BİYOETİK: İÇERİK VE KAPSAMI * Prof. Dr. Erdem Aydın Hacettepe Üni. Tıp Fak. Deontoloji, Tıp Etiği ve Tarihi AD. Günümüzde insan etkinlikleri üzerine geliştirilen etik (“ahlak”) bakış açıları o etkinlik alanının belirli bir kimlik oluşturması yönünden çok büyük önem arzettiği gibi hem de değerlerimiz açısından önemli bir tartışma alanı yaratmaktadır. Yeryüzünde insana ait çok çeşitli faaliyet ve uğraş alanı etik değerlerimiz açısından kendilerini yeniden değerlendirmektedirler. Bunlar arasında bilim ve teknoloji etkinliği de etik dünyasındaki değerlere uygunluk ve kabul edilebilirlik açısından gözden geçirilmektedir. Bilim ve teknoloji artık yalnızca nesnel ürünleri açısından göz önüne alınmamakta, değerler dünyamızla olan ilişkisi de göz önüne serilmektedir. İster bir araştırma etkinliği, ister bir üretim ya da akademik etkinlik olsun bilim-tekniğin geldiği nokta yalnızca nesnel üretim sonuçları ile değerlendirilemez. Ona yaklaşımımızın etik bir karakter de taşıması gerekir. Canlılar üzerine yürütülen bilimsel ve teknik faaliyetler bu bağlamda etik yargı ve analizlerle sürekli karşı karşıya kalmaktadır. İşte biyoetik olgusu da yeni bir disiplin olarak tam bu noktada karşımıza çıkmaktadır. Biyoetik kelimesi etimolojik olarak eski Yunanca’dan gelen “biyo” ve “etik” kelimelerinden oluşmaktadır. Kelimenin anlamına bakacak olursak canlı bilimleri uygulamaları sırasında ortaya çıkan etik konularla ilgili çalışmaları ifade etmektedir. Biyoetik, bir uygulamalı etik alanıdır. Günümüzde, tıp ve diğer sağlık bakımıyla ilgili etik alanı, biyoetiğin en kapsamlı bölümünü meydana getirmektedir. Bu bağlamda söz edilmesi gereken disiplinlerin başlıkları insanlar ve hayvanlar üzerindeki tıbbi uygulamalar, tıbbi araştırmalar, biyoloji, veterinerlik, çevre etiği (çevre kirliliği, insanlararası ilişkilerle birlikte hayvanlara ve doğaya karşı gösteren ihtimama ve özen), üreme, gebelik ve topluma ilişkin etik konular yanında işsizliğin neden olduğu sağlık sorunları, yoksulluk, savaş, ırkçılık, suç gibi çeşitli sosyo-politik konular biyoetik kavramının kapsamında yer almaktadır. (1) Biyoetik kelimesi ilk kez 1970’lerin hemen başında ABD’de kullanılmaya başlanmıştır. Bu kelimeyi ilk kullanan Wisconsin Universitesinden biyolog ve kanser araştırmacısı olan Van Rensselaer Potter olmuştur. Georgetown üniversitesinden Andre Hellegers ise “biyoetik” kelimesi altında bir alanın kurumsallaşması ve akademik bir alana dönüşmesinde öncülük yapmıştır. Her ikisinin, kelimelere yüklediği anlam küçük farklılıklar taşısa da genel olarak o zaman anlaşılan şey “biyoetiğin” canlı bilimleri ile insan değerler sisteminin bir kombinasyonunu oluşturmasıdır. (1) 1970’lerin başındaki ve daha sonraki tartışmalar Biyoetik kavramı üzerinde yeni tartışma ve tanımlamaları ortaya çıkardı. Biyoetik kelimesinin ortaya konması canlı bilimleri alanında daha önce yapılan etik tartışmaları hızlandırdı ve ivme kazandırdı. Bilim ve teknolojinin getirdiği olanaklar hümanistik bir gözle daha farklı bir şekilde görülmeye başladı. “Biyoetik” kelimesiyle birlikte yeni bir disiplinin kurumsallaşmaya başladığı görüldü. Bu kelime biyolojik, tıbbi, teknolojik, etik, sosyal problem ve düşünme biçimlerinin etkileşimiyle kendini ortaya koydu. Bu alan bilimsel, tıbbi, dini, felsefi, sosyal ve politik bir platform olarak disiplinlerarası bir çalışma ortamının yaratılmasını sağladı. Bir başka anlatımla biyoetik akademik ve toplumsal alanı bir tartışma platformunda biraraya getirdi. Gerçekleştirilen tartışmalar son noktada yasal ve politik kararlar haline dönüştü. (2) Aslına bakılırsa zaman zaman tüm bu tartışmalar ortamlarını medya ateşleyici bir rol üstlendi. (3) Diğer yandan biyoetik tartışmaların hem resmi kişi ve birimler hem de resmi olmayan birimler (sivil toplum örgütleri, vb.) aracılığıyla sürdürüldüğü görülmektedir. Yasa koyucular, hukukçular ya da devlet organlarına bağlı birimler bu tartışmalara katılmaktadır. Aynı şekilde mesleki birlikler, etik kurullar, bu amaçla kurulmuş çeşitli kurullar da biyoetik tartışmalara katılarak bilim ve teknolojinin yaşam bilimleri alanında yarattığı sonuçlarla ilgili kararlar üretmektedirler. (4) Örneğin, 1997 yılında koyun Dolly’nin kopyalanmasından sonra ABD’de hemen Başkanlık Biyoetik kurulu toplanmış ve görüşmelerden sonra insan kopyalanmasına yasak getirmiştir. Biyoetik konularının niteliği Biyoetik insani bir sorgulama alanına işaret etmektedir. Bu nokta canlı bilimlerinin ve etiğin bir kesişme alanıdır. Diğer yandan ise bir akademik disiplinin adıdır. Tıp, biyoloji ve çevre çalışmalarındaki politik güçle kültürel bakış açısının yer aldığı bir alan olarak biyoetik tartışmaları, canlı bilimleri alanında yüzyüze geldiğimiz kişisel ikilemlere çözüm aradığı gibi toplum olarak almamız gereken kararları ve onlarla ilgili düzenlemeleri de ortaya koymaya çalışır. (5) Biyoetik konularına ilişkin tartışmalardan biri bu konuların öteden beri tartışılan ya da son yıllarda gündeme getirilen konular olup olmadığıdır. Biyoetik alanı ile ilgili konu ve tartışmaların yeni birer olgu olup olmadığı farklı bakış açılarına göre değişiklik gösterebilir. Örneğin, kürtaj konusu yeni bir olgu değil eskiden beri tartışılan bir konudur. Bu alandaki biyomedikal, çevresel ve sosyal olguların bilimsel ve teknolojik gelişmelerin son 40-50 yıllardaki bir sonucu olup olmadığı ya da yeni hiç birşeyin bulunmadığı, eski tartışmaların güncelleşmiş şekilleri oldukları iddia edilmektedir. Buna ilişkin yorumlar kişilerin söz konusu olguyu yorumlama şekilleriyle ilgilidir. Aslında, biyoetik konu ve tartışmaların yeni ya da eski olup olmadıklarına bakılmasızın karşı karşıya olduğumuz şey olguların yeryüzünde insana ve canlılara ait “dramatik” olgularla ilgili olmasıdır. Yaşam ve ölümün anlamı, acı ve ızdırap halinde yapılması gereken, kişinin kendi yaşamı üzerindeki kontrolu ve hakları, sağlık ve iyilik halimizi tehdit eden doğal olay ve insanlara karşı ödevlerimiz gibi başlıklar bu alanın içeriksel yönünü açıklayan ipuçları vermektedir. (5) Kuşkusuz böylesi bir tartışma ortamının oluşabilmesi için demokratik bir ortamın varlığı gerekmektedir. Baskı altında kalmadan, karşılıklı görüş ve düşüncelerin paylaşılabileceği bir ortam için tartışmacıların serbesti içinde olması kaçınılmazdır. O nedenle politik ortamın niteliği biyoetik tartışmalarının sürdürülmesi için çok önemli bir etkendir. Biyoetik konularının niteliği etik çatışmalardır. (4) İnsan ve diğer canlılara karşı ortaya çıkan ilişkilerdeki etik sorunlara çözüm önerileri getirmek gerekmektedir. Bu nedenle biyoetiğe “ikilem etiği” de denebilir. (6) Biyoetikle ilgili değerlerin ortaya çıkarılması sırasında bazı sorulardan yararlanılabilir. Örneğin, şu şekildeki üç sorunun yanıtları biyoetik alanında değerlerimizin ortaya çıkarılmasında kullanılabilir. (5) 1- Doğru etik kararlar verebilmek ve ahlaki bir yaşam sürebilmek için nasıl bir insan olmam gerekir? 2- Eylemlerimden etkilenebilecek diğer insanların yaşamı ve iyiliği için ödev ve yükümlülüklerim nelerdir? 3- Toplumun bir üyesi olarak, toplum çıkarları ve kamu yararı için neler borçluyum? Biyoetiğin temellendirilmesi Biyoetik üzerine çalışmalardaki en önemli noktalardan biri, herhangi bir konu üzerindeki kabul ya da karşı çıkışlarımızın ne tür bir felsefi/etik perspektiften yapıyor olduğumuzdur. Diyelim ki genetik mühendisliği ile ilgili ya da hayvan ıslahı ile ilgili bilimsel/teknik çalışmaların sürdürülmesi üzerine olumlu görüşler ileri sürüyoruz. Konuya olumlu bakmamız yeterli olmaz. Bakışımızın etik bir temelden kaynaklanması gerekir. Biyoetik alanıyla ilgili birşeye rastgele evet ya da hayır dediğimizde herşey bitmiş olmamaktadır. “Evet” ya da “hayır”ın felsefi/etik bir bütünlük içerisinde gerekçelendirilmesi gerekir. Bir başka ifade ile yargılarımız etik bir teori ya da belli-bütünsel bir yaklaşım şeklinde ortaya çıkmalıdır. Bunu yapmadan gelişigüzel yargılarda bulunmak biyoetiğin ruhuna terstir. Bu anlamda günümüzde çeşitli etik temel ve yaklaşım biçimlerinden söz edilebilir. Örneğin, “özerklik” kavramı biyoetik konularına yaklaşım tarzında, başta ABD olmak üzere özellikle Batı dünyasında olguları yargılamakta kullanılan temel bir ilkedir. Başkalarının yararının öngörülmesi ve sosyal adaletin sağlanması da tartışmalarda esas alınması gereken yaklaşım biçimlerindendir. Çok yaygın olarak kullanılan 4 ilke (yararlılık, zarar vermeme, özerkliğine saygı, adalet) yaklaşımı günümüz biyoetiğinin en popüler yaklaşım biçimlerinden biridir. Biyoetik tartışmaların temellendirilmesi kullanılan erdem etiği, öyküsel etik (narrative etik), kasuistik ve feminist etikten de söz edilebilir. Diğer yandan kültür olgusunun biyoetik tartışmaların şekillenmesindeki yeri bilinmektedir. (1) Biyoetikteki felsefi değerlendirmelerde kendine gösteren yaklaşım şekillerinden biri de konulara disiplinler bazında olmaktadır. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi bu anlamda kliniksel, bilimsel, dinsel, yasal, sosyolojik, psikolojik gibi disiplinlerin yaklaşım şekillerinden söz edilebilir. Her disiplin alanı kendi unsur ve dinamikleri açısından yargı ve değerlendirmelerde bulunmaktadır. (1) KAYNAKLAR 1) Gillon R. Bioethics, Overview. Encyclopedia of Applied Ethics. Vol. I Academic Press New York 1998 p.305-17. 2) Reich WT. The word “Bioethics”: The struggle over its earliest meaninig. Kennedy Institute of Ethics Journal 1995;(5):1:19-34. 3) Jonsen AR. The birth of bioethics. Hastings Center Report, Spesial Supplement 1993,23(6):S1-S4. 4) Gutmann A, Thompson D. Deliberating about Bioethics. The Hastings Center Report 1997;27(3): 38-41. 5) Callahan D. Bioethics. Encyclopedia of Bioethics. Revised edition. Reich WT, ed.. Vol. I. Simon&Schuster Macmillan New York. 1995. p. 247-55. 6) Hooft S. Bioethics and caring. Journal of Medical Ethics 1996;22(2)83-9. *I.Ulusal Veteriner Hekimliği Tarihi ve Mesleki Etik Sempozyumu Bildirileri. Ed. Abdullah Özen. Elazığ 2006: 409-12.