EKONOMİ (İKTİSAT) BİLİMİ Ekonomi, bir bilim dalı olarak kaynakların sınırlı, buna karşılık insanoğlunun ihtiyaçlarının sonsuz olması nedeniyle çeşitli sorulara yanıt arayan bir bilim dalı olarak ortaya çıkmış ve gelişme göstermiştir. Buradan hareketle ekonomi bilimi kısıtlı kaynaklarla hangi mal ve hizmetin, ne kadar, nasıl ve kim için üretileceği gibi sorulara yanıt bulmaya çalışan bir bilim dalı olarak da tanımlanabilir. EKONOMİNİN 3 TEMEL SORUNU Ekonomi biliminin tanımından da anlaşılabileceği gibi ekonominin 3 temel sorunu şunlardır: 1- Hangi mal ve hizmet, ne kadar üretilecek? 2- Nasıl üretilecek (üretimde kullanılacak metot)? 3- Kim için üretilecek (üretilen ürünün bireyler arasında nasıl paylaşılacağı)? 1 MİKRO ve MAKRO EKONOMİ AYRIMI Ekonomi bilimi çeşitli sorulara yönelik cevapları Mikro ve Makro İktisat (Ekonomi) başlıkları altında inceler. Mikro Ekonomi: Tüketicilerin ve firmaların ekonomik davranışlarını, piyasa türlerini, piyasaların işleyiş mekanizmasını ve farklı piyasa koşullarında firma dengesini inceler. Makro Ekonomi: Ülke ve dünya ekonomisini ilgilendiren istihdam, büyüme, enflasyon, kamu dengesi, dış ticaret, ödemeler dengesi gibi konuları inceler. Örneğin mikro ekonomi sadece bir firmanın arzını, bir malın fiyatını, bir tüketicinin talebini vb., makro ekonomi ise ülkedeki toplam arzı, bütün malların fiyatlarını içeren fiyatlar genel düzeyini, toplam talebi vb. ele alır. EKONOMİNİN TEMEL KAVRAMLARI İnsanoğlu ilkel kavim yaşantısı içinde temel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak çeşitli malları temin etme mücadelesine giriştiğinden bu yana ekonomi kavramı ile özdeşleşmiştir. İlkel kavim yaşantısı içinde ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olarak trampa ekonomisi dediğimiz, malın malla takas edildiği bir mübadele şekline bağlı olarak çeşitli malları temin etmeye çalışmıştır. Bu nedenle, insanoğlunun ekonomi ile bağlantılı olarak ilk tanıştığı kavramlar ihtiyaç, fayda, değer ve fiyat gibi kavramlardır. İhtiyaç: Karşılanmadığı zaman acı ve üzüntü, karşılandığında ise mutluluk (haz) veren bir duygudur. İnsanın hayatta kalabilmesi için mutlaka karşılanması gereken ihtiyaçlara (nefes alma, gıda, giyinme, barınma, savunma vb.) “hayatî”, “biyolojik” veya “zorunlu” ihtiyaçlar, bunun dışındakilere “kültürel” ve “sosyal” ihtiyaçlar denir. İnsanların gereksinim duyduğu herşey ihtiyaç kabul edilir. Örneğin 2 düşük gelirli bir aile için ekmek ihtiyaç sayılırken, yüksek gelirli bir aile için havyar bir ihtiyaç olabilmektedir. Fayda: Mal ve hizmetlerin bir ihtiyacı giderebilme derecesidir. Tüketici herhangi bir malı kullandığında bundan bir tatmin elde eder. Tüketicinin elde ettiği bu tatmine fayda denir. Örneğin vücudumuzun temel ihtiyaçlarını karşılama özelliğine sahip su faydalıdır. Fayda başka bir açıdan, herhangi bir iihtiyacı giderebilme yeteneği ise, her tüketicinin aynı maldan elde ettiği fayda farklılık gösterebilir. Değer: Mal ve hizmetlere verilen öneme değer denir. Birey ve/veya toplum, bir mal veya hizmetin değerini, o mal ve hizmetin sağladığı fayda, o mal ve hizmetin yeryüzünde bol veya kıt olması ve o mal ve hizmetin kalitesine bağlı olarak tayin eder. Eğer bir malın değeri salt sağladığı fayda ile ölçülebiliyor olsaydı, suyun elmeastan daha değerli olması gerekirdi. Ancak insanoğlu değeri belirlerken, bir mal ve hizmete tüketiciler ne kadar sınırlı ölçüde ulaşabiliyorsa ise, o derece değer vermektedir. Fiyat: Bir mal veya hizmetin değerinin parasal ifadesine fiyat denir. Herhangi bir mal veya hizmetin değeri, o ekonomide geçerli olan ortak değer ölçüsü ile parasallaştırılarak fiyata dönüştürülür. Bu ortak değer ölçüsünün mutlaka bugünkü anlamda kağıt ve madenî para olması şart değildir. İlkel kavim yaşantısı içinde para niyetine kullanılmış tarımsal ürünler, metal parçaları, kolyeler ile altın ve gümüş paralar da ortak değer ölçüsü olarak kullanılmıştır. Bir ulusal ekonomide onbinlerce mal ve hizmetin değeri, ortak değer ölçüsü ile fiyata dönüştürüldükten sonra ortaya çıkan fiyat topluluğuna “fiyatlar genel seviyesi” veya “fiyatlar genel düzeyi” denilmektedir. Mal ve Hizmet: İhtiyaçları temin özelliğine sahip herşeye mal ve hizmet denir. Ekmek, ayakkabı, masa, sandalye vb. birer mal iken, doktorun hastayı muayene etmesi, kuaförün saç kesmesi vb. birer hizmettir. 3 Tüketim: Mal ve hizmetlerin insan ihtiyaçlarını doğrudan doğruya giderecek şekilde kullanılmasına tüketim denir. Üretim: İnsan ihtiyaçlarını gidermekte kullanılacak mal ve hizmetlerin elde edilmesine üretim denir. Üretim Faktörleri: İnsanın üretim yapmak için kullanmak zorunda olduğu herşey üretken kaynaklar veya üretim faktörleri olarak adlandırılır. Bu üretim faktörleri üretimi gerçekleştirmek için kullanılan Doğal kaynaklar (hammadde ve toprak), emek, sermaye ve girişimdir. Doğal kaynaklar, ülkenin zenginliğini ifade eden yeraltı ve yerüstü zenginliğidir. Tarım, taş ve toprağa dayalı sanayi vb. alanlarda hammadde olma, mal ve hizmet üretimi için kurulacak tesisin inşası için gerekli olan arazi anlamında gayrimenkul olma özelliği ile karşımıza çıkmaktadır. Emek, mal ve hizmet üretimi için kullanılan fizikî ve zihnî kabiliyeti kapsar. Bir ulusal ekonomide istihdam edilen işgücünü temsil eder. En vasıfsız işgücünden en tepe yöneticiye kadar üretimde görev alan her birey emek faktörü içinde yer alır. Sermaye, insanlar tarafından üretilen üretim araçlarının tümüne denir. Bir başka deyişle bir ulusal ekonomide mal ve hizmetlerin üretilmesi, üretilikten sonra tüketim merkezlerine taaşınması ve tüketilmesi için kullanılan tüm alt ve üst yapı unsurlarıdır. Binalar, demirbaşlar, yollar, köprüler, barajlar, fabrikalar, taşıt araçları, içme suyu veya doğal gaz sistemleri, yani yeraltı ve yerüstünde bulunan tüm fizikî unsurlar sermaye üretim faktörü kapsamına girer ve tüm bu değerlerin toplamı Millî Serveti temsil eder. 4 Girişim ise, diğer üç üretim faktörünü piyasalarından temin eden, mal ve hizmet üretimini organize eden faktördür. Mal ve hizmet üretiminin gerçekleşmesi için yatırım yapan ve birikimlerini kaybatme riskini göze alarak mal ve hizmet üretiminde görev alan üretim faktörüdür. Bir nevi orkestra şefidir. Üretim faktörleri GSMH’nin yaratılmasınasağladıkları katkı nedeniyle Milli Gelirden bir pay alırlar. Milli Gelirden doğal kaynakların aldığı paya rant, emeğin aldığı paya ücret, sermayenin aldığı paya faiz ve girişimin aldığı paya ise kâr denir. Kıtlık, Seçim ve Alternatif Maliyet: Bir ekonomide insanların ihtiyaçlarını karşılayacak olan mal ve hizmetleri üretebilecek kaynakların bulunmaması durumuna “kıtlık” denir. Burada bahsedilen kıtlık mutlak değil, nisbî bir kıtlıktır. Örneğin bir mal az olabilir, ama eğer insanların sözkonusu mala ihtiyaçları yoksa veya malın mevcut miktarından az ihtiyaç varsa o malın kıt olduğu söylenemez. Aksine bir mal bol miktarda olduğu halde, insanların sözkonusu mala ihtiyaçları o malın mevcut miktarından daha fazlaysa sözkonusu mal kıttır. Kıtlık Seçim Alternatif Maliyet (Fırsat Maliyeti) İhtiyaçların sınırsız, kaynakların ise nisbî kıtlığı, insanları seçim yapmaya zorlar. Dolayısıyla bir ihtiyaç karşılandığında, bir diğer ihtiyacın karşılanmasından vazgeçilmiş olunmaktadır. Birşeyi elde etmek için vazgeçilmek zorunda kalınan şeye Alternatif Maliyet (Fırsat Maliyeti) denir. Tüketim açısından bakıldığında okula gitmek ile sinemaya gitmek arasında bir seçim yapmak. Üretim açısından bakıldığında ise otomobil üretmekle bilgisayar üretmek arasında tercih yapmak örnek olarak verilebilir. 5 Üretim Olanakları Eğrisi: Üretim olanakları eğrisi, üretim faktörlerinin miktarı ve teknoloji sabitken. Bir toplumun üretebileceği ve üretemeyeceği mal demetlerini ayıran bir sınır çizgisidir. bilgisayar Miktarı 2000 A C D 1000 0 B 5000 7000 Otomobil miktarı Üretim Olanakları Eğrisi Eğrinin sağındaki noktalar üretilemeyecek mal demetlerini, solundaki noktalar ise kaynakların tam kullanılamadığını veya kötü kullanıldığını gösterir. Bu durumda bu eğri üzerinde yukarıdaki veya aşağıdaki bir noktanın tercihi, Fırsat maliyeti olarak değerlendirilebilir. Örneğin şekil 1’de görüldüğü gibi A noktasında 2000 adet bilgisayar, 5000 adet otomobil üretilmektedir. Ancak firma B noktasında otomobil üretimini 5000 adetten 7000 adete çıkardığında, firmanın fırsat maliyeti 1000 adet bilgisayar üretiminden vazgeçmek olmaktadır. Üretim olanakları eğrisi orjine göre içbükeydir. Bu, malın üretimi artırıldıkça fırsat maliyetinin yükselmesi anlamına gelmektedir. 6 İKTİSADÎ DÜŞÜNCENİN EVRİMİNE GENEL BAKIŞ İnsanoğlu, değer kavramıyla tanışmasından ve malların değerini tartışmasından itibaren, yani MÖ 3000’li yıllardan itibaren trampa (takas) ekonomisinin yarattığı sorunlardan kurtulabilmek için, tarımsal ürünleri veya ilkel kabile yaşantısı içinde en fazla değer verilen nesneleri (metal parçaları, ortası delik taşlar, deniz hayvanlarının kabuklarından oluşan kolyeleri, hayvan boynuzlarını) para niyetine kullanarak mübadele sistemini oluşturmaya çalışmıştır. Tarımsal ürünleri para niyetine kullanmak, değerini ve miktarını kontrol altında tutmak ve kavimlerarası ticarette geçerlilik anlamında pek çok sorunu beraberinde taşımaktaydı. Bu nedenle, MÖ 2000’li yıllardan itibaren altın ve gümüş madenlerin karışımından elde edilen elektrumdan yapılma paraların işlem gördüğü bir mübadele sistemi devrimsel bir değişikliğin başlangıcı olarak nitelendirilebilir. İktisadî düşüncenin felsefî kaynağının çıkış noktası ilkçağlarda Eski Yunan düşüncesidir. Fakat iktisadî düşüncenin ve dolayısıyla iktisat biliminin gelişmesine katkısı pek fazla değildir. İktisat bilimiyle ilgili daha çok iktisadî hayatın kolayca düşündürebileceği basit bilgi ürünleridir. Ortaçağda fikir hareketlerine daha çok din adamları hâkim olmuştur. Bu çağda feodalitenin geçerli olduğu köy ekonomisi, XI, yy’dan itibaren şehir hayatına dönüşmüş, şehirlerde pazarlar kurulmaya başlamış, fakat bu kolay olmamış, zenginleşmeye karşı din adamlarının müdahalesi ile karşılaşılmıştır. XV. yy’da coğrafî keşiflerle yeni keşfedilen yerlerden (Amerika) getirilen altın gibi değerli madenler fiyatları yükseltmiş, ticarî kapitali büyütmüş, ticaret önem kazanmıştır. Ticarî kapitalizmin teorisi ve ideolojisi olan merkantilizm paraya ve ticarete büyük önem vermiştir. Merkantilistlere göre bir ülkenin zenginliği elinde tuttuğu değerli maden miktarın bağlıdır. Bunun için de mümkün olduğunca çok ihracat, az ithalat yapmak gerekir. Dolayısıyla ülkelerin çıkarları çatışacağı için devlet müdahale etmeli ve dış ticarete koruma getirmelidir. İktisadî düşünce tarihinde bütünlüğe sahip, sistemli ilk düşünce fizyokrasidir. Fikir babası Dr. Quesnay’dır. Merkantilistlerin aksine ticaret ve sanayinin kır sektörler olduğunu söylerler. Bu sektörlerin yararını reddetmemekle beraber asıl olan topraktır. Çünkü artık yaratmaktadır. Fizyokratlara göre Tanrısal bir doğal dü- 7 zen vardır. Bunun için devlet ekonomik ve sosyal hayata minimum ölçüde müdahale etmelidir. 18. yy’ın sonlarında Sanayi Devrimi ile beraber Klâsik İktisat Okulu ortaya çıkmıştır. Klâsikler de doğal düzene inanırlar, fakat bu Tanrısal değil, bireylerin çıkarlarını maksimize etmeye çalışmalarının sonucudur. Çünkü her birey rasyonel davranarak kendisi için en yüksek faydayı elde etmeye çalışırlar. Buna homo economicus denir. Böylece bütün toplumun çıkarı maksimize olur. Tam rekabet piyasasını savunurlar. Piyasa homo economicusun sonucunda ortaya çıkan görünmeyen el mekanizması sayesinde otomatik olarak kendiliğinden dengeye gelir. Bunun için de devlet müdahalesine gerek yoktur. A. Smith, R. Malthus, D. RicardoJ. S. Mill, J. B. Say en önemli Klâsik iktisatçılardandır. 1. Dünya Savaşı’ndan sonra 1929 yılında ortaya çıkan Büyük Buhran sonucunda Keynezyen İktisat ortaya çıkmıştır. J. M. Keynes 1936 yılında yayınlanan “İstihdam, Faiz ve Paranın Genel Teorisi” kitabı ile Klâsik İktisat düşüncesinin geçersiz olduğunu ileri sürmüştür. Keynes’e göre esas olan eksik istihdamdır. Otomatik dengeyi reddeder. Bunalımın nedeni talep yetersizliğidir, bunun için de devlet para ve özellikle de maliye politikalarıyla ekonomiye müdahale etmelidir. İKTİSADÎ SİSTEMLER Toplumu oluşturan bireylerin yetenekleri ve aldıkları eğitim ölçüsünde mal ve hizmet üretiminde görev almaları sonucunda oluşan sosyal organizasyona İktisadî Sistem (Ekonomik Sistem) denir. Bugüne kadar uygulamaya geçmiş 2 ekonomik sistem; kapitalist ve kollektivist (sosyalist) ekonomik sistem bulunmaktadır. İktisadî sistem, ulusal ekonomide gereksinimlerle üretim arasında dengeyi en etkin şekilde sağladığı savunulan bir mekanizmanın bütünüdür. İktisadî sistemleri kapalı ekonomi sistemleri ve mübadele ekonomisi (açık ekonomi) sistemleri olarak da 2 grupta toplamak mümkündür. Kapalı ekonomi sisteminde üreticiler sadece kendi gereksinimleri için üretimde bulunurlar. Gereksinimler basit olduğundan üretim tekniği de ilkeldir. Mübadele ekonomisi sisteminde ise her birey kendi gereksinmesinden çoğunu üretip bu 8 fazlayı diğer gereksinmelerini üretemediği mallarla mübadele eder. Bu sonucu yaratan, işbölümü ve uzmanlaşmadır. Kapitalist Sistem: Özel mülkiyete ve piyasa ekonomisine yer veren, özel teşebbüsün olduğu bir sistemdir. Felsefî temeli liberalizme (bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler - laissez-faire, laissez-passer) dayanır. Kaynakların dağılımı sorununu çözmek için başvurulan yol fiyat mekanizmasıdır. Kapitalizmin 3 aşaması vardır: 1. Ön Kapitalizm (Pre- Kapitalizm) (Merkantilizm) 2. Liberal Kapitalizm (Rekabetçi Kapitalizm) (Sanayi Kapitalizmi) 3. Müdahaleci Kapitalizm (20. yy, Kapitalizmi) Sosyalist Sistem: Kapitalist sistemdeki gibi özel mülkiyetin, piyasa ekonomisinin, özel teşebbüsün olmadığı bir sistemdir. Fiyatları devlet belirler. Üretimin hangi yönde olacağına da devlet karar verir. Yani merkezî plânlama bulunmaktadır. Toplumcu düşünce vardır. Birey 2. plânda kalır. Miras hakkı yoktur. Üretim araçlarının mülkiyeti devlete aittir. İktisadî Sistemler Sosyalizm Kapitalizm Araçlar Merkezî Plânlama Piyasa Kapitalizmi Üretim Araçlarının Mülkiyeti Devlet 9 Özel Sektör (bireyler) FİYAT MEKANİZMASI Fiyat; kapitalist sistemde, piyasa ekonomisi çerçevesinde S ve D’e göre oluştuğu için analizlerimiz daima bu sistem doğrultusundadır. Piyasa Ekonomisi: Üretici ve tüketicilerin S ve D koşullarına bağlı olarak ekonomik kararlara uygun kaynak dağılımının gerçekleştiği ekonomik yapıdır. Piyasa: Bir mal veya Q faktörünün alıcı ve satıcılarının alım-satım konusunda birbirleriyle ilişki kurdukları, yani S ve D’in karşı karşıya geldiği yerdir. Piyasa fiziksel bir mekân (Pazar yerleri) olabileceği gibi, iletişimin (tel., fax, internet...) gelişmesi nedeniyle S ve D arasında uzaktan yapılan bir alışveriş ortamı da (borsa) olabilir. Piyasa Dengesi: Bir malın S ve D edilen miktarlarının birbirine eşit olmasına denir. S = D Bir başka deyişle piyasanın dengede olması için satıcıların satmak istedikleri veya satmayı plânladıkları miktarın fiilen sattıkları miktara ya da alıcıların satın almak istedikleri veya satın almayı plânladıkları miktarın fiilen satın aldıkları miktara eşit olmasıdır. Tüketici Dengesi: Tüketicinin amacı, max. fayda sağlamaktır. Tüketicinin belli şartlar altında m/h kullanımıyla ulaşabileceği en yüksek (max.) faydayı elde etmesine tüketici dengesi denir. Üretici Dengesi (Firma Dengesi): Bir ürünün satışından elde edilen gelir ile o ürünün Q maliyeti arasındaki farka kâr denir. Firmanın amacı, max. kâr sağlamaktır. Firmanın kârını max. yapmasına da üretici (firma) dengesi denir. 10 Mal ve Faktör Piyasaları: Üretim faktörlerinin sahipleri ile bunları satın alarak üretim yapan üreticilerin karşı karşıya geldikleri piyasalara faktör piyasaları, üreticiler ile m/h ‘i satın alan tüketicilerin karşı karşıya geldikleri piyasalara ise mal piyasaları denir. Fiyat: Bir m/h veya üretim faktörünün 1 biriminin mübadele (el değiştirme) değeridir. Mal ve Faktör Piyasalarında Fiyatın Oluşması Mal ve faktör piyasalarında alıcı ve satıcıların karşı karşıya gelmesiyle mal ve Q faktörlerinin fiyatları piyasada oluşur. m/h alımı için gelir S m/h satış geliri D Mal Piyasası Hanehalkı m/h D’i m/h S’ı (Tüketici) Firmalar (Üretici) (Q fkt.Sahibi) Q fak. S’ı Q fak D’i Faktör Piyasası Q fkt. Gelir D’i Q faktörü geliri S’ı Mal ve Faktör Piyasalarında Fiyatın Oluşması İç halkada m/h, Q fkt, dış halkada ise gelir (Gelir-Harcama) akımı vardır. Q faktörlerinin sahipleri (tüketici) (hanehalkı), sahip oldukları Q faktörlerini (doğal kaynak, emek, sermaye ve girişim) firmalara (üreticilere) arz ederler. Firmalar bu üretim faktörlerini kullanarak m/h üretirler ve hanehalkına (w, i, rant, kâr) şeklinde ödeme yaparlar. Hanehalkı (tüketici), elde ettikleri bu gelirle mal piyasasından m/h satın alırlar yani bu geliri tekrar üreticilere aktarmış olurlar. Böylece bir yandan mal ve faktör piyasalarında P’lar oluşurken, bir yandan da piyasada para akımı olur. Bu akıma GELİR - HARCAMA AKIMI denir. 11 MAL PİYASASI TALEP TALEP NEDİR? Bir tüketicinin belli bir zamanda, değişik fiyat seviyelerinde, bir maldan satın almak istediği miktara talep denir. BİREYSEL TALEP Sadece bir tüketicinin m/h’lere olan talebine bireysel talep denir. X Malının Bireysel Talep Tablosu Fiyat D Edilen Miktar Satış Değeri (P) (Q) (Toplam Hasıla) (=P x Q) 500 10 5000 400 20 8000 300 30 9000 * 200 40 8000 Bir malın fiyatı ve talebi arasındaki ilişkiyi gösteren tabloya Bireysel Talep Tablosu denir. Tablonun Yorumu: X malının P’ı düşerse talep miktarı artar. Bu durumda satış değeri bir noktaya kadar artar, sonra azalır. Üretici, P=300’e düştüğünde max. geliri (=9000) elde eder. Yani üretici dengesine * ulaşmış olur. Bu noktadan düşük fiyata sattığı takdirde zarar eder. 12 P D A 500 B 400 C 300 0 10 20 30 Q Bireysel Talep Eğrisi PİYASA TALEBİ (TOPLAM TALEP) Piyasadaki bütün tüketicilerin değişik fiyat düzeylerinden satın aldıkları mal miktarlarının toplamına, yani bireysel talep eğrilerinin yatay toplamına piyasa (toplam talep) talebi denir. X Malının Piyasa Talebi Tablosu Piyasa Talebi Fiyat Talep Edilen Miktar (Q) (P) (Toplam Talep) (A+B) Tüketici A Tüketici B 1 8 4 12 2 6 3 9 3 4 2 8 13 P D 3 2 0 4 6 q Tüketici A’nın Talebi P D 3 2 0 2 3 Q Tüketici B’nin Talebi P D 3 2 0 6 9 Q Piyasa Talep Eğrisi (Tüketici A+B’nin D Toplamı) Piyasa Talep Eğrisi 14 TALEBİ ETKİLEYEN (DEĞİŞTİREN) FAKTÖRLER 1. Malın Kendi Fiyatı : En önemli faktördür. Malın fiyatı düşerse, talebi artar. 2. Tamamlayıcı Malların Fiyatları : Birlikte kullanılan, bunun için de birinin fiyatı arttığında diğerinin fiyatı aynı olduğu halde D’inin azaldığı mallara denir. Örnek : otomobil – benzin, şeker – çay Benzin P’ı artarsa otomobil D’i düşer. 3. Rakip (İkâme) Malların Fiyatları : Birbirlerinin yerine kullanılabilen, bunun için de birinin fiyatı arttığında, diğerinin D’nin arttığı mallara denir. Örnek : pirinç – bulgur , zeytinyağı – ayçiçekyağı Pirinç fiyatı artarsa bulgur talebi artar. Rakip mallardan birinin fiyatı arttığında, diğerinin fiyatı düşmediği halde düşmüş gibi görünerek talebi artar. Buna İkâme Etkisi denir. 4. Tüketicinin Gelirinin Değişmesi : Tüketicinin geliri arttığında mal talebi artar. Malın fiyatı sabitken tüketicinin geliri artarsa normal mal talebi artar (D eğrisi sağa kayar), düşük mal talebi ise azalar (D eğrisi sola kayar). Malın fiyatı düştüğü zaman tüketici geliri aslında nominal (parasal) olarak aynı olduğu halde reel olarak (reel gelir) artar. Buna Gelir Etkisi denir. 5. Zevklerin (Tercihlerin) Değişmesi : Zevk ve tercihlerin değişmesi mal talebini etkiler. Örnek : Moda olan malların talebi artar. 6. P ve Y ile İlgili Beklentiler : Tüketiciler yakın bir gelecekte P’ların veya Y’lerinin artacağını bekliyorlarsa taleplerini bugünden artırırlar. 15 TALEP KANUNU ve TALEP EĞRİSİ Diğer malların P’ları, tüketicinin Y’i, zevkleri vd. değikenler SABİTken (ceteris paribus : diğer şartlar aynı (sabit) kalmak koşuluyla; bir malın talebindeki değişmeyi, sadece o malın fiyatındaki değişmeye bağlayan kanuna yani malın P’ı ve D’i arasındaki ters yönlü ilişkiyi gösteren kanuna talep kanunu, bu ilişkiyi gösteren eğriye/doğruya da talep eğrisi/talep doğrusu denir. __ __ _ _ D = f ( P, Tp, Rp, Y, Z ) iken P D ARZ ARZ NEDİR? Bir üreticinin (firmanın), belli bir zamanda, değişik fiyat seviyelerinde, bir maldan satmak istediği miktara arz denir. FİRMA ARZ EĞRİSİ Bir malı üreten firmalardan herbirinin ayrı bir arz eğrisi vardır. Buna firma arz eğrisi denir. Firmanın Talep Tablosu Fiyat (P) Miktar (Q) 200 40 300 55 400 70 16 P S 400 300 200 Q 0 45 55 70 Firmanın Arz Eğrisi X malının P ise S edilen miktar . ENDÜSTRİ ARZ EĞRİSİ Aynı malı üreten bütün firmaların oluşturduğu topluluğa endüstri denir. Bir endüstriyi meydana getiren bütün firmaların, belli bir zamanda, her fiyat seviyesinde satmak istediği mal miktarlarının toplamına endüstri arzı denir. Bunu gösteren eğriye ise YANİ firma arz eğrilerinin yatay toplamına endüstri arz eğrisi denir. X Malının Endüstri Arzı Tablosu Fiyat (P) S Edilen Miktar Endüstri Arzı (Q) (A+B) Firma A Firma B 10 0 0 0 30 10 0 10 40 15 15 30 50 20 25 45 17 P 50 40 S 30 10 0 10 15 20 Q Firma A’nın S’ı P S 50 40 30 0 15 25 Q Firma B’nin S’ı P S 50 40 30 10 0 10 30 45 Q Endüstri Arz Eğrisi (Firma A+B’nin S’ları Toplamı) Endüstri Arz Eğrisi 18 ARZI ETKİLEYEN FAKTÖRLER 1. Malın Kendi P’ı : Malın P S Doğru orantı vardır. 2. Diğer Malların Fiyatları : Firmaların amacı kârlarını maximum yapmak olduğu için başka malların fiyatlarındaki yükselme nedeniyle ürettiği maldan vazgeçerek fiyatı yükselen malı üretmeye başlayabilir. Örnek buğday üreten bir çiftçinin pamuk fiyatlarının artması nedeniyle buğdaydan vazgeçerek pamuk üretmeye başlaması gibi. 3. Maliyetlerin Değişmesi : Kâr, satış geliri ve maliyet arasındaki fark olduğuna göre, maliyetlerin artması arzın azalmasına neden olmaktadır. Üretimde kullanılan her türlü kaynağın, üretim faktörünün fiyatının artması, vergilerin artması maliyetleri artırır, bu nedenle de arz azalır. Örneğin işçi ücretlerinin artması, işverenin üretim maliyetinin artmasına ve dolayısıyla arzın düşmesine neden olur. 4. Teknolojik Gelişmeler : Üretim teknolojisinin gelişmesi arzı olumlu etkiler, yani arz artar. Zira yeni teknolojiler bulundukça emeğin verimi artar. Böylece maliyetler düştüğü için arz miktarı artar. Örnek gömlekelerin kol manşetlerini, düğmelerini otomatik olarak, kendisi diken makinaların geliştirilmesiyle daha fazla gömlek üretilmiş olur. 5. Diğer Değişkenler : Bir sektörde grev kararının alınması, doğal afetler, özellikle tarım ürünlerinin arzını etkilemesi bakımından hava koşulları, kârlı görülen bir sektöre (endüstriye) yeni firmaların girmesi, yeni hammadde kaynaklarının keşfi veya mevcut kaynakların tükenmesi arzı etkiler. 19 ARZ KANUNU ve ARZ EĞRİSİ Diğer değişkenler sabitken (ceteris paribus); bir malın S’ındaki değişmeyi sadece o malın P’ındaki değişmelere bağlayan kanuna, YANİ malın P’ı ve S’ı arasındaki doğru yönlü ilişkiyi gösteren kanuna Arz Kanunu, bu ilişkiyi gösteren eğriye/doğruya da Arz Eğrisi / Doğrusu denir. __ _ _ __ S = f (P, Dp, C, T, W) iken P S P S PİYASA DENGESİNİN (ARZ - TALEP DENGESİ) SAĞLANMASI (PİYASADA FİYATIN OLUŞMASI) S ve D edilen miktarın birbirine eşit olması durumuna S-D dengesi (piyasa dengesi) denir. S=D Bu eşitliği sağlayan ve değişme eğilimi göstermeyen P seviyesine denge P (P1), bu eşitliği sağlayan ve değişme eğilimi göstermeyen Q seviyesine ise denge Q (Q1) denir. S ve D’in eşitlendiği ve denge P ile denge Q’ın oluştuğu noktaya Denge noktası (E) denir. Belli bir fiyattan S edilen miktarın aynı fiyattan talep edilen miktarı aşması durumunda ortaya çıkan fazlaya Arz Fazlası denir. Yine belli bir fiyattan D edilen mal miktarının S edilen mal miktarını aşması durumunda ortaya çıkan fazlaya ise Talep Fazlası denir. 20 P S A 100 50=P1 S fazlası B E 25 M 0 20 D fazlası Q1=60 N D 80 Q Piyasa Dengesi ve Arz - Talep Fazlası AB : S fazlası MN : D fazlası E : Denge noktası P = 100 TL iken S = 80, D = 20 ‘dur. Yani S edilen malın 20 birimi alıcı bulurken 60 birimi satılamamaktadır. Bu 60 birim (AB) Arz Fazlasıdır. Üreticiler ellerinde kalan bu malı satmak için birbirleriyle rekabet edecekleri için fiyatlar düşmeye başlar. Fiyatlar düştükçe D artarken, S azalır ve E noktasında S=D sağlanarak piyasa dengeye gelir. Böylece piyasada P oluşur. İlk fiyatın 100 değil P = 25 olması halinde S = 20, D = 80 ‘dir. Yani talebin karşılanması için 60 birim daha mal arzı gerekmektedir. Bu 60 birim (MN) Talep Fazlasıdır. Çünkü bu fiyattan (% 25 TL) piyasaya çıkan tüm mal (20 birim) alıcı bulmakta, hatta satıcıların bir kısmı (60 kişi) da elleri boş dönmektedir. Piyasada belli bir fiyattan mal bulamayan alıcıların varlığı, fiyatların yükselmesine neden olur (mal kıt olduğu için P artar). Fiyatın yükselmesiyle arz artarken, talep azalmaya başlar. Bu düşme ve yükselme 2 eğri arasındaki yatay uzaklık giderek küçülüp P = 50 olduğu, yani 2 eğrinin birbirini kestiği noktaya kadar devam eder. İki eğri kesiştiğinde belli bir fiyattan (P = 50), alıcıların satın almak istedikleri miktar ile satıcıların satmak istedikleri miktarın birbirine eşit olması demektir (S=D). 21