Şeyh Bedreddin’in Serez’deki Türbesi. FRANZ BABİNGER . <<Der İslam >> cild 17.,yıl 1928 .S.100,102 Çeviren İsmet Sungurbey <<Bakınız Der İslam,cild 11.s.1.>> yunanistan’da Türk eğemenliğnin araştırmasına adanmış uzun bir eğleşme dolayısıyla ,Serez’de Şeyh Bedreddin’in 1416 yılı güzünde cür’etkâr planlarının cezasını hayatiyle ödemek zorunda kaldığı yerde bir çok günler geçirmek olanağı buldum. Son zamanlarda Bedreddin’e gösterilen ilgi ve verilen önem karşısında, Serez’de gözlerim üstüne kısa bir bildir , belki de yerinde olacaktı . büyük Kadıaskerin ve engin hukuk bilgininin anısı Serez’in şimdiki yerlilerinden silinmiş gibidir . en yaşlı Yunan Serezliler hiçbir bilgi vermeyip bana yalnızca eski bir Türk mahallesinin << Bedreddin Bey>> adıyla anıldığını bildirdiler, nerede o0lduğunu ise hiç kimse bana söyleyemedi. Sonradan bu Bedreddin Bey’in ünlü Şeyh adaşından tamamıyla başka bir kimse olduğu anlaşıldı. Tamamıyla tesadüf olarak , bu gün Venizeloz adı verilen ana yoldan bir geçişimde kendine vergi biçiminden (bakınız Der İslam 11.78 not 1) yeniden tanıyıncaya dek hiç kimse bana türbenin kendisini gösterebilecek urumda değildi. Türbe ,tamda eski Türk çarşısında , böylece muhakkak ki idam alanının yakınında alçak satış barakalarının arkasında gizlenmiş duruyordu. Üstünde piramit biçiminde bir külah taşıyan ,dört köşe aşağı yukarı dört 4 metre kare tutan yapıdan ibaret İran ve küçük Asya’dan bildiğimiz Selçuklu kümbetlerinin aynıdır. Türbeye giriş öbür yönde , güney yönündedir ; bu girişte bu gün bir demircinin demir yığınlarıyla oturduğu , tamamen yabanı otlarla kaplı bir bahçeden gidiilir. Yukarısında yazıtı bilinen (Bakınız Der İslam 11 78.Not 1) bir levhanın izi açıkça görülür. Levha sökülüp götürülmüştür. Türbenin içi ,demirci atölyesi için depo diye kullanılmaktadır; çıplak ve hemen hemen karanlıktır. İki yerlinin bir Yunanlının ve öbürleri gittikten sonra geride kalan bir Türkün ağzından halk geleneğini dinlemeyi başardım .Yunanlı şu demirci ,yalnızca Şeyh Bedreddin’in bir çok yüz yıl önce tutuşturduğu toplumsal hareketi biliyordu .türbenin en yakındaki kaderi üzerinde verdiği bilgiler daha ilginçti .Türk ahalinin 1924 te <Mübadele>> yoluyla Serez’i hem de göz yaşları içinde terk etmesinden önce ,bir takım Türkler ,ihtimal ki dervişler türbenin içini kazıp Şeyhin kemiklerini güvenliğe almaya giriştiler .Bunun için yöneticilerin onamını aldılar Ve gerçekten belli derinlikte , söylendiğine 50,75 cm derinlikte , Bedreddin’in ölüsünün kalıntılarını önemsiz kemik parçacıkları şeklinde buldular . her halde ölünün durumu açık seçik olarak görülebiliyordu; mezarı açanlar cesedin durumunun beklenmiş oldukları gibi olmadığını görünce , derin bir üzüntüye kapılmış olacaklardır. Bu konuyu daha ayrıntılı olarak araştırmamışsam da oldukça güvenle , ölünün Mekke’ye <<yöneltilmiş >> olmayıp çapsal(kutri) olarak gömülmüş bulunduğunu kabul edebilirim. Kemikler mezar toprağı ile birlikte mâdeni bir sandukaya konuldu ve söylenildiğine göre İstanbul’a Fatih camii’ne götürüldü .Bu bilgileri bir Türk de yani (pek çok emlek sahibi ve akar sahibi bir kimse olan Miralay Mahmut Beyin oğlu Serez’de doğup yetişmiş bulunan Alemdarzade (1) İsmail Bey de doğruladı .o kentin Türk geçmişi konusunda hayli bilgisi olan ,Türk egemenlini kalıntıları teker teker bana göstermek ve kendi yordamınca açıklamak için benimle birlikte bütün gün kızgın güneş altında Serez’in bütün mahallerini dolaşan tek Müslüman’dı. Kendi ağzından bir takım pek eski gaaziler’e ilişkin türküler not ettiğim bu az öğrenim görmüş adam (kendisi sürekli olarak öğrenimini eksikliğinden yakınıyordu) bana Bedreddin Sultanın (onu münhasıran böyle anıyordu.) bir padişah ve büyük bir evliya olduğunu anlattı .sultanla çatışması üstüne ancak seçik olamayan bilgiler verdi. Serez’deki bütün tekkeleri ve evliya mezarlarını pek iyi bilen İsmail Bey ,hangi tekkenin büyük Şeyhin geleneğini koruyup sürdürmüş olduğu yolundaki sorum üzerine ,gerçektende bunun türbenin ardında bulunup kalıntılarıda şimdi de açık seçik olarak görülebilen bir Kadiri tekkesi (Bakınız Der İslam 11,78103,105) idiği cevabını verdi .Bu tekke savaş sırasında 1913 yılında 28 Hazirandaki büyük yangında harap olmuştu ;dervişler o zamandan beri , tekke harabesinin hemen yanındaki kırmızı sıvalı özel bir binada oturuyorlardı. Öbür ahaliyle birlikte 1923/24 yılında Serez’i terk etmişler ,sahip oldukları her ne kadar kitap yazma varsa, hepsini alıp birlikte götürmüşlerdi. Bir çok yerlinin tahmin ettiğine göre , şçarşı yolunun ardında türbenin yakın çevresi bir çok yıldan beri bakımsızdı türbenin kendisine de saygı gösterilmemiş tersine pek az saygı değer amaçlar için kötüye kullanılmıştı. Çarşının ardında , bu gün tamamiyle YİTMİŞ OLAN PEK BÜYÜK Türk mezarlığı (Orta mezarlık )uzanıyordu. Şimdiye kadar hiçbir mezar taşı muhafa edilmemişti. İşte bu mezarlığın kuzey ucunda şeyhin türbesi yer alıyordu. Simavna Kadısıoğlu Şeyh Bedreddin .İnceleme .Abdülbaki Gölpınarlı. 1966 İstanbul. Sayfa 31,32,33