A. Küresel Ekonomik Gelişmeler IMF Büyüme Dünya Ekonomisi Gelişmiş Ülkeler ABD Euro Bölgesi AB-27 Almanya Japonya Gelişmekte Olan Ülkeler Çin Hindistan Türkiye OECD 2010 T 2011 T 2010 T 4,8 2,7 2,6 1,7 1,7 3,3 2,8 7,1 10,5 9,7 7,8 4,2 2,2 2,3 1,5 1,7 2,0 1,5 6,4 9,6 8,4 3,6 4,6 2,7 1,7 3,5 3,7 10,5 9,1 8,5 2011 T 4,2 2,2 1,7 2,5 1,7 9,7 8,2 6,9 Kaynak: IMF,OECD Küresel ekonomideki toparlanma süreci kırılganlıklarla beraber devam etmektedir. AB’de ve özellikle son günlerde İrlanda’da yaşanan problemler, ABD’de yavaşlayan ekonomi ile birlikte yaşanan yüksek işsizlik ve özellikle gelişmiş ülkeler arasındaki kur savaşları tartışmalarına bağlı olarak uluslararası para sistemine yönelik eleştiriler Kasım ayında küresel ekonomide devam eden başlıca riskler olarak ele alınabilir. Haziran ayında Toronto’da yapılan G-20 zirvesi öncesinde Çin’in yuanın değerinin dereceli olarak arttıracağını açıklamış olması ABD ile Çin arasındaki gerginlikleri bir miktar azaltmış olsa da yuanın değerindeki yükselişin beklenen hızda olmaması Ekim ve Kasım aylarında iki ülke arasındaki gerginliğin tekrar yükselmesine sebep olmuştur. Kasım ayının ilk haftasıyla birlikte ABD’deki yüksek işsizlik oranları ve yavaş büyüme dolayısıyla Fed’in 600 milyar dolarlık bir parasal genişlemeye (quantitative easing 2) gideceğini açıklaması ise “kur savaşı” söylemlerinin giderek kuvvetlenmesine yol açmıştır. Söz konusu parasal genişlemeden başta Almanya olmak üzere dış fazla veren gelişmiş ülkeler de rahatsız olduklarını dile getirmişlerdir. Böylece kur savaşları konusu, G-20 zirvesinde gündemde yer almasa da kulislerde en çok tartışılan konu haline gelmiştir. Bu süreçte uluslararası para sistemi de tartışılır hale gelmiş, hatta Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick kurların belirlenmesinde altın standardı sisteminin yeniden uygulanabileceğini ileri sürmüştür. Şu anda uygulanmakta olan uluslararası para sisteminin yetersiz olduğuna dair görüşler ise giderek yaygınlaşmaktadır. AB’de sürmekte olan bütçe açığı, borç stoku ve bankacılık sistemine ilişkin problemler güncelliğini Kasım ayında da korumuş ve bu kez İrlanda’da yaşanan sorunlar AB’deki ve dünyadaki toparlanmanın önünde bir risk unsuru olarak öne çıkmıştır. Yüksek bütçe açıkları ve bankacılık sektörü problemleri ile karşı karşıya olan İrlanda’da Hükümet Kasım ayının sonu ile beraber bütçe açıklarına karşı hazırladığı planı açıklamıştır. Hazırladığı 4 yıllık tasarruf planı uyarınca İrlanda Hükümeti, sosyal yardım harcamalarından, üniversite harçlarına pek çok konuda sıkı tedbirler öngörmüştür. Bütçe açığını hedeflenen seviyeye indirebilmek için 4 yıl içinde toplam 15 milyar euro tasarruf öngören planın, 10 milyar euroluk kısmını harcama kesintileri, 5 milyar euroluk kısmını ise vergi artırımları oluşturmaktadır. Plan uyarınca İrlanda'da 2014 yılına kadar işsizlik maaşı ve çocuk yardımı gibi sosyal yardım harcamalarından 2,8 milyar euro kesilmesi, sağlık harcamalarından toplam 1,4 milyar euro tasarruf edilmesi öngörülmüştür. Plan çerçevesinde katma değer vergisinin standart oranının 2013'e kadar yüzde 21'den yüzde 22'ye, 2014'de kadar da yüzde 24'e yükseltilmesi kararlaştırılmıştır. Diğer taraftan, Kasım ayında Kore’de yapılan G-20 zirvesi küresel ekonomi gündemini meşgul eden en önemli konulardan biri olmuştur. Toplantı sonrasında G20 ülkeleri yayınladıkları açıklamada güçlü, sürdürülebilir ve dengeli bir büyüme için çalışmaların devam etmesinin gerekli olduğunun altını bir kez daha çizmişlerdir. Yayınladıkları bildirgede şimdiye kadar alınan önlemler sayesinde küresel ekonominin depresyonunun kıyısından döndürüldüğünü belirten G-20 liderleri, ülkeler arasındaki söz konusu işbirliğinin büyük yararı olduğunu vurgulamıştır. Yapılan açıklamada küresel ekonomide toparlanmanın devam etmesine rağmen aşağı yönlü risklerin varlığına dikkat çekmiştir. Zirve sonucunda G-20 ülkeleri 5 politika alnını kapsayan bir eylem planı açıklamışlardır. Para ve Kur Politikası: Buna göre G-20 ülkeleri serbest piyasa koşullarına daha fazla dayanan ve ekonominin dinamiklerini daha iyi yansıtan kur sistemlerini benimseyeceklerini açıklamışlardır. Rezerv para kullanmakta olan gelişmiş ülkeler de aşırı volatiliteye ve döviz kurlarındaki aşırı hareketlere karşı daha tedbirli davranacaklarını taahhüt etmişlerdir. Ayrıca tüm G-20 ülkeleri istikrarlı ve iyi çalışan bir uluslararası bir para sistemi için çalışmalarını hızlandırmayı taahhüt etmiştir. Bu ülkeler ayrıca IMF’den bu alanlardaki çalışmalarını daha da hızlandırmasını istemişlerdir. Ticaret ve Kalkınma Politikaları: Serbest ticaretin yatırımların küresel toparlanma için önemini vurgulayan G-20 ülkeleri düşük gelirli ülkelerde sürdürülebilir ve kalıcı büyümeyi sağlayacak her türlü yardımı yapacaklarını açıklamıştır. Maliye Politikaları: Gelişmiş ülkeler açık, güvenilir, istekli ve büyüme dostu maliye politikaları oluşturma ve yürürlüğe koyma kararı almıştır. Söz konusu politikaların Toronto zirvesinde de belirtildiği gibi ülkelerin özel durumlarına göre farklılık göstereceği belirtilmiştir. Finansal Reformlar: Ulusal ve uluslararası düzeyde finansal standartlara bağlı kalacakların altını çizen G-20 ülkeleri, finans piyasalarındaki aksaklıkları (too-big-tofail-problems) gidermek için yeni sermaye ve likidite yeterlilik standartları kabul edeceklerini açıklamıştır. Ülkeler ayrıca yeni finansal reformlar üzerinde daha kapsamlı olarak çalışma yapacaklarını açıklamışlardır. Yapısal Reformlar: G-20 ülkeleri küresel talebi canlandırmak, iş yaratma sürecini hızlandırmak, küresel dengeyi sağlamak ve potansiyel büyümeyi arttırabilmek için bir dizi yapısal reformun geçekleştirilmesinin gerektiğini vurgulamıştır.