ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EĞİTİM YÖNETİMİ VE TEFTİŞİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI İSVEÇ OKUL SEÇİMİ REFORMU EĞİTİMDE REFORM DERSİ ÖDEVİ Yrd. Doç. Dr. Hasan Hüseyin AKSOY Tuncer FİDAN ANKARA Ocak, 2005 2 İSVEÇ OKUL SEÇİMİ REFORMU Giriş Demokrasi insanlara kendi yaşamları ile ilgili seçim yapma hakkı tanımaktadır. Aileler de çocuklarının göreceği eğitim konusunda söz hakkına sahiptir. Ancak insanlar kendi gelecekleri ile ilgili kararlar alırken kendi istek ve yeteneklerine göre değil de piyasanın belirlediği koşullara göre seçim yapmaktadır. 1980’li yıllarda ivme kazanan neo liberal eğilimler özel sektör ilkelerinin geleneksel olarak kamu tarafından verilen hizmetlere uyarlanmasına yol açmıştır. Bu süreç ile birlikte temel piyasa ilkelerinden biri olan rekabet eğitim hizmetlerine girmiştir. Okul seçimi hareketi demokratik söylemlerle ortaya çıkan, ancak temelde rekabeti savunan uygulamalardan biridir. Okul seçimi hareketi Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Hollanda, Avustralya, Şili ve İsveç vb. sanayileşmiş devletlerde başlamıştır. Dünyanın büyük bir kesiminin aksine İsveç’te hemen herkes bir okul kurabilir ve kurdukları okullar için kamudan ödenek alabilirler. Öğrenciler ve aileler istedikleri okulu seçmekte özgürdür. İsveç batı dünyasının en yüksek vergi oranına ve en büyük kamu sektörüne sahiptir. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dokuz yıllık kısa bir süre haricinde tamamen sosyal demokratlar tarafından yönetilen İsveç’te 1990’lı yılların başında gerçekleştirilen eğitim reformları İsveç hakkında bilgi sahibi olan bir çok kişi için şaşırtıcıdır. Bu çalışmada İsveç gibi geleneksel olarak sosyal hukuk devleti çizgisinde bulunan bir ülkede gerçekleştirilen okul seçimi reformu ve bu reformun etkileri ile Türkiye için ortaya çıkan sonuçlar tartışılmıştır. Okul Seçimi Okul seçimi kavramı farklı zamanlarda farklı anlamlarda kullanılmıştır. ABD Eğitim Araştırmaları ve Geliştirme Ofisi tarafından 1992 yılında hazırlanan bir rapora göre “okul seçimi” kavramının tanımında iki nokta üzerinde durulmaktadır. Birincisi, “öğrenci ve ailenin çocuğun devam edeceği kamu okulunu seçme hakkı”dır. İkinci nokta ise “öğretmen, yönetici, aile ve öğrencilere, bütün öğrenciler için en iyi ve diğer okullardan ayırt edici özellikleri olan okulları yaratma fırsatlarının ve bu okullarla ilgili seçimlerin nasıl yapılacağının yollarının” ortaya konmasıdır. Böylece bütün 3 öğretmenler öğrencilerin gereksinmelerini en iyi biçimde karşılayacak alternatif stratejileri keşfetmeye başlayacaklardır. Bağımsız Okullar Bağımsız okullar (Independent schools) belediye okul kurulu tarafından işletilmeyen okulları ifade etmektedir. Bağımsız okular tanımının içine dini, kültürel, felsefi veya pedagojik nedenlerden dolayı kamu eğitim sistemi haricinde faaliyet gösteren okullar da girmektedir. Bağımsız okullar tabi oldukları finansman ve idari düzenlemelerIe diğer okullardan ayrılmaktadır. Bu okullar tamamen kamu fonlarından finanse edilebildikleri gibi tamamen özel kaynaklara da dayanabilir. Bazı ülkelerde sıkı yasal düzenlemeler bu okulların özel eğitim yöntemleri, öğrenci seçimi, kaynak yaratma ve müfredat geliştirme alanlarında bağımsız hareket etmelerini engellerken bir kısım ülkelerde de çok büyük hareket özgürlüğüne sahiptirler. Özel okul ve sözleşmeli okul kavramları bağımsız okul kavramını karşılamamaktadır. Özel okullar genelde üst ve üst orta sınıfa hitap ederken okul seçimi uygulamalarının görüldüğü ülkelerde bağımsız okullar toplumun geneline hizmet vermektedir. Sözleşmeli okullar ise bağımsız okulların aksine kamu eğitim sistemine dahildirler ve sadece kamu fonlarından faydalanmaktadır. (http://oldfraser.lexi.net). Reform Öncesi Durum İsveç’te ilköğretim ve ortaöğretim kurumları geleneksel olarak belediyelerin sorumluluğu altındadır. 1990’lı yılların başında sözleşmeli okullarla ilgili reformların uygulanmasından önce İsveç’te çok az özel okul bulunmaktaydı. Öğrencilerin yalnızca yüzde biri özel okullarda eğitim görmekteydi. Öğrencilerin hangi okullara devam edeceğine belediyeler karar vermekteydi ve ailelere çok az seçim şansı tanınmıştı. Okulların finansmanı belediyeler ve merkezi hükümet tarafından sağlanmaktaydı (Bergström ve Sandström, 2002). Belediye okulları 1990’lı yıllardan önce sıkı yasal düzenlemeler ile işletilmekte ve öğretmen aylıkları da merkezi yönetimin tahsis ettiği ödeneklerle karşılanmaktaydı. Öğretmenler merkezi hükümetin memurları oldukları halde belediyelere bağlı okullarda çalışmaktaydı. Okullar ulusal müfredat programlarını takip etmek zorundaydı (Bergström ve Sandström, 2002). 4 Reform Süreci 1990’lı yılların başında gerçekleştirilen reformlarla birlikte İsveç batı dünyasında ailelere en büyük seçme özgürlüğü tanıyan ülkelerden biri haline gelmiştir. Bu reform süreci bir takım politik ve yasal tartışmalar sonucunda gerçekleşmiştir. İsveç reformunu anlamak için iki yasal değişimin incelenmesi gerekmektedir. İlk yasal değişiklik 1991 yılında gerçekleştirilmiş ve okulların işletilmesi ve öğretmen maaşları tamamen belediyelere bırakılmıştır. Bu yasal değişiklikle birlikte öğretmen maaşlarını ödemek yerine ulusal hükümet demografik ve sosyo-ekonomik özelliklerine göre belediyelere ödenek tahsis etmektedir. Belediyelere okul sistemi üzerinde daha fazla yetki tanınmıştır. Eski ve güçlü Ulusal Eğitim Kurulu (National Board of Education) ortadan kaldırılmış ve eğitim sisteminin amaçlarına nasıl ulaşılacağını belirlemek yerine sadece bu amaçları ortaya koyan Ulusal Eğitim Ajansı (National Agency for Education) kurulmuştur. Sorumluluk yerel yönetimlere devredilmiş ancak kamu eğitim sistemi korunmuştur. Gerçekleştirilen yasal değişiklikler belediyelere kendi belirledikleri sözleşmeli okullara ödenek sağlama yetkisini dahi vermiştir (Bergström ve Sandström, 2002). Eylül 1991’de iktidara gelen liberal hükümet söz konusu yasada çok az değişiklik yapmıştır. Seçme Özgürlüğü ve Bağımsız Okullar hakkında yasa tasarısı ve Okul Seçimi hakkında yasa tasarısı parlementoya sunulmuştur. Bu yasal değişiklikler ile birlikte bağımsız okullara belediye okulları ile aynı mali olanaklardan yararlanma hakkı verilmiştir. Seçme Özgürlüğü ve Sözleşmeli Okullar hakkındaki yasal değişiklik (1992) dokuz yıllık zorunlu eğitim dönemini kapsamaktadır. Okul Seçimi hakkındaki yasal değişiklik (1994) ile birlikte ortaöğretim seviyesinde değişiklikler yapılmıştır. Yasal değişikliklerin ardından Ulusal Eğitim Ajansı tarafından onaylanan her okul kamu fonlarından yararlanma hakkını kazanmıştır (Bergström ve Sandström, 2002). Liberal hükümet tarafından parlementoya sunulan eğitim sistemini düzenleyen kanunlar Sosyal Demokratların ve eski komünist “Sol Parti”nin muhalefeti ile karşılaşmıştır. 1994 yılında Sosyal Demokratlar iktidara geldiklerinde reform sürecini tersine çevirmeye çalışmamışlardır. Sadece % 10’luk oy oranına sahip eski komünist 5 “Sol Parti” okul seçimi ve sözleşmeli okulların kamu kaynaklarından pay almalarına yönelik muhalefetine devam etmektedir (Bergström ve Sandström, 2002). Reformun Uygulama Aşaması İsveç deneyimi bir çok açıdan ilgi çekicidir. Birincisi İsveç örneği kapsamlı bir okul finansmanı reformu örneği sunmaktadır. İsveç merkezi bir sistemi seçim şansı tanıyan başka bir sistemle değiştirmiştir. Bu da sözleşmeli okulların yaygınlaşmasına yol açmıştır. İkincisi de katı bir sosyal hukuk devleti anlayışına sahip olan İsveç’in neo liberal uygulamaları gerçekleştirmiş olmasıdır (Bergström ve Sandström, 2002). Reform sürecinde kurulan Ulusal Eğitim Ajansı İsveç kamu okul sistemi için merkezi yönetim otoritesidir. Ulusal Eğitim Ajansı’nın İsveç eğitim sistemi içindeki rolü için şunlardır (www.skolverket.se): Yönetim amaçlarını tanımlamak Ailelerin eğitim sürecine dahil olamaları için bilgilendirilmesi Sürekli gelişme için denetlemek Tüm reformların merkezinde kalite arayışı yer almaktadır. Eğitim kalitesi İsveç hükümeti için öncelikli konulardan birisidir. 2003 yılında Ulusal Eğitim Ajansı (NAE) iki ayrı ajansa ayrılmıştır. Bu ajanslardan biri eğitim sisteminin gelişmesi ile ilgilenirken diğeri de gözlem ve değerlendirme ile ilgilenmektedir. Bütün eğitim kurumları yakından takip edilmekte ve okullar gibi belediyeler de her yıl kalite raporları açıklamak zorundadır (http://www.eurydice.org). İsveç örneğinde uygulanan okul seçimi politikası (Swedish National Agency for Education, 2003); Okul içinde seçim, Yerel yönetimlere bağlı okullar ve bağımsız okullar arasında yapılan seçim, Yerel okul sistemi dahilinde yapılan seçim olmak üzere üç farklı seviyede yapılan seçimi kapsamaktadır. İsveç’te bağımsız okullar ödenek alabilmek için Ulusal Eğitim Ajansı (National Agency of Education) tarafından onaylanmalı ve belli başlı şartları yerine getrmek zorundadır. Bağımsız okullar, okul sistemi için oluşturulan eğitim standartlarına sahip 6 olmalı ve zorunlu eğitim sistemi ile uyumlu çalışmalıdır. Bağımsız okullar yetenek, din veya etnik fark gözetmeksizin kapılarını bütün çocuklara açmalıdır (Bergström ve Sandström, 2002). Belediyelere kurulacak olan bir bağımsız okulun mevcut okullar için zararlı sonuçlara yol açıp açmayacağı konusunda görüş bildirme hakkı tanınmıştır. Ulusal Eğitim Ajansı da okul kurma ile ilgili başvuruları işleme sokarken belediyelerin görüşlerini de dikkate almaktadır. Ancak belediyelerin veto hakkı yoktur ve onaylandığı takdirde bağımsız okullara da ödenek sağlamak zorundadırlar. Bir çok durumda Ulusal Eğitim Ajansı belediyelerin görüşleri aleyhinde karar alarak okul kurulmasına izin vermiştir. Onaylanan bağımsız okullar öğretmen veya aile birlikleri, kar amacı gütmeyen kurumlar ve sözleşmeli şirketler tarafından işletilmektedir. Bütün koşulları yerine getiren çok az bağımsız okul kurma başvurusu geri çevrilmiştir. Okulların aile ve çocukların ilgisizliği sonucu kapanmaları veya eğitim-öğretime başlayamamaları daha sık karşılaşılan bir durumdur (Bergström ve Sandström, 2002). Bağımsız okullar ile ilgili yönetmelikler bu okullara belediye okulları ile eşit ekonomik koşullar sunmaktadır. Ulusal Eğitim Ajansı gerekli şartları taşıyan bütün başvuruları onaylamakla yükümlüdür. Okullar ulusal müfredat programı ile uyum içinde faaliyet göstermeli ve öğrenci kabulünde ayrımcılık yapmamalıdır. Ayrıca Bağımsız okulların öğrencilerden ücret talep etmesine izin verilmemektedir (Bergström ve Sandström, 2002). Bu yükümlülüklerin dışında bağımsız okulların faaliyetleri ile ilgili çok az kısıtlama getirilmiştir. Dini cemaatler de şirketler ve diğer kurumlarla aynı koşullarda okul işletme hakkına sahiptir. Dini okullar bağımsız okullar içinde küçük bir orana sahiptir. Dini kurumlarca işletilen okullar genel sayının % 14’ünü oluşturmaktadır. Bağımsız okulların büyük çoğunluğunu Steiner/Waldorf ve Montessori okulları gibi alternatif eğitim yöntemleri ile öğretim yapan okullar oluşturmaktadır (Bergström ve Sandström, 2002). Bağımsız okulların sayısı reformun uygulanmasından sonraki on yıl boyunca beş kat, devam eden öğrenci sayısı da dört kat artmıştır (Bergström ve Sandström, 2002). 7 Yukarıda bahsedildiği gibi çok az başvuru ulusal Eğitim Ajansı tarafından geri çevrilmiştir. 2000 yılında yapılan 185 okul kurma başvurusunun sadece 13’ü reddedilmiş, 47 başvuru da geri çekilmiştir. Başvuruların reddedlimesinde başvuru koşullarını tam olarak yerine getirmemek, okulu işletecek olan kişinin yeterli ehliyete sahip olmaması ve kurulacak okulun uygun seviyede eğitim veremeyeceği düşüncesi etkili olmuştur (Bergström ve Sandström, 2002). Bağımsız okullar İsveç’te hem kentlerde hem de kırsal kesimde faaliyet göstermektedir. Büyük kentlerde sözleşmeli okulların yayılma hızı daha yüksektir. İsveç okul finansmanı modelinin ayırt edici özelliklerinden biri de okul sahipliği ve işletmesi konularında herhangi bir kısıtlama bulunmamasıdır. Şirketler bağımsız okulların işletilmesinde en büyük orana sahiptir (%30). Bu şirketlerin kar amacıyla faaliyet göstermesine de izin verilmektedir (Bergström ve Sandström, 2002). Okul seçimi reformu ve bağımsız okulların yaygınlaşması bir dizi tartışmaya yol açmıştır (Bergström ve Sandström, 2002): Okullar arasında artan rekabetten öğrenciler nasıl etkilenecektir? Ayrımcılık derinleşecek mi? Okul seçimi reformu belediyeleri olumsuz yönde etkileyecek mi? Diğer öğrencilere nazaran daha düşük performanslı ve özürlü öğrencilere ne olacak? Öğretmenler ve İsveç Reformları Öğretmenler okul seçimi reformları aleyhinde durmamaktadır. Mesleki örgütlerin bağımsız okullarda örgütlenmeleri önünde herhangi bir engel yoktur. Öğretmenler arasında bazı görüş farklılıkları mevcuttur ancak iki öğretmen mesleki örgütü yürürlükteki reform yasalarına destek vermektedir. (Bergström ve Sandström, 2002). Bu desteğin nedenlerinden biri bağımsız okullarda çalışan öğretmenlerin belediye okullarında çalışanlara nazaran işlerinden daha memnun görünmeleridir. Belediye okullarından bağımsız okullara geçen öğretmenler tarafından ifade edilen bir çok olumlu değişiklik mevcuttur. Bu öğretmenler kendi işleri üzerinde daha çok 8 kontrole sahip olduklarını ve daha çok motive olduklarını ifade etmektedirler. Bağımsız okullar öğretmenlerin daha iyi okul yönetimi yönündeki beklentilerini karşılamaktadır. Ayrıca ailelerin eğitim sürecine daha aktif katılımı da öğretmenler tarafından ifade edilen olumlu değişikliklerden biridir (Bergström ve Sandström, 2002). Reformun Maliyeti Sistem 1990 yılında değiştirilmiş ve belediyelere kendi işlettikleri okullarla ilgili daha fazla yetki verilmiştir. Belediyeler ayrıca okullar üzerinde tam bir mali hakimiyete sahip olmuştur. 1992 yılında belediyelerin kendi bölgelerindeki sözleşmeli okullara ödenek tahsis etmelerini öngören okul seçimi reformu uygulanmaya başlanmıştır. Bu reform ile birlikte ailelere çocuklarının devam edeceği okulu seçme ve herhangi bir ücret ödemeden öğrenim görme hakkı da verilmiştir. Okul seçimi reformunun bir başka amacı da bağımsız okullara belediye okulları ile aynı mali hakların tanınmasıdır (Bergström ve Sandström, 2002). Yeni yasal düzenlemelerin getirdiği değişiklikler ulusal bütçe üzerinde herhangi bir etkiye yol açmamıştır. Yeni kanununun kendisi herhangi bir sözleşmeli okul kurmamıştır. Bu kanun ile birlikte okullara kaynak tahsisi yetkisi belediyelerden ailelere geçmiştir (Bergström ve Sandström, 2002). Okul seçimi reformunun mali sonuçları yerel yönetimler arasında farklılık göstermektedir. Kaynakların okul seçimi uygulaması nedeniyle daha verimli kullanıldığını gösteren çok az kanıt mevcuttur. Yerel yönetimlerin neredeyse yarısı okul seçimi reformunun maliyetleri yükselttiği yönünde bir görüş taşımaktadır. Yerel yönetimler bölgeleri dahilindeki okullar arasında seçim yapılmasını öngören “gerçek” okul seçimi aşırı kaynak tahsisini gerektirmektedir. Nüfus artışının görüldüğü yerel yönetim bölgelerinde bağımsız okulların kurulması okul seçimi uygulaması nedeniyle öğretmen sayısında artışa yol açarken dağınık ve az nüfusa sahip bölgelerin öğretmen sıkıntısı yaşamalarına neden olabilir (NAE, 2003). Belediyeler kaynaklarını yeni koşullara göre yeniden düzenlemedikleri takdirde okul seçimi nedeniyle karşılaşabilecekleri sorunlar daha ciddi hale gelebilir. Sözleşmeli okullar kurulduğu zaman genel öğrenci sayısında yükseliş görülmezse belediye okulları öğrenci dolayısı ile de ödenek kaybedecektir. Belediyeler yönetim, 9 işletme, demirbaş vb. kalemlerde tasarrufa gitmezse eğitim materyalleri ve öğretmen ödenekleri konularında sıkıntıya düşecektir. Bu olası sorunlar Sosyal Demokratlar içinde bir gurubun okul seçimi reformuna karşı çıkmasının nedenini teşkil etmektedir (Bergström ve Sandström, 2002). Reformun tarafları Okul seçimi uygulamasının yanında ve karşısında bir çok tartışma mevcuttur. Liberaller okul seçimi reformundan yana bir tutum takınırken sosyal demokratlar muhalefetteki çizgilerini sürdürmektedir. Bu tartışmalardan üçü özellikle öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki, okul seçiminin ailelerin eğitim sürecine daha fazla katılımını sağlarken okulları ve yerel yönetimleri ailelerden ve öğrencilerden gelen talepleri dikkate alma yönünde teşvik ettiği varsayımıdır (NAE, 2003). İkincisi ise okul seçimi uygulamasının kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlarken farklı eğitim yollarını ve yeni öğretim metodlarını yönündeki ihtiyaca cevap verdiğini savunmaktadır (NAE, 2003). Liberaller tarafından ön sürülen bu öncül varsayımlar sosyal demokratlardan gelen bir eleştiri ile karşılaşmaktadır. Sosyal demokratlar genişleyen okul seçimi uygulamasının etnik ve toplumsal ayrımcılığı arttıracağı yönünde eleştiriler ileri sürmektedir. Sosyal demokratların bu eleştirilerine karşılık liberaller önemli toplumsal farklılıkarı barındıran bölgelerde okul seçimi uygulamasının öğrencileri ana sisteme entegre edeceğini savunmaktadır. (NAE, 2003). Liberal ve sosyal demokrat kesimler rekabet, ayrımcılık ve eşitlik konularında ihtilafa düşmüştür. Tüm bu tartışmaların ardında rekabet faktörü yatmaktadır. Okul Seçimi ve Rekabet Okul seçimi reformu ile birlikte İsveç’te merkezi eğitim sisteminden okulların ödenek almak için öğrenci konusunda rekabet ettiği bir sisteme geçilmiştir. Okul seçimi reformunun yanında yer alan liberaller rekabet konusunda aşağıdaki savları ileri sürmektedir: Okul yönetimi rekabet karşısında eğitimi daha etkili hale getirme ve yüksek performans seviyesine ulaşma çabasına girdiği takdirde, rekabet okul 10 verimliliğini ve niteliğini arttırabilir. Rekabet kaynakların en verimli şekilde kullanılmasını sağlayacaktır (Bergström ve Sandström, 2002). Rekabet belediye okullarının bağımsız okullar örneğini takip etmesine yol açarak ailelerin eğitim-öğretime daha çok katılmasını sağlayabilir (Bergström ve Sandström, 2002). Rekabet öğretmenlerin daha yüksek ücret almasını sağlayabilir. Belediye okullarının baskın olduğu hallerde işverenin değiştirilmesi zordur. Rekabet işgörenlere bu imkanı tanımaktadır (Bergström ve Sandström, 2002). Rekabetin önemli bir sonucu da, diğer iş kollarında olduğu gibi eğitim sektöründe de yüksek verimliliği sağlayan kurumların öne çıkmasıdır. Rekabetçi ortamda düşük rekabet yeteneğine sahip aktörler piyasayı terk ederken yeni aktörler piyasaya dahil olmaktadır (Bergström ve Sandström, 2002). İsveç’te özellikle sol kesim tarafından dile getirilen kupon (voucher) ve okul seçimi uygulaması karşıtı en önemli tartışmalardan biri de sözleşmeli veya özel okullarla rekabet etmek zorunda kalan devlet veya belediye okullarının öğrenci kaybederek zayıflaması tehlikesidir. Rekabetin yol açacağı olası sorunlardan biri de en iyi öğrenciler rekabetçi okulları seçtiği takdirde bazı okullardaki eğitim kalitesinin düşme olasılığıdır. Çocuklarının daha iyi eğitim almasını isteyen ailelerin belli başlı okullara yığılması iki olumsuz sonuca yol açacaktır (Bergström ve Sandström, 2002): Öğrenci sayısı artışı ile kaynak tahsisi artışının aynı oranda artmaması İyi öğrenciler diğerleri üzerinde olumlu etkiye sahip olabilir. Ancak bu öğrenciler gittiğinde olumlu etki yok olacaktır. Benzer şekilde en iyi öğretmenler de daha iyi çalışma koşulları sağlayan rekabetçi okulları tercih edebilir. Gerçekte bu durum artan rekabetin değil daha çok belediye okullarının yeni koşullara nasıl tepki verdiğine bağlıdır (Bergström ve Sandström, 2002). Okul seçimi reformu ile ilgili bir başka tartışma da kupon sisteminin vergi gelirlerinin zengin aile çocuklarının öğrenim gördüğü okullara tahsis edilmesi tehlikesidir. Uygulamada ise yüksek gelir gurubuna mensup ailelerin çocuklarının 11 sözleşmeli okullara yöneldiğini gösteren çok az işaret mevcuttur (Bergström ve Sandström, 2002). Okul Seçimi ve Ayrımcılık Okul seçiminin ayrımcılığa yol açıp açmadığı konusundaki araştırmaların büyük çoğunluğu okul seçimi reformunun ayrımcılığı derinleştirdiği yönünde sonuçlara ulaşmıştır. Ayrımcılık öğrencinin etnik kökenine, ailesinin eğitim durumuna ve öğrencinin performansına göre farklı şekillerde karşımıza çıkabilir. Okul seçimi reformu yüksek gelir gurubuna mensup ailelerin çocuklarını belli başlı okullara göndermelerine yol açarak ayrımcılığa yol açmaktadır. Yerel yönetim yetkililerinin çok büyük bir kısmı özellikle etnik açıdan okul seçimi reformunun ayrımcılığı körüklediğine inanmaktadır. Bu tür ayrımların dışında okul seçimi reformu ülke genelinde üç şekilde ayrımcılığa yol açmaktadır (NAE, 2003): Toplumun iyi eğitimli kesimi seçme özgürlüğünden daha fazla yararlanmaktadır. Çocuklarını yaşadıkları bölge dışındaki belediye okullarına veya bağımsız okulara gönderen ailelerin % 60-% 70’i üniversite mezunudur. Okul seçimi reformu daha çok kent ve kasabalarda yaşayanlara seçim şansı tanımaktadır. Yalnızca büyük nüfuslu bölgelerde yaşayanlar seçim yapabilmektedir. Okul seçimi tartışmaları kırsal kesimde ve küçük kasabalarda yaşayanlar için öncelikli konu değildir. Bir çok aile okul seçimi reformunun okullar arasında nitelik farkı ve elit okullar yaratacağına inanmaktadır. İsveç’teki ayrımcılık tartışmaları sınıf farklılıkları yanında göçmenlerin durumu üzerinde yoğunlaşmıştır. Göçmenlerin ikamet ettiği yerlerde yaşayanların okul seçimi nedeniyle toplumun geri kalanından daha çok soyutlanacağı ifade edilmektedir. Bu durum da ailelerin eğitim durumları ve ekonomik durumları ile paralel ayrımcılığa yol açacaktır. Okul seçiminin yol açabileceği başka bir ayrımcılık da Müslüman azınlığın daha çok Müslümanların devam ettiği okullara yönelebilecek olmasıdır. Dini ayrımcılığın yanında dil ayrımcılığı da olasıdır. İspanyolca konuşanlar aynı dili konuşanların devam ettiği okulları tercih edecektir (Bergström ve Sandström, 2002). 12 Özel eğitime gereksinim duyan öğrencilerin ihtiyaçlarının karşılanması ve desteklenmesi eğitim sisteminin başarısını ortaya koymaktadır, ancak bu desteğin eğitim sistemi bu desteğin nereye kadar ve nasıl verileceğine karar verme özgürlüğüne sahiptir. Eğitim programları ve yasal metinler bu konuyu açıklığa kavuşturmuş değildir (NAE, 1998). Okul seçimi politikası normal çocuklara sınırsız bir seçme özgürlüğü tanırken özel eğitime muhtaç çocukları görmezlikten gelerek başka bir tür ayrımcılığa yol açmaktadır. Özel gereksinimi olan fiziksel özürlüler veya yeterli oranda İsveçce konuşamayan çocukların toplumdan dışlanması olasılığı mevcuttur. İsveç okul seçimi politikasını sadece normal öğrenciler için uygulamaktadır. Özel eğitime muhtaç çocuklara hizmet veren kurumlar merkezi yönetime bağlıdır. Kaynaştırma öğrencileri ise rekabetçi ortamda zorlanmaktadır (http://www.policyreview.org). Okul Seçimi ve Eşitlik 1990’lar boyunca yürütülen yerelleşme hamleleri ile sorumluluk yerel yönetimlere ve okullara bırakılmıştır. bu da yeni eğitim programları ile birlikte okullar ve yerel yönetimler arasında farklılaşmaya yol açan yerel karar alma mekanizmalarının güçlenmesi için olumlu ortam yaratmıştır. Eğitim programlarında eşitlikçi temel gözetilerek farklılıklara izin verilmekte ve eğitim sisteminin değerleri, hedefleri ve ana hatları ortaya konmaktadır. Bu da herhangi bir nedenden dolayı eğitim hedeflerine ulaşmakta zorluk yaşayan öğrencilerin sorumluluğunu eğitim sistemine yüklemektedir. Eşitlik ve seçim özgürlüğü birbirleri için çatışma yüklü kavramlardır (NAE, 1998). Okul seçimi reformu ile birlikte daha fazla gündeme gelen eşitlik kavramı “eğitime eşit ulaşım”, “eşit eğitim” ve “eşit değerde eğitim” olmak üzere üç ögeyi içinde barındırmaktadır (NAE, 2003). Eğitime eşit ulaşım okul seçimi uygulaması ile doğrudan ilişkilidir. Okul seçimi reformu eğitime ulaşımı kayda değer biçimde etkilememişse de rekabetçi düşünce okullarda kök salmaya başlamıştır (NAE, 2003). Bir bütün olarak okullar sistemi piyasa kurumları olarak hareket etmemektedir, ancak okul kapanmaları gerçeklik kazanmıştır. Okul işgörenleri rekabeti tehdit olarak görmektedir. Rekabet söylemi işbirliği söyleminin yerini almıştır. Rekabet kendini 13 başka şekillerde de göstermektedir. Cazip okuların bulunduğu bölgeler talebi karşılayamamaktadır. Bu durumda da eğitime eşit ulaşım ilkesi okullara daha fazla ödenek aktarılmasını gerektirmektedir (NAE, 2003). Farklı seleksiyon mekanizmaları eğitim sistemi içinde geçerliliğini korumaktadır ve sadece öğrenciler için değil okullar için de en iyi ve en kötü sınıflandırması yapılmaktadır. Sonuç olarak okullar farklı statü kazandıkça eğitim sistemi farklılaşmakta ve yeni, paralel, iyilerin ve kötülerin bulunduğu okul sistemi oluşmaktadır. Bu yönde bir gelişme eşit ulaşım ve fırsat eşitliği ilkelerini olumsuz etkilemektedir (NAE, 2003). Sonuç Okul Seçimi reformu İsveç’te başarılı bir şekilde uygulanmaktadır. Bunun nedenleri ise İsveç’in yüksek sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesine sahip olması ve sosyal hukuk devleti çizgisini korumasıdır. Bu da dünyanın en yüksek vergi oranları ile mümkün olmaktadır. Okul seçimi uygulaması Türkiye şartlarına uymamaktadır. Türkiye henüz uluslaşma gelişme sürecini tamamlamamıştır. Ayrıca Türkiye İsveç kadar gelişmiş bir sosyo-ekonomik yapıya sahip değildir ve yeterli ekonomik kaynaklardan yoksundur. Okul seçimi uygulaması her ne kadar demokratik bir seçim şansı sunsa da eğitim kurumlarının iyi ve kötü olarak sınıflara ayrılmasına neden olmaktadır. Eşit nitelikte eğitim ilkesi en az fırsat eşitliği kadar önemlidir. Yararlanılan Kaynaklar Andrews. (2002). More Choices For Disabled Kids. http://www.policyreview.org/ APR02/andrews.html adresinden 15.12.2004 tarihinde alınmıştır. Bergström ve Sandström. (2002). School Choice Works! The Case of Sweden. www.friedmanfoundation.org adresinden 15.12.2004 tarihinde alınmıştır. NAE .(1998). Students in Need of Special Support. http://www.skolverket.se adresinden 15.12.2004 tarihinde alınmıştır. NAE. (2003). School Choice And Its Effects In Sweden Offprint Of Report 230 - A Summary. www.skolverket.se adresinden 22.11.2004 tarihinde alınmıştır. Summary Sheets On Educatıon Systems In Europe: Sweden. (2005). http://www.eurydice.org adresinden 06.01.2005 tarihinde alınmıştır. 14 The Case For School Choice: Introduction. (1999). http://oldfraser.lexi.net/ publications/critical_issues/1999/school_choice/section_02.html adresinden 18.12.2004 tarihinde alınmıştır. The Swedish National Agency for Education. http://www.skolverket.se adresinden 15.12.2004 tarihinde alınmıştır.