BY EKREM TEKİN T.C GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ATRİYAL SEPTAL DEFEKT TANISINDA TRİKÜSPİT VE PULMONER AKIM HIZLARINDAKİ ARTIŞIN ÖNEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ Dr. Fatma İŞIKER ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Mehmet KERVANCIOĞLU Mart 2015 T.C T.C. GAZİANTEP GAZİANTEPÜNİVERSİTESİ ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIP FAKÜLTESİ MEME KANSERLİ HASTALARIN TEDAVİSİNDE KULLANILAN KEMOTERAPİ ve ATRİYAL SEPTALKARDİYAK DEFEKT TANISINDA RADYOTERAPİNİN ETKİLERİ TRİKÜSPİT VE PULMONER AKIM HIZLARINDAKİ ARTIŞIN ÖNEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ UZMANLIK TEZİ UZMANLIK TEZİ Dr. Mehmet Hayri ALICI KARDİYOLOJİ ANABİLİM DALI Dr. Fatma İŞIKER TEZ DANIŞMANI Yrd.Doç.Dr. Süleyman ERCAN ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI ANABİLİM DALI Ocak – 2013 TEZ DANIŞMANI Prof. Dr. Mehmet KERVANCIOĞLU Şubat 2015 I I. ÖNSÖZ Bu çalışma süresince ve tüm pediatri eğitimim boyunca, benden yardım ve tavsiyelerini esirgemeyen, her daim hem kişisel hem de bilimsel anlamda bana destek olan, sabrı ve değerli katkılarıyla hep yanımda olan danışman hocam Prof.Dr. Mehmet KERVANCIOĞLU’na, Eğitimimde büyük emekleri olan Pediatri Anabilim Dalı’nın saygıdeğer hocalarına, istatistiksel analizlerde bana değerli zamanını ayıran ve yardımcı olan hocam Doç.Dr. Seval KUL’a, Uzmanlık eğitimim boyunca Dr.Ferhan BULUT ve Dr.Nimet ŞAHİN başta olmak üzere birlikte çalıştığım fedakâr ve özverili tüm asistan arkadaşlarıma, sevgili intörn hekim arkadaşlarıma, pediatrinin tüm özverili hemşirelerine ve çalışanlarına, Yetişmemde büyük emekleri olan, hayatım boyunca bana destek veren, sevginin, sabrın, dürüstlüğün ve paylaşmanın değerini öğreten sevgili aileme ve özellikle kardeşim MURAT’a, Yıllardır büyük bir sabır ve özveri ile yanımda olan, sevgisi ile hayata daha sıkı tutunduğum, yaptığı fedakârlıkları ömrüm boyunca unutamıyacağım hayat arkadaşım, sevgili eşim RIDVAN’a, Ve son olarak hayatta başıma gelen en güzel, en tatlı, en sevimli iki varlığa, canımdan çok sevdiğim kızım MELEK ve oğlum BÜNYAMİN’e sonsuz teşekkürler. Dr. Fatma İŞIKER GAZİANTEP-2015 II II. İÇİNDEKİLER I. ÖNSÖZ ....................................................................................................................... I II. İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... II III. ÖZET .........................................................................................................................V IV. ABSTRACT ............................................................................................................ VI V. KISALTMALAR ...................................................................................................VII VI. TABLO LİSTESİ .................................................................................................... IX VII. ŞEKİL LİSTESİ ........................................................................................................X VIII. RESİM LİSTESİ ..................................................................................................... XI 1. GİRİŞ VE AMAÇ ..................................................................................................... 1 2. GENEL BİLGİLER .................................................................................................. 3 2.1. Atriyal Septal Defekt ............................................................................................. 3 2.1.1. Tanım .............................................................................................................. 3 2.1.2. Epidemiyoloji ................................................................................................. 4 2.1.3. Genetik ............................................................................................................ 4 2.1.4. Embriyoloji ..................................................................................................... 4 2.1.5. Atriyal septal defekt tipleri ............................................................................ 6 2.1.5.1. Ostium primum tip ASD......................................................................... 6 2.5.2.2. Koroner sinüs tipi ASD .......................................................................... 6 2.5.2.3. Sinüs venozus tip ASD ........................................................................... 6 2.5.2.4. Ostium sekundum tip ASD (Fossa ovalis defektleri) ........................... 7 2.1.6. Patent Foramen Ovale (PFO)......................................................................... 7 2.1.7. Atriyal septal anevrizma ................................................................................ 7 2.1.8. Atriyal septal defektlere eşlik eden anomaliler ............................................ 8 2.1.9. Patofizyoloji .................................................................................................... 8 2.1.10. Fizik Muayene .............................................................................................. 9 2.1.11. Klinik Bulgular ........................................................................................... 10 2.1.12. Tanı.............................................................................................................. 10 2.1.12.1. Elektrokardiyografi (EKG)................................................................. 10 2.1.12.2. Telekardiyografi .................................................................................. 11 2.1.12.3. Ekokardiyografi (EKO) ...................................................................... 11 2.1.12.3.1. Pulmoner ven akım hızları .......................................................... 15 2.1.12.3.2. Triküspit akım hızları .................................................................. 15 2.1.12.3.3. Mitral akım hızları ....................................................................... 16 III 2.1.13. Kalp kateterizasyonu .................................................................................. 16 2.1.14. Doğal seyir ve tedavi .................................................................................. 17 2.1.15. Transkateter Yolla Defektin Kapatılması ................................................. 17 2.1.16. Transkateter kapatmaya bağlı oluşabilecek komplikasyonlar ................. 20 2.1.17. Cerrahi yolla kapatma ................................................................................ 20 3. GEREÇ VE YÖNTEM........................................................................................... 22 4. BULGULAR ........................................................................................................... 24 4.1. Demografik Veriler ............................................................................................... 24 4.2. ASD’lerin çaplarına göre gruplandırılması ......................................................... 25 4.3. Triküspit ve Pulmoner akım hızları artışlarının, ASD kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında karşılaştırılması.................................................... 26 4.3.1. Tüm ASD’li hastalar .................................................................................... 26 4.3.2. Küçük ASD’li hasta grubu ........................................................................... 27 4.3.3. Orta genişlikte ASD’li hasta grubu ............................................................. 28 4.3.4. Geniş ASD’li hasta grubu ............................................................................ 28 4.4. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ........................................................................................... 29 4.5. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması .......................................................... 30 4.6. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ........................................................................................... 30 4.7. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması .......................................................... 31 4.8. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) oranı ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması .......................................................... 32 4.9. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ................................................. 33 4.10. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ............................................................................. 34 4.11. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması. ................................................ 36 IV 4.12. ASD tanısını desteklemede kullanılan parametrelerin güvenilirliğinin değerlendirilmesi ............................................................................................................. 37 4.12.1. ASD tanısını desteklemede Triküspit akım hızının güvenilirliğinin değerlendirilmesi..................................................................................................... 37 4.12.2. ASD tanısını desteklemede Pulmoner akım hızı güvenilirliğinin değerlendirilmesi..................................................................................................... 38 4.12.3. ASD tanısını desteklemede Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı güvenilirliğinin değerlendirilmesi.......................................................................... 39 4.12.4. ASD tanısını desteklemede Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı güvenilirliğinin değerlendirilmesi.......................................................................... 40 5. TARTIŞMA ............................................................................................................ 41 6. SONUÇ VE ÖNERİLER ....................................................................................... 48 7. KAYNAKLAR ....................................................................................................... 49 8. EKLER .................................................................................................................... 56 8.1. Etik Kurul Kararı ................................................................................................ 56 V III. ÖZET ATRİYAL SEPTAL DEFEKT TANISINDA TRİKÜSPİT VE PULMONER AKIM HIZLARINDAKİ ARTIŞIN ÖNEMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Dr. Fatma İŞIKER Uzmanlık Tezi, Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Prof. Dr. Mehmet KERVANCIOĞLU Gaziantep-Mart 2015, 71 sayfa Amaç: Bu çalışma, triküspit ve pulmoner akım hızlarındaki artışın, atriyal septal defekt (ASD) tanısını desteklemedeki önemini değerlendirmek amacıyla Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalında 2008-2014 tarihleri arasında ASD tanısı alarak, transkateter kapatma uygulanan hastaların dosyalarının, ekokardiyografi (EKO) ve anjiografi raporlarının retrospektif taranmasıyla yapılmıştır. Gereç ve yöntem: Çalışmamız 145 ASD ve 145 sağlıklı kontrol grubu ile yapıldı. ASD tanısı alan hastalarda yapılan ekokardiyografik incelemede triküspit akım hızı (TAH), bu hızın mitral akım hızına oranı (TAH/MAH), pulmoner akım hızı (PAH) ve bu hızın aort akım hızına oranı (PAH/AAH), transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve sağlıklı kontrol grupları arasında karşılaştırıldı. Hastalar ASD çapına göre küçük, orta ve geniş olmak üzere 3 gruba ayrıldı. Kapak akım hızlarının ASD çapı, ASD çapı/m2 ve pulmoner debi/sistemik debi (Qp/Qs) ile korelasyonu araştırılarak, ASD tanısını koymadaki spesifite ve sensitivitesi değerlendirildi. Bulgular: ASD’li hastaların %60,3’ü kız (n=88), %39,7’si erkek (n=57) olup yaş ortalaması 77,05±38,70 ay idi. Triküspit ve pulmoner akım hız değerleri, transkateter kapatma öncesi grubu ile kapatma sonrası ve sağlıklı kontrol grupları arasında karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı derecede fark olduğu bulundu (p=0,001). ASD çap artışına paralel olarak akım hızlarında artış olduğu görüldü. TAH ve TAH/MAH’ın kapatma öncesi ve kapatma sonrası değerlerinin, ASD çapı, ASD çapı/m2 ve Qp/QS ile ilişkisi araştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmakla beraber, fark ASD çapı/m2 de daha anlamlı idi (p<0,05). Sadece kapatma öncesi TAH ile Qp/Qs arasında anlamlı bir ilişki bulunamadı (p>0,05). PAH, PAH/AAH’ın kapatma öncesi ve kapatma sonrası değerlerinin ASD çapı, ASD çapı/m2 ve Qp/Qs ile ilişkisi araştırıldığında ise tüm parametrelerde istatistiksel olarak çok anlamlı derecede fark olduğu görüldü. TAH artışı ASD tanısını desteklemede %89,7 sensitivite, %100 spesifiteye sahip olup diğer hız değerleri de yüksek oranda hassas bulundu. Sonuç: ASD tanısını desteklemekte triküspit ve pulmoner akım hızlarındaki artışın anlamlı ve güvenilir parametreler olduğu görülmektedir. Anahtar Kelimeler: ASD, Pulmoner/Sistemik debi, Triküspit akım hızı, Pulmoner akım hızı. VI IV. ABSTRACT EVALUATION OF THE IMPORTANCE OF INCREASE IN TRICUSPID AND PULMONARY FLOW VELOCITIES IN DIAGNOSIS OF ATRIAL SEPTAL DEFECT Dr. Fatma İŞIKER Pediatric Speciality Fellowship Thesis Superviser: Prof. Dr. Mehmet KERVANCIOĞLU Gaziantep-March 2015, 71 pages Aim: The objective of this study is to investigate the importance of the increase in tricuspid and pulmonary flow velocity, in supporting the diagnosis of atrial septal defect (ASD). For this reason, echocardiography and angiography reports in the files of the patients underwent transcatheter closure of ASD in Pediatric Cardiology Department of Gaziantep University Medical Faculty Hospital between the years of 2008 and 2014, were retrospectively reviewed. Materials and Methods: 145 ASD and 145 healthy children as control group were included in the study. In ASD group, the echocardiographic findings of tricuspid flow velocity (TFV), the ratio of tricuspid flow velocity to mitral flow velocity (TFV/MFV), pulmonary flow velocity (PFV) and the ratio of pulmonary flow velocity to aortic flow velocity (PFV/AFV) before and after the closure were compared to that healthy controls. Patients were divided into 3 groups according to the ASD size as small, medium and large. By analyzing the correlation of valve flow velocities to ASD diameter, to ASD diameter/m2 and to the pulmonary-to-systemic flow ratio (Qp/Qs), specificity and sensitivity for the diagnosis of ASD was assessed. Findings: ASD and the healthy control groups were 60.3% girls (n = 88), 39.7% males (n = 57), respectively. Flow velocity values were found to be statistically significantly different in the group of patients before the transcatheter closure to that of the group of patients after the transcatheter closure and the healthy control group (p=0,001). There was an increase in flow velocity parallel to increase in ASD diameter. When we investigated the relavance between TFV and TFV/MFV values before and after the closure to ASD diameter, ASD diameter/m2, and Qp/Qs, there were significant differences in all parameters, which was most prominent in ASD diameter/m2 (p<0,05). There was no significant relavance between the TFV value before the closure to Qp/Qs (p>0,05). When we investigated the relavance between PFV and PFV/AFV values before and after the closure to ASD diameter, ASD diameter/m2, and Qp/Qs, all parameters were found to be statistically different. Increase in TFV has 89.7% sensitivity and 100% specifity in supporting the diagnosis of ASD. All other velocity values were also found to be highly sensitive. Results: Increase in tricuspid and pulmonary flow velocities were significant and reliable parameters for supporting the diagnosis of ASD. Key words: ASD, pulmonary-to-systemic flow rate, tricuspid flow velocity, pulmonary flow velocity. VII V. KISALTMALAR AAH : Aort kapak akım hızı AAH.Ö : Transkateter kapatma öncesi aort kapak akım hızı AAH.KS : Transkateter kapatma sonrası aort kapak akım hızı ASD : Atriyal septal defekt ASO : Amplatzer septal oklüder AVSD : Atriyo-ventriküler septal defekt AV : Atriyo-ventriküler EKG : Elektrokardiyografi EKO : Ekokardiyografi İVK : İnferior vena cava KG : Kilogram KKH : Konjenital kalp hastalıkları KKY : Konjestif kalp yetmezliği LA : Sol atrium LV : Sol ventrikül LVOT : Sol ventrikül çıkış yolu MAH : Mitral kapak akım hızı MAH.Ö : Transkateter kapatma öncesi mitral kapak akım hızı MAH.KS : Transkateter kapatma sonrası mitral kapak akım hızı MVP : Mitral valv prolapsusu MRI : Magnetik rezonans görüntüleme M2 : Vücut yüzey alanı birimi ORT : Ortalama PAH : Pulmoner kapak akım hızı PAH.Ö : Transkateter kapatma öncesi pulmoner kapak akım hızı PAH.KS : Transkateter kapatma sonrası pulmoner kapak akım hızı PDA : Patent duktus arteriozus PFO : Patent foramen ovale PH : Pulmoner hipertansiyon VIII PT : Pulmoner trunkus PVR : Pulmoner vasküler direnç P2 : Pulmoner kapağın kapanma sesi Qp : Pulmoner debi Qs : Sistemik debi RA : Sağ atriyum RV : Sağ ventrikül RVOT : Sağ ventrikül çıkış yolu S1 : 1. Kalp sesi S2 : 2. Kalp sesi SD : Standart deviasyon SVK : Süperior vena cava TAH : Triküspit kapak akım hızı TAH.Ö : Transkateter kapatma öncesi triküspit kapak akım hızı TAH.KS : Transkateter kapatma sonrası kapak akım hızı TEE : Transözofageal ekokardiyografi VA : Vücut ağırlığı VYA : Vücut yüzey alanı VSD : Ventriküler septal defekt 2D : İki boyutlu IX VI. TABLO LİSTESİ Tablo 1. Hasta ve kontrol grubunun yaş (ay), vücut ağırlığı (kg) ve vücut yüzey alanı (m2) açısından karşılaştırılması.......................................................................................... 25 Tablo 2. ASD çaplarına göre hasta grubu dağılımı .......................................................... 25 Tablo 3. Transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması .............................................................. 26 Tablo 4. Küçük ASD için transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması ................................. 27 Tablo 5. Orta genişlikte ASD için transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması .................... 28 Tablo 6. Geniş ASD için transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması ................................. 28 Tablo 7. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişki ..... 29 Tablo 8. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişki.................................................................................................................... 30 Tablo 9. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişki .... 31 Tablo 10. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişki.................................................................................................................... 32 Tablo 11. Qp/Qs ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişki ...................................... 33 Tablo 12. Qp/Qs ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişki .......... 34 Tablo 13. Qp/Qs ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişki ..................................... 35 Tablo 14. Qp/Qs ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişki ............ 36 X VII. ŞEKİL LİSTESİ Şekil 1. Atriyal septal anatomi ve ASD’nin lokalizasyonunun şematik şekli .................. 3 Şekil 2. İnteratriyal septumun embriyolojik gelişim süreci. .............................................. 5 Şekil 3. Hastaların cinsiyet dağılım grafiği ...................................................................... 24 Şekil 4. TAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği ...................................................... 37 Şekil 5. PAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği ...................................................... 38 Şekil 6. TAH/MAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği ........................................... 39 Şekil 7. PAH/AAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği ............................................ 40 XI VIII. RESİM LİSTESİ Resim 1. Orta büyüklükte atriyal septal defektin tipik anatomik görünümü. ................. 14 Resim 2. Atriyal septal defektin üç boyutlu ekokardiyografiyle gösterilmesi………...15 Resim 3. Kapakların normal velositeleri . ........................................................................ 16 Resim 4. (A) BioSTAR, (B) Occlutech Figulla ve (C) Amplatzer cihazlarının hem gerçek hem de yerleştirme sonrası floroskopik görünümleri .......................................... 19 Resim 5. Bir hastada atriyal septal defektin kapatılma öncesi ve kapatılma sonrası ekokardiyografi görüntüleri. ............................................................................................... 20 1. GİRİŞ VE AMAÇ Sağ atriyum ve sol atriyum arasında foramen ovale dışındaki açıklıklar atriyal septal defekt (ASD) olarak tanımlanır (1,2). Defektin lokalizasyonuna göre "sekundum atriyal septal defekt (fossa ovalis defekti), ostium primum tip atriyal septal defekt, sinüs venozus tip atriyal septal defekt ve koroner sinüs tipi atriyal septal defekt" olmak üzere dört farklı şekilde görülürler (1). En sık görülen formu sekundum tip ASD’dir (%70-80) (3). Tüm doğumsal kalp anormalliklerinin %6-10’unu oluşturmaktadır (4). İnsidansı 1500 canlı doğumda birdir (5). Kızlarda erkeklerden iki kat daha fazla (2:1) görülmektedir (4). ASD’ler sporadik vakalar olarak görülmekte ise de otozomal dominant kalıtım gösteren, genetik olarak heterojen familyal ASD tipleri de bilinmektedir (6). Mitral valv prolapsusu (MVP), mitral kleft, mitral yetmezlik, triküspit yetmezliği, ventriküler septal defekt (VSD), patent duktus arteriyozus (PDA), pulmoner darlık, aort koarktasyonu ASD ile birlikte sık görülen kardiyovasküler sistem anomalileridir (7,8). Atriyal septal defektli asiyanotik hastalarda şantın yönü soldan sağa doğrudur, sol sağ şantın yönü ve miktarı; defektin büyüklüğü ve sağ-sol ventrikülün göreceli kompliyansı tarafından belirlenir. Sağ ventrikül (RV) kompliyansı, sol ventrikül (LV) kompliyansından daha fazla olduğundan şant soldan sağa oluşur (9-11). Defektin çapı şant miktarını belirlemede ikincil rol oynar. Klasik olarak ASD de defekt çapının şant miktarı ile ilişkisi olmadığı kabul edilirse de son zamanlarda defekt çapı ve defekt alanı ile pulmoner debinin (Qp) sistemik debiye (Qs) oranı (Qp/Qs) arasında anlamlı ilişki olduğu gösterilmiştir (11,12). Klinik olarak yenidoğan döneminde veya sıklıkla yaşamın 6-8. haftasından itibaren hastalar üfürüm duyulması ile fark edilirler. Ortalama tanı yaşı 1-2 yaştır. Birinci kalp sesi (S1) normaldir. İkinci kalp sesinin (S2) sabit olarak ikileşmesi ve 2-3/6. derecelerde sistolik ejeksiyon üfürümü, bebek ve çocuklarda ASD’nin karekteristik bulgularıdır (10,11,13,14). ASD’li bebeklerin çoğu asemptomatiktir (2). Küçük çocuklarda hafif 2 büyüme geriliği bulunabilirken; daha büyük çocuklarda egzersiz kapasitesinde azalma görülebilir (15). Çocukluk çağında nispeten selim seyirli iken erişkinlerde yaşın ilerlemesi ile yaşam kalitesi olumsuz etkilenir ve önemli derecede mortalite ve morbiditeye neden olur (11). Sekundum ASD’li hastalarda bakteriyel endokardit görülmesi çok nadir olduğundan profilaksi önerilmez (11). Ekokardiyografi (EKO), kalbin anatomisinin ve fonksiyonlarının tam ve doğru bir şekilde değerlendirildiği ağrısız bir yöntemdir (16). ASD’lerin tanısında, farklı anatomik tiplerinin konumlarının belirlenmesinde, cerrahi veya transkateter yolla tedavi öncesi değerlendirilmesinde EKO inceleme oldukça fazla öneme sahiptir (17,18). Yenidoğan döneminde saptanan atriyal septal defektlerin kendiliğinden kapanma oranının %87 olduğu saptanmıştır. Çocuklarda spontan kapanmanın izlenebilmesi için 2-4 yaşına kadar beklenir. Adölesan ve yetişkinlerde ASD genellikle tanı konulur konulmaz kapatılır (14). ASD kapatılması, perkütan transkateterizasyon veya açık kalp ameliyatı şeklinde yapılabilir (19). ASD onarımı için günümüzde Amplatzer septal oklüder, uygulama kolaylığı olması, başarı oranının yüksek olması ve güvenli bir şekilde kullanılabilmesi nedeni ile daha çok tercih edilmektedir (20,21). Pulmoner kan akımı / Sistemik kan akım oranı (Qp/Qs) ≥1,5 olan ve transkateter kapatmaya uygun olmayan hastalara cerrahi uygulanmaktadır (13). Çalışmamızda 2008-2014 yıllarında Gaziantep Üniversitesi Çocuk Kardiyoloji Kliniğine başvurup ASD tanısı ile takip edilen hastalara yapılan transtorasik ekokardiografik Doppler ölçümleriyle triküspit ve pulmoner akım hızlarındaki artışın ASD tanısının değerlendirilmesinde öneminin vurgulanması, transkateter yolla kapatılan ASD’lerde kapatma öncesi ve kapatma sonrasında bu akım hız değerlerinin kontrol grup ile de karşılaştırılması ve elde edilen bulguların literatür bilgileri ışığı altında değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 3 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Atriyal Septal Defekt 2.1.1. Tanım Sağ atriyum ve sol atriyum arasında foramen ovale haricindeki açıklıklar ASD olarak tanımlanır (1,2). Açıklığın lokalizasyonuna göre "sekundum atriyal septal defekt (fossa ovalis defekti), ostium primum tip atriyal septal defekt, sinüs venozus tip atriyal septal defekt ve koroner sinüs tipi atriyal septal defekt" olmak üzere dört farklı şekilde görülürler (1). Defektlerin tümü gerçek interatriyal septumda yer almıyor olsalar da benzer şekilde interatriyal komnikasyona neden olurlar. İzole veya diğer konjenital kalp hastalıkları ile birlikte görülebilirler (1). Atriyal septal anatomi ve ASD’nin lokalizasyonunun şematik şekli Şekil 1’de özetlenmiştir (22). Şekil 1. Atriyal septal anatomi ve ASD’nin lokalizasyonunun şematik şekli (22). 1) Sekundum ASD, 2) primum ASD, 3) sinüs venosus tip ASD, 4) koroner sinüs tip ASD SVK: süperior vena kava, İVK: inferior vena kava, PT: pulmoner trunkus, RV: sağ ventrikül. 4 2.1.2. Epidemiyoloji Çocuklarda atriyal septal defekt sıklığı birçok yazara göre değişmekle birlikte tüm doğumsal kalp anormalliklerinin %6-10’unu oluşturduğu düşünülmektedir (4). İnsidansı 1500 canlı doğumda birdir (5). Ancak renkli Doppler ekokardiyografi ile yapılan yeni çalışmalarda insidansın daha da yüksek olduğu (%0.2) bildirilmektedir (23). Kızlarda erkeklerden iki kat daha fazla (2:1) görülmektedir (4). ASD’ler sporadik vakalar olarak görülmekte ise de otozomal dominant kalıtım gösteren, genetik olarak heterojen familyal ASD tipleri de bilinmektedir (6). 2.1.3. Genetik Atriyal septal defektler genellikle sporadik olarak oluşsa da genetik olarak da görülebilir. Ailevi geçişin en iyi bilinen örneği Holt-Oram sendromudur. Holt Oram tarafından 1960 yılında tanımlanmıştır. Bu sendromda en sık radius yokluğu veya hipoplazisi şeklinde üst ekstremite anormallikleri ve sağ dal bloğu veya 1. derece atriyoventriküler blok gibi iletim anormallikleri ASD’ye eşlik eder (6). Li ve ark. 1997 yılında bir komponenti ASD olan, üst ekstremite anomalileri ile birlikte giden ve otozomal dominant kalıtım paterni gösteren Holt-Oram sendromuna, Brachyury (T) gen ailesinin bir üyesi olan TBX5’teki mutasyonun sebep olduğunu göstermişlerdir (24). NKX2.5 ve GATA4 genlerindeki heterozigot mutasyonların, familyal ASD’lerin bir alt kümesi için sebep olabileceği, bu iki mutasyonun özellikle izole ASD olmak üzere değişik konjenital kalp hastalıklarına neden olabileceği iddia edilmiştir (15,2527). Otozomal dominant geçişli Noonan sendromlu olguların %25’inde ASD görülmekte, atriyoventriküler septal defektlerin primum ASD komponenti, Down sendromu, Di George sendromu ve otozomal resesif geçisli Ellis-van Creveld sendromu ile birlikte görülmektedir (15). 2.1.4. Embriyoloji Fetal hayatın ilk 20 gününde kalp ve damarların gelişimi başlamaktadır. Başlangıçta birbirine paralel iki boru şeklinde olan bu sistem 4. haftanın başında tek bir boru halinde orta hatta birleşir. Bunu izleyerek kalp tüpünde boğumlaşmalarla atriyum, 5 ventrikül ve trunkus bölgeleri belirir (7,22,28). Dördüncü haftanın sonundan başlayarak primordium atriyale, iki septanın (septum primum ve septum secundum) oluşumuyla sağ ve sol atriyumlar olarak bölünür. Septum primum endokardiyal yastıkçıklara doğru büyür ve ortak atriyumu sağ ve sol yarım olarak kısmen ikiye ayırır. Septum sekundum, septum primumun hemen sağından gelişir ve atriyumlar arasında tam olmayan bir bölmelenme oluşturur. Septum primumun kalan kısmı birleşik endokardiyal yastıklara tutunur ve flap benzeri foramen ovalenin kapağını yapar (22). Doğumdan önce foramen ovale, vena cava inferior’dan sağ atriyuma gelen oksijenli kanın büyük kısmının sol atriyuma geçmesine izin verir ve kanın ters yöne akımını önler, çünkü septum primum daha sert olan septum sekundumu kapatır. Doğumdan sonra foramen ovale normal olarak kapanır ve foramen ovale’nin kapağı septum primum ile birleşir. Sonuç olarak interatriyal septum oluşumunun tamamlanması ile iki atriyum arası tamamen bölmelenmiş olur (22). Ancak yetişkinlerin %25-35’inde septum primumun kapağı septum sekundum ile tam olarak kaynaşmaz ve foramen ovalenin kapağı olarak davranır. Bu yapı açılma riski taşır ve patent foramen ovale (PFO) adını alır (2). İnteratriyal septumun embriyolojik gelişim süreci Şekil 2’de özetlenmiştir (22). Şekil 2. İnteratriyal septumun embriyolojik gelişim süreci (22). 6 2.1.5. Atriyal septal defekt tipleri 2.1.5.1. Ostium primum tip ASD Primum ASD, her vakada atriyoventriküler septal defekt (AVSD)’ler kompleksinin bir parçası olarak görülür. Embriyolojik olarak atriyoventriküler (AV) septum ve endokardiyal yastıkların gelişmesinde bozukluk sonucu oluşan AVSD, tek atriyoventriküler annulus ve ortak atriyoventriküler bileşke ile karakterizedir. Endokardiyal yastıkların füzyon bozukluğu sonucu embriyolojik atriyoventriküler kanalda atriyoventriküler kapağın süperior ve inferior ‘bridging yaprakçıkları’ oluşur. Parsiyel AVSD’de bridging yaprakçıkların birbirine bağlanması veya yapışması sonucu ortak atriyoventriküler bileşkede ayrı ayrı sağ ve sol atriyoventriküler kapaklar oluşur, ancak sol atriyoventriküler kapak tipik olarak 3 yaprakçıklıdır. Bridging yaprakçıklar inferiorda ventriküler septumun kristasına interventriküler şanta izin vermeyecek şekilde tutunduklarında, sol atriyoventriküler kapağın septuma tutunma yerinin inferiora, sağ atriyoventriküler kapakla aynı düzeye displase olması ve atriyoventriküler septumun defektif oluşu nedeniyle oluşan interatriyal komünikasyon primum ASD adını alır. Defektin kenarlarını, posterosüperiyorda fossa ovalis ve septum primumdan gelişen atriyal septal dokular, anteroinferiyorda ventriküler septuma tutunan "bridging" yaprakçıklar yapar. Atriyoventriküler nod posteriora yerleşmiştir (7,15,17,29). 2.5.2.2. Koroner sinüs tipi ASD Nadir olarak görülür. Koroner sinüs çatısının gelişimsel eksikliği sorumlu tutulmaktadır (2). Fossa ovalis’in anteriyor inferiyor kısmının defektidir. Koroner sinüs ile sol atriyum arasındaki atriyal septum dokusunun kısmen veya tamamen yokluğu ile karakterizedir (3). 2.5.2.3. Sinüs venozus tip ASD Tüm ASD’lerin % 5-10’unu oluşturur. Vena kava superior (SVK) ve vena cava inferior (İVK) ile sağ pulmoner venleri ayıran atriyum duvarının gelişim bozukluğu sonucu oluşur. Bu defektler sıklıkla SVK, nadiren İVK’nın ağzında yer alırlar. Hemen daima pulmoner venöz dönüş anomalisi ile birlikte bulunurlar, sağ pulmoner venlerden biri veya nadiren tümü sağ atriyuma açılır (22,30). 7 2.5.2.4. Ostium sekundum tip ASD (Fossa ovalis defektleri) Gerçek atriyal septal defektler, fossa ovalisteki defektler olup sekundum ASD olarak adlandırılırlar. En sık görülen formdur (%70-80). Müsküler interatriyal katlantı, septum olarak adlandırılır ve fossanın yokluğu veya perforasyonu sekundum defekti oluşturur (3). Sekundum ASD’ler tek ya da multipl (pencereli atriyal septum) olabilirler (15). 2 cm ya da daha büyük çaplı açıklıklar semptomatik büyük çocuklarda yaygındır. Büyük defektler, aşağı inferior vena kavaya ve koroner sinüsün ostumuna doğru, yukarı superior vena kavaya doğru veya arkaya doğru uzanabilirler (31). 2.1.6. Patent Foramen Ovale (PFO) İntrauterin dönemde hayatın devamlılığını sağlayan foramen ovale doğumdan hemen sonra sol atriyum basıncının sağa göre artmasıyla fonksiyonel olarak kapanır. Fetal hayatta sağ atriyumdan sol atriyuma akıma izin veren fossa ovalisin valvi, sol atriyumda basıncın yükselmesi ile limbusa yaslanır ve fonksiyonel bir kapanma sağlanır. Yaşamın ilk yılında limbus ve valv arasında fibröz adezyonların oluşması ile tam anatomik kapanma gerçekleşir. Bu aşamadan sonra atriyal septum artık imperforedir. Normal toplumun %25-30’unda bu birleşme olmaz, ancak sol atriyum (LA) basıncı sağ atriyum (RA) basıncından daha yüksek olduğu sürece valv limbus üzerine kapalı kalacağından interatriyal şant görülmez. Bu duruma "patent foramen ovale" adı verilir (22,30). Patent foramen ovale tanısı alan olgularda, sekundum ASD ve mitral valv prolapsusu daha sık görülmektedir (22,30). Genellikle hemodinamik açıdan anlamlı değildir ve bir ASD olarak kabul edilmez; ancak diğer yapısal kalp defektleri mevcut olduğu takdirde, PFO önemli rol oynayabilir. PFO’nun anatomik yapısından ötürü, ara yenidoğan dönemi dışında soldan sağa şant oluşumu beklenmez. Büyük bir hacim yükü veya hipertansif bir sol atriyum (örn. Mitral stenoza sekonder) varlığında foramen ovale belirgin bir soldan sağa şanta neden olmasına yetecek kadar olabilir (31). 2.1.7. Atriyal septal anevrizma Fossa ovalis valvinin dokuca fazlalığı nedeni ile meydana gelir. Atriyal septumun sağ ve sol atriyum içine doğru >10 mm uzanmasıdır. Atriyal septal anevrizmalar 8 bebeklerde daha sık görülmekte, zamanla regrese olmaya eğilimli olduğu düşünülmekte, sekundum ASD’lerin spontan kapanmasında rol oynadığı ileri sürülmektedir (32,33). 2.1.8. Atriyal septal defektlere eşlik eden anomaliler ASD’lerin %14’ünde pulmoner venöz dönüş anomalisi görülür (sinüs venozus ASD’lerde %83, sekundum ASD’lerde %3). Mitral valv prolapsusu, mitral kleft, mitral yetmezlik, triküspit yetmezliği, ventriküler septal defekt (VSD), patent duktus arteriyozus (PDA), pulmoner darlık, aort koarktasyonu ASD ile birlikte sık görülen kardiyovasküler sistem anomalileridir (7,8). Primum ASD’li olgularda diğer ASD tipleri, Atriyal izomerizm, VSD, PDA, pulmoner stenoz, sol ventrikül çıkış yolu obstrüksiyonları, aort koarktasyonu birlikte görülebilmektedir (15). 2.1.9. Patofizyoloji Atriyal septal defektli asiyanotik hastalarda şantın yönü soldan sağa doğrudur, sol sağ şantın yönü ve miktarı; defektin büyüklüğü ve sağ-sol ventrikülün göreceli kompliyansı tarafından belirlenir. RV kompliyansı, LV’den daha fazla olduğu için şant soldan sağa oluşur. Yenidoğanda RV kalın duvarlıdır, kompliansı LV’ninkine yakındır, bu nedenle defekt geniş bile olsa ASD’de soldan sağa şant minimaldir. Yaşamın ilk haftalarında pulmoner vasküler direncin azalması ile soldan sağa şant artar. Erişkin çağda sol ventrikül kompliyansının azalmasına paralel olarak soldan sağa şant daha da artar (9-11). Kalp yetersizliği ile prezente olan ASD’li bebekler olduğu bildirilmiş ise de izole ASD’li çoğu bebek asemptomatiktir. Hemodinamik çalışmalardaki sonuçlar açısından kalp yetersizliği olmayanlarla, kalp yetersizliği olanlar arasında fark bulunmamaktadır. Kalp yetersizliğinin patofizyolojisi tam olarak anlaşılamamıştır (28). Atriyal septumdan geçen sol-sağ şant ekspiryumda göğüs içi basınç arttığı için artar, inspiryumda göğüs içi basınç azaldığı için de azalır. Sağ-sol şantta durum tam tersidir. Sağ ventrikül hipertrofisi ve pulmoner vasküler hastalık kalp siklusu sırasındaki sağ-sol şantın süresini ve düzeyini artırır (29,34). Defektin çapı şant miktarını belirlemede ikincil rol oynar. Klasik olarak ASD de defekt çapının şant miktarı ile ilişkisi olmadığı kabul edilirse de son zamanlarda defekt çapı ve defekt alanı ile pulmoner akımın (Qp) sistemik akıma (Qs) oranı (Qp/Qs) 9 arasında anlamlı ilişki olduğu gösterilmiştir. Çapı ≤6 mm, Qp/Qs<1.5, sağ ventikül yüklenmesi olmayan, interventriküler hareketleri normal, pulmoner arter basıncı <30 mmHg olan izole defektler küçük ASD; çapı ≥7 mm, Qp/Qs ≥1.5, sağ ventrikül yüklenmesi olan izole defektler orta-geniş ASD’ler olarak nitelendirilir (11,12). Soldan sağa şant, sağ kalp boşluklarında volüm yüklenmesine ve dilatasyona neden olur. İnterventriküler septum düzleşir, normal eğimi tersine dönebilir, ventrikül geometrisi değişir, septum hareketleri paradoks olur. Santral pulmoner arterlerde daha belirgin olmak üzere tüm pulmoner vasküler yatakta dilatasyon oluşur (35). Geniş defektlerde atriyumlar arasında basınç farkı izlenmez. ASD aracılığıyla sol-sağ şantlar geç sistol ve diyastolde oluşur. Şantın miktarı defektin boyutuna, pulmoner ve sistemik vasküler dirence, sağ ve sol ventrikülün kompliyansına bağlıdır. Sol ventrikül kompliyansını etkileyen hastalıklar sol- sağ şant miktarını artırır. Sol-sağ şantlar akciğer kan akımını artırarak sağ ventrikül volüm yüklenmesine neden olur. Geniş şantlar pulmoner hipertansiyona (PH) neden olabilir ( 36-38). 2.1.10. Fizik Muayene Yenidoğan döneminde veya sıklıkla yaşamın 6-8. haftasından itibaren hastalar üfürüm duyulması ile fark edilirler. Ortalama tanı yaşı 1-2 yaştır. Hastaların vücut ağırlıklıkları genellikle 10.persentilin altındadır. Küçük bebeklerde defekt büyük bile olsa tipik bir dinleme bulgusu yoktur. Kalp muayenesinde ciddi volüm yüküne bağlı olarak sağ ventrikül aktivitesi alınır. Birinci kalp sesi (S1) normaldir. İkinci kalp sesinin (S2) sabit olarak çiftleşmesi ve 2-3/6. derecelerde sistolik ejeksiyon üfürümü bebeklerde ve çocuklarda ASD’nin karekteristik bulgularıdır. Duyulan bu üfürüm pulmoner kapaktan geçen kan hacmindeki artışa bağlı olarak sol 2. İnterkostal aralıkta işitilir. Geniş sol-sağ şant varlığında, göreceli triküspid kapak darlığı nedeniyle sternumun sol alt kenarında mid-diyastolik rulman duyulabilir. PH gelişmesi ile S2’deki çiftleşme daralır ve P2’nin (Pulmoner kapak kapanma sesi) şiddeti artar. Şantın tersine dönmesi (Eisenmenger sendromu) sonucu siyanoz ve çomak parmak gelişir. Şant fazla (Qp/Qs≥1.5) olmadıkça ASD’nin klasik dinleme bulguları, elektrokardiyografik (EKG) ve telekardiyografik incelemede patolojik bulgular tespit edilemez (10,11,13,14). 10 2.1.11. Klinik Bulgular ASD’li bebeklerin çoğu asemptomatiktir. 6-8 haftalık iken fizik muayenede sol ikinci interkostal aralıkta yumuşak bir sistolik üfürüm, ikinci sesin geniş ve çift olarak duyulması ile tesadüfen fark edilir (2). Küçük çocuklarda hafif büyüme geriliği bulunabilirken, daha büyük çocuklarda egzersiz kapasitesinde azalma görülebilir (15). Okul öncesi çocuklarda, orta derece şant olanlar da genelde asemptomatiktir. Semptomlar yaşa ve şantın büyüklüğüne bağlıdır. Çok geniş bir sekundum ASD bile, çocukluk çağında nadiren kalp yetersizliği oluşturur. Ancak primum ASD’lerde sol AV kapak yetersizliği nedeni ile kalp yetersizliği daha sık görülür. Büyük sol-sağ şant varlığında yorgunluk ve dispne, yıllar içerisinde pulmoner arteryal hipertansiyon, atriyal aritmiler görülebilir (39). Kalp yetersizliği ve tekrarlayan alt solunum yolu enfeksiyonları görülebilir. Çocukluk çağındaki bu selim seyrinin aksine erişkinlerde yaşın ilerlemesi ile yaşam kalitesi olumsuz etkilenir ve önemli derecede mortalite ve morbiditeye neden olur. Yaşla birlikte şantın artması kalp yetersizliğini artırıp 30’lu yaşlardan sonra pulmoner hipertansiyona bağlı olarak pulmoner vasküler obstrüktif hastalık oranını giderek artırabilir. Pulmoner vasküler obstrüktif hastalık vakaların %510’unda bildirmiştir (11). Kronik atriyal hacim yükü hastalarda atriyal flatter, fibrilasyon, taşikardi gibi disritmilere zemin oluşturur. Disritmiler yaşla birlikte artarak mortalite ve morbiditenin en önemli nedenlerinden birini oluşturur. Paradoksal emboli ve disritmiye sekonder olarak gelişen tromboembolik olaylar da önemli sorun oluşturabilir (22,40,41). Sekundum ASD’li hastalarda bakteriyel endokardit görülmesi çok nadir olduğundan profilaksi önerilmez (11). 2.1.12. Tanı 2.1.12.1. Elektrokardiyografi (EKG) Genellikle sinüs ritmi görülmekle birlikte bazı hastalarda (genellikle büyük çocuklarda) kavşak ritmi, supraventriküler taşikardi ya da atriyal flatter görülebilir. Büyük hastalarda 1. derece AV blok görülebilir veya PR mesafesi uzayabilir (42). QRS aksı -95 ile -170 arasındadır (3). Vakaların yarısında RA yüklenmesine bağlı P dalgası sivridir (2). QRS kompleksinin süresi genellikle uzamıştır ve karakteristik olarak V1 derivasyonunda inkomplet sağ dal bloğuna bağlı "rsR" veya "rSr" paterni görülebilir. 11 Bu durum RV volüm yüklenmesini gösterir (22,43). Elektrofizyolojik çalışmalarda, preoperatif hastalarda, yaş ile artan sıklıkta sinüs nod disfonksiyonu (sinüs nod recovery ve sinoatriyal ileti zamanlarında uzama) ve AV nod disfonksiyonu görülebilir (3). İnferiyor derivasyonlarda ters P dalgaları sinüs venozus tipi düşündürür. Aşırı sağ veya sol aks sapması primum ASD’yi düşündürür. EKG’de sağ taraf boşluklarında genişleme, pulmoner arterde genişleme ve pulmoner vasküler yapılarda genişleme izlenir (14). 2.1.12.2. Telekardiyografi Telekardiyografide sağ atriyum ve sağ ventrikülde genişlemeyle birlikte kardiyomegali görülebilir. Pulmoner vasküler dallanma belirginleşir. Önemli şant varlığında pulmoner arter segmentinde belirginleşme ve pulmoner vaskülaritede artış görülebilir. Pulmoner vasküler hastalıkta pulmoner arterler oldukça genişler ve periferik akciğer alanları saydam görülür (22). Küçük bebekler ve şant miktarı çok küçük erişkinlerde telekardiyografi genelde normaldir. Sekundum ASD’de normal görünümde olan sol ventrikül, parsiyel atriyoventriküler defektlerde mitral yetersizliğine bağlı olarak genişlemiştir (43). Atriyal septal defektlerin, boyut ve lokalizasyonlarının belirlenmesi magnetik rezonans görüntüleme (MRI) ile yapılabilmekte ise de küçük defektler için MRI’nın kullanımı sınırlıdır. MRI’nın büyük avantajlarından biri, RV boyutunun, hacminin ve fonksiyonunun kantitatif olarak belirlenmesidir (22). 2.1.12.3. Ekokardiyografi (EKO) Ekokardiyografi, hareket halindeki kardiyovaküler sistemin gerçek zamanlı görüntülerini yaratmak için ultrasonu kullanmaktır (44). Günümüzde konjenital kalp hastalıklarının (KKH) değerlendirilmesinde ve izleminde çok önemli ve vazgeçilmez bir tanı metodudur. Kalbin anatomisinin ve fonksiyonlarının tam ve doğru bir şekilde değerlendirildiği bu yöntemin, ağrısız olması en önemli avantajlarından biridir. Kalp hastalıklarında ultrason tekniği ilk olarak 1953 yılında kullanıldı. 1970’li yılların sonuna doğru iki boyutlu (2D) ekokardiyografinin uygulamaya girmesi ile konjenital kalp hastalıkları doğru ve detaylı bir şekilde teşhis edilmeye başlandı (16). 2D görüntüler ve M- mod ile kardiyak ölçümler, alan hesaplamaları, hacim ölçümleri yapılabilir. Aynı 12 zamanda 2D ekokardiyografi, Doppler ve renkli akım görüntülemeleri için temel görüntülemeleri sağlamaktadır (45). M-mod ekokardiyografi tek boyutlu ekokardiyografidir. Transduserin yerleştirildiği kalp alanında kesitsel olarak kalp yapılarını gösterir. Bu teknik ile; a- Ventrikül boyutları, ventrikül septumu ve arka duvar kalınlıkları, damar çapları, b- Sol ventrikül sistolik fonksiyonları, c- Kalp kapaklarının hareketleri, d- Perikardiyal efüzyon değerlendirilir. 2-D ekokardiyografi ile kalp yapılarının ve damarların iki boyutlu kesitsel görüntüleri elde edilir. Rutin iki boyutlu ekokardiyografi dört lokalizasyonda uygulanır. 1- Parasternal (uzun ve kısa eksen ): Sol ventrikül girişi ve çıkışı, sağ ventrikül çıkışı ve pulmoner arter, 2- Apikal dört boşluk: Atriyumlar, ventriküller, atriyoventriküler kapaklar ve pulmoner venler, 3- Subkostal dört boşluk: Atriyal ve ventriküler septum, sistemik ve pulmoner venler, 4- Suprasternal çentik: Çıkan aorta, arkus aorta ve inen aorta, pulmoner arter ve dalları, vena kava süperior ve pulmoner venler değerlendirilir. Son yıllarda Doppler ve renkli Doppler ultrason tekniklerinin kullanılmaya başlanmasıyla kalp ve periferik damarlarda kan akımındaki değişiklikleri değerlendirmek ve KKH’larının hemodinamik özelliklerini (kardiyak output, kapak gradientleri, kapak yetersizlikleri ve şant miktarı) belirlemek mümkün olmuştur (16). Doppler ekokardiyografi ile kalp ve büyük damarların içinden geçen kan akımının hızını ölçmek mümkündür. Bu yöntem 1842 yılında Avusturyalı fizikçi Christian Doppler’in tarif ettiği Doppler etkisine dayanmaktadır. Doppler etkisi, ses frekanının ses kaynağından gözlemciye doğru giderken artması, gözlemciden uzaklaşırken ses frekansının azalmasıdır. En yaygın kullanılan Doppler ekokardiyografi, nabızlı (pulsedwave Doppler) ve devamlı akım (continuous wave Doppler) formlarıdır. Doppler ekokardiyografik inceleme için her iki tip değerlendirme gereklidir ve birbirini tamamlayıcı bilgiler sağlamaktadır. Pulsed-wave Doppler, belirli bir bölgede bulunan örnek hacim içindeki kan akım hızlarını ölçmektedir. Continuous wave Doppler ile ultrason ışını yolu üstündeki tüm frekans sapmaları (örneğin hızlar) ölçülebilir. Bu nedenle yüksek akım hızlarının tespiti ve kayıt edilmesi için kullanılır. Renkli akım 13 görüntülemesi, temel olarak pulsed-wave Doppler prensiplerine dayanmaktadır. Kavite içi kan akımı üç renkte (kırmızı, mavi ve yeşil) veya kombinasyonları şeklinde görüntülenmektedir. Bu hıza, akımın yönüne veya türbülansın genişliğine bağlı olarak değişmektedir. Kan akımı transdusere doğru ise, pozitif frekans sapması (yansıyan ultraon frekansı, iletinin frekansından daha yüksek) ve kırm ızı renk kodlaması olur. Kan akımı transuderden uzaklaşıyorsa negatif frekans sapması ve mavi renk kodlaması olur. Böylelikle anormal kan akımı, renk kombinasyonlarının yönü, hızı ve türübülansın derecesi göz önüne alınarak kolaylıkla tanınabilir (46). Transözofageal ekokardiyografi (TEE) ilk olarak 1987 yılında, Mayo Klinik Rochester’de tanıtıldı. Uygulaması kolay, komplikasyonu oldukça az, kritik derecede hasta olan kişilerde dahi kardiyotorasik yapılar hakkında iyi dercede bilgi veren bir işlem olarak kabul edilmiştir. TEE kullanım endikasyonları arasında kardiyak kaynaklı emboli (%35) ve atriyal fibrilasyon (%34) en sıktır. Bunların yanısıra TEE, mitral kapak lezyonları, sol atriyum ve sol atriyum apendiks trombüsü, kalp içi kitle, ASD (özellikle sinüs venozus tipinde), endokardit ve komplikasyonlarında, torasik aort lezyonlarında (özellikle aort diseksiyonu) ve kritik dercede hasta olan kişilerin değerlendirilmesinde esas teşkil etmektedir (47). ASD’lerin tanısında, farklı anatomik tiplerinin belirlenmesinde, cerrahi veya transkateter yolla tedavi öncesi değerlendirilmesinde ekokardiyografik inceleme oldukça fazla öneme sahiptir (17,18). Ekokardiyografik inceleme ile ASD’nin lokalizasyonu, büyüklüğü, şekli tayin edilebilmekte, sağ atriyum, sağ ventrikül yapısı, pulmoner arter ve var ise eşlik eden diğer anomaliler saptanabilmektedir. Sağ ventrikül dilatasyonu ve sağ ventrikül hacim yükünde artma bulgusu olan paradoksik septal hareket görüldüğünde ASD’den şüphelenilmelidir (48). Subkostal görüntü yöntemi ASD tanısında en etkili tanı yöntemlerindendir. Çünkü atriyal septum en iyi bu pozisyonda görülür (2). Subkostal görüntülemede Doppler ile akım görüntülenebilir. Genellikle midsistolden middiastole kadar (atriyal sistolün 2. yarısı), soldan sağa düşük akım hızı görülür. Atriyumlar arası basınç farkı çok düşük olduğu için solunumla bile akım yönü değişebilir. Saptanan akımlar renkli Doppler görüntüleme ile doğrulanmalıdır. Renkli Doppler ekokardiyografik incelemede ASD şantının genişliği ve yönü de değerlendirilir (48). Pulmoner ile sistemik dolaşımlardaki akımların oranı, bize şantın büyüklüğü hakkında bilgi verir. Pulmoner akım (Qp) 14 RVOT’dan (sağ ventrikül çıkış yolu), sistemik akım (Qs) LVOT’dan (sol ventrikül çıkış yolu) hesaplanır (49). Transözofageal ekokardiyografinin (TEE) daha büyük çocuklarda ve erişkinlerde, özellikle fazla kilolu olanlarda, atriyal septumu ve ASD lokalizasyonunu belirlemede sensivitesi %100’e yakındır. TEE ile şüpheli ASD imajı oluşturan hastalarda, anjio öncesi tanı kesinleştirmek mümkündür. Ayrıca ASD’ye eşlik eden pulmoner venöz dönüş anomalilerinin tanısında ve defektin transkateter yolla kapatılması s ırasında da kullanılmaktadır (48). Orta büyüklükte Atriyal septal defektin ekokardiyografiyle gösterilmesi Resim 1’de özetlenmiştir (50). Resim 1. Orta büyüklükte atriyal septal defektin tipik anatomik görünümü (50). A:subkostal saggital kesit görüntüsünde. B:sol atriumdan sağ atriuma geçen şant akımını (ok ) gösteren renkli Doppler görüntüsü İki boyutlu TEE ile elde edilen görüntüler alınan kesite bağlı olduğundan, defektin uzun eksenine paralel olmayan bir kesitten yapılan değerlendirme defekt çapının olduğundan daha az ölçülmesine yol açabilir. Bu yüzden defekt morfolojisini ve kalp anatomisini daha doğru değerlendiren 3 boyutlu ekokardiyografik görüntüleme teknikleri önem kazanmaktadır. Üç boyutulu ekokardiyografiyle defekt çapı, interatriyal septumun toplam boyu, cihazı destekleyecek olan rimlerin uzunlukları, daha doğru olarak hesaplanarak daha uygun hasta seçimi yapılabilir; dolayısıyla işlem başarısı artıp, komplikasyon sıklığı azalabilir (51). İki boyutlu ekokardiyografiden farklı olarak defektin tam karşıdan görüntülenmesine olanak verir (52,53). 15 Atriyal septal defektin üç boyutlu ekokardiyografiyle cepheden gösterilmesi Resim 2’de özetlenmiştir (51). Resim 2. Atriyal septal defektin üç boyutlu ekokardiyografiyle cepheden gösterilmesi (51). 2.1.12.3.1. Pulmoner ven akım hızları Pulmoner ven Doppler kayıtları dört ayrı velosite içermektedir. İki sistolik velosite, diyastolik velosite ve atriyal geri akım velositesidir. İlk sistolik ileri akım, erken sistolde meydana gelir ve atriyal relaksasyon sonucunda azalan LA basıncı azalır, LA’a dönen pulmoner venöz akım ile artış göstermektedir. İkinci sistolik ileri akım, orta ve geç sistolik dönemde olmaktadır. Pulmoner venöz basıncın artışı ile gelişmektedir. Diğer pulmoner ven akım velositeleri LA basıncındaki fazik değişiklikleri izlemektedir (54). 2.1.12.3.2. Triküspit akım hızları Triküspit akım hızı en iyi apikal 4 boşluktan kaydedilir. Normal paternde 2 dalga gözlenir. E dalgası kapak açıldıktan hemen sonraki erken dolumda oluşurken A dalgası atriyal kontraksiyon boyunca oluşur. Mid-diastolde akım izlenmez. Tipik olarak mitralden geçen akım triküspitten geçen akımdan büyüktür (55). Mitral akım velositelerinin değişikliklerine göre LV diyastolik doluş paternleri anlaşılmaktadır. Benzer şekilde, benzer kriterler kullanılarak RV diyastolik doluş paterni, triküspit akım velosite kayıtlarından anlaşılmaktadır. Sol ve sağ doluş paternleri, aynı hastada benzer olmak zorunda değildir. Mitral ve triküspit velositeleri arasındaki temel fark, triküspit 16 akım velositeleri solunumsal değişiklik gösterirken, mitral velositeler genellikle etkilenmez (54). 2.1.12.3.3. Mitral akım hızları Diyastolik doluş sıklıkla mitral pik akım hızları olan erken hızlı doluş velositesi (E), geç doluş pik velositesi (A) ve E/A oranı göz önüne alınarak sınıflandırılmaktadır. Taşikardi veya birinci derece atrio-ventriküler blok, E ve A hızları arasında füzyona yol açabilir (54). Normal çocuklarda mitral E hızı A hızına göre daha büyüktür. Yenidoğan döneminde ise durum tam tersidir. Bunun miyokard immaturitesi ile ilşkili olduğu düşünülmektedir (55). Kapakların normal velositeleri Resim 3’te özetlenmiştir (56). LVOT: Sol ventrikül çıkış yolu Resim 3. Kapakların normal velositeleri (56). 2.1.13. Kalp kateterizasyonu Girişimsel kardiyoloji uygulamalarında perkütan yolla atriyal septal defekt ve patent foramen ovale açıklığını kapatma yöntemleri son 10 yıl içinde birçok yeni cihazın geliştirilmesiyle oldukça önemli hale gelmiştir. Özellikle anatomisi uygun olan hastalarda yapılmış olan çalışmalarda perkütan yolla ASD ve PFO kapatılması cerrahi ile benzer etkinlik ve güvenilirlikte bulunmuştur (57). Transkateter cihazı ile kapatma cerrahisi tüm semptomatik hastalar için ve ayrıca Qp/Qs oranı ≥1.5 bulunan asemptomatik hastalar için önerilir (31). Tanı şüpheliyse şant büyüklüğü noninvaziv testlerle güvenilir olarak belirlenemez. Pulmoner damar hastalığı şüphesi varsa kardiyak kateterizasyon defektin varlığını doğrular, şant oranının ve pulmoner basıncın ölçülmesine olanak tanır. Kateter sırasında vena cava süperior oksijenine göre atriyum 17 oksijeni %10’nun üzerinde artış gösteriyorsa atriyal seviyede soldan sağa şant var demektir (11). Kateter sırasında ASD’yi direkt görüntülemek için sağ üst pulmoner ven ağzına dört boşluk pozisyonunda enjeksiyon yapmak en uygun yoldur (10,11). Büyük defektlerde; RA ile LA basınçları eşittir. Genellikle RV sistolik basınçları 25-35 mmHg gibi hafifçe yükselmiştir. Orta büyüklükteki defektlerde; pulmoner arter basıncı hafif artmış veya normaldir (≤ 15-30 mmHg). Küçük defektlerde pulmoner arter basıncında hafif bir artış saptanabilir (3,58). 2.1.14. Doğal seyir ve tedavi Yenidoğan döneminde saptanan atriyal septal defektlerin kendiliğinden kapanma oranının %87 olduğu saptanmıştır. Üç aylıktan önce tanı konan 3 mm’den daha küçük ASD’li hastaların %100’ünde birbuçuk yaşına kadar defektte kendiliğinden kapanma görülür. Defektin boyutu 3-8 mm arası olanlarda bu oran %80 iken, 8 mm’den büyük olan defektlerin kendiliğinden kapanma şansı oldukça azdır (13). Çocuklarda spontan kapanmanın izlenebilmesi için 2-4 yaşına kadar beklenir. Adolesan ve yetişkinlerde ASD genellikle tanı konulur konulmaz kapatılır (14). Hastaların çoğu asemptomatiktir. Süt çocukluğu döneminde nadiren konjestif kalp yetmezliği (KKY) gelişebilir. Geniş defektler kapatılmazsa, 20-30’lu yaşlarda kalp yetersizliği ve PH gelişebilir. Defekt kapatılsa bile, erişkin çağda atriyal aritmiler gelişebilir. İzole ASD’li hastalarda infektif endokardit riski çok azdır (primum ASD ve eşlik eden mitral valv prolapsusu veya ek bir defekt yoksa infektif endokardit profilaksisine gerek yoktur) (13). Çocukluk döneminde hasta asemptomatik de olsa, Qp/Qs oranı ≥1.5, defekt çapı >7mm, sağ ventrikül volüm yüklenmesi bulguları varsa, istirahatte veya egzersiz ile PH varsa ASD elektif koşullarda kapatılmalıdır (59). Bebeklerde ASD’nin kapatılmasının ana endikasyonu semptomlara yol açmasıdır (60). ASD kapatılması, perkütan transkateterizasyon veya açık kalp ameliyatı şeklinde yapılabilir (19). 2.1.15. Transkateter Yolla Defektin Kapatılması Kateter yoluyla ASD kapatılması, ilk defa 1974 yılında King ve ark. tarafından 14 yaşında kız bir hastada başarıyla gerçekleştirimiştir. Fakat 1990’lı yıllara kadar kabul 18 görmüş ve yaygın uygulanan bir metod olmamasına rağmen 1990’lı yıllardan sonra bu yolla ASD kapatılması işlemi çeşitli cihaz modellerinin gelişmesi ve deneyimli operatörler sayesinde tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de geniş ölçüde kabul görmeye başlamıştır (61). ASD onarımı için günümüzde Amplatzer septal oklüder (ASO), uygulama kolaylığı olması, başarı oranının yüksek olması ve güvenli bir şekilde kullanılabilmesi nedeni ile daha çok tercih edilmektedir (20,21). Bu cihaz kendi kendine genişleyerek şekil alan, defekti ortalayan, nitinol tellerden oluşan çift diskten yapılmıştır. Protezin içi tromboz oluşumunu tetikleyen Dacron liflerle doludur (62). Amplatzer septal okluder cihazlarının üzerinde trombüs oluşumu son derece nadirdir. Cihaz içerisinde bulunan dacron lifleri sayesinde trombüs oluşması beklenen ve istenen bir durumdur. Ancak cihazın diskleri üzerinde trombüs oluşması istenmeyen bir durumdur (61). İki diski ortada 3-4 mm kalınlığında küçük, silindirik bir bel birleştirir. Sol atriyum basıncının daha yüksek olması nedeniyle, sol atriyal disk, sağ atriyal diskten biraz daha büyüktür. Ülkemizde kullanılan cihazların çapları 4-38 mm arasındadır (62). Bununla beraber merkezimizde bir vakamızda 42 mm çapında defekt kapatılmıştır. 3 farklı okluder cihazı Resim 4’te özetlenmiştir (57). 19 Resim 4. (A) BioSTAR, (B) Occlutech Figulla ve (C) Amplatzer cihazlarının hem gerçek hem de yerleştirme sonrası floroskopik görünümleri (57). Sekundum ASD’yi kateter yoluyla kapatma endikasyonları: defekt çapının 5 mm’den büyük olması ve RV hacim yükü artışının klinik kanıtları ile birlikte belirgin sol-sağ şant bulunmasıdır (Qp/Qs oranı≥1.5 veya RV genişlemesi). Bu cihazlar sadece yeterli (4 mm) septal kenarı (rimi) olan sekundum ASD’lere uygulanabilmektedir (13). Cihazla kapatmanın avantajları; kardiyopulmoner bypass’tan ve getirdiği risklerden kurtulma, ağrının ve torakotomi skarının olmaması, 24 saatten daha az hastanede yatış süresi ve hızlı düzelmedir. Bu cihazların hepsinde ameliyatla kapatmaya göre daha fazla oranda küçük rezidüel kaçaklar görülür. Hastalara girişimi takiben 6 ay boyunca 80 mg/gün aspirin verilir (13). Büyük şantlı çocuklarda cerrahi veya cihazla kapatma sonuçları mükemmeldir. Semptomlar hızla kaybolur ve fiziksel gelişim sıklıkla artmış görünür (31). Bir hastada atriyal septal defektin kapatılma öncesi ve sonrası ekokardiyografi görüntüleri Resim 5’te özetlenmiştir (61). 20 Resim 5. Bir hastada atriyal septal defektin kapatılma öncesi ve sonrası ekokardiyografi görüntüleri. (A) Defekt kapatılmadan önce transözofageal ekokardiyografi ile mid özofagus 30°-45° (aort kapağı hizası) alınmış görüntü. Lezyonun daha iyi görüntülenmesi için renkli Doppler görüntü alınmıştır. (B) Aynı hastada defekt kapatıldıktan sonra alınan mid-özofageal 30°-45° (aort kapak hizası) görüntü. Renkli Doppler ile cihaz içinden minimal kalıntı akım görüntülenmektedir, ancak cihazın çevresinden akım izlenmemiştir (61). 2.1.16. Transkateter kapatmaya bağlı oluşabilecek komplikasyonlar Hastalarda kardiyak perforasyon, cihaz embolizasyonu, rezidüel şant, vasküler travma, malpozisyonu, trombozu, dislokasyonu, AV kapak yetmezliği, atriyal aritmi, infektif endokardit ve ani ölüm gibi komplikasyonlar gelişebilir (63). Ölüm gibi majör bir komplikasyon %1 oranında görülmektedir (61). Komplikasyonların sıklığı %3-4 oranında, ancak komplikasyonların türü cerrahi tedavinin erken komplikasyonlarından daha ciddidir. 2.1.17. Cerrahi yolla kapatma Sekundum tip ASD’lerin cerrahi tedavisi, ilk uygulama alanına girdiği 1953 yılından günümüze kadar, önemli ilerlemeler kaydetmiş ve günümüzde yüksek başarı, düşük mortalite (%0,5-%1) oranıyla tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de başarıyla uygulanmaktadır (61). Pulmoner kan akımı / Sistemik kan akım oranı (Qp/Qs) ≥1,5 olan ve transkateter kapatmaya uygun olmayan hastalara cerrahi uygulanmakta, kendiliğinden kapanma 21 olasılığı olması ve çocukların defekti iyi tolere etmesi nedeniyle, cerrahinin 2-4 yaşına kadar geciktirilmesi önerilmektdir. Fakat KKY tıbbi tedaviye yanıt vermiyorsa ve transkateter kapatmaya uygun değilse, beraberinde bronkopulmoner displazi varsa oksijen ve diğer tıbbi tedaviler gerekiyor ise süt çocukluğu döneminde de cerrahi uygulanmaktadır (13). Atriyal şantın küçük olduğu veya belirgin pulmoner hipertansiyonun mevcut olduğu olgularda cerrahi tedavi tartışmalıdır. Çünkü küçük defektler genellikle iyi prognoza sahiptir. Bu nedenle küçük defektleri kapatmanın yararı, kardiyo-pulmoner by-pass’ın riski ile karşılaştırılırsa, operasyonun risklerinin küçük defektleri kapatmanın yararından çok daha fazla olduğu görülür. Hastaların mortalite riski %0,5 ten daha az olmakla beraber küçük süt çocukları ve pulmoner vasküler direnci (PVR) yüksek olanlarda bu oran yüksektir (13). Yüksek PVR (>10 ünite/m², vazodilatatör ile >7 ünite/m²) cerrahi tedavi için bir kontrendikasyon olabilir. Ameliyat sonrası erken dönemde serebrovasküler bozukluk ve aritmiler gelişebilir (13). 22 3. GEREÇ VE YÖNTEM Bu çalışma; Gaziantep Üniversitesi Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalında, 10.11.2014 tarihli ve 338 nolu etik kurulu kararı ile, Çocuk Kardiyoloji Bilim Dalına Şubat 2008Mayıs 2014 tarihleri arasında başvurup ASD tanısı ile takip edilen hastalara yapılan transtorasik ekokardiografik Doppler ölçümleriyle triküspit ve pulmoner akım hızlarındaki artışın ve ek olarak triküspit akım hızının mitral akım hızına, pulmoner akım hızının da aort akım hızına oranlarının ASD tanısının değerlendirilmesinde öneminin vurgulanması, transkateter yolla kapatılan ASD’lerde kapatma öncesi ve sonrası ile sağlıklı grup arasında bu akım hız değerlerinin karşılaştırılması amacıyla yapıldı. Değerlendirmede triküspit ve mitral kapak akım hızılarının pik değerleri ele alındı. Triküspit akım hızı (TAH), triküspit akım hızının mitral akım hızına oranı (TAH/MAH), pulmoner akım hızı (PAH), pulmoner akım hızının aort akım hızına oranı (PAH/AAH); transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası ASD hastaları ile sağlıklı kontrol grup arasında karşılaştırıldı. Hastalar ASD çapı açısından 3 gruba ayrıldı. 6-11 mm ‘küçük’, 12-18 mm ‘orta’ ve 19 mm ve üzeri ‘geniş’ ASD olarak tanımlandı. Veriler ASD çaplarına göre ayrı ayrı değerlendirildi. Bu parametrelerin ASD çapı, ASD çapı/m2 ve Qp/Qs oranı ile ilişkisi (korelasyonu) araştırıldı. Transtorasik ekokardiyografi Vivid 3 ve Vivid S6 ekokardiyografi cihazları ve 3S ve 6S (1,5-8 Mhz) transdüserler kullanılarak yapıldı. Hastalardan parasternal uzun ve kısa eksen, apikal görüntülerden M-mod ve iki boyutlu ekokardiyografik parametreler elde edildi. Sol ventrikül diyastol sonu çapı ölçüldü. Apikal dört boşlukta pulse wave Doppler ile mitral ve triküspit akım hızları, parasternal eksende ise aort ve pulmoner akım hızları ölçüldü. İncelemede ASD’nin çapı, defektin koroner sinüs, pulmoner venler, inferior vena kava, süperiyor vena kava, mitral, aortik ve triküspit kapaklar ile ilişkisi değerlendirildikten sonra defektin cihazla kapatmaya uygun olup olmadığına 23 karar verildi. Qp/Qs ≥1,5 olması nedeniyle transkateter yolla ASD’si kapatılmış hastalar çalışmaya alındı. ASD dışında ek kardiak patolojiye sahip olanlar (ventriküler septal defekt, patent duktus arteriyozus, pulmoner darlık, aort koarktasyonu, mitral yetmezlik, aort yetmezliği gibi), dosya bilgileri eksik olanlar ve 2-18 yaş gurubu dışında olanlar çalışma dışı bırakıldı. İstatistiksel yöntem: Sürekli değişkenlerin normal dağılıma uygunluk kontrolünde Kolmogorov Smirnov testi kullanılmıştır. Normal dağılıma sahip değişkenlerin iki bağımsız grup karşılaştırılmasında Student t testi, normal dağılıma sahip olmayan değişkenlerin iki bağımsız grup karşılaştırılmasında Mann Whitney U Testi kullanılmıştır. Bağımlı ölçümlerin karşılaştırılmasında eşleştirilmiş t testi veya Willcoxen testleri kullanılmıştır. Kategorik değişkenler arasındaki ilişkiler Ki-kare analizi ile sayısal değişkenler arasındaki ilişkiler korelasyon katsayısı ile test edildi. Yöntemlerin ayırıcılığını test etmek için ROC eğrisi analizi yapılmıştır. Tanıtıcı istatistik olarak ortalama±standart sapma değerleri verilmiştir. İstatistiksel analizler için SPSS for Windows version 22.0 paket programı kullanılmış ve P<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir. 24 4. BULGULAR 4.1. Demografik Veriler Çalışmaya %60,3 kız (n=88), %39,7 erkek (n=57) olmak üzere toplam 145 hasta ve 145 kontrol grubu alındı. Hasta grubunda kız/erkek oranı:1,54 olup cinsiyetler arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,004) (Şekil 3). Kontrol ve hasta gruplarındaki kız ve erkek oranlarının eşit olması nedeniyle gruplar arasında cinsiyet açısından istatistiksel fark yoktu (p>0,05). Şekil 3. Hastaların cinsiyet dağılım grafiği ASD grubunun yaş ortalaması 77,05±38,70 ay, kontrol grubunun yaş ortalaması 78,83±36,69 ay, ASD grubunun vücut ağırlığı ortalaması 22,60±11,90 kg, kontrol grubunun 24,64±9,93, ASD grubunun vücut yüzey alanı ortalaması 0,83±0,27 m2, 25 kontrol grubunun ise 0,89±0,25 m2 olup tüm parametrelerde hasta ve kontrol grubu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05) (Tablo 1). Tablo 1. Hasta ve kontrol grubunun yaş (ay), vücut ağırlığı (kg) ve vücut yüzey alanı (m2) açısından karşılaştırılması Hasta grubu Kontrol grubu ort ±SD (n=145) ort ±SD (n=145) Yaş (ay) 77,05±38,70 78,83±36,69 >0,05 VA (kg) 22,60±11,90 24,64±9,93 >0,05 0,83±0,27 0,89±0,25 >0,05 VYA (m2) P değeri VA: vücut ağırlığı, VYA: vücut yüzey alanı ort±SD: ortalama±Standart Deviasyon 4.2.ASD’lerin çaplarına göre gruplandırılması ASD defekt çapı 6-42 mm arasında değişen ve sayısı 145 olan hasta gurubunu defekt çaplarına göre sınıfladığımızda, %51,7’si (n=75) küçük, %37,9’u %10,3’ü (n=15) geniş boyutlu ASD’ye sahip idi (Tablo 2). Tablo 2. ASD çaplarına göre hasta grubu dağılımı ASD çapları Hasta sayısı (n) (%) Tümü (6-42 mm) 145 (%100) Küçük (6-11 mm) 75 (%51,7) Orta (12-18 mm) 55 (%37,9) Geniş (19 mm ve üzeri) 15 (%10,3) (n=55) orta ve 26 4.3. Triküspit ve Pulmoner akım hızları artışlarının, ASD kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında karşılaştırılması TAH, TAH/MAH, PAH ve PAH/AAH’nın ASD’li hastalarda, transkateter kapatma öncesindeki değerleri, kapatma sonrasındaki değerler ve kontrol grubundaki değerlerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,001, p=0,001). Aynı değerler kapatma sonrası ve kontrol grubu arasında karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olmadığı görüldü (p>0,05) (Tablo 3). 4.3.1. Tüm ASD’li hastalar Tablo 3. Transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması TAH(m/sn) TAH/MAH PAH(m/sn) PAH/AAH ASD.Ö ort±SD (min-max) n=145 ASD.KS ort±SD (min-max) n=145 Kontrol ort±SD (min-max) n=145 1,00±0,18 0,65±0,09 0,66±0,06 (0,60-1,50) (0,45-1,00) (0,50-0,70) 1,04±0,22 0,67±0,13 0,67±0,11 (0,60-2,00) (0,42-1,43) (0,42-1,00) 1,45±0,35 1,03±0,17 1,02±0,14 (0,90-2,80) (0,70-2,00) (0,70-1,60) 1,34±0,38 1,01±0,78 0,95±0,15 (0,69-2,87) (0,53-10,00) (0,64-1,42) P değeri ASD.ÖASD.KS P değeri ASD.ÖKontrol P değeri ASD.KSKontrol 0,001 0,001 0,931 0,001 0,001 0,688 0,001 0,001 0,326 0,001 0,001 0,454 ASD.Ö; transkateter kapatma öncesi ASD, ASD.KS; transkateter kapatma sonrası ASD, MAH; mitral kapak pik akım hız değeri, TAH; triküspit kapak pik akım hız değeri, PAH; pulmoner kapak pik akım hız değeri, AAH; aort kapak pik akım hız değeri, ort±SD: ortalama±Standart Deviasyon Aynı değerleri küçük, orta ve geniş ASD çaplarına göre üç farklı grupta ele aldığımızda, tüm kapak hızlarında ve aralarındaki oranlarda ASD çap artışına korele olarak artış gösterilmekle beraber; küçük, orta ve geniş ASD grupları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0,05). TAH, TAH/MAH, PAH ve PAH/AAH’nın küçük, orta ve geniş ASD’li hastalarda, transkateter kapatma öncesindeki değerler, kapatma 27 sonrasındaki değerlerden ve kontrol grubundaki değerlerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,001, p=0,001). Aynı değerler kapatma sonrası ve kontrol grubu arasında karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olmadığı görüldü (p>0,05). Küçük çaplı ASD’lerin istatistiksel verileri Tablo 4’te, orta çaplı ASD’lerin Tablo 5’te ve geniş çaplı ASD’lerin verileri Tablo 6’da gösterilmiştir. 4.3.2. Küçük ASD’li hasta grubu Tablo 4. Küçük ASD için transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması TAH(m/sn) TAH/MAH PAH(m/sn) PAH/AAH ASD.Ö ort±SD (min-max) n=145 0,95±0,17 ASD.KS ort±SD (min-max) n=145 0,62±0,10 Kontrol ort±SD (min-max) n=105 0,66±0,06 P değeri ASD.ÖASD.KS P değeri ASD.ÖKontrol P değeri ASD.KSKontrol (0,60-1,40) (0,45-1,00) (0,50-0,70) 0,001 0,001 0,731 0,99±0,20 0,67±0,15 0,67±0,11 0,001 0,001 0,688 (0,60-1,50) (0,42-1,43) (0,42-1,00) 1,36±0,32 1,05±0,19 1,02±0,14 0,001 0,001 0,763 (0,90-2,80) (0,80-2,00) (0,70-1,60) 1,26±0,34 1,08±1,07 0,95±0,15 0,001 0,001 0,208 (0,69-2,80) (0,57-10) (0,64-1,42) ASD.Ö; transkateter kapatma öncesi ASD, ASD.KS; transkateter kapatma sonrası ASD, MAH; mitral kapak pik akım hız değeri, TAH; triküspit kapak pik akım hız değeri, PAH; pulmoner kapak pik akım hız değeri, AAH; aort kapak pik akım hız değeri, ort±SD: ortalama±Standart Deviasyon 28 4.3.3. Orta genişlikte ASD’li hasta grubu Tablo 5. Orta genişlikte ASD için transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması. TAH(m/sn) TAH/MAH PAH(m/sn) PAH/AAH ASD.Ö ort±SD (min-max) n=145 1,02±0,17 ASD.KS ort±SD (min-max) n=145 0,65±0,08 Kontrol ort±SD (min-max) n=145 0,66±0,06 P değeri ASD.ÖASD.KS P değeri ASD.ÖKontrol P değeri ASD.KSKontrol (0,65-1,50) (0,50-1,00) (0,50-0,70) 0,001 0,001 0,991 1,08±0,25 0,67±0,12 0,67±0,11 (0,69-1,44) (0,50-1,00) (0,42-1,00) 0,001 0,001 0,761 1,51±0,36 1,01±0,14 1,02±0,14 (1,00-2,70) (0,80-1,40) (0,70-1,60) 0,001 0,001 0,952 1,38±0,35 0,94±0,18 0,95±0,15 (0,83-2,40) (0,53-1,56) (0,64-1,42) 0,001 0,001 0,872 ASD.Ö; transkateter kapatma öncesi ASD, ASD.KS; transkateter kapatma sonrası ASD, MAH; mitral kapak pik akım hız değeri, TAH; triküspit kapak pik akım hız değeri, PAH; pulmoner kapak pik akım hız değeri, AAH; aort kapak pik akım hız değeri, ort±SD: ortalama±Standart Deviasyon 4.3.4. Geniş ASD’li hasta grubu Tablo 6. Geniş ASD için transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grupları arasında kapak akım hızları değerlerinin karşılaştırılması TAH (m/sn) TAH/MAH PAH (m/sn) PAH/AAH ASD.Ö ort±SD (min-max) n=145 1,09±0,20 ASD.KS ort±SD (min-max) n=145 0,67±0,07 Kontrol ort±SD (min-max) n=145 0,66±0,06 P değeri ASD.ÖASD.KS P değeri ASD.ÖKontrol P değeri ASD.KSKontrol (0,80-1,50) (0,50-0,80) (0,50-0,70) 0,001 0,001 0,456 1,14±0,21 0,67±0,13 0,67±0,11 (0,69-1,44) (0,50-1,00) (0,42-1,00) 0,001 0,001 0,738 1,64±0,36 0,99±0,21 1,02±0,14 (1,10-2,40) (0,70-1,60) (0,70-1,60) 0,001 0,001 0,265 1,62±0,51 0,86±0,18 0,95±0,15 (1,00-2,87) (0,58-1,33) (0,64-1,42) 0,001 0,001 0,022 ASD.Ö; transkateter kapatma öncesi ASD, ASD.KS; transkateter kapatma sonrası ASD, MAH; mitral kapak pik akım hız değeri, TAH; triküspit kapak pik akım hız değeri, PAH; pulmoner kapak pik akım hız değeri, AAH; aort kapak pik akım hız değeri, ort±SD: ortalama±Standart Deviasyon 29 4.4. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ASD çapı ile TAH arasındaki ilişki araştırıldığında, TAH artışı ile çap arasında çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p=0,001). Artış derecesini göstermek için, transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının farkları (TAH.Ö- TAH.KS) ve birbirine oranları (TAH.Ö/TAH.KS), TAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı ((TAH.Ö*100)/TAH.KS)-100), TAH.Ö’deki artış yüzdesinin TAH.KS ve TAH.Ö’ye oranları ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.KS), ((TAH.Ö- TAH.KS)*100)/TAH.Ö) hesaplandığında elde edilen sonuçların, ASD çapı ile korelasyonu Tablo 7’de gösterilmiştir. ASD kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızları arasındaki fark çok daha belirgin olmak üzere tüm bu ilişkiler istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p<0,05). Aynı parametreler ASD çapı/m2 ile karşılaştırıldığında ise ASD çapı/m2’nin, yalnızca ASD çapına kıyasla önemli oranda daha anlamlı ilişki gösterdiği görülmektedir. Tablo 7. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişki ASD çapı (mm) Hasta sayısı (n) ASD çapı (mm)/m2 Korelasyon P Korelasyon P katsayısı değeri katsayısı değeri TAH.Ö (m/sn) 145 0,289 0,001 0,386 0,001 TAH.Ö –TAH.KS (m/sn) 145 0,231 0,005 0,301 0,001 TAH.Ö/TAH.KS 145 0,168 0,043 0,239 0,004 ((TAH.Ö*100)/TAH.KS)-100 145 0,169 0,042 0,241 0,003 ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.KS 145 0,168 0,043 0,239 0,004 ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.Ö 145 0,168 0,043 0,239 0,004 ASD; Atriyal septal defekt, TAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi triküspit kapak pik akım hız değeri, TAH.KS; Transkateter kapatma sonrası triküspit kapak pik akım hız değeri 30 4.5. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ASD çapı ile triküspit akım hızının, mitral akım hızına oranı (TAH/MAH), bu oranın transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası farkı karşılaştırıldığında, çap ile arasında çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p<0,05) (Tablo 8). Aynı parametreler ASD çapı/m2 ile karşılaştırıldığında ise oranların farkı, yalnızca ASD çapına kıyasla daha anlamlı ilişki göstermektedir (p<0,05). Tablo 8. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişki ASD çapı (mm) Hasta sayısı (n) TAH.Ö/MAH.Ö (TAH.Ö/MAH.Ö)(TAH.KS/MAH.KS) Korelasyon katsayısı ASD çapı(mm) /m2 P değeri Korelasyon katsayısı P değeri 144 0,261 0,002 0,255 0,002 144 0,236 0,004 0,277 0,001 ASD; Atriyal septal defekt MAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi mitral kapak pik akım hız değeri, MAH.KS; Transkateter kapatma sonrası mitral kapak pik akım hız değeri, TAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi triküspit kapak pik akım hız değeri, TAH.KS; Transkateter kapatma sonrası triküspit kapak pik akım hız değeri 4.6. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ASD çapı ile PAH arasındaki ilişki araştırıldığında PAH ile çap arasında çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p=0,001). Artış derecesini göstermek için transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının farkları (PAH.ÖPAH.KS) ve birbirlerine oranları (PAH.Ö/PAH.KS), PAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı ((PAH.Ö*100)/PAH.KS)-100), PAH.Ö’deki artış yüzdesinin PAH.KS ve PAH.Ö’ye oranları ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.KS), ((PAH.Ö- PAH.KS)*100)/PAH.Ö) hesaplandığında elde edilen sonuçların, ASD çapı ile 31 koreasyonu Tablo 9’da gösterilmiştir. Tüm bu ilişkiler istatistiksel olarak anamlı bulundu (p=0,001). Aynı parametrelerin ASD çapı/m2 ile ilişkisi karşılaştırıldığında benzer bir şekilde istatistiksel olarak anlamlı bulunduğu görüldü (p=0,001). Tablo 9. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişki ASD çapı (mm) ASD çapı (mm) /m2 Hasta Korelasyon P Korelasyon P sayısı (n) katsayısı değeri katsayısı değeri PAH.Ö (m/sn) 145 0,313 0,001 0,366 0,001 PAH.Ö –PAH.KS (m/sn) 145 0,384 0,001 0,399 0,001 PAH.Ö/PAH.KS 145 0,381 0,001 0,380 0,001 ((PAH.Ö*100)/PAH.KS)-100 145 0,380 0,001 0,380 0,001 ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.KS 145 0,381 0,001 0,381 0,001 ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.Ö 145 0,381 0,001 0,381 0,001 ASD; Atriyal septal defekt, PAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi pulmoner kapak pik akım hız değeri, PAH.KS; Transkateter kapatma sonrası pulmoner kapak pik akım hız değeri 4.7. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması ASD çapı ile pulmoner akım hızının, aort akım hızına oranı (PAH/AAH), bu oranın transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası farkı karşılaştırıldığında, çap ile arasında çok anlamlı pozitif ilişki (korelasyon) olduğu görüldü (p<0,05). Aynı parametreler ASD çapı/m2 ile karşılaştırıldığında ise yalnızca ASD çapına kıyasla PAH/AAH oranının daha anlamlı ilişki gösterdiği görülmektedir (p<0,05). Sonuçlar Tablo 10’da gösterilmiştir. 32 Tablo 10. ASD çapı ve ASD çapı/m2 ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişki ASD çapı (mm) PAH.Ö/AAH.Ö (PAH.Ö/AAH.Ö)(PAH.KS/AAH.KS) ASD çapı (mm)/m2 Hasta sayısı Korelasyon (n) katsayısı 144 0,256 0,002 0,296 0,001 144 0,373 0,001 0,335 0,001 P değeri Korelasyon katsayısı P değeri ASD; Atriyal septal defekt AAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi aort kapak pik akım hız değeri, AAH.KS; Transkateter kapatma sonrası aort kapak pik akım hız değeri, PAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi pulmoner kapak pik akım hız değeri, PAH.KS; Transkateter kapatma sonrası pulmoner kapak pik akım hız değeri 4.8. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) oranı ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması Qp/Qs (debiler oranı) ile TAH arasındaki ilişki araştırıldığında yapılan kıyaslamada TAH ile korelasyonda istatistiksel fark anlamsız (p=0,129), TAH’taki artış derecesi (TAH.Ö-TAH.KS) ve transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının birbirine oranı (TAH.Ö/TAH.KS), TAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı ((TAH.Ö*100)/TAH.KS)-100), TAH.Ö’deki artış yüzdesinin TAH.KS ve TAH.Ö’ye oranları ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.KS), ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.Ö) hesaplandığında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon olduğu görüldü (p<0,05). Elde edilen veriler Tablo 11’de gösterilmiştir. 33 Tablo 11. Qp/Qs ile Triküspit akım hızı artışı arasındaki ilişki Qp/Qs Hasta sayısı (n) Korelasyon katsayısı P değeri TAH.Ö (m/sn) 85 0,166 0,129* TAH.Ö –TAH.KS (m/sn) 85 0,215 0,048 TAH.Ö/TAH.KS 85 0,227 0,036 ((TAH.Ö*100)/TAH.KS)-100 85 0,225 0,038 ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.KS 85 0,227 0,036 ((TAH.Ö-TAH.KS)*100)/TAH.Ö 85 0,227 0,036 Qp/Qs; Debiler oranı TAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi triküspit kapak pik akım hız değeri, TAH.KS; Transkateter kapatma sonrası triküspit kapak pik akım hız değeri *:P değeri (istatistiksel fark) anlamsız 4.9. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması Qp/Qs ile triküspit akım hızının, mitral akım hızına oranı (TAH/MAH) ile korelasyonda istatistiksel fark anlamsız olmasına rağmen (p>0,05), bu oranın transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası farkı karşılaştırıldığında aralarında çok anlamlı pozitif ilişki olduğu görüldü (p<0,05) (Tablo 12). 34 Tablo 12. Qp/Qs ile Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı artışı arasındaki ilişki Qp/Qs Hasta sayısı (n) Korelasyon katsayısı P değeri TAH.Ö/MAH.Ö 84 0,202 0,065* (TAH.Ö/MAH.Ö)-(TAH.KS/MAH.KS) 84 0,256 0,019 Qp/Qs; Debiler oranı, MAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi mitral kapak pik akım hız değeri, MAH.KS; Transkateter kapatma sonrası mitral kapak pik akım hız değeri, TAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi triküspit kapak pik akım hız değeri, TAH.KS; Transkateter kapatma sonrası triküspit kapak pik akım hız değeri *:P değeri (istatistiksel fark) anlamsız 4.10. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması Qp/Qs (debiler oranı) ile PAH arasındaki ilişki araştırıldığında PAH ile Qp/Qs arasında çok anlamlı pozitif ilişki olduğu görüldü (p=0,001). Artış derecesini göstermek için transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının farkları (PAH.ÖPAH.KS) ve birbirine oranı (PAH.Ö/PAH.KS), PAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı ((PAH.Ö*100)/PAH.KS)-100), PAH.Ö’deki artış yüzdesinin PAH.KS ve PAH.Ö’ye oranları ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.KS), ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.Ö) hesaplandığında elde edilen sonuçların, debiler oranı ile korelasyonu Tablo 13’te gösterilmiştir. Tüm bu ilişkiler istatistiksel olarak anamlı bulunmuştur (p=0,001). 35 Tablo 13. Qp/Qs ile Pulmoner akım hızı artışı arasındaki ilişki Qp/Qs Hasta sayısı (n) Korelasyon katsayısı P değeri PAH.Ö(m/sn) 85 0,435 0,001 PAH.Ö –PAH.KS (m/sn) 85 0,459 0,001 PAH.Ö/PAH.KS 85 0,460 0,001 ((PAH.Ö*100)/PAH.KS)-100 85 0,461 0,001 ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.KS 85 0,460 0,001 ((PAH.Ö-PAH.KS)*100)/PAH.Ö 85 0,460 0,001 Qp/Qs; Debiler oranı, PAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi pulmoner kapak pik akım hız değeri, PAH.KS; Transkateter kapatma sonrası pulmoner kapak pik akım hız değeri 36 4.11. Pulmoner debi/Sistemik debi (Qp/Qs) ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişkinin (korelasyonun) araştırılması. Qp/Qs (debiler oranı) ile pulmoner akım hızının, aort akım hızına oranı (PAH/AAH) ve bu oranın kapatma öncesi ve kapatma sonrası arasındaki fark ile ilişki araştırıldığında çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p=0,001) (Tablo 14). Tablo 14. Qp/Qs ile Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı artışı arasındaki ilişki Qp/Qs Hasta sayısı (n) Korelasyon katsayısı P değeri PAH.Ö/AAH.Ö 85 0,393 0,001 (PAH.Ö/AAH.Ö)-(PAH.KS/AAH.KS) 85 0,456 0,001 Qp/Qs; Debiler oranı, AAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi aort kapak pik akım hız değeri, AAH.KS; Transkateter kapatma sonrası aort kapak pik akım hız değeri, PAH.Ö; Transkateter kapatma öncesi pulmoner kapak pik akım hız değeri, PAH.KS; Transkateter kapatma sonrası pulmoner kapak pik akım hız değeri 37 4.12. ASD tanısını desteklemede kullanılan parametrelerin güvenilirliğinin değerlendirilmesi 4.12.1. ASD tanısını desteklemede Triküspit akım hızının güvenilirliğinin değerlendirilmesi ASD tanısını desteklemede parametrelerin güvenilirliğine baktığımızda ise TAH’ın %89,7 sensitivite ve %100 spesifite ile en yüksek hassasiyete sahip olduğunu gördük. Bununla birlikte araştırdığımız diğer tüm parametreler de anlamlı derecede sensitivite ve spesifiteye sahip idi. TAH değeri olarak 0,7’nin üstüne bakıldığında; hastayı bulmanın %89,7 sensitif, sağlıklıyı bulmanın ise %100 spesifik olduğu saptanmıştır (Şekil 4). Şekil 4. TAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği 38 4.12.2. ASD tanısını desteklemede Pulmoner akım hızı güvenilirliğinin değerlendirilmesi PAH değeri olarak 1,1’in üstüne bakıldığında; hastayı bulmanın %84,8 sensitif, sağlıklıyı bulmanın ise % 88,6 spesifik olduğu saptanmıştır (Şekil 5). Şekil 5. PAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği 39 4.12.3. ASD tanısını desteklemede Triküspit akım hızı/Mital akım hızı güvenilirliğinin değerlendirilmesi. TAH /MAH değeri olarak 0,87’nin üstüne bakıldığında; hastayı bulmanın %79,2 sensitif, sağlıklıyı bulmanın ise %97,1 spesifik olduğu saptanmıştır (Şekil 6). Şekil 6. TAH/MAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği 40 4.12.4. ASD tanısını desteklemede Pulmoner akım hızı/Aort akım güvenilirliğinin değerlendirilmesi PAH /AAH değeri olarak 1’in üstüne bakıldığında; hastayı bulmanın %82,8 sensitif, sağlıklıyı bulmanın ise %79 spesifik olduğu saptanmıştır (Şekil 7). Şekil 7. PAH/AAH’ın ASD tanısı koymadaki güvenilirliği hızı 41 5. TARTIŞMA Sağ atriyum ve sol atriyum arasında foramen ovale dışındaki açıklıklar atriyal septal defekt olarak tanımlanır (1,2). Defektin lokalizasyonuna göre "sekundum atriyal septal defekt (fossa ovalis defekti), ostium primum tip atriyal septal defekt, sinüs venozus tip atriyal septal defekt ve koroner sinüs tipi atriyal septal defekt" olmak üzere dört farklı şekilde görülürler (1). En sık görülen formu sekundum tip ASD’dir (%70-80) (3). Uzun ve arkadaşlarının (64) yaptığı bir çalışmada sekundum tip ASD (%82), sinüs venozus tip (%12), ostium primium tip (%7) olarak bulunmuştur. ASD tüm doğumsal kalp anormalliklerinin %6-10’unu oluşturmaktadır (4). İnsidansı 1500 canlı doğumda birdir (5). Kızlarda erkeklerden iki kat daha fazla (2:1) görülmektedir (4). Bu çalışmada literatüre uyumlu olarak, 145 hastanın 88’i kız (%60,7), 57’si erkek (%39,3) olup kız erkek oranı 1.54 olarak tespit edildi. Boyutlarına göre ASD sınıflandırma açısından litaretürde fazla kaynak bulunmamakla birlikte, biz kapatma uygulanan ASD’leri kendi içinde küçük, orta ve geniş olarak gruplandırdık. Çalışmamızda hastalarımızın %51.7’sinde (n=75) defekt çapı 6-11 mm (küçük ASD), %39.7’sinde (n=55) defekt çapı 12-18 mm (orta ASD), %10.3’ünde (n=15) defekt çapı 19 mm ve üzeri (geniş ASD) idi. Uygun’nun (65) 123 ASD’li hastayı incelediği tez çalışmasında %48.8’inde (n=60) defekt çapı 0-7 mm (küçük ASD), %28.4’ünde (n=35) defekt çapı 8-15 mm (orta ASD), %22.8’inde (n=28) defekt çapı 15 mm ve üzeri (geniş ASD) olarak ele alınmıştır. ASD ile birliktelik gösteren ek kardiak anomaliler olabilir. Mitral valv prolapsusu, mitral kleft, mitral yetmezlik, triküspit yetmezliği, ventriküler septal defekt (VSD), patent duktus arteriyozus (PDA), pulmoner darlık, aort koarktasyonu ASD ile birlikte sık görülen kardiyovasküler sistem anomalileridir (7,8). Bu ek anomalilere sahip olan hastalar, kapak akım hızlarında değişikliğe yol açabilmeleri ve tanı koymamızı zorlaştırmaları açısından çalışmamıza dahil edilmedi. Uzun ve arkadaşlarının (64) yaptığı bir çalışmada ASD’ye en sık eşlik eden kardiyak patolojilerin triküspit yetersizliği ve interatriyal septal anevrizması olduğu saptanmıştır. Mitral kapak 42 prolapsusu ve pulmoner venöz dönüş anomalisinin yalnızca sinüs venozus tipi ASD’lere eşlik ettiği görülmüş. ASD’li hastalarda şantın yönü soldan sağa doğrudur; şantın yönü ve miktarı, defektin büyüklüğü ve sağ ve sol ventrikülün göreceli kompliyansı tarafından belirlenir. Sağ ventrikül (RV) kompliyansı, sol ventrikül (LV) kompliyansından daha fazla olduğundan şant soldan sağa oluşur (9-11). ASD’de defekt çapının şant miktarı ile birebir ilişkisi olmadığı kabul edilirse de, son zamanlarda defekt çapı ve defekt alanı ile pulmoner debinin (Qp) sistemik debiye (Qs) oranı (Qp/Qs) arasında anlamlı ilişki olduğu gösterilmiştir (11,12). Yapılan bir çalışmada ekokardiyografi ile sağ ventrikül boyutunun ölçülmesi (sağ ventrikül boyut indeksi) ve paradoks interventriküler septum hareketinin belirlenmesi ile ASD’nin, PDA, VSD ve sağ ventrikül basınç artışı yapan diğer nedenlerden ayrılabileceği gösterilmiştir (66). ASD, bebeklerin çoğunda asemptomatik ve çocukluk çağında selim seyirli iken erişkinlerde yaşın ilerlemesi ile yaşam kalitesini olumsuz etkiler ve önemli derecede mortalite ve morbiditeye neden olur. En sık mortalite nedeni, 30-50 yaşları arasında ortaya çıkan kalp yetersizliği, aritmi, pulmoner veya sistemik embolidir. Geç dönemde olabilecek ritim sorunları, kalp yetersizliği ve paradoks emboli gibi komplikasyonları önlemek için, ASD’lerin ileri yaşlarda dahi kapatılmasının gerekli olduğu bildirilmiştir (62). ASD’lerin tanısında, farklı anatomik tiplerinin konumlarının belirlenmesinde, cerrahi veya transkateter yolla tedavi öncesi değerlendirilmesinde, ekokardiyografik inceleme oldukça fazla öneme sahiptir (17,18). Çalışmamızda transkateter yolla kapatma öncesi ve kapatma sonrası ASD’li hastalar ile sağlıklı kontrol gruba yapılan ekokardiyografik incelemede, triküspit ve pulmoner kapak akım hızlarının yanı sıra, aort ve mitral kapak akım hızlarını da değerlendirdik. ASD’de özellikle triküspit ve pulmoner kapak akım hızlarında artış olmakla birlikte, bu akım hızlarının, kalbin hiperdinamisine veya sempatik aktivite artışına yol açabilen pek çok nedenden de etkilenebilmesi sebebiyle, diğer kapak akım hızları ile oranlayarak, daha güvenilir sonuçlar elde edilebileceği düşünüldü. Ekokardiyografik inceleme ile ASD’nin lokalizasyonu, büyüklüğü, şekli tayin edilebilmekte, sağ atrium, sağ ventrikül yapısı, pulmoner arter genişliği ve var ise eşlik eden diğer anomaliler saptanabilmektedir (48). 43 Transtorasik ekokardiyografide ASD kuşkusu varsa, soldan sağa şant oranı, pulmoner arter basıncı ve ASD tipi kaydedilmelidir (64). Çalışmamızda ASD kapatma yaşı ortalama 77±38 ay olarak saptandı. Yenidoğan döneminde saptanan atriyal septal defektlerin kendiliğinden kapanma oranının %87 olduğu saptanmıştır (13). Çocuklarda spontan kapanmanın izlenebilmesi için 2-4 yaşına kadar beklenir. Adolesan ve yetişkinlerde ASD genellikle tanı konulur konulmaz kapatılır (14). Girişimsel kardiyoloji uygulamalarında perkütan yolla atriyal septal defekt ve patent foramen ovale açıklığını kapatma yöntemleri son 10 yıl içinde birçok yeni cihazın geliştirilmesiyle oldukça önemli hale gelmiştir (57). ASD diyastolde aşırı hacim yüklenmesi nedeniyle zamanla sağ ventrikül dilatasyonuna, pulmoner basınçta artışa ve interventriküler septumda paradoks harekete neden olmaktadır. Bu nedenle, sol ve sağ boşuklar arasında hacim dengesizliğinin giderilmesi, ASD kapatılmasının en önemli gerekçesidir (61). Perkütan yolla ASD kapatılması ile pulmoner arter basıncında, sağ ventrikül volüm yükünde ve sağ ventrikül boyutlarında gerileme olmakta ve hastalarda belirgin semptomatik düzelme gözlenmektedir (57). Hastalarda kardiyak perforasyon, cihaz malpozisyonu, dislokasyonu, embolizasyon, rezidüel şant, vasküler travma, tromboz, AV kapak yetmezliği, atriyal aritmi, infektif endokardit ve ani ölüm gibi komplikasyonlar görülebilmekle birlikte, bu komplikasyonların gelişme riski oldukça düşük olup, ASD’nin kapatılmaması özellikle ileri yaşlarda ciddi morbidite ve mortaliteye yol açabilmektedir (63). Günümüzde ASD’nin cerrahi yolla kapatılması ihmal edilebilir mortaliteye sahip olsa da, başta torakotominin oluşturabileceği olumsuzluklar (yara yeri enfeksiyonu, skar dokusu, postperikardiyotomi sendromu, ağrı, kan transfüzyonu ihtiyacı) ve hastanede kalış süresi olmak üzere belli bir morbiditesi vardır (62). İki yöntemin komplikasyonlarının karşılaştırıldığı bir çalışmada, cerrahi yöntemdeki komplikasyon oranı %47 iken, kateter yoluyla kapatma yönteminde komplikasyon oranı %11 olarak tespit edilmiştir (61). Üzüm’ün (67) yaptığı tez çalışmasında ASO cihazıyla kateter yoluyla kapatma işlemi sonrası üçüncü ay ve takip eden ekokardiyografik kontrollerde hiçbir hastada şant izlenmediği ve işlem sırasında ve yaklaşık 1 ay-6 yıllık, takip döneminde hiçbir hastada önemli komplikasyon gelişmediği bildirilmiştir. 44 Çalışmamızda ASD’li grupta yaş ortalamamız 77,1±38,7 ay; vücut ağırlığı ortalamamız 22,6±11,9 kg; vücut yüzey alanı ortalamamız ise 0,83±0,27 m2 olarak tespit edildi. Üzüm’ün (67) yaptığı tez çalışmasında ise transkateter yol ile ASD kapatma işlemi yapılan hastaların yaşları 3-18 yaş (ortalama 7 yaş), vücut ağırlıkları 10,5-92 kg (ortalama 21 kg) olarak belirlenmiş. Çalışmamızda triküspit akım hızı (TAH), triküspit akım hızının mitral akım hızına oranı (TAH/MAH), pulmoner akım hızı (PAH) ve pulmoner akım hızının aortik akım hızına oranını (PAH/AAH), ASD’li hastalarda, transkateter kapatma öncesi, kapatma sonrası ve kontrol grubundaki değerleri ile karşılaştırıldı. Tüm kapatma öncesi değerleri, kapatma sorası ve kontrol grubu değerler ile karşılaştırdığımızda akım hızları açısından anlamlı bir fark tespit edildi (p=0,001,p=0,001); kontrol grubu ile kapatma sonrası değerleri karşılaştırdığımızda ise istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığı görüldü (p>0,05). Bu da bize triküspit ve pulmoner kapak akım hızlarındaki artışın, transkateter kapatma öncesi yüksekliğinin; kapatma sonrası düştüğünü ve normal akım hızı değerleri seviyesine indiğini göstermektedir. Elde edilen sonuçlar Tablo 3’te, TAH ve PAH’ın çocuklardaki normal aralıkları Resim 3’te gösterilmiştir (56). Aynı değerleri, çaplarına göre küçük, orta ve geniş ASD olarak üç farklı grupta ele aldığımızda, tüm kapak hızlarında ve aralarındaki oranlarda ASD çapı artışına paralel olarak artış olduğu tespit edilmekle beraber gruplar arasında anlamlı fark yoktu. TAH, TAH/MAH, PAHve PAH/AAH’nın küçük, orta ve geniş ASD’li hastalarda, transkateter kapatma öncesindeki değerleri, kapatma sonrasındaki değer ve kontrol grubundaki değerlerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu (p=0,001, p=0,001). Aynı değerleri transkateter kapatma sonrası ve kontrol grubu arasında karşılaştırdığımızda ise anlamlı bir fark olmadığı görüldü (p>0,05). Böylece ASD çapının artışıyla, triküspit ve pulmoner akım hızı değerleri artışının daha fazla olduğu saptandı. Bunun nedeninin defekt çapı artışına paralel olarak sağ atriyum ve sağ ventrikül volüm yükünün daha çok artması olarak bildirilmektedir. Veyrat C. ve arkadaşlarının (68) yaptığı, ASD hastalarına yapılan EKO Doppler çalışmasında elde edilen triküspit ve pulmoner akım hızı artışlarının ve bu hızların mitral akım hızı ve aortik akım hızı ile oranlarındaki artışın korele olduğu gösterilmiştir. ASD çapı ile TAH arasındaki ilişki araştırıldığında, TAH ile çap arasında çok anlamlı pozitif ilişki (korelasyon) olduğu görüldü (p=0,001). Artış derecesini 45 hesaplamak için transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının farkları ve birbirine oranı, kapatma öncesinde TAH’ın yüzde kaç oranında arttığı, TAH artış yüzdesinin kapatma öncesi ve sonrası TAH’a oranlarını ele aldığımızda; kapatma öncesi akım hızı ile kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızları arasındaki fark çok daha belirgin olmak üzere tüm bu ilişkiler istatistiksel olarak anamlı bulundu (p<0,05). Aynı parametreleri ASD çapı/VYA ile karşılaştırdığımızda, yalnızca ASD çapına kıyasla önemli oranda daha anlamlı korelasyon bulunduğu gösterildi (p<0,05). Böylece ASD çapının yanı sıra hastanın vücut yüzey alanının, triküspit akım hızındaki artışta daha anlamlı olduğu görüldü. Hastaların çocukluk yaş grubunda olmaları nedeniyle; defektin büyüklüğünün ve hemodinamik değişiklere yol açma durumlarının doğru değerlendirilebilmesi açısından çapın vücut yüzey alanı ile oranlanmasının daha uygun olacağı düşünüldü. ASD çapı ile PAH arasındaki ilişkiyi araştırdığımızda PAH ile çap arasında da çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p<0,001). Artış derecesini hesaplamak için transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının farkları ve birbirine oranı, PAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı, PAH.Ö’deki artış yüzdesinin PAH sonra ve PAH önceye oranlarını ele aldığımızda, akım hızları arasındaki fark çok daha belirgin olmak üzere, tüm bu ilişkiler istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,001). Aynı parametrelerin ASD çapı/VYA ile ilişkisi karşılaştırıldığında, benzer bir şekilde istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü (p=0,001). PAH ile TAH karşılaştırıldığında, PAH’ın TAH’a göre daha anlamlı pozitif ilişki gösterdiğini, fakat TAH’ın spesifite ve sensitivitesinin daha yüksek olduğu tespit edildi. Bunun nedeninin pulmoner akım hızının göreceli veya organik pulmoner stenoz gibi durumlardan ve bir çok ek anomaliden etkilenebilmesi, triküspit akım hızının ise özellikle sağ atriyum volüm yüklenmesine yol açan durumlardan etkilenmesi olduğu düşünülebilir. Triküspit stenoz, triküspit akım hızında artışa yol açabilen nedenlerinden biri olmakla beraber, çocukluk yaş grubunda nadir görülür; buna karşın göreceli veya organik pulmoner stenoz çok daha sık görülmektedir. Pulmoner stenoz tüm konjenital kalp defektlerinin %7-10’nu oluşturur (69). Özellikle triküspit akım hızının; solunumsal ve hemodinamik değişimlerin yanısıra karaciğer patolojileri, batında asit, portal hipertansiyon, vena kava süperiorda trombüs gibi birçok nedene bağlı olarak değişebileceği bilindiği için, triküspit akım hızını mitral 46 akım hızı ile, pulmoner akım hızını ise aortik akım hızı ile oranlamanın daha güvenilir olabileceği düşünülerek TAH/MAH ve PAH/AAH değerlendirildi. Bu oranları, ASD çapı ve ASD çapı/VYA ile karşılaştırdığımızda herikisinde de istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu görülmüş olmakla beraber, bu korelasyonun ASD çapı/VYA de daha güçlü olduğu saptandı (p<0,05). Literatürde ASD’li hastalarda bu parametrelerle ilgili benzer çalışma bulunamamış olmakla birlikte, yapılan bir çalışmada sistolik ventriküler fonksiyonların belirlenmesi için pulse doku Doppler bakılan ASD hastaları ile kontrol grubu arasında triküspit ve mitral hızları arasında anlamlı bir ilişki olmadığı belirtilmiştir (p>0,05) (70). Qp/Qs (debiler oranı) ile TAH arasındaki ilişkiyi araştırdığımızda TAH ile korelasyon anlamlı çıkmamasına rağmen (p=0,129), TAH’taki artış derecesi ve akım hızlarının birbirine oranı, TAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı, TAH.Ö’deki artış yüzdesinin kapatma sonrası TAH ve kapatma öncesi TAH oranlarında istatistiksel olarak anlamlı bir korelasyon olduğu görüldü (p<0,05). TAH’ın MAH ile oranı (TAH/MAH) ile korelasyon anlamlı çıkmamasına rağmen (p>0,05), bu oranın transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası farkını karşılaştırdığımızda aralarında çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p<0,05). Qp/Qs (debiler oranı) ile PAH arasındaki ilişki araştırıldığında, PAH ile Qp/Qs arasında çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p=0,001). Artış derecesini hesaplamak için transkateter kapatma öncesi ve kapatma sonrası akım hızlarının farkları ve birbirine oranı, PAH.Ö’nün yüzde kaç oranında arttığı, PAH.Ö’deki artış yüzdesinin kapatma sonrası PAH ve kapatma öncesi PAH’a oranları istatistiksel olarak anamlı bulundu (p=0,001). Qp/Qs ile, PAH’ın Aort hızına oranı ve bu oranın kapatma öncesi ve sonrası arasındaki fark ile ilişkisini araştırdığımızda, çok anlamlı pozitif korelasyon olduğu görüldü (p=0,001). Debiler oranının hesaplanmasında, pulmoner akımın ele alınmasından dolayı, Qp/Qs’in PAH ile ilişkisinin TAH ile ilişkisinden daha anlamlı olduğu düşünülebilir. Bunun sebebinin, pulmoner debinin (Qp) pulmoner akım hızı ile doğrudan ilişkili olması olabileceği düşünülmüştür. Veyrat C. ve arkadaşlarının (68) yaptığı çalışmada, kalp kateterizasyonu ile hesaplanan Qp/Qs oranı ve EKO Doppler ile elde edilen TAH/MAH oranında anlamlı bir artış saptanıp bu oranın Qp/Qs ile korelasyonu çok anlamlı bulunmuş (p<0,01). 47 ASD’li hastalarda sağ atrium ve sağ ventriküldeki volüm artışı nedeniyle ‘Triküspit’ ve ‘Pulmoner’ kapakta ortaya çıkan göreceli darlığın bu kapaklarda akım hızlanmasına yol açmasından yola çıkarak ‘TAH’ ve ‘PAH’ artışlarının ASD tanısını desteklemede güvenle kullanılabilir mi sorusuna cevap aradık. Öncelikle ‘TAH’ ve ‘PAH’ parametrelerinin ve bunlara ek olarak ‘TAH/MAH’ ve ‘PAH/AAH’ oranlarının ASD tanısını desteklemede spesifite ve spesifitesini araştırdık. Çalışmamızın sonunda TAH’ın ASD tanısını desteklemede %89,7 sensitivite ve ASD bulunmayan hastayı saptamada %100 spesifite ile en yüksek hassasiyete sahip olduğunu gördük. Bununla birlikte araştırdığımız diğer tüm parametreler de anlamlı derecede sensitivite ve spesifiteye sahip idi. Bu da bize göstermektedir ki ASD tanısını desteklemede TAH ve PAH artışları anlamlı derecede yol gösterici parametrelerdir. 48 6. SONUÇ VE ÖNERİLER 1. ASD tanısını koymada EKO vazgeçilmez bir tanı yöntemidir. 2. ASD’de soldan sağa şant olup sağ atrium ve sağ ventrikülde volüm artışı gelişmektedir. Bu nedenle triküspit ve pulmoner kapaklarda belirgin düzeyde akım hızlanması görülmektedir. 3. Triküspit ve pulmoner akım hızları ASD tanısını koymada anlamlı derecede kıymetli parametrelerdir. Bu parametrelere ek olarak triküspit’in mitral akım hızına, pulmoner’in de aort akım hızına oranı tanıyı desteklemedeki değeri arttırmaktadır. 4. Tanıyı desteklemedeki sensitivitesi ve hasta olmayanı saptamadaki güvenilirliği ile bu parametreler içinde en kıymetlisi triküspit akım hızı artışıdır. 5. Sonuç olarak diyebiliriz ki ‘Triküspit akım hızı’ başta olmak üzere ‘Pulmoner akım hızı’, ‘Triküspit akım hızı/Mitral akım hızı oranı’ ve ‘Pulmoner akım hızı/Aort akım hızı oranı’, ASD tanısı koyarken yol göstereci kıymetli parametrelerdir. 49 7. KAYNAKLAR 1. Fyler DC. Atrial septal defect secundum. In: Nadas AS, Fyler DC (eds). Nadas‟ Pediatric Cardiology (3rd ed). Philadelphia, W.B Saunders. 1972:513-524. 2. Porter CJ, Edwards WD. Atrial Septal Defect. In: Allen HD, Driscoll DJ, Shaddy RE, Feltes TF (eds). Moss and Adams‟ Heart Disease in Infants, Children and Adolescent: Including the Fetus and Young Adults (7th ed). Philadelphia, Lippicott Williams & Wilkins. 2008:632-644. 3. Vick GW, Titus JL. Defects of the atrial septum including the atrioventricular canal. In: Garson A Jr, Bricker JT, McNamara DG (eds). The Science and Practise of Pediatric Cardiology (1st ed). Pennsylvania, Lea&Febiger. 1990:1023-1054. 4. Campbell M. Natural history of atrial septal defect. Br Heart J. 1970;32:820-826. 5. Glenn WWL, Baue AE, Geha AS, Hammond GL, Laks H. Thoracic and cardiovascular surgery (4th ed). Norwalk-Connetticut, Appleton-Centory-Crofte. 1983:657-663. 6. Holt M, Oram S. Familial heart disease with skeletal malformations. Br Heart J. 1960;22:236-42. 7. Martins JDF, Anderson RH. The anotomy of interatrial communications-what does the interventionist Need to know? Cardiol Young. 2000;10:464-73. 8. Splanger JG, Feldt RH, Danielson GK. Secundum atrial septal defect encountered in infancy. J Thorac Cardiovasc Surg. 1976;71:398-401. 9. Park MK. Sol-sağ şantlı lezyonların patofizyolojisi. Pediatric cardiology for practitioners (5th ed). Adana Nobel kitabevi. 2009:125-32. 10. Porter CJ, Feldt RH, Edwards WD, Seward JB, Schaff HV. Atrial septal defects. Moss and Adams’. Heart disease in infants, children and adolecents, 5th ed. Williams & Wilkins. 1995:687-703. 11. Saylam GS. Atriyal septal defekt. Türk Klinik. 2003;16:220-36. 50 12. Bernstein D. The Cardiovascular System. In: Behrman RE, Kliegman RM, Hal BJ, editors. Nelson Textbook of Pediatrics. 18th edition. Philadelphia, WB Saunders Comp. 2007: p.1883-91. 13. Park MK. Sol-sağ şantlı lezyonlar. Pediatric cardiology for practitioners 5th ed. Adana Nobel kitabevi. 2009:161-91. 14. Topol EJ. Textbook of Cardiovascular Medicine. 3rd edition, Chapter 30 Congenital Heart Disease. 1996:503-505. 15. Feldt RH, Edwards WD, Porter CJ, Dearani JA, Seward JB, Puga FJ. Atrioventriculer septal defect. In: Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ, eds. Moss and Adams’ (6th ed). Heart disease in infants, children, and adolescents: including the fetus and young adult. Philadelphia: Lippincott Williams&Wilkins. 2001. 618-35. 16. Bostan ÖM. Eko, Holter, Event Recorder. Günc pediat. 2005;3:- 17. Ho SY, McCarty KP, Josen M, Raigby ML. Anatomic-echocardiographic correlates: An introduction to normal and congenitally malformed hearts. Heart. 2001;86: 3-11. 18. Sağın Saylam G. Erişkin doğumsal kalp hastalıklarında ekokardiyografik değerlendirme. Türk Kardiyoloji Seminerleri. 2003,3: 250-94. 19. Cowley CG, Lloyd TR, Bove EL, Gaffney D, Dietrich M, Rocchini AP. Comparison of results of closure of secundum atrial septal defect by surgery versus Amplatzer septal occluder. Am J Cardiol. 2001; 88: 589-591. 20. Amin Z. Transcatheter closure of secundum atrial septal defects. Catheter Cardiovasc Interv. 2006;68:778-787. 21. Lui X, Stice JD. Shape-memory alloys and their application. J Appl Manufactur Syst. 1990;3:65-72. 22. Porter CJ, Feldt RH, Edwards WD, Seward JB, Schaff HV. Atrial Septal Defects. “Moss & Adams Heart Disease in Infants, Children, and Adolescent including the Fetus 51 and Young Adult” (6th ed),( Ed. Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ ) Lippincott Williams and Wilkins, Philadelphia. 2001:687-703. 23. Garne E. Atrial and ventricular septal defects-epidemiology and spontaneous closure. J Matern Fetal Neonatal Med. 2006;19:271-276. 24. Li QY, Newbury-Ecob RA, Terret JA. Holt-Oram Syndrome is caused by mutation in TBX5 a member of the Brachyury (T) gene family. Nat Genet. 1997;15:21-29. 25. Srivastava D, Olson EN. A genetic blueprint for cardiac devolepment. Nature. 2000:407:221-225. 26. Schott JJ, Benson DW, Basson CT, et al. Congenital heart disease caused by mutations in the transcription factor NKX2-5. Science. 1998;281:108-111. 27. Yıldırım M, Okar İ, Dalçık H. İnsan embriyolojisi Klinik yönleri ile. 6.baskı çeviri Nobel tıp kitabevi. 2002:349-405. 28. Mainwaring RD, Mirali-Akbar H, Lamberti JJ, Moore JW. Secundum-type atrial septal defect with failure to thrive in the first year of life. J Card Surg. 1996;11:116-120. 29. Beerman LB, Zuberbuhler JR. Atrial septal defect. In: Anderson RH, Macartney FJ, Shinebourne EA, Tynan M, eds. Paediatric Cardiyology. Edinburg: Churchill Livingstone. 1987 541-62. 30. Sağın Saylam G, Kır M. Atriyal septal defekt derleme. Türk Klinik Kardiyo Dergi Özl Say. 2008; 4:13-29. 31. Behrman, Kliegmen, Jenson. Nelson Pediatrinin Temelleri. (17th ed.) Nobel tıp kitapevi. Asiyanotik kojenital kalp hastlığı: soldan sağa şant lezyonları. Atriyal septal defekt. 2008; 1503-1505. 32. Kerut EK, Norfleet WT, Plotnick GD, Giles TD. Patent foramen ovale: a review of associated conditions and the impact of physiologycal size. J Am Coll Cardiol. 2001;38:613-623. 52 33. Mahoney LT, Truestell SC, Krzmarzick TR, Lauer RM. Atrial septal defects that present in infancy. Am J Dis Child. 1986;140:1115-1118. 34. Fuse S, Tomita H, Hatakeyama K, Kubo N, Abe N. Effect of size of a secundum atrial defect on shunt volume. Am J Cardiol. 2001;88:1447-1450. 35. Hawort SG. Pulmonary vasculer disease in secundum atrial septal defect in childhood. Am J Cardiol. 1983;51:265-72. 36. Metcalfe K, Rucka AK, Smoot L. Elastin: mutational spectrum in supravalvular aortic stenosis. Eur J Hum Genet. 2000; 8: 955-963. 37. Schott JJ, Benson DW, Basson CT. Congenital heart disease caused by mutations in the transcription factor NKX 2-5. Science. 1998; 281: 32-34. 38. Freed MD, Heymann MA, Lewis AB, Roehl SL, Kensey RC. Prostaglandin E1 in infants with ductus arteriosus-dependent congenital heart disease. Circulation. 1981; 64: 899-905. 39. Rhee EK, Evangelista JK, Nigrin DJ, Erickson LC. Impact of anatomic closure on somatic growth among small, asymptomatic children with secundum atrial septal defect. Am J Cardiol. 2000;85:1472-5. 40. Nugent EW, Plaught WH, Edwards JE, Williams HW. Congenital Heart Disease. In: Hurst JW, Schlant RC (eds). The Heart (7th ed). New York, McGraw-Hill. 1990:676683. 41. Garson AJ, Bink- Boelkens M, Hesslein PS, Hordof AJ, Keane JF et al. Atrial flutter in the young: A collaborative study of 380 cases. J Am Coll Cardiol. 1985;6:871-878. 42. Clark EB, Kugler JD. Preoperative secundum atrial septal defect with coexisting sinus node and atrioventrikuler node dysfunction. Circulation. 1982;65:976-980. 43. Basket RJ. Tancock E, Ross DB. The gold standart for atrial septal defect closure: current surgical results, with an emphasis on morbidity. Pediatr Cardiol. 2003;24:444447. 53 44. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;2. 45. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;7. 46. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;5962. 47. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;29. 48. Seward JB, Tajik AJ, Edwards WD, et al. Sinus arrhytmia in children with atrial septeal defect: An analysis of heart rate variability before and after surgical repair. Br Heart J. 1989;61:280-284. 49. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;70. 50. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;336. 51. Güngör M, Baysan O, Kurşaklıoğlu H, Barçın C, Yokuşoğlu M. Perkütan transkateter yolla atriyal septal defekt kapatmalarda üç boyutlu ekokardiyografik görüntülemenin yeri. Gülh. Tıp Derg.. 2010; 52: 261-265. 52. Acar P. Three-dimensional echocardiography in transcatheter closure of atrial septal defects. Cardiol Young. 2000;10:484-492. 53. Vargo AT. Cardiac catheterization angiography. In: Garson A Jr, Bricker JT, McNamara DG (eds). The Science and Practise of Pediatric Cardiology (1st ed). Philadelphia/London, Lea & Febiger. 1990:913-945. 54. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed).The Echo Manual. 2009;122127. 55. Mertens LL, Rigby ML, Horowitz ES, Anderson RH. Pediatric Cardiology (3rd ed). Cross Sectional Echocardiographic and Doppler Imaging. 2010; 334-335. 56. Jae K.OH, James B. Seward, A. Jamil Tajik. (3rd ed). The Echo Manual. 2009;62. 54 57. Oto MA, Aytemir K, Özkutlu S, Kaya EB, Kabakçı G ve ark. İnteratriyal septal defektlerin perkütan yolla kapatılması: Orta dönem izlem sonuçları. Türk Kardiyo Dern Arş. 2011;39 (5):385-395. 58. Porter CJ, Feldt RH, Edwards WD, Seward JB, Schaff HV. Atrial septal defect. In:Allen HD, Gutgesell HP, Clark EB, Driscoll DJ, eds. Moss and Adams’ Heart disease in infants, children, and adolescents: including the fetus and young adult (6th ed). Philadelphia: Lippincott Williams&Wilkins. 2001. P.603-17. 59. Oelberg DA, Marcotte F, Kreisman H, Wolkove N, Langleben D. Evaluation of right ventricular systolic pressure during incremental exercise by Doppler echocardiography in adults with atrial septal defect. Chest. 1998; 113: 1459-1465. 60. Aldo R, Castaneda MD. Cardiac Surgery of the Neonate and Infant. WB Saundes Company. 1994;8:143-155. 61. Kaya Y, Yurtdaş M, Ceylan Y, Bulut MO, Söylemez N, Güvenç TS ve ark. Erişkin ve çocuklardaki sekundum tip atriyal septal defektlerin perkütan yaklaşım ile kapatılması: Kısa-orta dönem izlem sonuçlarımız. Türk Kardiyol Dern Arş. 2013;41:705-713. 62.Yüce M, Özer O, Çakıcı M, Sarı İ, Davutoğlu V, Doğan A ve ark. Sekundum atriyal septal defektlerin Amplatzer cihazı ile kapatılması. Türk Kardiyol Dern Arş. 2011;39:35-40. 63. Faella HJ, Sciegata AM, Alonso JL, Jmelnitsky L. ASD closure with the Amplatzer device. J Interv Cardiol. 2003;16:393-397. 64. Uzun M, Ulusoy E, Baysan O, Yokuşoğlu M, Kılıçaslan F ve ark. Atriyal septal defektli olgularımız: 240 olguluk bir serinin özellikleri. Gül tıp derg. 2007; 49: 21-24. 65. Uygun H. Çocuklarda izole atriyal septal defekt ile rock (rho-kinaz) gen polimorfizmi arasındaki ilişkinin araştırılması. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanlık Tezi. Gaziantep; 2011. 66. Diamond MA, Dillon JC, Haine CL, Chang S, Feigenbaum H. Echocardiographic Features of Atrial Septal Defect. J Amerc Heart Assoc. 1971;43:129-135. 55 67. Üzüm K. Tanskateter yol ile kapatılmış sekundum atriyal septal defekt olgularının kısa ve orta dönem izlemleri. Pediatrik Kardiyoloji Uzmanlık Tezi. Kayseri; 2010. 68. Veyrat C, Legeais S, Sainte-Beuve D and Kalmanson D. Color and pulsed Doppler studies of atrial flow dynamics in normals and adult patients with uncomplicated atrial septal defects. The Inter Jour of Card Imag.1990;91(6):1-10. 69. Behrman, Kliegmen, Jenson. Nelson Pediatrinin Temelleri (17th ed.). Nobel tıp kitapevi. Asiyanotik Kojenital Kalp Hastlığı: Obstrüktif Lezyonlar. İntakt Ventriküler Septum İle Birlikte Pulmoner Kapak Stenozu. 2008; 1513. 70. Ana MS, Lidia BL, Pablo JD, Virginia B ve Daniel EN. Echocardiographic Doppler Evaluation of Ventricular Function in Children With an Atrial Septal Defect. Rev Esp Cardiol. 2008;61(6):595-601. 56 8. EKLER 8.1.Etik Kurul Kararı