Merkez Bankası’ndan ilginç açıklamalar! deniz.gokce@aksam.com.tr ABD Merkez Bankası FED geçtiğimiz günlerde politika faizi hedefini ilginç bir şekilde % 0% 0.25 aralığına indirdi. Daha doğrusu ABD faizleri efektif olarak zaten bu düzeye inmişti, sadece piyasaya uyum sağlanmış oldu. Piyasadaki genel yorum, faizler sıfıra bu kadar yakın bir yere indiği zaman zaten faizin yani paranın fiyatının bir anlamı olmayacağını, verilen mesajın para miktarının artırılmasının devam edeceği olduğuydu. İngilizce’de buna “quantitative easing” deniyor. Faiz indiriminin etkisi doların değer kaybı oldu. Bizim Merkez Bankamız da 18 Aralık tarihli toplantısında, kısa vadeli faiz oranlarını sürpriz bir şekilde 1.25 boyutunda düşürdü. Merkez’in gecelik borçlanma faizi 16.25 değerinden yüzde 15 düzeyine, gecelik borç verme faizi ise 18.75 düzeyinden 17.50 düzeyine indirildi. Geç likidite penceresinden Merkez Bankası’nın borçlanma faizi yüzde 12.25 düzeyinden yüzde 11, borç verme faizi ise yüzde 21.75 düzeyinden yüzde 20.50 düzeyine indi. Açık piyasa işlemleri çerçevesinde bankalara repo işlemleri çerçevesinde gecelik ve bir haftaya kadar tanınan borçlanma faizi ise yüzde 17.75 düzeyinden yüzde 16.50 düzeyine düşürüldü. Merkez Bankası’nın açıklaması ise kısa ve öz idi. Reel ekonomi hızla yavaşlamakta idi. İç ve dış kredi olanakları da talebin artmasına izin vermiyordu. Enerji ve emtia fiyatları düşmekteydi ve enflasyonda belirgin bir düşüş beklentisi ortada idi. Bu nedenle de kısa vadeli faizlerin 125 baz puan indirilmesine fırsat çıkmıştı. Piyasa 0.50 indirim beklentisi içindeydi. Bu nedenle bu boyutta faiz indirimi kararı beklemiyordu ama Merkez Bankası geçmişte de sık sık sürpriz hamleler yapmıştı. Merkez Bankası’ın hamlesi piyasada iyimser gelişmelerin gündeme gelmesine neden oldu. Ama diğer taraftan da Merkez Bankası’nı tutarsız davranmakla suçlayanlar oldu. Merkez Bankası’nın 16 Aralık tarihinde gündeme getirdiği 2009 yılı para ve kur politikası konulu döküman, bilgi temelli değerlendirmeler için zemin oluşturuyor ve değerlendirmelere ışık tutacak açıklamalar içeriyor. Merkez Bankası sık sık hem döviz hem de YTL’de likidite yönetimine ve beklentileri değiştirmeye büyük ağırlık vereceğini geçmişte ortaya koymuştu. Merkez Bankası 2008 Kasım ayı itibarıyla Brezilya dışındaki nerede ise tüm gelişen ülkelerde enflasyon hedeflerinin aşıldığını 16 Kasım değerlendirmesinde ortaya koyuyor ve 2008 yılının başında ülke içindeki kötü siyasi gelişmelerin, 2007 yılından bu yana küresel boyutta gözlemlenen çalkantılar ile birleşmesinin, beklentilerin büyük çapta bozulmasının esas nedeni olduğunun altını çiziyordu. Bu nedenle Merkez Bankası enflasyon hedeflerini gerçekleştirememiş ve hedefler değiştirilmek zorunda kalınmıştı. Hedef değişikliğinin psikolojik etkisinin göğüslenebilmesi için de, hedef değişikliği güçlü parasal sıkılaştırma ile birlikte gerçekleştirilmiş, bu bağlamda 2009-2011 aralığı için (7.5, 6.5 ve 5.5 olarak) yeni hedefler de belirlenmişti. Ancak 2008 sonuna gelindiğinde YTL değer kaybetmesine rağmen iç talebin önemli ölçüde düşmesi, enflasyon görünümünü olumlu etkilemiş ve para politikasına hareket alanı tanımıştı. Merkez Bankası döviz likiditesi değişikliklerinin büyük çapta dış dünya gelişmelerine endeksli olduğunu (yani büyük çapta kendi kontrolu dışında demek), YTL likiditesi gelişmelerinin ise kendisi tarafında doğrudan kontrol edilebildiğinin altını çizmekte. Bu nedenle Merkez Bankası 2006 Mayıs-Haziran döneminde sermaye çıkışı yaşandığında çok güçlü bir parasal sıkıştırma tepkisi verirken, 2008 yılı son çeyreğindeki sermaye çıkışlarına ise, tam tersi, genişletici bir para politikası stratejisi uyguladığını belirtmekte. Bu iki tepkinin zıt yönde olmasının iki dönem arasındaki şokların, konjonktür ve şokların kaynağı açısından farklı olmasından kaynaklandığını da belirtiyor. 2006 yılında hem iç hem dış talep kuvvetli idi ve sermaye çıkışı enflasyon beklentilerini hızla bozma potansiyeli taşıyordu. Halbuki 2008 yılında küresel resesyon ve zayıf iç talep koşulları vardı, bu faktörler enflasyonu düşürücü idi diyor. Merkez Bankası’nın YTL likiditesi konusundaki açıklamalarını gündeme getirmeye devam edeceğiz.