeti Mondros Mütarekesi’nin 24.maddesi gereğince Vilayet-i Sitte( Erzurum, Van, Bitlis, Harput, Diyarbakır, Sivas)’de herhangi bir karışıklık çıkarsa İtilaf Devletlerince bu bölgenin işgal edilebileceği belirtilmişti. Vilayet-i Sitte’nin Türk olduğunu kanıtlamak amacı ile kurulmuştur. Cemiyetin amacı: Ermenilere verilmek istenen Doğu vilayetlerinin tarihi bir gerçeklikle Türkİslam memleketi olduğunu Tüm dünyaya göstermektir. Azınlıklar Tarafından Kurulan Cemiyetlerin Özellikleri İtilaf Devletleri’ni desteklemişlerdir. Bulundukları bölgede karışıklıklar çıkararak Anadolu işgalini hızlandırmışlardır. Ermeni ve Rum Patrikhanesi’nin desteğini almışlardır. Bulundukları bölgede bağımsız devlet kurmayı amaçlamışlardır. Yararlı Cemiyetlerin Özellikleri Mondros’tan sonra işgallere tepki olarak kurulmuşlardır. Kendi bölgelerinin kurtuluşunu öncelikle amaçlamışlardır. Bu nedenle bölgeseldir. Milliyetçilik duygusu temelinde kurulmuşlardır. Wilson İlkeleri’ne dayanarak bölgelerinin Türklüğünü kanıtlamaya çalışmışlardır. Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla tek çatı altında birleşmişlerdir. Basın ve yayın yoluyla çalışmalar yapmışlar gerektiğinde işgallere karşı silahlı direniş kararı almışlardır. KURTULUŞ SAVAŞI Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışı (19 Mayıs 1919) Samsun Raporu Havza Genelgesi (28 Mayıs1919) Mustafa Kemal Anadolu’daki komutanlarla görüştükten sonra yayınladığı genelgede; İzmir, Manisa ve Aydın’ın Yunanlılarca işgalinin protesto edilmesi Hükümete uyarı telgraflarının çekilmesi Silahların teslim edilmemesi Orduların dağıtılmaması Mitingler yapılırken Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesine dikkat edilmesi ve azınlıklara kötü davranılmamasını istemiştir. Milli mücadele döneminin ilk genel çağrısını yapmıştır Amasya Genelgesi(22 Haziran 1919) Amasya Genelgesi var olan düzene ilk tepki olmasından dolayı ihtilal bildirgesi niteliğindedir. Genelgeyi Mustafa Kemal dışında, Rauf Orbay, Ali Fuat Paşa, Refet Bele de imzalamıştır. Ayrıca Erzurum’da bulunan Kazım Karabekir ve Konya’da bulunan Ordu Müfettişi Cemal Paşa’nın da telgrafla onayı alınmıştır. Mustafa Kemal gerçek kurtuluşa erişebilmek için Milli Mücadele hareketini kişisel olmaktan çıkarıp, bütün milletin birlik ve beraberliğini sağlayacak ortak bir hareket halini almasını istiyordu. Amasya Genelgesi’nin Esasları Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikelidir. (gerekçe) İstanbul Hükümeti üstüne düşen görevi yerine getirememektedir. Bu durum milletimizi yok olmuş gibi göstermektedir.(gerekçe) Milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararı kurtaracaktı.(yöntem) Milletin içinde bulunduğu durum ve şartlara göre harekete geçmek ve haklarını tüm dünyaya duyurmak için her türlü etki ve denetimden uzak milli bir kurul oluşturulmalıdır. Anadolu’nun her yönden en güvenli yeri olan Sivas’ta ulusal bir kongre toplanmasına karar verilmiştir. Bunun için bütün illerin her sancağından milletin güvenini kazanmış üç delegenin seçilerek mümkün olan en kısa süre içerisinde yola çıkarılması gerekmektedir. Her ihtimale karşı bu konunun ulusal bir sır olarak tutulması ve delegelerin gereken yerlere kimliklerini gizleyerek gelmeleri gerekmektedir. Doğu illeri adına 10 Temmuz’da bir kongre toplanacaktır. Bu tarihe kadar diğer illerin delegeleri de Sivas’a gelebilirse, Erzurum Kongresi’nin üyeleri de Sivas’ta yapılacak milli kongreye katılmak üzere Sivas’a hareket edecektir. Önemi Siyasi, hukuki ve tarihi açılardan oldukça önemli bir belgedir. Milli Mücadele hareketi fikir olmaktan çıkmış bir eyleme dönüşmüştür. Milli kurtuluşun gerekçesini, amacını ve yöntemini ortaya koymaktadır. Temsil Kurulu’nun oluşturulmasının gereği ilk kez Amasya Genelgesi’nde ima edilmiştir. Milli Mücadele’nin başladığı ilan edilmiş, mücadele millete mal edilmiştir. Ulusal egemenliğe dayalı yeni Türk Devleti’nin kurulması yolunda ilk adım atılmıştır. !!! Amasya Genelgesi’nden sonra Mustafa Kemal İstanbul Hükümeti tarafından görevden alınmak istenmiş, bunun üzerine Mustafa Kemal 7-8 Temmuz gecesi Erzurum’da askerlik görevinden istifa etmiş 5 Ağustos 1921 Başkomutanlık Kanunu’na kadar sivil kalmıştır. KONGRELER DÖNEMİ Erzurum Kongresi(23 Temmuz7Ağustos 1919) Mondros Mütarekesi’nin 24.maddesine göre Vilayet-i Sitte’de ( Altı il: Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) karışıklık çıkarsa, İtilaf Devletleri bu vilayetleri herhangi bir bölümünü işgal edebileceklerdi. Bu maddeye dayanarak Doğu Anadolu’nun İtilaf Devletleri’nin tehdidi altına girmesini ve Doğu Anadolu’da Ermeni Devleti’nin kurulmasını engellemek amacıyla, Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin de desteği ile Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından düzenlenmiştir. XV. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir’den büyük destek görmüştür Mustafa Kemal’in kongreye katılabilmesi için, Doğu İlleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin Erzurum üyeleri Kazım (Yurdalan) ve Cevat (Dursunoğlu) görevinden istifa ederek yerlerini Mustafa Kemal ve Rauf Bey’e bıraktılar. Bu suretle Mustafa Kemal’in kongreye iştirakı meşruluk kazanmıştır. Erzurum Kongresi Kararları Milli sınırlar içinde vatan bir bütündür, parçalanamaz Her türlü yabancı işgaline karşı, millet birleşip karşı koyacaktır İstanbul Hükümeti bağımsızlığımızı koruyamazsa, Anadolu’da geçici bir hükümet kurulacaktır. Siyasi egemenliği ve sosyal dengeyi bozacak şekilde azınlıklara ayrıcalıklar verilemez Manda ve himaye kabul edilemez Kuva-yı Milliye’yi etkin milli iradeyi hakim kılmak esastır. Millet Meclisi’nin biran önce toplanmasına ve hükümet işlerinin bu meclis denetiminde yürütülmesine çalışılacaktır. Kongre’de alınan kararları uygulamak için bir Heyet-i Temsiliye(Temsilciler Kurulu)seçilecektir > Doğu Anadolu’daki cemiyetler Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adıyla tek çatı altında birleştirilecektir. Bölgeden kesinlikle göç edilmeyecektir !Erzurum Kongresi, amacı ve toplanış biçimleri bakımından bölgesel, ancak aldığı kararlar bakımından ulusaldır. Misak-i Milli kararlarının temeli Erzurum Kongresi’nde atılmış Doğu illerini bütünleştirici bir özelliği olsa da yurdun bütününü ilgilendiren kararlar almasıyla bölgesel bir kongre olmaktan çıkmış ve kendisinden sonra gelen tüm olayları etkilemiştir. Nitekim Sivas Kongresi kararları ve TBMM’nin açılış gerekçesi Erzurum Kongresi’ne dayanmaktadır Bölgesel Kongreler Direnişin başarılı ve kalıcı olabilmesi için Anadolu halkının örgütlenmesi yoluna gidilerek vatanın her parçasında çeşitli kongreler düzenlenmiştir. Erzurum ( aldığı kararlar bakımından) ve Sivas Kongreleri ulusal, diğer kongreler ise bölgeseldir. Bölgesel nitelikli kongrelerin başlıcaları: Milli Kongre, Balıkesir, Nazilli, Alaşehir ve Pozantı Kongreleridir. Bunlar içerisinde Milli Kongre Milli Mücadele’nin ilk kongresidir. Pozantı Kongresi(5 Ağustos 1920)ise Erzurum Kongresi hariç Mustafa Kemal Paşa’nın katıldığı tek bölgesel kongre olma özelliğini taşımaktadır. Yerel anlamda toplanan bu kongrelerden en önemlileri Alaşehir ve Balıkesir Kongreleridir. Balıkesir Kongreleri 15 Mayıs 1915’te İzmir’in Yunanlılarca işgali üzerine harekete geçen Balıkesirliler, ilk olarak Alaca Mescid toplantısını yapmışlar ve ardından da Redd-i İlhak Cemiyetini kurmuşlardır. Dört kongre toplanmış ve Batı Anadolu’daki tüm güçlerin birleştirilmesi, Yunanlılara karşı savaşmak için asker toplanması yönünde kararlar almışlardır. Son üç kongrede Erzurum ve Sivas Kongreleri kararları kabul edilmiştir. Alaşehir Kongresi(16-25 Ağustos 1919) Balıkesir Kongresi’nden sonra 16 Ağustos 1919’da Alaşehir Kongresi toplanmıştır. Kuva-yı Milliye’yi disiplin altına alarak ayrıca Erzurum kararları uyarınca oluşturulan Heyet-i Temsiliye ile de ilk defa bu kongre sırasında temasa geçilmiştir. Alaşehir Kongresi’nin aldığı en kapsamlı karar hiçbir üst idari makama bakılmaksızın, Yunanlıların, Batı Anadolu’daki Afyonkarahisar-İnegöl çizgisinin batısına geçmesini engellemek, düşmanı memleketten çıkarana kadar kendi yöntemleriyle savaşa devam etmek ve bunun için gerekli teşkilatı kurmaktı. Sivas Kongresi(4-11 1919) Sivas Kongresi, Amasya Genelgesi’nde kararlaştırılan ve Erzurum Kongresi’nde kesinleşmesi doğrultusunda Mustafa Kemal’in çağrısı üzerine toplanmıştır. Sivas kongresi toplanış şekli ve aldığı kararlar açısından ulusaldır. Büyük devletleri, istatistiki rakamlarla Anadolu ve Trakya’nın Türklere ait olduğuna inandırmak amaçlanmıştır. Mustafa Kemal Kongre başkanı seçilmiştir. Manda ve himaye fikri Sivas Kongre’sinde en çok tartışılan konulardan biri olmuştur. Sivas Kongresi’nde Alınan Kararlar Erzurum Kongresi’nde alınan kararlar kabul edilmiştir. Milli kurtuluşu sağlamak amacıyla kurulan tüm cemiyetler Anadolu Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleştirilmiştir. Örgütlenmede merkeziyetçilik sağlanmıştır. Bağımsızlığa ters düştüğü ve kabul edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiş ve manda ve himaye fikri reddedilmiştir Sivas Kongresi’nin kararlarını uygulamak için Heyet-i Temsiliye seçilmiştir. < Heyet-i Temsiliye’nin yetkileri tüm yurdu temsil edecek şekilde genişletilmiştir.(Erzurum kongresi’nde Temsilciler Kurulu Doğu Anadolu’nun bütününü temsil eder, kararı Sivas Kongresi’nde Temsilciler kurulu tüm yurdu temsil eder şeklini almıştır) Temsil Heyeti tarafından alınan kararları halka duyurmak ve ulusal bilincin güçlenmesini sağlamak amacıyla İrade-i Milliye Gazatesi’nin çıkarılması kararlaştırılmıştır. sonuçları Sivas Kongresi’nden hemen sonra Temsilciler Kurulu İstanbul Hükümeti ile her türlü haberleşmeyi kesmiş, İstanbul’dan Anadolu’ya atanan komutan ve valileri geri göndermiştir Kongrenin toplanmasını önleyemeyen Sadrazam Damat Ferit Paşa görevden alınmış yerine Ali Rıza Paşa getirilmiştir. Yeni hükümet Mustafa Kemal ile görüşmeyi kabul etmiştir.( bu durum Temsilciler Kurulu’nun İstanbul hükümetine karşı ilk siyasi başarısıdır) Ali Galip Olayı ve Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin İstifası Ali Galip Olayı, Milli Mücadele tarihimizde oldukça önemli bir yere sahiptir. Sivas Kongresi’ni engellemeyi amaç edinen bu plan, başarılı olamamış, ancak sonuçları bakımından Milli Mücadele hareketine önemli başarılar kazandırmıştır. Damat Ferit Paşa Hükümeti istifa etmiştir. Heyet-i Temsiliye’nin ilk siyasi başarısıdır. İstanbul Hükümeti Temsil Heyeti’nin varlığını kabul etmeye başlamış ve Milli Mücadele hareketinin meşrulaşmaya başladığını bize göstermesi açısından önemlidir. Amasya Görüşmeleri(20-22 Ekim 1919) Ali Rıza Paşa Hükümeti kurulmuştur. Mustafa Kemal’in yeni sadrazamdan istedikleri: 1-Yeni hükümet, Erzurum ve Sivas Kongreleri’nde alınan kararlara ve ulusal amaçlara saygı göstermeli, karşılığında Kuva-yı Milliye’de ona yardımcı olmalıdır 2-Hükümet, Meclis-i Mebusan toplanana kadar milletin geleceğine etki edecek hiçbir karar almamalı, bu konuda hiçbir merciye herhangi bir teminat vermemelidir 3-Paris Barış Konferansı’na gönderilecek delegeler, milletin isteklerini gerçekten anlamış ve güvenini kazanmış bilgili ve iradeli kişilerden seçilmelidir Amasya Görüşmeleri veya Amasya Mülakatı olarak Milli Mücadele tarihimize geçen bu toplantıya İstanbul Hükümeti adına Salih Paşa, Temsil Heyeti adına Mustafa Kemal ile birlikte Rauf ve Bekir Sami Beyler katılmıştır. Görüşmelerde; üç gün süren toplantılar neticesinde üçü açık ve imzalı, ikisi gizli ve imzasız, toplam beş protokol yapılmıştır Birinci Protokol Salih Paşa’nın istekleri doğrultusunda hazırlanmış ve 21 Ekim günü imzalanmıştır Birinci protokolde; ordunun siyasetle uğraşmaması, İttihatçılığın tekrar canlanmaması için çalışılması, hükümeti küçük düşürecek girişimlerde bulunulmaması, muhalefetleri nedenleri ile tutuklananların bırakılmaları, savaşa katılmamızın haklı sebeplere dayandığı yolundaki düşüncelerin gizli tutulması, seçimlerin serbestçe yapılması, asayişi bozacak gösterilerden kaçınılarak hükümetin aleyhinde yazı yazılmaması gibi önemli kararlar alınmıştır 22 Ekim İkinci Protokol Hilafet ve Saltanat makamları hakkında karşılıklı güvenceler verilmiş ve Sivas Kongresi kararlarının görüşülmesine geçilmiştir Alınan kararlar; belirlenen sınırların kabul edildiği, azınlıklara ayrıcalık verilmeyeceği, uygun ortam sağlandığında Heyet-i Temsiliye’nin dağılacağı gibi konulara değinilmiştir. Salih Paşa kendi adına, Meclis-i Mebusan’ın barış sonuna kadar Anadolu’nun güvenli bir merkezinde toplanması dair söz vermiş, İstanbul Hükümeti adına kesin bir şey söyleyemeyeceğini belirtmiştir Üçüncü Protokol Mebus seçimlerinin tam bir serbestlik içinde yapılmasına, Heyet-i Temsiliye’nin bu seçimlere müdahale etmemesine karar verilmiştir Gizli ve İmzasız yapılan dördüncü protokol Bazı ordu mensupları hakkında askerlikten çıkarılmaları veya askeri mahkemeye verilmeleri hakkında çıkarılan Padişah buyrukları ile diğer emirlerin düzeltilmesi, Malta’ya sürgün edilenlerin yargılanmak üzere geri getirilmeleri, zararlı faaliyetlerde bulunan Ermenilerin mahkemeye verilmesi, İzmir’in boşaltılması amacıyla İstanbul Hükümeti’nin İtilaf Devletlerini yeniden protesto etmesi, Kuva-yı Milliye hareketinin güçlendirilmesi ve desteklenmesi, zararlı derneklere son verilmesi, Milli Mücadele hareketine destek veren memurların yerlerinde kalmaları gerektiği noktalarında anlaşmaya varılmıştır Son protokol Bu protokolün tamamı, Paris Barış Konferansı’na Osmanlı heyeti olarak gönderilmesi istenilen kişilerin isimlerine ayrılmıştır. Buna göre; Paris’e Tevfik Paşa başkanlığında bir heyet gönderilmesine kesin olmamakla birlikte kararlaştırıldı. Bu kişilerin seçimlerinde hükümet, ana ilkelere bağlı kalmak kaydıyla serbest olacaktı. Amasya Protokolü’nün sonucunda Milli Mücadele hareketinin en temel teşkilatı olan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ile Temsil Heyeti resmen İstanbul Hükümetince tanınmıştır İki tarafında protokolü imzalaması Heyet-i Temsiliye’nin meşrulaşmasını sağlamıştır 16 Mart 1920’de İstanbul işgal kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir İstanbul basını ilk defa Milli Mücadele hareketi ile ilgilenmeye başlamış ve lehinde yazılar yazmıştır Milli Meclis İstanbul’da toplanmış İstanbul’un işgali ile meclis açıldıktan kısa bir süre sonra dağıtılmıştır. Bunun sonucunda da Amasya Protokollerini uygulayacak yetkili bir merci kalmamıştır Ordunun siyasetle uğraşmaması, Heyet-i Temsiliye’nin uygun ortam yaratıldığında dağılması alınan kararlar, mevcut ortam nedeniyle kağıt üzerinde kalmıştır 16 Kasım 1919 Komutanlar Toplantısı 16 Kasım 1919’da başlayan komutanlar toplantısı, 29 Kasım’da önemli kararlar almışlardır 1- İstanbul Hükümeti’nin uygun bulmamasından dolayı ve ülkeyi herhangi bir zarara uğratmamak amacıyla, her türlü tehlikeye rağmen, Milli Meclis’in İstanbul’da toplanmasına karar verilmiştir 2-Milli Meclis’in İstanbul’da açıldıktan sonra, milletvekilleri, tam bir güven ve serbestlik içinde görevlerini sürdürdüklerini beyan edene kadar, Heyet-i Temsiliye, şimdiye kadar olduğu gibi, dışarıda kalarak ulusal görevini yapmayı sürdürecektir 3-Paris Barış Konferansı’nda bizim için olumsuz bir karar alınır ve Hükümet ile Milli Meclis’te bu karar kabul edilirse, en seri şekilde ulusal iradeye başvurulacak ve tüzükte açıklanmış olan esasların gerçekleştirilmesine çalışılacaktır Son Osmanlı Mebusan Meclisi ve Misak-ı Milli Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişi(27 Aralık1919) Son Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Açılışı( 12 Ocak 1920) Misak-ı Milli (28 Ocak 1920) Misak-ı Milli (28 Ocak 1920) Mondros Mütarekesi’nin imzalandığı sırada düşmanlar tarafından işgal edilmiş olan ve nüfusunun çoğunluğu Arapların oluşturduğu toprakların geleceği, o bölge halkının serbestçe verecekleri oya göre saptanmalıdır. Ancak mütarekenin imzalandığı tarihte, düşman işgalinde olmayan ve Türk İslam ahalinin çoğunlukta olduğu bölgeler hakikaten ve hükmen hiçbir sebeple birbirinden ayrılamaz bir bütündür Daha önce halk oylamasıyla, kendi istekleri doğrultusunda anavatana katılmış olan Elviye-i Selase(Üç Sancak: Kars, Ardahan, Batum)’de gerekirse yeniden halk oylamasına gidilebilir « Batı Trakya’nın hukuki durumu, orada yaşayan halkın serbestçe verecekleri oylarla tesbit edilmelidir Hilafetin merkezi, saltanatın başkenti İstanbul şehri ve Marmara Denizi her türlü tehlikeden uzak, güven altında tutulmalıdır. Bu esasa uyulmak şartıyla Çanakkale ve İstanbul Boğazları’nın dünya ticaretine açılması hakkında bizimle birlikte diğer bütün ilgili devletlerin vereceği ortak karar geçerlidir İtilaf Devletleri ile onların düşmanları ve bazı ortakları arasında varılan anlaşmalardaki esaslara göre, azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Türk Müslüman ahalinin aynı haklardan yararlanmaları kaydıyla tarafımızdan kabul ve garanti edilecektir « Ulusal ve ekonomik bakımdan gelişmemizi, modern ve çağdaş bir devlet olarak ilerleyebilmemizi sağlamak için tam bağımsız ve özgür bir devlet olmamız şarttır. Bu sebeple siyasi, adli ve mali gelişmemize engel olacak her türlü yaptırıma(kapitülasyonlara) karşıyız. Belirlenen borçların ödenmesi şartları da bu esaslara aykırı olmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Açılması (23 Nisan 1920) Mustafa Kemal 24 Nisan’da meclisin görevini daha hızlı yapabilmesi için bir hükümet kurulması gerektiğini belirtmiş ve bu doğrultuda bir önerge vermiştir. Buna göre: 1- hükümet kurmak zorunludur. 2- Geçici bir hükümet başkanı tanımak veya bir padişah vekili atamak doğru değildir 3- Mecliste toplanan milli iradenin, vatanın bütünlüğünü temsil edip, geleceği konusunda tek yetkili birim olması temel ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üstünde bir güç yoktur. >> 4- Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama ve yürütme yetkilerini kendinde toplar 5- Meclisten seçilecek ve vekil olarak görevlendirilecek bir kurul hükümet işlerine bakar. Meclis Başkanı bu kurulun da başkanıdır. Mustafa Kemal Paşa’nın verdiği bu önergede; Padişah ve Halife’nin baskıdan kurtulunca meclisin düzenleyeceği yasal ilkeler çerçevesinde konumunu alacağı hususuna yer verilmştir. İlk TBMM’nin Özellikleri 23 NİSAN 1920’de TBMM’nin açılması ile yeni Türk Devleti kurulmuştur Büyük Millet Meclisi’nin başına Türkiye kelimesinin getirilmesi 8 Şubat 1921’de çıkarılan bakanlar kurulu kararnamesinde olmuştur.( Milliyetçi düşünceler taşıdığını ve Türk milletine dayandığını ortaya koymaktadır) Meclis üstünlüğü ilkesini benimsemiştir. Yasama ve yürütme yetkilerini kendisinde toplaması, kendi üstünde bir güç tanımaması bu durumun kanıtıdır >> Kurucu bir meclistir. Yeni bir devlet kurması, egemenliğinin kaynağını tek kişiden alıp ulusa geçirmesi, yeni bir anayasa yapması bu özelliğinin bir sonucudur. Ancak farklı görüşlere sahip olan milletvekilleri arasında birliği bozmamak için ‘Olağanüstü Yetkilere Sahip Meclis’ nitelemesi yapılmıştır 3-4 Mayıs 1920’de İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) oluşturulmuştur 23 Nisan 1920’de açılan TBMM, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasını sağlamıştır. O yılların zor şartları altında yıpranmış olduğu için 1 Nisan 1923’te meclisin yenilenmesi kararı alınmış, ikinci TBMM 11 Ağustos 1923’te açılmıştır. TBMM’nin İlk Faaliyetleri İlk kanunu 24 Nisan 1920 tarihinde ‘Ağnam Resmi Kanunu’ adıyla çıkarmıştır.( Küçükbaş hayvanlardan alınan vergi) Hıyanet-i Vataniye Kanunu(29 Nisan 1920) toplam 14 maddeden oluşan kanunun, gerekçesi ile suçun cezasının belirtildiği birinci ve ikinci maddeleri: 1- İşgalci güçlere karşı hilafeti, saltanatı ve Osmanlı Devleti’ni kurtarmak amacıyla oluşturulan Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine, isyan içerikli sözlü, yazılı veya fiili muhalefette bulunanlar veya fesat çıkaranlar vatan haini sayılır 2- Bil’l-fiil vatana ihanet edenler idam edilir. İkinci derecede suça işrirak edenler daha hafif cezalara çarptırılır >> Vatana ihanet kanunu, cephelerdeki asker kaçaklarına engel olmak böylelikle yurt savunmasını başarıyla gerçekleştirmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin otoritesini kabul ettirmek, Milli Mücadele’ye karşı Anadolu’da çıkan isyanları sona erdirmek ve faillerinin cezalandırılmalarını sağlamak amacıyla çıkarılmıştır. Nisab-ı Müzakere Kanunu( 5 Eylül 1920) Siyasi ve askeri değil kurumsal nitelikli olarak çıkarılmıştır. Meclisin toplanma zamanı, çalışma usulleri, toplantı ve karar yeter sayılarının belirlenmesi için çıkarılan bu kanunla meclis artık kurumsallaşmaya başlamıştır 8 maddeden oluşan kanunun başlıca özellikleri: 1- Büyük Millet Meclisi, hilafet ve saltanatın, vatan ve milletin kurtuluşu amacına ulaşıncaya kadar kesintisiz toplantı halinde olacaktır. 2- Her sancağın Büyük Millet Meclisi’nde mevcut milletvekili sayısı, seçim kanununun tayin ettiği sayıdan az olmadıkça düşen milletvekilliklerine yeni milletvekili seçilmeyecektir 5- Her seçim bölgesinden beş üye seçilmek suretiyle belirlenmiş milletvekili sayısının yarısından bir fazlası görüşmeler için yeterlidir >> Nisab-ı Müzakere Kanunu’nun birinci maddesine göre meclis, kurtuluşa erinceye kadar çalışmalarını sürdürecektir. Çalışmalarını tam anlamı ile yürütebilmesi için de seçimler sonucunda meclisteki milletvekili sayısının, yarısından bir fazlası esas alınmış, meclisin toplanıp çalışabilmesi en az bu sayıya ulaşması gerektiği şart koşulmuştur. Karar yeter sayısı ise, kararın alınacağı oturum itibariyle toplantıya katılan milletvekillerinin yarısının bir fazlası geçerli kabul edilmiştir Firariler Hakkında Kanun(11 Eylül 1920) Milli Savunma Bakanlığı tarafından Firar Suçu İşleyenler Hakkında Kanun Tasarısı 2 Eylül 1920’de hazırlanmıştır. Görüşmeler ve müzakereler sonucunda Firariler Hakkında Kanun kabul edilmiştir. Firariler Hakkında Kanun’un 9 maddesinden en önemli ilk 5 maddesi şöyledir: 1- Görevli veya gönüllü olarak askerlik yapıp da firar edenler, firara sebebiyet verenler, firarilerin yakalanmasında veya sevkinde ihmali bulunanlar ve firarileri saklayanlar hakkında mülki ve askeri kanunları ve lüzum görüldüğünde diğer benzer cezai hükümleri bağımsız olarak uygulamak üzere Büyük Millet Meclisi üyelerinden oluşan ‘İstiklal Mahkemeleri’ teşkil olunmuştur >> 2- Bu mahkemelerin her biri, Büyük Millet Meclisi’nden oy çokluğu ile seçilecek üç üyeden oluşacaktır. Kendi aralarından seçecekleri bir üye reis kabul edilecektir 3- Mahkemelerin sayısını ve bölgelerini Bakanlar Kurulu’nun teklifi ile Büyük Millet Meclisi belirleyecektir. 4- İstiklal Mahkemeleri’nin kararları kesin olup, infazına devletin bütün silahlı ve silahsız kuvvetleri memurdur 5- İstiklal Mahkemeleri’nin emir ve kararlarını uygulamayanlar veya uygulamada ihmal gösterenler bu mahkemelerde yargılanırlar ( TBMM, bu kanunla İstiklal Mahkemeleri’ni oluşturmuş, kuvvetler birliğini sağlamış, yasama yürütme ve yargı güçlerini elinde bulundurmuştur) İstiklal Mahkemeleri 26 Eylül’de İstiklal Mahkemeleri Kanunu’nun birinci maddesine ek olarak yeni bir önerge kabul edilmiştir. İstiklal Mahkemeleri başlangıçta sadece asker kaçağı suçlarına bakmak üzere kurulmuşken, bu ek kanunla yetkileri vatana ihanet, memleketin maddi ve manevi kuvvetlerini korumaya çalışmak, casusluk, yolsuzluk, ayaklanma, eşkıyalık saldırı gibi konulara da bakacak şekilde genişletilmiştir.( İstiklal Mahkemeleri’nin kurulduğu bölgeler: Ankara, Eskişehir, Konya, Isparta, Sivas, Kastamonu, Pozantı, Trabzon, Elaziz)İstiklal Mahkemeleri bu şekilde kuruluşunu tamamlayarak bazı kesintilerle birlikte 1927 yılına kadar çalışmalarını sürdürmüştür >> İstiklal Mahkemeleri’ni iki gruba ayırabiliriz: I. Dönem İstiklal Mahkemeleri( 1920- 1923) II. Dönem İstiklal Mahkemeleri( 1923- 1927) (İstanbulAnkara- İsyan Bölgesi İstiklal Mahkemesi) birbirinin devamı olan bu mahkemeler I. dönem mahkemelerinden farklıdır, çünkü II. Dönemde artık savaşlar bitmiş, isyanlar sona ermiş, yeni bir devlet kurulmuş ve Cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu açıdan II. Dönem mahkemeleri daha çok Cumhuriyet rejiminin korunmasına, yapılan inkılapların benimsetilmesine karşı çıkanların engellenmesine dönük bir çalışma izlemiştir. Bu nedenle II. Dönem İstiklal Mahkemeleri’ne Rejim Mahkemeleri veya İnkılap Devrim Mahkemeleri adı da verilmiştir. Milli Mücadeleye Karşı Ayaklanmalar TBMM’ne karşı ayaklanmaların çıkmasında, İstanbul Hükümeti ve Anlaşma Devletlerinin, Milli Mücadelenin padişah ve halifeye karşı yapıldığı şeklindeki propagandaları İngilizlerin, Boğazların her iki yakasında tampon bölge oluşturmak istemeleri Asker kaçaklarının Anadolu’daki otorite boşluğundan yararlanmak istemeleri İstanbul Hükümetinin Milli Mücadeleyi İttihatçı ve Bolşevik olarak nitelendirmeleri İşgallerden yararlanmak isteyen azınlıkların kendi başlarına devlet kurmayı amaçlamaları Bazı kişilerin manda ve himaye fikrini savunmaları Bazı Kuva-yı Milliye birliklerinin düzenli orduya katılmak istememeleri etkili olmuştur. Ayaklanmalar Birinci Anzavur Ayaklanması(25Ekim-30Kasım1919) Ahmet Anzavur adındaki padişaha bağlı emekli bir asker önderliğinde çıkarılan isyanlardır. Biga, Gönen, Manyas civarındaki Çerkezleri örgütleyerek ayaklandırmış ve Kuva-yı Milliye ile düzenli birliklerin Yunanlılara karşı gösterdiği mücadelenin başarıya ulaşmasını geciktirmiştir. Heyet-i Temsiliye, Anzavur’un isyanını bastırmak için Albay Kazım(Özalp) ile Salihli Cephesi Komutanı Çerkez Ethem’i görevlendirmiştir. Yapılan mücadele ve takip sonucunda Ahmet Anzavur, birkaç adamı ile birlikte kaçmayı başarmış, böylece isyan bir süreliğine sona ermiştir >> İkinci Anzavur Ayaklanması(16 Şubat- 19 Nisan 1920) Fransızların kontrolündeki Akbaş Cephaneliği’nin basılarak, silahların Anadolu’ya kaçırılmasında büyük emeği olan Köprülü Hamdi Bey’in öldürülmesi ile başlamıştır. Hamdi Bey, cephanelik baskınından sonra Biga bölgesinde Kuva-yı Milliye’ye destek olması amacıyla halktan para toplamaya başlayınca, halk huzursuz olmuş ve böylece Biga’da bir isyan patlak vermiştir. İsyanın başladığı sıralarda Biga’ya gelen Ahmet Anzavur isyanın idaresini ele alarak İstanbul’dan ve İngilizlerden aldığı destekle başkaldırı hareketini genişletmeye çalışmıştır. Bunun üzerine Ankara’da bulunan Heyet-i Temsiliye topladığı askerlerle birlikte Çerkez Ethem kuvvetlerini bölgeye gönderdi. İsyan, 19 Nisan’da Anzavur’un İstanbul’a kaçması ile son buldu. >> Kuva-yı İnzibatiye Ayaklanması(18 Nisan 1920) Damat Ferit Paşa 5 Nisan 1920’de tekrar iktidara gelince, belirtilen amacı gerçekleştirmek için 18 Nisan 1920’de Kuva-yı İnzibatiye adında yarı resmi bir ordu kurdurmuştur. Hilafet ordusu da denilen bu birliklerin komutası Süleyman Şefik Paşa’ya verilmişti. Ahmet Anzavur’un da komutanlık yaptığı Kuva-yı İnzibatiye, mayıs ayının ortalarında saldırıya geçmiş ancak her taarruzunda geri çekilmek zorunda kalmıştır. Kuvayı İnzibatiye, 14 Haziran’da aldığı son yenilgi üzerine, herhangi bir başarı sağlayamayacağı anlaşıldığından dağılmıştır. >> İşgal kuvvetleri bulundukları yerlere yerleşmek, Milli Mücadelecileri oyalamak, Boğazlar ve çevresini denetim altında tutmak ve azınlıklardan yararlanmak amacıyla çok değişik yerlerde İstanbul Hükümetini de kullanarak ayaklanma çıkarmışlardır. Bunların en önemlileri Bolu, Düzce, Hendek ve Adapazarı, Yozgat, Afyon, Konya ayaklanmalarıdır. Bu ayaklanmalar milli güçler tarafından bastırılmıştır > Birinci Düzce Ayaklanması(13 Nisan-31 Mayıs 1920) Çerkezlik davasının savunulması, Halifelik makamı ile şeriatın korunması temel amaçlardı. İstanbul Hükümeti’nin yoğun tahriklerinin görüldüğü isyanda, Çerkez ve Abazalar, Düzce’deki güvenlik müfrezesini basmışlar, Komutanı Mahmur Nedim’i esir ederek Düzce’ye hakim olmuşlardır. Bolu, Hendek, Adapazarı ve Safranbolu halkı da dini duygularla ve saltanata bağlılıklarından dolayı isyancılara katılmışlardır. Bölgeye ilk önce Nasihat Heyeti gönderilmiş ancak etkisi görülmemiştir. Bunun üzerine ilk önce Geyve’deki tümen, ardından Çerkez Ethem ve sonrasında da Ali Fuat ile Refet Bey Komutasındaki birlikler bölgeye sevk edilmiştir. 26 Mayıs’ta Çerkez Ethem Düzce’yi,31 Mayıs’ta da Refet Bey Gerede’yi alarak ayaklanmayı bastırmışlardır > İkinci Düzce Ayaklanması( 19 Temmuz- 23 Eylül 1920), Birinci Düzce İsyanı’nın bastırılmasından sonra Çerkez Ethem kuvvetleri ile düzenli birliklerin bir bölümü Yozgat’taki isyanı bastırmakla görevlendirilmiş, diğer kuvvetler de Batı Cephesi’ne kaydırılmıştı. Rahat nefes almaya başlayan asiler tekrar harekete geçerek İkinci Düzce Ayaklanması (19 Temmuz- 23 Eylül 1920)’nı çıkarmışlardır. Asiler bu kez Ankara, Eskişehir, Bilecik ve Uşak’tan toplanan birliklerin üzerlerine gönderilmesiyle dağılmıştır. Azınlıkların Çıkardığı Ayaklanmalar Ermeni ve Rum azınlıklar devlet parçalanmaya başlayınca ve Anadolu işgal edilince bağımsız olmak için ayaklandılar. Bu ayaklanmaların en önemlileri; Güney ve doğu illerinde Ermeniler ve Doğu Karadeniz’de Pontusçu Rumların ayaklanmalarıdır Kuva-yı Milliye Taraftarı Olup Sonradan Ayaklananlar Yunanlılara karşı başarı ile mücadele eden ve ayaklanmaların bastırılmasında büyük emekleri olan Kuva-yı Milliye birliklerinin kendi başlarına buyruk hareket etmeleri ve belli bir otoriteye uymak istememeleri bazen ayaklanmaların çıkmasında etkili olmuştur. Düzenli ordunun kurulması ile Kuva-yı Milliye birlikleri bu otoriteyi kabul etmek istemediler. Bunlardan Demirci Mehmet Efe ve Çerkez Ethem ayaklanmışlar ve düzenli ordu tarafından bastırılmıştır. >> Ali Batı Ayaklanması(11 Mayıs- 18 Ağustos 1919) Milli Mücadeleye karşı ilk isyan Midyat, Nusaybin, Ömerkan, Dirilömer çevresinde etkili olan ve bu bölgelerde bir Kürt Devleti kurmak için başlatılan İngiliz destekli bir isyandır. Düzenli birliklerin sevk edilmesi ile bastırılmıştır Birinci Bozkır Ayaklanması(27 Eylül- 4 Ekim 1919) zeynalabidin, öncülüğünde Padişaha bağlılığın göstergesi olarak Milli Mücadele Hareketi’ne karşı çıkarılan ilk isyandır. Ancak isyanın başlangıcı İngiliz Muhipler Cemiyeti ile Damat Ferit Paşa Hükümeti’ne itimat eden Konya Valisi Cemal Bey’in halkı kışkırtmasıyla olmuştur. İlk emareler Konya’da görülmeye başlanınca, Sivas’ta bulunan Mustafa Kemal, Refet Bey’i bölgeye göndermiş, bu da valini İstanbul’a kaçmasına yol açmıştır. Bu tür gelişmeler, Zeynalabidin öncülüğünde Bozkır İsyanı’nı tetiklemiştir. Yaklaşık bin kişiden oluşan asi grup ilk aşamada üzerlerine sevk edilen askerleri Seydişehir’de yenilgiye uğratmıştır. >> Bölgeye Nasihat Heyeti gönderilmiş, Heyetin, Bozkır’a düzenli birliklerin sevk edilmeyeceğine dair verdiği söz üzerine isyan kısa süreliğine de olsa yatışmıştır. Verilen güvenceye rağmen yine de önlem olarak Afyon’daki bazı düzenli birlikler, Seydişehir’e kaydırılmıştır. Alınmak istenen önlem, ters bir etki yaratmış ve Zeynalabidin İkinci Bozkır Ayaklanması(20 Ekim- 4 Kasım 1920)’nı başlatmıştır. Afyon’daki Yarbay Arif Müfrezesi’nin bölgeye tam anlamıyla ulaşması, isyanın kısa sürede kontrol altına alınıp bastırılması ile sona ermiştir >> Şeyh Eşref Ayaklanması(26 Ekim-24 Aralık 1920) Bayburt’un Hart Kasabası’nda tarikat kurarak peygamberlik iddiasında bulunan ve bu doğrultuda nüfuzunu güçlendiren Eşref ismindeki bir kişi de 1919 yılının sonlarında müritleri ile birlikte isyan etmiştir. Düzenli birliklerin müdahalesi ile bastırılmıştır. Birinci Yozgat Ayaklanması( 15 Mayıs- 27 Ağustos 1920) İkinci Yozgat Ayaklanması( 5 Eylül- 30 Aralık1920) bu ayaklanmalar Çerkez Ethem ve Kuva-yı Seyyare birliklerinin bölgeye sevk edilmeleri ile bastırılmıştır. >> Zile Ayaklanması(25 Mayıs- 21 Haziran 1920) Yıldızeli’nde görev yapan Postacı Nazım adlı bir kişinin,Milli Mücadele karşıtı İstanbul basınının haberlerini çevrede yaymaya çalışması, iki bölgedeki isyanın tetikleyicisi olmuştu. Bunlardan birincisi Yozgat Ayaklanması iken diğeri Zile Ayaklanması’dır. Yarbay Cemil Cahit Komutası’ndaki V. Tümen tarafından bastırılmıştır. >> Milli Aşireti Olayı( 1Haziran- 8 Eylül 1920) Avrupalı Devletlerden aldıkları taahhütler ve yapılan para yardımları, özellikle Güneydoğu Anadolu’daki aşiretleri bağımsız bir Kürt Devleti kurmak için harekete geçirmişti. Bu amaçla çalışan aşiretlerden biri Milli Aşireti olup, Haziran 1920’de Fransızların Urfa’yı işgal etmeye çalıştıkları sırada Siverek taraflarında faaliyetlerine başlamışlardır. Kısa bir süre sonra Viranşehir’i ele geçiren aşiret mensupları, bu şekilde Fransızlara yardımcı olmaya çalışmışlardır. Ancak düzenli birliklerin bölgeye gönderilmesi, Milli Aşireti Olayı’nın sona ermesini, mensuplarının da Suriye’ye kaçmasınısağlamıştır. >> Cemil Çeto Olayı(20 Mayıs- 7Haziran 1920) Bahtiyar Aşireti reisi olan Cemil Çeto, bölgedeki diğer aşiretlerle ittifak yapıp, Garzan havalisinde bağımsız bir devlet kurmayı hedeflemiştir. XIII. Kolordu’nun aldığı önlemler neticesinde, hedefine ulaşmadan teslim olmuştur. Koçkiri Ayaklanması( 6 Mart- 17 Haziran 1921) Sivas, Erzincan ve Tunceli bölgelerinde iki ay süreyle etkili olmuştur. Bu ayaklanma, Zara, Divriği, Refahiye, Kuruçay ve Kemah havalisinde kendilerine özgü bir yönetimin kurulmasını sağlamak amacıyla çıkarılmıştır. Merkez ordusu tarafından büyük tahribat oluşturmasına izin verilmeden bastırılmıştır >> Konya Ayaklanması( 2 Ekim- 22 Kasım 1920) Delibaş Mehmet adında bir şahıs, asker kaçaklarından oluşan yaklaşık 500 kişilik bir grupla isyan etmiş ve ilk olarak Çumra’yı ele geçirmiştir. Daha sonra Konya’ya yönelen bu asi gruba, Akşehir ve Beyşehir halkı da katılmıştır. Refet Bey komutasındaki birlikler, isyanı kısa sürede bastırırken, son direnişlerini de Demirci Mehmet Efe kırmıştır. İsyanların Sonuçları TBMM’nin Anadolu’da tam bir otorite kurması gecikmiştir Yunanlılar Anadolu’nun içlerine kadar yayılma fırsatı bulmuştur Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması gecikmiştir Kardeş kanı dökülmesine ve mücadelesine neden olmuştur Milli kaynak kaybı meydana gelmiş ve kuvvetler birbirine karşı kullanılmıştır Düzenli ordunun kuruluş süreci uzamıştır