1 PATOLOJİ 2 PATOLOJİ 3 PATOLOJİ ÖNSÖZ Tıpta Uzmanlık Sınavı’na hazırlık uzun ve zahmetli bir yoldur. Kaynak seçimi ise kişiye, sınava kadar kalan süreye ve hedeflenen puana göre değişiklik göstermektedir. Bu seri “az zahmetli olan” ve “kısa kaynaklardan çalışmak zorunda olan” kişiler için hazırlanmış ideal bir seridir. Bu kadar küçük hacim başarı için yeterlimidir? Daha hacimli kitaplara göre yeterli olmadığı açıktır ama ŞUNU KESİNLİKLE SÖYLEYEBİLİRİZ ki bu kadar kısa metinle en fazla sayıda soru yakalayan bir seri oluşturduk. Çünkü; bu serinin içeriği TUSDATA TUS HAZIRLIK MERKEZLERİ’nin son 2-3 yıldır yaptığı çok özel TUS KAMPLARI’nda anlatılan en özet ve en güncel metinlerden oluşmaktadır. Biz içeriğe güveniyoruz. Umarız yararlı olur ve başarınıza katkıda bulunuruz. Seri Editörleri 4 PATOLOJİ İÇİNDEKİLER 1. HÜCRE ZEDELENMESİ .......................................................... 5 2. İNFLAMASYON VE HÜCRE ONARIMI .................................. 10 3. NEOPLAZİ ........................................................................... 18 4. LENFOİD MALİĞNİTELER .................................................... 34 5. BÖBREK HASTALIKLARI ...................................................... 40 6. ERKEK GENİTAL SİSTEMİ .................................................... 51 7. MEME HASTALIKLARI PATOLOJİSİ ..................................... 55 8. KADIN GENİTAL SİSTEMİ ................................................... 61 9. KALP - DAMAR HASTALIKLARI ........................................... 69 10. AKCİĞER HASTALIKLARI .................................................... 75 11. HEPATOBİLİYER SİSTEM ...................................................102 12. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ .................................................. 123 13. CİLT HASTALIKLARI ......................................................... 133 14. KAS İSKELET SİSTEMİ ...................................................... 137 5 PATOLOJİ HÜCRE ZEDELENMESİ Hücre zedelenmesinin en sık nedeni hipoksi; hipoksinin en sık nedeni iskemidir. GERİ DÖNÜŞÜMLÜ ZEDELENME: • • • • • • • • Hücre şişmesi ER şişmesi Nükleer kromatin kümelenmesi Ribozomların ER’dan ayrışması Membranda köpük oluşumu ve partiküller Mikrovüllius kaybı Otofaji Mitokondride hafif şişme ve küçük partiküller GERİ DÖNÜŞÜMSÜZ ZEDELENME: • • • • • Membran hasarı ve myelin figürler Lizozomal enzimlerin salınımı ve otoliz ER erimesi Mitokondride belirgin şişme ve büyük dansiteler (Ca++) Nüvede piknoz, karyoliz, karyoreksis SERBEST RADİKAL HASARI • • • • • Radyasyon İnflamasyon Oksijen toksisitesi Kimyasal maddeler (CCI4) Reperfüzyon hasarı • Mekanizma: 1. Lipid peroksidasyonu 2. DNA’da timin ile reaksiyon → hücre ölümü veya mutasyon (karsinogenez) 3. Polipeptid parçalanması veya proteinlerin çapraz bağlanması ile → enzim aktivitesinde kayıp • Antioksidanlar • • • • • • Süperoksid dismutaz Glutatyon peroksidaz Katalaz Vit. E Sistein, Glutatyon Serüloplazmin, Transferrin, Albumin KİMYASAL ZEDELENME 1. Direkt etkili : • Merkürik klorid 6 PATOLOJİ • Hücre membranını direkt zedeler, transportu bozar, permeabilite artar. • Antineoplastik – antibiotikler direkt sitotoksik etki yapar. 2. İndirekt etkili : • CCI4 kuru temizlemede kullanılır.. p450 enzim sisteminde CCI3 ‘e dönüşerek serbest radikal etkisi yapar. MORFOLOJİ GERİ DÖNÜŞÜMLÜ ZEDELENME • Hücre Şişmesi : Bulanık şişme • Mikroskobik : Sitoplazmada küçük berrak vakuoller → hidropik değişiklik, vakuoler dejenerasyon • Makroskobik : Organda solukluk, turgor artışı, ağırlık artışı • Yağlı Değişiklik : Hepatosit ve myokard hücrelerinde sık görülür. İskemik, toksik, metabolik hasara bağlı oluşur. • Mikroskobik : Sitoplazmada lipid vakuolleri Mikroveziküler Makroveziküler • Makroskobik : Organ büyük, sarı renkte, parlak ve kaygan GERİ DÖNÜŞÜMSÜZ ZEDELENME Nekroz : Yaşayan bir dokuda hücre ölümünü izleyerek oluşan morfolojik değişikliklerdir. Işık mikroskobunda 4-12 saat öncesinde görülmez. 1. Kazeifikasyon nekrozu : Tbc, derin mantar enfeksiyonları 2. Koagulasyon nekrozu : İskemi (MI), tümör nekrozu 3. Likefaksiyon nekrozu : Beyinde hipoksi – iskemi, Bakteriel enfeksiyonlar – apse - Gangrenöz nekroz: Koagulasyon nekrozu + Likefaksiyon nekrozu. Diabetli hastaların alt ekstremitelerinde görülebilir. 4. Yağ nekrozu : Akut pankreatit, Memede yağ nekrozu 5. Fibrinoid nekroz: Tip III hipersensitivite Apoptoz : Programlı hücre ölümü. Fizyolojik ve patolojik olarak oluşabilir. p53 ve bax geni apoptoza yol açarken bcl – 2 geni apoptozu engeller Councilman cisimciği viral hepatitte apoptoz ile oluşur. Apoptoz inflamatuar yanıt oluşturmaz. Olay genetik olarak ve nüvenin parçalanması ile başlar. Fizyolojik olarak embriyonun gelişme-sinde, timusta T lenfositlerinin olgunlaşmasında, laktasyon bitiminde fazla meme epitelinin ortadan kaldırılmasında; patolojik olarak viral enfeksiyonlarda, endokrin uyarının azalmasında, malign tümörlerde görülebilir. SUBSELÜLER DEĞİŞİKLİKLER • İskelet Anomalileri 7 PATOLOJİ - Mikrotübül polimerizasyon defekti → Chediak – Higashi sendromu Mikrotübül organizasyon defekti → İmmotil silia sendromu (Kartagener) • Mitokondrial Değişiklikler - Beslenme bozukluğu ve alkolik hepatit → Megamitokondri Anormal krista içeren büyük mitokondriler → mitokondrial myopati Böbrek, tiroid, paratorid ve tükrük bezlerinde büyümüş ve çoğalmış mitokondri içeren, geniş eozinofilik sitoplazmalı hücrelerden oluşan tümörler → Onkositoma. Hücrelerede onkositik (oksifilik hücre) denir. DER İndüksiyonu: Barbitüratlar düz endoplazmik retikulum (DER) ve p450 enzimlerinin sentezini arttırır. Tolerans artar, adaptasyon gelişir. Steroid, alkol, aril hidrokarbonlar, insektisidler gibi maddelerin metabolizması hızlanır. HÜCRE İÇİ BİRİKİMLER YAĞLI DEĞİŞİKLİK (STEATOZ). Karaciğer, kalp kası, iskelet kası, böbrekde daha sık görülür. Toksinler, protein malnütrisyonu, DM, obesite, anoksi Karaciğerde, gelişmiş ülkelerde, yağlanmanın en sık nedeni alkoldur. Hepatotoksinler (ör. alkol) mitokondri ve DER fonksiyonunu bozar. CCI4 ve protein malnütrisyonu apoprotein sentezini azaltır. Anoksi yağ asidi oksidasyonunu bozar. Açlık ve DM periferik depolardan yağ asiti mobilizasyonunu arttırır. Alkol ve orotik asit karaciğerden lipoprotein salınımını azaltır. Kalpte : - Uzamış orta dereceli hipoksi → kaplan görünümü - Belirgin hipoksi ve myokardit (difteri) → diffüz yağlanma Nekrotik alanlar çevresinde köpüklü histiositler ; aterosklerotik plaklarda düz kas hücreleri ve makrofajlar içerisinde; ksantomlarda köpüklü makrofajlar içerisinde kolesterol ve kolesterol esterleri birikir. Kronik kolesistitte safra kesesi mukozasında kolesterolle yüklü makrofajlar kolesterolozisi oluşturur. Makroskopik olarak çilek görünümünde mukoza denir. PROTEİNLER - Nefrotik sendromda proksimal tübül epitel hücreleri lizozomları içinde Plazma hücresi sitoplazmasında, GER içinde Ig birikimi → Russel cisimciği; nüve erisinde Ig birikimi Dutcher cisimciği α-1 Antitripsin yetmezliğinde karaciğer hücresi GER’u içinde Protein birikimleri pembe, hyalen damlacık olarak görülür. GLİKOJEN : Metabolizma bozukluklarında (ör: DM, glikojen depo hastalıkları) Hücre içinde berrak vakuol olarak görülür. Diabetli hastalarda renal tübül epiteli içinde glikojen birikimi → Armani Ebstein bulgusu 8 PATOLOJİ PİGMENTLER • Ekzojen : Dövme pigmenti, karbon-kömür tozu (antrakoz, pnömokonyoz) • Endojen : Lipofusin, melanin, hemoglobin türevleri (hemosiderozis, hemokromatozis) PATOLOJİK KALSİFİKASYON • Distrofik kalsifikasyon : Nekrotik odaklar, aterom plakları, zedelenmiş kalp kapacıklarına kalsiyum çökmesi, Kalsiyum metabolizması ve serum düzeyi normaldir. • Metastatik kalsifikasyon : Kalsiyum metabolizmasında değişiklik ve serum düzeyinde artış vardır. Hiperparatiroidizm, multiple myelom, lösemi, kemiğe metastaz gibi kemik yıkımı artışı, vit. D intoksikasyonu, süt-alkali sendromu, sarkoidoz, para-neoplastik sendromlar (ör:akciğerin skuamöz hücreli karsinomu) ADAPTASYON MEKANİZMALARI ATROFİ : Hücre boyutları ve organel miktarında azalma Otofajik vakuoller İş yükü azalması, innervasyon ve kanlanmasının azalması, beslenme yetersizliği, endokrin uyarı azalması, yaşlanma. Organ küçülür. HİPERTROFİ : Hücre organelleri ve boyutunda artışla birlikte organda büyüme Fizyolojik : Gebelikte uterus düz kas hipertrofisi, Patolojik HT’da sol ventrikül hipertrofisi HİPERPLAZİ : Hücrelerde sayısal artış sonucu organın büyümesi Fizyolojik : 1. Hormonal : Gebelik ve ergenlikte meme epiteli 2. Komponsatuar : Karaciğer Patolojik : Endometrial hiperplazi METAPLAZİ : Olgun bir hücre tipinin farklı bir olgun hücre tipine dönüşmesi Skuamöz metaplazi : - Sigara içenlerde ve A vit. eksikliğinde solunum sisteminde - Serviks epitelinde - Mesanede taş, kronik inflamasyon, Schistosomiazis 9 PATOLOJİ Glandüler metaplazi : Özefagusda reflü gelişimi ile skuamöz hücrelerin glandüler hücreler dönüşümü: Barret özefagusu. Hiperplazi ve metaplazi maliğn tümör gelişimi için uygun zemin hazırlar. Mezenşimal metaplazi : Myozitis ossifikans HÜCRE ÇOĞALMASI REPERASYON : Zedelenen bölgenin tamir edilmesi Reperasyon iki şekilde olur : 1. Rejenerasyon 2. Skar dokusu oluşumu Bağ dokusu çatısı sağlam ve hücrenin çoğalma yeteneği varsa rejenerasyon ; bağ dokusu çatısı yıkılmış veya hücrenin çoğalma yeteneği yoksa skar dokusu oluşumu gerçekleşir. Sürekli çoğalan (labil. hücreler): Cilt, oral kavite, vajen, serviks gibi skuamöz epitelle döşeli bölgeler; tükrük bezi, pankreas gibi glandüler organların salgı duktus epiteli, GİS ve uetrusun kolumnar epiteli, üriner tarktüsün transisyonel epiteli, kemik iliği ve diğer hematopoetik doku hücreleri. Sessiz (stabil. hücreler): Karaciğer, böbrek pankreas gibi tüm glandüler epitel hücreleri; fibroblast, düz kas ve endotel hücresi gibi mezenşimal hücreler. Bölünmeyen (kalıcı) hücreler: Nöronlar, kalp kası ve iskelet kası hücreleri... Çoğalma yetenekleri yoktur. 10 PATOLOJİ İNFLAMASYON VE HÜCRE ONARIMI İNFLAMASYONDA GÖREV ALANLAR: •Nötrofil, monosit, eozinofil, lenfosit, bazofil ve trombositler • Bağ dokusunda mast hücreleri, makrofaj ve lenfositler, fibroblastlar • Ekstraselüler matriks elemanları. • Kollajen – Elastin • Fibronektin – Laminin, Tenaskin, Enaktin • Proteoglikanlar AKUT İNFLAMASYON VASKÜLER DEĞİŞİKLİK • • • • • • • Arteriollerde birkaç saniyelik vazokonstrüksiyon Arteriollerde vazodilatasyon → sıcaklık kızarıklık Permeabilite artışı → ödem, staz Staz sonucu lökositlerin marjinas-yon, adhezyon ve migrasyonu Hücresel Olaylar : Lökositlerin ekstravazasyon ve fagositozu Marginasyon, Lökositlerin endotele yanaşması Kaldırım taşı görünümü, Lökositlerin endotel boyunca sıralanması Adhezyon : Lökositlerin endotel hücrelerine sıkıca tutunması • Adhezyon molekülleri: Selektin, İntegrin, İmmunglobulinler • Adhezyonu artıranlar: Histamin, trombin, PAF,IL-1, TNF • Permeabilite artışı ve lökosit diapedezi venüllerde gerçekleşir. • Kemotaksis : Kimyasal etkili bir çekiciye doğru hareket edilmesidir. Granülositler, monositler ve daha az olarak lenfositler katılır. - C5a , LTB4, IL-8 - Peptid ve lipid yapıda bakteri ürünleri - Toksik oksijen metabolitleri, katyonik proteinler - IL-1, TNF, PAF kemotaktik etkilidirler. • Fagositoz : 1. Tanıma ve tutunma : Opsonizasyon ( C3b, Ig’nin Fc komponenti) 2. Fagositoz (içine alma) 3. Öldürme ve parçalama (H2O2-MPO halid sistem) NADPH oksidaz enzimi eksikse → Kronik granülomatöz hastalık Myeloperoksidaz eksik ise H2O2 bakteriyi yavaş da olsa öldürebilir. Diğer bakterisidal faktörler: Lizozim, Laktoferrin, Defensinler Ölen bakteriyi asit hidrolazlar parçalar. α1- antitripsin ve α2. makroglobulin çevre dokuyu lizozomal proteazlardan korur. 11 PATOLOJİ Endotel ve lökosit adezyon molekül çiftleri Endotelial molekül Lökosit molekülü Major görevi P-Selektin Sialil-Lewis X- modifiye proteinleri Yuvarlanma (nötrofil, monosit, lenfosit) GlyCam-1, CD34 L-selektin Yuvarlanma (nötrofil, monosit) E-selektin Sialil-Lewis X- modifiye proteinleri Yuvarlanma ve adezyon (nötrofil, monosit, T lenfositi) VCAM-1 (immünglobülin ailesi) VLA-4 integrin Adezyon (eozinofil, monosit, lenfosit) ICAM-1(immünglobülin ailesi) CD11/CD18 integrinler (LFA-1, Mac-1) Adezyon, arrest, transmigrasyon (nötrofil, monosit, lenfosit) CD31 (PECAM-1) CD31 (PECAM-1) Arrest, transmigrasyon (nötrofil, monosit, lenfosit) ICAM-1, interselüler, adezyon molekülü 1; PECAM-1, platelet endoterial hücre adezyon molekülü 1; VCAM-1, vasküler hücre adezyon molekülü1 LÖKOSİTİN YOL AÇTIĞI ZEDELENMELER: Lökositlerin etkileri ve lökositlerden açığa çıkan ürünler aşağıdaki patolojik tabloların oluşumunda suçlanmaktadır. Akut: Kronik: ARDS Artrit Akut transplant rejeksiyonu Astım Astım Ateroskleroz Glomerülonefrit Kronik akciğer hastalığı Reperfüzyon hasarı Kronik rejeksiyon Septik şok Diğerleri Vaskülit MEDİATÖRLER : Hücreden salınanlar : 1. Önceden depolanmış halde bulunanlar, • Vazoaktif aminler (Histamin, Serotonin) Lizozomal enzimler 2. Olay sırasında üretilenler: • Araşidonik asit metabolitleri (PG ve LT) • Sitokinler (IL-1, TNF, IL-8) • PAF ve NO Plazma proteazları 1. Kompleman sistemi (C3a – C5a) 2. Kinin sistemi (bradikinin) 3. Pıhtılaşma sistemi (fibriopeptidler, trombin) 12 PATOLOJİ Etkilerine göre mediatörler • Kemotaksis: C5a, LTB4, IL-8, bakteri ürünleri, IL-1, TNFα, PAF, serbest radikaller • Permeabilite artışı : Vazoaktif aminler (Histamin, Serotonin), C3a, C5a (amin salgılatır) Bradikinin, Lökotrienler C4, D4, E4, PAF, • Vazodilatasyon : Prostoglandinler, Nitrik oksid • Ağrı : Prostoglandinler, Bradikinin • Ateş : IL-1, IL-6, TNFα, Prostoglandinler • Doku Hasarı : Nötrofil ve makrofaj lizozomal enzimleri, Oksijen metabolitleri, Nitrik oksid Bakteriyel ürünler İmmun kompleksler Toksinler Fiziksel hasar Diğer sitokinler æ Makrofaj (Diğer hücreler) aktivasyonu æ IL-1/ TNF AKUT FAZ REAKSÝYONLARI Ateþ Uyku↑ Ýþtah ↓ Akut faz proteinleri ↑ Hemodinamik etkiler (þok) Nötrofili ENDOTEL ETKÝLERÝ Lökosit adhezyonu ↑ PGI sentezi ↑ Prokoagulan aktivite ↑ Antikoagulan ↓ IL-1, IL-8,IL-6, PDGF ↑ FÝBROBLASTA ETKÝLERÝ Proliferasyon ↑ Kollajen sentezi ↑ Kollajenaz ↑ Proteaz ↑ PGE sentezi ↑ LÖKOSÝTE ETKÝLERÝ Sitokin salýnýmý ↑ Baþlatýcý etki Akut İnflamasyonun Sonucu : 1. 2. 3. 4. Rezolusyon Fibrozis Apse oluşumu Kronik inflamasyon 13 PATOLOJİ KRONİK İNFLAMASYON 1. Mononükleer hücre infiltrasyonu (makrofaj, lenfosit, plazma hücresi) 2. İnflamatuar hücrelerin uyardığı doku hasarı (özellikle makrofaj) 3. Fibrozis ile iyileşme Makrofajlar → Aktivasyon : Epitelioid hücre ve dev hücreler (Langhans tipi, yabancı cisim tipi) → Diferansiasyon : Mikroglia (SSS) Kupfer hücreleri (Kc) Alveoler makrofajlar (Akc) Osteoklastlar (kemik) Langerhans hüc.(cilt) 48 saat sonra inflamasyonda baskın olan monositler makrofaja dönüşür. MAKROFAJLAR : • Doku hasarı : Toksik oksijen meta-bolitleri, Proteazlar, kemotaktik faktörler, AA metabolitleri, NO ve koagulasyon faktörleri, Kollajenazlar • Fibrozis : PDGF, FGT, TGFβ ve fibrojenik sitokinler Plazma hücreleri → özellikle sifilis Eozinofiller → tip I hipersensivite ve parazitik enfeksiyonlar GRANÜLOMATÖZ İNFLAMASYON • Granulom → Epitelioid makrofajlar, dev hücreler ve çevrede lenfositler. Yabancı cisim granülomunda YC tipi dev hücre; immun granulomda Langhans tipi dev hücre baskındır • Bakteriel : Tbc, Lepra, Sifilis (gom), Brusellozis kedi tırmığı hastalığı, lenfogranuloma venerum • Parazitik : Şistozomiazis, Filariazis, Trişinozis • Mantar enf.: Kriptokok, Koksidioides immitis, Histoplazmozis, Blastomikoz • Yabancı cisim: Sütür, meme protezleri, damar greftleri • İnorganik metal ve tozlar : Silikozis, Berilyozis • Bilinmeyen : Sarkoidoz, Crohn hst., Primer bilier siroz, Dev hücreli arterit, Wegener granülomatozu MORFOLOJİ Seröz İnflamasyon: • Yanık, viral enfeksiyonlarda vezikül, bül gibi....... Fibrinöz İnflamasyon : • Fibrinöz perikardit ve pleurit, ARA, SLE, Romatoid artrit, Tbc, bakteriel enf. Süpüratif veya pürülan İnflamasyon: • Nötrofil, nekrotik hücreler, ödem: Akut apandisit, apse • Nekroz çok belirginse → flegmonöz inflamasyon Ülser : • İnflamatuar, nekrotik dokunun dökülmesi ile oluşan defekt GİS, Alt ekstremitler 14 PATOLOJİ YARA İYİLEŞMESİ PRİMER YARA İYİLEŞMESİ Temiz, enfekte olmamış, sütüre edilmiş cerrahi kesilerdir. • İlk 24 saat ⇒ İnsizyon kenarında nötrofiller, bazal hücre artışı • 24-48 saat ⇒ Kabuğun altında ince epitelial köprü • 3.gün ⇒ Makrofajlar, granulasyon dokusu, kollajen lifleri belirir • 5.gün ⇒ Granülasyon dokusu belirgin, damar oluşumu maksimum ve karşı tarafa ilk kollajen köprüsü • 2. hafta ⇒ Kollajen birikimi, fibroblast proliferasyonu sürer. • 1. ay sonu ⇒ Sağlam epidermis ile örtülü, hücreden zengin bağ dokusu 1. hafta sonu dikişler alındığında yaranın gücü %10; 3 ay sonra %70-80. ilk oluşan tip III kollajen, olgunlaşınca tip I kollajen SEKONDER YARA İYİLEŞMESİ • İnflamatuar ülserler, apse, büyük yaralanmalar, infarktüs • En önemli fark myofibroblastların yaptığı yaranın kontraksiyonudur. PATOLOJİK YÖNLERİ • İyileşmeyi geciktiren → enfeksiyon (en sık), protein yetmezliği, Cvit. yetmezliği glikokortikoidler, anti-inflamatuarlar, yetersiz kan akımı yabancı cisimler, mekanik etkenler (basınç artışı vb.) • Keloid → Aşırı kollajen birikimi • Ekzubaran granulasyon → Aşırı granulasyon dokusu oluşumu • Dezmoid (agresif fibromatozis) → Aşırı fibroblast ve bağ dokusu artışı • Romatoid artrit, akciğer fibrozisi, hepatik siroz vb. hastalıklar HEMODİNAMİK BOZUKLUKLAR ÖDEM İnterselüler dokular ve vücut boşluklarında fazla sıvı birikimi AKTİF HİPEREMİ Arteriel akımda artış → inflamasyon, ekzersiz, yüz kızarması Lokalize Ödem Artmış hidrostatik basınç Azalmış kolloid ozmotik basınç Lenfatik tıkanıklık Na retansiyonu Venöz tıkanıklık (tromboz) Eksternal bası (tümör) ----- Yaygın Ödem Konjestif kalp yetmezliği Albumin kaybı (Nefrotik sendrom) Azalmış albumin sentezi (Siroz) Tümör, inflamasyon ------- Tuz tutulumu ile birlikte renal hast. 15 PATOLOJİ PASİF KONJESYON • Venöz akımın yavaşladığı durumlar • Sol kalp yetmezliğinde akciğerde kalp hatası hücreleri, kahverengi indurasyon • Sağ kalp yetmezliğinde karaciğerde nutmeg liver (hindistan cevizi karaciğer), uzun sürerse kardiak siroz • Dalakta uzun süreli konjesyonda Gamna – Gandi cisimciği HEMORAJİ • Kan damarı yırtılması • Travma, ateroskleroz, duvarda neoplazi veya inflamasyon ⇒ büyük damarlar Hematom : • Doku aralıklarında kan birikimi Vücut boşluklarında : • Hemotoraks, hemoperikardium, hemoperitoneum, hemartrozis Peteşi : • Cilt, müköz membran ve serozalarda küçük hemorajiler (1-2 mm) Purpura : • 3-5 mm’lik kanamalar Ekimoz : • 1-2 cm üzerinde subkutan hematom HEMOSTAZ VE TROMBOZİS Trombozis • Endotel hasarı : Kalp ve arterlerde • Kan akımı değişiklikleri : • Türbülans : Arteriel ve kardiak trombüsler, Staz venöz trombüsler • Hiperkoagülabilite : Primer tip, Sekonder tip ANTİ TROMBOTİK PROTROMBOTİK Trombosit agregasyonu inhibisyonu Trombosit agresgasyon ve adhezyonunun uyarılması • • • PGI2 NO ADPaz Von Willebrand faktörü Trombosit aktive edici faktör (PAF) Antikoagulan – Trombin inhisyonu Prokoagulasyon faktörleri * Antitrombin III’ün heparin benzeri molerle * Doku faktörü aktivasyonu * Protein C/S’nin trombomodulin ile aktivasyonu * Faktör IXa, Xa bağlayıcı faktörler * Faktör V * Alfa2 - makroglobulin Fibrinolizis Fibrinoliz inhibisyonu * t – PA inhibitörü * Doku plazminojen aktivatörü (t-PA) 16 PATOLOJİ Primer : • Faktör V. mutasyonu, Antitrombin III yetmezliği, Protein C-S yetmezliği, Fibrinoliz defektleri (t-PA) Sekonder : • Yüksek risk, Uzamış yatak istirahati ve immobilizasyon, MI, kanser, DIC, kalp kapak protezleri, doku hasarı (cerrahi, yanık, travma) • Düşük risk : Atrial fibrilasyon, kardiomyopati, nefrotik sendrom,oral kontraseptif kullanımı, orak hücreli anemi, sigara, şişmanlık Arteriel trombüsler en sık koroner, serebral, femoral arterlerde Venöz trombüsler (staz trombüs) en sık derin baldır, femoral, popliteal, iliak venler Kalp boşlukları ve aortada → Zahn çizgileri EMBOLİ : Kaynaklandığı bölgeden kan yolu ile uzak bir alana taşınan intra-vasküler solid, sıvı veya gaz kitlesine emboli denir. Pulmoner emboli • Derin baldır venlerinden kaynaklanır. Paradoksal emboli • ASD veya VSD varlığında sistemik dolaşıma geçiş Sistemik emboli • En sık kalp boş-luklarından kaynaklanır ve %70-75 alt ekstremitelerde, %10 beyin, %10 mezenter, böbrek, dalak, %7-8 üst ekstremitelerde yerleşir. Amnion sıvısı embolisinde • Mortalite yüksek; pulmoner ödem ve ARDS Hava embolisi : • Akut ⇒küçük damar tıkanıklığı ve ağrı, ARDS beyin damarları → ölüm • Kronik ⇒ uzun kemiklerde multiple iskemik nekroz Yağ embolisi : • Uzun kemik kırıkları, travma, yanık • Pulmoner yetmezlik, nörolojik bulgular, anemi, trombositopeni İNFARKTÜS Arteriel veya venöz akım bozukluğu ile iskemik nekroz oluşumu. En sık nedeni tromboemboli Beyaz (soluk) infarkt : • Böbrek, kalp, dalak Hemorajik infarkt: • Testis ve over (venöz tıkanıklık) • Akciğer, karaciğer, barsaklar • Beyinde trombüs ile soluk, emboli ile hemorajik 17 PATOLOJİ Septik infarkt : • Nekroz alanında bakteriel enfeksiyon ŞOK • • • • • • • Beyinde iskemik ensefalopati Kalpte subendokardial hemoraji, nekroz, zonal lezyon Böbrekte akut tubuler nekroz Akciğer ARDS Adrenal kortekste lipid kaybı GİS de mukozada yama tarzı hemoraji ve nekroz Karaciğerde yağlı değişiklik, santral hemorajik nekroz 18 PATOLOJİ NEOPLAZİ BENİĞN TÜMÖRLER: Genellikle köken aldıkları hücre tipinin sonuna –oma eki alarak isimlendirilirler. Yumuşak doku tümörlerinden fibroma, kondroma, osteoma gibi... EPİTELİAL ⇒ ADENOM : PAPİLLOM : Glandüler yapılar oluşturan veya gland kökenli Mikroskobik veya makroskobik parmaksı çıkıntılar KİSTADENOM – PAPİLLER KİSTADENOM : POLİP : Özellikle over ve apendikste Mide ve kolon boşluklu organlarda, mukozadan kabarık saplı veya sapsız (sesil) MALİĞN TÜMÖRLER: MEZENŞİMAL ⇒ SARKOM : • Liposarkom, Fibrosarkom, Kondrosarkom, Leiomyo-sarkom, Rabdomyosarkom v.b. EPİTELİAL ⇒ KARSİNOM : • Adenokarsi-nom, Skuamöz hüc. karsinom, transis-yonel hücreli karsinom vb. • AZ diferansiye( indiferansiye) kanser ⇒ Tümörün kökenli aldığı hücre tipi belirlenemiyor. BENİĞN GİBİ İSİMLENDİREN MALİĞN TÜMÖRLER: • Seminoma, hepatoma, lenfoma, mezotelioma, kordoma, melanoma MİKST TÜMÖRLER: İki yönlü diferansiasyon (epitelial + mezenşimal) - Pleomorfik adenom - Fibroadenom - Willms tümörü - Sinovial sarkom - Maliğn mezotelioma - Mikst müllerien(mezodermal) tümörler - Filloides tümörü 19 PATOLOJİ TERATOM : • 3 germ yaprağından köken alır KORİSTOM : • Normal bir doku örneğinin olması gerekenden farklı bir yerde bulunması HAMARTOM : • O dokuyu oluşturan elemanların düzensiz bir kitle oluşturması BENİĞN – MALİĞN AYIRIMI 1. Diferansiasyon : Tümörün köken aldığı hücreleri taklit edebilme yeteneği • Anaplazi : Diferansiasyon kaybı 2. Büyüme Hızı: Maliğn tümörler hızlı büyür 3. Lokal İnvazyon: Metastazdan sonra 2 .derecede değerli 4. Metastaz : En kesin kriter A. Direkt yayılımı: En sık periton, sonra pleura, perikard, subaraknoid ve eklem boşluklarına B. Lenfatik yayılım: En sık karsinomlar, daha az sarkomlar C. Hematojen yayılım: En sık sarkomlar, daha az karsinomlar Tiroid karsinomu (öz.foliküler., prostat karsinomu, renal hücreli karsinom, hepatokarsinom hematojen yayılımı sık olan karsinomlardır. Organ tümörleri içerisinde erkeklerde en sık prostat karsinomu; kadınlarda en sık meme karsinomu görülür. Her iki cinste en sık maliğn tümör ölüm nedeni akciğer karsinomu ALKOL : • Orofarinks, larinks, özefagus, karaciğer kanserleri SİGARA : • Ağız, farinks, özefagus, pankreas, mesane, akciğer, böbrek serviks ca. ALKOL + SİGARA : • Üst solunum – sindirim sistemi kanserleri MESLEKLE İLİŞKİLİ KANSERLER • • • • • • • • Asbestoz : Bronkojenik ca, mezote-lioma, larinks ca, GİS (mide-barsak) ca β-naftilamin : Mesane ca Benzen : Lösemi Vinil klorid: Karaciğer anjiosarkomu Arsenik : Cilt, akciğer, karaciğer ca Kromium: Burun boşluğu, sinüsler, akciğer, larinks ca. Nikel : Burun, sinüsler, akciğer ca. Radyoaktif ajanlar: Akciğer, kemik tm. lösemi 20 PATOLOJİ HEREDİTER KANSER SENDROMLARI • Familyal retinoblastom: Genellikle bilateral, osteojenik sarkom gibi ikincil tümörler • Familyal adenomatöz polipozis koli:Sayısız polipöz adenomları. 50 yaş civarında %100 kanser gelişir. • MEN tip I: Pituiter, paratiroid, pankreas ada hücreleri adenomu • MEN tip II: Tiroid meduller ca, feokromasitoma, paratiroid tümörleri • MEN tip III: Tiroid meduller ca, feokromasitoma, ganglionöromlar • Nörofibromatozis tip I: Multiple nöral tm.(nörofibrom, schwannom, menenjiom),café au lait lekeleri, pigmentli iris hamartomu (Lisch nodülleri), kemik defektleri ve maliğn periferik sinir kılıfı tümörü riski • Nörofibromatozis tip II: Bilateral akustik sinir tümörleri (schwannom, menenjiom) cilt tümörleri, café au lait lekeleri vardır. Lisch nodülleri görülmez. MPSKT riski var. • Von Hippel-Lindau sendromu: Retina, serebellum, beyin sapı hemanjiomları, organ kistleri ve renal hücreli ca riski • Wilms tm. : Konjenital malformasyon ve böbrekte Wilms tümörü FAMİLYAL KANSERLERİ : • Predispozisyon. Meme, over kolon, akciğer, endometrium tm. • Edinsel preneoplastik durumlar: Kronik atrofik gastrit, solar keratoz, ülseratif kolit, oral kavite – vulva – vajen penisde lökoplaki ve eirtroplaki, villöz adenom, endometrial hiperplazi, skuamöz metaplazi, siroz KANSERİN OLUŞUMU PROTOONKOGEN MUTASYONLARI: • • • • erb-B2 : Meme, over, akciğer, mide karsinomları ras : Akciğer, kolon, pankreas karsinomları, lösemiler abl: KML (Philedelphia kromozomu), ALL myc : Burkitt lenfoma nöroblastom, akciğer küçük hücreli ca. TÜMÖR SÜPRESÖR GEN MUTASYONLARI: • • • • p53, çoğu tümörler, Li-Fraumeni sendromu Rb: İlk bulunan .. Retinoblastım, osteo-sarkom, meme, prostat, akciğer, APC, WT-1, DCC, NF-1, NF-2, VHL genleri Dengeli translokasyonlar lösemi ve lenfoma gelişiminde; tümör süpresör gen delesyonları nonhematopoetik solid tümörlerin gelişiminde sıktır. 21 PATOLOJİ TÜMÖR BÜYÜMESİ 1. 2. 3. 4. Transformasyon Transforme hücrelerin çoğalması Lokal invazyon Metastaz : METASTAZ : E. Cadherin azalması, serin sistein (Katepsin D) ve metalloproteinaz (Tip IV kollajenaz) grubu proteazlar, integrin reseptörü artışı. Dolaşıma giren tümör hücreleri ile ilk savaşan NK hücreleridir. Kıkırdak, kornea gibi avasküler yapılar ve çizgili kasa metastaz güçtür. KİMYASAL KARSİNOJENLER 1.İNİSİASYON: Mutasyon oluşur - Direkt etkili : Beta propiolakton, Dimetil sülfat, Diepoksibütan, Antikan-ser ilaçlar gibi alkalize edici ajanlar ve 1- asetil imidazol, dimetil karbamil klorid gibi asetilleyici ajanlar - İndirekt etkili : p450 enzim sisteminde aktive edilirler. Polisiklik hidro-karbonlar Fenobarbital riski arttırır. Aromatik amin, azo boyaları, aflatokin, nitrozaminler, asbest, vinil klorid... DNA tamir defektlerinde inisiasyon daha kolaydır. Kimyasal karsinojenler en sık ras mutasyonu oluşturur. 2. PROMOSYON : • Forbol esterleri (TPA), hormonlar, fenoller, ilaçlar Protein kinaz C aktivasyonu ile hücre çoğalmasını arttırır. • İniasyon + promosyon ile transformasyon oluşabilir RADYASYON KARSİNOJENEZİ ULTRAVİOLE : Yassı epitel hücreli ca, bazal hücreli ca, maliğn melanom UVB ışınları DNA’da primidin dimerleri oluşturur → mutasyon İONİZE RADYASYON : • En sık lösemi (KLL hariç) ve tiroid ca (papiller) • Daha az oranda meme, akciğer, tükrük bezi (mukoepidermoid ca) • Radyasyona en hassas hücreler kemik iliği ve germ hücreleri 22 PATOLOJİ DNA TAMIR DEFEKTLERI • Kseroderma pigmentozum: Fotosentivite, nörolojik anomaliler, cilt kanserleri UV etkisi • Ataksi telenjiektazi : Lösemi, lenfo-ma.ionize radyasyon etkisi , Ataksi, okulokutanöz telenjiektazi, sinopulmoner enf. • Fankoni anemisi: Lösemi, progresif aplastik anemi, konjenital malformas-yonla. İonize radyasyon etkisi • Bloom sendromu: İmmün yetmezlik, büyüme geriliği, farklı tipte kanserler UV ve ionize radyasyon birlikte etkili. ENFEKSİYÖZ KARSİNOJENLER DNA VİRÜSLERİ: • HPV: Tip 16,18,31,33,35,51 ⇒ serviks skuamöz hücreli karsinomu Tip 6,11 ⇒ kondilom direkt etkilidir. Rb ve p53 mutasyonu yapar. • Epstein Barr viürüsü : Burkitt lenfoma, B hücreli lenfomalar (öz. AİDS), bazı Hodgkin olguları, nazofaringeal karsinomlar, immun yetmezlikte leiomyosarkom • Hepatit B virüsü: Hepatoselüler karsinom • HHV tip 8 (KSHV.: Kaposi sarkomu, AIDS hastalarında effüzyon lenfomaları, Multiple myelom (?) RNA VİRÜSLERİ: • HTLV-1 : CD4+T lenfositlerinin maliğn tümörü. T hücreli lösemi/ lenfoma • HCV: Hepatoselüler karsinom BAKTERİLER • Helicobacter pylori mide gastrik karsinom ve MALT lenfomaları. KLİNİK BULGULAR KAŞEKSİ: • Zayıflık, iştahsızlık, anemi... • TNF α (kaşektin) kaşekside başrol oynar. PARANEOPLASTİK SENDROMLAR: • Normalde o hücre tipi tarafından üretilemeyen hormon veya peptid benzeri maddelerin kanser hücresi tarafından üretilmesi ile oluşan klinik tablolardır. 23 PATOLOJİ PARANEOPLASTİK SENDROMLAR: Klinik sendrom Kanser tipi Mekanizma Cushing’s sendromu Akc.küçük hücreli ca. Pankreatik ca Neural tm. ACTH veya benzer maddeler Uygunsuz ADH salınımı Akc. küçük hücreli ca İntrakranial neoplazmalar ADH veya atrial natriüretik hormonlar Hiperkalsemi Akc. yassı epitel hüc. ca Meme ca Renal ca EriştinT.hüc.lösemi/lenfoma Over ca Parathormon ilişkili peptidler TGF-α, TNFα, IL-1 Hipoglisemi Fibrosarkom Diğer mezenşimal tm. Hepatosellüler ca İnsülin veya benzer maddeler Karsinoid send. Bronşial adenom(karsinoid) Pankreatik ca. Gastrik ca. Serotonin, bradikinin? Histamin Polisitemi Renal hücreli ca. Serebellar hemanjiom Hepatosellüler ca. Eritropoetin Sinir ve kas sendromları Myastenya Santral, periferal sinir sist. boz. Bronkojenik ca, Timoma Meme ca İmmunolojik? Toksik? Dermatolojik bozukluklar Akantozis nigrikans Dermatomyozit Gastrik ca Akc. ca Uterin ca Bronkojenik, meme ca İmmunolojik ? sekresyonu ? EGF Bronkojenik ca Bilinmiyor Vasküler-hematolojik değişiklikler Venöz tromboz (Trousseau bulgusu) Nonbakteriel trombotik endokardit Pankreas ca. Bronkojenik ca. Diğerleri Yaygın kanserler Tümör ürünleri (müsin) pıhtılaşmayı uyarır Hiperkoagulabilite Anemi Timik tümörler Bilinmiyor Melanom, Akc. ve kolon ca Tümör antijeni ve immünkompleksler Kemik, eklem, yumuşak doku değişiklikleri Hipertrofik osteoratropati ve çomak parmak Diğerleri Nefrotik sendrom 24 PATOLOJİ EVRE : • Kanserin yayılım düzeyi • Primer lezyonun büyüklüğü, bölgesel lenf bezlerine yayılımı, uzak metastaz DERECE(GRADE.): • Diferansiasyon düzeyi ve mitoz sayısının değerlendirilmesi TANI: - Histolojik – sitolojik yöntemler İmmunhistokimya Moleküler tanı Flow sitometri (akım sitometrisi) Tümör belirleyicileri (tablo 2) Belirleyici (marker.) Kanserin türü Hormonlar HCG Trofoblastik tm, nonseminomatöz testiküler tümörler Kalsitonin Trioid meduller ca Kateşolamin ve metabolitleri Feokromasitoma Ektopik hormonlar Paraneoplastik sendromlar Onkofetal antijenler Alfa fetoprotein Karaciğer ca, hepatoblastom, nonseminatöz testis germ hücreli tümörleri Korsinoembriyojenik antijen Kolon, pankreas, akciğer, mide, meme ca. İzoenzimler Prostatik asid fosfataz Prostat ca Nöronspesifik enolaz Akciğer küçük hücreli ca, nöroblastom Spesifik proteinler İmmunglobulinler Multiple myelom ve diğer gamapatiler PSA Prostat ca Musinler ve diğer glikoproteinler CA-125 Over ca CA-19-9 Kolon ca, pankreas ca CA-15-3 Meme ca. 25 PATOLOJİ İMMÜN SİSTEM PATOLOJİSİ HİPERSENSİTİVİTE REAKSİYONLARI TİP I HİPERSENSİTİVE (ANAFİLAKTİK TİP) Erken dönem 5-30 dakikada gelişip 60 dakikada biter. Geç dönem 2-8 saat sonra başlayıp birkaç gün sürer. Geç dönem olguların %50 kadarında görülür. Eozinofil, bazofil, nötrofil, monosit infiltrasyonu ve mukozal epitel hücrelerinde zedelenme vardır.Antijen ilk kez alındığında CD4+T hücrelerini uyarır ve sitokin (IL-4,IL-5) salınarak B hücrelerini uyarır. Plazma hücreleri oluşarak Ig E üretilir. Mast hücresi ve bazofil yüzeyinde Fc reseptörüne tutunur. İkinci kez antijen alındığında bu hücrelerdeki ab ile birleşip degranulasyona yol açar. Primer mediatörler : Erken dönem Histamin, nötrofil-eozinofil kemotaktik faktörler, heparin ve nötral proteazlar (triptaz). Sekonder mediatörler : Geç dönem Fosfolipaz A2 membran fosfolipidlerine etki ile araşidonik asit oluşturur. • LTC4, LTD4 : en güçlü vazoaktif ve spazmonejik ajanlar. • LTB4 : kemotaktik (nötrofil, eozinofil ve monositler için). • PGD2 : mast hücrelerinde en fazla oluşan araşidonik asit metaboliti. Bronkospazm ve mukus sekresyonunda artış yapar. • PAF : trombosit agregasyonu, histamin salınımı, bronkospazm, nötrofil ve eozinofil kemotaksisi, degranulasyonu yapar. • TNF α , IL-1, IL-4, IL-5, IL-6 mast hücrelerinde üretilen sitokinlerdir. Eozinofiller geç dönemde major basic protein (MBP) ve eozinofilik katyonik protein aracılığı ile epitel hücrelerini zedelerler. Parenteral uygulamalarda sistemik anaflaksi gelişir. Ana hedef akciğerdir. Cilt veya mukozalarda lokal reaksiyon gelişebilir. Ürtiker, cilt - gıda allerjileri, saman nezlesi, bazı astım formları lokalize anaflaksiye örnektir. Tip I hipersensitive, eozinofiller sayesinde, parazitik enfeksiyonlardan koruyucudur. TİP II HİPERSENSİTİVİTE : Normal veya değişikliğe uğramış hücre membran komponentlerine yönelik antikorlar oluşmuştur. Bazal membrana yönelik antikorlar ile Goodpasture sendromu, desmozomlara yönelik antikorlar ile pemfigus vulgaris, hemidesmozomlara yönelik antikorlarla büllöz pemfigoid oluşur. Üç alt gruba ayrılır. Komplemanın rol aldığı reaksiyonlar : Hücre yüzey antijenine yönelik antikorlar hücre yüzeyine tutunur. Kompleman fiksasyonu ve hücre erimesi gerçekleşir. Antikor ile kaplı hücre opsonize olduğundan fagositozada uğrayabilir. 26 PATOLOJİ Kan hücreleri en sık bu şekilde zedelenir. Transfüzyon reaksiyonları, Rh uygunsuzluğu, otoimmun hemolitik anemi, agranülositoz, trombositopeni gibi. Antikora bağımlı hücresel sitotoksisite (ADCC), Ig G ile kaplı hücreler Fc reseptörü içeren öldürücü hücrelerce yakalanıp eritilir. Nötrofiller, eozinofiller, makrofaj ve NK hücreleri rol alırlar. Parazitozlarda IgE de olaya karışır. Fagositoz veya kompleman fiksasyonu yoktur. *Antikorun yol açtığı hücre disfonksiyonu: Hücre ortadan kaldırılmaz, yalnızca fonksiyonu bozulur. Reseptöre yönelik antikorlar hücreyi öldürmeden fonksiyonunu bozarlar. Myastenia gravis’ de asetil kolin reseptörlerine yönelik antikorlar nöromuskuler iletiyi bozarlar. Graves hastalığında TSH reseptörüne yönelik antikorlar hücreyi uyararak hipertiroidiye yol açarlar. Hashimoto hastalığı da bu grupta yer alır. TİP III HİPERSENSİTİVİTE (İMMUN KOMPLEKS HASTALIĞI) Bakteri, virüs gibi ekzojen ; DNA gibi endojen antijenler immun kompleks oluşumunu başlatabilir. Sistemik formu (serum hastalığı). • Dolaşımda immun kompleks oluşması (1.faz) • İmmun komplekslerin farklı dokularda birikmesi (2.faz) • İnflamatuar reaksiyonun oluşması (3. Faz) Büyük immun komplesler çabuk fagosite edilebilirse de küçük - orta büyüklükte olanlar uzun süre dolaşımda kalır. RES de fonksiyon bozukluğu veya aşırı yüklenme olursa kompleksler uzun süre dolaşımda kalır. İkinci fazda vasküler permeabilite bozulur, immunkompleksler başta böbrek, eklemler, cilt, kalp, serozal yüzeyler ve küçük damarların duvarına yerleşir. Üçüncü faz 10 gün kadar sonra oluşur. Ateş, ürtiker, artralji, lenf nodu büyümesi, proteinüri gelişir. 3. fazın başlamasında kompleman fiksasyonu, C3a-C5a, vasküler permeabilite artışı, kemotaktik faktörler rol alır. Morfolojik olarak görünen akut nekrotizan vaskülit (fibrinoid nekroz, mikrotrombüsler, iskemik nekroz) ve eklenen akut inflamasyondur. Akut serum hastalığı ve poststreptokoksik glomerulonefrit, SLE, poliarteritis nodoza, membranoproliferatif glomerülonefrit, bazı vaskülitler de bu mekanizma ile oluşur. Lokalize formu (Arthus reaksiyonu): Akut immun kompleks vasküliti sonucu lokalize bir alanda doku nekrozu oluşmasıdır. Ağır nekrotizan vaskülit, yoğun nötrofil birikimi, cilt içine enjeksiyon yapılan bölgede görülür. Hiperakut transplant rejeksiyonu ve çiftçi akciğeri bu tip bir reaksiyondur. TİP IV HİPERSENSİTİVİTE 2 alt tipi vardır : 1.Gecikmiş tip hipersensitivite : CD4+ T hücreleri rol alır. Mantoux reaksiyonu (tüberkülin testi) prototiptir. 27 PATOLOJİ Basil ile ilk karşılaşıldığında CD4+ lenfositler, monosit veya Langerhans hücrelerinin klas II antijenlerine tutunan mikobakteriel antijenleri tanır. Bunlar ile duyarlanan TH1 tipi CD4+ hücreler dolaşımda uzun süre kalır. Antijen ikinci kez alındığında aktive olarak sitokinleri salgılarlar. • IL-12 : Makrofajlarda üretilir, TH1 hücrelerini uyarır ve IL-2 ile IFNγ sekresyonu artar. IL-2 otokrin etki ile T lenfositlerini uyarır. • IFNγ : Bu reaksiyonda en önemli mediatördür. T lenfositleri salgılar ve makrofajları uyararak epitelioid hücre ve Langhans tipi dev hücrelerle granülomatöz inflamasyonun oluşmasına yol açar. Mikobakteri, mantar ve bazı parazitlere direnç gösterilmesinde, transplant rejeksiyonunda, tümör immunitesinde tip IV hiparsensitivite önemli bir mekanizmadır. 2. Hücresel sitotoksisite : CD8+ T hücreleri rol alır ve antijen içeren hedef hücreleri öldürürler. Kontakt dermatit örnek verilebilir. Graft rejeksiyonunda, virütik enfeksiyonlarda, maliğn tümörde bu mekanizma devreye girer. CD8+T hücreleri hedef hücrede perforin molekülleri ile lizis ve Fas ligandı ile apoptoz oluşturur. TRANSPLANT REJEKSİYONU Hedef graft hücrelerindeki HLA antijenidir. Farklı HLA yapısındaki doku, immün sistem tarafından zedelenerek ortadan kaldırılmaya çalışılır. HİPERAKUT REJEKSİYON Transplantasyon operasyonu sonuçlandırılırken bile organdaki zedelenme görülebilir. Yaygın arterit, arteriolit, trombüsler, iskemik nekroz vardır. Damarlarda fibrinoid nekroz karakteristiktir. Tek başına tip III hipersensitivite rol oynar. AKUT REJEKSİYON : Humoral rejeksiyon vaskülit ile, hücresel rejeksiyon lenfosit ve monosit infiltrasyonu ile belirlenir. Humoral tipinde subakut vaskülit sıktır . KRONİK REJEKSİYON : En sık görülen kronik rejeksiyondur. Vasküler intimal fibrozis, iskemi vardır. Böbrek transplantında glomerüllerde hyanilizasyon, fibrozis; tübüler atrofi; renal parankim büzüşmesi görülür. Plazma hücreleri ve eozinofillerde yoğundur. Hümöral ve hücresel immünite birlikte rol oynar. En fazla immün yanıt oluşturan kemik iliği, en az oluşturan karaciğerdir. Kornea avasküler olduğundan immun yanıt oluşturmaz. 28 PATOLOJİ GVH HASTALIĞI : En sık kemik iliği, karaciğer ve peyer plaklarını içeren ince barsak transplantasyonunda oluşur. Akut dönemde karaciğer, cilt ve barsaklarda epitel hücrelerinde nekroz oluşur. Safra duktus harabiyeti ile sarılık, barsak mukoza ülserasyonu ile kanlı diare, ciltte jeneralize döküntüler olur. Kronik dönem, akut dönemi izler veya bu şekilde başlayabilir. Sistemik skleroza benzeyen cilt lezyonları, otoimmun hastalıklara benzer bulgular oluşabilir. Transplantasyonda akut dönemde en sık ölüm nedeni enfeksiyon, kronik dönemde ise immünsüpresyon zemininde gelişen lenfoma gibi maliğn tümörlerdir. OTOİMMUN HASTALIKLAR TEK ORGAN VEYA HÜCRE TIPI • • • • • • • • • • • • • • Hashimoto tiroiditi Otoimmun hemolitik anemi Pernisiyöz anemide gelişen gastrit Otoimmun ensofalomyelit Otoimmun orşit Goodpasture sendromu Otoimmun trombositopeni İnsüline bağımlı DM Myastenia gravis Graves hastalığı Primer bilier siroz Kronik aktif hepatiti Ülseratif kolit Membranöz glomerülonefrit SİSTEMİK • • • • • • • Sistemik lupus eritematozus Romatoid artrit Sjögen sendromu Reiter sendromu İnflamatuar myopati Sistemik skleroz Poliarteritis nodoza SLE Morfoloji 29 PATOLOJİ Akut nekrotizan vaskülit : Tip III hipersensitiviteye bağlı olarak gelişir. Damar duvarlarında nekroz ve fibrinoid birikim, ileri evrede fibröz kalınlaşma ile damar lümeni daralır. Perivasküler lenfositik infiltrasyon vardır. Cilt lezyonları : Yüz, ekstremite, gövdede eritematöz, makülopapüler döküntüler, güneş ve UV etkisi ile artar. %20-30 olguda disk şeklinde eritematöz lezyonlar vardır ve atrofik skara dönüşebilir. Diskoid lupus denir. Sistemik tutulum olmadan da görülebilir. Lezyon olmayan alanlardan yapılan cilt biopsilerinde bile immün birikimler görülebilir. Serozal membranlar : Özellikle perikard ve pleurada seröz-fibrinöz eksudasyon, fibrozis gelişebilir. KVS: Çoğu olguda perikardit, nadiren myokardit olabilir. Libman-Sacks endokarditi steroid kullanımı nedeni ile azalmıştır. Tek veya multipl, 1-3 mm çapında kabartılar valvül yapraklarının her iki yüzünde görülür (nonbakteriel verrüköz endokardit). SLE’lilerde koroner arter hastalığı riski artmıştır Böbrek : En önemli bulguları ve ölüm sebebini oluşturur. DNA - antiDNA kompleksi glomerülde birikir. İnflamatuar yanıt ile endotel, mezenjial ve epitel hücrelerinde proliferasyon ve glomerül nekrozu gelişebilir. Morfolojik sınıflama (WHO) 1-Işık,elektron ve immünfloresan mikroskobu ile normal (Klas I ). Nadirdir. 2-Mezenjial lupus glomerulonefriti (Klas II)%20 3-Fokal glomerulonefrit (Klas III )%20 4-Diffuz proliferatif glomerulonefrit (Klas IV) %40-50 5-Membranöz glomerulonefrit (Klas V )%15 Diffuz proliferatif glomerulonefrit hastaların %45-50’ sinde görülür (en sık görülen tip). Makrofaj ve prolifere hücreler Bowman kapsülünü doldurup yarım ay oluşturabilir. Subendotelial immun kompleks birikimi fazla ise kapiller duvarlarda tel halka (wire loop) görüntüsü olur. Zamanla glomerüloskleroz gelişir. Eklem tutulumu : Belirgin anatomik değişiklik veya eklem deformitesi oluşturmaz. SSS tutulumu : Sıktır. Multifokal serebral mikroenfaktüsler görülür. Antinöral antikorlar nöron hasarı yapar. 30 PATOLOJİ Dalak Büyümüş olabilir. Folikül hiperplazisi, kapsülde kalınlaşma, belirgin perivasküler fibrozis ile soğan zarı lezyonları oluşabilir. Diğer dokularda akut vaskülit, fibrinoid birikimler, mononükleer hücre infiltrasyonu görlebilir. Akciğerde intersisyel fibrozis, karaciğerde portal alanlarda nonspesifik inflamasyon görülebilir. Karaciğer, periferik sinirler, göz, dalak ve akciğer tutulumu nadirdir. ROMATOİD ARTRİT SLE de böbrek sık tutulur. Romatoid artritte, amiloidoz gelişmezse böbrek tutulumu sık değildir. Göz tutulumu SLE de nadir, romatoid artritte sıktır. Her ikisinde de eklem lezyonları ön planda olsa da SLE eklemde deformite bırakmaz. Histolojisinde kronik snovit, snovia döşeyici hücrelerinde proliferasyon, hipertrofi, bazen villöz projeksiyonlar görülebilir. Vaskülarize, inflamatuar, prolifere snovya kıkırdak yüzeyini kaplayarak pannus oluşturur. Zamanla subartiküler kemik zedelenir. Pannus eklem boşluğunu doldurup ankiloz oluşturur. Sinovial sıvıda akut inflamatuar hücreler belirgindir. 1⁄4 olguda ön kol ekstensör yüzünde sıklıkla yerleşen subkutan romatoid nodüller vardır. Arterlerde akut nekrotizan vaskülit; fibrinöz pleurit, perikardit; akciğerde intersisyel fibrozis; gözde üveit ve keratokonjuktivit görülebilir. SJÖGREN SENDROMU Primer formu izole bir hastalıktır: Sicca sendromu. Sekonder formu otoimmun bir hastalığa eşlik eder (En sık RA). Göz yaşı ve tükrük bezi tutulumu ön planda olup burun, farinks, larinks, trakea, bronş ve vajendeki sekretuar glandlarıda tutabilir. Lenfosit ve plazma hücresi infiltrasyonu; glandlarda destrüksiyon vardır. Lenfositler germinal merkez oluşturabilir. Göz kuruluğu nedeni ile keratokonjuktivitis sicca; tükürük azlığı nedeni ile oral mukozada atrofi, ülserasyon ve fissürler ile kserostomi oluşur. Burunda ülser, nazal septum perforasyonu; solunum yollarında inflamasyon gelişebilir. Böbrek de intersisyel nefrit sıktır. (SLE’de tutulum glomerüllerdedir). Ciltte yaygın vaskülit görülebilir. Sjögren sendromu zemininde lenfoma gelişme riski vardır. SİSTEMİK SKLEROZ (SS) İlk bulgular cilt lezyonlarına ait olmakla birlikte GİS, akciğer, böbrek, kalp ve çizgili kas tutulumu yaşamı tehdit eden bozukluklara yol açabilir. • Diffüz skleroderma : Yaygın cilt tutulumu ve erken dönemde organ tutulumu ile hızla ilerler. • Sınırlı skleroderma : Sınırlı cilt ve organ tutulumu (genellikle yüz-parmaklar) vardır. Daha selim gidişlidir. CREST (kalsinozis, Reynaud fenomeni, özofageal dismotilite, sklerodaktili, telenjiektazi) sendromu da denir. Digital arterlerde %100 oranında intimal fibrozis görülür. Cilt tutulumu parmak ve ön koldan omuz, boyun, yüze doğru gelişir. İlk bulgular dermal ödem, perivasküler CD4+ T hücre infiltrasyonudur. Zamanla dermal kollajen artar, epidermal atrofi ve deri eki kaybı oluşur. 31 PATOLOJİ • İskelet - kas sisteminde, akciğerde fibrozis, böbreklerde damar duvarı kalınlaşması görülür. • Kalpde fokal intersisyal fibrozis, sağ kalp hipertrofisi ve yetmezliği sıklıkla oluşur. • İnce barsakta villus atrofisi ile malabsorbsiyon gelişir. • Ciltte lokalize formu Morphea dır. İNFLAMATUAR MYOPATİLER Dermatomyozit: Kas güçsüzlüğü, dermatomyozitte üst göz kapağında heliotropi ve eriorbital ödem,diz-dirsek bölgesinde kırmızı döküntüler (Grotton lezyonları., bilateral simetrik ve proksimal bölgeden başlayan kas güçsüzlüğü, akciğer ,over ve mide karsinomu riskinde artış. Polimyozit : Polimyozit’de cilt tutulumu yoktur. İnklüzyon cisimciği myoziti Distal kas tutulumu, kas güçsüzlüğü ile karakterli olup asimetrik olabilir. 50 yaşın üstünde sıktır. EDİNSEL İMMUN YETMEZLİK SENDROMU (AIDS) : HIV virüsünün iki ana hedefi immun sistem ve santral sinir sistemidir. Ön planda hücresel immünite etkilenir. CD4 molekülleri HIV reseptörüdür. Yardımcı T lenfositi ve makrofajı enfekte eder. Normalde 2/1 olan CD4+/CD8+ T hücre oranı 1 / 2’ ye yaklaşır. Ön planda hücresel immüniteyi uyaran TH1 hücreleri etkilenir. IL-2 ve IFN γ üretimi bozulur. Virüsün çoğalması makrofajı öldürmez, ikinci hedefi olan sinir sistemine makrofajlar arcılığı ile taşınır. TNF α virüsün replikasyonunu arttırır. Böylece daha fazla T hücresi enfekte olup kaybedilir. B hücreleri eklenen EBV veya CMV enfeksiyonu ile aktive olabilir veya infekte makrofajların ürettiği IL-6 ile aktive olur ve hipergamaglobulinemi oluşur. Ama CD4+ T hücrelerine bağlı immun bellek bozulduğundan yeni antijenlere antikor oluşturulamaz. Beyinde aseptik menenjit, vakuoler myelopati, periferal nöropati ve en sık olarak AIDS-demans kompleks olarak isimlendirilen progresif ensefalopati görülür. Olguların çoğunda ilk bulgu pnömosistis pnömonisidir. AIDS de en sık görülen tümör Kaposi sarkomudur. Etkeni HHV-tip 8 dir (KSHV). Aids‘de fırsatçı enfeksiyonlar ve tümörler Enfeksiyonlar • • • Protozoal ve helmintik Kriptosporidiozis veya izosporidiozis (enteritler) Pnömosistozis (pnömoni veya yaygın enfeksiyon) Toksoplazmozis (pnömoni veya SSS enfeksiyonu) 32 PATOLOJİ • • • • Mantar enfeksiyonları Kandidiazis (özefageal, trakeal veya pulmoner) Kriptokkozis (SSS enfeksiyonu) Koksidiodimikoz (yaygın enfeksiyon) Histoplazmozis (yaygın enfeksiyon) - Bakteriel enfeksiyonlar • Mikobakteriozis (“atipik” örneğin M-avium – intraselülare yaygın veya ekstrapulmoner; M. tüberkülozis, pulmoner veya ekstrapulmoner) • Nokardiozis (pnömoni, menenjit, dissemine enfeksiyon) • Salmonella enfeksiyonları (yaygın enfeksiyon) • • • • Viral enfeksiyonlar Sitomegalovirüs (pulmoner, intestinal, retinit, SSS enfeksiyonlar) Herpes simpleks (lokalize veya yaygın) Varisella – zoster virüsü (lokalize veya yaygın) Progresif multifokal lökoensefalopati Tümörler • Kaposi sarkomu (HHV- 8 - KSHV), • Non – Hodgkin lenfomalar (immunoblastik veya Burkitt) (EBV), • Primer beyin lenfoması, • Serviksin invaziv karsi nomu(HPV), • Leiomyosarkom (EBV), • Efüzyon lenfoması (HHV-8) MORFOLOJİ: Küçük birikimlerde organın kesit yüzü iodin ve sülfirik asit ile boyanırsa kahverengi görünür. Büyük birikimlerde sert kıvamda, gri renktedir. Histolojik olarak ilk birikim hücrelerin arasında olup zamanla hücreleri zedeler. Primer formda perivasküler yerleşim sıktır. Kongo Red boyası ile amiloid birikimi gösterilir. Böbrek tutulumu en önemli prognoz faktörü ve ölüm nedenidir. Dalak orta-ileri derecede büyür (200gr-800gr). Depozitler splenik foliküllerde birikirse sago dalağı yada sinüsler ve pulpada büyük depozitler oluşursa Iardaseöz dalak denir. Karaciğer de ilk birikim Disse aralığında başlar ve yayılır. Kalp amiloidozu sistemik tutulumda primer tipe eşlik eder. İzole (senil) formunda ise hafif derecede büyüme, endokardda gri-pembe, damla şeklinde birikimler (özellikle atriumda) görülür. Myokard birikimleri ve basınca bağlı kas atrofisi görülebilir. Uzun süreli dializ hastalarında β2 mikroglobulin, el bileği karpal ligamanlarında birikerek median sinir kompresyonuna yol açar ve karpal tünel sendromu gelişebilir. Sistemik olgularda GİS tutulumu sık olduğundan jinjival, intestinal ve rektal biopsiler tanıda kullanılabilir. Renal tutulum bulgusu varsa böbrek biopsisi uygulanır. Abdominal yağ dokusu aspirasyonunun incelenmesi de tanıda oldukça yararlıdır. İmmünositle ilişkili amiloidozda serum ve idrar elektroforezi ve immün elektroforez uygulanır. Primer amiloidozun prognozu daha kötüdür. 33 PATOLOJİ AMİLOİDOZ TİPLERİ Kategori Hastalık Fibril proteini Prekürsörü - Sistemik (jeneralize) Amiloidoz Primer amiloidoz MM ve diğer Monoklonal B hücre proliferasyonları AL İmmunglobulin hafif zinciri (öz. 1 tip) Reaktif sistemik amiloidoz (sekonder) Kronik inflamatuar hastalık AA SAA Hemodializ amiloidozu Kronik böbrek yetmezliği β2-mikroglobulin β2-mikroglobulin 1. FMF - AA SAA 2. Familyal amiloidotik nöropati - Transtiretin Transtiretin Senil sistemik amiloidoz (Kardiak) - Transtiretin Transtiretin - Lokalize amiloidoz - Senil serebral amiloidoz Alzheimer hst. Aβ2 APP Endokrin Tiroid Langerhans adacıkları Tiroid medüller ca Tip II diabet Prokalsitonin AIAPP İzole atrial amiloidoz - AANF Kalsitonin IAPP (Islet amiloid polipeptid) Atrial natriüretik faktör Herediter amiloidoz 34 PATOLOJİ LENFOİD MALİĞNİTELER MALİGN LENFOMALAR Non-Hodgkin Lenfoma (NHL) WORKING FORMULATION SINIFLAMASI Düşük dereceli: - Küçük lenfositik - Foliküler, küçük çentikli hücreler baskın - Foliküler, mikst küçük ve büyük hücreli Orta dereceli: - Foliküler, büyük hücreler baskın - Diffüz, küçük çentikli hücreli - Difüz, mist küçük çentikli büyük hücreli - Diffüz, büyük hücreli Yüksek dereceli: - Büyük hücreli immunoblastik - Lenfoblastik - Küçük çentiksiz hücreli (Burkitt lenfoma) Diğerleri Küçük Lenfositik Lenfoma: NHL’nin %4’ü. Hücreler olgun lenfositlere benzer. Mitoz ve atipi nadirdir. Kİ genellikle tutulmuş olup %40 olguda KLL benzeri tablo oluşur. İleri yaşda sık. Jeneralize LAP, hafif-orta derecede hepatosplenomegali ve uzun süreli sağkalım söz konusudur. Foliküler Lenfomalar: NHL’nın %40’ı B hücre tümörleridir. Foliküler lenfomaların tümü B lenfositinden köken alır. En sık formu foliküler küçük çentikli hücreli lenfomadır. Eşit miktarda büyük hücre ile karışık olursa mikst küçük çentikli ve büyük hücreli foliküller lenfoma oluşur. En az görülen formu foliküler, büyük hücrelerin baskın olduğu tiptir. • Yaşlılarda sıktır (20 y öncesi nadir) • F=M • Jeneralize, ağrısız LAP %75 olguda tanı anında Kİ tutulmuştur. • Küçük lenfositik hücreli tipe göre belirgin lösemik tablo nadirdir • +(14;18) sıktır. Kr.18’de bcl-2 geninin yerleştiği bölge etkilenir ve overeksprese olur. • Ortalama sağ kalım 7-9 yıldır. Tedavi değiştiremez. Kemoterapiye yanıt iyi değildir. Bazen diffüz, yüksek dereceli formlara dönüşebilir. p53 mutasyonu ile ilişkili olabilir. 35 PATOLOJİ Diffüz büyük hücreli lenfomalar: NHL’nin %50’si diffüz lenfomalardır (diffüz mist, diffüz büyük hücreli, diffüz immunoblastik) Ekstranodal en sık NHL formu diffüz büyük hücreli lenfomadır. • Çoğu 60 yaş civarı görülse de %20 diffüz büyük hücreli olgu çocuklarda olabilir. EBV’ün etken olduğu lenfomalarda (AIDS ve immunsupresyon) sıktır. • Tek bir nodal veya ekstranodal bölgede büyüme sıktır. • Tanı anında Kİ tutulumu nadirdir. Zamanla gelişebilir. • %30 olguda + (14,18) ile bcl-2 genin yeniden düzenlenmesi söz konusudur. Bunların foliküler lenfomaların ilerlemesi ile oluştuğu düşünülür. Diğerlerinde bcl-6 gen (kr.3q27) mutasyonu olduğu belirlenmiştir. Ekstranodal tutulum ve daha iyi prognoz ile ilişkilidir. • Tedavi edilmezse öldürücü olan agresif tümörlerdir. Kombine kemoterapi ile %60-80 olguda tam remisyon; %50 olguda iyileşme sağlanabilir. Lenfoblastik Lenfoma: Erişkin NHL’nin %4’ü, çocukluk NHL’nın %40’ı T hücreli akut lenfoblastik lösemi (T-ALL) ile ilişkilidir. Hücreler timus içi T hücrelerine benzer. CD7 (+), CD 3 (+) terminal deoksinükleotidil transferaz (Tdt) ilkel lenfoid hücrelerle ilişkili bir enzim olup tüm olgularda bulunur. • 20 yaş altı erkeklerde sıktır. • %50-70 olguda mediastinal kitle karakteristiktir. Timik orijini destekler. • Hızla ilerler, Ki ve kana geçer, T-ALL’ye benzer • Prognoz kötüdür. Son yıllarda ALL protokolü ile tedavi biraz düzelmektedir. Küçük Çentiksiz (Burkitt. Lenfoma): Afrika’da endemik, diğer bölgelerde sporadik olup tümör hücreleri monoton, orta büyüklükte, 2-5 nükleolus içeren yuvarlak-oval nüvelidir. Benign makrofajlar içinde yıkılan hücrelerden açığa çıkan debris izlenir. Makrofajlar çevresinde berrak bir alan bulunur → yıldızlı gök manzarası. • Endemik ve sporadik formları çocuk ve genç erişkinlerde sıktır. Ekstranodal yerleşim sıktır. • Afrikalılarda maksilla-mandibula; diğer bölgelerde abdominal tümörler (barsak, retroperiton, overler) sıktır. • Yüksek dereceli agresif bir tümör olsa da modern kemoterapi ile uzun süreli sağkalım oranı %50’dir. Diğer Lenfomalar: MALT lenfoma(Marjinal zon lenfoma.: Tükürük bezleri, barsaklar, mide, akciğer, orbita ve memede oluşabilen ekstranodal lenfomalardır. Çoğu düşük dereceli B hücreli lenfoma olup lokalize formları cerrahi ile tedavi edilebilir. Mycosis Fungoides ve Sezary Sendromu: Cilt tutulumu ile karakterli periferik CD4+T hücre lenfomalarıdır. Mikozis fungoideste inflamatuar premikotik faz, tümörün oluştuğu plak fazına dönüşür. 36 PATOLOJİ Epidermis ve üst dermiste nüve membranlarında kıvrıntılar içeren serebriform nüveli T hücre infiltrasyonu vardır. Pautrier mikroapseleri görülür. Sezary sendromunda jeneralize eksfoliatif eritrodermi ile karakterli cilt tutulumu ve sezary hücrelerinin oluşturduğu lösemi oluşur. Dolaşımdaki Sezary hücreleri tümör fazındaki mikozis fungoidestede belirlenebilir. 8-9 yıllık sağkalım sözkonusudur. Erişkin T hücreli lösemi/Lenfoma: HTLV-1 virüsü ile oluşur. Japonya ve Karaiplerde endemik, diğer bölgelerde sporadiktir. Cilt lezyonalrı, yaygın LAP hepatosplenomegali, hiperkalsemi, lökositoz, CD4+T hücrelerinde artış izlenir. Real sınıflaması 1.Prekürsör B hücreli neoplazmlar Prekürsör B lenfoblastik lösemi / lenfoma 2. Prekürsör T hücreli neoplazmlar Prekürsör T lenfoblastik lösemi / lenfoma 3. Periferik B hücreli neoplazmlar Kronik lenfostik lösemi / küçük lenfositik lenfoma * Mantle zon lenfoma * Foliküler lenfoma Sitolojik grade I Sitolojik grade II Sitolojik grade III * Marjinal zon lenfoma ( MALToma) * Hairy cell lösemi * Plazmasitom / plazma hücreli myelom Diffüz büyük B hücreli lenfoma * Burkitt lenfoma 4.Periferik T ve NK hücreli neoplazmalar T hücreli kronik lenfositik lösemi ** Mycosis fungoides ve Sezary sendromu Periferik T hücreli lenfoma, sınıflandırılamayan ** Anjioimmunoblastik T hücreli lenfoma ** Anjiosentrik lenfoma ( NK / T hücreli ) ** İntestinal T hücreli lenfoma ** Erişkin T hücreli lösemi / lenfoma Anaplastik büyük hücreli lenfoma Büyük granuler lenfositik lösemi HODGKİN HASTALIĞI Primer olarak lenfoid dokuları tutan bir hastalıktır. Tek bir lenf nodu veya nod zincirinde gelişip ilişkili olduğu lenf nodlarına yayılır. • Reed-Stenberg (RS) denilen neoplastik dev hücreler • Ateş gibi belirgin klinik bulgular ile NHL’dan ayrılır 37 PATOLOJİ Rye Sınıflaması 1. Lenfositlerin baskın olduğu tip 2. Karışık hücreli tip 3. Lenfositten fakir tip 4. Noduler sklerozis tipi Tanı için önemli olan RS hücrelerinin görülmesidir. Lenfositlerin baskın olduğu tip: Olguların %5’i. Daha sık olarak popkorn hücresi(L-H variant) denen multiloblu nüveli RS varyantı görülür. Bu hücrenin B lenfositinden köken aldığı gösterilmiştir. Prongoz çok iyidir. Karışık hücreli tip: 50 yaşın üstünde en sık; tüm yaşlarda 2. sıklıkta görülür. Tipik RS hücreleri bulunur. Lenfositten fakir tip: En az görülen ve en kötü prognozlu tiptir. Diffüz fibrozis tipinde fibriller bağ dokusu, pleomorfik histiositler, tipik ve atipik RS hücreleri ve bir miktar lenfosit görülür. Retiküler tipte hücresellik daha fazladır. Anaplastik büyük, pleomorfik hücreler görülür. Nodüler Sklerozan tip: En sık görülen tip. Laküner hücreler (RS varyantı) görülür. F>M. Alt servikal, supraklaviküler ve mediastinal lenf nodlarında sıktır. Hastaların çoğu ergenler veya genç erişkinlerdir. Mediastinal kitle ile ilişkili olabilir. Prognoz erken evrede oldukça iyidir. Klinik bulguların uyumlu olduğu durumlarda RS hücresi veya lakuner hücrelerin varlığı Hodgkin hastalığı tanısı koydurur. Tüm formlarda dalak, karaciğer, Kİ, diğer organ ve dokularda tutulum olabilir ve düzensiz tümör benzeri nodüller oluşabilir. Bazen de yalnızca mikroskobide izlenebilen tutulum görülür. Hodgkin ve Non-Hodgkin Lenfoma Evrelemesi (Ann Arbor Sınıflaması) • Evre I: Tek bir lenf nod bölgesi (I) veya tek ekstra lenfatik organ-bölge (IE) • Evre II: 2 veya çok lenf nod bölgesi diafragmanın aynı tarafında (II) veya sınırlı yayılım gösteren ekstralenfatik organ-doku tutulumu (IIE) • Evre III: Diafragmanın her iki tarafında lenf nod tutulumu (III), dalağıda içerirse IIIs, sınırlı yayılım gösteren ekstralenfatik organ-doku (IIIE), ikisi birlikte olursa (IIIES) • Evre IV: Bir ya da fazla ekstralenfoid organ-dokuların çok sayıda yaygın tutulum odakları oluşturması ± lenfatik tutulum. 38 PATOLOJİ PLAZMA HÜCRE DİSKRAZİLERİ MULTİPLE MYELOM: En sık malign formudur. İskelet sisteminde multifokal litik lezyonlar oluşturan neoplazik plazma hücrelerinin proliferasyonudur. Sırası ile vertebra, kostalar, kafatası, pelvis, femur, klavikula ve skapulada yerleşir. Meduller kaviteden başlayıp korteksi zedeler. Myelom hücreleri osteoklastları aktive eden faktörler (IL-1, TNFα, lenfotoksin) salgılarlar. Özellikle vertebralarda patolojik kırıklar oluşur. Radyolojik olarak 1-4 cm çapında zımbalanmış görünümde lezyonlar izlenir. Kİ’de hücrelerin %10-90’ı plazma hücrelerinden oluşur. Çoğu En önemli bulgularından biri myelom böbreğidir. Amiloidoz varsa glomerüllerde birikim izlenir. Enfeksiyona eğilim arttığından pyelonefrit sıktır.En sık ölüm nedeni enfeksiyon,ikinci olarak ise böbrek tutulumudur. Yumuşak doku ve kemikte tek bir lezyonun varlığında → lokalize plazmositom. WALDENSTRÖM MAKROGLOBULİNEMİSİ Küçük lenfositik lenfoma ve multiple myelomun karışımıdır. B lenfositleri ve plama hücreleri biraradadır. M komponenti (genellikle IgM) ve lenfoid organlarda diffüz B hücre infiltrasyonu vardır. AĞIR ZİNCİR HASTALIĞI Çok nadirdir ve yalnız ağır zincirler üretilir. IgG, IgA veya IgM sınıfından olabilir. M komponenti ve lenfoma/lösemi benzeri tablo vardır. IgG ağır sinir hastalığında yaygın LAP ve hepatosplenomegali; IgA tipinde ise ince barsak ve solunum sisteminde lenfoid doku proliferasyonu vardır. PRİMER VEYA İMMUNOSİT İLE İLİŞKİLİ AMİLOİDOZİS Plazma hücrelerinde monoklonal proliferasyon, hafif zincir üretimi (AL tipi) vardır. ÖNEMİ BELİRLENEMEYEN MONOKLONAL GAMAPATİ En sık görülen molonoklonal gamapatidir. LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİOSİTOZLAR Ciltteki antijen tanıtıcı dendritik hücrelerin proliferasyonudur. Diğer organlarda da görülebilir. Bu hücreler kemik iliği kökenlidir. HLA-DR ve CD1 antijeni içerirler. Sitoplazmada Birbeck granülleri (Hx cisimcikleri) bulunur. AKUT DİSSEMİNE LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİOSİTOZ (LETTER-SIWE HASTALIĞI) : 2 yaş öncesi sıktır. Ciltte seboreik döküntüler, hepatosplenomegali, lenfadenopati, pulmoner lezyonlar ve destrüktif kemik lezyonları gelişebilir. Kemik iliğinin yaygın tutulumu ile anemi, trombositopeni ve otitis media, mastoidit gibi tekrarlayan enfeksiyonlar oluşabilir. Klinik bulgular akut lösemiye benzer. Tedavi edilmezse hızla ölüme gider. 39 PATOLOJİ UNİFOKAL VE MULTİFOKAL LANGERHANS HÜCRELİ HİSTİOSİTOZ (Unifokal ve multifokal eozinofilik granulom) En sık kafa kemikleri, kostalar ve femur da yerleşir. Multifokal formu Genellikle çocuklarda ateş, döküntüler (kafada ve kulak yollarında), otitis media, mastoidit ve ÜSYE ile gider. Hafif derecede lenfadenopati, hepatomegali ve splenomegali vardır. %50 olguda arka hipofiz sapı tutulumu ile diabetes insipidus oluşur. Kafa kemik defektleri, Dİ, ekzoftalmus kombinasyonu HandSchüller-Christian triadını oluşturur. DALAK SPLENOMEGALİ : İleri Derecede Splenomegali (1000 gm ↑) 1. Kronik Myeloproliferatif hastalık (KML, Myeloid metaplazi) 2. KLL (daha az oranda) 3. Hairy cell lösemi 4. Sıtma 5. Gaucher hastalığı 6. Lenfomalar 7. Primer dalak tümörleri (nadir) Orta Derecede Splenomegali (500-1000 gm) 1. Kronik konjestif splenomegali (portal hipertansiyon veya splenik ven obstrüksiyonu) 2. Akut lösemi 3. Herediter Sferositoz 4. Talasemi mayor 5. Otoimmun hemolitik anemi 6. Amiloidoz 7. Niemann-Pick hastalığı 8. Langerhans hücreli histiositoz 9. Kronik splenit (özellikle enfektif endokardit ile birlikte) 10. Tüberküloz, sarkoidoz, tifo 11. Metastatik karsinom veya sarkom Hafif derecede Splenomegali ( 500 gr. altında) 1. Akut splenit 2. Akut splenik konjesyon 3. Enfeksiyöz mononükleoz 4. Septisemi, SLE, intra-abdominal enfeksiyonlar gibi akut febril hastalıklar. 40 PATOLOJİ BÖBREK HASTALIKLARI İPUCU Renal korpuskül (glomerül ve Bowman kapsülü), proksimal ve distal tubül, JGA, toplayıcı duktusun proksimali korteksde yerleşir. Henlenin inen ve çıkan kolu ile toplayıcı duktusun (kanalın) distali medüllada yerleşir. Böbreğin kist ve tümör dışı hastalıkları 3 başlık altında incelenir. 1- Glomerül hastalıkları 2- Tübülointersisyel bölge hastalıkları 3- Damar hastalıkları GLOMERÜL HASTALIKLARI PRİMER GLOMERÜLONEFRİTLER (GN), • • • • • • Akut diffüz proliferatif GN, Hızla ilerleyici (kresentik) GN, Membranöz GN, Lipoid nefroz (minimal değişiklik hst), Fokal segmental glomeruloskleroz, Membranoproliferatif GN, IgA nefropatisi, Kronik GN, SEKONDER (SİSTEMİK ) HASTALIKLAR, • • • • • • SLE, DM, Amiloidoz, Goodpasture sendromu, Poliarteritis nodoza (PAN), Wegener granulomatozu, Henoch-Schönlein purpurası, Bakteriel endokardit, HEREDITER BOZUKLUKLAR, • Alport sendromu, • Fabry hastalığı İPUCU Glomerülde birikimler 4 bölgede olabilir. 1- Podosit ile GBM arasında (subepitelial) 2- Endotel hücresi ile GBM arasında (subendotelial) 3- GBM içerisinde (intramembranöz) 4- Mezenjiumda 41 PATOLOJİ GLOMERÜLER SENDROM VE HASTALIKLAR Nefrotik ve nefritik sendrom olmak üzere iki grupta incelenirler. Glomerülonefritlerin isimlendirilmesi mikroskobik görünümlerine göre yapılmıştır ve hastalığın ismi görüntüsünü tarif eder. NEFROTİK SENDROM 1234- Masif proteinüri (3.5 gm/gün ↑) Yaygın ödem Hipoalbuminemi (3mg/dl↓) Hiperlipidemi – lipidüri Minimal değişiklik hastalığı (lipoid nefroz) Çocuklarda en sık nefrotik sendrom nedenidir. Işık mikroskobu ile glomerüller normal, EM ile ise viseral epitel ayaksı çıkıntılarında diffüz kayıp, düzleşme görülür. Işık mikroskobu (IM) ile görülen tek patoloji zedelenmiş glomerülden süzülen lipoproteinlerin reabsorbsiyonu ile proksimal tübül hücrelerinde oluşan lipid Memranöz gn 50-50 yaş arası sıktır. Ağır ilerler. İleri olgularda ışık mikroskobu ile kapiller duvarda diffüz kalınlaşma görülür. Heymann nefritinin insandaki karşılığıdır. Erişkinlerin en sık primer nefrotik sendromu olmakla birlikte olguların %85 ‘i primerdir. %15 ‘i ise bazı sistemik hastalıkların sekonder olarak glomerülleri etkilemesi ile sekonder olarak gelişir. Sekonder Membranöz GN nedenleri: 1- Enfeksiyon (Kronik hepatit B, sifiliz, Schistosomiasis, malaria) 2- Malign epitelyal tümörler ( Akciğer ve kolon karsinomları, malign melanom) 3- SLE 4- İnorganik tuzlar (Altın, merküri. 5- İlaçlar (Penisilamin, kaptopril. 6- Metabolik hastalıklar (DM, tiroidit) IM ile GBM’de diffüz kalınlaşma görülür ve bu nedenle membranöz GN adı verilmiştir. EM ile erken dönemdesubepitelyal birikimler, ve bunların birbirinden GBM matriksinin oluşturduğu dikensi çıkıntılar ile ayrıldığı izlenir (diken – kubbe görünümü.. Bazal membran kalınlaşır. Zamanla glomerüler skleroze olur ve tamamen hyalenleşir. İmmunfloresan ile Ig ve komplemanın (IgG, C3. GBM boyunca granüler birikimi izlenir. Fokal segmental glomerüloskleroz Glomerüllerin bir kısmında; her glome-rülünde yalnız belirli bir bölgesinde bozukluk oluşur. Nefrotik sendromlar içerisinde en kötü prognoza sahiptir. FSG nedenleri: 1- HIV enfeksiyonu, eroin alışkanlığı 2- Diğer glomerülonefritlerde sekonder gelişim (örneğin IgA nefropatisinde) 42 PATOLOJİ 3- Glomerüler ablasyon nefropatisinde 4- Primer hastalık olarak gelişebilir. Mezenjial matriks artar, bazal membran kollapsı, hyalen birikimi (hyalinozis) ve lipid damlacıkları görülür. Nadiren tüm glomerül skleroze olur (global skleroz). Özellikle IgM ve kompleman mezenjiumda birikir. Zamanla total glomerül sklerozu, tübüler atrofi, intersisyel fibrozis gelişir. Membranoproliferatif gn Bazal membran ve mezenjium değişiklikleri ve glomerül hücrelerinde proliferasyon vardır. 2 farklı tipi vardır. IM ile her iki tip benzer özellikler gösterir. Glomerüller büyük, mezenjial hücreler çoğalmış olup lökosit infiltrasyonu vardır. Lobüler görünürler. GBM kalın-laşmış olup çift kontürlü (tren yolu) görülür. Olguların 2/3’ü tip I MPGN’ tir. EM ile subodentalyal birikim, İmmunfloresan ile granüler C3 birikimi yanı sıra IgG ve erken kompleman (C1q-C4) komponentleri bulunur. Tip I MPGN Primer olgular dışında Hep B ve C antijenemisi, SLE, enfekte AV shuntlar, sekonder enfeksiyonlarda da immünkomplekslere bağlı olarak gelişebilir. Tip II MPGN Tip II MPGN’de lamina densa tabaksı düzensiz, kurdela gibi, elektron yoğun bir yapıya dönüşür ve yoğun birikim hastalığı da denir. C3 birikimi mezenjiumda halka tarzında agregat yapar IgG ve erken kompleman bileşikleri genellikle yoktur. Kompleman alternatif yoldan aktive olur. Tip II MPGN hasta serumlarında C3NeF (nefritik faktör) bulunur ve alternatif kompleman yolunu başlatabilir. NEFRİTİK SENDROM 1. Hematüri 2. Bir miktar oligüri ve azotemi 3. Hipertansiyon Bir miktar proteinüri ve ödem olsada nefrolit sendromdaki kadar belirgin değildir. Glomerül hücrelerinde proliferasyon ve lökosit infiltrasyonu bulunur. Akut proliferatif glomerulonefrit (Poststreptokoksik, Pontenfeksiyöz) Diffüz proliferatif GN en sık görülen glomerül hastalıklardan biridir. İmmun kompleksler ile oluşur. Klasik poststreptokoksik GN çocukta A grubu streptokok enfeksiyonundan 1-4 hafta sonra ortaya çıkar. İlk enfeksiyon faranjit veya cilt enfeksiyonudur. Hipokomplemanemi, GBM’de granüler IgG ve kompleman birikimi tipik bulgulardır. Tüm glomerüllerde (diffüz) kapiller tomurcuklarda hücresellik artmıştır. EM ile daha sık olarak subepitelyal birikimler görülür (hörgüç şeklinde.. İmmunfloresan ile IgG ve kompleman birikimi görülür. Genellikle 2 ay sonra birikimler kaybolur. 43 PATOLOJİ Hızlı ilerleyici (kresentik) glomerulonefrit En kötü prognozlu glomerül hastalığıdır. Glomerüllerin çoğunda yarım ay (kresent) varlığı izlenir. Bowman kapsülünde parietal epitel hücrelerinde çoğalma, monosit ve makrofaj infiltrasyonu sonucunda gelişir. Tip I RPGN = Anti - GBM hastalığı olup IgG ve C3’ün GBM’de diffüz birikimi vardır. Antikorlar akciğer alveol bazal membranı ile çapraz reaksiyon verip Goodpasture sendromu oluşturabilir. Tip II RPGN : İmmun kopmleks hastalığı. Poststrep GN, SLE, IgA nefropatileri ve Henoch – Schönlein purpurasında komplikasyon olarak gelişebilir. Birikim granülerdir. Tip III RPGN (pausi immun tip)’de immunfloresan veya EM ile antikor ve immun kompleks varlığı belirlenemez. Çoğunda serumda ANCA (antinötrofil sitoplazma antikoru) bulunur. Tip III RPGN Poliarteritis nodoza ve Wegener granulomatozu ile ilişkili olabilir. Ama çoğu olguda tek başına ve idiopatiktir. Her üç tipte de olguların çoğu idiopatik olup tüm tiplerde ortak bulgu ağır glomerül hasarıdır. Böbrekler büyük soluk, olup, korteksde peteşiler mevcuttur. Belirgin yarımay oluşumu vardır. Ig a nefropatisi (berger hastalığı) Çocuk ve genç erişkinlerde ÜSYE takiben bir-iki gün içinde gros hematüri ile ortaya çıkar. Hematüri birkaç gün sürer ve birkaç ayda bir tekrarlar. Dünyada en sık görülen glomerüler hastalık olup tekrarlayan mikroskopik veya gros hematürinin en sık nedenidir. Mezenjiumda IgA birikir. Çöliak hastalığında ve IgA komplekslerinin temizlenmesinde görev alan karaciğerin hastalıklarında (sekonder IgA nefropatisi) Berger hastalığı oluşabilir. Glomerül normal olabilir veya mezenjiumda genişleme fokal segmental proliferasyon (fokal GN); diffüz mezenjial proliferasyon (mezanjioproliferatif) veya nadiren belirgin yarımay GN görülür. İmmunfloresan ile karakteristik olarak mezenjiumda IgA birikimi; eşlik eden C3 ve az oranda IgG veya IgM birikimi görülür. Erken kompleman bileşikleri genellikle görülmez. Çünkü Ig A komplemanı alternatif yoldan uyarır. HEREDİTER NEFRİTLER Alport sendromu: Nefrit, sağırlık, değişik göz bozuklukları (lens dilokasyonu, posterior kataraktlar, korneal distrofi). Erkeklerde daha sık ve kötü gidişlidir. 5-20 yaşta belirgin böbrek yetmezliği görülür. X’e bağlı dominant veya OD geçiş gösterebilir. X’e bağlı geçiş gösterenlerde tip IV kollajen yapısında defekt belirlenmiş. KRONİK GLOMERÜLONEFRİT: Kronik böbrek yetmezlnin en sık nedenidir. Böbrekler simetrik olarak kontrakte olup yüzeyleri kırmızı-kahverenkte ve diffüz olarak granülerdir. Glomerül ve Bowman kapsülünde yaygın skar oluşumu ve sonuçta glomerüllerin tamamen hyalinize olması sözkonusudur. 44 PATOLOJİ Afferent – efferent artrioller arasında kan akımı gerçekle-şemez. İskemiye bağlı belirgin interstisyel fibrozis, tübül atrofisi oluşur. Hipertansiyona sekonder olarak küçük – orta çaplı arter duvarları kalınlaşmış, lümenleri daralmıştır. İntersisyel lenfosit infiltrasyonu görülür. İPUCU Son dönem böbrek hastalığında böbreklerin simetrik kontraksiyonu kronik glomerülonefrit ve beniğn nefroskleroz (beniğn hipertansiyon) lehinedir. Eğer tutulum tek taraflı veya iki taraflı olsada iki böbrekte etkilenme aynı derecede değilse ön planda kronik pyelonefrit düşünülür. TÜBÜL VE İNTERSİSYUM HASTALIKLARI TÜBÜLOİNTERSİSYEL NEFRİT Akut pyelonefrit (pn) Genellikle her zaman alt üriner traktüs enfeksiyonu ile ilişkilidir. En sık E.coli etkendir. Obstrüksiyon, VUR, gebelik, üriner traktüs enstrümastasyonu enfeksiyon için risk oluşturur. Diabet, pyelonefritin komplikasyonları olan septisemi, nekrotizan papillit ve tekrarlayan enfeksiyon riskini artırır. Tek taraflı veya bilateral tutulum olabilir. Az görülen bir pyelonefrit formu renal papilla nekrozudur. Nekrotizan papillit veya papiller nekroz denir. Papiller nekroza yol açan nedenler: • Diabetes mellitus • Belirgin obstrüksiyon • Analjezik nefropatisi • Orak hücreli anemi Diabetli hastalarda papiller nekroz yaklaşık 10 yıl sonra gelişebilir. Birkaç papilla nekrotik olup, nekroz hepsinde aynı evrededir. Analjezik nefropatisinde ise 7 yıl sonra gelişen nekroz tüm papillaları içine alır ve hepsinde farklı evrededir. Mesanede enfeksiyon varsa (genellikle vardır) akut-kronik sistit oluşur. Uzun süreli kronik inflamasyonda malakoplaki denilen lezyon gelişebilir. Burada makrofaj toplulukları ve makrofajların içerisinde siyah renkte Michaelis-Gutmann cisimcikleri görülür. E.coli enfeksiyonlarına reaktif olduğu düşünülmektedir. Maliğnite ile ilişkili değildir. Kronik pyelonefrit ve reflü nefropatisi İntersisyel inflamasyon ve skar dokusu oluşumu ile karakterli, makroskobik olarak pelvikaliksial sistemde skar ve deformitenin izlenebildiği morfolojik bozukluktur. Kronik böbrek yetmezliğinin önemli bir nedenidir. Bir veya her iki böbrek diffüz veya yama tarzında tutulur. Karakteristik bulgu pelvis ve/veya kalikslerde skar dokusu oluşumu, papiller uçta küntleşme ve belirgin kaliks deformitesidir. 45 PATOLOJİ İntersisyel fibrozis, lenfosit-plazmosit infiltrasyonu; tübüllerde dilatasyon veya büzüşme, tiroidizasyon ve nötrofiller; kalikslerde kronik inflamasyon ve fibrozis; damarlarda hyalen veya proliferatif arterioskleroza benzer değişiklikler (sıklıkla eşlik eden HT nedeni ile ) görülür. Glomerüller genellikle normaldir. Bazen fokal glomerüloskleroz ve proteinüri eşlik edebilir. Tüberküloz, akciğerden sonra izole organ olarak en sık böbreğe yerleşir. Ksantogranülomatöz pyelonefrit: Nadir görülen bir pyelonefrit formudur. Köpüklü makrofaj toplulukları, plazma hücreleri, lenfositler, nötrofiller ve bazen dev hücreler içeren, genellikle Proteus enfeksiyonu ve obstrüksiyon ile ilişkili bir tablodur. Bazen büyük, sarı – turuncu renkte nodüller oluşturarak renal hücreli karsinomla karışabilir. Ilaca bağlI intersisyel nefrit İlaca Bağlı Akut İntersisyel Nefrit: Sentetik penisilinler (metisillin, ampisillin), rifampin, tiazid grubu diüretikler, NSAİD (fenilbutazon), simetidin, fenindion gibi ilaçlar etken olabilir. İlaç kullanıldıktan 15 gün (2-40 gün) sonra ateş, eozinofili, cilt döküntüsü ve renal bozukluklar oluşur. Hematüri, hafif proteinüri, lökositüri (eozinofilleride içerir) vardır. Akut böbrek yetmezliği %50 olguda gelişir. İlaç kesildiğinde düzelir.İntersisyumda ödem, mononükleer hücre infiltrasyonu, eozinofil ve nötrofiller görülür. Metisilin ve tiazid gibi ilaçlarla dev hücreleride içeren granülom oluşabilir. Glomerüller normal olmakla birlikte NSAID ile minimal değişiklik hastalığı ve nefrotik sendrom gelişebilir. Tip I ve Tip IV reaksiyonlar birlikte neden olabilir. İlaç hapten etkisi yapar. IgE düzeyi artmıştır. Analjezik Nefropatisi : Yüksek dozda analjezik kullananlarda renal papiller nekroz ile karakterli kronik intersisyel nefrit gelişebilir. Fenasetin, aspirin, asetaminofen, kafein veya kodeinin uzun süreli ve karışık kullanımı söz konusudur. Papiller nekroz başlatır; intersisyel nefrit eklenir. Direkt toksik etki (asetaminofen) veya dolaşımın bozulması ile oluşan iskemi (aspirin) papiller nekroz yapabilir. Nekrotik papilla sarı-kahverenkte görülür lipofusin benzeri pigment), zamanla papilla dökülebilir. Koagulatif nekroz izlenir. Distofik kalsifikasyon, korteksde tubuler atrofi, intersisyel skar ve inflamasyon görülür. Papilla ve üriner traktüs submukozasındaki damarlarda karateristik PAS (+) bazal membran kalınlaşması (analjezik mikroanjiopati) izlenir. KBY, hipertansiyon ve anemi klinik bulgularıdır. İlacın kesilmesi olayı stabilize eder; hatta geriletebilir. Önemli bir komplikasyon renal pelvis değişici epitel hücreli karsinom riskinin artmasıdır. AKUT TUBULER NEKROZ (ATN) Tübüler epitel hücrelerinde zedelenme ve renal fonkisyonunu akut olarak baskılanması ile karakterlidir. Akut böbrek yetmezliğinin (ABY) en sık nedenidir. 24 saat içinde çıkarılan idrar miktarı 400 ml’den azdır (Oligüri). 46 PATOLOJİ Şok ile gelişen tipik iskemik ATN’dir. Yanlış kan transfüzyonları, diğer hemolitik olaylar, myoglobinüride iskemik ATN’ye benzer lezyonlar yapar. Nefrotoksik ATN ise ağır metaller (ör:Civa), organik çözücüler (CCl4), ilaçlar (gentamisin, diğer AB radyografik ilaçlar) etkisi ile oluşur, erken tanı ve uygun tedavi ile tam olarak iyileşebilir. Yoksa ölüm kaçınılmazdır. Diğer ABY nedenleri: 1- Ağır glomerüler hastalık ör: RPGN 2- Diffüz böbrek damar hastalığı ör: poliarteritis nodoza, malign HT 3- Akut pyelonefrit ile gelişen akut papiller nekroz 4- Akut ilaca bağlı intersisyel nefrit 5- Diffüz kortikal nekroz: Nadirdir. Plasentanın erken ayrılması, sepsis ve ağır operasyonlardan sonra görülebilir. DAMAR HASTALIKLARI BENİĞN NEFROSKLEROZ Benign hipertansiyon böbreğini tarif eder ve hyalen arterioskleroz ile birliktedir. Sıklığı ve derecesi yaşla birlikte artar. Mikroskobide küçük arter ve arteriollerde hyalen kalınlaşma vardır. Pembe renkte, homojen görünür. Lümen dardır, kan akımı azalır ve iskemi oluşur. Tüm böbrek yapılarında iskemik atrofi izlenir. Daha büyük damarlarda (interlobar ve arkuat arterler) internal elastik laminada reduplikasyon ve mediada fibrozis görülür. Fibroelastik hiperplazi denir. Diğer primer böbrek hastalıklarının üzerine benign nefroskleroz eklenir. Böbreklerde bilateral simetrik kontraksiyon görülür. Hastalar genellikle hipertansif kalp hastalığı veya serebrovasküler olaylar sonucu kaybedilirler. MALİĞN NEFROSKLEROZ Hipertansif hastaların %5’inde malign HT vardır. Küçük damarlarda fibrinojen ve diğer plazma proteinlerine permeabilite artar. Endotel hasarı ve trombüs birikimi ile fibrinoid nekroz, intravasküler trombozis ve hiperplastik arterioskleroz gelişir. Tüm vücutta hipertansiyonun damarlara etkisine malign arterioskleroz; böbrekteki etkisine malign nefroskleroz denir. Böbrekler normal veya küçülmüştür. Küçük, nokta tarzı kanamalar ile kortekste pire ısırığı görüntüsü vardır. Nekrotizan arteriolit glomerülleri tutarsa nekrotizan glomerülit oluşur. BÖBREK KİSTLERİ BASİT KİSTLER : 1.5 cm çapında transulent gri-parlak membranla döşeli berrak sıvı ile dolu kistlerdir. Genellikle kortekste yerleşirler. 47 PATOLOJİ RENAL DİSPLAZİ : Multikistik renal displazi yeni doğanda en sık görülen kistik böbrek hastalığıdır. Toplayıcı sistem anomalisi sıktır. Üreteropelvik bileşke tıkanıklığı, üreter atrazisi, üretra obstrüksiyonu bulunabilir. Kistler çevresinde immatür stromal elemanlar (özellikle kıkırdak), primitif tübül ve glomerüller bulunabilir. Böbrek büyümüştür. OD (ERİŞKİN) POLİKİSTİK BÖBREK HASTALIĞI Her iki böbrekte, zamanla parankimi zedeleyebilen, çok sayıda genişleyen kistler vardır. Böbrekler çok büyüyebilir. Makroskobide 3-4 cm çaplı kistler sıvı ile doludur. Arada parankim izlenmez. Mikroskobide bir miktar normal parankim, yanısıra atrofik epitel ile döşeli kistler görülür. Böbreklerde iskemik atrofi oluşur. Genellikle 4. on yıla dek bulgu vermez. Ağrı, kitle bulgusu, tekrarlayan gros hematüri oluşur. En önemli komplikasyon HT ve enfeksiyondur. %10-30 olguda Willis poligonunda anevrizma ile subaraknoid kanama riski yüksektir. 1/3 olguda asemptomatik karaciğer kistleri bulunur. Ayrıca mitral valv prolapsusu ve diğer kapak anomalileride görülebilir. 50 yaş civarı son dönem böbrek hastalığı gelişse de yavaş gidişlidir. Yaşam süreleri genellikle normaldir. BY olanlarda transplantasyon uygulanır. Üremi ve hipertansif komplikasyonlar ölüm nedendir. BÖBREK KİSTLERİ TABLOSU Geçiş Tipi Erişkin polikistik böbrek hastalığı Çocukluk çağı polikistik böbrek hast. Medüller süngerimsi böbrek Familial jüvenil nefronofitizis Erişkin başlangıçlı medüller kistik hast. O. D. O.R. -- Patolojik Bulgular Klinik Bulgu ve Komplikasyonlar Büyük multikistik böbrekler karaciğer kistleri berry anverizması Hematüri, ağrı,üriner enfeksiyonlar böbrek taşları hipertansiyon Doğuştan büyük kistik böbrekler Hepatik fibrozis Ürografide medüller kistler O.R. Kortikomedüller kist, küçülmüş böbrekler O. D. Kortikomedüller kist, küçülmüş böbrekler Basit kistler -- Tek yada çok sayıda kistler normal büyüklükte böbrekler Edinsel renal kistik hastalık -- Son dönem böbrek hast.’da kistik dejenerasyon Sonuç 40-60 yaşlarında başlayan KBY Doğuştan bebeklik veya çocukluk çağında ölüm Hematüri,üriner enfeksiyonBeniğn lar, tekrarlayan böbrek taşları Tuz kaybı, poliüri, anemi, gelişme geriliği Çocuklukta baş layan ilerleyici böbrek yetm. Tuz kaybı, poliüri, Erişkinde başlayan KBY Mikroskobik hematüri Beniğn Hemoraji, eritrositoz Dialize bağlı 48 PATOLOJİ OR (ÇOCUKLUK) POLİKİSTİK BÖBREK HASTALIĞI Nadirdir. Perinatal, neonatal, infantil, jüvenil kategorileri vardır. İlk ikisi sıktır. Küçük kistler ile böbrek süngerimsi görünür. Kübodial hücreler ile döşeli kistler toplayıcı tübül orjinini gösterir. Her zaman bilateraldir. Hemen tümünde karaciğerde çok sayıda epitel ile döşeli kistler ve safra duktus proliferasyonu vardır. Çocukluk çağına gelenlerde karaciğer sirozu (konjenital hepatik fibroz) gelişir. Perinatal olanlarda oligohidramnios ve Potter yüzü görülebilir. HİDRONEFROZ Parankim atrofisi ile birlikte renal pelvis ve kalikslerin dilatasyonudur. İdrar akımında tıkanıklık sonucu oluşur. NEDENLERİ : A. Konjenital: Uretra atrezisi, üreter – üretrada valv oluşumu üreteri baskılayan aberran renal arter, renal pitoz ve torsiyon, üreter kıvrılması B. Edinsel 1. Yabancı cisim, taş, nekrotik papilla 2. Tümörler : Benign prostat hipertrofisi prostat ca, mesane tm (papillom, karsinom) çevrede malign hst (retroperitoneal lenfoma, serviks ve uterus ca) 3. İnflamasyon: Prostatit, üreterit, üretrit, retroperitoneal fibrozis 4. Nörojenik : Spinal kord hasarı ve mesane paralizisi 5. Normal gebelik : Hafif ve geçici. TÜMÖRLER Korteks adenomları (2,5 çapı genellikle aşmaz), medüller fibromlar ( intersisyel hücre tümörü) klinik önem taşımazlar. Anjiyomyolipom tüberosklerozlu hastalarda sık görülen, damarlar, düz kas ve yağ hücrelerinden ibaret beniğn tümördür. Onkositoma ise geniş, eozinofilik stoplazmalı onkositik hücrelerden oluşan beniğn tümördür. Böbreğin en sık maliğn tümörü renal hücreli karsinom; daha az olarak Wilms tümörü ve pelvikaliksiel bölge tümörleridir. Çocuklarda ise en sık Wilms tümörü görülür. RENAL HÜCRELİ KARSİNOM : Tübül epitel hücrelerinde kaynaklanır. 6.-7. on yılda sıktır. F/M=1/2. Sigara içenlerde daha sıktır ve ailesel formları bulunur. VHL sendromunda bilateral, çok sayıda karsinom görülebilir. Ayrıca obesite, hipertansiyon, asbest, petrol ürünleri, ağır metaller, kronik böbrek yetmezliği ve bu zeminde gelişen edinsel kistler ve tuberosklerozunda risk faktörleri arasında olduğu ileri sürülmektedir. 3-15 cm çapında büyük tümörlerdir. Kesit yüzünde sarı gri-beyaz görünüm, kist ve hemoraji alanları vardır. 49 PATOLOJİ Renal ven içinde yayılır. Lipid ve glikojen içeriği nedeni ile hücreler berrak görünür. Bazı tümörler belirgin anaplazi, yüksek mitoz Olguların %50’sinde ilk bulgu hematüridir. Kitle oluşturup ağrıda yapabilir. Ateş, polisitemi (%5/10) oluşturabilir. Nadiren hormon benzeri faktörler üretip hiperkalsemi, hipertansiyon Cushing sendromu, feminizasyon, maskülinizasyon görülebilir. Çoğu olguda ise tümör bulgusu olmadan metastaz ortaya çıkabilir (En sık akciğer, kemik ve SSS metastazları) Ağrısız hematüri, uzun süreli ateş ve künt ağrı belirtileri karakteristiktir. Evre Evre Evre (Robson ve ark) I Tümör böbrekte sınırlı II Perirenal yağ invazyonu var, Gerota fasiası aşılmamış IIIA Makroskobik renal ven veya V.cava inf.tutulumu IIIB Bölgesel lenf nodu tutulumu IIIC Vasküler ve lenfatik tutulum IVA Aynı taraf adrenal glandı dışın da komşu organlara yayılım IVB Uzak metastaz Böbrekde sarkomlar nadir olup en sık görülen leiomyasarkomdur. Böbreğe metastaz apan tümörler malign melanom ve meme karsinomlarıdır. ÇOCUKLUK ÇAĞI TÜMÖRLERİ Wilms tümörü • Mezoblastik nefroma : 6 ay altında sık. Konjenital mezenşimal hamartom • Multikistik nefroma : Çocuklukta sık. Seröz içerikli kistler, fibroblastik stroma İntrarenal nöroblastom • Nefroblastomatozis : Tümör değil, embriolojik kalıntılardır. Wilms tümörünün bu eminden köken aldığı düşünülür. • Berrak hücreli sarkom : Sıklıkla kemiğe metastaz yapan agresif malign tümör. Mortalite oranı %70. Çocukluk çağı böbrek tümörlerinin %4’ünü oluşturur. MESANE VE TOPLAYICI SİSTEM TÜMÖRLERİ Değişici epitel hücreli karsinom Mesane kanserlerinin en sık görüleni değişici epitel (transisyonel) hücreli karsinomdur (DEHK). Petrokimya endüstrisinde çalışanlarda, sigara içenlerde benzidin ve beta naftilamin gibi anilin boyalarına maruz kalanlarda, fenasetin ve siklofosmaid gibi ilaçlarla riski artar. Schistosoma hematobium DEHK ve mesane yassı epitel hücreli karsinomu ile ilişkilidir. 50y↑, M>F, beyazlarda sıktır. Gros veya mikroskobik hematüri, enfeksiyon bulguları verir. En sık mesane yan duvarında yerleşir. Tedavi ve prognoz açısından kas tabakası invasyonu çok önemlidir. Pelvik lenf düğümü metastazı yapabilir. Uzak metastazlar en sık akciğer, karaciğer, kemik ve SSS’e olur. 50 PATOLOJİ Tablo 3- Evreleme (Jewett) • Grup O Tümör mukozada sınırlı (noninfiltran) • Grup A Submukozaya geçmiş • Grup B1 Yüzeyel kas tabakasında • GrupB2 Tüm kas tabakası tutulmuş • Grup C Perivezikal doku ve lenfatik tutulum • Grup D Uzak metastaz Adenokarsinom Mesane maliğn tümörlerinin %2’sini oluşturur. Trigonda kronik inflamasyon sonucu, ekstrofi, divertikül veya mesane kubbesinde ürakal kalıntılardan gelişebilir. Yassi epitel hücreli karsinom Malign mesane tümörlerinin %5’ini oluşturur. Kronik sistitte gelişen skuamöz metaplazi zemininden çıkabilir. Ekstrofi, mesane taşı, kronik kateter uygulaması, uzun süreli siklofosfamid kullanımı ve defenksiyonalize mesane ile ilişkili olabilir. Schistosomiasis de etken olabilir. Ayrıca mesanede küçük hücreli karsinom, karsinoid tümör, sarkomatoid karsinom, embriyonel raddomyosarkom, malign melanom, MALT lefoma görülebilir. Embriyonel rabdomyosarkom, çocuklarda en sık görülen mesane maliğn tümörüdür. Mesaneye en sık metastaz yapan meme karsinomu ve malign melanomdur. Lösemi, plazmasitom, multiple myelom, Hodgkin hastalığıda mesaneye yayılabilir. Böbrek tümörlerinin %5-10’u renal pelvisin transisyonel karsinomudur. Üreter kanseri en az görülen ve en kötü prognozlu toplayıcı sistem tümörüdür. 51 PATOLOJİ ERKEK GENİTAL SİSTEMİ PENİS NEOPLAZMLAR En sık yassı epitel (skuamöz) hücreli karsinom görülür. 40 yaş üzeri sünnetsizlerde daha sıktır. Kötü hijyen, smegadaki potansiyel karsinojenler ve HPV tip 16, 18 patogenezde önemlidir. Genellikle karsinoma in situdan gelişir. Bowen hastalığı bu bölgede sık görülen bir karsinoma insitu formudur. Vulva, oral mukoza ve diğer mukozal bölgelerde de görülür. Tüm yassı epitel katlarında atipik hücreler görülür; bazal membranı aşmaz. %10 olguda karsinoma dönüşür. Queyrat eritroplazisi ve Bowenoid papulozis de karsinoma in situ varyantlarıdır. Verrüköz karsinom papiller tarzda büyür. Sitolojik atipi azdır ve invazyon yapan kenarları künttür. SKROTUM TESTİS VE EPİDİDİM Kanserleri nadirdir. En sık yassı epitel hücreli karsinom görülür. Hidrosel skrotal büyümenin en sık nedenidir. Tunika vaginalis içinde seröz sıvı birikir. Kriptorşidizm ve Testiküler Atrofi Kriptoşidizm testisin skrotuma inememesi durumudur. Normalde testis gebeliğin 3. ayında çölomik kaviteden pelvise iner. İnguinal kanaldan geçerek son 2 ayda skrotuma iner. Doğumda tam yerinde olmayabilir ve 1 yaşın altında tanı koymak zordur. Hormon düzensizlikleri, intrensek testiküler anomaliler, mekanik problemler tam inişi engelleyebilir. Erkeklerin %0.7-0.8’inde kriptorşidizm bulunur. Sağ testisde daha sıktır. %25 olguda iki taraflıdır. Pubertede atrofi gelişir. Seminifer tübül kaybı, intersisyel (Leydig) hücrelerde hiperplazi oluşur. Kronik iskemi, travma, radyasyon, kemoterapi ve dişi seks hormonlarının artışı ve sirozda da benzer histolojik değişiklikler oluşur. Bilateral olgularda sterilite vardır. Tek taraflılarda da karşı taraf testisde atrofi gelişebilir. Testiste malignite riski artar. Spermatositik seminom dışında tüm tümörler gelişebilirsede en sık klasik seminom görülür. TESTİKÜLER NEOPLAZMLAR Testiste sert, ağrısız büyümenin en sık nedeni neoplazmdır. En sık 15-34 yaş grubunda 2/100.000 erkekde görülür. %95’i germ hücre kökenlidir. Germ hücre kökenli tümörlerin, puberte sonrası, hemen hemen tümü maliğndir. Sertoli ve/veya Leydig hücreli tümörler az görülüp çok iyi huyludur. Steroid hormon sentezleyip salgılayarak endokrin anomali oluşturabilirler. Örneğin Leydig hücreli tümör, jinekomasti gelişimine yol açabilir. 52 PATOLOJİ Germ hücre tümörleri: Kriptorşidizmde risk 10-40 kat artmıştır. Testiküler feminizasyon ve Klinefelter sendromu gibi testis disgenezilerinde risk artmıştır. Testis kanserli hastaların kardeşlerinde riskin artmış olması genetik faktörlerin rolünü düşündürmektedir. Beyazlarda daha sıktır. Germ hücre tümörleri • Bir histolojik yapı gösterenler (%40) • Seminom • Nonseminomatöz tümörler – Embriyonal karsinom – Yolk salk tümörü – Koriokarsinom – Teratomlar * Matür * İmmatür * Somatik elemanlarda malign * Transformasyon • Nadir diğer tipler (Poliembrioma vb.) • Birden fazla histolojik yapı gösterenler (%60) • Embriyonal karsinom+teratom= teratokarsinom • Diğer kombinasyonlar Bir histolojik yapı gösterenler içerisinde en sık görülen seminom; kombine olanlarda en sık görülen ise embrionel karsinom ve teratom birlikteliği, yani teratokarsinomdur. Seminomlar Germ hücre tümörlerinin %30’unu oluşturur. 30-50 yaş arasında sıktır. Over disgerminomları ile histolojik olarak aynıdır. Büyük, yumuşak, iyi sınırlı olup genellikle testise sınırlıdır ve tunika albuginea sağlamdır. Nekroz alanı olabilir. Hemoraji varsa nonseminomatöz komponent aranır. Sınırları belirgin berrak hücreler (glikojen içeriği), yuvarlak nüve ve belirgin nukleolus içerir. Hücre lobülleri arasında fibröz septa ve lenfositik infiltrasyon vardır. Granulomatöz inflamasyonda görülebilir. PLAP (plasental alkalen fosfataz) pozitiftir. Az olguda HCG içeren sinsisyotrofoblast benzeri dev hücreler görülebilir (%10). Bunlar tek tek dağılır ve prognozu etkilemez. Bazı varyantlerı vardır: Anaplastik Seminom : Bir büyük büyütme alanında 3 veya daha fazla mitoz bulunması. Spermatositik Seminom: Yaşlılarda görülür; genellikle bilateral olup prognozu çok iyidir. İPUCU Yaşlı hastada bilateral testis kitlesi ön planda lenfoma metastazını düşündürür. Testise en sık metastaz yapan tümör lenfomadır ve çoğu kez diffüz bbüyük hücreli ve kötü prognozludur. Bu yaş grubunda ikinci ihtimal olan spermatositik seminom ise, klasik seminomdan bile daha iyi prognozludur. 53 PATOLOJİ Embriyonel karsinomlar Sınırları belirsiz, hemoraji-nekroz alanı içeren invaziv tümörlerdir. 20-30 yaş arası sıktır. Epididim ve spermatik kordonu invaze edebilir. Büyük, ilkel görünümlü hücreler, bazofilik sitoplazmalı ve nukleolusu belirgin büyük nüveler içerirler. Solid, glandüler, papiller yapılar oluşturabilirler. Genellikle immünhistokimya ile keratin pozitiftir (seminomda negatif). Sıklıkla diğer tümörlerle karışık olduğundan HCG, AFP yüksekliği sık görülür. Yolk salk tümörleri 3 yaş altı çocuklarda en sık primer testis tümörüdür ve bu yaş grubunda iyi prognozludur. Ama erişkinlerde embriyonal karsinom ile birlikte sık görüldüğünden prognozu kötüdür. Endodermal sinüs diferansiasyonu gösterirler. Schiller-Duval cisimcikleridir. α-Fetoprotein neoplastik hücre sitoplazmalarında immünhistokimya ile gösterilebilir, serumda yükselir. Koriokarsinom Germ hücrelerinin trofoblastik hücre diferansiasyonu göstermesi ile oluşur. 20-30 yaş arası sıktır. Sitotrofoblastik – sinsisyotrofoblastik diferansiasyon gösterir. Villuslar görülmez. Özellikle sinsisyotrofoblastlar içinde HCG gösterilebilir. Teratomlar Somatik hücre diferansiasyonu gösteren germ hücre tümörleridir. Tüm yaşlarda görülebilir. Kesit yüzünde kistler, kıkırdak alanları izlenebilir. Matür teratomlar bir ya da fazla germ tabakasından gelişmiş olgun dokuları içerir (Nöral doku, kıkırdak, yağ dokusu, kemik, epitel gibi). İmmatür teratomlar gelişmekte olan fetal dokular gibi olgunlaşmamış somatik elemanlar içerir. Malign transformasyon gösteren teratomlarda ise önceki olgun dokudan malignite gelişir. Erişkinlerde farklı germ hücre tümörleri ile sık olarak birlikte olduğundan, puberte sonrası tüm teratomlar malign olarak kabul edilmelidir. Evreleme: • Evre I= Testiste sınırlı • Evre II=Diafragmanın altında retroperitoneal lenf nodu metastazı • Evre III=Retroperitoneal lenf nodlarını aşan metastazlar. PROSTAT NODÜLER HİPERPLAZİ: Normal prostat uretra çevresinde glanduler ve stromal elemanlardan oluşan bir organdır. Parankimi periferal, santral ve transisyonel zona ayrılır. Çoğu hiperplazik lezyon transisyonel (periuretral) bölgede; karsinomların çoğu periferal zonda gelişir.Noduler hiperplazi (glandüler-stromal) 40 yaş civarında %20 oranında görülür. 54 PATOLOJİ 8. dekatta %90’a çıkar. Gland büyür, üriner tıkanıklık gelişebilir. Androjen ve östrojenler gelişiminde rol oynar. Dihidroksi testesteron (DHT), testesterondan 5 α-redüktaz enzimi ile gelişip hiperplazide rol oynar. En sık periuretral bölgede gelişir. PROSTAT KARSINOMU Erkeklerde en sık görülen organ karsinomudur. 50 yaş üzerinde akciğer kanserinden sonra 2. sırada kanser ölüm nedenidir. 65-75 yaş arası sıktır. 80 yaş üzerinde %50 erkekte latent kanser bulunabilir. - Androjenler rol oynar. - Genetik faktörler: Birinci derece akrabalarda görülme riski yüksektir. - İskandinav ülkelerinde sık, Japonya ve Asya’da az görülür. %70 olgu dışta posterior periferik zondan gelişir ve rektal incelemede palpe edilebilir. Pelvik lenf düğümü metastazı erken dönemde olabilir. Değişik derecelerde diferansiasyon gösteren adenokarsinomdur. Derecelendirmede kullanılan Gleason sistemi prognozla ve evre ile genellikle ilişkilidir. Osteolitik veya daha sık olarak osteoblastik kemik metastazları, özellikle vertebrada sıktır. PSA normal ve neoplastik prostat epitelince üretilir. N= 4 ng/ml’dir. Bu düzey, nodüler hiperplazi, prostatit ve karsinomlarda yükselir. Kesin tanı transrektal ultrasonografi eşliğinde yapılan tru-cut (iğne) biopsilerinin patolojik incelemesi ile konulur. – Prostat karsinomunun evrelemesi A Evre Palpe edilemeyen mikroskobik tümör A1= İncelenen örneğin %5’inden azını kapsıyor A2= İncelenen örneğin %5’inden çoğunu kapsıyor B Palpe edilebilen tümör B1= Bir lobda (≤1.5 cm) B2= İki lobda (>1.5 cm) C Kapsül dışına yayılmış tümör C1= Pelvik duvara fikse değil C2= Pelvik duvara fikse D Metastatik tümör D1= Pelvise sınırlı D2= Pelvis dışı metastaz İPUCU Erkek genital sistemde, tüberküloz en sýk prostata yerleþir. 55 PATOLOJİ MEME HASTALIKLARI PATOLOJİSİ KONJENİTAL ANOMALİLER : • Fazla sayıda meme başı veya meme dokusu • Aksesuar aksiller meme dokusu: • Konjenital meme başı inversiyonu İNFLAMASYON AKUT MASTİT VE MEME APSESİ : Emzirmenin ilk dönemlerinde veya ekzema gibi dermatozların etkisi ile oluşan çatlaklar sonucunda bakteriel enfeksiyon gelişebilir. En sık etken Staf. aureus’dur. MEME DUKT EKTAZİSİ : Duktus dilatasyonu, sekresyon tıkaçları, periduktal ve intersisyel kronik granülmatöz inflamasyon vardır. Plazma hücreleri çok belirginse, plazma hücreli mastit denir. YAĞ NEKROZU : Meme dokusunda bulunan yağın fokal nekrozudur. Travma, önceki bir cerrahi girişim veya radyoterapi öyküsü olabilir. FİBROKİSTİK DEĞİŞİKLİK (Fibrokistik hastalık): Meme dokusunda oluşan; bir kısmı tamamen selim, bir kısmı ise artmış karsinom riski ile ilişkili olan bir dizi morfolojik değişikliktir. Östrojen fazlalığı veya progesteron azlığı sıklığını arttırabilir.. Kistik değişikliklerin karsinom ile ilişkisi • Kanser riski olamayan : Fibrozis, kistik değişiklikler, apokrin metaplazi, hafif hiperplazi • Hafif artmış risk : (1.5-2 kat). Sklerozan adenozis, orta ve belirgin derecede epitel hiperplazisi, duktal papillomatozis (papiller epitelial hiperplazi), radial skar • Belirgin artmış risk : (5 kat) Atipik hiperplazi (duktal -lobuler). • Ailede meme karsinomu varsa tüm kategorilerde risk yüksektir. Atipik hiperplazi ile bu grupta risk 10 kat artar. 56 PATOLOJİ TÜMÖRLER FİBROADENOM : Kadın memesinin en sık görülen beniğn tümörüdür. Lobul içi stromadan köken alan fibröz doku ve glandüler dokudan oluşur (mikst tümör). 30 yaş öncesi daha sık olmakla birlikte tüm reprodüktif dönemde görülebilir. Postmenapozal dönemde regresyon, kalsifikasyon gelişebilir. FİLLOİDES TÜMÖRÜ : Fibroadenom gibi intralobuler stromadan gelişir. Nadirdir. Hücresellik ve mitoz oranı fibroadenomdan fazladır. Lokal nüks olabilir, metastaz nadirdir. Yüksek dereceli formlarda ise lokal rekürrens ve uzak metastaz görülür. Uzak metastazı hematojen yolla en sık akciğerlere yapar, lenfatik yayılım belirgin değildir. İNTRADUKTAL PAPİLLOM : Bir duktus içinde gelişen neoplazik papiller büyümedir. Çoğu soliter (tek) olup ana laktifer dukt ve sinüslerde gelişir. Seröz, kanlı meme başı akıntısı; küçük subareolar tümör (bir kaç mm. çapında) ve nadiren meme başı retraksiyonu klinik bulgularıdır. Beniğn-atipik-(intraduktal papiller karsinom) malign papiller tümörlerin ayırımı zordur Myoepitel hücrelerinin varlığı, apokrin metaplazi ve hyalinizasyonun görülmesi papillom lehinedir. KARSİNOM Meme kanseri kadında en sık görülen maliğn tümör olup kanser ölümlerinin % 20’sini oluşturur. Bazı ailesel olgular dışında 25 yaş öncesinde nadirdir. Menapoz ve postmenapozal dönemde pik yapar. • Coğrafya: ABD’de, Japonya ve Tayvan’a göre 5 kat fazla görülür. • Yakın akrabalarda görülmesi riski arttırır. Birinci derece akrabalarda varsa 1.5-2 kat, iki akrabada varsa 4-6 kat risk artar. • İleri yaşda sıktır. • Reprodüktif dönemin uzunluğu: Erken menarş -geç menapoz riski arttırır. • Parite : Nulliparlarda multiparlara göre sıktır. İlk doğurma yaşı 30 yaşın üzerinde ise risk artar. • Obesite : Yağ depolarında östrojen sentezlenir. Özellikle postmenapozal dönemde etkilidir. • Ekzojen östrojenler : Yüksek doz östrojen ile menapoz tedavisi • Oral kontraseptifler: Östrojen-progesteron dengeli verildiğinden tartışmalıdır. • Atipik epitel hiperplazisi gösteren fibrokistik değişiklikler. • Diğer memede karsinom veya endometrial karsinom varsa meme ca riski artar • Alkol, sigara ve yağdan zengin beslenme risk faktörleri arasında yer almaktadır. • İyonize radyasyon, özellikle Ataksi telenjiektazi ile birlikte ise riski arttırır. Genetik faktörler, hormonal dengesizlik ve çevresel faktörler kanserin gelişiminde rol oynar. 57 PATOLOJİ Genetik predispozisyon, p53 mutasyonları (Li - Fraumeni sed.), BRCA-1 geni (17q21) ve BRCA-2 geni rol oynar. BRCA1 geni erken yaşta ailesel meme ca ve over ca ile ilişkilidir. Sınıflama ve Yerleşim: Sol memede sağa göre 110:100 oranında fazladır. %4 veya daha çok olguda bilateral veya aynı memede birbirini izleyerek görülür. %50 üst dış kadran, %10 her geri kalan kadranda, %20 santral-subareolar bölgede görülür. Tablo 1- Meme Kanserinde Sınıflama WHO klasifikasyonu A- Noninvaziv 1a- Intraduktal karsinom 1b- Intraduktal karsinom ve Paget hst. 2- Lobuler karsinoma in situ B- İnvaziv (infiltratif) 1a- İnvaziv duktal kasinom (NOS) b- İnvaziv duktal ca ve paget hst. 2- İnvaziv lobuler karsinom 3- Meduller karsinom 4- Kolloid karsinom (musinoz ca) 5- Tubuler karsinom 6- Adenoid kistik karsinom 7- Apokrin karsinom 8- İnvaziv papiller karsinom 9- Sekretuar karsinom Non-invaziv karsinom (in situ) İntraduktal karsinom (duktal karsinoma in situ) : Kanser olgularının %20-30’unu oluşturur. Hücreler bazal membranı aşmadıklarından uzak metastaz görülmez. Duktusların içinde yayılarak memenin büyük bir bölümünü tutabilir. Meme başına duktuslar aracılığı ile gelip Paget hastalığını oluşturabilir. Tüm formlar invaziv kanser prekürsörü olarak kabul edilir. Komedokarsinomun invaziv duktal karsinoma dönüşme riski, non-komedo intraduktal karsinoma göre daha fazladır. Lobuler karsinoma in situ : Terminal duktuslar ve/veya asinilerde normalden biraz büyük, gevşek tutunan, nadir mitoz gösteren, oval veya yuvarlak nüveli, küçük nükleuslu hücrelerin proliferasyonudur. Sıklıkla multifokal ve bilateraldir. İnvazive (infiltratif) karsinom İnvaziv duktal karsinom, (Klasik tip): Tüm meme kanserlerinin %65-80’ini oluşturur. En sık görülen kanser tipidir. Çoğunda yoğun fibröz stroma tümöre sert kıvam verir (skiröz karsinom). Nispeten sınırlı, taş sertliğinde 1-2 cm çapında (nadiren 4-5 cm) kitle yaparlar. Palpasyonda çevre dokulara infiltre olduğu belirlenebilir. 58 PATOLOJİ Meduller karsinom : Meme kanserlerinin %1-5’ini oluşturur. Ortalama 2-3 cm çapında olup nadiren 5 cm ve üstüne çıkar. Dezmoplazi belirgin değildir. Kesitinde yumuşak, et kıvamında olup çevre dokudan kolay ayrılır. Nekroz ve hemorajı belirgindir. Histolojik olarak : Sinsiyal büyüme gösteren veziküler nüveli, pleomorfik hücrelerden oluşur. Nukleoluslar ve mitoz belirgindir. Orta derecede-belirgin lenfositik infiltrasyon (karakteristik) ve az miktarda fibröz stroma vardır. Kolloid (musinöz. karsinom : Yaşlı kadınlarda daha sık görülüp yıllar içinde yavaşça büyür. Oldukça yumuşak olup soluk gri-mavi jöleye benzer. Histolojisinde açık renkte boyanan musin gölleri doku boşluklarına girer. Küçük adalar halinde veya tek tek neoplazik hücreler bu göllerde yüzer. Lenf düğümü metastazı seyrektir. Paget hastalığı: Ana duktuslardan kaynaklanan karsinomun intraepitelyal olarak yayılarak memebaşı ve areola cildini tutmasıdır. Ciltte çatlak, ülserasyon ve sızıntı vardır.. İnvaziv Lobuler Karsinom : Memenin terminal duktulilerinden kaynaklandığı düşünülür. Meme karsinomlarınnın %5-10’unu oluşurur. 1. Duktusdan gelişen tümörlere göre daha sık bilateraldir (%20 karşı memede) 2. Aynı memede multisentrik olabilir. Genellikle tek sıra halinde malign hücre invazyonu (indian file) görülür. • Metastaz yapmayanlar: İntraduktal ve in situ lobuler karsinom • Nadiren metastaz yapanlar: Saf müsinöz (kolloid), meduller ca, tubuler ca, adenoid kistik ca. • Orta yüksek derecede metastaz yapanlar: Diğerleri Prognoz : Tm çapı: 2cm iyi prognozlu • Lenf düğümü tutulumu ve sayısı Lenf nodu tutulumu yoksa %80 5 yıllık sağkalım oranı var. 1-3 lenf nodunda metastaz varsa %50, 4 veya fazla ise %21 (4 lenf nodu :kritik sınır). • Histolojik tip - grade : İn situ karsinomlar metastaz yapmadıkları için en iyi prognozlu karsinomlardır. İnvaziv tümörler içerisinde ise en iyi prognozlu olan saf tübüler karsinomdur. • Östrojen - progesteron reseptörleri:. Her iki reseptörü içerenlerde tedaviye yanıt daha iyidir. • Proliferasyon oranı ve anaploidi yüksekse kötü prognozu gösterir. • Amplifiye veya aktive onkogen (c-erb B2) kötü prognozu gösterir. %30-40 (+). • Anjiogenezin fazla olması yaygın metastaz olasılığını düşündürür. Faktör VIII ile immunhistokimyasal olarak belirlenebilir. 59 PATOLOJİ • Katepsin D seviyesinin yüksek olması kötü prognoz bulgusu olarak kabul edilmektedir. • Erken meme kanserinde en önemli prognoz faktörü aksiller lenf nodu tutulumudur. DİĞER MALİGNİTELER En sık görülen beniğn mezenşimal tümörü lipomdur. Sarkomlar meme karsinomu ile aynı yaşlarda gelişir. Kan yolu ile özellikle akciğere yayılır. Prognoz kötüdür. En kötü prognozlu sarkom, aynı zamanda en sık görülen sarkom olan anjiosarkomdur. Meme karsinomu nedeni ile aksiller küretaj uygulanan hastalarda hareket kısıtlanması, ağrı gibi yan etkiler yanı sıra, uzun süreli lenfödem zemininde 10 yıl gibi uzun süreler sonra kolda lenfanjiosarkom gelişebilir. Memeye metastaz yapan tümörler : Bronkojenik karsinom, malign melanom, karşı meme karsinomu, bunların yanı sıra NHL, myeloid lösemi, multiple myelom. ERKEK MEMESİ Jinekomasti : Unilateral-bilateral görülebilir. Subareolar büyüme olur. Periduktal hyalen, kollajenöz bağ dokusunda artış, duktal epitel hücrelerinde belirgin hiperplazi vardır. JİNEKOMASTİ • Endojen hormon eksikliği - Puberte - Yaşlanma • Ekzojen hormonal tedavi Prostat karsinomunda östrojen tedavisi • İlaçlar Spironalakton, simetidin, rezerpin, digitaller, ergotamin tartarat, tiroid ekstresi, difenil hidantoin, korionik gonadotropin, sitotoksik-kemotöropatik ajanlar • Hipogonadizm - Klinefelter sendromu - Testiküler atrofi - Gonadal disfonksiyon ( testiküler feminizasyon ) • Tümörler - Leydig hücreli tümör - Germ hücre tümörleri (HCG üreterek) - Hepatoma - Feminizan adrenal tümörler - Hipofiz tümörleri • Sistemik Hastalıklar - Karaciğer hastalığı - Böbrek hastalığı - Hipertiroidizm - Nekahat dönemleri 60 PATOLOJİ KARSİNOM Nadirdir. M/F : 1/125 Yaşlılarda görülür. Meme dokusu az olduğundan kolayca cilde ve göğüs duvarına infiltre olur. Ülserasyon sıktır. Olguların %50’sinde tanı anında aksiller tutulum vardır. Risk faktörleri : • • • • • Hipertiroidi Klinefelter sendromu Radyasyon Göğüs duvarı travması BRCA2 gen mutasyonu 61 PATOLOJİ KADIN GENİTAL SİSTEMİ VULVA DİSTROFİLER: Lichen sklerozus ve skuamöz hiperplazi Beyaz renkli plak (lökoplaki) oluştururlar. Aynı depigmente görünüm vitiligo, psoriasis ve lichen plan gibi benign dermatozlarda, karsinoma insitu, Paget hastalığı ve invaziv karsinomda da görülebilir. Bu nedenle tüm lökoplazik lezyonlarda biopsi yapılarak kesin tanı konur. TÜMÖRLER Kondilomlar: Condylomata lata günümüzde nadir görülen, düz, nemli lezyonlardır. Sekonder sifilis lezyonudur. Daha sık görülen Condylomata accuminata genellikle papiller; bazen düz olabilir Histolojisinde hücrelerde perinükleer sitoplazmik vakuolizasyon, nüvelerde düzensizlik ve pleomorfizm ile karakterli koilositoz görülür. HPV enfeksiyonu bulgusudur. Tip 6-11 gibi düşük riskli HPV etkisi ile oluştuğundan premaliğn olarak kabul edilmez. Karsinom: 60 yaş üstü sıktır. Tüm kadın genital traktüs kanserlerinin %3’ünü oluşturur. %90 olgu yassı epitel (skuamöz) hücreli karsinomdur. Adenokarsinom, bazal hücreli karsinom ve malign melanomda görülebilir. HPV olumlu olanlar daha az diferansiye; HPV olumsuz olanlar iyi diferansiye, keratinize yassı epitel hücreli karsinomlardır. 2 cm çapın altında 5 yıllık sağkalım radikal eksizyon sonrası %75; daha büyük olanlarda ise %10 kadardır. Paget Hastalığı (Meme dışı): Epitel içi karsinom formudur. PAS pozitif mukopolisakkarid salgılayan hücreler çevredeki epitelden berrak halo ile ayrılır. Az olguda beraberinde epitel altında veya submukozada deri eki tümörü bulunabilir. Malign melanom: Vulva malign tümörlerinin %3-5 kadarını oluşturur. Erken dönemde Paget hastalığına benzer. Mukusdan oluşan halosu yoktur. İnvazyon derinliği önemlidir. Çoğu hızla yayılan öldürücü tümörlerdir. 1 mm.den derin yayılımda mortalite %60’ın üstündedir. Bartholin Kisti: Bartholin glandının akut inflamasyonu (adenit) abse ile sounçlanabilir. Duktus tıkanıklığı ile bartholin kisti oluşabilir. 62 PATOLOJİ VAGİNA SKUAMÖZ KARSINOM VE BERRAK HÜCRELI ADENOKARSINOM 60 yaş üstü kadınlarda; nadir görülen lezyonlardır. Beraberinde serviks ve/veya vulva karsinomu bulunabilir. HPV ile ilişkili olabilir. Nadir görülen bir karsinomu özellikle anneleri gebelikte DES kullanan kızlarda 20 yaşına doğru görülebilen berrak hücreli adenokarsinomdur. Bunlarda risk 1/1000’dir. 1/3 olguda kanser servikste yerleşir. Daha sık olarak vajen mukozasında adenozis bulunur. Bu odaklardan tümörün geliştiği düşünülür. SARKOMA BORTROIDES Genellikle 5 yaş altında görülen embriyonal rabdomyosarkomdur. Nadir görülmekle birlikte çocukluk çağının en sık vajen tümörüdür.. Lokal invazyon sıktır. Peritoneal kaviteye penetrasyon veya üriner obstrüksiyon ile ölüme yol açar. SERVİKS ENDOSERVİKAL POLİP: Birkaç cm çapında, düzgün-parlak yüzeyli, inflamatuar kökenli olduğu düşünülen lezyonlarır. Malign potansiyel yoktur. CIN VE SKUAMÖZ KARSİNOM (Yassı epitel hücreli karsinom) • CIN I= Hafif displazi • CIN II= Orta derecede displazi • CIN III= Ağır displazi ve karsinoma in situ (CIS) Son sınıflamada CIN I, hafif dereceli skuamöz intraepitelial lezyon (LSIL); CIN II – CIN III ise birleştirilerek yüksek dereceli skuamöz intraepitelial lezyon (HSIL) olarak sınıflandırılmaktadır. CIN 30 yaş civarında, invaziv karsinom 45 yaş civarında pik yapar. En belirgin risk faktörleri ilk cinsel ilişkinin erken yaşta olması, çok eşlilik ve ilişkide bulunan erkeğin daha önce çok kişi ile ilişkiye girmiş olmasıdır. Bunların yanısıra sosyoekonomik düzeyin düşüklüğü çok sayıda gebelik ve hastalığın bakirelerde az görülmesi önemlidir. %85-90 olguda HPV varlığı gösterilmiştir (tip 16,18,31,33). Benign kondilomlarda tip 6,11,42,44 sıktır. Tip 16,18 HPV insan genomuna integre olarak p53 ve Rb genlerini mutasyona uğratır. Karsinomların %80-95’ı yassı epitel hücreli (skuamöz) karsinomdur. En sık büyük hücreli, nonkeratinize skuamöz karsinom görülür. İkinci olarak büyük hücreli keratinize skuamöz ve en az (%5) küçük hücreli karsinom görülür. 63 PATOLOJİ En iyi prognozlu olan, tedaviye en iyi yanıtı veren, en sık görülen nonkeratinize büyük hücreli karsinomdur. En kötü prognozlu olansa, en az görülen küçük hücreli karsinomdur. Lümene çıkıntı yapan (fungatif) formu en sıktır. İnfiltratif (en az) ve ülseratif olabilir. Eksternal os tıkanıp tümör yukarı doğru yayılabilir. İlerlemiş olgular rektuma ve mesane tabanına yayılarak bir ya da her iki üreteri tıkayabilir. Bölgesel lenf düğümleri ve akciğer, kemik, karaciğer metastazı yapabilir. Glandlardan gelişen adenokarsinom veya mikst adenoskuamöz karsinomlar nadir olarak görülebilir. Berrak hücreli adenokarsinomda buraya yerleşebilir. UTERUS ENDOMETRİT Histolojisinde endometrial glandlarda düzensiz çoğalma; plazma hücreleri, makrofaj ve lenfositlerin varlığı görülür. ADENOMYOZİS: Endometrium bazal tabakasının, myometrium içine doğru büyümesidir. Endometrial gland ve stroması kas liflerinin arasında görülür. Myometriumda reaktif hipertofi ve kalınlaşma vardır. Belirgin lezyonlarda menoraji, dismenore, pelvik ağrı bulunabilir. ENDOMETRİOZİS: Siklik değişiklikler gösteren fonksiyonel endometriumdan oluşur. Kanama nedeni ile kırmızı-mavi veya sarı-kahve renkte nodüller oluşur. 1-2 cm çapında olabilir. Overlerde büyük, kan ile doku kistler çukulata kistleri olarak isimlendirilir. Organizasyon ile yaygın fibrozis, yapışıklıklar, tüplerde kapanma ve adneks distorsiyonu oluşur. Tanı için 3 bulgunun en az ikisini görmek gerekir: 1- Endometrial glandlar 2- Endometrial stroma 3- Hemosiderin pigmenti. ENDOMETRİAL HİPERPLAZİ: Endometrial hiperplazi, karsinom gelişimi için risk faktörüdür. İki alt tipi vardır. Basit tipte endometrial (kistik glanduler) hiperplazide tümör riski düşüktür. Kompleks tipte (adenomatöz) hiperplazide risk daha yüksektir. En yüksek kanser riski atipik kompleks (adenomatöz) hiperplazidedir ve histerektomi endikasyonudur. TÜMÖRLER En sık görülen tümörler leiomyom, endometrial polipler, ve endometrial karsinomdur. Endometrial Polip: Neoplastik komponent stromal hücrelerdir. En sık menapozda görülür. Kanama sık olup nadiren kanser gelişebilir. 64 PATOLOJİ Leiomyom, Leiomyosarkom: Leiomyom, kadınlarda en sık görülen benign tümör olup üreme çağında %30-50 sıklıktadır. Zencilerde daha sıktır. Östrojen ve oral kontraseptifler büyütürken postmenapozal dönemde küçülürler. İyi sınırlı, gri-beyaz kitlelerdir. ntramural-submukozal-subserozal yerleşebilirler. Subserozal olanlar çevre organlara tutunup kan akımı elde ederse parazitik leiomyom denir.. Menapoz sonrası hyalinize olup bazen kalsifiye olabilir. Birbiri ile kesişen düz kas demetlerinden oluşur. Leiomyosarkomlar myometriumun mezenşimal hücrelerinden gelişirler. Genellikle tek lezyondur ve çoğu kez başlangıçtan itibaren maliğndir. Sık mitoz ve hücre atipisi ile nekroz sarkom lehinedir. Çıkarıldıktan sonra sıklıkla tekrarlar ve yaygın metastaz yaparlar Endometrial Karsinom: Gelişmiş ülkelerde en sık kadın genital kanseridir. 55-65 yaş arası sıktır. Obesite, diabet, hipertansiyon, infertilite (nonovulatuar siklus) risk faktörleridir. Uzun süreli östrojen tedavisi, östrojen salgılayan over tümörleri riski arttırır. Endometrial hiperplazi yapan bu faktörler, bu zeminde karsinom gelişimine yol açarlar. Meme karsinomu da bu kişilerde sıktır. %20 olguda östrojen ile ilişki belirlenememiştir. Bunlar daha geç ortaya çıkan, berrak hücreli karsinom gibi, az diferansiye ve kötü prognozlu olgulardır. Endometrial karsinom I. Endometrioid karsinom (en sık) a. Villoglandüler b. Sekretuar c. Skuamöz diferansiasyon ( Adenoakantom, adenoskuamöz karsinom) II. Özel tipler a. Berrak hücreli karsinom b. Seröz papiller karsinom c. Müsinöz karsinom d. Saf skuamöz hücreli karsinom III. İndiferansiye karsinom Malign Mİkst Mezodermal Tümörler (MMT) (Mikst Müllerien Tm) Endometrial adenokarsinoma malign mezenşimal (stromal) komponent eşlik eder. Karsinom ve sarkom bir aradadır. Postmenopozal kadınlarda sık olup kanama bulgusu verir. Çoğunda önceden radyoterapi öyküsü vardır. Sarkomatöz kısım kemik, kıkırdak, çizgili kas gib ekstrauterin yapılardan oluşursa heterolog MMMT; düz kas, fibroblast gibi normalde uterusda bulunan elemanlardan oluşursa homolog MMMT veya karsinosarkom denir. 5 yıllık sağkalım %25-30 civarındadır. 65 PATOLOJİ FALLOP TÜPLERİ Tümör ve kistler: En sık primer lezyonu 0.1 – 2 cm çapında, seröz sıvı ile dolu paratubal kistlerdir. Fimbrialı uçta veya broad ligamanda daha büyük formlarına Morgagni hidatidi denir. Müllerien duktus kalıntılarından oluşup klinik önemi yoktur. Adenomatoid tümörler testis ve epididimde görülenler gibi benign olup metozel kökenlidir. Tubaların adenokarsinomu nadir olup papiller seröz yapıdadır. Tüberküloz kadın genital sisteminde en sık tubalara yerleşir. OVER TÜMÖRLERİ Kadınlarda görülen kanserlerin %6’sı over karsinomdur. Geç dönemde tanındığından kadın genital kanser ölümlerinin yaklaşık yarısından sorumludur. Tümörlerin %80’i benign olup 20-45 yaş arası sıktır. Malign olanlar 40-65 yaş arası sıktır. Nulliparite ve aile öyküsü dışında risk faktörü belirlenememiştir. Gonadal disgenezinde risk faktörü olduğu düşünülür. 40-59 yaş arasında risk oral kontraseptif kullanmış olanlarda düşüktür. Ailesel olgularda genetik risk olduğu düşünülür. BRCA1 geni kr17q21’de yerleşir. C-erb B2 ve p53 mutasyonları kötü prognoz ile ilişkilidir. Over tümörleri Köken Yüzey epitel hücreleri Sıklık %65-70 Yaş grubu 20 yaş üzeri Tipleri • Seröz tümör • Müsinöz tümör • Endometrioid tm. • Berrak hücreli tm. • Brenner tm. • Sınıflanamayan Germ hücreleri Seks kord-stromal tm %15-20 %5-10 Metastaz %5 0-25 yaş arası Tüm yaşlar Değişken • Teratom • Disgerminom • Endodermal sinüs tm •Koriokarsinom • Embriyonel karsinom • Mikst tm. • Fibroma • Granuloza-teka hücreli tm • Sertoli-Leydig hücreli tm. YÜZEY EPİTEL HÜCRELİ TÜMÖRLER Beniğn, borderline ve maliğn olmak üzere 3 farklı formda görülebilirler. Yüzey epitel hücreli tümörler çölomik mezotel kökenlidir. Normal genital sistemda bulunan seröz (tubal), müsinöz (serviks), endometrioid (endometrium) epitele dönüşüm gösterebilir. Brenner tümörü ise değişici epitel hücrelerinden oluşur. Seröz Tümörler: 10-15 cm. çapında bir veya birkaç tane kistik oluşum mevcuttur. 40 cm çapa ulaşabilir. Kistadenomda (benign tümör) kist duvarı düzgün ve parlaktır. Borderline (sınır) tümörlerde lümende papiller çıkıntılar belirgindir. Seröz kistadenokarsinomda solid alanlar, papiller, düzensiz tümör kitlesi; fiksasyon ve nodularite belirgindir. Benign olgularda %20; sınır olgularda %30, malign olgularda %66 bilateraldir. Üç formu birden over tümörlerinin %30’unu oluştururlar. En sık görülen malign over tümörüdür. Psammom cisimcikleri karakteristiktir. 66 PATOLOJİ Müsinöz tümörler:Over tümörlerinin %25’ini oluştururlar. Orta yaşta sıktır. %80 benign-borderline; %15 maligndir. Malign formu over kanserlerinin %10’unu oluşturur. Seröz tümörlere göre daha kistik, daha az bilateraldir. Büyük kitleler oluşturur. Glikoproteinlerden zengin; jelatinöz sıvı içerir. Sınır lezyonlar ve malign lezyonlarda peritona yayılım ile pseudomiksoma peritonei oluşur. Endometrioid Tm: Over kanserlerinin %20’sini oluşturur. Çoğu maliğndir. Endometrium glandlarına benzer %15-30 olguda endometriumda karsinom ile birliktedir.%15 olguda overde endometriozis odağı belirlenir. Solid, kistik alanlar biraradadır. %40 bilateraldir. Berrak hücreli adenokarsinom: Nadirdir. Müllerien duktus kökenli olup endometrioid karsinomun bir varyantı olduğu düşünülür (endometrioid hücre tipi). Solid veya kistik olabilir. Agresif çabuk yayılan tümörlerdir. Brenner Tümörü: Epiteli mesaneyi döşeyen hücrelere benzer. Değişici epitel hücresi (transisyonel). Genellikle tek taraflı, solid veya kistik olabilen tümörleridr. 1 cm→ 20-30 cm çapta olabilir. Çoğu benigndir. Kistadenofibrom: Fibröz stromanın belirgin olduğu epitelyal tümörlerdir GERM HÜCRE TÜMÖRLERİ Over tümörlerinin %15-20’sini oluştururlar. Çoğu benign kistik teratomlardır. Bu gruptaki tümörler testis germ hücre tümörleri ile aynıdır ve benzer şekilde germ hücre diferansiasyonu ile oluşurlar. Teratomlar: Matüre (benign) teratomlar genellikle kistiktir (dermoid kist). Üreme çağındaki genç kadınlarda sıktır (en sık görülen germ hücre tümörü). %10-15 olguda bilateraldir. Kist lümeninde kıl, diş, kalsifikasyon odakları bulunabilir. Kist duvarı yassı epitel hücreleri ve altında yağ bezleri, kıl kökleri ve diğer deri eklerinde oluşur. Kıkırdak, kemik, tiroid gibi farklı germ yaprağı elemanları bulunabilir. %1 olguda bu yapılardan birinde (özellikle yassı epitel hücreleri) malign transformasyon olabilir. Nadiren solid olup immatür teratomlar ile karışabilir. İmmatür (malign) teratomlar nadirdir ve fetüs ya da embriyo dokularını içerir. Prepubertal dönem ve genç kızlarda sıktır (18 yaş). İmmatür nöroepitelial doku miktarı ile orantılı olarak I→III’e derecelendirilir. Monodermal (özelleşmiş) teratomların en sık görüleni struma ovari ve karsinoid tümörlerdir. Disgerminom: Testisteki seminom karşılığıdır. Over kanserlerinin %2’si, malign germ hücre tümörlerinin yarısını oluşturur (en sık maliğn germ hücre tümörü) %75’i 2.-3. on yılda görülür. %80-90 tek taraflı solid kitle yapar. Tümü malign olmakla birlikte 1/3 olgu agresiftir. Kapsülü aşmamış olanlar iyi prognozludur. Radyosensitif tümörlerdir. Ortalama sağkalım %80’i aşar. Histolojisi seminom ile aynıdır. Endodermal sinüs tümörü (Yolk salk tm): Nadir olmakla birlikte malign germ hücre tümörlerinde ikinci sıklıktadır. AFP içerir. 67 PATOLOJİ Çocuk ve genç kadınlarda sıktır. 2 yıl içinde ölüm sık olmakla birlikte kombine kemoterapi ile gelişme sağlanmaktadır. Koriokarsinom: Malign germ hücresinin ekstraembyironik diferansiasyonu ile oluşur. Puberte sonrasında ovarian ektopik gebeliktende gelişebilir. Genellikle diğer germ hücre tümörleri ile birlikte bulunur. Akciğer, karaciğer, kemik ve diğer organ metastazları tanı anında sıktır. HCG düzeyi yüksektir. Plasental kökenli olanın tersine kemoterapiye yanıt vermez ve öldürücüdür. SEKS KORD-STROMAL TÜMÖRLER Özelleşmemiş gonad mezenşimi özel hücre tiplerine dönüşebilir. Erkekde sertolileydig hücreleri, kadında granuloza ve teka hücrelerini oluşturabilir. Bu nedenle over stromasından bu hücre tiplerinin tümörleri gelişerek feminizan (granuloza-teka hücre) veya maskülizan (leydig hücre) tümörler oluşabilir. Granuloza teka hücre tm: Yalnız granuloza hücreleri veya her ikisi bulunabilir. 2/3ü postmenopozal dönemde görülür. Granuloza hücreleri kobüidal-poligonal olup kordon veya kümeler yaparlar. Bazı olgularda asidofilik materyal içeren immatür folliküller bulunur → Call-Exner cisimleri. Östrojen üretebilirler ve az oranda malign potansiyeli vardır (granuloza hücreli formları). Genç kızlarda (jüvenil granuloza tm) erken seksüel gelişmeye neden olabilir. Erişkinlerde endometrial hiperplazi, memede kistik hastalık ve endometrium ca oluşturabilir. %5-25 olgu malign davranır. Teka-Fibroma: Fibroblast veya daha şişkin iğsi hücrelerden (tekoma) oluşur. Tüm over tümörlerinin %4’ünü oluşturur %90 tek taraflı, sert, gri-beyaz kitle yapar. Tümör 6 cm üzerinde ise %40 olguda asit oluşur. Az oranda özellikle sağ tarafta hidrotoraks eşlik eder ve Meigs sendromu oluşur. Bazal hücreli nevüs sendrom ile ilişkili olabilir. Hücresel olarak zengin, mitozu fazla olan malign formu olan fibrosarkom nadir görülür. Sertoli-Leydig hücreli tm (Androblastoma. Testisin gelişme aşamalarını taklit eder. Defeminizasyon-maskülinizasyon yapar. 2.-3. on yılda sıktır. Unilateraldir. Çocuklarda cinsel gelişimi bozar. kadınlarda meme atrofisi, amenore, sterilite ve kıllarda dökülme yapar. Virilizasyonda olabilir. Hilus hücre tümörleri (Saf leydig hücre tm): Büyük, lipid yüklü hücreler karakteristik Reinke kristaloidlerini içerir. Kortizona yanıt 17-ketosteroid atılımı artışı vardır. Benigndir. Gonadoblastoma: Nadirdir. Germ hücre ve seks kord, stroma hücreleri karışımından oluşur. Anormal cinsiyet gelişimi gösterenlerde ve gonad yapıları belirsiz olanlarda sıktır. %80 dişi fenotipinde; %20 inmemiş testisli erkek fenotipindedir. Mikroskobide immatür sertoli ve granuloza hücrelerinden oluşan kordonlar ve germ hücrelerin karışımı; %50 olguda beraberinde disgerminom görülür. 68 PATOLOJİ METASTATİK TÜMÖRLER Müllerien kökenli uterus, tuba uterina, karşı taraf over ve pelvik periton tümörleri overe sıklıkla metastaz yaparlar ama bunlar daha çok aynı kökenden olmaları nedeni iledir. Ekstramüllerien tümörlerden ise en sık meme ve GİS metastazları görülür (mide, safra yolları, pankreas). Mideden kaynaklanan taşlı yüzük hücreli karsinomun her iki overe metastaz yapmasına Krukenberg tümörü denir. GESTASYONEL TROFOBLASTİK HASTALIKLAR HİDATİFORM MOL: Komplet mol embriyonun gelişmesine olanak vermez, fetal kısımları içermez. Tüm villuslar anormaldir ve koryonik epitel hücreleri diploiddir. 46xx, nadiren 46xy. Parsiyel hidatiform molde ise embriyo gelişebilir, fetal kısımlar bulunur ve hemen her zaman triploiddir. İnce duvarlı, translusent kistlerden oluşan üzüm salkımına benzer villus yapıları bulunur. Komplet molda koryon vulluslarında hidropik şişme, vaskülarizasyon yokluğu vardır. Villusun merkezi gevşek, miksomatöz, ödemli stromadan oluşur. Sitotrofoblastik ve sinsisyotrofoblastik proliferasyon villusu tamamen çevreleyebilir. Parsiyel molda villusların bir kısmında hidropik şişme bulunur. Trofoblastik proliferasyon fokal ve hafif derecededir. İNVAZİV MOL: Benign mol ile koriokarsinom arasında yer alır. Lokal invazyon yapar, metastaz yapmaz. Hidropik villuslar uterus duvarına invaze olur; rüptür ve ağır kanama oluşturabilir. KORİKARSİNOM: Gestasyonel korionik epitel veya gonad veya herhangi bir bölgedeki totipotansiyel hücrelerden gelişebilir. 20 yaş öncesi ve 40 yaş sonrası sıktır. %50 olguda komplet hidatiform molü izler. %25 olgu abortus sonrası, geri kalan ise normal bir gebeliği izleyerek oluşabilir. Uterus içinde kanamalı, nekrotik kitle oluşturur. Bazen metastazların incelenmesi ile tanı konabilir. Erkenden myometrium ve damarlara invaze olur. Koryonik villus görülmez. Anaplastik küboidal sitotrofoblast ve sinsisyotrofoblastlardan oluşur. Akciğer (%50), vajen (%30-40), beyin, karaciğer ve böbreklere metastaz yapar. Lenfatik invazyon nadirdir. Günümüzde metastaz yapan olgularda bile kemoterapi ile iyileşme oranı %100e yakındır. PLASENTAL SİTE TROFOBLASTİK TÜMÖR: Nadir görülen bu tümör myometriumu invaze eden intermediate trofoblastlardan oluşur. Bu hücreler sitotrofoblastlardan daha geniş sitoplazmalı, mononükleer hücrelerdir ve human plasental laktojen üretirler. Sito-sinsisyotofoblast görülmemesi ve HCG düzeylerinin düşük olması ile koriokarsinomdan ayrılır. Koriokarsinomda olduğu gibi villus görülmez. Çoğu lokal invaziv olup küretajla iyileşirken nadiren maliğn formları görülebilir. 69 PATOLOJİ KALP - DAMAR HASTALIKLARI DAMAR HASTALIKLARI ATEROSKLEROZ Damarlarda kalınlaşma ve elastik yapının azalmasına yol açan değişikliklerdir. 1. Ateroskleroz: İntimada yağ ve fıbröz dokudan oluşan plaklar. 2. Mönckeberg’in medial kalsifik sklerozu: Muskuler arterlerin media tabakasında kalsifıkasyonlar. 50 yaş üzerinde, orta çaplı muskuler arterlerde sıktır. 3. Arterioloskleroz: Küçük arter ve arteriollerde skleroz. Sıklıkla hipertansiyon ve diabetes mellitus ile ilişkilidir. Hyalen ve hiperplasitk tipte olabilir. Lümen daralması iskemiye yol açar. Morfoloji: Ateromlar subendotelyal yağlı çizgilenmeler şeklinde başlar. Yağlı çizgilenmeler çocukluk çağında başlayarak, risk faktörlerinin varlığında ateroskleroza dek ilerler Histolojisinde makrofajlar ve düz kas hücreleri sitoplazmasında vakuoller görülür. Ateromatöz plaklar aterosklerozun ana bulgusudur. En sık alt abdominal aorta, koroner arterler, popliteal arterler, inen torasik aorta, internal karotis arterİeri ve Willis poligonunda yerleşir. Mikroskobik incelemede: 1. Vasküler düz kas hücreleri, monosit-makrofajlar, dağınık lenfositler. 2. Bağ dokusu 3. Lipid birikimi görülür. Komplikasyonlar gelişebilir. 1.Kalsifikasyon 2.Fissür oluşumu ve ülserasyon 3.Fissür ve ülserlerin üzerinde sekonder trombüs oluşumu 4.Kanama ve sonucunda plaklarda yırtık oluşumu HİPERTANSİF VASKÜLER LEZYONLAR Hyalen Arterİoloskleroz Yaşlılarda sık olmakla birlikte hipertansiyonda daha yaygın ve ağırdır. Diabetlilerde de mikroanjiopati sonucunda görülebilir. Arteriol duvarlarında homojen, pembe, hyalen kalınlaşma ve Iümende daralma vardır. En sık böbrekler etkilenir Hiperplastik Arterioloskleroz Malign hipertansiyonun bulgusudur. Arteriol duvarlarında konsantrik, Iaminer kalınlaşma ile soğan zarı görünümü ve lümenin daralması izlenir. En sık böbrek etkilenir. 70 PATOLOJİ VASKÜLİTLER Poliarteritis Nodoza Orta-küçük çaplı arterlerin transmural akut nekrotizan inflamasyonudur. Lezyonlar belirgin olarak segmentaldir. Dallanma ve bifurkasyon noktalarında sıktır. Nötrofil, eozinofil, mononükleer hücreler tüm katı tutarlar ve fibrinoid nekroz iç bölgede izlenir. Farklı damarlarda veya aynı damarın farklı bölgelerinde lezyonların değişik evrede olması PAN’ın özelliğidir. Renal tutulum en önemli belirtilerindendir ve ana ölüm sebeplerinden biridir. %30 olguda serumda HBV antijeni vardır. Böbrek ve iskelet kası biopsisi ile tanı konur. Wegener Granulomatozisi 1-Üst solunum yolunda ve alt solunum yolunda nekrotizan granülomlar 2-Özellikle akciğerde olmak üzere herhangi bir yerde küçük arterler ve venlerde nekrotizan veya granulomatöz vaskülit 3-Nekrotizan, sıklıkla yarımay glomerülonefriti %95 olguda serumda C-ANCA vardır. Immunsupresyona iyi yanıt verirler. Churg-Strauss Sendromu Astım ve eozinofili tablosu ile karakterli, mikroskobik incelemede eozinofiller ve granülomatöz inflamasyon gösteren bir vaskülittir. Akciğerde küçük ve orta çaplı damarları tutar. P-ANCA yüksekliği, PAN ile karışabilirse de akciğer tutulumu ile ondan ayrılır. Mikroskobik Polianjit (Miroskobik poliarterit, hipersensitivite vasküliti) PAN’a göre daha küçük damarlar (arteriol, kapiller, venül) tutulur. Ve onun tersine tüm lezyonlar aynı yaştadır. Nekrotizan glomerulonefrit ve pulmoner kapillarit sıktır. Hemoptizi, hematüri, proteinüri, karın ağrısı, kas ağrısı, güçsüzlük oluşur. Ciltte palpe edilebilen purpura yapar. Mediada segmental fıbrinoid nekroz bulunabilir. Bazı olgularda yalnızca parçalanmış lökositler (lökositoklazi) görülür P-ANCA %70 olguda bulunur. Henoch-Schönlein purpurası, esansiyel mikst kriyoglobulinemi, bağ dokusu hastalıklarındaki vaskülitler ve malignite ile ilişkili vaskülit sendromlarında yaygın hipersensitivite anjiti görülür. Temporal (Dev Hücreli Kranyal) Arterit Baştaki büyük arterleri, özelliklede karotid arter dallarını tutan; segmental akut veya kronik (sıklıkla granulomatöz) bir lezyon olup en sık görülen arterittir. Kalp ve akciğer hiçbir zaman tutulmaz. 50 yaş üzerinde sıktır. F/M= 2/1-3/1. Polimyalji romatika zemininde gelişebilir. TAKAYASU ARTERİTİ(NABIZSIZLIK HASTALIĞI) Aorta ve ana dallarını, bazen de pulmoner arterleri tutan kronik vaskülittir. Aort arkusu; arkus dışı veya tüm aorta tutulabilir. 40 yaş altında, kadınlarda daha sıktır.. Koroner ve renal arter orijinleride etkilenebilir. 71 PATOLOJİ Erken aktif dönemde granulomatöz arterit, dev hücreler media ve advensisyada belirgindir. Aort kökü etkilendiğinde dilate olup aort kapak yetmezliği oluşturabilir. Koroner damar çıkışları daralırsa MI oluşur. Kawasaki Hastalığı (Mukokutanöz Ienf düğümü sendromu) Bebek ve erken çocukluk döneminin akut ateşli hastalığıdır. Olguların çoğunda koroner arter vasküliti anevrizma ve trombüs oluşumuna neden olabilir. %0.5-1 olgu MI ile kaybedilir. Küçük damarlar (arteriol, venül, kapiller) ve çevresinde vaskülit, perivaskülit oluşur. Zamanla koroner arterlerde tutulabilir. Perikardit, myokardit,valvülit olabilir. Ateş, bilateral nonpürülan konjonktivit, el ayası-ayak tabanında eritem, ödem, deskuamasyon görülür. Plak, püstüller oluşabilir. LAP genellikle boyundadır. Tromboanjitis Obliterans (Buerger Hastalığı) Tekrarlayıcı, orta çaplı damarlarda inflamasyon ve trombozis ile giden, en sık tibial ve radyal arterleri tutup çevre ven ve sinirlere yayılabilen bir vaskülittir. 25-50 yaş arası sigara içen erkeklerde sıktır Belirgin olarak segmental tutulum gösteren akut-kronik vaskülittir. Trombüs içinde mikroapse odakları vardır. Zamanla arter, ven ve sinir fibröz doku içinde hapsolur. KALP HASTALIKLARI MYOKARD ENFARKTÜSÜ Koagulasyon nekrozu ve inflamasyon; bunu takiben granulasyon dokusu oluşumu, nekrotik myokardın rezorbsiyonu ve sonuçta granulasyon dokusunun organizasyonu ile fıbröz skar gelişimidir. KALP KAPAĞI HASTALIKLARI Hipertansif Kalp Hastalığı En önemli bulgusu sol ventrikül hipertrofisidir. Simetrik, çevreleyici bir hipertrofidir ( konsantrik hipertrofi). Kalbin ağırlığı genellikle 450 gramıı aşar. Uzun süreli olgularda dilatasyon gelişir. Sol ventrikül yetmezliği geliştikten sonra sağ ventrikül hipertrofisi ve dilatasyonu da oluşur. Çoğu olguda koroner arter hastalığı eşlik eder. Mikroskobide myositler büyük olup nüveleri büyük ve hiperkromatiktir. Nüve değişiklikleri çoğalma yeteneği olmayan bu hücrelerde DNA içeriğinin artışına bağlıdır, tetraploidi oluşur. Eklenen iskemik değişiklikler ile intersisyel fibrozis ve infarktüsler sıktır. Kor Pulmonale Pulmoner parankimal veya vasküler hastalık sonucu oluşan pulmoner hipertanisyon sağ kalp hastalığına yol açar. Akut kor pulmonale en sık pulmoner emboli ile; kronik kor pulmonale ise en sık kronik obstrüktif akciğer hastalığı ile oluşur. İzole akut kor pulmonalede sağ ventrikül genellikle dilatedir. Eğer masif pulmoner emboli ile ani ölüm oluşursa kalp normal görülebilir. Kronik korpulmonale sağ ventrikül ve genellikle sağ atrial hipertorfi ile karakterlidir. 72 PATOLOJİ Duvar kalınlığı ileri olgularda sol ventrikülü geçebilir. Yetmezlik geliştiğinde dilatasyon oluşur. Bu hipertrofiyi maskeleyebilirse de kalp ağırlığı artmıştır. Pulmoner arterlerde ateromatöz plaklar ve diğer pulmoner hipertansiyon bulguları sıktır. Romatİzmal Ateş ve Kalp Hastalığı Akut fazda akut römatik kardit, kronik fazda kapak deformiteleri yapar. Akut romatizmal ateş de sinovya, eklemler, cilt ve kalpte inflamasyon oluşabilir. İlk olay fokal fibrinoid nekrozdur. Akut olayda tüm kalp katları tutulur: pankardit. MYOKARD ENFARKTÜSÜ Süre Makroskobik Işık Mikroskobisi Bulgu Elektron Mikroskobisi Diğerleri 0-30 dk. Bulgu yok Bulgu yok Geri dönüşümlü değişiklikler (mitokondri şişmesi myofibrillerde gevşeme ) Enzim aktivitesinde kayıt; glikojen kaybı 1-2 saat Bulgu yok Enfakt alanı kenarında az sayıda dalgalı lifler Geri dönüşümsüz değişiklikler (Sarkolemmal dağılma, mitokondriada birikimler 4-12 saat Bulgu yok Erken dönem koagulasyon nekrozu, ödem, tek tük nötrofil, minimal hemoraji 18-24 saat Hafif bir solukluk Koagulasyon nekrozu (nükleer piknoz ve dağılma, sitoplazmik eozinofili),periferde kontraksiyon bandı, nötrofilik infiltrasyon 24-72 saat Solukluk Myofibrillerde belirgin koagulasyon nekrozu, yoğun nötrofilik infiltrasyon 4.-7. Gün Merkezi soluk, çevresi hiperemik sınırla çevrili Makrofajlar belirir, nekrotik liflerde parçalanma ve fagositoz, kenarlarda granülasyon dokusu belirginleşir 10. Gün Morumsu bir sınırla çevrili; sarı yumuşak, büzmüşmüş görümünde Belirgin fagositoz, periferde belirgin granülasyon dokusu 7.-8. Hafta Sert, gri renkte Fibrozis 73 PATOLOJİ Akut romatizmal karditin bulgusu santral fıbrinoid nekroz çevresinde kronik mononükleer infalamatuar hücreler ve seyrek büyük veziküler nüveli histiositlerden (Anitschkow hücreleri. oluşan Aschoff cisimcikleridir. Perikardda fibrinöz perikadite bazı olgularda efüzyon eşlik eder. Endokard tutulumu sıktır ve herhangi bir kapak tutulabilirse de mitral ve aort kapak lezyonları daha sıktır. Kapak kapanma çizgilerinde küçük vejetasyonlar oluşur :verrüköz endokardit. Kronik romatizmal kalp hastalığında deformiteler vardır. Kapak komissuralarında füzyon, kronik romatizmal kardit için karakteristiktir. Sol kalp tutulumu daha sıktır. Mitral stenozun en sık nedeni kronik romatizmal valvülittir. En sık sol atriumda yerleşen subendokardial düzensiz kalımnlaşmalar görülebilir: MacCallum lezyonları Nonbakteriel Trombotik Endokardit (NBTE) Kalp kapakları yapraklarında fibrin, trombosit ve diğer kan komponentlerinden oluşan küçük birikimler görülür. Lezyonlar steril olup mikroorganizma içermezler. Endotel anomalileri ve pıhtılaşmaya eğilimin artışı ile gelişebilir. %50 olguda adenokarsinom ile ilişkilidir. Bunlarda derin ven trombozları da sıktır. Kaşektik hastalarda sıklığının artması nedeni ile marantik endokarditte denir. En sık aort kapağı daha sonra mitral kapakta yerleşir. Romatizmal ateşin tersine inflamasyon veya fıbrozis görülmez. Kendiliğinden kaybolup yerinde Lambl çıkıntıları denen fibröz çizgilenmeler bırakabilir. İnfektİf Endokardİt Bakteri veya diğer organizmaları içeren kapak vejetasyonları en sık aort; daha sonra mitral kapağı tutar. IV ilaç kullananlarda sağ kalp tutulumu (en sık triküspid. sıktır. Perivalvüler kas dokusu içinde apse oluşumu halka apseleridir. Fibrin ve kan hücreleri ile karışık mikroorganizmalar mikroskopide izlenir. Sistemik emboli ile beyin, böbrek, myokard ve diğer dokularda infarktüs ve apseler oluşabilir. Subakut endokardit vejetasyonları daha sert kıvamda olup daha az kapak destrüksiyonu yapar. Perivalvüler apse azdır. Tabanında granulasyon dokusu ile akut formdan ayrılır, Apse pek oluşmaz. Çünkü etkenin virulansı daha azdır PERİKARD HASTALIKLARI Perikardit: Primer perikarditte en sık etken virüslerdir. En sık neden olan sistemik bozukluk ise üremidir. Akut MI, kardiak cerrahi ve mediastene radyasyon ile sekonder perikardit sıktır. Daha az olarak ARA, SLE ve metastatik malign tümörler neden olabilir. Üremi ve ARA fibrinöz perikardit yapar. Viral perikarditte de olabilir. Akut bakteriel perikardit fibrinopürülan eksuda, tbc kazeöz materyal ile karakterlidir. 74 PATOLOJİ Effüzyonlar Seröz: Konjestif kalp yetmezliği, hipoalbuminemi Seröanjinöz: Künt göğüs travması, malignite Şilöz: Kediastinal lenfatik obstrüksiyon, maliğn tümörler Hemoperikardium: Rüptüre aort anevrizması, rüptüre MI, penetran yaralanma ile oluşur. Kardiak tamponad ile ölüm gelişir. KARDİAK TÜMÖRLER Metastatik tümörler: Primer tümörlerden daha sıktır. Akciğer, meme karsinomları, malign melanom ve hematopoetik maligniteler (lenfoma, lösemi) kalbe metastaz yapan tümörlerdir. Lenfatik, venöz ve arteriel yolla metastaz kalbe ulaşır. Primer tümörler: Nadirdir. Miksom, lipom, papiler elastofıbrom, rabdomyom, anjiosarkom, rabdomyosarkom görülebilir (çokdan aza doğru). Miksoma en sık sol atriumda saplı veya sapsız bir kitle oluşturur. Atrioventriküler kapakları tıkayıp senkop veya ani ölüm yapabilir. Erişkinlerde daha sıktır. Çocukluk çağının en sık kalp tümörü rabdomyomdur. Valvül deliğini tıkayabilir. Tuberoskleroz ile ilişkili olabilir. 75 PATOLOJİ AKCİĞER HASTALIKLARI ATELEKTAZİ (Kollaps) Hava boşluklarının yeterince genişleyememesi sonucunda akciğer volümünün azalmasıdır Rezorpsiyon atelektazisi: En sık nedeni bronşun mukus veya mukopürülan tıkaç ile tıkanmasıdır. Kompresyon atelektazisi: Plevral kavitede sıvı, kan veya hava birikimi ile ilişkilidir. Mikroatelektazi (non-obstrüktif): En önemli neden surfaktan kaybıdır. Kontraksiyon atelektazisi: Akciğer veya plevrada lokal veya yaygın fibrotik değişiklikler ile akciğer veya plevra ekspansiyonu bozulur. Geri dönüşümsüzdür. OBSTRÜKTİF AKCİĞER HASTALIKLARI ASTIM Farklı uyarılara karşı artmış bronkokonstrüktör yanıt ile karakterli epizodik, geri dönüşümlü bronkospazmdır. Ekstrinsik astım: Yabancı bir antijene karşı oluşan tip I aşırı duyarlılık reaksiyonudur. İntrinsik astım: Aspirin, pulmoner enfeksiyon (öz.virüsler) soğuk, fizyolojik stres, ekzersiz, sülfür dioksid gibi inhale edilen irritanlar yol açabilir. Akciğerler hava ile dolu olup genişlemiştir ve küçük atelektazi alanları bulunabilir. En çarpıcı makroskopik bulgu bronş ve bronşiollerin müköz tıkaçlar ile tıkalı olmasıdır. Mikroskopide tıkaçlar içinde dökülen epitelin oluşturduğu Curschmann spiralleri vardır. Çok sayıda eozinofil ve eozinofil proteinlerinin kristalloidlerinden oluşan Charcot-Leyden kristalleri görülür. AMFİZEM Sentrasiner (sentrolobuler) amfizem Respiratuar bronşiollerin oluşturduğu sentroproksimal asinüs tutulmuş olup distal alveoller korunmuştur. Özellikle apikal segmentte yerleşir. Erkeklerde daha sıktır.Akciğerler küçük ve pembedir. 76 PATOLOJİ Panasiner (panlobuler) amfizem Tüm asinüs tutulmuştur. Alt zonlarda belirgindir. α1-antitripsin yetmezliğinde görülen tiptir. Akciğerler büyük ve soluktur. Distal asiner (paraseptal) amfizem Distal kısım tutulmuştur. Plevra altında, lobuler bağ dokusu septası boyunca ve lobullerin kenarında belirgindir. Genç erişkinlerde en sık spontan pneumotoraks nedenidir. KRONİK BRONŞİT Birbirini izleyen en az 2 yıl içinde, en az 3 ay süren kalıcı produktif öksürük bulgusu ile kronik bronşit tanısı konur. Obstrüksiyonun iki nedeni vardır. 1- İnflamasyon, fibrozis ve bronşiollerde daralma 2- Genellikle eşlik eden amfizem. Sigara içenlerin %5-15’inde KOAH gelişir ve çoğunda kronik bronşit olarak başlar. Sülfür dioksid, nitrojen dioksid gibi şehirlerin kirli havasında bulunan irritanlarda etkendir. Histolojisinde müköz gland hipertrofisi, mukus salgısında artış, bronş yüzey epitelinde goblet hücre hiperplazisi ve skuamöz metaplazi oluşur. Histolojik olarak submukozal gland tabakasının bronş duvarı kalınlığına oranı değerlendirilir → Reid indeksi. Kronik bronşitte Reid indeksi artmıştır. BRONŞİEKTAZİ Kronik nekrotizan enfeksiyon sonucunda kas ve elastik doku zedelenmesi ile bronş ve bronşiol duvarlarında kalıcı dilatasyonun gelişmesidir. Enfeksiyon veya obstrüksiyon sonucu gelişen sekonder hastalıktır. En sık nedenler: 1. Obstrüksiyon: Tümörler, yabancı cisim, nadiren mukus tıkaçları ile lokalize formu gelişir. Atopik astım ve kronik bronşite neden olabilir. 2. Konjenital ve herediter durumlar: Kistik fibrozis, immunglobulin yetmezlikleri ve Kartegener sendromu (OR, siliada yapısal anomali, bronşiektazi ve erkekte sterilite) 3. Nekrotizan veya süpüratif pnömoni. Eskiden çocuklarda kızamık virüsü ile oluşan pnömonilerde sık olarak oluşmaktaydı. Özellikle bilateral akciğer alt loblarda sıktır. En ağır tutulum distal bronş ve bronşiollerdedir. Hava yolları normalin 4 katı çapa ulaşabilir. Bronşioller plevra altına kadar izlenebilir (Normalde plevradan 2-3 cm. önce görülemez hale gelir). RESTRİKTİF AKCİĞER HASTALIKLARI Akciğer esnekliğinde azalma ile karakterlidir. Göğüs duvarı anomalileri de neden olsa da parankimal nedenler daha sıktır. 77 PATOLOJİ AKUT RESTRİKTİF HASTALIKLAR ARDS: Diffüz alveoler hasar 1.Arteriel oksijen basıncında azalma 2.Akciğer kompleansında azalma 3.Radyografide diffuz pulmoner infiltrasyon (primer sol kalp yetmezliği olmadan) Morfolojik bulgusu diffüz alveoler hasardır. Surfaktan sentezinde bozukluğa bağlı olarak alveoller kollaps halindedir. Kapillerler ve büyük damarlarda fibrin trombüsleri izlenebilir. En karakteristik bulgu genişlemiş alveol duktuslarının içinde hyalen membranların varlığıdır. KRONİK RESTRİKTİF HASTALIKLAR A. Alveolit, intersisyel inflamasyon ve diffüz fibrozis gösterenler : Çevresel etkenler ⇒ asbestoz, gazlar, duman İonize radyasyon ARDS sonrası İlaçlar: Busulfan, bleomisin : Kollajen-vasküler hastalıklar ⇒ Skleroderma, RA, SLE, dermatomyozit, mikst bağ dokusu hastalıkları İdiopatik pulmoner fibrozis Good-pasture sendromu İdiopatik pulmoner hemosiderozis Etyolojisi bilinen Etyolojisi bilinmeyen B. A.’daki bulgulara granulom eklenmiştir. Etyolojisi bilinen : Berilyum Hipersensitivite pnömonisi Etyolojisi bilinmeyen : Sarkoidoz Eozinofilik granülom Wegener granulomatozu SARKOİDOZ Pek çok doku ve organı tutabilen, non-kazeifiye granulomlarla karakterli multisistem hastalığıdır. Çoğu olguda ilk bulgu bilateral hiler LAP ve/veya akciğer tutulumudur. %25 olguda göz ve cilt tutulumu eşlik eder. Lenf düğümleri hemen tüm olgularda tutulur.. Kronik olaylarda fibröz halka ile çevrili granülomlar zamanla hyalinize olabilir. Schaumann cisimleri ve asteroid cisimler görülebilir. Bunlar diğer granulomatoz lezyonlarda da görülebilir. Bazen oluşan hiperkalsemi ve hipokalsiürinin nedeni granulomlardaki mononükleer fagositlerin ürettiği aktif vitamin D benzeri ürünlere bağlı olarak kalsiyum emiliminin artmasıdır. 78 PATOLOJİ AKCİĞER ENFEKSİYONU Pnömoni terimi genellikle akut bakteriel pnömoniler için; pnömonit terimi ise intersisyumu tutan atipik pönmoniler için en sık kullanılır. Akut Bakteriel Pnömoni İntraalveoler eksudasyon sonucunda akciğer parankiminde konsolidasyon ile karakterlidir. Pnömokok en sık bulaşıcı pnömoni etkeni olup yaşlı ve çocuklarda sıktır. Lobar ve bronkopnömoni tipinde olabilir. En sık alt loblar veya sağ orta lob tutulur. Konjesyon döneminde etkilenen bölge ağır, kırmızı ve dolgundur. Alveol içinde ödem sıvısı, tek tük nötrofil ve duvarda konjesyon görülür. Birkaç gün içinde akciğer karaciğere benzer kıvamda olup alveol içi nötrofil, eritrosit ve fibrin ile doludur (Kırmızı hepatizasyon). Bir sonraki evrede akciğer kuru, gri, renkte, sert olup alveol içinde eritrositlerin bulunmadığı fibrinöz eksuda izlenir. (Gri hepatizasyon) Komplike olmayan olgularda rezolusyon başlar. Plevral reaksiyonda kaybolur veya organize olarak fibröz kalınlaşma; yapışıklıklar oluşturur. Bronkopnömonik formda 3-4 cm çapında, gri-kırmızı-sarı renkte kabarık lezyonlar oluşur. Çevre akciğer hiperemik, ödemli olabilir. Diğer alanlar normaldir. Plevral tutulum azdır. Histolojisinde bronş, bronşiol ve çevresindeki alveollerde fokal süpüratif eksuda izlenir. Primer Atipik Pnömoni Mycoplasma pneumoniae, Chlamydia pneumoniae gibi etkenlerle ön planda intersisyel inflamasyon oluşur. Mikoplazma çocuk ve genç erişkinlerde, influenza A-B tüm yaşlarda sık etkendir. Parainfluenza ve respiratuar sinsisyal virüs, kızamık ve suçiçeği virüsleri daha nadiren etkendir. Yama tarzında veya tüm loblarda lezyon oluşabilir. Kırmızı-mavi, konjesyone ve subkrepitan akciğer izlenir. Histopatolojisinde inflamasyon alveollerin duvarlarında belirgindir. Septa geniş, ödemli olup lenfosit, histiosit ve nadiren plazma hücresi infiltrasyonu vardır. Alveol boşlukları temizdir. TÜBERKÜLOZ Primer tüberküloz Daha önce basille karşılaşmamış kişilerde görülür. Plevraya yakın bölgede üst lob alt pol veya alt lob üst pole yerleşir. Duyarlılık oluştuğunda 1-1.5 cm çapında, Ghon foküsü denilen gri-beyaz konsolidasyon oluşur.Parankim ve lenf nodu lezyonuna Ghon kompleksi denir. İlk birkaç hafta lenf ve kan yolu ile tüm vücuda yayılır. %95 olguda hücresel immünite kontrol altına alır. Ghon kompleksi fibrozis ve kalsifikasyona uğrar. Histolojisinde kazeifiye veya nonkazeifiye granulomatöz inflamasyon görülür. 79 PATOLOJİ Sekonder tüberküloz Daha önce duyarlanmış kişilerde görülür. Klasik olarak tek veya iki tarafta üst lob apeksine yerleşir. Apikal plevraya 1-2 cm uzaklıkta, 2 cm. çapın altında konsolidasyon alanı oluşur. Santralinde kazeifikasyon, periferinde fibrozis bulunabilir. İlerleyici pulmoner tbc: Bronşa açılıp düzensiz kavite oluşturur. Damar erezyonu ile hemoptizi oluşur. Tedavi ile gerilemezse hava yolları, lenfatik ve vasküler yayılım ile milier pulmoner tbc oluşur. (Lenfatiklerle vena kavaya, oradan sağ ventrikül ve pulmoner arterle tekrar akciğerlere yayılır) - Endobronşial, endotrakeal ve laringeal tbc. - Sistemik milier tbc en sık kemik iliği, dalak, karaciğer ve retinayı tutar. İzole organ tutulumu daha nadir olup en sık böbrek, meninks, testis, adrenal, kemik ve fallop tüplerinde izlenir. Vertebra tutulumuna Pott Hastalığı denir. - Kontamine süt içimi ile intestinal tbc primer olarak oluşabilir. Genellikle öncesinde orofaringeal lenfoid doku tutulumu ve boyun lenf nodlarına yayılımı ile skrofula oluşabilir. Mukozada lenfoid topluluklar, ülserasyonlar ince ve kalınbarsakta (en sık ileum) görülür. Cilt tutulumuna lupus vulgaris denir. MANTAR ENFEKSİYONLARI Coccidioides immitis, Histoplasma capsulatum, Blastomyces dermatitidis, Candida türleri, Cryptococus neoformans, Aspergillus gibi mantarlar derin mantar enfeksiyonu ve pnömoni yapabilir. Histoplazmozis klinik ve histolojik olarak tüberkülozu en iyi taklit eden etkendir. Pulmoner parankim ve lenf nodlarında Koksidioidomikoz %60 olguda asemptomatik pulmoner infeksiyon; bazılarında ilerleyici pulmoner hastalık veya milier hastalık yapar. Populasyonda deri testi %80 olumludur. Küçük bir foküsden hilar nodlara yayılımı Ghon kompleksini taklit eder. AKCİĞER APSESİ Parankim içinde lokalize süpüratif nekroz alanıdır. - İnfektif materyal aspirasyonu - Gastrik içerik aspirasyonu - Akut bakteriel pnömoni komplikasyonu - Bronşial obstrüksiyon - Septik emboli - Yaygın pyojenik enfeksiyonlarda hematojen yayılım - Primer kriptojenik akciğer apsesi SİTOMEGALOVİRUS (CMV) ENFEKSİYONLARI Kişinin yaşına ve immun sistemin durumuna göre enfeksiyon oluşturur. Virüsle enfekte hücreler ve nüveleri büyüktür. Nüve içinde büyük inklüzyon ile sitomegalik inklüzyon hastalığı (CID. denir. AIDS’lilerde ve Ki transplantlılarda önemli bir problemdir. 80 PATOLOJİ PNÖMOSİSTİS PNÖMONİSİ AIDS’de, beslenme yetersizliği olan çocuklarda ve diğer immunsupresyonlarda sık olup genellikle akciğere lokalizedir İntersisyel pnömoni yapar. Histolojisinde alveol içinde köpüklü, pembe boyanan eksuda, septalarda ödem ve mononükleer hücre infiltrasyonu görülür. AKCİĞER TÜMÖRLERİ Akciğer en sık metastaza maruz kalan organdır. Primer akciğer tümörleride oldukça sıktır. %95’i bronş epitelinden kaynaklanan bronkojenik karsinomlar; %5’i ise karsinoid, mezotelyoma, bronş gland tümörleri, mezenşial tümörler (fibrosarkom, leiomyom), lenfoma ve birkaç benign lezyondur. En sık görülen benign lezyon 3-4 cm. çapında sferik hamartom-lardır ve radyografide “koin” lezyon yapar. Olgun kıkırdak, yağ, fibroz doku ve damarlardan oluşur. BRONKOJENİK KARSİNOM 1.Non-small cell akciğer karsinomu %70-75 a.Skuamöz hücreli (epidermoid) karsinom (%25-30) b.Adenokarsinom ve bronkioloalveoler karsinom (%30-35) c.Büyük hücreli karsinom (%10-15) 2.Küçük hücreli (small cell - oat cell) karsinom (%20-25) 3.Kombine tipler (%5-10) • En sık: Mikst skuamöz hücreli karsinom ve adenokarsinom • Mikst skuamöz hücreli karsinom ve küçük hücreli karsinom Etyoloji Etyolojide onkogen ve tümör süpresör gen mutasyonları önemlidir. Küçük hücreli karsinomda L-myc, p53, Rb mutasyonları, Kr.3p delesyonu. Adenokarsinomda %30 K-ras mutasyonu vardır. Sigara içimi ve hava kirliliğinin rolü vardır. Pipo ve puro içenlerde risk hafif yükselmiştir. Radyoaktif maden işçilerinde, asbestle çalışanlarda; arsenik, kromium, uranyum, nikel, vinil klorid, hardal gazı ile temas edenlerde risk artar. Radon gazı radyoaktif etki ile riski arttırır. Asbeste maruz kalan fazla sigara içen kişilerde risk; sigara içmeyen asbest işçilerine göre 55 kat fazladır. Asbest özellikle adenokarsinom riskini arttırır. Herediter faktörlerde önemlidir. Aril hidrokarbonlar gibi prokarsinojenler p-450 monooksigenaz enzim sistemi ile karsinojene çevrilirler. Bu enzimin fonksiyonu genetik kontrol altında olduğundan fazla çalışması riski artırır. 81 PATOLOJİ Özellikler: - En sık akciğer hilusuna yakın olan major bronşların döşeyici epitelinden gelişirler (adenokarsinom hariç). - Tüm tipleri sigara içimi ile ilişkilidir (En sık skuamöz ve küçük hücreli tip) - Çoğu hızla yayılan (özellikle küçük hücreli tip) tümörler olup başta karaciğer, adrenaller, beyin ve kemiklere olmak üzere her yere yayılabilirler. - Başta küçük hücreli tip olmak üzere hepsi bioaktif ürünler üreterek paraneoplastik sendrom oluşturabilirler. Yassı epitel (skuamöz. hücreli karsinom: M>F. Toraks dışına daha geç yayılır. Santral nekroz, kavitasyon oluşabilir. Prekanseröz dönemde displazik hücreler balgamda görülür. Tümör bronş obstrüksiyonu ile distal atelektazi ve enfeksiyon yapar. Çevre akciğeri invaze eder. İyi-orta-az diferansiye olabilir. Adenokarsinom 40 yaş altı kadınlarda ve sigara içmeyenlerde en sık görülen tiptir. Genellikle periferal yerleşimli olup bu bölge skarları ile (tbc veya diğer enfeksiyonlar yada asbest skarları) ilişkili olabilir. Yavaş büyüse de erken metastaz yapar. Mukus salgılayan tip (nadir), papiller ve bronkioloalveoler tipler (daha sık) görülür. Bronkioloalveoler karsinom Periferik bölgede tek veya daha sık olarak çok sayıda nodül yaparak bronkopnömoni benzeri konsolidasyon oluşturur. Bronş ve alveol duvarlarında ilerleyen, yüksek kolumnar hücrelerden oluşan, iyi diferansiye tümördür. Tek odakta ise prognozu daha iyidir. Büyük hücreli karsinom Büyük, anaplastik, indiferansiye hücreleden oluşur. Hızla yayılan kötü prognozlu tümörlerdir. Çoğu periferik yerleşimlidir. Sinsisyotrofoblast benzeri hücreler görülebilir ve beta HCG üreterek jinekomasti yapabilir. Küçük hücreli karsinom M>F. Sigara ile kuvvetli ilişki gösterir. Hilar ve mediastinal lenf bezlerine çabucak yayılır. En kötü prognozlu bronkojenik karsinomdur. Lenfosite benzeyen küçük, yuvarlak hücrelerden oluşur. Mitoz sıktır. Bazen iğsi hücreler olabilir. Submukozal damar invazyonu sıktır. Nöroendokrin hücre kökenlidir. NSE, Kromogranin A gibi nöroendokrin belirleyiciler ile pozitif boyanır. EM ile nörosekret granülleri izlenir. ACTH, kalsitonin, gastrin salgılatıcı peptid ve kromogranin A üretebilirler. Paraneoplastik sendromlar sıktır. Paraneoplastik sendromlar • Hiperkalsemi • Cushing sendromu • Uygunsuz ADH salınımı • Nöromüsküler sendromlar (Eaton – Lambert sendromu, polimyozit; periferik nöropati) • Çomak parmak ve hipertrofik pulmoner osteoartropati • Hematolojik bozukluklar (DIC,dolaşıcı tromboflebit, nonbakteriel endokardit) 82 PATOLOJİ • Karsinoid sendrom • Akantozis nigrikans Bronşial Karsinoid: Bronş mukozasındaki nöroendokrin Kulchitsky hücrelerinden çıkar ve intestinal karsinoidlere benzer. 40 yaş civarında sıktır. Çıkarılabilen ve tedavi edilebilen bir lezyondur. MALİGN MEZOTELYOMA Parietal ve visseral plevradan gelişen nadir bir tümördür. Daha az olmak üzere periton, perikard, testiste tunika vaginaliste görülebilir. %50 olguda asbeste maruz kalma öyküsü vardır. (Gemi söküm işçileri, madenciler). Asbeste maruz kaldıktan 25-40 yıl sonra metozelyoma gelişir. Amfibol asbest (uzun, düz lifli) tümöre yol açabilir. Metabolize edilemez ve bulunduğu yerde ömür boyu kalır. %20 olguda akciğerde eşlik eden asbestozis vardır. Önce plevral fibrozis ve fibröz plak oluşur. Mezotel proliferasyonu lokalizedir. Zamanla ilerler. Otopside akciğer sarı-beyaz, sert tümör ile çevrili olup plevral boşluk izlenmez. Uzak metastaz nadirdir. Akciğer veya göğüs duvarına direkt invazyon oluşur. Sarkomatoid, epitelyal veya bifazik (mikst tümör) görülebilir. MEDİASTİNAL TÜMÖRLER SÜPERİOR MEDİASTEN: • • • • • Lenfoma Timoma Tiroid lezyonları Metastatik karsinom Paratiroid tümörleri POSTERİOR MEDİASTEN: • Nörojenik tümörler (schwannom, nörofibrom) • Lenfoma • Gastroenterik herni ANTERİOR MEDİASTEN • • • • • Timoma Teratom Lenfoma Tiroid lezyonları Paratiroid tümörleri ORTA MEDİASTEN • Bronkojenik kist • Perikardial kist • Lenfoma 83 PATOLOJİ GASTROİNTESTİNAL SİSTEM ORAL KAVİTE PREKANSERÖZ LEZYONLAR Lökoplaki - Mukozal yüzeyden sıyrılamayan beyaz renkli plaklar Beniğn epitelial hiperplaziden displazi ve karsinoma in situya dek değişebilen histolojik görünüm %1-% 16 oranında maliğnite riski (ortalama % 5- 6) Eritroplaki - Daha az oranda görülen kırmızı kadifemsi lezyon Displazik epitel değişiklikleri daha sık ve maliğnite riski %50 Her iki lezyon en sık 40-70 yaş arasında, erkeklerde 2 kat fazla Tütün kullanımı önemli (sigara, pipo, puro, tütünün çiğnenmesi) Alkol, uyumsuz protezler, irritan maddeler, HPV tip 16 etkenler arasında SKUAMÖZ HÜCRELİ KARSİNOM - Oral kavite ve dil kanserlerinin %95’ini oluşturur. Geri kalanlar müköz gland adenokarsinomları, melanom ve nadir diğer tümörler En sık 50-70 yaş arasında Etyolojide sigara ve alkol, tütün çiğnenmesi, marijuana, HPV tip 6,16,18 Alt dudak kanserlerinde aktinik radyasyon (güneş ışığı) ve pipo kullanımı En sık ağız tabanı, dil kenar, sert damak ve dil tabanında yerleşir Lokal yayılım, lokal lenf nodu metastazı sonrasında mediastinal lenf nodları, akciğer, karaciğer ve kemik metastazları yapar. En iyi prognozlu dudak yerleşimi; en kötü prognozlu ağız tabanı ve dil tabanı BURUN ÜST SOLUNUM YOLU TÜMÖRLERİ Nazofaringeal Anjiofibrom: - Adelosan erkeklerde vasküler, beniğn tümör - Ameliyat sırasında masif kanama yapabilir. İnverted papillom : - Burun ve paranazal sinüslerde beniğn ama lokal invazyon ve nüks yapabilen tümörler - Ekzofitik değil endofitik büyüme yapan skuamöz epitel proliferasyonu, bir kısmında HPV etkisi gösterilmiş 84 PATOLOJİ İzole Plazmositom : - Burun ve sinüsler çevresinde, kavite içine çıkıntı yapabilen, birkaç cm çapında, maliğn plazma hücre tümörü Nadiren multiple myeloma dönüşebilir Olfaktör Nöroblastom (Estezionöroblastom)= - Olfaktör mukoza nöroendoklin hücrelerin-den gelişen küçük yuvarlak hücreli tümör : NSE, kromogranın pozitif, - Lenfoma, Ewing sarkomu ve embrionel rabdomyosarkom ile karışabilir. İmmünhistokimya ile ayrılır. - Yaygın metastaz yapar; cerrahi + radyoterapi + kemoterapi ile 5 yıllık sağkalım %50-70 Nazofaringeal karsinomlar = 1. Keratinize skuamöz karsinom 2. Nonkeratinize skuamöz hücreli karsinom 3. İndiferansiye karsinom ve non-neoplastik lenfoid infiltrat (lenfoepitelioma) - Afrika’da sık olup çocukların en sık görülen kanseri; Güney Çin’de erişkinlerin en sık görülen kanseri; ABD’de hem erişkin hem çocuklarda nadir - EBV varlığı, indiferansiye (lenfoepitelioma) ve non-keratinize formlarda epitel hücrelerinde belirlenmiş - Yavaş büyür, tanı anında servikal lenf nodu ve uzak bölgelere yayılmıştır. - Radyoterapi standart tedavi yöntemi olup indiferansiye tipte en çok etkilidir. LARİNKS REAKTİF NODÜLLER (VOKAL KORD POLIPLERI) - Sigara içenlerde, şarkıcılarda, erkeklerde daha sık Birkaç mm çapında, düzgün, yuvarlak saplı-sapsız nodüller Vokal kond yerleşimli olup skuamöz epitel ile kaplı Ses kalınlaşmasına yol açabilir, prekanseröz değildir. SKUAMÖZ PAPİLLOM VE PAPİLLOMATOZİS - Papillom vokal kord yerleşimli, 1 cm çapı aşmayan, beniğn skuamöz tümörler Çocuklarda jüvenil laringeal papillomatözis çok sayıda papillom oluşumu, HPV tip 6 ve 11 ile ilişkili; tekrarlayabilir ama prekanseröz değil, pubertede geriler. SKUAMÖZ HÜCRELİ KARSİNOM - Hiperplazi, displazi, karsinoma in situ üzerinden invaziv karsinoma dönüşüm sıktır. Sigara, alkol, nutrisyonel faktörler, asbestoz, radyasyon, bir kısmında HPV etkisi 85 PATOLOJİ - %95 skuamöz hücreli karsinom, nadiren adenokarsinom Genellikle vokal korddan ; daha az oranda supra-infraglottik, epiglot, ariepiglottik kıvrımlar ve priform sinüsde gelişim Kalıcı ses kısıklığı-kalınlaşması , daha ilerledikçe ağrı, disfaji, hemoptizi ülser oluşumu ve sekonder enfeksiyonlar Tanı anında %60 larinksde sınırlı Cerrahi veya radyoterapi veya kombine tedavi ile çoğu iyileşir, olguların 1/3’ü enfeksiyon, yaygın metastaz ve kaşeksi ile kaybedilir. En iyi prognozlu olan, lenfatik drenajın az olması nedeni ile, en sık görülen glottik tümörler BOYUN BRANKİAL KİST (LENFOEPİTELİAL KİST) - Brankial kese kalıntısı veya lenf nodunda tükrük bezi inklüzyonlarından gelişen, boyun anterolateral bölge yerleşimli, 2-5 cm çapında beniğn kist Stratifiye skuamöz veya kolumnar epitelle döşeli kist çevresinde yoğun lenfositik infiltrasyon ve lenfoid folikül oluşumu TRİGLOSSAL DUKTUS KİSTİ - Boyun orta hat yerleşimli,tiroglossal duktus kalıntısından gelişen, 1-4 cm çapında beniğn kist Stratifiye skuamöz veya psödostrotifiye kolumnar epitelle döşeli kist çevresinde lenfoid agregatlar veya tiroid dokusu kalıntıları PARAGANGLİOMA (KAROTİD CİSİMCİĞİ TÜMÖRÜ) - Vücutta dağınık halde bulunan, sempatikparasempatik sinir sistemi ile ilişkili nöroendokrin hücre kümelerine paraganglia denir. Tümörlerine adrenal medullada feokromasitoma; ekstraadrenal paragang-liada paraganglioma denir. Paravertebral ganglia (Zurkerkandl organı vb.) sempatik sistemle ilişkili olup kateşolamın üretebiir. Baş-boyun bölgesi damarları çevresinde yerleşen (karotid cisimcikleri vb.) tümörlerde kateşolamın üretimi nadir.Bunlara kemodektoma da denir. 6. on yılda görülen, nadir, maliğn tümörler Bazen MEN II ile ilişkili olabilir. TÜKRÜK BEZLERİ İNFLAMASYON - Viral = En sık kabakulak; pankreas ve testisde tutulabilir Otoimmun = Sjögren sendromu (Mikulikz hastalığı) 86 PATOLOJİ - Mikulikz sendromu = Sarkoidoz, lösemi, lenfoma, diğer tümörler Bakteriel = En sık submandibuler glandda, taşa bağlı duktal tıkanıklığa sekonder ve unilateral, pyojenik bakterilerle (streptokok, stafilokok) oluşur. TÜMÖRLER Tümörlerin %80’i parotisde, geri kalanın çoğu submandibuler glandda oluşur. M=F. 6.-7. dekatta sık. Parotiste tümörlerin %70-80’i beniğn; submandibuler glandlarda yarısı benigndir. Pleomorfik adenom : Tükrük bezlerinin en sık görülen tümörüdür. Kıkırdak veya nadiren kemik adacıkları içeren miksoid bağ dokusu içinde epitel hücrelerinin oluşturduğu duktus, asini, tübüller, kümeler görülür. Warthin tümörü : Genellikle yalnızca parotiste görülür. Genellikle küçük, kapsüllü, yuvarlak-oval kitlelerdir. Kesitinde müsin içeren yarık-kistler görülür. Mikroskobisinde kist ve yarıkları döşeyen epitel hücreleri ve hemen altında bazen germinal merkezler yapabilen lenfoid doku görülür. Mukoepidermoid karsinom : Tükrük bezlerinin en sık görülen maliğn tümörüdür. Baş-boyun bölgesine radyoterapi uygulanan kişilerde riski yüksektir Adenoid kistik karsinom Ağrılı tümör olup, perinöral invazyon karakteristiktir. Beniğn lenfoepitelyal lezyonlardan (Sjögren sendromu gibi. lenfoma gelişebilir. ÖZEFAGUS AKALAZYA Aperistalsis, yutma sonucunda alt özefagus sfinkterinde yetersiz gevşeme, ve istirahatte tonusun yüksek olarak kalması söz konusudur. Özefagusda myenterik pleksus genellikle görülmez. Gıda stazı ile inflamasyon, ülserasyon, fibrotik kalınlaşmalar görülebilir.Olguların %5’inde yassı epitel hücreli karsinom gelişebilir. ÖZEFAJİT: İran, Çin gibi ülkelerde %80’e varan oranlarda, batı ülkelerinde %10-20 civarında görülür. Batıda en sık neden gastroösefageal reflüdür. Hafif olgularda yalnızca hiperemi mevcuttur. Ağır olgularda epitel erezyonları ve ülserleri görülür. Reflu özefajitte 1.Eozinofiller ve/veya nötrofiller epitel tabakasında görülür. 2.Bazal zon hiperplaziktir. 3.Lamina propria papillaları uzamıştır. Semptomlar anatomik özefajitin varlığı ve derecesi ile orantılı değildir. Kanama,darlık oluşumları ve Barret özefagusu (maliğn potansiyel. komplikasyonlarıdır. 87 PATOLOJİ BARRET ÖZEFAGUSU Uzun süreli asemptomatik veya semptomatik reflu hastalarının en fazla % 11 kadarında oluşan bir komplikasyondur. Normal distal yassı epitel hücreli mukozanın yerine goblet hücreleri içeren metaplastik kolumnar epitel geçer. Metaplazik glandüler epitelde displazi gelişebilir ve adenokarsinom riski 30 - 40 kat artar. Ayrıca lokal ülserasyon, kanama, darlık oluşabilir. KARSİNOM: Yassı epitel hücreleri veya mezenşimden kaynaklanan iyi huylu tümörleri olsada bunlar oldukça nadirdir En sık görülen beniğn tümörü leiomyomdur. Maliğn tümörleri daha sıktır ve en sık görülen tümörü skuamöz hücreli karsinomdur. Yassı epitel hücreli karsinomlarda risk faktörleri: • Özefageal bozukluklar : Uzun süreli özefajit, akalazya, Plummer-Vinson sendromu , Lye darlığı • Alkol ve tütün kullanımı. • Diet : Vitamin Yetmezliği (A,C, riboflavin, tiamin, piridoksin). - Çinko, Molibden yetmezliği. - Gıda ile karışmış mantarlar - Nitrit/nitrozaminler • Genetik : -Tilozis (el ayası ve ayak tabanlarında hiperkeratozis) nadir görülür, risk % 90 üzerindediri -Uzun süreli Çöliak hastalığı Barret özefagusu özefagus adenokarsinomu için belirlenebilen tek prekürsördür. Tanı genellikle görüntüleme yöntemleri ve endoskopik biopsi ile konur. Tanı anında özefagusun lenfatik ağına invazyon sık olduğundan cerrahi tedavi genellikle etkisizdir. Ancak tümör mukoza-submukozada sınırlı ise, muskularis propria invazyonu yapmamışsa, cerrahi tedaviden faydalanabilir. MİDE KONJENİTAL ANOMALİLER Mide mukozasında hetoropik pankreas bulunabilir. Pankreasın heterotopisi en sık midede görülür. Konjenital anomalilerin en sık görülenlerin-den biri hipertrofik pilor stenozudur. 3-12 hafta arasında bulgu verir ve erkeklerde sıktır. Pilorik kas kalınlaşmış olup gastrik içeriğin boşaltılmasını güçleştirir. GASTRİT Gastrik mukozanın inflamasyonudur. Kronik gastrit, akut gastritten daha sık görülür. 88 PATOLOJİ Kronik Gastrit Kronik gastrit etyolojisi; - H. pylori enfeksiyonu (en sık) - Otoimmun gastrit (Tip A) - Kronik alkolizm - Sigara - Safra ve alkalen sekresyonların reflüsü - Gastrik rezeksiyon - Diet gibi çevresel etkenler - İleri yaş - Radyasyon - Granülomatöz etkenler (Crohn hastalığı , sarkoidoz vb.) - Motor ve mekanik etkenler (bezoar, gastrik atoni) - Diğerleri (amiloidoz, GVH hastalığı) Otoimmun Gastrit (Tip A. İskandinav ülkeleri ve kuzey Avrupa da sıktır. Gastrik parietal hücre membranları, intrensek faktör ve gastrin reseptörlerine yönelik antikorlar nedeni ile asit salgılayan mukoza zedelenir. Birkaç yıl içinde hipo-aklorhidri gelişir. Sıklıkla pernisiyöz anemi ile birliktedir. Korpus ve fundusta sınırlı lenfosit ve plazma hücre infiltrasyonu; glandlarda yıkım ve atrofi sonucunda pilorik ve intestinal metaplazi gelişebilir. Midede otoimmün gastritle ilişkili olduğu düşünülen patolojiler: 1. Kronik gastrit 2. Gastrik karsinom 3. gastrik karsinoid tümör Çevresel etkenlerle oluşan gastrit = Diffüz antral gastrit (DAG) veya multifokal atrofik gastrit (MAG) çoğu olguda H. Pylori (HP) enfeksiyonu ve yüksek tuz-nitrat alımı ile ilişkilidir. DAG (diffüz antral gastrit) peptik ülser gelişiminde önemlidir. Olguların %90 ‘ında HP etkendir. Antruma sınırlı yoğun lenfosit ve plazma hücre infiltrasyonu, lenfoid folikül oluşumu görülebilir. Asit ve pepsin salınımı artmıştır. Bu nedenle hipersekretuar tip denir. Hiperasidite nedeni ile duodenal ülser gelişimine yol açabilir. MAG (multifokal atrofik gastrit) olgularının %100’ünde HP enfeksiyonu belirlenmiştir. Küçük kurvaturda antrum-korpus bileşkesinde (insisura angularis) başlayıp tüm mide mukozasına yayılan yama tarzında gastrit, atrofi ve intestinal metaplazi izlenir. Korpus ve fundus da olaya katılmıştır. İnflamasyon ilerledikçe asidpepsin salınımı azalır ama otoimmun gastritteki kadar düşük düzeye inmez. MAG zemininden, mide mukozası zedelenmiş olduğu için mide ülseri gelişebilir. Ayrıca atrofi, intestinal metaplazi üzerinden displazi gelişimi ve adenokarsinom riski artar. 89 PATOLOJİ Midede HP enfeksiyonu ile ilişkili olduğu düşünülen patolojiler: 1. Kronik gastrit 2. Peptik ülser 3. Gastrik karsinom 4. Gastrik lenfoma Akut Gastrit Genellikle geçici karakterde akut mukozal inflamasyondur. Mukoza içine hemoraji ve daha ağır durumlarda yüzeyel mukoza dökülmesi (erezyon. görülebilir ve akut GİS kanaması yapabilir. Muskularis mukozaya kadar olan doku defekti erezyondur. Muskularis mukozayı aşıp submukozaya geçerse ülser gelişir. Etyoloji: • NSAID, özellikle Aspirinin fazla dozda alınması • Aşırı alkol alımı • Aşırı sigara içimi • Kemoteropatik ajanlar • Üremi • Sistemik enfeksiyonlar (ör: Salmonellozis) • Ağır stres (travma, yanık, cerrahi) • İskemi-şok • Asid-alkali madde içimi • Mekanik travma (ör: Nazogastrik intubasyon) • Distal gastrektomi sonrası (safra reflüsü) ÜLSER Gastrik Ülser: Sindirim kanalında mukozadan başlayarak muskularis mukozayı geçip submukoza veya daha derine uzanabilen doku defektleridir. Ülser - görülebilen bölgeler = Mide Duodenum Barett özefagusu Meckel divertikülü Stoma ve cerrahi anastomoz bölgeleri Heterotopik gastrik mukoza Peptik Ülser : Üç önemli etyolojik grup vardır= 1. Asid hipersekresyonu 2. NSAID 3. HP enfeksiyonu H.Pylori enfeksiyonu duodenal ülserle-rin hemen hepsinde, gastrik ülserlerin %70’inde bulunur. İyileşmeyi geciktirir, rekürensi arttırır. 90 PATOLOJİ Pepitik ülserde HP.’nin rolü = - Koruyucu müsini parçalayan endopeptidaz üretimi - Asit üretiminde artış - Mukozal asid permeabilitesinde artış - Mukus sekresyonunda azalma - Gastrin üretiminde artış - HP’nın sitotoksik ve kemotaktik etkisi - Mukus barierini yıkan üreaz üretimi - Cag A geni içeren HP grubu kemotaktik etkili toksin üretir. Zollinger-Ellison sendromu mide-duodenum-jejunumda (daha az) çok sayıda peptik ülserle karakterlidir. Gastrin yüksekliği nedeni ile asid sekresyonu artmıştır. Kronik NSAİ ilaçlar ve aspirin kullanımı prostoglandin sentezini azaltır. Sigara kan akımı ve iyileşmeyi bozar. Alkolün direkt etkisi gösterilememişsede alkolik siroz ülser ile ilişkilidir. Yüksek dozda ve sık kortikosteroid kullanımı, kişilik ve fizyolojik stresinde ülser gelişiminde etkili olduğu düşünülüyor. Çoğu 2-4 cm. çapında, keskin sınırlı, yuvarlak lezyonlardır. Duodenumdakiler daha küçüktür. Duodenumun ön-arka duvarı, mide küçük kurvatuarında sıktır. Kraterin kenarları dik olup çevresinde hafif ödem görülür. Kanserin tersine kenarları fazla kabarıklık göstermez, zemini temizdir ve çevre mukoza plileri silinmemiştir Kronik ülser mikroskobik olarak 4 zondan oluşur. 1.Taban ve kenarlarda ince nekrotik debris tabakası 2. Nötrofillerin hakim olduğu inflamasyon 3.Granülasyon dokusu 4. Fibröz, kollajenöz skar. Akut Gastrik Ülser Ağır stres sonrası gelişen fokal, ani gastrik mukoza defektlerine stres ülser denir. Genellikle midede, nadiren duodenumda çok sayıda ülser gelişir. • Ağır travma, cerrahi girişimler, sepsis, ağır hastalık • Geniş yanıklar (Curling ülser. • SSS de travma-cerrahi uygulamalar; intraserebral hemoraji;(Cushing ülser. • NSAİD ve kortikosteroid gibi irritan ilaçların kronik kullanımı. Derin lezyonlar muskularis propria’ya penetre olmaz, kronik ülsere dönüşmez. Kalıcı bir hastalık veya tümör riski içermez. Hiperplastik gastropati MENETRİER HASTALIĞI Gastrik müköz hücrelerde hiperplazi, protein kaybettiren enteropati, hipoalbüminemi, sıklıkla hipo-aklorhidri... Nadiren karsinom ile birlikte olabilir. ZOLLİNGER - ELLİSON SENDROMU Mukozada hiperplazi ve kalınlaşma oluşturur. Adenomer bölgesi denilen glandüler hiperplazidir. Gastrinomadan gastrin salgılanması nedeni korpus ve fundusta parietal ve şef hücre hiperplazisi gerçekleşir. 91 PATOLOJİ TÜMÖRLER Gastrik Polipler Çevre mukozadan kabarıklık gösteren nodül yada kitlelerdir. En sık 1. Hiperplastik polipler (%80-85) 2. Fundik gland polipleri (%10) 3. Adenomatöz polipler (%5) Gastrik Karsinom Midenin maliğn tümörlerinin %90-95’ini karsinom, %4’ünü lenfoma, %3’ünü karsinoid tümör ve %2’sini mezenşimal iğsi hücreli tümörler (en sık leiomyosarkom) oluşturur. LAUREN SINIFLAMASI İntestinal (ekspansiv yayılım) Diffüz (infiltratif yayılım) Yüksek riskli populasyonlarda Çoğu ülkede insidans aynı Epidemik tip Endemik tip Çevresel faktörlerle ilişkili (HP) Ailesel faktörler olabilir Yaşlı erkeklerde daha sık Gençlerde ve kadınlarda daha sık Sağkalım daha yüksek Sağkalım daha kısa Histolojik prekürsör belirlenebilir (atrofi, intestinal metaplazi, displazi) Prekürsör lezyon bilinmiyor Tümör çevre dokuyu iterek genişler (ekspansiv) Yaygın infiltratif Hücreler koheziv, gland ve papilla oluşturur Hücreler diskoheziv, taşlı yüzük hücreleri sık (taşlı yüzük hücreli karsinom) Karaciğer metastazı ön planda Peritoneal yayılım sık WHO Sınıflaması Adenokarsinom - Papiller Adenoskuamöz karsinom - Tübüler Skuamöz hücreli karsinom. - Müsinöz İndiferansiye karsinom - Taşlı yüzük Sınıflanamayanlar hücreli * Risk Faktörleri - İntestinal tip adenokarsinom : - Diet: - Gıda ve içme suyunda bulunan, etlerin korunmasında kullanılan nitritler nitrozamin ve nitrozamidlere dönüşür, serbest radikal etkisi ile riski arttırır. - Tutsülenmiş gıdalar - Aşırı tuz alımı, taze sebze-meyve tüketiminin az olması (antioksidanlar nitrozasyonu engeller). 92 PATOLOJİ - H.pylori enfeksiyonu: Kronik gastrit, intestinal metaplazi ve displazi üzerinden risk oluşturur. - Otoimmün gastrit: İntestinal metaplazi ve tümör riski - Değişmiş yapı : subtotal distal gastrektomi sonrası - Sigara - Lynch sendromu - Adenomatöz polip - Diffüz karsinom: Risk faktörleri belirlenememiş. A kan grubunda biraz daha sık. Mide karsinomlarında onkogen-tümör süpresör gen değişiklikleri belirlenmiş (p53-TGFα). En sık antropilorik bölge küçük kurvatura yerleşir. Prognozda önemli olan invazyon derinliğidir (evre). - Erken gastrik karsinom Perigastrik lenf düğümü metastazları göz önüne alınmadan mukoza veya submukozada sınırlı kanserdir. Prognozu daha iyidir. İlerlemiş gastrik kanser ise submukozayı aşıp kas tabakasına (muskularis propria. ulaşmış olandır. Displazi prekürsör lezyondur. Hangi tipte olursa olsun gastrik karsinom tüm duvarı tutarak serozaya, bölgesel ve uzak lenf düğümlerine ve uzak organlara metastaz yapar. Bazen ilk lenfoid metastaz supraklaviküler lenf düğümü tutulumudur (Virchow nodülü.. Az görülen bir yayılımı ise kadınlarda periton içine yayılarak her iki over tutulumu ile Kruckenberg tümörü oluşturmasıdır. * Kötü prognoz bulguları: Genç yaş, seroza tutulumu, infiltratif kenarlar, büyük çap, diffüz tipte karsinom, perinöral invazyon, cerrahi sınırlarda tümör varlığı, lenf düğümü tutulumu, anaploidi, c-erb B2 ve p53 mutasyonu varlığı, kardia yerleşimi * İyi prognoz bulguları: Distal mide yerleşimli tümörler, intestinal tip, inflamatuar reaksiyon, radikal subtotal gastrektomi uygulaması. Midenin en sık görülen mezenşimal tümörü leiomyomdur. En sık maliğn mezenşimal tümörü leiomyosarkomdur. Meme karsinomu, akciğer karsinomu ve daha az olarak maliğn melanom mideye metastaz yapabilir. BARSAKLAR GELİŞME ANOMALİLERİ İnce barsak Atrezi-stenoz : Çoğu yalnız tek bir segmenti tutar (En sık ileum). Down sendromunda sık görülür. 93 PATOLOJİ Duplikasyonlar : Lümenle ilişkili olan-olmayan kese yada tubuler kistik yapılardır. (En sık ileum) Meckel Divertikülü : En sık görülen anomali.Omfalomezenterik duktusun involusyonunda defekt sonucu, 5-6 cm. uzunluğunda, kör uçlu tübüler bir yapıdır. Çekumdan yaklaşık 85 cm. proksimalde, ileumda yerleşir. Genellikle asemptomatik olmakla birlikte bakteri ürerse B12 yetmezliğine bağlı pernisiyöz anemi benzeri bulgu verir. Yarısında heterotopik gastrik mukoza vardır. Asit üretip çevre barsak mukozasında ülser, kanama ve akut apandisit benzeri semptomlara yol açar.Çocuk ve gençlerde en sık alt GİS kanama nedenidir. Omfalosel : Periumblikal abdominal duvarda konjenital defekt sonucu, barsakların membranöz kese içinde bulunmasıdır. Kalın barsak Gelişmekte olan barsakta malrotasyon normal yerleşimi bozar. Volvulusa predispozisyon oluşur. Çekum sol üst kadranda yerleşebilir. Hirschsprung Hastalığı : (Konjenital Megakolon) Kolonun 6-7 cm.den fazla genişlemesi (megakolon) konjenital veya edinsel olabilir. Gelişme sırasında nöral krestten gelişen hürelerin kaudal ilerlemesinde defekt oluşursa konjenital megakolon gelişir. Hem submukozal Meissner, hemde myenterik Aurebach pleksusunu içermeyen aganglionik bir segment oluşur. Genellikle rektum ve sigmoidde olmakla birlikte bazen daha uzun, nadirende tüm kolon etkilenir. 1/50008000 canlı doğumda görülür. M/F=4/1. Down sendromu, hidrosefali, VSD ve Meckel divertikülü gibi anomalilerle birlikte olabilir. Edinsel megakolon : 1. Chagas hastalığı : Tripanozoma cruzi sinir pleksuslarını zedeler. 2. Neoplazm veya inflamatuar darlık ile organik obstrüksiyon 3. Ülseratif kolit, Chron hastalığında toksik megakolon 4. Fonksiyonel psikomatik bozukluk VASKÜLER BOZUKLUKLAR İskemik Barsak Hastalığı Endarter tıkanıklığı küçük, fokal iskemik lezyonlara yol açar. Transmural infarktüs (tüm kat), mural infarktüs (mukoza-submukoza), mukozal infarktüs (muskularis mukozayı aşmayan) oluşabilir. Transmural tutulum genellikle major mezenter arter tıkanıklığını gösterir. Mural ve mukozal infarktlar genellikle perfüzyon azalması ve lokalize anatomik defektlere bağlı olup akutkronik olabilir. Anastomozlar nedeni ile tıkanıklık arterielde olsa, venözde olsa hemorajik (kırmızı) infarktüs görülür. 94 PATOLOJİ DİARE OLUŞTURAN HASTALIKLAR Enfeksiyöz Enterokolit Diare ve ince-kalın barsakta ülseroinflamatuar değişikliklerle karkterlidir. Gelişmekte olan ülkelerde rotavirüs, Norwalk virüs ve enterotoksijenik E.coli en sık etkenlerdir. Kronik ve rekürren infeksiyöz enterokolitin en sık nedeni parazitik-protozoal infeksiyonlardır. Bakteriel enfeksiyonların çoğu mukozayı zedeler. Mukoza kriptlerinde mitoz artar, yüzey epitel matürasyonu azalır. Hiperemi, ödem, nötrofil infiltrasyonu lamina propriada ve epitel tabakasında belirgindir. Sitotoksin üreten bakteriler mukoza erezyonu, ülserasyon ve submukozal inflamasyona yol açar. Salmonella : Lokalize mukozal hastalık, ileum ve kolonda sık. S.typhi murium Peyer plaklarını tutup büyümüş lenfoid alanlar üzerinde ülserasyonlar oluşturur. Shigella Özellikle distal kolonu etkiler. Akut mukoza inflamasyonu, erezyonlar oluşur. Kampilobakter jejuni İnce barsak, apendiks ve kolonda çok sayıda yüzeyel ülser, mukoza inflamasyonu ve eksuda oluşturur. Yersınia enterokolitika ve Y.pseudotu-berkülozis İleum, apendiks ve kolonu etkiler. Peyer plak invazyonu, mezenterik lenf nod büyümesi ve nekrotizan granülomlar oluşturur. Sistemik yayılım peritonit, farenjit, perikardit yapabilir. Vibrio kolera Özellikle proksimal ince barsağı tutar. Mukoza sağlam olup kriptlerde mukus azalması görülür. Clostridium difficile Normal barsak organizmasıdır. Sitotoksin üreten sujları sistemik AB kullanımı ile üreyip pseudomembranöz kolit oluşturur. Fibrinopürülan debris ve mukusdan oluşur. Gerçek membran değildir çünkü epitel tabakasından oluşmaz. Clostridium perfringens Koleraya benzer bulgular oluşturursa da bir miktar epitel hasarı mevcuttur. Bazı sujları perforasyona yol açabilen ağır nekrotizan enterokolit yapar. Mycobacterium tuberculosis Kronik inflamasyon ve granulom oluşturur. Peyer plakları (terminal ileumda. ve bölgesel lenf düğümlerinde lezyonlar görülür. 95 PATOLOJİ Viral enfeksiyonlarda İB yüzey epiteli zedelenir, absorbsiyon bozulur. Belirgin mukoza hasarı oluşturmaz. Protozoal infeksiyon: Entamoeba histolitika kriptler aracılığı ile aşağıya, submukozaya iner. Dar boyunlu, geniş tabanlı ülser oluşturur. %40 olguda portal damarlarla karaciğere gidip hepatik apse yapabilir Giardia lamblia kontamine su ile yayılır. İnce barsak mukozasına tutunur, invaze olmaz. MALABSORBSİYON SENDROMLARI Major Malabsorbsiyon Sendromları : Lümen içi sindirim bozuklukları Yağ ve protein sindirimi : Pankreatit veya kistik fibrozis. Zollinger - Ellison sendromu. Safra akımında bozulma : İleal disfonksiyon veya rezeksiyon. Obstrüksiyon veya hepatik disfonksiyon ile safra akımının olmaması. Bakterilerin aşırı üremesi. Primer mukoza hücresi anomalileri Terminal sindirim bozulması : Disak-karidaz yetmezliği (laktoz intoleransı). Bakteriel aşırı üreme ve fırçamsı kenar hasarı. Defektif transepitelyal taşıma : Abetalipoproteinemi Azalmış incebarsak yüzeyi : Glutene duyarlı-enteropati (Çöliak sprue). Kısa barsak sendromu (cerrahi rezeksiyonlar). Crohn hastalığı. Lenfatik tıkanıklık : Lenfoma. Tbc ve tbc lenfadenit Enfeksiyon : Akut enfeksiyöz enterit. Parazit enfeksiyonları. Tropikal sprue. Whipple hst. (tropheryma whippelli). İatrojenik : Subtotal-total gastrektomi. Distal ileum rezeksiyonu-bypass. Mukozal hücre anomalilerinden laktoz intoleransında süt alan çocuklarda ishal, kilo kaybı, gelişme geriliği oluşur. Edinsel tipi Kuzey Amerika zencilerinde görülür. İntestinal mukoza normal görünür. Solunum havasında hidrojen ölçümü lümende karbonhidratın fazla olmasına bağlı bakteriel üremeyi gösterir. Abetalipoproteinemi nadir otozomal resesif hastalıktır. Mukoza absortif hücrelerinde lipid inklüzyonları görülür. Çocukda diare, steatore, gelişme geriliği vardır. Akantositoz gibi sistemik lipid membran anomalileri ile birlikte olabilir. 96 PATOLOJİ Gluten enteropatisi: Suda eriyen gliadin içeren tahıl ürünlerine duyarlılık vardır. Genetik yatkınlık ailesel olgular ve HLA-DQ w2 doku uyum antijeni ile ilişkisi nedeni ile düşünülmektedir. Glutene maruz kalan İB mukozasında B hücreleri, plazma hücreleri birikir. Yüzey epiteli zedelenebilir. Mukoza villusları tamamen düzleşir. Avrupada 1/2000-3000 sıklıkla, Asya’da nadirdir. Gliadin tip 12 adenovirus ile çapraz reaksiyon verdiğinden virüs etkisi araştırılmaktadır. Çocukluk-orta yaşta bulgu verebilir. Gluten dietten uzaklaşırıldığında hızla düzelir. Malignite riski 2 kat artar. Enteropati ile ilişkili lenfoma(özellikle T hücreli., GİS ve meme karsinomları görülebilir. Tropikal sprue Etkeni tam olarak belirlenememiş bir enfeksiyondur. İB da normalden ağır diffüz enterit ve villus düzleşmesine dek giden değişiklikler bulunabilir. Whipple hastalığı Nadir görülen; başlıca ince barsak, SSS ve eklemleri tutan bir enfeksiyondur. İnce barsak lamina propriasında genişlemiş makrofaj toplulukları çubuk şeklinde PAS(+. basil içerirler. Gram(+) aktınomiçes grubundan Tropheryma whippelii etkendir. İnflamasyon görülmez. M>F, 4.-5. dekatta sıktır. Nadiren lenfadenopati, hiperpigmentasyon, poliartrit eşlik edebilir. Tedaviye yanıt iyidir. İDIOPATIK İNFLAMATUAR BARSAK HASTALIĞI (IBH.) ÜK ve KH arasındaki farklılıklar Bulgu Crohn hst. (İB) Crohn hst. (kolon) Ülseratif Kolit Makroskobik Bölge İleum ve kolon Kolon ve ileum Yalnız kolon Yayılım Skip lezyonlar Skip lezyonlar Diffüz Darlık Erken Değişken Geç/nadir Duvar görünümü Kalın Değişken İnce Dilatasyon Yok Var Var Psödopolipler Yok-hafif Belirgin Belirgin Ülserler Derin, lineer Derin, lineer Yüzeyel Lenfoid reaksiyon Belirgin Belirgin Hafif Fibrozis Belirgin Orta Hafif Serozit Belirgin Değişken Hafif-yok Granülom# %40-60 % 40-60 Yok Fistül/sinüs# Var Var Yok Yağ/vitamin malab. Var Var (ileum+ise) Yok Maliğn potansiyel Var Var Var Cerrahi ted.ye yanıt Az İyi İyi Mikroskobik Klinik 97 PATOLOJİ KOLON DİVERTİKÜLOZU Divertikül sindirim kanalından kaynak-lanan, lümen ile ilişkili kör bir kesedir. Konjenital divertikül nadir olup, Meckel divertükülünde olduğu gibi, barsak duvarının tüm tabakalarını içerir. Çoğunluğu edinsel divertiküller olup muskularis propriayı içermezler veya bu tabaka çok incedir. Divertikülozis en sık kolonda yerleşir. Batılı ülkelerde 60 yaş üstünde sıklığı %50’ye yakındır. En sık komplikasyonu divertikülittir. Prerfore olabilir.Perforasyon sırasında damar rüptürü ve kanama oluşabilir. Kolovezikal fistülün en sık sebebi divertikülozisdir. ANJIODISPLAZI 50 yaş üzerinde alt GİS kanaması nedenidir. En sık ileoçal bölgede yerleşir. Submukozada genişlemiş kıvrıntılı kapiller ve venler mevcuttur. Ne zaman yırtılıp kanayacakları bilinemez. Mezenterik anjiografi ile tanınır. Cerrahi olarak çıkarılması gerekir. TÜMÖRLER Kolokteral kanserler kanser ölümlerinde ikinci sırada yer alırlar. GIS tümörlerinin %70’i adenokarsinom-lardır. İnce barsak tümörleri nadirdir. Barsak tümörleri Tablo 4 de sınıflandırılmıştır. Tablo 4- Barsak Tümörleri • Non neoplastik (beniğn. polipler • Hiperplastik polipler • Hamartomatöz polipler - Juvenile polip - Peutz-Jegher polipleri • İnflamatuar polipler • Lenfoid polipler • Neoplastik epitelyal Lezyonlar • Beniğn polipler - Adenom • Maliğn lezyonlar - Adenokarsinom - Karsinoid tümör - Anal zon karsinomu • Mezenşimal Lezyonlar • Gastrointestinal stromal tümörler (beniğn-maliğn düz kas ve periferik sinir kılıfı tm.) • Diğer beniğn lezyonlar • Lipom • Nörom • Anjiom • Kaposi sarkomu • Lenfoma 98 PATOLOJİ Non - neoplastik polipler Çoğu yaşla artan, sporadik, en sık kolonda yerleşen poliplerdir. Tüm kalın barsak poliplerinin %90’ı non-neoplastik olup 60 yaş üzerinde sıktır. Çoğu 5 mm. altında, hemisferik, düzgün düzeyli hiperplastik poliplerdir. Rektosigmoid yerleşim sıktır. Juvenil polipler genellikle hamartomatöz lezyonlardır. Dilate kistik glandlar arasında yaygın lamina propria izlenir. 5 yaş altı çocuklarda sıktır. Erişkinlerde görülen formuna retansiyon polipleri denir. Peutz-Jeghers polipleri nadir hamar-tomatöz lezyonlar olup tek başına maliğnitr riski içermez. Nadir görülen otozomal dominant Peutz-Jeghers sendromunda ise melanotik mukozal-kutanöz pigmentasyon vardır ve İntestinal - ekstraintestinal maliğnite riski artmıştır. Adenomlar • • • • Tübüler adenom : Tübüler glandlar Villöz adenomlar : Parmaksı çıkıntılar Tübülovillöz adenomlar : İkisinin karışımı En sık tübüler adenomlar; %5-10 tübülovillöz, %1 villöz adenomlar görülür. 4 cm. üzerinde sapsız villöz adenomlarda kanser oluşumu yüksektir (yaklaşık %40). Maliğniteye dönüşümde en önemlisi polipin çapıdır Ailesel Polipozis Sendromları Nadir, otozomal dominant lezyonlardır. Ailesel adenomatöz polipozis (FAP. te 500-2500 kolon adenomu tüm mukozayı örter. Tanı için en az 100 polip bulunmalıdır. GİS’te başka yerlerdede görülebilir. Çoğu tubuler adenomlarıdır. Ergenlik ve erken erişkinlikte belirginleşir. Kolon kanseri gelişimi orta yaşta %100’dür (profilaktik kolektomi yapılmazsa) Kr 5q21 (APC geni) anomalisi vardır. Gardner ve Turcot sendromundanda aynı loküs sorumludur. Gardner sendromunda osteom ve yumuşak doku tümörleri, Turcot sendromunda ise SSS tümörleri görülebilir. Herediter nonpolipozis kolokteral kanser (HNPCC) otozomal dominant geçiş gösterir (Lynch sendromu) Kolokteral ve ekstraintestinal kanser (endometrium vb) riski artmıştır. Daha az sayıda adenomlar daha erken yaşta görülür. Kolon tümörleri splenik fleksuradan önce yerleşip genellikle çok sayıdadır. Tümör adenomlardan gelişmez. Kolorektal Karsinom Kalınbarsak kanserlerinin %98’i adeno-karsinomdur. 60-70 yaşta pik yapar. Gençlerde kolitis ülseroza veya polipozis sendromlarından biri etken olabilir. Çoğu adenomlardan gelişir. Erkeklerde kadınlardan %20 oranında daha sıktır. Geri kalmış ülkelerde 30 kat az görülür. Diette sebze azlığı, rafine karbonhidrat fazlalığı, yağ içeriğinin yüksek olması ve vit. A,C,E gibi koruyucu maddelerin alınmamasının rol oynadığı düşünülür. Hareketsiz yaşamda risk faktörü olarak kabul ediliyor. 99 PATOLOJİ Tablo 5- İNTESTİNAL SENDROM KALITIM Familyal polipozis koli OD Gardner Send OD Turcot send OD Peutz Jeghers send OD Juvenil polipozis OD ( 1/3 olgu) Cowden hst. OD Cronkite – Canada send - GI = Gastrointestinal O D= Otozomal dominant POLİPOZİS SENDROMLARI POLİP TİPİ POLİP YERLEŞİM GI KANSER YERLEŞİMİ EKSTRAİNTESTİNAL TÜMÖR Adenom, FGP K, İB, M K, İB Yok Adenom , FGP Lenfoid K, İ B, M K,İB Lipom, fibrom , dezmoid tm, dental kistier, tiroid ve adrenal ca. Adenom K K SSS tümörleri Hamartom K, İB, M K, İB, M Akciğer, meme, over, uterus ca Juvenil K, İB, M K, İB, M Yok Hamartom, inflamatuar, Ganglionorom, lipom, lenfoid K, İB Juvenil benzeri FGP = Fundik gland polip Fasial trikilemmoma, ağız mukozasında papillomlar, tiroid ve meme ca. K, İB, M Kolon (nadir) (alopesi, tırnak atrofisi, ciltte hiperpigmentasyon) K= Kolon İB = İnce barsak M = Mide Polipozis lezyonlarının çoğu erken dönemde tanınırken ( ilk 20 yaş içinde ) Cronkite – Canada sendromu 50 yaş ve sonrasında ilk bulgularını verir Karsinogenez : Kolon karsinomu hemen her zaman adenom zemininden gelişir. İlk mutasyona uğrayan APC tümör süpresör gen mutasyonudur.. Ağır displazi gelişiminden sonra, invazyon aşamasında, p53 tümör süpresör gen mutasyonu rol oynar. Morfoloji Genellikle tektir. Çok sayıda olduğunda uzak bölgelere yerleşir. %1-3 kadarı FAP veya inflamatuar barsak hastalığı ile ilşkilidir. Mikroskopik olarak tümü benzer özellikler gösterir. İyi diferansiyeden anaplastik, indiferansiye lezyonlara dek değişebilir. Çoğu lümen içine veya intersisyuma çıkan musin üretir. Müsin üretimi kanserin yayılımını kolaylaştırarak prognozu kötüleştirir. Anal zon kanserleri daha çok skuamöz orijinlidir. Kloakojenik (bazaloid) formları olabilir. Maliğn melanomda anüsde primer olarak gelişebilir. Kolon kanserleri bölgesel lenf düğümleri, karaciğer, akciğer ve kemik metastazları, peritona metastaz sıktır. CEA olguların izlenmesinde kullanılabilir. En önemli prognoz faktörü tanı anında yayılım derecesidir (evre). Adenokarsinom dışında karsinoid tümörler, lenfoma, nadiren kaposi sarkomu,leiomyosarkom, anjiosarkom ve beniğn mezenşimal tümörler kalın barsakta yerleşebilir. 100 PATOLOJİ Kalın barsağa metastaz yapan tümörler Maliğn melanom, akciğer karsinomu, renal hücreli karsinom, koriokarsinomdur. İnce Barsak Tümörleri: İnce barsaklar sindirim kanalının uzunluğunun %75’ini oluşturmakla birlikte tümörleri nadirdir. En sık düz kas tümörleri, adenom, lipom, nörojenik, vasküler ve hamartomatoz epitelyal lezyonlardır. Maliğn tümörlerden adenokarsinom, karsinoidlerden biraz daha sıktır. Adenokarsinom, Çoğu tanı anında barsak duvarına penetre olmuş, mezenteri ve diğer segmentleri invaze etmiş, hatta lenf nodları ve karaciğere metastaz yapmıştır. Buna rağmen eksizyonu ile 5 yıllık sağkalım oranı %70 dir. Karsinoid Tümörler Peptid ve nonpeptid hormonlar gibi bioaktif ürünleri sentezleyebilen nöroendokrin hücreler GİS traktüsü boyunca bulunup fonksiyonun düzenlenmesinde rol oynarlar. Mukozal kriptlerdeki epitelyal kök hücreden gelişselerde nöroendokrin hücreler denir. Akciğer gibi başka organlarda da bulunurlar. Bunların tümörleri pankreas, peripankreatik doku, akciğer, safra yolları ve karaciğerde de görülebilir Tüm karsinoidler potansiyel olarak maliğn tümörler olup davranışları orijin, lokal penetrasyon düzeyi ve boyut ile ilişkilidir. Apendiks ve rektal karsinoidler geniş lokal yayılım yapsada nadiren metastaz yapar. Ama ileum, gastrik ve kolonik bölge karsinoidlerinin %90’ı, özelliklede 2cm. çapın üzerinde olanlar, tanı anında lenf nodları ve uzak organlara yayılmıştır. Sindirim sisteminde karsinoid en sık apendiks, daha sonra ince barsak (öz. İleum), rektum, mide ve kolonda yerleşir. En sık rektumda yerleşenler bulgu verir. Genellikle çapı 3 cm.yi geçmez. Üstündeki mukoza normal-ülsere olabilir. Mezenteri invaze edebilir. Kesit yüzünde solid, ten rengi-sarı renkte görünüm karakteristiktir. Fibrozis belirgin olup obstrüksiyona neden olabilir. Histolojik olarak adacıklar, trabekül, gland, kitleler oluşturabilir. Hücreler monoton, dar pembegranüler sitoplazmalı, yuvarlak-oval nüvelidir. Çoğunda mitoz seyrek veya yoktur. EM ile membranla çevrili granüller görülür. Kromogranin A, Sinaptofizin, NSE çoğunda pozitiftir. Bazıları karsinoid sendroma yol açarlar. Karsinoidlerin %1’inde, karaciğere metastaz yapanların %20’sinde görülür. Karsİnoİd Sendrom - Vazomator bozukluklar : Ciltte kızarıklıklar, siyanoz - İntestinal hipermotilite : Diare, kramp, bulantı-kusma - Astım benzeri bronkokonstrüksiyon : Öksürük, wheezing, dispne (1/3 olguda). - Hepatomegali : Noduler (metastaza bağlı) 101 PATOLOJİ - Sistemik fibrozis : Kardiak tutulum: pulmoner-trikuspid kapak kalınlaşması,stenoz, sağ ventrikülde endokardial tutulum; Bronşial karsinoidler ise sol kalbi tutar, kollajenöz plevral ve intimal aortik plaklar oluşur GİS Lenfoması GİS maliginitelerinin %1-4’ü lenfomalardır. Tanı anında karaciğer, dalak, kemik iliği tutulumu yoktur, bölgesel lenf düğümü tutulumu olabilir. Sporadik formlar batı yarımkürede sık olup MALT (mukoza ile ilişkili lenfoid doku) B hücrelerinden gelişir. Erişkinlerde M=F, %55-60 mide’de, %25-30 İB’da; %10-15 proksimal kolonda, %10 distal kolonda yerleşir. Apendiks ve özafagusta çok nadirdir. Midede H. pylori ile ilişkili kronik gastrik zemininden gelişeceği öne sürülmüştür. Çöliak sprue ve malapsorbsiyon sendromlarında terminal ileumda intestinal T hücreli lenfoma gelişebilir (enteropati ile ilişkili lenfoma) İmmunoproliferatif ince barsak hastalığı (IPSID) Akdeniz lenfoması da denir. Lenfoplazmositer hücre proliferasyonu vardır. Bu hücrelerin stoplazmasında monoklonal α ağır zincir birikimi immünhistokimya ile görülebilir. Çocuklarda ileoçekal bölgede Burkitt lenfoma özellikle ortadoğu ve Cezayir’de sıktır. APENDİKS AKUT APANDİSİT Batı ülkelerinde insidansı %10’dur. 2.-3. dekatta sık. M/F=1.5/1 %50-80 olguda fekalit, safra taşı, tümör yada Oxyuriasis vermicularis gibi parazit topları ile tıkanıklık söz konusudur. Obstrüksiyon ve iskemik zedelenme ile bakteriler ürer, ödem ve eksudasyon artarak dolaşımı daha bozar. Bir kısmında ise neden belirlenemez. Nötrofilik infiltrasyon, subserozal damarlarda konjesyon, serozada mat, granüler, kırmızı görünüm erken akut apandisit tablosudur. İleri evrede seroza yüzeyinde fibrinopürülan eksuda, duvarda apse oluşumu, ülserasyon, mukozada nekroz odakları ile akut supuratif apandisit gelişir. Daha ileri evrede hemorajik yeşil ülserasyonlar ve yeşil-siyah gangrenöz nekroz serozaya dek yayılır ve akut gangrenöz apandisit tanısı alır. Rüptür ve süpüratif peritonit gelişir. Apandisitin tanı kriteri kas tabakasında nötrofilik infiltrasyonun belirlenmesidir. Mortalite oranı %2’dir. TÜMÖRLERİ: En sık görülen tümörü karsinoid tümördür. Mukosel : Musin sekresyonu ile lümenin dilate olmasıdır. Non-neoplastik tıkanmalarda sıktır. Musinöz neoplazmlar : Beniğn müsinöz kistadenom-musinöz kistadenokarsinom nadir görülen tümörleridir. Karsinom duvarı aşıp peritona yayılarak pseudomiksoma peritonei oluşturur. 102 PATOLOJİ HEPATOBİLİYER SİSTEM KARACİĞER PATOLOJİSİ KOLESTAZ Hepatoselüler fonksiyon bozukluğu veya intra-ekstrahepatik tıkanıklıklar sonucunda oluşan kolestaz sarılık ile bulgu verir. Ekstrahepatik obstrüksiyonda kolestaz ilk olarak perivenüler (sentrlobüler) bölgede başlar. Olay ilerlediğinde portal alanda safra yolları safra ile dolu olup genişlemiştir. Kanaliküller içerisinde safra tıkaçları görülür. Duktal epitel hücrelerinin çoğalması ile safra duktus proliferasyonu oluşur. Ayrıca portal traktüste ödem, nötrofil infiltrasyonu vardır. Zamanla parankim hasarı ile safra gölcükleri oluşur. Tıkanıklık giderilemezse portal alanlardan başlayan fibrozisin ilerlemesi ile sekonder biliyer siroz gelişir. HEPATİK YETMEZLİK 1. Masif hepatik nekroz : Fulminan viral hepatit ve bazı ilaçlar neden olabilir. Asetaminofen, CCl4, mantarlardan Amanita falloides direkt toksik etki yaparlar. Halotan, rifampin, izoniazid, MAO inhibitörleri gibi etkenler ise toksikimmunolojik etki sonucunda inflamasyon oluşurarak zedelenme yaparlar. 2. Kronik karaciğer hastalıkları : Hepatik yetmezliğin en sık nedeni siroz ile sonuçlanan kronik karaciğer hastalıklarıdır. 3. Belirgin nekroz olmadan gelişen hepatik disfonksiyon : Reye sendromu, Tetrasiklin toksisitesi ve gebelikte gelişen akut karaciğer yağlanmasında oluşan yaygın mikroveziküler yağlanma hepatik yetmezlik tablosuna yolaçar. Siroz Batı dünyasında siroz ilk 10 ölüm nedeni arasında yer alır. 1. Lobüllerin yerini alan köprüleşen fibröz bant veya geniş skarlar 2. Hepatosit rejenerayonu sonucu oluşan nodüller (<3mm. çap:mikronodül; 3mm-bir kaç cm çap:makronodül) 3. Tüm karaciğer içine alan yapı bozukluğu Batılı Ülkelerde ;sirozun en sık nedenleri: 1. Alkolik karaciğer hastalığı (%60-70) 2. Viral hepatit %10 3. Biliyer hastalıklar %5-10 4. Genetik hemokromatozis %5 5. Wilson hastalığı nadiren 6. α1-Antitripsin yetmezliği nadiren 7. Kriptojenik siroz, %10-15 olguda siroz nedenidir. Sirozda ana olay ilerleyici fibrozisdir. Sirozda oluşan kollajenin Disse aralığında bulunan yağ depolama görevi olan Ito hücrelerince üretildiği düşünülmektedir. Bu hücreler sirozda myofibroblast benzeri hücrelere dönüşürler. 103 PATOLOJİ Mikronodüler : Alkol, bilier obstrüksiyon, hemokromatozis Makronodüler : Hep B, Hep C, Wilson hst., α1-antitripsin yetm. Siroz etyolojisi İlaç ve toksinler : • Alkol • Metotreksat • İzoniazid • Metil dopa • Amiodarone Enfeksiyonlar : • Hepatitis B • Hepatitis C • Şiştozomiazis Otoimmun : • Primer bilier siroz Metabolik : • Wilson hastalığı • Hemokramatozis • α-1 antitripsin yetmezliği • Galaktozemi • Glikojen depo hastalığı • Tirozinemi • Üre siklus bozukluğu • Abetalipoproteinemi Bilier tıkanıklık : • Atrezi • Kistik fibrozis • Safra taşları • Darlıklar • Sklerozan kolanjit Vasküler : • Budd-Chiari sendromu • Vena-okluziv hastalık • Kronik sağ kalp yetmezliği • Herediter hemorajik telenjiektazi Diğerleri : • Neonatal hepatit • İntestinal by-pass cerrahisi • Sarkoidoz 104 PATOLOJİ İNFLAMATUAR HASTALIKLAR Vİral Hepatİt Morfoloji: HBV hepatitinde hepatosit sitoplazmasında HbsAg varlığına bağlı olarak oluşan ince granüler, eozinofilik bir görünüm izlenir ve buzlu cam görünümü olarak isimlendirilir. Bazı hepatositlerin nüvesi HbcAg varlığı ile kumlu görünümdedir. Aktif viral replikasyonu gösterir. Lobul içi yağlanma, portal alanda lenfoid agregatlar ve safra duktus proliferasyonu ön planda HCV hepatitini düşündürür. Akut hepatitte Balon dejenerasyonu vardır. Kolestaz varsa hepatositler kahve renkte olup kanaliküllerde safra tıkaçları görülür. HCV dışında yağlı değişiklik nadirdir Hücre membranlarının yırtılması ile sitoliz oluşur. Ölen hücrenin yerinde makrofajlar birikir. İkinci tip olan apoptoz daha baskındır. Apoptopik hepatositler (Councilman cisimcikleri. büzüşür, nüvesi parçalanır. Akut hepatitlerin ağır formunda köprüleşme nekrozları oluşur. Hepatosit şişmesi, nekroz ve rejenerasyonu ile sinüzoidler baskılanmıştır. Radyal dizilimin bozulması ile lobuler düzensizlik gelişir. Kronik hepatit tanısında etyoloji daha önemlidir. Kronikleşme oranları HBV ile % 5-10, HCV ile %85, HDV ile koenfeksiyon sonucu <%5, süperenfeksiyonda %80 civarındadır. Kronik hepatit Hafif dereceli(persistan) veya ağır dereceli(aktif) olabilir. Tümünde lobul içinde hepatosit nekrozu vardır. Kronik persistan hepatitte(hafif dereceli) inflamasyon portal alanda sınırlı olup lenfosit, makrofaj, nadir plazma hücresi, nadir nötrofil ve eozinofilleden oluşur. HCV enfeksiyonunda burada belirgin lenfoid topluluklar görülür. Kronik aktif hepatitte (ağır dereceli) ise periportal güve yeniği nekrozları, inflamasyon ve fibrozisin lobül içine doğru ilerlemesi sözkonusudur. Köprüleşme nekrozu oluşursa ilerleyici karaciğer hasarı gelişir. Fibröz doku artışı geri dönüşümsüz karaciğer hasarının işaretidir İlaç ve toksin etkisi Hepatosellüler zedelenme: • Mikroveziküler yağlanma :Tetrasiklin, salisilatlar, etanol, sarı fosfor • Makroveziküler yağlanma: Etanol, metotreksat, amiadaron • Sentrlobuler nekroz: Bromobenzen, CCI4, asetaminofen, halotan, rifampin • Diffüz veya masif nekroz: Halotan, izoniazid, asetaminofen, alfa metildopa, trinitrotoluen, Amanita phalloides toksini • Hepatit (akut, kronik.: Alfa metil dopa, izoniazid, nitrofurantoin, fenitoin, oksifenasetin • Fibrozis-siroz: Etanol, metotreksat, amiodaron, kronik hepatit yapan ilaçlar 105 PATOLOJİ • Granülom oluşumu: Sulfonamidler, alfaα-metildopa, kinidin, fenilbutazon, hidralazin, allopurinol • Kolestaz: Klorpromazin, anabolik steroidler, eritromisin estolat, oral kontraseptifler, organik arsenikler Vasküler zedelenme: • Veno-oklüzif hastalık: Sitotoksik ilaçlar, prolizidin alkoloidleri • Hepatik-portal ven trombozu: Östrojenler, oral kontraseptifler, sitotoksik ilaçlar • Peliozis hepatitis: Anabolik steroidler, oral kontraseptifler, danazol Hiperplazi ve Neoplazi: • Hepatosellüler Karsinom: Vinil klorid, aflatoksin, torotrast • Kolanjiokarsinom: Torotrast • Anjiosarkom:Vinil klorid, inorganik arsenikler, torotrast OTOİMMUN HEPATİT • • • • • • % 70 olgu kadındır. Serolojide virüs bulunamaz Serum IgG düzeyi yüksektir. (>2. 5 mg/dl) % 80 olguda otoantikorlar (ANA, ASMA, AMA) bulunur. HLA-B8 ve HLA-DRW3 ile ilişkili olabilir. % 60 olguda diğer otoimmun hastalıklar (Romatoid artrit, Sjögren sendromu, tiroidit, ülseratif kolit)ile birliktedir. • Genç hastaların bir kısmında karaciğer/böbrek mikrozom tip 1 antikorları belirlenebilir. ALKOLİK KARACİĞER HASTALIĞI 3 farklı fakat birlikte görülebilen lezyon vardır. 1. Hepatik yağlanma 2. Alkolik hepatit 3. Siroz 1. Hepatik Yağlanma: Orta dereceli alkol alımında bile hepatositlerde mikroveziküler yağlanma görülebilir. Kronik alımda makroveziküler globuller oluşur. Genellikle sentrlobüler(zon 3), ağır olgularda tüm lobülde oluşur. Karaciğer büyük (46 kg), yumuşak, sarı ve yağlı görünümdedir. Zamanla santral ven çevresinde fibrozis başlar. Bu döneme dek alkol bırakılırsa bulgular geriye dönebilir. 2. Alkolik hepatit: - Hepatosit şişmesi ve nekrozu Mallori cisimcikleri Sentrlobüler bölgede belirgin , nötrofillerin ön planda olduğu iltihabi hücre infiltrasyonu Sinüzoidal ve perivenüler fibrozis 106 PATOLOJİ 3. Alkolik Siroz: Yavaş gelişir. Başta karaciğer büyük (2 kg), sarı renkte, yağlı görünümdedir. Zamanla kahverengi, büzüşmüş, yağsız bir organa dönüşür. Alkolik hepatit daha hızlı (1-2 yıl) siroza gider. Başlangıçta mikronodüler iken zamanla mikst veya makronodüler forma dönüşür. Son dönemde iskemik nekroz ve fibrozisle karaciğerin açık renkte skar dokusuna dönüşümü dokusuna dönüşümü Laennec sirozu olarak isimlendirilir. HEMOKROMATOZİS Genetik hemokromatozisde 6. kromozomun kısa kolunda yerleşen, otozomal resesif geçiş gösteren, gen defekti vardır. Bu hastalarda : 1. Hemosiderin birikimi(Karaciğer, pankreas, myokard, hipofiz, adrenal, tiroid, paratiroid, eklem ve ciltte) 2. Mikronodüler siroz 3. Pankreatik fibrozis görülür. Karaciğerde birikim periportal hepatositlerden başlayıp zamanla lobule, safra duktus epiteli ve kupfer hücrelerine yayılır. Prusya mavisi ile mavi renkte boyanır. Demir direkt bir hepatotoksindir, inflamasyon görülmez. Karaciğer biraz büyümüş, çikolata rengindedir. Fibrozis gelişir ve siroz oluşur. Pankreas pigmentli ve fibrotiktir. Parankim atrofisi, asiner hücreler, ada hücreleri ve stromada hemosiderin birikimi vardır. Cilt pigmentasyonu kısmen dermal makrofaj ve fibroblastlarda demir birikimine; daha çok da epidermal melanin üretiminde artışa bağlıdır. Her iki bölgede birikim bronz diabet tablosuna yol açar. Eklem tutulumunda sinovit ve kalsiyum pirofosfat birikimi pseudogut oluşturur. Hipofizde demir birikimi sonucunda testisler küçük ve atrofik olabilir. Kalpte büyüme ve myokardda kahverenkte görünüm belirgindir. Hemokromatozisde karsinom riski normale göre 200 kat yüksektir. WİLSON HASTALIĞI 13. kromozomda yerleşen gende otozomal resesif geçiş gösteren bir defekt söz konusudur. Toksik düzeyde bakır karaciğer, beyin ve gözde birikir. Dolaşımda seruloplazmin azalmış, safra ile bakır atılımı bozulmuştur. 5 yaş civarında bakır dolaşıma boşalır, hemoliz ve beyin-kornea-böbrek-eklemparatiroid gibi organlarda patoloji oluşturur. İdrarla atılımı artar. Karaciğerde oluşan hasar değişkendir. Yağlı değişiklikden akut veya kronik hepatite yada siroza dek gidebilen hasar oluşur. Nadiren masif karaciğer nekrozu oluşur. Bakırı gösterebilmek için rodanin ve orsein boyaları kullanılabilir. Beyinde bazal ganglionlar özellikle putamen’de atrofi, kavitasyon, gözde KayserFleischer halkası görülür (hepatolentiküler dejenerasyon) ALFA1-ANTİTRİPSİN YETMEZLİĞİ Otozomal resesif geçiş gösteren herediter bir hastalıktır. Özellikle nötrofilik elastaz gibi proteazların inhibisyonu bozulur. Pulmoner amfizem oluşur. Geni 14. kromozomdadır. Mutant protein salgılanamaz ve hepatosit endoplazmik retikulumunda birikir. Yuvarlak, oval sitoplazmik inkluzyonlar PAS ile pozitif boyanır. 107 PATOLOJİ Elektron mikroskobu ile düz veya granüllü endoplazmik retikulumda birikim görülür. Ağır olgularda belirgin kolestaz, hepatosit nekrozu ve çocuklarda siroz gelişimi veya içten içe kronik inflamasyon ve ileri dönemde siroz gelişimi olabilir. İNTRAHEPATİK SAFRA YOLLARI HASTALIKLARI Sekonder Bilier Siroz: Ekstrahepatik safra yollarının uzun süreli tıkanıklıklarında karaciğer zedelenir. En sık neden ekstrahepatik kolelitiazisdir. Primer Bilier Siroz: Kronik, ilerleyici ve sıklıkla ölümle sonlanan; intrahepatik safra duktuslarının zedelenmesi, portal inflamasyon ve siroza gidiş ile karakterli bir hastalıktır. Orta yaşlı kadınların hastalığıdır. Primer Sklerozan Kolanjit: İnflamasyon, obliteratif fibrozis, intra-ekstrahepatik safra yollarında segmental dilatasyon ile karakterlidir. Kolanjiokarsinom riskini arttırır. İBH:İltihabi barsak hastalığı DOLAŞIM BOZUKLUKLARI Budd-chiari sendromu (hepatik ven trombozu.): % 30 idiopatik; diğer olgular polisitemi, gebelik, postpartum, oral kontraseptifler, paroksismal nokturnal hemoglubinuri, intra-abdominal kanserler (özellikle hepatosellüler karsinom) ile oluşur. Akut tıkanmalarda karaciğer şiş, kırmızı-mor, gergin kapsüllüdür. Ağır sentrolobüler(zon 3) nekroz ve konjesyon görülür. Yavaş gelişen tromboziste sentrolobüler fibrozis gelişir. Venlerde trombüs belirlenir. TABLO 1 : KC AYIRICI TANI Etyoloji Cinsiyet Sekonder Bilier Siroz Primer Bilier Siroz Primer Sklerozan Kolanjit Ekstrahepatik safra tıkanıklığı: Bilier atrezi, safrataşı, darlık, Pankreas başı karsinomu Otoimmun olabilir. Bilinmiyor. Otoimmun olabilir. %50-70 olgu İnflamatuar bağırsak hastalığı ile ilişkili F=M F/M=10/1 F/M=1/2 Semptomlar Kaşıntı, sarılık, koyu idrar, Açık renkli gaita,Hepatospl enomegali Aynı Aynı Lab. Konjuge hiperbilirubinemi, AlkF↑ safra asidleri ve Kolesterol↑ Aynı+serum IgM↑ otoantikorlar (antimitokondrial piruvat dehidrogenaz ab.) Aynı+IgM↑ Hipergamaglobulinemi Patoloji (siroz öncesi) Belirgin safra stazı, safra duktus proliferasyonu, nötrofiller,portal ödem Yoğun lenfosit infiltrasyonu ve duktusların granulomatöz destrüksiyonu (portal) Periduktal portal fibrozis, segmental intraekstrahepatik stenoz ve dilatasyon 108 PATOLOJİ Veno-okluziv hastalık Pirolizidin alkaloidi içeren çalı çayı ve daha çok kemik iliği transplantasyonundan birkaç hafta sonra görülür. Mortalite oranı % 30’dur. Kemoterapi ve radyoterapi gibi etkenlerle oluşan toksik endotel zedelenmesi sonucunda oluştuğu düşünülür. Sentrolübuler (zon 3) konjesyon, nekroz ve zamanla venül içinde fibrozis gelişir. TÜMÖRLER En sık görülen karaciğer tümörleri karaciğere metastaz yapan tümörlerdir (Kolon, akciğer ve meme karsinomu, lösemi ve lenfomalar) Primer malign tümörler ise özellikle HBV enfeksiyonu gibi risk faktörleri ile ilişkilidir. Altta yatan bir hastalık olup olmadığı; lezyonun tek veya çok sayıda olduğu (tek olanlar genellikle iyi huylu) önemlidir. Benign Tümörler Hemanjiom En sık görülen beniğn tümör kavernöz hemanjiomlardır. Genellikle 2 cm’den küçük, kırmızı mavi renkte, yumuşak nodüller sık olarak kapsülün hemen altında yerleşir. Körlemesine subkutan biopsi ile ağır kanama oluşabilir Fokal nodüler hiperplazi Merkezinde fibröz skar bulunan, belirgin bir kapsülü olmayan, büyük çaplara ulaşabilen bir lezyondur. Lokal vasküler zedelenme sonucu oluşan nodüler rejenerasyon olduğu düşünülür. Genç-orta yaşta sıktır. Malignite riski yoktur. Karaciğer Adenomu Oral kontraseptif kullanan genç kadınlarda görülür. İlaç bırakıldığında geriler. Genellikle kapsül altında, bazen 30 cm çapa ulaşabilen, iyi sınırlı lezyonlardır. Portal alanlar yoktur. Arteriel ve venöz damardan zengindir. Karsinom ile karışabilir. Yırtılarak ağır kanama oluşturabilir (Özellikle gebelikte) Maliğn tümörler Primer Karaciğer Karsinomu Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da nadir; diğer ülkelerde sıktır (Kanserlerin % 20-40’ı). Çoğu hepatositlerden gelişen hepatoselüler karsinomlardır. Daha az olarak olanjiokarsinom veya ikisinin karışımı tümörler görülebilir. Hepatoblastom çocukluk çağında görülen agresif bir tümördür. Karaciğer anjiosarkomu ile vinil klorid, arsenik ve torotrast ile ilişkilidir. Kötü prognozlu olup sağkalım genellikle 1 yılı geçmez. Hepatoselüler karsinom en sık Tayvan, Mozambik, Güneydoğu Çin’de görülür. (150/100. 000). Çocuklarda HBV taşıyıclığı buralarda yüksektir. Erişkin çağa gelindiğinde tümör riskini 200 kat arttırır. Yaklaşık yarısında siroz öncülük etmez. Erken erişkinlikte, 3. -4. onyılda (20-40 yaş arası) görülür. 109 PATOLOJİ Erkeklerde daha sık görülür. F/M=1/3 – 1/8. HBV, alkolizm, kronik karaciğer hastalığı gibi risk faktörleri erkeklerde daha sıktır. Zencilerde beyaz ırka göre 4 kat fazladır. En önemli etyolojik faktörler HBV enfeksiyonu, gıdalardaki hepatokarsinojenler (özellikle aflatoksin) ve kronik karaciğer hastalığıdır. HBV enfeksiyonunun yaygın olduğu uzak doğuda beslenme alışkanlığı nedeni ile aflatoksinde sık maruz kalınan bir etkendir ve risk daha da artar. Nadir görülen herediter tirozinemide gıdada kısıtlamaya rağmen % 40 olguda tümör gelişir. Hepatoselüler karsinom için en yüksek riski taşır. Batılı ülkelerde ise HBV taşıyıcılığı azdır. Olguların % 85-90’ında siroz öncülük eder. Tümör ileri yaşlarda görülür. En önemli risk faktörleri kronik HCV hepatiti, alkolizm ve genetik hemokromatozisdir. HCV enfeksiyonu ile tümör riski daha yüksek olmakla birlikte, bu enfeksiyon dünyada HBV enfeksiyonuna göre çok daha nadirdir. Özellikle IV uyuşturucu kullanımının yaygın olduğu batılı ülkelerde daha sık görülür. Hemokromatozisde risk oldukça yüksek olup normalin 200 katıdır. Alkolik sirozda %3-6 olguda tümör gelişir. Hepatoselüler karsinom tek büyük nodül; çok sayıda nodüller veya diffüz infiltrasyon yapabilir. Vasküler invazyon sıktır. İyi diferansiye tümörlerde sitoplazma içinde safra globülleri ve ultrastrüktürel olarak hücreler arası pseudokanaliküller görülür. Mallory benzeri cisimcikler olabilir. Stroma azdır. Farklı bir hepatoselüler karsinom tipi olan fibrolameller karsinomda (20-40 yaş, F=M) siroz ve risk faktörleri ile ilişki yoktur. Prognoz daha iyidir. Tek, sert bir kitle oluşturur. Fokal nodüler hiperplazi benzeri geniş fibröz bantlar vardır. 5 yıllık sağkalım erkan tanı ve cerrahi tedavi ile %60 civarındadır. Kolanjiokarsinom için risk faktörleri torotrast, Opistorsis sinensis enfestasyonu, primer sklerozan kolanjit, Karoli hastalığı ve konjenital hepatik fibrozdur. Çoğu olguda risk faktörü belirlenemez. Kolanjiokarsinom az-çok iyi diferansiye, stromadan zengin (dezmoplazik) bir adenokarsiomdur. Hücre içinde safra pigmenti ve Mallory cisimcikleri görülmez, PAS ve musikarmen boyası ile müsin üretimi görülebilir Hepatoselüler karsinom ileri dönemde bölgesel lenf bezleri, akciğer, kemik, adrenal gland ve diğer bölgelere yayılır. Kolanjiokarsinomda aynı bölgelere fakat daha sık olarak metastaz yapar. Sirozlu hastada karaciğerin hızla büyümesi, asitin artışı veya kanlı olması, ateş ve ağrı oluşması tümör gelişimini düşündürür. Hastaların %60-70’inde alfa Fetoprotein (AFP) artar. Tanı konulduktan sonra genellikle10 ay içinde kaşeksi, özofagus-GİS varis kanamaları, hepatik koma veya nadiren tümörün yırtılıp kanaması sonucu hastalar kaybedilir. Karaciğer tümü ile çıkarılıp transplantasyon yapılsa bile tümör tekrarlayabilir. Tek şans erken tanı ve rezeksiyondur. Önemli olan HBV aşılamaları ile enfeksiyonun önlenmesidir. Kolanjiokarsinomda karsinoembriyonik antijen (CEA) yükselebilir. Daha kötü prognozlu olup hastalar genellikle 6 ay içerisinde kaybedilir. 110 PATOLOJİ SAFRA YOLLARI TÜMÖRLER Safra yollarında koristom, karsinoid tümör, beniğn ve maliğn yumuşak doku tümörleri görülebilirsede en önemli tümörleri epitel hücrelerinden köken alır. Adenom beniğn epitelyal tümör olup %10 olguda karsinoma in situ odağı içererek maliğnite riski taşır. Safra Kesesi Karsinomu: Safra yolları kanserlerinden 2-4 kat fazladır. Beşinci sıklıkta görülen sindirim sistemi tümörüdür. F>M , en sık 7. dekatta(60 yaş üzeri) görülür. % 60-90 olguda safra kesesinde taş bulunur. Geç tanınır. 5 yıllık sağkalım % 1 kadardır. Asya’da parazitik ve pyojenik enfeksiyonlar neden olabilir. Safra asitlerinin karsinojenik deriveleri rol oynayabilir. Çoğu adenokarsinomdur. Müsin üretebilirler. % 5’i yassı epitel hücreli karsinom veya her ikisinin karışımıdır. Karsinoid tümörlerde nadiren görülür. Tanı konduğunda çoğu karaciğeri santral bölgeden invaze etmiştir. Safra yolları ve portahepatik lenf düğümlerine yayılmıştır. Periton, GİS ve akciğerlere de daha az olarak yayılabilir. Safra kesesinde kronik iltihabi hücreler ve lipid yüklü makrofajlardan oluşan inflamatuar polipler(kolesterol polibi) radyolojik incelemede tümörle karışabilir. Ayrıca hiperplazik kriptler çevresinde kas hiperplazisi içeren adenomyomlarıda maliğn tümörle karıştırmamak gerekir. Ekstrahepatik Safra Duktus Karsinomu İdiopatik inflamatuar barsak hastalığı, primer sklerozan kolanjit, Clonorchis sinensis enfeksiyonları risk faktörüdür. 1/3 olguda taş mevcuttur. Erkeklerde daha sıktır. Ampulla vater bölgesinde görülebilir. Pankreas karsinomu ve duodenum adenomları da burada bulunabilir Bu bölgede yerleşen tümörlere periampuller tümörler denir. Sarılık erken oluşur ve tanı anında küçüktürler. Çoğu sert-gri nodül yapar. Bir kısmı infiltratiftir. Çoğu adenokarsinomdur. Musin salgılayabilir. Nadiren skuamöz bulgular görülebilir. Çoğunda belirgin stroma mevcuttur. % 50 olguda hepatomegali, % 25 olguda palpe edilebilen safra kesesi vardır. Küçük olmalarına rağmen çıkarmak zordur. Ortalama sağkalım süresi 6-18 aydır. Klatskin tümörü: Karaciğer hilusunda sağ ve sol hepatik duktusun birleşim yerinde bulunur. Yavaş büyür ve uzak metastaz nadirdir. Erken tanı ve cerrahi tedavi ile prognozu diğer safra yolu tümörlerinden iyidir. 111 PATOLOJİ ENDOKRİN SİSTEM PATOLOJİSİ HİPOFİZ HİPERPİTUİTARİZM VE PİTUİTER ADENOM Hiperpituitarizmin en sık nedeni fonksiyonel adenomdur. Hipofiz adenomları intrakranyal tümörlerin %10’unu oluşturur ve 4.-6. onyılda sıktır. %3 olguda MEN tip I ile birliktedir . Tanı konduğunda en büyük boyutta olan nonfonksiyonel adenomlardır. Bunu fonksiyonel adenomlardan büyüme hormonu üreten somatotropik adenom izler. Büyük olanlar suprasellar bölgeye uzanıp optik kiazmaya bası yapabilir. Hastada bitemporal hemianopsi oluşur. Zamanla sella tursika erezyonu yapabilir. %30 olguda adenomlar kapsülsüz olup kemik, dura ve az oranda beyine infiltre olabilir (invaziv adenom). Adenom içine ani kanama, lezyonun klinikte aniden büyümesine ve bası sonucu hipopituitarizme yol açar. Bu tablo pituiter apopleksidir. Normal hipofizden adenomun ayırımında tek tip hücre varlığı ve stroma azlığı (belirgin retikülin ağının olmaması) önemlidir. Tek malignite kriteri uzak metastazdır. HİPOPİTUİTARİZM Etyoloji : - En sık nedeni nonfonksiyonel pituiter adenomlardır. - Hipofizde iskemik nekroza yol açan Sheehan sendromu, DIC, orak hücreli anemi, KİBAS, travma ve şok gibi durumlar - Cerrahi veya radyasyon etkisi ile hipofizin ablasyonu - Daha az olarak boş sella sendromu, inflamatuar lezyonlar, travma, hipofize metastaz yapan tümörler, kiazma gliomları, kraniofarinjiom hipopiuitarizm yapabilir. Tablo 1 Pituiter Adenomlar Tip Sıklık (%) Hücre tipi Prolaktin hücreli adenom 20-30 Kromofob veya zayıf asidofilik Büyüme hormonu (GH) adenomları 5 Kromofob veya asidofilik Mikst GH-prolaktin adenomları 5 Birden fazla hücre tipi ACTH hücreli adenomlar 10-15 Kromofob veya bazofilik Gonadotrop hücreli adenomlar 10-15 Bazofilik veya kromofob Null hücreli adenomlar (non fonksiyonel) 20 Kromofob veya granuler, eozinofilik TSH hücreli adenomlar 1 Kromofob veya bazofilik Diğer mikst adenomlar 15 Birden fazla hücre tipi 112 PATOLOJİ Kraniofarinjiom : Rathke kesesi artıklarından gelişen suprasellar tümördür. Sellar bölgenin hipofiz adenomlarından sonra, ikinci sıklıkta görülen tümörüdür. Çocuk ve genç erişkinlerde sık olup genelde iyi huyludur. Aynı kökenden gelişen diş minesinin yapısını taklit eder, kalsifikasyon sıktır.Kistik yapı görülebilir. TİROİD HİPERTİROİDİZMİN EN SIK NEDENLERİ : -Tiroidin diffuz hiperplazisi (Graves hastalığı.) -Ekzojen fazla tiroid hormon alımı -Hiperfonksiyon gösteren multinodüler guatr -Hiperfonksiyon gösteren tiroid adenomu -Daha nadiren bazı tiroiditler, TSH salgılayan pituiter adenomlar, struma ovari kaynaklı fazla miktarda tiroid hormonu, HCG salgılayam germ hücre tümörleri HİPOTİROİDİZMİN EN SIK NEDENLERİ İatrojenik (cerrahi veya radyoterapi etkisi. Hashimoto tiroiditi (Endemik guatr bölgeleri dışında en sık neden) Primer idiopatik hipotiroidizm GRAVES HASTALIĞI Otoimmun bir hastalıktır. TSH reseptörü mikrozom, tiroglobulin ve tiroid hormonlarına yönelik antikorlar vardır. Tiroid stimülan immunglobulin (TSI. TSH reseptörüne bağlanıp adenilat siklaz aktivitesini uyararak tiroid hormon salınımını arttırır. Graves hastalığı hipertiroidizm, Hashimoto hastalığı ise hipotiroidizme yol açan otoimmun hastalıktır. Her iki durumda da SLE, pernisiyöz anemi, tip I diabet ve Addison hastalığı sıklığı artmıştır. Tiroid folikül epitel hücrelerinde diffuz hiperplazi ve hipertrofi nedeni ile gland diffuz olarak büyümüştür. Yüzeyi düzgün, yumuşak ve kapsülü sağlamdır. Epitel hücreleri kalabalık, yüksek kolumnar olup papiller yapılar oluşturabilir. Folikül lümeninde kolloid soluk boyanıp kenarları yenik görünümdedir. İntersisyumda B hücre agregatları görülür. Tiroid dışı organlarda jeneralize lenfoid hiperplazi, kalpte hipertrofi ve iskemi bulguları, orbitada hidrofilik mukopolisakkarid birikimine bağlı ödemli görünüm ve lenfosit infiltrasyonu bulunabilir. Göz kaslarında zamanla fibrozis gelişebilir. Dermatopati mevcutsa mukopolisakkarid birikimi ve lenfosit infiltrasyonu görülür. DİFFUZ NON - TOKSİK GUATR VE MULTİNODÜLER GUATR: En sık görülen tiroid hastalığı guatrdır. Olguların çoğunda diffuz, simetrik büyüme vardır ve diffuz nontoksik guatr oluşur. Foliküller kalabalıklaşmış kolumnar hücrelerle düşelidir. 113 PATOLOJİ Diette iodin artarsa veya hormon gereksinimi azalırsa epitel involusyonu ile genişlemiş, kolloidden zengin glandlar ile kolloidal guatr oluşur. Bu tiroidin kesit yüzü kahverengi-parlaktır. Zamanla uyarı ve involusyon atakları sonucunda nodüler veya multinodüler guatr denilen düzensiz büyüme yapısı oluşur. Kesit yüzünde kahverengi jelatinöz alanlar görülebilir. Eski lezyonlarda fibrozis, hemoraji, kalsifikasyon ve kistik değişiklikler oluşur. Epitel hücreleri yassılaşmış, inaktif olabileceği gibi bazı alanlarda hipertrofi - hiperplazi gösterebilir. Çoğu eutiroiddir. Tiroidi en fazla büyüten hastalıktır. Nadiren nodüllerden biri hiperfonksiyon gösterebilir ve hipertiroidizm oluşur (Plummer sendromu). Nadiren hipotiroidizm gelişebilir. TİROİDİTLER • Nonspesifik (subakut. lenfositik tiroidit): F>M, orta yaşta sık, HLA-DR5 ile ilişkili. Mikroskobisinde küçük lenfositlerin multifokal infiltrasyonlar oluşturdukları izlenir. Hashımoto hastalığından farklı olarak plazma hücreleri veya germinal merkezler görülmez. Çoğunda hastalar eutiroid olup tesadüfen tanı konur. Nadiren ağır tirotoksikoz vardır. Hashimoto tiroiditi Otoimmundur. TSH reseptör antikorları TSH aktivasyonunu bloke ederek hipotiroidizme yol açar. HLA-DR5 ile ilişkilidir. 45-65 yaş arası sık, F>M: 10/1 - 20/1 . Endojen hipotiroidizmin en sık nedenidir. Tiroid genellikle diffüz-simetrik büyür. Kapsul sağlamdır, çevre dokulardan kolayca ayrılabilir. Kesit yüzü soluk, sert olup parçalanabilir. Mikroskobik olarak parankimde yaygın mononükleer hücre infiltrasyonu (lenfosit-plazma hücreleri), germinal merkez oluşumu görülür. Foliküller küçük olup bazı alanlarda Hurthle (oksıfilikonkositik) hücreleri ile döşelidir. Bağ dokusu artmıştır.. B hücreli lenfoma ve tiroid karsinomu gelişme riski artmıştır. • Subakut (granulamatöz) tiroidit : De Quervain tiroiditi de denir. F>M, 30-50 yaş arası pik yapar. Nedeni tam bilinmesede viral kökenli olduğu düşünülür. Tiroid unilateral/bilateral büyür, serttir, kapsülü sağlamdır. Nötrofilik infiltrasyonun yanı sıra lenfosit, plazmosit ve makrofajlarda görülür. Tiroid folikül hasarı ile kolloid intersisyuma çıkarak granülomatöz inflamasyon ve dev hücre oluşumuna yol açar. • Riedel tiroiditi : Nadirdir. Etyolojisi bilinmiyor. Tiroid ve çevresindeki dokuları içine alan yaygın fibrozis vardır. TÜMÖRLER Tiroidde soliter (tek) nodüllerin çoğu adenom, noduler hiperplazi, basit kist veya tiroidit tanısı alır. Karsinom bu olguların ancak %1’ini oluşturur. 114 PATOLOJİ Adenomlar Tiroidin en sık görülen tümörüdür.Folikül epitelinden gelişen iyi huylu tümörlerdir. Genellikle tektir. Soliter, sferik, kapsüllü görünümde olup çevre tiroidden keskin sınırlarla ayrılır. Kesit yüzünden taşar, çevre tiroidi baskılar, Adenomlar nadiren hiperfonksiyon gösterebilirler. Genellikle kitle oluşturarak dikkati çekerler. Çoğu soğuk nodül şeklindedir. Soğuk nodüllerin %10’u maliğndir. Foliküler adenomla karsinom arasında ayırıcı tanı İİAB ile yapılamaz. Kesin tanı histopatolojik inceleme ile konur. Adenomlarda maliğn dönüşüm görülmez. Karsinomlar • • • • Papiller karsinom (Olguların %75-80’i) Foliküler karsinom (%10-20) Medüller karsinom (% 5) Anaplastik karsinom (<5%) Risk Faktörleri : - Özellikle ilk iki on yıl içinde ionize radyasyona maruz kalanlar (papiller karsinom) - Hashimoto hastalığı (lenfoma,karsinom) - Noduler guatr (foliküler karsinom) - PTC onkogen mutasyonu (papiller karsinom) - RET onkogen mutasyonu (meduller karsinom) Papiller Karsinom En sık görülen tiroid kanseridir. Her yaşta görülebilir, ionize radyasyona maruz kalma ile ilişkilidir. Çocuklarda en sık görülen tiroid karsinomudur. Tanı için nükleer değişiklikler önemlidir. Nüve kromatini ince dağılmıştır, hipokromatik, berrak-buzlu cam görünümündedir. Sitoplazma invajinasyonları intranükleer inklüzyonları oluşturur. Papiller yapı çoğunda bulunsada bazı tümörler tamamen foliküllerden oluşabilir (foliküler varyant). Papiller karsinomda yoğun fibrovasküler çatı vardır. Psammon cisimcikleri görülebilir. Lenfatik invazyon görülebilir, kan damarı invazyonu nadirdir. Olguların yarısında servikal lenf düğümü metastazı vardır. İzole servikal nodal metastazlar prognozu etkilemez. Genellikle prognoz iyidir İleri yaş, tiroid kapsülünü aşıp çevre dokulara invazyon, uzak metastaz, tümör çapının büyük olması ve erkek cinsiyet kötü prognoz bulgularıdır. Foliküler karsinom İkinci sıklıkta görülür. Daha ileri yaşlarda; orta yaşta pik yapar. İodin yetmezliği olan bölgelerde sıktır. Kadınlarda daha sıktır. Mikroskobide uniform hücreler küçük foliküller yapar Tamamen Hurtle hücrelerinden oluşursa Hurtle hücreli karsinom denir. Sınırlı lezyonların adenomdan ayrılabilmesi için kapsüler ve/veya vasküler invazyonun belirlenmesi gerekir. Kan yolu ile akciğer, kemik ve karaciğere yayılırlar. Bölgesel lenf düğümü metastazı nadirdir. Cerrahi eksizyon yapılır. 115 PATOLOJİ Meduller Karsinom Parafoliküler C hücrelerinden gelişen nöroendokrin tümördür. Kalsitonin üretirler. CEA, somatostatin, serotonin, VIP gibi polipeptid hormonları üretebilirler. %80 olguda sporadik, geri kalanı MEN IIa, IIb ve MEN dışı ailesel sendromlarla ilişkilidir. Bunlarda RET protoonkogen mutasyonu belirlenmiştir. Erişkinlerde sıktır (5-6 onyılda). MEN II ile ilişkili olanlar gençlerde ve çocuklarda görülebilir, multisentrik olabilir. Çoğu olguda amiloid birikimi görülebilir. Prokalsitonin yapısındadır. Ailevi olgularda çevre tiroid dokusunda C hücre hiperplazisi bulunabilir. İmmunhistokimya ile kalsitonin pozitiftir. Ayrıca tüm nöroendokrin tümörlerde olduğu gibi polipeptid hormonlar, kromogranın A, nöron spesifik enolaz (NS)., sinaptofizin gibi nöroendokrin belirleyiciler gösterilebilir. EM ile sitoplamik membranla çevrili elektron-yoğun granüller belirlenir. Gümüşlü boyalarla, tümör hücreleri, argirofilik özellik gösterir. MEN II b ile ilişkili olanlar hematojen yayılım gösteren agresif tümörlerdir (5 yıllık sağkalım %50). MEN ile ilişkili olamayan ailevi kanserler daha yavaş ilerler. İPUCU Tiroidin medüller karsinomu, akciğerin küçük hücreli karsinomu, karsinoid tümör, pankreasın ada hücre tümörleri ve feokromasitoma gibi tümörler nöroendokrin özellik gösteririler. Hepsinde ortak bulgular vardır. Farklı polipeptidleri üreterek paraneoplastik sendromlara yol açabilirler. Kromogranin A, NSE, sinaptofizin gibi nöroendokrin belirleyiciler immünhistokimya ile gösterilebilir. Elektron mikroskobunda hepsinde nörosekret granülleri belirlenir. Tümör hücreleeri gümüşlü boyalarla boyanırlar. Anaplastik karsinom En kötü prognozlu tiroid tümörüdür.Yaşlı hastalarda ve endemik guatr bölgelerinde sıktır. Tiroid kapsülünü aşarak boyun yapılarına yayılan büyük kitleler. Uzak metastaz sıktır. Agresif lokal büyüme ve boyundaki yapılara yayılımı nedeni ile 1 yıldan kısa sürede ölüm gerçekleşir. Tiroide metastaz yapan tümörler : Malign melanom, meme karsinomu, böbrek karsinomu, akciğer karsinomu. PARATİROİD GLANDLAR PRİMER HİPERPARATİROİDİZM En sık paratiroid adenomu veya daha nadiren primer hiperplazisi ile oluşur. Karsinomu nadirdir. Kadınlarda daha sıktır. Sporadik olabilir veya MEN ile ilişkili olabilir. PTH artışı ile kemik rezorpsiyonu, renal hastalık ve hiperkalsemi oluşur. İnvazyon veya metastaz belirlenerek kanser tanısı konabilir. 116 PATOLOJİ Kemiklerde osteoklastlar özellikle uzun kemiklerin metafizinde erezyonlara yol açar. Osteoblastik aktivite artıp yeni kemik trabekülleri oluşur. Bulgular osteoporoza benzer. Ağır olgularda korteks incelir;kemik iliğinde fibrozis, hemoraji kist oluşumu ile osteitis fibroza kıstıka gelişir. Osteoklastlar, reaktif dev hücreler, hemorajik debris nadiren kitleler yaparak Brown (kahverengi) tümör denilen lezyonlar oluşur. PTH’un oluşturduğu hiperkalsemi sonucunda uriner traktüs taşları (nefrolitiazis), renal tübül ve intersisyumda kalsifikasyonlar (nefrokalsinozis) oluşur. Mide, akciğer, myokard ve damarlarda da metastatik kalsifikasyonlar görülebilir. Ayrıca hiperkalsemi gastrin salgısını arttırdığından hastada duodenal ülser gelişebilir. Pankreatit riski artar ve EKG anomalileri ile nadiren hipertansiyon oluşabilir. SEKONDER HİPERPARATİROİDİZM Serum kalsiyum düzeyini düşüren durumlar paratiroid aktivasyonu ile sekonder paratiroidizme yol açabilir. En sık neden böbrek yetmezliğidir. Paratiroid glandlar hiperpaziktir. Kan damarı kalsifikasyonları nadiren iskemik zedelenmelere yol açar, kalsifilaksi denir. Sekonder hiperparatiroidizme yol açan neden giderildiği halde tablonun devam etmesi tersiyer hiperparatiroidizmdir. Bu olgularda paratiroidektomi gerekebilir. PSEUDOHİPERPARATİROİDİZM Bazı maliğn tümörler parathormon benzeri peptid üreterek hiperkalsemi yapar. HİPOPARATİROİDİZM Daha nadirdir. Tiroidin çıkarılması sırasında iatrojenik olabileceği gibi primer (idiopatik. gland atrofisi ve timik aplazi (Di George sendromu) ile de ilişkilidir. Hipokalsemi bulguları olan nöromuskuler irritabilite, karpopedal spazm, mental değişiklikler görülür. Morfolojik değişiklikler fazla belirgin olmamakla birlikte katarakt, bazal ganglionlarda kalsifikasyon, dental anomaliler, osteoskleroz ve osteomalazi görülebilir. ADRENAL GLANDLAR ADRENOKORTIKAL HIPERFONKSIYON Cushing Sendromu (Hiperkortizolizm). - En sık nedeni ekzojen glikokortikoid uygulamalarıdır. - Hipofizden ACTH salınımı artımında. (Cushing hastalığı. -Primer adrenokortikal hiperplazi veya neoplazilerinde -Ektopik ACTH salınımında görülebilir. Ektopik ACTH salgılayan tümörler akciğerin küçük hücreli karsinomu, daha az oranda karsinoid tümörler, tiroid medüller karsinomu, pankreas ada hücreli tümörleridir (nöroendokrin tümörler). 117 PATOLOJİ Morfoloji Hiperkortizolizmin nedenlerine bağlıdır. Ekzojen glikokortikoid verildiğinde endojen ACTH azalır ve bilateral adrenal korteks atrofisi oluşur. Endojen hiperkortizolizm ACTH artışına bağlı ise adrenaller bilateral hiperplaziktir. Nodüler hiperplazi sıktır. Adenomlar kapsüllü, sarı renkte olup fazla miktarda glikokortikoid ürettiğinden ACTH baskılanır ve adenom dışı çevre doku ve karşı adrenal atrofiktir. Maliğn tümörde de benzer görünüm oluşur. Karsinomlar daha büyük boyutlardadır. Genellikle 12cm çapın üzeri ve 100gr dan ağır olan lezyonlar maliğn kabul edilir. Li-Fraumeni sendromu, Beckwith-Wiedemann sendromu, konjenital adrenal hiperplazi ile ilişkili olabileceği bildirilmiştir. Mortalite oranı yüksek olan agresif tümörlerdir. Hematojen-lenfatik yayılım yapar. Uzak metastaz en sık karaciğer ve akciğere olur. En kesin kriter uzak metastazdır. Hiperkortizolizmde hipofizde Crooke’s hyalen değişikliği sıktır. ACTH üreten hücrelerde, hücre içi sitokeratin filaman birikimidir. Hiperaldesteronizm Sodyum retansiyonu, potasyum atılımı ile hipertansiyon ve hipokalemi oluşur. Primer/sekonder olabilir. Sekonder olgularda renin-anjiotensin sistem aktivasyonu vardır Konjestif kalp yetmezliği, renal perfüzyon azalması, hipoalbuminemi, gebelik sekonder hiperaldosteronizme yol açar. Bunlarda plazma renini yüksek iken primer olanda düşüktür. Conn sendromu, primer hiperaldosteronizm olgularının en sık nedenidir. Aldesteron salgılayan bir adenomdur. ADRENOGENITAL SENDROMLAR Konjenital adrenal hiperplaziler kortizol sentezinde görevli enzimlerin fonksiyonunda otozomal resesif geçiş gösteren defektler ile karakterlidir. Kortizol üretimi düştüğünden ACTH salınımı artar. Bilateral adrenal hiperplazi ve kortizol prekürsörü steroidlerin artışı ile virilizasyon oluşur. En sık görülen 21-hidroksilaz yetmezliğidir. (%95 olguda) ve geni kromozom 6’da yerleşir. Adrenal korteks karsinomu riski artmıştır. ADRENAL YETMEZLİK Primer/sekonder olabilir. Sekonder yetmezlik Sheehan sendromu, nonfonksiyonel hipofiz adenomları, hipotalamus ve suprasellar bölge lezyonları gibi hipopituitarizm yapan nedenlere bağlı oluşabilir. Primer hipoadrenalizmin ise kronik ve akut formları vardır. Addison hastalığı (Primer kronik adrenokortikal yetmezlik. Nadir görülen, adrenal korteksin ilerleyici harabiyeti ile oluşan bir hastalıktır. Korteksin %90’ı fonksiyon dışı kaldıktan sonra klinik bulgular ortaya çıkar. 118 PATOLOJİ - Major nedenler Otoimmun adrenalit • Tbc • Metastaz (akciğer, meme, daha az oranda GİS ca, maliğn melanom, hematopoetik neoplazmlar). AİDS - Minör nedenler • Sistemik amiloidoz • Fungal enfeksiyonlar • Hemokromatozis • Sarkoidoz %60-70 olguda neden otoimmun adrenalittir. Akut Adrenokortikal Yetmezlik • Waterhouse-Friderichson sendromu • Uzun süreli steroid tedavisinin aniden kesilmesi • Kronik adrenal yetmezliği olan hastalarda stres MEDULLA Feokromasitoma Kateşolamin ve bazen farklı peptid hormonları üretip salgılayan kromofin hücrelerden oluşan tümörlerdir. Zuckerkandl organı ve karotid cisimcikleri gibi bölgelerde gelişen aynı özellikteki tümörler paraganglioma olarak isimlendirilir. Çoğu sporadik, %10 olguda ailesel sendromlarla birliktedir. MEN tip IIA ve tip IIB, tip I NF, VHL sendromu, Sturge-Weber sendromu ile birlikte görülebilir. %10 olguda maliğn davranışlıdır. Ekstra adrenal tümörlerde (paraganglioma. maliğnite daha belirgindir. Mikroskobide poligonal - igsi hücreler, destek hücreleri küçük kümeler oluşturur (Zellballen). Arada damardan zengin bir ağ vardır. Nöroendokrin bir tümördür. Kromogranin A, sinaptofizin ve NSE pozitiftir. Maliğnite tanısı yalnızca metastazın varlığı ile konur. Bölgesel lenf düğümleri; karaciğer, akciğer, kemik metastazları görülebilir. ACTH, somatostatin salgılanırsa bunlara has bulgular oluşur. İdrarda serbest kateşolamin, VMA ve metanefrin gibi metabolitleri belirlenir. 119 PATOLOJİ MEN SENDROMLARI Tablo 2 MEN Sendromları MEN I (Wermer Send.) MEN II (II a) (Sipple send.) MEN III (IIb) Hipofiz Adenomlar Paratiroid Hiperplazi +++ Adenomlar + Pankreas adacıkları Hiperplazi + Adenom ++ Karsinom +++ Adrenal Kortikal hiperplazi ++ Feokromasitoma ++ Feokromasitoma +++ Tiroid C-hücre hiperplazisi ± Medüller karsinom +++ Medüller karsinom++ Hiperplazi+ Ekstraendokrin Mutant gen loküsü + = nadir Mukokutanöz ganglionöromlar Marfanoid habitus 11q13 10q 11.2 (RET) 10q11.2 (RET) +++ = sık PANKREAS EKZOKRİN PANKREAS Akut pankreatit Morfolojide 4 temel değişiklik vardır: 1. Pankreasta proteolitik zedelenme 2. Damar nekrozu ile intersisyel hemoraji 3. Lipolitik enzimlerle yağ nekrozu 4. Akut inflamatuar reaksiyon Sık görülen bir akut pankreatit sekeli pankreatik psödokist oluşumudur. Bu boşluğa pankreatik salgı boşalarak kisti zamanla büyütebilir. Psödokist denilmesinin nedeni, döşeyici epitelinin olmamasıdır. Tablo 3 Akut Pankreatit Etyolojisi • Metabolik etkenler : Alkol, Hiperkalsemi, İlaçlar (örneğin tizaid), Genetik, Hiperlipoproteine-mi • Vaskül etkenler: Şok, PAN, Ateroemboli • Mekanik etkenler: Travma, Safra taşları, Operasyon sırasında zedelenme • Enfeksiyöz etkenler: Koksakvirüs, Kabakulak, Mikoplazma, Pnömonia 120 PATOLOJİ Kronik pankreatit Morfolojik olarak ekzokrin glandlarda yaygın atrofi ile pankreas fibrotik bir organa dönüşmüştür. Lobul ve duktusların çevresinde kronik inflamasyon, pankreas duktuslarında protein tıkaçları görülür. Organ serttir. Genişlemiş duktuslar ve kalsifiye birikimler görülebilir. Pankreas içinde veya dışında psödokistler bulunabilir. Pankreas karsinomu Ekzokrin pankreastan gelişir. 60-80 yaş arası sıktır. Sigara içenlerde birkaç kat fazla görülür. Kronik pankreatit ve bu zeminde gelişen DM riski hafif arttırır. %60 pankreas başında, %15 gövdede, %5 kuyrukta yerleşip %20 olguda tüm glandı tutar. Duktal epitelden gelişen adenokarsinomdur. Bazıları müsin salgılayabilir. Fibröz stroma belirgin olabilir (dezmoplazik, skiröz) Tanı anında çoğu büyük olup ilerlemiştir. Retroperiton boşluğuna, komşu sinirlere yayılabilir. Peripankreatik, gastrik mezenterik, omental ve portohepatik lenf düğümleri ve karaciğerde metastaz sıktır. Uzak metastazlar en sık akciğer ve kemiği tutar. Pankreas içi yayılan tümörlerde perinöral invazyon görülür. İlk semptom genellikle ağrıdır. Tıkayıcı sarılık erken oluşsa da ilk planda tümör düşünülmeyebilir. Trousseau bulgusu (gezici tromboflebitler) oluşsa da yalnız bu tümöre ait değildir. CA 19-9 antijen yüksekliği tesbit edilse de spesifik değildir. US, CT tanıda değerlidir ve bunların eşliğinde yapılan iğne biyopsisi ile tanı konur. ENDOKRİN PANKREAS Diabetes Mellitus Pankreas • Adacıkların sayısında ve çapında azalma: Tip I DM’ da daha belirgindir. • Adacıklarda lökositik infiltrasyon (insülitis.: Otoimmün olan tip I DM’da görülür. T lenfositleri baskındır. • Beta Hücre degranulasyonu: Elektron mikroskobu ile, yeni tanı konmuş tip I DM’da belirgindir. • Tip II DM’da adacık hücrelerinde hafif azalma vardır. • Tip II DM’ da hücrelerin aralarında, kapillerlerin çevresinde ve içinde amiloid birikir. Uzun süreli olgularda fibrozis de eklenir. • Diabetik annelerin yeni doğmuş nondiabetik bebeklerinde adacıkların sayısı ve boyutlarında artış karakteristiktir. Vasküler sistem Tüm çaptaki damarlar etkilenir. • Aorta, büyük-orta çaplı arterlerde ağır ateroskleroz. • Korenor arterlerde ateroskleroz sonucu oluşan MI (diabetiklerde en sık ölüm nedeni). Kadın-erkek oranı eşittir. • Alt ekstremite gangrenleri: Genel populasyondan 100 kat fazladır. 121 PATOLOJİ • Hyalen arterioloskleroz hipertansiyonla ilişkili bir lezyondur. Diabetiklerde daha sık ve daha ağırdır. Nondiabetik yaşlılarda da görülebilir. Plazma proteinleri ve bazal membran materyali birikerek damar duvarını kalınlaştırır, lümeni daraltır. Hipertansiyon olmadan da diabetililerde görülebilir. Diabetik mikroanjiyopati • Bazal membranlarda diffüz kalınlaşmadır. • En fazla cilt, iskelet kası, retina, böbrek glomerülü ve medullasında belirgindir. Renal tübül, Bowman kapsülü, periferal sinirler ve plasentada da görülebilir. • Bazal membran kalınlaşsa da plazma proteinlerine geçirgenlik artmıştır. Diabetik nefropati ve bazı nöropatilerin gelişimine yol açar. Diabetik nefropati Diabetiklerde ikinci sıklıkta ölüm nedenidir. • Glomerüler lezyonlar: Kapiller bazal membran kalınlaşması, en sık diffüz glomerüloskleroz, %10-35 olguda karakteristik olan nodüler glomerüleskleroz (Kimmelstiel-Wilson lezyonu. görülür. Zamanla nefrotik sendrom yerleşir. Tübüler iskemi, intersisyel fibrozis gelişir. Renal tübül epitelinde glikoz reabsorbsiyonu ile glikojen içeren vakuoller oluşur (Armanni-Ebstein bulgusu). • Renal ateroskleroz, arterioloskleroz: Tüm vücutta oluşan damar değişiklik-lerine benzer. Hyalen arterioloskleroz diabette hem afferent hem efferent arteriolleri tutar. Nondiabetiklerde efferent arteriol tutulumu nadirdir. • Pyelonefrit: İntersisyumdan başlayıp tübüllere, ağır olgularda da glomerüllere dek yayılabilen akut veya kronik inflamasyondur. • Akut pyelonefritin özel bir şekli olan nekrotizan papillit diabetiklerde daha sıktır. Mikroanjiopatiye bağlı iskemi ve enfeksiyona yatkınlık ile oluşur. Oküler komplikasyonlar • Retinopati, katarakt oluşumu, glokom • Retinopati proliferatif olabilir. Yeni damar oluşumu ve fibrozis vardır. Vitröz hemoraji, retine ayrılması gelişebilir. Makula tutulursa körlük sıktır. • Nonproliferatif retinopatide ise intraretinal-preretinal hemoraji, retinal eksuda, mikroanevrizma, venöz dilatasyon, ödem ve en önemlisi retina kapillerinde kalınlaşma (mikroanjiopati) görülebilir. Diabetik nöropati • En sık alt ekstremitelerde periferal ve simetrik olarak motor ve duyu ( daha sık ) fonksiyonlarında kayıp ile giden nöropati görülür. • Otonomik nöropati: Barsak, mesane fonksiyonlarında ve seksüel potansta bozukluk. 122 PATOLOJİ • Diabetik mononöropati: Ani ayak düşüklüğü, bilek düşüklüğü, izole kranial sinir felçleri Nörolojik değişiklikler mikroanjiopati veya sorbitol metabolizmasında bozukluk nedeni ile oluşabilir. • Beyinde yaygın mikroanjiopatiler yaygın nöronal dejenerasyon yapabilir. Hipertansiyon ve ateroskleroz nedeni ile serebrovasküler enfarktüs ve hemoraji riski artmıştır. • Spinal kordda dejeneratif değişiklikler. Bu nörolojik bulguların hiçbiri yalnızca diabetiklere has değildir. Ada Hücre Tümörleri Ekzokrin pankreas tümörlerine göre daha nadirdir. Peripankreatik dokuya da yerle-şebilir. Nöroendokrin kökenli hücreller olduğundan tümörleri karsinoide benzer. Bazı hücreler nonfonksiyoneldir; hormon üretmezler. Klinik sendromlarla ilişkili olabilirler. En sık: 1. Hiperinsülinizm 2. Hipergastrinemi ve Zollinger-Ellison sendromu 3. Multiple endokrin neoplazi Hiperinsülinizm (İnsülinoma. Hipoglisemi yaparlar. Sinirlilik, konfüzyon ve bazen stupor oluşabilir. İnsülinomalar pankreas içinde bulunan genellikle benign tümörlerdir. Çoğu tek (soliter)tir. %10 olguda lokal invasyon ve uzak metastaz varlığı ile karsinom tanısı konur. İnsüline duyarlılık, diffüz karaciğer hastalığı, genetik glikojenozlar ve retroperitoneal fibrom veya fibrosarkom tarafından insülin üretimi diğer hipoglisemi nedenleridir. Zollinger-Ellison Sendromu (Gastrinoma. Gastrinomalar duodenum, peripankreatik doku ve pankreasta yerleşebilir. Hastaların %90-95’inde ülserler bulunur. (Duodenum/mide =6/1). Yarısından çoğu tanı anında lokal invazyon veya metastaz yapmıştır. Çoğu (yaklaşık %60) maliğndir.Nadir görülen tümörlerden glukagonoma, serumda glukagon artışı, hafif diabet tablosu, karakteristik migratuar nekrotizan cilt eritemi ve anemi ile karakterli olup en sık peripostmenopozal kadınlarda görülür. Somatostatinomada diabet, kolelitiazis, steatore ve hipoklorhidri görülür. VIPoma sulu diare, hipokalemi, aklorhidri ile karakterli olup bir kısmı lokal invaziv ve metastatik olabilir. 123 PATOLOJİ SANTRAL SİNİR SİSTEMİ HİSTOLOJİ NÖRONLAR : Gri cevherde bulunurlar. Çoğalma yetenekleri yoktur. Zedelenmeye karşı farklı yanıtlar oluştururlar. • Aksonal reaksiyon : Akson zedelendiğinde veya kesildiğinde, protein sentezi ile hücre yuvarlaklaşır. Nüve perifere geçer, nükleol belirginleşir ve Nissl cisimciği dağılır. Bu tabloya kromatolizis denir. • Akut hücre hasarı (kırmızı nöron) : Akut SSS anoksisi ile nöron ölümüdür. Değişiklikler 12 saat sonra görülebilir. Hücre gövdesi (perikaryon) büzüşür; nüvede piknoz ve nükleolus kaybı; Nissl cisimciği kaybı sonucu sitoplazmada yoğun eozinofili oluşur. • Atrofi ve nöronal dejenerasyon : Yavaş ilerleyen nörolojik hastalıklarda nöron kaybı olur ve reaktif gliozis gelişir. • Nöron içi birikimler : Yaşlanma ile lipofuskin birikebilir. Metabolik hastalıklarda birikim olabilir. Anormal metabolit birikimi ile hücre şişmesi görülür. Herpetik enfeksiyonlarda intranükleer, eozinofilik, Cowdry tip A cisimciği; kuduzda intrasiyoplazmik, eozinofilik, Negri cisimciği; CMV enfeksiyonunda intranükleer, bazofilik inklüzyon görülebilir. Bazı dejeneratif hastalıklarda sitoplazmada birikimler (Alzheirmer’de nörofibriler yumak; Parkinsonda Lewy cisimcikleri) bulunabilir. GLİA : Astrositler, oligodendrositler ve ependimal hücreler nöroektoderm kökenli; mikroglia ise kemik iliği (mezenşim) kökenlidir. Nöronların destek dokusunu oluşturup tamir, sıvı dengesi ve enerji metabolizmasında görev alırlar. • Astrositler : Gri ve beyaz cevherde bulunurlar. Tamir ve skar oluşumundan (gliozis) sorumludurlar. • Oligodendrositler Gri ve beyaz cevherde myelin kılıfları boyunca yerleşirler. Periferde schwann hücrelerinin yaptığı gibi SSS de myelin üretiminden sorumludurlar. • Ependim : Ventrikülleri ve spinal kordonun santral kanalını döşer. Tek sıra • Mikroglia : Makrofaj görevi yaparlar. HERNİASYON Kafa içi basıncında kontrol edilemeyen yükseklik beyinde fıtıklaşma ve ağır hasara yol açar. 124 PATOLOJİ I. Bir serebral hemisferin genişlemesi ve iç kısmının (singulat girus) faksın altına geçmesi ile subfalsin (singulat) herniasyon oluşur. Anerior serebral arteri sıkıştırırsa enfarktüs yapabilir. II. Temporal lob veya daha lateral bölgelerde yer kaplayan bir lezyon transtentoryal (uncal veya unsinat) - herniasyon yapabilir. Bu durumda : 1. Bilinç kaybı - koma 2. Okülomotor sinirde gerilme sonucu (ipsilateral - kontrlateral veya her iki tarafta) oftalmopleji ve pupiller dilatasyon. 3. Karşı tarafta tentoryumun serbest kenarının beyin sapını sıkıştırması ile herniasyonla aynı tarafta hemiparezi (yanlış lokalizasyon bulgusu) 4. KİBAS’da daha fazla artış. 5. Posterior serebral artere bası ile oksipital lobda hemorajik enfarktüs oluşabilir. Beynin aşağı doğru itilmesi baziler arter ve ven dallarında yırtılma ile orta beyin ve ponsda hemorajik zedelenmeye yol açar (Duret hemorajisi). III. Serebellar hemisferlerdeki kitle lezyonlarında posterior fossa içeriği aşağıya doğru itilerek tonsiller herniasyona yol açar. Tonsiller foramen magnuma geçip medullayı ve solunum merkezlerini sıkıştırarak ölüme yol açar. BEYİN ÖDEMİ Kafatası ile çevrili olduğundan beynin genişleme kapasitesi sınırlıdır. Bu nedenle ödem yaşamı tehdit edebilir. Etkili bir lenfatik drenaj yoktur. Fazla sıvı BOS dolaşımı ile uzaklaştırılır. Beyin kapiller endotel hücreleri arasındaki bağlar kan-beyin barierini oluşturur. Vasküler permeabilite artışı (vazojenik ödem); hücrelerde sıvı dengesinin bozulması (sitotoksik ödem); ventriküllerdeki sıvının ependimden sızması ile (intersisyel ödem) beyin ödemi oluşabilir. HİDROSEFALİ Ventriküler sistemde tıkanıklık nonkomünikan hidrosefali yapar. Tıkanıklık en sık aqua duktusda veya foramen Monrodadır. Subaraknoid bölge tıkanıklıkları komünikan hidrosefali oluşturur. Arnold-Chiari Malfarmasyonu’nda beyincik tonsilleri servikal spinal kanala inerek Luschka ve Magendie delikleri kapanır. Çocuklarda 4. ventrikül içinde yer kaplayan lezyonlar (ependimom, medülloblastom infiltrasyonu) nonkomünikan hidrosefali oluşturur. 125 PATOLOJİ Subaraknoid kanama ve tüberküloz menejit gibi durumlarda ise tıkanıklık subaraknoid bölgededir. Ventriküler sistemin subaraknoid bölgeye boşalımı engellenmez ve komünikan hidrosefali gelişir. Normal basınç hidrosefalisi yaşlılarda mental yavaşlama, inkontinans ve yavaş ilerleyen hidrosefali ile karakterlidir. Beyin atrofileri (örneğin Alzheimer hastalığı) veya doku kaybı ventriküllerde kompansatuar genişlemeye yol açar. Buna hidrosefalus ex vacuo denir. PARANKİM HASARI KONTUZYON: Travmaya bağlı ani gelişen, geçici nörolojik disfonksiyondur. Klinik bir tablo olup bilinç kaybı, respiratuar arrest ve reflekslerin kaybı söz konusudur. Bulgular geçici olmakla birlikte amnezi bir süre devam edebilir (bkz. eski Türk filmleri). DİREKT PARANKİM HASARI : Kontüzyon (ezilme), beyinin daha çok kemik yüzeyler ile direkt ilişkili olduğu, temporal lobların yüzeyi gibi bölgelerde gelişir. Beyin tabanı ve posterior fossa içeriği genellikle etkilenmez. Travmanın geldiği bölgede oluşan zedelenme kup kontüzyon, travmanın tam zıt bölgesinde oluşan zedelenme ise konturkup kontüzyon olarak isimlendirilir. Zedeleyici bir aletin penetrasyonu ve parankimde buna bağlı yırtılma oluşması ise laserasyondur. TRAVMATİK KANAMALAR Travmaya bağlı olarak epidural, subdural, subaraknoid ve intraparankimal kanama oluşabilir. EPİDURAL HEMATOM Orta meningeal arter kafa kırıklarında etkilenir. Özellikle temporal kemik travmaları arterin yırtılmasına yol açabilir. Kanama ile dura kemik yüzeyinden ayrılır ve kortekse bası yapar. Bir kaç saat sonra nörolojik bulgular oluşur. Acil olarak drenajı gereklidir. Subdural Hematom. Dura materin iç yüzeyi ve araknoid arasındaki boşluğa oluşan kanamalardır. Köprü venlerinin yırtılması ile oluşur. Travmadan 48 saat sonra bulgu verirler. 126 PATOLOJİ NONTRAVMATİK KANAMALAR İNTRAPARANKİMAL HEMORAJİ Hastaların %15 kadarı kaybedilir. En önemli nedeni hipertansiyondur. Daha az olarak AV malformasyon, tümör, kanama diatezi ve amiloid anjiopatisi neden olabilir. Hipertansif kanama %50-60 putamende; daha az olarak talamus, pons, serebeller hemisferler (%10) ve diğer bölgelerde oluşur. Beyinin derin yerleşimli gri bölgelerinde oluştuğundan ganglionik hemoraji de denir. Amiloid anjiopatisi ve hemorajik diatezde kanama daha çok yüzeyel ve periferik hemisferde olur ve lobar hemoraji denir. Orta-posterior veya baziler arterlerin beslediği bölgelerde kanama sıktır. Hipertansiyon damar duvarında zedelenme sonucunda CharcotBouchard mikroanevrizmalarının oluşumuna yol açar. Bunlar yırtılarak kanamaya neden olur SUBARAKNOİD HEMORAJİ (SAH.) En sık nedeni Berry anevrizması yırtığıdır. Berry anevrizması (sakküler anevrizma, konjenital anevrizma) en sık intrakranial anevrizmadır. Berry anevrizması en sık (%90 ± 5) ön dolaşımda yerleşir ve dallanma bölgelerinde sıktır. Erişkin polikistik böbrek hastalığında, yaşlanma, hipertansiyon, Ehlers-Danlos sendromu, Marfan sendromu, pseudoksantoma elastikum gibi kollajen doku hastalıklarında risk yüksektir. En sık komplikasyonu yırtılmadır. Kadınlarda biraz daha sıktır. %25-50 hasta kaybedilir. Erken post-SAH döneminde vazospazm ile iskemik hasar artabilir. Geç dönemde ise meninsklerde fibrozis ve skar oluşumu BOS dolaşımını bozarak komünikan hidrosefali oluşturabilir. VASKÜLER MALFORMASYONLAR • Arteriovenöz malformasyonlar (AVM) • Kavernöz hemanjiomlar • Kapiller telenjiektaziler En önemlisi arteriovenöz malformasyondur. Anormal kıvrımları olan düzensiz damarlardan oluşur. M/F = 2/1 10-30 yaş arası sıktır. Konvülziyon, intraserebral ve/ veya SAH ile belirti verebilir. Orta serebral arter ve özellikle de arka dallarında sıktır. Yeni doğanlarda büyük AVM shunt etkisi ile konjestif kalp yetmezliği yapabilir. Galen veni malformasyonlarında bu durum sıktır. 127 PATOLOJİ HİPOKSİ, İSKEMİ VE ENFARKTÜS İSKEMİK (HİPOKSİK) ENSEFALOPATİ Nöronlar iskemiye en hassas hücrelerdir. Sistemik hipotansiyon atakları iskemik ensefalopati oluşturur. Hafif olgularda geçici konfüzyon olur. Ağır durumlarda yaygın nekroz oluşur. Bu hastalar yaşarsa ağır nörolojik hasar ve kanama oluşur (kalıcı bitkisel yaşam). Bir kısmında ise düz EEG ile beyin ölümü gerçekleşir. Beyin şiş, giruslar geniş, sulkuslar daralmıştır. Gri-beyaz cevher ayırımı silinmiştir. SEREBRAL ENFARKTÜS Kan dolaşımındaki anormallik sonucu aniden gelişen nörolojik bozukluğa inme denir. Lezyonun yerine göre klinik bulgu oluşur. Talamus, bazal ganglia ve derin beyaz cevher bölgesini sulayan damarlarda kollateral yoktur. Genellikle enfarktüse yol açan trombüs veya embolidir. Ekstraserebral karotid sisteminde trombüs; intrakranial damarlarda embolizm daha sıktır. Baziler arter tıkanıklıklarında trombozis ön plandadır. Poliarteritis nodoza, temporal arterit, SLE küçük infarktlar oluşturabilir. Sifilis ve tbc arteritleri günümüzde nadirdir. Tromboz ve enfarktüs oluşturabilen diğer nedenler polisitemi, dissekan anevrizma ve travmadır. Karotid arter trombüslerinin parçalanması, kardiak anomalili çocuklarda paradoksal emboli, kardiak ameliyatlar ile ilişkili emboliler, tümör yağ veya hava embolileri neden olabilir. Emboli ile en sık etkilenen alan A.serebri medianın suladığı bölgelerdir. Dallanma bölgelerinde sıktır. Emboli eriyebilir ve otopside %50 olguda yeri belirlenemez. PRİMER MYELİN HASTALIKLARI MULTİPLE SKLEROZ Santral sinir sisteminin en sık görülen demyelinizan hastalığıdır. 18-40 yaş arası sıktır. Beyin ve spinal kordun dış görünüşü normaldir. Kesit yüzünde plak denilen demyelinizasyon alanları izlenir. Periventriküler, optik sinirler, spinal kord beyaz cevherinde sıktır. Perivasküler lenfosit infiltrasyonu, oligodendrositlerde azalma, gliozis görülür. LÖKODISTROFILER Myelin üretimi ve yapısında defekt vardır. Çoğu OR veya X’e bağlı geçen herediter lezyonlardır. Çocuklarda sıktır. İlerleyicidir. Periferal sinirleri de tutabilir. Metakromatik lökodistrofi OR geçer, Aril sulfataz A yetmezliği vardır. Krabbe hastalığı OR geçer, galaktoserebrozid B-galaktozidaz yetmezliği vardır. 128 PATOLOJİ Adrenolökodistrofi X’e bağlı ve OR geçer. Peroksizomal defekt vardır. Uzun zincirli yağ asitleri düzeyi artmıştır. Beyin ve spinal kordda ilerleyici, simetrik myelin kaybı vardır. Beyin genellikle atrofiktir. Santral beyaz cevher büzüşmüş, gri görünür. Bir miktar subkortikal myelin (U fibrilleri) korunmuştur. METABOLİK VE TOKSİK BOZUKLUKLAR BESLENME BOZUKLUKLARI: Tiamin ve B12 vitamin yetmezliği sinir sistemi anomalileri yapar. Tiamin yetmezliğinde Wernicke-Korsakoff sendromu oluşur. B12 yetmezliğinde pernisiyöz anemi, spinal kordda subakut kombine dejenerasyon (myelin vakualizasyonu) oluşur. Hepatik ensefalopatide beyin normal görünümde veya ödematöz olabilir. Mikroskobide büyük, çıplak astrosit nüveleri görülür. TOKSİK BOZUKLUKLAR : Karbon monoksid hipoksiye bağlı zedelenme oluşturur. Diğer hipoksik etkenlerden farklı olarak bilateral globus pallidus nekrozu yapabilir. Metanol ise retinal ganglion hücrelerinde zedelenme ve körlük yanı sıra bilateral putamen nekrozu yapabilir. DEJENERATİF HASTALIKLAR ALZHEİMER HASTALIĞI: Yaşlılarda en sık demans nedenidir. Çoğu 50 yaşın üzerinde olup %10 olgu aileseldir. 40 yaş üstü Down sendromlularda benzer morfolojik değişiklikler gözlenir. Genetik faktörler (kr.21, 19, 14 ve1), amiloid birikimi (APP→Aβ2 amiloid) ve apoprotein E’nin bazı özel allellerinin(4) ekspresyonu ile ilişkili olduğu bilinmektedir. Beyin genellikle atrofiktir. Ventriküller simetrik olarak dilatedir. Mikroskobide nörofibriller yumaklar nöron sitoplazmalarında görülür. Nöron proseslerinde senil plaklar oluşur. Plak merkezinde Aβ2 amiloid bulunur. Leptomeninks ve paranikm damarlarında birikerek amiloid anjiopatisi oluşturur. Hücre sitoplazmasında Hirano cisimcikleri görülür. PİCK HASTALIĞI: Frontal ve temporal loblarda asimetrik atrofi, giruslarda ileri derecede atrofi ve bıçak sırtı görünümü. Pick hücreleri, nöronlar içerisinde sitoplazmik Pick cisimcikleri görülür. 129 PATOLOJİ PARKİNSONİZM: 6. dekatta sıktır..Beyin normal veya hafif derecede atrofiktir. Çoğu olguda substantia nigra ve locus ceruleus depigmentedir. Nöromelanin içeren nöronların kaybı sözkonusudur. Mikroskobide bu bölgede nöropil (gri cevher zemini) gliotik olup dağınık nöromelanin pigmenti içerir. Bazı nöronlarda konsantrik dizilim gösteren eozinofilik, intrasitoplazmik inlüzyonlar olan Lewy cisimcikleri görülür. HUNİINGTON HASTALIĞI Demans ve istemsiz hareketlerle (kore) karakterli, ekstrapiramidal motor sistemi tutan, herediter, ilerleyici ve öldürücü bir hastalıktır. Beyin genellikle küçüktür. Nukleus kaudatus, putamen ve gobus pallidusda belirgin atrofi, ventriküllerde simetrik dilatasyon vardır. Mikroskobide kaudat ve putamende ağır nöron kaybı ve fibriller gliozis izlenir. Kortikal nöron kaybı genellikle vardır ve demans ile orantılıdır. AMYOTROFİK LATERAL SKLEROZ: Piramidal sistem üst ve alt motor nöronlarını tutan ilerleyici, dejeneratif hastalıktır. İlerleyici kas güçsüzlüğü, atrofi ve spastisite oluşur. Çoğu sporadik, az oranda OD geçişlidir. Beyin motor korteksi, beyin sapı motor çekirdekleri ve spinal kord ön boynuz motor nöronlarında nöron kaybı ile karakterlidir. Genellikle gros olarak beyin normaldir. Kortikospinal fibril kaybı izlenir. Periferal motor liflerde azalma ve etkilenen iskelet kasında denervasyon atrofisi izlenir. Kortikal atrofi ve demans görülmez. SSS ENFEKSİYONLARI EPİDURAL- SUBDURAL ENFEKSİYONLAR Nadir, öldürücü olup paranazal sinüs ve mastoid enfeksiyonları veya travma komplikasyonu ile oluşurlar. Stafilakok ve streptokoklar etken olabilir. LEPTOMENİNJİT: Leptomeninks ve subaraknoid bölge inflamasyonudur. Akut pürülan menenjitte subaraknoid bölgede eksuda varlığı nedeni ile meninskler konjesyone ve opaktır. Pnömokoklar ile eksuda serebral konveksiteler üzerinde belirginken H.influenza ile beyin tabanında sıktır. Akut lenfositik menenjitte (aseptik menenjit) prognoz daha iyidir. Kabakulak, echo, coxsackie virüsleri ve EBV ile sık gelişir. Kronik menenjit ise en sık M.tuberculosis, Cryptococcus neoformans ve daha az olarak Brucella, Treponema pallidum ile oluşur. Leptomeninks ve bazen dura mater kalınlaşmış olup subaraknoid yoğun eksuda birikimi izlenir. Tüberkülozda beyin tabanında belirgindir. Araknoid yapışıklıkları obstrüktif hidrosefali oluşturur. 130 PATOLOJİ PARANKİM ENFEKSİYONLARI (ENSEFALİT) Staf, strep ve anaerobik organizmalar beyin apsesi oluşturabilir. En sık serebral hemisferlerde yerleşirler. Tüberküloz pulmoner enfeksiyona sekonder olarak oluşur. Tüberkülomlar oluşur. Toksoplazmozis AİDS’lilerde sıktır. Beyin parankiminin generalize enfeksiyonuna en sık neden viral etkenlerdir. Lokalize olabilir. HSV ile temporal lob ensefaliti gelişir. Rabies virüsü nöronları seçerken, progresif multifokal lökoensefalopatide (PML) hedef oligodendroglialardır. Sağlıklı kişilerde viral ensefalitler (en sık arboviruslar) oluşabilir ama PML ve CMV ensefaliti immunsupresyonda sıktır. Perivasküler inflamatuar infiltrasyon (mononükleer hücreler); mikroglial nodüller; nöron fagositozu (nöronofaji) ve bazı olgularda inklüzyon cisimcikleri (nüve veya sitoplazmada) görülebilir. Kuduzda intrasitoplazmik Negri cisimcikleri görülür. Kuduz en sık beyin sapı, serebellum ve hipokampusa yerleşir. CMV enfeksiyonunda intranükleer inklüzyonlar bulunur. HIV enfeksiyonunda enfekte makrofajların birleşmesi ile karakteristik multinükleer dev hücreler görülür. SPONGİOFORM ENSEFALOPATİLER: Creutzfeldt-Jacob hastalığı, nadir olan Gerstmann-Starussler sendromu, öldürücü ailesel insomni ve deli dana hastalığı bu tabloyu oluşturabilirler. DNA veya RNA içermeyen prion denen enfeksiyöz partiküller hastalık etkenidir. Uzun sürede beyin atrofisi ağırdır. Nöropil ve gri cevher hücrelerinde oluşan vakuoller nedeni ile spongioform değişiklik denir. inflamasyon genellikle görülmez. Demans belirgindir. Semptomlar başladıktan sonra yıl içinde genellikle kaybedilirler. SANTRAL SİNİR SİSTEMİ TÜMÖRLERİ Beyin tümörlerinin prognozunda iki önemli faktör vardır: 1- Lokalizasyon 2- Derece (grade) Beyin tümörlerinin yaklaşık yarısı primer, diğer yarısı ise metastatiktir. SSS tümörleri çocukluk çağı tümörlerinin yaklaşık %20 kadarını oluştururlar. Çocukluk çağı tümörleri %70 posterior fossada (infratentorial) yerleşirken, erişkinlerde aynı oranda supratentorial yerleşirler. Beniğn tümörler iyi sınırlı ve genellikle tek lezyon olarak izlenir. Maliğn tümörde radyolojide kontrast tutulumu ve çevre dokuda ödem derece ile artar. Metastatik tümörler tek yada birden fazla odak oluşturabilirler. PRİMER NÖROGLİAL TÜMÖRLER (GLIOMLAR) Astrositom: En sık primer SSS tümörüdür. Fibriller (diffüz) astrositomlar infiltratif büyür; erişkinlerde sıktır (primer beyin tümörlerinin %80 kadarı) ama her yaşta görülebilir. En sık serebral hemisferde (supra tentoriyal) yerleşir. Derece (grade) prognozda önemlidir. Nükleer pleomorfizm, mitotik aktivite, vasküler endotelial proliferasyon (VEP) ve nekroz varlığı ile derecelendirilir. 131 PATOLOJİ Glioblastoma multiforme En yüksek dereceli astrositomdur. Radyolojide düzensiz, kontrast tutan lezyonlar olup komşu beyin parankiminde belirgin ödem vardır. Makroskobik olarak kanama, nekroz ve kistik alan içerebilen infiltratif lezyonlardır. Otopside korpus kallozum aracılığı ile karşı hemisfere geçmesi, kelebek görünümü olarak isimlendirilir. Nekroz alanları ve vasküler endotelyal proliferasyon belirgindir. Nekroz alanları çevresinde tümör hücreleri palisad (sıralanma) oluştururlar. Pilositik astrositomlar Çocuklarda sıktır. Serebellum, 3. ventrikül çevresi, optik sinirde de sık yerleşir. Daha sınırlı olması ve daha yavaş ilerlemesi ile fibriller arstrositomdan ayrılır. Sıklıkla kistik olup mural nodül içerirler. Saç benzeri hücresel uzantıları nedeni ile pilositik denir. Kistik alanlar ve parlak Rosenthal fibrilleri vardır. Oligodendrogliomlar Erişkinlerde ve serebral hemisferlerde (supratentoriyal. sıktır. Kalsifikasyon sık olup radyolojide belirlenebilir. Perinükleer halo ile çevrili yuvarlak, uniform nüveli hücreler görülür. Nöronların çevresinde kümelenip satellitoz denilen fenomeni oluştururlar. Ependimomlar Her yaşta görülebilir. İntrakranial olanlar ilk iki on yılda, intraspinal olanlar erişkinlerde sıktır. İntrakranial olanlar en sık 4. ventrikülde yerleşip hidrosefali ve KİBAS oluşturur. Ventrikül duvarı veya santral kanal artıklarından gelişen iyi sınırlı kitle oluştururlar. Perivasküler pseudorozet; lümen çevresinde dizilen hücreler ependimal rozetleri oluşturur. Subaraknoid bölgede yayılabilirler. PRİMİTİF NÖROEKTODERMAL TÜMÖRLER (PNET) Embriyonel (primitif) hücrelerden oluşurlar. Değişik derecelerde nöronal, glial veya bazen mezenşimal diferansiasyon gösterebilirler SSS’de medülloblastom, nöroblastom, pineoblastom ve ependimoblastomlar bu gruba sokulabilir. Ewing tümörü ise non-nöronal PNET’dir. Medülloblastom ilk iki on yıl içinde serebellumda yerleşir. En sık vermiste lokalizedir. BOS yolu ile yayılarak metastatik depozitler oluşturur. Çocukluk çağı küçük, yuvarlak, mavi hücreli tümörlerine benzer. Homer Wright rozetleri ve bazen nöronal diferansiasyon görülür. KİBAS ve serebellum bozuklukları vadır. DİĞER TÜMÖRLER Primer SSS lenfomaları Özellikle AIDS’lilerde daha sıktır. Büyük hücrelerin belirgin olduğu nonHodgkin lenfoma sıktır ve agresiftir. Çoğu B hücre kökenlidir. Kan damarı çevresinde ve duvarında yerleşim karakteristiktir (anjiosentrik büyüme.) 132 PATOLOJİ Germ hücre tümörleri Özellikle suprasellar ve pineal bölgelerde (orta hat. germ hücre tümörleri olan germinom (seminom-disgerminom. ve teratomlar görülür. Nöronal neoplazmlar En sık ganglioglioma gelişir. Çocuk ve genç erişkinlerde temporal loblarda sık olup konvülsiyon oluşturabilirler. Hemanjioblastom En sık serebellumda; daha az oranda meninkslerde hemanjioblastom görülebilir. Serebellumda mural nodülü olan kistik lezyon yaparlar. Vasküler yapılar arasında lipid yüklü,köpüklü stromal hücreler bulunur. Tek olabilir veya VHL sendromunun komponenti olabilir. Menenjiom Araknoidin meningotelyal hücrelerinden gelişip çoğunlukla beyin parankiminin dışında oluşur. Kranial ve spinal yerleşebilir. Özellikle spinal bölgede yerleşenler kadınlarda daha sıktır. Meningotelyal hücrelerde progesteron reseptörü bulunur. NF tip 2’de sık ve çok sayıdadır. Dura matere tutunan sert lobüle kitle yaparlar. Tümör ve SSS parankimi arasında genellikle belirgin bir sınır vardır. Kafatası kalınlaşıp invaze olabilir. En sık sinsisyal ve fibroblastik varyantlar görülür. İkisi bir arada ise transisyonel menenjiom denir. Psammom cisimcikleri bulunabilir. Beyin parankimi invazyonu maligniteyi gösterir. Maliğn formları nadirdir. METASTATİK TÜMÖRLER Yaşla birlikte artar. Lenfoma ve lösemilerin SSS metastazı erişkin ve çocuklarda görülebilir. Metastazlar meninks veya beyin parankimine yerleşebilirler. Beyin parankimine en sık metastaz yapan tümörler sırası ile akciğer, meme, cilt (maliğn melanom), böbrek ve GİS tümörleridir. Daha az olarak leptomeningeal karsinomatozis gelişir ve beyin zarlarında opafikasyon olur. Bu durumda BOS’da malign hücreler genellikle görülür ve eşlik eden beyin parankim lezyonlarıda olabilir. Prostat, meme ve akciğer karsinomunda dura mater metastazı sıktır. KİBAS ve fokal nörolojik defisitler oluşur. Kafa çifti bozuklukları leptomeningeal karsinomatozisde sıktır. SPİNAL TÜMÖRLER İntramedüller: Astrositom, Ependimom Ekstramedüller, intradural: Schwannom, Menejiom Ekstradural: - Metastaz (prostat ve meme ca) - Hematopoetik tümörler (multiple myelom) - Kemik tümörleri ( ileri yaşta kondrosarkom, gençlerde osteoblastom) - Kordoma: Notakord artıklarından gelişen erişkin maliğn tümörüdür. Berrak sitoplazmalı fsaliform hücrelerden oluşur. –oma eki alan maliğn tümördür. 133 PATOLOJİ CİLT HASTALIKLARI Tablo 1 - Makroskobik Terimler Makül : Çevreden sınırlı, çevre ciltten farklı renkte, düz lezyonlar Papül : 5 mm veya daha küçük çapta yüzeyden kabarık lezyon Plak : 5 mm çapın üzerinde, tepesi düz, yüzeyden kabarık lezyon Nodül : 5 mm çapın üzerinde, yüzeyden kabarık lezyon Vezikül : 5 mm veya altındaki çapta, sıvı ile dolu kabarıklık Bül : 5 mm çapın üzerinde, sıvı ile dolu kabarıklık Püstül : Püy ile dolu kabarıklık Tablo 2 - Mikroskobik Terimler Hiperkeratoz : Stratum korneum hiperplazisi ile birlikte keratin yapısındaki bozukluk Parakeratoz : Stratum korneumda nüvelerin bulunması. Akantoz : Epidermal hiperplazi Diskeratoz : Stratum granulozumun altında, hücre veya hücre gruplarında prematür keratinizasyon Akantoliz : Keratinositler arasındaki bağlantının kaybı ile kohezyonun azalması Papillomatozis : Dermal papillalarda uzama ve/veya kalınlaşma sonucu papiller dermis hiperplazisi Spongioz : Epidermiste hücreler arasında ödem varlığı Lentiginöz : Epidermal bazal tabakada lineer tarzda melanosit çoğalması. Reaktif veya neoplazik olabilir. TÜMÖRLER BENİGN TÜMÖRLER Seboreik keratoz: Orta yaş-yaşlılarda, gövdede daha sık. Yuvarlak, düz lezyonlar. Kadifemsi yüzeyli bej-kahverengi lezyonlar. Histolojik olarak ekzofitik, iyi sınırlı lezyonlardır. Bazal hücrelere benzer hücreler baskındır. Melanin pigmenti bulunup melanom ile karışabilir. Hiperkeratoz ve keratin ile dolu kistler vardır. Çok sayıda olursa paraneoplastik bir sendrom olduğu düşünülür. Skuamoz karsinoma dönüşüm çok nadiren olabilir. 134 PATOLOJİ Keratoakantom: İyi diferansiye skuamoz hücreli karsinoma benzer ama kendiliğinden iyileşir. M>F. 50 yaş üzerinde, güneş gören yanak, burun, kulak, el sırtı gibi yerlerde sıktır. Histolojisinde merkezde keratin ile dolu bir krater çevresinde yukarıaşağı doğru çoğalan yassı epitel hücreleri görülür. Epitelde sitolojik atipi ve ani keratinizasyon görülür. Verruka: Çocukluk ve erişkinlikte sıktır. HPV etkisi ile oluşur. Direkt temas ve otoinokülasyon ile yayılır. 6 ay-2 yıl içinde gerileyebilir. Verruka vulgaris: En sık görülen formudur. El sırtında, tırnak çevresinde yerleşir. Verruka plana: Yüz ve el sırtında sıktır. Verruka plantaris-palmaris: Ayak tabanı ve el ayasında yerleşir. Condyloma akuminatum: Penis, female genitalia, uretra, perianal bölge ve rektumda yerleşir. Histolojisinde papillomatöz (verrüköz) epidermal hiperplazi, sitoplazmik vakuolizasyon (koilositoz), keratohyalin granülleri, viral sitopatik etki ile hücre içi keratin birikimleri görülür. Aktinik (solar) keratoz: Premalign lezyondur. 1 cm çapın altında kahverenkte, kırmızı veya cilt renginde, zımpara kağıdına benzer lezyonlardır. Yüz, kollar, el sırtında sıktır.Bazal hücrelerde hiperplazi, alt epidermiste sitolojik atipi görülür. Dermiste kalınlaşmış, mavi-gri elastik lifler (elastoz), stratum korneumda parakeratoz görülür. Aktinik keratozlu olguların çoğu zamanla gerileyebilir. Ama bir kısmı skuamöz hücreli karsinoma dönüşebileceğinden lezyonun tamamen çıkarılması gerekir. MALİGN TÜMÖRLER Skuamöz hücreli karsinom: (Yassı epitel hücreli karsinom – Epidermoid karsinom) Yaşlı kişilerde güneş gören bölgelerde en sık gelişen tümördür. Alt bacak lezyonları dışında erkeklerde sıktır. Karsinojenler (yağ ve is gibi), kronik ülserler, osteomyelit sinüsleri, eski yanık skarları, arsenik alımı, ionize radyasyon, oral kavitede tütün çiğnenmesi etken olabilir. İn situ lezyonlar iyi sınırlı, kırmızı plaklar şeklinde görülür. İnvaziv lezyonlar nodüler olup değişken derecede hiperkeratoz gösterirler. Ülserleşebilirler. Karsinoma in situ’da epidermisin tüm katlarında atipik hücreler vardır. Zamanla bazal membranı aşarak invazyon gelişir. İyi diferansiye keratinize lezyonlardan anaplastik, nekroz alanları içeren, tek tük keratinizasyon (diskeratoz) gösteren tümörlere dek değişir. Genellikle küçük çapta iken yakalanır. Olguların %5’inden azı tanı anında bölgesel lenf düğümlerine yayılmıştır. 135 PATOLOJİ UV ışınlarının oluşturduğu DNA hasarı önemlidir. Kemoterapi ve transplantasyon nedeni ile immunsupresyon yapılanlarda ve kseroderma pigmentozumda risk yüksektir. Bazal Hücreli Karsinom: Yavaş büyüyen, çok ender metastaz yapan bir tümördür. Açık renkli kişilerde ve kronik güneş ışığına maruz kalan yerlerde sıktır. İmmunsupresyonlularda ve kseroderma pigmentosum da risk artar. İnciye benzer papül şeklinde, belirgin dilate subepidermal kan damarları (telenjiektazi) içeren lezyonlardır. Bazı tümörlerde melanin pigmenti bulunduğundan nevüs veya melanom ile karışabilir. İlerlemiş olgular ülserleşir. Geniş lokal invazyon oluşur. Kemik ve yüz sinüslerine invazyon olabilir (Rodent ülser). Histolojisinde bazal hücrelere benzer hücrelerden oluşur. Epidermis veya kıl folikülünden köken alırlar. Hücre adalarının en dıştaki hücreleri palisad oluştururlar. Epitel kümesi çevresinde ayrışma artefaktı ile bir boşluk veya yarık oluşur. MELANOSİT KÖKENLİ LEZYONLAR: Nevoselüler Nevüs: 5 mm veya altında, ten-kahverenkte, düzenli pigmente papüllerdir. Kümeler ve topluluklar halinde dermoepidermal bölgede biriken melanositler erken evreyi oluştururlar. Bu döneme, junctional (bileşke) nevüs denir. Zamanla melanositlerin bir kısmı dermise girer ve kompaund (bileşik) nevüs oluşur. Geç lezyonlarda epidermal kümeler kaybolur. Nevus hücreleri dermisin içindedir ve intradermal nevüs denir. Son ikisi klinikte yüzeyden kabarık görülür. Melanositlerin dermoepidermal bileşkeden başlayıp aşağı doğru ilerlerken şekil değiştirmesine “maturasyon” (olgunlaşma) denir. Bu özellik ile malign melanomdan ayrılabilir. Ayrıca melanomun tersine, hücrelerin çevresinde belirgin lenfositik infiltrasyon görülmez. Tablo 2 - NEVÜS TİPLERİ Yapısal özellik Sitolojik özellik Konjenital nevüs: Derin dermal, bazen subkutan büyüme (deri ekleri, damarlar ve sinir lifleri çevresinde) Edinsel nevüs ile aynı Doğuşta var. Büyük olanlarda melanom riski (+) Klinik önemi Blue Nevus: Fibrozisin eşlik ettiği, küme yapmayan dermal infiltrasyon Dendritik, pigmentli hücreler Siyah-mavi nodül. Klinikte melanom ile karışır. İğsi ve epitelioid hücre nevüsü (Spitz nevüs): Fasiküler büyüme Büyük, şişkin hücreler, iğsi hücreler, Çocuklarda sık. Kırmızıpembe nodül. Klinikte hemanjiom; histolojide melanom ile karışır. Halo Nevüs: Nevüs hücreleri çevresinde lenfosit infiltrasyonu Edinsel nevüs ile benzer. Nevüs hücrelerine karşı immun yanıt Displastik Nevüs: Büyük, intraepidermal kümeler Sitolojik atipi Potansiyel malign melanom prekürsörü 136 PATOLOJİ Malign Melanom Çoğu ciltten, bazende oral ve anogenital mukoza, özefagus, meninks ve gözden kaynaklanır. Güneş ışığına maruz kalan bölgeler ve Yeni Zelanda, Avustralya gibi ülkelerde sıktır. Displastik nevüs, herediter faktörler, karsinojenler rol oynayabilir. Az olguda herediter ve familyal olabilir. 9. kromozomda yerleşen MTS (melanom tümör supressör) gen delesyonu ailesel olgularda belirlenmiştir. En önemlisi pigmente bir lezyondaki renk değişikliğidir. Boyutun büyümesi, kaşıntı-ağrı, erişkinlikte yeni pigmentli bir lezyonun gelişmesi, sınırların düzensizliği ve renk değişikliği şüphe uyandırmalıdır. Radial büyüme; epidermal ve yüzeyel dermiste horizontal büyümedir. Uzun sürede gerçekleşir. Bu sırada metastaz yeteneği yoktur. Vertikal büyüme oluştuğunda olgunlaşma göstermeyen melanositler derine doğru gelişir. Nodül yapısı oluşur. Metastaz yeteneği kazanılır. Granüler tabakadan en derine doğru milimetrik ölçüm yapılarak vertikal faz değerlendirilir. Breslow sistemi ile tümörün derinliği milimetrik olarak ölçülür. 0.76 mm altında 5 yıllık sağkalım %98; 0.76-1.5↑ mm arasında orta derecede; 1.5 mm↑ ise %44-63’dür. Clark sisteminde ise vertikal yayılım 5 düzeyde değerlendirilir. Level I= Intraepidermal (insitu) II= Papiller dermiste III= Papiler dermisi doldurup retiküler dermise varmadan kalmış IV= Retiküler dermiste V= Subkutan yağ dokusuna geçmiş. Metastaz bölgesel lenf düğümleri, akciğer, karaciğer, beyin ve hematojen olarak yayılabildiği her yeredir. Bazen tümör çıkarıldıktan yıllar sonra metastaz gerçekleşebilir. Histolojik olarak hücreler nevüs hücrelerinden daha büyüktür. Düzensiz iri nüveler ve eozinofilik büyük nükleoluslar vardır. Balon benzeri nodüller, kümeler veya tek hücre halinde yayılır. En önemli prognoz faktörü vertikal yayılımdır (invazyon derinliği) Evreyi belirler. Göz melanomu cilt melanomundan 20 kat az görülür. Çoğu uvea (iris, silier body, koroid) melanositlerinden köken alır. Retinanın pigmentli epitelinden de çıkabilir. Burada iğsi ve epiteloid hücreler görülür. İğsi hücreler baskınsa metastaz eğilimi azdır (%75 olguda 15 yıllık sağkalım). Epitelioid göz melanomlarında ise 15 yıllık sağkalım %35’tir. Göz melanomu en sık karaciğere metastaz yapar. 137 PATOLOJİ KAS - İSKELET SİSTEMİ YUMUŞAK DOKU TÜMÖRLERİ Tablo 1- YUMUŞAK DOKU TÜMÖRLERİ • Yağ dokusu Tm : Lipom, liposarkom • Fibröz Doku Tm : Nodüler fasiit, fibromatozis , fibrosarkom • Fibrohistiositik Tm: Fibröz histiositom, dermatofibrosarkom protuberens, malign fibröz histiositom. • İskelet Kası Tm : Rabdomyom, rabdomyosarkom • Düz Kas Tm : Leiomyom, leiomyosarkom, • Vasküler Tm :Hemanjiom,lenfanjiom, hemanjioendotelyoma,hemanjio perisitoma • Periferik Sinir Tm : Nörofibrom, Schwannom, Malign periferik sinir kılıfı tümörleri • Histiogenezi Belirlenemeyenler: Granüler hücreli tümör, sinovyal sarkom, alveoler soft part sarkom, epitelioid sarkom YAĞ DOKUSU TÜMÖRLERİ Lipom : En sık görülen yumuşak doku tümörüdür. En sık erişkin cilt altı dokusunda gelişir. Anjiolipom varyantı ağrılı olabilir. Mikroskobide normal yağ dokusuna benzer. Özellikle tüberosklerozlu hastaların böbreklerinde görülen anjiomyolipomlar hamartomatöz olarak kabul edilmektedir. Liposarkom : Yağ hücrelerinin malign tümörüdür. 5 – 6. dekatta sıktır. Derin dokular ve organlarda yerleşir. Alt ekstremiteler ve abdomende sıktır. Retroperitonda en sık görülen sarkomdur. FİBRÖZ DOKU TÜMÖRLERİ Nodüler Fasiit : Sarkom ile karışabilen sınırlı, fibroblast proliferasyonudur (pseudosarkom). Genç erişkinlerde, birkaç hafta içinde hızla büyüyen , ağrılı kitle yapar. Üst ekstremiteler ve gövdede sıktır. % 10 – 15 olguda lokal travma öyküsü vardır. Basit eksizyon yeterlidir. Fibromatozis: İnfiltratif yayılabilen; çıkarıldıktan sonra tekrarlayabilen fibroblast proliferasyonudur. Metastaz yapmazlar (sınır lezyon). Yüzeyel olanlar palmar fibromatozis (Dupuytren kontraktörü) ve penil fibromatozis (Peyronie hastalığı) olup yüzeyel fasyadan gelişirler. Derin fibromatozisler abdomen, gövde ve ekstremite kaslarında yerleşen Desmoid tümörleri içerir. 138 PATOLOJİ Fibrosarkom: Çoğu genç ve erişkinde baldır-diz ve gövdenin derin bölgelerinde yerleşen malign tümörlerdir. Yavaş büyürler. Lokal rekürrens ve hematojen yolla akciğer metastazı oluşur. Birbiri ile kesişen fibroblast demetleri bazen balık kılçığı şeklinde dizilir. FİBROHİSTİOSİTİK TÜMÖRLER : Fibröz Histiositom (dermatofibrom.: İyi sınırlı, dermis veya subkutan yerleşimli, mobil, benign tümörlerdir. Dermatofibrosarkom Protuberens: Benign – malign arasında sınır lezyondur. Dermis ve subkutan dokuda yavaş büyüyen nodül oluşturur. İnfiltratif olup lokal eksizyon sonrası tekrarlanır. Malign Fibröz Histiositom : Erişkinlerde en sık görülen yumuşak doku sarkomudur. 50-70 yaş arası sıktır. Ekstremite kaslarının derin bölgelerinde yada retroperitonda sıktır. Mikroskobik olarak farklı tipleri vardır. En sık sitoriform–plemorfik tip görülür. İyonize radyasyona bağlı en sık oluşan sarkomdur. İSKELET KASI TÜMÖRLERİ Rabdomyom: Nadir görülür. Kardiak rabdomyom tuberosklerozda sıktır ve hamartom olduğu iddia edilir. Rabdomyosarkom: Çizgili kas diferansiasyonu görülür. Diğer yumuşak doku tümörlerinin tersine bebeklik, çocukluk ve ergenlik döneminde sıktır (ilk 10 yılda). En sık görülen varyantı embriyoner tiptir. Baş-boyun, genitoüriner sistem ve retroperitonda sıktır. Boşluklu organlarda gelişen tipler bortroid ( üzüm salkımı ) görünümünde olabilir. Embriyonal tipleri küçük ilkel hücrelerden oluşur. Bir kısmında myoblastik diferansiasyonu gösteren şerit şeklinde hücre çıkıntıları vardır. Mukoza altında bant tarzında yoğun malign hücre birikimine kambium tabakası denir. EM ile sarkomerler görülebilirler. İmmünohistokimya ile dezmin gösterilebilir. DÜZ KAS TÜMÖRLERİ Leiomyom : Sık görülen, iyi sınırlı tümörler olup en sık uterusta ve GİS de görülürler. Leiomyosarkom : Uterus ve GİS ‘de sık görülürler. İnfiltratif büyüme , hücrelerin daha fazla olması, pleomorfizm , nekroz ve en önemlisi mitozun fazla olması ile leiomyomdan ayrılır. 139 PATOLOJİ VASKÜLER TÜMÖRLER Diğer tümörlerden ayrımda zorlanıldığında endotele yönelik antikorlar (Faktör VIII-UEA) yardımcı olur. EM ile Weibel-palade cisimcikleri karakteristiktir. Hemanjiom: Çocuklarda sıktır. Kapiller yada kavernöz olabilir. Hemanjiondotelyoma : Bening – malign arasında bir lezyondur. İyi diferansiye, prolifere endotel hücreleri arasında damar yapıları görülür. Anjosarkom : Anaplastik iğsi hücreler arasında belli-belirsiz vasküler yapılar görülür. Büyük, solid kitleler yapar. İnvazivdir. Arsenik bileşikleri , polivinil klorid ve radyoaktif Torotrast ile ilişkilidir. Arteriovenöz fistül, uzun süreli yabancı cisim varlığı, radyoterapi ile ilişkili olabilir. En sık cilt, yumuşak doku, meme kemik karaciğer ve dalakta yerleşir. Lenfanjiosarkom Lenfanjiosarkom ise radikal mastektomi sonrası uzun süreli lenf ödemde ortalama 10 yıl sonra gelişir. Mikroskobisi anjiosarkoma benzer. Hemanjioperistom : Pelvik retroperiton ve orbitada sıktır. Kanama nedeni ile çıkarılması güç olabilir. Perisitlerden geliştiği düşünülüyor. Glomus tümörü : (Glomanjiom) Isı düzenlenmesinde rol oynayan nöromyoarteriel glomus cisimciklerinden gelişir. Klasik olarak tırnak altında yerleşirlersede cilt, yumuşak dokular, sinirler, mide, burun içi ve trekeada görülebilir. Ağrılı lezyonlardır. Genellikle benigndir. Çok çok nadir malign formu glomanjiosarkomdur. Kaposi Sarkomu 1. Klasik Tip : Yaşlı erkeklerde 2. Endemik (Afrika) Tip: Afrika zencilerde genç erkek ve çocuklarda 3. Epidemik Tip: İmmünsüprese kişilerde (özellikle AIDS) İndiferansiye iğsi hücrelerden oluşur. Endotel hücresi orjinli veya mezenşimal hücrelerden geliştiğide ileri sürülmektedir. Mikroskobide yama tarzı, plak ve nodül şeklinde 3 fazı vardır. Tümörü oluşturan nodüler fazda dermis ve subkutan dokuda şişkin prolifere iğsi hücreler arasında yarık şeklinde boşluklar vardır. Boşlukların içinde ve dışında eritrositler görülür (ekstravaze eritrositler). Hemoraji, hemosiderin pigmenti , lenfosit ve seyrek makrofajlar bulunur. Mitoz sıktır. Lenf düğümü ve organ metastazları gelişir. Etyolojisinde HHV tip 8 (KSHV) suçlanmaktadır. 140 PATOLOJİ HİSTİOGENEZİ BELİRLENEMEYENLER Sinovyal Sarkom: Tüm yumuşak doku sarkomlarının %10’unu oluşturur. Sinovyal hücrelerden değil, eklem boşluklarındaki mezenşimal hücrelerden gelişebilir. Bizafiktir (mikst tümör). Epitel ile döşeli glandlar ve arada fibroblast benzeri iğsi hücrelerden oluşur. Karsinom ile veya iğsi hücreler baskınsa diğer sarkomlarla karışır. Keratin ve EMA (+)’dir. En tanıtıcı olan t (x = 18) ( p11. 2;q11. 2 ) kromozom translokasyonunun belirlenmesidir. Çocuk ve genç erişkinlerde sıktır. PERİFERİK SİNİR TÜMÖRLERİ Schwannomlar periferik sinirlere kranial sinirlere ve spinal sinir köklerine tutunan iyi sınırlı kitle yapar. 8. sinir yerleşimi sıktır. (Akustik nörom) Tip II Nörofibromatozis de bilateral yerleşim karakteristiktir. Hücresel Antoni A alanları , miksoid Antoni B alanları, palisat yapıları (Verokay Cisimleri) oluştururlar. Dejeneratif değişiklikler görülebilir. Nörofibromlar tutulan sinirde fusiform (iğsi) genişleme yaparlar. Daha az sınırlıdır. Soliter veya çok sayıda olabilirler. Dalgalı görünümde nüveleri olan hücreler uzun lifler oluştururlar. Arada aksonlar izlenir. Dejenerasyon olabilir. Mitoz ve hücresellik artarsa malign transformasyon düşünülür. (Özellikle Tip 1 NF’de) Nörofibromlarda malignleşme daha sıktır. → Malign perifirik sinir kılıfı tümörü. Agresif lokal büyüme ve akciğer metastazı görülür. YUMUŞAK DOKULARA METASTAZ YAPAN TÜMÖRLER: Böbrek , akciğer ve kalın barsak tümörleri. KEMİK HASTALIKLARI Kemikte bulunan hücreler osteoblast, osteosit ve osteoklastlardır. KONJENİTAL VE HEREDİTER HASTALIKLAR Akondroplazi: Büyüme sırasında kıkırdak maturasyonunda bozukluk ile karakterli herediter hastalıktır. Epifizde kıkırdak oluşur ama kemiğe dönüşemez. Cüceliğin önemli nedenlerinden biridir. % 20 ailesel, % 80 yeni mutasyonlarla oluşur. Heterozigotlarda proksimal ekstremitelerde orantısız kısalık, bacakların bükülmesi ve lordoz izlenir. Osteogenezis İmperfekta Otozomal dominant geçen formu daha sıktır. Tip I kollajende defekt vardır. Tip I kollajen cilt, eklem, göz ve osteoidin yapısında yoğun olarak bulunur. Çok sayıda kemik kırıkları diş anomalileri, işitme kaybı, mavi görünümlü sklera izlenir. 141 PATOLOJİ Osteopetrozis (Albers-Schönberg hastalığı,Mermer kemik hastalığı) Osteoklast disfonksiyonu ile diffüz simetrik kemik sklerozudur. Morfolojik olarak uzun kemiklerin uçları büllöz görünümde olup medüller kanal ve kemik iliğini içermezler. Nöral foraminalar dar olduğu için sinirler sıkışır. Yeni oluşan kemik olgunlaşamaz ve kolay kırılır. OR formu: İn utero veya doğumdan hemen sonra kırık, anemi, hidrosefali ile kaybedilirler.Yaşarsa çocukta optik atrofi, sağırlık, yüz felci, ölümcül enfeksiyonlar, ekstramedüller hematopoeze bağlı hepatosplenomegali oluşur. OD formu: Ergenlik ve erişkinlikte kırılan kemikler için çekilen radyografiler ile tanı konulur. Hafif kafa çifti bozuklukları ve anemi genellikle vardır. Kemik iliği trasplantasyonu ile iskelet anomalileri geriler. METABOLİK HASTALIKLAR Osteoporoz: Kemik kütlesi azalır, frajilitesi artar. Lokal olabilir (bir ekstremitenin immobilizasyonu) veya tüm iskeleti tutabilir. Generalize osteoporoz primersekonder olabilir. Primer osteoporoz: Postmenapozal (en sık) senil, idiopatik jüvenil, idiopatik orta yaşta gelişebilir. Sekonder osteoporoz: • Endokrin: Hiperparatiroidizm, hipertiroidizm, hipotiroidizm, hipogonadizm, akromegali, Kushing sendromu, prolaktinoma, tip I DM, Addison hastalığı • Neoplazi: Multiple myelom, karsinomatozis, mast hücre hastalığı • GİS: Malnütrisyon, malabsorpsiyon, subtotal gastrektomi, hepatik yetmezliği, Vit C-D yetmezliği • Romatolojik Hastalıklar • İlaçlar: Antikoagülan, kemoterapi, kortikosteroid, artikonvülsan, lityum • Alkol • Sigara • Diğerleri (osteogenezis imperfekta, immobilizasyon, pulmoner hastalıklar, KOAH, homosistinüri, anemi) Postmenapozal olgularda en sık vertebralarda , femur boynu gibi yük taşıyan bölgelerde görülür. Osteoklastik aktivite vardır. Diğer alanlarda mineral içeriği normal olup mineral-protein matriks oranı bozulmamıştır. Rikets ve Osteomalazi: Vitamin D yetmezliğine bağlı gelişirler. Mineralizasyon bozukluğu ile non-mineralize osteoid artar (Osteoporozdan farkı). Kırıklara eğilim artar. Histolojide mineralize olmamış osteoid hematoksilen-eozin ile pembe renkte görülür. 142 PATOLOJİ Hiperparatiroidizm: Osteoklastik aktivite (kemik yıkımı) artmıştır. Trabeküler kemik azalır, yerine gevşek bağ dokusu geçer. Mikroskobide osteoklastların artıp kemik yüzeyini erozyona uğrattığı görülür. Hemosiderin depozitleri vardır. Osteosit ve fibroblast birikimi ve kist oluşmu ile “brown tümörler” oluşur. Kemiğin dev hücreli tümörü ile karışır. Parathormon düzeyinin yüksek oluşu, lezyonun çok sayıda olması ve metafiz yerleşimi ile dev hücreli kemik tümöründen ayrılır. Dev hücreli kemik tümörü tek odakta ve epifizde yerleşir. ENFEKSİYONLAR Osteomyelit Pyojenik osteomyelit Çoğu olguda hematojen yayılım ile enfeksiyon oluşur. En sık etken Staphylococcus aureustur. Yenidoğanda E.coli ve B grubu streptokoklar, orak hücreli anemi hastalarında Salmonella etken olabilir. Akut osteomyelitte nötrofiler ön plandadır. Nekroz, subperiostal apse, çevre yumuşak dokulara yayılarak sinüs oluşumu görülebilir. Periost ayrışması ile iskemi artar. Kronik osteomyelit akut formun sekelidir. Kronik inflamatuar hücreler, osteoklast aktivasyonu, fibroblast proliferasyonu ve yeni kemik oluşumu görülür. Sekestrum, involukrum, Brodie apsesi ile tanı konur. Cilde açılan sinüsler oluşabilir. Bu zeminden uzun sürede skuamöz hücreli karsinom gelişebilir. Ayrıca kronik osteomyelit, nadiren sekonder osteosarkoma yol açabilir. Tüberküloz Osteomyelit Pulmoner tüberküloz olgularının % 1-3 kadarında gelişir. Uzun kemikler ve vertebraya daha çok yerleşir. İlk yerleşim yeri, oksijen basıncının yüksek olduğu snovyumdur. Vertebral tbc (Pott hastalığı. önemli bir formdur. Çevreye yayılıp psoas kası içinde soğuk apseler yapar. PAGET HASTALIĞI (Osteitis Deformans) Lokalize, osteoklastik aktivite ve kemik yıkımı; daha sonra anormal kemik yapımı epizodları ile karakterli bir hastalıktır. Sonuçta anormal yapıda dayanıksız kemik birikimi ile iskelet deformiteleri oluşur. 40 yaş öncesi nadirdir. M>F Tek (monostotik) kemik tutulumu%15 olguda görülür. Tibia, ileum, femur, kafatası, vertebra, humerus tutulabilir. Multifokal (poliostotik) kemik tutulumu %85 olguda görülür. En sık vertebra, kafatası ve pelvis kemiklerini tutar. Klaviküla, fibula ve küçük kemikler tutulmaz. Mozaik yapıda kemik oluşumu patognomiktir. 143 PATOLOJİ Klinik olarak kemik ağrısı, başta ve yüzde leontiasis ossea, başta ağırlaşma; kafatası tabanı invajinasyonu ile posterior fossaya bası sonucunda platibazia oluşur. Femur ve tibiada öne doğru bükülme ve ağır sekonder osteoartrit oluşur. Chalkstick (tebeşir) tipi kırıklar, spinal kord hasarı ve kifoz oluşur. Lezyonda hipervaskülariteye bağlı üzerindeki ciltte ısınma ve yüksek debili kalp yetmezliği gelişebilir. %5-10 olguda osteosarkom, kondrosarkom ve diğer sarkomlar gelişebilir. TÜMÖRLER Kemikte en sık metastatik tümörler görülür. Sıklık sırasına göre prostat, meme, akciğer, böbrek, GİS ve tiroid metastazları sıktır. PRİMER KEMİK TÜMÖRLERİ Tip Yerleşim Yaş Morfoloji Kemik oluşturan (benign) Osteom Yüz kemikleri 40-50 Histolojisi kemiğe benzer Osteoid osteoma Femur-tibia metafizi 10-20 Kortekste ağrılı tümörler, histolojisinde düzensiz kemik trabekülleri, proksimal femur ve tibiada Osteoblastoma Vertebral kolumn 10-20 Vertebra transvers ve spinöz çıkıntılarında yerleşir. Histolojisi osteoid osteomaya benzer Kemik oluşturan (maling) Primer osteosarkom Distal femur, proksimal tibia Ve humerus metafizi 10-20 Dışa doğru büyüyen periostu iten, içe medüller kaviteye gelişen, malign hücrelerin osteoid ürettiği; malign kıkırdağında bulunabildiği tümörler Sekonder osteosarkom Femur, humerus, pelvis >40 Polyostatik Paget hastalığı sonrası, histolojisi primer osteosarkoma benzer Uzun kemik metafizleri 10-30 Kıkırdak takkesi olan kemik çıkıntıları, tek çok sayıda ve herediter olabilir Kondom El-ayak küçük kemikleri 30-50 Kıkırdak (malign) tümörü Omuz, pelvis, proksimal 40-50 femur-kosta kemikleri Kıkırdak tümörleri (benign) Osteokondrom Medüller kaviteden gelişen korteksi zedeleyen iyi diferansiye kıkırdak benzeri veya anaplastik Diğerleri Dev hücreli tm Uzun kemik epifizleri 20-40 Korteksi zedeleyen litik lezyonlar; osteoklast benzeri dev hücreler, yuvarlak,iğsi hücreler Evving tm Diafiz ve metafiz 10-20 Medüller kaviteden gelişen, küçük yuvarlak hücreli glikojen içeren hücreler, agresif tümör. (MIC2+) 144 PATOLOJİ KEMİĞİN TÜMÖRE BENZER LEZYONLARI Fibröz Displazi: 1. Monostotik, 2. Poliostotik 3. Endokrin anomaliye eşlik eden poliostotik formları vardır. Çoğalan fibröz doku normal kemik trabeküllerinin yerini alır. En sık monostotik formu görülür (%70.. Ergenlikte sıktır. Kosta, femur, tibia, çene kemikleri, kafa kemiklerinde sıktır. Çoğu asemptomatiktir. Poliostotik formu (%25) kranifoasial bölgede sıktır. McCune-Albright sendromu: % 3 olguda endokrin anomaliler poliostotik tutuluma eşlik eder. F>M. Tek taraflı kemik lezyonları, aynı tarafta Caféau-lait lekeleri, hipertiroidizm, puberte prekoks, Cushing sendromu, hipofiz adenomları görülebilir. Nörofibromatozis tip 1 (von Recklinghausen hastalığı) ile ilişkili olabilir. Fibröz displazi, iyi sınırlı ve radyolusent bir odak oluşturur. Sklerotik bir halka lezyonu çevreler. Kollajen ve fibroblastlardan zengin zeminde küçük, düzensiz kemik adaları (olta iğnesi veya çin alfabesi) vardır. Nadir kıkırdak alanları bulunabilir. Soliter kemik kisti, anevrizmal kemik kisti, metafizyer fibröz defekt tümöre benzer benign lezyonladır. Metafizyer (kortikal) fibröz defekt oldukça sık olup, 2 yaş üzeri çocuklarda %30-50 oranında görülür. Distal femur ve proksimal tibia metafizinde yerleşir, ortalama 0.5 cm çapında olup klinik bulgu oluşturmaz. 5-6 cm çapa ulaşırsa nonossifying (kemikleşmeyen) fibrom denir ve patolojik kırığa yol açabilir. Malign fibröz histiositom, fibrosarkom gibi malign mezenşimal tümörler kemikte yerleşebilir. Osteosarkom, kondrosarkom nadiren kemik dışında (ekstraskletal) yumuşak dokuda yerleşebilir. İskelet dışı osteosarkomu myozitis ossifikanstan ayırt etmek gerekir.