EĞİTİME GİRİŞ 1. Hafta Eğitim bilimi alanını sistemli bir bütünlük içinde ele almayı amaçlayan “Eğitime Giriş” dersinde ise temel kavramların açıklığa kavuşturulması bir gerekliliktir. Eğitimle ilgili temel kavramların açıklığa kavuşturulması; eğitimin temellerini, ilişki ve yöntemlerini kavramada, kendi eğitim sistemimizin yapısını ve süreçlerini yorumlamada kolaylık sağlayacaktır Eğitime giriş Kimi zaman birlikte, kimi zaman da birbirinin yerine kullanılan eğitim, öğretim, öğrenme gibi kavramların yüklü olduğu anlamlarıyla tanımlanması ve bu kavramlara hepimizin aynı anlamları yüklemesi, gerek bu dersin diğer ünitelerinde gerekse diğer derslerde hangi anlamlarda kullanıldığını anlamamıza da yardımcı olacaktır. Kuşkusuz sosyal bilimlerde bir kavramı tam ve eksiksiz tanımlama olanağı yoktur. Ancak önemli olan, eksiksiz bir tanım yapmak değil kavrama içerdiği anlamı yüklemektir EĞİTİMİN TANIMI, KAPSAMI, AMAÇ VE İŞLEVLERİ İnsanoğlu var olduğu andan itibaren yaşamını sürdürebilmek için çevresiyle girdiği etkileşim sonucu birtakım bilgi, beceri, tutum ve değerler edinmiş; bunları toplumdaki öteki bireylere de aktarmaya başlamıştır. Böylelikle ilkel toplumlarda bile bireyler, bu etkileşim sonucunda ailelerinden, çevrelerinden birçok şey öğrenmişlerdir. O halde öğrenmenin oluştuğu her durumda, bir eğitim sürecinden söz etmek olanaklıdır (Gürkan, 2006, s.4). Bu nedenle eğitim, biyokültürel ve sosyal bir varlık olan insanın varoluşundan bu yana olagelmiştir ve insanoğlu var olduğu sürece de var olacaktır. EĞİTİME GİRİŞ Eğitim sözcüğü, toplumun her kesimini ilgilendirdiği için günlük yaşantıda çok kullanılan sözcüklerden biridir. Çoğu insan, eğitimin ne olduğu ve nasıl olması gerektiği ile ilgili düşünce üretmektedir; ancak bu insanların çoğu, eğitimin anlamının ne kadar geniş olduğunun farkında değildir. Eğitim, insanın doğumuyla başlayıp yaşamı boyunca devam eden bir süreçtir. Bu süreçte bireylere birtakım bilgi, beceri, tutum ve değerler kazandırılır. Bunun sonucunda da bireylerde gözlenebilen birtakım davranış değişiklikleri meydana gelir. Örneğin markete gittiğinde kasiyerin verdiği para üstünün doğru olup olmadığını bilmeden eve dönen bir çocuğun, basit aritmetik işlemlerini öğrendikten sonra aldığı para üstünü sayarak doğru olup olmadığını anlayabilecek düzeye geldiği gözlenebilir. Böylece bireyde davranış değişikliği kendi yaşantıları yoluyla meydana gelir.(Erden, 1998, s. 13) Eğitime giriş Kültürleme: Toplumun,bireyleri kendi kültürünün istek ve beklentilerine uyum sağlayacak biçimde yetiştirmesine “kültürleme” denir. Kültür: İnsana ilişkin bir kavram olarak kültür, tarih içerisinde yaratılan bir anlam ve önem sistemidir. Bir grup insanın bireysel ve toplu yaşamlarını anlamada, düzenlemede ve yapılandırmada kullandıkları inançlar ve adetler sistemidir. Kültürlenme: Kültürlenme (enculturation), ya da edilgen biçimiyle kültürlenme, bireylerin içinde yaşadıkları kültürün gerekliliklerini öğrendikleri, davranış normları ve değer yargılarını edindikleri süreçtir. Bu süreçte bireyi biçimlendiren, sınırlandıran ya da yönlendiren etkiler ebeveynler, diğer yetişkinler ve yaşıtlardan oluşur. Kültürleme başarılı olursa dilde, değer yargılarında ve mantıksal ritüellerinde yeterlikle sonuçlanır. EĞİTİM VE KÜLTÜR İLİŞKİSİ Kültürleşmenin toplumsallaşma ile ilişkisi vardır. Kimi akademik alanlarda toplumsallaşma, bireyin kasıtlı biçimlendirilmesi anlamına gelir. Kimi alanlardaysa toplumsallaşma sözcüğü hem kasıtlı hem resmi olmayan kültürlenmeyi kapsar. Kültürleşme: İki ya da daha fazla kültürün etkileşimleri sonucu benzeşme yönünde değişmeye uğramalarıdır. Kültürel süreçlere örnekler şöyle sıralanabilir: Suşi'nin Avrupa'da popüler olması Birinin yeni bir dil öğrenmesi Birinin bir yere göç ettikten sonra aksanının değişmesi Kültürel Yayılma: Bir kültürde ortaya çıkan maddi veya manevi kültür öğesinin dünyadaki başka kültürlere yayılmasıdır. Kültür Şoku: Kendi kültür ortamından başka bir kültür ortamına katılan bireylerin yaşadıkları bunalım ve uyumsuzluk durumudur. Kültürel Asimilasyon: Kültürel asimilasyon, ikincil grubun, anadilini ve kültürünü dominant kültür grubunun baskısıyla yitirmesi sürecidir. (Devellioğlu, Ferit, OsmanlıcaTürkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara, 1996) EĞİTİM KAVRAMI TANIMLARI EĞİTİM: Eğitim, bireyin doğumundan ölümüne süregelen bir olgu olduğundan ve politik, sosyal, kültürel ve bireysel boyutları aynı anda içinde bulundurduğundan, tanımının yapılması zor bir kavramdır. Bireylerin toplumun standartlarını, inançlarını ve yaşama yollarını kazanmasında etkili olan tüm sosyal süreçlerdir. Kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tümüdür. Seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin (özellikle okulun) etkisi altında sosyal yeterlilik ve optimum bireysel gelişmeyi sağlayan sosyal bir süreçtir. Eğitim, önceden saptanmış esaslara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan planlı etkiler dizesidir. Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı olarak istedik değişme meydana getirme sürecidir. Eğitim: Çocukların ve gençlerin toplum yaşayışında yerlerini almaları için gerekli bilgi, beceri ve anlayışları elde etmelerine, kişiliklerini geliştirmelerine okul içinde veya dışında, doğrudan veya dolaylı yardım etme, terbiye (TDK, Güncel Sözlük 2021) Eğitim: Her kuşağa, geçmişin bilgi ve deneylerini düzenli bir biçimde aktarma ya da kazandırma işi. (TDK, Eğitim Terimleri Sözlüğü, 2021) EĞİTİMİN AMACI Eğitim, bireye bilgi, beceri, alışkanlık ve tavırlar kazandırma etkinliğidir. Başka bir deyişle eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla plânlı ve programlı olarak istenilen değişmeyi meydana getirme sürecidir (Ertürk,1972). Eğitim, bireysel ve sosyokültürel olgulara ilişkin değişkenlerin etkileşimidir. Bu etkileşimin sonunda, kişinin amaçları, bilgisi, davranışları, dilek düzeyi ve ahlâk ölçüleri gelişir. Eğitim etkileşim yoluyla gerçekleştiğinden, öğrenci ve grubu, öğretmen-öğrenci, öğrenci-sosyal çevre, öğrencifiziksel çevre vb. arasındaki etkileşimler üzerinde durulması gerekir. Eğitim bilimcileri eğitimin davranış değiştirme yönünü vurgulamaktadırlar. Preston, Taba, Bloom gibi eğitimciler, genellikle eğitimin öğrenci davranışlarında değişiklik oluşturan bir süreç olduğunda birleşmektedirler. EĞİTİMİN AMACI Varış, eğitimin tarihî gelişimini göz önüne alarak, eğitimi kişilik, zekâ, ilgi ve yaşantılar gibi kuvvetlerin etkileşmesi olarak açıklamakta, bu etkileşim sonucunda kişinin amaçları, bilgileri, davranışları, idealleri ve ahlâkî ölçülerinin değiştiğini ifade etmektedir (Fidan,1984 ). Eğitimde amaç, bireyin kendini gerçekleştirmesine imkân hazırlayarak insan ilişkilerini, ekonomik etkinliğini ve vatandaşlık sorumluluğunu geliştirmektir (Varış ve arkadaşları, 1991:26). Pestalozzi’ye göre eğitim, çocuğun “güç ve yetiler”inin doğal ve ahlâkî bir şekilde geliştirilmesidir. Pestalozzi’nin çocuğun “yetenek ve yetilerini geliştirme” amacına karşı Herbart, zihni, yetilere ayıran görüşü reddetti. Rousseau’nun topluma karşı olan görüşüne de katılmayan Herbart’a göre eğitimin amacı, çocuğun mevcut sosyal düzene uyumudur. Önemli olan kişinin yalnızca bilgi edinmesi değil, fakat aynı zamanda karakter ve sosyal ahlâk bakımından da gelişmesidir. Herbart eğitimin amacını, erdem/fazilet sözcüğü ile açıklamıştır (Varış ve arkadaşları, 1991:162-163). EĞİTİMİN AMACI ldous Huxley ise “eğitimin, gençlerin özgürlük, adalet ve barış doğrultusunda insan olmalarını sağlamak” olduğunu kaydetmiştir. George Kerschensteiner, eğitimin amacında vatandaşlığı ön plâna çıkararak, “Eğitimin amacı, karakter formasyonu olduğuna göre, en iyi okul, karakter geliştiren okuldur. Karakter ise, yalnızca etkinlik yoluyla gelişir.” demiştir (Varış ve arkadaşları, 1991:167). Bu durumda eğitimin amacı, bilgi ve beceriyle donatılmış, sağlam ve iyi karakterli bireyler yetiştirmektir, denilebilir. Bunu sağlayan kurumların başında da okul gelmektedir. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Eğitimin üç önemli işlevi vardır: 1. Siyasal işlevi, 2. Toplumsal işlevi 3. Ekonomik işlevi. Eğitimin siyasal işlevi ile ülkenin yönetim sistemine uygun bireyler yetiştirilir. Eğer bir ülkede yetişen her dört kişiden üçü, devleti var eden siyasal sistemle kavgalı ise, eğitim sisteminin siyasal işlevini, etkili bir biçimde öğrencilere veremediği anlamına gelir. Eğitimin toplumsal işlevi ile, bireyler içerisinde yaşadıkları topluma entegre olurlar. Toplumun kültürünü, değerlerini ve inançlarını benimserler. Eğer bir ülkede eğitim sisteminden geçmiş, diploma almış bireyler, toplumun değerlerini reddediyor, toplumla kavgalı ve içinden çıktığı topluma tepeden bakmaya başlamışsa, okullar eğitimin toplumsal işlevini öğrencilere kazandırmada sorun yaşıyor anlamına gelir. Eğitimin diğer işlevi ekonomi üzerinedir. Eğitim kurumlarından mezun olan bireyler, ülkenin ekonomik sistemine uygun yetişirler. Ülke kapitalist ise, kapitalizmi, kolektivist ise kolektivizmi bilir ve bu ekonomik modele yatkın hale gelirler. Aynı zamanda iyi bir üretici ve iyi bir tüketici olmaları gerekir. Eğer bir ülke eğitim sisteminden geçen bireyler, kripto para borsalarına giriyor, Çiftlikbank’a para yatırıyor ve sonunda da aldatılıyor ise, eğitim sistemi ekonomik işlevini sorgulaması gerekir. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Milli eğitimin hem genel hem de özel amaçları arasında ekonomik işlevine vurgu yapılır. Ancak, Türkiye’de her dört kişiden üçü kredi kartı mağdurudur. Kredi kartı ile gelirini düşünmeden sürekli alışveriş yapan bireyler, ay sonunda ödeme krizi yaşamaya başlar. Bu süreçte başarısız olduklarında, başka bir bankadan aldığı kredi kartından nakit çekerek diğer bankanın borcunu kapatmaya çalışır. Bu süreçte borcuna takla attırır. Daha sonra ödeme yapamadığında krize girer. Bir kısmı intihara teşebbüs eder, bir kısmının da aile hayatı ve ilişkileri bozulur. İlkokullarda öğretilen toplama ve çıkarma işlemi basit yolla hesaplanabilir. Gelir ile gider arasındaki uçurum arttıkça, ailenin bütçesi denk hale gelmedikçe ekonomik bunalımlar, krizler baş gösterir. Bireyler, tutumlu olmayı, elindeki kaynağı etkili kullanmayı eğitimin ekonomik işlevi ile kazanması halinde bu sorunları yaşamaz. Bireylerin sınırsız ihtiyaçları ile kıt kaynakları dengelemek iyi bir eğitim ve kültür işidir. Çocuk yaşlarda kazanılması ve davranışa dönüştürülmesi gerekir. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Bankalar mudilerinden tasarruflarını alır. Bu tasarruflar vadeli ya da vadesiz olarak değerlendirilir. Bankalar mudilerinden aldıkları paraları başka müşterilerine faizli kredi olarak verir. Aynı zamanda yatırım yapar. Elde ettiği gelirleri mudilerine dağıtır ve güçlü bir yatırım hacmi yaratır. Arkasında güçlü holdingler, hatta devlet olmasına rağmen batma aşamasına gelen, zarar eden bankalar vardır. Bu bankalar eğer devlet bankası ise, devletin bütçesi kullanılarak kurtulur. Özel banka ise, ya satılır ya da TMSF’ye devredilir. Bankalar bile ekonomik arenada yaşam mücadelesi verirken, beş parası olmayan, ekonomiden hiç anlamayan, hayal tüccarları ortaya çıkıp bireylerin alın teriyle ürettikleri paraları ellerinden alır. 1980’li yıllarda yaşanan banker krizi, saadet zinciri, Çiftlikbank olayı ve en sonunda da Kripto para vurgunu, Türk halkının ekonomiden zerre kadar anlamadığını, iyi bir üretici ve iyi bir tüketici olmadığı gerçeğini gözler önüne serdi. Olmayan ineğin sütünü, olmayan tavuğun yumurtasını, olmayan dananın etini satarak gelir elde edileceğini düşünmek, ancak ve ancak ekonomiden anlamamanın ve açgözlü olmanın bir sonucudur. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Fareye demişler: “Yuvadan çık, 30 cm ilerde bir kalıp peynir var. Al senin olsun. Fare düşünmüş, taşınmış ve karar vermiş: “Olmaz.” Fareye neden kabul etmediği sorulmuş. Fare: “Valla yol kısa, ödül büyük. Burada mutlaka bir bit yeniği var.” Bu kıssadan çıkarılacak hisse şudur: “Bedava peynir sadece fare kapanında bulunur. Size her kim, kısa yoldan çok fazla kazanacağınızı söylüyorsa, muhtemelen sizi aldatmak için alt yapı oluşturuyordur.” Banker, Çiftlikbank, Saadet Zinciri, Kripto para gibi yapılanmaların özünde fare kıssasındaki durum söz konusudur. Bu tür yapılanmaların ömrü maksimum üç yılı geçmez. Çünkü parayı döndürme, katma değer yaratma, sürekli mudi yaratmaya bağlıdır. Dışarıdan yatırıma dayalı ek gelir yaratılamadığında, paranın iç piyasadaki dönüşü kısır bir döngüye dönüşür ve firma açık vermeye çalışır. Bu aşamada kripto para patronları topladıkları parayı alıp yurtdışına kaçar ve binlerce mağdur yaratır. Benzeri durum daha önce Almanya’daki işçiler için faizsiz banka ve bazı şirket ortaklıklarında da yaşanmıştı. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Türk halkının büyük bir kısmı, tasarruflarını altın ya da dövize yatırır. Yastık altında olan fakat ekonomiye katkısı olmayan mevduatlar aslında ulusal ekonomiye pek fazla katkı sağlamaz. Dövizle çok fazla para kazanmak, kısmen aldatılmaktır. Çünkü döviz yükseldiğinde, yurtdışından gelen ürünlerin fiyatı da yükselir. Dövize yapılan yatırım, Türk parasının alım gücünün zayıflaması halinde, döviz yoluyla denge sağlanır. Bu aşamada yüklü miktarda parası olanlar, dövizde yükselme olacağını tahmin edip, döviz alanlar ve döviz kısa vadede yükseldiğinde, dövizlerini bozduranlar, sürekli döviz piyasasındaki hareketliliğe göre kararlar alıp uygulayanlar kazanır. Maaşından arttırıp 300 dolar alan şahsın, kazanma ihtimali sıfıra yakındır. Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde bankaya faize yatırılan paralar da, enflasyon karşısında eriyip gider. Yolunmuş kuşa döner. 1980’li yıllarda emekli maaşını bankaya yatıranların yaşadığı durum, buna örnek olarak verilebilir. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Tasarrufların en iyi değerlendirileceği alanlardan birisi de borsadır. Ancak, borsada oynamak, doğru firmalara yatırım yapmak için, hem bilgiye hem de sağlam bir yatırım danışmanına ihtiyaç vardır. Yüksek meblağların kaybetme riski olduğu kadar, kazanma avantajı da vardır. Ekonomi bilgisinden mahrum olan halkımız, borsada oynadığında da kazanma ihtimali bir yana kaybetme ihtimali ile de karşı karşıyadır. Bireylerin asgari düzeyde ekonomi bilgisine sahip olmadığı ülkemizde borsa da güvenilir bir alan özelliği taşımamaktadır. Ayrıca Türk borsası yabancı yatırımcılar için çok caziptir. Çünkü spekülasyonlardan çok fazla etkilendiği için kısa vadede yüksek paralar kazanma ya da çökme ihtimali çok yüksektir. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Bireylerin diğer alternatif yatırım aracı, menkul ve gayrimenkullerdir. Türk halkının en gözde yatırım alanları içerisinde yer alır. İyi bir ev ya da arsa almak, konumu iyi olan bir yere yatırım yapmak, aslında çok kolay bir durum değildir. Menkul ve gayrimenkulde kazanmanın yolu, siyaset alanında gezip dolaşmaya ve kur yapmaya ihtiyaç vardır. Nereye havaalanı yapılacağını, nereden otoban geçeceğini, nereye baraj yapılacağı bilgisini vatandaştan önce öğrenirseniz kazanırsınız. Örneğin, havaalanı yapılacak yeri öğrendiğinizde o bölgedeki gariban vatandaşın, köylünün arazisini cüzi paraya kapatanlar, büyük vurgunu vururlar. Metrekaresini 50 TL’ye aldıkları araziyi metrekaresi 1500 TL’ye satabilirler. Metrekare başına 1450 TL kazanırlar. Bu durumda etik bir sorun var mıdır? Bu konuyu okurların vicdanına bırakıyorum. Türkiye’de arsa iyi bir yatırım alanı iken konut aynı düzeyde iyi bir yatırım olarak ele alınmaz. Arsa için de imar geçeceğini biliyor olmanız, size kazanç sağlayabilir. EĞİTİMİN İŞLEVLERİ Sonuç olarak bir Türk atasözünde ifade edildiği gibi: “Çok laf yalansız, çok para haramsız olmaz.” Bu arada, helal yoldan kazananları tenzih ederim. En iyi yatırım aracı, geliri sabit de olsa, güvenilir kurumlara ait olan yatırım araçlarıdır. Yatırıma dönük, ARGE ile desteklenen, inovatif özellikleri taşıyan ve farklı müşteri değer önerisi yaratan her türlü yatırım alanı, biraz risk taşısa da, kısa ve uzun vadede yatırımcısına para kazandırır. Memur kimliğine sahip olan bireylerin bu tür yatırımlara yönelmeleri olanaksızdır. Kıt kanaat geçinen işçilerin, asgari ücretle çalışan kişilerin yaşam mücadelesi verdiği ülkede, denk bütçeyi oluşturup gelecek ayın maaşından eksiltmeden yaşamına devam etmesi büyük başarıdır. Okulların öğrencilerine ekonomik açıdan yeterli düzeyde eğitim veremediği, ekonomik açıdan sağlıklı bireyler yetiştiremediği açıktır. Eğitim sisteminin aktörleri, karar vericileri, eğitimin ekonomik işlevini daha işe vuruk hale getirmek için, eğitim sisteminin müfredatını yeniden gözden geçirip, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda düzenlemesi gerekir. Aksi taktirde sömürülen, alın teri çalınan, çoluk çocuğunun üç kuruş rızkını kaybedip intihar eden kişilerle daha çok karşılaşmak zorunda kalabiliriz.(Prof.Dr.Necati Cemaloğlu) EĞİTİMİN SOSYAL VE EKONOMİK FAYDALARI Çağımızdaki hızlı bilimsel ve teknolojik gelişmelerin beraberinde getirdiği değişimler eğitim kavramına da yeni boyutlar eklemiştir. Eğitimin toplumsal, ekonomik, psikolojik, sosyolojik, felsefi, teknolojik v.b gibi yönlerinin araştırılmasına; milli yapımıza uygun programların geliştirilmesine ve doğru planlanmasına duyulan ihtiyaç artmıştır. Genç ve dinamik bir yapıya sahip nüfuzumuz bize hızlı çözümler üretmeye yöneltmiş, geleceğe yönelik beklentilerini artırmıştır. Eğitim, yetiştireceği insan sayısını ve onlara kazandıracağı nitelikleri belirlerken ekonominin etkisi altında kalır. İnsan gücü yetiştirirken ekonominin istek ve beklentilerini göz önünde bulundurur. Böylece insanı nitelikli bir üretici ve tüketici haline getirir. Böyle bir insan meslek hayatında daha başarılı olur. Nitelikli mal ve hizmet üreterek ekonomiyi etkiler, toplumun ekonomik kalkınmasına katkıda bulunur. EĞİTİMİN SOSYAL VE EKONOMİK FAYDALARI Ülkemizin gelişmişlik seviyesi, mezunların kültürel yapısı sorun çözme yetkisi ve topluma hizmet sunma kapasitesi toplam olarak eğitim sistemimizin kalitesinin bir göstergesidir. Neresinden tutarsanız tutun, bugün ki eğitim sistemimizin baştan sona her yönü ile plansız programsız, ne aradığını bilmeyen bir yapıda. Bunun doğal sonucu olarak sistemin çıktısı olan mezunları da aynı şekilde plan ve program yapmamakta toplumda öncü rol almamakta ve kendi başlarına üretime katkı sunmamaktadırlar. Her yıl on binleri bulan mezunlarının aldıkları ezberci eğitimin de bir yansıması olarak sağlıklı düşünme ve üretme yeteneklerini sergileyemedikleri görülmektedir. Bu nedenlerdir ki toplum nezdinde meslek bilgisi ve sosyal profilleri çok düşük olmaktadır. Çukurova üniversitesi öğretim üyelerini yapmış oldukları araştırmada, gençlerin üniversitede olaylara bakış, sorun çözme eğilimlerin değişmediği neredeyse üniversiteye geldikleri bakış açısı ile mezun olmaktadır. İnsan gücünün en iyi şekilde yetiştirilmesi ve eğitilmesi ilkokuldan üniversiteye kadar bütün örgün ve yaygın eğitim imkânlarının kullanıldığı bir süreç sonucu gerçekleşmektedir. Türk eğitim sistemi, iyi vatandaş olma vasıfların destekleyen ve kişiyi hayata hazırlamayı onun hayatını idam ettirmesine ve toplum içinde üretken ve saygın bir birey olarak yaşamasını sağlayacak bir meslek kazandırmayı amaçlamıştır. EĞİTİMİN SOSYAL VE EKONOMİK FAYDALARI Dünya ekonomisi ile bütünleşme çabası içinde olan Türkiye’nin gelişmiş ülkeler arasında hak ettiği yeri alması için gelişen teknolojiyi takip etmesi, bunu mal ve hizmet üretimine yansıtması teknoloji üreten ve satan bir ülke konumuna yükselmesi gerekmektedir. Bunun için nitelikli iş gücüne sahip olması gerekmektedir. Bir eğitim-öğretim sisteminin geliştirilmesine ve bununla tümleşik olarak, özel sektör ve kamu sektörünün AR-GE kurumlarıyla üniversiteleri içine alacak ve ulusal AR-GE ağının kurulmasına birincil önceliğin verilmesi, eğitim-öğretim reformunun ana eksenini oluşturacaktır. Eğitimin ekonomik büyümeye sağladığı etki günümüzde tartışılamayacak konumdadır. Fakat günümüzde eğitim-ekonomi bağlantısı halen yeterli düzeyde değildir. Eğitime yeterli yatırım yapılamamaktadır. Öyle ki çağımızda eğitime yapılan yatırım ülkenin geleceği açısından en değerli yatırım haline gelmiştir. Eğitimin bu özeliğini kavrayan ülkeler diğerlerine göre büyük gelişmeler kaydetmiştir. Artık; eğitime yatırım yapmadan uluslararası piyasalarda rekabet üstünlüğü sağlayıp toplumun refah seviyesini artırmak bir yana, eğitime yatırım yapan ülkelerle bile eşit hale gelmesi kolay olmayacaktır. Günümüzde gelişmişlik ölçümü fiziki büyüklük gibi ölçü miktarlarından ziyade bilgiye dayalı değerlerle yapılmaya başlanmıştır. EĞİTİMİN SOSYAL VE EKONOMİK FAYDALARI Ülkemiz eğitimin insanlarının refah düzeyini artırmak ve yaşam kalitesini yükseltmek eğitime gereken önemin verilmesiyle sağlanabilir. Bu da ancak yetişmiş beyinlerle sağlanabilir. En önemli yatırım eğitilmiş insana yapılan yatırımdır. Ekonomik büyümeyi ve refah seviyemizi ancak teknoloji üreterek artırabiliriz. Bunu da bilime, teknolojiye, AR-GE’ye ve yetişmiş beyin gücüne gereken önem verilerek başarabiliriz. Sonuç olarak; ülkemizde ve dünyada yaşanan hızlı değişime uyum sağlayabilmek ve ülke kalkınmasına destek verebilmek için eğitim ve öğretim sistemi çağdaş seviyeye yükseltilerek çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılandırılmalıdır. Atatürk’ün bizlere gösterdiği “muasır medeniyet seviyesine ulaşma” hedefimize “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir” ilkesiyle varmamız mümkün olacaktır.(Eğitimci yazar Vural Gündüz) EĞİTİM KAVRAMI ÜNİTE ÖZETİ: Eğitim bireyin doğuşundan itbaren başlayan ve hayatının sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreçte birey, kendine birtakım davranışlar kazandırır ve kendini geliştirir. Zaten eğitimin temel amaçlarından biri topluma yararlı bireyler yetiştirmektir. EĞİTİMİN ÇEŞİTLERİ FORMAL VE İNFORMAL EĞİTİM Eğitim, formal ve informal olarak iki gruba ayrılır. Formal Eğitim: Önceden hazırlanmış programlar çerçevesinde, amaçlı ve planlı olarak, bir okul içinde ve öğretim yoluyla yapılan eğitimdir. Okulda yapılan formal eğitimin diğer birimlerde yapılan eğitimden ayrılan yönü: süresinin uzun olması, yaşlara göre gruplandırılmasıdır. Ülkemizde formal eğitim, örgün ve yaygın olmak üzere ikiye ayrılır: EĞİTİM TÜRLERİ Örgün Eğitim: Belli bir yaş grubundaki bireylere, Milli Eğitimin amaçlarına göre hazırlanmış eğitim programlarıyla okul çatısı altında düzenli olarak yapılan eğitimdir.(Taymaz,1992) Okul öncesi eğitim, ilköğretim, ortaöğretim, yükseköğretim örgün eğitim sistemlerinin parçasıdır. Yaygın Eğitim: Örgün eğitim sistemine hiç girmemiş, bu sistemin herhangi bir kademesinde bulunan veya bu kademelerden birinden ayrılmış olan kişilere ve ihtiyaç duydukları alanlarda yapılan eğitimdir. (Taymaz,1992) Formal eğitim modern endüstri toplumlarının bir ihtiyacı olarak ortaya çıkmıştır. Toplumlarda iş bölümü ve uzmanaşmanın artması, farklı iş kollarının ortaya çıkması, daha planlı ve programlı eğitimi zorunlu kılmıştır. (Gökçe,2000,s.36) EĞİTİM TÜRLERİ İnformal Eğitim (Formal Olmayan Eğitim): Hayat içinde kendiliğinden oluşan bir süreçtir. Amaçlı ve planlı değil, gelişigüzeldir. Eğitim etkinliklerinin bir çoğu farkında olmadan öğrenilebilir. Aile içinde, akran gruplarında, usta-çırak ilişkişlerinde kazanılan davranışların büyük bir bölümü informal yollarla kazanılır. İnformal eğitimin kontrollü ve planlı olmadığı için, bu eğitim süreci sonunda insanlar farkında olmadan olumlu, istendik davranışların yanı sıra istenmeyen davranışlar ya da sonucu götürücü olmayan yanlış davranışlar da öğrenebilirler.(Erde,1998,s.19) EĞİTİM TÜRLERİ Öğrenme: Değişik biçimlerde tanımlanmakla birlikte pek çok eğitimci öğrenmeyi “yaşantı ürünü ve nispeten kalıcı izli davranış değişikliği” olarak tanımlamaktadır (Ertürk, 1994, s. 78; Gürkan, 2006a, s.7; Fidan ve Erden, 1998, s.1). Öğrenme sonucunda insanlar; bilgi, beceri, tutum ve değerler kazanırlar. Öğrenmenin varlığı, genelde şu ölçütlere dayalı olarak incelenmektedir (Gürkan, 2006a, ss.7-8; Erden, 1998, s.1) Öğrenme Nedir: Öğrenme, bireyin yaşantılar sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça uzun süreli değişmelerdir. Bir bilgi ve becerinin, öğrenme sayılması için davranışta değişiklik yapması ve davranıştaki değişikliğin uzun süreli olması gerekmektedir. Yeni öğrenmeler ile kişinin kapasitesi gelişir, önceden yapamadığı bir şeyi yapabilir hale gelir. Daha geniş anlamda, öğrenme sonucu, birey içinde bulunduğu evrene yeni bir anlam yükler ve evrendeki konumunu yeniden tanımlar. EĞİTİM TÜRLERİ Öğrenme ile ilgili ortaya atılan davranışsal, duyuşsal, bilişsel, nörofizyolojik temelli öğrenme kuramları mevcuttur. Davranışcı kuramcılar, öğrenmenin uyarıcı ile davranış arasında bir bağ kurarak geliştiğini ve pekiştirme yoluyla davranış değiştirmenin gerektiğini kabul ederler. Bilişsel kurama göre, öğrenme bireyin çevresinde olup bitenlere bir anlam yüklemesidir. Duyuşsal kavramlar öğrenmenin doğasın dan çok sorunlarıyla ilgilenirler. Nörofizyolojik temelli öğretim ilkeleri beynin bir paralel işlemci olduğunu, öğrenmenin fizyoloji bir olay olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. ( Özkalp, enes. Davranış Bilimlerİne Giriş. Anadolu Üniversitesi. ISBN 975-06-0095-9) EĞİTİM TÜRLERİ Yorgunluk, alışkanlık, ilaç ya da alkol alma gibi nedenlerle davranışlarımızda meydana gelen değişiklikler de öğrenme sonucu oluşmaz. Bu durumlarda, davranışlarımızdaki değişiklikler geçici olarak meydana gelmektedir (Fidan, 1985, s.15) Öğrenmede iki çeşit destek vardır: A. Yönledirilmiş Öğrenme: Belli bir destek tarafından verilen eğitimdir. B. Kendiliğiden Öğrenme: Bireyin günlük yaşamındaki eylemlerinin sonucu oluşan öğrenmedir. EĞİTİM TÜRLERİ ÖĞRETME: Öğretme en geniş anlamıyla öğrenmeyi kılavuzlama ve sağlama faaliyetleridir. Öğretme etkinliğini yapan öğretmendir veya öğretmen yerine geçen kişi veya araçlardır. Ancak öğretmenin öğretmesi; planlı,maksatlı yapılırken, diğer kişilerin öğretmesi gelişigüzeldir. Okullarda yapılan planlı, kontrollü ve örgütlenmiş öğretme faaliyetlerine öğretim denir. (Erden,1998,s.20) ÖĞRETMEN: Örgün ve yaygın eğitim kurumlarında Miili Eğitim’in amaçları ve ilkeleri doğrultusunda öğretimi sağlayan kişidir. Eğitim ve öğretimde bireyin dışarıdan yönlendirilmesi, ona davranış kazandırmak için rehberlik yapılması szö konusudur. Eğitim kavramı, öğretim kavramına göre daha geniş kapsamlıdır. EĞİTİM TÜRLERİ ÖZET: Eğitim süreci, bireyin doğumundan başlayıp ölümüne kadar devam eder. En genel anlamıyla/eğitim insanı yetiştime işidir. Eğitimin en önemli amacı, insanı insan olduğu için yetiştirmektir. Eğitimin belli amaçlar doğrultusunda planlı ve programlı olarak yapılan şekli formal, gelişigüzel ve kasıtsız olarak yapılan şekli ise informal eğitim olarak adlandırılmaktadır. Sokata, toplumda, ailede, usta-çırak ilişkisi içinde yapılan eğitim informaldir. Öğretim yoluyla gerçekleştirilen, planlı programlı ve okulda yapılan eğitim ise formaldir. (Varış,1994 s.13; Özden, 2002,s.8) EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ 3.Hafta I – Genellik ve eşitlik Eğitim kurumları dil, ırk, cinsiyet, engellilik ve din ayırımı gözetilmeksizin herkese açıktır. Eğitimde hiçbir kişiye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz. II – Ferdin ve toplumun ihtiyaçları Milli eğitim hizmeti, Türk vatandaşlarının istek ve kabiliyetleri ile Türk toplumunun ihtiyaçlarına göre düzenlenir. III – Yöneltme Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler. Milli eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ Yöneltmede ve başarının ölçülmesinde rehberlik hizmetlerinden ve objektif ölçme ve değerlendirme metotlarında yararlanılır. IV – Eğitim hakkı İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar. V – Fırsat ve imkan eşitliği Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkan eşitliği sağlanır. Maddi imkanlardan yoksun başarılı öğrencilerin en yüksek eğitim kademelerine kadar öğrenim görmelerini sağlamak amacıyle parasız yatılılık, burs, kredi ve başka yollarla gerekli yardımlar yapılır. Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ VI – Süreklilik Fertlerin genel ve mesleki eğitimlerinin hayat boyunca devam etmesi esastır. VII – Atatürk İnkılap ve İlkeleri ve Atatürk Milliyetçiliği Eğitim sistemimizin her derece ve türü ile ilgili ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında ve her türlü eğitim faaliyetlerinde Atatürk inkılap ve ilkeleri ve Anayasada ifadesini bulmuş olan Atatürk milliyetçiliği temel olarak alınır. Milli ahlak ve milli kültürün bozulup yozlaşmadan kendimize has şekli ile evrensel kültür içinde korunup geliştirilmesine ve öğretilmesine önem verilir. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ Milli birlik ve bütünlüğün temel unsurlarından biri olarak Türk dilinin, eğitimin her kademesinde, özellikleri bozulmadan ve aşırılığa kaçılmadan öğretilmesine önem verilir; çağdaş eğitim ve bilim dili halinde zenginleşmesine çalışılır ve bu maksatla Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu ile işbirliği yapılarak Mili Eğitim Bakanlığınca gereken tedbirler alınır. VIII – Demokrasi eğitimi Güçlü ve istikrarlı, hür ve demokratik bir toplum düzeninin gerçekleşmesi ve devamı için yurttaşların sahip olmaları gereken demokrasi bilincinin, yurt yönetimine ait bilgi, anlayış ve davranışlarla sorumluluk duygusunun ve manevi değerlere saygının, her türlü eğitim çalışmalarında öğrencilere kazandırılıp geliştirilmesine çalışılır; ancak, eğitim kurumlarında Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine aykırı siyasi ve ideolojik telkinler yapılmasına ve bu nitelikteki günlük siyasi olay ve tartışmalara karışılmasına hiçbir şekilde meydan verilmez. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ IX – Laiklik Türk milli eğitiminde laiklik esastır. Din kültürü ve ahlak öğretimi ilköğretim okulları ile lise ve dengi okullarda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır. X – Bilimsellik Her derece ve türdeki ders programları ve eğitim metotlarıyle ders araç ve gereçleri, bilimsel ve teknolojik esaslara ve yeniliklere, çevre ve ülke ihtiyaçlarına göre sürekli olarak geliştirilir. Eğitimde verimliliğin artırılması ve sürekli olarak gelişme ve yenileşmenin sağlanması bilimsel araştırma ve değerlendirmelere dayalı olarak yapılır. Bilgi ve teknoloji üretmek ve kültürümüzü geliştirmekle görevli eğitim kurumları gereğince donatılıp güçlendirilir; bu yöndeki çalışmalar maddi ve manevi bakımından teşvik edilir ve desteklenir. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ XI – Planlılık Milli eğitimin gelişmesi iktisadi, sosyal ve kültürel kalkınma hedeflerine uygun olarak eğitim -insangücü – istihdam ilişkileri dikkate alınmak suretiyle, sanayileşme ve tarımda modernleşmede gerekli teknolojik gelişmeyi sağlayacak mesleki ve teknik eğitime ağırlık verecek biçimde planlanır ve gerçekleştirilir. Mesleklerin kademeleri ve her kademenin unvan, yetki ve sorumlulukları kanunla tespit edilir ve her derece ve türdeki örgün ve yaygın mesleki eğitim kurumlarının kuruluş ve programları bu kademelere uygun olarak düzenlenir. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ Eğitim kurumlarının yer, personel, bina, tesis ve ekleri, donatım, araç, gereç ve kapasiteleri ile ilgili standartlar önceden tespit edilir ve kurumların bu standartlara göre optimal büyüklükte kurulması ve verimli olarak işletilmesi sağlanır. XII – Karma eğitim Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır. Ancak eğitimin türüne, imkan ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir. “Türk Milli Eğitim Sisteminin temel ilkeleri“, Erişim tarihi: 14.11.2020 EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ XIII – Eğitim kampüsleri ve okul ile ailenin işbirliği Türk Milli Eğitim sistemimizin temel amaçları doğrultusunda okul ile aile arasında işbirliği sağlanması önemlidir. Bu doğrultuda okullarda okul aile birlikleri kurulmalı ve kantinler okul aile birliklerinin bünyesinde çalıştırılmalıdır. XIV – Her yerde eğitim Milli eğitimin amaçları yalnız resmi ve özel eğitim kurumlarında değil, aynı zamanda evde, çevrede, işyerlerinde, her yerde ve her fırsatta gerçekleştirilmeye çalışılır. EĞİTİMİN TEMEL İLKELERİ Resmi, özel ve gönüllü her kuruluşun eğitimle ilgili faaliyetleri, Milli Eğitim amaçlarına uygunluğu bakımından Milli Eğitim Bakanlığının denetimine tabidir. (Türk Milli Eğitim Sisteminin temel ilkeleri, Erişim tarihi: 14.11.2020) (Türk Milli Eğitim temel kanunu, Erişim tarihi: 14.11.2020) EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ 4.Hafta İnsanlar varoluşlarından beri hep yaşam mücadelesi verdiler. Aç kalmamak için çalıştılar. Ekin ektiler, diğer işlerle uğraştılar. Ancak doğayla baş etmeleri zaman zaman zorlaştı. Yağmur yağdı, sel geldi yaptıklarına zarar verdi. Bütün bunları yapan bir güç vardır diye düşündüler. Buda Tanrıydı. Tanrı hem yerde hem de gökte olabilirdi. İnsanoğlu sürekli sorgulayan bir varlık olarak bilgi birikimleri arttıkça daha çok merak etmeye başlamışlardır. Nereden geliyoruz? Yaşamın anlamı nedir? Niçin bazı insanlar diğerlerini öldürüyor? Erdemli ahlaklı olmak nedir? Bütün bu sorulara cevap bulmanın sonucu olarak felsefe ortaya çıkmıştır. Biriken bilgi birikimini yeni kuşaklara aktarmak gerekiyordu, bu da eğitim sayesinde olacaktı bunu ise öğretmenler yapacaklardı. Peki bu iş nasıl yapmalıydı? Kim eğitilmeli? Niçin ve nasıl eğitilmeli? Neler öğretilmeli? Gibi sorular sürekli olarak sorulagelmiştir. Bu soruların cevabı eğitim amaçlarında yatar. Bir toplumun eğitim amaçları eğitim felsefesini ortaya koyar. Nasıl bir insan yetiştirmeliyiz? Sorusunun cevabını ise eğitim felsefesi verir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ FELSEFE NEDİR? Felsefe nedir? sorusuna bugüne kadar net bir cevap verilememiştir. Bunun sebebi, bu bilimin çok değişik alanlarla ilgilenmesinden kaynaklanır. Felsefe , insanın bilme ihtiyacının bir ürünüdür. Felsefe bilimle çok yakın bir işbirliği içindedir. Felsefesiz bilim kördür. Sokrates’ göre felsefe “neleri bilmediğimizi bilmektir.” Felsefe gerçeği bir bütün olarak inceler. Felsefe; varlık, bilgi, gerçek, adalet, güzellik, doğruluk, akıl ve dil gibi genel ve temel sorunlarla ilgili yapılan çalışmalardır. Felsefe "düşünce sanatı" olarak da bilinir EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ Bir başka tanıma göre Felsefe, İnsanın akıl yürütme yoluyla dünyayı ve kendini anlamasına yardımcı olan bir bilimdir ( Ertürk, 1993). FELSEFİ BİLGİ İLE BİLİMSEL BİLGİ ARASINDAKİ BENZERLİK YA DA FARKLILIKLAR: FELSEFİ BİLGİ: Varlığı bütün olarak inceler. Birleştirici ve bütünleştiricidir. Daha çok felsefi düşünce ile ortaya çıkar. Subjektiftir. Akla ve aklın ilkelerine uygundur. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ İlerleme özelliğine sahip değildir. Her felsefi bilgi kendi içinde bir bütündür. Sonuçları kesin değildir. En genel bilgileri kapsar. Özneldir. Eleştirisel değildir. Değişmez. Evrenseldir. Sistemli, düzenli ve birleştirilmiş bir bilgidir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ Kanıta ihtiyacı yoktur. Açıklamalarında bitmişlik ya da kesinlik yoktur. İnsan ve hayatı anlamak ister. o BİLİMSEL BİLGİ: Varlığı parçalı olarak inceler. Birleştirici ve bütünleştiricidir. Daha çok deney, gözlem ve diğer araştırma yöntemleriyle ile elde edeilir. Objektiftir ( Araştırmacıdan kaynaklanan nedenle aynı zamanda sübjektiftir) EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ Akla ve aklın ilkelerine uygundur. Birikimlidir. İlerleme özelliğine sahiptir. Sonuçları kesindir. Belli bir alana yönelik olmakla birlikte genelleştirilmiş bilgidir. Nesneldir. Eleştiriseldir (Kanıt gösterildiği zaman bilimsel bilgi geçerliliğini yitirebilir ). Değişebilir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ Bazı bilgiler yerel bazıları evrenseldir. Sistemli ve düzenlidr. Kanıtlanmak zorundadır. Kesindir (Bilim, elde ettiği bilgileri deneyle kazanmıştır). İnsan ve hayatı anlamak ister. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ FELSEFENİN DOĞUŞU: lk çağ felsefesi denilince dar anlamda Yunan felsefesi ve bundan doğmuş olan diğer felsefeler anlaşılır. İlk felsefeyi ortaya koyan Yunanlılardır. İlk çağ felsefesine antik çağ felsefesi de denir. Felsefe kelimesi yunanca philosophia sözcüğünden gelmektedir. Philia sevgi, sophia ise bilgelik ( bilgi) anlamı taşır. Yunan felsefesinin esas doğduğu yer, Ege’deki İonia kentidir. Felsefe ise arapça bir kelimedir. Felsefe, varolanlar üzerinde bilinçli, planlı bir düşünmeden doğmuştur. Ötedenberi cevapları yalnız dinden, edinilen bir takım sorunlar, bir zaman gelipte eleştirel bir düşünmenin ve gözlemenin konusu yapılınca felsefe tarihide başlamıştır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ Eski Yunanlılar , doğrunun ve bilginin kendisi için yönelmiş, bir felsefenin ilk yaratıcılarıdır. Eski doğu kültürlerinin her birinde din eksenli, düşünce hakimken, yunanlılarda bu düşünceden sıyrılarak daha çok var olan gerçekler üzerinde düşüncelerin şekillendiğini görürüz. Eski yunanlılar, temellendirilmiş, bir birlik içinde derlenip toplanmış bilgilere varmağa çalışmışlardır. İlk çağ felsefecileri genelde ilk ( arkhe) nedir ? sorusu üzerinde durmuşlardır. Bu soruya ilk çağın önemli felsefecileri farklı açılardan yaklaşmışlardır. Bunlara aynı zamanda doğacı felsefeciler de denir. Daha sonra eski yunanda ortaya çıkan sofistler (insancıllar) düşünce ve eğitin dünyasına farklı bakış açıları getirmişlerdir. Bu bakımdan eski çağ felsefecileri genel anlamda ikiye ayrılır. Doğacılar ve Sofistler. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ ANTİK ÇAĞ FELSEFECİLERi: a) Thales ; Bilimsel düşünmeyi göreli olarak en arınmış biçimiyle ilkin Miletli Thales ortaya koymuştur. Thales felsefe tarihinin başında bulunan kişi olarak kabul edilir. O ilk’i ( Arkhe) su ile açıklamıştır. Ona göre her şey sudan türer ve yine suya döner. Dünya ise düz bir tepsi şeklindeki suyun içinde yüzmektedir. Thales’i ilk ilgilendiren konular yeryüzü ile gökyüzü olmuştur. Her şey canlıdır. Her şey içinde tanrısal bir yaratıcı gücü olan su ile doludur. b) Anaximandros; İlk madde sonsuz ve tükenmezdir. Sonsuz olan şeyi Thales gibi varlık olan birşeyle sınırlayamayız. Çünkü var olan herşeyin birde zıttı vardır. Yer, tepsi biçiminde değil, bir silindir, bir sütün biçimindedir ve boşlukta serbest olarak durur. Gökte yerin etrafında döner. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ c) Anaximenes; İlk madde havadır. Hava, ruhun insanı kuşatması gibi evreni kuşatır. d) Herakleitos; Evrenin temel maddesi ateştir. Ateş, bütün karşıtların birliğidir. Evrende tanrısal bir akıl egemendir. Sokrates; İlkçağın en büyük düşünürlerinden biridir. Sokrates'in kendisinden sonra gelen filozoflar üzerindeki etkisinin çok büyük olduğu düşünüldüğünden Sokrates'ten önceki filozofları Sokrates öncesi düşünürler olarak sınıflandırmak yaygın bir eğilimdir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ Sokrates , İnsan hayatının pratik sorunlarıyla ilgilenmiştir. Akla ve düşüncenin objektif değerine inanırdı. Ona göre, bilimsel çalışmanın amacı, duyularla edinilen tek tek algılar değil, kavramdır. Tümevarım yöntemini kullanmıştır. Bütün çalışmaları ahlaka yönelmiştir. Erdemle mutluluk arasında bir bağ kurmuştur. İçinde varolan Daimonion diye bir sesin ona sürekli yol gösterdiğini söylemiştir. Çevresine büyüleyici bir etki yapmıştır. f) ( Eflatun ) Platon; Eflatun'un felsefesini, beş önemli kuram içerisinde toplamak mümkündür. Bunlar, “bilgi”, “idealar”, “ruhun ölümsüzlüğü”, “evrendoğum” Cosmogony - Evren'in oluşumunu inceleyen bilim dalı) ve “devlet” ile ilgili kuramlarıdır. Eflatun, bütün yaşamı boyunca hocası Sokrates'den edindiği ilham ile gerçek bir ahlakçı olarak kalmış, tüm bu kuramları, etik ağırlıklı görüşlerle irdeleyerek geliştirmiştir. Sokrates ve Eflatun'a göre felsefenin ana ereği, insanın mutluluğu ve yetkin yaşamının sağlanmasıdır. Yetkin bir yaşam, ancak erdemli bir hayat sürmekle elde edilebilir. Erdemin temeli “bilgi”, özü “idealar kavramı”, gerekçesi “evrendoğum”, güvencesi “ölümsüzlük”, yaşamsal sığınağı “devlet”tir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ g) Aristo : Aristo, diyaloga yer veren karşılıklı konuşma tipi yazılar yazmıştır. Ancak bu yazılar zamanla kaybolmuş ve geriye yalnızca ders ve araştırma notları kalmıştır. Aristo, hocası Eflatun’un idealar fikrinden hareket etmiştir. Eflatun ideaları bir gerçek kabul ederken, Aristo bunu kabul etmemiştir. Ona göre sadece elimizle tutup, gözümüzle gördüğümüz varlıklar gerçektir. Bütün varlıklar madde ile şekilden meydana gelmiştir. Şekil, aktif bir ideadır; maddeye niteliklerini veren odur. Bu sebeple gözle göremediği ideaları inkar yoluna gitmiştir. Aristo’ya göre dünya ve madde daimidir (kadimdir). Aristo, ahlak bilgisinde ilmi kesinliğin yeri olmadığını söylemiştir. Pratik olarak “faziletin ne olduğunu bilmek yerine, iyi bir insan olmanın önemi” üzerinde durmuştur. Aristo, tabiat bilgilerinin tarifi ve sınıflandırılmasındaki çalışmaları ile bilinir. Bu konulardaki bilgisi ve metodu dikkati çekmektedir. Tabiattaki türlerin tanınması ve tarif edilmesi konusunda başarılı olmuştur. Kendisi ve okulu tabiat bilimlerinin ayrı bir ilim kolu olarak kurulmasını sağlamıştır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ SOFİSTLER: Sofistler, M.Ö. 5. yüzyılda para karşılığında felsefe öğreten gezgin felsefecilerdir. Özellikle Atina’da çağın önde gelen bilgeleri var olan değerleri (kritias) eleştirmişlerdir. Göreceli ve kuşkucu düşüncenin köklerini atmışlar ve geliştirici olmuşlardır. Etimoloji bakımından ‘sofist’ kelimesi Yunanca sophos (bilge, becerikli, zeki) sözcüğünden türetilen sophistes’ten gelir, öğrenmeyi ve öğretmeyi meslek edinen kişileri belirtmek için kullanılır.Dönemin sosyal değişimleri ve siyasal gelişimleri (5.yy Atina Demokrasisi) sofistlerin etkili olmalarına yol açmıştır. Çünkü sofizmin doğuş nedenleri arasında Atina demokrasisinin tamamen yeni türden bir eğitime, pedagojiye duyduğu pratik gereksinim gerçek belirleyici bir nedendir. Bir anlamda ‘Yunan Aydınlanması’ olarak adlandırılacak gelişmenin yaratıcılarıdır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ İlk sofistlerin toplumda büyük bir saygınlığı olmasına rağmen felsefe tarihinde ‘sofist’ denildiğinde akla olumsuz bir anlam gelir. Bu anlam başta dönemin en önemli filozofu olan Platon’un, Sokrates’in ve Aristoteles’in sofistlere karşı yürüttüğü mücadeleden ileri gelmektedir. Sofistler sürekli bu düşünürler tarafından eleştirilmiş ve küçük görülmüşlerdir. Bir de para karşılığı ders vermeleri o dönemde yadırganmıştır. Bununla birlikte felsefe tarihi içinde erdemin öğretilir olup olmadığı gibi çok önemli soruların sorulmasında ya da yeni yaklaşımlar geliştirilmesinde sofistler her dönem önemli etkilere yol açmışlardır (http://tr.wikipedia.org/wiki/Sofistler). Geliştirdikleri yöntemle ilk pedagoglar olarak bilinirler. Daha çok halkın eğitimiyle ilgilenmişlerdir. Bazı sofistler şunlardır ; Protagoras, Leontinoi’li Gorgias, Antiphon, Elis’li Hippias, EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ FELSEFE - EĞİTİM ARASINDAKİ İLİŞKİ: · Eğitim sistemi kurulurken, belirlenecek hedefler konusunda felsefeye başvurulur. Hedef davranışlar hangi ölçütlere dayandırılacaksa felsefe ölçütler takımı olarak işe koşulabilir. · Programda belirtilen hedef davranışların iç tutarlılığının sorgulanmasında felsefeye başvurulur. · Eğitimin nesnesi insandır. İnsan aynı zamanda felsefenin de konusudur. Eğitim açısından hangi felsefe temele alınırsa insana öyle bakılır. · Hedeflere yeni hedefler katmada felsefe işe yarayabilir. · Sistemin savunduğu felsefeyle eğitim çalışanları ters düşerse sistem entropiye (çürüme, kendi kendini yok etme)uğrayabilir. · Her ekonomik ve politik sistem en azından bir felsefeye dayanır. Eğitimde bu sistemlerin bir ürünü olduğu için doğrudan etkilenir. · Eğitim ortamlarının düzenlenmesinde de felsefe işe koşulabilir. · Eğitim isteminin denetlenmesinde de felsefeden yararlanılır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ VARLIK FELSEFESİ (ONTOLOJİ): İlk felsefe olarak bilinir. Varlık kavramı üzerinde durur. Asıl olan varlık değil varolandır. Arkhe (ilk olan ) sorusunun cevabını arar. Arkheyi, ilk filozoflar kendilerince açıklamışlardır. Mesela, Thales’e göre ilk; “su” iken Heraklit’e göre “ateş” tir. Bu soruya verilen yanıtlar insan anlayışını da etkilemiştir. Ontoloji, eğitimin kuramsal ve uygulamalı yanı arasında çok boyutlu ilişkiler kurar. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMEOLOJOİ, GNOSEOLOJİ): Bilgi felsefesi, bilginin oluşumu, kaynakları, sınırları gibi problemlerle uğraşan felsefe disiplinidir. Bu felsefenin ilk konusu, bilginin mümkün olup olmadığıdır. Bu felsefe anlayışı genel olarak şu soruları cevabını arar; · Doğru bilgi nedir? · Doğru bilginin kaynağı ve yöntemi nedir? · Doğru bilginin temeli nedir? · Doğru bilginin kriteri nedir? Bazı filozoflara göre kesin bilgiye ulaşılamaz. Bazı filozoflar ise şüpheyi bir araç olarak kullanarak kesin bilgiye ulaşılacağını savunmuşlardır. Bilgi kesin olduktan sonra esas olan bilginin kaynağının ne olduğudur. Doğru bilginin kaynağını akıl olarak gören filozoflara göre, doğuştan bazı yeti ve bilgiler zaten beynimizde vardı. Bunlar, Platon, Aristo, Farabi, İbn-i Sina gibi düşünürlerdir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ DEĞER FELSEFESİ ( AXİOLOGY): Aksiyloji değerlerin doğasını araştırır (Gürsel, 2004). Bu alan, etik ve estetik konularını içerir. İnsanın yapıp etmelerini inceler, dayanılan ilkeleri ve değerleri araştırır. Bu disiplin, ahlaklı- ahlaksız, iyi- kötü, saygılı- saygısız, erdem- erdemsizlik gibi değerler nedir? Var mıdır? Yok mudur? Sorularına cevap arar. Bu anlayışa göre eğer bu değerler varsa ve evrenselse bunları öğrencilere kazandırmaya çalışır ve hiç ödün vermezsiniz. Bu değerler var fakat, evrensel değilse, zamanla değişir derseniz, hoşgörülü olur eğitim ortamında esnek davranırsınız. MANTIK ( LOGİC): Mantık, akıl yürütme anlamı taşır. Bu anlayış; Akıl nedir? Aklın kuralları var mıdır? Varsa nelerdir? Bu kurallar doğuştan mıdır? Evrensel midir? gibi sorulara cevap arar. Bu sorulara ise değişik cevaplar alınmıştır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ İDEALİZM (ÜLKÜCÜLÜK: İdealizimin temelini Platon atmıştır. Sokrates’de diğer temsilcisidir. Onlara göre gerçek dış dünyada değil tam olarak içimizdedir. Dış dünyadaki varlıklar, düşüncenin ürünü veya düşüncenin kendisidir. Dış dünya duygularımızdan başka bir şey değildir. Algılarımız yok olursa dış dünyada yok olur. Gerçek bilgi, aklın ürünü olan bilgidir, duyulardan elde edilen bilgi değil. Başlıca Eğitim İlkeleri; 1. Eğitimin amacı önce insana aklını nasıl kullanacağını ve doğruya, iyiye ve güzele nasıl ulaşacağını öğretmektir. 2. Öğretim sosyal ortamda yapılmalıdır. 3. Amaç öğrencide bir kişilik geliştirmek olmalıdır. 4. Okul da, toplumun bir yansıması olarak geçmişin değerlerini öğrenciye kazandırmak zorundadır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ REALİZM (GERÇEKÇİLİK): Realizmin öncüsü Aristo’dur. Bu düşünceye göre; Zihnimizin dışında bir gerçek dünya vardır ve zihnimizdeki bilgiler bu dünyadan aldığımız duyumlara göre oluşmaktadır. Körler görmese de yıldızlar vardır. Başlıca Eğitim İlkeleri; 1. İnsanın en iyi yetilerle donatılarak mutlu olması sağlanmalıdır. 2. Kişilerin akıllarını geliştirmelerini sağlamalı, kendilerini gerçekleştirmelerine hizmet edilmelidir. Ancak böyle olursa bireyler mutlu olabilir. 3. Bilgiye deney, gözlem ve araştırma yaparak ulaşabiliriz. 4. Sistemli olarak öğrenciye aktırılacak bilgiler onun gelişimine uygun olmalıdır. 5. Öğretmen öğrencilere ders anlatırken, tartışma, deney ve gözlem gibi yöntemler kullanmalıdır. 6. Eğitimde en son sözü öğretmen söylemelidir. Öğrenci ikinci plandadır. 7. Tümevarım yöntemini savunur EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ PRAGMATİZM (YARARCILIK) Yarar esasına dayanır. Yararlı olan iyidir. İyiyi kötüden ayırmak için yararlı olup olmadığına bakmalıdır. Bu akım J. Dewey’in düşünce sistemi üzerine kurulmuştur. Bu anlayışa göre değerler ve gerçekler durmadan değişmektedir. Her şey sonsuza kadar aynı kalamaz. Tüm etkinliklerimizde problem çözme ile eleştirisel düşünmeye yönelik zeka büyük bir yer tutmaktır. Bu felsefe daha çok Amerika’da gelişmiştir Başlıca Eğitim İlkeleri; 1. Problem çözen bir eğitim anlayışına sahiptir. 2. Eğitimde içerikten çok düşünme yöntemi önemlidir. 3. Eğitim, yeni şartlara ve durumlara karşı araştırmacı ve uygulamacı bir tavır geliştirmeyi hedef almalıdır. Bunun için eğitim gerçek hayattan hareket etmelidir. 4. Eğitim, kişilerin topluma katılma yollarının en önemlilerinden biridir. 5. Öğretmenin amacı, öğrencileri bağımsız düşünür haline getirmektir. 6. Okul hayata hazırlık değil, hayatın kendisi olmalıdır. 7. Öğretim çocuğa çalışma yollarını , olayları ve deneyimleri değerlendirmeyi öğretmelidir. 8. Eğitim ortamı demokratik olmalıdır. 9. Eğitim- öğretim öğrenci merkezli olmalıdır 10. Uygulamaya daha çok yer verilmelidir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ VAROLUŞÇULUK ( EGZİSTANSİLALİZM): Evrende kendi varlığını kendisi yaratan tek varlık insandır. İnsan kendi davranışlarının ürünüdür İnsan kendi kendisini yarattığı için sorumlu olan odur. Hayta anlam veren insandır. Başlıca Eğitim İlkeleri; 1. Eğitimin amacı bireyselliği sağlamak ve kişinin özgürlüğünü geliştirmesine katkıda bulunmaktır. 2. Okul öğrencilere hayatın sadece güzel yönlerini değil zor ve çirkin yönlerini de öğretmelidir. 3. Eğitim kopya kişiler yetiştirmemelidir. Öğrencinin kendini gerçekleştirmesine katkı sağlamlıdır. 4. Toplumsal ve doğal olgular öğrencilere geniş biçimde sunulmalıdır. Çünkü bunlar kendini gerçekleştirme için önemlidir. 5. Kişilerin ne olacağını okul belirleyemez. 6. Eğitimin merkezinde öğrenci vardır ve tercih yapmak ona bırakılmalıdır. 7. Eğitim grup değil bireysel yapılmalı çünkü gruplar öğrencinin özgürlüğünü kısıtlayabilir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ A. EĞİTİM FELSEFESİ AKIMLARI: DAİMİCİLİK: En eski eğitim akımıdır. Kökü, Platon, Sokrates ve Aristo’ya kadar dayanır. İdealizm ve realizm den etkilenmiştir. Öncüleri ; Robert Hutchins ve Mortimer Adler ‘dir } Başlıca ilkeleri; 1. Eğitim, değişmeyen ilke ve değerleri öğretmelidir. 2. İnsanın aklını kullanması ve düşünme yetenekleri geliştirilmelidir. 3. Okul, hayatın aynısı değil, hayata hazırlama yeridir. 4. Eğitim programının temelinde insani ilimler vardır. 5. Program, ayrıca klasik eserlere yer vermeli ve iyi değerleri çocuklara öğretmelidir. 6. Ahlaklı, erdemli , seçkin ve entelektüel bireyler yetiştirlmelidir. Bu yüzden klasik eserlerin okutulması önemlidir. 7. Eğitim uzman kişiler tarafından yapılmalı, bu uzmanlar öğrenciler adına en iyisini seçmelidir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ B. ESASCILIK ( ÖZCÜLÜK- TEMELCİLİK): İlerici eğitim hareketlerine karşı geliştirilmiş bir eğitim akımıdır. Zaman içinde entellektüel birikimin gelişen seviyesi eğitime yansıtılmalıdır. Okul toplumun kültürünü korumak ve onu aktarmakla görevlidir. Başlıca İlkeleri; · Öğrenme oldukça önemli olduğu için, öğrenci disiplin altında bulundurulmalı, gerekirse cezalandırılmalıdır. · Öğretmen çok önemli olduğu için iyi yetiştirilmeli ve eğitim öğretmen merkezli olmalı. · Okulun asıl işi bilgi aktarmak olduğu için, öğrenciye kendi kendini kontrol gücü kazandırılmalıdır. · Esas olan değişmemedir.Öğrenciye alıştırma ve ezberleme yöntemleri öğretilmelidir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ C. İLERLEMECİLİK/ GELİŞMECİLİK: Pragmatizmin eğitime uygulanmış şeklidir. En önemli temsilcisi J. Dewey’dir. Geleneksel eğitime tepki için ortaya çıkmıştır. Eğitim, sürekli değişen hayatı öğretmelidir. Başlıca İlkeleri; · Dersler öğrenci merkezli işlenmelidir. · Değişim sürekli olduğu için öğrencilere problem çözme becerileri kazandırılmalıdır. · Öğrenme yaşantı yoluyla gerçekleştiği için, sınama yanılmaya fırsat verilmelidir. · Öğrencilere nasıl düşünmesi gerektiği öğretilmeli ve sorular ona sorulmalıdır. · Öğretim ortamı oldukça demokratik olmalıdır. · Öğrenciye bilimsel yöntemlerle problemi çözmesi öğretilmelidir. · Okul ortamında gerektiğinde yeni öğretim yöntem ve stratejileri geliştirilmelidir. · Öğretmen, bilgiye ulaşma yollarını öğretmelidir. · Eğitimin amacı, çocuğu yaşama hazırlama değil, yaşamın kendisi olmalıdır. · Çocuk gerekirse itiraz eden sorgulayan bir kafayla yetiştirilmelidir. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ D. YENİDEN KURMACILIK ( İNŞACILIK ): İlericiliğin devamı olarak ortaya çıkmıştır. Her kültürün modern çağda yeniden kurulması ve içinde yaşanılan sanayi çağına uygun bir kültürün geliştirilmesinin gerekliliğini kabul eder. İlkeleri; · Eğitim sadece bugünün değil geleceğinde belirleyicisidir. · Eğitimde hedefler önemlidir. · Cezaya yer yoktur. · Sorular eleştirici düşünceyi geliştirici nitelikte olmalıdır. · Uygulamalı eğitim için ortam yaratılmalıdır. · Okul en iyi demokratik ortam olmalıdır. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ TÜRK MİLLİ EĞİTİMİN FELSEFİ DAYANAKLARI: A. İSLAMCILIK:Abdülhamit döneminin resmi politikasıydı. Yaşam İslam kurallarına göre düzenlenmeliydi. İslamcılar kendi aralarında üçe bölünmüşlerdi. Bir grup, eski saadet günlerine (dört halife dönemi) dönmek gerekir. Batı kesinlikle reddedilmeliydi. Bir grup, tekniğin batıdan alınmasında sakınca yoktur. Diğer grup ise, batı ile islamın birlikte yaşıyabileceği görüşündeydi. İslamcılar ümmetçiliği ideoloji olarak benimsediler. Onlara göre Müslümanlar tek bayrak altında toplanmalıydı. Milliyetçiliğe karşı çıktılar. EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ B. BATICILIK: Osmanlıların gerilemeye başladığı dönemde ortaya çıktı. İlk olarak batılılaşma düşüncesine askeri alandan başlandı. Bunlar tümüyle batıyı örnek almak gerektiğini savunuyorlardı. İslam ise gelişmenin önünde engeldi. C. TÜRKÇÜLÜK: Esasen milliyetçilik akımları Fransız ihtilaliyle ortaya çıkmaya başladı. Türkçülüğün en önemli temsilcisi Ziya Gökalp’tır. O Türkçülüğü Türk Milletini yükseltmek olarak tanımlar. Irkçı Türkçülüğe karşıdır. Batıyı tamamen örnek almak yerine gelişmeler kültürümüze uygunsa alınmalıdır. Atatürk’le Gökalp’in düşünceleri arasında yakın ilişki vardır. Atatürk önderliğindeki Türk devrimi esasen pozitivizme dayandırılmıştır. Çağdaş uygarlık kavramının içerdiği ulusal yenilikçi bilinç , tam bağımsızlık, halk egemenliği, ülke ve ulus bütünlüğü, akılcılık yeni oluşan ulusun temel dayanaklarıydı. Cumhuriyet döneminde eğitimin felsefesinin oluşmasında, Atatürk’ün ülkeye çağırdığı batılı eğitimcilerinde katkısı olmuştur. J.Dewey’in pragmatist görüşü, Alman Kuhne’nin “iş okulu” görüşü bunda etkili olmuştur. (Öğr. Gör. Osman ALBAYRAK,RİZE,2016) EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ EĞİTİMİN TOPLUMSAL ( SOSYAL ( SOSYOLOJİK ) TEMELLERİ: Toplum, sınırları belli bir doğal çevrede ortak amaçlar için bir araya gelen ,bazı kurallara bağlı, işbirliği ve dayanışma anlayışında olan insanlardan oluşur. Toplumsal yaşam, bireyler arasında işbirliği, işbölümü ve dayanışma ile sürdürülür. Eğitim, toplum hayatının düzenli ve kurallara uygun olarak yürütülmesi için toplum tarafından oluşturulan toplumsal bir kurumdur. Her toplumun üyelerinden gelişmesini istediği bazı özellikler vardır. Bireylerin, bu özelliklerinin gelişmesi için yardıma ihtiyacı vardır. Bu yardım talebinin gerçekleşmesi için eğitim kurumları önemli bir araçtır ve önemli görevler üstlenmiştir. Eğitim kurumlarının bireyin sosyalleşmesindeki önemi, gerek toplumlarca gerekse bireylerce tartışılmaya yer olmayacak şekilde kabul görmüştür. Eğitim kurumlarının temel hedefi toplumsal ihtiyaçların gereklerine uygun nitelikte bireyler yetiştirmektir. Bütün ülkeler toplumun ihtiyaçlarına uygun bireyler yetiştirmek için , ilköğretimi zorunlu görmüşlerdir. Çünkü ilköğretim (temel eğitim) , bireye toplumsal yaşayışın ve kültürün temelini bilgi ve beceriler kazandırarak , bireyin sosyalleşmesini sağlarlar. EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ TOPLUMSAL KURUM OLARAK EĞİTİM: Toplumun sürekli yaşama gereksinimini karşılamak, sorunlarını çözmek için ortaya çıkan; toplumca benimsenen yasa ve kurallara uygun olarak toplumsal ilişkiler dokusuna kurum denir ( Başaran, 1989). Okulda toplumsal bir kurumdur. Toplumsal kurum olarak eğitimin birçok işlevleri vardır. Bunlar; Toplumu bütünleştirmek. Toplumun yaşamasını sürdürmesine yardım etmek. Toplumun yüksek düzeyde gereksinmelerini karşılamak. Toplumun sorunlarına ölçülendirilmiş, denenmiş çözüm yolları geliştirmek. Toplumun üyeleri arasında oluşacak ilişkileri yasaya ve kurala bağlamak. Yeni kuşakların davranışlarını biçimlendirmek (Celep, 2005). EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ Kurumlar yukarıda belirtilen işlevlerini koruyup, sürdüremezse, gereksiz hale gelir, ve zamanla ortadan kalkari. Eğitimin çeşitli boyutlarından birisi de toplumsal niteliğidir. E. Durkheim’e göre eğitim, fiziki ve toplumsal çevrenin insan üzerinde meydana getirdiği etkilerdir. Bu tanımdan yola çıkılırsa eğitim sosyolojisi denilen bilim dalına ulaşılır. Sosyal anlamda eğitim, bireyin yaşadığı toplumda yeteneğini, tutumlarını ve olumlu değerdeki diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçler toplamıdır. Diğer bir tanımla, Toplumsal bir süreçtir. EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ Sosyoloji (toplumbilimi) ise, toplumsal olayları ele alır. Sosyal olgu ve olayları inceleme alanına alır. Toplumu sistematik olarak bilimsel yöntemlerle inceler. En geniş anlamıyla insan davranış ve ilişkilerini konu edinir. Oldukça yeni bir bilim dalı olarak 18. yüzyılda ortaya çıkan sosyoloji ( sosyoloji Auguste Comte, 1838); insanlar arasındaki sosyal ilişkileri, bu ilişkilerden doğan sosyal kurumları, sosyal yapıyı ve bunları etkileyen bir faktör olan kültürü inceleyen bir bilimdir, diyebiliriz. Eğitim sosyolojisi ise , toplum ile eğitim arasındaki karşılıklı ilişkileri, bağlantıları ve etkileşimeleri inceleyen bir bilim dalıdır (Ergün, 1994). Eğitim sosyolojisi, eğitimi bir sosyal olgu olarak ele alır ve toplum içinde bireyi inceler. Bireyin içinde yaşadığı ve okulda geçirdiği toplumsallaşma süreci ile ilgilenir (Tezcan, 1994). Eğitim kurumlarını etkileyen sosyal kurumları, toplumsal yapı ve ilişkileri ele alır (Banks, 1998). Eğitim kurumları ile daha geniş toplumsal yapılar (ideoloji, kültür, ekonomi, sosyal sınıf, etnik köken, ırk ve cinsiyet) arasındaki ilişkileri araştırır (Arum ve Beattie, 1999). EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ Eğitim sosyolojisi, sosyolojinin bir uzmanlık dalı olarak, sosyoloji ile eğitimin işbirliği sonucunda ilk kez 19. yy ‘da Amerika ‘da ortaya çıkmıştır. Disiplinin kurucusu Emile Durkheim dir. Walter Smith tarafından kitaplaştırılmıştır. Bu bilime katkı sağlayan diğer önemli sosyologlar ise; Emanuel Kant , Herbert Spencer , Max Weber , Karl Manheim gibi isimlerdir. EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN AMACI VE ALANI: Eğitim sosyolojisinin amacı, toplumun yapısına ve beklentilerine uygun olarak bir eğitim sisteminin oluşturulmasına katkıda bulunmaktır. Bu bilimin amacını dört gruba ayırmak mümkündür. a) Eğitilen kişinin toplumsallaşması için, toplumun eğitimden beklediklerini araştırmak. b) Toplumun değişme ihtiyacını karşılamada eğitime düşen görevleri ortaya koymak. c) Toplumun benimsediği yaşam biçimine uygun olarak eğitimin biçimlenmesine ve işlemesine ilişkin ilkeleri benimsemek. d) Eğitim amaçlarını gerçekleştirmek için, eğitim sistemi ile toplumun ilişki kuracağını saptamak. Eğitim sosyolojisi, eğitimbilim, sosyoloji, psikoloji, sosyal psikoloji, eğitim antropolojisi ve eğitim felsefesi ile yakından ilgilidir. EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ EĞİTİM SOSYOLOJİSİNİN KONULARI: a) Eğitim ile ilgili sosyal ilişkiler. b) Eğitim- kültür- toplum ilişkileri. c) Eğitimin diğer toplumsal kurum ile olan ilişkileri. d) Okulda- toplumda ve ailede eğitim. e) Sosyalleşme süreci. f) Sosyal- değişim eğitim ilişkisi. g) Eğitimde fırsat eşitliğİ. EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ h) Eğitimin sosyal- ekonomik ve politik işlevleri. i) Eğitim politikaları ve bunların eğitime etkisi. j) Sosyal bütünleşme ve çözülme ile eğitimin karşılıklı etkileşimi. k) Eğitim topluluklarının yapısı ve ödevleri. l) Öğretmen – öğrenci ilişkileri. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ EĞİTİM KURUMUNUN SOSYAL İŞLEVLERİ: Toplumsallaştırma (sosyalizasyon,): Bireyin, toplumun bir üyesi durumuna gelme sürecine toplumsallaştırma denir. Okuldaki süreçlerden geçen birey yaşam için gerekli kuralları öğrenir. Böylece birey toplum için ortak kuralları öğrenmiş olur. Freud’a göre , toplumsallaştırma süreci , bedensel dürtüleri kültürce onaylanan uygun davranış kalıplarına yöneltme mücadelesidir. Kültürel ortam ne kadar sıkıcı ve baskıcı ise bireyin dürtüleri o oranda zararlı hale gelir. Ailenin bireyi toplumsallaştırmada önemli bir rolü vardır. Her toplumsal yapının temelini aile oluşturur. Aile ne kadar sağlam yaşam koşullarına sahip ise toplum o kadar dinamik bir yapıya kavuşur. Ailenin sahip olduğu ekonomik koşullar, anne babanın eğitim düzeyi , aile içi şiddet, çocuk sayısı, yaşadığı yer, kültürel değerleri, sağlık koşulları gibi etmenlerin çocuğun toplumsallaşmasında önemli etkileri vardır. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ Kültürel Mirasın Aktarılması: Kültürel mirasın aktarılması görevi günümüzde okullara verilmiştir. Okullar, kültürel özellikler içerisinden öğrencilerin yaşlarına ve gereksinmelerine uygun olanları seçerek bunları planlı ve amaçlı bir biçimde öğrencilere kazandırır. Ayrıca okullar kültürün geliştirilmesi görevini de üstlenmişlerdir. Okulların, var olan kültürün aktarılması işlevinin yanı sıra, kültürün geliştirilmesi yükümlülüğü de vardır. Okullar, toplumdaki yenilikleri başlatacak, geliştirecek, yenilikçi ve yaratıcı bireyler yetiştirerek; kültürel birikimin gelişmesine de katkıda bulunurlar. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ Siyasal Düzeni Koruma: Her toplum kendi siyasal rejimini korumak ister. İşte eğitim kurumları, toplumdaki bireyleri milli ideolojiyi, değerleri ve idealleri kazandırarak onları mevcut siyasal düzene bağlı vatandaşlar olarak yetiştirirler. Okullarda çocuklara küçük yaşlardan başlayarak bayrağı, milli değerleri ve sembolleri benimsemeleri öğretilir. Devletin dayandığı temel felsefe, ideoloji ve ilkeler; çeşitli dersler, törenler, özel gün kutlamaları gibi etkinliklerle çocuk ve gençlere kazandırılır. Böylece eğitim kurumları var olan siyasal düzenin korunmasına yardımcı olur. Ülkemizde de okulöncesi eğitimden üniversiteye kadar tüm eğitim aşamalarında, Atatürk ilkelerine bağlı, Türkiye Cumhuriyeti Devletine karşı görev ve sorumluluklarını bilen, bayrağını, milletini ve vatanını seven bireyler yetiştirilmesi amaçlanmaktadır.(notoku) EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ Seçme ve Yöneltme: Okulun bir başka görevi de öğrencileri ilgi ve yetenekleri doğrultusunda Yetiştirmek ve yönlendirmektir. Bu görev sağlıklı ve üretken bir toplumun şekillenmesinde oldukça önemlidir. Toplumsal Kalkınma: Okullar, toplumun kalkınmasına yardımcı olurlar. Bunun için öğrencilere çağdaş teknolojiye uygun eğitim verilerek, teknolojinin her alanında yeterlilik kazanmış birey olarak yetişmeleri sağlanır. Eğitim kurumlarının ekonomik kalkınmaya yardımcı olması için okullarda bireylere çağdaş teknolojiye uygun bilgi ve becerilerin kazandırılması, her düzeyde ve alanda kalkınmanın gerektirdiği nitelikte ve nicelikte insan gücü yetiştirmesi gerekmektedir. Bu da eğitimin bir yatırım olarak görülmesine ve bu yatırımların ülke gereksinimlerine uygun olarak yapılmasına bağlıdır (notoku). EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ Bireyi Geliştirme: Eğitim kurumları, büyük ölçüde toplumun yukarıda sıralanan gereksinimlerini karşılamak üzere ortaya çıkmıştır. Ancak, eğitim kurumları bu işlevini yerine getirirken, toplumdaki bireylerin gelişmesine de katkıda bulunmaktadır. Birey eğitim kurumlarında, doğal ve toplumsal çevresini tanıyarak bunlardan en iyi biçimde yararlanma ve temel gereksinimlerini karşılama yollarını öğrenir. Özellikle zorunlu olmayan, yüksek düzeydeki eğitim kurumlarına devam eden bireyler, topluma yararlı olmanın yanı sıra, toplumda kendisine iyi bir statü ve yüksek gelir elde etmesini sağlayacak bir meslek kazanma, kendini gerçekleştirme gibi bireysel çıkarları için de eğitim kurumlarına devam etmektedirler. Bu gereksinimler bireyin okula karşı güdülenmesini sağlar. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ EĞİTİMİN TOPLUMSAL KURUMLARLA İLŞKİSİ: 1. Din ve Eğitim İlişkisi: Dinin insan davranışlarına etkisi vardır. Dini inançlar sayesinde, kişide vicdan ve ahlak gelişimi de olur. Bu durum kişinin sosyal ilişkilerini de etkiler. İlk örgün eğitim dinsel kurumlarda verilmiştir. Dinsel kurumlardan ayrı laik eğitim kurumların ortaya çıkması, laik devletlerin kurulması ile gerçekleşti. Ülkemizde, din ve devlet işlerinin birlikte yürütüldüğü Osmanlı İmparatorluğu Döneminde eğitim kurumları uzun yıllar dinin etkisi altında kalmıştır. Orduda yenileşme hareketleriyle birlikte batıdan örnek alınarak ilk laik okullar açılmaya başlanmıştır. Eğitimin dinden köklü bir biçimde ayrılması ise, 3 Mart 1924 yılında çıkarılan “Tevhid- i Tedrisat Kanunu (Öğretimi Birleştirme Yasası) ” ile sağlanmıştır. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ 2. Serbest Zaman Kurumları ve Eğitim İlişkisi: Serbest zaman eğitimi bireyin boş zamanlarını değerlendirme eğitimidir. ( Ör: Bireylerin bir takım beceri kurslarına katılması ) . Serbest zaman kurumları da eğitim süreçlerine başvururlar. Ancak serbest zaman eğitiminde gönüllülük esastır. Serbest zaman eğitimi, eğitimin tamamlayıcısıdır Bu durum sosyalleşmeye katkı sağlar. 3. Aile ve Eğitim: Aile bir eğitim kurumudur. Sosyalleşme ilk olarak ailede başlar. Çocuğun aile içerisinde elde ettiği birikimler onun okul başarısını ve toplum içindeki davranışlarını etkiler. Ayrıca, ailelerin sosyo- ekonomik durumları da okul- aile ilişkilerini etkiler ve bu durum çocuğun başarısına yansır EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ 4. Ekonomi ve Eğitim İlişkileri: Eğitim- ekonomi ilişkilerinin yoğun oluşu, eğitimin ekonomi işlevi kavramını ortaya çıkarmıştır. Eğitim, ekonominin ihtiyaç duyduğu donanımlı bireyleri yetiştiriyor olması bu ilişkiyi daha da artırmıştır. Toplumun ekonomik yapısı değiştikçe, eğitimin niteliği de değişmiştir. Eğitilmiş insan gücü ekonominin gelişmesini sağlamaktadır. Eğitimin katkısı ile yeni yeni iş alanları yaratılır. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ 5. Nüfus ve Eğitim: Nüfusun yapısı ile toplumların eğitim düzeyi arasında bir ilişki vardır. Bu ilişki şu biçimde gözlenir; a) Eğitim düzeyi yükseldikçe, birey sağlıklı yaşama kurallarını öğrenir ve ölüm oranı düşer. b) Eğitim düzeyi yükseldikçe, nüfus artış hızı yavaşlar. c) Nüfus oranı yükseldikçe, bireylere eğitim sunma zorlaşır. d) Eğitimli nüfus sayesinde, nitelikli insan sayısı artar, ekonomi gelişir ve gelir düzeyi yükselir. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ 6. Siyaset ve Eğitim: Siyaset ve eğitim iç içe girmiş kurumlardır. Eğitimin siyasetle ilişkisi, onun devletin bir işlevi oluşundan kaynaklanır. Siyaset ve eğitim ilişkileri iki şekilde karşımıza çıkar. Birincisi, eğitimin, mevcut siyasal düzene sadık, bağlı vatandaşlar yetiştirmesi; ikincisi ise, eğitimin siyasal önderler yetiştirmesidir. TOPLUMSAL DEĞİŞME VE EĞİTİM: Toplumsal değişme; nüfus, teknoloji, kaynakların varlığı, politika, ekonomi ve benzeri etkenlere olduğu kadar, bunların etkileşimine dayalı oldukça karmaşık ve dinamik bir olgudur. Bununla birlikte her toplum daima değişim geçirmektedir. Bu değişim kesintisiz bir süreç olarak aynı anda, farklı alanlarda ve birbirleriyle ilişkili olarak hızla devam etmektedir. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ Toplumsal hareketlilik, yatay ve dikey olmak üzere iki türlüdür. a. Yatay Hareketlilik: Aynı toplumsal grup veya durumdan benzer bir durum ve gruba doğru yapılan devinimdir ( Öğretmenin tayınının çıkması gibi). Yatay hareketlilik bireyler için önemlidir. Çünkü ilişkide bulunduğu kişiler değişmektedir. b. Dikey Hareketlilik: Bireylerin bir konumdan daha farklı bir konuma geçmeleridir. Yukarıya ve aşağıya doğru olabilir. Bireylerin bu şekilde devinim içinde bulunmaları pek çok karışık durumu da beraberinde getirebilir. EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ Toplumsal hareketliliği başlatan en önemli etmen, ticaretin gelişmesi ve endüstrileşmeyle birlikte toplumların ekonomik ve politik yapılarının değişmesi ve eğitimin yaygınlaşmasıdır. Toplumdaki bireylerin eğitim yoluyla statü kazanmaları, kendilerine sağlanan eğitim olanaklarına bağlıdır. Bir toplumda alt tabakada yer alan bir ailenin üyesi olarak dünyaya gelen bireyin ne ölçüde üst tabakalara geçme imkânı bulduğu çeşitli sosyoekonomik koşullara bağlıdır. Bu koşulların belki de en önemlileri fırsat eşitliğinin sağlanması, rekabet etme önündeki engellerin kaldırılması ve eğitim imkânlarıdır. Tüm gelişmiş çağdaş toplumlar bu bakımlardan her çeşit toplumsal hareketliliği olanaklı kılan bir yapıya sahiptir (http://www.felsefe.gen.tr/) EĞİTİMİN SOSYAL TEMELLERİ TOPLUMSAL STATÜ: Toplumsal katmanlaşama bir statü sıralamasıdır. Toplumsal statü genellikle alt, orta ve üst olmak üzere üç toplumsal katmandan oluşur. Toplumsal statü, çeşit açısından ele alındığında , kazanılmış ve edinilmiş olmak üzere iki çeşide ayrılır. Edinilmiş statü, cinsiyet gibi doğuştan edinilen statüdür. Kazanılmış statü ise sonradan elde edilen statüdür. (Müdürlük gibi) (Binbaşıoğlu, 1989, Gürsoy, 2002. Küçükahmet, 2. baskı). (Celep, 2005, ESKİCUMALI, Ahmet. Sakarya Üniversitesi, Eğitim Fakültesi). (Ergün, Mustafa (1994). Eğitim Sosyolojisine Giriş. Ankara: Ocak Yayınları). (Tezcan, Mahmut (1 994). Eğitim Sosyolojisi. Ankara: Zirve Ofset). EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ TARİHSEL TEMEL: EĞİTİM NASIL BAŞLAMIŞTIR? OKUL NE ZAMAN ORTAYA ÇIKMIŞTIR? EĞİTİM NE ZAMAN KURUMSALLAŞMIŞTIR? KURUMSALLAŞMAYA NEDEN İHTİYAÇ DUYULMUŞTUR? EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ TARİHİ TEMEL: Eğitim sisteminin bir kurum olarak tarihi gelişimi (geçmişten günümüze insanlar, eğitim kurumlarını hangi amaçlarla nasıl yapılandırdılar? Devlet ile eğitim kurumu arasında nasıl bir ilişki vardır? Eğitim sisteminin idari örgütlenmesi nasıl gelişmiştir? Eğitim ile nasıl bir insan tipi yetiştirilmeye çalışılmıştır?) Pedagojik düşüncenin tarihi(eğitimin nasıl olması gerektiği ile ilgili düşünceler… EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ EĞİTİM TARİHİ: Tüm toplumsal kurumların karşılıklı etkileşimini, bunların insanlık tarihi boyunca ulusların ve bireylerin üzerindeki etkilerini ortaya koymalıdır. Eğitim tarihi; tüm ulusların, tarihsel süreç içinde çocukların niçin ve nasıl yetiştirdiklerini, bu amaçla hangi eğitim kurumlarını kurduklarını, bu kurumlarda nasıl bir insan yetiştirme projesi (öğretim programı) uygulamaya koyduklarını, eğitimi diğer toplumsal kurumların nasıl etkilediğini, düşünürlerin düşünceleriyle eğitimi nasıl etkilemeye çalıştıklarını ortaya koyar. Eğitim tarihçileri de genelde tüm insanlığın, özelde de belirli bir toplumun, tarihsel süreç içinde eğitim kuram, kurum ve uygulamalarını bilimsel yöntemler kullanarak ortaya koymaya çalışır. EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ İLKÇAĞLARDA VE ANTİK DÖNEMDE EĞİTİM: Sistemli eğitimin Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarında ortaya çıktığı bilinmektedir. Mısırlılarda Eğitim Çinlilerde Eğitim Hintlilerde Eğitim Yunanlılarda Eğitim (Sparta’da eğitim, Atina’da eğitim –Sokrat, Platon, Aristo-) EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ Eski Türklerde Eğitim: Göçebelik, savaşçı ruh… Tarım ve hayvancılık. İslamiyet sonrası eğitim: Medrese öncesi eğitim kurumları: -Küttab. -Cami. -Saraylar. -Kitapçı dükkanları. -Bilgin evleri. -Edebi salonlar. -Medrese EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ Osmanlı dönemi eğitim: Geleneksel Osmanlı eğitim kurumları (sıbyan ve medrese okulları) Saray ve orduda eğitim (saray okulu, acemi ve yeniçeri ocakları) Batılı tarzda okullar (askeri okullar, genel eğitim kurumları) EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ Osmanlı Eğitiminde Yenileşme Hareketleri: Tanzimat Öncesi. Tanzimat, Mutlakıyet ve Meşrutiyet Döneminde Osmanlı Eğitiminde Çağdaşlaşma. Cumhuriyet Döneminde Türk Eğitiminde Çağdaşlaşma. EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ Eğitim Devrimleri: Öğretimin Birleştirilmesi Yasasının Çıkarılması. Yeni Türk Harflerinin Benimsenmesi. Ulus Okulları. Üniversite Reformu. Dil Devrimi. Halkevlerinin Açılması. Köy Enstitüleri. EĞİTİMİN TARİHSEL TEMELLERİ Kaynak: (Ed: Ali Rıza Akdeniz, Mehmet Küçük, Eğitim Bilimine Giriş, 3. Basım, Nobel Yay. Ankara 2018). (Erdoğan Başar, «Türkiye’deki Eğitimin Tarihsel Gelişimi», Ed: Özcan Demirel, Zeki Kaya, 14. baskı, Pegem A., Ankara 2018, ss.25-57). EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ İnsanların bir arada ve düzen içinde yaşayabilmeleri için bazı kurallara ihtiyaç vardır. Bu kurallar, din, ahlak, görgü ve hukuk kuralları gibi kurallardır. Bu kurallardan hukuk kuralları devlet tarafından maddi yaptırıma tabi iken , diğer kurallara uyulmaması toplum tarafından manevi yaptırıma tabii tutulur. Hukuk Nedir? Hukuk kelimesi Arapça "hak" kökünden gelir ve hak kelimesinin çoğulu olarak bilinmektedir. Türk Dil Kurumu'na göre hukuk kelimesi, "Toplumu düzenleyen ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür". EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ İnsanların birbirleriyle ve devletle olan ilişkilerini hukuk kuralları düzenler. Bir hukuk devletinde bu kurallar düzenlenirken , insan hakları temel alınır. Bu bağlamda , hukuk devleti, vatandaşlara temel hak ve özgürlükleri tanıyan, yürütme organlarının ve idare makamlarının hukuka bağlılığını sağlamak suretiyle vatandaşlara hukuki güvenlik getiren devlettir. Bilimsel bir disiplin olarak hukuk, kendi içinde temel olarak ikiye ayrılır. Genel olarak hukukun kişiler arası ilişkileri konu alan kısmına Özel Hukuk, kişiler ile devlet veya devleti oluşturan kurumlar arası ilişkileri düzenleyen kısmına ise Kamu Hukuku adı verilir. Bu ayırım roma hukukundan kalma bir ayrımdır. Medeni Hukuk, Ticaret Hukuku, Devletler Özel Hukuku, Anayasa Hukuku, Ceza Hukuku , Eğitim Hukuku vs. hukukun başlıca alt dallarıdır. Hukuk kuralları; toplumun huzur ve güven içinde yaşamasını ilgilendirir. Kurallara aykırı hareketler, topluma ve bireye zarar verebilir. Böyle durumlarda devlet harekete geçer. Kurallar devlet tarafından güvenceye alınmıştır ve zorlanmış yaptırımlara sahiptir. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ Eğitim Hukuku: Eğitim ve hukuk arasındaki ilişkileri eğitim hukuku düzenler. Eğitim hukuku, aileden başlayarak, okul öncesi eğitim, ilkokul, ortaokul, lise, yükseköğretim ve yaygın eğitim kurumlarında yapılan eğitim ve öğretimi düzenleyen kurallardan oluşur. Bir ülkede eğitimde devletin ve bireylerin uyması, uygulaması gereken kurallara eğitim hukuku denir. Her devlet kendisinin meşruluğunu halkına kabul ettirebilmek için eğitim gibi etkili, planlı ve yöntemli bir araca ihtiyaç duymaktadır . Bunu yaparken de çıkarttığı değişik yasal düzenlemelerle eğitimi kontrol altında tutar ve benimsediği felsefe doğrultusunda bireylerin yetişmesini arzu eder. Böylece toplumun bu felsefe çerçevesinde şekillenmesini sağlar. Türk eğitim sisteminin uzak amaçlarına (felsefik amaçlarına) baktığımızda ( 1739 sayılı temel kanun) yetiştireceğimiz insan tipini apaçık görebiliriz. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ YAZILI HUKUK KURALLARININ HİYERARŞİK YAPISI: Anayasamızda hukuk kuralları belirli bir hiyerarşik yapı içerisinde en kapsamlı olanında dar olana doğru şu şekilde sıralanır. 1. Anayasa. 2. Yasa ( Kanun ). 3. Kanun Hükmünde Kararname. 4. Tüzük. 5. Yönetmelik. 6. Kararname. 7. Yönerge. 8. Genelge. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ ANAYASA: Anayasa, bir devletin temel kurumlarının nasıl işleyeceğini belirleyen yazılı belgelerdir. Anayasa denilen bu belgeyle ayrıca kişilerin temel hak ve özgürlükleri güvence altına alınmıştır. Türkiye'nin de aralarında bulunduğu çoğu ülkede anayasa, yazılı ve bütünsel bir belgedir. Dünyadaki ilk yazılı anayasa 17 Eylül 1787'da ABD’de kabul edildi. Bu anayasanın temel ilkeleri bugün de geçerlidir. ABD Anayasası'nı 1791 Fransız Anayasası izledi. Daha sonra öteki Avrupa ülkeleri de anayasalı bir düzeni benimsediler. Ülkemizde anayasa yapma yetkisi TBMM ‘ne aittir. Meclisin üçte iki çoğunluğuyla hazırlanır ( 367 Milletvekili ) . Eğer 330 ve 367 arasında kabul edilirse halkoyuna sunulmak zorundadır. Anayasa mahkemesi iptal edebilir. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ Türk Tarihinde Anayasal Süreç: 1808 Senedi İttifak: II. Mahmut döneminde hazırlandı . Sened-i İttifak , Türk tarihindeki ilk anayasal belge kabul edilmektedir. Bu ittifak , merkezî otoriteyi taşrada hâkim kılmak için Rumeli ve Anadolu âyanları ile Osmanlı Devleti arasında da imzalandı. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 1839 Tanzimat Fermanı: Sultan Abdülmecit döneminde 3 Kasım 1839 tarihinde Mustafa Reşit Paşa tarafından hazırlanarak ilan edildi. Bu ferman ile padişah, belirtilen ilkelere ve konulacak kanunlara uyacağına yemin etti. Tanzimat Fermanı'nın tamamlayıcısı ve pekiştiricisi olan Islahat Fermanı, Abdülmecit tarafından 1856 yılında "ferman" olarak ilan edildi. Tanzimat döneminde yetişen ve Genç Osmanlılar olarak bilinen aydın ve yazarlar, Avrupa'dan etkilenerek meşrutiyet yönetimini savunmaya başladılar ve meşrutiyeti ilan ettirmek için Abdülaziz’i tahttan indirerek, yerine II. Abdülhamit’i getirdiler(1876). EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 1876 Kanuni Esasi : II. Abdülhamit tarafından çıkartıldı. Kanun-i Esasî tarihimizdeki ilk anayasa olarak kabul edilmektedir. 12 bölüm ile 119 maddeden oluşuyordu. II. Abdülhamit, 1877-78 yılında Rus savaşlarını (93 Harbi) neden göstererek anayasayı askıya aldı. Daha sonra 1908 yılında askeri ayaklanma sonucu II. Abdülhamit 1876 Anayasası'nı tekrar yürürlüğe koydu ve böylece II. Meşrutiyet dönemi başladı. 1909 yılında 31 Mart Vakası'nın meydana gelmesinden sonra tahttan indirilen II. Abdülhamit'ten sonra yerine geçen Ağabeyi V. Mehmet Reşat döneminde ( 1909-1918) anayasada önemli değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerle 1876 Anayasası, meşruti bir parlamenter monarşi anayasası haline geldİ. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 20 Ocak 1921'de Teşkilat-ı Esasiye Kanunu : Bu anayasada egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu belirtiyordu. Yasama yetkisi de Büyük Millet Meclisi’ne bırakılmıştı. Bu kanunla devletin rejimi, dini, dili, başkenti, başkanı gibi unsurlar belirlendi. 1921 Teşkilat-ı Esasiye’de eğitimle ilgili bir düzenleme mevcut değildir. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu: Cumhuriyet’in ilanından sonra daha kapsamlı bir anayasaya gereksinim duyuldu. 20 Nisan 1924'te bu amaçla, gene Teşkilat-ı Esasiye Kanunu adını taşıyan yeni bir anayasa hazırlandı. 1924 Anayasası’yla yasama ve yürütme yetkileri Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bırakıldı. 1924 Anayasasında eğitimle ilgili düzenlemeler mevcuttu. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ KANUN: TBMM iç tüzük kurallarına göre çıkarılan ve toplumsal yaşamı birçok yönde etkileyen yazılı metinlerdir. Kanun yapma yetkisi TBMM’ne aittir. Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra resmi gazete de yayımlanarak yürürlüğe girer. Cumhurbaşkanı bir kanunu aynen ya da kısmen meclise iade yapabilir , ya da Anayasa mahkemesine iptal başvurusunda bulunabilir. Anayasa mahkemesi kanunu iptal edebilir. Eğitimle ilgili kanunlardan bazıları 1739 ve 222 sayılı Kanunlardır. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME: Anayasal olarak kanun hükmündedir. Olağan üstü durumlarda Bakanlar Kurulu tarafından çıkartılır. Bu hak bakanlar kuruluna TBMM ‘si tarafından verilmiştir. Kararname hazırlanıp meclisin onayına sunulur. Cumhurbaşkanı onayladıktan sonra yürürlüğe girer. Kanun hükmünde kararnameyi Anayasa Mahkemesi başvurulması durumunda iptal edebilir. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ TÜZÜK: Kanunlardan sonraki en güçlü hukuki metinlerdir. Bakanlar kurulu tarafından çıkartılmaktadır. Cumhurbaşkanının onayı üzerine Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girerler. Danıştay iptal edebilir. Örneğin: MEB Teftiş Kurulu Tüzüğü, Türk Bayrağı Tüzüğü gibi tüzükler bunlar arasındadır. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ YÖNETMELİKLER: Yönetmelikler, tüzüklerden sonra gelen hukuk metinleridir. Başbakanlık, diğer bakanlıklar ve kamu tüzel kişileri, kanunlara uygun olarak yönetmelikler hazırlayabilirler. Danıştayın denetimine tabiidir. Okul-Aile Birliği Yönetmeliği, Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, Rize Üniversitesi Öğrenci Disiplin Yönetmeliği gibi yönetmelikler eğitimle ilgili olanlardan bazılarıdır. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ KARARNAMELER: Bakanlar Kurulu başta olmak üzere müsteşar ve genel müdürlerden oluşan üst düzeydeki kurullar tarafından bazı konularla ilgili olarak hazırlanan metinlere kararname denir. Üst düzeydeki bazı memurların atama metinlerine de kararname denir. Milli eğitimle ilgili çeşitli konuları düzenleyen birçok kararname vardır. Okul yönetici ve öğretmenlerinin atama yazılarına aynı ad verilir. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ YÖNERGELER: Belirli bir konuyla ilgili yapılacak işlemleri ve işlem basamaklarını düzenleyen metinlerdir. Eğitimle ilgili çeşitli yönergeler vardır. Bunlardan birisi: Toplam Kalite Yönetimi Uyguluma Yönergesi. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ GENELGELER: Kanun ve yönetmelik kapsamında yer alan bazı hususlar uygulanmasıyla ilgili olarak diğer kurumlarda olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı’nda da bütün eğitim-öğretim kurumlarını ilgilendiren bazı emir ve duyurular şeklinde, genelge olarak nitelendirilen yazılı metinlerle ilan edilir ve duyurulur. Milli eğitimle ilgili yeni çıkarılan ya da değişiklik yapılan, yasa, tüzük, yönetmelik, yönerge ve genelgeler, her ay yayımlanan Tebliğler Dergisi’nde yer alır. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ HUKUK SİSTEMİMİZDE EĞİTİMLE İLGİLİ BAZI TEMEL YASALAR: Tevhid-i Tedrisat Kanunu ( 1924 ): Altı maddeden oluşan, Türk milli eğitim sistemine temel oluşturan Tevhid-i Tedrisat (Öğretimin Birleştirilmesi) Kanunu ile 1924’e kadar Maarif Vekaleti, Şer’iyye ve Evkaf Vekaleti’ne ( Din işleri ve vakıflar bakanlığı ) yada özel vakıflara bağlı olarak faaliyet gösteren eğitim-öğretim kurumlarının tamamı, devletin gözetim ve denetimi altına alınarak Maarif Vekaleti’ne bağlanmıştır. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 3797 Sayılı Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun: Bu Kanunun amacı, milli eğitim hizmetlerini yürütmek üzere, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurulması, teşkilat ve görevlerine ilişkin esasları düzenlemektir. Kanunda Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevleri sayılmış, Bakanlığın merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatı ile bağlı kuruluşlar birer birer incelenmiştir. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu: Bu yasaya göre ilköğretim, kadın erkek bütün vatandaşların milli amaçlara uygun bedensel, zihinsel ve ahlaki gelişmelerine ve yetişmelerine hizmet eden temel eğitim ve öğretimdir. 30/3/2012 tarihinde bu kanun çerçevesinde yapılan değişikliğe göre, İlkokul, ortaokul ve lise eğitimi ( 4+4+4 ) zorunlu ve devlet okullarında parasızdır. Mecburi ilköğretim çağı 613 yaş grubundaki çocukları kapsar. Bu çağ çocuğun 5 yaşını bitirdiği yılın eylül ayı sonunda başlar, 13 yaşını bitirip 14 yaşına girdiği yılın öğretim yılı sonunda biter. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu: Öğretmenlerin de tabii olduğu bu kanun başlıca dokuz kısımdan meydana gelmiştir. Birinci kısım genel hükümlerden oluşur. Kapsam, amaç, temel ilkeler, istihdam şekilleri, ödev ve sorumluluklar, genel haklar ve yasaklar açıklanır. İkinci kısım, sınıflandırma ile ilgilidir. Üçüncü kısım, devlet memurluğuna alınmayı açıklar ve usul, şartlar ve adaylık konuları düzenlenir. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ 1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu: 1973’te hazırlanmış olan bu kanun, mevcut Türkiye milli eğitim sisteminin düzenlenmesinde esas olan amaçlar, ilkeler, eğitim sisteminin genel yapısı, öğretmenlik mesleği, okul bina ve tesisleri, eğitim araç ve gereçleri, devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğu ile ilgili temel hükümleri bir sistem bütünlüğü içinde kapsamaktadır. Bu kanunla birlikte Milli Eğitimin Amaç ve Görevleri belirlenmiştir. Öğretmenlik Mesleğiyle ilgili düzenleme 43. Maddede yer alır. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ YÜKSEK ÖĞRETİMLE İLGİLİ YASALAR: Anayasa ve Milli Eğitim Temel Kanunu ışığında Türkiye’de yükseköğretimi düzenleyen ayrı yasalar ve yönetmelikler vardır. Türkiye’de yükseköğretimle ilgili temel yasalardan biri 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’dur. Bu kanun, amaçlar, kapsam, tanımlar, genel, hükümler, üst kuruluşlar, yükseköğretim kurumları, öğretim elemanları, çalışma ve denetim, öğretim ve öğrenciler, memurlar ve diğer görevliler, disiplin ve ceza işleri, mali hükümler başlıklı ceza işleri, mali hükümler başlıklı bölümlerden oluşur. Bir diğer kanun ise 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanunu’dur. 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu ile 1981’de kurulan Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), yüksek öğretim sistemini düzenleyen, kendine verilen görev ve yetkileri gerçekleştirmekle yükümlü kamu tüzel kişiliğine sahip özerk bir kuruluştur. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Birimi (ÖSYM) de YÖK’e bağlıdır. YÖK, özerk bir yapıya sahip olup bütçe yönünden Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlıdır. Eğitimle ilgili başta öğretmen yetiştirme konusu olmak üzere bazı konularda MEB ile koordinasyon sağlar. Mevcut yasaya göre YÖK kurulu; Cumhurbaşkanı (7 üye), Bakanlar Kurulu (7 üye), Genel Kurmay Başkanlığı (1 üye), Üniversiteler Arası Kurul tarafından seçilen ( 7 üye) olmak üzere 22 kişiden oluşur. EĞİTİMİN HUKUKİ TEMELLERİ KAYNAKLAR: 1. Akdeniz,Küçük ( 2012) . Eğitim Bilimine Giriş. Nobel Yayınları. Ankara 2. Ekiz , Durmuş ( 2006) Eğitim Bilimine Giriş. Lisans Yayıncılık. İst. 3. Sönmez, Veysel. ( 2006) Eğitim Bilimine Giriş. Anı yayıncılık. Ank. 4. Davut, OKÇU. Eğitim Hakkı Ve Tarihsel Gelişimi, 5. Celep, Cevat. Meslek Olarak Öğretmenlik. Anı Yayıncılık.Ankara.2004 6. Gürsel, Musa. Öğretmenlik Mesleğine Giriş. Eğitim Kitabevi. Konya. 2004 7. Küçükahmet, Leyla. Öğretmenlik Mesleğine Giriş. Nobel Yayınları. Ankara. 2004. 8. MEMDUHOĞLU, H. Basri ( 2009) . Eğitim Bilimine Giriş. Pegema Yayıncılık. Ankara. 2009 EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ GELİŞİM: İnsan davranışlarını çok yönlü olarak inceleyen psikolojinin, insan davranışlarıyla ilgilenen ve uygulamalı bir bilim olan eğitimle yok yakın bir ilgisi vardır. Eğitim ile psikolojiyi bağdaştıran bilim alanı ise eğitim psikolojisidir. Eğitim psikolojisi, felsefeci, eğitimci ve psikologların öğrenme sürecini etkileme arayış ve çabaları sonucu 20. yy başında gelişmeye başlamıştır. ( Erden,2007:66) Eğitim Psikolojisi; çağdaş psikolojinin çocukların eğitiminde ve yetiştirilmesinde rol oynayan, öğrenme süreçlerini karşılaşılan ruhsal sorunları inceleyen kurumsal ve uygulamalı bilim dalıdır. EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ Gelişim psikolojisi, insan gelişimi araştırmaları ile çocuğun bedensel, bilişsel, duyuşsal ve sosyal gelişimi hakkında eğitimcilere bilgi sağlayan bir alandır. Gelişim İle İlgili Temel Kavramlar: Gelişim ve Gelişme: Gelişim, düzenli ve sistemli değişim anlamına gelmektedir. Grlişim döllenmeden başlayıp hayatın sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Bu süreçte bedensel, cinsel, duygusal, kişilik, ahlak, zihinsel, dil, mizah, oyun ve sosyal gelişim alanlarında değişmeler meydana gelmektedir. Buna göre gelişim, hayatın başlangıcından ölümüne kadar süren ve bireyde meydana gelen nicel ve nitel değişimleri ifade eden bir kavramdır. EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ Değişim ve Değişme: -Değişim, önceki duruma göre meydana gelen farklılaşmayı ifade eden bir süreçtir. Bilgisayar kullanmayı bilmeyen İkbal'in bilgisayar kullanmayı öğrenmesi bir değişimdir. Değişim olumsuz da olabilir. Eğer değişim olumlu olmuş ise buna ilerleme - gelişme denir. Büyüme (Fiziksel Değişim): -Büyüme, bireyin fiziksel/bedensel yönüyle ,ilgilidir. Diğer bir deyişle organizmada meydana gelen gözlenebilir nicel değişmelerdir. Başka bir ifade ile organizmada (boy, kilo, hacim, biçim) yapısal artış ve fiziksel değişmeleri ifade eden bir kavramdır. EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ Olgunlaşma: -Olgunlaşma, organizmanın temelindeki potansiyel güçlerin, görev yapabilecek "düzeye" ulaşmasını ifade etmektedir. Başka bir anlatımla olgunlaşma, vücut organlarının kendinden beklenen işleri yapabilecek düzeye ulaşabilmesi için, öğrenme yaşantılarından bağımsız olarak kalıtımla gelen biyolojik bir değişmedir. (Senemoğlu,1992:12) Öğrenme: Öğrenme, tekrar ya da yaşantı yoluyla organizmanın davranışlarında meydana gelen kalıcı izli değişikliklerdir.(Bacanlı,2007:145) Başka bir tanımına göre öğrenme, "yaşantı ürünü ve nispeten kalıcı izli davranış değişmesidir."(Ertürk,1998,78) Bilişsel kuramcılara göre öğrenme, bireylerin zihinsel yapılarında görülen içsel bir süreç ve değişmelerdir.(Selçuk,1999:98) EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ Hazır Olma (Hazırbulunuşluk): Hazırbulunuşluk, bireyin olgunlaşma ve öğrenme sonucunda belli davranışları yapmaya uygun olma durumudur. Hazır olma kavramı olgunlaşmadan daha geniş kapsamlı bir kavramdır. Hazırbulunuşluk gelişimin hem niceliksel hem de niteliksel yönlerini kapsayan bir kavramdır. Buna göre hazırbulunuşluk, bireyin herhangi bir organının, kendisinden beklenen görevi, işi yerine getirebilecek olgunluk düzeyine gelmesinin yanı sıra; o iş için gerekli ön bilgi, beceri ve tutuma yani ön öğrenmeye de sahip olmasıdır. EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ Kritik Dönem/Evre: -Gelişim sürecinde belli davranışların kazanılması gereken, gelişmeye ve öğrenmeye eğilimli ve avantajlı olduğu nazı zaman dilimleri vardır. Bu dönemlere kritik dönem adı verilir. Çocuklar bu dönemlerde çevre etkilerine karşı daha duyarlıdırlar ve çevrede düzenlenen öğrenme yaşantılarını diğer dönemlerden daha hızlı kazanabilirler. İlgili davranış ilgili kritik zamanda kazanılmadığı zaman ileriki zamanlarda ya kazanılamaz ya da çok zor bir hal alır. Bunu en iyi "Ağaç yaş iken eğilir." atasözü açıklar. EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ GELİŞİM DÖNEMLERİ ve GELİŞİM GÖREVLERİ: Gelişim dönemleri genellikle yaşlara göre sınıflandırılmaktadır. Gelişim dönemleri ve bu dönemlere ait bazı gelişim görevleri, ilgili kitaplardan yararlanılarak şöyle özetlenebilir 1. Bebeklik dönemi gelişim görevleri (0-2 yaş); nefes almayı, emmeyi ve yürümeyi öğrenme. tuvalet kontrolünü gerçekleştirme. sosyal çevredeki bireylerle iletişim kurma. EĞİTİMİN PSİKOLJİK TEMELLERİ 2. İlk Çocukluk dönemi ve gelişim görevleri (3-6 yaş); konuşmayı ve yürümeyi öğrenme. anne-babadan bağımsızlaşma. okuma yazmaya hazır duruma gelme. toplumsal kurallara dair "yanlış" ve "doğru" davranışı ayırt etmeye ve toplumsal rolleri öğrenmeye başlama. 3. İkikinci çocukluk dönemi ve gelişim görevleri (7-11 yaş); okuma, yazma, hesaplama ile ilgili üç temel beceriyi geliştirme, zaman kavramlarını tanıma. mantıklı ve somut düşünme becerisi ortaya koyar. kişisel bağımsızlığa ulaşmış olma. vicdan ve değerler sistemi geliştirme. başarma güdüsü artar ve önem kazanır. gündelik yaşam için gerekli fiziksel özellikleri kazanma. EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ 4. Erinlik ve ergenlik dönemi gelişim ve görevleri; kimlik kazanma çabaları. duygusal bağımsızlığa ulaşma. bir mesleğe doğru yönelme. cinsel olgunluğa erişme. kişisel değerlere göre bir yaşam felsefesi kurma. 5. Gençlik dönemi ve gelişim görevleri (19-25 yaş); bir işe başlama ve meslek kariyerini geliştirme. eş seçme, aile kurma girişimi. sosyal guruplar bulma. aile sorumluluklarını yerine getirebilme. EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ 6. Yetişkinlik dönemi ve gelişim görevleri (26-34 yaş); Vatandaşlık görevlerini yerine getirme. İş ve kariyerinde ilerleme. 7. Orta yaşlılık dönemi gelişim ve görevleri (35-60 yaş); Yeni kuşaklara rehberlik etme. Fizyolojik değişiklikleri kabullenme. 8. Yaşlılık dönemi gelişim ve görevleri (60+...); Azlan bilişsel ve fizyolojik güce ayak uydurma. Emekliliğe ve azalan gelire ayak uydurma. Eğitim Biliminin Politik ve Ekonomik Temelleri Politika: İnsan politik bir canlıdır ve yaşamında sürekli politik davranır. Tarih boyunca insan güçlü olmak, kontrol altına almak istemiştir. Başlangıçta bu tabiat iken ardından insan grupları olmuştur. İnsanları ve insanların kurduğu kurumları hükmü altına alabilme hakkı çağdaş toplumlarda devlete verilmiştir. Devlet, kurumları ile kendi sınırları içinde yaşayan insanları toplumun güvenliği, sağlığı ve geleceğine yönelik kaygılardan dolayı kontrol eder. Devlet için en önemli olgulardan biri onun devamlılığıdır. Devlet politik sistemin en önemli kurumudur. Devlet ve politik sistem ile eğitim arasında sıkı bir ilişki vardır. Devlet yönetimiyle ilgili olarak doğu dillerinde «siyaset» sözcüğü kullanılırken, batı dillerinde bunun karşılığı «politika» olmuştur. Siyaset: yönetmek, eğitmek anlamlarını taşır. Eğitim Biliminin Politik ve Ekonomik Temelleri Politika- politik sistem: Politika problemli bir kavram olarak kabul edilir. Kullanıldığı yere ve zamana göre farklı anlamlar içerebilmesinin yanı sıra kavramın ideolojik ve entelektüel tartışmalara konu olması da bu karmaşıklığa neden olarak gösterilir. Bir ülkenin eğitim sistemi ve eğitim politikaları o ülkenin kendisini nasıl tanımladığının, kendisine nasıl bir gelecek hazırladığının en önemli göstergesidir. Eğitim sistemleri üst sistem olarak tanımlanabilecek devlet ve politik sistemden bağımsız olarak kurgulanamaz, işleyemez bir sistemdir. POLİTİK SİSTEM: Toplumların ortak amaçlarını belirlemek, bu amaçları gerçekleştirmek üzere geliştirdikleri bir örgütler dizisidir ve bu örgütler birbiriyle bağlantı içinde bütünü oluşturmaktadır. Politik sistem; toplum üyelerinden gelen istek ve destekler biçiminde Eğitim Biliminin Politik ve Ekonomik Temelleri Politika- eğitim: Eğitim, sosyal, politik ve ardından mesleksel bir girişimdir. Eğitim ve politika arasında karşılıklı bir etkileşim vardır. Eğitimin politikayı etkileme süreci dolaylı ve uzun sürede gerçekleşirken politikanın eğitimi etkilemesi daha hızlı, kısa sürede sonuçlarının alınabileceği bir süreci içermektedir. Örn: Eğitim sistemi yetiştirdiği insan gücü ve kalitesiyle sistemde bulunan kurumları (siyasi parti, hükümet, parlamento, sivil toplum örgütleri vb.) etkileyebilir. Politik sistemin ya da politik iktidarın eğitim sistemi üzerindeki etkisini görebilmek için eğitim sisteminde okutulan ders kitaplarına göz atmak yapılabilecek en kolay yoldur. Politik iktidarın eğitim üzerindeki etkisinin en somut hali ders kitaplarında görülür. Politik istemler; politik çatışmaların hem ürünü hem de çerçevesidir. Bu anlamda politik sistemler «çoğulcu politik sistemler», «tekilci politik sistemler» olarak ayrılır. Eğitim Biliminin Politik ve Ekonomik Temelleri Politik sistemler: Çoğulcu politik sistemler: Çoğulcu sistemlerde tek doğru yoktur ve yasal olarak kurgulanmış muhalefet ya da muhalefetler bulunmaktadır. 1. Liberal demokrasi: Çoğunluğun yönettiği, azınlıkta olanların ise, yönetimin keyfiliklerine karşı korunduğu bir rejimdir. Politik iktidarın sınırlandırılması ve özellikle bağımsız bir yargı denetiminin varlığı liberal demokrasinin en önemli özelliğidir. «hukuk devleti» kavramı hukuksal adalet kavramından etkilenilerek oluşturulmuştur. 2. Sosyal demokrasi: Sanayi devriminin ve onun ortaya çıkardığı güçlü bir işçi sınıfının etkisiyle oluşmuştur. Toplumsal adalet kavramından etkilenerek «sosyal devlet» kavramını geliştirmiştir. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ İdeoloji-eğitim: İdeoloji, dünya görüşü anlamını taşımakta ve bir dünya görüşünü temsil etmektedir. İdeoloji terimi, Yunanca idea (görülen biçim) ve logos (bilgi) sözcüklerinin birleştirilmesiyle düşünceyi inceleyen ideler bilimidir. İdeoloji, idelerin niteliklerini, yasalarını, gösterdikleri anlamlarla bağlantılarını ve kökenini inceler. İdeoloji, toplumun alt yapısınca belirlenen siyasal, felsefi, dinsel, sanatsal vb. gibi düşünce biçimlerinin tümüdür. İdeoloji, politik ya da toplumsal bir öğreti meydana getiren politik ve toplumsal eylemi yönlendiren düşünce, inanç ve görüşler sistemi; bir topluma, bir döneme ya da toplumsal bir sınıfa özgü inançlar bütünüdür. İdeoloji, insan düşüncesinin ve eyleminin amacını, bu amaçlara nasıl varılacağını tanımlayan prensipler sistemi olarak tanımlanır. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Devlet- eğitim: Devlet, insanların bir arada, düzenli ve örgütlü yaşayışını sağlayan bir oluşum olarak tanımlanır. Devlet nasıl kurgulanırsa kurgulansın devletin politik bir sistem olduğu unutulmamalıdır. Devlet, toplumu bir düzen içinde, bu düzeni koruyarak, bir birleştiricilikle üst belirleyici olan ve bir dünya görüşü ile toplumsal bütünlük sağlayan üst politik iktidar alanıdır. Devlet devamlılığının sağlanmasında, yöneticilerin ve yönetilenlerin devlete karşı bağlılığın geliştirilmesi, güçlendirilmesi bir zorunluluktur. Bağlılık bilincinin oluşturulmasında özellikle kültürel ve eğitim politikaları öne çıkar. Tarihte devletlerin; şehir devleti, feodal devlet, imparatorluk, kilise devleti, ulus devlet şeklinde anıldıkları görülür. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Örgütlenme biçimine göre devlet: Tekçi devlet: Üniter devlet olarak anılır. Tüm insanlar tek bir politik merkezin otoritesi altındadır. Bu tip devletlerde devletin bir tek anayasası ve tek hükümeti bulunmaktadır. Türkiye, Fransa, Yunanistan gibi. Birleşik devlet: Politik iktidarın tek merkezde toplanmayıp farklı politik merkezler arasında paylaşıldığı, birden çok politik otorite merkezinin, birden çok anayasanın ve hükümetin bulunduğu devlet modelidir. ABD, Federal Almanya, Rusya Federasyonu vb. Devletin eğitime ilişkin görüşleri, örgütsel ve kurumsal yapıda yer alan okul ve öğretim sistemi ile eyleme dönüşmektedir. Devlet, yurttaşlarının kendisine bağlılık, itaat, yasalara uyma ve savaş zamanında fedakarlık gibi erdemleri yerleştirmek üzere eğitimini geliştirmek durumundadır. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Hükümet: Toplumdaki insanların birbiriyle ilişkilerini kurgulayan ve düzenleyen devlet örgütü tüm faaliyetlerini hükümet ve diğer kurumları aracılığıyla yerine getirmektedir. Hükümet, politik gücü devlet adına kullanan ve uygulayan kurumdur. Hükümetler yürütmeden sorumlu kurumlardır. Hükümetler güç ve otoriteyi devlet adına ellerinde bulundururlar. Hükümetler eğitim sistemiyle yakından ilgilidirler. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Bürokrasi: Devlet işlerinin yürütüldüğü ofisler ile iktidar anlamına gelen kelimelerin birleşmesinden oluşmaktadır. Kurallar bütünüdür. Sistematik olarak eş güdümlenmiş geniş çaptaki yönetimsel görevlerden oluşan, çok sayıda bireylerin çalıştığı bir örgütlenme türüdür. Bürokrasi, politik sistem tarafından belirlenen karar ve kuralları uygulayıcı, kamu hizmetlerini yerine getirici kurumların örgütlenme biçimi anlamına gelmektedir. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde önemli işlevler yüklenen yapıdır. Genelde eğitim sistemi özelde okullar bürokratik örgütlerdir. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Siyasal partiler: Bir toplumun demokratik toplum olarak nitelendirilebilmesi için toplumu oluşturan sosyal grupların kendi içlerinde örgütlenebilme olanaklarının bulunması gerekmektedir. Demokratik yaşamda ya da demokrasilerle yönetilen ülkelerde en önemli kurumlardan birinin siyasal partiler olduğu söylenebilir. Siyasal partiler, halk çoğunluğuna dayanarak iktidara gelmeyi amaçlayan örgütlerdir. Siyasal partiler: Halkın desteğini kazanmak suretiyle devlet mekanizmasının kontrolünü ele geçirmeye veya sürdürmeye çalışan sürekli ve istikrarlı bir örgüte sahip siyasal topluluklardır. Halkın istekleri doğrultusunda topluma hizmet eden bir yapıdır ve seçmenden iktidar olabilmek için yeterli oy almış ya da muhalefet görevini üstlenmiş örgütlerdir. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Sivil Toplum Örgütleri: Demokratik ve çağdaş toplumlar örgütlenmiş toplumlardır ve bireyler ifade edilen beklentilerini bu örgütleri sayesinde daha etkili biçimde sisteme iletebilirler. Toplumsal gruplar sendikalar ve sivil toplum örgütlerini de bir güç odağı olarak kullanabilirler. Örgütler, baskı grupları ya da çıkar grupları olarak da adlandırılır. Bunlar politik iktidar üzerinde çeşitli yöntemler kullanarak grup üyelerinin beklentileri yönünde karar almaları, alınan kararların uygulamaya geçilmesine ön ayak olurlar. Örgütler: 1. Hak elde etmeye yönelik 2. Toplum hizmetlerine yönelik (TED, AÇEV, ÇYDD, MEV) EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitim politikası ve Türk Milli Eğitiminin politik çerçevesi: Eğitim alanları, ideolojinin tüm fonksiyonlarının harmanlanarak toplumsal alanın siyasal iktidara bağlılığının taşındığı alanlardır. Politik iktidarın yarattığı kahramanlar, mitler, andlar, marşlar ve törenler öğrencilere yoğun bir şekilde aktarılarak politik iktidarın meşruiyeti yeniden üretilir. Eğitim, insanları siyasal iktidarın ideolojik dünyasına entegre etmek, politik sisteme uymasını sağlamak ve bu duruma süreklilik kazandırmak için kullanılır. Eğitim politikası; eğitim sisteminin çalışanlarına, işlerin yürütülmesinde yol gösteren genel hareket planı olarak eğitim düzenlemelerine ilişkin genel yaklaşımı içermektedir. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitilmiş olmanın politik sistem ve politik yönelimler üzerinde bazı olumlu etkileri vardır: 1. Eğitim düzeyi yüksek kişiler, politik yaşamam katılma konusunda daha güçlü görev duygularına sahiptir 2. Eğitim düzeyi yüksek yurttaşlar, politik etkinlik duygusuna daha fazla sahiptirler. 3. Eğitim düzeyi yüksek kişiler, politik sorunlarla daha yakından ilgilidirler. 4. Eğitim ile bireyin politik açıdan daha aktif davranma olasılığı arasında ilişki güçlüdür. Türk eğitim sistemi temel politik kaynağını Atatürk ilke ve devrimlerinden alır. Anayasanın 42. maddesi eğitim ve öğrenim hakkı ve ödevi başlığı ile güvence altına alınmıştır. Milli eğitim temel kanunu, Türk milli eğitiminin temel ilkelerini açıklar. Milli eğitim şuraları, kalkınma plan ve programları… EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ AB eğitim politikalarının uygulama programları: Socrates programı: 1. Comenius programı 2. Erasmus programı Gençlik Programı: Leonardo da Vinci Programı EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitim ve ekonomi ilişkisi: Toplumdaki üretim ve dağıtım etkinliklerini gerçekleştiren kurumların işleyişi eğitimsel niteliklerle ilişkili hale gelmiştir. Bu çerçevede eğitim kurumları, diğer işlevleri yanında, ekonominin gereksinim duyduğu niteliklere sahip insan gücü gereksinimi karşılama işlevini üstlenmişlerdir. Ekonomik etkinliklerin giderek daha fazla «bilgiye dayalı» olma eğiliminde olması eğitimin ekonomik önemini daha da arttırmaktadır. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Tüketim ve Yatırım Olarak Eğitim: Tüketim doğrudan doğruya fakat kısa süreli yararlar sağlayan mal ve hizmetlerin satın alınması ya da kullanılması anlamına gelir. Bir başka malın üretiminde kullanılması tüketim sayılmaz. Yatırım, uzun dönemde yarar sağlayan değerlerin elde edilmesi anlamını taşır. Yatırım, üretim kapasitesini artırmak amacıyla sermaye oluşumuna katkıda bulunur. Üretimin istenilen nitelik ve nicelikte yapılabilmesi için fiziki sermaye yatırımları tek başına yeterli olmaz. Diğer üretim faktörlerinin üretime yönelik olarak bir araya getirilip uyumlu olarak çalıştırılması, üretim biçiminin gerektirdiği özelliklere (bilgi, beceri, anlayış ve değerler) sahip insan gücüne sahip olmayı gerektirir. Eğitime yapılan harcamaların bir tüketim ya da yatırım olarak değerlendirilmesinin farklı sonuçları olabilecektir. Ne kadarının yatırım ne kadarının tüketim olduğunu belirlemek zordur. Eğitim diğer tüketim mallarından daha uzun ömürlü bir maldır. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitimin Bireysel ve Toplumsal Getirileri: Getiri, eğitim ve yetiştirme yatırımlarının sonunda, yani bir maliyete katlanmanın sonucunda elde edilen parasal ve parasal olmayan kazançlardır. Getiri bir yatırımın sonunda elde edilmiş olmayı, kazanç ise bir çabanın ya da çalışmanın sonucunda elde edilmiş olmayı vurgulamaktadır. Eğitimin getirisi kişisel ve toplumsal olabilmektedir. Kişisel getiri, bireyin eğitim ve yetiştirme yatırımları sonucunda yaşam boyu sağladığı kazançlar, eğitimin toplumsal getirisi ise, bireylerin eğitimindeki artış nedeniyle tüm ekonomide ortaya çıkan gelir artışının yol açtığı getiriler biçiminde tanımlanabilir. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitim ve Kalkınma: Kalkınma kavramı daha çok az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için kullanılan bir kavram olup yalnızca ekonomik içerikli değildir. Ekonomik büyüme kalkınmanın boyutlarından birisidir ve daha çok ekonominin hacimce büyümesi anlamında kullanılmaktadır. Ulusal gelirin, yatırımların, ticaret hacminin vb. artışı ekonomik büyüme göstergeleridir. Kalkınma ise bir toplumun topyekûn değişerek istenmeyen koşullardan istendik koşullara geçebilecek özellikleri kazanması olarak değerlendirilebilir. Eğitim sistemlerinin amaçları incelendiğinde ekonomik gelişmeler yanında toplumsal, kültürel ve siyasal alanlarda da değişmeler öngörülür. Kalkınma toplumsal yapı ve işleyişe çeşitli biçimlerde müdahale edilerek değişmenin hızlandırılabileceği düşüncesine dayanmaktadır. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitimde Harcama Ve Maliyetler: Günümüzde eğitim hizmetlerine yönelik talep sürekli artış göstermektedir. Bu talep hem kamu hem de özel sektör tarafından karşılanmaya çalışılmaktadır. Eğitime yönelik talep eğitim sektörünü giderek büyüyen bir sektör haline getirmektedir. Eğitim hizmetlerinin üretiminde kullanılan fiziki kaynakların okul binaları başta olmak üzere, derslikler, laboratuvarlar, spor salonları, etkinlik alanları, kantinler vb. ile eğitim etkinliklerinin hazırlanması ve sunulmasında kullanılan ders araçgereçlerinden oluştuğu söylenebilir. Eğitim harcamaları genel olarak, eğitimi finanse eden kişi ve kurumların, özellikle devletin bütçelerinden yaptığı mal ve hizmet alımlarını ve yatırımları ifade etmek için kullanılmaktadır. Harcama yapan iki taraftan söz edilebilir. Eğitim hizmetinden yararlananlar ve eğitim hizmetini üretenler tarafından. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Eğitimin Finansmanı: Eğitime yönelik talep arttıkça kullanılması gereken kaynakların miktarı da artmaktadır. Fakat eğitim hizmetini büyük oranda finanse eden devletin gelirleri aynı hızda artmamaktadır. Geleneksel olarak eğitim hizmetleri büyük oranda kamusal kaynaklardan finanse edilmektedir. Birey eğitim hizmetinden yararlanırsa, sağlanan yarar hem bireye hem de toplum yönelik olabilmektedir. Edinilen bilgi ve beceriler üretkenlik kapasitesini arttırarak kazançları arttırmaktadır. Eğitim yoluyla kazandırılan davranışlar toplumsal düzenin işleyişini kolaylaştırmaktadır. Kamusal giderleri azaltmaktadır. EĞİTİMİN POLİTİK VE EKONOMİK TEMELLERİ Kaynak: Ed. Leyla Küçükahmet, Eğitim Bilimine Giriş, 11. Basım, Nobel yay., Ankara 2016. C. Ergin Ekinci, «Eğitimin Ekonomik Temelleri», ed: Özcan Demirel, Zeki Kaya, 14. baskı, Pegem A, Ankara 2018, ss. 163-189. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Bilimde ve teknolojide meydana gelen değişmelere paralel olarak toplumu oluşturan bireylerin amaçları, yaşam ve davranış biçimleri de değişmektedir. Gelişmiş, çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış ve hızla yoluna devam etmekte olan ülkelerin önderliğinde geliştirilen bilim ve teknoloji ürünlerinin bir kısmı daha sağlıklı, daha rahat ve daha mutlu yaşamak için insanlığa katkı sağlarken bir kısmı da ne yazık ki insanı, doğayı, evreni harabetmekte ve yok etmekte kullanılmaktadır. 21. yüzyılda bilimde ve teknolojideki gelişmelere uyum sağlamayı ve katkı vermeyi hedefleyen her birey, her toplum ve her ülke bu becerilerle donanmak zorundadır. Yurttaşlarına bu becerileri kazandıramayan ülkeler dünyadan soyutlanırlar, sahip oldukları doğal kaynakları ve insan kaynaklarını, bu becerilere sahip ülkelerin sömürüsüne terk etmek durumunda kalırlar. Geleceğin vazgeçilmez, yararlı insanları olmanın ve zaman içinde ortaya çıkacak yeni mesleklerde çalışabilmenin, nitelikli bir yaşam sürdürebilmenin yolu, 21. yüzyılın gerektirdiği üst düzey becerilerle donanmış olmaktan geçer. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ “21. yüzyıl becerileri” olarak sıralanan becerilerin kazandırılmasına, çocuğun dünyaya gelmesiyle başlanmalıdır. Bu süreç, merhum hocamız Prof. Dr. Fatma Varış’ın “eğitim sıfırdan sıfıra devam eder” dediği gibi yaşam boyu sürdürülür. Bu beceriler ilk birkaç yıl aile içinde, 3-6 yaşlarında okul öncesi eğitim kurumlarında, 6 yaşından 18 yaşına kadar da örgün eğitim kurumlarında kazandırılmalıdır. Tarafı olduğumuz ve koşullarını kabul ettiğimiz “Çocuk Hakları Sözleşmesi” her bireyi 18 yaşına kadar çocuk olarak kabul eder ve her çocuğun eğitim süreci içinde olması gerektiğini vurgular. T.C Anayasasında “Eğitim ve Öğretim Hakkı ve Ödevi” başlığı altında belirlenen maddeler doğrultusunda Türk milli eğitim sisteminin genel amaçları ve temel ilkeleri 1973’te 1739 sayılı “Temel Eğitim Yasası” (TEY) ile yeniden düzenlenmiştir. Ülkenin eğitim sistemini yöneten bakanlık, TEY ile belirlenen genel amaçlara ve ilkelere uygun olarak eğitim kurumlarında yetiştireceği bireylerin özelliklerini tanımlamalı, her kademe ve türdeki eğitim kurumlarının genel amaçlarını, ardından bu genel amaçlara hizmet edecek ve öğrenci özelliklerine dönüştürülecek ders programlarının amaçlarını, Eğitimde Program Geliştirme bilim alanının ilkelerine uyarak formüle etmelidir. Bireyin, toplumun, çağın, hızla gelişmekte olan bilim ve teknolojinin gereklerine uygun olarak belirlenen amaçlara/kazanımlara hizmet edecek içerik, öğretim ilke ve yöntemleri ve değerlendirme süreçleri birbirleriyle uyumlu/tutarlı olmalıdır. Eğitim programları ve ülkelerin eğitim politikaları, çağın gereklerine, bireyin, toplumun, bilimin ve sanatın istemlerine göre sürekli olarak değerlendirilmeli ve geliştirilmelidir. Bu görevi yapacak “Program Geliştirme ve Değerlendirme Araştırma ve Uygulama Merkezleri” kurulmalı ve bu merkezlerde alanında yetkin bilim insanları görevlendirilmelidir. Her değişen eğitim bakanı “sistemi değiştireceğiz” iddiasıyla eğitim programları ile oynarsa, bir şeyler ekleyip bir şeyler çıkarırsa, programı liyakatsiz kişilere teslim ederse bilerek ya da bilmeyerek ülkeye onarılması güç zararlar vermiş olur. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Alanyazında yer alan ve her bireyin sahip olması önerilen 21. yüzyıl becerileri konusundaki farklı gruplamalardan bazılarını özetleyecek(1) olursak: 1. Yeniliklere ve farklı bakış açılarına açıklık ve yaratıcılık. 2. Donanımlı bir ardalana dayalı eleştirel düşünme becerisi. 3. Problem çözme becerisi. 4. İletişim ve birlikte çalışma becerisi. 5. İletişim teknolojisi ve bilgi okuryazarlığı, bilgiye ulaşma becerisi. 6. Medya okuryazarlığı. 7. Gelişmelere açıklık ve öz-yönetim becerisi. Birçoğu birbiriyle bir oranda örtüşen, bazılarının farklı anlamlar taşıdığı söylenebilecek bir sınıflama da aşağıda özetlenmiştir(2): 1. Temel konular ve 21. yüzyıl temaları. 2. Yaşam ve meslek becerileri. 3. Öğrenme ve yenileme becerileri. 4. Bilgi, medya ve teknoloji becerileri. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Öğrencilerin ihtiyaç duyacağı becerileri Wagner(2) yedi grupta toplamıştır: A. Eleştirel düşünme ve problem çözme. B. Ağlar genelinde işbirliği yapma ve etki yaratarak öncülük etme. C. Hız ve uyum. D. Girişkenlik ve girişimcilik. E. Etkili sözlü ve yazılı iletişim. F. Bilgiye erişme ve bilgiyi analiz etme. G. Merak ve hayal gücü. İlk ve orta öğretimdeki 21. yüzyıl becerilerini belirlemek amacıyla yapılan bir meta-analiz türü araştırmada(3) bu yeterlikler üç ana başlıkta toplanmıştır: 1. Sözel ve sayısal beceriler, bilimsel okuryazarlık, bilgi teknolojileri okuryazarlığı, finansal okuryazarlık, kültürel ve vatandaşlık okur yazarlığını da içeren “Kurucu Okuryazarlık” 21. yüzyıl becerilerinde uzmanlaşmak için başlangıç olarak nitelendirilmektedir. 2. Eleştirel düşünme, yaratıcılık, problem çözme, iletişim ve işbirliğini kapsayan “Yeterlilikler”dir. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 3. Kararlılık, adapte olabilirlik, meraklı olma, inisiyatif alma, liderlik, toplumsal ve kültürel farkındalık, başkalarıyla toplumsal, etik ve kültürel uygun etkileşimler kurabilmeyi de içeren “Karakter Özellikleri”dir. Phoenix Üniversitesi’nde 2011’de yapılan bir araştırma(4) sonucunda 21. yüzyıl öğrenci becerileri eleştirel düşünme, problem çözme, sorgulama, bilgiye erişim, analiz, sentez, iletişim, yenilik, yaratıcılık, merak, hayal, etik kurallara uygun davranma, adapte olma, esneklik, evrensel vatandaşlık, sosyal ve kültürler arası etkileşim, işbirliği, girişimcilik, öz-yönetim, üretkenlik, sorumluluk ve liderlik olarak belirlenmiştir. Çok sayıda kurum, kuruluş ve araştırmacı tarafından farklı gruplamalar farklı sınıflamalarla belirlenen 21. yüzyıl becerilerinin kişilikle, toplumsal yaşamla ve üretimle ilgili olanlarının çoğu, insanlığın gelişimiyle birlikte bireylerin nitelikli bir yaşam sürdürebilmeleri için gerek duyulan yeterlikler olagelmiştir. Üretkenlik, yaratıcılık, kendini geliştirme, problem çözme, iletişim, işbirliği, esneklik, uyum, çatışma çözme, girişimcilik, sorumluluk, sağlıklı insan ilişkileri kurma becerileri, toplumun hemen her bireyine kazandırmayı hedeflediği geleneksel olarak nitelendirilebilecek özelliklerdir. Teknolojinin günlük yaşamda yaygınlaşması, vazgeçilmez olması ve hızla yenileşmesi beraberinde eğitilecek bireylere bilgi teknolojileri konusunda üst düzey beceriler kazandırmayı gerekli kılmıştır. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Teknolojinin hızlı gelişmesine paralel olarak yaşamı sürdürmek, ev, ulaşım, iletişim araçlarını kullanmak için ve teknolojinin hemen her meslekî beceride önemli bir yer tutması bütün bireylerin bu becerilere sahip olmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu durum, dünyadaki gelişmelere ayak uydurmayı hedefleyen her ülkeye, ayrım yapmadan bütün bireylerine 21. yüzyıl becerilerini kazandırma sorumluluğunu yüklemektedir. 21.yüzyıl becerileri geleneksel öğretim programlarıyla, anlayışlarıyla, yöntemleriyle ve bu becerilere sahip olmayan öğretmenlerle kazandırılamaz. 21. yüzyıl becerileri öğrencinin etkin olduğu, problem çözdüğü, arkadaşlarıyla işbirliği yaparak çalıştığı, sorular sorduğu, yanıtlar düşündüğü, eleştirdiği, hayal ettiği, yaratıcı ve analitik düşündüğü, bilgi ağlarına ve toplum kaynaklarına ulaştığı, bilgiyi sentezlediği, öğretmenden yalnızca kolaylaştırıcılık hizmeti alıp kendisinin ürettiği ortamlarda kazandırılabilir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte Türk eğitim sistemi kapsamında öğretim programları hazırlanmış, uygulanmış ve geliştirilmiştir. Bu öğretim programlarının bazılarında hedeflenen bazı özelliklere 21. yüzyıl becerilerine benzerlikleri açısından bakmak, gelişimi ya da değişimi görebilmek için önemlidir. 1926 İlkmektep Programı(5) s.4’te “dersler arasında irtibat cetvelleri”… “derslerin birbiriyle muvazi gitmesi ve birbirlerini takviye etmesi lüzumu”… “derslerin imkân derecesinde hayat ve muhit ile münasebettar bir tarzda tedrisi”…denmektedir. Yurt Bilgisi programı s.80’de “talebe daha ziyade muallimin rehberliği altında kendi tefekkürü ile istihraç eylemelidir” cümlesi ile öğretim süreçlerinde öğrencinin etkin olması gerektiği vurgulanmaktadır. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 1936 İlkokul Programı(6) s.24-25’te okulun çocuklara “muhakeme etme, düşünme, meseleyi ortaya çıkarma ve meselenin halli için yollar arama, meselenin halline yarayacak delilleri mukayese etme ve tartma, bir şey inşa etme, bilimsel düşünme becerileri, birlikte çalışma türünden beceriler kazandırılacağı yer almaktadır. 1962 İlkokul Program Taslağı (7) s.11-12’de sıralanan amaçlardan bazıları; bilgi, teknik, güzel sanatlar ve ekonomi bakımından çağdaş uygarlığın yapıcı, yaratıcı, seçkin bir ortağı olmayı hedeflemektedir. 20. yüzyılda hazırlanmış bu öğretim programında 21. yüzyıl becerilerini çağrıştıran “muhakeme yeteneği gelişmiş, kendine güvenir, tenkitleri iyi karşılar, olayları ve davranışları yapıcı bir tenkitle değerlendirir, teşebbüs kabiliyeti gelişmiş” türünden ifadeler bulunmaktadır. 21. yüzyıl becerileri içinde çok da önemsenmeyen “Sanat”, yarım yüzyıl önce hazırlanan öğretim programında, özellikle de Köy Enstitüsü programında önemle vurgulanmıştır. 1948, 1968 ve 1998’de (20. yy.) hazırlanan öğretim programlarında da benzer beceri ifadeleri yer almıştır. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü(OECD)’nün Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programının uyguladığı PISA sınavına Türkiye ilk kez 2003’te katılmış ve 15 yaş grubundaki öğrencilerimiz sıralamada sonlarda yer almıştır. MEB bu düşük başarıyı yükseltme iddiasıyla halen uygulanmakta olan programları bilimsel yöntemlerle değerlendirmeden, 1998’de ve 2000’de uygulamaya konan, henüz değerlendirilmesi yapılmamış Hayat Bilgisi 1-2-3. sınıf, Fen Bilgisi 4-5-6-7-ve 8. sınıf programlarını yok sayarak, ihtiyaç analizleri yapmadan 1-2-3-4-5. sınıf Türkçe, Hayat Bilgisi, Fen ve Teknoloji, Matematik ve Sosyal Bilgiler ders programlarını hazırlamış, deneme uygulaması yapılırken kitaplarını yazdırmış, öğretmenler programla ilgili yeterince bilgilendirilmeden 2005’te beş sınıfı birden uygulamaya başlamıştır. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 2005 öğretim programı uygulanacak çocuklarımızın bir kısmı, 2004’te zorunlu eğitime çocuğunu göndermeyen veliye hapis cezası verilmesinin kaldırılmasıyla örgün eğitimden çocuk işçiliğine, dinî nikâhlılığa doğru kaydırılmaya başlanmıştır. 2003’te öğrencilerimizin PISA başarısızlığını giderme iddiası ile, 2005’te 21. yüzyılın ilk öğretim programı(8) hazırlanmış ve bir eğitim reformu yapılıyormuş gibi sunulmuştur. Bu programda eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, araştırma, iletişim, problem çözme, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik, Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma, karar verme, kaynakları etkili kullanma, güvenlik ve korunmayı sağlama, öz-yönetim, bilimin temel kavramlarını tanıma, temalarla ilgili temel kavramları tanıma türünden 14 başlıkta 257 madde “beceri” olarak sıralanmıştır. Beceri olarak sunulan bu ifadelerin bazıları bilgi, bazıları değer, bazıları eylem, bazıları da “tüketmeme”, “harcamama”, “uzak durma” gibi eylemsizlik belirtmektedir. Program Geliştirme Bilim alanının ilkeleri dikkate alınmadan, büyük iddialarla hazırlanan bir programda yapılan bu tür hatalar, öğretmenin programda ne istendiğini anlayamaması, beş sınıfı birden uygulamaya koyma ve başka hatalar, olasıdır ki daha sonraki yıllarda yapılan PISA’da çocuklarımızın yine son sıralarda yer almasına neden olmuştur. 2005 Öğretim programı ile ilgili olarak 2008’de Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı olan Prof.Dr. İrfan Erdoğan(9) bir eğitim bilimleri çalıştayında şu değerlendirmeyi yapmıştır: “Cumhuriyetin ilk yıllarından beri program geliştirme alanında sağlanan gelişmeleri ve birikimleri iddialı söylemlerle gölgeleyerek gösterilen cesaret, geçiş esnasında gösterilememiştir(…)Daha önceki müfredatımızın ezberciliğe dayandığı, yeni müfredatla öğrenci merkezli eğitime geçildiği gibi yapay bir milât yaratılmıştır. Eğitim tarihini biraz bilenler öğrenci merkezli eğitime geçildiği konusundaki bu ifadeyi ciddiye almazlar” demiştir. 2012’de 4+4+4 yapılanması ile sözüm ona zorunlu eğitim 12 yıla çıkarılmış fakat ilk dörtten sonra okul terketme yolu açılmıştır. Açık ortaokula, açık liseye kayıtlı çocukların sayısı bugün iki milyonu geçmiştir. Çıkarılan okul yönetmelikleri nişanlanmayı ve küçük yaşta evlenmeyi yüreklendirmiştir. Akademik liseler hızla imam hatipleştirilmiş, üstün başarılarıyla adını duyuran liseler proje okulu ilan edilerek dağıtılmıştır. Çocuklar beş yaşında zorunlu olarak ilkokula kaydedilmiş, çocuğunu kaydettirmek istemeyen veliden çocuğu için yetersiz raporu alması istenmiştir. Böylece bireyin gelişiminde, yaşam başarısında çok önemli rolü olduğu bilimsel araştırmalarla belirlenmiş okul öncesi eğitim kademesi baltalanmıştır. Okul sırasında oturduğunda ayakları yere değmeyen 60 aylık çocuklara e-l-a-t harfleriyle alfabe, bitişik el yazısı ile yazma, harflerden başlayarak okuma öğretilmek istenmiştir. Yazı yazamayan, kendi dilinde okuduğunu anlayamayan bir nesil yetiştirdiğimiz, bu programlardan yetişen çocuklarımızın girdiği PISA sınavı sonuçlarıyla bir kez daha onaylanmıştır. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 2012 4+4+4 yapılanması ile ülkeyi yönetenlerin “dininin, kininin sahibi” bireyler yetiştirme hedeflenmiştir. Uyum programı adı verilen 60 aylık çocuklarda algı bozukluğu yaratan, zihin terörü uygulayan ders kitapları(10); ortaokullara zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersine ek olarak seçmeli Hz. Muhammed’in Hayatı, Kur’an-ı Kerim ve Temel Dinî Bilgiler Dersi uygulamalarına bu dönemde başlanmıştır. Birçok okulda veliler çocuklarının bu dersleri seçmeleri için zorlanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersinin “zorunlu ders olmaması gerekir” kararına karşın ortaöğretim giriş sınavlarında temel bilim derslerinin soru sayısı kadar soru da Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Dersinden sorulmuştur. Diğer seçmeli derslerin öğretmenleri sayıca yetersiz hale getirilirken bolca din dersi öğretmeni atanmıştır. Yatılılık, bursluluk gibi özendiriciliklere ve zorlamalara karşın imam hatip okullarının kontenjanlarının doldurulamaması ve bu okullarda öğrenci başarısının düşük olması, üst düzey yöneticileri amaçları yönünde sınav türünü değiştirme, çocukları mahalle okullarına kaydolmaya zorlama gibi bilimsel dayanağı olmayan yeni arayışlara ve kararlara yönlendirmiştir. OECD ülkelerinin 15 yaş öğrencilerinin katılımıyla yaptığı 2015 PISA sınavında Türkiye yine son sıralarda yer almış, çocuklar 21. yüzyıl becerilerini yine sergileyememiş, yine kendi dilinde okuduğunu anlama sorunu yaşamıştır. Yapılan bir doktora tezinde PISA’nın ölçtüğü üst düzey dil becerilerinin 2005’ten sonra hazırlanmış olan Türkçe öğretim programında ve ders kitaplarında yer almadığı belirlenmiştir. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Türk eğitim sistemi, kurduğu “Heyet-i İlmiye” önderliğinde 20. yüzyılın ilk çeyreğinden başlayarak o yıllarda dünyada eğitim alanında öncü bilim insanlarının (John Dewey, Alfred Kühne, Ömer Buyse ve mesleki eğitimin çeşitli alanlarının uzmanları) bilimsel yöntemlerle yaptığı ihtiyaç analizleri doğrultusunda hazırladığı öğretim programlarıyla, geliştirdiği kalkınma ve öğretim modelleri olan “Köy Enstitüsü”, “Halk Evleri”. “Köylerde Halk Okuma Odaları”, “Gezici Köy Kursları (kadınlar ve erkekler için)”, “Millet Mektepleri”, “Yüksek Öğretmen Okulu”, İlk mektep, Ortaokul ve Lise programlarıyla insanlarına çağ atlatmıştır. Cumhuriyet yönetimi, 15 yılda aydınlık bir ulus yaratmıştır. 20. yüzyılın ikinci yarısından başlayarak çeşitli etkenlerle yükselme hızı azaltılmıştır. 1980 askerî darbesi, yeşil kuşak projesi, Türk İslâm Sentezi projeleri, din istismarı yapan siyasi partilerin uygulamaları vb. ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde katedilen ilerleme hızı, önceleri yavaş yavaş, daha sonra hızla geriye çekmiştir. Diğer yandan, hızlı nüfus artışı, köyden kente göç sonucu özellikle büyük şehirlerin çevresindeki gecekondulaşma, sınıf mevcutlarının bazı yerlerde 100’e kadar çıkması, devletin aynı hızda okul açamaması, yeterince öğretmen yetiştiremediği için öğretmenlik eğitimi almayan kişileri öğretmen olarak ataması ve daha birçok nedenle eğitim programlarında hedeflenen özellikler çocuklara kazandırılamamıştır. Ülkenin, bireyin ve çağın gereklerine uygun insanı yetiştirmede eğitim programı çok önemlidir fakat tek etken değildir. Tıpkı yasalar, hukukçu ve hukuk anlayışı ilişkisi gibi. Nasıl en iyi hazırlanmış yasalar donanımlı olmayan hukuk insanının elinde hiçbir işe yaramaz, adaleti sağlayamaz ise iyi hazırlanmış öğretim programı da donanımsız öğretmenin, yetersiz altyapının olduğu durumlarda asla işe yaramaz. Eğitimde reform yapmak isteyenler, resmî programın yanı sıra, örtük programı, ekstra programı, ihmal edilen programı ve uygulanan programı dikkate almak zorundadırlar. Bireyin sahip olduğu yetileri en üst düzeyde geliştirmeyi, ülkesine, dünyaya ve evrene katkı sağlar hale ulaştırmak olarak kısaca belirtebileceğimiz eğitim, çok ciddi bir iştir ve farklı alt alanları olan bir bilim alanıdır. Eğitimi planlama, uygulama ve değerlendirme işinin, eğitim bilimleri alanını bilmeyen kişilerin yönetimine bırakılmasının ülkede yaşayan bireylere de, ülkeye de, dünyaya da bedeli ağır olur. Farklı alandan kişilerin aldığı kararlarla yapılandırdığınız eğitim sisteminin yetiştirdiği öğrencilerin puan ortalamaları son sıralarda yer alır ve bu işi iyi yöneten ülkeler de ülkenizde bu sorunları çözebilecek bilim insanı yokmuş gibi size önerilerde bulunur. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ PISA Direktörü Andreas Schleicher PISA sonuçlarına bakarak Türk Eğitim Sistemine bazı önerilerde bulunmuştur. Kısa kısa yazmak gerekirse: Her çocuğun öğrenebileceğine güveniniz. Öğretmenlerinize nitelik kazandırınız, yetenekli kişileri öğretmenliğe yönlendiriniz. Programlarınızı dünyadaki değişikliğe göre geliştiriniz., Sistemde lüzumsuz değişiklikler yapmayınız. Değişimler stratejik, tutarlı ve devamlı olmalı. Öğrettiğiniz bilimsel bilgiyi çağın gereksinimlerine göre düzenleyiniz. Çocuklara bilgiyi yaratıcı biçimde uygulamayı öğretiniz. Bilim alanlarını harmanlayarak uygulamalarını sağlayınız. Okullarınızdaki eğitim niteliğini yükseltiniz ve eşitleyiniz. Yıllardır eğitim bilimlerinin Eğitim Programları ve Öğretim, Öğretmen Eğitimi, Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme uzmanlık alanlarında akademik çalışmalar yapan öğretim üyeleri, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının eğitim komisyonlarında hizmet veren uzmanlar, alanyazında okudukları ve yaptıkları araştırmaların sonuçlarına dayalı olarak PISA direktörünün önerilerinin daha ayrıntılısını, bu önerilerin nasıl hayata geçirilebileceğini yazmakta, panellerde ve konferanslarda belirtmektedirler. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Bu uyarılar hiç yokmuş gibi, halen uygulanmakta olan öğretim programı değerlendirilmeden, 21.yüzyıl becerilerinin neler olduğu, yaş grubunun ve çağın gereksinimleri belirlenmeden, içinde program geliştirme, eğitim psikolojisi, eğitim sosyolojisi, eğitim felsefesi ve konu alanı üst düzey yetkinliğe sahip uzmanlarının bulunmadığı, kimlerden oluştuğu açıklanmayan gruplara “2017 öğretim programı taslağı” hazırlatılmıştır. Taslak program görüşlere açılmış ancak verilen akademik ve bilimsel geri bildirimler programa yansıtılmamıştır. Programın deneme uygulaması bile yapılmadan, öğretmenlere programın nasıl uygulanacağına ilişkin eğitimler verilmeden 2017-2018 öğretim yılında 1. 5. ve 9. sınıflarda uygulamaya konmuştur. 2017 öğretim programı, program tekniği, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü, Türk Devrim ve İlkelerini neredeyse yok sayma, yanlış bir tarih yazma gayreti, cihat, ukubat, muamelât vb. şeriat hukukunun bilgilerine yer verme açılarından eleştiriler almıştır. Öğretim Programı(!) Talim ve Terbiye Kurulu tarafından onaylanmadan ve daha sonra acele acele kitap yazma konusunda uzman olmayan kişilere yazdırılan ders kitapları, devlet bütçesinden bastırılmış ve okutulmak üzere okullara ücretsiz dağıtılmıştır. 2017 yılı, yıllardır okullarda zorunlu olarak okutulan çok sayıda ders kitabında FETÖ simgelerinin ve anlayışının var olduğunun fark edilmesiyle devlet bütçesinden yazdırılan ve bastırılan milyonlarca ders kitabının imha edilmesi, bazı sayfalarının koparılması gibi bir uygulamanın yapıldığı yıl olarak Türk eğitim tarihinde yerini almıştır. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 2017 Öğretim programı, FETÖ’nün Uzakdoğu imamı olan bir imam hatip öğretmeninin yazdığı “Eğitimde Anadolu Modeli” kitabından önemli esintiler taşımaktadır. Bu kitapta “Eğitimde Anadolu Modeli’nde her konuda akıl, tek başına doğru bir iş yapan olarak görülmez…Her problemin çözümü akılla olmaz. İnsan bütün problemlerini akılla çözecek ve vicdanî sorularına akılla cevap verebilecek olsaydı Allah’ın peygamberlerini kutsal kitaplarla göndermelerine ihtiyaç duyulmayacaktı. Akılla elde edilemeyecek gerçekleri nakil (vahiy) yolu ile elde eder” denmektedir. Cumhuriyet ve cumhuriyetle gelen kazanımlarla ilgili olarak; “batının ahlâk yoksunu ve dinimize aykırı, materyalist uygulamaların bir taklididir” görüşü savunulmaktadır. Cumhuriyetle gelen eğitim sistemini hatalarla dolu gören, bunun bir örneğini de “Evrim bir ilimmiş, bir hakikatmiş gibi okutuldu” diye veren bilim dışı bir anlayışın özlemi, 2017 programında giderilmiştir. Biyoloji programında öğretilen “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi 2017 öğretim programından çıkarılmıştır. Evrim, çocuğa çevresiyle bilinçli etkileşime başladığı dönemden başlayarak anlayacağı sözcüklerle ve örneklerle öğretilmelidir. Evrimi anlamak, bilimsel düşünme demektir. Bu programın kazanım(!)larına ulaşan çocuğa bilimsel düşünme, sorgulama, problem çözme, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme gibi temel düşünme becerileri kazandırılamaz. 2017 programına MEB’in FETÖ’nün uzantısı olan “Hizmet Vakfı” ile “Toplumsal Duyarlılık Projeleri” kapsamında imzaladığı protokolde yer alan, adına “Değerler” dediği, içerikle, eğitim durumlarıyla nasıl ilişkilendirileceği belli olmayan, hemen hiçbiri 21. yüzyıl becerileri kapsamına girmeyen özellikler bütün derslere yerleştirilmiştir. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Yeterli öğretim üyesinin ve uygulama koşullarının var olup olmadığına bakılmaksızın açılan Eğitim Fakültelerinden mezun olan öğretmenler atama beklerken, paralı öğretmenlik sertifikası verilmesini zorlayan üst yönetim, ücretli öğretmenlik kurumunu da oluşturmuş ve öğreteceği alanla hiç ilgisi olmayan kişileri öğretmenmiş gibi çalıştırma yolunu seçmiştir. Bütün bu kötü koşullara karşın sistemde ülkesini, mesleğini ve öğrencilerini çok seven, kendini geliştiren ve özveriyle çalışan nitelikli öğretmenler, öğretim programında verilen yanlışlardan öğrencilerini korumaya çalışmaktadırlar. MEB’i yönetenler bu bilim dışı öğretim programının olumsuzluklarından ülkesini, cumhuriyetini, çocuklarını korumaya çalışan öğretmenlerin olumlu etkisinden öğrencileri kaçırmak üzere bazı dinî vakıflarla işbirliği protokolleri imzalamıştır. Bu protokole göre; toplumda çeşitli olaylarla gündeme gelen Ensar Vakfı, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA), İlim Yayma Cemiyeti ve Birlik Vakfı gibi dinî amaçla kurulmuş vakıflar, MEB’in finansmanıyla okullarda ya da uygun buldukları yerlerde, vakıf merkezlerinde seminer, meslekî ve teknik kurslar, eğitim programları düzenleyecek, sportif, kültürel ve sosyal etkinlikler yapacaklardır. Üç yıl süre için imzalanan bu protokollerle MEB, çocukları eğitme görevini çeşitli dinî vakıflara devretmiş görünümü vermektedir. Devletin açtığı, altı yaş grubuna bir yıl hazırlık sınıfı hizmeti veren okul öncesi eğitim kurumları çağ nüfusunun çok az bir kısmını kabul edebilmektedir. 3-5 yaş grubundaki çocuklar, ailelerin ekonomik durumu iyiyse özel yuva ve kreşlere, ya da uygun ücret uyguladıkları için dinî vakıfların açtığı yuvalara gönderilmektedir. 6 yaşında ilkokula başlayan çocuk 8-9 yaşında henüz soyut düşünme düzeyine erişmeden 4. sınıfta zorunlu Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersi almaktadır. Bu ders kapsamında da din kültürü değil, İslâm kuralları verilmekte ve Arapça dualar ezberletilmektedir. 5. sınıftan itibaren yani çocuk 10-11 yaşında, yine henüz soyut düşünme düzeyine erişmeden “seçmeli” adıyla ama okulların çoğunda “zorunlu” hale getirilen Kur’an-ı Kerim, Temel Dinî Bilgiler ve Hz. Muhammed’in Hayatı dersleri okutulmaktadır. Çok küçük yaşlardan başlayarak çocuklara üstelik içi yanlışlarla dolu kitaplarla dinî eğitim verildiğinde, sonraki yıllarda artık sorgulama, araştırma, eleştirel düşünme, yaratıcılık gibi 21. yüzyıl becerileri kazandırılamaz. Üstelik temel bilimleri öğretecek derslerin öğretim programları ve ders kitapları da zaten bu becerileri gerçekleştirecek özellikleri taşımıyor. Çocuklarımıza 21. yüzyıl becerilerini din dersleri ile mi öğreteceğiz? Bu becerileri dinî vakıflar mı geliştirecek? İnsanımız 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 21. yüzyılda dünyada gelişen bilim ve teknolojiye dinî bilgiler öğrenerek mi ayak uyduracak? Program Geliştirme Bilim alanının temel ilkelerine uyulmadan hazırlanan bir metne “Öğretim Programı” demek mümkün değildir. Hazırlanan, adına “2017 müfredatı” denen bu metin öğretmene kılavuzluk etmediği gibi, kitap yazarlarına da kılavuzluk etmekten uzaktır. Durum böyle olunca MEB, kitap yazma deneyimi olmayan öğretmenlere kitap yazdırma, dinî kitaplar yayınlayan bazı tanıdık şirketlere görsellerini hazırlatıp çocuklara zarar vereceğini orta düzeyde eğitim alan birinin bile anlayacağı, bilim dışı, akıl dışı kitaplar üretip, devlet bütçesinden bastırıp okullara dağıtmaktadır. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ 2017’de kitap yazma deneyimine sahip olmayan üç öğretmene yazdırılmış 1.Sınıf İlk Okuma Yazma ve Türkçe kitabından(12-13) bazı örneklerle verilmek istenen ileti ile 21. yüzyıl becerileri kazandırmaya hizmet etme düzeyine bakalım. Kitap, çok miktarda dil ve anlatım yanlışları, mantıksal çelişkiler ve yersiz kullanılmış deyimler içermektedir. Bazı okuma parçaları hile yapmayı ve birilerini kandırmayı övmektedir. Çocuklarda algı bozukluğu yaratacak çizimler, özensiz görseller, örtük iletiler veren şekiller, çizimler ve renkler kullanılmıştır. Yazım ve noktalama yanlışları vardır. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği vurgulanmaktadır. 6-7 yaşındaki çocuk için yazılmış bu kitaptaki konular yaşamın içinden ve çocuğun çevresinden seçilmemiştir. Kitaptaki görseller dinî yayınlar yapan, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanına ait EDAM adlı bir şirketin yayınlarından, okuma parçaları da bu yayınevinin yazarlarından seçilmiştir. Alfabe öğretimine E-A-K sırasıyla başlanmış, el işareti Rabia simgesiyle verilmiş, Türkiye haritasından Ege Adaları çıkarılmış, Türk Bayrağı yanlış çizilmiş, uzay konusunda bilim dışı bilgiler verilmiş, çocuklar hep sol ellerini kaldırarak ve sol elleriyle selâm vererek çizilmiş, bazı harflerin çizimi teknik olarak yanlış öğretilmiştir. Kitapta ekranza, siberton, beberobo gibi sözcükler vardır. Siberton sözcüğü internetten arandığında Siberton Baptist kilisesi ve Allah’a Nasıl Dua Edilir? kitabının tanıtımı, beberobo sözcüğü arandığında da bir oyuncak firması çıkmaktadır. Kitabın kapağında bulunan kitap görsellerinin sırtında ve çocuk çiziminin saçlarında Arap harfleri bulunmaktadır. Bu iki kitap daha çok sayıda yanlış iletiler içermekte ve algı yanılgılarına yol açacak yapıdadır. Oluşturulan uzman grup tarafından kitaplar incelenmiş, bu kitapları yazan, onaylayan, basımına izin veren ve devlet bütçesindan dağıtanlarla ilgili suç duyurusu yapılmış, ancak yüce adalet kurumu bunların suç olmadığı anlamına gelen bir ifade ile görevsizlik kararı vermiştir. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ Bu iki kitap, MEB’in çocuklarımıza 21. yüzyıl becerilerini kazandırmayı hedefleyip hedeflemediği konusunda yalnızca küçük bir örnektir. 2003’ten beri Türk eğitim sistemini yönetenler bilimsel eğitimden uzaklaşma yolunda gittikçe büyüyen adımlar atmaktadır. Bakan okullarının yalnızca %10’unun nitelikli olduğunu itiraf etmiş ve devletin okullarını yaptığı protokollerle dinî vakıflara teslim etmiştir. Bugün Türk Eğitim sistemi dibe vurmuştur. Çocuklarını eğitilsin diye okula yollayan veliler, bu öğretim programı uygulanan çocuklarını birkaç yıl sonra tanıyamayacaklar. Her gün basına yansıyan yanlış uygulamalar, çocuk istismarı, okulları imam hatipleştirme, öğretim hizmetini özelleştirme çabası, akıl dışı, bilim dışı hatta din dışı fetvalar, tecavüzcüsüyle evlendirme yasası, çocukları örgün eğitim dışına bırakma ve daha birçok olumsuzluk göstergeleri bu ülke yurttaşlarının artık silkelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti, bütün engellere karşın bilimin ve sanatın hemen her alanında dünyadakilerle yarışacak nitelikte yetişmiş insan gücüne sahiptir. Emperyalist ülkelerle savaşarak dünyaya örnek olmuş, 1900’lerin ilk çeyreğinde, yıkık, savaş artığı bir yapıdan cumhuriyeti kuran, devrimleri yapan bu millet, ülkeyi yine emperyalist ülkelerin projesiyle uğradığı sarsıntılardan kurtaracaktır. Mustafa Kemal’in askerleri olarak söz veriyoruz. “Dünyada en hakiki mürşit ilimdir” sözünün gereği olarak, “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesilleri yetiştirmek için çocuklarımıza 21.yüzyıl becerilerini kazandıracağız. 21. YÜZYILDA EĞİTİM BİLİMİNE YÖNELİŞ KAYNAKÇA: 1. Wagner,T.(2017)”7 Survival Skills for the 21st Century” Harvard University. 2. Manpower Group.(2014)”The Talent Shortage:How the Ever Changing Role of HR Can Bridgethe Gap” 3. Phoenix University(2011)Postsecondery Education in the 21st Century: Students and Institutions 4. 1926 İlk Mektep Müfredat Programı(1930) Devlet Matbaası İstanbul. 5. 1936 İlkokul Programı(1936) Devlet Basımevi İstanbul. 6. 1962 İlkokul Programı Taslağı(1962)Ayyıldız Matbaası Ankara. 7. MEB (2005)İlköğretim Hayat Bilgisi Dersi Öğretim Programı ve Kılavuzu. Ankara. 8. Erdoğan,İ.(2008)Eğitim Bilimleri Bakış Açısıyla Türkiye Cumhuriyetinde Çağdaş Değerlerle İrdelenmesi Çalıştayı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi. 9. Gözütok,F.D.,Ulubey,Ö.,Akçatepe,A.G.,Koçer,E.,Rüzgâr,E.(2014)”4+4+4 Yapılanması Kapsamında Hazırlanan Uyum ve Hazırlık Çalışmaları Kitaplarının Değerlendirilmesi” İlköğretim Online. 10. İnce,M.,Gözütok,F.D.(2017)”Türkçe 6,7,8. Sınıf Ders Kitaplarının PISA Okuma Becerilerine Göre İncelenmesi” Turkish Studies/Eğitim Bilimleri. Sayı:12/33 ss.213-225. 11. MEB.(2017)İlkokul 1. Sınıf İlkokuma Yazma Kitabı. 12. MEB.(2017)İlkokul 1. Sınıf Türkçe Kitabı 13. Şirin,S.”Derdimiz Ortak:Çocuklarımız” Hürriyet Gazetesi.26 Kasım 2017 EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ A. Bilgi ve Birey: İnsanın özündeki her zaman öğrenme merakı ve araştırma isteği, onu arayış içerisine sokmuştur. İnsanlık tarihi sistematik olarak bilinmeye başladığı günden itibaren bu arayışta, insanlar, fiziksel ve sosyal çevresinde gerçekleşen nesne, olay, olgu ve oluşumları anlayabilmek, yaşamlarını sürdürebilmek için birçok yol denemişlerdir. Bu yollardan en yaygın olanları şunlardır; 1. Bireysel Deneyim Yolu: Bireyler, günlük yaşamlarının sorunlarını anlamak ve bunların üstesinden gelmek için günlük gelişigüzel etkileşim yoluyla edindikleri bireysel deneyimlerine dayalı bilgilerine güvenirler. Gelişigüzel kazanılan bu genel bilgiler, bireylere gerek sosyal ve gerekse de fiziksel dünyadakileri anlamlaştırmada ve bunlarla olan ilişkileri düzenlemede yön gösterir. Örneğin; "ben, bunu daha önce denedim, böyle oldu. Yararını gördüm. Bu, işe yarıyor. Bundan sonra böyle yapacağım, sen de böyle yap", gibi bireyin yapması ve tavsiyelerde bulunması. 2. Otoriter Yol: Bu yolla bireyler, edinmek istedikleri bilgiyi alanında uzmanlaşmış ve tanınmış kişilerden öğrenirler. Örneğin; "ben, bunu TV'de geçen akşam konuşmasını yapan X' den bu şekilde duydum. Aslında, doğru söylüyor. Bundan sonra bu şekilde yapacağım", gibi düşünmesi ve buna uygun yaşamını sürdürecek davranışlarda bulunması. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ 3. Mistik Yol: Bireyler, gerçeği öğrenmek amacıyla doğa dışı konular hakkında gizemli olarak kişilerden bilgi alma çabası içerisindedirler. Örneğin; "geçen akşam TV'de bir medyum, bunu şu şekilde söyledi. Aslında, doğru söylüyor. Bundan sonra, şu şekilde düşüneceğim. Şu şekilde yapacağım", gibi söylemlerde bulunması ve buna Uygun davranışlarda bulunması. 4. Rasyonel Yol ( Mantık ): Bu yolla bireyler, aklın kurallarına bağlı olarak dünyada oluşan olgu ve olayları anlamlaştırma ve yaşamlarını düzenleme eğilimindedir. Bireysel deneyim ve inanca dayandırılmadan bireyler akıl yürütme süreçlerini kullanır. Yaygın olarak kullanılan akıl yürütme süreçleri; tümevarım, tümdengelim, birleşim, bireysel önermelerden hareketle genele ulaşmadır. 5. Bilim: Bilimin M.Ö. 5. yüzyılda Ege Denizi'nin iki tarafında bulunan İyonya uygarlığında doğduğu ileri sürülür. Düşünürler, çevrelerinde gerçekleşen doğal olaylarını, mitolojilerde olduğu gibi tanrı, ruh ve spekülasyonlar aracılığıyla açıklama yerine, yine doğal olaylar ile açıklama yoluna gitmiş ve ileri sürdürdükleri düşünceleri yine kendilerini eleştirerek geliştirme yolunu tercih etmişlerdir. Böylece bilim, doğal olayları doğal olaylar ile açıklayarak sistematik oluşturulan eleştirilerden doğmuştur (Irzık,2004). Terimsel olarak bilim. Yunanca episteme ve Latince kelime olan scientia' den (bilmek) gelir (Cevizci,1999). Bilmeye dayalı olarak bilimin birçok tanımı yapılmıştır. Bunlardan bazıları; "doğru düşünme biçimi ve doğru karar alma sürecidir". "Doğru düşünme ve doğru karar alma süreci nedir?" Doğru düşünme ve doğru karar alma süreci çoğunlukla, "sistematik yolları takip ederek bilgi oluşturma, yöntemsel süreçlerden hareket ederek bilgi oluşturma, oluşturulan bilgileri test etme ve bunları kanıtlanabilir hale dönüştürme" olarak da tanımlanabilir. "Bilim, bilimsel süreçlerden yararlanılarak oluşturulan bilgiler bütünü" olduğu gibi, bazen "bilimsel süreçler de bilim" olarak bilinir. Bilim aynı zamanda, "herhangi bir alanda sistematik olarak düzenlenmiş bilgiler bütünü", "deney ve gözlem aracılığıyla doğal dünyanın yapı ve davranışlarını sistematik olarak anlamayı teşvik eden bilişsel ve uygulamalı bir etkinliktir" (Anonynıs 1998). EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİMİN İŞLEVLERİ: Bilimin genel olarak 4 işlevi vardır. Bunlar; 1. Tanımlama: Bilim insanı çalışmaya ilk olarak olayları ve olguları gözlemlemekle başlar. Yaptığı gözlemin amacı ise , incelediği olayı etraflıca tanımlayabilmektir. Bu sürecin hatasız işletilmesi gerekir . Bir araştırmacının inceleme yaptığı olayı gözlemlemeye başlayıp notlar tutması o olayı tanımlamaya başladığını gösterir. 2. Açıklama: Bilim insanları olayları gözlemleyip tanımladıktan sonra , bu durumların neden meydana geldiğini ve nasıl oluştuğunu açıklamak ister. Bu aşamada “ nasıl” sorusu sorulur. 3. Yordama ( Kestirme, tahminde bulunma): Elde edilen verilerden hareketle geleceğe yönelik bir takım tahminlerde bulunmak demektir. İyi bir yordama için olay ve sonuçları hakkında neden sonuç ilişkisini iyi kurmak gerekir( Küçük, 2011). Kontrol: Bilimin en önemli işlevlerindendir. Elde edilen sonuçların uygulamaya sokulmasıdır. Bu noktada kontrol, olayların meydana gelişini etkileyen koşulları düzenlemek yoluyla olayların meydana gelmesini ya da gelmemesini sağlar ( Kaptan, 1995; Küçük, 2011). EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ BİLİMİN AMAÇ VE ÖZELLİKLERİ: Bilimin özellikleri sunlardır: A. Bilim olgusaldır: Olgusal olmak demek bilimin gözlenebilir olgulara dayanması demektir. B. Bilim mantıksaldır: Araştırma sonuçlarının kendi içerisinde tutarlı olması gerekir. C. Bilim genelleyicidir: Bilim tek tek olgularla değil olgu türleriyle uğraşır. D. Bilim nesneldir (Objektif): Bilimsel bilgi, bireyin kişisel görüşünden bağımsızdır. E. Bilim eleştireldir: Bilimde öne sürülen kuramların kanıtlara ihtiyacı vardır. Kanıtlarla desteklenmelidir. F. Bilim deneysel (ampirik) dir: Olguları açıklamak için deneysel çalışmalar yapılır. Ortaya konan sonuçlar ise kuramsal bir bütünlük içerisinde yorumlanır BİLİMSEL ARAŞTIRMALARDA TEMEL KAVRAMLAR: Bilimsel araştırmalarda kullanılan ve araştırmalara açıklık getiren temel kavramlar vardır. Bunlardan bazıları aşağıda açıklanmıştır(Ekiz, 2003; Karasar, 2000). EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yöntem: Bilimsel araştırmalarda izlenen yola yöntem denir. Yöntemde bilgi üretimi sırasında yararlanılan kural ve ilkeler bulunur. Yöntem, araştırmaya yön veren ve bilimsel bilgiye yaklaşımı şekillendiren felsefi ya da düşünsel ilkeler bütünüdür. Evren: Evren, araştırmada elde edilen sonuçların genellenmek istendiği unsurlar topluluğuna denir. Araştırmalarda evren üzerine genelleme özelliği arttıkça o araştırmanın önemi ve değeri de artar. Örneklem: Araştırmanın evreninden belirli kural ve özelliklere göre, evreni temsil edici bir şekilde seçilmiş, araştırmanın bizzat yapıldığı küçük bir dilime ya da gruba örneklem denir. Araştırmalarda örnekleme ihtiyaç duyulmasının temel nedeni, tüm çalışma evrenine ulaşılmasının zaman, maliyet ve enerji gibi olanak açısından oldukça güç olmasıdır. Geçerlik: Geçerlik, araştırma sonuçlarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığı ve yansıtıyorsa yansıtma derecesini belirtmek üzere kullanılan bir kavramdır İki çeşit geçerlik vardır; iç ve dış geçerlik. İç geçerlik, araştırma sonuçlarının istenmeyen değişken ve hatalardan uzak olmasıyla ilişkilidir. Dış geçerlik, araştırma sonuçlarının, araştırmaya dâhil edilmeyen kişi, durum, olay ya da olgulara genellenebilme derecesiyle ilgilidir. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Güvenirlik: Güvenirlik bir araştırmanın farklı zamanlarda farklı kişiler tarafından yapılsa da aynı sonucu verme derecesidir Değişken: Araştırmaya katılan ve farklı değerler alabilen niceliğe değişken denir. Değişebilen ve en az iki değer alabilen, gözlemden gözleme değişik değerler alabilen özellik ve durumlardır. Kısacası, değişen şeyi ifade etmek için kullanılan kavram değişkendir. En az iki tane değişken vardır: bağımlı ve bağımsız değişken. Bağımlı değişken, araştırma tarafından açıklanması beklenen durumdur. Örneğin; bir araştırmada "öğrencinin etkili Öğrenmesi" bağımlı değişken olarak incelenebilir. Kısacası bağımlı değişken, bağımsız değişkenler tarafından etkilenen ya da açıklık getirilmesi beklenen değişkendir. Bağımsız değişken ise, bağımlı değişkenleri etkileme amacını güder. "Etkili öğrenme", bağımsız değişken olarak alınan bir araştırmada, bunu etkileyen değişkenlerin neler olduğunun bilinmesi gerekir. Öğrencilerin değişik öğrenme alışkanlıkları (bireysel ve birlikte çalışma, öğretmeni dinleme, müzik dinlerken çalışma, yaparak-yaşayarak öğrenme, teknoloji aracılığıyla öğrenme vb) bağımsız değişkendir. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Kontrol grubu: Deneysel yöntemin kullanıldığı araştırmalarda, herhangi bir işleme tabi tutulmayan, deney grubundaki değişmeyi ortaya çıkarabilmek amacıyla karşılaştırma yapmaya yarayan ve araştırmaya katılanların oluşturduğu gruptur. Deney grubu: Deneysel yöntemin kullanıldığı araştırmalarda, işleme tabi tutulan, herhangi bir şeyin etkililiğinin açıklanmaya çalışıldığı, üzerinde araştırma ya da deneyin yapıldığı katılımcılardan oluşan gruptur. Hipotez (Denence): Araştırmalarda sınanmak-test edilmek üzere iyice düşünülerek oluşturulan ifade ya da yargılara hipotez denir. Araştırma bütünüyle bu yargıları denemek için yapılır. Elde edilen veriler ışığında kurulan hipotezler desteklenebilir ya da reddedilebilir. Etik (ahlak): Genel anlamda, neyin doğru ve yanlış olmasıyla ilgili olan etik, bilimsel araştırmalarda; bilim adamının bilimsel etkinlikleri sırasında takip edeceği ahlaki yükümlülüklerdir. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ARAŞTIRMA ÇEŞİTLERİ: 1. Kuramsal (Temel) Araştırmalar: Kuramsal araştırmalar, kuramsal bilgi üretmek, var olan bilgiyi test etmek ve yenisini oluşturmak üzere yapılır. Bu tür araştırmalarda temel amaç herhangi bir sorunu ortadan kaldırmak için pratik değeri yüksek olan bilgi üretmek yerine, kuram geliştirmeyi ve var olan kurama kuram eklemeyi amaç edinir. 2. Uygulamalı (Alan) Araştırmalar: Alan ya da saha olarak da adlandırılan uygulamalı araştırmalar, uygulamada ortaya çıkan özel bir durumu ya da genel olarak uygulamayı sistematik olarak anlamayı, uygulamayı geliştirmeyi ve aynı zamanda bu doğrultuda kuram oluşturma ve geliştirmeyi amaç edinir. 3. Süresine Yönelik Araştırmalar: Veri toplama sürecine yönelik iki grupta değerlendirilir. Bunlar: a) Uzun Süreli Araştırmalar: Bir durumun ya da bireyin belirli bir süreç içerisinde gelişimini ve değişimini izlemek üzere uzun sürede veri toplamayı gerektiren araştırmalardır. Uzun süreli araştırmalar, veri toplamada sürece dayandığından dolayı, araştırmacının uzun süre alanda veri toplamasını gerekli kılar. Bir öğrencinin öğrenmesindeki gelişimi tespit edilmek isteniyorsa uzun süreli araştırmaya ihtiyaç duyulur. b) Kısa Süreli Araştırmalar: Herhangi bir durum ya da konuyla ilgili yapılan araştırmalar, durum tespitine yönelik ve kısa sürede veri toplamayı amaçlanmışsa kısa süreli araştırmalara ihtiyaç duyulur. Bu tür araştırmalar, anket, kısa süreli gözlem ve görüşme gibi araştırma araçlarıyla yürütülür. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ARAŞTIRMALARDA YAKLAŞIMLAR: Nicel Yaklaşım: Auguste Comte'un (1798-1857) pozitivist düşüncesine dayanan nicel yaklaşım, bilimsel bilgilerin inanç ya da düşünce ile ortaya çıkarılması yerine, beş duyudan da yararlanılarak gözlemlere dayandırılması gerektiğini savunur(Rubin, & Babbie, 1997). Fiziksel dünyanın önemi, gerçeğin tek ve nesnel olduğunu, gerçek hakkında bilgi elde etmek için hipotezlerden yararlanılması gerektiğini savunan nicel yöntem, araştırmaların net olarak sayısal verilerle ortaya konulması ve sonuçların genellenebilir olması gerektiğini savunur(Ekiz, D.(2005). Ör: Eğitim fakültesini tercih eden öğrencilerin kardeş sayıları, maddi imkanları gibi ne tür özelliklere sahip olduklarını ortaya çıkartmak için anketlerden yararlanarak yapılan bir araştırma da tecih edilen yol nicel yoldur. Nitel Yaklaşım: Post - pozitivizme dayanan nitel yaklaşım, bireylerin günlük yaşamlarının doğal ortamlarda detaylandınlarak incelenmesi ve yorumlanmasına dayanır . Ör: Eğitim fakültesinde okuyan öğrencilerin okul ortamındaki davranışlarını gözlemlerle inceleyerek sonuca ulaşma nitel yöntemdir. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ARAŞTIRMALARDA YÖNTEMLER: Deneysel Yöntem: Herhangi bir" durum hakkında değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkilerini tespit etmek amacıyla ve sonuçları karşılaştırarak yürütülen bir araştırmadır. Bu yöntemde, araştırmaların yapılabilmesi için yapay bir ortam oluşturulur. Bu ortam çoğunlukla "laboratuar" ortamı olarak adlandırılır. Sürvey Yöntemi: Tarama yöntemi olarak ta bilinen survey yöntemi sosyal bilimlerde olduğu gibi eğitim biliminde de en yaygın olarak kullanılan yöntemlerden biridir. Yönteminin temel amacı, bireylerin herhangi bir konu üzerinde düşünce, his ve görüşlerini çoğunlukla geniş kitlelerden elde etmektir. Bu yöntemde kullanılan temel araştırma araçları; anket, bireysel görüşme, telefon görüşmesi ve gözlemdir. Etnografık Yöntem: Etnografık yöntem, kültür bilimi olan ve antropolojide yararlanılan etnografiden etkilenerek ortaya çıkmıştır. Bu yöntemde araştırılan kişilerin, günlük yaşamlarına etkide bulunulmadan doğal bir ortamda incelenmesi gerekir. Her ortamın bir kültürü olduğu varsayımına dayanan etnografık yöntem, kültürü anlamayı ve ona göre davranış geliştirmeyi amaçlar. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Tarihsel Yöntem: Eğitim araştırmalarındaki bu yöntem, günümüz eğitim dünyasını geçmişteki düşünce ve uygulamaların ışığında anlamayı ve geliştirmeyi amaçlar Örneğin; "İbni Sina'nın eğitimle ilgili görüşlerinin günümüz şartlarına uyarlanması" konulu bir araştırmada, bu konuda yazılmış belgelerin sistematik olarak analiz edilmesi ve günümüz şartlarına uyarlanması gerekir. Aksiyon Araştırması Yöntemi: Uygulamacıların araştırması olarak bilinen aksiyon araştırması, her hangi bir durumu sistematik olarak tespit etmek ve bunu geliştirmek amacını güden bir yöntemdir Örneğin; "öğrencilerimin daha etkili öğrenmelerini sağlamak için ne yapabilirim diyen bir öğretmenin, dersteki etkinliklerini sistematik olarak kaydetmesi , bunları başkalarıyla paylaşması, verilerini analiz etmesi ve de gerekiyorsa tekrar veri toplaması veriler neticesinde öğretim etkinliklerini değiştirmesi gerekir. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ARAŞTIRMALARDA İZLENEN AŞAMALAR: Eğitim araştırmalarında izlenen sistematik aşamalar, araştırmanın nicel ve nitel metodolojiye dayalı yöntemin tercih edilmesine göre değişiklik gösterir. Nicel metodolojiye dayalı yöntemde genel olarak takip edilen aşamalar aşağıdaki şekildedir: I. Bir konunun tespit edilmesi ya da problem durumunun belirlenmesi. II. Konuyu açıklayıcı hipotez kurulması. III. Araştırma araçlarıyla (anket, gözlem, görüşme gibi) veri toplanması. IV. Toplanan verilerin belli bir sistematiğe göre istatistiksel analizinin yapılması. V. Veriler doğrultusunda kurulan hipotez ya da hipotezlerin test edilmesi. VI. Genel bir sonuca (senteze) ulaşılması. VII. Araştırmanın raporlaştırılması. Nicel yönteme dayalı araştırmalarda çoğunlukla tümdengelim yöntemi takip edilirken, nitel araştırmalarda tümevarım yöntemi kullanılır. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ ARAŞTIRMANIN RAPORLAŞTIRILMASINDA GENEL OLARAK AŞAĞIDAKİ İŞLEMLER YAPILIR: Başlık: Araştırmanın içeriğini yansıtan, araştırmanın ne konuda olduğunu ilk ortaya koyan kısmıdır. Giriş: Bu bölümde; araştırmanın konusunun ve problem durumunun ne olduğu. Varsa araştırmanın alt problemlerinin ne olduğu ve araştırmanın öneminin ne okluğu açıklanır. Kaynak Taraması: Kırıştırılacak konuda daha önceden yapılmış uygulamalı araştır maların ve kuramsal çalışmaların özetlerinin alıntı yapılarak gösteril diği kısımdır. Yöntem: Araştırmada kullanılan nicel ya da nitel yöntemin ve buna bağlı olarak seçilen araçların ne olduğu, bunların konuyla bağlantılı olarak niçin tercih edildiği, araştırmanın katılımcıların sayısı ve kısaca dem ografı özellikleri , verilerin analız edilirken hangi aşamalardan nasıl geçirildiği gibi Konuların gösterildiği bölümdür. Bulgular ve Yorumlar: Bu bölümde, gerek sözel ifadelere dayalı betimsel bulgular ve gerekse istatistiksel bulgular detaylı bir şekilde verilir. Hem bulgulara hem de kaynak taramasına dayalı olarak da yorumlarda bulunulur. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Sonuç ve öneriler: Araştırmada elde edilen bulguların özeti yapılarak bulgular ışığında bir sonraki yürütülecek araştırmalar ya da yürütülen araştırmayla ilgili önerilerde bulunulur. Kaynakça: Araştırmacı, alan araştırmasına başlamadan önce yararlanmış olduğu eserleri, araştırması sırasında araştırmasında bizzat kullandığı eserleri araştırmasının metninde olduğu gibi belirtmesi gerekir. Ekler: Araştırmacı araştırmasında kullandığı, araştırmayı açıklayıcı ve destekleyici belgeleri, araştırmada kullandığı araştırma aracının bir örneğini, çeşitli yazışmaları, izin belgelerini vb. gibi belge ve dokümanları bu bölümün sonuna ilave eder. Araştırmalarda Alıntı Yapma ve Kaynakça Yazımı: Eğitimde yapılan araştırmalarda yararlanılan kaynaklardan metin içerisinde alıntı yapımı ve metnin sonunda kaynakçaların yazımına yönelik farklılıklar bulunmaktadır. Ancak son yıllarda yaygın olarak kabul gören alıntı yapımı ve kaynakça yazımı Amerikan Psikoloji Birliği tarafından kullanılan ve önerilen olanıdır. Buna göre, alıntı yapımı ve kaynakça yazımı şu şekildedir: Kaynakça: Ekiz, D. (2003). Sınıf öğretmeni adaylarının öğretmen eğitimindeki Hiodcller hakkında düşünceleri. Milli Eğilim, 158, 146-160. EĞİTİM BİLİMİNDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Ekiz, D. (2006). Kendini ve başkalarını izleme: Sınıf öğretmeni »duylarının yansıtıcı günlükleri. İlköğretim-Online, 5 (1), 45-57. [Online]: lıll|i //ılkogretim-online.org.tr adresinden 26 Mart 2006 tarihinde alınmıştır. Gazete Makalesi Ekşi, 0.(2006, 07, 05).Hani bu 'ahlak dersiydi? Hürriyet Gazetesi,1' İkiz, Durmuş. (2003). Eğitimde Araştırma Yöntem Ve Metodlarına Giriş. Anı Yayıncılık. Ankara. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Nicel Araştırma Yöntemi: Sosyal Bilimlerde bilimsel araştırmaların teknikleri; Nicel ve Nitel biçimde farklılaşmaktadır.Araştırma yöntemlerinde nicel yöntemlerin temeli pozitivizm ve realizme dayanmaktadır.Doğa bilimlerinde kullanılan yöntem ve metotların sosyal bilimlerde de kullanılabileceği görüşü hakimdir. Pozitivizm: Pozitivizme göre, maddi evrende olan bitenler doğa yasalarınca yönetilmektedir, bilim; bu yasaları ortaya koyma faaliyetidir.Terimi ilk kullanan August Comte’dur.Pozitivizm; gerçeği tek olarak görmektedir.Bunun için bilgi üretmekte ve bu üretilen bilgiler ya doğru ya da yanlış olduğunu bunların arasında bir seçeneğin olmadığını savunmaktadır. Epistemoloji: Epistemoloji ;Bilgi bilme ve bilmenin doğasıyla ilgilenmektedir. Pozitivist Epistemoloji: “Benim dışımda bir gerçeklik vardır “ sayıltısı;Ben bu gerçekliği duyularımla bilebilirim.Duyularımla elde ettiğim bu bilgi nesneldir.Sosyal bilimlerin nesneleri, doğa bilimlerininki gibi ele alınım incelenebilir. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Nicel Araştırmalarda Kullanılan Kavramlar ; Evren. Örneklem. Değişken. Kontrol grubu. Deney grubu. Hipotez. Sayıltılar. Evren : Araştırma sonuçlarının genellenmek istenilen bütününe evren denir. 1.Genel evren 2.Çalışma evreni ( Ulaşılabilen evren ) Örneklem : Çalışma evreninden belirli kural ve kriterlere göre seçilmiş olan ve seçildiği çalışma evrenini temsil ettiği kabul edilen küçük kümeye örneklem denir. Değişken: iki ya da daha fazla değer alır, üçe ayrılır; 1.Bağımlı Değişken; Araştırmada üzerinde etkide bulunulmaz. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ 2. Bağımsız Değişken; Araştırmacı tarafından değiştirilebilen değişkendir. 3. Ara Değişken; Bağımsız ve bağımlı değişken arasındadır. Kontrol Grubu: Deneysel araştırmalarda işleme tabi tutulmaz. Deney Grubu : Deneysel araştırmalarda işleme tabi tutulur. Hipotez: Araştırmalarda denenmek üzere geliştirilen ifade veya yargılardır. Sayıltılar: Araştırmalarda doğru olarak kabul edilen başlangıç noktalarıdır. Nicel Araştırmanın temel amacı; elde edilen bulguları sayısal değerlerle ifade etmek ve ölçebilmektir. Araştırmalar hipotezlere dayandırılmalı ve bu hipotezler test edilerek kesin bir sonuca ulaşılmalıdır. Pozitivist metodolojide araştırmacılar, teori ortaya koyarlar ve bu teoriden hipotezler ortaya atılır.Daha sonra bu hipotezler sınanmaya koyulur.Veriler toplanır(Nicel Teknikler)Veriler analiz edilir.Bulgular ortaya konur. DENEY METODU. SURVEY ( İNCELEME ) METODU. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ DENEY METODU Amacı : Herhangi bir şeyin etkililiğini ölçmek ve ölçüm sonucu olumlu ise bundan istifade edilerek yeni önerilerde bulunmaktır. Örneğin, farklı bir sınıf düzeninin öğrenme üzerindeki etkisi gibi 1.Klasik Deneysel Yöntem. 2.Yarı Deneysel Yöntem. Klasik Deneysel Yöntem: Bu yöntemde deney ve kontrol grupları vardır.Deney grubu işleme tabi tutulur ve kontrol grubuyla karşılaştırılarak bir sonuca ulaşılmaya çalışılır.Örneğin; öğretimde yeni tekniklerin etkililiğinin ölçülmesi,sınıftaki öğrenci sayılarının, öğrenmedeki etkisi gibi. Gruplar rasgele oluşturulur.Araştırmada kontrol yüksektir dolayısı ile içsel geçerlilik yüksektir.Dışsal geçerliliği düşüktür çünkü laboratuar ortamında elde edilen veriler gerçek yaşamda geçerliliği zayıf olabilmektedir. 2.Yarı Deneysel Yöntem: Genelde gönüllü katılımcılar araştırma örneklemi olarak seçilir bu yüzden araştırılan evren temsil edilmeyebilir. Araştırmalar doğal ortamda yürütüldüğünden dışsal geçerlilik fazladır. İçsel geçerlilik deneysel yönteme göre zayıftır. Gruplar ölçülerek oluşturulur. Araştırma uzun zaman dilimi içerisinde sürdürüldüğünden pahalıdır. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ SURVEY ( TARAMA ) YÖNTEMİ: Surveyler sosyal dünya hakkında nicel enformasyon üretirler. İnsanların ya da sosyal dünyanın görünümlerini ortaya koyar. Cevaplayıcılar olarak adlandırılan insanlara inançları, fikirleri, karakteristikleri, geçmişleri veya şimdiki davranışları hakkında sorular sorar. Surveyde Sorulan Soru Başlıkları: Davranış, Tutum, İnançlar, Fikirler, Karakteristikler, Beklentiler, Kişisel Sınıflandırma, Bilgi. Bir seferde birçok şey hakkında sorular sorulur ve birçok değişken ölçülebilir.Tek bir surveyde bir çok hipotez test edilebilir.Surveylerde evren ve örneklem bulunur, amaç genelleştirilebilir veriler elde etmektir.Survey bir problemin ifadesi olan hipotezle başlar, empirik ölçüm yapılır, veri analizi ile biter. Aşamalar; Planlama, Veri toplama. Survey araştırmacılarının, nesneler arasındaki mesafeyi ölçme ve görünümü farklı bakış açısından taramaları sürecine nirengileme denir. Sosyal araştırmalarda nirengileme farklı türdeki ölçme veya veri toplama tekniklerinin aynı değişkeni incelemek için kullanılması anlamına gelmektedir. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Survey Çeşitleri: 1. Anketler. 2. Görüşme. 3. Gözlem. 1.Anketler Sorularda dikkat edilecek hususlar: Argo ve kısaltmalar kullanılmamalı, belirsizlik ve anlaşılmayan ifade ve terimler kullanılmamalı, duygusal dil kullanılmamalı, çift anlamlı sorular sorulmamalı,yönlendirici sorular sorulmamalı, cevaplayıcıların yeteneklerini aşan sorular sorulmamalı, çift negatif yüklü sorular sorulmamalı, yanlış eklentili sorular sorulmamalı. Anketler Avantajları; Maliyeti düşüktür.( zaman enerji ve parasal olarak)Araştırılan kişi veya grubun kimliği gizlidir. Önyargı veya kişisel eğilim gibi durumlarda hatalar aza indirgenir. Yanıtlar düşünülerek verilir, danışman bulunabilir, yeterli zaman vardır. Kısa sürede daha çok kişiye ulaşır. Anketler Dezavantajları; Elde edilen veriler genelde yüzeyseldir. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Sorular basit yanıtları gerektirir. Araştırmacı soruların doğru kişiler tarafından doldurulduğunda emin olamaz. Geri dönme veya doldurulma oranı düşüktür. Araştırılan şeylerin niçin öyle olduklarını incelemektense bunları betimlemek yani tanımak için veri toplar. Anketler Soru Türleri; Kapalı Uçlu Sorular( çoktan seçmeli ) Açık Uçlu Sorular( yoruma açık ). Belirli Bir Gruba Yönelik Sorular. Anketler Soru Formatı; 1.Derecelendirme Soruları 2.Matriks Soruları Kelimelerin Anlamlarıyla İlişkin Sorular. Sıralama Soruları. Soruların Sıralanması: Temelden başlayarak araştırmanın yoğunlaştığı konulara doğru sıralanmalıdır. Araştırmanın konusu hakkında daha fazla soru olması gereklidir. Görüşme 2.1.Yapılandırılmış Kişisel Görüşme: Yapılandırılmış Telefon Görüşmeleri. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Görüşmenin özellikleri: Genellikle görüşmeci soru sorar ve katılımcı yanıtlar. Sadece katılımcı duygu ve düşüncelerini ifşa eder. Görüşmeci yargılayıcı gibi davranmaz. Katılımcı hemen hemen tüm enformasyonu sağlar. Görüşmeci tutarlı bir sıcaklık sağlamaya çalışır ancak ciddi ve nesnel tonu korur. Görüşmeci konuyu hızı ve yönelimi kontrol eder. Görüşmeci katılımcının olgusal hatalarını düzeltmez. Görüşmenin kimler tarafından yürütüleceği sorular önceden hazırlanmış olmalıdır. Bu sorular görüşmeciden kaynaklanan olası etkileri azaltmak için standart bir tarzda düzenlenir ve uygulanır. Standardizasyon; soru formatı ve soru sırası görüşmecinin soru formunu nasıl kullanacağının veya katılımcının bu soruları nasıl yanıtlayacağının veya yorumlayacağının tanımlanması demektir. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Yapılandırılmış Kişisel Görüşme: Araştırmacının araştırılan kişi veya kişiler ile yüz yüze gelerek uyguladığı, araştırma hipotezini test etmek amacı ile daha önceden hazırladığı, cevaplayıcılara, yanıtlama konusunda esneklik tanımayan görüşme türüdür. Sorular önceden yapılandırılmıştır. Katılımcıdan sadece bu sorulara cevap vermesi istenir. Yanıtlar başka soruları da gündeme getirse bu sorular sorulmaz. Elde edilen veri toplama oranı yüksektir. Araştırmacı konu üzerinde yeterli düzeyde kontrol sağlar. Zaman ve enerji açısından maliyet yüksektir. Araştırmacı katılımcının kimliğini bilmektedir. Yapılandırılmış Telefon Görüşmeleri: araştırmacının yüz yüze ulaşması olanaksız, farklı coğrafi bölgelerde bulunan, katılımcılara telefonla yapılandırılmış görüşme sorularına benzer soruları yönlendirmesi, sorması işlemidir. EĞİTİMDE ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Hızlı ve kısa bir sürede katılımcılara ulaşabilir. Telefon görüşmeleri maddi olarak masraflıdır. Telefon görüşmesinin başkaları tarafından dinlenebileceği endişesi katılımcıyı tedirgin edebilir. Görüşmenin tek taraflı kesilebilmesi olanağı vardır. Kontrol yüksek bir oranda katılımcının elindedir. Gözlem: Nicel araştırma metodolojisinde kullanılan yöntem yapılandırılmış gözlemdir. Bu metot oldukça sistematiktir. Gözlem aracılığı ile elde edilen veriler rakamsal olarak ortaya konur. Araştırma konusuna göre, yapılandırılmış gözlem, eğitim ortamında izlenmesi gereken durumlar hakkında önceden hazırlanmış format doğrultusunda gözlemin uygulanmasıdır. Kaynaklar: Karasar, Niyazi. (2008). Bilimsel araştırma yöntemi. Ankara: Nobel Yayıncılık. Arıkan, Deniz. (2009) Bilimsel araştırma yöntemleri ders sunumu (F.Ü. B.Ö.T.E.-4 Y.Turel). (SERKAN ÇETİNKAYA). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Eğitim sistemin olmazsa olmaz unsurlarından birisi şüphesiz öğretmenlerdir. Bir sistemin başarılı olması büyük ölçüde sistemi oluşturan unsurların niteliğine ve etkileşimine bağlıdır (Yalın, 2004). Öğretmen yetiştirme, diğer toplumlarda olduğu gibi, ülkemiz içinde gündemini her zaman koruyan bir konu olmuştur. Sürekli değişen toplumsal yapı, eğitim sistemlerinin yeniden yapılanmasını zorunlu kılmış, her yeni yapılanma ise yeni tartışmaları beraberinde getirmiştir (Baykara Pehlivan, 2008). Eğitimin giderek bir uzmanlık işi olması, öğretmenlik mesleğini geliştirmiş; öğretmeni eğitim sürecinde önemli bir konuma getirmiştir. Bu gelişme öğretmenin, öğretmenlik mesleğinin gerekli kıldığı bilgi, beceri ve davranışlar ile donanmış olmasını öngörmektedir. Bu standartlar kullanılarak adaylar arasından eğitim sisteminin amaçlarına katkıda bulunabilecek ve alanında kendini geliştirme konusunda yüksek düzey elde etmiş olanların seçilmesi önem taşımaktadır. Öğretmenlik mesleğine rastgele ya da zorunlu olarak girmiş, kişisel ve mesleki nitelikleri uygun olmayan öğretmelerin sistem içerisinde başarılı olmaları beklenemez (Eraslan, 2006). Bu mesleğin gelecekte de toplum içerisindeki değerini 36 sürdürebilmesinin ancak nitelikli öğretmenlerin topluma kazandırılması ile mümkün olabileceğine inanılmaktadır (Karamustafaoğlu ve Özmen, 2004). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Günümüzde bilim, teknoloji, sanayi ve ekonomi alanındaki gelişmeler eğitim sürecini de önemli ölçüde etkilemiş ve bazı sosyal problemlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Bu sosyal problemlerden birisi de değer kaybıdır. Değerlerin eğitim ve toplum hayatında kazandırılması çabaları ve odak noktası haline gelmesi bu bağlamda anlam kazanmaktadır. Eğitim sürecinde çok stratejik bir rolü bulunan öğretmenler için de değerler ve değerlerin kazandırılması üzerinde durulan önemli konuların başında gelmektedir (Ünal, 2011). Öğretmen, öğrencilerine önceden belirlenmiş amaçlar doğrultusunda bilgi, beceriler ve tutumlar kazandıran ve bu anlamda rehberlik eden kişilerdir. Bunun içindir ki, eğitim sisteminin başarısı temelde onu işletecek olan öğretmenlerin niteliklerine bağlıdır (Doğanay, 2006). Öğretmenlerin günlük etkileşimleriyle çocukların içinde yaşadıkları sosyal atmosferin doğasını belirler, çocukların sosyal ve ahlaki deneyimlerinin, genellikle öğretmenleriyle etkileşimleri sonucunda gösterdikleri sayısız davranış ve tepkilerinden oluştuğunu belirtmektedir (Saban, 2010). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Toplumun bir ferdi olarak öğretmen; değerleri tutumları, tavırları, duygusal yönleri, hayat felsefesi ve davranışları ile okulda bulunmaktadır ve taşıdıkları değerler zaman içerisinde toplumun değerleri olmaktadır (Memiş ve Gedik, 2010). Değerler, başkalarıyla olan olumlu veya olumsuz yaşantılar sonucunda geliştirilebilir ve dolaylı olarak değiştirilebilir. Örneğin çocukların beslenme alışkanlıklarının oluşumunda çevrelerindeki model aldıkları kişilerin beslenme alışkanlıklarının büyük önemi vardır. Çocuklar, değer verdikleri modelin yediği şeyleri yemek istemekte ve yiyeceklerle ilgili yeni değerler oluşturmaktadırlar (Bandura, 1986). Bireylerin yaşam biçimini oluşturan değerler, sosyal rolleri öğrenmeyle gerçekleşmektedir. Değerlerin öğrenilmesinde takdir edilenin tekrar etmesi önemli rol oynamaktadır. Değerlerin ortaya çıkmasında sosyal onay önemlidir. Sosyal olarak onaylananlar zamanla davranış ölçütleri haline gelerek değerleri oluşturmaktadır. Değerlerin öğrenilmesinde model alma ve taklit önemlidir (Sarı, 2005). Değerler ilk olarak ebeveyn ve öğretmen gibi rol modeller ile geliştirilir. Çünkü değerler, kültür içinde şekil alıp benzerlik göstererek öğrenilir ve ortak değerler kuşaktan kuşağa aktarılır (Meglino ve Ravlin, 1998). Öğretmen ve idareciler kaçınılmaz vazifeleri birer rol 37 model olmaktır ve bu kadar yoğun ve sürekli iletişim içindeyken sahip oldukları gerçek değerleri saklama şansları çok azdır (Hill, 2004). Öğrenciler özellikle öğretmeni model alırlar. Öğretmen, akıl yürütme biçimi, olayları algılayış ve yorumlayışı, kişiliği, edası ve kılık kıyafeti gibi birçok yönden öğrencilerin öykündüğü kişidir (Çınar, 2008). Çocukların kendi güdüleri kadar hem yetişkin hem de akranların özellikle öğretmenlerin rolleriyle özdeşlik kurarak tutum ve değer kazanmaktadır (Sünbül, 1996). Bu sebeple Milli Eğitim Bakanlığına bağlı tüm ilköğretim ve ortaöğretim okulları birer kültür ve değer organizasyonu olarak düşünüldüğünde, okulların benimseyeceği değerlerin belirlenmesinde en büyük pay öğretmenlere aittir (Aktepe ve Yel, 2009). Eğitimin amaçlarından birisi de toplumun değer yargılarını bir sonraki nesle aktarmaktır. Bu aktarım, hazırlanan programlar yoluyla açık veya kapalı şekilde gerçekleştirilmektedir. Bu noktada eğitimciler; programların hazırlanmasında ve bu değerlerin aktarılmasında önemli bir rol oynamaktadırlar. Çünkü eğitim işi değerlendirmeyi, yargıyı ve seçimi gerektirdiği için belli değerlerin olduğu, olması gerektiği açıktır. Değerlerden arındırılmış ve değerleri kapsamayan bir eğitim olamayacağından, “neyin doğru, neyin yanlış, neyin öğretmede öncelikli ve önemli olduğunu vurgulamada eğitimcilere rehberli edecek ilkelerin olması gerekmektedir. EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Bu sebeple de okul yöneticileri ve öğretmenlerin çalışma değerleri ile ilgili araştırmaların yapılması gereklidir (Akbaba Altun, 2003). Değer eğitiminin hedefi, kendini tanımlama kendini anlama ve kendini tamamlama gibi pratiksel süreçlerden geçirdiği insanın becerilerini en üst düzeye ulaştırarak, “İyi hayat yaşamasını” sağlamaktır. Böyle bir eğitim de süreç merkezli program anlayışı ile aktif, deneysel ve somut problem çözümlerine dayalı bir müfredat programla ve bu eğitimin tekniğini iyi bilen öğretmenlerle olur. Program öğrenenin yaşantılarının tümünü içermelidir (Kale, 2007). Ancak öğretmenin kendisinde öğretim faaliyetlerinde uygulanması istenilen değerler yok ya da bu değerlerin öğrencilere nasıl kazandırılacağını bilmiyorsa; öğretmen değerler eğitimi alanında, öğrencilere iyi bir model değil, aksine öğrencilerde bulunan mevcut değerlerin bile körelmesine ve ortadan kalkmasına sebep olabilecek kötü bir model olabilir (Yazıcı, 2006). Uluslara arası çalışmalar incelendiğinde değerler eğitiminin, kişilik ya da karakter eğitimi olarak da ele alındığı görülmektedir. Temel değerler üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar ahlaki bilgi, ahlaki hisler ve ahlaki davranışlardır. Eğitimcilerin 38 ise değerler eğitimi çalışmalarında, ahlaki bir model, ahlaki danışman ve rehber olma gibi üç önemli görevi vardır (Uyanık Balat, 2006). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Değerlerin öğrenimini kolaylaştırma da öğretmenlerin; 1. Öğretilmek istenen değerleri benimsemiş bir model olma, 2. Sınıf içinde ortak bir sosyal doku oluşturma, 3. Her öğrenciye sorumluluk verme, 4. İyi ve kötü sonuçlarıyla davranışların taşıdıkları olumlu ve olumsuz değerleri hissettirme, 5. Öğrencilere karar verme olanağı tanıma, 6. Paylaşım fırsatı verme, 7. Ortaklaşa çalışmaya teşvik etme, 8. Tartışma ve paylaşma ortamları oluşturma, 9. Kendini bilme ve ilişkili olarak soru sordurmaya yönlendirme (Dilmaç, 2002), 10. Başkalarına yapılmış kötü bir davranışın kendilerine yapıldığında neler hissedecekleri düşündürme, 11. İçinde ahlaki ikilemler içeren hikâyeler üzerinde tartışma ortamı oluşturma, (Akt: Hökelekli ve Gündüz, 2007) gibi görevleri vardır. Değerleri güçlü olan okulların, daha etkili olabileceği söylenebilir. Kolektiflik, uygulamaya önem verme, yüksek başarı beklentisi, dürüstlük ve güven, yönetsel destek, sorun çözmeye yönelik karar verme, açık iletişim, saygı ve onurlu olma gibi değerler, etkili okulların sahip olduğu değerler arasında yer almaktadır (Çelik, 2009). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Değerler, kişiler arası etkileşimden, aileden ve diğer toplumsal etkilerden denenerek ve gözlemlenerek öğrenilir. Bu yüzden açık bir şekilde değerlerin metodolojik ve kasıtlı bir şekilde öğretilmesi gerekir. Bu gereklilik okullarda sınıf ortamında değer eğitiminin yapılmasını zorunlu kılmıştır (Yazıcı, 2006). Eğitim sisteminin amaçlarına ulaşılmasında en önemli etkenlerden biri olarak nitelendirebileceğimiz öğretmen davranışlarının anlaşılması ve açıklanmasında, öğretmenlerin sahip oldukları değerlerin bilinmesi oldukça önemlidir. Çünkü öğretmenlerin bireysel, ailesel mali vb. değerleri birbiri ile çatıştığında, değerleri arasında bir seçim yapmak zorunda kaldıklarında problemler oluşabilmektedir (Greenbank, 2003). İlköğretim, bireyin yaşamında, akademik temellerinin atıldığı önemli bir aşamadır. Sınıf öğretmeni de bu aşamada önemli bir rol oynar. İlköğretim sadece ortaöğretime öğrenci hazırlayan bir öğrenim basamağı değildir. Aynı zamanda bireyi yaşama hazırlar. Birey ilköğretimden sonra eğitimine devam etmeyebilir. Öyleyse, ilköğretim bir yurttaşın tek başına yaşamını sürdürebilmesi, mutlu olabilmesi, hatta toplumsal kalkınmaya katkıda bulunabilmesi için bilmesi gerekenlerin öğrenildiği/öğretildiği bir öğrenim basamağıdır (Çınar, 2008). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Bilgi toplumuna geçiş ve küreselleşme ile birlikte, öğretmenlik mesleğinde de bazı değişimler meydana gelmiştir. Öğretmenler, bu süreçte “bilgi aktarma” görevinden öte, öğrencilere çeşitli bilgi, beceri ve değerleri kazanmaları konusunda rehberlik görevini üstlenmiştir (Yılmaz ve Merter, 2012). Okulların görevi sadece bilgi ve beceri kazandırmak değil, bireylere karakter eğitimi açısında da temel insani değerleri özümsetmektir (Ada, Baysal ve Korucu, 2005). Öğretmenler, öğrenci ile en uzun süreli ve yoğun biçimde etkileşimde bulunan kimseler olarak öğrencilerin gelişimlerini doğrudan izleme ve onları etkileme olanağına sahiptirler (Sağnak, 2005). Öğretmen değerleri isimlendirip, bunların yaşanabilir olduğunu ortaya koyduğu zaman kişilik oluşması sürecinde çocuğa yaşam kadar değerli şeyler öğretmiş olacaktır (Yalmancı, 2009). Eğitimin alt basamağını oluşturan ilköğretim okullarında çalışan öğretmenlerin değer sistemleri, geleceğin yetişkinleri olan çocukları biçimlendirmede kuşkusuz yaşamsal öneme sahiptir (Şahin Fırat ve Açıkgöz, 2012). Bu rol yarının büyüklerinin yetişmesinde kiriktik bir öneme sahiptir. Öğretmenlere olumsuz tepkiler gösterilerek belki söz konusu olumsuz davranışlar anlık olsa da önlenebilir, ancak değerler eğitimi kapsamında öğrencilere kazandırılması hedeflenen niteliklerin özümsenmesi güçleşir (Ada, Baysal ve Korucu, 2005). Sınıf öğretmenleri ve sosyal bilgiler öğretmenleri başta olmak üzere tüm öğretmenlerin doğrudan ya da dolaylı olarak öğrencilerin değerlerle ilgili duyarlılıklarını geliştirmede ve onları bilinçlendirmede önemli görevler ve roller üstlenmektedir (Yalar, 2010). EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRETMENİN ROLÜ Yapılan bir araştırmada elde edilen sonuçlarda öğretmenlerin sergilemiş oldukları değer algıları ve karakter yaklaşımlarının sınıf içinde öğrencilerin davranış değişikliği boyutunda önemli etkiye sahip olduğu görülmüştür. Öğrencilerin sınıf içerisinde göstermiş oldukları istenmeyen davranış boyutunda öğretmenlerden almış oldukları değer ve karakter yaklaşımları sergilenmektedir (Dilmaç, Kulaksızoğlu ve Ekşi, 2007). İnsanın büyük oranda şekillendiği ilköğretim kademesinde, değer eğitiminin sağlıklı bir şekilde verilmesi, çocuğun ileriki yaşamı için dengeli bir kişilik oluşturması bakımından önemlidir (Aladağ, 2012). Üniversitelerin, eğitim fakültelerinin, öğretmen yetiştiren bölümlerinde, değerler eğitimi ile ilgi bir ders yer almamaktadır. Bu durum ileriki yaşamlarında geleceğin öğretmenleri olacak öğrencilerin, değer yargıları ve değerler eğitimi konularında yeterince eğitimsel bilgiye sahip olmamaları sorununu ortaya çıkarmaktadır. Geleceğin yetişkinleri olacak öğrencilere kazandırılmak istenilen değerlerin ve bu eğitimle verilmek istenilen amaçların, sadece öğretmenlerin, okul idarecilerin inisiyatiflerine bırakılması, derslerde, değerler eğitiminden beklenen faydaların etkisini azaltacaktır (Yazıcı, 2006). ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmenlik: bir meslek olarak kabul edilen ilk alanlardan biridir ve eğitim-öğretim hizmetlerinin topluma profesyonel olarak sunulması görevini içerir. Bu büyük görevin, beraberinde getireceği sorumluluklar da elbet olacaktır, olmalıdır. Her meslek gibi öğretmenliğin de davranışlarının bir standarda oturtulması ve kurallarının belirtilerek bu mesleği yapan kişilerin tavrı belirlenmiş olmalıdır. Şimdi de öğretmenlik mesleğini, etiği ve meslek etiğini yeniden tanımlayarak tüm dünyanın üzerinde durduğu bu konuyu aydınlatalım… Öğretmenlik Mesleği: Bir alanın meslek sayılabilmesi için birtakım özelliklere sahip olması beklenir. Öğretmenlik bir meslektir, çünkü toplum için vazgeçilmez bir ihtiyaç olan, çocukların, gençlerin, hatta yetişkinlerin eğitimlerinin sağlanmasındaki en temel etmenlerden biri olarak toplumda yer edinmiştir. Öğretmenlik herkesin yapabileceği bir iş olmamasının yanında, bu iş için uzun süreli bir eğitim alınması, yani sistematik bir yetişme sürecinden geçmiş olunması gereklidir. Öğretmenlik mesleğinin, kendine özgü yöntem ve teknikleri bulunmaktadır. Bu yöntem ve teknikler elbette uzun bir süreç içerisinde, uygulama ve sonrasında da bilimsel araştırmalar ile geliştirilmiştir. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmenler, yaşamlarını bu meslekten kazanırlar fakat öğretmenlik yalnızca para için yapılan bir iş değildir, olamaz da. Öğretmenin toplum içerisinde gerçekleştirmeye çalıştığı idealleri de bulunur ve öğretmenlik mesleğinin bazı etik değerleri vardır. Tüm bu unsurlar göz önünde bulundurulursa, öğretmenliğin bir meslek olarak görülmesini gerekliliği de anlaşılacaktır. Öğretmenlik mesleği geçmişten günümüze gerek kapsamı gerek işlevleri açısından birtakım değişimler göstermiştir. Fakat genel anlamda meslek, özel anlamda öğretmenlik etiğinin ilke ve değerleri, önem ve özelliğini evrensel olarak daima korumayı başarmışlardır. Etikten Mesleki Etiğe: Doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün ayırt edilmesi olarak tanımlayabileceğimiz etik kavramı, iş hayatı içerisindeki davranışlarımızın yönlendirilmesinde ve bu davranışları mantık sınırları içerisine alarak aynı meslek grubundaki kişilerce belli kurallara uymamızı sağlamasıyla mesleki etik kavramını oluşturmuştur. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmenlik Meslek Etiği: Tüm meslekler olduğu gibi eğitimcilerin de hizmet öncesinde iyi bir etik eğitimi almalarını gerekmektedir. Aday öğretmenlerin aldıkları kararlar ve yaptıkları eylemlerin temelinde yer alan etik ilkeler çerçevesinde; öğrencilere ve diğer bireylere karşı nasıl davranmaları gerektiğinin yanında karşısına çıkması muhtemel etik ikilemlerin çözümlenmesi konusunda da gerek kuramsal bir altyapı gerekse bir farkındalık geliştirebilir olmaları gereklidir. Tüm alanlardaki etik çalışmalarda, yükümlülük-sorumluluk ve hak kavramlarının birbirinden bağımsız olmayan, ayrılamaz bir özelliğe sahip olduğunu görürüz. Öğretmenlikte de öğretmenin etik yükümlülüklerinin, öğrencinin haklarını oluşturduğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin “öğrenciler arasında ayrımcılık yapılmaması” öğretmenlik mesleğinin temel etik ilkelerindendir, bunun yanında bu yükümlülük öğrencilerin “okul ortamında eşit davranılması” hakkının da korunduğunun, garanti edildiğinin göstergesidir. Dünyanın her yerinde öğretmenlerin etik ilkelere bağlı yetiştirilmesi sürecinin, hizmet öncesi eğitimden başladığı görülür. Öğretmen adaylarına bu yükümlülüklerinin benimsetilmesi ve sürekli hatırlatılması amacıyla da “öğretmen andları” hazırlanmıştır. Öğretmen antları ile daha mesleğe girmeden üstlenilecek görevin, yüklenilen etik sorumlulukların ve uyulması beklenilen etik ilkelerin hatırlatılması amaçlanmıştır. Aşağıda örnek bir öğretmen andı bulunmaktadır(International Teacher Cercification): ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmen Andı: Hiçbir öğrencime zarar vermeyeceğim. İnsanlığın ve insanın yücelmesi için eğitim-öğretim yapacağım. Benim gözetimime bırakılmış olan öğrencilerimi koruyacağım. Eğitim-öğretim yaparken öğrencilerimin ihtiyaçlarına öncelik vereceğim. Öğrencilerin iyi eğitilmesi için gereken yatırımın azaltılması çabalarına direneceğim. Öğrencilerimin eğitimi sürecinde mümkün olan en iyi öğrenme kaynaklarından yararlanmalarını sağlamaya çalışacağım. Öğrencilerimin tümünün güvenli ve sağlıklı bir çevrede bulunması için elimden geleni yapacağım. Bütün öğrencilerime saygılı biçimde, nazik ve içimden gelen bir coşku ile öğretim yapacağım. Bütün öğrencilerimin gereksinmelerinin karşılanması için elimden geleni yapacağım. Çevremdeki iyi insanları öğretmen olmaya teşvik edeceğim. Eğer öğretme aşkımı kaybedersem meslekten ayrılacağım. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Mesleki etik ilkelerinin evrensel değerler üzerine kurulu olmasından dolayı hangi branşta ve hangi düzeyde öğretim etkinliği veriyor olursa olsun, bir öğretmenin bazı etik ilkeler çerçevesinde davranmasını beklemek yanlış bir davranış değildir. Yalnızca bazı bilgilerin aktarılmasından ibaret olmayan öğretmenlik mesleği, genç bireylere değerler kazandırılmasını hedefleyen bir meslektir. Elbette bunu yaparken kendisinin değer sistemlerinin nasıl şekillenmiş olduğu da önemlidir. Bu yüzden eğitim gibi önemli bir süreçte kazandırılması hedeflenen değerlerin yönlendirilmesinde kullanılacak temel kılavuzun da meslek etiği ilkeleri olması gereklidir. Öğretmenlik Meslek Etiği İlkeleri: 1. Profesyonellik: Öğretmenlik meslek etiğinden bahsedilebilmesi için öncelikle öğretmenin yaptığı işte profesyonel olması gerekir. Öğretmenliğin gerektirdiği standart görevleri yapacak yeterliliğe sahip olmayan bir öğretmen için mesleki etik ilkelerden bahsetmek mümkün değildir. Profesyonellik kavramı “meslek” anlamı yanında “kişinin işini gerekli şekliyle ve yapılabilecek en üst nitelikte yapması” anlamına gelmektedir. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmenin profesyonel davranışlarına verilebilecek bazı örnekler: Göreviyle ilgili bilgi, beceri ve tutumları eksiksiz kazanmış olma. Hizmeti zamanında ve kusursuz bir şekilde sunma. Mesleğini daha iyi yapabilmek için sürekli özeleştiri ve değerlendirme yapma. Verdiği hizmette kaliteyi sağlama. Görevini yerine getirirken kişisel yeteneklerini sonuna kadar kullanma. Görevi ile ilgili takdir yetkisini makul ölçüler içinde kullanabilme. Mesleğinin yöntem ve tekniklerini sürekli olarak geliştirme. Öğrencilere, fiziksel ve psikolojik anlamda öğrenebilecekleri bir sınıf ortamını sağlama. 2. Hizmette sorumluluk: Öğretmenin bir kamu hizmeti olarak eğitimde kendi üzerine düşen sorumluluğun bilince olması ve kendisinden istenen bu büyük görevi istenilen nitelikte ve nicelikte yerine getirmesidir. Bir öğretmenin, standart ders programı içerisinde gerçekleştirmiş olduğu etkinlikler “sorumlu olma” kapsamında yer almaktadır. Öğretmen bunları yapmadığı takdirde, hesap vermek durumundadır ve bunun bilince olmalıdır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI 3. Adalet: Öğretmen, bulunduğu her türlü eylemde adil olmak ve öğrencileri arasındaki ilişkilerde de adaleti sağlamak noktasında bir sorumluluğa sahiptir. Öğrencilere verilen söz hakkının adil paylaştırılmasından tutun, sınıf içi ve sınıf dışı etkinlik katılımına kadar her türlü etkinlik içerisinde adaletin sağlanması oldukça önemlidir. Adalet kavramının günlük yaşama geçirilmesinde altı belirleyici vardır. Buna göre adalet; Eşit paylaşıma, Bireyin gereksinimlerine, Bireylerin çabalarına, Bireylerin katılımlarına, Bireylerin hak ettiklerine, Bireysel koşulların serbest rekabet koşulları ile olan ilişkisine göre paylaştırılması gereken bir kavram olarak ele alınabilir (Aydın, 2001,69). ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmenin adaletli davranışından bahsettiğimizde, hakların ve ödevlerin öğrenciler arasında eşit paylaştırılması, öğrencilerin çabalarına orantılı paylaşımı, öğrencilerin katılımlarına göre orantılı paylaşım yapılması, öğrencilerin hak etme düzeylerine göre paylaşım yapılması ve öğrencilerin bireysel koşullarını da dikkate alarak bir paylaşıma gitmesi önemlidir. Diğer yandan öğretmenin, adaletin işlemesi için öğrencileri bu konularda teşvik edici bir rol üstlenebilir olduğu da unutulmamalıdır. 4. Eşitlik: Eşitlik, yararların, sıkıntıların, hizmetlerin dağıtılmasında uygulanacak sınırların belirlenmesini içerir. Eşitlik kavramı temel bireysel eşitlik, kısmi eşitlik ve blokların eşitliği açısından ele alınabilir (Frederickson, 1994,460). a) Temel bireysel eşitlik: Bir okulda eğitim gören bütün öğrenciler eşittir. Buradaki eşitliğin belirleyicisi ise sadece öğrenci olmaktır ve öğretmen sınıfındaki bütün öğrencilerine eşit davranmak durumundadır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI b) Kısmi eşitlik: Farklı gruplara eşitlik sağlanması için farklı davranılması anlamına gelir. Buna göre bir sınıftaki bütün öğrenciler eşittir fakat sınıfta engelli bir öğrenci varsa o öğrenciye farklı davranılarak onu diğer öğrencilerle eşit hale getirilebilir. Örneğin işitme engelli bir öğrencinin sınıfta ön sıralara oturtulması, görme engelli bir öğrenciye ayrı sınav yapılması gibi uygulamalar kısmi eşitliğe örnek olarak verilebilir. Bu tür eşitlik yaklaşımına “sistematik eşitsizlik” de denmektedir. c) Blokların Eşitliği: Toplumda doğal olarak oluşmuş bazı bloklar bulunmaktadır. Örneğin; kadın-erkek, yaşlı-genç vb. Bloklar arası eşitlik sağlanabilmesi amacıyla dezavantajlı blok için diğerinden eşitlik istenir. Kız ve erkek öğrenciler arasındaki eşitliği sağlamak amacıyla yapılacak düzenlemeler buna örnek teşkil etmektedir. Günlük uygulamalara baktığımızda öğrencilerin pek çok eşitsizliğe maruz kaldığını görmekteyiz. Örneğin bazı öğretmenlerin, başarılı olan öğrencilere daha fazla ilgi göstermesi ve onlara daha çok zaman ayırmaları… Böyle durumlarda başarısı düşük olan öğrencilerin daha başarısız oldukları yadsınamaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI 5. Sağlıklı ve güvenli bir ortamın sağlanması: Bir öğrencinin sahip olduğu en temel haklardan biri de sağlıklı bir okul/sınıf ortamında eğitimini almasıdır. Bu sebeple öğretmenlerin de en temel etik sorumluluklarından birisi, eğitim verdiği sınıf ortamındaki düzeni ve disiplini sağlayıp öğrencilerinin sağlığı ve güvenliğine karşı tehdit durumunda olan her şeyi ortadan kaldırılmasını sağlamak olacaktır. Öğrencilerin sağlığı ve güvenliğinin sağlanması üç temel açıdan oldukça önemlidir: Yaşam, her insanın en doğal hakkıdır. Öğrencilerin yaralanması veya hastalanması, öğrencinin kendisini ve ona bakmakla yükümlü olan aile fertlerinin de yaşamını olumsuz etkileyecektir. Kazalar ya da hastalıklar sebebiyle öğrencinin eğitimi kesintiye uğrayabilir, öğrenci sene kaybedebilir ve bu sebeplere bağlı olarak ekonomik kayıplara da uğrayabilir. Okul ortamında meydana gelebilecek kaza ve hastalıklarla alakalı önlemleri almayan kişiler, yasalar önünde suçlu duruma düşeceklerdir. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI 6. Yolsuzluk yapmamak: Kamu yetkililerinin yasa dışı olarak yetki kullanmasıdır. Bazen maddi olabilen, bunun yanında özel amaçlara yönelik de olabilen bir kazanç sağlamaktır. 7. Dürüstlük-doğruluk ve güven: Dürüstlüğe sahip olmayan öğretmenler, ilişkilerinde kendilerine zarar verir ve ilişkilerin temel unsuru olan güven ortamının yok olmasına sebebiyet verirler. Dürüstlük, doğruluğu içerir, ama ondan farklı bir kavramdır. Doğruluk gerçeği söylemek, yani sözlerimizi gerçeğe uydurmaktır. Dürüstlük ise, gerçeği sözlerimize uydurmak, yani sözümüze bağlı kalmak ve beklentileri gerçekleştirmektir. Dürüstlüğü kanıtlamanın en iyi yollarından biri, o sırada yanımızda olmayan kişilere sadakat göstermektir (Covey, 1996, s.205). 8. Tarafsızlık: Nesnel davranabilmedir. Nesnellik, birey veya nesnenin olduğu gibi görünmesi ve bu görüntüyü kişinin kendi istek ve korkularından bağımsız olarak kavrayabilmesidir. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI 9. Mesleki bağlılık ve sürekli gelişme: Örgütsel bağlılık, işgörenlerin örgüt üyeliklerini sürdürmeleri ve örgütte kalmak istemeleri olarak tanımlanabilir. Örgüte bağlı işgörenler, örgütten etkilenirler ve kendileri de ortak amaçların gerçekleştirilmesi için ortaklaşa bir çaba gösterirler (Aydın, 1993). Öğretmenler, bir lider olarak hem kendi mesleki bağlılık ve gelişmesini hem de öğrencilerin mesleki bağlılık ve gelişmesini sağlamaya çalışmalıdır. Mesleğe bağlılık, meslekte gelişme ve ilerlemeye istekli olmayı, bu amaçla alana ilişkin yayınları izlemeyi ve eğitim programlarına katılmayı gerektirir. Ayrıca örgüt olanaklarının çevre yararına kullanılmasını sağlamak ve eğitim sorunlarına gönüllü olarak yeterli zaman ayırmak da bağlılığın gerekleri arasında sayılabilir (Kaya, 1993, s. 153). Liderlik koltuğunda bulunan öğretmenin, kendisinin yanında öğrencisinin de mesleki bağlılık ve gelişmesini sağlaması gereklidir. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI 10. Saygı: İnsanın özünde insan olduğu için saygıya değer bir varlık olduğu bilinmelidir. Bu sebeple öğretmenin de öğrencinin varlığına ve bütünlüğüne karşı saygı göstermesi gereklidir. Öğrencinin öğretmenleri tarafından şiddet, hakaret, lakap takma ve bazı özelliklerinden dolayı aşağılanma gibi davranışlara maruz kalması etik anlamda oldukça yanlıştır. 11. Kaynakların etkili kullanımı: Öğretmenlerden beklenen etik davranışlardan biri de kurumsal ve kamusal kaynakların etkili kullanımıdır. En kıt ve değerli kaynağın zaman olmasından dolayı öğretim zamanının etkili kullanılması gerekmektedir. Böylelikle öğrencini faydalanması maksimum seviyeye çıkacaktır. Derse geç girmek, dersten erken ayrılmak, ders süresini verimli kullanmamak gibi davranışlar öğretim zamanının etkili bir şekilde kullanılmadığını göstermektedir. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğretmenlik Mesleki Etik Kodları: Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan çeşitli öğretmen dernekleri, sendikalar ve eyalet eğitim bölümleri tarafından ele alınıp yazılı olarak belirlenmiştir ve özünde her birinin aynı temel etik değerlere dayandığı görülmektedir. Minnesota Öğretmen Hakları Konseyi tarafından 1996 yılında oluşturulup 1997 yılında Micheal D. Huberty tarafından tekrar gözden geçirilen “Minnesota Öğretmenlik Mesleki Etik Kodları” şu şekildedir: Öğretmen, profesyonel eğitim hizmetlerini öğrenciler arasında ayrım yapmaksızın yerine getirecektir. Öğretmen, bütün öğrencilerini sağlık ve güvenliklerine gelebilecek zararlardan korumak için gereken çabayı gösterecektir. Federal ve eyalet yasalarına göre öğretmen, mesleki açıdan ya da yasalarca gerekmedikçe başkalarına ait gizli bilgileri açıklayamaz. Öğretmen, öğrenmeyi gerçekleştirecek bir atmosferin sağlanması için gerekli olan makul bir otorite kullanarak disiplini sağlayacaktır. Öğretmen, öğrenciler, aileler ve meslektaşları ile olan mesleki ilişkilerini kullanarak özel çıkarlar sağlayamaz. Öğretmen kasıtlı olarak çeşitli konuları çarpıtmayacak ve baskı altına almaya çalışmayacaktır. Öğretmen, kendisinin ya da başka öğretmenlerin nitelikleri ile ilgili gerçekleri ya da kayıtları bilerek tahrip edemez ve yanlış yorumlanmasına neden olacak eylemlerde bulunamaz. Öğretmen, öğrencileri ya da iş arkadaşları hakkında kasıtlı olarak yanlış ve kötü niyetli açıklamalarda bulunamaz. Öğretmen, yalnızca gerekli koşulları taşıdığı ve onaylanmış lisanslarına sahip olduğu iş pozisyonlarına başvuruda bulunacaktır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Texas Eğitim Bölümü tarafından da öğretmenlerin etik ilkeleri ayrıntılı olarak aşağıdaki şekilde belirlenmiştir: A. Profesyonel Sorumluluk: Eğitimciler, her öğrencinin potansiyelinin geliştirmesini sağlayacak bir atmosferin yaratılması için çaba gösterecektirler. Eğitimciler, öğrencilerine, meslektaşlarına, ailelere ve topluma karşı davranışlarında çalışma standartlarına ve etik ilkelere uygun davranacaklardır. Mesleki ilkeler, mesleğin eksiksiz yerine getirilmesini sağlamayı amaçlamakta ve ilkelere ilişkin yorumlar “Mesleki Uygulama Komisyonu” tarafından yapılmaktadır. Eğitimciler, ilişkilerinde ve davranışlarında mesleki bağlılık ve standartların korunmasında dikkatli davranacaklardır. B. Mesleki Etik Davranışlar: Eğitimciler, dürüstlük konusunda örnek olarak, kişisel niteliklerini sergileyerek, yasalara uyarak ve saygı göstererek mesleğin saygınlığını korumaya gayret göstereceklerdir. Eğitimciler okul bölgesinin veya eğitim kurumlarının resmi politikalarını kasıtlı olarak yanlış yorumlayamazlar ve bu politikalara kişisel tutum ve kanılarını karıştıramazlar. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Eğitimciler, bütün mali kaynakları dürüstlükle kullanacaklar ve finansman işlerinde doğruluk içinde davranacaklardır. Eğitimciler, kurumsal ve mesleki imtiyazlarını kişisel ve partizan amaçlarla çıkar sağlamak amacı ile kullanamazlar. Eğitimciler, mesleki kararlarını bozacak ya da etkileyecek bahşiş, hediye veya ayrıcalıkları kabul edemezler. Eğitimciler, hiç kimseye kendilerine bir avantaj sağlayacak herhangi bir hizmet ya da ayrıcalık sunamazlar. Eğitimciler kayıtlar üzerinde değişiklik yapamazlar ya da başkalarını bu tür davranışlara yöneltemezler. Mesleki uygulama ve performans: Eğitimciler, yasa veya düzenlemelere göre mesleki anlamda yeterli bulunduktan sonra, öğretmenlik mesleğinin uygulamalarını ve mesleki performanslarını yerine getirme sorumluluğunu da üstlenerek, yeterliklerini sürekli geliştirmeye çaba göstereceklerdir. Eğitimciler bir görev ya da pozisyona mesleki profesyonellik temeline göre başvuracaklar, kabul edilecekler ve atanacaklar ayrıca yasal sözleşmeleri ya da atamalarındaki maddelere bağlı kalacaklardır. Eğitimciler, atandıkları görevi yerine getirecek toplumsal sağduyu, bedensel dayanıklılık ve zihinsel sağlığa sahip olmalıdırlar. Eğitimciler, öğrenme ile ilgili amaçları gerçekleştirebilmek için öğretim yapacaklardır. Eğitimciler mesleki açıdan sürekli kendilerini geliştireceklerdir. Eğitimciler yürürlükte olan federal ve eyalet yasalarına, Texas Eğitim Bölümü düzenlemelerine, yerel okul bölgelerinin yazılı politikalarına uygun davranacaklardır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Meslektaşlara karşı etik davranışlar: Eğitimciler, meslektaşları ile olan ilişkilerinde etik açıdan örnek olacaklar, bütün meslek üyelerine eşit ve adil davranacaklardır. Eğitimciler, meslektaşları ile ilgili gizli bilgileri yasal olarak ya da mesleki amaçlarla gerekli olmadıkça açıklayamazlar. Eğitimciler, iş arkadaşları ve okul sistemi hakkında kasıtlı olarak çarpıtılmış açıklamalar yapamazlar. Eğitimciler, yerel okul kurullarının politika ve yasal statülerine uygun olarak gerçekleşen işten çıkarma, değerlendirme ve işe alma süreçlerini yerine getirmek zorundadırlar. Eğitimciler, iş arkadaşlarının politik ve yurttaşlık hakları ile ilgili uygulamalara ve sorumluluklarına karışamazlar. Eğitimciler iş arkadaşları arasında ırk, renk, ulusal ve etnik köken, yaş, cinsiyet, engellilik durumu ya da medeni durumuna göre ayrımcılık, taciz ve baskı yapamazlar. Eğitimciler, kasıtlı olarak meslektaşlarının mesleki hak ve ayrıcalıklarını kullanmalarını engelleyemez ya da reddedemez. Eğitimciler, meslektaşlarının mesleki kararlarını etkilemek için özel davranışlarda bulunamazlar ve zorlayıcı araçlar kullanamazlar. Eğitimciler mesleki bir hak olarak öğretimde akademik özgürlüğe sahiptirler ve hiçbir eğitimci federal veya eyalet yasalarının dışında bu hakkın kullanımına müdahale edemez. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Öğrencilere karşı etik davranışlar: Toplumun gözünde güven duyulanlar olarak eğitimciler, her öğrencinin etkili bir yurttaş olma potansiyelini gerçekleştirmeleri sürecini ölçebilmelidirler. Eğitimciler her öğrenci ile saygılı, düşünceli ve adil bir yaklaşım içinde ilgilenecekler ve disiplin sorunlarına okul kurulu politikaları ve yasalara uygun çözümler arayacaklardır. Eğitimciler kasıtlı olarak öğrencilerin aleyhine davranışlarda bulunamazlar. Yasal ve mesleki gereklilikler nedeniyle açıklama zorunluluğu olmadıkça eğitimciler, öğrencilere ilişkin gizli bilgileri açıklayamazlar. Eğitimciler, öğrencileri bedensel ve zihinsel sağlığına ya da güvenliğine zarar veren öğrenme koşullarından korunmasına gerekli çabayı göstereceklerdir. Eğitimciler gerçekleri çarpıtmadan sunmaya çaba göstereceklerdir. Eğitimciler öğrencilerin bir programa katılmasını adaletsiz bir biçimde engelleyemezler, öğrencinin bazı burs ve diğer kaynaklardan ya da avantajlardan yararlanmalarını ırk, renk, cinsiyet, engellilik, ulusal köken ya da medeni durumu yüzünden engelleyemezler. Eğitimciler makul bir neden olmadıkça, öğretim sürecinde öğrencinin bağımsız eylemlerini kısıtlayamaz ve öğrencilerin farklı bakış açılarını reddedemezler. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Aile ve topluma karşı etik davranışlar: Eğitimciler, toplumdaki yurttaşlık görevlerini yerine getirirken, aileler ve toplumun okullarını geliştirmeye katkıda bulunan diğer kişilerle işbirliği yaparlar. Eğitimciler, öğrencinin yararına olacak konularda ailelerle işbirliği yapmak ve bilgi almak için gerekli çabayı gösterirler. Eğitimciler, toplum kültürünü ve okuldaki öğrencilerin ev ortamını tanımak ve anlamak için çaba gösterirler. Eğitimcilerin, okul-halk ilişkilerinde olumlu bir rol oynayacakları açıktır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Türkiye’de Durum: Türk Milli Eğitim sisteminde 24.06.2015 tarihli ve 7202150/730.06/6531543 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Genelgesi ile (EK.1) Eğitimciler İçin Mesleki Etik İlkeler belirlenmiş olup ülkemizde eğitimciler için ilk kez etik kodlar bu genelge ile kabul edilmiştir. (GENELGE 2015/21) Manolova (2011) tarafından yapılan “Mesleki Etik İlkelere İlişkin Türkiye ve Moldova’daki İlköğretim Okulu Öğretmenlerinin Görüşleri” başlıklı araştırmada aşağıdaki bulguları elde etmiştir. Türkiye kamu okullarında görev yapmakta olan ilköğretim öğretmenlerinin en çok benimsedikleri meslek etiği ilkeleri: Öğrencilerin geldikleri sosyoekonomik ve kültürel çevrelerin özelliklerinden dolayı öğrencilere önyargılı davranmaz. Öğrencilere karşı dürüst davranır. Öğrencileri arasında ayrımcılık yapmaz. Öğrenci değerlendirmesinde adil ve yansız davranır. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Türkiye kamu okullarında görev yapmakta olan ilköğretim öğretmenlerinin en az benimsedikleri ilkeler; Öğrencilerin motivasyonunu arttırmak için uğraş verir. Hem başarılı hem daha az başarılı öğrencilere ilgi gösterir. Öğrencilerin bilgi ve etik değerlerinin gelişimine katkıda bulunur. Moldova kamu okullarında görev yapmakta olan ilköğretim öğretmenlerinin en az benimsedikleri ilkeler ise; Öğrencilerin bilgi ve etik değerlerinin gelişimine katkıda bulunur. Öğrencilerin bireysel farklılıklarını göz önünde bulundurur. Öğrencilerine hem psikolojik hem fiziksel anlamda güvenli ve sağlıklı ortam sağlar. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI Sonuç: Öncelikle bireyin, dolayısıyla toplumun eğitilmesinde en önemli değerlerden biri olan öğretmenlik mesleği için toplum değerleri karşısında çizilen çerçeveyi açıkça göstermiş olduk. Bu bağlamda; öğretmenin sunduğu eğitimin sağlıklı olmasının yanında öğrencilerine ve diğer bireylere karşı takındığı tavrın da ne kadar önemli olduğunu, öğretmenlik mesleğinin evrensel olmasından ötürü tüm ülkelerce yapılan araştırmalar ve çalışmalarla getirilmek istenen noktanın ne kadar belirgin olduğunu da gözler önüne sermiş olduk. Son olarak unutulmaması gereken nokta şudur ki;“Toplum, kendisini eğitene dönüşür…” Fatih Demirbaş. ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ VE ÖĞRETMENLİK MESLEK AHLAKI KAYNAKÇA Aydın, İ. ( 2016). Eğitim ve Öğretimde Etik. (8. Baskı). Ankara: PEGEM-A. 2. Aydın, İnayet. (2011). ÖĞRETMENLİK MESLEK ETİĞİ, https://inayetaydin.blogspot.com/2011/09/ogretmenlik-meslek-etigi.html, (Erişim Tarihi: 04.06.2020). 3. Aydın, Erdem. (2001). Tıp Etiğine Giriş. Ankara: PEGEM-A. 4. Frederickson, George H. (1994). “Can Public Officials Corrrectly Be Said Have Obligations to Future Generations?“. Public Administration Review. 54-5, September. 5. Covey, Stephen R. (1996). Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı: Kitlesel Değişim İçin Altın Kurallar. (Çevirenler: Gönül Suveren, Osman Deniztekin). İstanbul: Varlık Yayınları, No:434. 6. Aydın, Mustafa.(1993). Çağdaş Eğitim Denetimi. Ankara: PEGEM, Yayınları No: 4. 7. Kaya, Yahya Kemal. (1993). Eğitim Yönetimi: Kuram ve Türkiye’deki Uygulama. Ankara: Bilim Kitap Kırtasiye Limited Şirketi. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Eğitim sistemlerinin temel amacı o ülkenin nitelikli insan gücünü yetiştirmek ve yurttaşlarına vatandaşlık eğitimini vermektir. Bunu gerçekleştirebilmek için her eğitim sistemi, yetiştireceği insan modelini, sahip olduğu eğitim felsefesi ve insan gücü politikası ışığında saptayarak eğitim etkinliklerini bu amaca göre düzenlemektedir. Temel toplumsal kurumlardan birisi olan eğitim, bütün toplumların temel sorunlarının başında yer almaktadır. Bu temel sorunun ana öznesi de hiç kuşkusuz öğretmenlerdir. Öğretmen öğrenme aracıdır, sınav yapan, disiplini sağlayan, orta sınıf ahlakının savunucusu ve vekildir. Öğretmen güvenilir kişidir, yedek velidir, öğrenci danışmanı, meslektaş ve toplumsal katılımcıdır. Bunlar öğretmene daha çok mesleği ile ilgili olarak verilen imgelerdir. Öğretmenin değerlendirilmesinde bilgi, kişilik, çevreye uyum, çevre kalkınmasına katılma, halkla ilişkiler gibi ölçütler de kullanılmaktadır. Bir ülkenin geleceğinin mimarı, öğretmenlerdir. Mühendisini, doktorunu, avukatını, öğretmenini, askerini, polisini, şoförünü, kısacası toplumun her kesiminde hizmet veren insan gücünü yetiştirenler hep öğretmenlerdir. Ülkelerin kaderlerinde öğretmenler çok önemli roller oynamaktadır. Öğretmenler, eğitim sisteminin en temel öğesidir. Bir ülkenin kalkınmasında, nitelikli insan gücünün yetiştirilmesinde, toplumdaki huzur ve sosyal barışın sağlanmasında, bireylerin sosyalleşmesi ve toplumsal hayata hazırlanmasında, toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında öğretmenlerin başrolü oynamaları beklenmektedir. Yeni nesillerin niteliği de hiç kuşkusuz onu yetiştiren öğretmenlerin niteliği ile özdeş olacaktır. Zaten “ektiğini en geç biçen çiftçi öğretmendir” özdeyişi de bu gerçeği oldukça güzel bir biçimde ortaya koymaktadır. Kısaca öğretmen, insan mimarı, insanın kişiliğini biçimlendiren bir sanatkar olmaktadır. Ancak, bu gerçeğin herkesçe bilinmesine rağmen, çeşitli nedenlerle ülkemizde öğretmenlik mesleği çeşitli dalgalanmalarla bugünlere gelmiştir. Kimi zaman “bilen öğretir” diyerek öğretmenlik meslek bilgisinde yetişme aranmaksızın her meslekten kişiler öğretmenliğe atanmış, kimi zaman da “açıkta mı kalsın” endişesiyle alan bilgisi bile olmayan kişilere yeni nesiller teslim edilmiştir. Günümüz itibariyle de öğretmenlik mesleği istenilen ya da hak ettiği noktaya gelememiştir. Eğitimin amacı, kişilerin yaşadığı toplumun ve toplumun bağlı olduğu çağdaş dünyanın uyumlu bir üyesi haline getirerek onları çağın gerektirdiği bilgi ve becerilerle donatmaktır. Bireylerin, toplum ve dünyadaki değişme ve gelişmelere ayak uydurabilecek ve katkıda bulunabilecek bir biçimde yetiştirilmeleri gerekir. Bu da, iyi bir eğitim sisteminin yanında, nitelikli bir öğretmen kadrosu ile sağlanır. Öğretmenlerin nitelikli olması ne kadar gerekli ve önemli ise de, yeterli değildir. Zira bu öğretmen kadrosunun ülke düzeyinde dengeli, etkin ve verimli olarak istihdam edilebilmeleri ile çalışma ve hayat şartlarının iyileşmesi de o derece önemlidir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretmenlik Mesleğinin Temel Özellikleri: İnsanlarla ilişkiler yönünden öğretmenlik, diğer bazı mesleklerden farklı olarak geniş bir insan kesimiyle ilişki ve etkileşim içinde yerine getirilen bir meslektir. Öğretmenlik, sadece okul ve sınıf ortamında öğrencilerle değil, okul dışında veliler ve toplumla da iç içe olan bir meslektir. Öğretmen özellikle hizmet verdiği bölge ve toplum yapısı, kültürü de dikkate alındığında öğretmenden beklentiler de değişebilmektedir. Şöyle ki, küçük bir köy ya da mezradaki bir öğretmen o belde için “köyün en önde gelen, en prestijli” kişisidir. O bölge için öğretmen “her şeyi bilendir”. Bununla birlikte öğretmen mezra, köy, kasaba ve şehir ayrımı yapılmaksızın nerede çalışırsa çalışsın öğretmenlerin en çok muhatap oldukları insan grubu kuşkusuz öğrencilerdir. Öğretmenlerin bu kitle ile birliktelikleri ve ilişkileri, okul yaşamında ve sonrasında yıllarca sürebilmektedir. İlişkilerin niteliği yönünden her ne kadar öğretmen-öğrenci ilişkileri, ilgili yasa ve yönetmeliklerce belirlenmiş resmi nitelikte ilişkiler ise de mesleğin doğası gereği bu ilişkiler, duygusal yönü de ağır basan ilişkilerdir. Örneğin, hemen hemen hepimizin unutamadığı bir öğretmeni ve özellikle ilk öğretmeni vardır. İlk öğretmenlerimizi hep adıyla, yaşadığımız anılarıyla ve tatlı acı hatıralarıyla hatırlayabilmekteyiz. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretmenlik mesleğine hazırlık, genel kültür, özel alan bilgisi ve öğretmenlik meslek bilgisi ile sağlanır. Bu nitelikleri kazanabilmek için hangi öğretim kademesinde olursa olsun, öğretmen adaylarının yüksek öğrenim görmesi temel alınmıştır. Eğitim ve öğretimden istenilen başarı ve verimliliği elde etmek için bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Bunlar; eğitim sistemini mükemmel hale getirme, eğitim için gerekli araç ve gereçleri temin etme ve gerekli fiziki imkanları hazırlama gibi şartlardır. Fakat bu şartların bulunması gerekli olmakla beraber, eğitimde istenilen başarı ve verimliliğe ulaşmada yeterli değildir. Çünkü eğitim sistemini çalıştıracak araç ve gereçleri kullanacak ve kullandıracak insan öğretmendir. Öğretmenin niteliği ve yeterliliği eğitim öğretim faaliyetinin başarıya ulaşmasında en önemli faktördür. Çünkü eğitimöğretim hizmetlerinde kullanılan teknolojik araç gereçler ne kadar yeni olursa olsun bunları kullanacak öğretmenleri alanlarında iyi yetişmemişse yapılan öğretim etkinliklerinden istenilen verim alınamayacaktır. Onun içindir ki öğretmen kendisini teknolojik araç ve uygulamalar konusunda bir şekilde kendisini çağın gereklerine uygun olarak yetiştirmek zorundadır. Öğretmenlik mesleğinin kendine özgü bazı özellikleri vardır. Her ne kadar bu özellikler öğretmenin görev yaptığı eğitim sisteminin amaçlarına, okulun misyonuna, okulun bulunduğu çevreye, velilerin beklentilerine, okulunun hedef yapısına, idareci ve öğretmenlerin vizyonuna göre değişirse de aşağıda bu özelliklerden bazıları sunulmaktadır:.......> ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ A) Kişisel Özellikler Öğretmende bulunması gereken kişisel özellikler hakkında bir çok araştırmalar yapılmış ve bu araştırmalar sonucu farklı kişilik özelliklerinin önemi üzerinde durulmuştur Bugün iyi bir öğretmenin özellikleri konusunda henüz herkesin uzlaşabileceği standartların oluşturulduğu söylenemez. Ancak aşağıda genellikle tüm eğitimciler tarafından kabul gören, bir öğretmende bulunması gereken en önemli kişilik özellikleri özetlenmeye çalışılmıştır: İyi Bir Öğretmende Bulunması Öngörülen Özellikler: Öğrencilere karşı açık görüşlü ve objektif olma: Öğretmen her şeyden önce açık ve ileri görüşlü olmalı, öğrencilerin davranış ve başarılarını değerlendirirken tarafsız davranmalıdır. Buna ek olarak öğretmen, yapılacak değerlendirmede mümkün olduğu kadar hissi tavır ve düşünceler altında kalmamalı, sınıftaki bütün öğrencilere karşı eşit mesafede olmalı ve bunu da sınıfa hissettirmelidir. Öğrencilerin beklenti ve gereksinmelerini dikkate alma: Her ne kadar müfredat programında öğretmenin yapması gerekenler belirtilmiş olsa da öğretmen ders planlarından pek uzaklaşmadan öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarını gözetmelidir. Örneğin, ilkokulda okuyan ve orta öğretim sınavlarına hazırlanan öğrencileri için yardımcı ders kitapları, rehberlik çalışmaları, onların ileriyi daha iyi görmelerini sağlayıcı toplantılar, vb. düzenleyerek ve tertipleyerek öğrencilerin beklentilerini karşılayabilmelidir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Eğitimle ilgili sorunları bilimsel yöntemlerle araştırabilme: Öğretmen, eğitim sisteminin ve buna paralel olarak da sınıf ortamında sürekli problemlerle karşılaşacağını bilir ve karşılaşılan problemleri bilimsel bir yönteme göre çözüm arar. Örneğin, sınıftaki öğrencilerden okuma ve anlama bakımından geride olanların fiziksel ya da psikolojik eksiklikleri olabileceğini düşünerek söz konusu öğrencilerin karşılaştıkları sınıf içi ve sınıf dışı sorunları tespit eder. Öğrencilerin karşılaştıkları problemleri tespit ettikten sonra bunlar için olası çözüm önerileri geliştirir ve bu önerileri deneyerek en uygun çözüm yoluna ulaşmaya çalışır. Eğitimde bireysel farklılıkları dikkate alma: Etkili bir öğretmen sınıfında bulunan her öğrencinin kendine has yetenekleri olduğunu, önemli olanın öğrencilerdeki bu yetenekleri keşfetmek suretiyle açığa çıkarmak ve öğrencileri yetenekleri doğrultusunda yönlendirmek olduğunu bilir. Yoksa öğrencinin sınıfta anlatılan her hangi bir dersten çok ileri ya da geride olmasını öğrenci için olumsuz bir özellik gibi yorumlamamalıyız. Örneğin, öğrenci matematik derslerinde biraz tutuk olabilir ama beden eğitimi ya da müzik derslerinde pekala bir deha olabilir. Onun için öğretmen özellikle belli derslerde bir anda istenilen başarıyı gösteremeyen öğrencilere karşı olumsuz önyargılar beslememelidir. Yenilik ve gelişmelere açık, kendini sürekli yenileyebilme: Çevredeki değişmelerden en fazla ve çabuk etkilenecek kurum hiç kuşkusuz okuldur. Öğretmen meydana gelen bu değişikliklere karşı hiçbir zaman arkasını dönemez, kayıtsız kalamaz. Örneğin, okul ortamını da çok yakından etkileyen bilgisayara karşı öğretmen kendisini mutlaka yenilmeli, kurslara gitmeli ve bir öğretici olarak öğrencilerinden bilgi bakımından daima önde olmalıdır. Bunun için de öğretmen okumalı, kurslara gitmeli, bilmediği konuları sormalı ve araştırıcı olmalıdır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Toplumsal değişmeleri anlayıp yorumlayabilme: İdeal ya da etkili bir öğretmen çevrede ve içinde yaşadığı topluma karşı sorumludur. Onun içindir ki, hizmet verdiği çevrede meydana gelecek değişmeleri yakından takip ederek, bu değişmeleri toplumun anlayacağı şekilde anlatıp yorumlayabilmeli, toplumun olumlu yönde değişme ve ilerlemesine yardımcı olmalıdır. Bir başka deyişle öğretmen, toplumunun değişme karşısında karşılaşacağı sıkıntıları kolayca aşabilmesi için onlara yardımcı olmalıdır. Eğitim teknolojisindeki gelişmeleri yakından izleme: Günümüzde çağdaş eğitim sistemlerini biçimlendiren sosyal, ekonomik, teknolojik ve eğitsel koşullar değişmiştir. Eğitim hizmetlerini daha geniş kitlelere daha kaliteli biçimde götürebilmek için çağdaş eğitim teknolojisinin tüm imkanlarından etkili bir biçimde yararlanmak gerekmektedir. Bu imkanlardan yararlanmak suretiyle öğrenmeöğretme ortamını iyileştirmek, eğitimin kalitesini yükseltmek ve eğitim hizmetlerinin kapsamını genişletmek mümkündür. Bu nedenle bu doğrultudaki yeniliklerin ve gelişmelerin yöneticiler, eğitimciler ve öğretmenler tarafından izlenmesi ve uygulamaya konulması gerekmektedir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Araştırmacı bir yapıya sahip olma: Araştırıcılık, bir öğretmenin en fazla yaptığı ya da yapması gerektiği rollerden biridir. Çünkü sınıfta öğretici, rol modeli ve bilgi dağıtıcısı durumunda olan öğretmen, sınıfta anlatacağı konuları, kendisine sorulan soruları ya da öğrencilere yararlı olacağını düşündüğü konuları araştırmak için kendisini hazır hissetmeli ve istekli olmalıdır. Yüksek başarı beklentisi: Öğretmenin öğrencilerden beklentileri ile öğrencilerin başarıları arasında yüksek ilişki vardır. Bu nedenle öğretmen öğrencilerinin başarılı olacağına inanmalı ve onları başarılı olmaları için desteklemelidir. Araştırmalar öğretmenin öğrenciden beklentisi yüksek olduğu zamanlarda öğrencinin daha çok öğrendiğini göstermiştir. Bloom, tam öğrenme konusunda yapmış olduğu deneysel araştırmalarda her öğrencinin ihtiyaç duyduğu zaman ve ek öğrenme imkanları sağlandığında hedeflenen öğrenme düzeylerine ulaşabileceklerine dikkati çekmiştir. Bu noktadan hareketle şu sonuca varılabilir. Öğretmen anlatmasını bildikten ve öğrencisini başarılı olacağına inandırdıktan ve ona yardım ettikten sonra bütün öğrenciler başarılı olacaktır. Zaten tam öğrenmenin temelinde de bu ilke yatmaktadır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Etkili Bir Öğretmende Bulunması Öngörülen Özellikler Sabırlı davranır, olaylar karşısında dayanıklıdır ve duygularını kontrol altında tutar. Farklı inanç, görüş ve gruplara saygılı ve uzlaştırıcıdır. Kılık kıyafetine, temizlik ve düzene özen gösterir. Kendini geliştirmeye ve eleştirmeye açıktır. Kişisel sorunlarıyla sınıfı ve okulu meşgul etmez. Öğrencileri güdüleyici özelliklere sahiptir. Başarıya odaklanmıştır, öğrenciden yüksek başarı beklentisi içinde, destekleyicidir. Düşünce ve davranışlarıyla öğrenciler için modeldir. Öğrencilere karşı güler yüzlü, hoşgörülü ve sevecendir. Öğrencilere karşı güvenilir, dürüst, objektif, sırdaş ve dosttur. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Etkili Bir Öğretmende Bulunması Öngörülen Özellikler: Sınıfta yapıcı ve eğitsel bir disiplin oluşturur. Liderlik özelliklerine sahiptir. Öğrencileri, velileri, çevresini etkilemede başarılıdır. Arabuluculuk, hakemlik, temsilcilik özelliklerine sahiptir. Cesaretlendirici ve destekleyicidir. Sevecen, anlayışlı ve esprilidir. Sorunlardan yakınmak yerine çözüm bulmak için çaba harcar. Sınıfta otoriteyi sağlar, sınıfı grup olarak cezalandırmaz, cezaları bireysel olarak verir. Verdiği ödevleri takip ve kontrol eder. Eğitim bilimlerinin temel kavramlarını tanır ve öğrenmeyi kolaylaştırır. İyi bir gözlemcidir, kendini sürekli yenileme gayreti içindedir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ B) Mesleki Özellikler Öğretmenin temel görevi öğrenmeyi sağlamaktır. Öğretmenlerin bu görevi yerine getirebilecek mesleki niteliklere sahip olması gerekmektedir. Öğretmenin mesleki niteliği genel kültür, konu alanı bilgisi ve öğretmenlik meslek bilgi ve becerilerine bağlıdır. Bir öğretmenin kişilik özellikleri ne kadar olumlu olursa olsun bu özelliklere sahip olmadığı taktirde etkili bir öğretmen olması mümkün değildir. Buna ek olarak öğretmenlerin öğrencilerin yanında öğrenci velileri ve topluma karşı da sorumlulukları vardır. Çelikten ve Can tarafından ideal öğretmenlerin özellikleri konusunda yaptıkları çalışma sonuçlarına göre, veliler öğretmenin mesleksel özellikleri olarak, öğrenciler arasında ayırım yapmaması, onları bir üst öğrenime ve hayata hazırlaması, okul-aile ilişkilerine önem vermesi, öğretim etkinliklerini planlı yürütmesi, zamanı etkili kullanması, diğer öğretmen ve yöneticilerle işbirliği yapması vb. gibi beklentiler etkili öğretmen özellikleri olarak saptanmıştır. göre de öğrencinin sağlıklı bir kişilik gelişiminde ve akademik başarısında okulun ve öğretmenin kendi çabası yeterli değildir. Bu konuda öğretmenin içinde bulunduğu çevredeki insanlar ve öğrenci velileriyle iletişime geçmesi ve onların katkılarını alması eğitim ve öğretimin başarısı için son derece önemlidir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Mesleksel Özellikler Zamanı etkili kullanır, derslere zamanında başlar ve zamanında bitirir. Diğer yönetici ve öğretmenlerle işbirliği yapar. Öğrencinin sorunlarını, fizyolojik, duygusal, sosyal özelliklerini bilir ve buna göre davranır. Öğrencilerin problem çözme, sistematik ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştirmeye çalışır. Öğrendiklerini pratiğe dönüştürebilen bireyler yetiştirir. Öğrencileri bir üst öğrenime, topluma ve hayata hazırlamaya çalışır. Öğretim ve öğrenmeyle ilgili son gelişmeleri izler ve sınıfta uygulamaya çalışır. Sınıf yönetiminin tüm etkinliklerinde öğrencinin katılımını esas alır. Kendini sürekli geliştirmenin arayışı içinde olur. Güvenilir ve geçerli ölçme tekniklerini kullanarak öğrenci başarısını objektif değerlendirir. Öğrencilere, eğitimin, öğrenmenin yaşam boyu devam eden bir süreç olduğu bilincini kazandırır. Özgür bir sınıf ortamı hazırlayarak öğrencilerin girişken, kendini gerçekleştirebilen bireyler olmasını sağlamaya çalışır. Her türlü öğretim yöntem, teknik ve stratejilerinden öğretimde yararlanır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretmenin mesleksel özellikleri üç başlık altında incelenebilir: 1-) Alan Bilgisi: Öğretmen yetiştirme programlarında öğretmen adayının belirli bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması amaçlanmaktadır. Sınıf öğretmeni, fen bilgisi öğretmeni, Türkçe öğretmeni gibi. Dolayısıyla programda yer alan derslerin bir kısmı da bunu sağlamaya dönüktür. Öğretmenin mesleki başarısı için öncelikle kendi uzmanlık alanını iyi bilmesi gerekir. Her ne kadar “öğretmen olunmaz, doğulur” biçiminde bir söz var ise de öğretebilme için önce bilmek gerekir. Örgün eğitim kurumları kültürün daha çok bilim ürünü olan bilgi ve becerilerini kazandırmaya çalışırlar. Ülkemizde eğitim programları Tarih, Coğrafya, Matematik, Edebiyat gibi konu alanlarına göre düzenlenmiştir. Bu nedenle öğretmenler aynı zamanda konu alanı uzmanı olmak zorundadırlar. 2-) Öğretmenlik Meslek Bilgisi: Öğretmenin bir alanı ya da konuyu çok iyi bilmesi, öğretimin önkoşulu olmasına karşılık başarılı bir öğretim için yeterli değildir. Öğretmen, bildiğini nasıl öğreteceğini de bilmelidir. Bir öğretmenin bir alanda uzmanlık bilgisine sahip olması yanında aynı zamanda öğretmenlik mesleği ile ilgili bazı bilgi ve becerilere de gereksinimi vardır. Öğretmen konu alanını ne kadar iyi bilirse bilsin, sahip olduğu bilgileri öğrencilerine aktaramazsa mesleğinde başarılı olamaz. Bu nedenle öğretmenin, öğretme becerisine sahip olması gerekir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretim Sürecini Planlama: İyi hazırlanmış bir öğretim planı, öğretmeninin öğrenciyi öğrenme işine katması ve başarılı olmasında büyük rol oynar. Ancak öğretmen sınıf ortamında gerekirse öğrenci ihtiyaçlarına uygun olarak planını değiştirebilmeli ve öğrencilere alternatif etkinlikleri sunabilmelidir. Öğretmenin bunu gerçekleştirebilmesi için, deneyimli, esnek ve uyarlayıcı niteliklere sahip olması gerekir. Her ne kadar öğretmen anlatacağı konuları ders planına göre anlatması gerekli ise de öğrencilerin fiziksel ve psikolojik “hazır bulunuşluk” düzeylerini de göz önüne alması gerekir. Anlatılacak konulara bir şekilde hazır olmayan öğrenci grubuna da öğretmen sırf ders planını harfiyen takip etmek , konuları yetiştirmek ya da okul idaresiyle ters düşmemek vb. sebeplerle “hazır” olmayan öğrenci grubuna ne pahasına olursa olsun “konuları yetiştirme” yolunu seçmemelidir. Çünkü “hazır bulunuşluk” çağdaş bir eğitim-öğretim sürecinde en önemli faktörlerden biridir. Çeşitlilik Getirebilme: Etkili bir öğretmen anlatılacak konuları özellikle öğrenci grubunun ve anlatılacak konuları da dikkate alarak konunun asıl temasını kaybetmeden çeşitlilikle anlatabilmelidir. Burada özellikle yardımcı materyaller, teknolojiden yararlanma ya da anlatılacak konuda “uzaman” olduğu düşünülen kişilerden de yararlanılabilir. Bu sayede hem öğrencilerin görüş açıları gelişir, hem de uzman kişilerin özelliğine göre birinci kaynaktan bilgi edinmiş olurlar. Öğretmenin sınıf ortamına değişiklik getirebilmesi için yeniliklere açık ve yaratıcı olması, okul yönetiminin de öğretmene bu konularda yardımcı olması ve dışarıdan uzman davet edilmesi konularına sıcak bakması gerekir. Mesleki becerileri kuvvetli ve deneyimli, teknolojik materyallere ilgisi olan öğretmenler için değişiklik sağlamak daha kolay olmaktadır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretim Süresini Etkili Kullanma: Öğretmenin akademik öğrenme süresini uzatması için, derslere hazırlıklı ve tam zamanında girmesi, öğretim sürecinde kullanacağı materyalleri önceden hazırlaması, sınıfın kurallarını önceden belirleyerek öğrencilerin uymasını sağlaması, süre artarsa kalan zamanı nasıl değerlendireceğini planlaması gerekir. Çünkü, öğretmen bilmelidir ki, öğreteceği dersin süresini uzatma imkanı ve lüksü yoktur, ancak derse hazırlıklı girdiği zaman sınırlı olan süreyi etkili kullanabilecektir. Bunun için de vereceği örnekleri, öğrenciler tarafından sorulan soruları akıllıca cevaplamalı ki ders süresi etkili olarak kullanılabilsin. Ayrıca öğretmen öğrenciler tarafından sorulan soruları ayıklayabilmeli, hangi soruların “öğrenme” amaçlı hangilerinin “dersi kaynatma amaçlı” vb. olduğunu bilmeli ve öğrenme amaçlı soruları cevapladıktan sonra dersi kaynatma amaçlı soruları bir şekilde öğrencileri de küçük düşürmeden konulara devam etmelidir. * Katılımcı Öğretim Ortamı Düzenleme: Öğrencilerin etkin katılımı sağlamak için öğretmenin katılımcı öğretim yöntem ve tekniklerini iyi bilmesi, sınıfta öğrencilere düşünmeye, öğrenmeye teşvik edecek sorular sorabilmesi gerekmektedir.. Anlatılacak konu özelliği gereği her ne kadar anlatım yöntemine ya da öğretmenin daha etkin olmasını gerektiren başka yöntemleri gerektirse de öğretmen bir şekilde öğrencilerin katılımını sağlamalıdır. Çünkü öğrencilerin katılımının sağlandığı öğretim yöntemlerinde başarının arttığı eğitimciler tarafından genel olarak kabul edilen bir uygulamadır. Kuşkusuz bazı öğrenciler bireysel farklılıklardan, yetişme tarzlarından ya da o bölgede hakim olan kültürleri gereği pek konuşmak, derse katılmak istemeyebilirler. Bu durumda öğretmen öğrencileri rencide etmeden, arkadaşları arasında küçük düşürmeden derse katılımını sağlamalıdır. Ayrıca öğretmen, derse katılımı olan öğrencileri de sözle, notla vb. şekillerde ödüllendirmelidir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğrencilerdeki Gelişimi İzleme: Etkili bir öğretmen sınıftaki bütün öğrencilerin gelişmelerini izlemeli, kaydetmeli ve sınıf ortalamasının altında kalan öğrenciler için alternatif yöntemler uygulamalıdır. Bu yöntemlerin uygulanmasında diğer öğretmenlerin, öğrenci velilerinin ve şüphesiz öğrencilerin kendilerinin de görüşleri alınmalıdır. Uygulanacak yöntemler bazı öğrenciler üzerinde olumlu etki gösterebilir, olumlu etki görülmeyen öğrenciler için hemen olumsuz tavırlar takınmadan program gözden geçirilmeli ve gerekirse başka yöntemler sabırla denenmelidir. Unutulmamalıdır ki, burada önemli olan öğrenciyi topluma ve hayata kazandırmaktır. 3) Genel Kültür: Hangi dersi okutursa okutsun, öğrencilerin sosyalleşmesini sağlamak ve onlara kültürü aktarmak bütün öğretmenlerin görevleri arasında yer almaktadır. Temel görevi öğrencinin sosyalleşmesi ve toplumsal kültürü öğrenciye aktarmak olan öğretmenin bu görevini başarıyla yerine getirebilmesi için içinde yaşadığı toplumu, kültürel özellikleri ile birlikte tanıması gerekir. Öğretmen görev yaptığı yerleşim biriminin özelliklerini, ailelerin yaşam tarzını, değerlerini ve normlarını bilmelidir. Aksi taktirde istemedikleri halde kendilerini çevre, aile veya öğrenci ile çatışma halinde bulabilirler. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretmenlerin Rolleri Rol, toplumda belirli bir statüde bulunan bir bireyden göstermesi beklenen davranışlar seti olarak tanımlanmaktadır. Bir öğretmenin okul içinde çeşitli rolleri söz konusudur Bunlardan bir kısmı psikolojik roller diye adlandırılır. Psikolojik rollerin oynanması öğretmenin mesleki yeterliği, kişilik özelliği ile sınıftaki öğrencilerin durumuna göre farklılık gösterebilir. İyi bir öğretmenin söz konusu bu rolleri etkin bir biçimde yerine getirmesi beklenir. Bir rolün iyi oynanması, o rolü oynayacak kişinin, o rolü gereklerine uygun olarak yetiştirilmesiyle olanaklıdır.Öğretmene yüklenen roller, karşılaşılan sorunlara, kültürlere, toplumlara, zamana, koşullara, yetiştirilecek insan modeline göre değişebilmesine karşın öğretmenlik mesleği ile ilgili kaynaklarda öğretmene yüklenen bazı roller aşağıda kısaca açıklanmıştır. a) Temsilcilik: Temsil işlevi öğretmenin dışa yansıyan en önemli işlevidir. Temsil işlevi, öğretmenin dışa açılmasını, okulunu çevrenin şartlarına uygun biçimde yönetmesini ve dış ilişkilerinin düzenli, etkili ve verimli bir şekilde gerçekleşmesini sağlar. Öğretmen içinde yer aldığı, üyesi olduğu öğretmen grubunu ve topluluğunu temsil eden kişidir. Davranışlarıyla, hareketleriyle, giyim-kuşamıyla hem bireysel olarak kendini hem de öğretmen olarak mesleği temsil etmektedir. Öğretmen olumlu ve özellikle de olumsuz olarak yaptıklarından hem kendisine hem de topluma karşı sorumluluk taşır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ b) Liderlik/başkanlık: Yönetme, aynı zamanda, liderlik ve rehberlik etme demektir. Liderlik, yönetim ve yöneticiliğin sanat yönünü oluşturan ve daha çok doğuştan geldiğine inanılan bir fonksiyondur. Liderlik, örgütün amaçlarını gerçekleştirmek için, bireyleri güdüleme, etkileme ve hedefe yöneltme sanatıdır. Lider, başkalarını etkileme gücü olan kişidir; yoksa, olağanüstü gücü olan kişi değildir. Öğretmen, gerek içinde yer aldığı öğretmen grubunda gerekse birlikte olduğu öğrenci grubu içinde bir liderlik rolü üstlenmek durumundadır. Bu liderlik bazen geleneksel olabileceği gibi çoğu zaman da demokratik bir yapıda olabilir. Öğretmen, lider olarak sorumlu olduğu sınıfı, okulu ve hizmet verdiği çevre ve toplumu yönlendirmek ve aydınlatmakla da görevlidir. c) Öğreticilik: Öğretmen, uzmanlık alanıyla ilgili bilgileri aktaran kişidir. Sınıfındaki öğrencilerin hepsinin aynı seviyede ve düzeyde öğrenemeyeceğini bildiği için her öğrencinin en etkili biçimde öğrenebileceği yolu tespit ederek ona göre plan ve program yapar. Bununla birlikte, iletişim ve etkileşimde bulunduğu öğrenci velisi, diğer öğretmenler ya da toplumda karşılaştığı diğer kişilerle de ilişkilerinde hep öğretici, bilgi yayıcı konumunu devam ettirir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ d) Arabuluculuk: En az iki kişinin birlikte çalıştığı örgütlerde anlaşmazlıklar, çıkar çatışmaları ya da yanlış anlaşılmadan kaynaklanan problemler olacaktır. Hele bu örgüt okul gibi çok sayıda kişi ve grupların ilgi alanı içinde olursa veli, öğretmen, öğrenci ve idare arasında çok sayıda ve değişik boyutlarda anlaşmazlıkların olması kaçınılmazdır. İşte bu gibi durumlarda öğretmen üzerin arabuluculuk konusunda büyük görevler düşmektedir. Öğretmen, bireyler ve gruplar arası çatışmalarda bir arabulucu rolü üstlenmek durumundandır. İlkokul öğrencileri öğretmenlerini çok iyi arabulucu olarak görürler. Grup çalışmalarında, oyunlarda ya da bir şeyi paylaşamadıklarında öğretmen onları uzlaştırır. Öğretmen öylesine arabulucudur ki, okul dışında, evde ya da oyun alanında anne babasıyla, kardeşleriyle, arkadaşlarıyla anlaşmazlığa düştüğünde yine öğretmeni arabuluculuk yapsın ister. e) Hakemlik: Öğretmen, okul ve sınıf ortamında eğitimle ilgili bilinen bir takım kuralların uygulayıcısıdır. Hepimizin çok yakından hatırladığı ve en azından birkaç sefer tecrübe edinmiş olabildiği gibi arkadaşlarımızla, diğer öğretmenlerimizle ya da okul idaresiyle bir sıkıntımız olduğu durumlarda bize en yakın olan sınıf öğretmenimiz olmaktadır. Bir başka deyişle öğretmenimiz bizi içine düştüğümüz sıkıntılı durumdan kurtarmak için bize rehberlik etmekte, karşılaştığımız problem konusunda hakemlik yapmaktadır. Sadece okulda değil duruma göre toplum içerisinde de hakemlik rolünü üstlenebilmektedir. Öğretmen, çeşitli durumlarda haklıyı haksızı, iyiyi kötüyü, suçluyu suçsuzu ayırt etmek durumundandır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ f) Rehberlik: Bireye toplumda açık gelişme imkanları ve uyması gereken kurallar hakkında bilgi verme rehberliğin en önemli işlevidir. Rehberliğin “bilgi verme” işlevi” olarak adlandırılan bu hizmeti, öğrenciyi, yetenek ve ilgilerine uygun okullar, programlar ve meslekler hakkında aydınlatma, ona görgü ve disiplin kuralları hakkında bilgi verme gibi faaliyetleri kapsar. Rehberliğin en önemli işlevi, bireyin kendisi ve çevresi hakkında edindiği bilgileri özümsemesine ve doğru, sağlıklı tercihler yapabilen bir kişi olmasına yardımcı olmaktır. g) Yargıç, bilgiç ve dedektif öğretmen: Öğrencilerin gözünde öğretmen bir yargıçtır, hatta yargıç kavramının ne anlama geldiğini bilmeseler bile. Çünkü öğrencilerin gözünde öğretmen belli bir dersen “geçti” derse öğrenci sınıfını geçer, öğretmen “kaldı” derse öğrenci sınıfta kalır. Öyle ki, öğretmenin öğrencinin geleceği ile ilgili kararlar vermesi hemen hemen pek sorgulanmaz. Öğretmen, öğrencilerine göre çok şey bilir. Hatta her şeyi bilir. Öğrenci bilmediği her şeyi öğretmenine sorar. Hemen cevap alacağı, en doğru cevabı alacağı inancıyla sorar. İlkokul öğrencisinin gözünde öğretmen öylesine bilgiçtir ki, belli bir konuda uzman olan anne ya da babasının söylediklerini “Sen bizim öğretmen kadar mı bileceksin...” diye reddeder. Öğrencilerin öğretmenlerinden beklediği rollerden biri de dedektifliktir. “Öğretmenim kalemim kayboldu”, “silgimi almışlar”, ya da “kitabımı karalamışlar” gibi şikayetlerde bulunur. Adeta bütün bunları yapanları bul ve cezalandır gibi istek ve beklentileri vardır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretmenlik Mesleğinin Güçlendirilmesi Öğretmenlerin statüsünü ve gücünü belirleyen temel unsurlardan birinin sosyal ve ekonomik durumları olduğu, ücretlerin yetersizliğini ve itibarını olumsuz yönde etkilediği ve mesleğe daha az yetenekli personelin gelmesine sebep olduğu çeşitli araştırmalarla ve dile getirilmektedir. İyileştirilmeye çalışılan maaşların artış oranları yüksek olmasına rağmen maaşların 1980-90 yılları arasında enflasyon karşısında yüzde 47 oranında erdiği dikkate alınırsa, öğretmenleri istenilen refah düzeyine ulaştırmaya yetmediği görülmektedir. Sosyal ve ekonomik yönden tatmin edilemeyen öğretmenlerin, doğu ve güneydoğu bölgelerinde istihdam edilmelerinde sıkıntı çekilmiş, bunun üzerine de bu bölgede çalışanlar için zaman zaman teşvik tedbirleri getirilmiş, maaş ve vergilerdeki bazı düzenlemeler ile hayat şartlarının iyileştirilmesine çalışılmıştır. Özellikle Milli Eğitim Şura’larında mesleğe ilgi ve itibarın yeniden kazandırılması için ciddi çabalar görülmüş, sosyal ve ekonomik durumların güçlendirilmesi istenmiştir. Ele geçen maaşın çok yerde ev kirasını bile karşılamaya yetmediği, büyükşehirlerde ek iş yapanların bulunduğu yapılan araştırıma raporlarında yer almaktadır. Öğretmenlerin sosyal, kültürel ve moral ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla 1981 yılından itibaren tesis edilmeye başlanan öğretmenevleri ile eğitim merkezi ve sosyal tesislerin gerek nicelik, gerekse nitelik açısından iyileştirme çabaları olmuşsa da, Türkiye’deki mevcut öğretmen sayısına göre yetersiz kalmıştır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Her toplum için öğretmen ve öğretmenlik mesleği çok önemli bir konuma sahiptir. Çocuğun toplumsallaşmasında, toplumun kültür ve değerlerinin genç kuşaklara aktarılmasında, bireylerin ve toplumun bilinçlendirilmesinde, mevcut siyasi düzenin ve demokratik ideallerin korunmasında ve geliştirilmesinde ve ülkenin ekonomik kalkınmasında öğretmenin önemi tartışılmaz bir gerçektir. Bu sebeple, Türkiye’de öğretmenlik mesleğinin hak ettiği statü ve şartlara kavuşturulması ve mevcut sorunların çözülmesi öncelikli olarak ele alınması gereken bir konudur. Bu konuda yapılması gerekenleri dört başlık altında toplayabiliriz: a) Öğrenci Seçimi: Öğretmenlik mesleğine nitelikli ve istekli öğrencilerin alınması, orta öğretimden iyi derecelerle mezun olmuş gençlerin öğretmenlik programlarını tercih eder duruma getirilmeleri, öğretmenlik mesleğinin statü ve kalitesinin arttırılmasına büyük katkı sağlayacaktır. Nitekim M.E.B. ve Y.Ö.K. işbirliği ile 1998’de tamamlanan “Eğitim Fakültelerinin Yeniden Yapılanması” çalışmaları çerçevesinde öğretmenlik programlarını ilk sıralarda tercih eden öğrencilere burs verilmesi, eğitime katkı payı ve sağlık giderlerinin karşılanması gibi öğretmenliği özendirici uygulamalar sonuçlarını vermeye başlamıştır. Bu gün daha fazla sayıda öğrencinin ilke beş tercihleri arasına öğretmenlik programlarını seçtikleri ve üniversiteye girişte öğretmenlik taban puanlarının yükseldiği görülmektedir. Nitekim Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin öğretmenlikle ilgili bölümlerini tercih eden öğrencilerin ÖSS giriş puanları anılan üniversitede tüm fakülteler arasında Tıp fakültesinden sonra ikinci en yüksek puanla öğrenci alan fakülte konumuna yükselmiştir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Ne yazık ki, üniversitelerin fakülte ve bölümlerine öğrenci alımlarında ülkenin ihtiyaç duyduğu insan gücü yerine politik kaygılar ön plana çıkarıldığı için ihtiyaçtan çok fazla kontenjan ayrılmaktadır. Sonuçta da öğretmenlik bölümlerinde okuyan öğrenciler daha birinci sınıfta iken mezun olduktan sonra KPS Sınavlarında başarılı olup olamayacakları kaygısını taşımaktadır. Bu kaygı da geleceğin öğretmenlerini daha öğretmenlik mesleğine adım atmadan yıpratmaktadır. b) Öğretmen Eğitimi: Öğretmenler artık bilgi ve teknolojinin hızla geliştiği, ulusal sınırların ortadan kalkmaya başladığı, kültürler arası etkileşim ve iletişimin arttığı, küreselleşen bir dünyada görev yapmaktadır. Bu özelliklere sahip öğretmenleri yetiştirebilmek içi Eğitim Fakülteleri’nde ve Öğretmen Yetiştirme Programlarında yapılan son değişiklikler önemlidir. Ancak, mevcut Eğitim Fakülteleri gerek fiziki imkanlar ve gerekse öğretim elemanı sayısı ve niteliği bakımından oldukça yetersizidir. Öğretmenlik uygulamaları için ayrılan zaman yeterli olmakla birlikte öğretmen adayları çeşitli nedenlerle uygulamada kendilerini geliştirecek yeterli fırsatlar bulamamaktadır. Örneğin, öğretmenlik uygulamaları için “anlaşmalı okullara” gönderilen öğrenciler gittikleri okullarda adeta bir üvey evlat olarak görmekte, geleceğin öğretmenleri olarak görülmemektedirler. Diğer dikkati çekilmesi gerek bir sorun da uygulamalara giden öğrencilerin belli bir okula çok sayıda gönderilmeleridir. Şöyle ki, öğretmen adaylarından oluşan 50 kişilik bir sınıf uygulama için ancak bir ya da iki okula gönderilmekte, bu da gidilen okulda ister istemez yapay bir problem oluşturmaktadır. Öğrencilere uygulamaya gittikleri okullarda belli bir oda ya da bölüm tahsis edilmemekte, öğretmenler odasından yararlandırılmamakta ve ders aralarında hem dinlenmek hem de arkadaşlarıyla sağlıklı bir tartışma ortamı bulamamaktadırlar. Derslerini izlemek için dersine girdiği öğretmenler de öğretmen adaylarına gereken ilgi ve rehberlik hizmetlerini göstermediklerinden yakınmaktadırlar. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ c) Öğretmenlerin İstihdamı: Hiç gözden uzak tutulmaması gereken önemli bir nokta, iyi ve nitelikli öğretmen için nitelikli ve yetenekli adaylar gerektiğidir. Üniversite muzunu olan herkes öğretmenlik yapamaz. Herkes öğretmen olursa, öğretmenlik bir meslek sayılmıyor demektir. Oysa Milli Eğitim Temel Kanunu, “öğretmenlik özel bir ihtisas mesleğidir” diyor. İyi öğretmen yetiştirmek için eğitim fakültelerindeki öğretim elemanları üzerinde de sıkı bir şekilde durmak gerekir. “Öğretmen yetiştiren öğretmen tipi” büyük önem taşımaktadır .Oysa iyi öğretmen ve iyi öğretim elemanı konusu ülkemizde çoğu zaman çok ihmal edilmiştir. Ayrıca, öğretmenler yurt düzeyinde dengesiz olarak istihdam edilmektedir. Batı ilerinden doğuya, kentlerden köylere doğru gidildikçe öğretmen sayıları azalmaktadır. Bazı okullarda gereğinden fazla öğretmenin bulunması, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “norm kadro” uygulaması başlatmasına neden olmuş, ancak bu konuda henüz tam başarılı olunamamıştır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Öğretmenlik mesleğine yeni başlayacak adaylar, atanmalarında esas alınmak üzere üç il tercihi yaparken, Türkiye’nin her yerinde görev alabileceklerini belirten adaylar, öğretmen ihtiyacı nispetinde Türkiye’nin çeşitli bölgelerine öğretmen olarak atanabilmektedir. Ancak, burada da şöyle bir dengesizlik ortaya çıkmaktadır. KPSS sonuçlarına göre öğretmen tercihlerini kabul eden Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen adaylarının tercihlerine göre atama yapmaktadır. Doğal olarak sınavda yüksek puan almış öğretmen adayları da Türkiye’de daha gelişmiş, kısmen barınma ve güvenlik sorunları olamayan bölgelerini tercih etmektedirler. Yalnız bu durumun gelişmemiş bölgelerdeki öğrenciler üzerindeki etkilerine dikkat çekmek istiyorum. Özellikle Doğu ve Güney Doğu bölgelerimize daha düşük puanlarla giden öğretmenler gittikleri okullara vardıklarında bir şekilde yolunu bulup ataması yapıldığı okuldan “kurtulmaya” çalışmak istemektedirler. Bunun kamu oyu tarafında bilinen ve en çok başvurulan “yolları” ise evlenme, rapor alma, lisansüstü eğitime başlama, yakınları için hastalıktan dolayı bakmakla yükümlü raporu alma, vb. şeklinde olmaktadır. Bu durum ise o bölgedeki öğrencileri olumsuz olarak etkilemektedir. Herşeyden önce ataması yapılan öğretmen kendisini gittiği okulda kalıcı görmediği için uzun ya da orta vadeli planlar yapmamaktadır. Öğrencilerin sorunlarını ve kendisine yöneltilen soruları “geçiştirmekte”, “günübirlik yaşamakta” ve görev yaptığı çevreyle psikolojik bir bağ kurmamaktadır. Diğer bir sorun alanı da öğrencileri doğrudan etkilemektedir. Şöyle ki, öğrenciler hep tecrübesiz, çalıştığı bölgeyi ve insanını benimsememiş öğretmenlerden ders almak zorunda kalmakta, bu da öğrenciler üzerinde ileride telafisi mümkün olamayan ruhsal ve bedensel problemlere yol açmaktadır. Şu anda mecburi hizmet ve norm kadro uygulamaları gündemde olmasına rağmen, ne yazık ki belli bölgelerimize tecrübeli, kaliteli, etkili öğretmen göndermekte sıkıntılarla karşılaşılmaktadır. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ SONUÇ Toplumun ve Türkiye’nin geleceği için, öğretmen ve öğretmenlik mesleği üzerinde gereğince durulmalıdır. Bilindiği gibi bir eğitim sisteminin en önemli öğesi öğretmendir. İyi eğitimi iyi öğretmenler, nitelikli eğitimi de nitelikli öğretmenler yapar. Ayrıca öğretmenin eğitim-öğretim etkinlikleri ve rolleri de giderek artmaktadır. Öğretmenlik, özel uzmanlık mesleği olmanın yanı sıra bir sanattır. Sorun iyi bir öğretmen yetiştirmektir. Çünkü iyi eğitimi iyi öğretmenler yapar. Şunu çok iyi bilmeliyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, o zamanki yoksulluklar ve yoksunluklar içinde bile öğretmen niteliği üzerinde ısrarla durmuşlardır. Öğretmen yetiştirme, kapsamlı ve çok boyutlu bir konudur. Öğretmen adaylarının seçimi, hizmet öncesi eğitimi, uygulama dönemi ve bu dönemdeki izleme-değerlendirme çalışmaları, hizmet içi eğitim gibi konular, tümüyle öğretmen yetiştirme kavramı içine girer. Bir eğitim sisteminin en önemli öğesi öğretmendir. Çünkü iyi ve nitelikli eğitimi nitelikli öğretmenler yapar. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ Ortaya çıkan bu değişiklikler öğretmen eğitiminin yeniden yapılandırılmasını ve teknik yeterliklere sahip öğretmen yetiştirme sorununa dikkati çekmektedir. Öğretmenlerin alan bilgisi, öğretim süreçlerinde geniş bilgi ve beceri birikimi ile işbirliği, koordinasyon ve değerlendirmeyi içeren alanlardaki yeterliklere sahip olabilmeleri için, öğretmen yetiştiren ulusal programların yeni taleplerini karşılayacak şekilde planlanması ve geliştirilmesi gerekir. Öğretmenin rolünün giderek değişmeye başlaması, hem beklentilerin hem de uygulanan süreçleri önemli ölçüde etkilemektedir. Dünyamızın giderek küçülmesine karşılık eğitim alanındaki sorunların giderek çoğaldığı bilinen bir gerçektir. Türkiye’de de bir çok toplumsal sorunun temelinde eğitimin yer aldığı ve ne yazık ki bu sorunların gün geçtikçe daha karmaşık hale geldiği bilinmektedir. Bu durum eğitimle ilgili kişi ve kurumların konuya daha büyük bir hassasiyetle eğilmelerini zorunlu hale getirmiştir.Yukarıda belirtilen sorunların çözümü için, öğretmenlerin yurt içinde istihdamları konusunda sağlıklı bir insan gücü planlaması yapılmalı, gelecekte hangi niteliklerde ve sayıda öğretmene ihtiyaç duyulacağı ve bunların nasıl karşılanacağı önceden belirlenmelidir. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ KAYNAKLAR Akyüz, Y. (1987). Tarihi süreç içinde Türkiye’de öğretmen yetiştirme, Öğretmen Yetiştiren Yüksek Öğretim Kurumlarının DünüBügünü-Geleceği Sempozyumu, Ankara: s.38. Altınok, İ.H. (1999). Türkiye’de öğretmen yetiştirme politikaları ve öğretmen yeterlikleri, İlk ve Orta Öğretimde Fen-Fizik Eğitimi Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, Antalya. Aytürk, N. (1999). Yönetim Sanatı, Ankara: Yargı Yayınevi. Balcı, E. (1991). Öğretmenlerin rolleri, Eğitim Sosyolojisi, Ankara. Balcı, A. (1996). Etkili Okul:Kuram, Uygulama ve Araştırma, Ankara: Yavuz Da- ğıtım. Baloğlu, Z. (1990). Türkiye’de Eğitim, TUSİAD, ss. 85-86. Başaran, İ.E. (1985). Örgütlerde İşgören Hizmetlerinin Yönetimi, Ankara: A.Ü. Eğitim Bilimleri Fak. Yay. No. 139. Battal, N. (2003). Cumhuriyet Üniversitesi’nin Açılışında Yaptığı Konuşma, Eğitimde Yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi Sivas, ss.13-14. Bloom, B. S. (1979). İnsan Nitelikleri ve Okulda Öğrenme, Çev. Durmuş Ali Özçelik, Ankara: Milli Eğitim Basımevi. Brophy, J. (1981). Teacher praise: A functional Analysis, Review of Educational Reserch, 51 (1), 5-32. Bursalıoğlu, Z. (1994). Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, Ankara: Pegem Yayınları. Büyükkaragöz, S. ve diğ. (1998). Öğretmenlik Mesleğine Giriş (Eğitimin Temelleri), Konya:Mikro Yayınları: No.07. Çelikten, M. ve Can, N. (2003). Yönetici, Öğretmen ve Veli Gözüyle İdeal Öğretmen, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Aralık, Sayı 15, ss. 253-267. Demirel, Ö. (1999). Planlamadan Değerlendirmeye Öğretme Sanatı, Ankara: Pegem A. Devlet Memurları Kanunu, 657 Sayılı Kanun, 1965. Dilaver, H. (1996). Türkiye’de öğretmen istihdamının dünü, bugünü ve yarını, Eğitimimize Bakışlar, İstanbul: Kültür Koleji Vakfı Yayınları 1. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ DPT, Kalkınmada Öncelikli İllerde Eğitim, (1984-1986), Ankara: Aralık 1987, ss.128-148. Erden, M. (1999). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Alkım Yayınları. Ergun, M. ve diğ. (1999). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Ocak Yayınları. Eskicumalı, A., EditörY.Özden, (2002). Eğitim, öğretim ve öğretmenlik mesleği, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Pegem A Yayıncılık Gökçe, E. (2003). Gelişmiş ülkelerde sınıf öğretmeni yetiştirme uygulamaları, Eğitimde Yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Ulusal Sempozyumu, Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi, 2123 Mayıs. Hacıoğlu, F. ve Alkan, C. (1997). Öğretmenlik Uygulamaları, Ankara: Alkım Yayınları. Karagözoğlu, G. (2003). Eğitim Sistemimizde öğretmen yetiştirme politikamıza genel bir bakış, Eğitimde yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi, ss.10-12. Kavcar, C. (2003). Alan Öğretmeni yetiştirme, Eğitimde yansımalar: VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Ulusal Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi Sivas, ss.10-12. Koşar, E. ve diğ. (2003). Eğitim Teknolojileri ve Materyal Geliştirme, Ankara: PEGEM A. Kuzgun, Y. (1986). Rehberlik ve Psikolojik Danışma, Ankara: ÖSYM Yayınları. Küçükahmet, L. (1999). Önsöz, Öğretmenlik Mesleğine Giriş, İstanbul:Alkım Yayınevi. ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİN ÖZELLİKLERİ MEB, Milli Eğitim Bakanı Köksal Toptan’ın TBMM 1993 Yılı Bütçe Konuşması, 22 Aralık 1992, s.83. MEB, (1994). Yaptıklarımız-Yapacaklarımız, Ankara AYM Matbaası, s.28. MEB. (1995). Hizmet İçi Eğitim Yönetmeliği, Hizmet İçi Eğitim Merkezleri Yö- netmeliği, Ankara: MEB Basımevi, Milli Eğitim Temel Kanunu,(1973). (1739 S.K.), md. 43. Oğuzkan, F. (1998). Öğretmenliğin Üç Yönü, Ankara: Kadıoğlu Mat. Özden, Y. (1999). Eğitimde Dönüşüm Eğitimde Yeni Değerler, Ankara: Pegem A Yayınları. Özsoy, Y. (1987). Türk Eğitim Sistemi ve Yönetimi, Açıköğretim Fakültesi, Yayınları No.91. Pehlivan, İ. (1992). Emeklilik ve Stres, Öğretmen Dünyası, ss.21-22. Sümbül, M. (1996). Öğretmen niteliği ve öğretimdeki rolleri, Eğitim Yönetimi, Yıl, 2, sayı 4. Şişman, M. (1999:1). Öğretmenlik Mesleğine Giriş, Ankara: Pegem A Yayıncılık. Taymaz, H. (1995). Hizmet İçi Eğitim, Kavramlar, İlkeler ve Yöntemler, Sevinç Matbaası. Tortop, N. (1999). Personel Yönetimi, Ankara: Yargı Yayınları. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Resmi Gazete, 23810: 08 Eylül 1999. Varış, F.(1989). Milli Eğitimde Birkaç Kritik Sorun, A.Ü.Eğitim Fak. Dergisi, 22, 1, ss.5-6. Yağcı, E. (2003). Türkiye’de öğretmenlerin hizmet içi eğitimi uygulamaları, sorunları ve öneriler, Eğitimde yansımalar:VII Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Sempozyumu, Cumhuriyet Üniversitesi Kültür Merkezi, ss.10-12. Türk Millî Eğitim Sisteminin Genel Yapısı Ve Özellikleri Türkiye’de eğitim, devletin temel işlevlerinden birisi olup devletin denetimi ve gözetimi altında yapılmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı merkez örgütü, taşra örgütü ve yurtdışı örgütü biçiminde yapılanmıştır. Türk Millî Eğitim Sisteminin Genel Yapısı Ve Özellikleri Merkez örgütü Millî Eğitim Bakanlığı yapısına bugünkü biçimini veren 14 Eylül 2011 tarihinde 28054 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 652 Sayılı “Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”dir. Türk Millî Eğitim Sisteminin Genel Yapısı Ve Özellikleri Merkez Örgütü Türk Millî Eğitim Sisteminin Genel Yapısı Ve Özellikleri Bakan (2. sayfa) Müsteşar/ Müsteşar Yardımcıları (2. sayfa) Hizmet Birimleri (3. sayfa) Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı (14. sayfa) Millî Eğitim Şûrası (14. sayfa) Taşra Örgütü (15. sayfa) Yurtdışı Örgütü (15. sayfa) Millî Eğitim Bakanlığının Görev ve Sorumlulukları (1.-2. sayfa) Öğretimin Basamaklandırılması Öğretimin Basamaklandırılması Türk milli eğitim sistemi, örgün eğitim ve yaygın eğitim olmak üzere, iki ana bölümden kurulur. Örgün eğitim, belirli yaş grubundaki ve aynı seviyedeki bireylere, amaca göre hazırlanmış programlarla okul çatısı altında yapılan düzenli eğitimdir. Örgün eğitim, okul öncesi eğitimi, ilkokul, ortaöğretim ve yükseköğretim kurumlarını kapsar. Öğretimin Basamaklandırılması Örgün Eğitim Kademeleri 1. Okul öncesi eğitim 2. İlk okul ve orta okul 3. Ortaöğretim ve 4. Yükseköğretim kurumlarını kapsamaktadır. Öğretimin Basamaklandırılması Okul Öncesi Eğitim Okul öncesi eğitimin amacı, çocukların bedensel, zihinsel ve duygusal gelişimini destekleyerek olumlu davranışlar kazanmalarını, ilköğretime hazır hâle gelmelerini, koşulları yetersiz çevrelerden gelen gelen çocuklar için ortak bir yetişme ortamı yaratılmasını, Türkçe’nin güzel ve doğru konuşulmasını sağlamaktır. Okul öncesi eğitim ülkemizde isteğe bağlıdır. Öğretimin Basamaklandırılması Okul Öncesi Eğitim Ülkemizde okul öncesi eğitim kurumları, iki resmî kurum yapısından birine bağlı olarak faaliyet gösterirler: Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna (SHÇEK) bağlı olarak faaliyetleri sürdüren eğitim kurumlarının alabileceği unvanlar kreş, çocuk yuvası, gündüz bakım evi şeklindedir. 0 aydan 66 aya kadar öğrenci kabul edebilirler. Öğretimin Basamaklandırılması Okul Öncesi Eğitim Millî Eğitim Bakanlığına bağlı olan özel ya da resmî eğitim kurumları anaokulu ya da anasınıfı adı altında faaliyet gösterirler. Bu kurumlar 36 ay ve üstü çocukları kabul edebilirler. 36-66 ay arası çocukların eğitimi için açılan resmî ya da özel bağımsız okullara anaokulu adı verilir. 48-66 ay arasındaki çocukların eğitimi amacıyla açılan sınıflara ise anasınıfı denilmektedir. Öğretimin Basamaklandırılması İlkokul İlkokulun temel amacı, her çocuğun iyi birer yurttaş olabilmesi için gerekli olan temel bilgi, beceri, davranış ve alışkanlık kazanmasını, millî ahlâk ve anlayışa göre yetişmesini sağlamak; ilgi ve yetenekleri doğrultusunda hayata ve bir üst öğrenim basamağına hazırlamaktır. Öğretimin Basamaklandırılması İlkokul İlkokul, 6 ile 10 yaş arasındaki çocukların eğitim ve öğretim sürecini kapsayan temel eğitim kurumudur. 2012 yılında yapılan düzenlemeyle 66 ayını dolduran çocuklar okula alınmaya başlamıştır. Daha sonra MEB, bir düzenleme daha yaparak 66-69 ay arasındaki çocukların velilerine bir yıl kayıt erteleme hakkı tanımıştır. Öğretimin Basamaklandırılması İlkokul İlkokul kız ve erkek tüm çocuklar için zorunludur ve parasızdır. İlkokul kurumları, 4 yıl süreli ilkokullar ile 4 yıl süreli ortaokullarla imam-hatip ortaokullarından oluşur. Öğretimin Basamaklandırılması Ortaöğretim Ortaöğretimin amacı, öğrencilere asgari ortak bir genel kültür vermek, birey ve toplum sorunlarını tanıtmak ve çözüm yolları aramak; ülkenin sosyal, ekonomik ve kültürel kalkınmasına katkıda bulunma bilincini kazandırarak öğrencileri ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yükseköğretime ve meslekî niteliklere hazırlamaktır. Öğretimin Basamaklandırılması Ortaöğretim Ortaöğretim, ilköğretime dayalı olarak 4 yıl süreli ve zorunludur. 10-14yaş arası için örgün öğrenim ile bu yaş grubu dışındaki yaş grupları ya da bu yaş gruplarından gönüllü olarak açık öğretime devam etmek isteyen kişiler için yaygın öğrenim veren genel, meslekî ve teknik öğretim kurumlardan oluşur. Öğretimin Basamaklandırılması Özel Eğitim Özel eğitim ihtiyacı olan bireylerin, toplum içindeki rollerini gerçekleştiren, diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmalarını kolaylaştıran, çevresine uyum göstererek işbirliği içinde çalışabilen mutlu bir vatandaş olarak kendi kendilerine yetebilen hâle gelmeleri için temel yaşam becerilerini geliştirmeye yönelik verilen eğitimdir. Öğretimin Basamaklandırılması Özel Eğitim Zihinsel öğrenme yetersizliği, klinik bakıma gereksinim nedeniyle öğrenme yetersizliği, işitme, görme ve ortopedik yetersizlik, dil ve konuşma güçlüğü, duygusal uyum güçlüğü, otizm ya da sosyal uyum güçlüğü, üstün ya da özel yetenekli olanlar “özel eğitime muhtaç” bireyler olarak sınıflandırılmaktadır. Öğretimin Basamaklandırılması Özel Öğretim 5580 sayılı yasa ile Bakanlığın gözetim ve denetiminde olmak kaydıyla özel öğretim kurumları açılabilir. Her kademe ve türdeki özel okullar, özel meslekî ve teknik kurslar, özel motorlu taşıt sürücü kursları, özel etüt merkezleri özel öğretim kurumları kapsamındadır. Ancak 6528 sayılı yasa ile ortaöğretime ve yükseköğretime giriş sınavlarına hazırlık niteliğinde kurs ya da dersane açılmasının önü kapatılmıştır. Öğretimin Basamaklandırılması Yükseköğretim Yükseköğretim, bireyleri, ilgileri, yetenekleri ve toplumun ihtiyaç duyduğu doğrultuda yüksek nitelikli insan gücü olarak yetiştirmeyi amaçlar. Toplumun ve bireylerin refahının artmasını sağlayan ya da kamuoyunu aydınlatan bilimsel araştırmalar yapmak ve bu araştırmaların sonuçlarını yayınlamak da yine üniversitelerin amaçları arasındadır. Öğretimin Basamaklandırılması Yükseköğretim Yükseköğretim, ortaöğretime dayalı en az 2 yıllık öğrenim veren, yüksek nitelikli insan gücünün oluşturulmasını amaç edinmiş, araştırmalar yoluyla bilim ve teknolojinin üretildiği akademik nitelikli öğretim kurumlarıdır. Üniversiteler, fakülteler, enstitüler, yüksek okullar, meslek yüksek okulları, konservatuarlar, uygulama ve araştırma merkezleri yükseköğretim kurumlarıdır. Öğretimin Basamaklandırılması Yaygın eğitim, örgün eğitim sistemine hiç girmemiş, herhangi bir kademesinde bulunan veya bu kademelerden birinden ayrılmış olan bireylere ilgi ve gereksinme duydukları alanda örgün eğitim yanında veya dışında düzenlenen eğitim faaliyetlerinin tümünü kapsar. Yaygın eğitim; halk eğitimi, çıraklık eğitimi ve uzaktan eğitim yoluyla gerçekleştirilmektedir. Yaygın eğitim, örgün eğitim yanında veya dışında düzenlenen eğitim faaliyetlerinin tümünü kapsar. Öğretimin Basamaklandırılması Halk eğitimi merkezleri, çıraklık eğitimi merkezleri, pratik kız sanat okulları, olgunlaşma enstitüleri, endüstri pratik sanat okulları, meslekî eğitim merkezi, yetişkinler teknik eğitim merkezleri, özel kurslar, özel dershaneler, eğitim ve uygulama okulları (özel eğitim), meslek okulları (özel eğitim), meslekî eğitim merkezleri (özel eğitim), bilim ve sanat merkezleri (özel eğitim), açık ilköğretim okulu, açık öğretim lisesi. Eğitimin Merkezden ve Yerinden Yönetimi Eğitimin Yerinden Yönetimi: Eğitimi yönetme yetkesinin yasalarla tümüyle yerel yönetimlere ya da özel kesime devredilmesidir. Eğitimin Merkezden Yönetimi: Ülkemizde olduğu gibi, eğitim sistemini yönetme hakkının Bakanlık merkez örgütünce kullanılmasıdır. Eğitimin Merkezden ve Yerinden Yönetimi Yerinden Yönetim Biçimleri Görevlendirme: Yönetsel sorumlulukların merkezî yönetimden taşra yönetimlerine devri söz konusudur. Burada yerel yönetimlere tam bir özerklik verilmez; ancak buradaki temsilcilerine kendi başlarına daha fazla karar verebilme olanağı tanınmış olur. Eğitimin Merkezden ve Yerinden Yönetimi Yerinden Yönetim Biçimleri Yetki Devretme: Görevlendirmenin aksine merkezî otoritenin, kontrolü dışında kalan etkinlikleri ve bunları yerine getirecek alt birimleri parasal ve yasal yönden desteklemesidir. Bu sistemde yerel yönetimler (bölgeler, il ve ilçeler), özerk ve bağımsızdırlar; onların yasal statüleri kendilerini merkezî hükümetten belirgin biçimde ayırır. Bölgeler, kendi otoritelerini özellikle kendilerine verilmiş ya da belirlenmiş işlevlerini yerine getirmek için kendi sınırlarını belirleyebilmektedirler. Eğitimin Merkezden ve Yerinden Yönetimi Yerinden Yönetim Biçimleri Yetki Aktarma: Özerk ve bağımsız, gelir toplama ve harcama yetkisine sahip olan ulus-altı yönetim birimlerinin yaratılmasıdır. Karar alma yetkisi merkezî ve bölgesel yönetimler arasında paylaştırılır. Bu tür örgütler, merkezî hükümet tarafından kontrol edilmektedir. Hükümet, buradaki bir temsilcisine belirli işlevleri ve görevleri aktarır; ama son sorumluluğu oranın en üst amirinde tutar. Eğitimin Merkezden ve Yerinden Yönetimi Yerinden Yönetim Biçimleri Özelleştirme: Devlet, belirli işlevlerin yürütülmesini gönüllü örgütlere vakıf, dernek, sendika vb. kuruluşlara ya da özel bir girişimciye devreder. Eğitimin Merkezden ve Yerinden Yönetimi Osmanlıdan Günümüze Eğitim Okul Öncesi Eğitim 1913 yılında yürürlüğe konulan İlköğretim Geçici Yasası'nda (Tedrisatı İptidaiye Kanunu Muvakkati) anaokulu ve anasınıfları yer aldı. 1915'te de Anaokulları Yönetmeliği yayımlandı. Yönetmelik, 4. maddesinde anaokulunu “...çocukların yaşlarına uygun olarak, yararlı oyun, gezi, el işleri, ilâhi, yurtseverlik şiiri ve doğa bilgisine ilişkin konuşmalar ile ruhsal ve bedensel gelişmelerine hizmet eden...” okul olarak tanımladı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Okul Öncesi Eğitim 1961’de İlköğretim Genel Müdürlüğü, bir yandan anaokulu açmayı sürdürürken, bir yandan da ilkokulların içinde anasınıfları açtı. 1961’de Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü, kız enstitülerinde çocuk gelişimi öğrencilerinin uygulama yapmaları için anaokulları açtı. 2012’den itibaren 36-66 ay arasındaki çocukların anaokulunda veya uygulama sınıflarında, 48-66 ay arasındaki çocukların ise anasınıflarında eğitim almaları sağlanmıştır. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İlkokul (Sübyan Mektebi) Sultanların vakıflarınca açılan sübyan mektepleri, 1846’da Genel Okullar Bakanlığına (Mekâtib-i Umumiye Nazırlığı) bağlandı ve varlığını Cumhuriyet Dönemi'ne kadar sürdürdü. Sübyan mektebi, halkın dinsel eğitim gereksinmesini karşılamak için, çoğunlukla mescitlerde, camilerde, camiye bitişik ek binalarda açılmıştı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İlkokul (Sübyan Mektebi) Sübyan mekteplerinde çoğunlukla camilerin imamları, bazen de kızlar için açılanlarda da, okuryazar kadınlar öğretim yapardı. 1847'de sübyan mektepleri için bir yönetmelik yapıldı. Bu yönetmelikte, yedi yaşına basan çocukların sübyan mektebine alınacağı; çağ çocuklarının mektebe devamlarının zorunlu ve sübyan mektebinin süresinin dört yıl olduğu karara bağlanmıştı. Osmanlıdan Günümüze Eğtim İlkokul (İptidaî) 1862 yılında, İstanbul ile sınırlı ve sayısı çok az olan iptidaiye mekteplerinde, yeni yöntemle (usûli cedîde) öğretim yapılıyordu. İptidaiye mektebinin öğretim süresi dört yıldı. 1869 Genel Eğitim Tüzüğü, kızların altı-on, erkeklerin yedi-on bir yaşları arasında iptidaiye mektebine devamını zorunlu kıldı. Devamsız öğrencilerin ana babalarına ceza verilmesini öngörüyordu. Bu zorunluluklar 1876 Anayasası'nda da yer aldı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İlkokul (İptidaî) Ayrıca Tüzük, kızlar için ayrı iptidaiye mekteplerinin açılmasını savunuyordu. İptidaiye mektebinin giderleri köy ya da mahalle halkınca karşılanıyordu. 1913'te iptidaiye mektebi, rüştiye ile birleştirildi. Altı yıllık genel ilkokul (Mekâtib-i İptidaiye-i Umumi) oluşturuldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Rüştiye (Ortaokul) Rüştiye, sübyan mektebinin üstünde açılan ilk sivil okuldu (1839). 1869 Genel Eğitim Tüzüğü, rüştiye okulunun öğretim süresini dört yıla çıkardı. İlk kız rüştiye okulu 1859'da açıldı. 1913'te rüştiye okulu dört yıllık iptidaiye okulu ile birleştirildi ve altı yıllık iptidaiyenin son iki yıllık devresini oluşturdu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Rüştiye (Ortaokul) Rüştiye okulunun giderleri ve öğretmenlerin maaşları, sübyan okulunun tersine köyce ya da mahallece değil, ilin eğitim bütçesinden karşılanacaktı. Rüştiye okullarına alınacak erkek çocuklar, bu okulu on dört yaş dolayında, başka bir deyişle erinlik (rüşt) çağında bitireceklerinden okula rüştiye denilmişti. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İlk Mektep (İlkokul) Cumhuriyet Hükümeti, Osmanlı Devletinden 581'i kapalı 2345 iptidaiye mektebi devraldı. İlk mekteplerin öğretim süresi beş yıldı. Anayasa'ya göre çağ çocuklarının kız, erkek ilk mektebe devamı zorunluydu. İlk mektepler öğrencilere parasızdı. 1930’lu yıllarda ilk mektebin adı ilkokul oldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İlköğretim 1973'te yasalaşan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu, ilkokulun süresini sekiz yıla çıkardı ve adını temel eğitim okuluna dönüştürdü. Beş yıllık kalkınma planlarında yer almasına ve yayılması için gereken kaynağın ayrılmasına karşın, 1970’li yılların sık sık hükümet değiştiren karmaşık ortamında, temel eğitim uygulamaya konamadı. 1997’de sekiz yıllık zorunlu kesintisiz eğitime (5 yıllık ilkokul + 3 yıllık ortaokul) geçildi. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Ortaokul Ortaokul, kimi kez bağımsız, kimi kez ortaöğretimin ilk kısmı, kimi kez de ilköğretimin son kısmı olarak yer aldı. Ancak 30 Mart 2012 tarihinde yapılan değişiklikle ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul (5. 6. 7. ve 8. sınıf) olarak düzenlenmiştir. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Medrese Medreseler Osmanlı'nın öğretmen, yargıç, meslek adamlarını (ilmiye sınıfını), memurlarını (kalemiye sınıfını), yöneticilerini (mülkiye sınıfını) yetiştiren kaynaklardı. 21 Mayıs 1921'de de Millet Meclisi Hükümeti'nce medreselere ilişkin bir tüzük yapıldı. Millet Meclisi’nin Tüzüğü, İstanbul dışındaki taşra medreselerini düzenlemek için çıkartıldı. Bu tüzük, medreseyi altışar yıllık kısmı evvel, kısmı sani olmak üzere iki aşamaya ayırmıştı. Medreselerin bu durumu Öğretim Birliği Yasası'nın çıkartıldığı Mart 1924 tarihine kadar sürdü. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İdadî- Sultanî (Ortaöğretim) Başlangıçta medreselerden ve sübyan okullarını bitirenlerden öğrenci aldığı için ortaöğretim okulu sayılan Deniz Mühendis Okulu (1773), Kara Mühendis Okulu (1793), Askeri Tıp Okulu (1827), Harbiye Okulu (1834) sonradan rüştiye okulunu bitiren öğrencileri aldığı ya da kendi içinde rüştiye okulu denginde hazırlık sınıfları açtığı için yüksekokul sayıldı. 1869 Genel Eğitim Tüzüğü, ortaöğretim okulları olarak idadi ve sultaniyi getirmişti. Meslek okulları bu Tüzükte yer almamıştı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim İdadî- Sultanî (Ortaöğretim) Bu dönemde sultanilerin ödeneği Hükümet'in bütçesinden, öteki okullarınki ise illerin özel idare bütçesinden veriliyordu. Cumhuriyet kurulunca, ortaöğretim için bir yönetmelik çıkarıldı. Sultaninin ikinci devresinin adı lise, birinci devresinin (idadinin) adı da ortaokul oldu. Kızların daha az süreli öğrenim görmelerine son verilerek, kız ve erkekler için açılan lise ve ortaokulun öğrenim yılı eşitlendi (1924). Yatısız ortaöğretim okullarında kız erkek ayırımı kaldırılarak karma öğretime geçildi (1926). Osmanlıdan Günümüze Eğitim İdadî (Ortaöğretim) Askeri tıp ve Harbiye okulunun hazırlık sınıfı için idadi adı kullanılmıştı. 1869 Genel Eğitim Tüzüğü, dört yıllık rüştiyenin üzerine üç yıllık idadiyi ayrı bir okul olarak getirdi. 1880'den sonra rüştiye ile birlikte bazı il merkezinde yedi yıllık; bazı büyük ilçe merkezlerinde de beş yıllık idadiler açıldı. İlk kız idadisi İstanbul'da İkinci Meşrutiyet'ten sonra açıldı (1911). 1924'te lisenin birinci devresinin (idadi kısmının) adı ortaokul oldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Sultanî (Ortaöğretim) 1868'de Fransız örneğine uygun olarak kurulan Galatasaray Lisesi'nin adı Mektebi Sultani idi. 1869 Genel Eğitim Tüzüğüne göre, il merkezlerinde üç yıllık sultani açılacaktı. İkinci Meşrutiyet'ten sonra illerde bulunan bazı idadilerin adı sultaniyeye çevrildi. Bunlar, genellikle yedi yıllık idadilerdi. Kızlar için açılan inassultanisi ise (İstanbul'da) beş yıllıktı. 1923'te sultanilerin adı lise oldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim *** Medreselerin ve Tanzimat’tan önce açılan askeri okulların ortaöğretim düzeyinde olduğu varsayılıyor. 1869 Genel Eğitim Tüzüğü, idadi ve sultaniyi ortaöğretim okulları olarak kurmuştu. 1926 Maarif Teşkilatına Dair Kanun, liseleri, ilköğretim okullarını, köy öğretmen okullarını ve bunlara denk olan meslekî ve teknik okulları ortaöğretim okulu olarak saymıştır. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Köy Enstitüleri Köyün canlandırılması için gereken insangücünü yetiştirmek amacıyla 1940'da kurulmaya başlanan köy enstitülerinin ömrü, kız ve erkek sanat enstitüleri kadar uzun olamadı. Köy Enstitüsü uygulaması Hasan Ali Yücel'in 1946'da Milli Eğitim Bakanlığından ayrılmasına değin devam etmiştir. 1954'te yaşamına son verilen köy enstitülerinin amacı, nüfusun yüzde seksenini oluşturan köylüleri, çağdaş endüstri ve tarım teknolojileriyle donatarak köyün kalkınmasını sağlamaktı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Ortaöğretim 30 Mart 2012 tarihinde eğitim sisteminde 4+4+4 şeklinde yapılan değişiklik ile üçüncü kademe 4 yıl süreli lise (9. 10. 11. ve 12. sınıf) olarak düzenlenmiştir. Ortaokulu bitiren öğrenciler 2012–2013 öğretim yılından itibaren liselere devam etmek zorundadırlar. Lise eğitimine devam mecburi olup devam etmeyenlere mevcut idarî tedbirler uygulanacaktır. Ancak yeni düzenleme ile ortaokulu tamamlayanlar veya liseye devam edenler isterlerse zorunlu eğitimlerini yaygın lise öğretiminde (açık lise) tamamlayabileceklerdir. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim 1869 Genel Eğitim Tüzüğü, kurulacak olan Osmanlı Üniversitesi (Darülfünûi Osmani) için ayrıntılı ilke ve kurallar getirdi. 1870'te Üniversite'nin üç fakültesi vardı. Bunlar 1) Fen ve Yazın (Hikmet ve Edebiyat), 2) Hukuk Bilimi (İlmi Hukuk), 3) Doğal Bilimler ve Matematik (Ulûmi Tabiye ve Riyaziye) fakülteleriydi. Tanzimat Dönemi'nde açılan Mülkiye Okulu (1859) ve Sivil Tıp Okulu (1867) ilk yükseköğretim okulları olarak sayılabilir. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim Osmanlı Üniversitesi, ancak bir yıl yaşadı ve 1871'de kapatıldı; 1874'te Galatasaray Lisesi'nin içinde yeniden açıldı, ama yaşamını ancak 1882 yılına kadar sürdürebildi. 1900 yılında Sultan İkinci Abdulhamid, kendi adına bir üniversite açtı (Darülfünûı Şahane). 1912'de, Osmanlı Üniversitesi yönetimi ve öğretimi ile yeniden kuruldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildiğinde bir darülfünûn ile dokuz fakülte ve yüksek okulda 2914 öğrenci ve 328 öğretim üyesi vardı. Yüksekokul düzeyinde, 1923'te Harp Okulu, 1925'te Ankara Hukuk Okulu, 1927'de de Gazi Orta Öğretmen Okulu ve Eğitim Enstitüsü açıldı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim 1933'te çıkarılan yasa (2252) ile İstanbul Darülfünûnu kaldırılarak İstanbul Üniversitesi kuruldu. 1935'te Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, 1943'te Ankara Fen Fakültesi, 1945'te Ankara Tıp Fakültesi kurularak Ankara Üniversitesi'nin alt yapısı kuruldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim 1973 yılında çıkarılan yeni Üniversiteler Kanunu ile üniversiteler, 1961 Anayasası'nın gereklerine uyduruldu. 1750 sayılı yasa, üniversitelere mali özerkliğin dışında, geniş sınırlı bilimsel ve yönetsel özerklik getirmişti. Üniversite Senatosu, rektörün başkanlığında, dekanlar ve her fakülteden seçimle gelen üyelerden oluşmaktaydı. Senato, bilim, yönetim ve öğretimde karar veren en üst kuruluştu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim Her fakültenin seçimle gelen bir yönetim kurulu ve bunun üstünde öğretim üyelerinin tümünün katıldığı bir fakülte kurulu vardı. Fakültenin yönetim ve öğretimine ilişkin tüm sorunlar fakülte kurulunda tartışılarak karara bağlanırdı. Fakültelerin bölümlerinin (kürsülerin) başkanları da bölümün öğretim üyelerince seçilirdi. 6 Kasım 1981'de 1750 sayılı Üniversiteler Kanunu kaldırılarak 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu yürürlüğe konuldu. Yasa, ortaöğretimin üzerine öğretim yapan tüm okulları, yükseköğretim adı altında toplayıp, yükseköğretime bütünlük getirdi. Üyeleri değişik örgütlerden ve üniversiteden gelen, bir Yükseköğretim Kurulu (YÖK) oluşturuldu. Yükseköğretim Kuruluna bağlı bir Yükseköğretim Denetleme Kurulu kuruldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim Rektörlerden ve üniversite senatolarınca seçilen üyelerden oluşan bir Üniversitelerarası Kurul kuruldu. Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi, Yükseköğretim Kuruluna bağlandı. Üniversitede aşağıdan yukarı doğru bilim başkanı, anabilim başkanı, bölüm başkanı, dekan, rektör ve Yükseköğretim Kurulu Başkanı olmak üzere bir yetki sıradizini (hiyerarşi) yaratıldı. Fakültelerin kürsülerinin adı bölüme dönüştürülerek sayıları azaltıldı. Kürsülerin bir kesimi de bilim dalı oldu. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim Asistanlık unvanı kaldırılarak yerine araştırma görevlisi unvanı getirildi. Yardımcı doçentlik unvanı getirildi. Öğrencilerden harç alınması yasallaştırılarak yükseköğretim paralı oldu. Öğretim elemanlarının suçlu sayılabilecekleri davranışlar genişletildi ve bunlara verilecek cezalar ağırlaştırıldı. Üniversitelerin malî özerkliği yoktur; tüzel kişilikleri sınırlandırılmıştır. Bilimsel özerklik sınırlandırılmıştır. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yükseköğretim Türkiye öğretim basamaklarının en yükseği olan yükseköğretim basamağı, kendi içinde de dört basamağa ayrılır: Ön lisans öğretim mesleklere ara insangücü yetiştirmeyi amaçlar. Lisans öğretimi, üniversitelerde kazandırılan mesleklerin, bilim alanlarının ana gövdesini oluşturur. Yüksek lisans yapan bir kişi, kendi alanında eğitim uzmanı ya da yüksek mühendis gibi bilimsel unvan alır. Doktora öğrenimi, yardımcı doçentlik, doçentlik, profesörlük gibi akademik unvanları almak için ilk koşuldur. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yaygın Eğitim 1923'te Eğitim Bakanlığınca valiliklere gönderilen ve Eğitim Andı olarak anılan genelgede eğitim kuruluşlarının ve görevlilerin, halka eğitim etkinlikleri düzenlemesi istenmişti. Genelgeye dayanılarak bazı yerlerde Halk Mektebi ve gece kursları açılmıştı. 1926'da Bakanlık Merkez Örgütü'nde, İlköğretim Genel Müdürlüğü içinde "Halk Terbiyesi Şubesi" kuruldu. 1927'de Halk Dersaneleri Yönetmeliği, 1928 yılında da Millet Mektepleri Yönetmeliği çıkarılarak geniş çapta bir okuma yazma öğretimine girişildi; kız ve erkekler için akşam sanat okulları, gezici kurslar, pratik sanat okulları açıldı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yaygın Eğitim 1932'den sonra kurulmaya başlanan ve yurt düzeyine yayılan halkevleri ve halkodaları, yaygın eğitim alanında faaliyet gösteren kuruluşlardı. 1951'de kapatılıncaya dek en önemli ve kapsamlı birer yaygın eğitim merkezi olarak çalışmışlardı. 1942 yılında çıkarılan 4274 sayılı Köy Enstitüleri ve Köy İlkokulları Teşkilat Kanunu, halk eğitimini, köy enstitülerinin ve köy okullarının asıl görevi arasına sokmuştu. 1938-1939 yılından başlayarak 1940’lı yılların sonuna kadar köy erkek ve kadın kursları açılmış; köylülerden gönüllü olanlara, demircilik, marangozluk, yapıcılık, biçki dikiş gibi konularda bilgi ve beceri kazandırılmıştı. Osmanlıdan Günümüze Eğitim Yaygın Eğitim 1951'de bazı bakanlıkların temsilcilerinden oluşan Bakanlıklar arası Temel Eğitim ve Halk Eğitimi Komisyonu kurularak bir rapor hazırlanmış, 1956'da da halka kazandırılacak “Temel Eğitimin Örgütlenmesi”ne ilişkin UNESCO'dan bir uzmana rapor hazırlatılmıştı. Bu raporlara dayanılarak, 1960'da Hasanoğlan'da Ulusal Temel Eğitim Merkezi kurulmuştu. Yararlanılan Kaynaklar Akgün, İ. H. ve Şimşek, N. (2011). Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri eğitim sistemlerinin karşılaştırılması. 2nd International Conference on New Trends in Education and Their Implications 27-29 April, 2011 Antalya, Turkey. Başaran, İ. E. ve Çınkır, Ş. (2013). Türk eğitim sistemi ve okul yönetimi. (4. Baskı). Ankara: Siyasal Kitabevi. Öznalbant, E. (2016). Türk eğitim sisteminin teşkilat yapısı, kademelendirilmesi ve yasal dayanakları. A. Bakioğlu (Ed.). Türk eğitim sistemi ve okul yönetimi (193-225). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Sağlam, A. Ç. (2010). Yönetimde yerelleşme. H. B. Memduhoğlu ve K. Yılmaz (Ed.). Yönetimde yeni yaklaşımlar (97-109). Ankara: Pegem Akademi. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sistemiyle İlgili Olarak Yapılan Çeşitli Düzenlemeler: Öğretmenlik mesleği ve bu mesleği yürüten profesyonellerin mesleğin gereklerini yerine getirişleriyle ilgili düzenlemeler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri üzerinde hep konuşulan bir konu olagelmiştir. Özellikle son 30 yılda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmeye çalışılan düzenlemeler bu konuda çok uzun yıllar sürebilecek çalışmaların da işaretçileridir. 1998 Yılında öğretmen yetiştirme alanında YÖK tarafından yapılan yeni düzenlemeler bu halkanın en son zincirlerinden birisi sayılabilir. Cumhuriyet dönemi öğretmen yetiştirme uygulamalarına bakıldığında farklı uygulamaların gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Cumhuriyetin kurulmasından önce uygulamada olan öğretmen okulları varlıklarını sürdürmüşlerdir. 1926 yılında kabul edilen bir yasa ile “İlk Muallim Mektepleri” ve “Köy Muallim Mektepleri” olmak üzere iki tip öğretmen okulu açılır. Böylece Türkiye’de biri köy için, bir de şehir için olmak üzere iki tip öğretmen yetiştirme uygulaması yaşanır. Köy öğretmen okullarının kapanmasından sonra 1939 yılında toplanan 1. Milli Eğitim Şurası’ndan hemen sonra 17 Nisan 1940’ta 3803 sayılı Köy Enstitüsü Kanunu kabul edilmiştir. Bu yasanın gereği olarak 1948 yılına kadar yurdun çeşitli bölgelerinde 21 Köy Enstitüsü açılmıştır. 1954 yılında öğretmen yetiştiren kurumların "İlköğretmen Okulu" adı altında birleştirilmesiyle Köy Enstitüsü uygulamasına son verilmiştir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Köy Enstitüsü uygulaması İlköğretimde öğretmen yetiştirme alanında gerçekleştirilen ilk temel uygulama olarak göze çarpar. Bu deneyim 1950’li yılların başlarında Köy Enstitülerinin işlevine son verilmesiyle son bulmuştur. Köy Enstitüleri son mezunlarını verdikten sonra bir süre daha işlevini belli ölçülerde devam ettirmiştir çünkü isim değişikliğine rağmen felsefesini koruyabilmiştir. İlköğretmen okullarına dönüştürülen bu kurumlar 1976 yılında son mezunlarını verirken böyle bir durum söz konusu değildi çünkü bu kurumlardan mezun olanların öğretmen olabilmeleri için bir yüksek eğitim kurumunu bitirmeleri gerekiyordu. 14 Haziran 1973 tarih ve 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Yasası, “Hangi öğretim kademesinde olursa olsun, bütün öğretmen adaylarının yükseköğrenim görmeleri esastır” (YÖK, 2007) hükmünü getirdiğinden, ilkokullara sınıf öğretmeni yetiştirilmesi için 1974-1975 öğretim yılından itibaren iki yıllık eğitim enstitüleri açıldı. Milli Eğitim Bakanlığına (MEB) bağlı olarak açılmış olan bu kuruluşlar 4 yıllık akademilere dönüştürülmesi planlanan kurumlardı. Ancak o dönemde yaşanan siyasal kargaşa ortamı bunun gerçekleştirilmesini önledi. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 1981 Yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim yasasıyla öğretmen yetiştiren bütün yükseköğretim kurumlarının üniversite çatısı altında toplanması kararlaştırıldı (MEB, 2006b). Bu uygulamalar sırasında, öğretmen yetiştiren kurumların adları, öğretim süreleri, bölüm ve program yapıları vb. unsurlarında da değişiklikler oldu veya yenileri açıldı (YÖK, 2007). Örneğin, orta öğretim kurumlarına öğretmen yetiştiren ve daha önce öğretim süresi 3 yıldan 4 yıla çıkarılarak Yüksek Öğretmen Okulu adını alan kurumlar Eğitim Fakültelerine dönüştürüldü. 1982 yılında yürürlüğe giren 41 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile iki yıllık Eğitim Enstitüleri Eğitim Yüksek Okuluna dönüştürülerek Eğitim Fakültelerine bağlandı. Eğitim Fakülteleri olmayan yerlerde de Rektörlüklere bağlandı. 1989 yılında ilkokul öğretmenliği de dahil bütün öğretmenlerin lisans düzeyinde öğrenim görmesi kararı alındığından 1989-1990 öğretim yılından itibaren ilkokul öğretmeni yetiştiren Eğitim Yüksek Okulları 2 yıldan 4 yıla çıkarıldı. Eğitim Fakülteleri bünyesine alınan bu kurumlar “Sınıf Öğretmenliği Bölümü” olarak işlevlerini sürdürdüler. Bu okullar Eğitim Fakültesi bulunmayan üniversitelerde ise Eğitim Fakültelerine dönüştürüldü. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 1980’li yılların ortalarında Türkiye’de öğretmenlik yapanların eğitim düzeylerine bakıldığında kısaca şu şekilde bir dağılım oluşmuştu: İlköğretim düzeyinde: • Köy Enstitüsü mezunları (ilkokul sonrası 5 yıllık eğitim) • Öğretmen okulu mezunları (İlkokul sonrası 6, ortaokul sonrası 3 yıllık) • Öğretmen okulu mezunları (İlkokul sonrası 7, ortaokul sonrası 4 yıllık) • Eğitim Enstitüsü mezunları (lise sonrası 2 yıllık) • Eğitim Yüksek Okulu mezunları (lise sonrası 2-4 yıllık) • Diğer (dışarıdan fark derslerini verip öğretmenliğe geçmeler vb.) Ortaöğretim düzeyinde: • Eğitim Enstitüsü mezunu (3 yıllık) • Yüksek Öğretmen Okulu mezunu (4 yıllık) • Üniversitelerin çeşitli fakültelerinden mezunlar (4 yıllık) • Diğer (Gece öğretimi, mektupla öğretim ve diğer yollarla üst kurum diploması alıp öğretmenliğe geçenler vb.) Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Çeşitlilik gösteren bu tablo o dönemde var olan öğretmen kitlesinin ne kadar karmaşık bir yapıya sahip olduğunu da göstermektedir. Bu arada 1970’li yılların sonlarına doğru yaşanan politik kargaşa döneminde hızlandırılmış öğretim adı altında 2-3 yıllık bir öğretim sürecinin neredeyse 25 güne sıkıştırıldığını da unutmamak gerekir. MEB bu dönemde gerekli eğitimi doğru dürüst alamadan eğitim ordusuna katılan öğretmenleri uzun süreli hizmet içi eğitimlere çağırarak bu konuda duyulan eksikliği bir ölçüde kapatmaya çalıştı. Ancak bu grubun sayıca çok fazla olması bu konuda harcanan çabaların yeterliliğini sorgulamayı zorunlu kılmaktadır. Aynı durum orta öğretim kurumları için de geçerli olmuştur. Son yıllarda öğretim dili İngilizce olan üniversitelerin çeşitli fakültelerinden mezun olanların İngilizce öğretmeni olarak atandıkları da gözlenmektedir. Bütün bu durumlar öğretmenlik mesleğini yürüten bireyler arasında bulunan farklılıkları göz önüne çıkarması açısından ilginçtir. Başka bir ifadeyle çok farklı düzeylerde eğitim almış olan bireyler aynı mesleki ortamda buluşturularak görev yapmaları istenmiştir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Öğretmenlik Mesleği ve Öğretmen Yeterlikleri: Bir toplum olarak ilerleyebilmek ve gelişmiş ülkelerdeki refah düzeyine erişebilmek için okullarda iyi bir eğitimin veriliyor olması gerektiği toplumun neredeyse bütün kesimleri tarafından seslendirilen bir gerçektir. Ancak okullarda iyi bir eğitimin verilebilmesi, yani öğrencilerin başarılı olabilmeleri için okuldaki öğretimin niteliğinin yükseltilmesi gereklidir. Okullardaki başarı grafiği de, nitelikli öğretmenler olmadan önemli düzeyde yükseltilemez. Başka bir ifadeyle, iyi öğrencilere sahip olunabilmesi için iyi öğretmenlere ihtiyaç vardır (Seferoğlu, 2003). Öğretmenlerin de öğretmen yetiştiren kurumlarda yetiştirildikleri düşünüldüğünde bu kurumlara büyük sorumluluklar düşmektedir (Okçabol, 2000; Türkoğlu, 1991). Ancak öğretmenlerin istenilen nitelikte olabilmeleri de bir takım standartların olmasına bağlıdır. Bu standardı sağlayacak yollardan birisi öğretmen yeterlikleridir. Öğretmenler ve öğretmenlik mesleğindeki nitelik konusu sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde çok sık gündeme gelen bir konudur. Öğretmenlik mesleği ve bu mesleği yürüten profesyonellerin mesleğin gereklerini yerine getirişleriyle ilgili düzenlemeler Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri üzerinde hep konuşulan bir konu olagelmiştir. Özellikle son 30 yılda gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmeye çalışılan düzenlemeler bu konuda çok uzun yıllar sürebilecek çalışmaların da işareti olarak görülebilir. YÖK tarafından 1998 ve 2006 yıllarında öğretmen yetiştirme alanında gerçekleştirilen düzenlemeler bu halkanın en son zincirleri sayılabilir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 1998 Yılındaki düzenleme ile öğretmen yetiştirme modeli, öğretmen yetiştiren kurumların öğretim süreleri, bölümleri, program adları ve bağlantıları, programları, MEB ile işbirliği, eğitim-istihdam uyumu, Fen-Edebiyat Fakültesi/Eğitim Fakültesi ilişkileri vb. boyutlarda değişiklik ve yenilikler ortaya konulmuştur. 2006 Yılındaki çalışmalarda ise çağımızın gerektirdiği bilgi ve becerilere sahip öğretmenler yetiştirmedeki yeterlikleri tartışılan Eğitim Fakültelerinde uygulanan öğretmen yetiştirme programları güncellenmiştir (YÖK, 2007). Türk eğitim sisteminde öğretmen yetiştirmede sık sık gündeme gelen değişik uygulamalar bu alanda standartlaşma konusundaki zorlukları da beraberinde getirmiştir (Akyüz, 2003). Özellikle 80’li yıllarda yaşanan uygulamalar sisteme katılan öğretmenlerin yeterlikleri konusunda da Milli Eğitim Bakanlığını uzun yıllar süren hizmet-içi çalışmalarıyla meşgul etmiştir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Öğretmen Yeterlikleri Çalışmaları: 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun öğretmenlerin nitelikleri ve seçimine ilişkin 45. maddesinde, “Öğretmen adaylarında genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon bakımından aranacak nitelikler Milli Eğitim Bakanlığınca tespit olunur.” ifadesi yer almaktadır (MEB, 2002). Milli Eğitim Bakanlığına yüklenen bu sorumluluğun bir gereği olarak Mart 1999’da MEB ve üniversite temsilcilerinden oluşan “Öğretmen Yeterlikleri Komisyonunca”, “eğitme-öğretme yeterlikleri”, “genel kültür bilgi ve becerileri” ve “özel alan bilgi ve becerileri” ana başlıklarından oluşan yeterlikler belirlenmiştir. Yeterlik, “bir meslek alanına özgü görevlerin yapılabilmesi için gerekli olan mesleki bilgi, beceri ve tutumlara sahip olma durumu” şeklinde tanımlanabilir (MEB, 2008). “Öğretmenlik mesleğini etkili ve verimli biçimde yerine getirebilmek için sahip olunması gereken genel bilgi, beceri ve tutumlar” olarak tanımlanabilecek olan öğretmen yeterlikleriyle ilgili olarak MEB tarafından yayımlanan “Öğretmen Yeterlikleri” başlıklı kitapta (MEB, 2002) bu yeterlikler listesinde, çeşitli kurumların görüşleri doğrultusunda gerekli bulunan bir takım değişikliklerin yapıldığı belirtilmektedir. Bu yeterlikler Milli Eğitim Bakanlığı Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğünce öğretmen yetiştiren fakülte ve yüksek okullara gönderilerek, öğretmenlerin belirtilen yeterliklere sahip olacak şekilde yetiştirilmesi istenmiştir (Mahiroğlu, 2004). 12 Temmuz 2002 tarihinde yürürlüğe konulan bu yeterliklerin aşağıdaki amaçlarla kullanılacağı ifade edilmektedir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Öğretmen Yeterlikleri Çalışmaları: • Öğretme yetiştirme politikalarının belirlenmesi, • Öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimi, • Öğretmenlerin seçimi, • Öğretmenlerin denetlenmesi ve performanslarının değerlendirilmesi, • Öğretmenlerin hizmet-içi eğitimleri, • Öğretmenlerin kendilerini geliştirmesi. (MEB, 2002, s. 4) Milli Eğitim Bakanlığınca saptanan öğretmen yeterlikleri “Eğitme-Öğretme Yeterlikleri”, “Genel Kültür Bilgi ve Becerileri” ve “Özel Alan Bilgi ve Becerileri” alt başlıklarından oluşmaktadır (MEB, 2002). Bu yeterlik gruplarından “Eğitme ve Öğretme Yeterlikleri” 14 alt bölüm ve 206 yeterlik maddesinden oluşmaktadır. Eğitme ve öğretme yeterliklerinin alt bölümleri şunlardır: 1. Öğrenciyi tanıma 2. Öğretimi planlama Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 3. Materyal geliştirme 4. Öğretim yapma 5. Öğretimi yönetme 6. Başarıyı ölçme ve değerlendirme 7. Rehberlik yapma 8. Temel becerileri geliştirme 9. Özel eğitime gereksinim duyan öğrencilere hizmet etme 10. Yetişkinleri eğitme 11. Ders dışı etkinliklerde bulunma 12. Kendini geliştirme 13. Okulu geliştirme 14. Okul–çevre ilişkilerini geliştirme Yeterlik Alanları ve Alt Yeterlikler: A- Kişisel ve Mesleki Değerler-Mesleki Gelişim A1- Öğrencilere Değer Verme, Anlama ve Saygı Gösterme A2- Öğrencilerin Öğrenebileceğine ve Başaracağına İnanma A3- Ulusal ve Evrensel Değerlere Önem Verme A4- Öz Değerlendirme Yapma A5- Kişisel Gelişimi Sağlama A6- Mesleki Gelişmeleri İzleme ve Katkı Sağlama A7- Okulun İyileştirilmesine ve Geliştirilmesine Katkı Sağlama A8- Mesleki Yasaları İzleme, Görev ve Sorumlulukları Yerine Getirme Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler B- Öğrenciyi Tanıma B1- Gelişim Özelliklerini, B2- İlgi ve İhtiyaçları Dikkate Alma. B3- Öğrenciye Değer Verme. B4- Öğrenciye Rehberlik Etmek. C- Öğrenme ve Öğretme Süreci C1- Dersi Planlama. C2- Materyal Hazırlama. C3- Öğrenme Ortamlarını Düzenleme. C4- Ders Dışı Etkinlikleri. C5- Bireysel Farklılıkları Dikkate Alarak Öğretimi Çeşitlendirme. C6- Zaman Yönetimi. C7- Davranış Yönetimi. D- Öğrenmeyi, Gelişimi İzleme ve Değerlendirme D1- Ölçme ve Değerlendirme Yöntem ve Tekniklerini Belirleme. D2- Değişik Ölçme Tekniklerini Kullanarak Öğrencinin Öğrenmelerini Ölçme. D3- Verileri Analiz Ederek Yorumlama, Geri Bildirim Sağlama. D4- Sonuçlara Göre Öğretme-Öğrenme Sürecini Gözden Geçirme. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler E- Okul-Aile ve Toplum İlişkileri E1- Çevreyi Tanıma. E2- Çevre Olanaklarından Yararlanma. E3- Okulu Kültür Merkezi Durumuna Getirme. E4- Aileyi Tanıma ve Ailelerle İlişkilerde Tarafsızlık. E5- Aile Katılımı ve İşbirliği Sağlama. F- Program ve İçerik Bilgisi F1- Türk Milli Eğitimin Amaç ve İlkeleri. F2- Özel Alan Öğretim Programı Bilgisi ve Uygulama Becerisi. F3- Özel Alan öğretim Programını İzleme, Değerlendirme ve Geliştirme. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Eğitme-Öğretme Yeterlikleri ve Öğretmenlerde Bulunması Beklenen Özellikler: Öğretmen yeterlikleriyle ilgili nasıl bir sınıflama yapılırsa yapılsın, bu yeterlikler bir bütün olarak ele alınmalıdırlar. Çünkü bu yeterlikler birbirlerini tamamlayıcı özellikler içermektedirler. Milli Eğitim Bakanlığınca 2002 yılında saptanan ve 14 alt bölümden oluşan “Eğitme-Öğretme Yeterlikleri”nde (MEB, 2002) öğretmenlerde bulunması beklenen özelliklere bakıldığında bu durum daha iyi anlaşılabilir: 1- Nitelikli bir öğretmen, sınıfında etkili öğrenmelerin gerçekleşmesi için öğrencilerinin özelliklerine uygun öğrenme yaşantıları sağlamaya çalışır. Ancak öğretmenin öğrencilerinin özelliklerini tanıyabilmesi için de onların gelişim özelliklerini ve bu özelliklerin öğretme-öğrenme süreçlerinde nasıl dikkate alınması gerektiğini biliyor olması gerekir. 2- Etkili bir öğretmen, yalnızca gerekli planları yapmakla kalmaz aynı zamanda planlamanın gerekliliğine de inanır ve bunun gereklerini yerine getirir. 3- Nitelikli bir öğretmen, iyi hazırlanmış bir öğretim materyalinin öğrenmeye etkisini bilir, farklı düzeylerdeki öğrencilere hitap edebilen, değişik özelliklere sahip materyalleri geliştirebilir ve bunları amacına uygun bir şekilde kullanabilir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 4- Nitelikli bir öğretmen, öğrenmenin nasıl gerçekleştiği, öğrencilerin bilgiyi nasıl edindikleri, becerileri nasıl kazandıkları ve etkili öğrenmelerin gerçekleşmesi için hangi yaklaşım, yöntem ve tekniklerin kullanılması gerektiğini, bu yaklaşım-yöntem ve tekniklerin üstünlükleri ve sınırlılıklarını bilir. 5- Nitelikli bir öğretmen, öğrencilerin etkin bir şekilde öğrenme sürecine katılmalarını ve kendi öğrenmelerinde sorumluluk almalarını sağlar. Bunun gerçekleşmesi için de bireysel ve grup çalışmaları düzenler ve bunun bir gereği olarak öğrencilerin birbirleriyle etkileşim içinde olmalarını sağlar. 6- İyi bir öğretmen öğrencinin, beklenen davranışları ne derece kazandığını, nasıl öğrendiğini ve aksamaların olduğu durumlarda ne gibi önlemler alınabileceğini bilir. Değerlendirmenin öğretim sürecinin vazgeçilmez bir parçası olduğunu ve farklı değerlendirme stratejilerini kullanmak gerektiğini bilir. 7- Nitelikli bir öğretmen, öğrencileri güdülemede, öğrenme ve çalışma alışkanlıkları kazandırmada ve meslek seçimine yönelik konularda onlara yardım için gerekli kaynak ve yöntemlerin neler olduğu bilir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 8- Bütün öğrencilerin temel becerilerinin geliştirilmiş olması onların birer birey olarak daha etkili olmalarına yardımcı olur. Bunun bilincinde olan nitelikli bir öğretmen de öğrencilerin temel becerilerini geliştirmek için gerekli önlemleri alır. 9- Bir öğretmen, hangi alanda öğrenim görmüş olursa olsun mesleğe atandığında “bedensel, ruhsal ve zihinsel özellikler açısından” değişik özelliklere sahip öğrencilerle karşılaşabilir. Nitelikli bir öğretmen bu tür özel eğitime gereksinim duyan öğrencilere, onların özelliklerine uygun özel eğitim olanakları ve fırsatlarını sunma konusunda gerekli donanıma sahiptir. Bu bağlamda, öğrenmede özel eğitimi gerektiren alanları ve öğrenci özelliklerinin öğrenme ve performanslarını nasıl etkilediğini bilir ve öğretim etkinliklerini buna uygun bir şekilde tasarlar. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 10- Okulun, çevrenin her türlü ihtiyacını karşılayan bir toplumsal kurum olduğu gerçeğinden hareketle öğretmenlerin görevlerinin yalnızca örgün eğitimle sınırlı olmadığı söylenebilir. Bu çerçevede, nitelikli bir öğretmen, yetişkinlerin nasıl öğrendiklerini bilir ve onların kişisel ve mesleki gelişimlerini destekleyecek ortamları yaratma konusunda gerekli donanıma sahiptir. 11- Öğretim sürecini daha verimli kılmanın yolunun okul yönetimiyle yakın bir işbirliği içinde bulunmaktan geçtiği gerçeğini her öğretmenin bilmesi gerekir. Etkili bir öğretmen de bunun gereklerini yerine getirir ve ders dışı etkinlikleri planlar, yönetir ve değerlendirir. 12- İyi bir öğretmen, mesleki ve kişisel açılardan kendisini sürekli olarak geliştirir, kendisini geliştirmeyle ilgili fırsatları ve olanakları araştırır ve değerlendirir. 13- Öğretmenden okulun işleyişiyle ilgili görüş ve öneriler geliştirmesi, okulun sorunlarına ilgi duyması beklenir. Bu amaçla nitelikli bir öğretmen eğitim sisteminin ve okul örgütünün yapı ve işleyişini bilir. 14- Öğretme süreçlerinde harcanan çabaların boşa gitmemesi için bir öğretmenin öğrencilerin bireysel gelişimleriyle yakından ilgilenmesi gerekir. Bu amaçla nitelikli bir öğretmen veli ve diğer ilgili kişilerle işbirliği yapmanın önemini bilir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Öğretmen Yeterlikleri ve Mesleki Gelişim İyi bir öğretmenle ilgili değerlendirmelere bakıldığında iyi bir öğretmenin “kendisini mesleki ve kişisel açılardan sürekli olarak geliştiren, kendisini geliştirmeyle ilgili fırsatları ve olanakları araştıran ve değerlendiren öğretmen” şeklinde bir tanımlama göze çarpar. Rauth ve Bowers (1986 ) da nitelikli insan gücünde aranan temel özelliklerin, işini iyi yapan, bilgi ile yaşamayı öğrenen, kendisini sürekli geliştiren insan tipi olduğunu belirtmektedir. Bilgi, beceri, yetenek ve meslekte öğrenmek için gerekli koşullar olarak tanımlanabilen mesleki gelişim kavramı son yıllarda eğitimin geliştirilmesi çalışmalarında en önemli unsur olmuştur (Seferoğlu, 2001a). Öğretmenlik mesleğini geliştirme konusunda yapılan araştırmalar da daha iyi öğretime ve daha iyi okullara sahip olabilmek için mesleki eğitimin bir zorunluluk olduğunu belirtmektedirler (Seferoğlu, 2003). Mesleki açıdan iyi yetişen öğretmenler öğrencileri için olumlu öğrenme koşulları sağlayabilir. Ancak öğretmenler sürekli olarak farklı öğrenci gruplarıyla birlikte olmaktadırlar. Bu farklılıklar; farklı yaş grupları, farklı düzeyler, farklı konu alanları ve farklı sosyo-ekonomik yapı şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Bu durumlar, öğretmenlerin farklı yaklaşım, yöntem ve teknikleri kullanmalarını gerekli kılmaktadır. Ancak öğretmenin birçok farklı soruna çözüm üretecek bir makine olmadığı da göz önünde tutulmalıdır. Bu yüzden de nitelikli öğretmen ve nitelikli öğretim için mesleki gelişim konusunda öğretmenlere sağlanmış sürekli bir desteğin varlığı çok büyük önem taşımaktadır. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Mesleki Gelişim ve Mesleki Rehberlik: Öğretmenlerin, iyi öğretmen olabilmek için mesleki rehberlik ve desteğe ihtiyaçları vardır. Araştırmalar (Lieberman ve Miller, 1992), mesleki gelişimin günlük öğretimin bir parçası olarak sürekli devam eden bir etkinlik olması gerektiğini belirtmektedirler. Ancak, öğretmene yardım edilebilmesi için de öğretmenin sorunlarının biliniyor olması gerekir. Çünkü öğretmenin sorununu daha iyi analiz etmek ve bunun sonucunda da sorunun yapısını ve içeriğini ortaya çıkarmak demek öğretmene daha etkili bir yardım verebilmede gerekli bilgilere sahip olmak demektir. Öğretmenlik karmaşık yapıya sahip bir meslektir. Öğretmenlik mesleğinin sorunları zamana ve öğrencilerin özelliklerine göre değişebilmektedir. Araştırmalar, iyi öğretmenlik için tek bir yöntemin olmadığını ancak, içinde bulunulan duruma göre bir yöntemin veya tekniğin diğerine göre daha etkili olabileceğini söylemektedirler. (Rauth ve Bowers, 1986). Öğretmenler bu yöntem veya tekniklerin neler olduğunu ve hangi durumda hangi yaklaşımın daha etkili veya verimli olabileceğini nedenleriyle birlikte bilmek durumundadırlar. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Öğretmen kaygıları ile ilgili yapılan bazı araştırmalarda (Fuller, 1969; Katz, 1972) öğretmen kaygılarının ve ihtiyaçlarının, öğretmen deneyim kazandıkça değişebildiği belirlenmiştir. Bu araştırmalara göre öğretmenler deneyim kazandıkça meslek yaşamlarında bir gelişim aşamasından diğerine geçmektedirler. Bunun yanında ayrıca, öğretmenlerin yılın değişik dönemlerinde farklı ihtiyaçları ve sorunları olabilmektedir. Çünkü, bu değişik zaman dilimlerinde öğretmenler farklı öğretim yöntemleri kullanmak durumunda kalabilmektedirler. Bu durum mesleki gelişim etkinliklerinin neden sürekli olması gerektiğine de bir yanıttır. Fuller, ayrıca öğretmenlerin yıllar geçtikçe sorunlarını kabullenmede ve bu sorunları başkalarıyla paylaşmada daha rahat olabildiklerini belirtmektedir. Böyle bir ortamda sorunlarının farkında olmayan öğretmenlerin de sorunlarının farkında olmaları şansı olur. Bu durum özellikle yeni öğretmenlerin başına gelebilir. Fuller bunun nedenini de, yeni öğretmenlerin yoğun olarak değerlendirilme kaygısı yaşamalarından dolayı özellikle yeterli olmaları beklenen alanlarla ilgili sorunlarını kabul etmeme eğiliminde olmalarına bağlamaktadır. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Öğretmenlerin Teknoloji Yeterlikleri: Öğretmen yeterlilikleri konusunda özellikle batılı ülkelerdeki alan yazın incelendiğinde teknoloji yeterliliklerinin öğretmen yeterliliklerinin ayrılmaz bir parçası olduğu göze çarpmaktadır. Teknolojinin eğitimde kullanılmasıyla ilgili çalışmalar yapan Uluslararası Eğitim Teknolojileri (Derneği) Birliği’ne (The International Society for Technology in Education-ISTE) göre öğretmen standartları, "teknoloji okuryazarı olmayı, derslerinde teknolojiyi kullanabilmeyi, öğrencilerini teknolojiyi kullanmaya yöneltebilmeyi, öğrenme çevresini öğrencilerin teknolojiyi kullanabilecekleri biçimde düzenleyebilmeyi, meslektaşları ile İnternet üzerinden iş birliği yapabilmeyi” (ISTE, 2000; ISTE, 2008a) kapsamaktadır. ISTE’nin öğretmen standartları incelendiğinde, öğretmenlerin bir yandan teknoloji kullanabilen bir yandan da sınıf ortamını öğrencilerinin teknolojiyi kullanabilecekleri şekilde düzenleyebilen becerilere sahip olmaları gerektiği anlaşılmaktadır. Sözü edilen bu becerilere sahip öğretmenlerin meslektaşlarıyla daha fazla etkileşimde bulunmaları da gerekmektedir (Akkoyunlu, 2001). Öte yandan ISTE, Öğretmenler için ulusal eğitim teknolojileri standartları ve performans göstergeleri (National Education Technology Standards (NETS•T) and Performance Indicators for Teachers) başlıklı bir çalışmasında öğretmenler için bir dizi teknoloji okur-yazarlığı standardı ve performans göstergesi tanımlamıştır. Buna göre bütün öğretmenlerin aşağıdaki standartları karşılamaları beklenmektedir (ISTE, 2008b) Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler 1- Öğrencilerin öğrenmelerini kolaylaştırmak ve yaratıcılıklarını teşvik etmek. Öğretmenler alan bilgilerini, öğrenme-öğretme süreçlerini ve teknolojiyi kullanarak yüz yüze ve sanal ortamlarda öğrencilerin öğrenmelerini, yaratıcılıklarını ve yenilikçi özelliklerini geliştirecek etkinlikler düzenlerler. 2- Bilgi (dijital) çağının gereklerine uygun öğrenme yaşantıları ve değerlendirme etkinlikleri tasarlamak ve geliştirmek. Öğretmenler, etkili öğrenmelerin gerçekleşmesi için çağdaş öğrenme araçları ve kaynaklarıyla bütünleştirilmiş özgün öğrenme etkinlikleri tasarlar, geliştirir ve değerlendirirler 3- Bilgi (dijital) çağında çalışma ve öğrenme konusunda model olmak. Öğretmenler, yenilikçi bir meslek adamı olarak bilgi toplumunun gereklerine uygun bir şekilde çalışır, buna uygun bilgi ve beceriler sergilerler. 4- Bireyleri, bilgi (dijital) toplumu üyesi bir bireyin taşıması gereken sorumluluklarla ilgili olarak teşvik etmek ve onlara model olmak. Sürekli gelişen ve değişen bilgi toplumunda yerel ve evrensel toplumsal sorunlar ve sorumluluklar konusunda bilgi sahibi olan öğretmenler meslek yaşamlarında etik ve yasal kurallara uymaya özen gösterirler. 5- Mesleki gelişim ve liderlik etkinliklerine katılmak. Öğretmenler, sürekli bir şekilde mesleki olarak kendilerini geliştirir, yaşamboyu öğrenme konusunda model olur, çalıştıkları okullarda elektronik (dijital) araç ve kaynakları etkili bir şekilde kullanarak liderlik davranışları sergilerler Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Bir ülkede görev yapan öğretmelerin niteliklerinde öğretmen yetiştiren kurumların çok önemli rollere sahip olduğu açıktır. YÖK tarafından, çağdaş öğretmen yetiştirme programlarında bulunması gereken unsurlar göz önünde bulundurularak gerçekleştirilen yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında 1998 yılında bilgisayar dersi eğitim fakültesi programlarına eklenmiştir (YÖK, 2005). Bilgisayar dersinden sonra "Bilgisayar 2" dersi de programa eklenerek tüm öğretmen adaylarının en az iki adet bilgisayar dersi almaları sağlanmıştır. Son yıllarda toplumun birçok kesiminde bilişim teknolojilerinin kullanımıyla ilgili ilk hedef bireyleri bilgisayar okur-yazarı yapmak olmuştur. Bilgisayar okuryazarlığında genel olarak amaç bireylerin bir takım temel bilgisayar kullanma becerilerine sahip olmalarıdır. Örneğin bilgisayarın kullanımı ve dosyaların yönetimi, bilgisayarda yazı yazma, hesaplama ve sunum işlemlerini yapabilme ve temel bilgi ve iletişim becerileri bunlardan bazılarıdır. Bilgi kaynakları günümüzde büyük ölçüde elektronik ortamda erişilebilir durumdadır. Bunun yanında ayrıca bu ortamdaki bilgi miktarı her geçen yıl giderek artan bir oranda çoğalmaktadır. Bu durumun bir takım sonuçları da olmaktadır. Bunlardan birisi bilgi-okuryazarlığıdır. Bilgi okur-yazarlığı kavramı, bireylerin bilgiye en etkili şekilde nasıl erişebilecekleri, eriştikleri bilgi yığını arasından nasıl bir seçimeleme yapabilecekleri, kısacası bilgiyi kullanma becerisi olarak tanımlanabilir. Aslında bir beceri olarak bilgi okur-yazarlığı tanımlanırken genellikle bir grup beceriden söz edilmektedir. Bunlar “bilgi ihtiyacının farkında olma, bilgiyi bulma, erişilen bilginin niteliğini değerlendirme ve karşılaşılan ihtiyacı gidermek üzere bilgiyi etkili bir şekilde kullanma” şeklinde sıralanabilir. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Günümüz toplumlarında yaşam boyu öğrenme becerilerine sahip, başka bir deyişle sürekli olarak bilgisini yenileyebilen, değişime ayak uydurabilen, gelişmeleri takip edebilen ve bilinçli bir bilgi tüketicisi olmanın yanı sıra bilgi üretebilen bireylere gereksinim duyulmaktadır. Toplumun gereksinim duyduğu insan profiline uygun bireyler yetiştirme sorumluluğunu üstlenmiş olan eğitim kurumlarından beklenen ise bilgi okur-yazarlığı becerileriyle donatılmış, teknolojiyi kullanabilen ve kendi kendisine öğrenebilen bireyler yetiştirmeleridir (Akkoyunlu ve Kurbanoğlu, 2003). Bu bağlamda bilgi okur-yazarlığı becerisi günümüzde özellikle öğretmen eğitiminde üzerinde önemle durulması gereken bir beceri olduğu söylenebilir. Öğretmenlerin bizzat kendileri bilgi okur-yazarlığı becerilerine sahip olmadıkça öğrencilerine bu becerileri kazandıramazlar. Bilgi okuryazarı öğretmenler öğrencileri için en uygun kaynakları seçip kullanabilir, öğrencilerin bilgi okur-yazarlığı becerilerini geliştirmek için eğitim programları hazırlanmasında ve fırsatlar yaratılmasında okul kütüphanecileri ile işbirliği yapabilirler. Bunların ötesinde, öğrenmeyi yaşam boyu devam eden bir süreç olarak kabul eder ve eğitim alanındaki gelişmelere ve değişime kolaylıkla ve hızla uyum sağlayabilirler Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Araştırmalar, bilgisayar kullanımı konusunda öğretmenlere verilen eğitimlerin onların bilgisayar kullanmaları ve öğretim davranışları üzerinde olumlu etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Bilişim teknolojilerinin gücü bir araç olarak, bir öğretici olarak kullanılmadığı sürece öğretmenin kullandığı strateji, yöntem ve teknikler ve öğrencilerin öğrenme stilleri değişmemektedir. Bunu sağlamanın en etkili yolu hizmet öncesinde ve hizmet içinde verilecek eğitimlerle bilgisayar ve öğrenme ilkeleri arasındaki ilişkinin görülmesini ve anlaşılmasını sağlamaktır. Öte yandan ayrıca, bilgi teknolojileri (özelde bilgisayarlar) konusunda yeterli bilgi ve deneyime sahip olmayan bireyler bu teknolojilerden gereği gibi yararlanamamaktadırlar. Bu nedenle kurumların öğretmenlerinin ve öğrencilerinin bilgi teknolojilerini kullanma becerilerini geliştirmek için eğitim desteği sağlamasının uygulamada bu teknolojilerin kullanımına önemli katkılar getirebileceği söylenebilir. Eğitimin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi çabalarında öğretmen önemli bir rol ve sorumluluğa sahiptir. Bir toplumun kalkınmasındaki önemli etkenlerden birisi olan yetişmiş insan gücüne kavuşmanın ancak iyi okullarda mümkün olduğu düşünüldüğünde öğretmenler tarafından verilen eğitimin nitelikli olmasının önemi de daha iyi anlaşılır. Ancak öğretmenin verdiği eğitimin nitelikli olabilmesi için de öğretmenin bizzat kendisinin iyi yetiştirilmiş olması gerekir. Bir öğretmenin etkili olabilmesi de onun hem hizmet öncesinde iyi yetiştirilmesine, hem de hizmet içinde kendisini geliştirecek olanaklara sahip olmasına bağlıdır. Bu nedenle de öğretmene her yönden destek olunmalı ki, öğretmen kendisini hem kişisel olarak hem de mesleki açıdan geliştirebilsin. Çünkü öğretmen işinde etkili ve verimli olduğu zaman herkes kazançlı çıkar, tabii ki en çok da öğrenciler. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler KAYNAKÇA Akkoyunlu, B. (2001). Öğretmenlerin internet kullanımı üzerine bir çalışma. Akkoyunlu, B. ve Kurbanoğlu, S. (2003). Öğretmen adaylarının bilgi okuryazarlığı ve bilgisayar öz-yeterlik algıları üzerine bir çalışma. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24. 1-10. Akyüz, Y. (2003). Eğitim tarihimizde günümüze kadar öğretmen yetiştirilmesi ve sağlanması ilkeleri, uygulamaları (sayfa: 48-66). Eğitimde yansımalar: VII Çağdaş eğitim sistemlerinde öğretmen yetiştirme sempozyumu. Ankara: Tekışık Yayıncılık. Bağcı, N. ve Şimşek S. (2000). Millî eğitim personeline yönelik hizmet içi eğitim faaliyetlerine genel bir bakış. Milli Eğitim Dergisi, 146. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Berman, P., & McLaughlin, M. W. (1978). Federal programs supporting educational change, Vol. VIII: Implementing and sustaining innovations. Santa Monica, CA: Rand. Bolin, F. S. (1987). Reassessment and renewal in teaching. In F. S. Bolin & J. M. Falk (Eds.), Teacher renewal: Professional issues, personal choices (pp. 6-16). New York: Teachers College Press. Fuller, F. F. (1969). Concerns of teachers: A developmental conceptualization. American Educational Research Journal, 6, 207-226. Günbayı, İ. (1999). İlköğretim okulu öğretmenlerinin iş doyumu: Malatya ili örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe Üniversitesi, Ankara. The Holmes Group. (1986). Tomorrow’s teachers: A report of the Holmes Group. East Lansing, MI: Author. International Society for Technology Education (ISTE) (2000). National educational technology standards for teachers. Eugene: ISTE Publications. Öğretmen yetiştirme alanındaki uygulamalar ve gelişmeler Katz, L. G. (1972). Developmental stages of preschool teachers. The Elementary School Journal, 73(1), 50-54. Kaya, S. (1992). A study of the professional development system of the Turkish Ministry of National Education. Yayımlanmamış Doktora Tezi, Boston Universitesi, Boston-A.B.D. Kurbanoğlu, S. ve Akkoyunlu, B. (2007). Öğretmen eğitiminde bilgi okuryazarlığının önemi. Uluslararası Öğretmen Yetiştirme Politikaları ve Sorunları Sempozyumu. Bildiriler Kitabı, 380-384. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi, Ankara.