1 Sahibi Kıran İsa Hüner Şencan Bana göre, İsa Peygamber Sahibi Kıran değil. Celalettin Rumi’ye göre Sahipkıran… Hristiyanlar kendisine Sahibi Kıran diye hitap etmiyorlar, fakat Sahibi Kıran olduğuna işaret edecek her türlü açıklamayı yapıyorlar. Böylesine garip. Sahibi Kıran terimini kullanmaya çok meraklı olmamakla birlikte dumanlı havayı dağıtmak adına İsa’ya Sahibi Kıran diyeceğim. Sadece ve sadece “vahiy aldığı”, kendisine “kitap verildiği” için. Lüzumlu değil ama, eğer böyle yapmazsam, bir gün gelir kimileri bu ifadeyi “boynuzla” ilişkilendirir veya “boynuzda” bir keramet olduğunu zannedebilir. Yazıda iki İsa var: “İsa Krist” ve “İsa Peygamber”. Birincisi onların, ikincisi bizim… Birincisi “Davut’un Boynuzu İsa” olarak anılıyor, ikincisini ben “Sahibi Kıran İsa” olarak isimlendiriyorum. Rumi, “cefaya sabır gösterdikleri için” bütün peygamberleri sözüm ona “kıran” vasfıyla taçlandırmak istemiş ama sabır olgusuna “kıran” kelimesi ne katıyor, bilmiyorum. Şair görselliği deyip geçelim, yoksa insanların şiir yazarken kelime seçmelerine ambargo mu getireceğiz. Esas sorun Batılıların adını vermeden, terimselleştirmeden İsa’yı “Sahibi Boynuz” ilan etmiş olmaları. İncil’in 17 ayetinde İsa’dan “Davut’un oğlu” diye söz ediliyormuş. Aralarında bin yıllık bir zaman farkı var. İsa, Davut’tan belki 40 nesil sonra gelmiş ama onun sulbünden sayılıyor. Davut’un zürriyetinden, soyundan, seyyid’inden, seed’inden… Bir rivayete göre İsa’nın Soy ağacı Hz. Meryem aracılığıyla Davut Peygambere ulaşıyormuş. Bu yüzden Hristiyanlar, İsa Peygambere “Davut’un Boynuzu” demişler. Karen le-David… Şekil 1. "Boynuz benim kurtuluşum." Psalm 18:2 Kaynakları okudukça biraz daha “aydınlanıyorsunuz”. “Bu”, diyorlar “kan bağıyla geçen fiziksel bir silsile değildir, manevi türde bir soy ağacıdır. ‘Davut’un oğlu’ olmak mesîhî bir unvandır.” Yani Davut Peygamberden sonra gelmesi beklenen “kurtarıcı kişi” veya “mesih kişidir” İsa... İsa Krist Davut’un oğludur, ama aynı zamanda onun Sahibi’dir yani onun Tanrı’sıdır. Her nasıl oluyorsa İsa, Davut’un manevi torunu, tanrısı ve aynı zamanda boynuzu... Daha önceki yazılardan “tanrının Davut’un boynuzunu yükseltmiş olduğunu” biliyoruz. Hristiyan kaynaklarında İsa, her zaman “Kurutuluşun Boynuzu” olarak adlandırılmış ve ek unvanlar verilmiş kendisine: “şahlar Şahı, sahipler Sahibi”. Onlara göre “İsa Krist”, Davut Peygamberin geleceğini önceden haber verip vaat ettiği insanlığı kurtaracak kutsal kişi, Davut’un yerine geçecek boynuzlu varis. Şekil 2. “Tanrı, boynuz benim kurtuluşum.” Batılı kaynaklardan okumaya devam edelim: “İsa Mesih’in dünyaya teşrif etmesiyle birlikte, İsrail’de ve aynı zamanda tüm dünyada boynuz ebediyen hakim olacaktır. İsa Krist, insanlığın kurtuluşunun tek ve yegane boynuzudur. O, boynuzuyla halkını korur ve düşmanlarını ise yaralar. İsa büyük boynuz, antikrist ise küçük boynuzdur.” Tanrı İncil’deki pek çok ayette İsa ile boynuz olarak konuşur: Tanrı yağladığı kişinin boynuzunu yükseltecektir, denir. Hülâsa, İsa Krist kurtuluşun boynuzu, Davut’un boynuzu, İsrail evinin boynuzudur… Tevrat’ta ve İncil’de geçen “boynuz” kelimesi sembolik anlamda kullanılıyor. Bir tür mecaz veya metafor… Kastedilen anlam; düşmanlardan, günahlardan kurtulma, cennete girme ve bütün 2 iyilikleri temin etme... Kısacası “boynuz” koruyan, kurtaran, felaha erdiren demek… Yahudilerin ve Hristiyanların tahrif edilmiş kutsal kitaplarına göre İsa’nın boynuzları dışındaki diğer boynuzlar ve vahşi hayvanların boynuzları önemsizdir, onlar küçük boynuzlardır. Merak ediyoruz, bu tür metaforik bir anlatımla “dünya hakimiyetinin” peşinde mi koşuluyor… Çünkü Batı medeniyeti bunu sürekli yapıyor. “Boynuz diliyle” konuşuyor, olguları ve olayları “boynuz” diliyle yorumluyor. Şu cümlelere kulak kabartalım: “Firavunun kendisi bir “boynuz” idi. O kanlı biriydi. Nebu Kad Nezzar da boynuz idi. Herod bir başka kanlı boynuzdur. Bunlar tahrip edici boynuzlardı. Oysa İsa Krist’in boynuzu Kurtarıcı Boynuz’dur. İsa’nın Boynuzu daha yüksektir, o bir krallığa değil bütün dünyaya hitap eder. İsa’nın Boynuzu onların boynuzlarından daha güçlüdür, çok daha uzun süreler içinde hüküm sürecektir.” Batı dünyası, Hristiyan olup olmadığı çok da önemli değil, bu tür cümlelerle güçlü bir “boynuz” imgesi yaratmaya çalışıyor. Kastettikleri, herhangi bir hayvanın boynuzu değildir. B-Y-N-Z harflerinden oluşan bu kelimeye imgesel yeni anlamlar yüklenmiştir artık. Boynuz, düşmanları püskürten. Boynuz, tinsel kurtuluş. Boynuz, cennete götüren. Boynuz, iyilikleri getiren. Boynuz anlam değişikliğine uğramış “yeni bir kelime” ve “yeni bir imge” olmuştur. Pekala başka bir kelime de bulunabilirdi. Fakat diğer kelimelerin aynı etkiyi yaratması zor. İnsanların bir zamanlar taptıkları öküz tanrısıyla ilişkililiğe sahip olması “boynuz” kelimesini ayrıcalıklı bir konuma getiriyor. İnsanlara, “boynuzu düşün ama o boynuz bildiğimiz boynuz değil, fakat sen yine de boynuzdan kopma” deniyor. Peki, niçin illa “boynuz”… Çünkü bu kelime hem Eski Ahit’te, hem Yeni Ahit’te var. Bu yüzden kullanmamazlık edemeyecekler. Bu kelimeden asla kurtulamayacaklar, yaşamları kıyamete kadar boynuzla haşır neşir olmaya devam edecek. Batılılar “İsa Krist” diyorlar ya, bu ifade “İsa Mesih” demek veya “İsa Yağlanmış”… Christ, “yağlanmış biri” anlamına geliyor. İsa Mesih, kimilerine göre herhangi bir kişi tarafından maddi türde bir yağ ile yağlanmamıştır. Fakat tanrı onu “kutsal ruh” ile yağlamış veya kendisini mesih olarak tayin etmiştir. İsa, “yücelik yağı ile yağlanan” kişi diye tanımlanıyor… “Mesih” kelimesi Kuran’da da geçiyor, fakat “Kurtuluşun Boynuzu” anlamında değil. Sadece Hristiyanların gelenekselleştirdikleri bir “lakap” olarak değerlendirilmiş. “Dünyada ve ahirette itibarlı, Allah’a çok yakın” ifadeleri “mesih” kelimesine değil, Hz. İsa’nın kendisine yapılan bir atıf. Kuran, bu lakabı ne görmezlikten gelmiş, ne de özel bir önem vermiş. Hz. İsa zamanında önemli olaylar, törenler “boynuzdan” yapılmış borazanlarla insanlara duyurulurmuş. Tanrıya sunulan kurban kanının, kurban ruhunun, kurban niyetinin gücünü taşıyormuş “boynuzlar”. Fakat tanrı, Nezâretli İsa’yı Davut Peygamberde olduğu gibi boynuzla değil, kutsal ruh ve güçle “yağlamış”, “mesh etmiş”… Biz farklı bir dilden konuşuyor, “Cebrail gelmiş, kendisine vahiy getirmiştir” diyoruz. Bu yüzden Makedonca bir kelime ile ifade edelim: “Nema” boynuz, kutsal ruh, yağlama, “nema” mesh etme… Yok böyle şeyler… Buradaki “yağlama” veya “mesh etme” boynuza telmih. Davut Peygamberin başının boynuzdan akıtılan yağ ile “yağlandığını” hatırlayalım. “Yağlama” sözcüğü, kendisine bağlı imgesel ilineği arka planda taşımaya devam ediyor, “boynuz”… Günümüzde Müslümanlar Kurban Bayramı’nda kestikleri koçların boynuzlarını çukura gömüp çürümeye terk ederler. Eski zamanlarda ise kurban boynuzları çakı, bıçak ve kılıç sapı yapmak amacıyla kullanılırmış. Boynuz bizde, “hiç bir şey değil…” Hiç bir kıymeti harbiyesi yok. 3 Evangelistlere göre İsa, dünyanın “Kurtuluş Boynuzudur”. Öyle söylüyorlar: “Tanrı bizim için bir Kurtuluş Boynuzu yükseltmiştir. O da İsa’dır. İsa Kurtuluşun Boynuzudur.” Öyle anlıyoruz ki, İsa’yı “tanrı” olarak tanımlamış olmaları biraz da bu “Boynuz” olgusuyla ilgili. Boynuz kelimesi İbranice “keren” kelimesinden kaynaklanıyor. Yunanlılar kelimenin son harfi olan n’yi sigma harfine dönüştürmüşler ve böylece keren kelimesi “keros” veya “kerastos” olmuş. Zaman içinde yazım ve söyleyiş biçimlerindeki değişiklikler devam etmiş “keros” kelimesi “kristıs” haline gelmiş; sonra hristos, Hristiyan kelimeleri türetilmiş (Jacob Bryant, An Analysis of Ancient Mythology, s. 27). Kris ve Kristiyan kelimelerinin etimolojik olarak “boynuz” kelimesinden türetilmiş olmasına şaşıp teaccüp etmez misiniz. Jesus Krist, “İsa Boynuz” demek ama, buradaki boynuz, “mümtaz şahsiyet” anlamına geliyor. “Seçilmiş” kişi demek. Batılılar, Krist sözcüğünü kullanırken bu kelimeden “fiziki boynuz” manasını çıkarmıyorlar. Tıpkı “yavuz” kelimesinin günümüzde “gözünü budaktan esirgemeyen” şeklinde kazandığı yeni anlam gibi. Yüzeyde görünen anlam değerini yitirmiş, “sembolik anlam” sahneye çıkmış. Fakat “gerçek boynuz” anlamının, süblime bir mesaj olarak zihnin arka planında düşünceleri ve duyguları yönetmeye devam etmediğinden nasıl emin olabiliriz. Kelimeler tek bir harf veya lehçe değişikliğiyle bile farklı anlamlara sahip olabiliyor. Farklılaşan anlamları “teke irca” etmeye gerek yok. Korn, kıris, keriz, kiraz, keresun, giresun, kire, kırca, maşt-rapa (yağ kabı), demo-krasi ve aristo-krasi gibi kelimelerin DNA’larında “boynuz” kromozomlarının uçuştuğunu görüyor, tebessüm ediyoruz. Şu “keren” kelimesi ne kadar da güçlü imiş, Frenklerin genlerine ve ruhlarına işlemiş. Dini söylemlerine, din dışı söylemlerine, hâsılı bütün yaşamlarına emdirilmiş. İncil’in Revelation kitabında “kuzunun boynuzlarından” söz ediliyor ve Hristiyanlar “kuzunun boynuzları” terimini İsa Mesih’e işaret sayıyorlar. İsa saflığı, masumluğu temsil etmek üzere çoğu kez kurban edilen “kuzu” figürüyle görselleştiriliyor. Kurban edilecek yedi boynuzlu ve yedi gözlü bir kuzu… Yahudi ve Hristiyanların ortak Kutsal Kitabı bu tür “boynuz” metaforlarıyla dolu. Onlara göre, yedi boynuz güç ve üstünlüğü ve yedi göz, tanrının yedi ruhunu temsil ediyor. “Kuzu İsa”, yedi gözüyle dünyanın dört bir tarafında insanların başına gelen her şeyi görüyor ve her şeyi biliyor. Şekil 3. Yedi boynuzlu kuzu. Tahrif edilmiş Kutsal Kitap, her nedense metaforik anlatımı önemsiyor. Kuzunun yanında, kartal ve aslanı da mecazlı anlatım için bir araç olarak kullanıyor. Fakat hiçbir mecaz “boynuz” gibi yüce bir seviyeye çıkamıyor. Kimi yazarlara göre, “boynuz” kelimesi genelde İncil’de Hz. İsa ile ilişkilendirilmemiştir. Sadece “kuzunun boynuzları” onunla ilişkilidir. Diğer boynuzlar İsa’ya yapılan yakıştırmalardır. “İsa” ismi ile “boynuz” kelimesini eşleştirmek doğru değildir. Bu yazarlar haklı, bize göre de İsa’yı boynuzla açıklamak doğru değildir. Fakat ne yapsalar, ne söyleseler boş. Öyle anlaşılıyor ki, Batılıların gözünde İsa, Kurtuluşun Boynuzu (Keras Soterias) olmaya devam edecek. Sahibi Kıran değil, fakat “Kurtuluş-u Kıran” olarak. “Boynuz” jargonunu iptal eden Kuran’ın diliyle ifade edelim: “Biz, Allah'a iman ettik. Bize ne indirildiyse, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına ne indirildiyse, Musa ve İsa'ya ne indirildiyse, Diğer Peygamberlere Rablerinden ne verildiyse hepsine iman ettik. Biz, onların arasında fark gözetmeyiz. Biz, sadece O'na boyun eğen Müslümanlarız.”