18.5.2009 ÖDEV İLAÇTA ENZİM UYGULAMALARI BİYOKİMYA MÜHENDİSLİĞİNE GİRİŞ DERSİ HAZIRLAYANLAR Betül KAHRAMAN Gizem KARAER Pınar KARAPINAR Sena Mercan KILIÇ Sümeyra KÜÇÜK Engin KÜSE İLAÇ METABOLİZMASINDA ENZİMLERİN ETKİSİ İnsanlar birçok yabancı kimyasal maddeye veya ksenobiyotiğe (vücuda giren yabancı maddeler) çevresel etkenler ile maruz kalır. Neyse ki, insanlar ksenobiyotikleri hızla elimine etme yolları geliştirmiş olduğundan tehlike ortaya çıkmaz. İlaçlar, ksenobiyotik olarak değerlendirilir ve çoğu, insanlarda yaygın olarak metabolize edilir. Birçok ilacın bitkilerde bulunan kimyasallardan türetildiği ve kanser tedavisinde kullanılan reçeteli ilaçların çoğunun bitki türlerinden elde edildiği görülmüştür. Bu ilaçların çoğu halk arasında kullanılan bitkisel tedavi yöntemlerinin araştırılması sonucu bulunmuştur. Ksenobiyotikleri metabolize etme yeteneği, çoğu zaman faydalı olsa da, ilaç geliştirilmesinin çok zaman alıcı ve pahalı olmasına yol açar. Bunun başlıca nedenleri şunlardır: (1) insanların ilaçları metabolize etme kapasitesinin farklı farklı olması; (2) ilaç-ilaç etkileşimleri; (3) ilaçların metabolize eden enzimlerin etkisindeki tür farklılığı. Üçüncü madde, ilaç geliştirilmesinde hayvan modellerinin kullanımını kısıtlar. Fakat hayvanlarda, görünürdeki fonksiyonu sadece yabancı kimyasalları metabolize etmek olan çok sayıda farklı enzim ortaya çıkmıştır. Ksenobiyotikleri metabolize eden enzimler, insanların maruz kaldığı pek çok yabancı kimyasalın metabolizmasında rol almasına rağmen ilaç metabolize edici olarak adlandırılmışlardır. Bugün, insanların maruz kaldığı birçok ksenobiyotik, çevresel kirlilikten, yiyecek katkılarından, kozmetik ürünlerden, tarım ilaçlarından, işlem görmüş yiyeceklerden ve en önemli olarak ilaçlardan kaynaklanmaktadır. Tüm ksenobiyotikler faz 1 ve faz 2 enzim sistemi olarak adlandırılan oluşumların bir veya birkaçında metabolize edilir. Genel olarak, metabolizma, hidrofobik yapıdaki kimyasalların idrar veya safra ile kolay atılabilen türevlerine dönüşmesini sağlar. Zaten ilaçların çoğu hidrofobik yapıdadır. Ksenobiyotik metabolize edici enzimler, ilaçları ve ksenobiyotikleri dokuların su kompartmanlarına atılım aracılığı ile daha kolay elimine edildikleri hidrofilik türevlerine dönüştürür. Örnek olarak, Sitokrom P450 isoenzimleri (CYP) ile faz 1 bunu takiben difostafglukuronosiltransferaz (UGT) enzimi ile faz 2 metabolizması sonucunda suda çözünürlüğü yüksek olan, kolayca vücuttan atılan metabolitler oluşur (Şekil 3-1). Ksenobiyotik metabolize edici enzimler aşağıda tablo olarak gösterilmektedir. Enzimler Reaksiyonlar Faz 1 ‘oksijenazlar’ C ve O oksidasyon,dealkilasyon Sitokrom P450 N,S ve P oksidasyonu Flavin içeren monooksigenazlar Epoksidlerin hidrolizi Epoksid hidrolazlar Faz 2 ‘transferazlar’ Sülfat eklenmesi Sülfotransferazlar Glukuronik asit eklenmesi UDP-glukuronosiltransferazlar Glutatyon eklenmesi N-asetiltransferazlar Asetil grubunun eklenmesi Metiltransferazlar Metil grubunun eklenmesi Diğer emzimler Alkolün indirgenmesi Alkol dehidrogenazlar Aldehitlerin indirgenmesi Aldehit dehidrogenazlar Kinonların indirgenmesi NADPH-kinon oksidoredütaz Faz 1 enzimleri ile -OH, -COOH, -SH, -O- veya NH2 gibi fonksiyonel gruplar ilaca bağlanır. Bu fonksiyonel grupların eklenmesi, ilacın suda çözünürlüğünü biraz arttırır, ancak ilacın biyolojik özellikleri belirgin olarak değişebilir, bu da istenmeyen bir özelliktir. Faz 1 reaksiyonları, hidroliz reaksiyonlarında olduğu gibi işlevsel bir grubu ana bileşiğe sokar ya da ortaya çıkarır. Faz 1 reaksiyonları genellikle farmakolojik aktivitenin yani ilacın etkisinin kaybına neden olur; ancak aktivitenin muhafaza edildiği örnekler de vardır. Faz 2 enzimleri, ilaçların eliminasyonunu ve oksidasyon sonucunda oluşan metabolitlerin inaktivasyonunu kolaylaştırır. Faz 2 reaksiyonları, ilaçların dokulardan eliminasyonunu kolaylaştıracak şekilde, suda çözünürlüğü ve moleküler ağırlığı artan metabolitlerin oluşumuna neden olur. Faz 2 konjugasyon reaksiyonları ana bileşik ya da Faz 1 metabolitinin üzerindeki işlevsel bir grup ve sülfat, aminoasit veya asetat arasında kovalent bir bağlanma oluşmasına neden olur. Bunların fazlası idrar ya da dışkı ile dışarı atılır. İlaçların transferinde görev yapan enzim sistemlerinin çoğu esas olarak karaciğerde bulunur. Ağız yolu ile alınmış ilaçlar bağırsaklardan emilir, karaciğer tarafından alınır ve yoğun olarak metabolize edilebilir. Karaciğer ksenobiyotikleri için en önemli metabolik temizleyici olarak düşünülmektedir. Ksenobiyotiklerin metabolizinde ince bağırsak, ilaç metabolizmasında ağız yolu ile alınmış olan ilaçlar bağırsaktan emildiği ve karaciğere ulaştığı için önemli rol oynamaktadır. Ksenobiyotik metabolize edici enzimler, ağız yolu ile alınmış olan ilaçların çoğunun başlangıç metabolik sürecinden sorumludur. Karaciğerden sonraki geçişlerde esas ilacın daha fazlası metabolize olur. Bu süreç ilaç tamamen elimine oluncaya kadar devam eder. Bu nedenle, az metabolize edilen ilaçlar vücutta daha uzun süre kalır ve eliminasyon yarılanma ömürleri hızlı metabolize olan ilaçlardan daha uzundur. CYP enzimleri polipeptik zinciri kovalent olmayan şekilde bağlanan hem molekülü içeren süperailesidir. Reaksiyonları için substrat olarak O2 kullanılan birçok enzim hem içermektedir. Hem, hemoglobin için bulunan O2 bağlayıcı bölümdür. Hem, hidrokarbon kafes içersinde bir demir atomu içerir. Demir, CYP enziminin aktif bölümünde O2’yi bağlar. Substatın oksidasyonu için CYP enzimleri, O2 ile birlikte kofaktör-indirgenmiş nikotiamid adenin dinükleotit fosfat (NADPH) tan gelen H+’i kullanır. Bu H+, NADPH-sitokrom P450 oksidoredüktaz enzimi aracılığı ile sağlanır. Substratın CYP tarafından metabolizmasında oksijen harcar ve sonuçta okside olmuş substrat ve bir molekül su açığa çıkar. İnsanlarda 50’den fazla CYP enzimi tanımlanmıştır. Enzim ailesi olarak, CYP enzimleri ksenobiyotiklerin metabolizmasında, kolesterol yıkımının yan ürünü olan safra asitlerinin metabolizmasında rol oynarlar. Ksenobiyotik metabolizmasında yer alan CYP enzimleri, yapısal olarak farklı birçok kimyasalı metabolize etme kapasitesine sahiptir. Bu, tek bir CYP enziminin yapısal olarak farklı kimyasalları metabolize edebilme kapasitesinin bulunmasına bağlıdır. CYP enzimleri tek bir bileşiği molekül üzerinde farklı pozisyonlarda metabolize edebilir. CYP’ler substratları ara metabolizmada görevli daha tipik enzimlerden çok daha yavaş metabolize ederler. Bunun sonucunda ilaçlar genellikle 3-30 saat yarılanma ömrüne sahiptir, diğerlerinde ise saniyeler veya dakikalar gibi kısa yarılanma ömrüne sahiptir. CYP enzimlerinin katalitik hızları yavaş olsa bile, aktiviteleri vücuda yüksek konsantrasyonda uygulanmış ilaçları metabolize edebilmeye yeterlidir. Bununla birlikte eczacılıkta önemli bazı enzimler şunlardır: Pepsin:proteinleri parçalayan bir enzim olup muhtelif hayvanların (bilhassa koyun,keçi,dana ve domuz) işkembelerinin asitli su ile tüketilmesi ile elde edilmektedir.Hemen hemen beyaz renkli,hafif özel kokulu,suda çözünen bir tozdur. Pankreatin: Pankreas guddesi tarafından ifraz edilen bir enzim karışımıdır.Trypsin(proteinlere tesir eder),lipaz (yağlara tesir eder)ve amylaz (nişastaya tesir eder) isimli enzimleri taşır.Sığır veya domuz pankreasından elde edilmektedir.Suda çözünen,yeşilimsi renkli,amorf bir tozdur. Mide usaresi tesiriyle parçalandığı için ancak üzeri mide usaresine dayanıklı bir madde ile kaplanmış draje şeklinde kullanılabilir. Papain: Carica papaya bitkisinin olgunlaşmamış meyvaları veya yapraklarının usaresinden elde edilen proteolitik bir enzimdir.Buna benzer enzimler Ficus türleri ve Ananas sativus türünde bulunmaktadır.Birincisinden elde edilene ficin,ikincisinden elde edilene ise bromelin ismi verilir.Bu enzimler “bitkisel pepesin” ismiyle tanınmaktadırlar. Penicillinaz: Tabiatta çok görülen bazı bakteriler (bacillus subtilis gibi) tarafından meydana getirilir ve penicillii inaktive eder. Bu yüzden penicilin eldesi esnasında büyük bir önem taşır.Penicillinaz teşekkülüne mani olmak için sanayide kültür vasatlarının yabancı bakteriler tarafından kirletilmemesine çok dikkat edilir.Diğer taraftan bu enzim penicilinin sterilite testinin yapılması esnasında penicilini inaktive etmekte kullanılır. Lipazlar: yağların parçalanmasından sorumlu bir enzim grubudur. Bir lipaz, suda çözünebilen bir enzimdir ve lipitlerin ester bağlarının hidrolizini katalize eder.Lipazlar bakteri, maya ve küfleri içeren mikrobiyal flora tarafından bol miktarda üretilmektedir. Lipazlar biyomedikal uygulamalarda, biyosensörler ve pestisidlerin yapımında uygulama alanları bulmaktadır. Endüstriyel olarak en yaygın kullanılan lipaz üreticisi mikroorganizmalar Candida spp., Pseudomonas spp., Rhizopus spp.’dir. Son yıllarda biyoteknoloji alanında lipazların kullanımında eksponansiyel bir artış gözlenmektedir. Bu nedenle lipazların aşırı üretimini sağlamak amacıyla yönlü mutasyonlar yardımıyla suş geliştirme çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Hem hidrolitik hem sentetik reaksiyonlarda kullanımları lipazların son on yılda kimya ve ilaç endüstrisinde oldukça büyük ilgi görmesine neden olmuştur. Ekonomik açıdan bakıldığında endüstriyel boyutta kullanımı enzimlerin immobilize edilmelerini gerektirmektedir. Proteazlar: Endüstriyel olarak en fazla üretilen enzimlerden biri olan proteazlar biyomedikal uygulamalarda ve kimyasal endüstride kullanılmaktadır. Son yıllarda alkalofilik mikroorganizmaların ürettiği ve aşırı alkali ortamlarda aktivite gösteren alkalin proteazlar endüstriyel olarak çok önem kazanmıştır. Şu anda alkalin proteazların ticari üretimi Bacillus licheniformis ve diğer alkalofilik Bacillus spp.’den yapılmaktadır. Bu enzimlerin üretimi için öncelikle ümit verici organizmaların seçilmesine olanak sağlayan farklı izolasyon yöntemlerinin belirlenmesi daha sonra endüstriyel suş geliştirilmesi için mutasyon ve/veya rekombinant DNA teknolojisinin kullanımı üzerinde yoğun çalışmalar sürdürülmektedir. Pankreatin, memeli hayvanların (özellikle domuzun) pankreasından elde edilen bir enzim karışımıdır ve proteaz, lipaz ve amilaz aktivitelerine sahiptir. Pankrelipaz: Domuz pankreasından ekstraksiyonla elde edilen lipaz, proteaz ve amilazdan oluşan bir enzimler karışımıdır. Mikrobiyal Amilazlar: α-amilaz, β-amilaz ve glukoamilaz gibi mikrobiyal amilazlar, enzimler arasında en önemlileri olup günümüzde biyoteknolojide oldukça büyük önem kazanmışlardır. Mikrobiyal amilazlar uygun preparasyonlarda hazırlandıktan sonra ilaç sanayiinde analitik kimya alanında, nişastanın sakkarofikasyonunda kullanılmaktadır. Hayvanlar ve bitkilerde de bulunmasına karşılık amilazlar en yaygın olarak mikroorganizmalarda bulunmaktadır. Amilazların ticari üretiminde birçok bakteri ve fungus türleri kullanılmaktadır. α-amilazın ticari üretiminde Bacillus türleri çok önemlidir. Ticari amilaz üreticisi suşların geliştirilmesinde gen klonlama yöntemleri kullanılmaktadır. Gen klonlmanın en temel amaçları; termostabil enzimlerin ifade edilmesi, yüksek enzim verimliliği ve iki enzimin aynı organizmada ifade edilmesinin sağlanmasıdır. Amilaz, çoğunlukla memeli hayvanların pankreasından, Bacillus subtilis, Aspergillus oryzae ve arpa maltından izole edilir. Üretimdeki başlıca uygulama, nişastalı yiyeceklerin suni olarak sindirilmesi ve nişastanın endüstriyel olarak parçalanmasıdır. Diğer dijestiv enzimlerle birlikte tedavide kullanılır. Penisilin Asilaz Enzimi: Çok sayıda yarı sentetik antibiyotiğin üretiminde penisilin asilaz (PA) kullanılır. PA, benzil-penisilin (Pen G) veya fenoksimetil-penisilin (Pen V)’i hidroliz ederek yarı sentetik ß-laktam antibiyotiklerinin üretiminde öncül olarak kullanılan 6-aminopenisillanik asit (6-APA) üretir. Penisilin asilaz (E.C 3.5.1.11) enzimi, dünyada en yaygın kullanılan immobilize enzimdir. Peptit sentezi ve kiral bileşiklerin rasemik karışımlarının ayrılması gibi yararlı biyodönüşümlerde de kullanılabilen penisilin asilaz endüstriyel olarak önemli rollere sahiptir. Alfa-glukozidaz: Pompe hastalığında vücudunuzda alfa-glukozidaz adı verilen bir enzim yetersizdir. Bu enzim normal olarak glikojeni (bir karbonhidrat) parçalayarak glukoza dönüştürmektedir. Eğer bu enzim bulunmuyorsa, belli dokularda, özellikle de kalbiniz (bebeklerde daha yaygın) ve kas dokunuzda (diyafram, akciğerler altındaki ana solunum kası ve iskelet kasları dahil) glikojen birikmektedir. Myozyme şu an Pompe hastalığı için onaylanmış bulunan tek enzim yerine koyma tedavisidir. Myozyme, çözülerek vücut içine zerk edilen bir çözelti haline gelen beyaz bir tozdur. Myozyme, insan enzimi asit alfaglukozidazdan (GAA) oluşan aglukozidaz alfa etkin maddesini içermektedir. Kollajenaz:Endojen kollajenaz aktifliğini artırıp iyileşmeyi hızlandırdığından, yaraları geç iyileşen hastalarda bakteriyel kollajenaz preperatlarının kullanılmaktadır. Kollajenaz kollajeni parçalayabilen tek enzimdir. Yara iyileşmesinin exudatif safhasında, yer değiştiren fibroblastlar, keratinositler, makrofajlar ve granülositler tarafından yaranın içine endojen kollajenazlar salınır. Kollajenaz kollajen liflerini daha sonra proteazlar tarafından daha da parçalanabilen dörtte bir ve dörtte üçlük parçalara ayırır. Böylece ortaya çıkan çok küçük kollajen parçalanma ürünleri granülosit ve makrofajların yer değiştirmesi için kemotatik çekici olarak hareket ederler. Granülosit ve makrofajlar nekrotik malzemeyi fagositoza tâbi tutarak yara temizleme sürecine devam ederler. Onkolojik Enzimler:Bromelain benzeri proteinazlar ve enzimler ile tedaviler, onkolojik hastaların tedavisinde gittikçe artan bir rol oynarlar. Escherichia coli genleri ve enzimleri, kansere karşı vücut dışında etkisiz olan fakat vücut içinde oldukça aktif türlerine dönüşebilen ön-ilaç uygulamalarında yer almaktadır. Bazı gram-negatif bakterilerden L-asparaginaz elde edilir. L-asparaginaz enzimi çeşitli kanser (çocuk lösemisi baştaolmak üzere, lemfosarkoma, melanosarkoma, non-Hodkin, vb.) türlerindeki yüksek terapötik değeri ile bilinmektedir . Geni insanlarda bulunmayan bu enzimin anti-lösemik etkisi sirkülasyonda bulunan L-asparagin amino asidini hızlı bir şekilde yıkmaya dayanmaktadır. Enzim, asparagini aspartat ve amonyağa çevirerek kanserli hücrelerin büyümek ve bölünmek için ihtiyaç duydukları essansiyel amino asitten yoksun bırakmaktadır. Normal hücreler için L-asparagin essansiyel bir amino asit olmadığından bu hücreler, böyle bir enzim muamelesinden etkilenmezler. Çünkü nedeni, normal hücreler kendi asparagin amino asidini aktif şekilde üreten asparagin sentetaz enzimine sahipken, kanserli hücrelerde bu enzim ya bulunmaz ya da normal hücrelerdeki seviyede sentezlenmemektedir. Dolayısı ile kanserli hücrelerde, sağlıklıhücrelerin tersine yeterince L-asaparagin sentezi yapılamamaktadır. Bu nedenle, kanserli hücreler dışardan alınan veya sağlıklı hücreler tarafından yapılarak kana verilen L-asparagine bağımlıdırlar. Dolaşımda serbest olarak bulunan bu amino asitin, enjekte edilen L-asparginazla yıkılması sonucu neoplastik hücrelerde protein sentezi bloke edilmiş olmaktadır. Böylece, hücre büyümesi durmakta ve aynı zamanda DNA replikasyonu gerçekleşmemektedir. Bu uygulama sonunda hücrelerin belli bir süre sonra normal apoptosis ile ortadan kalktıkları saptanmıştır .Enzim tedavisi görmüş lösemili çocuklarda, kanserli hücrelerinin zamanla ortadan kalktığı saptanırken, çeşitli kanser tümörlerinin ise büzüşerek kayboldukları rapor edilmiştir. Bu çeşit bir uygulamada kullanılan diğer bir enzim çeşidi ise L-lizin oksidazdır. Mikroorganizmalar tarafından çok çeşitli enzimler üretilmektedir. Bütün organizmalar hücresel faaliyetlerini sürdürebilmek için küçük miktarlarda çok çeşitli enzimleri üretmektedir.Günümüze kadar tanımlanmış olan 3000’den fazla enzimin büyük bir çoğunluğu mezofilik organizmalardan izole edilmektedir. Buna karşılık bazı enzimler bazı organizmalar tarafından çok yüksek miktarlarda üretilmekte ve hücre içinde tutulmayarak hücre dışına salgılanmaktadır. Enzim kaynağı olarak mikroorganizmalar; kolay çoğalabilmeleri enzim oluşumunun kolay kontrol edilebilmesi gibi nedenlerden dolayı potansiyel kaynak olarak düşünülürler. Enzimler genellikle terapötik amaçla kullanılırlar.Enzim eksikliği tedavisinde; tek başlarına veya diğer enzimlerle birlikte kullanılırlar. Kaynaklar : Farmakognozi ders kitabı,Turhan Baytop(Dr.Dharm.İstanbul Üniv.Eczacılık fak.Farmakognozi profesörü) Prof. Dr. S.OĞUZ KAYAALP Tıbbi Farmakoloji, Gözden Geçirilmiş Hacattepe-Taş Kitapçılık Ltd.Şti. Ankara 1995 Biyokimya, Editörleri: Prof. Dr. Figen Gürdöl, Doç. Dr. Evin Ademoğlu, Nobel Tıp Kitabevleri-İstanbul, 2006 Goodman&Gilman, Tedavinin Farmakolojik Temeli, Laurence L.Brunton, John s. Lazo, Keith L.Parter Genel Çeviri Editörü: Öner Süzer, Bölüm Çeviren: Atşe Gelal, Nobel Matbaacılık Hadımköy İstanbul, 2009