AVRUPA BİRLİĞİ VE DIŞ İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ BİLİM-SANAYİ-TEKNOLOJİ ALANINDAKİ GELİŞMELER EYLÜL 2015 S A Y I : 48 ABD Havadaki Karbondioksitten Sanayi Malzemesi Üretildi ABD’li bilim insanları havadaki karbondioksitten pahalı bir imalat malzemesi olan karbon nano-lif üretme yolu buldu. Güneş enerjisiyle çalışan sistem sıcak erimiş tuzun karbondioksitin emilmesini ve oluşan lifin elektrot üzerinde toplanmasını sağlıyor. Sistem henüz bir saatte 10 gram lif üretiyor. Uzmanlar bu yöntemlerini temel alan daha büyük boyutlu sistemlerin atmosferdeki karbondioksit seviyesini azaltabileceğini söylüyor. Ancak bazı uzmanlar, bunun maliyetinin yüksek olacağını savunuyor. Bununla birlikte, bu yöntemin mevcut yollardan daha ucuza karbon lifi üretilmesini sağlayacağı konusunda herkes hemfikir. Washington Üniversitesi’nden Prof Stuart Licht “Birçok uygulama için karbon nano-lif çok pahalı bir malzeme olageldi” dedi. Karbon nano-lif, elektronik parçalar ve pil gibi bazı pahalı ürünlerde kullanılıyor. Maliyetinin düşürülmesi halinde bu malzemenin, havacılık ve otomotiv sektörlerinde hafif karbon bileşenlerinin güçlendirilmesi dâhil birçok alanda çok daha yaygın olarak kullanılabileceği belirtiliyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.bbc.com/ 'Şehrazat' Yapay Zekâya Dönüştü ABD'li araştırmacılar, dinlediği öyküleri interaktif anlatıma çeviren yapay zekâ geliştirmeyi başardı. Yapay zekâya Binbir Gece Masallarından esinlenerek Şehrazat adı verildi. 1 Georgia Teknoloji Enstitüsü tarafından geliştirilen Şehrazat adındaki yapay zekâ, insanlar tarafından yazılan hikâyeleri okuyup öğrenerek interaktif öyküler oluşturabiliyor. Adını binbir gece masallarından alan Scheherazade-IF adındaki yapay zekâ, yüzlerce öyküyü okumasının ardından her birini kendi yorumuyla değiştirebiliyor. Okuduğu öyküleri farklı zamanlarda yerleştirilen farklı olasılıklarla değiştiren Şehrazat, insanların davranışları ve yaşayışları hakkında öğrendikleriyle bilim insanlarını şaşırttı. Araştırmada yer alan Mark Reidi, Şehrazat'tan öykü yazmasını istedikleri zaman, yapay zekânın belli zaman ve mekânlarda insanların nasıl davranması gerektiğini doğru bir şekilde ifade ettiğini söyledi. Reidi, 'Şehrazat insanların ne zaman el sıkıştıklarını ve öpüştüklerini anlayabiliyor. Tiyatroya giden insanlar hakkındaki bir senaryodan çok daha fazlasını çıkarabiliyor" ifadesini kullandı. Şehrazat, okuduğu öyküleri anlamasa da, kelimelere dayalı olarak gelişimlerini temsil eden desenleri tarayabiliyor. Örneğin, patlamış mısır satın alındığı zaman önemli bir etkinlik yaşandığını fark edebiliyor. Öykü yazma kapasitesi tek bir yazarın senaryosuyla programlanan bir diğer sistemle karşılaştırılan Şehrazat, rastgele yazdığı öykülerin yüzde 83'ünü anlaşılır olarak sunmayı başardı. Şehrazat, sinemada buluşmayı konu alan öykünün farklı versiyonlarında beş hata yaptı. İnsanlar tarafından yazılan öykülerle eğitimi devam eden Şehrazat'ın zamanla kendi üreteceği hikâyelerde daha az hata yapması bekleniyor. Araştırmacılar Yıldız Savaşları gibi eserlerin gelecekte Şehrazat tarafından birçok farklı interaktif öyküye çevrilebileceğini belirtti. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/ Evrenin Haritasını Çıkaracak Kamera ABD dünyanın en büyük dijital kamerasını inşa etmek için kolları sıvadı. 3,2 gigapiksellik kamera, bir HD televizyonun 1500 katı çözünürlük sunacak. ABD Enerji Bakanlığı ve Stanford Üniversitesi tarafından başlatılan proje kapsamında, evrenin en yüksek çözünürlüklü haritasını çıkaracak dijital kamera inşa edilecek. Büyük 2 Sinoptik Gözlem Teleskobu (LSST) adını taşıyan kamera, Stanford Üniversitesi'nin SLAC Ulusal Hızlandırıcı Laboratuvarı'nın bir parçası olacak. Tamamlandığında 3,2 gigapiksel çözünürlüğü bulunacak LSST, bir HD televizyondan 1500, bir iPhone 6'dan ise 400 kat iyi bir görüntü kalitesi sunacak. LSST tamamlandığında bir araba büyüklüğünde ve yaklaşık 3 ton ağırlığında olacak. Modern dijital kameraların performansını fazlasıyla geride bırakan LSST, aynı zamanda yakın kızılötesinden yakın morötesine kadar çok daha fazla dalgaboyu yakalayabilecek. Bu özellik, kameranın önünde otomatik hareket edecek filtre mekanizmasıyla mümkün olacak. LSST gökyüzünü gözlemlemek için dünyadaki en ideal yer olan Şili'nin dağlık bölgesinde, Cerre Pacho Dağı'nda kurulacak. 2022'de göreve başlaması beklenen LSST, düzenli olarak çekeceği fotoğraflarla gökyüzündeki yıldızları ve galaksileri haritalandıracak. SLAC tarafından verilen bilgiye göre, LSST'nin bir yıllık gözlemleri 6 milyon gigabyte'a eşit yıldız ve galaksi gözlemi içerecek. Söz konusu miktarın, 8 megapiksel dijital kameralarla gece vakti çekilen 800 bin fotoğrafa eşit olduğu belirtildi. LSST'nin görevi boyunca görüntüleyeceği on milyarlarca yıldız ve galaksi ise insanlığın içinde yer aldığı Samanyolu Galaksisi'ni hiç olmadığı kadar net görmesini sağlayacak. LSST'nin yanı sıra 2018'de göreve başlaması beklenen James Webb Uzay Teleskobu ile, insanlığın 2020'li yıllarda birçok şaşırtıcı ve benzeri olmayan keşifle karşılaşması kaçınılmaz gibi görünüyor. LSST direktörü Steven Kahn, 'kameranın inşası için gerekli onayların verildiğini belirterek, 'artık parçaların inşasına başlayabiliriz' ifadesini kullandı. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/ Intel'den Drone Şirketine Yatırım Teknoloji firması Intel, insansız hava aracı üreticisi Yuneec’e 60 milyon dolar yatırım yaptığını açıkladı. Dünyanın en büyük çip üreticilerinden olan Intel, insansız hava aracı üreten Çin 3 merkezli Yuneec firmasına 60 milyon dolar yatırım yaptığını açıkladı. Firmanın yan kuruluşu olan Intel Capital tarafından gerçekleştirilen yatırımla Yuneec ile işbirliği yapılacak. Intel’in teknolojik desteği ile Yuneec marka drone modelleri geliştirilecek. İşbirliği ile ilgili net bir açıklama yapılmadı. Yuneec Türkiye’de çok bilinmese de popüler bir drone markası. Özellikle profesyoneller için cihazlar üreten markanın önümüzdeki yıllarda Intel teknolojisini barındıran modellerinin piyasaya sürülmesi bekleniyor. Bilgisayar satışlarının azalması çip üreticisi Intel’in farklı alanlara yatırım yapmasına yol açtı. Geçtiğimiz yıllarda giyilebilir teknolojiler üzerine yatırımlar yapan Intel, halen bu alanda çeşitli çalışmalar yapıyor. Yeni yatırımın giyilebilir teknolojiler alanında umduğunu bulamayan firmanın farklı bir açılımı olduğu düşünülüyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/ NASA'nın Yeni Projesi: Uzay Kirpisi NASA, kuyrukluyıldız ve asteroitleri keşfetmek için yeni bir uzay aracı geliştiriyor. Yerçekimi düşük zeminlerde hareket edecek robot, kirpiden ilham alıyor. Yerçekim güçlerinin çok düşük olması nedeniyle keşif robotlarının inişi için ideal hedefler olmayan gök cisimleri, NASA'nın Hedgehog (Kirpi) adını verdiği uzay aracıyla keşfedilecek. Küp şeklinde olacak uzay aracı, mikroyerçekimi olan yüzeylerde üstün manevra kabiliyetine sahip olacak. Hedgehog projesinde yer alan NASA mühendisi Issa Nesnas, 'keşif robotunun tekerlere sahip olmayacağını, tersine sekerek ve yuvarlanarak hareket edeceğini' söyledi. Uzay aracının en büyük özelliği, şeklinden dolayı her tarafı üzerinde hareket edebilecek olması. NASA Jet İtiş Gücü Laboratuvarı (JPL) ve Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) tarafından bugüne kadar iki prototipi geliştirilen Hedhehog, adını üzerindeki sekiz dikenden alıyor. Keşif robotu ayrıca fren görevi gören diskler sayesinde hızını kontrol ediyor. 4 Projeyi ilk olarak 2011 yılında öne süren Marco Pavone, Hedhehog'un yapısı sayesinde üstün hareket ve örnek toplama kabiliyeti olacağını belirtti. Hedgehog yuvarlanırken dikenleriyle toz ve materyal numunesi toplayacak. Stanford Üniversitesi'ndeki ekibin başında yer alan Benjamin Hockman, Hedgehog'un şekli sayesinde de avantaj sağladığını belirtti. Uzay araçlarına yerleştirmesi daha kolay olacak Hedgehog, Mars'a uzanan görevlerde de kullanılabilir. Avrupa Uzay Ajansı'nın (ESA) Philae keşif robotu, Kasım 2014'te 67P kuyrukluyıldızına yaptığı tarihi inişte yerçekim sorunu nedeniyle hedeflenen bölgeye inememişti. NASA, Hedgehog ile bu tür sorunları ortadan kaldırmayı umuyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.aljazeera.com.tr/ Bu Cihazla Vücudun Dışında Atmaya Devam Eden Kalp Nakledilebiliyor Araştırmacılar, duran kalbi tekrar çalıştırabilecek bir sistem geliştirdi. Bu, kalp nakli bekleyen hastalar için iyi bir haberken, etik soruları da beraberinde getiriyor: Kalbini başka bir vücutta yeniden çalıştırabiliyorsak o insanın öldüğünü nasıl ilan ederiz? Harvard Üniversitesi’nde tıbbi etik alanında çalışan Robert Troug, “Kan dolaşımı başka bir vücutta sağlanabilirken, geri döndürülemez bir durum olduğunu nasıl söylersiniz? Organ naklini gerçekleştirmeye odaklandığımızda bu ayrıntıyı gözden kaçırıyoruz” diyor. Kalp nakli bekleyenlerin, bitkisel hayattaki hastanın ailesinden resmi onay alması gerekiyor çünkü hayatını kaybeden birinden kalp nakli yapılması oldukça riskli. Bitkisel hayattaki hastaların kalpleri, kişi hâlâ hayattayken yavaşlatılabilir ya da çıkartılarak 4 derecelik kutularda muhafaza edilebilir. Kalbi yavaşlatmak, kalp fonksiyonlarını yüzde 90 oranında durdurmak anlamına geliyor, bu da doktorlara kalpteki oksijen tükenmeden önce naklin gerçekleştirilmesi için yeterli zamanı tanıyor. ABD’de her yıl bu yöntemle yaklaşık 180 kalp nakli yapılıyor, fakat bu oran mevcut ihtiyacı karşılamak için yeterli değil. TransMedics adlı şirket tarafından geliştirilen ve 250 bin ABD doları değerindeki cihaz, çıkarılan kalbi soğutmak yerine sıcak tutuyor. Steril bir hazneye yerleştirilerek atması sağlanan kalbin oksijen, kan ve besleyici madde ihtiyacı tüpler yardımıyla sağlanıyor. 5 Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http:// gaiadergi.com/ Pembe Anten Teknolojisi Güneş Enerjisinin Verimliliğini İki Katına Çıkarıyor Anten deyince akla radyo televizyon alıcıları gelse de bu sefer araştırmacılar bu tabiri yeni ince bir malzemeyi tanımlamak için kullanıyorlar. Bu malzeme ışık spektrumlarının çoğunu yakalıyor ve fotovoltaik hücrelerin elektriğe çevirebileceği ışık dalgalarına çeviriyor. Hâlihazırda silikon fotovoltaik hücrelerin çoğu 600 – 1000 nanometre (nm) arası dalga boyundaki ışığı çevirmede başarılı, ancak 350-600 nm arası dalga boyu için başarılı değil. Piyasadaki birçok fotovoltaik hücre yüzde 11 ve yüzde 25 arası verimliliğe sahip durumda. Bu düşük verim, ev ve işyeri sahiplerinin güneş enerjisine yaptıkları yatırımın kendini telafi etmesi uzun yıllar alıyor manasına geliyor. Verim yüksek olsaydı, yenilenebilir enerji ve güneş enerjisi çok daha popüler ve cazip bir hâl alırdı. Birçok bilim insanı daha iyi fotovoltaik hücreleri üretebilmek için çaba sarf ediyor, ancak Connecticut Üniversitesi mevcut teknolojinin nasıl daha verimli hâle geleceği üzerine odaklandı ve bahsedilen anten ortaya çıktı. Dr. Challa V. Kumar ve ekibi, bu kullanılmayan mavi fotonları toplayan ve düşük enerji fotonlarına dolayısıyla elektrik akımına çeviren anteni üretti. Dr. Kumar, “Dünyada birçok grup bu anteni üretmek için çalışıyor ve bizimkisi de ilk üretilen anten oldu” diyor. Anten ışıkla tetiklenen organik boyalar kullanılarak yapıldı. Işıktaki fotonlar boya moleküllerini tetikliyor, bu sayede boya gevşiyor ve düşük enerjili ama daha fazla silikon dostu foton yayıyor. Boyalar hidrojel içine yerleştirilmiş bu sayede ayrı tutulmalarına rağmen yoğun şekilde bir arada toplanıyorlar. Ilıklaştırılıp soğuklaştırıldıktan sonra ince pembe bir malzeme oluşuyor. Bu malzeme fotovoltaik hücrelerinin üstünü kaplayabiliyor ve verimliliğini potansiyel olarak iki katına çıkartabiliyor. Daha da iyi haber; bu malzemeler tamamen biyolojik ve toksik değil, hatta yenebilir. İnce malzemeyi üretmek için takip edilen kimyasal işlem de oldukça basit. Dr. Kumar, “Mutfakta ya da taşrada bir köyde yapılabilir. Bu da malzemeyi üretmeyi ucuzlaştırıyor” diyor. 6 Araştırmacılar, malzemenin ticari fotovoltaik hücrelerinin üzerini nasıl kaplayacağı konusunda Connecticut’taki bir şirketle birlikte çalışıyorlar. Bu çalışma, güneş enerjisinin çok yakında oldukça yaygınlaşacağının ilk habercisi oldu, yakında sonuçlanması beklenen benzeri çalışmalar da bu haberi çok daha güçlendirecek. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http:// gaiadergi.com/ Kandaki Nikotini Yok Eden Enzim, Sigarayı Bırakmak İsteyenlere Yardım Edebilir İnsanların sigarayı bırakmalarına yardım etmek isteyen bilim insanları, yavaş-salınımlı nikotin bantları, sakızlar ve nikotin aşıları gibi birçok yöntem denediler. Ancak Amerika’daki araştırmacılar kan dolaşımında nikotini yok eden bir bakteri enzimi buldular. Bu enzimin insanlara sigarayı bırakma konusunda yardım edebileceğini düşünüyorlar. Bu çalışmada araştırmacılar, sigaranın insanda bağımlılık yapan “kendini iyi hissetme halini” yaşatmadan önce kan dolaşımında yer alan nikotini yok etmeye çalışıyor. Enzimi tedavi amaçlı kullanım için ilaca dönüştürmeye çalışan araştırmacılar çalışmada, az miktardaki nikotinin sigara içme dürtüsünü de ortadan kaldıracağı düşüncesiyle hareket ediyor. Scripps Araştırma Enstitüsü’nden biyokimya alanında araştırmacı olan Kim Janda, bakterinin tıpkı Pac-Man gibi ilerleyerek nikotini yediğini belirtiyor. Janda, ayrıca yaptığı açıklamada, “Araştırmanın erken bir evresinde olmamıza rağmen şimdiye kadar elde edilen verilerden enzimin tedavi edici özelliği olduğunu tespit ettik” dedi. Otuz yıldır vücuttaki nikotini tahrip edebilen yapay bir enzim oluşturmaya çalışan Janda ve ekibi, böyle bir enzimin hâli hazırda doğada mevcut olduğunu keşfetti. Bu enzim tütün tarlalarındaki topraklarda yaşayan bakterilerin içinde keşfedilmiştir. Bu bakterilerden biri olan Pseudomonas putida adlı bakteri karbon ve azot kaynağı olarak nikotini kullanıyor ve NicA2 enzim ise bu olayın gerçekleştirilmesine yardım ediyor. Enzimin vücuttaki nikotini parçalayabilme özelliğini test ederken araştırmacılar, bir sigaradaki nikotine eş değer oranda nikotini farenin kanından alınan serumla karıştırmış ve bu karışıma NicA2 enzimi eklemiş. Sonuçta ise nikotinin yarı ömrünün iki-üç saatten 7 9-15 dakikaya kadar düştüğü gözlemlemişler. Araştırma ekibi NicA2 enziminin herhangi bir toksik madde yayıp yaymadığını ve gerçekten bir ilaç olarak kullanıp kullanılamayacağını test etmek için enzimi üç hafta boyunca 36,7 ˚C sıcaklığa maruz bıraktı. Araştırma ekibi, The Journal of the American Chemical Society dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarının heyecan verici olduğunu ve NicA2’nin dozunun yükseltilmesinin kan dolaşımındaki nikotinin yarı ömrünü azaltabileceğini ifade etti. Şu anda, sigarayı bırakmaya çalışanların yüzde 80-90 kadarı nikotin bandı veya sakız gibi yardımcıları sürekli kullanıyorlar fakat eğer bilim insanları, her şeyden önce nikotinin kendini iyi hissettiren etkisini yok edecek bir yol bulabilirlerse bu istatistiklerin büyük ölçüde değiştiğini görebileceğiz. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http:// gaiadergi.com/ Bu Kitabın Sayfaları Bakterileri Yok Ederek Temiz İçme Suyu Sağlıyor American Chemical Society’nin (Amerikan Kimya Topluluğu) Boston’daki 250’inci toplantısında Dr. Teri Dankovich, Drinkable Book’u (İçilebilir Kitap) tanıttı. Bu kitabın sayfaları temiz suya ulaşımı olmayan milyonlarca insanın yardımına koşuyor. Bu teknoloji, gümüş nanoparçacıklar aşılanmış sayfalar kullanarak kirli sulardaki bakterilerin yok edilmesini sağlıyor. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF Su ve Temizlik Ortak İzleme Programı’na (JMP) göre, dünya genelinde temiz suya ulaşamayan 750 milyon insan var. Bu projenin temel hedefi, bu insanlara ulaşmak ve temiz su temin etmeyi bir fincan kahve yapmak kadar kolaylaştırmak. Laboratuvardaki koşullar altında, sayfalar bakterileri yüzde 99,9 oranında filtrelemeyi başardı. Dankovich, Virginia Üniversitesi’ndeki çalışmalarında, bu sonucun gerçek dünyaya uyarlanabilmesi üzerine çalıştı. Water Is Life ve Bangladeş Uluslararası Kalkınma Teşebbüsü (İDE) ile ortak yapılan çalışmalarda, kitabın Haiti, Kenya, Gana, Güney Afrika ve Bangladeş’teki 25 kirlenmiş kaynağı neredeyse yüzde 100 oranında temizlediği tespit edildi. Proje, merak ve hevesi de beraberinde getirdi. “İnsanlar, filtrenin nasıl çalıştığı ve bunu evde denemenin yolları konusuyla oldukça ilgilendiler” diyor Dankovich. 8 Bu projenin, aynı işlevi gören su filtresi LifeStraw gibi protozoaları ve virüsleri de yok edebildiği henüz kanıtlamamış olsa da Dankovich kitabın filtreleme kapasitesi üzerinde çalışmaya devam ediyor. Drinkable Book, temiz su üretimindeki en ucuz ve kolay yöntem olabilir. Her sayfada iki filtre bulunuyor ve yapılması gereken tek şey üzerine su dökmek. Her sayfa, 100 litre suyu temizleyebiliyor ve tek bir kitap kişinin temiz su ihtiyacını yıllarca karşılayabilir. Gıda mürekkebiyle basılan bu kitap, bir kullanma kılavuzu niteliği taşımasının yanı sıra, kullanıcıları da bilgilendirmeyi amaçlıyor. Sayfalarda temiz suya nasıl ulaşılabileceği ve bunun neden önemli olduğu hakkında içerikler yer alıyor. Water Is Life kuruluşuna göre, birçok gelişmiş ülkede yaşanan su krizleri hastalıkların yanı sıra, kadınların eğitimini engelleyen bir yan etkiyi de beraberinde getiriyor. Kadınlar, su taşımak için günde altı saatten fazla zaman harcıyor. Temiz içme suyuna kolay ulaşım, sınıflarda geçirdikleri zamanı arttırabilir. Dr. Dankovich, şimdiden 50 kitaba yetecek kadar sayfa üretmiş durumda. Şu anki hedefiyse, bin kitaba yetecek 25 bin filtre üretebilmek. Fakat bu miktarda bir üretim, şu an kullandığı kilise mutfağından daha kapsamlı bir laboratuvar gerektiriyor. Projeye yapılan bağışlar 2,536 doları geçmiş durumda, fakat iki köyde yapılacak testler için 30 bine ulaşılması gerekiyor. Projeye yardım toplamanın yanı sıra Dankovich kitabın içeriğini birkaç farklı dile çevirerek herkesin temiz suya ulaşabildiğinden emin olmak istiyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http:// gaiadergi.com/ Uçak Güvenliğinde Devrim Yaratacak Buluş Çok motorlu bir uçakta, motorlardan biri arızalansa bile, uçağın güvenli bir iniş yapması hala mümkün. Ancak motor arızası, tek motorlu uçakta meydana gelirse, bu durumda bir uçak kazası kaçınılmaz. İki İspanyol mucit ise, işte bu tek motorlu uçaklar için, arıza anında devreye girebilecek yeni bir sistem geliştirdi. 9 Amerika Ulaştırma Bakanlığı verilerine göre, her yıl ortalama 550 kişi küçük, tek-motorlu uçak kazalarında ölüyor. Miguel Suarez gibi pilotlar, hafif pervaneli uçaklarda meydana gelen motor arızalarının genellikle ölüme yol açtığını söylüyor. Suarez, arıza durumunda yapılabilecek tek şeyin yere inmeye çalışmak olduğunu ki onun da mutlak bir kaza anlamına geldiğini belirtiyor. Madrid’teki Carlos 3 Üniversitesi’yle işbirliği yapan Suarez ve Danie Cristobal, motoru duran uçağın 7 dakika daha uçmasını sağlayan akülü bir yedek motor geliştirmiş. Suarez, “Ana motor arızalandığında devreye giren elektrikli bir motor tasarladık. Böylece pilot, güvenli inişe uygun bir alan aramak için 20 kilometrelik ilave uçuş süresi kazanıyor.” şeklinde konuşuyor. Elektrikli yedek motor, yüksek verimli lityum-iyon aküsüyle çalışıyor. Pilot, basit bir düğmeyle ana motoru devreden çıkarıp, elektrikli motoru çalıştırarak havada kalmayı sürdürüyor. Normal bir uçuşta, akünün tamamen dolu olması sağlanıyor. Ancak yedek motor başka durumlarda da kullanılabiliyor. Daniel Cristobal, Bu sistemin sadece güvenlik amaçlı değil, aynı zamanda kalkış gibi durumlarda ana motora ek güç katan hibrit bir sistem olarak da kullanıldığını söylüyor. Elektrikli motor, iki veya dört koltuklu hafif uçaklarda ana motorla pervane arasına yerleştirilebiliyor. Yeni motor, Avrupa Havacılık Güvenliği Dairesi’nden onay belgesi aldığında ticari olarak satışına başlanacak. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.amerikaninsesi.com/ LED Üretiminde Yeni Bir Devrimin İşaretleri Daha parlak ışık değerlerini daha az enerji tüketerek sağlayan ve elektrik faturalarında önemli tasarruf sağlayan LED aydınlatmalar giderek daha çok yaygınlaşıyor. Sıradan akkor ampüllere göre yüzde 75 daha az enerji harcayan LED aydınlatmanın önünde önemli bir engel bulunuyor. LED üretiminde genelde mühendisler 4 veya 5 materyal katmanını üst üste koyarak istenen ürünü ortaya çıkarıyor. Bu da maliyetleri artırıyor. Bu bakımdan uzun vadede enerji tasarrufu sağlasa da LED ürünlerin satış fiyatları yüksek seyrediyor. Ayrıca düşük maliyetli LED dendiği zaman da bu, kalitenin düşmesi anlamına geliyor. 10 Florida Devlet Üniversitesi'nde Doçent olan Zhibin Yu, LED üretim süreçlerini doğrudan etkileyecek yeni bir teknik üzerinde çalışıyor. Bu yeni teknikte LED materyalleri sadece bir katmandan oluşuyor ve hem maliyet düşüyor hem de süreçler kısalıyor. Yu bu yeni materyali organik ve inorganik maddelerden elde ediyor. Yeni materyal suda çözünebiliyor ve bir boya katmanı gibi yüzey üzerine uygulanabiliyor. Materyal mavi, yeşil veya kırmızı ışık verebiliyor ve ampüllerin içerisinde rahatlıkla kullanılabiliyor. Zhibin Yu yeni teknolojinin aydınlatma teknolojilerinde bir devrim yapacağına inanıyor. Şimdiden ABD hükümeti akademisyene Ulusal Bilim Vakfı ödülünü layık görmüş. Yeni teknoloji henüz geliştirme aşamasında olduğu için ticari hayata ne zaman geçeceği net olarak bilinmiyor. Yu gelecek dönemde uzatılabilen AMOLED ekranlar geliştirmeyi de planlıyor. Derleyen: Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan GÖKÇEOĞLU Kaynak: http://www.donanimhaber.com/ NASA Kendini Tamir Edebilen Yeni Bir Malzeme Geliştirdi NASA hem uzay yolculuklarında hem de günlük kullanımda oldukça işe yarayabilecek yeni bir madde geliştirdi. Dışı katı polimer kaplı bu maddenin arasında ise özel bir sıvı bulunuyor. Cismin herhangi bir yerinden darbe almasıyla birlikte dışarıya doğru akıntı yapan sıvı burada oksijen ile temasa girerek katılaşıyor. Daha önce de buna benzer bazı teknikler ve maddeler kullanılıyordu. Ancak NASA'nın geliştirmesinde maddenin hasarlı bölgeyi kapatması sadece saniyeler sürüyor. Bu açıdan bakılırsa madde; önemli kargo gönderileri, araçlardaki bazı parçalar, akıllı telefonlar gibi birçok farklı alanda kullanılabilir. Ancak ilk etapta Uluslararası Uzay İstasyonu içerisinde kullanılması bekleniyor. Derleyen: Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan GÖKÇEOĞLU Kaynak: http://www.donanimhaber.com/ 11 Yeni Tesla Model S 100 Üzerinden 103 Puan Aldı Elektrikli otomobillerin geliştirilmesi ve üretilmesi konusunda önde gelen firmalar arasında yer alan Tesla Motors, yeni elektrikli otomobili Tesla Model S P85D ile zoru başardı ve Consumer Reports'un derecelendirme sistemini alt üst etti. Seksen yılı aşkın süredir çeşitli ürünleri test edip derecelendiren Consumer Report dergisi tarafından tüm zamanların en iyi arabası ünvanına layık görülen yeni Tesla Model S, derginin 100 puanlık derecelendirme sisteminde 103 puan almayı başardı. Tesla Model S P85D'nin gösterdiği inanılmaz performans sonrası derecelendirme sistemini değiştirmek zorunda kalan Consumer Report, P85D'yi ölçü alarak yeni bir derecelendirme sistemi oluşturdu. Dünyanın en iyi arabası ünvanını P85D'ye kaptıran otomobil, Tesla Motors'un bir önceki aracı olan ve Consumer Reports tarafından 2013 yılında test edilen Tesla Model S'ten başkası değildi. Tesla otomobillerinin gösterdiği yüksek performans hakkında konuşan Consumer Reports otomobil editörü Mark Rechtin, normalde performans odaklı araçlarda verimliliğin düştüğünü ama adeta fizik kurallarına karşı koyan P85D'de performans artarken verimliliğin de arttığını belirtti. Saate 97 km hıza 3.5 saniyede çıkan yeni Tesla Model S'in performans olarak benzersiz olmasına rağmen kusursuz olmadığını belirten Consumer Reports, 128 bin dolarlık otomobilin iç tasarım konusunda aynı fiyat bandındaki bazı otomobiller kadar etkileyici olmadığını belirtti. Müthiş performansına rağmen P85D'nin elektrikli bir araç olduğuna ve uzun mesafeler için şarj istasyonlarına ihtiyaç duyacağına dikkat çeken Consumer Reports, Tesla Motors'un şarj istasyonlarının henüz yeterli sayıya ulaşamadığını ifade etti. 12 Derleyen: Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan GÖKÇEOĞLU Kaynak: http://www.donanimhaber.com/ ALMANYA BMW, 10 Yıl İçerisinde Tüm Modellerini Elektrikli Motora Geçirecek Alman otomobil üreticisi BMW kısa bir süre önce yaptığı açıklamada elektrikli motorlara geçiş sürecine ilişkin bazı bilgiler paylaştı. Rapora göre şirket 10 yıl içerisinde tüm modellerinde elektrikli motor kullanmaya başlayacak. BMW'nin bu adımı atmasındaki ana neden olarak ise Avrupa Birliği'nin (AB) karbon emisyon yasası etkili olmuş gibi gözüküyor. Bugün kullanılan karbon emisyon sınırlamaları 2021 yılında yenilecek, sonrasında ise 2025 yılına kadar olan süreçte otomobil üreticilerinden karbon sınırlarını daha da aşağıya çekmeleri istenecek. BMW ise bu sınıra takılmamak için önlemini erkenden almış durumda. 10 yıl içerisindeki dönüşümde üretici birçok modelinde PlugIn Hibrit motor kullanmaya başlayacak. Bu motor tipini biraz açıklamak gerekirse klasik hibrit motorlara göre şarj gerektirmesi en önemli farklı, bunun yanında yine elektrikli ve içten yanmalı olarak araçta iki adet motor bulunuyor. Ancak elektrikli motor çoğu zaman içten yanmalı motora nazaran daha güçlü ve daha büyük oluyor. Günlük kullanımda elektrikli motordan faydalanılırken uzun mesafe, şarj edememe, yüksek hız gibi durumlarda içten yanmalı motor devreye girerek gücün karşılanmasına yardımcı oluyor. Bunun yanında Plug-In hibrit ile birlikte aracın ağırlığının azalması ve daha büyük pillerin kullanılması da hedefler arasında. Şirket zaten bir süredir "Project i" ile elektrikli araçlar üretiyor. Alman üreticinin bu alana yaptığı yatırımın da 2 milyar doları geçtiği tahmin ediliyor. Yatırımın ilk meyveleri i3 ve i8 modelleri geçtiğimiz yıldan beri satışta ve 2014 model i3 yaklaşık 18 bin adet satıldı. Derleyen: Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan GÖKÇEOĞLU Kaynak: http://www.donanimhaber.com/ 13 TÜRKİYE Türk Bilim Ekibi Beynin Sırlarını Çözme Yolunda Bilkent Üniversitesi Beyin Araştırmaları Merkezi'nde hareket bozuklukları ve parkinson arasında bağlantıya neden olan genlerin bulunması için araştırmalar başladı. Bilkent Üniversitesinde kurulan Beyin Araştırmaları Merkezi'nde, bilim insanları toplumdaki en yaygın beyin kaynaklı hareket bozukluklarına neden olan el titremesi hastalığı ve parkinson arasında bağlantıya neden olan genlerin bulunması için 75 aile üzerinde araştırmalar başladı. Çalışma tamamlandığında, bu hastalığın nedenleri büyük oranda ortaya konacak, böylece erken tanı ve tedavi yöntemlerinin önü açılacak. Merkezde çeşitli üniversitelerden tıp, genetik, elektronik mühendisliği ve psikoloji bilimlerinden onlarca araştırmacı, parkinson dışındaki diğer beyin kaynaklı rahatsızlıkların nedenleri üzerinde çalışıyor. Bilkent Üniversitesi Ulusal Nano teknoloji Araştırma Merkezi Malzeme Bilimi ve Nano teknoloji Enstitüsü (UNAM) Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayşe Begüm Tekinay, yaptığı açıklamada, Avrupa ve ABD'de öncelikli alan olarak açıklanan beyin araştırma programlarına benzer şekilde Türkiye'de de Bilkent Üniversitesinde beyinle ilgili araştırmalara başladıklarını bildirdi. Üniversitede Beyin Araştırmaları Merkezi'nin de bir süre önce kurulduğunu, geçen yıl da "sinir bilimleri" adıyla yüksek lisans ve doktora programının açıldığını belirten Tekinay, bu programlarda elektronik mühendisliği, bilgisayar mühendisliği, psikoloji, moleküler biyoloji ve genetik, malzeme ve nano teknoloji enstitüsü ve fizik gibi farklı bölümlerden bilim insanlarının manyetik rezonans görüntüleme, cihaz geliştirme ve nöro bilim araştırmaları yürüttüğünü ifade etti. TÜBİTAK desteğiyle yürüttükleri proje kapsamında, el titremesi ve parkinson arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir genin bulunduğunu, bu alandaki araştırmaların devam ettiğini dile getiren Tekinay, çalışmalarına ilişkin şu bilgileri verdi: "Bu projede, el titremesi olan ailelerde mutasyon analizlerini yaptık. Çeşitli disiplinlerden bilim insanları bir araya gelerek çalıştı. El titremesi hastalığında beyinde sinirler arasındaki bağlantılarda nasıl bir 14 değişiklik oluyor, anlamak istiyoruz. Sadece el titremesinde değil, parkinsonizm gösteren el titremesi vakalarında beyindeki sinirler arasındaki bağlantıları analiz etmeye çalışıyoruz. Çalışmamızda bu hastalığın aynı zamanda genetik nedenlerini de araştırıyoruz. Bunun için yaklaşık 75 ailede araştırıyoruz. Bu ailelerin genlerini incelemeye başladık. Bu ortaya çıktığında erken teşhis ve tedaviye yönelik yeni çalışmaların yapılmasının önü açılacak." Doç. Dr. Tekinay, 75 ailenin beyin yapılarının görüntülendiğini, radyologların bu görüntüleri incelediğini, ayrıca sinirler arasındaki bağlantıların incelendiğini, çalışmada önemli aşamalar katettiklerini bildirerek, çalışmanın yakında yayına hazır hale geleceğini vurguladı. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.ntv.com.tr/ Türkiye’nin "İnovasyon Ekosistemi" Gelişmeye Açık Cer Modern'de düzenlenen "İnovasyon ve İş Dünyası-Hükümet Etkileşimi ile Rekabetçilik" konulu konferansta, Türkiye'de geliştirdikleri özgün teknik bilgiler sayesinde küresel piyasalarda etkinliğini artıran şirketlerin sayısı giderek çoğalırken, yerli işletmelerin küresel rekabette yer alabilmeleri için inovasyon ekosisteminin tam olarak kurulması gerektiği bildirildi. Konferansta, Girişim ve Mentor Ligi kurucusu Ufuk Batum, Türkiye'nin "inovasyon ekosistemi"ni değerlendirdi. Türk inovasyon ekosisteminin göreceli olarak yeni kurulduğunu belirten Batum, "Türkiye’nin geleceği konusunda çok umutlu ve heyecanlıyım" dedi. Türkiye'de inovasyon ekosistemine ilişkin iki kaygısını paylaşan Batum, "Birincisi, kavramlara yüzeysel yaklaşarak içselleştirmeden tüketmek, ikincisi ise kavrama âşık olmak, hatta tapınmak. Örneğin Ar-Ge kavramı nedense fazla 'anaçlaştırıldığından' sonuca ulaşamıyor. Ar-Ge aslında rekabetçi dünyada öne çıkmak ve refah toplumu yaratmak için sadece bir araçtır" diye konuştu. "Açık inovasyonu bilmiyoruz. Hele ekip kurmayı, beraber çalışmayı 15 hiç beceremiyoruz. Tabii girişimcilikte en önemli konulardan biri olan 'pazar/müşteri odaklılığı' toplumda neredeyse yok" diyen Batum, iş dünyasının "fiyat odaklı" yaklaşımını eleştirdi. Batum, "Üreten de satan da satın alan da tüketen de meselelere 'değer' odağından bakmalı. Türkiye’nin geleceği konusunda çok umutlu ve heyecanlıyım" şeklinde konuştu. Avrupa Birliği (AB) İnovasyon Politikası Yönetimi Üçlü Yüksek Düzey Grubu Eski Genel Sekreteri Prof. Dr. Stefan Schepers ise Türkiye'de yenilikçi şirketler olmasına rağmen, tam bir inovasyon ekosisteminin oluşmadığını söyledi. Schepers, şöyle devam etti: "İnovasyon sadece üretim kesimiyle sınırlı değil. Devlette eşit olarak temel inovasyon politikası yoksa istenen sonuçlara ulaşılamaz. Bu adım belki de Türkiye'de çok göz ardı edildi. Kuzey Avrupa ülkeleri Almanya, İsviçre ve bazı Güneydoğu Asya ülkelerin Türkiye'ye ilham kaynağı olabilir." Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) açıkladığı verilere göre, Türkiye’de 2013 yılında Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’nın (GSMH) yüzde 0,95’ine karşılık gelen 14 milyar 807 milyon liralık Ar-Ge harcaması yapıldı. Ekonomilerini inovasyon üzerinden büyütmeyi amaçlayan gelişmiş ekonomilerin inovasyon yatırımları da dikkat çekiyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü'nün (OECD) verilerine göre GSMH'a oranına göre 2013 yılında dünyada Ar-Ge'ye en fazla yatırım yapan ülke İsrail oldu. Söz konusu ülke GSMH'nin yüzde 4,21'ini Ar-Ge harcamalarına ayırdı. Dünya Ekonomik Forumu’nun 2014-2015 dönemi için yayınlanan Küresel Rekabetçilik Raporu’nda ilk sırayı geçen rapor döneminde olduğu gibi İsviçre aldı. Singapur ikinci, ABD üçüncü, Finlandiya dördüncü, Almanya ise beşinci sırada yer buldu. Türkiye, 20112012 döneminde bu alanda 59. sırada yer alırken 2012-2013 döneminde 16 basamak birden yükselerek endekste 43. sıraya çıktı. Ancak 2013-2014 dönemiyle beraber bu yükseliş eğilimi azaldı. Türkiye 2013-2014 döneminde 44. sıradayken, 2014-2015 rapor döneminde ise geçen rapor dönemine göre bir sıra gerileyerek 45. sırada kendisine yer buldu. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Tuba DEMİR DOĞAN Kaynak: http://www.ntv.com.tr/ MIT Technology Review'in '35 Yenilikçi' listesinde 3 Türk var Dünyanın en iyi üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü tarafından hazırlanan MIT Technology Review’ın her yıl çalıştığı alanın geleceğini etkileyebilecek çalışmalar/yaklaşımlar/girişimlere imza atan 35 yaş altındaki yenilikçileri listeleyen 35 Innovators Under 35 listesinin bu yılki sonuçları Türkiye’den üç isim yer almaktadır. 16 açıklandı. Söz konusu listede MIT, geliştirdikleri yeni teknolojilerle listeye alınan yetenekleri Inventors yani Mucitler; var olan teknolojilerin nasıl daha iyi kullanılabileceğini gösterenleri Visionaries yani Vizyonerler; teknolojik fırsatları kamusal politikalar için kullananları Humanitarians yani İnsancılar; geleceğin inovasyonu için zemin hazırlayacak çalışmalara imza atanları Pioneers yani Önderler ve son olarak da yeni teknoloji işleri kuranları Entrepreneurs yani Girişimciler kategorilerinde listelemektedir. Türkiye’den listeye giren ilk isim, medikal teknolojiler alanında dünya çapında ses getiren bir icada imza atan Canan Dağdeviren oldu. Sabancı Üniversitesi "Malzeme Bilimi ve Mühendisliği" 2009 Yüksek lisans Mezunu olan Canan Dağdeviren, nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine çalışmalarıyla "MIT Tech Review"ın listesinde Inventors yani Mucitler kategorisinde mucit olarak yer aldı. Türkiye’den listeye girmeyi başaran ikinci isim ise Gözde Durmuş. Gözde Durmuş, Pioneers yani öncüler kategorisinde yer alan isimlerden biri. Stanford University Genome Technology Center’da Postdoctoral Research Fellow olarak görev yapan Durmuş, hücrelerin fiziksel karakterlerini tespit eden bir cihaz geliştirmesiyle adından söz ettiriyor. Kanser hücrelerinden akyuvarlara ve bakterilere kadar farklı hücrelerin manyetik bir alanda ne kadar yükseldiğini ölçen cihaz, hücrelerin yoğunluklarındaki değişimin bir saat gibi kısa bir sürede gözlemlenmesini sağlıyor. Maliyeti bir doların altında olan bu cihaz, kanser teşhisi ve hücrelerin ilaçlara verdiği tepki gibi, bugün uzun zaman alan çalışmaların hem süresini hem de bütçesini azaltma potansiyeline sahip. Türkiye’den listeye girmeyi başaran üçüncü isim ise Duygu Kayaman oldu. Duygu Kayaman görme engelliler için geliştirdiği Hayal Ortağım projesi ile Humanitarians yani İnsancılar kategorisinden listeye girmeyi başardı. 2,5 yaşından beri görme engelli olan Kayaman, Türkiye’de kendisiyle aynı zorlukları yaşayanlar için geliştirdiği Hayal Ortağım uygulamasıyla 150 bin kişiye ulaşmıştı. 2014 yılında GSMA tarafından verilen en iyi mobil uygulama ödülünü alan Hayal Ortağım, görme engellilerin günlük gazetelere, kitaplara, dergilere, eğitimlere veya konum bazlı servislere ücretsiz olarak ulaşabilmesini sağlıyor.26 yaşındaki Kayaman bugün Microsoft’ta satış uzmanı olarak çalışıyor. 35 Innovators Under 35 listesi ve kişilerin çalışmalarına ilişkin daha detaylı bilgi edinmek istersenizwww.technologyreview.com/lists web adresini ziyaret edebilirsiniz. Derleyen: AB Uzmanı Zafer UYGUN Kaynak: http://www.technologyreview.com/lists/innovators-under-35/2015/ 17 İETT'den Güneş Enerjisi Kullanan Otobüs İETT, tavanındaki güneş panelleriyle ihtiyaç duyduğu elektriği karşılayan ilk otobüsünü tanıttı. Güneş enerjisi kullanan otobüs, İETT'nin Topkapı Garajı'nda düzenlenen toplantıyla basına tanıtıldı. Proje hakkında bilgi veren İETT'de görevli Çevre Mühendisi Fatmanur Yılmaz, Türkiye'de ilk kez güneş panelli bir toplu taşıma aracı olduğunu söyledi. Yılmaz, "Amacımız yenilebilir, çevreci ve alternatif yakıtların kullanılabileceğini göstermek ve küresel ısınmaya neden olan zararlı gazların salınımını azaltmak" diye konuştu. Güneş panellerinden elde edilen elektrik sayesinde otobüslerin akü ve elektrik sistemlerine bağlı maliyetlerde tasarruf sağlanacağını vurgulayan Yılmaz, pilot olarak üretilen aracın sefere çıkacağını kaydetti. Yılmaz, projeden verim elde edilmesi halinde gelecekte İETT'nin diğer araçlarında da uygulanacağını belirtti. Basın toplantısının ardından güneş panelli ilk otobüs Eminönü hattında sefere çıktı. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Cenk Ufuk YILDIRAN Kaynak: http://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/577443--iettden-gunes-enerjisi-kullanan-otobus FİNLANDİYA Finlandiya Güneş Enerjisini Yaygınlaştırıyor Güneş enerjisi ile ilgili mali ve hukuki yaklaşımlar başta olmak üzere tüm yaklaşımları değiştiren bir projeye başlandı. Projeye, Helsinki’de bulunan Aalto Universitesi, kırktan fazla Finlandiya şirketi ve diğer ortaklar katılım sağlıyor. Finlandiya’da birkaç güneş enerjisi paneli 18 gece yarısı güneşini yakalamak amacıyla yazın kurulurdu ve bu paneller Finlandiya’nın güneş enerjisinin büyük bir kısmını karşılardı. Günümüzde bu durum, çarpıcı bir şekilde değişmektedir. Güneş enerjisi panellerinin verimliliği daha çok artmasına rağmen, fiyatları 2008 yılından itibaren %80 oranında azalmıştır. Yeni paneller, havanın daha kapalı olduğu yağmurlu günlerde bile çalışabilmektedir. Finlandiya, soğuk havalarda bile daha verimli çalışabilen güneş enerjisi panelleri üretmek amacıyla bu alanda en üstün teknolojiyi alarak Aalto Üniversitesi, Lappeenranta Üniversitesi ve VTT Teknik Merkezinde geliştireceği bir proje başlatmıştır. FinSolar Projesi’ne aralarında Ruukki Yapı, S-Group ve 6 şehiri de kapsamına alan 50 ortak katılım sağlamaktadır. Girişim, 2015 yılının sonundan itibaren başlayacak olup, ulusal olarak alınması gereken önlemlerle ilgili planlar önümüzdeki 10 yılın tamamlanması ile birlikte oluşturulacaktır. Asıl amaç, iş imkânlarını arttırmak, ihracat yapmak ve bu alanda kendine yeterliliği sağlamaktır. Yaz güneşine yoğunlaşılmaktadır ! Oulu’da yer alan köprüden çekilen bu resimde, Finlandiya’daki akşam güneşi görülmektedir. Finlandiya’da yaz ayında birkaç ay boyunca güneş hiç batmadığı için güneş enerjisi açısından iyi bir fırsat oluşturmaktadır. Proje liderleri tarafından gelecekte Finlandiya’nın yenilenebilir enerjinin tüm çeşitlerine ihtiyaç duyulacağı belirtilmektedir. 2014 yılından itibaren, güneş enerjisinin kar sağlayabilecek bir fiyata geldiği ve Mart ile Ekim ayları arasındaki dönem için oldukça uygun olduğu ve kışın yerini ondan daha yüksek verim alınabilecek olan rüzgâra bırakacağı belirtilmektedir. Bu Proje ile Finlandiya’da Almanya’da üretilen güneş enerjisi oranında enerji üretiminin mümkün olabileceği belirtilmektedir. Yıllık olarak Almanya ile aynı sayıda güneşli günlere sahip olunduğu, ancak yeni uygulanacak yöntem ile yaz aylarına yoğunlaşılması planlanmaktadır. Ayrıca, fotovoltaik panellerin soğuk olmaları halinde daha verimli oldukları belirtilmekte ve soğuk günlerde güneş alındığında daha çok verim elde edileceği söylenmektedir. 19 Ülkenin güneş enerjili elektrik santrali, 420 kilowatt kapasitesi ile 2015 yılı Haziran ayında Oulu’da tamamlanmıştır. Geniş bir çatıyı kaplayan güneş enerji santrali 137 apartmana yetecek elektrik üretmektedir. Ulusal çapta toplam 10 megawatt getirmekte olup, bu oran geçen yıl tek başına 36 megawatts’dan daha fazla yükleme yapan İsveç ile karşılaştırıldığında mütevazı kalmaktadır. Diğer taraftan ise, FinSolar liderleri Finlandiya’nın hedefine ulaşabilmesine yardımcı olabilmek için yasama konusunda da reformlar yapılması için çalışmaktadırlar. Örneğin, Finlandiya, güneş enerjisine yatırım yapmak amacıyla bazı özel konutlara oturma izni vermeyen birkaç AB üye ülkesinden birisidir ve panellerdeki KDV oranları ortalamanın oldukça üzerindedir. 2015 yılı kış ayı içerisinde, Başbakan Alexander Stubb 22,000 imzanın yer aldığı bir dilekçe almış ve bunun üzerine 2015 yılı Mart ayında Parlamento belediyeleri ve işletmeleri desteklemek amacıyla vergi muafiyetinin kapsamını genişletmiştir. Şuanda 50 Fin şirketi güneş enerjisi sektöründe ihracat yapmaktadır. 2050 yılı itibariyle, güneş enerjisi santrallerinin dünyanın en büyük elektrik kaynağı haline gelmesi için Finlandiya büyük bir potansiyel güç olarak görülmektedir. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Selin ÇOBANOĞLU ÖZ Kaynak: http://finland.fi/Public/ İTALYA Güneş Enerjisiyle Çalışan “Lucy” Robotik Bir Ayna Göreviyle Aydınlatma Sağlıyor İşte İtalyan şirket aynayla güneş ışınını farklı yönlere yönlendirmek ve ortalığı aydınlatmak fikrini geliştirmiş ve güneş hareketini otomatik takip edip, kullanıcının seçtiği bölgeyi aydınlatan bir cihaz geliştirdi. Evleri aydınlatmada her zaman yeterince başarı sağlayamayan suni ışığa yeni bir alternatif geliyor. Yeni ürün güneş ışığıyla bulunduğu odayı tamamen aydınlatmayı hedefliyor. Lucy güneş enerjisiyle çalışan ve doğal ışıkla evi aydınlatan bir çeşit robotik ayna. 20 Kullanması pratik: Kullanıcılar önce Lucy’i koyacakları yeri; hem dışarıdaki ışığı gün boyu alacak, hem de içeriyi aydınlatacak bir nokta olarak seçiyorlar. Ardından aydınlatmak istedikleri bölgeyi belirliyorlar. Ayarları yapıldıktan sonra Lucy bir taraftan güneşi otomatik olarak takip ederken, bir taraftan da kullanıcının seçtiği alanı gün boyu aydınlatıyor. İtalyan firma Solencia’ya göre tek bir cihazın kullanımı karbon ayak izini 1 tona yakın azaltabiliyor. Cihaz, güneş enerjisi ile çalışıyor, elektrik ihtiyacı yok, kablo ihtiyacı yok. Mekanizma küre içerisinde kurulmuş ve kendini dış etkilere karşı koruyabiliyor. Foto-sensörler ve fotovoltaik hücrelerle donatılmış Lucy, güneşi takip etmek için aynasını eğebiliyor ve bu sayede en karanlık köşelere olabildiğince ışık yollayabiliyor. Lucy’nin yolladığı ışık tavana değdiğinde dağılıyor. Bu sayede ortam daha fazla aydınlanırken, ortamda daha az ışın etkisi oluyor. Şirketin verdiği bilgilere göre, kablosuz ve şeffaf bir küreyle çevrili Lucy, odayı 7 bin lümenlik ışıkla aydınlatabiliyor ki bu 25 metrekarelik bir odayı aydınlatmak için gerekli olan 5000 lümenden fazla. Tipik 60 Watt’lık ampüle denk gelen LED ampül ise 800 lümen. 2 kilodan biraz fazla olan Lucy hafif olması sebebiyle ev dışında da kullanıma müsait. Lucy gün doğumuyla çalışması ve gün batımıyla kapanması işlemlerini de otomatik yapması sebebiyle akıllı olarak da adlandırılıyor. Güneş enerjisi ile aydınlatmayı iç ortama adapte eden Lucy; çevreyle dost, sürdürülebilir yaşamı destekleyen, eko üründür. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Zafer UYGUN Kaynak: http://ecourunler.com/enerji/gunes-isigi-yansitan-aydinlatma-harikasi/ İRAN 150 Milyar Dolarlık İşbirliği İçin Tebriz’de Forum Düzenleniyor ! Türkiye-İran Forumu’nun ikincisi Van Valiliği, Doğu Anadolu Kalkınma Ajansı (DAKA) stratejik partnerliğinde, İran Dışişleri Bakanlığı Politik ve Uluslararası Araştırma Merkezi (IPIS) ile Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (TASAM) ev sahipliğinde İran’da 21 gerçekleştirilecek. Etkinlik, Türkiye ve İran ekonomilerinin karşılıklı derinlik kazanmasına stratejik katkı sağlamayı amaçlıyor. ‘2. Türkiye - İran Forumu’, 10-11 Ekim tarihleri arasında Tebriz’de gerçekleştirilecek. Ana teması ‘Sektörel ve Finansal Derinleşme için Fırsatlar’ olarak belirlenen 2. Türkiye - İran Forumu, iş dünyası temsilcileri, Türkiye ve İran’dan uzman, araştırmacı, akademisyen, yerel yönetim temsilcileri, gazeteci, bürokrat ve diplomatların katılımıyla düzenlenecek. Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) ve İran Dışişleri Bakanlığı Politik ve Uluslararası Araştırma Merkezi’nin (IPIS) ev sahipliğinde düzenlenecek olan ‘2. Türkiye-İran Forumu’nun alt konu başlıkları; “Kamu diplomasisi, kültür ve turizm, inşaat, müteahhitlik ve altyapı, eğitim (dil), sağlık ve sağlık turizmi, enerji ve petrokimya, sanayi ve savunma sanayii, lojistik, ulaştırma ve haberleşme, bankacılık ve finans, ekonomi ve ticaret, bilim ve teknoloji”. Forum’da ayrıca ‘Türkiye-İran Medeniyet Diyaloğu’ başlıklı bir de özel oturum düzenlenecek. Türkçe ve Farsça simultane çeviri hizmetinin de verileceği Forum’da sunulacak tebliğler, ‘TASAM Yayınları’ tarafından kitaplaştırılacak. Türkiye - İran Van Forumu’nun ilki ise geçtiğimiz yıl Van’da ‘Sektörel ve Finansal Derinleşme’ ana teması ile düzenlenmişti. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Zafer UYGUN Kaynak: www.tasam.org RUSYA Dünyanın En büyük denizaltısı 'Arktik Savaş Oyunları'nda Rusya'nın, 'dünyanın en büyük denizaltısı' olarak bilinen Dmitriy Donskoy denizaltısının, tatbikata katılmak için Beyaz Deniz'e giriş yaptığı belirtildi. Flot.com adresindeki haber sitesine göre Rusya'nın Akula tipi nükleer denizaltısı Dmitriy Donskoy, Severodvinsk'teki üssünü 22 terk edip denizaltı tatbikatlarına katılmak için ülkenin kuzeyindeki Beyaz Deniz'e vardı. Donskoy'un katılacağı tatbikatta Onega ve Naryan-mar gibi savaş gemilerinin de yer alacağı belirtildi. 172 metre uzunluğunda ve 160 kişi kapasiteli olması nedeniyle 'dünyanın en büyük denizaltısı' olarak anılan Dmitriy Donskoy denizaltısı son olarak temmuz ayında Beyaz Deniz'deki üç haftalık bir tatbikata katılmıştı. 2002'de RSM-56 Bulava tipi balistik füzelerle donatılan denizaltı yüzeye çıkmadan su altında 180 gün kalabiliyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Abdullah Buğrahan Karaveli Kaynak: http://tr.sputniknews.com/savunma/20150904/1017560076.html Rusya: İran ile S-300 Füze Anlaşması İmzalanacak Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, İran'a S-300 füze savunma sistemleri teslim edilmesini öngören yeni anlaşmanın 'yakın zamanda' imzalanacağını söylemiştir. Rusya'nın Nijniy Tagil kentinde başlayan 'Russia Arms Expo 2015' silah fuarında, S-300 teslimatı konusunda İran'la bir problem yaşanıp yaşanmadığına dair bir soru karşısında Ryabkov şunları söylemiştir: ''Hiçbir problem yaşanmıyor. Anlaşma yakında imzalanacak. Zira gereken tüm siyasi kararlar alındı.'' Rusya'yla İran S-300 füze savunma sistemleri anlaşmasını 2007'de imzalamıştı. Ancak Moskova 2010'da İran'a uygulanan uluslararası yaptırımlar nedeniyle anlaşmayı iptal etmişti. İran'la P5+1 ülkelerinin Tahran'ın nükleer programıyla ilgili anlaşmaya varması ardından da Kremlin, İran'a S-300 teslim edilmesini önleyen yasağı kaldırdı. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Abdullah Buğrahan Karaveli Kaynak:http://tr.sputniknews.com/savunma/20150909/1017635579.html#ixzz3lESDljaP 23 G. KORE Koreli Araştırmacılar Domateslerin Çürümesini Geciktirmek İçin Ses Dalgaları Teknolojisi Geliştirdiler. Domatesler toplandıktan aşağı yukarı 10 gün sonra bozulmaya başlıyor, bu durum ürünlerin değerlerini düşürdüğü gibi aynı zamanda çiftçilerin yıllık hasatlarının %20'sini yükleme-boşaltma sürecinde kaybetmesine sebep oluyor. Koreli araştırmacılar, ses dalgalarının etkisiyle domateslerin çürümesini geciktiren bir yöntem keşfettiler. Araştırmacılar yeşil domatesleri 12 gün boyunca günde 6 saat çeşitli frekanslardaki ses dalgalarına maruz bıraktılar. Sonuç olarak meyvelerin bozulmasına yol açan etilen hormonunun domateslerde üretiminde %35 oranında azalma ortaya çıktı. Ses dalgalarının etkisine maruz bırakılan domateslerin, herhangi bir işlem yapılmayan domateslere göre 3 veya 4 gün daha geç bozulmaya başladığı gözlemlendi. Denenen frekanslardan 1 Khz frekansının bozulmayı geciktirme etkisinin %40'la en yüksek olduğu gözlemlendi. Ses dalgaları yönteminin herhangi bir yan etkisi bulunmuyor ve kolaylıkla uygulanabiliyor. Geliştirilen bu teknolojinin diğer meyve ve sebzelere de uygulanması ile yıllık 2,5 milyar doları bulan zayiattan tasarruf edilmesi öngörülüyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Utku MACİT Kaynak: http://www.arirang.co.kr/News/News_View.asp?nseq=183074 24 İNGİLTERE İngiltere'de Bir İlk: Çocuğa Biyonik El Takıldı 9 yaşındaki Cathcart, İngiltere'de biyonik el takılan en küçük kişi oldu. Bunun için ilimb Quantum denilen biyonik elin küçük bir versiyonu yapıldı. Cathcart, bu elle ilk kez Lego oynayabilme, parmaklarını kullanma ve paketleri açabilme mutluluğunu yaşadı. Anne Clare de gözyaşları içinde yaptığı açıklamada, “Josh ile okulda alay ediliyordu. O da bundan çok etkilenince bir çare aramaya başladık. Sonunda onu iki elli görebildik” diye konuştu. Çocuk gelişim çağında olduğu için zamanla biyonik elin değiştirilmesi gerekiyor. Derleyen: AB Uzm. C. Ufuk Yıldıran Kaynak: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/bilimteknoloji/299399.aspx HİNDİSTAN Hindistan’daki İlk Güneş Enerjili Havalimanı Yenilenebilir Enerjiyi Seçiyor 18 Ağustos’ta Cochin Uluslararası Havalimanı (CIAL) yetkilileri, 12 MW’lık güneş tesisinin havalimanında kurulacağını ve bunun Hindistan’daki ilk güneş enerjili havalimanı olacağını açıkladı. Tesiste; 45 dönümlük kargo kompleksine yerleştirilen 46 bin 150 fotovoltaik panel, Cochin Havalimanı’na günlük 50 bin ile 60 bin ünite güneş enerjisi sağlayacak. Böylece Mayıs 2016’da devreye girecek havalimanı, 25 teknik olarak tüm elektriğini doğal yoldan elde etmiş olacak. Cochin Uluslararası Havalimanı güneş enerjisi yatırımlarına Mart 2013’te varış terminal bloğunun çatısına yerleştirilen 100 kWp’lik güneş tesisi ile başladı. Bu tesis, pil depolaması olmayan yapısıyla, şebekeye bağlı güneş enerjisi alanında Kerala’da akım başlatmıştı. Tesis Kolkata tabanlı Vikram Solar Private Ltd. tarafından yapılmıştı. Başlangıç olarak tesis, önümüzdeki 25 yıl içinde 300 bin metrik ton karbondioksit salınımını engellemiş olacak, bu da 3 milyon ağacın dikilmesine eşit bir etki. Enerji üretiminde kömüre oldukça bağlı olan Hindistan, dünyanın en büyük dördüncü çevre kirleticisi olarak biliniyor. Bu sebeple Hindistan Hükumeti güneş enerjisi üzerine yeni yatırımlar yapmayı planlıyor. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Neriman Bozca Kaynak: gaiadergi.com TAYVAN Acer Robot Alanına Yatırım Yapmaya Başladı Berlin'de gerçekleşen IFA 2015 fuarının öne çıkan firmaları arasında yer alan Tayvanlı bilgisayar üreticisi Acer, teknoloji dünyasının farklı alanlarına yatırım yapmaya devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklama sırasında gelecekle ilgili planlarını paylaşan Acer CEO'su Jason Chen, bu yıl sonuna kadar robot teknolojileri geliştiren bir firmaya yatırım yapmayı amaçladıklarını açıkladı. Robot alanında araştırma ve geliştirme yapan bir firmaya yatırım yapacaklarını açıklayan Chen, robot teknolojilerinin yapıları gereği zamana ihtiyaç duyduğunu ve bu alandaki çalışmaların firmaya katkı sağlaması için en az 3 - 4 yıl beklenmesi gerekeceğini belirtti. Robot alanına girmeyi planladığı bir süredir konuşulan Acer, bu alana girmek için ilk adımları bir süre önce atmaya başlamıştı. MIT tarafından geliştirilen ev robotu Jibo projesinin bir parçası olan Acer, bu projeye fon sağlayan firmalar arasında yer aldı. 26 Jibo büyük ölçüde kullanıcı odaklı bir robot projesi olsa da, Acer'in bu yıl sonuna kadar yapacağı yatırımla daha çok kurumsal kullanım amaçlı robot teknolojilerine odaklanacağı tahmin ediliyor. Konuyla ilgili konuşan Chen, bu alanda yapacakları yatırımın firmanın nesnelerin interneti ürünleriyle bağlantılı olabileceğini belirtti. Derleyen: Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan GÖKÇEOĞLU Kaynak: http://www.donanimhaber.com/ AVRUPA BİRLİĞİ Avrupa Birliği Elektronik Ürünleri Geri Dönüştürmede Sınıfta Kaldı Her gün binlerce yeni elektronik ürün tüketicilerle buluşuyor. Bu da çoğu kez eski ürünlerin artık rafa kalkacağı veya çöpe atılacağı anlamına geliyor. Ancak çöpe gidecek bu elektronik ürünlerin geri dönüştürülmesi oldukça önemli. Birleşmiş Milletler ve INTERPOL'ün yayınladığı araştırmaya göre 2012 yılında Avrupa Birliği(AB) elektronik çöplerin %35'lik bir kısmını (3.2 milyon ton) geri dönüşüm ile tekrar kullanıma kazandırabilmiş. 1.3 Milyon ton çöp yasal yollarla yurt dışına gönderilirken, kalan 4.8 milyon ton elektronik çöp ise tekrar kullanılmamak üzere farklı senaryolara kurban gitmiş. Elektronik çöplerin çevreye verdikleri zarar dışında farklı dezavantajları da var. Çok sayıda toksit maddeyi üzerinde bulunan eski ürünlerin bir çoğu üçüncü dünya ülkelerine yasa dışı yollarla götürülüyor. Oradaki yerli halka satılan eski teknolojik ürünler bu şekilde insan sağlığını da tehlikeye atmış oluyor. İsveç ve Norveç ise bir çok geri dönüşüm kategorisinde olduğu gibi elektronikte de başı çekiyor. %85 oranında geri dönüşüm sağlayan bu ülkeler Avrupa'nın hedeflediği düzeyde. 27 Ancak Romanya, İspanya ve Kıbrıs gibi bölgeler geri dönüşümde %20'nin altında kalarak genel ortalamayı da olumsuz etkiliyorlar. Sonucunda ortaya çıkan %35 rakamı ise Avrupa'nın hedefleri doğrultusunda sınıfta kaldığını gösteriyor. Derleyen: Sanayi ve Teknoloji Uzmanı Gökhan GÖKÇEOĞLU Kaynak: http://www.donanimhaber.com/ JAPONYA Osaka’da 2 Petawattlık Dünyanın En Güçlü Lazeri Üretildi Osaka Üniversitesi’nden bilim insanları dünyanın en güçlü lazerini ürettiler. LFEX (Laser for Fast Ignition Experiment – Hızlı ateşleme için lazer) adı verilen düzenek 2-petawattlık(2 kuadrilyon watt) lazer ışını üretiyor. Bu lazer her ne kadar inanılmaz bir güç üretse de, ışınlama yaratmak için gereken eşdeğer enerji, bir mikrodalgayı 2 saniye boyunca çalıştırmak için gereken güç. Söz konusu lazer, düşük güçten yüksek güç üretmek için sadece 1 piko-saniyelik bir ateşleme yapıyor. Yani sadece saniyenin trilyonda biri kadar enerjiyle çalışıyor. Bilim insanlarının iddiasına göre ise ortaya çıkan bu güç tüm dünyada tüketilen elektriğin 1000 katı güce eşdeğer. Işının gücünü yükseltmek için 100 metre uzunluğunda cam paneller LFEX cihazı boyunca özel bir şekilde hizalandı. Elektrik mühendisi Doç. Dr. Junji Kawanaka, dünyada gittikçe kızışan lazer performansı geliştirme yarışmasında yeni hedefin 10 petawatt çıkış sağlamak olduğunu belirtiyor. ‘Popular Science’ dergisine göre 50,000 wattlık bir lazer , İHA’ları 1,6 km uzaktan düşürebiliyor. Japonya’da üretilen bu lazer ise 50 kW’lık lazerden 10 milyar kat daha güçlü. Bugüne kadar üretilen güçlü lazer Teksas Üniversitesi’nin 1 petawattlık lazeriydi. Fakat yeni üretilen lazer iki kat güç üretse de, ekibe göre 100 kat daha fazla enerji üretiyor. Lazer Star Wars ‘daki Death Star’a (Ölüm Yıldızı) benzese de, buradaki tek amaç bilimsel araştırmalar. Araştırmanın sonuçları Plasma Physics and Controlled Fusion’da yayınlandı. Derleyen: Avrupa Birliği Uzmanı Kaan KIRTAY Kaynak: http://www.gercekbilim.com/olum-yildizi-osakada-2-petawattlik-dunyanin-en-guclu-lazeri-uretildi/ 28