T.C. Sağlık Bakanlığı Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji Bölümü Şef: Doç. Dr. Fevziye Kabukçuoğlu KOLOREKTAL KARSĐNOMLARDA p16 EKSPRESYONU VE PROGNOSTĐK PARAMETRELERLE KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Mihriban GÜRBÜZEL ( Uzmanlık Tezi ) Đstanbul - 2008 ĐÇĐNDEKĐLER GĐRĐŞ…………………………………………………………………3 GENEL BĐLGĐLER………………………………………………....4 MATERYAL VE METOD……………………………………….....35 BULGULAR…………………………………………………………39 TARTIŞMA……………………………………………………….....47 SONUÇLAR…………………………………………………………54 ÖZET…………………………………………………………………55 KAYNAKLAR……………………………………………………….56 2 GĐRĐŞ VE AMAÇ Hücreler bölünme ve dinlenme dönemleri içerisindedirler. Bu dönemler kontrol mekanizmaları ile sürekli düzenlenmektedir. 1,2 p16 geni, siklin bağımlı kinaz 4/6’nın kinaz aktivitesini inhibe ederek hücre çoğalmasını düzenler. Retinoblastom hassas proteini/ p16 tümör süpresör yolu sıklıkla çeşitli tümörlerde tahrip edilmiştir. 3,4,5,6,7 Đnsan tümörlerinde p16INK4a geni sıklıkla homozigot delesyonu, nokta mutasyonu veya promotor bölgenin metilasyonu ile inaktive edilir. Hipermetile p16INK4a geni, özofagus skuamöz hücreli karsinomu, kolorektal karsinom, hepatoselüler karsinom, meme kanseri, mesane karsinomu, pankreatik karsinom, melanom, glioblastom ve lenfoma gibi çeşitli insan malign tümörlerinde gözlenmiştir. 7 Kolorektal karsinom, gelişmiş ülkelerde üçüncü sıklıktaki malign tümördür. Amerika Birleşik Devletlerinde gastrointestinal sistemin en sık ve en iyi tedavi edilebilir karsinomudur. Sebebi ve oluşum mekanizması çevresel ve genetik faktörlerle ilişkilidir. Çevresel faktörler özellikle diyete bağlıdır. Kolorektal karsinom ile et tüketimi ve hayvansal yağ alımı arasında yakın ilişki vardır. Genetik olarak yüksek yatkınlık oluşturan iki durum; ailesel nonpolipozis kolon kanseri sendromları ve ailesel polipozisli hastalardır. 7,8 Çalışmamızda kolorektal kanserlerde p16INK4a antikoru ekspresyonu değerlendirilip yaş, cinsiyet, lokalizasyon, invazyon derinliği ve lenf nodu metastazı gibi prognostik faktörlerle ilişkisi araştırılmıştır. 3 GENEL BĐLGĐLER HÜCRE SĐKLUSU Kök hücreden tam diferansiye hücreye gelişimi esnasında hücreler; bölünme(mitoz) ve dinlenme (interfaz) dönemleri halinde görünürler. Hücrelerin sırasıyla gösterdiği bu aktivitelere hücre siklusu denir. 1,2 Đnterfaz dönemi: Hücre bu fazda dinleniyor gibi görünmekle beraber, mitozun oluşabilmesi için gerekli bir dönemdir. Genelde memeli dokusunda 12- 24 saat sürer. Bu dönemde sürekli RNA sentezi, protein üretimi ve boyutta büyüme meydana gelir. Đnterfaz dört basamakta gerçekleşir: Gap0 (G0), Gap1 (G1), S (sentez) dönemi, Gap2 (G2). 1 G0 : Hücre bölünmeyi terk etmiştir. Bu dönem geçici veya nöral hücrelerde olduğu gibi uzunca bir süre olabilir. 1 G1: Hücre boyutu artar, RNA üretimi ve protein sentezi meydana gelir. Bu dönemde bir hücre kontrol mekanizması aktif durumdadır. DNA sentezi için gerekli herşeyin hazırlanması bu dönemde sağlanır. 1 S dönemi: DNA replikasyonu bu dönemde gerçekleşir. DNA elemanları iki katına çıkar. 1 G2: DNA sentezi ve mitoz arası dönemdir. DNA sentezi durur, hücre büyümeye devam eder ve yeni proteinler sentezlenir. Bu dönemin sonunda başka bir kontrol noktası hücrenin mitoz ve bölünmeye ilerleyişini belirler. 1 Mitoz veya M dönemi: Hücre gelişimi ve protein üretimi genelde durur. Hücre birbirinin benzeri iki hücreye ayrılır. Mitoz interfazdan kısa olup 1- 2 saat sürer. Mitoz döneminin ortasında bir kontrol noktası ( metafaz kontrol noktası) bulunur ki hücrenin tam bölünmesini sağlar. Mitozu takiben oluşan yeni hücreler G0 ya da G1 dönemine girer (Şekil 1). 1 4 Şekil 1: Hücre siklusu dönemleri Hücrelerin klasik gelişim evreleri, hücre siklusunun çeşitli fazları yoluyla olur. Bu fazlar siklinler, siklin bağımlı kinazlar (CDK) ve bunların inhibitörleri ile kontrol altındadır. 2,3 CDK, siklin denen protein ailesine bağlandıktan sonra fosforilasyon ile aktive olur. Siklinler hücre siklusu sırasında sentezlenirler. CDK’yı aktive ederler. Bu faaliyet tamamlanınca siklin seviyesi hızla azalır. Onbeşden fazla siklin türü tanımlanmıştır. Siklin D hücre siklusunda artan ilk siklindir. G1 ortasında görülür. Fakat S döneminde uzun süre kalamaz. Siklin D, G1 fazında bağlanarak CDK 4’ü aktive eder ve siklin DCDK 4 kompleksi oluşur. Bu kompleks retinoblastom hassas proteinini (RB) fosforile eder. RB, hipofosforile dönemde hücrenin çoğalmasını önler. 3 Hücreler dinlenme evresinde (G0 ve erken G1); büyüme faktörleri ile uyarılırlar, siklin D ve E miktarı artar, G1/S kısıtlanma noktasında siklin E-CDK 2 ve siklin DCDK 4 aktivasyonu meydana gelir ve RB fosforilasyonuna sebep olur. 2, 3 G0 veya erken G1, aktif fosforile olmamış RB içerir. Bu dönemde RB, E2F transkripsiyon faktörü ailesine bağlanma ile hücre çoğalmasını önler. 3 Hipofosforile RB; transkripsiyon (DNA’dan RNA sentezinde genetik koddaki bilginin aktarılması) faktörleri E2F ve DP1’den oluşan protein kompleksine bağlanır. E2F/DP1/RB kompleksi, E2F sorumlu geninin promotoruna bağlanır. Bu kompleks 5 sessizdir. Çünkü RB, histon deasetilaz enzimini toplar. Bu enzim kromatini sıkı hale getirir ve transkripsiyon inhibisyonu yapar. Fosforilasyon ile RB, E2F/DP1/RB kompleksinden ayrılır. Hiperfosforile RB kompleksten ayrılması ile S dönemi için gerekli E2F hedef geninin transkripsiyonunu aktive eder. M döneminde hücresel fosfatazlar ile RB’de fosfat grupları çıkarılır. Böylece yeniden hipofosforile şekil ortaya çıkar. Hücre siklusunun ilerlemesinde ve hücre çoğalmasında, RB fosforilasyonu başlıca bariyerdir. 3 G1/S Kısıtlama Noktası Ötesine Hücre Siklusunun ilerlemesi S dönemine ilerleme, DNA çoğalmasının başlaması, siklin E ve CDK 2 aktif kompleksini gerektirir. Aktif E2F, DNA çoğalması için gerekli polimeraz ve siklin E transkripsiyonunu arttırır. Böylece DNA sentezi uyarılır. 3 Bir diğer hücre siklusu kontrol noktası G2/M geçişidir. Bu geçiş siklin A’nın E2F aracılığı ile transkripsiyonu tarafından başlatılır. Siklin A-CDK 2 kompleksi mitotik profazı düzenler. Hücreyi profaz boyunca ilerleten başlıca mediyatör siklin B-CDK 1 kompleksidir. Bu kompleks protein fosfataz tarafından aktive edilir. Protein fosfataz erken profazda nükleusta birikmeye başlar. Siklin B-CDK 1’in aktivasyonu nükleer sarmalın yıkımına sebep olur ve mitoz başlar. Siklin A’lı CDK kompleksleri ve siklin B-CDK kompleksleri G2/M geçişi, mikrotubul stabilitesi, sentrozomların ayrılması ve kromozom kısalması gibi bazı kritik basamakları düzenler. 3 Siklin B-CDK 1 inaktivasyonu mitozdan çıkışı gerektirir. Yeni ayrılmış hücreler ya G1 fazına dönerek yeni çoğalma dönemine başlar ya da istirahat fazına girer. 2, 3 Son bilgiler siklin E-CDK 2’nin prolifere hücrelerde siklin A2 ve CDK 1 arasında bir kompleks tarafından bazı fonksiyonlarda yerini alabildiğini göstermiştir. Siklin E yokluğu hücre siklusundan istirahat dönemine geçişi önler. 3 Hücre Siklusu Đnhibitörleri Siklin-CDK kompleksinin aktivitesi, CDK inhibitörleri ile sıkı bir şekilde düzenlenir. Başlıca iki tip CDK inhibitörü vardır: Cip/ Kip ve INK4/ ARF ailesi. Bu inhibitörlerin tümör baskılayıcı gibi fonksiyonları vardır ve sıklıkla tümörlerde değişirler. 3 6 Cip/ Kip ailesi; p21, p27, p57 bileşenlerinden oluşur. CDK ve siklin arasında meydana gelen komplekslere bağlanarak inaktive ederler. p21’in transkripsiyonel aktivasyonu p53’ün kontrolü altındadır. p53 tümör süpresör gendir. Đnsan kanserlerinin büyük bir kısmında mutasyona uğramıştır. p53’ün hücre siklusundaki başlıca rolü; tetikleyici kontrol noktalarını yavaşlatmak, hasarlı hücrelerde hücre siklusu ilerlemesini durdurmak, apopitozise sebep olmaktır. 3 Đnsan INK4a/ ARF bölgesi iki protein kodlar: p16INK4a ve p14ARF. Bunlar hücre siklusunu bloke ederler ve tümör baskılayıcı gibi faaliyet gösterirler. 3,4 p16INK4a, CDK 4’e bağlanmak için siklin D ile yarışır. Siklin D-CDK 4 kompleksinin RB fosforilasyonunu inhibe eder. Böylece hücre siklusu geç G1’de durur. p16INK4a, insan kanserlerinde sıklıkla hipermetilasyon ile inaktive veya mutasyona uğramış durumdadır. 3,4,5,78 INK4 ailesi RB ve p53 yolu üzerinden G1’den S dönemine doğru hücre siklusunu kontrol eden faktör olarak bilinir. p15INK4b ve p16INK4a proteinleri CDK 4/6’ya spesifik olarak bağlanarak hücre siklusunun G1 fazında bloke ederler. p15INK4b ve p16INK4a proteinleri 9p21 kromozomunun aynı bölgesinden kodlanırlar. p16 geni üç exondan oluşur. 5,6 INK4a bölgesi p14ARF gen ürününü kodlar. p53’de işlev görür. p14ARF, INK4a geninin alternatif okunmasından kaynaklanır. p14ARF, gen kodlama basamağının kullanılması için ekonomik bir yol sağlar. 4,5 p16INK4a ve p14ARF hücre siklusunu bloke eder fakat hedefleri farklıdır. p16INK4a, siklin D-CDK 4 üzerinden etki gösterirken, p14ARF, p53 azalmasını önler. 4,5 RB/p16 tümör süpresör yolu insan tümörlerinin çeşitli tiplerinde sıklıkla tahrip edilir. Bu etki şekilleri; RB inaktivasyonu, p16 supresör protein inaktivasyonu, siklin D1 onkoprotein aşırıekspresyonu, CDK 4 onkoprotein aşırı ekspresyonu gibi. Đnsan genlerinin yaklaşık %60’ının promotoru içinde bulunan CpG adaları CpG dinükleotidlerinden zengin alanlardır. CpG adası bütün insan genlerinin yaklaşık yarısında 5’ bölgesinde bulunur. Gen ekspresyonuna bakılmaksızın bu CpG adalarında normalde DNA metilasyonu yoktur. Promotor metilasyonu genelde irreversible gen transkripsiyonu inhibisyonuna yol açar. Bu neoplazi gelişimi esnasında tümör süpresör gen inaktivasyonu için bölge mutasyonu kodlanmasında önemli bir değişen mekanizmadır. 4,5 Son çalışmalar kolorektal kanserlerin % 30- 50’sinde p16 geninin promotor bölgesinin CpG adasının hipermetile olduğunu göstermiştir. 9 (Şekil 2) 3 7 Şekil 2: Hücre siklusunun düzenlenmesinde siklinlerin rolünün şematik gösterim INK4a/ ARF bölgesinin mutasyonu ailesel melanomun %20’sinde mevcuttur. Sporadik tümürler içinde pankreatik adenokarsinomların ve özofagusun yassı epitel hücreli karsinomunun %50’sinde p16INK4a mutasyonu mevcuttur. Ayrıca mesane, baş, boyun tümörlerinde ve kolanjiyokarsinomda da p16INK4a mutasyonu bulunmuştur. Servikal kanser gibi bazı tümörlerde p16INK4a, mutasyon olmaksızın sıklıkla genin hipermetilasyonu ile inaktivedir. 3,7 8 KOLOREKTAL KARSĐNOMLAR EPĐDEMĐYOLOJĐ Gelişmiş ülkelerde üçüncü sıklıkta görülen kanser tipi olup bütün kanserlerin yaklaşık %9’unu oluşturur. 7,10,11 Kolorektal karsinomlar için her yıl tahmin edilen yeni vaka sayısı 150.000’dir. Hayat boyunca kolorektal karsinom gelişme riski yaklaşık % 6 dır ve bu oran erkeklerde kadınlardan daha yüksektir. 13 Ortalama görülme yaşı 62’dir. 8 Gelişme riski 40 yaşından sonra erkek ve kadınlar için artmaktadır. 13 Kolorektal kanser 1990 yılında dünya çapındaki ölümlerin 472.000’inden sorumludur ve kanserden ölümlerin dördüncü en sık sebebidir. 10 Kolorektal kanser geniş bir coğrafik alanda gözlenir. En sık Batı Avrupa, Kuzey Amerika,Yeni Zelanda, Avustralya gibi endüstriyel ülkelerde görülür. Ayrıca, ülke içinde de görülme sıklığı açısından farklı bölgeler mevcuttur. Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde, endüstriyel kuzeydoğuda oran en fazla iken, kırsal güneydoğuda en azdır. Japonya, Polanya gibi düşük riskli bölgelerden Amerika Birleşik Devletleri, Avustralya gibi yüksek riskli bölgelere göç edenlerde kolon kanser oranları hızlı bir artış göstermektedir. Kolorektal kanser, gelişmişlik ve batılılaşmanın artışıyla çoğalmaktadır. 10,14 Amerika Birleşik Devletleri gibi yüksek riskli ülkelerde beyaz ve siyah ırk oranları benzer olmakla beraber Afrika kökenliler, Đspanyol ve Hint kökenlilerde hızla artmaktadır. 10,11 ETYOLOJĐ Kolorektal karsinomlar genellikle displazik adenomatöz poliplerden gelişmektedir. 15 Sağ kolon yerleşimli olanlar, kolorektal kanserlerin büyük bir kısmını oluşturmakta ve düşük riskli toplumlarda, yüksek riskli toplumlardan daha sık görülmektedir. Neoplastik gelişimde çevresel ve genetik etkiler değişik noktalarda 9 faaliyet gösterirler. Đyi tanımlanmış birkaç kolon kanseri sendromu, genetik eğilimin kolon kanseri patogenezinde önemli rol oynadığını göstermiştir. 10 1- Genetik faktörler Herediter nonpolipozis kolon kanseri sendromları (HNPCC) Ailesel kolon kanseri sendromlarının prototipidir. Otozomal dominanttır. 8,10, 13 Her yıl tanı konan kolorektal karsinomlarının %10’undan sorumludur. 13 HNPCC iki sendromdan (Lynch family I ve Lynch family II) oluşur. 10,13 Lynch I sendromu; otozomal dominant kalıtım, erken başlangıç, başlıca sağ taraf, sıklıkla birden çok, kolon kanseri gösterir. 10,13 Lynch II sendromu; Lynch I sendromuna benzer ve ek olarak endometriyum, meme, over, mide kanserleri gibi, kolon dışı kanserlere, eğilim gösterir. 10,13 HNPCC için Amsterdam kriterleri tanımlanmıştır. Buna göre: - Kolorektal kanser en az üç aile üyesinde olmalıdır. - Üç aile üyesinden birisi, diğer ikisinin birinci derece akrabası olmalıdır. - Birbirini takip eden en az iki nesil etkilenmiş olmalıdır. -Etkilenen aile üyesinin en az birinde 50 yaşından önce kolorektal kanser gelişmelidir. - Kanser tanısı patolojik olarak doğrulanmalıdır. 10,13 HNPCC, ailesel polipozis koli sendromundan beş kat fazla görülmektedir. Lynch II sendromlu hastaların birinci derece akrabalarında kolon kanser insidansı yedi kat artmıştır. HNPCC hastaları, sporadik kanserli hastalardan daha genç yaşta ortaya çıkar ve ortalama yaş erkeklerde 39 iken kadınlarda 37’dir. 10 Muir- Torre sendromu Otozomal dominanttır. Lynch II sendromuna benzer. Kolon kanseri erken yaşta gelişir. Sağ taraf kolon kanseri daha sıktır ve sporadik kolon kanserinden daha iyi prognozu vardır. Bu hastalarda birden fazla deri lezyonu ve iç organ kanserleri gelişir. 10 Ailesel polipozis koli (FAP) Otozomal dominant kalıtım gösterir. 8 APC tümör süpresör geninde mutasyon vardır. 14 Sorumlu APC geni 5q21’de lokalizedir. Genellikle hayatın ikinci on yılında görülür. Radyografik ve makroskopik olarak barsakda normal mukozanın çok hafif kabarıklıklarından büyük kitlelere kadar değişen polipler vardır. 8 10 Hastada birkaç polip FAP varlığını göstermez. En az 100 polip olmalıdır. Tedavi edilmeden bırakılırsa hemen hemen daima kalın barsakda bir veya daha fazla karsinom gelişecekdir. Çoğu karsinom üçüncü dekatta başlayacağından profilaktik kolektomi en geç 20- 25 yaşlarında yapılmalıdır. 8 Gardner sendromu Otozomal dominant geçişlidir. Kalın barsakda adenomatöz poliplerle birlikte kafatası ve mandibulada birden fazla osteomlar, deride birden fazla keratinöz kistler, özellikle fibromatozis olmak üzere yumuşak doku neoplazilerinin görüldüğü ailesel bir durumdur. Kalın barsak karsinomu gelişim potansiyeli ailesel polipozis kadar yüksektir. 8,12 Turcot sendromu Otozomal dominant kalıtım gösterir. Kolorektal adenomatöz poliplerle birlikte genellikle glioblastom tipi beyin tümörleri vardır. 8,12 Peutz-Jeghers sendromu Otozomal dominat bir sendrom olup LKB1 gen mutasyonu sebebiyle oluşur. Ağır derecede atipi gösteren adenomatöz poliplerin bazılarından kolorektal kanser gelişebilir. Bu sendromda pankreas, meme, akciğer, over ve uterus kanser gelişim riski artmıştır. 8,12 Cowden sendromu Mukokutanöz lezyonlar (fasial trişilemmoma, akral keratoz ve oral mukozal papillom), kolorektal polipler ve değişik bölgelerde artmış malignite riski ile karakterize otozomal dominant bir hastalıktır. 10. kromozomda lokalize PTEN geninde mutasyon vardır. 8,12 2- Adenomlar Benign glandüler neoplaziler olup kolon kanseri gelişiminin habercisi olabilirler. Tek veya birden fazla görülebilir. Birden fazla olduklarında genetik bir sendrom ile ilişkili olabilirler. 10 Adenomlar erkeklerde kadınlardan daha sık oluşur. Adenom insidansı 60- 70 yaşlarında pik yapar. Sol kolon adenomları genç hastalarda sık görülürken, sağ kolonda lokalize olanlar 65 yaş üstünde daha sıktır. 10 Makroskopik olarak; pediküllü (saplı), sesil (sapsız) ve yassı (deprese) olmak üzere üç sınıfa ayrılır. Adenomlar yapılarına göre tubüler, villöz veya tubülovillöz olarak ayrılır. Tubüler adenom % 75’den fazla tubüler yapı, villöz adenom % 50’den fazla 11 villöz yapı, tubülovillöz adenom ise % 25- 50 villöz yapı içerir. En sık tubüler adenom görülürken , en az oranda da villöz adenom görülür. 10,12,14 Adenomlarda malignite riski boyut, histolojik yapı ve epitel displazisinin derecesine bağlıdır. Tanısal olarak düşük ve yüksek dereceli displazi, karsinoma insitu, intramukozal karsinom ve invaziv karsinomun tespiti önemli noktalardır. 10,12,61 Düşük dereceli displazide çok katlı displastik , silindirik epitel hücreleri vardır. Çekirdek iğsi veya ovaldir. Çok katlı çekirdekler epitel yüksekliğinin ¾’ünü geçmezler. Yüksek dereceli displazide epitel yüzeyine kadar gelmiş nükleuslar ve nükleositoplazmik oranı artmış hücreler mevcuttur. Hücreler silindirikten yuvarlağa dönerler. Polarite kaybı ve pleomorfizm vardır: 10,12 Đntraepitelyal karsinoma (karsinoma insitu)’da malign hücreler bazal membrana sınırlıdır. Đntramukozal karsinomda neoplastik hücrelerin bazal membrandan lamina propriaya geçişi söz konusudur. Đnvaziv karsinomda ise muskularis mukozadan submukozal bölgeye geçiş vardır. 10,12 Yüksek dereceli displaziler metastaz yapmazlar. Klinik olarak benign lezyonlardır. Lenfatik kanallar kolon mukozasında yok kabul edilir. Nadiren lamina propria bazalinde izlenirler. Bundan dolayı intramukozal karsinom malign potansiyeli yok veya çok az kabul edilir. 12 Patologlar kronik ve aktif enflamatuvar hastalıkta oluşan reaktif değişiklikleri displaziden ayırmada bazen zorlanmaktadırlar. 8,10,16 Reaktif enflamatuvar durumda açık renk kromatin yapısı ve sitoplazmik müsin azlığı vardır. Ayrıca yüzeyde maturasyon görülür. Sitoplazmanın yoğun eozinofilik olması, reaktif veya rejeneratif epitelyal hücreler için karakteristiktir ve glandüler yapı da korunmuştur. Aktif enflamasyonun bu bulguları displazide görülmez. Displazilerde de enflamasyon bulunabileceğinden şüpheli enflamasyon, agresif medikal tedavi ile azaltılmalı ve tekrar biyopsi önerilmelidir. Tedaviden displazi etkilenmeyecektir. 16 3- Diyete bağlı faktörler Yüksek yağ oranlı diyetlerde kolon kanseri riski artmıştır. Hayvansal protein içeren kırmızı et tüketimi kolon kanserinde bağımsız faktör olarak görülmektedir. 8,10,13,14 Düşük oranlı yağ içeren balık, kümes hayvanları gibi ürünlerin tüketimi tavsiye edilmektedir. 17 12 Lifli, yeşil yapraklı sebzeler ve meyveler antioksidan vitamin kaynağı olup kanser oluşumunu engellemektedir. 8,10 C vitamini, tokoferol ve selenyum barsak epitelini kuvvetli mutajen olan fekapentanlardan ve diğer karsinojenik (oksidatif) tahribatdan korur. C vitamini nitritlerin nitrosamine ve nitratlara dönüşümüne engel olan bir antioksidandır. E ve C vitaminleri polipektomi sonrası rektal adenom tekrar sayısını azaltırlar. Sarımsak kolon kanseri riskini, detoksifiye enzim içermesi, tümör çoğalmasına engel olması veya antibakteriyel aktivitesi ile güçlü olarak tersine çevirir. 10 Alkol alımı anormal DNA metilasyonundan dolayı kolon kanseri ve adenom görülme riskini arttırır. 10, 17 Yeşil çay ve kahve, kolon kanseri gelişimine karşı koruyucu olabilir. Özellikle günde sekiz fincandan fazla kahve içilmesinin faydalı olacağı iddia edilmektedir. 10 4- Obezite Özellikle abdominal yağlanma ve artmış vücut kitle indeksi kolon kanseri riskini ve kanserden ölümleri arttırmaktadır. 10,17 Fazla kilolu ve fiziksel olarak inaktif erkeklerde kolon kanseri gelişimi riski yüksektir. 10, 15 5- Sigara içimi Tütün kullanımı rektal kanser ve adenom insidansını önemli ölçüde arttırmaktadır. Đlk kullanım yaşının erken olması ve yıllık paket sayısı kanser riskini artırır. 10,14 6- Divertikulozis ile ilişkisi Divertiküler hastalığı olanlarda sol kolon neoplazilerinde artmış bir insidans vardır. Batı toplumlarında divertikül ve adenom birlikteliği beklenirken, Asya toplumlarında az sıklıkta görüldüğü bildirilmiştir. 10 7- Đdiyopatik inflamatuvar barsak hastalıkları ile ilişkisi Ülseratif kolit ve Crohn hastalığı bulunan hastalarda kolorektal kanser gelişme 13 riski artış göstermektedir.Ülseratif kolitde 4,4 kat, Crohn hastalığında ise 3 kat artmış risk vardır. ilgilidir. 10,14 Kanser gelişimi hastalığın süresi ve tutulan bölgenin genişliği ile de 8,10,14 8- Radyasyon Kolorektal kanserlerin çok az bir kısmında radyasyon etyolojik bir rol oynar. Servikal, uterus veya prostat karsinomlarının tedavisi için radyoterapi alan hastalarda rektal kanserin daha sık geliştiği bildirilmiştir. 10 9- Şistozomiyazis Şistozoma japonikum ile enfekte Çinli hastalarda kolorektal neoplazi insidansı artmıştır. 10 10- Diğer faktörler Üreterosigmoidostomi uygulanan hastalarda kolon kanseri insidansı 500 kat artar. 10 Peptik ülser için cerrahi tedavi geçiren hastalarda kolorektal kanser gelişme riski artmıştır. 10 Pernisiyöz anemi, diabetes mellitus, çöliak hastalığı, AIDS hastalarında kolorektal adenokarsinom riski artmış olabilir. 10 KOLOREKTAL KARSĐNOGENEZ Kolorektal karsinomların % 60-80’inde APC (Adenomatous Polyposis Coli) geninin kaybı vardır. APC, normal hücrelerde β-kateninin azalmasına sebep olan hücre içi bir protein kompleksinin parçasıdır. β-katenin, farklılaşmış hücrelerde hücre iskeletinin aktin flamanlarına E-kadherin epitelyal adezyon molekülünü bağlar. Azalma, hücre içi β-kateninin miktarını düzenler ve sabit halde tutar. Đnsan neoplazilerinde APC fonksiyon mutasyonlarının kaybı ile bir patolojik inhibisyon ortaya çıkar. Sonuçta hücre içi β-katenin birikir ve çekirdeğe translokasyon oluşur. Nükleer β-katenin TCF4 gibi diğer nükleer faktörlere bağlanır ve transkripsiyonel aktivasyon için çok etkili bir kompleks oluşur. TCF4/β-katenin transkripsiyonel aktivitesinin hedefindeki ilk 14 genlerden birisi siklin D1’dir. siklin D1, E2F’den retinoblastom gen ürününün ayrılmasını katalizleyen bir kinazı aktif hale getirir. Sonuçta hücre siklüsünün G1-S geçişi için aktive genlerden oluşan nükleer kompleksi meydana gelir ve proliferasyon oluşamaz. Bu bilgiler eşliğinde β-kateninin kolorektal kanser proliferasyonu için bir faktör ve bir onkogen olduğu varsayılmıştır. 18 K-RAS geni kolon kanseri ve adenomlarda en sık gözlenen aktive onkogendir. Bu gen hücre içi sinyal transdüksiyonunda rol oynar ve 1 cm den küçük adenomların %10’undan daha azında, 1 cm den büyük adenomların yaklaşık %50’sinde, karsinomların yaklaşık % 50’sinde mutasyona uğramış haldedir. 12 SMAD2 ve SMAD4 18q21’de bulunurlar ve TGF-B sinyali içerirler. SMAD42 ‘ün yokluğu gastrointestinal tümör oluşumunu arttırmaktadır. 12 Kolon kanserlerinin %70-80’inde 17p kromozomunda kayıp bulunmuştur. Bu kromozomal delesyon p53 genini etkiler. p53 geni hücre siklüsünün düzenlenmesinde kritik rol oynar. 12 Telomeraz, kromozom sabitleşmesinde rol oynar. Katalitik bir alt unite gibi davranan telomerik reverse transkriptaz (TERT) ile bir ribonükleoprotein komplesi yapısındadır. Telomeraz aktivitesi telomere sabitlenmesini sağlar ve hücrelerin ölümsüzlüğü için gereklidir. Çoğu adenomda telomeraz aktivitesi yokken kolorektal karsinomu da içeren kanserlerin büyük çoğunluğunda telomeraz aktivitesi artmıştır. 12 HNPCC sendromunda ve sporadik vakaların %10-15’inde DNA yanlış yapım tamir geninde genetik lezyon vardır. 12 LOKALĐZASYON Karsinomların %50’si rektosigmoid bölgededir. Ancak bu özellik azalıyor gibi görünmekte ve giderek proksimale doğru kaymaktadır. 8, 14 Düşük riskli ülkelerde kolorektal karsinom çekum ve çıkan kolonda, sol kolondan daha sık oluşurken; yüksek riskli ülkelerde rektosigmoid bölgede görülme oranı daha fazladır. 10,13 Sağ kolon karsinomları özellikle kadınlarda yaş ile beraber artmaktadır. Sağ kolon kanserleri, kolon malignitelerinin %33-63,4’ünü oluşturur. 70 yaştan sonra erkek ve kadınlarda baskın olarak proksimal kolon kanserleri görülmektedir. 10 Birden fazla odaklı karsinom vakaların %3-6’sında bulunur. 8 15 KLĐNĐK ÖZELLĐKLER Klinik, tümörün sağ veya sol kolon yerleşimine ve lezyonun erken veya ilerlemiş olup olmamasına göre değişir. Başlangıç semptomları genellikle belirsiz ve nonspesifiktir. Kilo kaybı ve iştahsızlık sıklıkla oluşur. Çekum ve çıkan kolon kanserleri sıklıkla yassı veya polipoiddir. Ayrıca sağ kolonda feçes yumuşaktır. Bundan dolayı sağ kolon kanserleri, melena ve tıkanıklık oluşturmazlar. Sıklıkla klinik olarak sessiz kalır. Diğer taraftan rektosigmoid kanserler intestinal lümeni tıkar veya kanamaya sebep olurlar. Yaşlı hastalar (>80 yaş) gençlere göre erken dönem hastalığa sahiptir. 10,15 Kolorektal karsinomlu hastaların %22-58’inde barsak alışkanlıklarında değişiklik söz konusudur. Bu özellikle sol kolon yerleşimli karsinomlarda belirgindir. Değişiklikler; ishal, tenesmus ve kabızlık şeklinde olabilir. 10 Rektal kanama hastaların yaklaşık %50’sinde başlangıç semptomudur. 10 Kanama gözle görülmeyebilir ve sadece demir eksikliği anemisi ile farkedilebilir. 8,10,19 Belirgin hematokezya bazen gelişebilir. Rektal kanama %70 sol kolon lezyonlarında, %25’den az olarak da sağ kolon tümörlerinde gözlenir. Özellikle yaşlı kişilerde malignite dışlanmadan rektal fissür ve hemoroid düşünülmemelidir. 10 Yaklaşık %50 hastada abdominal ağrı şikayeti olabilir. Özellikle tümör serozayı invaze ettiğinde ortaya çıkar. 10 Đlioçekal valvdeki karsinomların % 25 i apendiks lümenini tıkayarak apendisite sebep olabilirler. 8, 10 Anemi sıklıkla sağ kolon kanserlerinde oluşur. 10 %20 hastada kolon iskemisi görülmektedir. Đskemik alan tümörün proksimalinde bulunur. 10 Tümör barsak duvarını invaze ettiğinde kolon-kolon fistül meydana gelebilir. Nadiren sigmoid kolon kanseri akut barsak tıkanıklığı veya peritonit ile beraber akut perforasyona sebep olabilir. 10 Erken tanı ve klinik tarama metodları Son yapılan çalışmalar uygun tarama ve tedavi ile kolorektal kanserini ve bu maligniteden ölüm sayılarını azalttığını göstermiştir. Adenomatöz poliplerin bulunması ve çıkarılması kolorektal adenokarsinom gelişimini önleyebilir. Erken evre kanserlerin tanı ve tedavisi kolorektal kanser mortalitesini düşürür. Polip ve erken evre kanserler genelde asemptomatikdir. 8,10,13 16 50 yaşından itibaren çoğu kişi kolorektal kanser açısından ortalama risk taşıdığından malignite ve polip açısından düzenli olarak taranmalıdır. Tavsiye edilen tarama yöntemleri şöyledir: 1- Senede bir defa gaitada gizli kan testi 2- Her beş yılda bir fleksibl sigmoidoskopi 3- Senede bir gaitada gizli kan testi ve her beş yılda bir fleksibl sigmoidoskopi. 4- Her beş- 10 yılda bir çift kontrastlı baryum enema. 5- Her on yılda bir kolonoskopi. 19 Gaitada gizli kan testi spesifik olmayıp birçok küçük kanser ve prekanseröz lezyonu bulmada yetersizdir. Bazı uzmanlar senede bir bu teste beş yılda bir fleksible sigmoidoskopinin eşlik etmesi gerektiğini bildirmişlerdir. Fleksible sigmoidoskopi ile bulunan adenomatöz polip sonucu kolonoskopi ile tüm barsağın muayenesini gerektirir. 19 Çift kontrastlı baryumlu grafiler; 1 cm’den küçük polipleri %50-80, 1 cm’den büyük polipleri %70-90 ve evre I ve II adenokarsinomları %50-80 oranında tespit etmektedir. 19 Birinci derece akrabalarında kolorektal kanser veya adenomatöz polip hikayesi olanlarda tarama 40 yaşında veya akrabanın tanı aldığı yaştan 10 yıl önce başlamalıdır. Kolonoskopi ile tüm kolonun değerlendirilmesi gerekmektedir. 19 HNPCC’de tarama 21 yaşında başlamalıdır. Bir veya üç yılda bir kolonoskopi, genetik danışma ve genetik testlerin uygulanması söz konusudur. 19 FAP’da tarama pübertede başlamalı; her bir-iki yılda bir fleksible sigmoidoskopi veya kolonoskopi, genetik danışma , genetik test yapılması uygundur. 19 Đnflamatuvar barsak hastalıklarında özellikle ülseratif kolitte kolorektal kanser riski artmıştır. 8,10,19 Crohn hastalığında da risk artmakla beraber iyi bir şekilde tanımlanmamıştır. Ülseratif kolitte pankolit tanısından 7-8 yıl sonra, sol taraf kolitin tanısından 12-15 yıl sonra tarama başlamalıdır. Tarama, her bir- iki yılda bir diplazi için kolonoskopi ile biyopsi alınmalıdır. 19 MAKROSKOPĐK BULGULAR Küçük karsinomlar 1- 2 cm çapında olup genelde kırmızı, granüler, düğme benzeri mukozadan kabarık lezyonlardır. Sıklıkla keskin sınırlı ve makroskopik olarak 17 adenomlara benzerler.10 Makroskopik olarak çoğu kolorektal karsinom polipoid veya ülseroinfiltrandır. 8,10 Kolorektal karsinomlar makroskopik olarak polipoid, mantarımsı (egzofitik), ülsere, diffüz-infiltratif olabilir. 8,9,13 Polipoid tipte, yüzeyde ülser olabilir ve genelde nodüler, lobüler, papiller, sıklıkla adenom kalıntılı bir şekilde görülürler. 10 Ülseroinfiltratif tipte ise santralde ülser vardır. Bu tipin bir varyantı olan flat veya deprese tipte polipoid tipten daha fazla lenfovasküler invazyon eğilimi vardır. 8 Tümörlerin yaklaşık üçte ikisi ülseredir. Kolon duvarını derin olarak tutar. Diffüz infiltre tip karsinomlar normal mukozadan hafifçe kabarık olup sıklıkla nodüler kitle yapmaksızın barsak segmentini çepeçevre sararlar. 10 Mantarsı kanserler sıklıkla çekum ve çıkan kolonda görülürler. Lümene doğru büyüme eğilimindedirler ve nadiren tıkanıklığa sebep olurlar. 8,10,14 Anemi ile sonuçlanan kan kaybına kadar semptomsuzdur. 8, 9 Transvers ve inen kolon adenokarsinomları genelde infiltre ve ülseratiftir. Daraltıcı tümörlerdir. 8,10,14 Tümörün proksimalinde barsak lümeni genişlemiştir. Tümör barsak duvarını kalınlaştırır. 10 Tümör barsak duvarına tamamen yayılıp komşu ince barsak, başka kalınbarsak segmenti veya mideyi tutabilir. Barsak duvarındaki perforasyon sonucu peritonit oluşabilir. 8,10,12 Müsinöz tümörlerin kesiti jelatinöz, parlak görünümlüdür ve mukus barsak tabakalarını ayırabilir. Midede sık görülen lateral yüzeyel yayılım kolorektal karsinomlarda çok nadirdir. 8 Makroskopik incelemede tümörün barsak duvarına sınırlı olup olmadığı, kolon etrafı dokulara yayılıp yayılmadığı, venlere makroskopik invazyon varlığı ve kalan kolonda polip veya başka karsinom varlığı belirtilmelidir. 8 MĐKROSKOPĐK ÖZELLĐKLER Adenokarsinom Kalın barsak tümörlerinin %95’i klasik adenokarsinomdur. 8,10 Bunlar değişik derecede müsin salgılayan iyi, orta ve az gradede diferansiye adenokarsinomdur. 8 18 Tümör hücreleri silindirik ve goblet hücre kombinasyonu ile nadir endokrin hücreler ve paneth hücrelerinden oluşur. Karsinom özellikle tümörün kenarlarında olmak üzere enflamatuvar ve desmoplazik reksiyona sebep olur. Enflamatuvar hücrelerin çoğu T- lenfositlerdir, fakat B- lenfositler, plazma hücreleri, histitositler ve S100 pozitif dendritik hücreler de bulunabilir. Nadiren bol eozinofil görülür ve tümör stromasında metaplazik kemik oluşumu görülebilir. 8 Tümör kenarında rezidüel polip odağı görülebilir. Fakat tümör etrafındaki glandlarda hiperplastik değişiklikler daha sıktır. Bu hiperplastik değişiklikler normal mukozadan daha fazla goblet hücresi içeren daha uzun, daha kıvrımlı glandlar şeklindedir. Bu değişiklik transisyonel mukoza olarak da tanımlanır. Bu mukoza normal mukozadan histokimyasal olarak farklıdır. 8,10 Adenokarsinomlar infiltratif veya etraf dokuyu itici (ekspansil) tarzda gelişim gösterirler. Ekspansif gelişimde tümör glandları nodüler küme oluştururken, infiltratif gelişimde tümör hücreleri veya küçük gland yapıları duvar boyunca yayılmışlardır. Ekspansif karsinomlar makroskopik olarak genelde polipoid veya mantarsı görünümde iken infiltratif karsinomlar genelde ülseratif veya diffüz infiltratif görünümdedir. 10 Kolorektal kanserde diğer histolojik tipler Müsinöz karsinom : Kolorektal karsinomların %10-15’ini ve rektal kanserlerin %33’ünü oluşturur. 8,10 WHO’ya göre müsinöz karsinom tanımlaması için tümörün %50’den fazlasının müsin içermesi gereklidir. 8,14,20 Müsinöz karsinom en sık rektumda (%61,5) ve sigmoid kolonda (%15,3) gözlenir. 10 Bazı vakalarda hücre içi ve hücre dışı müsin karışık halde bulunur. Hücre içi müsin oluşumu taşlı yüzük yapısına sebep olur. 8,10 Bu tümörler MUC2 proteini içeren müsin salgılarlar. Müsin, periyodik asid- Schiff (PAS), müsikarmin ve asidik anilin mavi boyama pozitiftir. Klasik adenokarsinomlar gibi adenomlardan kaynaklanırlar. 8,10 Bir çalışmada villöz adenomlarla %31, ülseratif kolitle %7, kolitle %8, önceden uygulanan pelvik radyasyonla %5 birliktelik saptanmıştır. 8,21 Müsinöz karsinomlar, klasik karsinomlardan farklı klinik ve patolojik özellik taşır. Bu tümörler sıklıkla genç ve HNPCC hastaları etkiler. Hayatının ilk üç dekatında kolorektal kanserli hastaların %83-79’unda baskın olarak müsinöz adenokarsinom görülür. 8 Başvuru zamanı ileri evredir. Prognoz klasik adenokarsinomdan daha kötüdür. 8,10 19 Taşlı yüzük hücreli karsinom : Genelde genç hastaları tutar. Kolorektal kanserin nadir bir tipidir. 8,10 Kolorektal kanserlarin yaklaşık %1,1’ini oluşturur. Taşlı yüzük hücreli karsinomu olan hastalar, klasik adenokarsinoma göre tanı anında daha yaygın hastalık oluştururlar. Neoplastik hücrelerle yaygın intramural infiltrasyon enflamatuvar bir tabloyu düşündürür. Diffüz ve dairesel barsak duvarı infiltrasyonu sonucu intestinal segmentte kalınlaşma ve katılaşma oluşur ki buna kolonik linitis plastika denir. Đleri dönemde intestinal duvarda daralma, yaygın lenf nodu metastazı ve periton yüzeyine yayılım görülür. 10 Metastazlar karaciğerden çok lenf nodları, peritoneal yüzey ve overlerde gelişme eğilimindedir. 8,22 Mikroskopik olarak müsinin çoğu veya hepsi hücre içindedir. 8 Tanı için tümör hücrelerinin %50’den fazlası intrasitoplazmik müsin içermelidir. 10,14 Hücre içi müsinden dolayı nükleusun itilmesi ile (eksantrik yerleşim) taşlı yüzük yapısı oluşur. 8,10,14,23,24 Taşlı yüzük hücreli karsinomun biyolojik davranışı müsinöz karsinomdan kötüdür. 20,24,25 Müsinöz karsinom ve taşlı yüzük hücreli karsinomun normal populasyona göre uzun dönemde ülseratif kolitli hastalarda gelişme riski daha yüksektir. 20 Primer taşlı yüzük hücreli karsinom tanısı verilmeden önce mide veya meme kanserinin kolorektuma metastazı olup olmadığı araştırılmalıdır. Đmmünhistokimyasal olarak; keratin7 (CK7) -, keratin20 (CK20) +, kalınbarsak primer tümörü lehine iken; CK7 +, CK20 – metastazı düşündürür. 8 Bazaloid (kloakojenik) karsinom: Anal kanaldaki eş değerine benzer. nadirdir. 8,10 Çok Ekzofitik veya ülsere kitle yaparlar. Bazoloid tümörler paratiroid hormon veya adrenokortikotropik hormon üretebilirler. 10 Berrak hücreli karsinom: Spesifik bir tip değildir. Adenokarsinomun minör çeşitidir. Gilojen birikimi sitoplazmanın berrak görünmesine sebep olur. 8 Böbreğin berrak hücreli adenokarsinomuna benzer. Glikojen üretirler, müsin üretimi negatifdir. CEA güçlü bir şekilde eksprese olur. Bu metastatik renal karsinom ayrımında önemlidir. 21 Hepatoid adenokarsinom : Daha yaygın olan gastrik eşdeğerine benzer. 8 Hepatoselüler karsinomdan ayrılamaz. Glandüler bileşende müsin üretimi vardır. 21 Medüller adenokarsinom : Genelde kadınlarda, çekum ve sağ kolon yerleşimlidir. 8 Nadir görülür. Tümör hücreleri malign hücre adaları oluşturur. Hücreler veziküler nükleuslu, belirgin nükleoluslu, bol pembe sitoplazmalıdır. Tümör adaları çevresinde ve intraepitelyal olarak lenfositler görülür. 14 Nöroendokrin belirteçler negatiftir. Davranışı histolojik görünümü kadar saldırgan değildir. 8 20 Anaplastik (iğsi ve dev hücreli,sarkomatoid) karsinom : Diğer karsinomlardan ayırt edilmelidir. Görünümü diğer organlardakine benzer. Çok saldırgandır. 8 Kolorektal karsinomda skuamöz diferansiasyon : Çekum neoplazilerinde daha sıktır ama kalın barsağın diğer bölgelerinde de görülebilir. Çoğu kez skuamöz bileşen glandüler elemanlar ile beraberdir (adenoskuamöz karsinom). Nadiren tam skuamöz komponent de görülür (skuamöz karsinom). 8 Tümör, kronik ülseratif kolitli hastalarda artmış risk gösterir. Skuamöz hücreli karsinomlar, Crohn hastalığı ve uzun dönemli rektal fistüllerde de gelişebilir. 10 Kolorektal adenokarsinomda karsinomda fokal olarak trofoblastik görülebilir. diferansiasyon Tümör : Kolorektal hücrelerinde hCG immünhistokimyasal olarak gösterilebilir. Nadiren tümörün tamamı koryokarsinom görünümdedir. 8 Kolorektal nöroendokrin tümörler: - Đyi diferansiye endokrin tümör; fonksiyonel olmayıp çapı 2 cm veya daha küçüktür. Mukoza ve submukozaya sınırlı olup anjiyoinvazyon göstermez. - Malignite potansiyeli belirsiz nöroendokrin tümör; mukoza ve submukozaya sınırlı, çapı iki cm’den büyük, anjiiyoinvazivdir. - Đyi diferansiye nöroendokrin karsinom ; muskularis propriya veya daha derin invazyon yapan veya metastazı olan tümörlerdir. - Az diferansiye nöroendokrin karsinom 26 - Karsinoid form. En sık olarak rektumda görülür. Rektumda sıklıkla ön veya lateral duvarda bulunur. Pratikte karsinoid sendrom ile birliktelik bildirilmemiştir. Makroskopik olarak nöroendokrin tümörler yassı, hafif çökük plak veya polipoid lezyon şeklindedir. Formol fiksasyonu sonucunda sarı renkte görünürler. Mikroskopik olarak aynı şekilli hücreler kurdela şeklinde stromayı invaze ederler. Bu tümörler argirofil içerirken genellikle argentaffin içermezler. Đmmunhistokimyasal olarak nöron spesifik enolaz, kromogranin, sinaptofizin ve çeşitli peptid hormonlarla boyanır. Rektal karsinoid tümörler CEA, hCG ve prostatik asit fosfataz immünreaktivitesi gösterir.Rektal karsinoid iki cm’den küçük ve mukoza veya submukozaya sınırlı ise lokal çıkarımla çok iyi tedavi edilir. 8 21 HĐSTOLOJĐK GRADE Adenokarsinomlar bez yapıların varlığı temel alınarak derecelendirilir. Histolojik grade prognostik değer olarak da kullanılır. 10 8,10,14,20,21 Kötü diferansiye olanlarda en azından bazı bez yapıları ve müsin üretimi izlenmelidir. Karsinomlar karışık diferansiasyon yapılanması gösterdiğinde derecelendirme en az diferansiye bileşene göre yapılmalıdır. 10,13 Đyi diferansiye tümörler (Grade I): Tümörün % 75’inden fazlası bez benzeri yapı içerir. 10,13 (Resim 1) Orta derece diferansiye (Grade II): Tümörde bez benzeri yapı % 25-75 oranındadır. 10,13 (Resim 2) Kötü diferansiye tümörler (Grade III): Bez benzeri yapı % 25’den azdır. 10,13 (Resim 3) Müsinöz adenokarsinomlar ve taşlı yüzük hücreli karsinomlar genellikle grade III’ tür. 14 (Resim 4) Resim 1: Đyi diferansiye adenokarsinom (H&E, x400) 22 Resim 2: Orta derece diferansiye adenokarsinom (H&E, x100) Resim 3: Kötü diferansiye adenokarsinom (H&E, x100) 23 Resim 4: Müsinöz karsinom (H&E, x40) HĐSTOKĐMYASAL VE ĐMMÜNHĐSTOKĐMYASAL ÖZELLĐKLER Histokimyasal olarak kolorektal karsinomların büyük çoğunluğu müsin için pozitif boyanır. Đmmünhistokimyasal olarak kalın barsağın adenokarsinomu MUC1 ve MUC3 eksprese eder. 8 Kolorektal adenokarsinomlar keratin için pozitif boyanırlar. CK20 pozitif, CK7 negatiftir. Bu özellikler akciğer, over gibi organların adenokarsinomlarının ayırıcı tanısında önemlidir. Kötü diferansiye karsinomlarda anormal boyanma paterni görülebilir. 8 CEA (karsinoembriyojenik antijen) immünreaktivitesi kuraldır. Serum seviyesi ile immünhistolojik reaktivite arasında iyi uyum varken evre ve diferansiasyon derecesi arasında uyum yoktur. prognozu gösterir. 8 Operasyon öncesi serum CEA ve CA 242 yüksekliği kötü 27 24 Đntestinal epitel hücrelerinin diferansiasyon ve proliferasyonunda rol oynayan CDX2, immünhistokimyasal olarak kolorektal karsinomların büyük çoğunluğunda mevcuttur. 8 Tümör bağlantılı glikoprotein (TAG-72), monoklonal antikor olarak tanınır, invaziv kolorektal karsinomlarda % 100 bulunur. Ayrıca normal mukoza, hiperplastik polip ve adenomatöz poliplerde de mevcuttur. 8,10 Tümör ile ilişkili antijenlerden büyük dış antijen (LEA), tümör dokusunda ve kolorektal karsinomlu vakaların serumunda bulunur. 8 Kalın barsak karsinomları kan grubu izoantijenlerini kaybetmiştir ve HLA B ve C ekspresyonu özellikle kötü diferansiye karsinomlarda görülür. 8 Villin hücre iskeleti proteinidir. Mikrovillüslerin fırçamsı kenarlarının aksiyal mikroflaman bantlarıyla birlikte bulunur. Kolorektal karsinomlar diferansiasyonuna bağlı olmaksızın villin eksprese eder. 8 Serum villin seviyesi, klinik seyir ve kolorektal kanserin tekrarının takibinde özellikle faydalıdır. Seviye cerrahi sonrası düşer, tam iyileşme döneminde aşağı seviyede kalır. Hastalığın tekrarında, özellikle karaciğer metastazlı vakalarda önemli ölçüde serum seviyesi artar. 29 Kalretinin, kolorektal karsinomların çok az miktarında eksprese olur. Mezotelyoma ile ayırıcı tanıda bu immün belirleyici akla gelmelidir. 8 Kalretinin ekspresyonu ile tümör diferansiasyonu arasında bir uyum vardır. Çoğu az diferansiye kolorektal adenokarsinomda kalretinin eksprese olurken iyi diferansiye tümörlerde sınırlı pozitiftir. Ekspresyonun derecesi, bölgesel lenf nodu metastazı ve diğer organ metastazı sayısındaki artış ile orantılıdır. 29 Kolorektal karsinomun büyük oranı, özellikle müsinöz ve kötü diferansiye tümörler, hCG (human koryonik gonodotropin) ile pozitif boyanır. 8 PLAP (plasental alkalin fosfataz) bütün kolorektal karsinomların % 10’unda bulunur. 8,30 Östrojen ve progesteron reseptörleri genellikle yoktur. 8 MOLEKÜLER GENETĐK ÖZELLĐKLER Kalın barsağın ailesel birkaç tipi bu tümörlerde bazı genetik değişikliklerin belirlenmesine yol açmıştır. Bu, sporadik kolon kanserlerinde de genlerde somatik mutasyon olduğunu göstermiştir. Bu genlerin en önemlileri APC, mismatch tamir genleri, p53, k- ras, MAD (mother against DPP), MADR (MAD- related genes) ve DCC’ dir. 3, 8,10,31 25 MSI (mikrosatellit instabilitesi) ile birlikte tümörler, müsinöz veya az diferansiye olmaya eğilimlidir. Bu tümörler; sınırlı gelişim, sağ tarafa yerleşim ve belirgin stromal reaksiyona sebep olurlar. 8 MSI durumunun tespiti tümör evre ve gradenin histopatolojik değerlendirmesi için fayda sağlayabilir. 32, 33 APC geninde mutasyon ile inaktivasyon FAP’da bulunur. 10,34 APC kolon epitel çoğalmasında negatif düzenleyicidir. Kolorektal kanserlerin %60’ında ve adenomların %63’ünde APC geninde en azından bir adet somatik mutasyon vardır. karsinomlu hastalarda normal kolon mukozası ile premalign 10 Kolorektal adenomlar karşılaştırıldığında CpG alanında APC geninin promotor bölgesi ağır metile olduğu bulunmuştur. 35,36 Kolorektal karsinom patogenezde önemli rol oynayan bir diğer moleküler grup ise E- kadherin ve katenindir. β-katenin APC proteini ile birliktedir. Adenom karsinom dönüşümünün bütün dönemlerinde düzeni bozar. 8 Kolorektal karsinomda E- kadherin ve alfa- katenin ekspresyonu bölgesel invazyon ve metastaz ile orantılıdır. 8,37,38 p53 mutasyonu kolorektal karsinomların büyük çoğunluğunda bulunmuştur. p53 geni 17. kromozomun kısa kolunda lokalizedir. 10,12 8,10,12 p53 proteini, hücre çoğalması, diferansiasyonu, DNA tamir ve sentezi kontrolü ve programlanmış hücre ölümünde rol oynar. 10 Apopitozisi bcl-2/ Bax yolu üzerinden düzenler. 39 Anormal genlerle oluşan protein kodunun yüksek ekspresyonu ile de uyumludur. 8,10 Kolorektal karsinomun az miktarında, özellikle de metastatik grupta “ ras” onkogen mutasyonu mevcuttur. 8 ras protoonkogenleri, normal hücre gelişiminde ve diferansiasyonunda önemli rol oynar. ras GTP, çeşitli hücre hedeflerini harekete geçirir sonuçta hücre döngüsü ilerlemesi, hücre iskeleti organizasyonu değişiklikleri, hücre adezyonu ve çoğalması meydana gelir. oluşumunda etkili olduğu söylenmektedir. 10,40 Bu genin ekspresyonunun erken kanser 8,10,12 DCC (deleted in colorectal cancer) geni, 18. kromozomun uzun kolunda lokalizedir. tümör süpresör gendir. Đmmünhistokimyasal olarak DCC proteini hücre içi müsin granüllerine yerleşmiştir. DCC kaybı, p53 delesyonundan erken gelişir. Kolorektal kanserin genelinde allelik kaybı vardır. DCC ekspresyonu, evre II ve III kolorektal karsinomun gidişatı için güçlü pozitif tahmin sağlar. 10,41 Kolorektal karsinomların yine büyük bir kısmında von Hippel Lindau gen delesyonu bulunmuştur. 8 bcl-2 bir protoonkojendir. Apopitozu engeller. Normal gastrointestinal sistemde kriptlerin bazal hücrelerinde eksprese edilmektedir. Kolorektal adenomların 26 çoğunluğunda (%85’den fazla) eksprese edilmekte ve invaziv karsinoma ilerlerken ekspresyon azalmaktadır. 39 Kolon kanserinde bcl-2 ekspresyonunun kemoterapötik tedaviye direnci açıkladığı da belirtilmiştir. 42 Kolorektal karsinomların %90’ında mevcuttur. 8 c-myc onkogen güçlü ekspresyonu Artmış çoğalma faaliyeti S- dönemine özgü Ki-67, PCNA, AgNOR boyaları ile saılarak bulunur. 8 Yukarıda sayılan tüm bu belirleyiciler tek başlarına prognoz hakkında fikir verebilirken, hiçbiri mikroskopik grade ile yakından ilişkili değildir. 8 TÜMÖR YAYILMASI VE METASTAZ Kolonik adenokarsinomlar yavaş büyüyen tümörlerdir. Karsinomun 6 cm’ye ulaşması için tahmini süre 6- 8 yıldır. Đnvazyon ve metastaz birden fazla adımda gerçekleşir. Bu adımların çoğu iyi bir şekilde tanımlanmıştır. Bunlardan birisi tümör içerisinde yeni kan damarlarının (anjiyogenezis) oluşmasıdır. Artmış vaskülarizasyon tümör hücrelerini başka alanlara taşır. Đnvazyon ve metastazda tümör hücreleri diğer hücrelere ve/veya matriks proteinlerine tutunur ki bu esnada adhezyon molekülleri kilit rol oynar. Metastatik hücreler diğer alana ulaşıp da kolonize olduğunda büyüme faktörleri ile büyümeye başlar. 10 Kolorektal adenokarsinomlar; perinöral, lenfatik , venöz invazyon, direk ekstansiyon ile bitişik yapılara, ekilme ile periton ve serozal membranlara, implantasyon ile cerrahi yaralara ve anastomoz alanlarına yayılırlar. 8,10,12 Tümör geliştiğinde birkaç yönde büyümeye devam eder. Bu lümene, kolon duvarına doğrudur. Kasa penetrasyon, bitişik organ ve dokulara direk yayılım ile sonuçlanır. 10 Tümör yanlara doğru lenfatiklerle yayılabilir. Lenfatik invazyon oranı evre ve gradenin ile ilişkilidir. Lenfatik invazyon rektosigmoid yerleşimli olanlardan daha çok kolonun diğer alanlarına yerleşenlerde gözlenir. Kolon kanserleri sıklıkla bölgesel lenf nodlarına metastaz yapar. Düşük gradeli tümörler lenf nodlarına %30, yüksek gradeli tümörler ise %81 oranında metastaz yapar. 10 Venöz invazyon üç histolojik özellik taşır. 1) Tümör hücreleri ven duvarından ayrıdır. 2) Tümör hücreleri ven lümenini doldurmuştur. Merkezinde rekanalizasyon olabilir. 3) Tümör lümende vasküler kalınlaşma, duvar ve etraf dokuda enflamatuvar reaksiyon ile büyür.10 27 Kolorektal karsinom en sık bölgesel lenf nodlarına, karaciğere ve akciğere 8 metastaz yapar. Metastaz; tümör boyutu, lokalizasyonu ve bölgesel lenf nodu tutulumu ile ilgilidir. 8,10,12 KOLOREKTAL KARSĐNOMDA EVRE Kolorektal karsinom için çok sayıda evre şeması geliştirilmiştir. Bunlar genelde barsak duvarına invazyon derinliği ve lenf nodu tutulumu olup olmamasına bağlıdır. Dukes 8,10 8,10 , bir önceki Lockhart and Mummery sınıflandırmasını bir şekle sokarak, 1932’de kendi ismini verdiği bir evreleme sistemi geliştirdi. Buna göre: -Dukes evre A’da; tümör barsak duvarında olup (submukoza veya muskülaris propria), seroza invazyonu yoktur. -Dukes evre B’de; tümör muskularis propriadan serozaya invaze olmuştur. -Dukec evre C’de; tümör bölgesel lenf nodlarına metastaz yapmıştır. 8,10 Bir diğer evreleme sistemi ise Astler- Coller sınıflandırmasıdır. Buna göre : -Evre A: Tümör mukozaya sınırlıdır. -Evre B1: Tümör muskularis propriayı invaze eder fakat onun tamamını tutmaz. -Evre B2: Tümör muskularis propria boyunca invazedir. -Evre C1: Evre B1’in özellikleri ile beraber lenf nodlarının tutulması. -Evre C2: Evre B2’nin özellikleri ile lenf nodlarının tutulması. -Evre D: Yaygın metastaz 43,44 1954’de Denoix TNM sistemini uyguladı. Bu sistem UICC (Union International Contre Cancer) ve AJCC (American Joint Commission on Cancer) tarafından uyarlanmıştır. (Tablo 1) 8,10 (Şekil 3) 43 Tablo 1: Kolorektal karsinomda evreleme Primer tümör(T) TX Primer tümörün olmaması T0 Primer tümör için hiçbir delil yoktur Tis Karsinoma insitu ( intraepitelyal ve intramural) T1 Tümör submukozayı invaze eder T2 Tümör muskularis propriayı invaze eder 28 T3 Tümör muskularis propriadan geçerek subserozaya veya periton ile kaplı olmayan perikolik veya perirektal dokuya invazedir T4 Tümör diğer organları veya yapıları invaze eder veya visseral peritonu perfore eder Bölgesel lenf nodları(N) NX Bölgesel lenf nodları değerlendirilemedi N0 Bölgesel lenf nodlarında metastaz yoktur N1 Perikolik veya perirektal lenf nodlarına 1- 3 metastaz N2 Perikolik veya perirektal lenf nodlarına ≥4 invazyon Uzak metastaz (M) MX Uzak metastaz varlığı değerlendirilememiştir M0 Uzak metastaz yoktur M1 Uzak metastaz vardır Evre gruplandırması Dukes evrelemesi Evre 0 Tis N0 M0 --- Evre 1 T1 N0 M0 A T2 N0 M0 --- T3 N0 M0 B T4 N0 M0 --- Herhangi bir T N1 M0 C Herhangi bir T N2 M0 --- Herhangi bir T Herhangi bir N M1 --- Evre 2 Evre 3 Evre 4 29 Şekil 3: TNM evreleme sisteminin şematik gösterimi 43 KOLOREKTAL KARSĐNOMDA PROGNOZ Kolorektal kanser prognozunu birçok faktör etkilemektedir. En önemli prognostik faktör tümörün evresidir. 8,10,45 1- Tümör evresi: Barsak duvarına invazyon derecesi, lenf nodu metastazı varlığı, uzak metastaz varlığı prognozu olumsuz etkiler. 8,10,12,13,45 2- Histolojik grade ve tip: Az diferansiye adenokarsinomlu vakaların %50’sinden fazlasında lenf nodu metastazı görülürken, iyi-orta diferansiye tümörlerde daha az lenf nodu metastazı görülür. Grade barsak duvarı yayılımı ile de doğru orantılıdır. Ayrıca müsinöz karsinom, küçük hücreli karsinom ve taşlı yüzük hücreli karsinom klasik adenokarsinomdan çok daha kötü prognozludur. 8,10,22,23,24,25 30 3- Tümör lokalizasyonu: Đnen, sigmoid kolon ve rektumdan kaynaklanan tümörlerin çoğunda geç dönemde tekrarlama vardır. 8,10 Sol kolon karsinomu daha iyi prognozlu iken sigmoid ve rektum yerleşimli karsinomların daha kötü prognozlu olduğunu çal ışmalar göstermiştir. 8,10, 46 4- Boyut: Tümör boyutu ile prognoz arasında uyum vardır. Nodal metastaz ile boyut arasında çok az bağlantı vardır. 8 Tümör kalınlığı lenf nodu, karaciğer metastazı ve prognozla uyumludur. 8 5- Makroskopik yapı: Polipoid ve egzofitik kanserlere göre ülsere tip karsinomlar kötü prognozludur. Egzofitik tümörlerin ülsere olanlara göre duvar invazyonu daha az sıklıktadır. Yassı karsinomlar, polipoid kanserlere göre daha derine invazyon ve lenfatik invazyon gösterirler. 8, 10 6- Cerrahi sınırlar: Cerrahi sınırlarda tümör varlığı prognozda çok önemlidir. 10,47 Rektal tümörler genellikle, makroskopik olarak normal dokuya benzediğinden, kısa cerrahi sınır (low anterior resektion) ile çıkarılır. Fakat lokal tekrar ihtimali fazladır. 10 7- Radyal sınır: Rektal kanserde barsak duvarı boyunca yayılım prognostik belirleyicidir. Gerçekte prognozu belirlemede bu sınır, lateral sınırdan daha değerlidir. 8,10 8- Lenfatik yayılım: Lenfatik invazyonun artışı düşük sağ kalım ile beraberdir. Lenfatik invazyonun artışı ile tümör evre ve gradesi artar. Ayrıca bölgesel tekrar oranı ile de orantılıdır. Lenfatik invazyon hayatta kalım için bağımsız prognostik faktördür. 8,10 9- Venöz invazyon: Duvar dışında, kalın duvarlı ven invazyonu, intramural invazyondan kötü prognozludur. Duvar dışı venlerde tümör varlığı ile metastatik hastalıklardan ölenler arasında güçlü uyum vardır. Kan damarı invazyonu ile tümör evre ve gradesi artar. 8,10 10- Perinöral invazyon: Evre III ‘de perinöral invazyon görülme oranı artmaktadır ve perinöral invazyon olmayan evre III hastalara göre perinöral invazyonlu evre III hastalarda bölgesel tekrar oranı artmıştır. 8,10 31 11- Lenf nodu tutulumu: Tümör lenf nodlarına yayıldığında beş yıllık sağ kalım oranı keskin bir şekilde düşmektedir. 8 Tutulu lenf nodu sayısı fazla ise prognoz kötüdür. 8,10,46 Altıdan fazla lenf nodu tutulumunda beş yıldan fazla sağ kalım %10’dan azdır. 8 12- Tıkanma ve perforasyon: Tam tıkanık kalın barsak karsinomlarında, aynı evredeki tıkalı olmayan hastalara göre beş yıllık sağ kalım daha azdır. 10,47 Tümör barsak duvarına yaygın invazyonu neticesinde perforasyon geliştiğinde hasta kötü prognozludur. 8,10 13- Đnvaziv sınırlar: Đtici karakterde tümör yayılımı olan hastalar, infiltratif yayılıma göre daha iyi prognozludur. 8,10,48 14- Peritümoral lenfositik infiltrasyon: Belirgin tümör etrafı lenfositik infiltrasyon sağ kalım süresi üzerine olumlu etki yapar. 10 15- Reaktif lenf nodları: Đmmunolojik reaksiyon sonucu oluşan reaktif lenf nodları kolorektal kanserli hastalarda sağ kalımı düzelttiği bildirilmiştir. 8,10 16- Kemik iliğine mikrometastaz: Kemik iliğine metastaz hastalığın yayıldığının habercisidir. Kemik iliği aspirasyonunda kanser hücrelerinin varlığı hastalıksız dönemi kısaltmaktadır. 10 17- Peritoneal ve serozal tutulma: Bölgesel peritoneal tutulum, intraperitoneal tekrarlama veya hastalığın ilerlemesi ile güçlü ilişkilidir. 10 18- Anjiyogenez: Tümör yayılımı tümör içinde ve içine doğru yeni kan damarları gelişmesine dayanır. Yeni gelişen damarlar, zayıf bazal membranlıdır. Tümör hücreleri bu damarlara kolayca penetre olurlar. Tümör alanındaki vasküler yoğunluk; klinik sonuç tahmininde, tümör agresifliğinde, lenfatik veya venöz invazyonda bağımsız prognostik belirleyicidir. 8 32 19- Tümör hücre proliferasyonu: S fazındaki hücrelerin yüksek proliferasyon aktivitesi kötü prognozla bağımsız olarak orantılıdır. 8,10 20- Hasta yaşı: Gençler, özellikle çocuklar ile çok yaşlılar kötü prognozludur. Bu sonuç genç hastalarda hastalığın hızlı ilerlemesinden kaynaklanabilir. 8,10 Genç hastalarda yüksek gradeli tümör oranı %53 civarında iken; yaşlılarda bu oran %20’dir. Çok yaşlı hastalarda ise sıklıkla acil yaklaşımlar uygulandığından yüksek mortalite oranı vardır. 40 yaş altındaki hastalar yaşlı hastalardan daha iyi prognozludur. 10 21- Cinsiyet: Prognoz kadınlarda erkeklere göre daha iyidir. 8 22- Serum CEA seviyesi: CEA seviyesi >5.0 ng/ ml, prognozla ters ilişkilidir. Tümörün evresinden bağımsızdır. 8 Hepatik metastazın taramasında çok duyarlı bir biyolojik parametredir. Hastalığın tekrarında önemli bir belirleyicidir. 49 Ayrıca serum CEA, CA19-9, CA 242, CA 72-4 ve ß hCG yüksekliği kötü prognoza işaret eder. 50 Serum villin seviyesi klinik seyir ve kolorektal kanserin tekrarının takibinde ve karaciğer metastazında faydalıdır. 28 23- Asiner yapı: Mikroasiner gelişme kötü prognoz ile beraberdir. Fakat bağımsız prognostik faktör değildir. 8 24- Nöroendokrin hücre varlığı: Prognostik önemi henüz anlaşılmamıştır. 8,51 25- Müsin- bağlı antijen: MUC1 ve sialyl-Lewis immünreaktif prognoz kötüdür. MUC1 bağımsız prognostik faktördür. tümörlerde 8 26- HLA-DR ekspresyonu: HLA-DR ve HLA-A ekspresyonu gösteren tümörlerin daha iyi prognozlu olduğu gösterilmiştir. 8 27- 18q kromozomunun allelik kaybı: Bu değişiklik güçlü negatif prognostik önemdedir. 8,41 28- TGF-ß1 mutasyonu: Yüksek sınırlarda mikrosatellit instabilitesi ile TGF-ß1 iyi prognoz göstergesidir. 8 33 29- Onkogen ekspresyonu: K-ras mutasyonlu hastalarda hastalık tekrar oranının arttığı görülmüştür. K-ras mutasyonu taşlı yüzük hücreli karsinomda da tespit edilmiştir. 8,24,40 p53 aşırı ekspresyonu, sağ kalımın tahmininde bağımsız prognostik belirleyici olarak bulunmuştur. 39,42 8 p53 ve bcl-2 ekspresyonu faydalı prognostik bilgi sağlayabilir. c-myc onkogeni tümör diferansiasyonu ile orantılıdır. 8 E- cadherin ekspresyonu kolorektal karsinomun prognozunu tahmin etmede faydalı olabilir. 37,38 Kalretinin ekspresyonu ile tümör diferansiasyonu arasında uyum vardır. Ekspresyon derecesi arttıkça, lenf nodu metastazı sayısı, diğer organ metastazı sayısı da artmaktadır. 29 KOLOREKTAL KARSĐNOMDA TEDAVĐ Kolorektal karsinomun standart tedavisi cerrahidir. 8,10,12,13,20,21,40,44 Operasyonun tipi tümör bölgesine bağlıdır. Çıkan kolon ve çekum karsinomlarında ileokolektomi tercih edilirken, peritonla kaplı olmayan bölgede klasik abdominoperineal çıkarma tercih edilir. Abdominoperineal rezeksiyon yerine, özenle seçilmiş vakalarda sfinkter koruyucu yaklaşımlar uygulanmaktadır. Kalın barsağın diğer bölgelerindeki karsinomlar ise anteriör çıkarma ile tedavi edilir. Operasyon tutulumu şüpheli lenf nodlarının çıkarımı ile genişleyebilir. Đşlem esnasında tümör hücrelerinin ekilmesi ile anostomoz hattında tümör nüksü gelişebilir. 8,10 Kolorektal karsinom için cerrahi çıkarım ile tedavi oranı %92, operasyon sırasında ölüm oranı ise %2’dir. Cerrahi sonrası ilk yıl endoskopik takip çok önemlidir. 8 Rektumda tümör küçük, yüzeyel ve iyi diferansiye ve / veya hasta abdominoperineal rezeksiyon için kötü bir aday ise fulgürasyon (hareketli bir elektrotla, etkisi ayarlanan elektrik akımıyla dokuların yakılma işlemi), endoskopik transrektal rezeksiyon ve tam kalınlıkta lokal eksizyon, alternatif tedavi yöntemleridir. Lokal rezeksiyona adjuvan kemoterapi eklenebilir.8,10 Kolon rezeksiyonlu lenf nodu pozitif hastalarda hayatta kalımı düzelten, 5-fluorouracil (5-FU) ve levamizol adjuvan tedavisi uygulanmaktadır. 10 Tek, bazen birden fazla, karaciğer ve diğer organlara uzak metastazda, hastalar cerrahi çıkarımdan fayda görmüşlerdir. 8,52 34 MATERYAL VE METOD Bu çalışmada 2006-2007 yıllarında Haseki Eğitim ve Araştırma Hastanesi Patoloji bölümüne gönderilen kolorektal karsinom tanısı ile kolektomi uygulanmış 58 vakada geriye dönük olarak tarandı. Seçilen 54 vaka bu çalışma kapsamına alındı. Olgulara ait tüm preparatlar 2 gözlemci tarafından gözden geçirilerek histolojik tip, grade, invazyon derinliği, metastatik lenf nodu durumu, cerrahi sınır, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, yayılım paterni, iltihabi ve desmoplazik reaksiyon, tümöre komşu mukozada displazi varlığı, mitoz, pleomorfizm gibi parametreler tekrar değerlendirildi. Olgulara ait preparatlardan immünhistokimya için uygun olanlar, özellikle tümör etrafı kolon dokusu içerenler p16 antikoru ile boyanmak üzere seçildi. ĐMMÜNHĐSTOKĐMYA Đmmünhistokimya için seçilen preparatların parafin bloklardan hazırlanan 2-3 µm’lik kesitler, önceden Histogrip’le (Zymed) muamele edilmiş lamlara alınarak, bir gece etüvde 37˚C’de bekletildi. 3 defa 5’er dakika ksilenden ve 3 defa 5’er dakika derecesi azalan alkollerden geçirilerek deparafinize edildi. Distile suyla yıkanıp, antijen gerikazanımı amacıyla sitrat buffer pH:6 ile mikrodalga fırında 750 watt ayarında 5’er dakika bırakılıp, bu işlem 3 defa tekrarlandı. Oda sıcaklığında 20 dakika soğumaya bırakıldı. Dokuların etrafı hidrofobik kalem ile çizildikten sonra kesitler Tris Buffered Saline (TBS)’de 5 dakika bekletildi. Dokudaki endojen peroksidaz aktivitesini önlemek için kesitler üzerine %3’lük hidrojen peroksit çözeltisi damlatılıp 10 dakika bekletildi. Kesitler tekrar TBS’de 5 dakika bekletilip, nonspesifik bağlanmaları önlemeye yönelik 5 dakika blokaj (Ultra v Block Nonspesific blocking Reagent, Lab Vision Corporation, USA) uygulandı. Kesitlere p16-423 ( Klon 6H12, Mouse Monoclonal Antibody, Novocastra Laboratories Ltd, Bailliol Business Park West, Benton Lane, Newcastle Upon Tyene, NE12 8EW, UK, 45 dak.) antikoru damlatılıp 1 saat bekletildi. 5 dakika TBS’de bekletilen kesitler üzerine sekonder antikor (Biotinylated Goat Anti-Polyvalent, Lab Vision Corp.,USA) uygulandı ve 10 dakika bekletildi. Kesitler tekrar TBS’de bekletilip, immun reaksiyonu gözlemlemek için işaret olarak streptavidin peroksidaz damlatılarak 10 dakika bekletildi. TBS’de 5 dakika bekletilen kesitlerin üzerine AEC 35 (Aminoetil karbezil) kromojen damlatıldı ve 15 dakika bekletildi. Daha sonra kesitler distile suyla yıkanarak Mayer hematoksilen ile boyandı. Su bazlı kama solüsyonu ile kapatıldı. Pozitif kontrol amacıyla daha önceden p16 ile 3(+) yoğunlukta boyanan serviks dokusuna ait displazi tanısı almış preparatların parafin blokları kullanıldı. ĐMMÜNHĐSTOKĐMYASAL BOYAMANIN DEĞERLENDĐRĐLMESĐ p16 pozitif boyanması için nükleer ve sitoplazmik boyanma esas alındı. Boyanma yaygınlık ve yoğunluk olmak üzere iki gruba ayrıldı. Yaygınlık skorlaması: Skor 0: Hiç boyanma olmaması Skor 1: < %30 oranında boyanma Skor 2: ≥ %30 ve < %70 oranında boyanma Skor 3: ≥ %70 oranında boyanma Yoğunluk ise: hafif derece (+ / +++), orta derecede ( ++ / +++), belirgin derecede ( +++/ +++) şeklinde değerlendirildi. (Resim 5,6,7,8) Değerlendirmeler, Olympus Cx31 ışık mikroskopunda, 400x (40x objektif lens, 10x oküler lens) büyütmede yapıldı. Đstatistiksel Analiz Verilerin değerlendirilmesinde SPSS for windows 10.0 istatistik paket programı kullanıldı. Đki grup karşılaştırıldığında Mann-Whitney testi, ikiden fazla grup karşılaştırıldığında ise Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. 0,05’in altındaki p değerleri anlamlı kabul edilmiştir. 36 Resim 5: Grade I adenokarsinomda, tümör hücrelerinde p16 ile ++/+++ yoğunlukta boyanma (x 400) Resim 6: Grade II adenokarsinomda p16 ile tümör hücrelerinde +++/+++ yoğunlukta boyanma, (x 400) 37 Resim 7: Grade III adenokarsinomda, p16 ile tümör hücrelerinde +/+++ yoğunlukta boyanma (x 400) Resim 8: Müsinöz karsinomda, p16 ile tümör hücrelerinde ++/+++ yoğunlukta boyanma (x 400) 38 BULGULAR - 54 vakanın 30’u erkek (% 55,6), 24’ü (% 44,4) kadındır. - Vakalarda ortalama yaş 61,9 olup en büyük yaş 85, en küçük yaş 27’ dir. 65 yaş ve üzerindekilerin sayısı 25 (%46,3) iken, 65 yaşından küçüklerin sayısı 29 (%53,7)’dir. - Gönderilen kolon rezeksiyonlarında : distal bölge 19, proksimal bölge 22 ve bölge belirtilmeyen 13 vaka mevcut olup lokalizasyon araştırmamıza dahil edilmemiştir. - Tümör çapı 2 cm ile 10 cm arasında değişmekte olup ortalama çap 5,6 cm idi. 5 cm altı vaka sayısı 19 (% 35,2) iken, 5 cm üstü vaka sayısı 35 (% 64,8) ‘dir. - Makroskopik tiplere göre ; vakaların 39’u (% 72,2) ülserovejetan, 11 vaka (%20,4) ülsere, 3 vaka (%5,6) polipoid, 1 vaka (%1,9) vejetandır. - Vakalarımız arasında iki histolojik tip gözlenmiş olup; adenokarsinom vakaların 46’sını (% 85,2), müsinöz kanser ise 8’ini (%14,8) oluşturmaktadır. - Histolojik grade: Tümörlerin 3’ü (%5,6) grade I, 41’i (%75,9) grade II, 10’u (%18,5) grade III’dür. - Đnvazyon derinliğine göre; pT1 tümörler 2 adet (%3,7), pT2 tümörler 8 adet (%14,8), pT3 tümörler 44 adet (%81,5) olarak tespit edilmiştir. - Lenf nodu metastazı: 22 vakada lenf nodu pozitif (%40,7); 32 vakada lenf nodu negatif (%59,3)’ dir. Pozitif lenf nodlarında 17 vaka (% 77,3) N1, 5 vaka (%22,7) N2 olarak saptanmıştır. Metastatik lenf nodu sayısı en fazla 6 iken, en az 1’dir. Ortalama diseke edilen lenf nodu sayısı ise 12’dir. - Cerrahi materyallerin tümünde cerrahi sınır salim olarak izlenmiştir. - Lenfovasküler invazyon:43 vakada (%79,6) yok iken, 11 vakada (%20,4) mevcuttur. - Perinöral invazyon: 35 vakada (%64,8) yok iken, 19 vakada (%35,2) mevcuttur. - Yayılım paterni 48 vakada (%88,9) infiltratif iken, 6 vakada (%11,1) ekspansiftir. - Tümöre karşı iltihabi reaksiyon; 30 vakada (% 55,6) hafif derecede, 14 vakada (%25,9) orta derecede, 10 vakada (%18,5) ağır derecededir. - Tümöre karşı desmoplazik reaksiyon; 15 vakada (%27,8) hafif derecede, 22 vakada (%40,7) orta derecede, 17 vakada (%31,5) ağır derecededir. - Tümör çevresi mukozada displazi varlığı 8 (%14,8) vakada tespit edilmiş olup, 46 vakada (%85,2) yoktur. Tüm vakalarda kronik nonspesifik enflamasyon mevcuttur. 39 - On büyük büyütme alanındaki mitoz sayısı: 3 vakada (%5,6) 0 , 14 vakada (%25,9) 5 ve 5’den az, 11 vakada (%20,4) 5’den fazla ve 10’dan az, 26 vakada ise (%48,1) 10 ve 10’dan fazladır. - Nükleer pleomorfizm; 1 vakada (%1,9) hafif, 2 vakada (%3,7) orta, 51 vakada (%94,4) belirgin olarak değerlendirilmiş olup istatistiksel analize dahil edilmemiştir. - p16 immünhistokimyası: Tümör hücrelerinde sitoplazmik ve nükleer boyanma gözönüne alınmıştır. Yaygınlık ve yoğunluk ayrı olarak değerlendirilmiştir. Hiç boyanma görülmeyen 2 (%3,7) vaka mevcut olup yaygınlık; 8 vakada (%14,8) < %30, 7 vakada (%13,0) ≥ %30 ve < %70, 37 vakada (%68,5) ≥ %70 olarak değerlendirilmiştir. Yoğunluk; 15 vakada (%27,8) +/+++, 18 vakada (%33,3) ++/+++, 19 vakada (%35,2) +++/+++ olarak tespit edilmiştir. Yaygınlık ve yoğunluk ile cinsiyet, yaş, boyut, makroskopik tip, histolojik tip, histolojik grade, invazyon derinliği, lenf nodu özelliği, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, yayılım paterni, iltihabi ve desmoplazik reaksiyon, çevre mukozada displazi varlığı, mitoz ve nükleer pleomorfizm arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki gözlenmemiştir. (Tablo 2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13, 14,15,16) Boyanma olmayan vakalar analize dahil edilmemiştir. Tablo:2 Cinsiyete göre yaygınlık ve yoğunluk düzeyleri farklılık göstermemektedir. Cinsiyet yaygınlık Erkek Kadın < %30 3 (% 10,3) 5 (%21,7) ≥ % 30 ve < % 70 4 (% 13,8) 3(% 13,0) ≥ %70 22 (%75,9) 15(% 65,2) +/+++ 7 (%24,1) 8 (%34,8) ++/+++ 10 (%34,5) 8 (%34,8) +++/+++ 12 (%41,4) 7 (%30,4) Ki-kare p 1,29 0,524 0,92 0,630 yoğunluk 40 Tablo: 3 Yaş ortalamaları yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık N Aritmetik Ki- ortalama kare p 1,31 0,520 0,084 0,959 < %30 8 31,00 ≥%30 ve <%70 7 22,07 ≥ %70 37 26,36 Yoğunluk +/+++ 15 26,03 ++/+++ 18 27,33 +++/+++ 19 26,08 Tablo: 4 Tümör çapı ortalamaları yaygınlık ve yoğunluğa göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık N Aritmetik ortalama < %30 8 27,19 ≥ %30ve < %70 7 23,50 ≥ %70 37 26,92 +/+++ 15 32,30 ++/+++ 18 23,58 +++/+++ 19 24,68 Ki-kare p 0,32 0,851 3,17 0,205 Yoğunluk 41 Tablo: 5 Makroskopik tip (ülserovejetan ve ülsere) yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık Ülserovejetan Ülsere < %30 5 (% 13,5) 3 (% 27,3) ≥%30ve <%70 7 (% 18,9) ≥ % 70 25 (% 67,6) 8 (% 72,7) +/+++ 9 (% 24,3) 4 (% 36,4) ++/+++ 13 (% 35,1) 3 (% 27,3) +++/+++ 15 (%40,5) 4 (% 36,4) Ki-kare p 3,077 0,746 0,648 0,563 yoğunluk Tablo: 6 Histolojik tip (adenokarsinom ve müsinöz kanser) yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık Adenokarsinom Müsinöz kanser < %30 6 (% 13,6) ≥%30 ve <%70 7 (% 15,9) ≥ %70 31 (% 70,5) 6 (% 75) +/+++ 13 (%29,5) 2 (%25) ++/+++ 15 (%34,1) 3 (%37,5) +++/+++ 16 (%36,4) 3 (%37,5) Ki-kare p 1,861 0,813 0,074 0,856 2 (% 25) Yoğunluk Tablo: 7 Histolojik grade (II ve III) yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık Grade II Grade III < %30 6 (%15,4) 2 (%20) ≥%30 ve <%70 5 (%12,8) 1 (%10) ≥ %70 28 (%71,8) 7 (%70) 11 (%28,2) 3 (%30) Ki-kare p 0,159 0,813 Yoğunluk +/+++ 42 ++/+++ 13 (% 33,3) 4 (%40) +++/+++ 15 (%38,5) 3 (%30) Tablo: 8 0,266 0,722 Đnvazyon derinliği, yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık pT2 * < %30 1 (%12,5) ≥%30ve<%70 ≥ %70 pT3** Ki-kare p 1,534 0,441 2,286 0,205 7 (% 16,7) 6 (% 14,3) 7 (% 87,5) 29 (% 69) +/+++ 3 (%37,5) 11 (% 26,2) ++/+++ 4 (% 50) 14 ( % 33,3) +++/+++ 1 (% 12,5) 17 (% 40,5) Yoğunluk * muskularis propriyaya invazyon ** seroza veya subserozaya invazyon Tablo: 9 Lenfovasküler invazyon varlığı yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yaygınlık Lenfovasküler invazyon Var yok < %30 5 (%12,5) 3 (% 27,3) ≥%30ve<%70 5 (%12,5) 2 (%18,2) ≥ %70 31 (%75,6) 6 (%54,5) +/+++ 11 (%26,8) 4 (%36,4) ++/+++ 15 (%36,6) 3 (%27,3) +++/+++ 15 (%36,6) 4 (%36,4) Ki-kare P 2,053 0,157 0,491 0,724 Yoğunluk 43 Tablo: 10 Perinöral invazyon ile yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Perinöral invazyon yaygınlık Yok Var < %30 6 (%17,6) 2 (%11,1) ≥%30ve<%70 5 (%14,7) 2 (%11,1) ≥ %70 23 (%67,6) 14 (%77,8) +/+++ 11 (%32,4) 4 (%22,2) ++/+++ 14 (%41,2) 4 (%22,2) +++/+++ 9 (%26,5) 10 (%55,6) Ki-kare p 0,610 0,447 4,365 0,098 Yoğunluk Tablo: 11 Yayılım paterni yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Yayılım paterni yaygınlık Infiltratif < %30 8 (%17) ≥%30ve<%70 7 (%14,9) ≥ %70 32 (%68,1) Ekspansif Ki-kare P 5 (%100) 2,243 0,326 2,644 0,267 Yoğunluk +/+++ 15 (%31,9) ++/+++ 15 (%31,9) 3 (%60) +++/+++ 17 (%36,2) 2 (%40) 44 Tablo: 12 Tümöre karşı iltihabi reaksiyon yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Iltihabi reaksiyon yaygınlık Hafif < %30 7 (%24,1) ≥%30ve<%70 5 (%17,2) 1 (%7,7) 1 (%10) ≥ %70 17(%58,6) 12(%92,3) 8 (%80) +/+++ 10(%34,5) 2(%15,4) 3 (%30) ++/+++ 8 (%27,6) 6 (%46,2) 4 (%40) +++/+++ 11(%37,9) 5 (%38,5) 3 (%30) Orta ağır Ki-kare p 5,919 0,205 2,284 0,920 1(%10) Yoğunluk Tablo: 13 Desmoplazik reaksiyon yaygınlık yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Desmoplazik reaksiyon yaygınlık Hafif Orta Ağır Ki-kare < %30 2 (%13,3) 2 (%10) 4(%23,5) ≥%30ve<%70 2 (%13,3) 4 (%20) 1 (%5,9) ≥ %70 11(%73,3) 14 (%70) 12(%70,6) +/+++ 4 (%26,7) 7 (%35) 4 (%23,5) ++/+++ 5 (%33,3) 9 (%45) 4 (%23,5) +++/+++ 6 (%40) 4 (%20) 9 (%52,9) p 2,52 0,640 4,48 0,344 Yoğunluk Tablo: 14 Tümör çevresi mukozada diplazi varlığı yaygınlık ve yoğunluk gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Tümör çevresinde displazi yaygınlık Yok < %30 8 (%18,2) ≥%30ve<%70 7 (%15,9) Var Ki-kare p 45 ≥ %70 29 (%65,9) 8 (%100) +/+++ 13 (%29,5) 2 (%25) ++/+++ 16 (%36,4) 2 (%25) +++/+++ 15 (%34,1) 4 (%50) Mitoz yaygınlık 3,833 0,147 0,770 0,513 Yoğunluk Tablo: 15 sayısı, yoğunlık gruplarına göre Ki-kare p 8,49 0,075 7,108 0,130 farklılık göstermemektedir. Mitoz sayısı (10 BBA) yaygınlık ≤5 ≥ 10 >5 ve <10 < %30 5 (%35,7) 2 (%8,3) ≥%30ve<%70 2 (%14,3) 1 (%9,1) 4 (%16,7) ≥ %70 7 (%50) 10 (%90) 18 (%75) Yoğunluk +/+++ 4 (%28,6) 9 (%37,5) ++/+++ 5 (%35,7) 7 (%63,6) 6 (%25) +++/+++ 5 (%35,7) 4 (%36,4) 9 (%37,5) Tablo:16 Metastatik lenf nodları yoğunluk ve yaygınlık gruplarına göre farklılık göstermemektedir. Metastatik lenf nodu yaygınlık Yok Var < %30 4(%12,9) 4(%19) ≥%30ve<%70 5 (%16,1) 2 (%9,5) ≥ %70 22 (%71) 15 (%71,4) +/+++ 11 (%35,5) 4 (%19) ++/+++ 10 (%32,3) 8 (%38,1) +++/+++ 10 (%32,3) 9 (%42,9) Ki-kare p 0,713 0,789 1,681 0,432 Yoğunluk 46 TARTIŞMA Kolorektal karsinom batılı toplumlarda sık görülen tümörlerdendir. 12,13 Afrika ve Asyada en az; Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya’da en sık oranda görülür. Amerika Birleşik Devletlerinde üçüncü sıklıkta tanımlanan kanserdir. makalede kolorektal karsinomun batılı toplumlarda, 7,10,11,13,40 15 Bir kadınlarda meme kanserinden sonra ikinci, erkeklerde akciğer ve prostat kanserinden sonra üçüncü sıklıkta olduğu bildirilmiştir. 15 Đngiltere’de kansere bağlı ölümlerin ikinci en sık sebebi iken Amerika Birleşik Devletlerinde kadın ve erkeklerde üçüncü en sık ölüm sebebidir. 53 13 Kolorektal karsinomun etyolojisi, tanısı, prognozu ve tedavisine yönelik çalışmalar devam etmektedir. Hasta bir kere tanı aldıktan sonra, tedavinin ve hastalığın seyrinin belirlenmesi önem kazanmaktadır. Kolorektal karsinomun prognozunun belirlenmesinde en önemli kriter tümörün evresidir. 15,45,77 Evre arttıkça hastanın sağ kalım süresi azalmaktadır. 45 Rich ve arkadaşlarının 54 makalesinde beş yıllık hayatta kalım oranı; Duke evre A’da % 77, Duke evre B’de % 44 ve Duke evre C’de % 23 olarak bildirilmiştir. Prognoz değerlendirilmesinde, histolojik tip, tümörün diferansiasyon derecesi 45, tümör boyutu, lenf nodu metastazı, lokalizasyon, yaş, cinsiyet, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, tümöre karşı oluşan desmoplazik ve iltihabi reaksiyon gibi parametreler de önem arz etmektedir. 8,10 p16 geni; MTS-1 (multiple tümör süpresör geni) 56 , INK4a (sikline bağımlı kinaz inhibitör 4a), CDKN2a (sikline bağımlı kinaz inhibitör 2a) olarak da bilinir. 6 p16, G1 spesifik hücre siklusu düzenleyici gendir. lokalizedir. kodlar. 6 5, 6,56,59 5,6,7,78 Kromozomun 9p21 bölgesinde Üç exondan meydana gelir. 156 aminoasit ve 15.8 kD protein Protein CDK 4 veya 6’ya bağlanarak hücre siklusu ilerlemesini durdurur ve siklin D’nin faaliyetini inhibe eder. 4,6,7,9,55 p16 süpresör bir gendir 59 ve hücre siklüsünü G1/S sınırında durdurur. p16 fonksiyonunun kaybı hücresel çoğalmaya izin vererek kanser gelişimine yol açabilir. 6 Đnsan tümörlerinde p16 geni sıklıkla homozigos delesyonu 78, nokta mutasyonu 6,7,9 veya promotor bölgenin ilk kez metilasyonu 7,57 ile inaktive edilir. Hipermetile p16 geni özofagus skuamöz hücreli karsinomda, kolorektal karsinom, hepatoselüler karsinom, meme karsinomu, mesane karsinomu, pankreatik 47 karsinom, melanom, glioblastom ve lenfomada gözlenmektedir. 7 MTS-1 hipermetilasyonu çocukluk çağı T-ALL’de nadirken, delesyon ile inaktivasyon TALL’de sıktır. 56 Kolorektal kanserlerin çoğunluğunda p16 aşırı ekspresyonu bildirilmiştir. 55 Bir çalışmada p16 aşırı ekspresyonu gösteren hastaların % 78,9’unda sağ kalım beş yıldan fazla iken, zayıf ekspresyon gösteren % 61,5 hastada opersyon sonrası sağ kalım beş yıldan azdır. 4 Çalışmamızda p16 immünhistokimyasal ekspresyonunu, belirlediğimiz prognostik parametrelerle karşılaştırdık. Liang ve arkadaşları 6 , p16 hipermetilasyonunun p16 inaktivasyonunu gösterdiğini ve kolorektal kanserli vakalarda % 24 bulunduğunu bildirmişlerdir. Aynı çalışmada p16 hipermetilasyonu bulunan tümörlerin, hipermetile olmayan tümörlere göre prognozunun daha kötü olduğu görülmüştür. Beş yıllık sağ kalım hipermetile grupta %25 iken, metile olmayan grupta % 72 bulunmuştur. Bazı araştırmalarda, p16 ekspresyonunun kanser hücrelerinin nükleusunda zayıf iken, sitoplazmasında ise kuvvetli derecede boyandığı gözlenmiştir.2,4,7,55,59 Yayınların bir kısmında sadece nükleer boyanmanın varlığı değerlendirilmiştir. 9,58 Bazı çalışmalarda tümöre bitişik neoplazik olmayan mukozada ekspresyon izlenmediği belirtilirken 7,9,58,59 , diğerlerinde ekspresyonun bulunduğu bildirilmiştir. 4,55,57 Çalışmamızda seyrek nükleer, çoğunlukla sitoplazmik boyanma gözlenmiştir. Tümör ve tümöre komşu dokuda da durum farklı değildir. Çalışmamızda p16 belirteci, 52 (%96) vakada tümör ve bitişik alanı boyamış, iki vakada (%4) ise hiç boyanma görülmemiştir. King-Yin Lam ve arkadaşlarının 58 yaptıkları çalışmada p16 ekspresyonu % 78 oranında gözlenmiştir. Tümör boyanma yaygınlığı tümör hücrelerinde, %30’ dan küçük, % 30’dan büyük ve % 70’den küçük, %70’den büyük olarak boyanmasına göre üç gruba ayrılmıştır. Tada ve arkadaşları 9, normal kolon mukozasında p16 ekspresyonunu negatif gözlemlerken, kolorektal karsinom alanlarında ise yüksek oranda (%98) pozitif bulmuşlardır. Zhao ve arkadaşları 4 , tümöre bitişik mukozada nükleusta zayıf, sitoplazmada orta derecede pozitif boyanma gözlemlerken, karsinom alanında sitoplazmik pozitif boyanma izlemişlerdir. Makaleler arasındaki farklılıklar, p16’nın immünhistokimyasal olarak nükleer ve/ veya sitoplazmik boyanmayı pozitif kabul edilişine, vaka sayısındaki değişikliklere, çalşmada arşiv parafin bloklarının kullanılması gibi faktörlere bağlı olabilir. Servikal kanser hastalarında, p16INK4a aşırı ekspresyonu yüksek riskli HPV ile enfekte servikal intraepitelyal neoplazi (CIN)’de gözlenmiştir. Bundan dolayı p16, aktif 48 yüksek riskli HPV ile enfekte servikal lezyonların tespitinde kullanılmaka olan bir biyobelirteç olmuştur. 65 Meyer ve arkadaşları 66, melanotik olmayan deri kanserlerinde, özellikle de skuamöz hücreli karsinom (SCC)’da normal deri ile karşılaştırıldığında yüksek HPV sıklığı gözlemlemişlerdir. Yine Nindl ve arkadaşları 67, melanom olmayan deri kanserlerinde ve prekanseröz lezyonlarında yaptıkları inceleme sonucunda, aktinik keratoz ve SCC’nin displastik hücrelerinde p16 aşırı ekspresyonu tespit etmişlerdir. Mihic-Probst ve arkadaşları 68 , benign nevüs, metastassız melanom ve metastazlı melanomda p16 ekspresyonunun kademeli olarak azaldığını tespit etmişlerdir. Sitoplazmik p16 ekspresyonu ve metastaz yokluğu arasında önemli bir uyum bulmuşlardır. Pür sitoplazmik p16 immün boyanmasının primer malign melanomdaki lenf nodu durumunun tahminine yarayabileceğini belirtmişlerdir. Bu nedenle p16 immün boyanmasının melanom cerrahisinde tedavi planlamasında değerli olduğu sonucuna varılmıştır. Epitelyal over kanserleri tanı anında, ilerlemiş evre ve jinekolojik maligniteden ölüme sebep olan en sık kanser tipidir. Bir çalışmada 190 epitelyal over tümörü analiz edilmiş. Tümör hücrelerinde yüksek p16 ekspresyonunun, giderek ilerleme ve kötü prognozu gösterdiği halde, stromal hücrelerdeki yüksek ekspresyonun uzun sağ kalım ile birlikte olduğu belirtilmiştir. 69 Kolorektal karsinom dünyada çok sık tanı konan kanserlerden biridir. 59 Kolorektal karsinomun çoğunluğu adenomlardan gelişir. 60 Adenomun karsinoma dönüşümü üç bağımsız özellikle uyum gösterir : Polip boyutu, histolojik tip, epitelyal displazinin derecesi. 10,12,61 Carneiro ve arkadaşları 59, p16 ekspresyonu ile tubüler, tubulovillöz ve villöz adenom veya displazi dereceleri arasında önemli bir bağlantı olmadığını göstermişlerdir. Yine aynı çalışmada hücre diferansiasyon derecesi ile p16 ekspresyonu arasında ilgi bulamadıklarını bildirmişlerdir. 59 Çalışmamızda, nükleer pleomorfizm kanser hücrelerinde % 94 oranında belirgin derecede izlenirken p16 ekspresyonunun yaygınlığı ve yoğunluğu ile arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. Zhao ve arkadaşları 55, p16’nın kolorektal normal-adenom-karsinom dönüşümünde reaktif ve displazik mukoza alanlarında ekspresyonunu incelemişlerdir. Çoğu karsinomda, adenom ve bitişik mukozaya göre sitoplazmik p16 ekspresyonu gözlenirken, normal epitelde adenom ve karsinomlara göre daha çok nükleer boyanma izlediklerini bildirmişlerdir. Vakalarımızda, 8 vakada (%15) tümöre komşu mukozada displazi izlenmiş olup p16 ekspresyonu boyanma paterninde önemli farklılık görülmemiştir. 49 Müsinöz ve taşlı yüzük hücreli karsinom kolorektal kanserlerin %5-15’ini oluşturur. 62 King-Yin Lam ve arkadaşlarının 58 yaptıkları çalışmada, müsinöz ve taşlı yüzük hücreli karsinom oranını %14 olarak bildirmişlerdir. Yine aynı çalışmada klasik adenokarsinomlar ile karşılaştırıldığında, bu tip tümörlerin sıklıkla proksimal kolon yerleşimli olduğu belirtilmiştir. p16 ile taşlı yüzük hücreli karsinomda negatif; müsinöz karsinomlarda, tümör yerleşimi distale kaydıkça pozitif olduğu bildirilmiştir. Genel literatür bilgilerine göre müsinöz karsinom sıklıkla distal kolon yerleşimlidir. 10 Bizim çalışmamızda ise taşlı yüzük hücreli karsinom görülmemiştir, olguların 46’sı (%85) adenokarsinom ve 8’i (%15) müsinöz karsinom olarak değerlendirilmiştir. Müsinöz karsinomların (MK) 7’si proksimal kolon, 1’i ise distal kolon yerleşimlidir. MK’larda p16 ekspresyonu izlenirken; 6’sında yaygınlık ≥ %70 , 2’sinde Tüm < %30 oranında tespit edilmiştir. Tada ve arkadaşlarının 9 yaptığı çalışmada, azalmış p16 ekspresyonu gösteren kolorektal karsinomlu vakalarda lenfatik invazyon oranının yüksek olduğu bildirilmiştir. Yine bu çalışmada p16 ekspresyonu ile sağ kalım arasında önemli ölçüde uyum olmamasına rağmen p16 negatif grupta kötü prognoza eğilim gözlendiği bildirilmiştir. 9 Özofagus skuamöz hücreli karsinomunda p16 ekspresyonu kaybının önemli ölçüde 63 lenfatik invazyon ve lenf nodu metastazı ile beraber olduğu bildirilmiştir. Çalışmamızda p16 ekspresyonu, lenfovasküler invazyon ve lenf nodu metastazı arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Çalışmamızda on büyük büyütme alanındaki mitoz değerlendirilmiş olup 3 vakada mitoz görülmemiş, 26 (%48) vakada mitoz 10 ve 10 dan büyük olarak tespit edilmiştir. p16 yaygınlığı yoğunluğu ile mitoz karşılaştırılmasında anlamlı uyum görülmemiştir. Bunun vaka sayısı ile ilişkili olduğu düşünülmüştür. Palmqvist ve arkadaşları 84 , proliferasyon aktivitesini, lümene bakan alanda invaziv alanlara göre önemli oranda yüksek bulunmuştur. Aynı çalışmada düşük proliferasyon gösteren invaziv sınırlı tümörlerde kötü prognoz da tespit edilmiştir. Literatürde Jie ve arkadaşları 57 , p16 ekspresyon kaybı alanlarında güçlü Ki-67 indeksi gözlemlediler. Ayrıca Ki-67 seviyesini, rektal kanserde kolon kanserine göre yüksek derecede eksprese olduğunu tespit ettiler. Bir çalışmada da nükleer Ki-67 boyanması tümör merkezinde belirginken, tümör invazyon bölgesinde çok düşük olduğu tespit edilmiştir. p16 ile Ki-67 ekspresyonu arasında ters uyum gözlenmiştir. Tümör invazyonu bölgesinde p16 nükleer ekspresyonu güçlü olarak izlenmiştir. 64 50 Kolorektal kanser hakkındaki çalışmalar göstermiştir ki çevresel faktörler etyolojide önemli rol oynamaktadır. Düşük riskli bölgelerden kolorektal karsinomun yüksek riskli bölgelerine göç edildiğinde tek nesilde yüksek riskli toplum riski kazanılmıştır. 11,53,70 Whittmore ve arkadaşları 71 yaptıkları araştırmada, günlük doymuş yağ alımının 10 gr’ı geçmesi ile fiziksel aktivitedeki yeterizliğin kolon kanser sıklığını Çinli Amerikan erkeklerde %60, Çinli Amerikan kadınlarda ise %40 arttırdığını gözlemlemişlerdir. Lifli gıda alımının kolorektal karsinom riskine etkisi konusunda yapılan araştırmada ise bilinenlerin aksine yüksek oranda lifli gıda tüketiminin kolorektal karsinomu azalttığına dair bir sonuca ulaşılmadı. 72 Ströhle ve arkadaşları 17, özellikle iç organ obezitesinde bu hastalık için risk olduğunu belirttiler. Çalışmalarında, ortalamadan daha fazla folik asit ve multivitamin alımının kolorektal kanser riskini düşürdüğünü gördüler. Slattery ve arkadaşları 73 CYP1A1 genotipinin kolon veya rektal karsinom ile birlikte olmadığını; CYP1A1 ve sigara içimi birlikteliğinde kolorektal kanser riskinin arttığını belirttiler. Sitokrom P-450 (CYP), tütün ürünlerinde polisiklik aromatik hidrokarbon metabolizmasında ve aktivasyonunda rol oynar. Yine Mizoue ve arkadaşları 74 , Japon halkında sigara içiminin kolorektal karsinom riskini arrtırdığını gördüler. Ülseratif kolitli hastalarda kolorektal kanser için artmış risk söz konusudur. 10,14,19,86 Bu risk hastalığın süresi ve kolitin anatomik yayılımına bağlıdır. 10,14,86 Literatürde hastalıktan 10 yıl sonra kanser riskinin her yıl % 0,5-1 oranında arttığı bildirilmektedir. ABD’de ülseratif kolit her yıl 2-7/ 100.000 kişiyi etkilemektedir. Yassı mukozada yüksek dereceli displazi bulgusu kolektomi endikasyonu iken, düşük dereceli displazi bulgusu yüksek dereceli neoplaziye dönüşümü engellemek için kolektomi endikasyonu oluşturmaktadır. 86 Kadınlarda bütün yaş gruplarında sağ taraf kolorektal kanser daha fazla iken, erkeklerde sol taraf yerleşim daha fazladır. belirtilmeyen 13 vaka olduğu için, lokalizasyon 11,75 Çalışmamızda lokalizasyonu değerlendirme dışı bırakılmıştır. Schneider-Stock ve arkadaşları 85, 43 vaka üzerinde yaptıkları çalışmada, 14 vakada p16 ekspresyonunu negatif gözlemlemişlerdir. Bu 14 vakanın 10’unda p16INK4 geninin promotor bölgesinde metilasyon olduğu bildirilmiştir. Metilasyon p16INK4 kaybı ile önemli ölçüde uyumludur. Bu çalışmada p16 tümör süpresör geninin inaktivasyonu ile proksimal lokalizasyon uyumlu bulunmuştur. 51 Literatürde, kolorektal karsinom için ortalama tanı yaşı yedinci dekat olarak verilmiştir. 13 50 yaşından küçük ve 70 yaştan büyük tanı alan vakalar kötü prognoz ile beraberdir. 45 Lee ve arkadaşlarının 7 yaptığı çalışmada, ortalama yaş 61, ortalama tümör çapı 4,9’dur. p16 negatif veya pozitif ekspresyonu ile klinikopatolojik parametreler arasında uyum görülmemiştir. Yine p16 INK4a metilasyonu ile yaş, cins, boyut, bölge, invazyon derinliği ve lenf nodu metastazı arasında önemli bağlantı gözlenmemiştir. p16 INK4a geni az diferansiye tümörlerde iyi- orta derecede diferansiye tümörlerden önemli oranlarda sık metile olduğu gözlenmiştir. Çalışmamızda ise ortalama yaş 62, ortalama tümör çapı 5,6 cm olup yaş ve boyut ile p16 ekspresyonu arasında herhangi bir bağlantı görülmemiştir. 56 larinks vakasında yapılan çalışmada ortalama tümör çapı yaklaşık olarak 3 cm olup p16 ekspresyonu ile arasında anlamlı ilişki bulunmuştur. 87 p16INK4a immünhistokimyasal tespiti HPV etkili oral yüksek dereceli skuamöz displazide güvenilir bulunmuştur. 76 Vakalarımızda tümör etrafı mukozada diplazi 8 vakada mevcuttu. p16 ekspresyonunun yaygınlığı ve yoğunluğu arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Çalışmamızda submukozaya invazyon(pT1) 2 vakada, muskularis propriyaya invazyon(pT2) 8, subseroza veya serozaya invazyon(pT3) 44 vakada tespit edilmiş olup, p16 ekspresyonu ile uyum gözlenmemiştir. Kolorektal kanserin prognoz ve tedavisinin yönetiminde TNM evrelemesi güçlü bir araç olarak görülmektedir. 77 Lenf nodu tutulumu olmaksızın pT2’de beş yıllık sağ kalım % 72-85 iken bu oran pT3’de %44- 83, pT4’de %8’e düşmektedir. 15 Liang ve arkadaşları 6, T3N0M0 evre kolorektal kanserde p16 hipermetilasyon varlığının kısa sağ kalım gösterdiğini belirtmişlerdir. Yine radikal prostatektomiler üzerinde yapılan bir çalışmada, yüksek dereceli prostat intraepitelyal neoplazilerde (HGPIN), p16 aşırı ekspresyonu gözlenmiştir. HGPIN’li vakaların p16 aşırı ekspresyonu, kanser patolojik evresi ile uyumlu bulunmuştur. HGPIN’in invaziv prostat kanserinin prekürsörü olduğuna inanılır. HGPIN tespit edilen vakalarda tekrarlayan biyopsilerde yaklaşık %50 oranında karsinom tespit edilmiştir.78 Lenf nodu değerlendirmesi kolorektal kanserde önemli bir prognostik faktördür. 46,79 Erdamar ve arkadaşlarının 79 502 hasta üzerinde yaptığı incelemede, lenf nodu metastazı ile invazyon derinliği arasında güçlü uyum bulunmuştur. Pozitif lenf nodu sayısı ve prognoz arasında ters orantı tespit edilmiştir. Metastaz olup olmadığına bakılmaksızın toplam lenf nodu sayısı bağımsız bir risk faktörüdür. 46 Kolorektal ameliyat materyalinin değerlendirmesinde, uygun evrenin tespiti için en az 12 lenf nodu 52 gerekmektedir. 80 Çalışmamızda ortalama bulunan lenf nodu sayısı 12’ dir. p16 ekspresyonu ile lenf nodu arasında anlamlı ilişki izlenmemiştir. Krasna ve arkadaşları 81 , 77 vasküler ve/ veya nöral invazyolu kolorektal karsinom vakası üzerinde yaptıkları çalışmada üç tip vasküler invazyon tanımlamıştır: - tümörün epiteli çevrelemesi - tümör trombüsü varlığı - tümörün damar duvarını harab etmesi Sonuç olarak vasküler ve nöral invazyon varlığında sağ kalım azalmakta, metastaz oranı artmaktadır. Başka bir çalışmada ise, ekstramural ve kalın duvarlı ven invazyonlu vakalar adenokarsinomun diferansiasyonundan bağımsız olarak kötü prognoz göstermiştir. Ayrıca venöz invazyon rektal karsinomun bölgesel invazyonu ile de ilişkilidir. 82 Çalışmamızda lenfovasküler invazyon olan vaka sayısı 11 iken, perinöral invazyon 18 vakada gözlenmiştir. p16 ekspresyonunun yaygınlığı ve yoğunluğu ile bu değerler arasında anlamlı ilişki bulunamamıştır. Tümör etrafı belirgin lenfosit reaksiyonu sağ kalım üzerine olumlu etki yapmaktadır. 10 Çalışmamızda iltihabi reaksiyon, 29 vakada hafif; 10 vakada şiddetli derecede izlenmiştir. p16 ekspresyonu ile anlamlı ilişki gösterilememiştir. George ve arkadaşları 83 , tümör gelişimine göre yaptıkları çalışmada polipoid olmayan karsinomların polipoidlere göre kötü prognozlu olduğunu tespit etmişlerdir. Ayrıca K-ras mutasyonlarını polipoid tümörlerde, polipoid olmayanlardan daha sık gözlemlemişlerdir. Çalışmamızda 3 polipoid, 37 ülserovejetan ve 11 ülsere tümör mevcuttur. p16 ekspresyon yaygınlığı ve yoğunluğu ile makroskopik yapı arasında uyum gözlenmemiştir. 53 SONUÇLAR Çalışmamızda 2006- 2007 yılları arasında, Haseki Eğitim Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi Kliniğinde kolorektal karsinomu sebebiyle opere edilen ve Patoloji bölümünde incelenen 54 adet kolektomi vakası incelendi. Đmmünhistokimyasal inceleme ile kolorektal adenokarsinomlarda p16 ekspresyonu değerlendirildi. p16 ekspresyonu 2’si hariç tüm vakalarda gözlendiğinden yaygınlık ve yoğunluk olarak iki parametre halinde değerlendirilip hasta yaşı, cinsiyeti, tümör lokalizasyonu, boyutu, makroskopik tip, histolojik tip, histolojik grade, invazyon derinliği, lenf nodu metastazı, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, tümörün yayılım paterni, tümöre karşı iltihabi ve desmoplazik reaksiyon, tümöre bitişik mukozada displazi varlığı, nükleer pleomorfizm ve on büyük büyütme alanındaki mitoz sayısı ile ilişkisi araştırıldı. Tümör hücrelerinde p16 ekspresyonunun yaygınlık ve yoğunluk derecesi ile yaş, cinsiyet, çap, makroskopik tip, histolojik tip, histolojik grade, invazyon derinliği, lenf nodu metastazı, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, yayılım paterni, iltihabi ve desmoplazik reaksiyon, bitişik mukozada displazi varlığı, mitoz sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki gösterilemedi. 54 ÖZET Hücreler bölünme ve dinlenme dönemleri halindedirler. p16 INK4a , RB fosforilasyonunu inhibe ederek hücre siklüsünü, G1 evresinin geç döneminde durdurur. Son yıllarda yapılan çalışmalar, kolorektal kanserlerin % 50-30’unda p16 geninin promotor bölgesinin CpG adasının hipermetile olduğunu göstermiştir. Kolorektal karsinom gelişmiş ülkelerde üçüncü sıradaki kanserdir. Çoğu vakada kolorektal karsinom displazik adenomatöz poliplerden gelişmektedir. Kolorektal karsinomun başlıca tedavisi cerrahi çıkarımdır. Bu kanserin prognozunun tahmininde bazı prognostik parametreler kullanılmaktadır. Çalışmamızda kolorektal kanserlerde p16 tümör süpresör geninin ekspresyonunun prognostik önemi diğer prognostik parametrelerle karşılaştırarak araştırılmıştır. Çalışmaya dahil edilen 54 vakanın ikisinde boyanma gözlenmemiştir. Diğer vakalarda p16 ekspresyonu yaygınlık ve yoğunluk açısından diğer prognostik faktörlerle karşılaştırılmıştır. Sonuç olarak; p16 yaygınlık ve yoğunluğu ile yaş, cinsiyet, çap, makroskopik tip, histolojik tip, histolojik grade, invazyon derinliği, lenf nodu metastazı, lenfovasküler invazyon, perinöral invazyon, yayılım paterni, iltihabi ve desmoplazik reaksiyon, bitişik mukozada displazi varlığı, mitoz sayısı arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki görülmemiştir. 55 KAYNAKLAR 1. Sullivan J. (2006) In: Cells alive. http://www.cellsalive.com/cell_cycle.htm 2. Sangfelt O, Erickson S, Castro J, Heiden T, Gustafsson A, Einhorn S, Grander D. Molecular mechanism underlying interferon –α - induced G0 / G1 arrest: CKI- mediated regulation of G1 Cdk- complexes and activation of pocket proteins. Oncogene, 1999; 18: 2798- 2810. 3. Kumar V, Abbas AK, Fausto N. Neoplasia. In: Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 7 th ed. Philadelphia: Elsevier Saunders Company, 2005: 289-342. 4. Zhao P, Hu YC , Talbot I C. Expressing patterns of p16 and CDK4 correlated to prognosis in colorectal carcinoma. World J Gastroenterol 2003; 9: 2202-2206. 5. Ishiguro A, Takahata T, Saito M, Yoshiya G, Tamura Y, Sasaki M. Influence of methylated p15INK4b and p16INK4a genes on clinicopathological features in colorectal cancer. J Gastroenterol and Hepatol 2006; 21:1334-1339. 6. Liang JT, Chang KJ, Chen JC, Lee CC, Cheng MY, Hsu HC. Hypermethylation of the p16 gene in sporadic T3N0M0 stage colorectal cansers: Association with DNA replication error and shorter survival. Oncology; 1999; 57: 149-156. 7. Lee M, Han WS, Kim OK, Sung SH, Cho MS, Lee SN. Prognostic value of p16INK4a and p14ARF gen hypermethylation in human colon cancer. Pathol Res Pract 2006; 202: 415-424. 8. Rosai J. Gastrointestinal tract. In: Rosai and Ackerman’s Surgical Pathology, Volume 1. 9th ed. Mosby, 2004: 776-855. 56 9. Tada T, Watanabe T, Kazama S, Kanazawa T, Hata K, Komuro Y. Reduced p16 expression correlates with lymphatic invasion in colorectal cancers. Hepatogastroenterology 2003; 50: 1756- 1760. 10. Fenoglio- Preiser CM, Noffsinger AE, Stemmermann GN, Lantz PE, Listrom MB, Rilke FO. Carcinomas and other epithelial tumors of the large intestine. In: Gastrointestinal and text. 2 nd and neuroendocrine pathology an atlas ed. Philadelphia: Lippincott-Raven Publishers, 1999: 909- 1068. 11. John K. Wiencke, Shichun Zheng, Amalia Lafuente, Maria Jose Lafuente, Corita Grudzen, Margaret R. p16INK4a in anatomicand Wrensch. Aberrant methylation of gender-specific subtypes of sporadic colorectal cancer. Cancer Epidemiology, Biomarkers & Prevention 1999; 8: 501-506. 12. Kumar V, Abbas AK, Fausto N. The gastrointestinal tract. In: Robbins and Cotran Saunders Pathologic Company, Disease. 7 th ed. Basis of 2005: 857- 869. Philadelphia: Elsevier 13. Christine A. lacobuzio-D., Elizabeth M. Epithelial neoplasms of the colorectum. In: Gastrointestinal and Liver Pathology. Churchill Livingstone Elsevier, 2005: 367-394. 14. Figen D. Kolorektal karsinomda sınıflama ve prognostik faktörler. Türk Patoloji Derneği Mezuniyet sonrası Eğitim Toplantısı Gastrointestinal Sistem Patolojisi Günleri, Đstanbul. 2005: 47- 56. 15. Anne B B, Clive A. Colorectal cancer. Clinical review. BMJ, 2007; 335: 715-8. 16. Lisa Y. Pre-cancerous lesions of the colon: Problems in the diagnosis of dysplasia June, 2007. 21st European Congress of Pathology, Istanbul. 2007: 346-348. 57 17. Ströhle A, Maike W, Hahn A. Nutrition and colorectal cancer. Med Monatsschr Pharm, 2007 ; 30 : 25- 32. 18. Thomas K. Molecular pathology and morphogenesis of colorectal canser. Türk Patoloji Derneği Mezuniyet Sonrası Eğitim Toplantısı Gastrointestinal Sistem Patolojisi Günleri, Đstanbul. 2005: 38- 46. 19. Thomas E. R, Ira J.K. Colorectal cancer: Risk factors and recommendations for early detection. American Family Physician, 1999 : 1-12. 20. Silverberg SG, De Lellis RA, Frable WJ, Li Volsi VA, Wick MR. Neoplastic diseases of the small and large intestines. In: Silverberg’s Principles Practice of Surgical Pathology and and th Cytopathology, Volume 2. 4 ed. Philadelphia: Churchill Livingstone Elsevier, 2006: 1419- 1464. 21. Mills SE, Carter D, Reuter V, Greenson JK, Stoler MH, Oberman HA. Intestinal neoplasms. In: Stenberg’s Diagnostic Surgical Pathology, Volume 2. 4th ed. Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins, 2004: 1543- 1601. 22. Bon SO, Yik HH, Kong WE, Francis SC. Primary colorectal signet- ring cell carcinoma in Singapore. ANZ J Surg, 2001; 71: 703-706. 23. Shin S, Tadahiko M, Naoyuki U, Noriaki F, Hidehiko Ando, Tetsuichiro M. Characteristics in primary signet-ring cell carcinoma of the colorectum, from clinicopathological observations. Jpn J Clin Oncol, 1998; 28: 202-206. 24. Wistuba II, Behrens C, Albores- Saavedra J, Delgado R, Lopez F, Gazdar AF. Distinc K-ras mutation pattern characterizes signet ring cell colorectal carcinoma. Clin Cancer Res, 2003; 9: 3615-3619. 25. Bittorf B, Merkel S, Matzel KE, Wein A, Dimler A, Hohenberger W. Primary signet-ring cell carcinoma of the colorectum. Langerbecks Arch Surg 2004 ; 389: 178-183. 58 26. Gülen D. Duodenal ve intestinal endokrin tümörlerde tanı ve prognostik özellikler Türk Patoloji Derneği Meslek Đçi Eğitim Toplantıları I. Endokrin patolojisi günleri, Đstanbul. 2006: 60- 65. 27. Carpelan- Holmström M, Haglund C, Lundin J, Jarvinen H, Roberts P. Pre- operative serum levels of CA 242 and colorectal cancer. Eur J Cancer, 1996; CEA predict outcome in 32A: 1156-1161. 28. Dudouet B, Jacob L , Beuzeboc P, Magdelenat H, Robine S, Chapuis Y. Presence of villin, a tissue- specific cytoskeletal protein, in sera of patients and a initial clinical evaluation of its value fort he diagnosis and follow-up of colorectal cancers. Cancer Res, 1990; 50: 438- 443. 29. Gotzos V, Wintergerst ES, Musy YP, Spichtin HP, Genton CY. Selective distribution of calretinin in adjacent adenocarcinomas of the human colon and tissues. Am J Surg Pathol, 1999 ; 23: 701- 711. 30. Watanabe H, Tokuyama H, Ohta H, Satomura Y, Okai T, Ooi A, Mai M. Expression of placental alkaline phosphatase in gastric and colorectal cancers. An immunhistochemical study using the prepared monoclonal antibody. Cancer, 1990; 66: 2575- 2582. 31. Laurent-Puiq P, Bons H, Cuqnenc PH. Sequence of molecular genetic events in colorectal tumorigenesis. Eur J Cancer Prev, 1999; 1: 539-547. 32. Fukushima T, Takenoshita S. Colorectal carcinogenesis. Fukushima J Med Sci, 2001. 33. Piard F, Martin L, Chapusot C, Ponnelle T, Faivre J. Genetic pathways in colorectal cancer: interest fort he pathologist. Ann Pathol. 2002 Sep; 22: 277-88. 34. Carneiro F. Premalignant lesions of hereditary GI cancer. 21 st European Congress of Pathology, Đstanbul, 2007: 345- 346. 59 35. Hiltunen MO, Alhonen L, Koistinaho J, Myöhanen S, Paakkönen M, Marin S. Hypermethylation of the APC (adenomatous polyposis coli) gene promoter region in human colorectal carcinoma. Int J Cancer, 1997; 70: 644-648. 36. Etseller Peinad M, Sparks A, Toyota M, Sanchez-Cespedes M, Capella G, MA. Analysis hypermethylation 37. Dorudi of adenomatous polyposis coli promoter in human cancer. Cancer Res, 2000; 60: 4366-4371. S, Hanby AM, Poulsom R, Northover J, Hart IR. Level of expression of E-cadherin mRNA in colorectal cancer correlates with clinical outcome. Br J Cancer, 1995 ; 71: 614-616. 38. El- Bahrawy MA, Poulsom R, Jeffery R, expression of E-cadherin and catenins in Hum Alison MR. The sporadic colorectal carcinoma. Pathol, 2001; 32: 1216-1224. 39. Watson NF, Madjd Z, Scrimegour D, Spendlove Ian, Ellis I, Scholefield J, Durrant LG. Evidence that is an Tolbot I, the p53 negative / Bcl-2 positive phenotype independent indicator of good prognosis in colorectal cancer: A tissue microarray study of 460 patients. World J Surg Oncol, 2005; 3: 47. 40. Lebedeva IV, Su ZZ, Emdad L, Kolomeyer A, Sarkar D, Kitada S, Waxman S. Targeting inhibition of K- ras enhances Ad. mda-7- induced growth suppression and apoptosis in mutant K-ras colorectal cancer cells. Oncogene, 2007; 26: 733- 744. 41. Fearon ER, Cho KR, Nigro JM, Kern SE, Simons JW, Rupport JM. Đdentification of chromosome 18q gene that is altered in colorectal cancers. Science, 1990; 247: 49-56. 42. Hague A, Moorghen M, Hicks D, Chapman M, Paraskeva C. bcl-2 expression in human colorectal adenomas and carcinomas. Oncogene, 1994; 9:3367. 60 43. Mahapatra AK. (2008) Staging of colorectal cancers. In: On-line seminars and tutorials. http://www.sgpgi.ac.in/path/seminars/ccastage.html 44. Haber MH, Gattuso P, Spitz DJ, David O. Gastrointestinal System. In: Differential diagnosis in surgical pathology. W.B. Saunders Company, 2002: 105-202. 45. Cerottini JP, Caplin S, Pampallona S, Givel JC. Prognostic factors in colorectal cancer. Oncol Rep, 1999; 6: 409-414. 46. Vogel C, Kirtil T, Oellig F, Stolte M. Lymph node preparation in resected colo rectal carcinoma specimens employing the acetone clearing method. Pathol Res Pract, 2008; 204: 11-15. 47. Wolmark N, Wieand HS, Rockette HE, Fisher B, Glass A, Lawrence W, Lerner H. The prognostic significance of tumor location and bowel obstruction in Dukes B and C colorectal cancer. Findings from the NSABP clinical trials. Ann Surg, 1983; 198: 743-752. 48. Cianchi F, Messerini L, Palomba A, Boddi V, Periqli G, Puacciani F. Character of the invasive magrin in colorectal cancer: does it improve prognostic information of Dukes staging? Dis Colon Rectum, 1997; 40: 1170-1175. 49. Eche N, Pichon MF, Quillien V, Gory- Delabaere G, Riedinger JM, Basuyau JP, Daver A. Standards, options and recommendations for tumor markers in colorectal cancer. Bull Cancer, 2001; 88: 1177-1206. 50. Louhimo J, Carpelan- Holmström M, Alfthan H, Stenman UH, Järvinen HJ, Haglund C. Serum HCG beta, CA 72-4 and CEA are independent prognostic factors in colorectal cancer. Int J Cancer, 2002; 101: 545-548. 51. Lloyd RV, Schroeder G, Bauman MD, Krook JE, Jin L, Goldberg RM, Farr GH Jr. Prevalence and prognostic significance of neuroendocrine differantiation in colorectal carcinomas. Endocr Pathol, 1998; 9: 35-42. 61 52. Imamura H, Sano K, Harihara Y, Noie T, Hasegawa K, Minagawa M, Takayama T Makuuchi M. Complete remission of disease for 5 years following initial and repeat resection of the liver fort he removal of 22 metastases of colorectal origin. Hepatobiliary Pancreat Surg, 2003; 10: 321-324. 53. Breeze J. Colorectal cancer. Nursing Times, 2001; 97: 11. 54. Rich T, Gunderson LL, Lew R, Galdibini JJ, Cohen AM, Donaldson G. Patterns of recurrence of rectal cancer after potentially curative surgery. Cancer, 1983 ; 52 : 1317-1329. 55. Zhao P, Mao X, Talbot C I. Aberrant cytological localization of p16 and CDK4 in colorectal epithelia in the normal adenoma carcinoma sequence. World J Gastroenterol, 2006 ; 12: 6391-6396. 56. Özkul Y, Jurickova I, Findley H W.N. p16 geninin T hücreli akut lenfoblastik lösemili ve cell lines hipermetilasyonu ve değişik ekspreyonu. Turkish J Hematol, 2002; 19: 391-397. 57. Jie G, Zhixiang S, Lei S, Hesheng L, Xiaojun T. Relationship between expression and methylation status of p16 INK4a and the proliferative activity of different areas tumour cells in human colorectal cancer. Int J Clin Pract, 2007; 61: 1523-1529. 58. King-Yin Lam A, Ong K, Ho Yh. Colorectal mucinous adenocarcinoma: the clinicopathologic features and significance of p16 and p53 expression. Dis Colon Rectum, 2006; 49: 1275-1283. 59. Carneiro F P, Ramalho LNZ, Britto- Garcia S, Silva AR, Zucolote S. Đmmunhistochemical expression of p16, p53 and p63 in colorectal adenomas and adenocarcinomas. Dis Colon Rectum, 2006; 49: 588-594. 60. Bond JH. Polyp guideline: diagnosis, treatment and surveillance for patients with colorectal polyps. Am J Gastroenterol, 2000; 95: 3053-3063. 62 61. O’Brien MJ, Winawer SJ, Zauber AG, Gottlieb LS, Sternberg SS, Diaz B. The national polyp study. Patient and polyp characteristics associated with high-grade displasia in colorectal adenomas. Gastroenterology, 1990; 98: 371-379. 62. Nozoe T, Anai H, Nasu S, Sugimachi K. Clinicopathologic characteristics of mucinous carcinoma of the colon and rectum. J Surg Oncol, 2000; 75: 103-107. 63. Takeuchi H, Ozawa S, Ando N, Shih CH, Koyanagi K, Ueda M, Kitajima M. Altered p16 /MTS1/CDKN2 and cyclin D1/PRAD-1 gene expression is associated with prognosis of squamous cell carcinoma of the esophagus. Clin Cancer Res, 1997; 3:2229-2236. 64. Jung A, Schrauder M, Oswald U, Knoll C, Sellberg P, Palmquist R. The invasion front of human colorectal adenocarcinomas shows co-localization of nuclear Bcatenin, Cyclin D1 and p16INK4a and is a region of low proliferation. Am J Pathol, 2001; 159: 1613-1617. 65. Klaes R, Friedrich T, Spitkousky D, Ridder R, Rudy W, Petry U. Overexpression of p16(INK4A) as a specific marker for dysplastic and neoplastic epithelial cells of the cervix uteri. Int J Cancer, 92: 276-284. 66. Meyer T, Arndt R, Christophers E, Nindl I, Stockfleth E. Importance of human papillomaviruses fort he development of skin cancer. Cancer Detect Prev, 2001; 25: 533-547. 67. Nindl I, Meyer T, Schmook T, Ulrıch C, Rıdder R, Audring H. Human papillomavirus and overexpression of p16INK4a in nonmelanoma skin cancer. Dermatol Surg, 2004; 30: 409-414. 68. Mihic-Probst D, Mnich CD, Oberholzer PA, Seifert B, Sasse B, Moch H, Dummer R. p16 expression in primary malignant melanoma is associated with prognosis and lymph node status. Int J Cancer, 2006; 118: 2262-2268. 63 69. Dong Y, Wals MD, Mcguckın MA, Gabrielli BG, Cummıngs MC, Wright RG. Increased expression of cyclin-dependent kinase inhibitor 2 (CDKN2A) gene product p16 INK4A in ovarian cancer is associated with progression and unfavourable prognosis. Int J Cancer , 1997; 74: 57-63. 70. McMicheal AJ, Giles GG. Cancer in migrants to Australia: extending the decriptive epidemiologic data. Cancer Res, 1988; 48: 751-756. 71. Whittemore AS, Wu-Williams AH, Lee M, Shu Z, Gallagher RP, Deng-ao J. Diet, physical activity and colorectal cancer among Chinese in North America and China. JNCI J Natl Cancer Inst, 1990; 82: 915-26. 72. Park Y, Hunter DJ, Spiegelman D, Bergkvist L, Berrino F, van den Brandt PA. Dietary fiber intake and risk of colorectal cancer: a pooled analysis of prospective cohort studies. JAMA, 2005; 294: 2849-2857. 73. Slattery ML, Samowtiz W, Ma K, Martaugh M, Sweeney C, Levin TR, Neuhausen S. CYP1A1, cigarette smoking and colon and rectal cancer. AM J Epidemiol, 2004; 160: 842-852. 74. Mizoue T, Inoue M, Tanaka K, Tsuji I, Wakai K, Nagata C, Tsugane S. Tobacco smoking and colorectal cancer risk: an evaluation based on a systematic review of epidemiologic evidence among the Japanese population. Jpn J Clin Oncol, 2006; 36: 25-39. 75. Dubrow R, Jhansen C, Skov T, Holford TR . Age-period-cohort modelling of large- bowel-cancer incidence by anatomic sub-site and sex in Denmark. Int J Cancer, 1993; 53: 907-913. 76. Cunningham LL Jr, Pagano GM, Li M, Tandon R, Holm SW, White DK, Lele SM. Overexpression pf p16INK4 is reliable marker of human papillomavirus- induced oral high- grade squamous dysplasia. Oral Surg Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod, 2006; 102: 77-81. 64 77. Kehoe J, Khatri VP. Staging and prognosis of colon cancer. Surg Oncol Clin N Am, 2006; 15: 129-146. 78. Henshall SM, Quinn DI, Lee CS, Head DR, Golovsky D, Brenner PC, Delprado W. Overexpression of the cell cycle inhibitor p16INK4a in highgrade Prostatic intraepithelial neoplasia predicts early relapse in prostate cancer patients. Clin Cancer Res, 2001; 7: 544-550. 79. Erdamar S, Sakız D, Kayaselçuk F, Gursan N, Gönül II, Demirkan N, Kırımlıoglu H. The crucıal role of pathologist in determining the prognosis of colorectal carcinoma cases: An analysis of 502 cases with colorectal carcinoma by Turkish national working group of gastrointestinal pathology. Virchows Arch, 2007; 451: 2; 176. 80. Fielding LP, Arsenault PA, Chapuis PH, Dent O, Gatright B, Hardcastle JD. Clinicopathologic staging for colorectal cancer. An International Documentation System (IDS) and an International Comprehensive Anatomical Terminology (ICAT), J Gastroenterol Hepatol, 1991; 6: 325-344. 81. Krasna MJ, Flancbaum L, Cody RP, Shneibaum S, Ben Ari G. Vascular and neural invasion in colorectal carcinoma. Incidence and prognostic significance. Cancer, 1998; 61: 1018-1023. 82. Talbot IC, Ritchie S, Leighton M, Hughes AO, Bussey HJ, Morson BC. Invasion of veins by carcinoma of rectum: method of detection, histological features and significance. Histopathology, 1981; 5: 141-163. 83. George SM, Makinen MJ , Jernvall P, Makela J, Vihko P, Karttunen TJ. Classification advanced colorectal carcinomas by tumor edge morphology evidence for different pathogenesis and significance of polypoid and nonpolypoid tumors. Cancer, 2000; 89: 1901-1909. 65 84. Palmqvist R, Sellberg P, Oberg A, Tavolin B, Rutegard JN, Stenling R. Low tumour cell proliferation at the invasive magrin in associated with a poor prognosis in Dukes’ stage B colorectal cancers. Br J Cancer, 1999; 79: 577-581. 85. Schneider-Stock R, Boltze C, Peters B, Höpfner T, Meyer F, Lippert H, Roessner A. Differences in loss of p16INK4 protein expression by promoter methylation between left and right sided primary colorectal carcinomas. Int J Oncol, 2003; 23: 1009-1013. 86. Kornbluth A, Sachar DB. Ulcerative colitis practice guidelines in adults (update): American college of gastroenterology, practice parameters committe. Am J Gastroenterol, 2004; 99: 1371-1385. 87. Dönmez M. Larinksin yassı epitel hücreli karsinomlarında p16 ekspresyonu ve HPV ile ilişkisi. (uzmanlık tezi) Đstanbul- 2005. 66