1.Dünya Savaşı Savaş Öncesi Siyaset: # Batılı devletler ve Çarlık Rusya’nın Osmanlı toprakları üzerindeki emelleri # Dışarıdan bakıldığında Osmanlı hasta görünüyordu. Bu sebeple Avrupa kendi arasında bir çok diplomatik görüşme ve entrikalar düşünüyordu. Herkes Osmanlı’yı hasta gördüğünden neredeyse her devlet oradan bir çıkar peşinde ve bu bir sorun haline geldi. (Şark Sorunu) Şark Sorunu Düşünceleri: İngiltere: Boğazların Rus ve Almanların işgaline razı değil ama asıl hedefi Petrol bölgesini içine alan FİLİSTİN, IRAK ve ARABİSTAN’dır. İngiltere Cebelitarık, Süveyş Kanalı ve Malta’yı Rusya ve Fransa tarafından tehdit edilmesini istememektir. Hindistan güzergahı’nın denetimi (kara ve deniz yolları) İngiltere tarafından isteniyordu. İngiltere Dış Politikası: 1-Açık Denizlerde hakimiyetlerinin devam etmesi ve boğazların kontrolünü elinde tutabilmek 2-Avrupa siyasetinin ve dengenin İngiltere lehinde olması 3-İngiltere’ye bağlı devletlerin(Büyük Britinya İmparatorluğu) sınır güvenliği ve ulaşımlarında sıkıntı olmaması. # Churcill Bahriye Bakanı olunca Petrol Meselesi önem kazanarak İngiltere’nin Musul petrollerine ilgisi artmıştır. İngiltere savaşın çıkmasını istiyordu.(2. Abdülhamid Berlin-Bağdat demiryolu yapımının iznini vermesi bu sebeple Almanya bu sayede Musul petrollerine daha yakın olacak ve Basra Körfezine ve İran Petrollerine yaklaşacak ve bu bölgede söz sahibi oluyorlar hem de İngiltere’nin elinde olan İPEK YOLU’na yakınlaşıyorlardı. Fransa: Suriye, Kilikya, Lübnan ve Filistin’in peşinde ve Akdeniz’i kontrol eden boğazlara ve bölgelere sahip olma çıkarları arasında. Fransızların çıkarlarının nedenleri arasında tarihsel ve duygusal bir zemine dayanıyordu. Geçmiş ve Fransa’nın uzun süreli tarihi, politik, eğitimsel ve ekonomik etkisi Fransız çıkarlarının temelini oluşturuyordu. Fransa Osmanlı’ya çok büyük bir yatırım yaptı bu sebeple Osmanlı’ da koruması gereken vazgeçilmez hakları vardır dedi. # Fransa Hristiyanlık için çok önemli olan Kudüs’ü ele geçirerek tüm Hristiyanlık dünyasının eline almak istiyordu. Ayrıca Musul petrollerine yakınlaşmak istiyordu.( Lübnan ve Suriye bölgeleri).(hala istiyorlar) Ele geçiremeseler bile ticaretinde söz sahibi olacaktı. Ayrıca Kanuni’nin Fransızlara verdiği kapitülasyon(imtiyaz)larını ( limandan vergi vermeden faydalanmak) geliştirmek istiyorlardı ÇARLIK RUSYA: Rusya’nın tarihi boyunca tek bir gayesi olan sıcak denizlere inme politikası üzerinden hareket ediyorlardı. 4. IVAN ilk Karadeniz’e inmek üzere harekete geçmiş, 1783’te 1.PETRO döneminde Kırım’ı ele geçirerek Karadeniz’e ulaşabilmişlerdi. Bundan sonra Balkanlar, Basra Körfezi ve Ortadoğu’daki gelişmelerle doğrudan ilgilenme başlayan Rusya 1877-88 Savaşlarında Türkleri mağlup ederek Balkanlar ve Kafkasya’da toprak sahibi olmuş ve bölgede daha fazla söz sahibi olmuştu. Bundan sonraki hedefleri Balkanlar ve Boğazlar yolu ile AKDENİZ’E özellikle İSKENDERUN KÖRFEZ’İNE İRAN ÜZERİNDEN ise BASRA KÖRFEZ’İNE inmek ve ticaret yolları üzerinde söz sahibi haline gelmekti. ALMANYA: Almanya, İstanbul’u çok çok istemektedir.(Berlin-Bağdat demiryolu hattının hayata geçirilmesi için) Almanya, Türkiye’nin kuvvetli bulunmasını en azından Balkanlara direnecek durumda olmasını istemektedir. Almanlar Asya’ya girdiği zaman Türklerin kendi karşısında direnemeyeceğine inanmakta ve o zamana kadar Türkiye’nin o zamana kadar yaşamasını istemekte. (Kalleş Almanya arkamızdan iş çevirecek) # Almanların ekonomisi gelişmekte bu sebeple ticaret bölgesini arttırmak istiyor.(İngiltere ve Fransa karşı etkili bir konuma gelmek istiyor.) Bu istediklerini gerçekleştirmek için hızlıca işe koyulmuş ve ordusunu güçlü hale getirmişti. Artık geriye Osmanlı ile dostluk kurmak kalmıştı ve bunda da başarılı oldular. Almanya o kadar aç gözlü davranıyordu ki Osmanlı üzerinden hem İRAN hem BAKÜ hem de MUSUL petrollerine göz dikmişti. Almanya işte bu sebeple Osmanlı ile dost olmaya çalışıyordu. İngiltere’nin üzerine Müslüman ülkeleri salmak yine Osmanlı’dan geçiyordu. İTALYA: Karadeniz’deki Maden ocaklarına(kömür sıkıntısı) el koymak ve Antalya civarına el koymak istiyordu. İtalya’nın başlıca amacı ESKİ ROMA İMPARATORLUĞU topraklarına sahip olmaktır. İtalya beklenen OSMANLI parçalanmasının ardından Akdeniz Dengesi’nin korunmasını istiyordu. İtalya başka hak ve ayrıcalık istemiyordu. İtalyan Senatosunda bile bu konudan söz edildi. #İtalya 28 Eylül 1911’de o zaman Osmanlı’da olan Trablusgarp(bugünkü Liba)’ın kıyı bölgelerini işgal etmişti. Yerli halkın destek vermediği sadece SUNUSİYE TARİKATI ŞEYHİ ve adamlarının yardım ettiği Enver Paşa ve M. Kemal Paşaların da aralarında bulunduğu 50 kadar Osmanlı subayı ve bir miktar asker İtalyanlara karşı başarılı bir sınav vermişlerse de İtalyan donanmasının Çanakkale Boğazını bombalaması ve 12 ADA olarak tanınan bazı Ege adalarını işgal etmesi üzerine ve 8 Ekim 1912 de Balkan Savaşlarında patlak vermesiyle Libya(Trablusgarp) terk edilmiş ve İtalyanlarla yapılan UŞİ antlaşmasıyla bölge İtalyanlara geçmiştir. Ayrıca İtalyanlar tüm EGE ve AKDENİZ kıyıları ile KUZEY AFRİKA’nın tamamını ele geçirerek ESKİ ROMA İMP. yeniden kurmak istiyorlardı. Bu isteklerini gerçekleştirmek için İngiltere’nin yanında bize karşı savaşa girmiştir. YUNANİSTAN: Bizans İmp. hayalini gerçekleştirmek ve Rumların oturduğu İzmir dahil Batı Anadolu’yu işgal etme niyetindeler. Ege’yi Yunan denizi yapmak, böylece bir ayağı Avrupa bir ayağı Asya olan büyük bir Yunanistan ‘’Eski Bizans-Grek İmparatorluğu’’ nu yeniden kurmayı amaçlamışlardır. SİR EDWARD GREY-ELEFTHERİOS VENİZELOS PROJESİ Proje Yunanların İltifat devletlerinin yanında ( Çanak. Cephesi) savaşa katılması karşılığı olarak Batı Anadolu’dan toprak verilmesini içermektedir. Edward Grey ve Eleftherios mektuplaştılar.( Notlar sayfa 6-sonu 7 başı) Venizelos bu projeyi Genelkurmay Başkan Vekili Metaxas’a inceletmiş ve aldığı rapordan memnun olmamıştır. Metaxas projeye karşı çıkmış bu projenin çoğu açıdan kalıcı başarı elde edemeyeceğini belirtmiş ve harekatın Yunanistan ve Anadolu Rumlarının aleyhine gelişeceğini vurgulamştır. Fakat Venizelos rapora itibar etmemiş çünkü kendisi savaş yanlısı. Bu sebeple krala bir uyarı yazısı(muhtıra) vermiştir. Kral Kostantin yine karşı çıkması üzerine Venizelos 06.03.1915’te başbakanlıktan istifa etmiştir. Savaş karşıtlığına 2 yıl direnen Kral İtilaf Devletlerinin baskısı karşısında Yunanistan’ı terk ederek Paris’e sürgüne gitmek zorunda kalmıştır. Bunu fırsat bilen Venizelos Yunanistan’ı 04.08.1915’te müttefik olarak merkezi devletlerinin karşısında savaşa sokmayı başarmıştır. OSMANLI DEVLETİ’NİN SİYASİ DURUMU Osmanlı İtilaf devletlerinin dış politikalarına karşı Almanları denge unsuru olarak ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı. 2. Abdülhamid Almanlara Bağdat-Berlin yolunu ihale vermiştir.2.Abdülhamid SERKİS GÜLBENKANYAN’A (8.sayfa orta) Musul ve Bağdat civarında petrolle ilgili araştırma emri vermişti. Bu bölgede petrol bulunduğuna dair rapor verilmiş.(1890 başları) 2.Abdülhamid çıkarmış olduğu özel fermanlar ile petrol sahalarını kendi mülkü(Memalik-i Şahane) haline çevirdi.(1890-1898) Bu sayede batılı ülkelerin eline geçmesini engelledi. Abdülhamid 1904’te demiryolu şirketine bir yıl için bu bölgede petrol arama izni verdi. Anadolu Demiryolları Şirketi(Alman şirketi) petrol arama ruhsatını Deutsche Bank’a aktardı. 1908’te Abdülhamid tahttan indirilince petrol arazilerini Maliye Bakanlığına devretti.1912’de Almanlar eski izinleri ile harekete geçerken İngiliz Petrol şirketi Osmanlı’ya müracaat ederek arama izni istediler.(sayfa 9 başı) 28.07.1914’te Ferdinand( Avusturya Veliahtı) Saraybosna ziyareti sırasında bir Sırp milliyetçisi tarafından öldürülünce Avusturya Temmuz 1914’te Sırbıstan’a savaş ilan etmiştir. Bu olay İngiltere’nin işine gelmiş ve Sırbistan’a sahip çıkarak Avusturya’ya savaş ilan etmiştir. Tabiki bu fırsatı kollayan Almanya, Rusya, Fransa ve İtalya da birbirlerine peş peşe savaşan ilan ettiler. Bu kısımda devletler İttifak ve İltifat devletleri olarak ayrılmıştırlar. İtalya istisna(çift tarafı) Yapılan gizli anlaşma ile İtilaf devletleri safına geçmiştir. Temmuz 1914’te başlayan savaşa Osmanlı başlangıçta girmeyerek tarafsız kalmıştır. Çok toprak kaybettikleri için fetih siyasetini bırakıp toprak bütünlüğünü korumaya yönelik politikalar geliştiriyordu. Bu durum 33 senelik 2.Abdülhamid döneminde başarı ile sürdürülmüştür. Ancak 1908’te tahttan indirilmesinden sonra Osmanlı hemen savaşa girmiştir. Mart 1911 ile Ekim 1912 arasında S,B,Y,K Osmanlı ile ikili anlaşmalar yaptı. 8 Ekimde bu devletlerin Makedonya’da yabancı denetiminde bir reform isteği reddedildiği için BALKAN SAVAŞI patlak vermiştir. 03.12.1912 ateşkes yapıldı. 10.06.1913 Londra Antlaşması imzalandı. Edirne elden çıktı. Temmuz 1913’te Edirne geri alındı. 2.Meşrutiyenin gazıyla 1911’de İtalyanlar ile Trablusgarp’ta 1912’de Balkanlarda Yunan ve Bulgarlar ile savaşa girilmiştir. ENVER PAŞA çektiği bu siyasi yalnızlığı ve kaybedilen topraklar sebebiyle geri almak için Almanların yanında savaşa girerek çözümlemek istemiştir. Osmanlı 1908’den sonra İTTİHAT ve TERRAKKİ siyasi anlayışıyla Turancılık ve İslamcılık akımlarının da etkisiyle devlet sınırlarını tekrar genişletmek hevesindelerdi. Başlangıç olarak Trablusgarp, Tunus ve Cezayir’i tekrar kazanmanın mümkün olacağını düşünüyorlardı.( Müslüman devletlerin desteği ile) Partinin Türkçü üyeleri başı ENVER PAŞA, Çarlık Rusyası’sının oradaki Türkler sayesinde mağlup edilerek Kafkasya ve Orta Asya’nın da dahil olduğu büyük bir Türk İmparatorluğu kurabileceklerini düşünüyorlardı. Bu hedefler için devletin gücü yeterli değildi bu sebeple güçlü bir devletle ittifak yapmaları gerekiyordu. Partinin ileri gelenleri bu durumda Almanya’yı uygun bulmuştu. Almanya’nın ve Partinin hedefleri birbirlerine uygun düşüyorlardı. Churcill 4 zırhlı gemiden 2 tanesine el koymuş ve karşılığında bizden istediği savaş tazminatı niyetine saymıştır. OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞA GİRMESİ #Balkan harbi sırasında İ,F,R’nın Osmanlı’nın Balkanlarda toprak statüsünün korunacağına dair verdikleri sözü tutmaları #İngiltere’nin Musul ve Bağdat’taki Petrol yataklarına olan ilgisi #Çarlık Rusya’nın sıcak denizlere inme isteği ve boğazlar üzerindeki tarihi ihtirasları #Fransızların Kudüs merkez olarak Orta Doğunun Akdeniz’e yakın bölgeler üzerindeki istekleri Bu sebepler Osmanlı Devleti’ni adeta ALMANYA safında savaşa girmeye iten en önemli sebeplerdir. #1908’te 2.Abdülhamid tahttan indirildikten sonra padişah olan Sultan 5. Mehmet Reşad Efendi’nin yaşlı olması devletin idaresini ENVER PAŞA’nın bizzat üstlenmesi ve tabiki ENVER PAŞA’nın Alman ordusuna olan sempatisi savaşa giriş sebeplerindendir. #Sonuç olarak büyük bir Türk İmparatorluğu kurmayı düşünden ENVER PAŞA gizli bir kararla 02.08.1914 Almanya ile anlaşma imzalayarak devletin Almanya yanında savaşa katılacağı sözünü vermiştir. Bu arada Osmanlı halen resmiyette tarafsızlığı sürdürmektedir. Eylül 1914’te İ ve F tarafsızlığımızın sürmesi halinde imtiyazların tek seferli olarak kaldıracağını söylemesi üzerine Osmanlı hemen harekete geçerek tek taraflı olarak imtiyazları kaldırdığını ilan etmiştir. Tarafsızlığın devamı halinde İ ve F bu kararı tanıyabileceğini belirtirken, yanlarında savaşa girecek olduğumuz Almanya ve Avusturya-Macaristan Devletleri ise buna karşı çıkmışlardı. Bu aşamada Akdeniz de İngiltere donanması tarafından güya takip edilen 2 Alman savaş gemisi GÖBEN ve BRESLAW ( Yavuz ve Midilli) Çanakkale Boğazını geçerek Osmanlı Devletine sığınmışlardır. ENVER PAŞA bu iki savaş gemisini satın aldığını ilan etti. #08.10.1914 ENVER PAŞA ve Almanlar arası yapılan gizli anlaşma gereği bu savaş gemilerine TÜRK BAYRAĞI çekilerek, başta ODESA ve SİVASTOPOL olmak üzere Rus Limanlarını bombalayınca OSMANLI resmen savaşa girmiştir. Ünlü Kültür Tarihçisi İngiliz Arnold Toynbere ‘’Osmanlının savaşa girmesini şu şekilde izah etmiştir’’ 1807-1907 arasında RUSYA’nın saldırıları ve yayılımsal emelleri karşısında İSLAM dünyasının koruyuculuğunu üstlenen İNGİLTERE, Avrupa ve Ortadoğu’da çıkan YENİ DENGELER ve POLİTİKALAR yüzünden izlediği ORTA ASYA ve KAFKASYA ve ORTA DOĞU politikalarını terk etmiş ve ÇARLIK RUSYA ile anlaşarak KAFKASYA ve ORTA ASYA’daki Müslüman milletlerin kaderlerinin Rusların insafına bırakmışlardı. Kısacası Osmanlı zorla ALMANYA SAFLARINA itelenmişti. (ENVER PAŞA İngilizlerle, CEMAL PAŞA Fransızlarla, TALAT PAŞA ise ÇAR 2. NİKOLA ile yüzyüze görüşmüştür. #Osmanlı’nın bu şekilde girmesi en çok Almanya’yı sevindirmiştir. Almanlar hem askeri hem de siyasi olarak büyük bir kazanç olarak görüyorlardı. Almanlar ilk olarak 14.11.1914’te MEHMET REŞAD’a Halifelikten dolayı Kutsal Cihad çağrısı yaptırmıştır. Böylece Müslüman Devletlerin Arap Yarımadası, Ortadoğu, Kafkasya, Kuzey Afrika, Hindistan’ın İngilizler’e karşı ayaklanacaklarını zannetmiştir. Fakat beklendiği gibi olmamıştır. Hatta IRAK, SURİYE ve FİLİSTİN’de savaşan Türk Askerleri sadece İ ve F kurşunları ile değil Müslüman Arapların kurşunları ile de şehit olmuştur. OSMANLI’NIN PAYLAŞMA PROJELERİ VE GİZLİ ANTLAŞMALAR Osmanlı’nın petrol bölgeleri, boğazları ve önem taşıyan bölgeleri batılı devletler arasında yapılan gizli görüşmeler ile daha 1.DÜNYA SAVAŞI BAŞLAMADAN pay edilmek istenmiş. 1907 yazında RUSYA ÇARI 2.NİKOLA, İNGİLTERE KRALI 7. EDVARD’LA paylaşma görüşmesi yamıştır. Buna göre Suriye’yi Fransaya’ya Boğazları Rusya’ya Arabistan’ı İngiltere’ye İran’ın ise kuzeyi Rusya’ya Güneyi İngiltere’ye kalmasında karar kıldılar. Bu görüşmeler savaş anında bile gizlice devam etmiştir. İtilaf devletlerinin komutanları savaşı kazanmak için uğraşırken Diplomatlar da askeri hareketlerin gelişmesine bağlı olarak şu 5 gizli antlaşmayı imzalamışlardı: İSTANBUL ANTLAŞMASI(4 MART – 10 NİSAN 1915) (RUSYA – İNGİLTERE – FRANSA ) İngiltere ve Fransa’nın 18 Mart 1915’te İstanbula ulaşmak için Çanakkale Boğazı’na saldırmaları Rusya’da endişe yaratmıştır. Rusya İ ve F’ nin Çanakkale’yi geçmeleri halinde İstanbul’a gelerek Rusya’yı boğazlardan mahrum edecekleri şüphesine kapılmıştır. Halbuki Ruslar Boğazlara aşırı çok önem vermektedir.(sayfa 15 sonda güzel söz) #Rusların bir başka endişesi İngiltere’nin boğazları Yunanistana vermesiydi. Bütün bunları değerlendiren Rusya İ ve F’ ye yazılı bildiri vererek Boğazların kendisine verileceğine dair teminat istemiştir. Rusya şunları istemiştir; İstanbul Şehri, Karadeniz’in batı kıyıları, Marmara Denizi, Midye Deniz hattına kadar Güney Trakya, Karadeniz Boğazı ile Sakarya Nehri , Anadolu Kıyıları, Çanakkale Boğazı, Marmara Adaları , İmroz ve Bozca Adaları Bu isteklerine sıcak bakmayan İ ve F, Rusya’nın Boğazlar konusunda Almanya ile gizli diplomasi yürüttüklerini öğrenince Rusların isteklerini kabul ettikleri bildirmişlerdir. 4 Mart ve 10 Nisan 1915 tarihlerinde yapılan görüşmeler sonunda Rus isteklerinin kabulünü, Fransa ve İngiltere’nin Asya’daki çıkar paylarını içeren gizli antlaşma taraflarca kabul edilmiştir. #Buna göre; RUSYA: İstanbul ve Çanakkale Boğazları, Kocaeli ve Paşaeli Yarımadaları ve Gökçeada ve Bozca Ada #İstanbul serbest bir liman olacak, ticaret gemileri serbestçe boğazdan geçebilecek, #Rusya, İ ve F’nin Anadolu ve Ortadoğuda ki Osmanlı toprakları ile İskenderun Körfezi ve Toroslara kadar Çukurova üzerindeki hakları tanıyacaktır. ##FAKAT İngiltere ve Fransa’nın Çanakkaleyi geçememesi ve Rusyada İhtilal çıkması üzerine ANTLAŞMA UYGULAMAYA KONULAMAMIŞTIR. LONDRA ANTLAŞMASI: (26 NİSAN 1915) # İstanbul Antlaşması uygulanmayınca 1 buçuk ay sonra İtalya’nın taraf değiştirmesiyle bir yenisinin yapılması gerekiyordu. Antlaşmanın Türkiye’yi ilgilendiren maddesi şudur; # İTALYA işgal etmek olduğu Oniki Ada’yı tüm egemenliği altına alacaktır. FRANSA, BÜYÜK BRİTANYA ve RUSYA, İtalya’nın Akdenizde kuvvet dengesinin devamında ilgili bulunduğunu kabul eder. Asya’daki Türk topraklarının tüm veya bölgesel paylaşılması durumunda da onun bir İNGİLİZİTALYAN ANTLAŞMASI’NA konu teşkil etmiş olmasıyla, çıkarlar ve haklar sağlanmış bulunduğu Antalya, Burdur, Isparta ile komşusu Akdeniz Bölgesi’nden gerçek bir hisse alacaktır. Bu hisse ileride saptanırken, FRANSA’nın ve İNGİLTERE’nin bu günkü çıkarları göz önünde bulundurulacaktır. # Antlaşma gereği bugün LİBYA’da padişaha ait bulunan hak ve imtiyazların bütünü İtalya’ya bırakılmıştır. İtalya bir savaş tazminatı saptaması halinde savaşta harcadığı güç ve fedakarlıkla orantılı olarak hisse alacaktır. # İtalya ARABİSTAN ve ARABİSTAN’DA yaşayan Müslümanlara kutsal tanınan yerlerin bağımsız bir Müslüman devleti hakimiyetinde bırakılacakları hususunda İ, F ve R tarafından yapılmış olan deklarasyon(açıklamaya) katıldığını duyurur. MC MAHON ANTLAŞMASI:(OCAK 1916) # İngiltere, 1.Dünya Savaşı rüzgarlarının esmeye başladığı savaş öncesi günlerde Osmanlı’nın Almanya ile yakın ilişkiye içine girmesi üzerine sömürgelere giden ve hayati öneme sahip SÜVEYŞ KANALI yolunun kontrolünü devam ettirmek için Arap Alemini Osmanlı’ya karşı kışkırtma ve ayaklandırma gayreti içerisine girmiştir. Bunu eyleme çevirmek için MEKKE EMİRİ ŞERİF HÜSEYİN ile görüşmelere başlamıştır. Bunun karşılığında MEKKE EMİRİ İ’den Hicaz’ın bağımsızlığının tanınarak kendisine verilmesini ve Halifeliğin Osmanlı’dan alınarak kendisine verilmesini istemiştir. Bu öneriler İngiltere tarafından kabul edilmemiştir. # Savaşın her geçen gün şiddetlenmesi ile ŞERİF HÜSEYİN ve İngiltere Görüşmeleri yeniden başlamıştır. ŞERİF HÜSEYİN bu sefer isteklerini daha da genişleterek, ARAP YARIMADASI, IRAK ve SURİYE’yi içine alacak şekilde bir ARAP DEVLETİ kurularak başına kendisinin getirilmesi talebinde bulunmuştur. Bu istek üzerine İngiltere’nin Kahire Yüksek Komiseri HENRY MC MAHON ile ŞERİF HÜSEYİN arasında 1915 yılında başlayan görüşmeler OCAK 1916’da antlaşma ile sonuçlanmıştır. MC MAHON Arapların talebini aynı derecede önemli ve muğlak 3 değişiklikle kabul etti. 1. Mersin ve İskenderiye kenteriyle Suriye’nin Şam, Humus, Hama ve Halep kentlerinin batısında kalan bölümü tamamen Arap nüfusu sayılmayacağından yukarıdaki sınırların dışında tutulmalıdır.(Bugünkü İsrail sınırları korunmuştur.) 2. BÜYÜK BRİTANYA Kutsal Toprakları her türlü dış saldırıya karşı koruyacak ve dokulunmazlılığını sağlayacaktı. 3. BÜYÜK BRİTANYA’nın Müttefiki Fransa’nın çıkarlarına zarar vermeden hareket edebileceği sınırlara gelince BÜYÜK BRİTANYA yukarıdaki değişiklikler çerçevesinde, MEKKE ŞERİFİ HÜSEYİN’in talep ettiği bütün bölgelerde Arapların bağımsızlığını tanımaya ve desteklemeye hazırdır. # Antlaşmaya göre Lübnan hariç MEKKE ŞERİFİ’nin tüm istekleri yerine getirilmiştir. Müslüman Araplar Osmanlı Halifesinin yayımladığı KUTSAL CİHAT’a rağmen ŞERİF HÜSEYİN’in emirlerine itaat ederek onun peşinden gitmişlerdir. SYKES-PİCOT ANTLAŞMASI(9-16 MAYIS 1916) VE PETROGRAD PROTOKOLÜ Rusya 1.Dünya Savaşı’nın başından beri İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına sahip olmak istemesini dile getirmekte, bu mümkün olmazsa savaşa devam etmekte isteksiz olduğunu hatta savaştan çekilmeyi bile düşündüğünü Dış İşleri Bakanı SAZANOV vasıtasıyla açıklamıştır. Rusyayı dikkate alan İ ve F, Osmanlı’nın Ortadğudaki , Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki topraklarını kendi aralarında paylaşmayı öngören SYKES-PİCOT Antlaşmasını 9-16 MAYIS 1916’da yapılan görüşmeler sonucunda imzalamışlardır. İmzalayan kişiler sebebiyle antlaşmanın adı böyledir. # Bu antlaşma özellikle Osmanlı’nın Asya’da kalan topraklarındaki Fransa ve İngiliz paylarını belirtmekteydi. Antlaşmanın kesinleşmesi için Rusya’nın onaylaması şartı kabul edilmiştir. Böylece Rusların isteği kabul edilerek bu 3 devlet 10-23 Ekim 1916 tarihlerinde antlaşmaya kesin şeklini vermişlerdir ve kabul etmişlerdir. Bu antlaşmaya göre Fransa ve İngiltere’nin Rusya ile yaptıkları PETROGARD Protokolü’ne göre Osmanlı topraklarının aralarına paylaşılması şu şekilde olmuştur; 1- Rusya’ya Kafkas sınırına yakın bölgeler, Van ve Erzurum illeri ile Trabzon ve Bitlis illerinin doğu bölümleri ayrıca Sivas, Harput ve Diyarbakır illerinin bir kısmı veriliyordu. 2- Fransa’ya Kilikya ve Beyrut ayrıca Halep, Harput ve Diyarbakır illerinin büyük bir kısmı, Şam ve Sivas illerinin bir kısmı ve Cebelilübnan Sancağının tamamı veriliyordu. 3- İngiltere’ye Bağdat ve Basra illerini içeren Güney Irak veriliyordu. 4- İskenderun Serbest Liman, Filistin ise milletlerarası bir bölge oluyordu. 5- Bu paylaşımdan geri kalan topraklarda bir Arap Devleti veya Arap Devletleri Federasyonu kuruluyordu. Bu devletin AKKA-KERKÜK çizgisinin kuzeyi Fransız nüfus alanı, Güneyi ise İngiliz nüfus alanı oluyordu. ST. IEAN DE MAURİENNE ANTLAŞMASI(18 AĞUSTOS 1917) Önceki antlaşmalarda Fransa ve İngiltere’nin alacakları konusunda açıklık getirmişti. İtalyan payından ise söz bile edilmemişti. Fransa’nın Roma Büyükelçisi BARRERE 30.09.1916’da FRANSIZ DIŞİŞLERİ BAKANI BRİAND’A bir mektup yazarak İtalya’da muhalefet basınının BERON SANİNO’YA saldırdığını, kendisini Anadolu’dan İtalya için bir pay alamamakla suçladıklarının belirtmişti. 1917 yılı başlarından bu yana meydana gelen yeni olaylar İtalya’yı payı ile yakından ilgilenmeye yöneltmişti. BOLŞEVİK İHTİLALİ başlamış ve Rusya’nın uzlaşma devletleri safında devam edeceği şüpheli hale gelmişti. Buna karşılık Amerika, Almanya’ya savaş açmıştı. Bu arada Çarlık Rusya’nın İngiltere ile imzalamış olduğu ve İtalya’dan gizli tutulmuş olan Osmanlı toprakları ile ilgili gizli antlaşmalarda açığa vurulmuştu. Bu nedenle Roma Hükümeti’nin davranışlarında Londra ve Paris hükümetlerine karşı gücenme görülmeye başlanmıştı. İtilaf devletleri İtalya’nın savaşa ağırlığını koymasını kolaylaştırmak için Anadolu’daki payının sınırlarını belirtmek üzere görüşmelere girişmek zorunda kalmışlardır. Sonuç olarak İtalya, Fransa ve İngiltere arasında Fransız İtalyan sınırlarındaki ST JEAN DE MAURİENNE İSTASYONUNDA bir vagonda son paylaşma antlaşması yapılmıştır. Antlaşmada İtalya kendi bilgisi dışında İtilaf devletleri arasında imzalanmış olan önceki paylaşma hükümlerini tanımayı kabul etmişti. Buna karşılık kendisine daha önceden tanınmış olan Antalya vilayetine ek olarak İzmir vilayetini de elde ediyordu. İtalya, İzmir Limanının İngiltere ve Fransa ve onların sömürgeleri için serbest liman haline getirecekti. İtalya, İngiltere ve Fransa’nın İskenderun, Hayfa ve Akka Limanlarıyla ilgili birbirlerine verdikleri imtiyazları kabul edeceklerdi. Ayrıca Mersin Limanı’ndan kendi ticaret gemilerinin giriş çıkışları için serbest liman olarak da faydalanacaktı. İtalya’dan gelen mallar Adana’ya demiryoluyla da ücretsiz taşınacaktı. Kilikya sahili boyunca İtalyan mallarına gemilerine hiçbir farklı muamele yapılamayacaktı.Savaş sonunda Türk toprakları için saptanmış olan hükümlerin yerine getirilmesini gerektiren etmenler meydana çıkması durumunda da Akdeniz’deki dengenin devamı sağlanacaktı. Ne var ki bu antlaşmanın geçerli olması için Rusya’nın kabul etmesi koşullar arasında vardı ve İtalyan çıkarlarını açıkta bırakmaktaydı. RUS İHTİLALİNDEN SONRAKİ DEVRE İhtilal Çarlık Rusya’yı karıştırdı. Çarlık Rusya savaştan çekilmek zorunda kalınca İngiltere ve Fransa’nın İtalyanlara olan ihtiyacı daha da artmıştı. Bu durumdan faydalanan İtalyanlar, İzmir bölgesini de istemiş ve bu isteği İngilizler tarafından kabul görünce İzmir’deki İtalyan konsolosu 12000 adet İtalyan bayrağı diktirerek hazırlıklara bile başlamıştı. Öte yandan YUNANİSTAN, Osmanlı Devleti’nin paylaşılmasından kendine pay düşmediği için son derece rahatsızlık duyuor ve #İngilizlerin kapısını aşındırıyordu. Fakat istedikleri İstanbul Rusya’ya İzmir ise İtalyanlara vaat edildiği için eli boş dönüyorlardı.1919 PARİS BARIŞ KONFERANSINDA Yunanistan Başbakanı (VENİZELOS) seslenerek Barbar Türkleri Orta Asya’ya kadar sürülmeleri için doğan bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini ve Yunanistan’ın bu iş için üzerine düşecek olan göreve hazır olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak Yunanistan’ın hiç olmazsa İzmir’e çıkması hususunda ikna etmiştir. Kim: Rum asıllı İngiliz iş Adamı Basil Zaharof(Petrolcü) 02.11.1917’de İngiliz hükümeti adına yayınlanan İNGİLİZ DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI sekreteri ARTHUR BALFOUR yazılı bildirisinde; Dünya Siyonist Teşkilatının Liderlerine hitaben şu ifadeler yer almaktadır;(sayfa 24) ‘’Filistin’in Yahudi halkının vatanı olarak benimsenmesini hoşnutlukla karşıladığını ve bu amaç uğruna elinden gelen her türlü çabayı göstereceğini ifade eder, Filistin’de yaşayan Yahudi olmayan halkın ve diğer ülkelerde yaşayan Yahudi nüfusun sivil ve dini hakları ile siyasi statülerini haksızlığa uğratacak hiçbir davranışta bulunulmayacaktır.’’ # 9 Aralık 1917’de Mısır’dan ordusundaki 3 Yahudi birliği ile hareket eden GENERAL Robert Awenby tek kurşun sıkmadan Kudüs’e irdi ve 1200 yıllık İslam, 500 yıllık Osmanlı-Türk Hakimiyeti sona erdi ve Filistin’in Kudüs’ün kapıları Yahudi göçmenlere açıldı. Sonuç olarak 1947’de BM’de İSRAİL DEVLETİNİN KURULUŞU ELE ALINDI. MONDROS ATEŞKES GÖRÜŞMESİ Osmanlı Devleti, 1.Dünya Savaşında Kafkasya, Mısır ve Süveyş, Çanakkale, Irak, Filistin, Suriye, Galiya ve Doğu Cephelerinde 4 yıl boyunca mücadele etmiştir.29 Eylül 1918’de Bulgaristan’ın ateşkes ilan etmesi Makendonya cephesinin çökmesine ve dolayısıyla Osmanlı’nın AvusturyaMacaristan ve Almanya ile bağlantısının kesilmesine sebep olmuştur. Aynı zaman da Parti’nin ileri gelenleri her şeyin bittiğini kabul ederek 8 Ekim 1918’de hükümetten çekilmiştir. 14 Ekim 1918’de sadrazamlığa getirilen AHMET İZZET PAŞA’nın hükümeti kurduktan sonraki ilk icraatı İtilaf Devletleri’ne 20 Ekim 1918’de mütareke(ateşkes) teklifi yapmak olmuştur. İstanbul’da esir bulunan Townsend’in aracılığı ile yapılan bu teklif hemen kabul edilmiştir. Çünkü İngiltere, Fransa ve İtalya karşılarında yalnız kalmış olan Osmanlı Devleti’nin içine düşmüş olduğu bu kötü durumdan faydalanarak bir an önce hisselerine düşen topraklara sahip olabileceklerdi. Fakat 24 Ekim’de ateşkesi kabul eden İngiltere, askeri harekatına devam etmiş ve devletler hukukunu hiçe sayarak 3 Kasım 1918’e kadar MUSUL, KERKÜK VE ERBİL petrol bölgelerini işgal etmiştir. Çanakkale’de ağır bir tokat yiyen İngilizler, Galip Devlet sıfatıyla bu darbenin ezikliğini üzerilerinden atmak için RaufOrbay Başkanlığındaki Türk Heyeti ile yapılacak görüşmeler için yer olarak Limni adasındaki MONDROS Koyunda Demirli olan İngilizlerin azametli zırhlısı Agamennon’u seçmişlerdi. Sonuç olarak Osmanlı ile İtilaf devletleri arasında imzalanan Mondros Ateşkeş Antlaşması 25 maddeyi kapsıyordu. Almanya ile yapılan(VERSAİLLES), Avusturya-Macaristan ile yapılan(SAİNT-GERMAİN), Bulgaristan ile yapılan(NEVİLLY) antlaşmalarına bakıldığında Mondros’un yanında çok hafif kalıyorlardı. OSMANLI’NIN MONDROSU KABUL ETME SEBEPLERİ # Osmanlı’nın Mondrosu imzalamasının önemli sebeplerinden birisi 5 Ocak 1918’de İngiltere Başbakanı LLOYDE GEORGE’un AVAM Kamara’sında yaptığı şu konuşma olmuştur.’’ Biz Türkleri, ne payitahtlarından ne de ekseriyetle meskun bulundakları namlı Anadolu ve Rumeli topraklarından mahrum bırakmak için savaşmadık. Türklerin yaşamakta olduğu ülkede, Türk İmparatorluğunun başkenti olan İstanbul olmak üzere devamına engel olacak değiliz.’’ # Diğer önemli sebep ise A.B.D. Başkanı WODROW Wilson’un 8 Ocak 1918’de Wilson Prensipleri Beyannamesi adı ile yayınlanan bildirinin 12. Maddesinde yer alan Osmanlı Devleti ile ilgili şu görüşü idi.’’ Osmanlı İmparatorluğunun Türklere meskun olan bölümlerinin bağımsızlığı korunmalıdır. Ama şu anda Türk hakimiyetinde olan diğer milliyetlerde yaşama güvencesine ve özerk hükümet etme hakkına sahip olmalıdır. Çanakkale Boğazı, milletlerarası güvence altında bulunan bütün gemilere açılmalıdır.’’ AHMET İZZET PAŞA 19 Aralık 1918’de Osmanlı Mebusan Meclisi’nde yaptığı bir konuşmasında ‘’A.B.D. Başkanı tarafından açıklanan hak ve adalet esaslarına dayanan bir barışı tam bir içtenlikle kabul edeceğiz’’ diyordu. Fakat mütarekenin imzalanmasından sonraki gelişmeler hiç de bu yönde olmamıştır. Mondros Ateşkesi ile Osmanlı Devleti adeta Ölüm Fermanı’nı imzalamış oluyorlardı. 13 Kasım 1918’de 55 Gemilik İtilaf Devletleri Donanması İstanbul’a gelmiş ve Dolmabahçe civarında demirlemişti. MONDROS MÜTAKERESİNİN MADDELERİ 1,2,3. MADDE- Çanakkale ve İstanbul Boğazları serbest geçişe açılacak ve boğazlardaki askeri mevziler İtilaf Devletleri Kuvvetlerince işkal edileceklerdir. Ayrıca Türk suları ve Karadeniz deki mayın bölgeleri ve torpillenmiş sahalar işaretlenecek ve gerekirse temizlenmesi için İtilaf Devletlerine yardım edilecektir. 4,22. MADDE- Osmanlı Devleti’nin eline geçen İtilaf Devleti askerleri ve Ermeni esirleri tamamı İstanbul’a getirilerek kayıtsız şartsız teslim edilirken, Türk Esirleri ise İtilaf Devletlerinin gözetiminde olacak. Askerlik yaşını geçmiş Türk Esirlerinin serbest bırakılması hususu değerlendirilecektir. 5,6,8. MADDE- Sınır güvenliği ve asayişin sağlanması için gerekli olan kuvvet dışındaki Türk ordusu hemen terhis edilecek, Türk sularından ve Türklerin elindeki tüm savaş gemileri İtilaf Devletlerine teslim edilecektir. Ayrıca Türk Liman ve Askeri teçhizat depolarındaki gemi onarım limanlarından faydalanılacaktır. 7,24. MADDE- İtilaf Devletleri kendi güvenliklerinin tehdit altında hissettiklerinde stratejik noktaları işgal etme, ayrıca Ermenilerin hak iddia ettikleri doğudaki 6 vilayette(ERZURUM, SİVAS, ELAZIĞ, VAN, BİTLİS, DİYARBAKIR) düzensizlik çıkması halinde İtilaf Devletleri bunların herhangi bir bölümünü işgal etme hakkını saklı tutacaktır. 10,12,15. MADDE- Toros geçidi işgal edilecek, tüm demiryollarına İtilaf kontrol subayları yerleştirilecek, halkın ihtiyaçları dikkate alındıktan sonra tamamen İtilaf Kuvvetlerinin serbest kullanımına verilecektir. Ayrıca telgraf ve telefon santralleri denetim altında tutulacaktır. Türk hükümetinin mesajları müstesna sayılacaktır. 11,16. MADDE- Türk kuvvetleri, KUZEY İRAN, KAFKASYA, HİCAZ, YEMEN, SURİYE ve MEZOPOTAMYA’yı hemen tahliye edecek ve tüm garnizonlar en yakın İtilaf karargahına silahlarıyla birlikte teslim olacaktır. 14,21. MADDE- Ülkenin ihtiyaçları karşılandıktan sonra Türk kaynaklarından kömür, yakıt ve denizcilik malzemeleri satın alınması için kolaylık sağlanacaktır. Ayrıca İtilaf Kuvvetlerinin çıkarlarının korunması amacıyla Türk Levazım Bakanlığında bir İtilaf temsilcisi bulunacak ve ona her türlü bilgi eksiksiz verilecektir.