SON KURBAN

advertisement
SON KURBAN
Mahallemizdeki kişilere sorduk ; "Kurbanlar neden kesilir?"
Değişik, değişik cevaplar aldık :
- "Kurban, dedelerimizden kalma bir şeydir. Lazım biz de tutalım."
- "Eh, o gün geldi mi, lazım herkes kessin kurbanını."
- "Benim kızanımdan için bir adağım vardır. Şimdi korkuyorum;
kesmedim mi, daha fena olur.
- "Rüyamda bir 'Baba' bana göründü. Dedi ki, 'Kesmezsen, kızanını
öldüreceğim.'"
- "Kurban kesersen çok büyük sevap kazanırsın."
- "O kurbanlar bizi bir gün Sırat Köprüsünden geçirecekler."
- "Hz. İbrahime o koç verilmezseydi, lazımdı biz de bugün kendi
çocuklarımızı kurban edecektik."
İşte bu kadar önemli bir meselede nasıl olur da, bu kadar çok
değişik fikirler var? Kurbanlar ve adaklar halkımız için öyle önemli
ki, son stotinkayı öderler, borca bile girerler; yeter ki, kurbanı ya da
adağı yerine getirilsin. Gördüğümüz gibi, en azında üç ayrı düşünce
var, kurbanlar meselesi için:

kimisi hiç düşünmeden, 'adettir' diyerek kesiyor.

kimisi cinlerin korkusundan kesiyor.

kimisi de 'Allah için' kurban kesiyor.
Kurban kesmek, İnsanoğlunun en eski tapınma yoludur.
Dünyanın en eski kasabası, Türkiye'de bulunan Çatalhöyük
kasabasıdır. Orada 10.000 sene önce bile insanlar otururdu.
Arkeologlar birçok evlerde kurban yerleri bulmuşlardır. Allahın
kutsal kitabı (Biblia) da bize aynısını öğretiyor: Allah insanı en
başta öyle yarattı ki, Allah ile insan arasında güzel bir beraberlik,
tatlı bir muhabbet vardı. Allahın insana vermiş olduğu bahçesinde
bir 'hayat ağacı' da vardı. İnsan onun yemişlerinden yedikçe hayatı
yenileniyordu. İnsan, Allahla olan beraberliğini devam ettiği sürece,
hiç ölmeyecekti. Ama insan hayatı değil, ölümü seçti. Allaha baş
2
kaldırdı, ceza olarak da o bahçeden kovuldu, hayat ağacından
yemesi de yasaklandı. İnsanoğlu artık Allaha yabancı ve düşman
bile oldu.
İnsanın yüreğinin çok derinlerinde şöyle bir anlayış var: Ben
aslında Allaha yabancıyım, ondan ayrıyım, onun için ölümlüyüm.
Bir hayvanı kesip onun canını alırken de o hakikatı hatırlıyoruz.
Tamamen duygusuz olmamış her insan, bir hayvanın boğazını
keserken, yüreğinde az da olsa bir rahatsızlık fark eder. İçinden bir
kimseden özür dilemek geliyor. Değil sade ölen hayvana acısın;
hayvanın ölümünde kendi ölümlülüğümüzü anıyoruz, anlıyoruz ki,
Allahın önünde BEN ölümü hak ettim. Hayvan ise suçsuzdur; onun
yerinde lazımdı ben öleyim.
Evet, kurbanın asıl anlamı budur: suçsuz biri, suçlu bir
kimsenin yerinde ölüyor. Sonradan insanlar baktı ona başka bir
anlam vermeye. Kurban etleri dağıtıldı mı, sevap olurmuş, kurban
kesen adamın hesabına yazılırmış. Ama Allahın Sözü bize apaçık
diyor ki, "Hayvanların kanı insanın günahını ortadan
kaldıramaz." (İncil - İbraniler 10:4). En büyük kurbanları versek
bile, kurbanlar için milyonlarca para harcarsak bile, o tek bir
günahımızı affettiremez: "Binlerce koçlardan, on binlerce yağ
sellerinden Rab hoşlanır mı? Günahım için ilk oğlumu,
canımın suçu için bedenimin semerisini mi vereyim?" (Tevrat Mika 6:7).
Allah eskiden insanlara kurbanları buyurduğu vakit hiç istemedi
ki, insan bu kurbanlar vererek kendi kendini günahtan kurtarsın, ne
de sevap kazansınlar. Hayır, insan tarihinin ta başından, ilk insanı
kendi huzurundan kovduğundan beri, Allahın akıl ermez kadar
yüce bir planı vardı. Değil insanlar ona kurban versinler, o kendisi
insanlara bir kurban verecekti. Hem de öyle bir kurban ki, tek bir
günde, tek bir kurbanın ölümü ile tüm insanların, tüm zamanların
suçlarını ortadan kaldıracaktı. Tek geçerli olan kurban o olacaktı.
O hakikat kurban gelene kadar Allah istedi, insanlar kurban
keserken, kendi suçlarını anarak, gelecekteki o büyük ve geçerli
olan kurbana hazırlansınlar. O kurban kesildikten sonra artık
3
insanın keseceği hiç bir kurban kalmayacaktı. Küçük kızlar daha
gencecik kızan iken, evlerinde yüzlerce defa düğün oynar, gelinlik
giyer, asıl düğün için prova yaparlar. Fakat sahi düğün hayatta bir
defa olur. Sahi düğünden sonra da artık bir daha eskisi gibi
mahsustan düğün oynanmaz. Kurbanlar da öyle: hakikat kurban
geldikten sonra artık bir daha koyunlar kesilmesin, bir daha
insanlar sanmasınlar ki, Allaha bir şey verebilecekler.
Her sene yeryüzünde bir gün içinde milyonlarca koyunlar ve
başka hayvanlar kurban olarak Hz. İbrahim'in anısına kesiliyor.
Hepimiz onun hayatındaki o önemli kurban meselesi için birşeyler
duyduk. Ama hiç oturup bu meselenin derin anlamını öğrenmeye
çalıştık mı? Allahın Kitabına kulak verelim : "Allah İbrahim'i
deneyip ona dedi: Ey İbrahim; ve o, İşte ben, dedi. Ve dedi:
'Şimdi oğlunu, sevdiğin biricik oğlunu, İshak'ı,al ve Moriya
diyarına git, ve orada sana söyleyeceğim dağların biri üzerinde
onu yakılan kurban olarak takdim et... Ve İbrahim yakılan
kurban odunlarını alıp oğul İshak'a yükletti; ve ateşi ve bıçağı
kendi elinde taşıdı. Ve onların ikisi birlikte gittiler. Ve İshak
babası İbrahim'e söyleyip dedi: 'Ey Baba' ve dedi: 'İşte ben,
oğlum!' ve dedi 'İşte ateş ve odun; fakat yakılan kurban için
kuzu nerede?' Ve İbrahim dedi, 'Oğlum, yakılan kurban için
kuzuyu Allah kendisi tedarik eder (= verecektir)." (Tevrat Tekvin 22:1-2, 6-8). Daha sonrasını biliyoruz: İbrahim kendi
oğlunu kurban etmeye razı geliyor, bıçağını kaldırıken gökten bir
ses ona şöyle konuştu: "Elini çocuğa uzatma ve ona bir şey
yapma. Çünkü şimdi bildim ki, sen Allahtan korkuyorsun ve
kendi biricik oğlunu benden esirgemedin." (Tekvin 22:12)
Bu korkunç meseleyi bir daha düşünelim: Allah kendi dostu ve
peygamberi olan İbrahim'e korkunç bir şey buyuruyor : Kalk,
kendi oğlunu kes. Buna kim razı gelebilir? Siz kendinizi
İbrahim'in yerine koyunuz: bir yandan sevdiğiniz ve doğmasına
bunca sene beklediğiniz oğlunuzu kaybetmek istemezsiniz. Ama
daha korkunç bir soru daha var: acaba, bu nasıl bir Tanrı, hem
'İnsan öldürme' kanunu vermiş, hem de en sevdiği dostundan insan
kurbanı istiyor? Allah, sevdiği kişiyi neden yasak olan bir şey ile
4
deniyor? Bir baba sanki önceden çocuğuna çalmasını yasaklaıyor,
sonra da çocuğunu denemek için 'Git, çal!'diyor; çocuğu çalmaya
kalkınca da 'Aferin, oğlum, sen beni sesledin.' diyerek kızanını
övüyor. Öyle bir Tanrı'ya kim güvenebilir?
1987 senesinde Türkiye'nin Gaziantep kasabasında şöyle bir
mesele oldu: adamın biri rüyasında Allahın sesini duyuyor: 'Git,
oğlunu bana kurban olarak kes.' Ertesi sabah kalkıp dört yaşındaki
oğlunu kesince, polisler onu hemen yakalayıp bir katil olarak
tutukluyorlar. Bütün gazeteler adama 'sapık' damgasını yapıştırıp
bir öcü gibi gösterdiler. Anlayışlı bir kişi şunu soracak: Acaba, bu
adamın yaptıkları ile İbrahim'in yaptıklarının arasında ne gibi bir
fark var? Aslında hiç fark yok, biz bugün İbrahim'in yaptığını
yapmaya kalksak bize, haklı olarak, deli diyecekler, bize öyle bir
buyruk veren Tanrı'ya da gaddar ve acımasız diyecekler. Evet,
Allah nasıl olur da İbrahim'e "Kendi oğlunu kes!" buyruğunu
verdi? Düşünen bir kişi için bu çok önemli ve çözülmesi mümkün
olmayan bir soru.
Ama Hz. İbrahim'in kurbanını anlatan sözlerini dikkatlice
okursak, bu sorunun cevabını da bulacağız. Yukarıda yazıldığı
gibi, İbrahim çocuğuna şöyle bir cevap verdi: 'Kurban için
kuzuyu Allah kendisi tedarik eder (= verecektir).' Evet, Allahın
yaptığı o. Değil sadece İbrahim'e bir koç versin, oğlunun yerine.
Hayır Allah insanlara öyle bir kurban kuzusunu hazırladı ki, onun
eşi yok, benzeri de yok. Allah, İbrahim' den aşağı yukarı 2000 sene
sonra dünyaya ilk ve son kez olarak kendi oğlunu kurban olarak
gönderecekti. "Yahya ertesi gün İsa'nın kendisine doğru
geldiğini görünce şöyle dedi: 'İşte, dünyanın günahını ortadan
kaldıran Tanrı Kuzusu !" (İncil - Yuhanna 1:29)
Daha önce hayvanların kanı Allahın önünde insanların
günahlarını ortadan kaldıramayacağını gördük. İnsanın yerinde
ölmesi gereken, gene insandır. Yalnız, kim o kadar temiz,
kusursuz, günahsız ki, senin yerinde kurban olarak ölebilsin? 'Her
koyun kendi bacağından asılır.' Herkesin ihtiyacı var, başka birisi
onun yerinde kurban olarak ölsün. Gelmiş, geçmiş bütün
5
zamanlarda kurban olacak tek bir kişi var: 'Ama Mesih, günahlar
için sonsuza dek geçerli olan tek bir kurban sunduktan sonra
Tanrı'nın sağında oturdu.' (İncil - İbraniler 10:12). İşte, TEK
KURBAN İSA MESİH'tir. Bir tek İsa Mesih günahsız doğdu,
günahsız yaşadı, günahsız olarak haçta kurban olarak öldü.
Allah, İbrahim'den kendi oğlunu kesmesini istediği vakıt,
kendisinden 2000 sene sonra kesilecek olan İsa Mesih'in kurbanını
önceden bildiriyor. Buna dikkatlice bir bakalım. İbrahim'in
oğlunun başına gelenler, aynı İsa Mesih'in hayatında olan
meselelerine benziyor:
İbrahim'in Oğlu
İsa Mesih
1. Anası onu mucize ile aldı
(yaşlı iken)
Anası onu mucize ile aldı
(babasız olarak)
2. Babasının biricik oğlu
Tanrının biricik oğlu
3. Babasının sevgilisi
Tanrının sevdiği oğlu
4. Moriya dağına gitti
(Yeruşalim)
Golgota tepesinde öldü
(Yeruşalim)
5. Babası odunu oğluna taşıttı
Kendi odununu (haçı)
üstlendi
6. Babası kesecekti, oğlu razı
geldi
Tanrı kurban verdi, Mesih
razıydı
7. Üçüncü gün vardılar
Üçüncü gün ölümden dirildi
8. Kurbanıyla bütün dünya
bereket geldi
Kurbanıyla bütüm dünyaya
kurtuluş geldi
6
Bu iki kişinin arasındaki benzerliklerini incelersek, şaşıp
kalacağız, Allahın yüce planına hayret edeceğiz:
1) İbrahim'in oğlu, hem de İsa Mesih ikisi mucize yoluyla
dünyaya geldiler. Böylesi, Tanrı'nın kurtarıcısına yakışırdı.
İbrahim 100 ve karısı Sarah 90 yaşındayken, Allah onlara sefte
olarak bir çocuk hediye etti. İsa Mesih'in annesi de hiç bir erkeği
tanımadan gebe kalıp, kurtarıcı İsa Mesih'i dünyaya getirdi. Her
ikisinde Allah, daha bu çocuklarının doğumlarında göstermek ister
ki, kendi kurtuluş planında önemli yerler alıyorlar.
2) Hem İbrahim, hem de Allahın kendisi biricik oğlunu feda
ettiler. Sahi, İbrahim'in daha önceden doğmuş bir çocuğu olan
İsmail vardı. Fakat o kendi karısından olmayıp cariyesi Hacer'den
doğmuştu. Onun mirasçısı değildi. Onu zaten, oğlunu İshak'ı
kurban etmesinden birkaç sene önce, hanesinden kovmuştu. İsa
Mesih de Tanrının biricik oğludur. İsa, tabii ki, bedence 'Allahın
Oğlu' değildir. Fakat Allahın sonsuz Kutsal Ruhu Meryem'in
üzerine geldi. Böylece Tanrı insanla birleşti. İsa Mesih'te hem tam
bir insanı, hem de Tanrının tümünü görüyoruz. Allah bu kutsal,
pak ve lekesiz Oğlunun üzerine kendi öfkesine bindirdi. Bütün
dünyanın, bütün zamanların, gelmiş geçmiş yaşamış olan bütün
insanların hakkettikleri cezayı bir defada, oğlu İsa Mesih'in üzerine
boşalttı. İbrahim kendi çocuğunu kesmek için nasıl bıçağı kaldırıp,
onu ölüme teslim etmeye hazır idiyse, aynen öyle Allah da kendi
oğlunu İsa Mesih haçta ölürken boğazladı.
3) İbrahim, ilk önce Allahtan bir vaad almıştı: senin bir oğlun
olacak. Onda bütün dünya bereketlenmiş olacaktır. Fakat bunun
üzerinde kırk sene geçti, ancak o zaman Allahın sözü yerine geldi.
Onun için onun oğlu kendisine çok kıymetli idi. Tanrı'nın Oğlu
olan İsa Mesih de Allahın sevgilisidir: Tanrı onu sevdiği birhangi
bir insan gibi değil, ancak kendisinin bir parçası olarak seviyor.
Allahın sözünde Tanrı, kendi oğluna olan sevgisini şöyle gösterdi:
bir gün yanına talebelerinden üç kişi alıp bir dağa çıkmıştı, İsa
Mesih. O dağın üzerinde birdenbire İsa'nın görünüşü değişti;
7
bembeyaz bir şafaklık oldu. İsa'nın yanında eski peygamberlerden
ikisi göründü: Musa ile İlyas. İsa'nın talebelerinin birisi coşarak
dedi ki: 'Efendimiz! İyi ki, buraya geldik. Musa'ya, İlyas'a, hem de
sana birer çardak kuralım.' Bunu söylerken isterdi göstersin, İsa en
büyük peygamberler kadar önemlidir. Fakat tam o anda gökten bir
ses geldi, o talebenin fikirlerini dürüstledi: 'Sevgili Oğlum budur.
Ondan hoşnudum. Onu dinleyin.' (İncil - Matta 17:5). Allah
bununla kendi Oğlu İsa Mesih'in büyüklüğünü gösteriyor. O bütün
insanlardan, bütün peygamberlerden de daha üstündür. İsa
peygamberlerle aynı kategoriye girmiyor. Peygamberler işi,
Allahın sözünü alıp insanlara ulaştırmaktır. Ama İsa Mesih
insanlara Allahın sözü ulaştırmıyor, çünkü o, Allahın sözünün
KENDİSİDİR. Allah, kendi bağrında olan sevgi sözlerini
dünyadaki insanlara ulaştırmak için onları bir kitaba değil bir insan
bedenine döktü. Peygamberler Allahın kanunlarını ulaştırmırlar,
ama Allahın sevgisi sadece İsa Mesih'te belli oluyor.
4) Daha sonra gördük ki, Allah İbrahim'e demiyor sade 'Git,
oğlunu kes.' Hayır, ona tam olarak nerede kesilmesi lazım
olduğunu da söylüyor: Moriya dağlarında, oradaki tepelerin
birisinin üzerinde. İbrahim, Allahtan bu buyruk aldığı vakit
Beerşeva kasabasında idi. Allah ona şimdi oradan kalkıp 70
kilometrelik, üç günlük bir yolculuk yapsın diye buyuruyor.
Demek ki, kurban ancak orada kesilebilir, o yerin çok spesiyal bir
önemi var, onda gene büyük bir ders var. Moriya dağları, üzerinde
Kudüs (Yeruşalim) kasabasının kurulmuş olduğu yerdir.
İbrahim'in zamanında orada henüz çok ufak bir kasaba vardı. Orası
çok daha sonra, Davud zamanında, İsrail'in başkenti ve kutsal
tapınağın yeri olacaktı. İbrahim'den 2000 sene sonra, oğlunun
keseceği yerde tek geçerli ve son kurban kesilecekti: İsa Mesih.
Allah daha İbrahim'in vaktinde gösteriyor ki, 'Benim seçtiğim
yerim burasıdır. Bir gün gelecek ki, sevgili biricik oğlumu (yani
İsa Mesih'i) burada sizin suçlarınız için kurban edeceğim. Allahın
bu planına bakarken şaşıp kalıyoruz. Bütün insanlığın gözleri
açılsın. Burada Allahın işlerinin izlerini görüyoruz. İbrahim'e
8
bakarken, Allah bize tek geçerli kurbanın nerede olacağını 2000
sene önce bildirdi.
5) Bu kurban da nasıl oldu; ona bir göz atalım. İbrahim'in
kurbanı için şöyle yazıyor: 'Ve İbrahim yakılan kurban
odunlarını alıp oğlu İshak'a yükletti.' (Tevrat - Tekvin 22:6).
İbrahim'in çocuğu nasıl üzerinde kendisi kurban edileceği odunları
ta tepeye kadar taşıdıysa, aynen öyle hakikat kurbanı İsa Mesih de
kendi odunu olan haçı (krıstı) alıp Golgota denilen tepeye taşıdı.
Orada dört büyük enserle onun elleri ve ayaklarını delip onu o
haça gerdiler.
6) 'İbrahim orada bir mezbah yaptı ve odunları dizdi ve
oğlu İshak'ı bağlayıp onu mezbah üzerine odunların üstüne
koydu. Ve İbrahim elini uzattı ve oğlunu boğazlamak için
bıçağını aldı.' (Tevrat - Tekvin 22:9-10). İbrahim nasıl tam karar
vererek oğlunu kesecekti, aynen öyle İsa Mesih de bir yanlışlık
olarak ölmedi, Babası Tanrının kararı ve razılığı ile öldü. Bu
hakikat insanların anlayışına kapalı kalacaktır. Allah nasıl oluyor
da, sevgili biricik oğlunun üzerine haçta ölmenin utancı ve acısını
dökebilir? İncil de Allahın o yüce sevgisini bize şöyle açıklıyor :
'Tanrı bize olan sevgisini şununla kanıtlıyor (gösteriyor): biz
daha günahkarken, Mesih bizim için öldü.' (İncil - Romalılar
5:8)
7) Şimdi de hem İbrahim'in oğlu, hem de İsa Mesih'in
hayatındaki kurbanları için en önemli bir meseleye geldik: sanırım,
eğer İbrahim çocuğunu sahiden kesip öldürmüş olsaydı, biz
bugüne kadar onun kurbanını anmazdık. Aynı şekilde İsa Mesih
sadece haçta ölüp mezarda kalmış olsaydı, hem kendisi, hem de
öğretişleri çoktan kaybolup unutulmuş olacaktı. Fakat her ikisinde
şaşılacak bir kurtuluş olayı görüyoruz. İbrahim için artık ümit
kalmamıştı, kendi oğlunu artık ölü saydı. Üç günlük yolculuğunda
İbrahim'in kafasında tek bu düşünce vardı: 'Sevgili oğlum ölecek,
çocuğumu kaybedeceğim.' Oğlunu artık tamamen ölüme teslim
etmişti; öyle olmazsaydı zaten çocuğunu kurban etmeye razı
gelmeyecekti. Tam bu ümitsizlik içinde Allah, İbrahim'in
9
çocuğunu sanki ölülerden yeniden diritiriyor. 'İbrahim üçüncü
günde gözlerini kaldırıp uzaktan o yeri gördü.' (Tevrat - Tekvin
22:4). Arkasında boynuzlarıyla sık çalılara takılan koçu görünce,
İbrahim anladı ki, Allah onun oğlunun hayatını ölülerden kurtardı..
İsa Mesih'in hayatında da bu dirilişi görüyoruz, yalnız, daha
ciddi, daha gözle görünen bir şekilde: İsa!nın bedenini haçtan
indirdikten sonra onu sargı bezlerle sarıp kayaların içine yeni, yeni
oyulmuş küçük bir mağaraya benzeyen bir mezara koydular. Onun
önüne tonlarca ağır, yuvarlak bir taş yuvarladılar. Bununla
yetmezmiş gibi mezartaşını bir mühürle kilitleyip, mezarın önüne
bir takım koruma askerleri koydular. Fakat hepsi boşuna; üçüncü
günün sabahında İsa Mesih büyük bir kuvvetle mezarından çıktı.
Ne mezar, ne sargı bezleri, ne mühür, ne mezartaşı, ne askerler, ne
de halkın imansızlığı ve kötü lafları ona engel olamadı İsa'yı
ölülerden dilidikten sonra gören şahitler var; şahitliklerini de
kitaba yazdılar, öyle ki merak eden bugüne kadar İsa'nın dirilişi
hakikatten oldu diye anlayabilsin.
7) Son olarak dikkat edelim, Allah İbrahim'in oğlunun
kurbanına nasıl bir cevap veriyor: 'Rab buyurur: madem ki, bu
şeyi yaptın, ve biricik oğlunu esirgemedin, seni ziyadesiyle
çoğaltacağım... ve zürriyetinde yerin bütün milletler mubarek
kılınacaklar. ' (Tevrat - Tekvin 22:16-17). İbrahim Allaha
seslediği için, ondan gayet fazlasıyla bereketlendi. Böylece
İbrahim'in öğrendiği ders hepimiz için geçerli olan bir derstir:
çocuğu onu 'Baba, işte odun ve ateş. Ama adaklık kurban nerede'
diye sorunca, İbrahim'in cevabı onun büyük bir ders öğrendiğini
gösteriyor: 'Oğlum, yakılan kurban için kuzuyu Allah kendisi
tedarik edecektir (=sağlayacaktır) (Tevrat - Tekvin 22:8). Evet,
kurbanı veren Allahın kendisi, biz ona kesinilikle birhangi bir
kurban veremeyiz. Bize düşen görev, Allahın bize vermiş olduğu
tek ve son kurbanı, kendi Oğlunu İsa Mesih'i imanla kabul etmek,
'Evet, günahlarımdan için ölümü hak ettim, ama sen benim
yerimde öldün, cezamı sen taşıdın' demek ve hayatımızın sonuna
kadar artık onun için yaşamak.
10
Tekrar ve tekrar hayvanları kurban olarak kesersek, onunla
göstereceğiz ki, biz daha Allahın kurbanını henüz anlamadık, ya
da kabul etmek istemiyoruz. Ne sanıyoruz acaba: Allah kendi
oğlunu kurban olarak verdikten sonra, bizim ona vereceğimiz bir
şey mı kalıyor? Allah artık ne kesilen hayvanların kanları ve
yağlarına, ne de hayvanları kesenlerin sevaplarına bakmayacaktır,
onları kabul etmeyecektir. Allah bu kadar büyük ruhsal bir
kurtuluşu sağladıktan sonra, onu kabul etmeyip bir daha
hayvanlara mı güveneceğiz? Onların kanı, İsa Mesih'in kanından
daha mı kıymetli sayacağız? Öldükten sonra, bizi ölümden hayata,
sırat köprüsünden geçirecek olan koç kimdir, acaba? Bizim kendi
paramızla satın aldığımız, kendi ellerimizle boğazladığımız
anlayışsız bir hayvan mı, yoksa Allahın kendisi bizim için
hazirlamış olduğu kurtarıcı İsa Mesih mi? Ölümden dirilmiş olan
İsa Mesih'in sözlerine dikkat edelim : 'Babamın isteği, Oğul'u
gören ve O'na iman eden herkesin sonsuz yaşama
kavuşmasıdır. Ben de böylelerini son günde dirilteceğim...
Böyle biri yargılanmaz, ölümden yaşama geçmiştir.' (İncil Yuhanna 6:40 ve 5:24).
Biz böyle bir kurtuluşu kabul ettik mi, korkacağımız bir şey
kalmıyor. Biz anladık mı, tek kurban İsa Mesih'in haçtaki
ölümüdür, o zaman cinlerin bize korkutmaya çalıştıkları zaman,
korkusuzca karşılık verebiliriz: 'Defolun, ben sizden
korkmayacağım. Ben artık İsa Mesih'in kanına güveniyorum. O
sizden daha kuvvetlidir, siz bana hiç bir zarar veremezsiniz.' O
vakit artık bizi rüyalarımızda rahatsız eden, bizi korkutmaya
çalışıp bizden kurban kesmemiz isteyen 'Babalar' ve 'Mubarekler'e
hizmet etmeyeceğiz, bizi seven diri Tanrı'ya hizmet edeceğiz.
Allah, İbrahim'e demişti ki, 'Senin zürriyetinde yerin bütün
milletleri mubarek kılınacaktır.' Ama açıkça görüyoruz, İbrahim'in
oğlu İshak'la yeryüzüne birhangi bir bereket gelmedi. Ama Allah
bu sözü İbrahim'e söylerken, ondan 2000 sene sonra yaşayacak
olan İsa Mesih'in ölümü ve dirilişini önceden görüp, onun bütün
dünyaya kurtuluş kaynağı olacağını önceden bildirdi. İsa Mesih
11
artık herkesi çağırıyor: kurtuluş sade onun kurbanındadır,
kendisindedir:
Ey bütün yorgunlar ve yükleri ağır olanlar! Bana gelin, ben sizi
rahatlatırım. Ben yumuşak huylu ve alçakgönüllüyüm.
Boyunduruğumu takının ve benden öğrenin, böylece canlarınız
rahatlık bulur. Boyunduruğum kolay taşınır ve yüküm hafiftir.
(İncil - Matt 11:28)
Benim vereceğim sudan içen sonsuza dek susamaz. Benim
vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir su kaynağı
olacak. (İncil - Yuhanna 4:14)
Her işiten 'Gel' desin. Susamış olan gelsin. Dileyen, yaşam
suyundan karşılıksız alsın. (İncil - Esinleme 22:17)
12
Download