16. DÜNYA VERİMLİLİK KONGRESİ VE 2010 AVRUPA VERİMLİLİK KONFERANSI BİLDİRİLER KİTABI 16. Dünya Verimlilik Kongresi ve 2010 Avrupa Verimlilik Konferansı, T.C. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün himayelerinde ve T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Nihat Ergün’ün ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilmiştir. İki yılda bir düzenlenmekte olan Dünya Verimlilik Kongreleri tarihinde ilk kez Avrupa Verimlilik Konferansı ile birlikte düzenlenmiş ve Türkiye 1995 yılında ev sahipliğini yapmış olduğu 9. Dünya Verimlilik Kongresi’nin ardından 15 yıl sonra Dünya Verimlilik Kongresine ikinci kez ev sahipliği yapmıştır. Türkiye’nin Avrupa, Asya, Afrika kıtaları ile Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya gibi dünya siyasetinin ve ekonomisinin ana eksenlerinin kesiştiği bir konumda bulunduğu dikkate alındığında, bu iki önemli uluslararası toplantının birlikte ve Türkiye’de yapılmış olmasının önemi daha da artmış bulunmaktadır. 2008 yılı küresel ekonomik krizi ve küresel iklim değişikliği de dâhil olmak üzere, dünyamızın son yıllarda karşı karşıya kaldığı sorunlarla baş edebilmek ve tüm alanlarda sosyal, ekonomik ve çevresel sorumluluğu güçlendirebilmek için verimlilik artışlarında bir sıçrama yaratmanın yanısıra verimliliği farklı biçimlerde değerlendirmenin de gerekliliği ortaya çıkmıştır. Buradan hareketle, Kongrenin ana teması “Yeni Yönelimlerin Eşiğinde Verimlilik: Toplumsal, Ekonomik ve Çevresel Sorumluluğa Sahip Bir Dünya Yaratmak” olarak belirlenmiştir. Bu ana tema kapsamında Kongrede, sürdürülebilir verimlilik artışının yeni verimlilik yaklaşımlarıyla nasıl sağlanabileceğinin yanı sıra, özellikle krizleri aşmak konusunda verimliliğin önemi tartışılmış, bu alanda çok değerli deneyimler ve politika önerileri paylaşılmıştır. Dünya Verimlilik Bilimi Konfederasyonu (WCPS), Avrupa Ulusal Verimlilik Merkezleri Birliği (EANPC) ve Milli Prodüktivite Merkezi’nin işbirliğiyle gerçekleştirilen Kongre, ülkemizi uluslararası alanda güncel verimlilik sorunlarının tartışıldığı bir platform olarak ön plana çıkartırken, farklı verimlilik çevrelerinin bir araya gelmesini sağlayarak ülkemizin birleştirici rolünü de vurgulamıştır. Kongrede dünyanın dört bir tarafından ülkemize gelmiş bulunan ulusal ve uluslararası verimlilik kuruluşlarının yönetici ve uzmanları, bilim adamları, kamu ve özel kesim kuruluşlarının, sendikaların, sivil toplum örgütlerinin yönetici ve uzmanları yer almıştır. Bu şekilde verimlilik bilimindeki en yeni gelişmeleri izlemek, farklı alanlardaki ve sektörlerdeki verimlilik yaklaşımlarını ve verimlilik algılarını değerlendirmek, ülke, sektör ve firma düzeyindeki en iyi uygulamaları paylaşmak ve dünyamızın geleceğine ışık tutacak yeni işbirliği fırsatları yaratmak olanağı doğmuştur. Dünya gündemindeki tüm temel verimlilik konularının ele alındığı Kongrede 6 tanesi panel olmak üzere 30 paralel oturumda yaklaşık 150 bildiri sunulmuştur. Kongrede, gerek küresel ve ulusal verimlilik paydaşlarının bir araya gelmesi, gerek yeni işbirliği fırsatları yaratılması ve gerekse katılımcıların verimlilik konusundaki güncel çalışmalarının çıktılarının değerlendirilerek paylaşılması açısından beklenen yararlı sonuçlara ulaşılmıştır. Kongre’nin yoğun bilimsel programı kapsamında sunulan bildiriler, bu sonuçları ortaya koyabilmek ve daha geniş kitlelere yaygınlaştırabilmek amacıyla 2 cilt halinde yayınlanan bu kitaplarda bir araya getirilmiştir. Temmuz 2011 Spor ve Verimlilik Sağlıklı yaşamın en temel araçlarından biri olan, beden sağlığı kadar ruh sağlığını da önemli derecede etkileyen spor, aynı zamanda kaynaştırıcı role de sahiptir. Her milletten, her yaştan, kadın ya da erkek, zengin ya da yoksul herkesi bir araya getirir aynı dili konuşmalarını sağlar. Sporun olağanüstülüğü de bu ortak paylaşımdan kaynaklanır. Bireyler açısından olduğu kadar toplumların kaynaşmasında da son derece önemli bir unsur olan spor, gelişmişliğin de bir ölçütü olarak kabul edilmektedir. Bu sebeple toplumlar, sporda başarı elde etmek kadar uluslararası spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmak için de birbirleriyle yarışır hale gelmiştir. Bu bağlamda Türkiye, birçok farklı spor dalında elde ettiği başarıların yanında tüm dünyanın ilgi odağı olan dev organizasyonların ev sahipliğini başarıyla yapmıştır. Formula 1, Universiad gibi önemli organizasyonları gerçekleştiren Türkiye, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası, 2011 Erzurum Kış Olimpiyatları ile 2011 Avrupa Takımlar Atletizm Şampiyonası’nın ardından 2011 Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları’na da Temmuz ayı sonunda ev sahipliği yapacaktır. Ülkemizin tanıtımı açısından son derece önem taşıyan bu dev organizasyonlarda emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür ediyoruz. 1965 yılından bu yana verimlilik alanında çalışmalarını sürdüren Merkezimiz, hemen her platformda, verimliliğin en az girdi ile en çok çıktının elde edilmesinden ibaret olmadığını, bu önemli kavramın sosyal boyutunun da dikkate alınması gerektiğini vurgulamaktadır. Bu sosyal alanlar içerisinde yer alan ve her yaştan insanımızın günlük hayatının önemli bir parçası olan spor konusunun verimlilik boyutunu, Anahtar Dergimizin bu ayki kapak konusu olarak belirledik. Verdiği röportajla bu çalışmamıza katkı sağlayan Gençlik ve Spor Genel Müdürümüz Sayın Yunus Akgül başta olmak üzere, 16. Dünya Verimlilik Kongremizde sundukları bildirilerin makalelerini Anahtar okurlarıyla paylaşan değerli akademisyenlerimize teşekkürlerimi sunuyorum. Bu vesileyle, 23-30 Temmuz 2011 tarihleri arasında Trabzon’da yapılacak olan 11. Avrupa Gençlik Olimpik Oyunlarına katılan bütün sporculara başarılar diliyor, organizasyonun ülke tanıtımımıza ve spor kültürünün gelişimine önemli katkılar sağlamasını temenni ediyorum. Pevrul KAVLAK Milli Prodüktivite Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı 1 İçindekiler TEMMUZ 2011 YIL: 23 SAYI: 271 MPM’NİN AYLIK YAYIN ORGANIDIR Yönetim Kurulu Üyesi 3 MPM Bekir Şinasi ÖZDEMİR ile Söyleşi TEMMUZ 2011 YIL: 23 SAYI: 271 Bu dergi 12.000 adet basılmaktadır. ISSN: 1300-2414 Yayın Türü: Yerel Süreli 4 KAVEP Çalışmaları Tüm Hızıyla Sürüyor Türkçe - İngilizce SAHİBİ MPM YÖNETİM KURULU ADINA GENEL SEKRETER 5 12. Metal Çocuk Meclisi Toplandı Necmettin ERKAN MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ YÖNETİM KURULU 6 Başkan: Pevrul KAVLAK (TÜRK-İŞ) Başkan Vekili: Akansel KOÇ (TİSK) Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus AKGÜL ile Söyleşi Üye: Mehmet TEKİNARSLAN (HÜKÜMET) Üye: Süfyan EMİROĞLU (HÜKÜMET) Üye: Mustafa DERYAL (TOBB) ve Spor Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatınca Yürütülen 8 Gençlik Spor Hizmetlerinde Denetim Etkinliği ve Kurumsal Verimlilik Üye: Bekir Şinasi ÖZDEMİR (TZOB) Üye: Necmettin ERKAN (GENEL SEKRETER) GENEL KOORDİNATÖR 14 Spor Kulüplerinde Finansal Verimlik MPM BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER BÖLÜM BAŞKANI Nevzat KORKMAZ SORUMLU YAZI İŞLERİ Kulüplerindeki Yöneticilerin Güdüsel 20 Spor Yönelimleri ve Verimlilik İlişkilerinin Belirlenmesi MÜDÜRÜ Cangül TOSUN HABER MERKEZİ Bahadır AVŞAR YAZI KURULU 24 İklim Değişikliğinin Ülkemiz Ekonomisine Olası Etkileri Cangül TOSUN Bahadır AVŞAR Sevgin F. DEMİRCİ TEKNİK DANIŞMAN Hayat Boyu Öğrenme Programı Kapsamındaki 30 AB Leonardo da Vinci Sektörel Programı Çerçevesinde Nurettin SÖKMEN Fulya KOÇ Sunulabilecek Proje Teklifleri İNGİLİZCE SAYFA SORUMLUSU Fatma ÇİL 35 MPM’den Eğitimler FOTOĞRAFLAR Emrah SAĞLAM Hakan CANBAKIŞ Artırmada Makro Ekonomik Bir Araç 36 Yeniliği Olarak Kümelenme ABONE Ferdi GÜREL (312) 467 55 90 / 303 fgurel@mpm.org.tr • Zarflama Analizi ile Etkinlik ve Verimlilik 42 Veri Ölçümü- Mermercilik Sektörü Dergide yayımlanan yazılardaki görüşler yazarlarına aittir. • YÖNETİM YERİ MİLLİ PRODÜKTİVİTE MERKEZİ Gelibolu Sokak No: 5 Kavaklıdere 06690 ANKARA ekil 1. Yllara Göre GSYH çindeki Sektör Paynn Deiimi GSYH içinde madencilie ayrlan pay, gelimi ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken, 2009 ylnda ekil 1’den görüldüü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçeklemitir. Türkiye’de madencilik GSYH içinde yllar baznda art yakalam olmasna ramen yine de dünya ortalamasnn altnda kalmaktadr. 47 MPM, Ergonomi Çalıştayı’nda Temsil Edildi Tel: (312) 467 55 90 (10 Hat) Faks: (312) 427 30 22 Faks (Yayın Bölümü): (312) 467 47 79 e-posta: ankara@mpm.org.tr Enerji Verimliliği Diyalog Girişimi Proje Açılış 47 MPM, Toplantısı’nda Temsil Edildi internet: http://www.mpm.org.tr ekil 2. Ürün Snflamalar Baznda Üretim Deeri (YTL) ekil 2’ye bakldnda, 2005-2008 yllar arasnda ilenmi mermer grubunun üretim deerinin sürekli art kaydettii görülmektedir. Mermer ksmnn üretim deeri 2007 ylnda yaklak %6 küçülme göstermesine ramen 2008 ylnda tekrar art yaamtr. Granit ksmnda ise 2007 yl haricindeki tüm yllarda üretim deeri bakmndan sürekli bir art yaanmtr. VZA le letme Düzeyinde Etkinlik ve Verimlilik Ölçümü 48 MPM’den Konferanslar Basıldığı Tarih: 08.07.2011 2 söyleşi Temmuz 2011 BEKİR ŞİNASİ ÖZDEMİR: • Bu yıl yağışlar bazı bölgelerde çiftçinin yüzünü güldürürken, bazı bölgelerde üzdü • ÇİFTÇİLER YAKLAŞIK 49 MİLYON TL. ZARARA UĞRADI Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Yönetim Kurulu Üyesi, Elazığ Ziraat Odası Meclis Başkanı ve MPM Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Şinasi Özdemir ile yıl içerisinde gerçekleşen yoğun yağışların Türk çiftçisine etkilerini görüştüğümüz söyleşiyi sunuyoruz. Türk çiftçisine etkisine geçmeden önce, ülkemizde yağışların bir önceki yıla göre ne kadar oranlık bir artış gösterdiği ve özellikle hangi bölgelerimizde daha yoğun olduğu konularında bilgi verir misiniz? Bölgesi ile Akdeniz Bölgesi’nde hububat hasadına başlanmış olup, yağışların da olumlu etkisiyle verimde artış görülmektedir. Olumlu etkilerinin yanında yağışların olumsuz sonuçları da beraberinde getirdiğini biliyoruz. Bu konuda bilgi verir misiniz? Özellikle hangi bölgelerimizin çiftçisi yağışlardan zarar görmüştür ve bu zarar rakamsal olarak ne kadardır? Ülkemizde Ekim-2010 ve Mayıs-2011 tarihleri arasında kümülatif yağışlar genel olarak normalinden fazla, geçen yıl yağışından az olmuştur. Kümülatif yağış ortalaması 601,3 mm., normali 544,4 mm., geçen yılın aynı dönem ortalaması ise 634,0 mm.dir. Kümülatif yağışlarda normale göre yüzde 10,5 artma; geçen yıla göre ise yüzde 5,2 azalma gözlenmiştir. Yağışlar, özellikle Akdeniz Bölgesi’nde yeni ürün ekilişlerini olumsuz etkilemekte, İç Anadolu Bölgesi’nde buğday, arpa gibi ürünlerde ise hastalık riskini artırmakta, yabancı ot gelişimini hızlandırmaktadır. Çiftçilerimizin ürünlerini takip ederek pas hastalığına ve yabancı ot artışına karşı dikkatli olmaları, zamanında ilaçlama yapmaları gerekmektedir. Akdeniz Bölgesi’nde ise 2 Nisan 2011 tarihinde Antalya Aksu Bölgesi’nde gerçekleşen aşırı yağış ve dolu 916 çiftçinin, 3.389 dekar sera ve 1.686 dekar açık alan olmak üzere toplam 7.722 dekar alanında ürünlere zarar vermiştir. Çiftçilerin 49 milyon TL zarara uğradığı tahmin edilmektedir. Doğu Anadolu Bölgesi’nin bazı illerinin bazı yörelerinde Nisan ayında yaşanan don riski meyvelerde zarara neden olmuştur. Ancak, yaşanan don olayları ülke genelinde ürün rekoltelerini ciddi bir şekilde etkileyecek boyutta değildir. Mayıs ayında yaşanan dolu riski ile bazı illerin ilçelerinde tarımsal üretim olumsuz etkilenmiştir. Ceyhan, Siverek, Hakkari, Adıyaman Merkez, Kastamonu Merkez ve Araban ilçelerinde yaşanan dolu afeti ürünlere zarar vermiştir. Hasat dönemine yakın tarihte oluşan dolu, sel afeti buğday ve arpada, meyvelerde verim ve kalite kayıplarına neden olmuştur. 2011 Mayıs ayı yağışları ise normale göre yüzde 39,5, geçen yıla göre de yüzde 72,2 oranında artış göstermiştir. Mayıs ayı yağışları normale göre Marmara Bölgesi’nde azalma gösterirken, diğer bölgelerde artış göstermiştir. Mayıs ayında normallere göre en fazla artış Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşmiştir. Yoğun yağışların hangi bölgeler ve hangi ürünler üzerinde olumlu etkileri olmuştur? Ekim 2010-Mayıs 2011 ayları arasında gerçekleşen yağışlar tarımsal üretim yönü ile değerlendirildiğinde Mayıs ayında gerçekleşen yağışlar bazı illerde doluya dönüşerek ürünlere zarar verse de genel olarak ekimi ve dikimi yapılan ürünlerin gelişme durumlarına yağışların olumlu etkisi olmuştur. Mart ayına kadar yeterli yağış alamayan Güneydoğu Anadolu Bölgesi çiftçileri, Nisan ve Mayıs aylarında gerçekleşen yağışlarla rahat nefes alabilmişlerdir. Mayıs ayı itibariyle Güneydoğu Anadolu 3 haber Temmuz 2011 KAVEP ÇALIŞMALARI TÜM HIZIYLA SÜRÜYOR ğerlendirmenin projenin sonuçlarının etkinliği açısından önemine vurgu yapıldı. Toplantı Devlet Personel Başkanlığı Uzmanlarından Mehmet Yılmazöz’ün personel sistemi ve KİT’ler konusundaki açıklamaları ve MPM Araştırma ve Ölçme İzleme Bölüm Başkanı Serdal Ergün’ün kapanış konuşmasıyla sona erdi. Planlanan 6. toplantı ise 23 Haziran 2011 tarihinde yine MPM’de gerçekleştirildi. TOBB, TÜRK-İŞ, Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası (KAMU-İŞ), Türkiye Kamu-Sen, KALDER, TİSK, Türk Ağır Sanayi ve Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası (TÜHİS), Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV), Türkiye Belediyeler Birliği (TBB), Memur-Sen Konfederasyonu temsilcilerinin katıldığı toplantıda; katılımcılar projenin çok önemli olduğunu, böyle bir projenin başlatılmış olmasından memnuniyet duyulduğunu ve araştırma safhasında gerekli desteği vereceklerini ve ortaya çıkan sonuca göre getirilecek olan önerileri değerlendirebileceklerini ifade ettiler. Katılımcılar Türk kamu personel sistemindeki sorunlardan bahsettiler, kamu personelinin verimliliğini etkileyen başlıca faktörün liyakat ve onların ehliyetleri olduğu görüşünü ileri sürdüler. Kamuda değişik istihdam biçimlerinin olduğu, bu istihdam biçimlerinin farklı uygulamalara konu olduğu dile getirildi ve eşitlik ve adaletin sağlanması konusunda bu istihdam biçimleri arasında farklılıklar olduğu belirtildi. Yürütülecek olan böyle bir projenin neden sonuç ilişkisi sağlam kurulmuş bilimsel temele dayalı bir çalışma olması gerektiği belirtildi; öncelikle mevcut durum analizinin yapılarak mevcut sorunların ve aksaklıkların ortaya konması gereğinden bahsedildi. Ayrıca, bu projenin kamuoyunda beklenen kamu personel reformuna da katkı sağlayacağı şeklinde görüşler öne sürüldü. Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) ile Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı (DPB) arasında imzalanan işbirliği protokolü kapsamında başlatılan “Kamu Çalışanlarının Verimliliği Projesi” (KAVEP) çalışmaları tüm hızıyla sürüyor. 18 Nisan 2011 tarihinde MPM ile DPB arasında imzalanan protokolle çalışmaların ilk aşaması olan Hazırlık Çalışmaları ve Alan Etüdü kapsamında yaklaşık 80 kamu kurum ve kuruluşunun strateji geliştirme başkanlıklarının katıldığı 7 tane odak grup toplantıları planlandı, 4’ü Devlet Personel Başkanlığı’nda yapılan toplantıların 7’si de tamamlandı. 21 Haziran 2011 tarihinde MPM Eğitim Salonu’nda yapılan 5. toplantıya; Et ve Balık Kurumu, Devlet Malzeme Ofisi Genel Müdürlüğü, Elektrik Üretim A. Ş. Genel Müdürlüğü, Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğü, Türkiye Elektrik İletim A. Ş. Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü, Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü olmak üzere 10 kamu iktisadi teşebbüsünden 17 temsilci katıldı. MPM Uzmanı Dilek Birbil moderatörlüğünde gerçekleştirilen toplantının açılış konuşması ve proje tanıtımı MPM Araştırma ve Ölçme İzleme Bölüm Başkanı Serdal Ergün tarafından yapıldı. Toplantıda, gerçekleştirilecek olan araştırma çalışması tanıtıldı ve kamu iktisadi teşebbüslerinin konu hakkındaki görüşleri alındı. Toplantıya katılan KİT temsilcileri verimlilikle ilişkili düzenlemeleri aktardılar ve kurumlarında verimsizliğe neden olan temel sorunlardan bahsettiler. KİT’lerin verimlilik düzeyini belirleyen dışsal ve içsel faktörlerden bahsedildi ve dışsal faktörlerde yapılacak düzeltmelerden sonra içsel faktörlerin giderilebileceği dile getirildi. Toplantıda öne çıkan önemli bir unsur, KİT’lerin özellikle personel istihdamı ve ücret politikası gibi konulardaki özerkliklerinin sağlanmasının onların verimlilik düzeyi konusunda belirleyici olduğudur. Bunun yanında yöntemsel olarak hizmet üreten kamu kurumlarıyla mal üreten ve kar amacıyla hareket eden kamu kurumlarının ayrı değerlendirilmesi gerekliliğine vurgu yapıldı. Ayrı de- 7. toplantı ise yine 23 Haziran 2011 MPM Eğitim Salonu’nda gerçekleştirildi. Toplantıya; ODTÜ, TOBB ETÜ, TODAİE, Çankaya Üniversitesi, Ankara Üniversitesi, Hacettepe Üniversitesi Strateji Geliştirme Dairesi temsilcileri katıldı. Toplantıda özellikle devlet üniversitesi temsilcileri yaşadıkları sorunlardan bahsettiler ve vakıf üniversiteleriyle rekabet koşulları konusunda sıkıntı yaşadıklarını bildirdiler. Üniversitelerde idari personelin varlığının ikinci planda kaldığı, idari kadrolardaki üst görevlere akademisyenlerin getirilmesi ve akademisyenlerin idari konulara girmesi konusundaki rahatsızlık belirtildi. Nasıl idari kadrodaki bir eleman akademisyen olarak çalışamıyorsa, aynı şekilde akademisyen kadroda çalışan bir elemanın idari konularda çalışmaması gerektiği ifade edildi; bu konuda eşitlik ve adalet olmadığı belirtildi. Bunun da idari personelin yükselmesinin önünde engel teşkil ettiği, sonuç olarak idari personelin motivasyonunu etkilediği ve verimlilik düşüklüğüne neden olduğu ifade edildi. Bu bağlamda KAVEP’in tarafı olan Devlet Personel Başkanlığı’ndan beklentiler dile getirildi. 4 haber Temmuz 2011 12. METAL ÇOCUK MECLİSİ TOPLANDI ETKİNLİKTE MPM TARAFINDAN VERİMLİLİK ANLATILDI Türk Metal Sendikası Metal Çocuk Arkadaş Kulübü’nün 12’nci Dönem Metal Çocuk Meclisi Büyük Anadolu Oteli’nde toplandı. Çocuk Meclisi’ne Türk Metal Sendikası üyesi işçi çocuklarının yanı sıra Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Başkurdistan’dan da davetli toplam 500 çocuk katıldı. Çocuk Meclisi’nin açış konuşmasını MPM Yönetim Kurulu Başkanı, Türk-İş Genel Sekreteri ve Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Pevrul Kavlak yaptı. ya geldiniz. Keşke dünyayı yönetenler de böyle çocuklar gibi el ele vermeyi başarabilse” diye konuştu. Dünyada paylaşıldıkça çoğalan iki şey olduğunu kaydeden Pevrul Kavlak, “Bunlardan biri bilgi, diğeri ise sevgidir. Öyleyse yapmamız gereken, insanlardan bilgilerimizi ve sevgilerimizi esirgememektir” dedi. MPM Uzmanı Dr. Halit Suiçmez MPM’den “Verimlilik Kültürü ve Oluşumu” Söyleşisi Etkinlikte MPM de yer aldı. MPM Uzmanı Dr. Halit Suiçmez, 24 Haziran 2011 tarihinde Büyük Anadolu Otel’de çocuklara yönelik “Verimlilik Kültürü ve Oluşumu” konulu bir söyleşi gerçekleştirdi. Önce MPM’nin kısa tanıtımının yapıldığı söyleşide; verimlilik kavramı günlük hayattan verilen örneklerle anlatıldı. Öğrencilerin ilköğretimde Türkçe, Sosyal Bilgiler, Teknoloji gibi derslerinden seçilen örneklerle verimli olma ve düşünme davranışı üzerinde duruldu. Söyleşide ayrıca; zaman kullanımı, plan ve program yapmanın verimli olma ve kişisel gelişime etkileri vurgulandı. Söyleşide; çocuklara okuma, yazma, not alma ve duygu-düşünce ve gözlemlerinin yazıya geçirilmesinin başarı üzerinde sağladığı yararlar da anlatıldı. Söyleşi, çocuklar tarafından yoğun ilgi gördü. MPM Yönetim Kurulu Başkanı Pevrul Kavlak: Dünyada İki Şey Paylaştıkça Çoğalır: Bilgi ve Sevgi Konuşmasında dünyada yaklaşık 3 milyar çocuğun yaşadığına, her gün 35 bin çocuğun öldüğüne, 1 milyar çocuğunsa yoksulluk içinde yaşadığına dikkat çeken Pevrul Kavlak, “Çocuklar için adaletsiz bir dünyada yaşıyoruz. Bu dünya, çocukların çocukluğunu yaşayabileceği bir dünya değil. Küreselleşmenin dünyayı sosyal, ekonomik ve siyasi açıdan çirkinleştirmesi, sonuçta çocukların büyük acılar çekmesine sebep oluyor” dedi. Çocuk Meclisi’nde sadece Türkiye’den değil, Rusya’dan, Ukrayna’dan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden de çocuklar olduğunu vurgulayan Pevrul Kavlak, “Bugün burada Dostluk, Barış ve Kardeşlik duygularıyla bir ara- 5 söyleşi Temmuz 2011 GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRÜ YUNUS AKGÜL: • Türkiye’nin bir spor ülkesi konumuna gelmesi için çalışıyoruz • 2020 yılında olimpiyatları düzenlemeyi hedefleyen bir Türkiye’ye doğru yol alıyoruz Türk Sporu açısından bir ilkti. Yine güreşçilerimizin dünya şampiyonasında altın madalya elde etmesi, haltercilerin dünya şampiyonu olması, Marsel İlhan’ın teniste dünya sıralamasında 84. sıraya kadar çıkması, atıcılarımızın dünya kupasında şampiyon olması ve yine birçok branşta büyük başarılar elde etmemiz, beni gelecek açısından çok umutlandırıyor. Biz bunları yeterli görmüyoruz. Bundan dolayı, her yeni yılda bir önceki yılı geçmenin gayreti içindeyiz. Genel Müdürlük olarak en büyük hedefimiz olimpiyatlar. 2012 yılında İngiltere’nin Başkenti Londra’da yapılacak olimpiyatlarda Türkiye olarak orada rekor sayıda farklı spor branşlarında yer almak istiyoruz. Ayrıca rekor sayıda madalya kazanmak istiyoruz. Tüm çalışmalarımız bu yöndedir ve bunu da başaracağımıza tüm kalbimle inanıyorum. Sayın Akgül, öncelikle Genel Müdürlüğünüzün çalışmaları, hizmetleri hakkında okuyucularımıza bilgi verir misiniz? 1938 yılında kurulan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin en köklü kurumlarından biridir. GSGM, Türkiye’de sporun tabana yayılması, gençlerin spor yapabilmesi için spor tesislerini inşa etme, nitelikli sporcu yetiştirme ve en önemlisi de sporun çeşitlendirilmesinin yanı sıra olimpiyatlarda başarılı olabilecek sporcular yetiştirmek için kurulmuş, ülkemizde spora yön veren bir kuruluştur. Ayrıca gençlerin boş zamanlarını değerlendirmek, doğa kampları düzenlemek, her gencin içinde bulunan yetenekleri ortaya çıkarmak için de Türkiye’nin hemen her ilinde faaliyet gösteren Gençlik Merkezleri kurarak gençlerimize sporun dışındaki aktivitelerde yardım etmektedir. Ülkemizde futbol 7’den 70’e hemen hemen herkesin ilgilendiği bir spor dalı. Diğer spor dallarına da gerekli ilginin gösterilmesi konusunda neler yapılmalıdır? Özellikle gençlerimizi bu konuya yönlendirecek çalışmalar yapıyor musunuz? Futbol dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en çok sevilen ve ilgi gören bir spor dalı. Kamuoyunun ve özellikle medyanın diğer spor dallarına olan ilgisi ise ne yazık ki istenilen düzeyde değil. Ne var ki bir teşkilat olarak bazı yeni uygulamalarla amatör sporu ve sporcuyu medyanın gündemine taşıyoruz. Farklı spor branşlarındaki şampiyonalarda derece elde eden sporcularımızla özel haberler yaparak, yazılı ve görsel medyaya hizmet veriyoruz. Yine Avrupa, dünya şampiyonaları ile Grand Prix turnuvalarını yerinde takip ederek sonuçları medyaya gönderiyoruz. Federasyonlarımız aracılığıyla televizyon programlarında amatör sporu Türkiye’nin gündemine taşıyoruz. Türkiye’de sporun yayılabilmesi ve daha çok gencin spor yapabilmesi için tesis çok önemlidir. “Sporcu tesiste yetişir” mantığıyla hareket eden kurumuz, bu anlamda Türkiye’de müthiş bir tesis seferberliği başlatmıştır. Nüfusu 30 binden fazla olan ilçelerde bile spor tesisi yapılmakta ve Türkiye bu anlamda adeta bir şantiyeye dönmüş bulunmaktadır. Avrupa, dünya şampiyonaları ile olimpiyatlarda derece elde eden sporcularımızı maddi ve manevi yönden destekleyerek, yeni gençleri spora kazandırıyoruz. Yani o sporcuyu ve branşı özendiriyoruz. Haliyle kendi ilinde bu sporcuyu gören gençler, spora başlıyor. Türk Sporu’nun mevcut durumunu değerlendirir misiniz? Şu ana kadar birçok dalda gerçekleştirdiğimiz başarıların ileriki yıllarda da devamı konusunda Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak ne gibi çalışmalar yapmaktasınız? Biz tüm amatör branşları her açıdan destekliyoruz. 81 ilde faaliyette bulunan il müdürlüklerimiz aracılığıyla başarılı sporcuları destekleyerek o ildeki gençliği sporun içine çekiyoruz. Daha anlaşılır bir şekilde izah edecek olursak, biz sporu bir meslek haline getirmenin gayreti Türk Sporu özellikle 2010 yılında tavan yaptı. Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Nevin Yanıt’ın Avrupa Şampiyonluğu’nun yanı sıra 4 madalya kazanmamız, 6 Temmuz 2011 içindeyiz. Bununla ilgili olarak zaten önümüzdeki dönemlerde bazı kanuni düzenlemeler de yapacağız. Spor aynı zamanda bir kültürel ve turizm faaliyetidir. Türkiye’de düzenlediğimiz spor organizasyonlarını biz salt spor olarak algılamıyoruz. Biz bu önemli şampiyonaları ülkemize kazandırırken, ülkemizin tanıtımı için büyük gayret sarf ediyoruz. Ve sporun ülke tanıtımı için mükemmel bir araç olduğunu biliyoruz. Size şöyle bir örnek vereyim: Erzurum’da düzenlenen Üniversite Kış Oyunları’na 4500 insan geldi. Sporcusuyla, yöneticicisiyle, antrenörüyle. Bu insanlar 12 gün boyunca o şehirde yediler, içtiler, gezdiler ve aynı zamanda şehrin ekonomisine inanılmaz bir katkı sağladılar. 2011 Erzurum Kış Olimpiyatları’nın ardından 2011 Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları da Temmuz ayında yine ülkemizde, Trabzon’da, gerçekleştirilecek. Ülkemiz tanıtımı açısından son derece önem taşıyan bu dev organizasyonlarla ilgili neler söylemek istersiniz? Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü olarak biz bir şeyi daha önemsiyoruz. Avrupa, dünya şampiyonaları ile uluslararası büyük turnuvaları ülkemize kazandırmak için azami gayret gösteriyoruz. Geçmişte dünyanın en önemli spor olaylarından birisi olan Dünya Basketbol Şampiyonası’nı düzenledik. 2005 yılında Üniversite Yaz Oyunları’nı düzenledik. 2011 yılında Erzurum’da bu defa Üniversite Kış Oyunları’na tertip ettik. 2014 yılında Dünya Kadınlar Basketbol Şampiyonası Türkiye’de yapılacak. Yine 2012 yılında Dünya Salon Atletizm Şampiyonası’nı İstanbul’da organize edeceğiz. Bunun yanında bu sene Eylül ayında İstanbul’da Dünya Güreş Şampiyonası yapılacak. Özellikle kış sporlarında Erzurum artık Avrupa ve dünya şampiyonalarının merkezi konumuna geldi. Keza temmuz ayında Trabzon’da yapılacak olan Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları’na yine 48 ülkeden 5000 dolayında insan gelecek. Bu insanlar o şehrin tarihi ve kültür farklılıklarını yerinde görecek. Türk kültürüne şahit olacak. Türk misafirperverliğiyle tanışacak. Biz her şampiyona sonrası şöyle bir değerlendirme yapıyoruz. Yaptığımız organizasyonlar sonrası ilgili yabancı ülke delegasyonlarına ne kadar memnum kaldıklarını soruyoruz. Ve büyük bir mutluluk duyduklarını ve Türkiye’de kaldıkları süre içinde mükemmel zaman geçirdiklerini ve güzel hatıralarla ülkemizden ayrıldıklarını dile getiriyorlar… Hemen her branşta Türkiye, spor organizasyonlarının merkezi konumunda. Ankara’da Avrupa Büyükler Boks Şampiyonası yapılıyor. 2011 ve 2012 yıllarında boksta olimpiyat seçme müsabakaları yine İstanbul’da yapılacak. Voleybolda 2012 yılında Olimpiyatlar Avrupa Kıtası Seçme müsabakalarını yine İstanbul’da düzenleyeceğiz. 2013 yılında Mersin’de Akdeniz Oyunları yapılacak. 23-30 Temmuz tarihleri arasında Trabzon’da Avrupa Gençlik Olimpik Oyunları var. Tüm bunların akabinde 2020 yılında olimpiyatları düzenlemeyi hedefleyen bir Türkiye’ye doğru yol alıyoruz. Ve olimpiyatları da eninde sonunda bu ülke düzenleyecektir. İşte bizim teşkilat olarak en büyük kazancımız bu. Dünyanın farklı ülkelerinden gelen sporcu, yönetici, teknik adamlar hem ekonomik anlamda ülkeye katkı yapıyorlar, hem de memnun bir şekilde ülkelerine dönüyorlar. Spor organizasyonlarına ev sahipliği yapmak, Türkiye açısından son derece önemli bir konu. Çünkü getirileri çok fazla. Sporun ülke turizmi, tanıtımı, ekonomisi, uluslararası ilişkileri ve daha başka birçok alanda katkılarının olduğu bilinen bir gerçek. Bu bağlamda, ülkemizin gerek doğa sporları için gerekli olan fiziki ve doğal imkânların çoğuna sahip olduğu, gerekse şimdiye kadar ülkemizde yapılmış olan uluslararası organizasyonların ülkemize sağladığı katkılar düşünüldüğünde, bu tür organizasyonların arttırılmasına yönelik olarak neler yapılabilir? Yeni ve farklı spor projelerini hayata geçirerek Türkiye’nin bir spor ülkesine konumuna gelmesi için çaba sarf ediyoruz. Yukarıda da belirttiğim gibi ilk etapta Türkiye’yi spor tesisi anlamında çok zengin bin konuma getirmeliyiz ve getiriyoruz. Bunun ardından büyük çaplı spor organizasyonlarını ülkemize kazandırıyoruz ve kazandırmaya devam edeceğiz… Sayın Akgül, Türk sporcularının ve spor kulüplerinin performanslarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ya da daha geniş anlamda Türk Sporu’nun verimliliği konusunda ne düşünüyorsunuz? Avrupa, dünya şampiyonaları ve olimpiyat gibi büyük organizasyonlarda başarılı olan sporcularımızı maddi yönden büyük destek veriyoruz. Bu, sporcuyu çok teşvik ettiği için daha çok sporcunun spora yönlendirmesini sağlıyoruz. Türkiye’de ne kadar çok sporcu ile spor yaptırırsak o anlamda da rekabet ortamını geliştirmiş oluruz. Başarı için rekabetin önemini inanıyoruz. Sporcu kulüpte yetişiyor. Bunun için spor kulüplerimizeözellikle malzeme ve maddi konularda büyük destek veriyoruz. Uluslararası şampiyonalarda derece elde eden kulüplerimize hatırı sayılır katkılarda bulunarak onların ayakta durmasının ötesinde daha çok sporcuyu istihdam etmelerinin yolunu açıyoruz. 7 makale Temmuz 2011 GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ TAŞRA TEŞKİLATINCA YÜRÜTÜLEN SPOR HİZMETLERİNDE DENETİM ETKİNLİĞİ VE KURUMSAL VERİMLİLİK İLİŞKİSİ* Dr. Mehmet BAYANSALDUZ / Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü / Ankara / bayansalduz@yahoo.com Yrd. Doç. Dr. Yusuf CAN / Cumhuriyet Üniversitesi / Sivas / ycan@cumhuriyet.edu.tr Yrd. Doç. Dr. Ayşe TÜRKSOY / İstanbul Üniversitesi / İstanbul / ayseturksoy@hotmail.com Yrd. Doç. Dr. Fikret SOYER / Sakarya Üniversitesi / Sakarya / fikretsoyer@gmail.com ÖZET ABSTRACT This research was done in order to examine the relationship between control activity and institutional productivity at sports service carried out by the Provinces Organization of Youth and Sports General Directorship. Bu araştırma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (GSGM) Taşra Teşkilatınca yürütülen spor hizmetlerinde denetim etkinliği ile kurumsal verimlilik arasındaki ilişkilerin incelenmesi amacıyla ele alınmıştır. Bu araştırmada, 81 ilin Gençlik ve Spor İl Müdürleri, İlçe Müdürleri ve Şube Müdürleri yer almıştır. Araştırmada, kişisel bilgilere ilişkin 7 soru, hizmetlerdeki denetim etkinliğine ilişkin 24 soru ve kurumsal verimliliğe ilişkin 15 soru olmak üzere toplam 46 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. At this research, the sports controllers working at Youth and Sports General Directorship Sports Controller Committee and Youth and Sports Province Principals, District Principals and Department Principals of 81 provinces took place. At the research, a 45-question-survey in which there were 7 questions about personal information, 24 questions about control activity of service and 15 questions about institutional productivity was made. Katılımcıların denetim etkinliği algıları ile kurumsal verimlilik algıları arasında 0.01 düzeyinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r = ,662 ). It was found out that there is a positive significant relationship between the inspection activity perceptions of the sports managers participating in the research and their perceptions of institutional efficiency in the level of 0.01 (r = ,662 ). Araştırmaya katılan GSGM Taşra Teşkilatı Yöneticilerinin denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algılarında yaş, eğitim düzeyleri ve hizmet yılı açısından anlamlı bir farklılık gözlenmezken (p>0.05), görev alanları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Whereas it was not found out that there is a significant difference in the institutional inspection activity perceptions of the managers of GSGM field service participating in the research and their perceptions of institutional efficiency in terms of age, levels of education and service year (p>0.05), it was found out that there is a significant difference in terms of task areas (p<0.05). Araştırma sonuçları, denetim etkinliğinin arttırılması halinde verilen spor hizmetlerinin verimliliğinin de artacağını göstermiştir. Anahtar Kelimeler: Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Spor Hizmetleri, Denetim Etkinliği, Kurumsal Verimlilik The results of the research showed that the efficiency of the sports services will increase if the inspection activity increases. The Relationship Of The Control Activity And Institutional Productivity At Sports Service Carried Out By The Provinces Organization Of Youth And Sports General Directorship Key Words:Youth and Sports General Directorship, Sports Services, Control Activity, Institutional Productivity. * MPM ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 16. Dünya Verimlilik Kongresi’nde sunulan aynı başlıklı bildirinin özetidir. 8 Temmuz 2011 GİRİŞ Denetim geniş kapsamlı bir kavramdır. Niteliği, konusu, amacı ve zamanı yönünden değişik anlamlar kazandığından denetim kavramı yerine, aralarında önemli farklar bulunmasına rağmen, kontrol, revizyon, inceleme, teftiş ve murakabe, tahkik ve gözetleme gibi kavramlar da kullanılmaktadır. Günümüzde sporda kazanılan uluslararası başarılar, toplumun günlük yaşamında ve moral düzeyinde oldukça önem ve değer taşır hale gelmiştir. Her geçen gün ilerleyen bilim ve teknolojinin yardımıyla spordaki rekorlar yenilendikçe, temsil edilen ülkenin teknik, teknolojik, eğitim ve ekonomik standartları yarıştırılır hale gelmiştir. Bu bakımdan günümüzde spor, gelişmişliğin bir ölçütü olarak da kabul edilmektedir (Yetim, 2000:63-72). Bu yönüyle denetim, standartlara uygunluk araştırmasıdır. Söz konusu standartlar mevzuat yönünden olabileceği gibi, mali, ekonomik, fiziksel, sosyal, çevresel ve sürdürülen hizmetler yönünden de olabilir. Bu nedenle bütün toplumlar sporda başarılı olabilmek için büyük çaba sarf etmektedirler. Spor alanında başarı, büyük ölçüde spor politikalarının tespiti ve uygulanması, spor hizmet ve faaliyetlerinin sevk ve idaresini yüklenen spor adamlarına, spor alanında görev yapmakta olan kurumlara ve bu kurumların birbirleriyle koordineli bir biçimde çalışmalarında gösterecekleri performansa bağlı olduğu açıktır (İmamoğlu, 1992:21-34) Denetimde esas alınacak kriterler olmaması denetim yapılamayacağı manasına gelmez. Denetimin amacı, konusu, kapsamı ve kurumun yapısı, özelliği, görev ve faaliyetleri, amaç ve hedeflerini göz önüne alarak bazı objektif veya sübjektif standartlar, kriterler geliştirmesi mümkündür. Bununla birlikte, performans ölçüm sisteminin olmadığı, performans kriterlerinin geliştirilmediği bir kurumda performans denetimini yapmanın güçlüğü de tahmin edilebilir. Yönetim, toplumsal bir teşkilattaki yaşamı yöneltme ve kontrol etme sürecidir. Yönetim fonksiyonları üzerinde duran Henri Fayol, her örgütsel faaliyette uygulanması gereken beş temel yönetim işlevini tanımlamıştır. Bunlar; planlama, örgütleme, yönetme, koordinasyon ve kontrol fonksiyonlarıdır. Fayol, yönetim sürecini oluşturan bu fonksiyonların yöneticiler tarafından etkili bir şekilde yerine getirilmesi halinde başarılı olunabileceğinden söz etmektedir (Sunay, vd., 2000: 201). Waline, “İdare Hukuku” isimli eserinde yönetim bilimini; kamu idarelerinde verimliliği sağlama konularını inceleyen bir disiplin olarak tanımlamaktadır (Tortop, 1993: 2). Her örgüt var oluş nedeni olan amaçlarını gerçekleştirmek için sürekli olarak izlemek ve bilgi edinmek zorundadır. Bu da örgütün girdilerinin, sürecin ve çıktıların planlı ve sürekli biçimde kontrol edilmesi ve değerlendirilmesi ile olanaklıdır (Aydın, 2000:l). Denetim ve verimlilik birbirleriyle bağlantılı ve birbirlerini etkileyen kavramlardır. Bir örgütte verimliliğin sağlanabilmesi ancak iyi bir denetim ile mümkündür. Spor hizmetlerinin denetimi, hazırlıkların, uygulamaların ve varılan sonuçların denetimidir (Can, 2000:182-200). Denetim ve verimlilik diğer kurumlarda olduğu gibi spor yönetiminde de önemli bir süreçtir. Genel yönetimin bir parçası olan spor yönetimini, genel yönetimden ayırmak mümkün değildir. Temel amacı da, spor faaliyetlerinin akılcı ve bilimsel bir biçimde yürütülmesinin yollarını araştırmak, bulmak ve bunları genel ilkelere dönüştürüp uygulamaktır. Ayrıca, beden eğitimi ve spor programlarının geliştirilmesi, personel sağlanması ve yetiştirilmesi, spor kurum ve tesislerinin sevk ve idare edilmesi, denetlenmesi gibi konuları kapsar (İmamoğlu, 1992: 21-34). Verimlilik, bir faaliyet ve hizmette arzulanan kalitedeki en fazla çıktının en az girdi ile sağlanmasını ifade eder (Falay, 1997:20). Verimliliğin önemli göstergelerinden birisi kaynakların kullanımıdır. Peter Durcker verimliliği, kaynakların iyi bir şekilde kullanılması olarak tanımlamıştır (Timur, 1984:8). Verimliliği iki boyutta ele almak gerekir. Bunlardan birincisi; girdi ve çıktılar arasındaki ilişkinin rakamsal olarak ifade edilebildiği ve üretim aşamasında değerlendirilip denetlenebildiği mal üretimindeki verimlilik, ikincisi ise; girdi ve çıktılar arasındaki ilişkilerin rakamsal olarak ifade edilemediği ve üretim aşamasında denetlenemediği hizmet üretimindeki verimliliktir. İşte bu noktada spor hizmetlerindeki verimlilikten söz edildiğinde kâr zarar hesabı yapılmaksızın, spor hizmetlerinin etkinliğinin ve amaçlara uygunluğunun ölçülebilmesi ve denetlenebilmesi anlam kazanmaktadır. Temelde verimliliği, girdi çıktı ilişkisine bağlı kalmakla birlikte en azından gerçek çıktı yanında gerçekleşmesi gereken çıktı, çıktının kalitesi, ne üretildiği, nasıl üretildiği ve neyin nasıl üretilebilirliği, çıktının işletme amaçlarına katkısı bakımından da değerlendirmek gerekir. Denetimin varlığı, M.Ö. 3500 yıllarına kadar giden Mezopotamya kayıtlarından çıkarılmaktadır. Türk Dil Kurumu tarafından, bir işin doğru ve yönetime uygun olarak yapılıp yapılmadığını incelemek, kontrol etmek anlamında tanımlanmıştır (Demir, 2006:272). Genel anlamda denetim, iki büyüklük arasındaki karşılaştırma ve bunun sonucunda yapılan bir değerlendirme, yargılama ve hüküm vermedir. Buna göre denetim, planlananla yapılan arasındaki bir karşılaştırma ve bunun sonucunda yapılanın planlanana uygunluk derecesinin ve sapmaların belirlenmesi faaliyeti olarak tanımlanabilmektedir (Atay, 1999:20) Denetim, gerçekleştirilen durumun amaçlanan duruma oranını bulmaktadır. Bu süreç sonucunda, kurumun stratejik hedeflerine ve amaçlarına ne ölçüde ulaşıldığı belirlendiğinden, denetim amaçlara yönelik bir kavram olarak kabul edilebilir. Çünkü amaçların gerçekleşme düzeyi, sonuçların analizi ile belirlenmektedir (Özer, 2005:115). Bu bakımdan spor hizmetlerindeki verimlilik değerlendirilirken fiziki, beşeri, mali ve diğer unsurların göz önüne alınması zorunluluğu vardır. Spor tesisleri ve fiziki altyapı unsurları, teknik malzeme ve ekipmanların varlığı fiziki faktörleri, sportif hizmet üretiminin beşeri unsurla- 9 Temmuz 2011 etkinliği ile kurumsal verimlilik arasındaki ilişkilerin incelenmesi amacıyla yapılmıştır. rından sporcu, yönetici, antrenör gibi spor elemanları, idari, teknik ve hizmet elemanı gibi personel beşeri faktörleri ve spora ayrılan her tür ve düzeydeki finansal kaynaklar da spor hizmetlerindeki verimliliği etkileyen mali unsurları oluştururlar. Araştırma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatında görev yapan 81 ilin Gençlik ve Spor İl Müdürleri, İlçe Müdürleri ve Şube Müdürlerini kapsamaktadır. Araştırma kapsamında yer alanlara, kişisel bilgilere ilişkin 6 soru, spor hizmetlerdeki denetim etkinliğine ilişkin 24 soru ve kurumsal verimliliğe ilişkin 15 soru olmak üzere toplam 45 sorudan oluşan bir anket uygulanmıştır. Denetim etkinliği ve verimlilik ile ilgili sorular, gençlik ve spor il müdürleri, şube müdürleri ve ilçe müdürleri ile görüşmeler, verimlilik ile ilgili yapılmış diğer araştırmalarda kullanılan anket sorularının incelenmesi ve literatür taraması sonucunda belirlenmiştir. Spor hizmetlerdeki denetim etkinliğine ve kurumsal verimliliğe ilişkin sorular 5’li likert ölçeğine göre hazırlanmıştır. Denetim etkinliğine ilişkin sorular, 1. hiç katılmıyorum, 5. tamamen katılıyorum, kurumsal verimliliğe ilişkin sorular ise, 1. hiç verimli değil, 5. çok verimli şeklinde derecelendirilmiştir. Elde edilen veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir. Bunlarla birlikte, çevresel faktörler, halkla ilişkiler, haberleşme-koordinasyon, hizmet içi eğitim ve organizasyon, kalite kontrol, Ar-Ge hizmetleri spor hizmetlerinde verimliliği etkileyen diğer unsurlar olarak sıralanabilir (Güven, 1999:23-30). Spor tesislerindeki hizmet üretimi esas itibariyle insanları memnun edecek spor programlarına dayanmaktadır. Spor programları ise; insanların birbirinden farklı spor faaliyetlerine katılma isteklerinin karşılanması için gerçekleştirilen bir planlama sürecidir. Çünkü sportif organizasyonların varlığı insan ihtiyaçlarından kaynaklanmakta ve bu ihtiyaçlar spor programlarıyla karşılanmaktadır. Program, spor hizmetleri üretiminin esasını oluşturmakta ve bu hizmetlerin topluma ulaştırılmasında araç işlevi görmektedir (Seraslan, 1990:15). Araştırmada, denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algısı arasındaki ilişkiyi tanımlamak için pearson korelasyon analizi yapılmıştır. Ayrıca, araştırmaya katılanların denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algılarında cinsiyet, yaş grupları, görev alanları, eğitim düzeyi, eğitime dayalı meslek grupları ve hizmet yılları açısından farklılık analizleri yapılmıştır. Bu çalışmada, GSGM Taşra Teşkilatınca yürütülen spor hizmetlerinde denetim etkinliği ile kurumsal verimlilik arasındaki ilişki incelenerek verimliliğin arttırılmasına yönelik öneriler sunulmuştur. METOD Bu araştırma, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatınca yürütülen spor hizmetlerinde denetim BULGULAR Pearson Correlation Denetim Etkinliği Verimlilik Denetim Etkinliği Verimlilik 1 ,662** Sig. (2-tailed) ,000 N 373 373 Pearson Correlation ,662** 1 Sig. (2-tailed) ,000 N 373 373 **. Correlation is significant at the 0.01 level (2-tailed). Tablo 1. Araştırmaya Katılanların Denetim Etkinliği ve Verimlilik Algıları Arasındaki Korelâsyon Tablosu Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ile kurumsal verimlilik algıları arasında 0.01 düzeyinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r = ,662 ). Test Statisticsa,b Denetim Etkinliği Verimlilik Chi-Square 5,945 4,909 df 4 4 Asymp. Sig. ,203 ,297 Tablo 2. Araştırmaya Katılanların Denetim Etkinliği ve Verimlilik Algılarında Yaş Grupları Açısından Farklılık Analizi Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin GSGM’ nin denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında yaş grupları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05). 10 Temmuz 2011 Test Statisticsa,b Denetim Etkinliği Verimlilik Chi-Square 19,716 36,234 df 2 2 Asymp. Sig. ,000 ,000 Tablo 3. Araştırmaya Katılanların Denetim Etkinliği ve Verimlilik Algılarında Görev Alanları Açısından Farklılık Analizi Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin kurumsal denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında görev alanları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Bu farklılık il müdürlerinin şube ve ilçe müdürlerine göre daha yüksek denetim etkinliği ve verimlilik algılamalarından kaynaklanmaktadır. Test Statisticsa,b Denetim Etkinliği Verimlilik Chi-Square 1,485 1,611 df 3 3 Asymp. Sig. ,686 ,657 Tablo 4. Araştırmaya Katılanların Verimlilik ve Denetim Etkinliği Algılarında Eğitim Düzeyleri Açısından Farklılık Analizi Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin kurumsal denetim algıları ve kurumsal verimlilik algılarında eğitim düzeyleri açısından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05). Test Statisticsa,b Denetim Etkinliği Verimlilik Chi-Square 15,876 10,325 df 4 4 Asymp. Sig. ,003 ,035 Tablo 5. Araştırmaya Katılanların Verimlilik ve Denetim Etkinliği Algılarında Eğitime Dayalı Meslek Grupları Açısından Farklılık Analizi Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında meslek grupları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Bu farklılık, meslek grubu memur olanların diğer gruplara göre daha düşük denetim etkinliği ve verimlilik algısına sahip olmasından kaynaklanmaktadır. Test Statisticsa,b Denetim Etkinliği Verimlilik Chi-Square 3,432 2,506 df 3 3 Asymp. Sig. ,330 ,474 Tablo 6. Araştırmaya Katılanların Verimlilik ve Denetim Etkinliği Algılarında Hizmet Yılı Açısından Farklılık Analizi Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ve kurumsal verimlilik algılarında hizmet yılı açısından anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p>0.05). 11 Temmuz 2011 SONUÇ VE ÖNERİLER Her kurumun amacına ulaşabilmesi için sahip olduğu ve yararlanabileceği kaynakları en iyi şekilde kullanması gerekir. Örgütün amaçlarına ulaşma derecesi, bir bakıma kaynakları kullanabilme derecesine bağlıdır. Bundan da önemlisi, verimliliğin yakından izlenmesi ve sürekli bir artış için gerekli önlemlerin alınmasıdır. Bu açıdan bakıldığında denetim, kurumlar için hayati bir önem taşır. Denetimin örgüt açısından zorunlu olması, örgütün kendi varlığını sürdürmeye kararlı oluşunun doğal bir sonucudur. Her örgüt var oluş nedeni olan amaçlarını gerçekleştirme durumunu sürekli olarak izlemek ve bilgi edinmek zorundadır. Bu da, örgütün girdilerinin, sürecin ve çıktıların planlı ve sürekli biçimde kontrol edilmesi ve değerlendirilmesi ile olanaklıdır (Aydın, 2000: l). Eldeki mevcut kaynaklar ve her türlü imkân optimum şekilde kullanılarak değerlendirildiği taktirde verimlilik artacaktır. Hizmet üretiminde insanlar, taşınmazlar, demirbaşlar ve diğer tüm kaynaklar optimum bir şekilde kullanılmalıdır. Sunulan hizmet ve faaliyetlerin yürütülmesi esnasında yararlanılan tüm kaynakların kullanımında verimliliğin sağlanması oldukça önemlidir. Esasen, işletmelerde verimliliği artırmanın sorumluluğu doğrudan doğruya yöneticilere aittir. Verimliliğin, işletme fonksiyonlarını sevk ve idare eden yöneticilerin başarılarının bir göstergesi sayılması bu sebeptendir. İşletmede tüm çalışanların zamanın ve maddi kaynakların üretim amaçları yönünde kullanılmasında ve verimlilik duyarlılığının canlı tutulmasında yöneticilere büyük iş düşmektedir (Özdemir, 1991:169). Öte yandan verimlilik, ilk bakışta kurumsal boyutlarda ortaya çıkmış gibi görünse de, temelde insan düşünce, tutum ve davranışlarının bir sonucudur (Newstrom J.W., Davis K., 1993:18). Bu yargı, verimliliği artırma konusundaki çalışmaların birey temeline dayandırılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Örgüt hiyerarşisinin neresinde olursa olsun üretim haricindeki performans zeminlerinde çalışan her birey verimliliğe katkıda bulunabilmekte ve en alt düzeyde çalışanın katkısı, en tepedeki yöneticinin katkısı kadar değerlidir (Pekin, 1991:69) Dünyada gittikçe önem kazanmaya başlayan “etkin devlet’’ kavramı, uzun vadeli bir bakış açısıyla, ekonomik ve hukuksal boyutu ile kamu kaynaklarının en verimli şekilde kullanılarak en yüksek faydanın sağlanmasını, dev- letin ise düzenleyici, destekleyici ve denetleyici fonksiyonunun en iyi şekilde yapılmasını ifade etmektedir. Denetim ve verimlilik diğer kurumlarda olduğu gibi spor yönetiminde de önemli bir süreçtir. Denetim ve verimlilik birbirleriyle bağlantılı ve birbirlerini etkileyen kavramlardır. Çağdaş anlamıyla denetim bir performans değerlendirme sürecidir. Bir örgütte verimliliğin sağlanabilmesi ancak iyi bir denetim ile mümkündür. Bu amaçla, kurumsal işleyiş bir bütün olarak, planlı ve programlı bir biçimde sürekli olarak izlenir, eksik yönler saptanır, düzeltilir, hataların tekrarlanması engellenmeye ve daha sağlıklı bir işleyiş gerçekleştirilmeye çalışılır (Aydın, 2000:11). Spor hizmetleri birçok ülkede kamunun desteklediği bir hizmet olarak yürütülmektedir. GSGM’de gençlik ve spor konularında sorumlulukları olan ve kamu hizmet veren bir örgüttür. Önemli hizmetlerin sorumluluğunu üstlenmiş olan GSGM’ye devlet bütçesinden aktarılan kaynaklar yeterli değildir. Yeterli kaynağı bulamayan GSGM’nin Taşra Teşkilatına aktardığı kaynaklar da sınırlı kalmaktadır. GSGM Taşra Teşkilatlarının 1999/2000 ve 2001 yılları gelirlerine bakıldığında, öz gelirler üç yıllık ortalama % 17 oranındayken (Bayansalduz, 2002:216), 2007/2008 ve 2009 yıllarında ise öz gelirlerin üç yıllık ortalaması % 11 oranına düşmüştür. Öz gelirlerinin oldukça düşük seviyelerde gerçekleşmesi sebebiyle özel bütçeli olmalarına rağmen,1999-2009 yılları arası Taşra Teşkilatı bütçesinin ¾’ünden fazlasını GSGM yardımları oluşturmaktadır (GSGM, 2010). Bunların yanı sıra spora ayrılan kaynakların yetersizliği (Devecioğlu, 2005:117) göz önüne alındığında, sürdürülen spor hizmetlerinde etkin, verimli ve rasyonel kullanımın gerekliliği için denetim etkinliği ve verimliliğin arttırılmasına yönelik çalışmalar zorunluluk arz etmektedir. Bu amaçla yapılan çalışmada, araştırmaya katılan GSGM Taşra Teşkilatı yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ile kurumsal verimlilik algıları arasında 0.01 düzeyinde pozitif yönlü anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r =,662). Bu sonuç, katılımcıların denetim etkinliğinin artmasının verimliliği artıracağı şeklinde algıladıklarını göstermektedir. Araştırmaya katılan spor yöneticilerinin GSGM’nin denetim etkinliği ve kurumsal verimlilik algılarında yaş, 12 Temmuz 2011 GÜVEN, H., (1999). “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Taşra Teşkilatlarınca Yürütülen Sportif Hizmetlerdeki Verimliliği Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi”, Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, GSGM, (2010). Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı, Bütçe ve Performans Şube Müdürlüğü Arşiv Bilgileri. FALAY, N., (1997). “Denetim, Verimlilik/Etkinlik/Tutumluluk (VET) ve Sayıştay”, Sayıştay Dergisi. Sayıştay 135. Kuruluş Yıldönümü Özel Sayısı, Nisan-Haziran, s.20. eğitim düzeyleri ve hizmet yılı açısından anlamlı bir fark- İMAMOGLU, A.F., (1992). “Fonksiyonel Açıdan Spor Yöne- lılık gözlenmemiştir (p>0.05). Araştırmaya katılan spor timinin Anlam ve Önemi”, Gazi Eğitim Fak.Der., Cilt 8, sayı l, yöneticilerinin denetim etkinliği algıları ve kurumsal ve- s.21-34. rimlilik algılarında görev alanları açısından anlamlı bir farklılık gözlenmiştir (p<0.05). Bu farklılık il müdürlerinin şube ve ilçe müdürlerine göre daha yüksek denetim etkinliği ve verimlilik algılamalarından kaynaklanmaktadır. Araştırma sonuçları, denetim etkinliğinin arttırılması NEWSTROM J.W. and DAVIS K. (1993). “Organizational Behavior:Human Behavior At Work”, 9. Ed., (McGraw-Hill, Inc.) ÖZDEMİR M.(1991). “Verimlilik Üzerine Düşünceler ve Ve- halinde verilen spor hizmetlerinde verimliliğin de artaca- rimlilik Çalışmaları”, Verimlik Dergisi, cilt:2, s. 169-174. ğını göstermiştir. ÖZER, M.A. (2005).Yeni Kamu Yönetimi Teoriden Uygulama- KAYNAKÇA ya, Platin Yayınları, s: 115- 116. ATAY C. (1999). “Devlet Yönetimi ve Denetimi”, Alfa Yayınları, PEKİN, H. (1991). “Verimliliğin Artırılmasında İşçilerin Katkısı”, 2. Baskı, s: 20. Verimlilik Dergisi, cilt:4, s. 69. AYDIN, M. (2000). “Çağdaş Eğitim Denetimi”, Hatiboğlu Ya- SERARSLAN, Z. (1990). “Sporun Pazarlanması ve Boyutla- yınevi, Ankara. rı”, Spor Bilimleri 7.Ulusal Sempozyumu Bildirileri, s:220, 15- BAYANSALDUZ, M. (2002). “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Merkez ve Taşra Teşkilatının Finansal Kaynaklar Açısından Değerlendirilmesi” Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul. 16 Mart, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. SUNAY, H.; İMAMOĞLU, A.F.; DELİCEOĞLU, S.D. (2000). “Türk Spor Teşkilatında Görev Yapan Spor Yöneticilerinin Yönetim Uygulamalarında Sergiledikleri Yönetim Anlayışla- CAN, Y., SOYER, F., GÜVEN H. (2000). “Spor Hizmetle- rının İncelenmesi”, s. 201–211, Gazi Beden Eğitimi ve Spor rinde Verimliliği Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilme- Bilimleri Kongresi, Bildiriler, Cilt II, Sim Matbaacılık Kâğıtçılık si”, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi bildiriler Ltd.Şti., Ankara. Kitabı,s:182-200. Ankara. TiMUR, H. (1984). “İş Ölçümü, İş Planlaması, Verimlilik”, DEMİR, Ö. (2006). “İç Kontrol Kavram ve Modelleri”, 5018 TODAİE Yayını, s.8, Ankara. Sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu Kapsamında Güncel Mali Sorunlar, Muhasebat Kontrolörleri Derneği Yayın- TORTOP, N., İSBİR, E.G.; AYKAÇ B. (1993). “Yönetim Bilimi”, ları, s: 272, Ankara. Yargı Yayınları, s.2-148, Ankara. DEVECİOĞLU, S., (2005). “Türkiye’de Spor Sektörü Strateji- YETİM, A, A. (2000). “Sporun Sosyal Görünümü”, G.Ü, Bed. lerinin Geliştirilmesi”, Verimlilik Dergisi, sayı:2, sayfa: 117-134. Egt.Spor Bil., Cilt5, Sayı1, s.63-72. 13 makale Temmuz 2011 SPOR KULÜPLERİNDE FİNANSAL VERİMLİLİK* Yrd. Doç. Dr. Zahit SERARSLAN – Arş.Gör. Abdurrahman KEPOĞLU – Yrd. Doç. Dr. Veysel KÜÇÜK Marmara Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu ÖZET Bu çalışmada kulüplerin finansal verimlilik problemlerine çözüm üretme konusunun değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu amaca ulaşma bağlamında, tanımlayıcı araştırma modeli kullanılmıştır. Bilgi toplama yöntemi olarak görüşme tekniği (derinliğine mülakat) ve 26 sorudan oluşan anket kullanılmıştır. Sonuçların değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikten faydalanılmıştır. Sonuç olarak; kulüplerin seyirci potansiyelinden yeterince yararlanamadıkları, isim hakkı potansiyelini değerlendiremedikleri, lisanslı ürün pazarlaması konusunda yavaş hareket ettikleri, olası sponsorları yeteri kadar harekete geçiremedikleri, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yapılan yayın hakkı ihalelerindeki değer artışını sağlamak konusunda kendilerine düşeni yapmadıkları, taraftar kart potansiyelini harekete geçiremedikleri, stadyumları etkin ve verimli kullanamadıkları, gençlik geliştirme merkezlerine önem verilmediği ve bu alandaki potansiyeli harekete geçiremedikleri tespit edilmiştir. Bu durumun böyle devam etmesi UEFA’nın belirlediği mali kriterlerin yerine getirilmesini zorlaştıracaktır. Bu da uzun vadede kulüplerin küme düşürülmesi ya da tescilinin iptaline kadar yol açacak olumsuz sonuçlar doğuracaktır. Anahtar Kelimeler: Futbol Kulübü, Finans, Verimlilik FINANCIAL PRODUCTIVITY OF SPORT CLUBS ABSTRACT This study aimed to evaluate the solutions for financial productivity problems of clubs. For achieving this goal, a descriptive research model was used. As a method of collecting information was used interview technique (depth interview) and a questionnaire consisting of 26 questions. Descriptive statistics was refered to analyze the results. As a result, have been determined that the clubs could not benefit enough from the potential audience, could not evaluate the royalty potential, started to move slowly in the marketing of licensed products, could not motivate enough the potential, did not do its part about the increasing the value in copyright auctions making by Football Federation of, could not evaluate the fan card potential, could not use the stadiums effectively, did not attach importance to youth development centers and could not started to move the potential about the youth development centers. The continuation of this situation makes it harder for the fulfillment the financial criteria set by UEFA. In the long term that case would lead the negative consequences like to be relegated of clubs or the cancellation of registration. Key Words: Football Clubs, Finance, Productivity SPOR KULÜPLERİNDE FİNANSAL VERİMLİLİK Kulüplerin neredeyse tamamı zaman zaman finanssal sıkıntı yaşamaktadırlar. Bazılarında bu sıkıntıların boyutu çok fazla olabilmektedir. Hatta profesyonel futbolcu sözleşmelerindeki taahhütlerini yerine getiremeyip sezon içinde futbolcularını ellerinden kaçırmaktadırlar. Kulüpler bu sorunlarını kısa vadeli palyatif tedbirlerle çözmeye çalışmaktadırlar. Bu çabalar da çoğu zaman sonuçsuz kalabilmektedir. Ancak kulüplerin uzun vadeli ve kalıcı çözümler bulmak ve mali yapılarını güçlendirmek zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum kulüplerin kendileri için kaçınılmaz bir ihtiyaç olduğu gibi UEFA’nın da şartıdır. Nitekim, Avrupa futbolunun standardının yükseltilmesini amaçlayan ve UEFA kriterleri olarak da bilinen “Kulüp Lisans Sistemi Kriterleri’nin beş başlık altında toplanan hedeflerinden biri mali kriterlere ilişkindir. Bu kriterler; • Kulüplerin mali ve ekonomik kapasitelerinin iyileştirilmesi, güvenilirliklerinin arttırılması ve futbol yatırımcılarının korunması, • Kulüplerin mali yapılarının kontrol ve denetim mekanizmalarının kurulması, • Kulüpler için mali kriterlerin uygulanmasıyla bir sezon boyunca ulusal ve uluslararası müsabakalarda * MPM ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 16. Dünya Verimlilik Kongresi’nde sunulan aynı başlıklı bildirinin özetidir. 14 Temmuz 2011 devamlılığın korunması ve garanti edilmesi” şeklinde sıralanmıştır. Ancak bunun dışında kalan dört kriterden üçünün (sportif, altyapı, personel ve idari) gerçekleştirilmesi de büyük ölçüde güçlü bir mali yapının varlığına bağlıdır. Örneğin, direktörlerine ve diğer kulüplere olan kesinleşmiş borçları ile FIFA ve UEFA kararları doğrultusunda futbolculara, başka federasyonlara bağlı kulüplere, teknik direktörlere ve maç organizatörlerine olan borçlar olabilir. • Kulüplerde kaliteli antrenörler ve sağlık ekibinin istihdam edilmesi, • Kulüpler, tescil yönteminin bir parçası olarak aşağıda özellikleri belirtilen bağımsız denetçiler tarafından denetlenmek ve bu denetçiler tarafından hazırlanacak raporları süresinde futbol federasyonuna göndermek zorundadırlar. • Her kulüpte genç futbolcuların yetiştirilmesine öncelik verilmesi ve hatta bunların okul eğitimlerinin sağlanması, kaliteli antrenör ve öğretmenlerle desteklenmesi, • Kulüplerin mevcut stat ve antrenman sahaları gibi sportif altyapılarının iyileştirilmesi, gelecekteki taleplere cevap verecek şekilde düzenlenmesi, statların seyirciler ve medya için modern aletlerle donatılması, genç futbolcuların antrenmanları için her türlü isteklerine cevap verecek malzemenin sağlanması, • Kulübün günlük ihtiyaçlarına cevap verecek kaliteli, yeterli sayıda ve tam zamanlı idari personelin istihdamı. Bir kulübün lisans alabilmesi için yerine getirmesi gereken mali kriterler de aşağıdaki gibidir (Akşar, 7.08.2009). • Dönem içerisinde meydana gelebileceği planlanan bütün yükümlülüklerini yerine getirebilecek yeterli mali kaynaklara ve gerektiğinde kullanılabilir kredi imkanlarına sahip olduğunu gösteren kanıtlar olmalıdır. • Profesyonel futbol şubesi bulunan kulüplerimizin, futbol faaliyetlerinin ve sonuçlarının sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca mali tablolar aracılığı ile federasyonumuza, maliyeye ve diğer kamu kurumlarına sunulan bilgilerin tutarlılık ve mukayese edilebilirlik niteliklerini koruyarak gerçek durumu yansıtılabilmelidir. Kulüplerimizdeki kayıtlar denetimin kolaylaştırılması amacıyla Maliye Bakanlığı tarafından yayınlanan, Tek Düzen Muhasebe Uygulama Genel Tebliği hükümlerine uygun olarak tutulmalıdır. • Profesyonel futbol şubesi bulunan kulüplerimiz, hesap dönemlerine (takvim yılı veya futbol sezonuna) uygun olarak bağımsız denetleme kuruluşlarınca denetlenmiş ve genel kurulca ibra edilmiş hesaplarına göre Türkiye Futbol Federasyonuna (TFF) mali bilgiler vermelidir. • Federasyon ayrıca futbolcu transferleri, futbolcu maliyeti, vergi, sigorta gibi lisans verme yönteminin ayrılmaz parçasını oluşturacak bilgi de isteyebilir. • Kulüpler, kesinleşmiş borçlarını ödediğine ve sözleşme yükümlülüklerini yerine getirdiğine ait ödeme makbuzlarını ve ibranameleri Futbol Federasyonu’na ibraz etmek zorundadır. Bunlar, oyuncularına, teknik UEFA, mali kriterleriyle ilgili yaptığı sıkı denetimler sonucu yükümlülüklerini yerine getirmeyen kulüplere ciddi yaptırımlar uygulamaktadır. Son olarak Macaristan’ın Frençvaroş takımını mali yapısı uygun olmadığı için küme düşürmüştür. İtalya’da ise Empoli takımı uyarıları dikkate almayınca Avrupa kupalarının dışında bırakılmıştır. UEFA, mali denetimler sonucu yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve dengeyi tutturamayan kulüpler için öncelikle ihtar uygulamaktadır. Sonrasında bu ihtar para cezasına çevrilmektedir. Federasyona olan borçların ödenmemesi gibi durumlarda yeni futbolcu alımı yasaklanmaktadır. Para cezasına rağmen hata devam ediyorsa puan indirimi ve sonrasında da futbolcuya lisans verilmemesi gibi yaptırımlar uygulanmaktadır. Son olarak önce küme düşürülmekte, nihayetinde ise kulüplerin tescili iptal edilmektedir. İngiltere’de 90’lı yıllarda futbol kulüplerinin gelirleri dramatik bir şekilde arttığı halde, kârlılıklarında ciddi azalmalar gözlenmekteydi. Hatta bazı kulüpler zarar etmeye başlamışlardı. Gelirlerinin önemli bir bölümü naklen yayın gelirlerine endeksli olan bu kulüplerde, ITV Digital çöküşünün de etkisiyle önemli zarar kalemleri oluşmuştu. Bu dönemde Premier Lig’de zarar beyan eden kulüplerin oranı %80’lere ulaşmıştı (Deloitte&Touche 2005 Raporu). Bütün bunlar kulüplerimizin mali yapılarını ivedi olarak düzeltmesini zorunlu hale getirmektedir. Bu çalışmada futbol şubesi bulunan kulüplerin finansal yapılarını güçlendirerek verimliliklerini arttırmada futbol pazarlamasından nasıl yararlanacaklarına ilişkin bazı ipuçlarına yer verilmektedir. Futbol pazarlaması çok boyutludur. Bu boyutlar, futbol seyrinin pazarlanması, isim hakkı pazarlaması, lisanslı ürün pazarlaması, sponsorluk, yayın hakkı pazarlaması, taraftar kart, stadyum pazarlaması ve gençlik geliştirme programı pazarlaması olarak sıralanabilir. Bunların arasında en önemlisi futbol seyrinin pazarlanmasıdır. Çünkü bu boyutun dışında kalanların başarısı kulübün taraftar sayısına bağlıdır. Az taraftarı olan kulüplerde diğer boyutlardaki başarı da düşük olabilecektir. Bu bağlamda Türkiye Futbol Federasyonunca ya- 15 Temmuz 2011 olduğu bir sektörde doping, rüşvet, şike gibi spor ahlakı dışındaki olayların hızla yaygınlaşacağı açıktır. Bir çok Avrupa liginde bu tip olayların gündeme gelmeye başlamış olması aslında çok şaşırtıcı değildir. Bunların yanında İtalya’da ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde bazı sporcuların anlamlı bir şekilde olağandışı koşullarda ölmesi bu olayların bir tarihi perspektifi olduğunu da ortaya koymaktadır (Akşar-Merih, 2006:446). Bu sebeple; başta oyuncular olmak üzere kulüpte ahlaki değer sınırlarının dışına çıkılmamalıdır. Taraftar ahlak sınırları içinde kalınmayı ödüllendirecek ve kulübünün karşılaşmaları için para ödeyecektir. yınlanmış olan “Futbol Pazarlaması” adlı çalışmada “futbol seyrinin pazarlanması” lokomotife benzetilmektedir (Serarslan, 2009:11). “İsim hakkı pazarlaması, lisanslı ürün pazarlaması, sponsorluk, yayın hakkı pazarlaması, taraftar kart, stadyum pazarlaması ve gençlik geliştirme programı pazarlaması” ise vagonlar olarak ele alınmaktadır. Şayet, lokomotif ne kadar güçlü olursa, vagonların gücü de o oranda artacaktır. Futbol Seyrinin Pazarlanması ve Futbol Pazarlamasının Lokomotifi Futbol seyri pazarlanırken, ilk olarak seyirci ilgisini arttıracak faktörlerin neler olduğunu bilmek ve bunları nasıl lehimize çevirebileceğimizi anlamak gerekmektedir. 1970’li yıllarda Avrupa’daki televizyon kanalları futbol maçlarını ekranlara taşıdığında, yöneticiler, “Statlara gelen seyirci sayısı düşüyor, bu da bizim gelirlerimize olumsuz yansıyor” tezini savunarak bu yayınlara karşı çıkmışlardı. Aradan geçen 40 yıllık süre zarfında, ulusal ve uluslararası kanallar aracılığı ile pek çok maçın canlı olarak ekranlara yansımasına karşın Avrupa’daki futbol statları dolup taşmaktadır. Statlara en çok seyirci çeken ilk 10 Avrupa kulübünün seyirci ortalaması “64 bin kişi” olarak istatistiklere yansırken, statların doluluk ortalaması ise %93.2 olarak gözlemlenmiştir. Avrupa’nın 5 büyük ligi (İngiltere, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa) arasında en çok taraftarı Bundesliga’daki maçlar çekmektedir. Şubat 2010 itibari ile Almanya 1. Futbol Ligi’ndeki maçları statlarda ortalama 40.975 kişi izlemiştir (Çetin, Mayıs 2010: 26). İkinci olarak da futbol seyirci pazarını bölümlendirmek ve her pazar bölümünden elde edilecek kazançların arttırılabilme yolları üzerine yoğunlaşmak gerekmektedir. Seyirci ilgisini arttıracak faktörler de aşağıdaki gibi sıralanabilir (Serarslan, 2009:18-37). Ahlaki değerler: Spora ve futbola finansal mantık girdiğinde, spor-para ilişkilerinden kaynaklanan ahlaki risklerinde artacağı kuşkusuzdur. Paranın birinci amaç Aktif katılım: Kulüpler seyir hizmeti sunmanın dışında, aktif katılıma yönelik hizmetler de üretmeli ve amatör branşlara da yatırım yapmalıdırlar. Spora aktif olarak katılanların seyirci olarak da ilgisi artacaktır. Medya: Kulüpler kitle iletişim araçlarında daha çok yer alabilmek için aktiviteler geliştirmeli reklam etkisi yaratabilecek eylemlere yer vermelidirler. Yıldız oyuncular: Yıldız oyuncular kulüplerin seyirci ilgisini her zaman pozitif etkilerler. Bu bağlamda kulüpler yıldız oyunculara takımlarında yer vermeli ve/veya yıldız yaratabilecek strateji ve politikalar üretmelidirler. Transfer ekonomisinde kulüplerimizin futbol gelirlerini ve kıt olan kaynaklarını verimli ve kârlı kullanamadıklarını, bu nedenle transferin futbol ekonomisine sağlayacağı marjinal faydanın giderek azaldığını gözlemlenmektedir. Süper Lig takımları son beş yıl içinde 333 milyon Euro civarında transfer harcaması yapmışlardır. Buna karşılık sadece 84 milyon Euro civarında bir transfer geliri elde etmişlerdir. Böylece 249 milyon Euro cari transfer açığı oluşmuştur. Bu açık ancak borçlanmak yoluyla kapatılmaktadır. Doğal olarak bu uygulamanın rasyonel bir uygulama olduğunu söylemek zordur (Akşar,Ağustos 2009:36). Taraftar odaklılık: Kulüplerin mevcut seyirci ve taraftarlarını memnun edebilmek için yoğun çaba göstermelerini ifade eder. Gösterdikleri bu çabanın sonucunda kulüplerine taraftar ya da seyirci olacakların %80’ini garanti altına almış olacaklardır. Karşılaşmanın şölenleştirilmesi: Daha çok erkekler tarafından tüketilen futbol seyir hizmetleri ailenin diğer üyelerinin de katılımıyla kadınlar ve çocuklar tarafından da yoğun olarak tüketilmeye başlanacaktır. Her ailenin ortalama dört kişiden oluştuğu var sayılırsa teorik olarak seyirci potansiyelinin dört katına çıkması beklenebilir. Bu bağlamda kulüpler karşılaşmayı şölene dönüştürebilmek için çalışmalar yapmalıdırlar. Marka olmak: Taraftar ve seyirci potansiyelini arttıran en önemli unsurların başında gelir. Kulüpler marka olma sürecinin gerektirdiği politika ve stratejiler uygulamalıdırlar. Böylece uzun vade de çok olumlu sonuçlar elde edebilecekleri söylenebilir. 16 Temmuz 2011 Farklı olmak: Taraftar ya da seyirci çekmek için diğer ürünlerde olduğu kadar kulüplerin sundukları futbol seyir hizmetleri için de önemlidir. Bu bakımdan kulüpler fark yaratacak eylemler ve uygulamalara ağırlık vermelidirler. Futbolun değişkenlik özelliği: İlginin dinamik kalması ve sürekliliğini sağlamaktadır. Bu bakımdan sezon sonuna kadar ligin sürpriz sonla bitecek şekilde olması bu ilginin dinamik kalmasını sağlayacaktır. Bu bağlamda etik kurallar çerçevesinde kulüpler kendilerine düşeni yapmalıdırlar. Bunun anlamı futbol sezonunun son haftasına kadar lig şampiyonunun ya da ligden düşecek takımın belli olmamasıdır. Birkaç hafta önceden şampiyonluk ve ligden düşecek takımlar seyirci ilgisinin azalmasına sebep olacaktır. Futbolda uluslararası pazarlama: Seyirci ilgisinin ülke sınırları dışına taşınabilmesi bağlamında rol üstlenmektedir. Dolayısıyla kulüpler uluslararası pazarlama seçenekleri ve fırsatlarını değerlendirmelidir. Bu fırsatı değerlendiren kulüpler başka ülkelerde ürünleştirme şirketleri (merchandising) kurabilirler, isim hakkı (franchising) verebilirler, hatta Manchester United’de olduğu gibi restoran ve kafe gibi işletmeler de açabilirler. Seyirci Pazarı Bölümleri Nelerdir? Futbolda seyirci pazarında bölümleri ilgisizler, pasif seyirciler, aktif seyirciler, koleksiyoncular, yakın ilişkide olanlar, kulüp üyeleri ve fanatikler olarak sıralanmaktadır (Rein, vd., 2007:113-124. Serarslan, 2009:39-43). Bir kulüp pazarlamacısının bu bölümlendirmeyi yapmadan ya da hesaba katmadan yapacağı pazarlama ve tutundurma çabaları gereksiz emek, enerji ve kaynak israfına yol açacaktır. Yapılacak pazarlama faaliyetlerinin etkin olması yani hedefi 12’den vurması pazar bölümlerine göre tutundurma ve pazarlama stratejilerinin farklılaştırılmasına bağlıdır. Böylece kulüpler en az emek ve masrafla en fazla verimi elde edecekler. Yani rasyonel davranmış olacaklardır. Buraya kadar futbolda taraftar ya da seyirci ilgisini arttırarak yani lokomotifi güçlendirecek hususlar özet olarak sıralanmaya çalışılmıştır. Şimdi vagonlar üzerinde durulacaktır. Futbol Pazarlamasının Vagonları: İsim hakkı pazarlaması: Kulüplerin isim hakkı anlaşması yapacağı alanlar, yaz okulları, kış okulları, altyapı, lisanslı ürünler (giyim, aksesuar, ev tekstili, çanta, özel koleksiyonlar, parfüm, çocuk eşyaları vs.), kafeler, restorantlar, oteller, televizyon, radyo vs. olarak sıralanabilir. Ülkemizde bütün kulüpler bu alanlarda isim hakkı anlaşması yapabilirler. Bu konuda yapılacak etkin pazarlama çabaları bunu yapan kulüplerin hem pazardan önemli pay almasını, hem de gelirini hızla arttırmasını sağlayabilecektir. Lisanslı ürün pazarlaması: Ülkemizde büyük kulüpler lisanslı ürünlerini sattığı mağazalar (merchandising) açmaktadırlar. Anadolu takımları da Kulüpler Birliği çatısı altında “Stadium” mağazalar zinciri kurarak bu yarışta çok gerilerde kalmamaya gayret etmektedirler. Ancak bu mağazalar hem sayı hem de kalite olarak yeterli değillerdir. Bu mağazaların sayı ve kalite olarak artması, kulüplerin gelirlerini ve saygınlığını arttıracaktır. Sponsorluk pazarlaması: 2005-2006 sezonuna ait futbol gelirlerinin %16’sını sponsorluk gelirleri oluşturmaktadır (Akşar, 22.07.2009). Bu oldukça önemli bir orandır. Ancak Türkiye’deki gerçek potansiyeli yansıttığı söylenemez. Bir yandan kulübün finansmanında önemli paya sahip olan, diğer yandan da sponsorun mal ve hizmetlerini tanıtımının yapılmasını sağlayan sponsorluk faaliyetlerinde, sponsorluk satışı için satışçılık eğitimi almış satış elemanı istihdam etmek gerekir. Aksi halde evde görücüsünü bekleyen kız pozisyonu doğar. Bu bakımdan sponsorluk gelirlerinin arttırılması için kulüplerin alanında eğitim almış pazarlama ve satış elemanlarına ihtiyaçları olduğu düşünülmektedir. Yayın Hakkı Pazarlaması: Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında 3813 sayılı Kanun’un 29. maddesi, futbol müsabakalarının televizyon, radyo ve her türlü teknik cihaz ve benzeri araçlarla yayınlanmasına, yayınların düzenlenmesine ve programlanmasına münhasıran federasyon yönetim kurulunu yetkili kılmaktadır. Dolayısıyla tek tek kulüplerin yayın hakkı pazarlaması konusunda aktif olarak yapabilecekleri doğrudan bir eylem bulunmamaktadır. Ancak yayın hakkı değerini arttırabilmeleri için seyirci ürününün kalitesini, fiyatını, seyirci potansiyelini daha fazla etkileyebilecek yeri ve çeşitli tutundurma eylemleri ile seyirci ilgisini arttırmak konusunda önemli katkıları olabilir. Bu katkıların yayın hakkı değerini, dolayısıyla kulübün yayın hakkı gelirlerinden alacağı payı arttıracağı söylenebilir. Burada “sadece benim kulübüm mü çaba gösterecek?” şeklinde bir tutum içinde olmadan her kulüp elinden gelen gayreti göstermelidir. Taraftar Kart Pazarlaması: Hem ek gelir getirmesi, hem de kulübün taraftarla bağını güçlendirmesi bağlamında taraftar kartın önemi yadsınamaz. Dolayısıyla, kulüpler bu konuya da hakkettiği önemi vermelidir. Stadyum Pazarlaması: UEFA tarafından sadece bakımlı stadyumları onurlandırmak ve teşhir etmek için kullanılan stadyum derecelendirme sisteminde beş yıldıza layık görülen özellikler stadyumlara seyirci ilgisini arttırırken, bir yandan da stadyumun kendisini daha kolay pazarlanabilir bir ürün haline getirmektedirler. Bu alanda yapılacak yatırımlarda bu özelliklerin dikkate alınması pazarlamacıların işini kolaylaştırmaktadır. Ya da stadyumları daha kolay pazarlanabilir hale getirmektedir. Ayrıca günümüzde stadyumların içlerinde çok lüks lokantalar, mağazalar, sinemalar, kafeteryalar, konferans ve toplantı salonları bulunmaktadır (Serarslan, 2009:55). 17 Temmuz 2011 (derinliğine mülakat) ve 26 sorudan oluşan anket kullanılmıştır. Sonuçların değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikten (frekans analizi) faydalanılmıştır. Bunların iyi yönetilmesi, işletilmesi ve pazarlaması ayrı ihtisas alanı haline gelmiştir. Nitekim batılı ülkelerin bazılarının üniversitelerinde stadyum işletmeciliği ve yönetimi ihtisas programları bulunuyor. Bu alanda yapılacak çalışmalara ülkemizde de ihtiyaç vardır. Bu bağlamda bu alanda eğitim almış ya da deneyim sahibi kişilerin stadyum yönetimi ve pazarlamasında istihdamı etkinlik ve verimliliği arttıracağı söylenebilir. SONUÇ VE ÖNERİLER Araştırmamızda; spor kulüplerindeki finansal verimlilik iki açıdan incelenmiştir. Birincisi, kulüplerin mali kaynaklarının verimliliği. 18 alt faktör ele alınarak şu sonuçlara ulaşılmıştır: Gençlik Geliştirme Programı Pazarlaması: Güçlü altyapı, kulüplere ciddi sayılabilecek ilave maliyet getirmezken orta ve uzun vadede önemli kazançlar getirmektedir. Zaten Gençlik Geliştirme Programı UEFA’nın “kulüp lisans sistemi’ ile zorunluluk haline gelmiştir. Kulüpler Gençlik Geliştirme Programlarını bizzat kendileri organize edebilecekleri gibi isim hakkı anlaşmalarıyla, ülkenin her yerinde Gençlik Geliştirme Programları çalışmaları yapma şansına sahiptirler. Hatta yurtdışı anlaşmalar yapabilmek bile mümkündür. Ancak anlaşma metninin iyi hazırlanması ve isim hakkı veren tarafından isim hakkı alanın iyi denetlenmesi gerekmektedir. Nitekim verilen hizmetin kalitesinin düşüklüğü ve müşteri memnuniyetsizliği kulübün imajını olumsuz etkileyecek, isim hakkı veren kulübün marka değerini düşürecektir. Gençlik Geliştirme Programları kulüplerin markalaşma süreçlerinde ve marka değerinin yükselmesinde de ciddi roller üstlenmektedirler. Trabzonspor’un dördüncü büyük olarak Türk spor tarihinde yerini almasının ve marka olmasının altındaki imza Gençlik Geliştirme Programından yetişen oyuncularına aittir. Yine Bank Asya 1. Ligi’ndeki ilk sezonunda Süper Lig’in kapısını açan Buca Spor’un da şampiyonluk öyküsünün arkasında her adımı planlanmış ciddi bir strateji yatmaktadır. Bu stratejiyi oluşturan dört önemli faktörden ( transfer politikası, yönetim yapısı, markalaşma çalışmaları) biri de Gençlik Geliştirme Programıdır. “Buca Spor Profesyonelliğe Aday Futbolcu Yetiştirme Programı Buca Genç” projesi ile 2007-2010 yılları arasında alt yapılarda sekiz önemli kupayı kazanmış ve Türkiye’nin en büyük altyapı organizasyonlarından biri olduğunu da kanıtlamıştır (Tam Saha, Haziran 2010:62). Manchester United’i markalaştıran üç unsurdan birisi de Gençlik Geliştirme Programıdır. Kulüp yöneticileri kulüp yapılarında; ahlaki değer faktörüne dikkat edilmesinin ve bünyelerinde pazarlama elemanı bulundurmanın verimliliği arttırdığını, aktif katılım, medya, taraftar odaklılık, karşılaşmanın şölenleştirilmesi, marka olmak, farklı olmak, futbolun değişkenliği, isim hakkı pazarlaması, sponsorluk, yayın hakkı pazarlaması, stadyum pazarlaması, gençlik geliştirme faktörleri kısmen kullanıldığı için verimliliği de kısmen olumlu etkilediğini belirtmişlerdir. Bunların yanı sıra; yıldız oyuncu, futbolda uluslararası pazarlama ve taraftar kart faktörlerinin neredeyse hiç kullanılmadığı için verimliliği olumsuz etkilediğini belirtmişlerdir. İkincisi, seyirci ilgisini arttırma faktörlerinden olan; yayın hakları pazarlamasının, sponsorluğun ve bünyelerinde pazarlama elemanı bulunmasının seyirci ilgisini arttırdığını, isim hakkı pazarlaması, lisanslı ürün pazarlaması, taraftar kartının, stadyum pazarlamasının, ilgiyi kısmen arttırdığını belirtmişlerdir. Bunun yanı sıra gençlik gelişim programlarının ilgiyi artırmadığını belirtmişlerdir. Spor kulübü yöneticileri genel olarak ellerindeki mali kaynakları kısmen verimli olarak kullandıklarını belirtmişlerdir. Spor kulüplerinin finansal verimliliklerini arttırabilmek için futbol pazarlamasının iki ana unsurunun kulüp bünyelerinde azami ölçüde uygulamaları gereklidir. Bunların gerçekleştirilebilmesi için, her kulübün eğitimli pazarlamacı istihdam etmesi işlerini kolaylaştırır. Büyük kulüplerde pazarlama departmanı kurulabilir. Küçük kulüplerde de pazarlamadan sorumlu ama eğitimli bir elemana ihtiyaç vardır. Satış elemanları da bu departmana ya da bu görevliye bağlı olarak çalışabilir. Kulüpler organizasyon yapılarını buna göre dizayn edebilirler. Böylece zorlanmadan UEFA’nın “kulüp lisans sistemi” için getirmiş olduğu kriterleri gerçekleştirme şansını yakalayabilirler. Aksi halde, UEFA, mali denetimler sonucu yükümlülüklerini yerine getirmeyen ve dengeyi tutturamayan kulüpler için öncelikle ihtar uygulanacak, sonrasında bu ihtar para cezasına çevrilecek, Federasyona olan borçların ödenmemesi gibi durumlarda yeni futbolcu alımı yasaklanacak, para cezasına rağmen hata devam ediyorsa puan indirimi ve sonrasında da futbolcuya lisans verilmemesi takip edecek, son olarak takım önce küme düşürülecek ve nihayetinde ise kulüplerin tescili iptal edilecektir. Bu vahim sonuçları hiçbir kulübümüzün yaşamaması dileğiyle… MATERYAL METOD Araştırmamızın kapsamı Türkiye Süper ve Bank Asya 1. Ligi’nde mücadele eden takımların finansal verimlilikleri sağlamada futbol pazarlaması ilkelerine uyumluluklarıdır. Araştırmamızın evrenini Türkiye Süper Futbol Ligi’nde ve Bank Asya 1.Lig’de mücadele eden futbol kulüpleri oluşturmaktadır. Örneklemini ise; her iki ligde mücadele eden 24 takım oluşturmuştur. Çalışmamızda tanımlayıcı araştırma modeli kullanılmıştır. Bilgi toplama yöntemi olarak görüşme tekniği 18 Temmuz 2011 BULGULAR CEVAPLAYICILARIN KULÜPLERİNDEKİ VERİMLİLİK AÇISINDAN UYGULANAN PAZARLAMA EYLEMLERİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLERİ HAYIR KISMEN EVET Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Ahlaki Değerler” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 2 8.3 6 25.0 16 66.7 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Aktif Katılım” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 3 12.5 14 58.3 7 29.2 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Medya” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 4 16.7 13 54.2 7 29.1 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Yıldız Oyuncular” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 11 45.8 9 37.5 4 16.7 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Taraftar Odaklılık” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 7 29.2 11 45.8 6 25.0 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Karşılaşmanın Şölenleştirilmesi” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 10 41.7 11 45.8 3 12.5 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Marka Olmak” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 9 37.5 12 50.0 3 12.5 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Farklı Olmak” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 7 29.2 14 58.3 3 12.5 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Futbolun Değişkenlik Özelliği” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 7 29.2 11 45.8 6 25 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Futbolda Uluslar Arası Pazarlama” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 15 62.5 6 25.0 3 12.5 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “İsim Hakkı Pazarlaması” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 10 41.7 13 54.2 1 4.1 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Lisanslı Ürün Pazarlaması” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 11 45.8 11 45.8 2 8.4 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Sponsorluk” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 3 12.5 16 66.7 5 20.8 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “Yayın Hakkı Pazarlaması” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 11 45.8 8 33.3 5 20.8 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “ Taraftar Kart” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 15 62.5 8 33.3 1 4.2 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “ Stadyum Pazarlaması” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 9 37.5 15 62.5 0 0.0 Kulüp Mali Kaynaklarının Verimliliği Açısından “ Gençlik Geliştirme Programı” Faktörünü Yeteri Kadar Kullandığınızı Düşünüyor musunuz? 7 29.2 10 41.7 7 29.2 Futbol Kulüplerinin Mali Kaynaklarının Verimli Kullanıldığına İnanıyor musunuz? 9 37.5 13 54.2 2 8.3 KAYNAKÇA Akşar. T.Merih, K. (2006). “Futbol Ekonomisi” Literatür Yayınları, İstanbul. Akşar. T. (2009). “ Transferin Ağır bilançosu”Tam Saha,TFF Aylık Futbol Dergisi, Ağustos 2009. Akşar. T. (2009). “Anadolu ve İstanbul Açısından Ligimizde İktisadi ve Mali Anlamda Rekabetçi Denge”,www.fesam.org/ sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ta044.htm, Erişim tarihi 22.07.2009. Çetin, C. (2010). “ Alman Tribünleri Bir Numara”Tam Saha,TFF Aylık Futbol Dergisi, Mayıs 2010. Rein, İ. Kotler, F. Shields,B. (2007). İşte Taraftar İşte Marketing, (Çeviri:Umut Esra Kaplan), Media Cat, İstanbul. Akşar. T. (2009). “UEFA Kulüp Lisans Sistemi (2004UEFA Kriterleri)”, www.fesam.org/sur_makale.php?kod=2&url=uzman/ ta010.php, Erişim tarihi 22.07.2009. Serarslan, M.Z. (2009). Futbol Pazarlaması, TFF FGM futbol Eğitim Yayınları, Ekim 2009 (9)Tam Saha. (2010). “Bucaspor” TFF Aylık Futbol Dergisi, Haziran 19 makale Temmuz 2011 SPOR KULÜPLERİNDEKİ YÖNETİCİLERİN GÜDÜSEL YÖNELİMLERİ VE VERİMLİLİK İLİŞKİLERİNİN BELİRLENMESİ* Dr. Turhan TOROS / turhantoros@yahoo.com Dr. Mehmet BAYANSALDUZ / bayansalduz@yahoo.com Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü-ANKARA ÖZET Bu çalışmanın amacı, spor kulüplerinde yönetici olarak çalışan bireylerin içsel ve dışsal güdülenmeleri ve güdülenmeme düzeyleri arasındaki olası farklılıkları verimlilik açısından belirlemektir. Araştırmaya, Futbol Süper Lig, 1. ve 2. Ligler, Basketbol 1. ve 2. Ligleri kulüplerinde yöneticilik yapan toplam 216 yönetici katılmıştır. Ölçüm aracı olarak Pelletier ve ark. (1995) tarafından geliştirilen “Sporda Güdülenme Ölçeği” uygulanmıştır. Verilerin analizinde t testi kullanılmıştır. Ölçeğin verimlilik, dışsal güdülenme ve içsel güdülenme ortalama puanlarına bakıldığında, katılımcıların ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir (p<.01). Bulgular, futbol yöneticilerin, basketbol yöneticilerine göre daha dışsal güdülenme yönelimli olduklarını göstermiştir. Anahtar kelimeler: Spor yöneticisi, güdüsel yönelim, içsel ve dışsal motivasyon. Looking to the productivity, extrinsic motivation and intrinsic motivation average scores, significant statistical differences were found of participants. (p<.01) The findings showed that Football Managers were more extrinsic motivation oriented according to the Basketball Managers. Key words: Sports manager, motivational orientation, intrinsic and extrinsic motivation. GİRİŞ Güdülenme spor ortamında sıkça kullanılan bir terimdir. Güdülenme ile ilgili yapılan çoğu araştırma, sporcuların daha çok spora katılım güdüleri ve sporu bırakma nedenleri üzerine odaklanmıştır (Hardy, vd., 1997). Fakat spor idarecilerinin spor yönetimine katılım güdüleri ve yöneticiliği bırakma nedeni üzerine herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. ABSTRACT The aim of this work is to identify the possible differences between the intrinsic and extrinsic motivations and amotivation level of the sport club managers in terms of productivity. Spor yöneticilerini aktivite ortamlarına iten nedenlere açıklık kazandırmak kuşkusuz spor bilimlerindeki çalışmalara önemli katkı sağlayacaktır. Spor yöneticiliğine katılım, yeni bir şey öğrenme isteği, başarma arzusu, yaptığı işten haz alma, bir grubun üyesi olma isteği vb. gibi içsel nedenlerden dolayı olabileceği gibi, şampiyon takımın yöneticisi olma, medyadan ve çevreden övgü alma, statü kazanma gibi benzeri dışsal nedenlerden dolayı da olabilmektedir (Burrows, vd., 1999). In total 216 club managers have participated to this research from Football Super League, 1st and 2nd Division Leagues, Basketball 1st and 2nd Division Leagues. For measurement “Sport Motivation Scale” was used which is developed by Pelletier and collegues (1995). T test was used to analyze the data. Spor yöneticileri için sunulan ödüllerin güdülenme düzeylerini etkilediği ve bu ödüllerin birey için anlamı ve verilen ödülü değerlendirmesine göre güdüsel yöneliminin farklılaştığı göz önünde bulundurulacak olursa, spor ortamlarındaki ödül düzenlemelerinin spor yöneticileri- DETERMINATION OF MOTIVATIONAL ORIANTATION AND PRODUCTIVITY RELATIONSHIP OF SPORT CLUB MANAGERS * MPM ev sahipliğinde 2-5 Kasım 2010 tarihlerinde Antalya’da gerçekleştirilen 16. Dünya Verimlilik Kongresi’nde sunulan aynı başlıklı bildirinin özetidir. 20 Temmuz 2011 nin performansını ve güdülenmesini artırmaya yönelik düzenlenmesi gerekmektedir. Bununla birlikte sağlanan dışsal ödüllerin verilmesi durdurulduğunda, yöneticinin bir sonraki aktiviteyi uygulamak için gerekli olan güdülenmesini ve performansını azaltacağı düşünülmektedir ki bireyin performansının azalması, içsel güdülenme düzeyinin azalmasının bir sonucu olduğu varsayılmaktadır (Cooper, vd., 1999). Dolayısıyla verilen ödüllerin içsel güdülenme düzeyini geliştirecek biçimde sunulması, bireyin ilgili spor dalındaki devamlılığını ve verimliliğini artıracaktır. Öyleyse verimlilik nedir? Verimlilik en az çabayla en çok işin başarılması veya üretim ile bu üretime katılan etkenler arasında kurulan bir orandır. Peter Durcker ise, verimliliği, yaşam standartlarının yükseltilmesi ve iş hayatının canlandırılmasında kaynakların iyi bir şekilde kullanılması olarak tanımlanmaktadır (Koenig ve Butki, 2000). Verimlilik, sınırlı olan kaynakları etkin bir şekilde kullanarak insan ihtiyaçlarının doyuma ulaşmasını sağlayan bir düşünce yöntemidir. İnsan hayatını kolaylaştıran ve zenginleştiren bütün alanlarda verimliliğin geliştirilmesi, sınırlı olan kaynaklardan daha fazla insanın faydalanmasını ve gelecek kuşaklara da aktarılmasını sağlar (Can, vd., 2000) Özellikle, ülkemizde spora ayrılan kaynakların oldukça sınırlı olması nedeniyle (Bayansalduz, 2002:207217), spor yöneticiliğinin verimliliğin geliştirilmesine yönelik çalışmaların yapılması zorunluluk haline gelmiştir. Spor yöneticiliğinde verimlilik kavramı, sadece hizmetler açısından değil, sporla ilgili üretim ve tüketim sektörleri açısından ve sportif performans açısından ele alınması gereken bir kavramdır. Spor yöneticilerinin kişisel yeterliklerini ve hür iradelerini kanıtlamak için güçlü bir gereksinim duydukları ifade edilmektedir. Dolayısıyla, zor ve çok emek isteyen hedefler seçerler, hedefleri başarma, yeterlik ve hür irade hislerini kuvvetlendirir, böylelikle spora katılım için içsel güdülenmelerinin arttığı belirtilir (Hardy, vd., 1997). Günümüzde sporda kazanılan uluslararası başarılar, toplumun günlük yaşamında ve moral düzeyinde oldukça önem ve değer taşır hale gelmiştir. Her geçen gün ilerleyen bilim ve teknolojinin yardımıyla spor yöneticilerinin gelişim düzeyleri de önemli hale gelmektedir. Bu nedenle verimlilik ön plandadır. Yöneticilikte gerekli olan güdülenmenin üst düzeyde devam etmesi için yöneticiler kendilerini sorumlu hissetmeli ve içsel nedensellik odağına sahip olmalıdırlar (Hardy, vd., 1997; Markland, D. 2000). Spor yöneticilerinin güdüsel yönelimleri ve verimlilik değişkenleri bilişsel değerlendirmeleri kapsamaktadır. Bu bakımdan sözü geçen değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek yerinde olacaktır. YÖNTEM Örneklem: Araştırmaya, Futbol Süper Lig, 1. ve 2. Ligler, Basketbol 1. ve 2. Ligleri kulüplerinde yöneticilik yapan toplam 216 yönetici katılmıştır. Veri Toplama Aracı: Araştırma verilerinin elde edilmesinde, Pelletier ve arkadaşlarının (1995) geliştirdiği ve Türk sporcularına uyarlama çalışması Toros ve Tiryaki (2000) tarafından yapılan Sporda Güdülenme Ölçeği (Sport Motivation Scale-SMS) kullanılmıştır. Sporda güdülenme ölçeği, yargıların yedi değerlendirme basamağına göre yapıldığı 28 maddeden oluşmakta ve altı alt ölçeği içermektedir. Bu alt ölçekler bilmek ve başarmak için içsel güdülenme, uyaran yaşamak için içsel güdülenme, dışsal düzenlemeler, içeatım, özdeşim ve güdülenmemedir. Alt ölçeklerin Cronbach alpha güvenirlik katsayıları sırasıyla, “Bilmek ve Başarmak için içsel güdülenme (BBİG)” alt ölçeğinde .88, “Uyaran yaşamak için içsel güdülenme (UYİG)” alt ölçeğinde.73, “Dışsal düzenlemeler (DD)” alt ölçeğinde.74, “İçeatım (İ)” alt ölçeğinde .82, “Özdeşim (Ö)” alt ölçeğinde.72, “Güdülenmeme (G)” alt ölçeğinde ise .70’dır. Alt ölçekler .52 ile .91 arasında değişen test-tekrar test korelasyonlarına sahiptir ve ortalama korelasyon ise .76 dır. Spor yöneticiliğinde verimlilik ile ilgili maddeler araştırmacı tarafından literatür taraması sonucunda belirlenmiştir. Bu etmenlerden toplam 10 soru hazırlanmıştır. Bu sorular, verimliliğe etki eden konuları içeren araştırmaların anket soruları incelenerek desteklenmiştir. Verilerin toplanması: Ölçek ve anket araştırmaya katılacak spor yöneticilerine posta aracılığı ile gönderilmiş ve yine posta aracılığı ile araştırmacıya ulaştırılmıştır. Verilerin değerlendirilmesi: Katılımcılar verimlilik ile ilgili ankete verdikleri sorulara cevaplara ve takımlarının kendi ligindeki sıralamalarına göre düşük verimli, orta verimli ve yüksek verimli olarak üç gruba ayrılmışlardır. Ayrıca güdülenme ölçeğindeki verilere t testi uygulanmıştır. Veriler bilgisayar ortamında değerlendirilmiştir. 21 Temmuz 2011 BULGULAR Tablo 1. Araştırmaya Katılan Spor Yöneticilerinin Branş ve Katılımcı Sayıları Spor Yöneticilerinin Spor Branşlarının Karşılaştırılması n Süper Lig Takımlarının Yöneticileri 25 1.Lig Futbol Takımlarının Yöneticileri 78 2. Lig Futbol Takımlarının Yöneticileri 71 Basketbol 1. Ligi Takımlarının Yöneticileri 22 Basketbol 2. Lig Takımlarının Yöneticileri 20 Branş Futbol Yöneticileri sonuca göre ölçeğin dışsal güdülenme ortalama puanlarına bakıldığında, katılımcıların ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir (t = 5.81, p<.01). Tablo 4. Spor Yöneticilerinin İçsel Güdülenme Düzeylerine n İlişkin T Testi Sonuçları 174 _ Spor Yöneticileri n X SS Futbol Yöneticileri 174 3.99 1.06 Basketbol Yöneticileri 42 5.87 1.87 t 6.09** ** p <.01 Basketbol Yöneticileri TOPLAM Tablo 4’de araştırmaya katılan 174 futbol yöneticisi ve 42 basketbol yöneticisinin içsel güdülenmelerine ilişkin olarak yapılan t testi sonucu görülmektedir. Bu sonuca göre ölçeğin içsel güdülenme ortalama puanlarına bakıldığında, katılımcıların ortalama puanları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılıklar olduğu belirlenmiştir (t = 6.09, p<.01). 42 216 Tablo 1’de görüldüğü gibi, futbol yöneticilerinin sayısı 174 ve basketbol yöneticilerinin sayısı ise 42 olarak belirlenmiştir. Ayrıca, süper lig takımlarının (18 takım) yöneticilerinin sayısı 25, 1. lig takımlarının (18 takım) yöneticilerinin sayısı 78, 2. Lig takımlarının (36 takım) yöneticilerinin sayısı 71, basketbol 1. lig takımlarının (16 takım) yöneticilerinin sayısı 22 ve 2. Lig basketbol takımlarının (24 takım) yöneticilerinin sayısı ise 20’ dir. Tablo 2. Araştırmaya Katılan Spor Yöneticilerinin Verimlilik Düzeyleri Verimlilik Düzeyi n Düşük Verimli 36 Orta Verimli 108 Yüksek Verimli 72 TOPLAM 216 Tablo 2’ye bakıldığında, düşük verimli spor yöneticilerinin sayısı 36, orta verimli spor yöneticilerinin sayısı 108 ve yüksek verimli spor yöneticilerinin sayısı ise 72 olarak belirlenmiştir. Tablo 3. Spor Yöneticilerinin Dışsal Güdülenme Düzeylerine İlişkin T Testi Sonuçları _ Spor Yöneticileri n X SS Futbol Yöneticileri 174 3.48 1.36 Basketbol Yöneticileri 42 5.72 1.27 t 5.81** ** p <.01 Tablo 3’de araştırmaya katılan 174 futbol yöneticisi ve 42 basketbol yöneticisinin dışsal güdülenmelerine ilişkin olarak yapılan t testi sonucu görülmektedir. Bu Bulgular, basketbol yöneticilerinin futbol yöneticilerine göre daha dışsal güdülenme yönelimli ve içsel güdülenme yönelimli olduklarını göstermiştir. SONUÇ VE ÖNERİLER Spor yöneticilerin içsel ve dışsal güdülenme düzeyleri arasındaki olası farklılıklar ve verimlilik düzeylerini belirlemeye ilişkin yaptığımız bu çalışmada yer alan katılımcıların güdülenme düzeyleri genel olarak incelendiğinde, basketbol yöneticilerinin futbol yöneticilerine göre daha dışsal güdülenme yönelimli ve içsel güdülenme yönelimli oldukları belirlenmiştir. Benzer bulgular, farklı araştırmacılar tarafından sporcular üzerinde elde edilmiştir. Fakat spor yöneticileri üzerine bu tür herhangi bir araştırmaya rastlanmamıştır. Araştırmamızda kullandığımız ölçeği kullanarak yapılan çalışmalarda, Chantal ve arkadaşlarının elit sporcuların spor güdülenmelerini analiz ettikleri çalışmalarında, bayan sporcuların erkek sporculara göre daha yüksek içsel güdülenme düzeyine sahip olduğu belirlenmiştir (Miller, 2000). Miller (2000), burslu ve burslu olmayan atletizm spor dalı ile uğraşan sporcular üzerinde yaptığı bir çalışmada, bayan ve erkek sporcular arasında sadece güdülenmenin “dışsal düzenleme” boyutunda anlamlı bir farklılık belirlemiştir. Miller, erkeklerin dışsal düzenleme alt ölçeğine ilişkin ortalama puanının, bayanların ortalama puanından daha yüksek olduğunu, bunun yanı sıra erkek sporcuların bayan sporculara göre daha çok dışsal ödüller tarafından güdülenir göründüğünü ifade etmek- 22 Temmuz 2011 tedir ki, bu bulgular bu çalışma ile elde edilen bulgularla bire bir örtüşmektedir. KAYNAKLAR Araştırmayı destekleyen diğer çalışmalarda da ortaya konulduğu gibi, basketbol yöneticilerinin futbol yöneticilerine göre daha dışsal güdülenme yönelimli ve içsel güdülenme yönelimli oldukları belirlenmiştir. Merkez ve Taşra Teşkilatının Finansal Kaynaklar Açısından Bayansalduz, M. (2002). “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Değerlendirilmesi” Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, s:207-217, İstanbul. Bu bulguya dayanarak, spor yöneticiliğinin temelinde dışsal faktörlerin bulunduğunu ve nedeninin de kendilerine verilen dışsal kaynaklı ödüller olduğu görülmektedir. Bryson, L. (1994). “Sport and the maintenance of mas- Bryson (1994), aktivite ortamlarının genelde sporun egemenliğinde olduğunu ileri sürerek, bunun sporun özünde gerçekten önemli ve görünür becerilerle bir düşünülmesi ve pozitif olarak onaylanan saldırganlık, güç ve şiddetin kullanımının sporla bağdaştırılmasından kaynaklandığını ifade etmiştir. tions of exercise – are children mini – adults”, Health Educa- Kişinin kendini yetenekli ve yeterli olarak algılaması, kendisi ile ilgili pozitif bilgi elde etmesini sağlayacaktır. Bu durum spor yöneticilerinde güdülenme düzeyini içsel güdülenme düzeyine doğru çekmektedir. Hatta spor yöneticilerinin uğraşmış olduğu spor dalında kendini kanıtlaması, başka bir deyişle, kişinin ilgili spor dalında yeterli olduğuna ilişkin pozitif bilgiye sahip olması ve bu durumun dışsal ödüllerle pekiştirilmesi içsel güdülenme düzeyini daha da arttıracaktır. Basketbol yöneticilerinin dışsal güdülenme düzeylerinin yüksek olması, spor ortamında aldıkları ödülleri değerlendirme biçiminin bir sonucu olarak düşünülebilir. Spor ortamında alınan ödüllerin, ilgili spor dalındaki yeterliğine ilişkin pozitif bilgiyi ifade etmediği, buna karşın kendilerine verilen ödüllerin davranışlarını kontrol etmek için verildiği düşüncesinden kaynaklandığı söylenebilir. Bu durumda dışsal güdülenme düzeyinde bir artış görülebilir. Futbol yöneticilerinin dışsal güdülenme düzeyinin basketbol yöneticilerine göre düşük olmasının sebebi kendilerine verilen ödülleri, yeteneklerine ilişkin olumlu bir değerlendirme olarak algılamalarından kaynaklanmış görünmektedir. Sonuç olarak, elde edilen bulgular göz önünde bulundurularak, spor yöneticilerinin güdüsel yönelimlerinin bilinmesi ve buna dayanarak düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir. Spor yöneticilerinin içsel ve dışsal güdüsel yönelimleri, onların spora katılımlarını sürdürmeleri, yapmış oldukları işten haz almaları, hür iradeleri ile aktiviteye devam etmeleri gibi istenir davranışların sağlanması, içsel ve dışsal güdülenmeyi sürdürerek verimliliğin arttırılmasında etkin rol oynayabilir. culine hegemony”, In S.Birrell & C.L. Cole (Eds.), Women, sport, and culture (pp.47-62).Champaign,IL: Human Kinetics. Burrows, C.; Eves, F. & Cooper, D. (1999). “Children’s perception, 2, 61-69. Can, Y., Soyer, F., Güven H. (2000). “Spor Hizmetlerinde Verimliliği Etkileyen Faktörlerin Değerlendirilmesi”, Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Kongresi bildiriler Kitabı, Ankara. Cooper, B.L.; Clasen, P.; Silva-Jalonen, D.E. & Butler, M.C. (1999). Creative performance on an in-basket exercise: Effects of inoculation against extrinsic reward. Journal of Managerial Psychology, 14 (1), 39-56. Hardy, L., Jones, G., & Gould, D. (1997). Understanding psychological preparation for sport: theory and practice of elite performers. Chichester, West Sussex: John Wiley & Sons. 72-80. Koenig, C.J. & Butki, B.D. (2000). “Motivation, goal orientation, and perceived motivational climate in youth soccer players” Journal of Sport and Exercise Psychology, 22 (1). Markland, D. (2000). Self-determination moderates the effects of perceived competence on intrinsic motivation in an exercise setting. Journal of Sport and Exercise Psychology, 21 (4). Miller, J. (2000). Intrinsic, extrinsic, and amotivational differences in scholarship and nonscholarship collegiate track and field athletes. Erişim tarihi: 28 kasım 2000, adres:http://www.spfldcol.edu/homepage.nsf/5493e282593 d3fa485256394004fee69/4327bd39c2f0dc3d8525691c004 b65e7?OpenDocument. Pelletier, L.G., Fortier, M.S., Vallerand, R.J., Tuson, K.M., Brière, N.M., & Blais, M.R. (1995). Toward a new measure of intrinsic motivation, extrinsic motivation, and amotivation in sport: The sport motivation scale (SMS). Journal of Sport & Exercise Psychology, 17 (2), 35-53. 23 makale Temmuz 2011 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN ÜLKEMİZ EKONOMİSİNE OLASI KLM DEKLNN ÜLKEMZ ETKİLERİ EKONOMSNE OLASI ETKLER Dr. Gülüzar BİNBOĞA / Uzman / İzmir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü Dr. Gülüzar BNBOA / Uzman zmir l Çevre ve Orman Müdürlüü Gülüzar Binboğa, 1975 yılında Giresun Tirebolu’da doğmuştur. Lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İİBF İşletme Bölümü’nde 1998 yılında, yüksek lisans eğitimini Eskişehir Osmangazi Üniversitesi SBE İşletme Bilim Dalı’nda 2005 yılında, doktora eğitimini Atatürk Üniversitesi İşletme Ana Bilim Dalı’nda Muhasebe ve Finansman Bilim Dalı’nda 2009 yılında ve ikinci lisans eğitimini Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’nde 2009 yılında tamamlamıştır. Halen İzmir İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nde uzman kadrosunda Kalite Yönetim Sorumlusu olarak görev yapmakta olup, aynı zamanda Ege Üniversitesi Ege Meslek Yüksekokulu’nda ikinci öğretim Finansal Yatırım Araçları dersini vermektedir. klim De iikli i ve Küresel Isnma Küresel snma, sera gaz emisyonlarndaki artlara bal olarak küresel ortalama yüzey scaklklarnda artlar ifade etmektedir. Küresel snmann en önemli sebebi atmosferde sera etkisi yapan karbondioksit (CO2) ve metan gibi sera gaz emisyonlarndaki hzl arttr. İklim değişikliğinde mevcut sınai üretimden kaynakİklim Değişikliği ve Küresel Isınma 1850’li yllarda balayan sanayileme ile birlikte özellikle fosil yaktlarn yaklmas, arazi Küresel ısınma, sera gazı emisyonlarındaki artışlara lanan atmosferdeki sera gazı artışının yanı sıra geçmişemisyonların da etkisi bulunmaktadır. kullanm ormanlarn tahribi sanayileme gibi insanHükümetler faaliyetleri bağlı olarakdeiiklikleri, küresel ortalama yüzey sıcaklıklarında artış- vetekiçarpk Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 4. Değerlendirme ları ifade etmektedir. Küreselatmosferde ısınmanın en önemli sebe-atmosferin kimyasal özelliklerini etkilemekte uzun neticesinde, sera gazlar birikerek bi atmosferde sera etkisi yapan karbondioksit (CO ) ve Raporuna (29 Ocak-1 Şubat 2007, Paris) göre; CO vadede isesera sera etkisi yüzünden küresel ölçekte iklim sanayi deiikliine sebep konsantrasyonu; öncesi yaklaşık 280 olmaktadr. ppm iken metan gibi gazı emisyonlarındaki hızlı artıştır. ppm düzeyine ulaşmıştır. 1). Karlatrlabilir bir zaman periyodunda gözlenen2005 tabiiyılında iklim379 deiikliine ilave olarak(Şekil dorudan 1850’li yıllarda başlayan sanayileşme ile birlikte özel- (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2008:7-8) veya olarak küresel atmosferin bileimini bozan insan etkileri neticesinde iklimde oluan likledolayl fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ve çarpık sanayileşme gibi insan faaliİklim Değişikliğinin Ülkemize Olası Etkileri bu ormanların deiikliktahribi de iklim deiiklii olarak tanmlanmaktadr. yetleri neticesinde, sera gazları atmosferde birikerek atsıcaklıklardaki artışlara bağlı klim deiikliinde mevcut snai üretimden Küresel kaynaklanan atmosferdeki seraolarak, gaz dünya artnn mosferin kimyasal özelliklerini etkilemekte uzun vadede ölçeğinde hidrolojik döngüde Aras önemli değişiklikler, kara yan geçmiteki bulunmaktadr. Hükümetler klim Deiiklii ise sra sera etkisi yüzündenemisyonlarn küresel ölçekte da iklimetkisi değişiklive deniz buzullarının erimesi, deniz seviyesi yükselmesi, ğine sebep olmaktadır. Karşılaştırılabilir bir zaman peri- (29 Ocak-1 ubat 2007, Paris) göre; CO2 Paneli (IPCC) 4. Deerlendirme Raporuna yodunda gözlenen tabii iklim değişikliğine ilave olarak iklim kuşaklarının yer değiştirmesi ve salgın hastalıkların konsantrasyonu; sanayi öncesi yaklak 280 ppm iken 2005 ylnda 379 ppm düzeyine ulamtr. doğrudan veya dolaylı olarak küresel atmosferin bileşi- artması gibi, ekolojik sistemleri ve insan yaşamını doğ( ekil 1). (Çevre ve Orman Bakanl, mini bozan insan etkileri neticesinde iklimde 2008:7-8) oluşan bu rudan etkileyecek önemli değişikliklerin oluşacağı bek2 2 değişiklik de iklim değişikliği olarak tanımlanmaktadır. lenmektedir. ekil 1. Sera Gazlarnn Atmosferdeki Birikimlerinin Tarihsel Geliimi Şekil 1. Sera Gazlarının Atmosferdeki Birikimlerinin Tarihsel Gelişimi 350 2000 1800 CO2 CH4 N20 1600 1400 1200 300 CH,(ppb) CO, (ppm), N,O (ppb) 400 1000 800 250 500 1000 Yıl 1500 2000 600 Kaynak: Çevre ve Orman Bakanl, (2008), klim Deiiklii ve Yaplan Çalmalar, s. 8. Kaynak: Çevre ve Orman Bakanlığı, (2008), İklim Değişikliği ve Yapılan Çalışmalar, s. 8. 24 klim De iikli inin Ülkemize Olas Etkileri Temmuz 2011 Türkiye, subtropikal kuşakta kıtaların batı bölümünde oluşan ve Akdeniz iklimi olarak adlandırılan bir büyük iklim bölgesinde yer almaktadır. Üç yanı denizlerle çevrili ve ortalama yüksekliği yaklaşık 1.100 m olan Türkiye’de, birçok alt iklim tipi belirmiştir. İklim tiplerindeki bu çeşitlilik, Türkiye’nin yıl boyunca, orta enlem/polar ve tropikal kuşaklardan kaynaklanan çeşitli basınç sistemleri ve hava tiplerinin etki alanına giren bir geçiş bölgesi üzerinde yer almasıyla bağlantılıdır. Buna, topoğrafik özelliklerinin karmaşıklığı ve kısa mesafelerde değişme eğiliminde olması vb. fiziki coğrafya etmenleri de eklenebilir. Türkiye, küresel ısınmanın özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi öngörülen olumsuz yönlerinden etkilenecektir ve küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından risk grubu ülkeler arasındadır. (Türkeş, Sümer, Çetiner, 2000: 13) ğı model sonuçlarına göre ise, 2070-2100 dönemi için Türkiye’de sıcaklıklar 1961-1990 ortalamasına göre 2-6 C° dolayında yükselecektir. Kış mevsiminde sıcaklıklar ülkenin doğusunda daha fazla artış gösterecek, yaz mevsiminde ise bunun tersi olacak ve sıcaklıklar ülkenin batı bölgesinde doğuya nazaran 3-4 C° daha yüksek olacaktır. -Küresel model sonuçlarında Türkiye’yi içine alan bölgeler için % 20’lik bir azalma öngörülen yağışlarda ise, belirgin değişikliklerin kış mevsiminde olacağı öngörülmektedir. Ege ve Akdeniz kıyıları boyunca yağışlar azalacak ve Karadeniz kıyısı boyunca artacaktır. -Kar derinliğinde yani kar-su eşdeğerinde, Doğu Anadolu Bölgesi’nin yüksek bölümlerinde ve Karadeniz dağlarının doğusunda kalan bölümde 200 mm’ye ulaşan azalmalar olacaktır. Bu da Fırat ve Dicle nehir hav zası akışlarında azalma anlamına gelmektedir. -Fırat ve Dicle nehirleri, evsel ve endüstriyel kullanım Türkiye’nin 1990-2008gibi yıllarıöngörülen arası toplam sera gazıyönlerinden için olduğu etkilenecektir kadar enerji için de su kaynakekolojik bozulmalar olumsuz ve bölgenin küreselana snmann emisyonu gösteren grafiği incelediğimizde; 1990 yılınlarıdır. Son 30 yılda buraya kurulan barajlar sulama potansiyel etkileri açsndan risk grubu ülkeler arasndadr. (Türke, Sümer, Çetiner, 2000:ve13) sistemleri büyük arazi kullanımı değişikliklerine yol açda atmosfere yıllık olarak 187 milyon ton karbondioksit Türkiye’nin 1990-2008 yllar aras toplam sera gaz emisyonu gösteren grafii eşdeğeri sera gazı salımı olurken, bu salım 2008 yılında mıştır. Bu nedenle, iklim öngörü sonuçlarının, bölgedeki incelediimizde; 1990 ylnda atmosfere yllk olarak 187 milyon ton karbondioksit edeeri yaklaşık 367 milyon tona yükselmiştir. Sera gazı salını- su kaynaklarına ve dolayısıyla enerji üretimi ve tarımsal sera gaz salm olurken, bu salm 2008 ylnda yaklak 367 milyon tona yükselmitir. Sera(Çevre gaz ve üretkenliğe önemli yansımaları olabilecektir. mında 1990 yılına göre %96 oranında artış olmuştur. salnmnda 1990 ylna göre %96 orannda art olmutur. orman Bakanlığı, 2008: 46, 48) ekil 2. 1990-2008 yllar Şekil 2. 1990-2008 yılları arası Toplam Sera Gazı Emisyonu aras Toplam Sera Gaz Emisyonu Kaynak: Ecer, M., Ulusal iklim Değişikliği Faaliyetleri, (2010), s. 5 Kaynak: Ecer, M., Ulusal iklim Deiiklii Faaliyetleri, (2010), s. 5 Küresel ısınmaya bağlı iklim değişikliğinin etkileri, Türkiye’nin İklim Değişikliği Birinci Ulusal Bildiriminde iklim de değişikliklerinde olduğu(NASA'nn gibi, bölgesel de yer alan FvGCM (NASA’nın Sonlu Hacim Genel Ulusal Do- geçmişteki Türkiye'nin klim Deiiklii Birinci Bildiriminde yer alan FvGCM ve zamansal farklılıklar gösterebilecektir. Türkiye, küresel laşım Modeli) küresel iklim modeli sonuçları kullanılarak Sonlu Hacim Genel Dolam Modeli) küresel iklim modeli sonuçlar kullanlarak RegCM3 ısınmanın özellikle su kaynaklarının zayıflaması, orman RegCM3 (İtalya Trieste’de bulunan Uluslararası Teorik (talya Trieste'de bulunan Uluslar aras Teorik Fizik Merkezi tarafndan gelitirilen bir bölgesel yangınları, erozyon, tarımsal üretkenlikte değişiklikler, Fizik tarafından geliştirilen bir bölgesel iklim iklimMerkezi modelinin üçüncü versiyonu) bölgesel iklim modelinin çaltrlmasyla elde edilen ilk kuraklık ve çölleşme ile bunlara bağlı ekolojik bozulmamodelinin üçüncü versiyonu) bölgesel iklim modelinin proje sonuçlarna göre: lar, sıcak dalgalarına bağlı ölümler ve vektör kaynaklı çalıştırılmasıyla elde edilendünyay ilk proje sonuçlarına -Gelecekteki yanstmasgöre: bakmndan en yaygn kullanlan kötümser (A2) hastalıklarda artışlar gibi öngörülen olumsuz yönlerinsenaryonun kullanld model sonuçlarna göre ise, 2070-2100 dönemi için Türkiye'de -Gelecekteki dünyayı yansıtması bakımından en den etkilenecektir ve ülkemiz küresel ısınmanın potanscaklklar 1961-1990 2-6 C°siyel dolaynda yükselecektir. Külkeler mevsiminde etkileri açısından risk grubu arasındadır. yaygın kullanılan kötümser ortalamasna (A2) senaryonungöre kullanıldı- scaklklar ülkenin dousunda daha fazla art gösterecek, yaz mevsiminde ise bunun tersi olacak 25 3-4 C° daha yüksek olacaktr. ve scaklklar ülkenin bat bölgesinde douya nazaran -Küresel model sonuçlarnda Türkiye'yi içine alan bölgeler için % 20'lik bir azalma öngörülen yalarda ise, belirgin deiikliklerin k mevsiminde olaca öngörülmektedir. Ege ve Akdeniz kylar boyunca yalar azalacak ve Karadeniz kys boyunca artacaktr. Temmuz 2011 Atmosferdeki sera gazı birikimlerinin artışına bağlı olarak gelecekte gerçekleşebilecek bir iklim değişikliğinin, Türkiye’de neden olabileceği çevresel ve sosyo-ekonomik etkiler Şu şekilde değerlendirilmektedir. -İstatistik dağılımın yüksek değerler yönündeki ve özellikle sayılı sıcak günlerin (örneğin tropikal günlerin) sıklığındaki artışlar, insan sağlığını ve biyolojik üretkenliği etkileyebilir, -Sıcak ve kurak devrenin uzunluğundaki ve şiddetindeki artışa bağlı olarak, orman yangınlarının sıklığı, etki alanı ve süresi artabilir, -Kentsel ısı adası etkisinin de katkısıyla, özellikle büyük kentlerde, sıcak devredeki gece sıcaklıkları belirgin bir biçimde artacak; bu da, havalandırma ve soğutma amaçlı enerji tüketiminin artmasına neden olabilecektir, -Tarımsal üretim potansiyeli değişebilir (bu değişiklik bölgesel ve mevsimsel farklılıklarla birlikte, türlere göre bir artış ya da azalış biçiminde olabilir) -Su varlığındaki değişiklikten ve ısı stresinden kaynaklanan enfeksiyonlar, özellikle büyük kentlerdeki sağlık sorunlarını artırabilir, -İklim kuşakları, Yerküre’nin jeolojik geçmişinde olduğu gibi, ekvatordan kutuplara doğru yüzlerce kilometre kayabilecek ve bunun sonucunda da Türkiye, bugün Orta Doğu’da ve Kuzey Afrika’da egemen olan daha sıcak ve kurak bir iklim kuşağının etkisinde kalabilecektir. İklim kuşaklarındaki bu kaymaya uyum gösteremeyen fauna ve flora yok olacaktır, -Rüzgâr ve güneş gibi yenilenebilir enerji kaynakları üzerindeki etkiler bölgelere göre farklılık gösterecek olmakla birlikte, rüzgâr esme sayısı ve kuvveti ile güneşlenme süresi ve şiddeti değişebilir, -Deniz akıntılarında, deniz ekosistemlerinde ve balıkçılık alanlarında, sonuçları açısından aynı zamanda önemli sosyoekonomik sorunlar doğurabilecek bazı değişiklikler olabilir. (Öztürk, 1-3) -Doğal karasal ekosistemler ve tarımsal üretim, zararlılardaki ve hastalıklardaki artışlardan zarar görebileceklerdir, İklim Değişikliğinin Ülkemize Olası Ekonomik Etkileri -Hassas dağ ve vadi-kanyon ekosistemleri üzerindeki insan baskısı artacaktır, Bugün gelinen nokta itibariyle iklim değişikliği; fiziksel ve doğal çevre, şehir hayatı, kalkınma ve ekonomi, teknoloji, insan hakları, tarım ve gıda, temiz su ve sağlık olmak üzere hayatımızın her aşamasını etkilemektedir. -Türkiye’nin kurak ve yarı kurak alanlarındaki, özellikle şehirlerdeki su kaynakları sorunlarına yenileri eklenecek; tarımsal ve içme amaçlı su gereksinimi daha da artabilecektir, Gözlenen ve geçmiş iklimi anlamak ve gelecekteki iklimi tahmin etmek için, iklim sisteminin bileşenlerinin, bunlar arasındaki etkileşimlerin ve geri beslemelerin matematiksel gösterimi olan modeller kullanılmaktadır. Modeller vasıtasıyla elde edilen geleceğe yönelik iklim öngörülerinde değişik senaryolar kullanılmaktadır. Bu senaryolar, IPCC tarafından hazırlanmıştır ve Emisyon Senaryoları Özel Raporu (SRES) olarak yayımlanmıştır. Bu senaryolarda gelecek için sera gazı emisyonları hesaplanırken kullanılan demografik gelişim, sosyo-ekonomik gelişim ve teknolojik değişim öngörüleri Tablo 1’de verilmektedir. (Çevre ve Orman Bakanlığı, 2008: 9,11,12) -İklimin kendi doğal değişkenliği açısından, Türkiye’de su kaynakları üzerindeki en büyük baskıyı, Akdeniz ikliminin olağan bir özelliği olan yaz kuraklığı ile öteki mevsimlerde hava anomalilerinin yağışlarda neden olduğu yüksek rast gele değişkenlik ve kurak devreler oluşturmaktadır. Bu yüzden, kuraklık riskindeki bir olumsuz değişiklik, iklim değişikliğinintarım üzerindeki etkisini şiddetlendirebilir, -Kurak ve yarı kurak alanların genişlemesine ek olarak, yaz kuraklığının süresinde ve şiddetindeki artışlar, çölleşme süreçlerini, tuzlanma ve erozyonu destekleyecektir, Tablo 1. IPCC Senaryolarının Nüfus ve Ekonomi Kabulleri Nüfus (Milyar kişi) Senaryo Dünya yıllık GSİH (Trilyon ABD doları) Kişi başına gelir oranı (Ek-1/ Ek-1 dışı ülkeler) 2050 2100 2050 2100 2050 2100 A1 8,7 7,1 164 525 2,8 1,5 A2 11,3 15 82 243 6,6 4,2 B1 8,7 7 136 328 3,6 1,8 B2 9,3 10,4 110 235 4 3 Kaynak: Çevre ve Orman Bakanlığı, İklim Değişikliği ve Yapılan Çalışmalar, (2008) s.12. 26 Temmuz 2011 İklim değişikliği ve buna bağlı olarak küresel ısınmanın insanlığa çıkaracağı maliyet konusunda bugüne kadar çok farklı kurumlar ve bilim adamları tarafından birçok araştırma yapılmıştır. Bu raporların ortak yönü, iklim değişikliğinin günümüz ekonomilerinde çok yakın bir gelecekte çok önemli refah kaybına neden olacağını net bir şekilde ortaya koymasıdır. (Yalçın, 2010: 190) Yukarıda verilen IPPC senaryosunda bunu kanıtlar niteliktir. İklim değişikliği sorununun temelinde ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan sera gazları bulunmaktadır. Buna karşın, ekonomik büyüme ve gelişme, milyonlarca insanın yaşam standardını yükseltmektedir. Bu nedenle, ekonomik gelişmelere bağlı olarak insanların refah seviyesinin artması ile ekonomik faaliyetlerden kaynaklanan sera gazlarının iklim değişikliğine neden olması ve insan yaşamını olumsuz etkilemesi arasında zıt bir ilişki dir. İklim değişikliğinin ilk aşamalarında, gelişmiş ülkeler için temel etki, gayrimenkul hasarları ve daha düşük boyutta olmakla birlikte, faaliyet maliyetleri ve üretim kayıplarıdır. Gelişmiş ülkelerde, iklim değişikliğinin temel etkileri; tarım ve gıda, su, sağlık, enerji arzı, altyapı ve turizm alanlarında görülecektir. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkeler, iklim değişikliğinin etkilerine karsı daha korunmasız olacaklardır. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelerdeki problemler, dünya ekonomisinin istikrarını daha da bozabilir. Çünkü, gelişmekte olan ülkelerdeki endüstriyel ve hizmet faaliyetlerin aksaması, bu ülkelerde tarım sektörünün olumsuz etkilenmesi, tüm arz zincirini etkileyecektir. Bunun dışında, iklim değişikliğine bağlı olarak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki eşitsizliğin artması, geniş bir alanda suçu ve sivil kargaşaları tetikleyebilecek ve gelişmiş ülkelere veya belirli bölgelere göçleri arttıracaktır. Tablo 2: İklim Değişikliğinin Makroekonomik Etkileri Sıcaklık Artışı Gelişmekte Olan Ülkeler Gelişmiş Ülkeler Sıcaklık Artışının Etkisi Genel olarak, sıcaklıklar yükseldikçe, net ekonomik zarar Sıcaklıkların, herhangi bir derecede artması 20C’ye kadar bir sıcaklık artışı Net ekonomik kazanç 20C – 30C arasında bir sıcaklık artışı Nötr veya kazanç-kayıp 30C’nin üzerinde bir sıcaklık artışı Net zarar Kaynak: Değer, A., Anbar, A., (2008), İklim Değişikliğinin Finansal Hizmet Sektörüne Etkileri, s.232.1 söz konusudur. İklim değişikliğinin önemli etkileri şimdiden görülmektedir. Uzun vadede, iklim değişikliğinin etkilerinin yapısı ve maliyeti, belirsizliğini korumaktadır. Fakat bilimsel araştırmalar, bazı risklerin, bugün öngörülenden çok daha büyük olabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, iklim değişikliğiyle mücadelede, ekonomik büyüme ve gelişmeyle tutarlı yollar bulunmalıdır. İklim değişikliğinin ekonomik etkilerinden en önemlisi, iklim değişikliğine bağlı olarak sayısı ve şiddeti artan iklim-ilişkili doğal afetlerin maliyetidir. Doğal afetlerin maliyetleri, şimdiden ekonomiler üzerinde önemli bir yük oluşturmaya başlamıştır. Şekil 3’de dünyada 19502005 yılları arasındaki iklim ilişkili afetlerin sigortalı, sigor Tablo 2, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısın- tasız ve toplam maliyetleri görülmektedir. (Değer, Anbar, dan iklim değişikliğinin ekonomik etkilerini göstermekte- 2008: 230, 232, 233, 235, 237) 2005 yllar arasndaki iklim ilikili afetlerin sigortal, sigortasz ve toplam maliyetleri görülmektedir. (Deer, Anbar, 2008: 230, 232, 233, 235, 237) ekil 3.Maliyeti klim-likili Şekil 3. İklim-İlişkili Doğal Afetlerin (Milyar $) Doal Afetlerin Maliyeti (Milyar $) Kaynak: Değer, A., Anbar, A., (2008), İklim A., Değişikliğinin Sektörüne Etkileri, s.237. Kaynak: Deer, A., Anbar, (2008),Finansal klimHizmet Deiikliinin Finansal Hizmet Sektörüne Etkileri, s.237. klim deiikliinden gelecekte ülkemizin Akdeniz ve ç Anadolu bölgesinin öncelikle 27 etkilenecei beklenmektedir. klim deiikliinin neticesinde ya rejiminde gerçekleen bozulma ile birlikte takn afetlerinde art daha da büyümektedir. Ülkemizde, sel ya da takn afetleri, depremlerden sonra en büyük kayplara sebep olan doal afetlerdir. Mevcut envanter verileri itibari ile ülkemizde taknlardan kaynaklanan ekonomik kayplar her yl için ortalama 100 milyon ABD Dolarna ulamaktadr. Buna karn, taknlarn kontrolü ve zararlarnn Temmuz 2011 İklim değişikliğinden gelecekte ülkemizin Akdeniz ve Yeni ve ilave su kaynaklarının geliştirilmesindeki paİç Anadolu Bölgesi’nin öncelikle etkileneceği beklenhalılık mektedir. İklim değişikliğinin neticesinde yağış rejiminde gerçekleşen bozulma ile birlikte taşkın afetlerinde artış Su ürünlerinde kayıp, suyun taşınmasında pahalılık daha da büyümektedir. Ülkemizde, sel ya da taşkın Çiftçi gelirindeHizmet kayıplar Sektörüne Etkileri, Kaynak: A., Anbar, (2008), klim Deiikliinin Finansal afetleri, Deer, depremlerden sonra A., en büyük kayıplara sebep s.237. olan doğal afetlerdir. Mevcut envanter verileri itibari ile Tarımsal üretimin doğrudan bağlı olduğu endüstrilerülkemizde kaynaklanan ekonomik kayıplarAkdeniz klimtaşkınlardan deiikliinden gelecekte ülkemizin ve ç Anadolu bölgesinin öncelikle de kayıplar her yıl için ortalama 100 milyon ABD Dolarına ulaşmaketkilenecei beklenmektedir. klim deiikliinin neticesinde ya rejiminde gerçekleen tadır. Buna karşın, takn taşkınların kontrolü art ve zararlarının Şekil 4’de yer alan iklim değişikliğinin insan sağlığı bozulma ile birlikte afetlerinde daha da büyümektedir. Ülkemizde, sel ya da takn azaltılmasına yönelik olarak, genelde yapısal tedbirler afetleri, depremlerden sonra en büyük kayplara sebep doal afetlerdir. Mevcut envanter ve olan faaliyetleri üzerine etkilerini gösteren şekil yorumlanyönünden sürdürülen projeli faaliyetler için ayrılan yatırım verileri itibari ile ülkemizde taknlardan kaynaklanan ekonomik kayplar her yl için ortalama miktarı ise yılda ortalama 30 milyon ABD Doları civarın- dığında hastalıklarda meydana gelecek artışa bağlı ola100dadır. milyon ABD Dolarna ulamaktadr. Buna karn, taknlarn kontrolü ve zararlarnn (TBMM, 2008: 63, 45) 1989-2009 yılları arasında rak ülkemiz ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceği azaltlmasna yönelik olarak, genelde yapsal tedbirler yönünden sürdürülen projeli faaliyetler Türkiye’de yaşanan taşkınlar ve verdiği kayıpların dağılıaçıktır. içinmıayrlan miktar ise ylda ortalama 30 milyon ABD Dolar civarndadr. (TBMM, aşağıda yatrm tabloda gösterilmektedir. 2008: 63, 45) 1989-2009 yllar arasnda Türkiye'de yaanan taknlar ve verdii İklim değişikliği sebebiyle Türkiyekayplarn turizminin uğrayaTablodan görüleceği üzere, Türkiye’de, son 21 dalm aada tabloda gösterilmektedir. cağı kayıplar ülke ekonomisini ve sektörde çalışanların yılda toplam 369 taşkın meydana gelmiş ve bu taş- ITablo 3. Türkiye’de 1989-2009 Döneminde Meydana Gelen Taknlarn Verdii Kayplar RAR GÖREN Tablo 3. Türkiye’de 1989-2009 Döneminde Meydana Gelen Taşkınların Verdiği Kayıplar A İnal, M., (2010), DSİ Genel Müdürlüğü Taşkın Kontrol Faaliyetleri Yasal Mevzuat ve Sel Risk Haritaları, s.4. nal, M., (2010), DS Genel Müdürlüü Takn Kontrol Faaliyetleri Yasal Mevzuat ve Sel Risk Haritalar, s.4. kınlarda 448 kişi hayatını kaybetmiştir. Taşkınlarda, geleceğini de tehdit eder niteliktedir. İklim değişikliğiTablodan üzere, son 21nin ylda takn etkileri meydana 501.428 ha tarımgörülecei ve yerleşim alanı Türkiye'de, su altında kalmış kitle toplam turizmine369 en önemli denizgelmi seviyesindeki ve ve bu2.095.543.000 taknlarda 448ABD kiiDoları hayatn kaybetmitir. Taknlarda, 501.428 ha tarm ve yerleim alan sular ekonomik kayıp ortaya yükselme nedeniyle turistik tesislerin ve plajların su altnda kalm ve 2.095.543.000 ABD Dolar ekonomik kayp ortaya çkmtr.(nal, 2010: çıkmıştır.(İnal, 2010: s.4) altında kalma riski, kıyı erozyonu nedeniyle plaj alanla- s.4) yok olma tehlikesi, uç hava olaylarına bağlı olarak TBMM Küresel Isnmann ve Su rının Kaynaklarnn Sürdürülebilir Yönetimi TBMM Küresel Isınmanın Etkileri ve Etkileri Su Kaynaklarıseller, su baskınları ve fırtınaların görülme sıklığının artKonusunda Kurulan Meclis Aratrmas Komisyonu Raporunda 2006-2007 Ylnda Yaanan nın Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan Meclis ması,Çalmalar kuraklık, çölleşme ve bunlara olarak temiz su Kurakln Tarm Üzerine Etkileri Yılında ve Yaplan bal altndabağlı kurakln AraştırmasıTürkiye Komisyonu Raporunda 2006-2007 tarm sektörü üzerine ekonomik etkileri aada verilmitir (TBMM, 2008:azalması s.68.); ve aşırı sıcaklar sebebiykaynaklarına erişimin Yaşanan Kuraklığın Türkiye Tarımı Üzerine Etkileri ve Ya Üründe kayp, ürün azalmas, böcek istilas, bitki hastalklar, ürün kalitesinde düü pılan Çalışmalar başlığı altında kuraklığın tarım sektörü le ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır. 21. yüzyılın sonlarına üzerine ekonomik etkileri aşağıda verilmiştir (TBMM, doğru Türkiye’nin Akdeniz kıyılarında 40 °C’nin üzerinde ekstrem sıcaklıkların ölçüldüğü gün sayısında büyük ar2008: s.68.); tışlar olacak ve bu bölgeler aşırı sıcaklar nedeniyle kitle Üründe kayıp, ürün azalması, böcek istilası, bitki turizminin karakteristik özelliği olan dinlenme, rahatlama hastalıkları, ürün kalitesinde düşüş ihtiyacını yerine getiremez duruma gelecektir. (Sevim, Hayvancılıkta kayıp, otlakların verimliliğinin azalmala- Ünlüönen, 2010:45-46) rı, hayvanlar için su ve besin temin edilememesi Sonuç olarak, küresel ısınma ve iklim değişikliği taOrman ürünlerinde kayıplar, orman yangınları, ağaç rımdan sanayiye, sağlıktan turizme birçok sektörü olumhastalıkları, böcek istilası, orman alanlarının ve vesuz yönde etkilemektedir. İklim değişikliğinin olası etkileri rimliliğinin azalması üzerine yapılan araştırmalar, söz konusu etkilenmelerin Gıda üretiminde düşüş ve stoklarında azalma Ülkelerin refahında önemli kayıplara neden olacağını Finansal kaynak bulmada zorluk (kredi riski) göstermektedir. 28 Temmuz 2011 Şekil 4. İklim Değişikliğinin İnsan Sağlığı ve Faliyetleri Üzerine Etkileri Sularda Tuzlama Kaynak: TBMM Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu, s.70. Kaynakça 6-ÖZTÜRK, M., Küresel Isınma ve Yapılması Gerekenler 1-Ecer, M., Ulusal iklim Değişikliği Faaliyetleri, Sektörel İklim http://www.mozturk.net/Upload//KureselIsinmaveEtkileri(2). Koruma Potansiyelleri Türk- Alman Ortak Çalıştayı, ww.iklim. pdf, Erişim Tarihi: 20.04.2011. cob.gov.tr/iklim/Files/Sunumlar/id.ulusal.faaliyetler.pdf, Anka- 7-Türkeş, M., Sümer, U. M. ve Çetiner, G. (2000), ‘Küresel ra, 2010, Erişim Tarihi: 15.04.2011. İklim Değişikliği ve Olası Etkileri’, Çevre Bakanlığı, Bir- 2-Çevre ve Orman Bakanlığı, (2008), İklim Değişikliği ve Yapılan Çalışmalar, http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/eKutuphane/iklim_Ekim_2008%5B1%5D.pdf, (ss.1-103), Erişim Tarihi: 20.04.2011. 3-Değer, A., Anbar, A., (2008), İklim Değişikliğinin Finansal Hizmet Sektörüne Etkileri, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Volume: 2, Number: 23, (ss.223-253). leşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Seminer Notları (13 Nisan 2000, İstanbul Sanayi Odası), 7-24, ÇKÖK Gn. Md., Ankara, http://www.dmi.gov.tr/FILES/ iklim/iklimetkileri.pdf, (ss.1-17), Erişim Tarihi: 20.04.2011. 8-Sevim, B., Ünlüönen, K., İklim Değişikliğinin Turizme Etkileri: Konaklama İşletmelerinde Bir Uygulama, http://sbe.erciyes. edu.tr/dergi/sayi_28/3.pdf, Erişim Tarihi: 02.05.2011. 9-TBMM, (2008), Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynakla- 4-Çevre ve Orman Bakanlığı, (2008), İklim Değişikliği ve Ya- rının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Kurulan (10/1,4,5,7 pılan Çalışmalar, http://iklim.cob.gov.tr/iklim/Files/eKutupha- ,9,10,11,13,14,15,16,17) Esas Numaralı Meclis Araştırması ne/iklim_Ekim_2008%5B1%5D.pdf, (ss.1-103), Erişim Tarihi: Komisyonu 20.04.2011. RaporlarBelgeler.aspx?sflang=tr, Erişim Tarihi: 28.04.2011. 5.İnal, M., (2010), DSİ Genel Müdürlüğü Taşkın Kontrol Fa- 10-Yalçın, A.Z. (2010), Sürdürülebilir Kalkınma İçin Düşük aliyetleri Yasal Mevzuat ve Sel Risk 5-Haritaları, http://www. Karbon Ekonomisinin Önemi ve Türkiye İçin Bir Değer- gapsel.org/condocs//selrisksunum/tr/I_Oturum_III_sunum_ lendirme, Balıkesir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Der- Mehmet_Inal.pdf, Erişim:25.04.2010. gisi, Cilt: 13, Sayı: 24, (ss 186-203), Aralık 2010. 29 Raporu, http://iklim.cob.gov.tr/iklim/AnaSayfa/ makale Temmuz 2011 AB HAYAT BOYU ÖĞRENME PROGRAMI KAPSAMINDAKİ LEONARDO DA VINCI SEKTÖREL PROGRAMI ÇERÇEVESİNDE SUNULABİLECEK PROJE TEKLİFLERİ Fatma ÇİL / MPM Uzmanı Türkiye’nin “tam üye” olarak 1 Nisan 2004 tarihinden itibaren katıldığı Hayat Boyu Öğrenme Programı kapsamında Comenius Programı (Okul Eğitimi), Erasmus (Yüksek Öğretim) Leonardo da Vinci (Mesleki Eğitim) ve Grundtvig (Yetişkin Eğitimi) programları uygulanmaktadır. Leonardo da Vinci Programı Mart 2000’de gerçekleşen Lizbon Stratejisi ile en rekabetçi toplum olma hedefini ortaya koyan Avrupa Birliği, genel eğitim ve mesleki eğitimin geliştirilmesi yoluyla, mesleki alanda yetkin bireylerin yetiştirilerek istihdama katılmalarının sağlanması ve ortak sorunlara çözüm aramak vb. nedenlerle, AB Eğitim ve Gençlik programlarını geliştirmiştir. Avrupa Parlamentosu ve Konsey’in 15 Kasım 2006 tarihli ve 1720/2006/EC no’lu kararı ile yaşam boyu öğrenme programının üçüncü aşaması, (2007-2013) yürürlüğe girmiştir. (1) 2013 yılı sonuna kadar sürecek yedi yıllık bir dönemi kapsayan Hayatboyu Öğrenme (LLP = Lifelong Learning Programme) ve Gençlik (Youth in Action) Programları, önceki dönemlerde olduğu gibi AB üyesi ülkeler, EFTA ülkeleri (Norveç, İzlanda ve Lihtenştayn) ve aday ülkelerin (Türkiye) katılımıyla gerçekleştirilmektedir. (2) Lizbon Stratejisi, toplum, ekonomi ve çevre sorunlarına bütüncül ve genel bir bakış açısı getirerek ileriki yıllarda üretilebilecek yeni yaklaşımlar için çok değerli tecrübeler ve kazanımlar elde edilmesini sağlamıştır. Lizbon Stratejisi yerini 2010 yılında yürürlüğe konulan “AB 2020” Stratejisine bırakmıştır. AB 2020 stratejisi aynı hedeflere daha detaylı ve bütüncül bir yaklaşım getirmiştir. (3) AB, bu yeni strateji ile istihdam, yenilikçilik, eğitim, sosyal içerme ve iklim/ enerji konularında beş önemli hedef belirlemiştir. (4) Leonardo da Vinci Programı, AB ülkeleri, aday ülkeler ve EFTA ülkelerinin mesleki eğitime yönelik politikalarını desteklemek ve geliştirmek için yürütülmektedir. Bu program, ülkelerarası işbirliğinin kullanılarak mesleki eğitim sistemleri ve uygulamalarında kalitenin geliştirilmesini, yeniliklerin teşvik edilmesini, Avrupa boyutunun yükseltilmesini katılımcıların kişisel gelişimi, istihdam edilebilirliği, mesleki eğitim ve öğretim sistemleri ve uygulamalarında iyileştirmelerin desteklenmesini amaçlamaktadır. Sivil toplum kuruluşları, mesleki eğitim kuruluşları, işletmeler, KOBİ’ler yerel yönetimler, STK’lar (Odalar, borsalar, sendikalar, vakıflar, dernekler) kamu kurumları ve mesleki eğitim ve öğretimle ilgili tüm kurum ve kuruluşlar bu programa katılabilir. Proje teklifleri kurumsal olmak zorundadır; bireysel başvuru kabul edilmez. Bu program altında sunulan başvurular iki türlü olabilir; ülke merkezli ve Komisyon merkezli projeler. Ülke merkezli projeler için başvurular Ulusal Ajans’a yapılırken, Komisyon merkezli projeler için başvurular AB Eğitim ve Kültür Genel Müdürlüğü’ne bağlı olarak çalışan Eğitim, İşitsel Görsel Medya ve Kültür Yürütme Ajansı (The Education, Audiovisual and Culture Executive Agency; EACEA) tarafından yürütülür. (5) A. Ülke Merkezli Projeler 1. Hareketlilik Projeleri Hareketlilik proje tabanlı bir uygulamadır. Bu projeler, mesleki eğitim görenler ile mesleki eğitimden sorumlu kişilerin sağlanan hibeleri kullanarak belirlenen mesleki 30 Temmuz 2011 amaçlar doğrultusunda katılımcı ülkelerdeki mesleki eğitim kurumlarına ya da işletmelere belirli bir süre için yerleştirilmelerini amaçlamaktadır. Avrupa eğitim alanı içinde ve mesleki eğitim faaliyetleri çerçevesinde bireylerin meslektaşlarıyla başarılı uygulamaları ve deneyimlerini paylaşarak mesleki niteliklerini artırmayı amaçlamaktadır. Projeler 12 ya da 24 ay boyunca sürdürülmektedir. Temel Mesleki Eğitim Alanlar (IVT), İş Piyasasındaki Kişiler ( PLM) ve Mesleki Eğitim Uzmanları (VETPRO) olmak üzere üç faaliyet türünden oluşmaktadır (6). a. Temel Mesleki Eğitim Alanlar (IVT) Meslek lisesi öğrencileri, mesleki eğitim merkezindeki kursiyerler, çırak ve kalfaların yurtdışında mesleği ile ilgili bir kuruluş bünyesinde mesleki eğitim alma ve deneyim kazanmasını amaçlamaktadır. En az 2 en fazla 39 hafta sürebilen bu faaliyet türü için yönetim ve organizasyon, pedagojik, kültürel, dil hazırlık çalışmaları, yol ve günlük harcırah için hibe verilmektedir. (7) b. İş Piyasasındaki Kişiler (PLM) Liseden ya da üniversiteden henüz mezun olan işsizler, iş arayanlar, yeni işe başladığı halde deneyimini artırmak isteyen kişilerin yurt dışında mesleki eğitim alma veya çalışma deneyimi kazanmasını amaçlamaktadır. En az 2 en fazla 26 hafta sürebilen bu faaliyet türünde de IVT’de olduğu gibi yönetim ve organizasyon, kültürel ve dilsel hazırlık ile yol ve günlük harcırah için hibe ödenmektedir. (5) c. Mesleki Eğitim ve Öğretim Uzmanları (VETPRO) İşletmelerdeki insan kaynakları uzman ve yöneticileri, her türlü kurum ve kuruluşun mesleki eğitim ve öğretimden sorumlu yöneticileri, eğitimciler ve mesleki rehberlik uzmanı kişilerin mesleki eğitim alanındaki yenilikçi metot ve uygulamalarını gözlemlemesini, bu uygulamaların transferini ve karşılıklı bilgi değişimini amaçlayan faaliyet türüdür. En az 1 en fazla 6 hafta sürebilen bu faaliyet türü için IVT ve PLM için ödenen kültürel ve dilsel hazırlık kalemi hariç yönetim ve organizasyon ile yol ve günlük harcırah için hibe ödenir. (5) Hareketlilik Projeleri Adımları ve Değerlendirme Proje başvurusunda bulunacak kuruluşlar için öncelikli olan bir proje ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Söz konusu ihtiyaç ve bu ihtiyaca çözüm oluşturacak proje amacının belirlenmesinin ardından yurtdışı ortak(lar) bulunur. Teklif çağrısının dikkatle okunması ve burada belirtilen hedef ve önceliklere uygun olarak proje teklifinin hazırlanarak ilgili başvuru formunun doldurulmasının ardından, yurtdışı ortaktan alınacak niyet mektubu ve talep edilen belgelerle birlikte Ulusal Ajans’a sunulur. Hareketlilik projeleri için başvurular her yıl şubat ayında yapılmaktadır. Ulusal Ajans tarafından teslim alınan başvurular ön değerlendirmeye tabi tutulur ve daha sonra bağımsız bir uzman tarafından içerik değerlendirmesi yapılır. İçerik değerlendirmesi konusunda ortaklık kalitesi, proje teklifi kalitesi, hazırlık ve yaygınlaştırma kalitesi diğer bütün projelerde olduğu gibi hareketlilik projelerinde de önemli bir konudur. Ortaklık kalitesi konusu ile ilgili olarak sektörler arası işbirliği (eğitim, iş dünyası ve sivil toplum kuruluşları) AB projeleri için arzu edilen bir durumdur. Ayrıca ortakların projedeki rolü ve eğitim alacak kuruluş ile eğitim sağlayan kuruluşun konu ile bağlantısının açıkça ortaya konulması önem arzetmektedir. Proje teklifinde belirtilen amacın proje ihtiyacına uygunluğu, katılımcı grubun özellikleri, eğitimin içeriği ile proje amacının örtüşmesi ve proje teklifinin programın öncelikleri ve amaçları ile örtüşmesi gibi konular proje teklifinin kalitesini belirler. Yaygınlaştırma kalitesi ise, proje sonuçlarının, sektörel bölgesel ve ulusal düzeyde kurum ve kuruluşlarla sözlü, yazılı ve görsel iletişim araçları aracılığıyla paylaşılmasını ve bunların gerçekleştirilebilir öngörüler olarak belirtilmesinden oluşur. Başvuru formunun tamamının eksiksiz olarak doldurulması, istenen tüm belgelerle birlikte usulüne uygun olarak son başvuru tarihini dikkate alarak teslim edilmesi projenin bağımsız uzman tarafından kalite değerlendirmesine alınmadan önce, uygunluk değerlendirmesi için şarttır. Ayrıca kurumların IVT, PLM ve VETPRO faaliyet türlerinden her biri için yalnızca bir teklif verilebileceği aksi takdirde tamamının reddedileceği unutulmamalıdır. Hibe verilmesine karar verilen proje sahipleri ile sözleşme yapılır ve projenin uygulanmasının ardından nihai rapor hazırlanır ve proje sonlandırılır. (2) 2. Yenilik Transferi Projeleri Yenilik transferi projelerinin amacı daha önceki Leonardo da Vinci Projelerinden veya diğer yenilikçi projelerden yenilikçi içerik veya sonuçların ulusal, yerel, bölgesel veya sektörel düzeyde kamu ve/veya özel mesleki eğitim sistemlerine adapte ve entegre edilmesi yoluyla Avrupa Mesleki Eğitim sisteminin kalitesini ve cazibesini artırmaktır. Bu tür projelerde farklı içeriklerde geliştirilmiş yenilikçi ürün, araç, yöntem ve uygulamaların ulusal ihtiyaçlara dilsel, kültürel ve hukuki açılardan adaptasyonu amaçlanmaktadır. MEÖ ile ilgili olan içerikler, araçlar, materyaller, metotlar, metodolojiler, kredi transfer sistemleri, deneyimler, uygulanan politikalardan çıkarılan dersler ve tecrübeler transfer edilebilir. Ancak bunların alanla ilgili son ve en gelişmiş uygulamanın sonuçları olmasına dikkat edilmelidir. En az 12 en fazla 24 ay süren projeler için sağlanan hibe miktarı yıllık 150.000 Avro olup, proje giderleri için azami LdV katkısı %75’dir; geriye kalan % 25’lik oran ortaklarca ayni ya da nakdi olarak karşılanmalıdır. Proje, 31 Temmuz 2011 kapsamda projede çalışacak kilit isimlerin özgeçmişleri ve 25.000 Avro’dan fazla hibe istenmesi durumunda da kurumun son yıla ait mali belgeleri talep edilmektedir. (2) 3. Ortaklık Projeleri en az bir AB üyesi ülkenin ve en az üç kurumun ortaklığı ile gerçekleştirilmelidir. Yenilik Transferi projeleri yapmak için öncelikle projenin hedef kitlesinin/sektörünün ihtiyaçlarının belirlenmesi gerekir. İkinci adım olarak, bu ihtiyaçların karşılanması için yenilikçi eğitim/öğretim metot ve araçları içeren projenin/projelerin var olup olmadığı araştırılır. Bulunan projelerin transfer edilebilirliği kontrol edilir. Bunun için söz konusu projenin sahibi ile irtibat kurulur ve bu kuruma projenin çıktılarının transfer talebine ilişkin niyet bildirilir. Eski proje sahibinin yazılı onayı alındıktan sonra transfer edilecek çıktıların transferi amacıyla bir Yenilik Transferi Projesi hazırlanır. Proje yazılırken aktif ve etkili bir yaygınlaştırma planı hazırlanır ve bu plana uygun faaliyetler öngörülür. Transfer edilecek projeler, daha önce uluslararası veya diğer AB fonlarıyla yapılmış projeler olabilir. Adam veritabanı da (http://www.adam-europe.eu/adam/homepageView.htm) bu projeler için iyi bir kaynaktır. Bu veritabanına ek olarak 1995-2006 yıllları arasında yapılan Leonardo projelerinin toplandığı compendium taraması yapılarak da projelere ulaşmak mümkündür; http://ec.europa.eu/education/programmes/leonardo/ new/leonardo2/products/index_en.cfm. Başka bir alternatif ise AB Komisyonu Eğitim ve Kültür Genel Müdürlüğü’nün “eve” veri tabanının taranmasıdır; http://ec.europa.eu/dgs/education_culture/eve/ index_en.htm. Sayılan veritabanlarında listelenen projelerin incelenmesi sonucunda, ortak arayan kurum ve kuruluşların ilgilendikleri konularda proje ortağı bulması da mümkün olabilir. Projeler değerlendirilirken dikkate alınacak kalite kriterleri projenin yenilikçi tarafı, projenin ülkeye, sektöre ve hedef kitleye sağlayacağı katkı ve katma değer, hedef ve amaçlar, AB boyutunun projeye sağladığı katkı, ortaklık yapısı, iyi bir iş planı ve bütçe, yaygınlaştırma planıdır. Projenin kendisinin yanı sıra projeyi sunan kurumun teknik ve mali yeterliği de sorgulanmaktadır. Bu 32 Bu projeler, mesleki eğitim ve öğretim alanında faaliyet gösteren ve ortak ilgi alanı olan kuruluşlar arasındaki küçük çaplı işbirliği faaliyetleridir. Mesleki eğitim ve öğretimi güçlendirmeye yönelik bu faaliyetler proje sonucunda ürün ya da çıktı oluşmasını hedefler. Mesleki eğitim ve öğretimle ilgili bir eğitim metodu, CD, genel bir rapor, çıraklar tarafından üretilmiş somut bir ürün, çıktı olarak nitelendirilmektedir. Bu hedefi gerçekleştirmek için karşılıklı hareketlilikler (çalışma ziyaretleri) gerçekleştirilmektedir. Proje en az biri AB üyesi ülke olmak koşulu ile en az üç program katılımcısı ülkeden ortak ile yürütülür. Ortaklık projeleri, yenilik transferi projeleri ile hareketlilik projeleri arasındaki boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Bu projeleri, hareketlilik projelerinde elde edilen başarılı sonuçların doğurduğu işbirliğinin devamı veya yenilik transferi projelerinin ilk adımı olarak da görmek mümkündür. Ortaklık projeleri, salt hareketlilik faaliyetlerinin ötesinde mesleki eğitim ve öğretim alanında faaliyet gösteren kurum ve kuruluşlar arasında sürekli bir işbirliği zemini oluşturmayı amaçlamaktadır. Ortaklık projeleri kapsamında gerçekleştirilebilecek faaliyetlere örnek olarak şunlar verilebilir; • Personel ve öğrenci/stajyer değişimleri, • Bir ürün ortaya çıkarmak için yapılan faaliyetler, • Belirli bir mesleki eğitim öğretim ya da ekonomik sektörde işbirliği çalışmaları, • Ortak eğitim içeriği ve metodları üzerine çalışmalar, • Tecrübe paylaşımı, • Öğretmen, eğitmen, stajyerler arasında aktif işbirliği ve teori ile pratiğin bütünleştirilmesi. 24 ay süren bu projeler için verilecek hibe miktarları yapılacak hareketlilik sayısına göre değişiklik göstermekle birlikte, hibe tutarı Ulusal Teklif Çağrısında belirtilmektedir. Her ortak proje başvurusunu kendi ülkesindeki Ulusal Ajans’a yapar; başvuru formu koordinatör kuruluşun öncülüğünde diğer ortaklarla birlikte doldurulduktan sonra hazırlanan bu form ortakların kendi ülkelerindeki ulusal ajanslara gönderilmeli ve bu formun aynı versiyon olmasına dikkat edilmelidir. Aynı çağrı döneminde bir kurum tarafından sunulabilecek proje teklifi sayısı birden fazla olamaz; aksi taktirde tüm başvuruların reddedileceği göz ardı edilmemelidir. Ayrıca halihazırda bir ortaklık projesi yürütmekte olanlar da tekrar teklif sunamazlar. Ortaklar, hibe tutarlarını kendi ülke Ulusal Ajans’ından alırlar. Temmuz 2011 kuruluşlar, bu ziyaret kapsamında yurtdışındaki ortaklarından edinecekleri davet mektupları ile birlikte usulüne uygun şekilde müracaat ederek hibe desteği alabilirler. İrtibat seminerleri ise, belirli tarihlerde Program ülkesi Ulusal Ajanslar tarafından düzenlenen, projelerde ortaklık kurması muhtemel çeşitli kurumları temsil eden kişileri bir araya getirmeyi amaçlayan, yapılan müracaatlar doğrultusunda önceden belirlenen kotaya göre katılımcıları Ulusal Ajans tarafından seçilen, ortak bulma semineridir. B. Komisyon Merkezli Faaliyetler 1. Yenilik Geliştirme Projeleri Değerlendirme sürecine başvurunun sunulduğu Ulusal Ajanslar ve AB Komisyonu katılır. AB Komisyonu ortaklığın uygunluğunu denetlerken, koordinatör ülke Ulusal Ajansı içerik değerlendirmesinden ve diğer Ulusal Ajanslar da uygunluk değerlendirmesinden sorumludur. Değerlendirmeler sonucunda başvuru hala üç ortak zorunluluğunu karşılıyorsa, mali destek verilmesine karar verilir. Ortaklık projelerinde aranan kalite kriterleri iş programı, ortaklık, AB katma değeri, ilgililik, etki ve sonuçların yaygınlaştırılması ile ilgilidir. Ortaklığın amaçlarının açık ve net bir şekilde belirtilmiş olması, iş programının amaçları gerçekleştirmeye uygun olması ve işbölümünün ortaklar arasında dağılımının her ortağın aktif bir şekilde katılımını destekleyecek biçimde yapılması önem taşımaktadır. Ortaklar arasında etkin iletişim ve işbirliğinin sağlanması için bütün tedbirlerin alınmış olması da aranan kalite kriterlerindendir. AB katma değeri ile ilgili kalite kriteri bu işbirliğinin ortaklar üzerindeki etkisinin ne olacağının tanımlanmış ve açıklanmış olmasını gerektirmektedir. Proje teklifinin ilgili programın amaçlarıyla örtüşmesi diğer bütün proje tekliflerinde olduğu gibi, ortaklık projeleri için de aranan bir koşuldur. Sonuçların yaygınlaştırılması ile ilgili kriter ise bütün ortak kuruluşları ve eğer mümkünse daha fazla kurum ve kuruluşun kapsanmasını gerektirir. (8) AB Komisyonu merkezli bu projeler, mesleki eğitim kapsamında, yenilikçi içerik, metot ve prosedürlerin geliştirilmesi yoluyla, eğitim sistemlerinin kalitesinin geliştirilmesini amaçlayan uluslararası işbirliği projeleridir. Yenilik, yeni şeyler yapma veya bilinen işlerin yapılmasında yeni yollar bulmaktır. Bu türdeki projelerin amacı, (içerikler, metotlar, prosedürler vs.) gibi yenilikler geliştirmektir. Mesleki eğitim alanında henüz cevabı olmayan ortak bir sorunla baş etmede çeşitli ülkelere yardım için yeni bir çözüm yöntemi ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu projeler, kalitenin geliştirilmesi ve mesleki eğitimde yeniliğin desteklenmesini amaçlamaktadır. Proje süreleri minimum 1, maksimum üç yıl olmalıdır. En az üç ülkenin ortaklığı esastır. Projeler için yıllık maksimum 200.000 Avro ve tüm proje süresi için de toplam maksimum 400.000 Avro ödenir. Proje bütçesinin % 75’lik kısmı hibe olarak talep edilebilir. (9) 2. Konulu Ağ Projeleri Mesleki eğitimde kaliteyi yükseltmek amacıyla Avrupa standardında ortak ilgi uyandıran konularda koordinasyon sağlayan projelerdir. Avrupa’daki uzmanlık ve yenilik yaklaşımları hakkında bilgi inşa etmek ve mesleki eğitimden sorumlu kişiler (insan kaynakları uzmanları, mesleki eğitim planlayıcıları ve yöneticileri, öğretmen- 4. Hazırlık Ziyaretleri ve İrtibat Seminerleri Leonardo da Vinci (LdV) Hazırlık Ziyaretleri ile İrtibat Seminerleri faaliyetleri, LdV Programı kapsamında sunulması muhtemel potansiyel fikir ve projelere (Hareketlilik, Ortaklık ve Yenilik Transferi ile Komisyon merkezli faaliyet alanı olan Yenilik Geliştirme Projeleri) ortak bulmak, proje çalışmalarına ön hazırlık yapmak amacıyla kurum ve kuruluşlara, proje ortaklarını daha yakından tanımaları, çalışma planı hazırlamaları ve başvuru formu ile diğer ilgili ve gerekli dokümanları birlikte doldurmaları gibi hazırlık ve planlama faaliyetleri için verilen bir imkandır. Hazırlık ziyaretinden yararlanmak isteyen kurum ve 33 Temmuz 2011 projeler vasıtasıyla bu programlardan yararlanmaktadır. Mesleki eğitim programı Leonardo da Vinci, yaşam boyu öğrenimin gerekliliğine vurgu yaparak, mesleki eğitimi, ülkeler arası ağları güçlendirmeyi, yenilikçiliğin yaygınlaştırılmasını, tecrübelerin paylaşımını, işbirliği ortamı yaratarak önyargıların kaldırılmasını ve ortak sorunlara çözüm aramayı hedeflemektedir. Ayrıca, rekabeti ve girişimciliği iyileştirmeye ve özellikle yeni iş olanakları yaratılmasına katkıda bulunmak için, üniversiteler, sanayi sektörü, özellikle KOBİ’ler dahil olmak üzere, mesleki eğitim kurumları arasındaki işbirliğini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Nihai hedef ise, nitelikli iş gücü ile istihdamın güçlendirilmesidir. ler, mesleki rehberlik uzmanları) ile iş dünyası ve sektörel eğitim kurumları arasında işbirliğine yardımcı olarak uluslararası ortaklık ve daha fazla yeniliği teşvik etmek amacıyla sonuçları yayımlamak gibi konularda proje üretilmesini ve yaygınlaştırılmasını destekler. Minimum 1 maksimum 3 yıl sürebilen projelerde ortaklar minimum 5 farklı ülkeden 5 farklı ortak şeklinde olmalıdır. Projeler için yılık maksimum 200.000 Avro ödenir. Toplam proje tutarının % 75’i hibe olarak talep edilebilir. (10) Dolayısıyla, Leonardo da Vinci programı aracılığıyla AB ülkeleriyle karşılıklı yapılan değişim ve yerleştirmeler ve farklı ülkelerden ortaklarla birlikte çalışmak suretiyle üretilen projeler sonucunda elde edilen bilgi birikimi ve tecrübelerle, paylaşımlar mesleki eğitime ve istihdama katkı sağlayabilir. Kaynaklar: 1)http://europa.eu/legislation_summaries/education_training_youth/general_framework/c11082_en.htm. 3. Tamamlayıcı Faaliyet Projeleri Leonardo Projelerinin amaç ve çıktılarının gelişmesine yardımcı olmak için yürütülen projelerdir. Bu faaliyetler, LdV bünyesindeki her faaliyetin çıktılarını ve faaliyetlerin görünebilirliğini geliştirmeyi, devam eden benzer projeleri izlemeyi, proje çıktılarının yayınlanmasını veritabanları yoluyla proje sonuçlarının kaydedilmesini, ilgili sektörleri ve projeleri biraraya getirerek toplantılar düzenlemeyi ve sonuçları yeni kullanıcılarla paylaşmayı amaçlamaktadır. En fazla 1 yıl süren bu projeler için yıllık maksimum 150000 Avro ödenir. Tarihi: 19.04.2011 2) http://www.ua.gov.tr. Erişim Tarihi: 19.04.2011 3) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, 2010, Leonardo da Vinci Uygulama Örnekleri 2007-2008, Ankara, s. 6-7 4) http://ec.europa.eu/europe2020/index_en.htm. Erişim Tarihi: 19.04.2011 5) Avrupa Birliği Eğitim ve Gençlik Programları Merkezi Başkanlığı, 2009, Leonardo da Vinci Programı, Ankara, Sonuç Lizbon Stratejisi ile en rekabetçi toplum olma hedefini ortaya koyan Avrupa Birliği, genel eğitim ve mesleki eğitimin geliştirilmesi yoluyla, mesleki alanda yetkin bireylerin yetiştirilerek istihdama katılmalarının sağlanması ve ortak sorunlara çözüm aramak vb. nedenlerle, AB Eğitim ve Gençlik programlarını geliştirmiştir. AB’ye üye olmak için ilk başvurusunu 1959 yılında yapan Türkiye, 1999 yılında düzenlenen Helsinki Zirvesi’nde aday ülke olarak kabul edilmiştir. Ülkemiz AB standartlarını yakalamak ve bu standartlara uyum sağlamak için aday ülkelere de açık olan programlara başvuruda bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye 2004 yılından itibaren, AB Eğitim ve Gençlik Programlarına katılmakta ve gerek hareketlilik projeleri gerekse diğer faaliyet türlerinde yeralan Erişim s.13 6) http://ec.europa.eu/education/leonardo-da-vinci/ doc1021_en.htm. Erişim Tarihi: 20.04.2011 7) http://ec.europa.eu/education/llp/doc/call11/fiches/ldv3_ en.pdf. Erişim Tarihi: 21.04.2011 8) http://ec.europa.eu/education/llp/doc/call11/fiches/ldv6_ en.pdf. Erişim Tarihi: 21.04.2011 9)http://eacea.ec.europa.eu/llp/leonardo/leonardo_da_vinci_multilateral_projects_en.php. Erişim Tarihi: 22.04.2011 10)http://eacea.ec.europa.eu/llp/leonardo/leonardo_da_vinci_thematic_networks_en.php. Erişim Tarihi: 22.04.2011 34 haber Temmuz 2011 MPM’DEN EĞİTİMLER… Giresun Valiliği İl Özel İdaresi MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü organizasyonu ile Giresun Valiliği İl Özel İdaresi’nde gerçekleştirilen eğitimler tamamlandı. 27 Mayıs 2011 tarihinde MPM Teknik Müşaviri Dr. Mustafa Kemal Akgül tarafından ‘Verimli ve Başarılı Olmak İçin Stratejiler’ konulu eğitim, 16 Haziran 2011 tarihinde MPM Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Bölüm Başkanlığı Uzmanı Cangül Tosun tarafından ‘İnsan İlişkileri ve Etkili İletişim’ konulu eğitim ve son olarak da 21 Haziran 2011 tarihinde MPM Eğitim ve Danışmanlık Bölüm Başkanlığı Uzmanı Şakir Karakaya tarafından ‘Problem Çözme Teknikleri’ konulu eğitim gerçekleştirildi. Trabzon TSO ratma, yenilikçi ve yaratıcı düşüncenin kaliteli hizmet performansı oluşturmadaki etkisi, hizmet sektöründe kalitenin unsurları, müşteri memnuniyetini/bağlılığını etkileyen faktörler hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu ve uygulamadan örnekler verildi. “İnsan İlişkileri ve Etkili İletişim” Eğitimi 27 Haziran 2011 tarihinde MPM Uzmanı Cangül Tosun tarafından, “İş Tatmini ve Motivasyon” Eğitimi ise 30 Haziran 2011 tarihinde MPM Uzmanı Elif Sandal Önal tarafından verildi. Eğitimlerin ardından kursiyerlere katılım belgeleri verildi. Eğitimlere ‘Satış ve Pazarlama Elemanı Yetiştirme ve İstihdamı’ programı kursiyerlerinden oluşan 20 kişi katıldı. Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı MPM Uzmanı Şakir KARAKAYA 21 Haziran 2011 tarihinde MPM Karadeniz Bölge Müdürü Nuray Kansız’ın da katıldığı eğitim kapsamında uzman Şakir Karakaya; Problem Çözme Metodolojisi, Problem Çözmede Kritik Başarı Faktörleri ve Başarısızlık Nedenleri, Problem Çözmede Yaratıcılık, Problem Çözme Teknikleri, Ekip Çalışması ile Problem Çözme Uygulamaları hakkında bilgiler vererek, örnek uygulamalar ile eğitimin katılımcı bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlandı. Eğitime, Giresun Valiliği İl Özel İdaresi’nden Genel Sekreter Yardımcısı, birim ve ilçe müdürleri ve uzmanlardan oluşan 18 kişi katıldı. Trabzon Ticaret ve Sanayi Odası (TSO) MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü tarafından Trabzon TSO’nun Avrupa Birliği Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) Projesi kapsamında yürütmekte olduğu ‘Satış ve Pazarlama Elemanı Yetiştirme ve İstihdamı’ programı kursiyerlerine yönelik olarak 3 eğitim düzenlendi. Eğitimlerin ilki olan ‘Hizmet Sektöründe Kalite ve Müşteri Memnuniyeti’ Eğitimi 16 Haziran 2011 tarihinde Karadeniz Bölge Müdürlüğü Uzmanı Şebnem Akın Acuner tarafından verildi. Eğitim öncesinde MPM faaliyetleri ve verimlilik kavramı hakkında bilgilendirmelerde bulunuldu. Eğitim kapsamında ise; müşteri odaklı kültür ya- Karadeniz Bölge Müdürlüğü organizasyonu ile 2 Haziran 2011 tarihinde Merkezi Erzurum’da bulunan Kuzeydoğu Anadolu Kalkınma Ajansı’nın (KUDAKA) yönetici ve çalışanlarına yönelik ‘Kurum Kültürü ve Kurumsal İletişim’ konulu eğitim gerçekleştirildi. MPM Araştırma ve Verimlilik Ölçme, İzleme Bölüm Başkanlığı Uzmanı Gürsu Sezen Topaloğlu tarafından verilen eğitim kapsamında; kurumlara kültürel bakışın gelişimi, kurum kültürü, kurum kültürünü oluşturan faktörler, kurum kültürünün önemi, güçlü kültür - zayıf kültür, kurum kültürünün değişimi, kurum kültürü ve kurumsal iletişim ilişkisi, kurumsal iletişim türleri ve araçları, kurumsal iletişim sürecini etkileyen faktörler hakkında açıklayıcı bilgiler aktarılarak, uygulama örnekleri ile eğitimin katılımcı bir şekilde gerçekleştirilmesi sağlandı. Serhat Kalkınma Ajansı MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü tarafından 14 Haziran 2011 tarihinde Kars merkezli Serhat Kalkınma Ajansı (SERKA)’nda ‘İşletmelerde Eğitim İhtiyaçları Tespiti’ konulu eğitim gerçekleştirildi. MPM Eğitim ve Danışmanlık Bölümü Uzmanı Tuba Hokka Gökdemir tarafından verilen eğitim kapsamında; İşletmelerde eğitimin personel açısından ve işletme açısından önemi, eğitim ihtiyacı nasıl belirlenir, adımları nelerdir, eğitimin sürdürülebilir olması için neler yapılmalıdır konularında bilgiler verildi. Eğitime 25 uzman katıldı. 35 makale Temmuz 2011 YENİLİĞİ ARTIRMADA MAKRO EKONOMİK BİR ARAÇ OLARAK KÜMELENME Faruk YILDIRIM / MPM Uzmanı 28 Eylül 1976 tarihinde Ankara’da dünyaya gelen Faruk Yıldırım, ortaokul ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde tamamladıktan sonra lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Endüstri Bölümü’nde tamamlamıştır. Yıldırım, profesyonel iş hayatına E.C.A. Valfsel Armatür Sanayi A.Ş.’de üretim planlama ve kontrol mühendisi olarak başlamıştır. Özel sektör deneyiminin ardından 2007 yılında Milli Prodüktivite Merkezi Danışmanlık Bölümü’nde uzman yardımcısı olarak göreve başlayan Yıldırım, inovasyon ve kümelenme konularında uzmanlaşmıştır. Uzmanlık tezini “kümelenmenin yenilikçilik üzerindeki etkileri” üzerine hazırlayan Faruk Yıldırım, ilgili uzmanlık alanlarında araştırma çalışmaları yürütmüş; yayınlamış; Türkiye’nin birçok ilinde eğitim ve konferanslar vermiştir. Halen bu alanlardaki eğitim, araştırma, konferans ve kitap çalışmalarını MPM’de devam ettirmektedir. destek altyapısına dâhil, iş gelişimi için ortak kalkınma vizyonuna sahip, özel bir pazarda rekabet (competition) ve işbirliği (cooperation) temeline dayanarak yer alan firmalardır (Cooke, 2001). İşletmelerin hem rekabet hem de işbirliği halinde olmaları gerektiği, bu tanımda bir kez daha vurgulanmıştır Kümelenmenin Fikir Babası: Michael E. Porter Kümelenme Kavramı Birbirleri ile bağlantılı işletmelerin, özelleşmiş tedarikçilerin, hizmet sağlayıcıların, ilgili sanayi dallarındaki firmaların ve bağlantılı kuruluşların birtakım iş kollarında hem rekabet hem de işbirliği yaptıkları coğrafi yoğunluklar (Porter, 2008: 213) olarak tarif edilen kümelenme aslında işletmelerin bir yerelde toplanmalarından kaynaklanan faydaları maksimize (en çoklama) etmeye yarayan bir bölgesel ekonomik kalkınma modelidir. Kümelenmede işletmeler, birbirlerine hem dikey olarak hem de yatay olarak bağlanırlar: Bir küme coğrafi olarak birbirine yakın ve birbirleriyle yatay ve dikey ilişkilerde bulunan, yerelleşmiş bir girişim Aşağıdaki tanımda ise kümelenmenin yalnızca işletmeleri değil bölgede yer alan kümeyi oluşturan birçok aktör grubunu ilgilendiren ve bu aktörlerin ortak çalışması sonucunda ortaya konan bir yaklaşım olduğuna dikkat çekilmiştir: Bulunduğu yereldeki eğitim ve araştırma kuruluşları, devlet laboratuarları, finans kurumları, iş altyapısını oluşturan diğer birimler ile ve kendi aralarında güçlü bağlantılara sahip coğrafi olarak birbirine yakın yenilikçi firmaların, büyük bir alandaki bölgesel gruplaşmasıdır (Bekar ve Lipsey, 2001). Kümelenmenin daha net anlaşılabilmesi için bazı temaları vurgulayalım: Coğrafi Yakınlık: Kümelenmede ifade edilen en temel unsur kümeyi oluşturan aktörlerin bir coğrafi bölgede bulunmaları ve dolayısıyla birbirlerine yakın olmalarıdır. Aktörler: Kümeyi oluşturan aktörler bütünü yalnızca işletmeler değil, bir sektörü (bir iş kolunu) ve o sektöre ait alt sektörleri oluşturan tüm oyunculardır. 36 Temmuz 2011 2. Kümelenme Başlangıç Sektörel Yoğunlaşma: Kümelenme faaliyeti spontane (kendiliğinden) oluşmuş bir sektöre ait işletmelerin yoğunlaştığı endüstriyel bölgelerde yürütülebilir. Sektörel bir yoğunlaşma olmadan kümelenmeden bahsetmek mümkün değildir. Sektöre ve alt sektörlere ait tüm oyuncuların bölgede toplanmış olmaları ideal durumdur fakat eksikleri tamamlanabilecek bir sektörel yoğunlaşma da çalışmaların yapılabilmesi için yeterlidir. Kümelenme çalışmalarının başlaması ile birlikte aktörler arasındaki iletişimin artmaya başladığı gözlemlenmektedir. Aktörlerin etkileşimini artıran kritik nokta, çalışmaların mümkün oldukça aktörleri etkisi altına alabilecek makam ve mercilere benimsetilmesidir. Hiyerarşik üstünlüğü olan yerel aktörlerin konuyu anlayarak İletişim: Kümelenmeyi, benzeri yaklaşımlardan ayıran ve üstün kılan en önemli özellik aktörler arasındaki yoğun iletişim ve etkileşimdir. Kümelenmenin başarısı öncelikle aktörler arasındaki iletişimin yoğunluğuna, sonrasında iletişimin kalitesine ve nihai olarak da iletişimden kaynaklanan somut ekonomik faydaya dönüşebilen ilişkilere bağlıdır (sosyal sermaye). sahiplenmeleri çalışmaların başarısını doğrudan etkilemektedir. Örneğin çalışmaların yürütüldüğü bölgenin en yetkili amiri olan valinin kümelenme çalışmalarını sahiplenmesi durumunda, valinin desteği ile birlikte aktörler kümelenme çalışmalarına dâhil olmaya adeta mecbur kalmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerde aktörler üzerinde denetim, yönetim gücü olan kesimlerin öncelikle kümelenme çalışmalarını benimseyip içselleştirmeleri büyük önem arz etmektedir. Yerel sahiplenme olmadan kümelenme çalışmalarının başarıya ulaşması mümkün değildir. Kümelenme çalışmaları bir taraftan etkin yerel aktörlere benimsetilirken, diğer taraftan da çalışmaların faydalarının neler olabileceğine ilişkin mantıksal kurgu eksiksiz olarak aktörlere yansıtılmalıdır. Zira çalışmaların faydaları aktörler tarafından anlaşılıp içselleştirilemezse kümelenme çalışmalarını devam ettirmek mümkün olmayacaktır. Aslında çalışmalar yürütülürken sadık kalınacak temel prensip kümelenmenin mantıksallığı ve rasyonel davranışın kümelenmeyi gerektirmesi olmalı- Bölgesellik (Yerellik): Bir coğrafyada toplanmanın doğal bir sonucu olarak kümelenme yerel bir yaklaşımdır. Bir bölgede yapılan kümelenme çalışması ile diğer bir bölgede yürütülen kümelenme çalışması birbirinden farklılık arz etmektedir çünkü konumlanan coğrafyanın kültürel yapısı, eğitim seviyesi, normları (adetler, gelenek ve görenek) gibi yerel karakteristikleri çalışmaların başarıya ulaşmasında belirleyici olmaktadır. Kümelenme Süreci Kümelenmeyi somut hale getirebilmek için kümelenme sürecinin aşamalarını inceleyelim: 1. Coğrafi Yoğunluk (Yığın) Zaman içerisinde spontane olarak gelişmiş bir coğrafyadaki endüstriyel yoğunlaşma kümelenme çalışmalarının yapılabileceği uygun ortamı bize ifade etmektedir. İşletmeler, ilgili ve destekleyici kuruluşlar ve tüm aktörler bütününün varlığıyla bir potansiyelin bölgede biriktiği ancak bu potansiyelden istifade edilemediği gözlemlenmektedir. Aktörler birbirleriyle iletişim halinde olmadıklarından ve bunun sonucunda birbirleriyle iş yapmadıklarından bir kümeyi değil ancak bir yığını teşkil etmektedirler. Kümelenme çalışmalarının başlangıcında iletişimsizliğin kırılması ve aktörlerin birbirleriyle olan münasebetleri artırılmak zorundadır. 37 Temmuz 2011 maması için Alman bankaları Mercedes’e ekstra krediler vererek Mercedes’i kurtarmışlardır. Mercedes’in Almanya ve Alman bankaları üzerinde oluşturmuş olduğu güven Mercedes firmasını bir çırpıda iflastan ve el değiştirmekten kurtarmıştır (Fukayama, 1996). Bu nedenle güven paradan kimi zaman çok daha etkili bir silah ve kümelenmenin omurgasıdır. dır. Çalışmalar bu çerçeveye oturunca, aktörler kendi arzuları ile kümeye dâhil olacak ve kümelenme çalışmalarını yürüteceklerdir. Sektörel yoğunlaşmanın olduğu her bölgede oluşan potansiyel, kullanılmadığı sürece atıldır. Kümelenmenin hedefi, var olan bu potansiyel birikiminden mümkün olan en yüksek faydayı aktörlerin bütünü lehine bölgeye kazandırmaktır. İşletmelerin birçoğu tedarik zincirinde, zinciri oluşturan birer halka gibidir ancak bunlar birbirlerinin farkında olmadıklarından ya da güven eksikliğinden veya birlikte iş yapma kültür ve alışkanlığı kazanamamış olmalarından dolayı bu potansiyelden yararlanamazlar. Kümelenmeyle aktörlerin her biri tedarik zincirinin halkalarını teşkil etmeye, birlikte iş yapmaya ve gereksinim duydukları mal ve hizmetleri içinde bulundukları kümeden tedarik etmeye başlarlar. İşletmeler birbirine dikey olarak bağlanır (birinin çıktısı diğerinin girdisidir) ve karşılıklı olarak birbirlerinden istifade ederler. Böylelikle aktörler arasında karşılıklı güven oluşmaya başlar. Güven ortamının oluşması kümelenme çalışmalarının devam ve sürekliliği açısından kritiktir. Güvenin oluşturulması için yerele ilişkin özellikler dikkate alınmak zorundadır. Çünkü karşılıklı güvenin oluşturulmasında ve birlikte iş yapma kültürünün bir coğrafyada oturtulmasında yerel özellikler, normatif kültür, adetler, gelenek ve görenekler, teamüller devreye girerler. Bunlar pek tabiidir ki bir coğrafyadan diğerine değişkenlik göstererek güvenin oluşturulmasında etkili olurlar. Kümelenme çalışmalarının başarısı aslında bu yerel karakteristiklerin bir fonksiyonudur. Gelişim aşamasında aktörlerin kafalarındaki kuşkular dağılmaya ve önyargılar yıkılmaya başlar. Adeta aktörler kümelenme içine çekilmektedirler. Kümelenme dışında bireysel hareket etmek işletmelere ciddi dezavantajlar getirmektedir. Böylece işletmelerin kazanılması ve kümede yer alma süreci hızlanmış olur. Kümelenme çalışmaları yürütülürken illa da tüm aktörlerin kazanılmaya çalışılması da gerekmemektedir. Herkesin ikna edilmeye çalışılması bazen sonuçsuz kalabilmektedir. Bu gibi durumlarda kümenin geliştirilmesini sağlayacak kritik bir kitlenin hedeflenilmesi ve çalışmaların yürütülmesi yetecektir. İlerleyen aşamada zaten kümelenmenin çekim gücünün dışına çıkmak imkânsız hale gelecektir. 3. Kümelenme Gelişim Kümelenme çalışmalarının artması ile birlikte daha çok işletme kümeye dâhil olmaya başlar. Karşılıklı elde edilen kazançlar diğer aktörlerin de ilgisini çekerek kümeleşmeyi artırır. Artık daha fazla sayıda işletme aynı coğrafi konumda olmanın sağladığı avantajlardan yararlanma eğilimi içerisine girmiştir. Firmalar arasındaki iletişim artışı güvenin oluştuğuna delalet etmektedir ve bu durum son derece önemlidir. Güven bir kere kazanıldıktan sonra maddi olarak değeri ölçülemeyen bir avantaj tüm aktörler lehine olarak kazanılmış demektir. Otomobil üreticisi Mercedes-Benz firması batık olduğu bir dönemde başka ülkelerin büyük sermayedarları tarafından satın alınmak istenmiştir. Mercedes gibi Almanya ve Alman milleti ile özdeşleşmiş olan bu firmanın bat- 4. Kümelenme Olgunluk 38 Temmuz 2011 Aktörler arası iletişimin görece maksimum düzeye çıktığı olgunluk döneminde güven ve iş yapma kültürü tamamen oturmuştur. Görece maksimum ilişkilerin varlığı, aktörlerin tüm ihtiyaçlarını bölgeden karşılayabilir duruma geldiklerini göstermektedir. Dikey ilişkilerin yanı sıra işletmeler yatay olarak da birbirlerine bağlanmışlardır. İşletmeler birlikte hammadde satın alabilmekte, ortak olarak ürünlerini pazarlayabilmekte ya da birlikte ürün geliştirebilmektedirler. Aktörlerin dışarıdan karşılamakta oldukları ihtiyaçları minimal bir seviyeye inmiştir. Coğrafi yakınlıktan kaynaklanan avantajlar (taşıma masraflarının düşmesi, hatalı ürünlerin anında düzeltilebilmesi vb.) tüm işletmelerce hissedilir olmuştur. Böylelikle aktörlerin ihtiyaçlarını dışarıdan temin etme yolunu tercih etmeleri zorlaşmıştır. Bunun sonucunda da aktörler karşılıklı olarak birbirlerine maksimum fayda sağlar duruma gelmiştirler. Bu sayede sermaye, tamamen içerisinde bulunulan yerelde kalmakta ve sektörel büyüme ve ArGe için sermaye birikimi sağlanmaktadır. İşletmeler bir taraftan işbirliği yaparlarken diğer taraftan birbirleri ile rekabet etmektedirler. Böylelikle işletmeler birbirlerinin yenilikçilik kapasitelerini geliştirmekte ve yeniliklerin ortaya konmasını hızlandırmaktadırlar. 5. Genişleyen Kümelenme rı, işletme sayısı artacak ayrıca endüstriyi tamamlayan yeni aktörler sisteme dâhil olacaklardır. Bu sistemin sürekliliği sağlanabilirse yerel ekonomik kalkınma bölgesele, bölgesel ekonomik kalkınma kümelerin birbirlerine entegre olmalarıyla makro ekonomik büyümeye dönüşecektir. Bu nedenle kümelenme, Politikaların Politikası olarak anılmıştır. Kümelenme ve Yenilik Kümelenme yaklaşımının fikir babası olan Porter’e göre kümelenmenin rekabeti etkileyen temel üç sonucu vardır: i) Kümelenme, işletmelerin ve kümenin içinde bulunduğu endüstrinin verimliliğini artırır. ii) Kümedeki işletmelerin innovasyon (yenilik) yapabilme kapasitelerini artırarak verimlilikte büyümeyi (gelişmeyi) sağlar. iii) Kümelenme yenilikçiliği destekleyerek yeni iş alanlarının açılmasını ve kümenin genişlemesini sağlar (Porter, 2008: 227) Kümelenme kavramının rekabeti etkileyen önemli 3 sonucundan ikisi yenilikle ilişkilendirilmiştir. Yenilik ise bilimsel araştırmadan icada, geliştirmeye ve ticarileştirmeye kadar yeni bir ürün veya üretim süreci yaratmaktaki tüm faaliyetlerdir. Yenilik, bir fikri satılabilir yeni ya da geliştirilmiş bir ürün ya da mal ve hizmete dönüştürmek demektir (Sarıhan, 1998). OECD’nin tanımında yeniliğin çok aşamalı bir süreç olduğuna dikkat çekilmiştir: Olgunluk döneminde işletmelerin ve aktörlerin küme içinde işbirliklerini artırmalarının doğal bir sonucu olarak birbirlerini kalkındırdıkları ve böylece her bir aktörün kaynaklarında artışların meydana geldiği gözlemlenebilmektedir. Sektörel büyümeyi sağlayan bu durum, endüstrinin genişlemesine ve yeni iş alanlarının açılmasına imkân vermektedir. Olgunluk döneminde sektörün yeni ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeni işletme ve aktörlerin sisteme dâhil oldukları ve yerel ekonomik kalkınmayı artırdıkları görülmektedir. Kümelenme çalışmalarının yürütüldüğü bölgelerde diğer bölgelere nazaran istihdam oranları, yeni iş alanla- 39 Yenilik, yeni veya geliştirilmiş ürünlerin başarılı bir şekilde pazarlanması, yeni veya geliştirilmiş süreç veya cihazların ticari amaca yönelik kullanılması veya sosyal bir hizmette yeni bir yaklaşımın tanıtılması/katılması için gerekli bilimsel, teknolojik, ticari ve mali basamakların tamamıdır (OECD, 1981). Yenilik süreci bir işletmenin yalnızca kendi başına gerçekleştirmesi mümkün olmayan süreçleri içermektedir. Ortaya konan yeni bir ürünün, yeni bir sürecin, pazarlama yönteminin veya organizasyonel değişikliğin yenilik olabilmesi için ticarileştirilmesi ya da yapılan yenilikten ekonomik bir fayda elde edilmesi esastır. Ticarileştirme süreci ve ticarileştirmenin içinde yer alan yayınım süreci, karmaşık ve yeniliğin ortaya konmasından belki daha zor olan bir süreçtir: Yayınım ye- Temmuz 2011 niliklerin piyasa ve piyasa dışı kanallarla yayılması yoludur. Yayınım olmadan yeniliğin ekonomik değeri ve etkisi olmayacaktır (OECD, 1992). Eğer ortaya konulan bir ürün yeniliği yaygınlık kazanıp, kullanılmazsa yapılan bütün çalışmalar ve Ar-Ge masrafları boşa gidebilir. Kümelenme yayınım gibi kompleks yapıdaki süreçlerin kontrolünü sağlayan, sürece müdahale edebilmeyi kolaylaştıran bir araçtır. Kümelenmede işletmelerin ürünlerini satmakta olan tüm dağıtım kanalları ile iletişim halinde olması ön görülmektedir. Eğer bir işletme kümelenme içinde ise ürünlerine ilişkin geri beslemeyi dağıtım kanallarından anında alabilir ve dağıtım kanalları ile birlikte çalışarak ürününü piyasada daha hızlı bir şekilde tutundurabilir. Önceleri işletmelerin yenilikleri ortaya koyabilmeleri süreci yalnızca işletmelerin kendi içlerinde yaptıkları faaliyetlerin bir sonucu olarak kapalı bir sistem olarak düşünülüyordu (kapalı yenilik). Ancak daha sonra geliştirilen açık yenilik yaklaşımı sayesinde yenilik sürecine işletme dışı kanalların da dâhil edilebileceği ve yenilikleri ortaya koymanın kapalı yeniliğe göre daha kolay olacağı ortaya kondu (Chesbrough ve diğerleri, 2008). Müşterilerden alınan geri bildirimler, üniversite-sanayi işbirliği ile ortaya konan yeni ürünlerin tasarımları, ilgili ve destekleyici kuruluşlarla birlikte yapılan süreç iyileştirmeleri işletme dışı kaynakların yardımıyla ortaya konan açık yeniliklere verilebilecek örneklerdir. Kümelenmede ise, açık yenilik yapma sürecinde etkin olan tüm aktörlerin buluştuğunu ve entegre bir şekilde çalıştığını görüyoruz. Kısaca kümelenme, yeniliklerin ortaya konabilmesi için doğal bir açık inovasyon platformudur. O halde kümelenme yenilikçiliği artıran ve işletmelerin yenilik yapmalarını kolaylaştıran sistemik bir araçtır. Nasıl açık yenilikte, işletme dışı aktörlerin yardımı ile yeniliklerin ortaya konması kapalı yeniliğe göre daha kolaysa; aynen öyle de kümelenme içinde yer alan bir işletmenin küme dışında faaliyet gösteren bir işletmeye göre yenilikler ortaya koyması daha kolaydır. Yeniliklerin ortaya konabilmesi için emek ve sermaye gibi üretim faktörlerine ihtiyaç vardır. Girişimciler çok orijinal, inovasyona dönüşme ihtimali çok yüksek olan fi- kirlerini yeterli sermayeye sahibi olamadıkları için hayata geçiremezler. Hâlbuki kümelenme platformu içerisinde aktörlerden birisi de finansal kuruluşlardır. Kümelenme finansal kuruluşlarla da birlikte çalışmaların yürütülmesini de ön görmektedir. Bu durumda küme platformu sayesinde yeni girişimcilerin yenilikleri ortaya koymalarına yardımcı olacak sermaye araçlarının (risk sermayesi: venture capital) oluşturulabilmesi pekâlâ mümkündür. Bu sayede yeniliklerin ortaya konması ve yeni iş alanlarının açılarak endüstrinin genişlemesi sağlanacaktır. Yeniliklerin daha etkin bir şekilde ortaya konabilmesi yetişmiş kalifiye iş gücüne bağlıdır. Bir işletmenin tek başına ihtiyaç duyduğu yetenekli ve kalifiye işgücünü yetiştirmesi mümkün değildir. Ayrıca yetişen bu elemanlar ne oranda kaliteli olurlarsa; o oranda yenilikçi düşünceler ortaya koyarak yenilikleri artıracaklardır. İşletmelerin yetişen teknik elemanların niteliğini kendi başlarına belirlemeleri de mümkün değildir. Ancak kümelenme platformu içerisinde bunları gerçekleştirmek mümkün olabilir. Üniversite-sanayi işbirliği sayesinde kümenin ihtiyaç duyduğu iş gücü niteliklerinin belirlenmesi ve buna yönelik iş gücünün üniversitelerde yetiştirilmesi elbette mümkündür. Küme ortamı, yenilikçiliği doğrudan etkileyen yetenekli iş gücünün niteliklerinin önceden belirlenerek yetiştirilmesini sağlayarak tüm işletmeler lehine yenilikçiliği bölgede artırır. Kümelenmenin yenilik üzerindeki olumlu etkileri somut araştırmalarla da ispatlanmıştır. Saxenian, Silikon Vadisi üzerinde bir araştırma çalışması yapmış ve dinamik ileri teknoloji kümelenmelerinde, personel değişim oranlarının kümelenmemiş bölgelere göre daha yüksek seviyede olduğunu tespit etmiştir (OECD, 2007: 32). İşletmelerin, personel değiştirmeleri çapraz tozlaşma yoluyla fikirlerin ve yeniliklerin küme içinde yayınımını sağlamaktadır. Silikon Vadisi’nin başarıya ulaşmasındaki temel faktörün personel değişimi olduğu Saxenian tarafından ortaya konmuştur (Saxenian, 1994). Saxenian’ın bu tezini, diğer araştırma çalışmaları da doğrulamıştır. Stockholm ICT1 kümelenmesinde, emek hareketliliğinin 1 ICT: Bilgi ve İletişim Teknolojileri (Information and Communication Technology) 40 Temmuz 2011 geriye kalan emek piyasalarıyla ve diğer özel sektör kuruluşları ile kıyaslandığında daha yüksek olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Power & Lundmark, 2004). ne olan bir zorunluluktur. Bunun aksi yönünde hareket Silikon Vadisi, Amerika Birleşik Devletleri’nin California eyaletinin San Diego şehrinde yer alan ve yenilikçiliğin zirveye ulaştığı dünyadaki en büyük teknoloji kümelenmesidir. Saxenian’ın çalışmasında kümelenmenin yenilikçiliği arttırmadaki diğer bir başka rolü olan emek mobilitesi ve bilginin yayınımı üzerinde durulmuştur. Emek mobilitesinin kümelenme ortamı içinde daha çok gerçekleştiği ve mobilite ile beraber bilginin kümelenme ortamı içinde daha hızlı yayıldığı ve bunun sonucunda dünyanın en yenilikçi bölgesini oluşturan nedenlerden birinin emek mobilitesi bağlamında yine kümelenme olduğu ortaya konmuştur. Silikon Vadisi örneği bize göstermektedir ki bilginin hızlı dolaşımı yenilikçiliğe zirve yaptıran etkenlerden birisidir. Bu durum her ne kadar işletmeler açısından var olan iş güçlerini kaptırmak gibi algılanan negatif bir durummuş gibi gözükse de, olaya bütünsel bakıldığında mobilitenin her çeşit farklı bilgi ve birikimin kümelenme içinde dolaşmasını sağladığı kümenin bilgi dağarcığını arttırdığı ve bu sayede de işletmelerin sahip olmadıkları yeni bilgileri öğrenerek yenilikçilik kapasitelerini arttırdıkları açıktır. halde işletmeler bireysel hesapları bir tarafa bırakmalı, eden işletmeler, kısa vadede kazançlarını sürdürebilseler bile uzun vadede varlıklarını kaybedeceklerdir. O rasyonel davranışın gereği olarak kümeleşip yenilikçiliklerini artırarak rekabet yolunda devam etmelidirler. Kaynakça Bekar, C. & Lipsey, R.G. [2001], Clusters and Economic Policy, Policies for the New Economy. Chesbrough, H., Vanhaverbeke, W., West, J. [2008], Open Innovation: Researching a New Paradigm, Oxford University Press Yayınları Cooke, P. [2001], Knowledge Economies: Clusters, Learning & Co-Operative Advantage, London: Routledge. Fukayama, F. [1996], Trust: The Social Virtues and The Creation of Prosperity, Free Press yayınları OECD Sonuç olarak, işletmelerin rekabetin bu değişen doğasına ayak uydurmaları ve kümeleşmeleri onların lehi- Measurement Of Scientific And Technical Activities-Frascati Manual, Paris:OECD OECD [1992], OECD Proposed Guidelines for Collecting and Interpreting Technological Innovation Data Sonuç Günümüzde işletmelerin rekabet ettikleri aslında yalnızca işletmelerin kendisi değil, işletmelerin dâhil oldukları kümelenmevari sistemsel yapılardır. Gerçekte, girişim destek altyapısına dâhil, endüstriye ait girdileri ucuz olarak tedarik eden, bölgedeki tüm diğer aktörlerle yenilik konusunda entegre çalışan ve bir kümenin parçası olan yenilikçi rakiplerle rekabet edilmektedir. Bireysel olarak işletmeler, hiç farkında olmadıkları bu faydalardan yararlanan rakiplerine karşı ancak bireysel güçleri nispetinde mukabelede bulunabilirler ve sonuçta sistemsel bir yapıya karşı yenik düşerler. Rekabetin bu değişen doğasını işletmelerle beraber tüm politika üreten mekanizmalar çok iyi analiz etmek durumundadırlar. The [1981], – Oslo Manual, Paris: OECD OECD [2007], Competitive Regional Clusters, s.32 Porter, M. E. [2008], On Competition, Boston, Massachusetts, Harvard Business Press yayınları Power, D & Lundmark, M. [2004], Working through Knowledge Pools: Labour Market Dynamics, the Transference of Knowledge and Ideas, and Industrial Clusters, Urban Studies, Vol. 41, s. 1025-1044. Sarıhan, H. İ. [1998], Rekabette Başarının Yolu Teknoloji Yönetimi, Beta Basım Yayım, İstanbul. Saxenian, Anna Lee [1994], Regional Advantage: Culture and Competition in Silicon Valley and Route 128, Harvard University Press yayınları 41 makale Temmuz 2011 VERİ ZARFLAMA ANALİZİ İLE ETKİNLİK VE VERİMLİLİK ÖLÇÜMÜ - MERMERCİLİK SEKTÖRÜ Gonca ARAS / MPM Uzmanı 1982 yılında Tekirdağ’da doğan Gonca Aras, lisans eğitimini Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü’nde, yüksek lisans eğitimini ise Gazi Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nde tamamlamıştır. Aras, Milli Prodüktivite Merkezi Araştırma ve Verimlilik Ölçme-İzleme Bölümü’nde uzman olarak görev yapmaktadır. Mermercilik Sektörünün Ekonomideki Yeri Madencilik, ekonomik kalkınmayı başlatan ve sanayinin lokomotifi olan öncü bir sektördür. Ekonominin faaliyetin devamlılığı için madencilik sektörünün sürekli ve verimli üretim yapması şarttır. Sektörde üretim sürecindeki bir sıkıntı ekonominin diğer kesimlerine doğrudan ya da dolaylı şekilde yansır. Madencilik bir taraftan başta sanayi olmak üzere, ekonominin diğer sektörlerinin ihtiyaç duyduğu temel girdileri sağlarken; diğer taraftan, özellikle kırsal bölgelerde, yeni istihdam imkânları yaratır. Sektör, kendisiyle ilgili ulaşım ve altyapı yatırımlarının gerçekleşmesini sağlar. Dolayısıyla, kırsal bölgelerde kalkınmayı hızlandırır. Kişi başına düşen maden tüketimi ile yaşam standardı arasında doğrusal bir ilişki vardır ki kişi başına düşen maden tüketimi fazla olan ülkelerde refah düzeylerinin yüksek olduğu gözlemlenmektedir. Genel olarak bakıldığında, kişi başına tüketilen maden miktarı ABD’de 21 ton, Avrupa’da 15 ton iken bu değer Türkiye’de 5 ton civarındadır (TBMM, 2010: 121;228). Dünyada mermer jeolojik olarak Alp kuşağı, Ege adaları, Anadolu Yarımadası, İran, Pakistan ve Hindistan’dan Çin’e kadar uzanan alanda bulunmaktadır. Taş işi ile uğraşan ülke sayısı 60’dan fazladır. Öne çıkan üretici ülkelere bakıldığında İtalya, İspanya, Yunanistan, Türkiye, Rusya, Ukrayna, Çin, Hindistan ve Brezilya göze çarpmaktadır (Soytekin, 1999: 81). Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına göre, doğal taş bakımından jeolojik yapısı nedeniyle ülkemiz, zengin bir potansiyele sahiptir. Başlıca doğal taş türlerimiz, çeşitli renk ve desenlerde mermer, kalker, traverten oluşumlu kalker (oniks), magmatik kökenli kayaçlardan (granit ve vb) oluşmaktadır. Mermer, blok veya kesilmiş parlatılmış olarak ihraç edilmektedir. Doğal taş ihracatında işlenmiş mermer ve işlenmiş traverten katma değeri en yüksek ürünlerdir. Sektörün ihracat potansiyeli yatırımlara birlikte daha da güçlenerek gelişmektedir. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı verilerine göre, 2004–2010 arasında doğal taş ihracatımız %154 artış sağlamış ve buna bağlı gelirimiz ise %152 artış göstererek 1,5 milyar Dolar seviyesine ulaşmıştır. ABD, ihracatımız açısından en önemli ülkedir. Daha sonra, İngiltere, Suudi Arabistan, Kanada, Fransa, Irak sırayı almaktadır. Blok mermer ihracatında ise en önemli alıcı Çin’dir. Sırasıyla İtalya, Suriye, Kanada, İspanya, Hindistan ve Yunanistan takip etmektedir. Sektörün üretim yapısının emek yoğun olmasından dolayı maliyet kalemleri ve ürünün kalite perspektifi bu durumdan etkilenmektedir. Bundan dolayıdır ki sektörde daha fazla teknoloji daha az emek kullanımı kalite ve maliyet konularına yardımcı olur. Ayrıca, mermercilikle uğraşılan illerde organize sanayi bölgelerinin kurulması sayesinde görüntü kirliliğinin ve tahriplerin minimuma indirilmesi mümkün olmaktadır. Daha temiz ve etkin mermercilik faaliyetleri açısından teknolojinin getirdiği yeniliklerden faydalanmanın yanında Ar- Ge çalışmaları da teşvik edilerek küçük ölçekteki işletmelere kadar ulaştırılmalıdır (Çonkar, 2007). Mermercilik sektörünün genel olarak sorunlarına bakıldığında, son zamanlarda ülkemiz mermerlerine rakip olarak Çin’den ithal edilen granit miktarı dikkati çekmektedir. Mermerciliğin gelişimini sekteye uğratan bu ithalatın kısıtlanması hem mermer sektörünü rahatlatır hem de ülke ekonomisi açısından kazanç sağlanır. Ayrıca üzerinde durulması gereken bir diğer konu bölgesel teşviklerdir. Teşviklerin doğal taş ve mermer üreten illere yönelimi azdır. Bundan dolayı bölgesel teşvik yerine sektörel teşvik daha cazip görünmektedir. Sektörde önemli girdi maliyeti olan motorin ve enerji düşünülürse ÖTV oranlarında yapılacak bir indirim sektörü rahatlatmaya neden olur. Mermercilikte faaliyet gösteren işletmelerin birim maliyetlerinin ortalama % 5,28’ini elektrik; % 29,88’ini akaryakıt oluşturmaktadır. Elektrik üzerindeki % 18 oranındaki KDV tutarı ise toplam maliyetlerin 42 Temmuz 2011 % 0,8’ine denk gelmektedir ve mermer maliyetinin % 29,88’i akaryakıttan oluştuğuna ve akaryakıt fiyatının % 61,49’u da dolaylı vergilerden (KDV+ÖTV) oluştuğuna göre, mermer maliyetinin % 18,373’ü akaryakıttan kaynaklanan dolaylı vergilerden oluşmaktadır. Mermer maliyetine giren elektrik ve akaryakıttan kaynaklanan dolaylı vergiler toplamı ise birim maliyetin % 19,173’ünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla ürünün üretilmesinde karşılaşılan maliyetin en az % 19’unun dolaylı vergilerden oluşması önemli finansman sorununa işaret etmektedir. Daha önce bahsedilen ÖTV indirimi bir çözüm gibi görünmekle birlikte istisna uygulamasının denetlenmesinin zor olacağı ve vergi kaçağını artırması potansiyelinin de mevcut olduğu görülmektedir. Ayrıca, sektöre yönelik dolaylı vergi indiriminin sektörde faaliyet gösteren işletmelerden ziyade fiyat indirimi yoluyla ihracat yapılan ülke alıcılarına yansıyacağından tereddüt edilmektedir (TBMM, 2010: 6, 267). Karşılaşılan diğer problemli bir konu ise sektörde çalışan işgücünün eğitimi ve kalifiye eleman oluşturulmasının öneminin anlaşılamamasıdır. İşletmenin verimi ve blok kalitesi kalifiye eleman faktöründen etkilenmektedir. Bunlara ek olarak, üretici işletmeler ile sektör birliklerinin ortak işbirlikleri doğrultusunda fiyat istikrarının sağlanması, Türk mermerinin kalitesinin hak ettiği düzeyden satılması açısından önemlidir. İş güvenliği konusunda gerekli uygulamaların hâlâ alınmayışı göze çarpan diğer sorunlu alanlardandır (Soytekin, 1999: 77). Mermer sektöründe kaliteyi geliştirme ve belgelendirme diğer önemli konulardan bir tanesidir. Mermerin çıkarılmasındaki ve ebatlandırılmasındaki hatalar hem kalite hem de fire oranını etkileyerek israfa sebep olmaktadır. Bu ise maliyet kalemlerinin artması anlamına gelir. Mermerin işlenmesi süresince göze çarpan maliyetler- ekil 1. Yllara Göre GSYH çindeki Sektör Paynn Deiimi GSYH içinde madencilie ayrlan pay, gelimi ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken, 2009 ylnda ekil 1’den görüldüü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçeklemitir. Türkiye’de madencilik GSYH içinde yllar baznda art yakalam olmasna ramen yine de dünya ortalamasnn altnda kalmaktadr. Şekil 1. Yıllara Göre GSYİH İçindeki Sektör Payının Değişimi ekil 1. Yllara Göre GSYH çindeki Sektör Paynn Deiimi GSYH içinde madencilie ayrlan pay, gelimi ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken, 2009 ylnda ekil 1’den görüldüü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçeklemitir. Türkiye’de madencilik GSYH içinde yllar baznda art yakalam olmasna ramen yine de dünya ortalamasnn altnda kalmaktadr. Şekil 2. Ürün Sınıflamaları Bazında Üretim Değeri (YTL) ekil 2. Ürün Snflamalar Baznda Üretim Deeri (YTL) 43 ekil 2’ye bakldnda, 2005-2008 yllar arasnda ilenmi mermer grubunun üretim deerinin sürekli art kaydettii görülmektedir. Mermer ksmnn üretim deeri 2007 ylnda yaklak %6 küçülme göstermesine ramen 2008 ylnda tekrar art yaamtr. Granit Temmuz 2011 etkisi ile gerçekleşen etkisi arasındaki ilişkidir şeklinde tanımlamakta mümkündür (Yakut, 2008: 12). den birisi elektrik ve sudur. Verimliliği artırmak ve maliyetleri aşağıya çekebilmek için bu iki girdinin de etkili kullanılması gerekmektedir. Elektrik fiyatlarına işletmelerin müdahale etme şansı olmadığından israfı azaltarak maliyetleri düşürmek bir diğer alternatiftir (Demirel, 2010: 56). Üretim süreci girdilerin çıktılara dönüştürülmesini içerir. Bu süreçte belirli bir girdi karmasını kullanarak en fazla çıktının elde edilmesi veya belirli bir çıktı karmasını en az girdi kullanarak elde edilmesi dönüşümün etkinliğini ortaya koyar. Üretim fonksiyonu bu sürece bağlı olarak işletmenin, kullandığı girdiler ile elde ettiği ürün arasındaki ilişkilere denir. Üretim imkânları kümesinde en iyi girdi çıktı bileşimini veren karar verme birimi (KVB)’ nin oluşturduğu sınır, üretim sınırını gösterir (Yolalan, 1993: 8). GSYİH içinde madenciliğe ayrılan pay, gelişmiş ülkelerde %4, dünya genelinde %2 iken, 2009 yılında Şekil 1’den görüldüğü gibi Türkiye’de %1,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. Türkiye’de madencilik GSYİH içinde yıllar bazında artışı yakalamış olmasına rağmen yine de dünya ortalamasının altında kalmaktadır. Şekil 3’de konvekslik koşulu altında ampirik olarak Şekil 2’ye bakıldığında, 2005-2008 yılları arasında çizilen eş ürün grafiği parçalı doğrusaldır. Girdi yönelimli işlenmiş mermer grubunun üretim değerinin sürekli varsayımı altında, etkin olmayan karar birimlerinin etkin artış kaydettiği görülmektedir. Mermer kısmının üretim sınıra çekilebilmesi için, çıktı miktarı sabit tutularak girdeğeri 2007 yılında yaklaşık % 6 küçülme göstermesine rağmen 2008 yılında tekrar artış yaşamıştır. Granit faktörlerinde VZA yardmyla literatürde; salk sektörü, üniversiteler, bankaclk, ulam gibidibirçok alana azaltma yapılmaya çalışılır. Etkin sınırda kısmında ise 2007 yılı haricindeki tüm yıllarda üretim yer alan A, B, C ve D gözlemleri ve zarf içinde kalan E, yönelik çalmalar yaplmtr. Daha önce yaplan VZA çalmalarnda mermercilik değeri bakımından sürekli bir artış yaşanmıştır. F, ve G gözlemleri yine Şekil 3’de görülmektedir. Etkin sektörünün pek fazla olmad dikkati çekmitir. Afyon ilindeki mermer iletmelerinde sınır üzerinde yer alan gözlemler Farrell tanımlamasına VZA ve ile dierleri, İşletme Düzeyinde Etkinlik ve deikenleri yaplan bir analizde (Eleren 2007 ) ise girdi ve çkt göre finansal aynı zamanda üretim sınırı üzerinde de yer alırlar. Verimlilik Ölçümü kaynakl veriler olup yabanc ve öz kaynaklar, igücü giderleri girdi; net satlar brüt göre sabit getiri) varsayımı altında üretim CRS ve (ölçeğe kârllk ise çktlar VZA oluturmutur. Uygulama alannda sektörün kendi yapsna göre girdi ve sınırı üzerindeki noktalar toplam etkindir. E gözlemi, B yardımıyla literatürde; sağlık sektörü, üniversiçkt deikenleriteler, deikenlik gösterebilmektedir. ve C gözlemlerinin etkin sınır üzerinde bulunan bir doğbankacılık, ulaşım gibi birçok alana yönelik çalışrusal kombinasyonu olan ve E’nin üretim karışımının malar yapılmıştır. Daha önce yapılan VZA çalışmalarınletmelerin çkt oluturma sürecinde girdilerini hangi seviyede kullanldnn aynısını kullanan hipotetik bir E* tanımlanabilir. Bu nokta da mermercilik sektörünün pek fazla olmadığı dikkati belirlenmesinde çekmiştir. etkinlik ve verimlilik analizlerinden yararlanlr. Etkinlik, iletmenin toplam etkindir ve etkin olmayan E için bir rol modelidir. Afyon ilindeki mermer işletmelerinde yapılan amaçlarn gerçekletirme oran olarak kabul edilebilir. Hedeflere ulama derecesi ve bir Girdiye yönelik yapılan etkinlik incelemesinde, tek girdi bir analizde (Eleren ve diğerleri, 2007 ) ise girdi ve çıkfaktörü ve iki çıktı faktörünün bulunduğu hipotetik bir çalmann arzulanan etkisi ile gerçekleen etkisi arasndaki eklinde tı değişkenleri finansal kaynaklı veriler olupilikidir yabancı ve tanmlamakta üretim süreci için çıktıya yönelikte yapılabilir. Böyle bir mümkündür (Yakut, 2008: 12). işgücü giderleri girdi; net satışlar ve brüt öz kaynaklar, süreçte girdi faktörü miktarı aynı, fakat ürettikleri çıktı kârlılık ise çıktıları oluşturmuştur. Uygulama alanında miktarı farklıdır (Tarım, 2001: 24). Üretim süreci girdilerin çktlara dönütürülmesini içerir. Bu süreçte belirli bir girdi karmasn sektörün kendi yapısına göre girdi ve çıktı değişkenleri kullanarak en fazla çktnn elde edilmesi veya belirli bir çkt karmasn en az girdi kullanarak değişkenlik gösterebilmektedir. Bu sürecin etkin olabilmesi, zaman boyutu dikkaelde edilmesi dönüümün etkinliini ortaya koyar. Üretim fonksiyonu bu sürece bal olarak te alınmadığında mevcut teknoloji çerçevesinde, belirİşletmelerin girdilerinidenir. han- Üretim imkânlar iletmenin, kulland girdiler ileçıktı elde oluşturma ettii ürün sürecinde arasndaki ilikilere li girdi bileşiminin kullanılarak maksimum çıktının elde seviyede kullanıldığının belirlenmesinde etkinliknin veoluturduu snr, kümesinde en iyigigirdi çkt bileimini veren karar verme birimi (KVB)’ edilmesine (output oriented approach-çıktı odaklı yakverimlilik analizlerinden yararlanılır. Etkinlik, işletmenin üretim snrn gösterir (Yolalan, 1993: 8). laşım) veya belirli bir çıktı bileşiminin en az girdi kulla- amaçlarını gerçekleştirme oranı olarak kabul edilebilir. Hedeflere ulaşma derecesi ve bir çalışmanın arzulanan Şekil 3. Girdiye Yönelik Etkin Sınır nılarak (input oriented approach-girdi odaklı yaklaşım) üretilmesine bağlıdır. Başka bir ifadeyle, girdi bileşiminin en verimli şekilde kullanılarak mümkün olası maksimum çıktıyı üretme başarısı teknik etkinliği tanımlar. Buna göre, teknik etkin olan karar birimlerinin üretim sınırı üzerinde yer almaları beklenir. Üretim sınırı altında kalan KVB’ lerin göreceli olarak kaynak israf ettikleri söylenebilir. Bunlar için referans verilen karar birimleri üretim sınırını tanımlayan karar birimleri ve bunların doğrusal kombinasyonları sonucunda oluşan hipotetik karar birimleridir. Bundan dolayı, üretim sınırı teknik etkin olan tüm mümkün üretim karışımlarının kümesidir ve etkin sınır olarak da kullanılmaktadır. Şekil 4’de verilen A ve B KVB’ leri üretim sınırında yer almaktadırlar ve bunlar teknik etkindirler. P karar birimi, A ile aynı çıktı düzeyinde olmasına rağmen daha fazla girdi kullanmıştır. Başka bir açıdan ise, P karar bi rimi B ile aynı miktarda girdi kullanmış olmasına rağmen ekil 3. Girdiye Yönelik Etkin Snr 44 ekil 3’de konvekslik koulu altnda ampirik olarak çizilen e ürün grafii parçal dorusaldr. Girdi yönelimli varsaym altnda, etkin olmayan karar birimlerinin etkin snra çekilebilmesi için, çkt miktar sabit tutularak girdi faktörlerinde azaltma yaplmaya çallr. Etkin snrda üretme baars teknik etkinlii tanmlar. Buna göre, teknik etkin olan karar birimlerinin üretim snr üzerinde yer almalar beklenir. Üretim snr altnda kalan KVB’ lerin göreceli olarak kaynak israf ettikleri söylenebilir. Bunlar için referans verilen karar birimleri üretim nrn tanmlayan karar birimleri ve bunlarn dorusal kombinasyonlar sonucunda oluan hipotetik karar birimleridir. Bundan dolay, üretim snr teknik etkin olan tüm mümkün üretim karmlarnn kümesidir ve etkin snr olarak da kullanlmaktadr. Temmuz 2011 araştırırken; çıktıya yönelik VZA modelleri belirli bir girdi bileşimi ile en fazla ne kadar çıktı bileşimi elde edilebileceğini araştırmaktadır (Özcan, 2007: 10). CCR Modeli CRS varsayımı altında kurulur ve bu varsayımda bir işletmenin etkinliği ve verimliliği birbirine eşittir (Kale, 2009: 15). CCR modeli Charnes, Cooper ve Rhodes tarafından 1978 yılında önerilmiştir. CCR’de etkin sınır, CRS özelliği gösterir ki bu çıktı miktarı girdilerdeki artış ile aynı oranda artma durumunda meydana gelir (Öner, 2008: 31). Banker, Charnes, Cooper (1984) tarafından geliştirilen BCC modeli verilen bir ölçekte teknik etkinliği verir ve IRS, DRS veya CRS altında, teknik ve ölçek etkinliğinin ayrımını yapar. BCC modeli ölçeğe göre değişken Şekil 4. Teknik Etkinlik ve Verimlilik getiri altında teknik etkinliği ölçmektedir. Ölçeğe göre ekil 4. Teknik Etkinlik ve Verimlilik değişken getiri durumunda ise, ölçek etkinliği olmadaha az çıktı üretmiştir. Bundan ötürü, P teknik etkinsiz yan bir karar birimi eğer teknik etkinliğe sahipse en iyi bir karar birimidir. A, B ve P karar birimleri düşünülekil 4’de verilen A ve Bverimlilik KVB’ leri üretim snrnda teknik gözlem olarak etkin sınır üzerinde bulunabilir (Behdioğdüğünde, bakımından (çıktı/ yer girdi)almaktadrlar B’nin diğer ve bunlar etkindirler. P karar birimi, A ile ayn çkt düzeyinde olmasna ramen daha fazla girdi 2009: 306). Dolayısıyla, aynı karar birimi lu ve Özcan, ikisine göre daha verimli olduğu, P’nin ise en verimsiz kullanmtr. Baka birbirimi açdanolduğu ise, P karar birimi ile ayn miktarda kullanm içinolmasna teknik etkinlik ölçümünün, CRS durumunda, VRS karar görülür. AB karar birimi teknikgirdi etkinamen daha az dir çktfakat üretmitir. Bundan ötürü, P teknik etkinsiz bir karar birimidir. A, B ve Pkıyasla daha düşük çıktığı belirlenir (Yavuz, durumuna B ile kıyaslandığında verimliliği düşüktür (Tarım, karar birimleri düünüldüünde, ikisine47). göre 2001: 16-26). verimlilik bakmndan (çkt/ girdi) B’ nin dier2001: daha verimli olduu, P’nin ise en verimsiz karar birimi olduu görülür. A karar birimi teknik Teknik etkinlik, verimlilii işletme düzeyinde yüksek2001: ekonomik Solow (1957) ve Diewert (1980), verimlilikteki deetkindir fakat B ile kyaslandnda düüktür (Tarm, 16-26). performans seviyelerine ulaşabilmenin ve böylece yük- ğişmeyi üretim fonksiyonundaki kaymaya bağlı olarak tergesidir (Deliktaş, 2006: 4). banlı bir teknik geliştiren Caves, Christensen ve Die- 11). Herhangi bir KVB için, teknik etkinlik sabit iken ölçek büyütüldüğünde verimlilik artarsa ölçeğe göre artan getiri (IRS), ölçek küçüldüğünde verimlilikte artış varsa ölçeğe göre azalan getiri (DRS) ve eğer değişiklik doğrusal ise CRS olduğunun göstergesidir (Banker ve diğerleri, 1984). Malmquist endeksi, uzaklık fonksiyonları yardımıyla hesaplanan bir endekstir (Aslankaraoğlu, 2006: 35). Fare, Grosskopf, Norris ve Zhang (1994) daha önce Diewert’in yaklaşımından farklı olarak TFV’ ne parametrik olmayan bir yaklaşımla uzaklık fonksiyonu yöntemiyle verimlilik hesaplamışlardır (Fare ve diğerleri, 1994: 66-83). Bu uzaklık fonksiyonu, verimlilikteki değişimlerin iki faktörden kaynaklı olduğunu göz önünde bulundurur. Bunlardan birincisi etkinlik değişimi ikincisi Teknik etkinlik,sek iletme düzeyindegücüne yüksek sahip ekonomik performans bir rekabet olabilmenin de seviyelerine ana un- ulaabilmenin tanımlamışlardır (Caves ve diğerleri, 1982: 79). Malmve böylece yüksek bir rekabet gücüne sahip olabilmenin de ana unsurunu surunu oluşturur. Bundan dolayı, etkinlikteki değişme,oluturur. quistBundan TFV endeksinde, iki gözlemin TFV’ ndeki değişim, dolay, etkinlikteki ulusal global ederek teknolojiyi ulusal deime, ekonominin globalekonominin teknolojiyi adapte iç- adapte ortak ederek olarak belirlenen bir teknolojiye uzaklıklarının oranı çselletirebilmesi ve bunu TFV’ ne bir göstergesidir 4). selleştirebilmesi veaktarmasnn bunu TFV’ ne aktarmasının(Delikta, bir gös- 2006:şeklinde ifade edilir. TFV endeksini ölçmek için VZA ta- Ölçek etkinlii, en verimlii ölçek büyüklüüne olan yaknlk olarak adlandrlr wert (Webster ve TFV değişimini etkinlik değişimi ve teknik (1982), etkinliği, en verimliği ölçek büyüklüğüne olan büyütüldüünde dierleri, 1998: 11).Ölçek Herhangi bir KVB için, teknik etkinlik sabit iken ölçek değişme şeklindeki bileşenlere ayırarak incelemişlerdir. adlandırılır (Webster diğerleri, 1998: verimlilik artarsayakınlık ölçee olarak göre artan getiri (IRS), ölçek ve küçüldüünde verimlilikte art varsa VZA, KVB olarak nitelendirilen ve benzer mal veya hizmet üreten işletmelerin göreceli etkinliklerini ölçmeyi amaçlayan bir yöntemdir. Çok sayıda farklı ve girdiye sahip olup ve farklı ölçüm birimleriyle ölçülmüş birimler, tek bir ortak ölçütte birleştirilememesi durumunda, VZA sayesinde göreceli olarak TFV’ leri de dikkate alınarak doğrusal programlama prensipleri temelinde ölçülür. Analiz sonucunda, etkinlik sınırı üzerinde yer alan en iyi KVB’ leri görece etkin olarak değerlendirir ve bu birimler referans kümesi olarak ifade edilir (Ünal, 2008: 169). CCR ve BCC olarak bilinen iki model VZA’ nın en temel modelleridir. İki modelde girdiye ve çıktıya yönelik olarak hesaplanabilmektedir. Girdiye ve çıktıya yönelik VZA modelleri, temelde birbirlerine çok benzemekle beraber; girdiye yönelik VZA modelleri, belirli bir çıktı bileşimini en etkin şekilde üretebilmek amacıyla kullanılacak en uygun girdi bileşiminin nasıl olması gerektiğini 45 Temmuz 2011 ise teknolojik değişmedir. Grosskopf yaklaşımında, verimlilik artışı etkinlik ve teknolojik değişimdeki değişime bağlı olarak çıktıda meydana gelen net artış olarak tanımlanmış, etkinliğin aslında teknoloji sınırından ne kadar uzakta olunduğunu belirttiğini ve teknolojik değişimden bahsedilen kısmın aslında üretim sınırının yer değiştirmesi şeklinde anlaşılması gerektiğini belirtmiştir (Aslankaraoğlu, 2006). Malmquist TFV endeksi, model yapısında girdi ya da çıktı fiyatları bilgisini gerektirmemektedir ki bu onların fiyatların olmadığı durumlarda kullanışlı hale getirir. Aynı zamanda, maliyet minimizasyonu veya kâr maksimizasyonu gibi varsayım gerektirmemektedirler (Fare ve diğerleri, 1997: 120). Kaynaklar • Aslankaraoğulu, N., “Veri Zarflama Analizi ve Temel Bileşenler Analizi ile Avrupa Birliği Ülkelerinin Sıralanması” , Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, (s. 35), 2006. • Banker, R. D., Charnes, A., ve Cooper W. W. “Some Models for Estimating Technical and Scale Inefficiencies in Data Envelopment Analysis”, Management Science, Sayı 9, Cilt 30, s. 1078- 1092. • Behdioğlu S. ve Özcan, G. “Veri Zarflama Analizi ve Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama”, Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Sayı 3, Cilt 14, s. 301-326, (2009). • Caves, D. W., Christensen, L. R, Diewert, W. E, “Multilateral Comparisons of Output, Input, and Productivity Using Superlative Index Numbers” , Economic Journal, Sayı 92, s. 73-86, (1982). • Çonkar, K., Mermer Sektörü Rekabet Analizi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu, Proje No:06.İİBF.01, Afyon, 2007. • Fare, R., Grosskopf, S., Norriss, M. ve Zhang, Z. Y. “Productivity Growth, Technical Progress and Efficiency Change in Industrialized Countries”, The American Economic Review, Cilt 84, s. 66-80, (1994). • Fare, R., Tatje, E., Grosskopf, S. ve Lovell, C. A. “Biased Technical Change and Malmquist Productivity Index”, Scand. J. of Economics, Sayı 1, Cilt 99, s. 119-127, (1997). • Kale, S., “Veri Zarflama Analizi İle Banka Şubelerinin Performansının Ölçülmesi”, Doktora Tezi, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, (s. 15), 2009. • Öner, A., “Veri Zarflama Analizi ve Finans Sektöründe Bir Uygulama”, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul, (s. 31), 2008. • Özcan, G., “Veri Zarflama Analizi ve Bankacılık Sektöründe Bir Uygulama” , Yüksek Lisans Tezi, Dumlupınar Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Kütahya, (s. 10), 2007. • Soytekin, Z., “Mermer Sektörünün Rekabet Analizi”, Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, 1999. • Tarım, A. (2001), Veri Zarflama Analizi Matematiksel Programlama Tabanlı Göreli Etkinlik Ölçüm Yaklaşımı, Ankara: Sayıştay Araştırma/ İnceleme/ Çeviri Dizisi. • TBMM. (2010). Madencilik Sektöründeki Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu, Ankara, Yasama Yılı: 4 (S. Sayısı: 544), Dönem: 23. • Deliktaş, E. “İzmir Küçük, Orta ve Büyük Ölçekli İmalat Sanayinde Üretim Etkinliği ve Toplam Faktör Verimliliği Analizi”, Ege Üniversitesi Working Papers in Economics, Sayı 06/03, s. 4, (2006). • Ünal. H. Ö. “Veri Zarflama Analizi (VZA) ile Türkiye’deki Vakıf Üniversitelerinin Etkinliğinin Ölçülmesi”, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Cilt 37, s. 167-185, (2008). • Demirel, N., “Küresel Krizlerin Türkiye Mermer Sektörüne Etkileri ve Afyon Mermer Sektöründe Bir Araştırma” , Yüksek Lisans Tezi, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Afyon, 2010. • Webster, R., Kennedy S., ve Johnson L. “Comparing Techniques for Measuring The Efficiency and Productivity of Australian Private Hospitals”, Econometrics and Applied Statistics, s. 11, (1998). • Eleren, A. Ağca, V. ve Yörük, D. “Mermer İşletmelerinin Veri Zarflama Analizi Yöntemi İle Etkinlik Analiz.” 4. KOBİ’ler ve Verimlilik Kongresi’nde sunulan bildiri. İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul, (s. 496- 507), 7-8 Aralık 2007. • Yakut, E., “İmalat Sanayisinde Firma Etkinliğinin Ölçümü ve Finansal Analizi: (1996-2006 Dönemi)”, Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Gaziantep, (s.16), 2008. • Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı “Tabii Kaynaklar” http://www.enerji.gov.tr/index.php?dil=tr&sf=webp ages&b=tabiikaynaklar&bn=216&hn=12&nm=390& id=390 Erişim Tarihi: 29 Ekim 2010. • Yavuz, İ. (2001), Sağlık Sektöründe Etkinlik Ölçümü, Ankara: MPM Yayınları. • Yolalan, R. (1993), İşletmelerarası Göreli Etkinlik Ölçümü, Ankara: MPM Yayınları. 46 haber Temmuz 2011 MPM, Ergonomi Çalıştayı’nda Temsil Edildi İzmir Makine Mühendisleri Odası Endüstri ve İşletme Mühendisliği Meslek Dalı Komisyonu tarafından 25 Haziran 2011 tarihinde düzenlenen Ergonomi Çalıştayına MPM’yi temsilen Ege Bölge Müdürü Dr. Canan Arıkbay ve Eğitim ve Danışmanlık Bölümü Uzmanı Hayriye Ordukaya katıldı. Ergonomi konusunun Türkiye’de mevzuat ve standartlardaki yeri ve geleceği ana temalı Çalıştay’da Hayriye Ordukaya tarafından MPM’nin ergonomi konusundaki faaliyetlerinin anlatıldığı bir sunum yapıldı. Sunum kapsamında, geçmişte ergonomi konusunda faaliyet gösteren en önemli kurum olma özelliğini yeniden kazanmak isteyen Türkiye Verimlilik Merkezi’nin bu amaçla gerçekleştirdiği ve planladığı eğitim, danışmanlık ve araştırma çalışmaları konusunda bilgiler paylaşıldı. Tüm gün süren Çalıştay’ın sabah oturumlarında tarım aletlerinin kullanımında ergonomik düzenlemeler, karayollarında ergonomik tasarımların önemi ve ergonominin mevcut yasa ve yönetmeliklerdeki yeri konusunda sunumlar yapıldı ve karşılıklı fikir alışverişinde bulunuldu. Öğleden sonraki bölümde ise, iş sağlığı noktasında işyeri hekimliği ve ergonomi konusu özellikle yasal zeminde tartışılarak, işletmeye özel ergonomik iş tasarımı konusunda sunuş yapıldı. Ayrıca mevcut durumda ergonomi konusunun Türkiye’deki çalışma alanları, gelişimi ve geleceği tartışılarak Çalıştay sonuçlarının, önümüzdeki yıl Bursa‘da yapılacak olan Endüstri Mühendisliği Kurultayı’nda sunulmak üzere raporlanacağı belirtildi. MPM, Enerji Verimliliği Diyalog Girişimi Proje Açılış Toplantısı’nda Temsil Edildi MPM, British Council ve Carbon Clear Co. Firması ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirilen Enerji Verimliliği Diyalog Girişimi Proje Açılış Toplantısı’nda temsil edildi. Milli Prodüktivite Merkezi’ni Teknik Müşavir Dr. Mustafa Kemal Akgül’ün temsil ettiği bu toplantının amacı; Türkiye’de yeni bir inisiyatif ve girişim grubunun oluşturulmasıdır. Bu amaçla, enerji verimliliği konusunda uzman paydaşları (kamu temsilcileri, özel sektör temsilcileri, STK’lar, medya) bir araya getirerek Türkiye’deki mevcut uygulamaların etkinliğini değerlendirmek ve bu uygulamaların verimliliğini ve yaygınlığını arttırmaktır. Bu amaçla çekirdek bir tartışma grubu oluşturulacaktır. Bu grup girişimin uygulama aşamasında gerçekleştirilecek olan faaliyetleri içeren bir eylem planı hazırlayacaktır. MPM’nin genel çalışmaları ile birlikte; önceki yıllardan bu yana yürütülen eko verimlilik çalışmaları ile MPM’de yürütülmesi planlanan Temiz Üretim Merkezi girişimleri konusunda katılımcıların Dr. Akgül tarafından bilgilendirildiği bu toplantıdan elde edilen çıktılardan en belli başlıcalar ise aşağıda yer alan başlıklarda belirlenmiştir. - Enerji verimliliği konusunda çalışan kuruluşların birlikte çalışabilirlik ara yüzlerinin belirlenmesi, - Enerji verimliliği konusunda bir sürekli çalışma grubu veya platformun kurulması, - Kamu ve özel sektör kuruluşları destekleri ve STK’ların katılımları ile toplumun bütün kesimlerinde enerji verimliliğine dikkat çeken farkındalık eğitimleri ve konferanslarının verilmesi, - Kurum, kuruluş ve işletmeler arasında ortak proje yapabilme işbirliğinin başlatılması, - Enerji verimliliği uygulamalarına yönelik projelerin maliyetlerinin karşılanmasına yönelik, uygun finansman modellerinin bulunması. 47 Temmuz 2011 MPM’DEN KONFERANSLAR… Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve GASKİ Genel Müdürlüğü “Çalışma Hayatında Verimlilik” İzmir Valiliği ve TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü “Zaman ve Toplantı Yönetimi” MPM Ege Bölge Müdürlüğü tarafından 2011 Verimlilik Haftası etkinlikleri kapsamında düzenlenen “Zaman ve Toplantı Yönetimi” konulu konferanslar, TÜİK İzmir Bölge Müdürlüğü’nde 25 Mayıs, İzmir Valiliği’nde ise 26 Mayıs 2011 tarihinde gerçekleştirildi. MPM Eğitim ve Danışmanlık Bölüm Başkanlığı Uzmanı Asuman Uğur tarafından verilen ‘Zaman ve Toplantı Yönetimi’ konulu konferanslar kapsamında; zaman yönetimine ilişkin kavramlar, zaman yönetimi için yapılması gerekenler, zaman yönetimini engelleyen nedenler ve çözüm yolları, toplantı yapmanın kriterleri, toplantı çeşitleri, toplantı öncesinde, toplantı sırasında ve sonrasında yapılması gereken konular aktarıldı. Konferanslara toplam 165 kişi katıldı. Cihan Elektronik, Rize “Etkili İletişim ve Beden Dili” MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nün organizasyonuyla, merkezi Rize’de bulunan Cihan Elektronik personeline yönelik “Etkili İletişim ve Beden Dili” konferansı düzenlendi. 15 Haziran 2011 tarihinde MPM Uzmanı Cangül Tosun tarafından verilen konferansta; etkili iletişim kurmada dikkat edilmesi gereken konular ile beden dilinin unsurları ve beden dilini doğru kullanma ve okumanın püf noktaları anlatıldı. Konferansa 30 kişi katıldı. Bingöl Ticaret ve Sanayi Odası “Verimlilik ve İnovasyon” MPM Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürlüğü Uzmanı Hatice Eksen tarafından Bingöl Ticaret ve Sanayi Odası’nda “Verimlilik ve İnovasyon” konulu konferans gerçekleştirildi. 15 Haziran 2011 tarihinde düzenlenen konferansta; ilk oturumda Uzman Hatice Eksen “Milli Prodüktivite Merkezi ve Verimlilik”, ikinci oturumda da “İnovasyon” konusunda bilgi verdi. Konferansa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı, İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı ve Sanayiciler olmak üzere 15 kişi katıldı. İzmir Bayındırlık ve İskan İl Müdürlüğü “Liderlik ve Takım Çalışması” Bayındırlık ve İskan Bakanlığı İzmir İl Müdürlüğü’nde 15 Haziran 2011 tarihinde, yaklaşık 50 kişilik bir gruba, MPM Uzmanı Gülcan Bayramlı tarafından “Liderlik ve Takım Çalışması” konulu konferans verildi. Bayramlı yaptığı sunumda; liderlik ve yöneticilik arasındaki farklar, temel liderlik özellikleri, takım çalışması kavramı, takımlarının etkin yönetilmesi için yapılması gerekenler ve takım çalışmasının önündeki engeller gibi konulara değindi. Konferans, katılımcıların soru ve görüşlerini paylaştığı katılımcı bir ortamda geçti. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve GASKİ Genel Müdürlüğü yönetici ve çalışanlarına yönelik olarak “Çalışma Hayatında Verimlilik” konferansı düzenlendi. 16 Haziran 2011 tarihinde Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Meclis Toplantı Salonu’nda yapılan konferansta; MPM Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürü Mustafa Balaban, “Verimlilik, Verimliliğin Önemi, Çalışma Hayatı ve Verimlilik, Bireysel Performans Artırma, Motivasyon, Etkin İletişim, Verimli Bir İş Hayatı İçin İzlenecek Yollar, Çalışma Hayatında İnsan Tipleri” konularında bilgi verildi. Konferansa 100 kişi katıldı. Makina Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi “Yenilikçi ve Müşteri Odaklı Ürün Tasarımı” MPM Karadeniz Bölge Müdürlüğü ve Makina Mühendisleri Odası Trabzon Şubesi işbirliğiyle üretim ve tasarım konusuyla ilgilenenlere yönelik olarak “Yenilikçi ve Müşteri Odaklı Ürün Tasarımı” konulu konferans 20 Haziran 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Konferansın açılış konuşması MPM Karadeniz Bölge Müdürü Nuray Kansız tarafından yapıldı. Nuray Kansız konuşmasında; MPM’nın tanıtımını yaparak Bölge Müdürlüğü’nün faaliyetlerinden bahsetti. MPM Uzmanı Şakir Karakaya tarafından sunulan konferans kapsamında ise; mevcut tasarımların iyileştirilmesinde ve “yenilikçi” ürün tasarımında deneme-yanılma yönteminin neden olduğu zaman kaybını ve maliyet artışını engellemek ve tasarım performansını iyileştirmenin mümkün olduğu; Tasarımda Altı-Sigma Metodolojisi kapsamında yararlanılan Kalite Fonksiyonu Yayılımı (QFD), TRIZ (Yaratıcı Problem Çözme Teorisi), Taguchi Yaklaşımı ile Robust Tasarım Yaklaşımı hakkında bilgilendirmelerde bulundu. Foça Açık Ceza İnfaz Kurumu “İş Sağlığı ve Güvenliği” İzmir Foça Ceza İnfaz Kurumu’nda, 24 Haziran 2011 tarihinde MPM Eğitim ve Danışmanlık Bölümü Uzmanı Hayriye Ordukaya tarafından İş Sağlığı ve Güvenliği Temel Prensipleri konusunda bir konferans verildi. MPM Ege Bölge Müdürlüğü tarafından organize edilen konferansa yaklaşık 40 hükümlü, cezaevi yöneticisi ve personeli katıldı. Konferans kapsamında, cezaevi üretim faaliyetlerinde yer alan hükümlülere, iş ortamındaki sağlık ve güvenlik riskleri ve sosyal hakları konusunda bilgiler verilerek sadece çalışırken değil hayatın her alanında güvenlik bilinciyle hareket etmenin gerekliliği ve önemi anlatıldı. 48 MPM’DEN YENİ YAYIN YAYIN NO: 721 KİTABIN İSMİ: TEMEL MAKROEKONOMİK FİYATLARIN ÜRETİM ÜZERİNE ETKİLERİ YAZAR: İlknur PULAK TARAS Gülçin MANZAK AYDIN Demet BARLİN HARMANKAYA FİYATI: 10 TL SAYFA SAYISI: 54 AÇIKLAMA: Bu çalışmada, Türkiye’de uygulanmakta olan makroekonomik politikaların tekrar değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu doğrultuda 1992-2008 dönemi için makroekonomik fiyatlar olarak özetlenebilecek; faiz haddi, döviz kuru, enerji fiyatları ve ücretlerin Türkiye imalat sanayi üretimi üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Dolayısıyla değişkenlerin seçiminde, üretim maliyetlerine dayanan arz yönlü bir bakış açısı tercih edilmiştir. Çalışma teorik ve ampirik olmak üzere iki ana bölümden oluşmuştur. Öncelikle, incelenen dönemin iktisadi hareketlerini daha iyi yorumlayabilmek için kendi içinde bütünlük arz eden 1980 sonrası iktisat politikalarının genel bir değerlendirmesine yer verilmiştir. Böylece, 1980’den bu yana giderek serbestleşen mal ve sermaye hareketlerinin ele alınan değişkenler üzerindeki etkileri göz önünde bulundurulmuştur. Çalışmanın ampirik ayağı ise, bahsi geçen ilişkilerin çeşitli ekonometrik yöntemlerle analiz edilmesiyle oluşturulmuştur. Bunun için seriler, aralarındaki uzun dönem denge ilişkilerini araştırmak amacıyla eşbütünleşme testine tabi tutulmuştur. Daha sonra aralarındaki nedensellik ilişkileri analiz edilmiş; değişkenlerin üretim üzerindeki etkilerini görmek amacıyla yapılan Vektör Otoregresif Model (VAR) çözümlemesi ile etki-tepki fonksiyonları ve varyans ayrıştırma tabloları incelenmiştir. Sonuç olarak yapılan ekonometrik analiz, dönem boyunca hakim olan ekonomi politikalarıyla beraber değerlendirilmiştir. VERİMLİLİK DERGİSİ 2011/3 2011/3 Verimlilik Dergisi yayınlandı. Dergide sırasıyla şu makaleler yer alıyor: • Küresel Finansal Krizin KOBİ’ler Üzerindeki Etkileri ve Uygulanan Pazarlama Stratejileri Doç. Dr. Mustafa GÜLMEZ Canan YILMAZ Tuğba ÖZBÖLÜK • İmalat Sanayi İşletmelerinde Verimlilik Yönetimi ve Denizli İlinde Karşılaştırmalı Bir Alan Çalışması M. Hürol METE Yrd. Doç. Dr. Öznur AZİZOĞLU • Hastanelerde Verimlilik Artışı İçin Hasta Güvenliği Uygulamaları ve Hasta Güvenliğinin Sağlanmasında Dönüşümcü Liderliğin Etkisi Dr. Neslihan DERİN Dr. Erkan T. DEMİREL • Özel Sektörde Hizmet İçi Eğitim Programlarını Değerlendirme (Kuruluş İçi Kalite Denetçisi Programını Değerlendirme Örneği) Yrd. Doç. Dr. Ömer Cem KARACAOĞLU • Sağlık Çalışanlarının İş Doyumunu Etkileyen Faktörlerin Yapısal Eşitlik Modeli ile Değerlendirilmesi Serap TAŞKAYA - Doç. Dr. Bayram ŞAHİN • Performans Değerlendirme Sonuçlarının Kariyer Yönetim Sürecinde Kullanımı ve Çalışan Verimliliği Üzerine Yansımaları: Teorik Bir Değerlendirme Dr. Kurtuluş KAYMAZ Yıllık abone ücreti 30 TL olan Dergiye (öğrenci ve öğretmenlere 25 TL) MPM Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Bölüm Başkanlığı ve Bölge Müdürlüklerinden abone olabilirsiniz.