tc gazđ ünđversđtesđ sağlık bđlđmlerđ enstđtüsü halk sağlığı ana

advertisement
T.C.
GAZĐ ÜNĐVERSĐTESĐ
SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ
HALK SAĞLIĞI ANA BĐLĐM DALI
ANKARA’DA BĐR HASTANENĐN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
KLĐNĐĞĐ’NE BAŞVURAN DOĞURGANLIK YAŞ GRUBUNDAKĐ BĐR
GRUP KADININ ÜREME SAĞLIĞI VE CĐNSEL YOLLA BULAŞAN
HASTALIKLAR KONUSUNDA BĐLGĐ VE TUTUMLARININ
DEĞERLENDĐRĐLMESĐ
YÜKSEK LĐSANS TEZĐ
Yasemin ÖZTÜRK
Tez Danışmanı
Doç. Dr. F.Nur AKSAKAL
ANKARA
EKĐM 2010
ii
ĐÇĐNDEKĐLER
Kabul ve Onay ...........................................................................................ii
Đçindekiler ................................................................................................. iii
Tablolar Dizini ...........................................................................................v
Kısaltmalar Dizini .................................................................................... vii
Önsöz ........................................................................................................ ix
1. GĐRĐŞ ve AMAÇ ...................................................................................1
2. GENEL BĐLGĐLER ...............................................................................5
2.1. Üreme Sağlığı Kavramı ................................................................5
2.2. Üreme Hakları ..............................................................................7
2.3. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Tanımı ...................................9
2.4. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma ........................... 14
2.5. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlarda (CYBE)
Genel Durum.............................................................................. 16
2.5.1.
Sifiliz Prevalansı ............................................................ 21
2.5.2.
Hepatit B ....................................................................... 24
2.5.3.
Gonore, Trikomoniyaz ve Genital Klamidya
Enfeksiyonu ve diğer Genital Enfeksiyonlar .................. 28
2.6. Kadının Üreme Sağlığı Đçindeki Yeri .......................................... 32
3. GEREÇ ve YÖNTEM ......................................................................... 39
3.1. Araştırmanın Yeri ve Zamanı ..................................................... 39
3.2. Araştırmanın Çalışma Grubu ..................................................... 40
3.3. Araştırmanın Tipi........................................................................ 40
3.4. Araştırmanın Veri Kaynakları ..................................................... 40
3.5. Araştırmayı Uygulayanlar ve Uygulama Şekli ............................ 40
3.6. Araştırmanın Zaman Çizelgesi ................................................... 41
3.7. Araştırma Verilerinin Düzenlenmesi ve Analizi........................... 41
3.8. Uygulamada Karşılaşılan Güçlükler ........................................... 41
4. BULGULAR ....................................................................................... 42
5. TARTIŞMA .........................................................................................57
6. SONUÇ ve ÖNERĐLER ...................................................................... 63
iii
7. ÖZET .................................................................................................. 65
8. SUMMARY .........................................................................................67
9. KAYNAKLAR..................................................................................... 69
10. EKLER ............................................................................................... 74
11. ÖZGEÇMĐŞ ........................................................................................81
iv
TABLOLAR DĐZĐNĐ
Tablo 1:
Đstanbul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi, 2004 Yılı
Hastalıkların Dağılımı............................................................... 21
Tablo 2:
1991-2002 Yılları Sifiliz Morbidite Oranları .............................. 22
Tablo 3:
Türkiye’de Đllere Göre Sifiliz Prevalansı (2002) ........................ 23
Tablo 4:
Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nden Tanıya Dayalı
Sifiliz Laboratuar Sonuçları (2000-2004).................................. 24
Tablo 5:
Hepatit B Olgularının, Ölümlerinin, Morbidite ve
Mortalitelerin Sayıları ............................................................... 25
Tablo 6:
Yıllara Göre Hepatit B Mortalite Hızı, (Bir Milyonda),
Türkiye ..................................................................................... 25
Tablo 7:
Hepatit B Olgularının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı ............... 26
Tablo 8:
Yıllara göre Hepatit B Đnsidansı, (Yüzbin nüfusta), Türkiye ...... 26
Tablo 9:
Yıllara göre Hepatit B Vaka Sayıları, Türkiye ...........................26
Tablo 10: Türkiye’de Çeşitli Grupların Kan Testlerinin HBsAg
Seropozitivitesi ......................................................................... 27
Tablo 11: Sentinal merkezlerde HIV, Hepatit B, Sifiliz, Gonore ve
Chlamydia Test Sonuçlarının Dağılımı..................................... 29
Tablo 12: Çeşitli Gruplarda C. Trachomatis Enfeksiyonlarının
Prevalansı ................................................................................ 30
Tablo 13: Kadın ve Erkekte Üreme Sistemi Hastalıklarına Bağlı Yük ...... 37
Tablo 14: Araştırmanın Zaman Çizelgesi ................................................. 41
Tablo 15: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Bazı
Sosyodemografik Özelliklerinin Dağılımı, Ankara,2010 ........... 42
Tablo 16: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Üreme
Sağlığına Đlişkin Olarak Belirttikleri Tanımların Dağılımı,
Ankara, 2010 ........................................................................... 44
Tablo 17: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel
Đlişkide Bulunma ve Aile Planlaması Yöntemleri
v
Kullanma/Kullanmış Olma Durumlarının Dağılımı, Ankara,
2010 ......................................................................................... 45
Tablo 18: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Kadın
Hastalıkları Đle Đlgili Sorunlarını Rahatlıkla Konuşabildikleri
Kişilerin Dağılımı, Ankara, 2010 ............................................... 46
Tablo 19: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaştığını Belirttikleri Hastalıkların Dağılımı, Ankara, 2010 .... 47
Tablo 20: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Eşler
Arasında Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma
Sorumluluğunun
Kime
Ait
Olduğunu
Düşünme
Durumlarının Dağılımları, Ankara, 2010................................... 48
Tablo 21: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıklar Yönünden Yüksek Riske Sahip
Olduğunu Belirttikleri Grup/Grupların Dağılımı, Ankara,
2010 ......................................................................................... 49
Tablo 22: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıkların Cinsel Đlişki Dışında Bulaşma Yolları
Đle Đlgili Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010........................ 50
Tablo 23: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınlar Tarafından
Belirtilen Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Đlerde Yol
Açabileceği Hastalık ya da Durumların Dağılımı Ankara,
2010 ......................................................................................... 51
Tablo 24: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıklardan Korunmak Đçin Yapılması
Gerekenler Hakkındaki Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara,
2010 ......................................................................................... 52
Tablo 25: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıklar Hakkında Yeterli Bilgiye Sahip
Olduğunu Düşünme Durumları ve Bilgiyi Edindiği
Kaynakların Dağılımı, Ankara, 2010 ........................................ 53
Tablo 26: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Verilen
Önermeleri Doğru ya da Yanlış Değerlendirme
Durumlarının Dağılımı, Ankara, 2010 ...................................... 55
vi
KISALTMALAR DĐZĐNĐ
AÇS
: Ana Çocuk Sağlığı
AIDS
: Acquired Immune Deficiency Syndrome
AP
: Aile Planlaması
BV
: Bakteriyel Vaginozis
HIV
: Human Immune Deficiency Virus
CDC
: Centers for Disease Control and Prevention
CĐBH
: Cinsel Đlişki ile Bulaşabilen Hastalıklar
CMV
: Cytomegalovirus
CYBE
: Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar
CYBH
: Cinsel Yolla bulaşan Hastalıklar
CYBĐ
: Cinsel Yolla Bulaşan Đnfeksiyonlar
DFA
: Direkt Fluoresan Antikor testi
DNA
: Deoxyribonucleic Acid
DSÖ
: Dünya Sağlık Örgütü
ELISA
: Enzyme Linked Immunosorbent Assay
EMR
: Erken Membran Rüptürü
GI
: Granuloma Inguinale
HAV
: Hepatitis A Virus
HBIG
: Hepatitis B Immunoglobulin
HBV
: Hepatitis B Virus
HCV
: Hepatitis C Virus
HCMV
: Human Cytomegalovirus
HDV
: Hepatitis D Virus
HEV
: Hepatitis E Virus
HPV
: Human Papilloma Virus
vii
HSV
: Herpes Simpleks Virus
KS
: Kaposi sarkomu
LEEP
: Loop Electrosurgical Excision Procedure
LGV
: Lenfogranuloma Venereum
PCP
: Pneumocystis Carinii Pnömonisi
PID
: Pelvic Inflammatory Disease
RNA
: Ribonucleic acid
RPR
: Rapid Plasma Reagin test
SB
: Sağlık Bakanlığı
SPSS
: Statistical for Social Sciences for Windows
STD
: Sexually Transmitted Diseases
TNSA
: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması
TPHA
: Treponema Pallidum Hemagglutination Assay
VDRL
: Venereal Disease Research Laboratory
WHO
: World Health Organization
viii
ÖNSÖZ
“Ankara’da Bir Hastanenin Kadın Hastalıkları ve Doğum
Kliniği’ne Başvuran Doğurganlık Yaş Grubundaki Bir Grup Kadının Üreme
Sağlığı ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusunda Bilgi ve
Tutumlarının Değerlendirilmesi” konulu tez çalışmamın gerçekleştirilmesinde
çok büyük yardım ve desteğini gördüğüm danışmanım Sayın Doç. Dr. F. Nur
Aksakal’a ve yüksek lisans programım süresince bana verdikleri eğitim ve
ilgileri nedeniyle Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nda görevli olan
tüm öğretim üyelerine ve asistanlarına teşekkür ederim.
Tezimin
istatistiksel
verilerinin
değerlendirilmesindeki
yardımları için Gazi Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı’nda görevli
olan asistanlar Sayın Dr. Füsun Civil ve Dr. Tuğba Özdemirkan’a teşekkür
ederim.
Tezime verdikleri katkıdan dolayı Sayın Yavuz Çelik ve Kamil
Kurtul’a teşekkür ederim.
Yüksek lisans eğitimim süresince bana her zaman destek
olan ve sabır gösteren güzel annem Zübeyde Öztürk’e, özellikle tez
çalışmamı gerçekleştirirken değerli görüşleri ve yardımları ile hep yanımda
olan canım kardeşim Sayın Đçmimar Yeliz Öztürk’e ve bu zorlu sürece
bütün sevimliliğini katarak bambaşka bir anlam kazanmasını sağlayan
minik kardeşim Deniz Kemal Öztürk’e en içten dileklerimle teşekkür
ediyorum.
Ekim 2010
Yasemin Öztürk
ix
1.GĐRĐŞ ve AMAÇ
Üreme sağlığı, üreme hakları ve cinselliği de içeren yeni bir
kavramdır.¹ 1994’te Kahire’de yapılan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma
Konferansında (ICPD) “Üreme Sağlığı”, ilk kez “üreme sistemi, onun
fonksiyonları ve işleyiş süreciyle ilgili, sadece hastalık ve sakatlığın
olmaması değil, tüm bunlara ilişkin fiziksel, mental ve sosyal yönden
bütünüyle iyi olma durumudur” olarak tanımlanmıştır. ²
Üreme sağlığının kapsamı, kadını ve erkeği içermekle
birlikte, kadın açısından hayati bir öneme sahiptir.¹ Üreme sağlığı sorunları
nedeniyle insan ömrü %10-15 azalmaktadır. Ancak bu etkilenme
kadınlarda %22 iken, erkeklerde ise sadece %3’tür.³ Genel olarak, fertil
dönemdeki bireyler üreme, cinsellik, aile planlaması ve sağlığı hakkında
çok az bilgiye sahiptir. Üreme sağlığı ile ilgili konuların rahatça
konuşulamaması, yeterli bilgi verilmemesi ya da yanlış bilgilerin olması
üreme sağlığı sorunları riskini arttırmaktadır. ⁴
Üreme sağlığı, kadınların yaşamlarını doğrudan etkileyen bir
konudur.⁴ Kadının üremeye ilişkin özellikleri ve fonksiyonları kadın
sağlığını
özel
kılmaktadır.²
Çünkü
doğurganlık
kadın
bedeninde
gerçekleşen bir olaydır ve kadının bu işlevi yerine getirirken yaşadıkları
genel sağlık düzeyini olumsuz yönde etkileyebilir. Kadının üreme
sağlığının korunması demek, sağlıklı ve mutlu aileler ve dolayısıyla sağlıklı
bir toplum ve gelecek demektir.¹ Kadınların genital anatomik yapıları
nedeniyle hastalıklara karşı daha duyarlı oldukları bilinmektedir. Bu
hastalıklar üreme sağlığının yanı sıra bebek sağlığı üzerine etkileri
açısından da önem taşır.⁵
Kadının genel sağlık durumu toplum içindeki statüsü ile
yakından ilgilidir.⁶ Kadın sağlığı, aile ve toplumdan kaynaklanan psiko-
1
sosyal etkenler, kadının bireysel sağlık durumu, kadının üremedeki rolü ve
sağlık hizmetlerinin erişilebilirliği ve durumu gibi çeşitli faktörlerin etkisi
altındadır.⁷ Üreme sistemi ile ilgili rahatsızlıklar kadında hem fiziksel hem
de psikososyal baskı ve sıkıntılar yaratır. Çünkü kadın, fiziki rahatsızlığının
yanı sıra doğurganlığını ve cinselliğini yitirme korkusu, düşük ve
infertilitenin getireceği suçlanma duygusu, mahremiyetin tehdit altında
olması gibi pek çok duygusal sorun yaşar.⁴
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE) yaygın olarak
korunmasız cinsel ilişki ile bulaşan ve genellikle cinsel organlarda akıntı,
yara ve/veya siğil gibi belirtiler gösteren ancak sıklıkla hiçbir belirti ve
bulgu vermeksizin seyreden bir grup enfeksiyondur.⁸ CYBE, akut olguların
yüksek görülme sıklığı ve bundan kaynaklanan komplikasyonlar ve
sekellerin neden olduğu iş göremezliklerin oluşturduğu hastalık yükü
bakımından tüm dünyada bir halk sağlığı sorunu durumundadır. Ayrıca
bireysel ve ulusal düzeyde bir ekonomik yük meydana getirmektedir. 2004
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Raporu’nda yer alan cinsel yolla bulaşan
hastalık (CYBH) yükü tahminlerine göre; Avrupa Bölgesi’nde erken
çocukluk ve erken erişkinlik döneminde HIV dışı cinsel yolla bulaşan
hastalık nedeniyle 149.000 yıl ve yine aynı dönem için HIV/AIDS nedeniyle
39.000 yıl kaybedilmektedir.⁹
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar arasında küresel boyutta
bir sorun haline gelen HIV virüsü ve AIDS, cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonların kontrolünün önemini daha da arttırmıştır.¹⁰ CYBE’nin
geleneksel yollarla yayılması ile HIV’in bulaşması arasında güçlü bir
korelasyon vardır; ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların HIV’in cinsel
yolla bulaşma riskini artırdığı tespit edilmiştir.¹¹ DSÖ verilerine göre, her yıl
bütün dünyada 340 milyon tedavi edilebilen CYBE, milyonlarca tedavisi
mümkün olmayan CYBE ve 5 milyon HIV olgusu ortaya çıkmaktadır.¹⁰
2
Cinsel yolla bulaşan hastalıklara en çok üreme yönünden
aktif olan 15-49 yaş grubundaki insanlar yakalanabilmektedirler.¹²
CYBE’nin görülme sıklıklarının gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere
göre daha yüksek olduğu gözlenmiştir.¹³ Bu hastalıklar gelişmekte olan
ülkelerde “sağlıklı üretken yaşam” yıllarında kayba neden olan en önemli 5
etyolojik faktör arasında yer almaktadır. Diğer ülkelerde olduğu gibi,
Türkiye’de de cinsel ilişki ile bulaşabilen hastalıklar (CĐBH), komplikasyon
ve sekelleri açısından büyük önem taşımaktadır.¹⁴ Ülkemizde cinsel yolla
bulaşan infeksiyonların prevalansını gösteren çalışma az sayıdadır.
Zarakolu ve arkadaşları Ankara’da kayıtlı seks çalışanı kadınlarda
Neisseria Gonorrhoeae prevalansını %2.3 olarak bildirmişlerdir. Ortaylı ve
arkadaşlarının aile planlaması kliniğine başvuran kadınlarda yaptıkları
çalışmada C. Trachomatis prevalansı %1.9, T.Vaginalis prevalansı %2.6
olarak bildirilirken, hiç N. gonorrhoeae saptanmamıştır. Hodoglugil ve
arkadaşlarının çalışmasında ise yine aile planlaması polikliniğine başvuran
kadınlarda bakteriyel vajinozis ve C.Trachomatis sıklığı sırasıyla %28.2 ve
%12 oranlarıyla en sık görülen CYBĐ olarak belirtilmiştir.⁵
Toplumsal
değer
yargıları
ve
cinsel
ilişkiyle
bulaşan
hastalıkların kalıcı izleri nedeniyle enfekte kadın, erkeğe kıyasla daha ağır
bir sosyal ve psikolojik baskıyla karşı karşıya kalır.¹⁵ Hangi yaş olursa
olsun üreme sağlığı (ÜS) ile ilgili sorunlar ve hizmet gereksinimi erkeklere
göre kadınlarda daha fazladır. Örneğin gelişmekte olan ülkelerde 15-44
yaş grubunda, hastalık yükü nedenleri arasında, üreme hastalıklarına
bağlı yük, kadınlarda (%36.6), erkeklere (%12.3) kıyasla 3 kat daha
fazladır. Biyolojik ve fizyolojik yapıları nedeni ile cinsel yolla bulaşan
enfeksiyonlara yakalanmada kadınlar, erkeklere göre daha fazla risk
altındadır.
Bu
risk
sonucunda,
kadınlarda
cinsel
yolla
bulaşan
enfeksiyonların da hastalık yükü erkeklere kıyasla 6 kat daha fazla
olmaktadır.²
3
Sağlıklı bir toplumun oluşmasında kadının evrensel yönü
yadsınamaz bir gerçektir. Toplumun en küçük birimi olan ailede, anne ve
eş olarak aile dinamiğini ayakta tutan, sağlıklı nesiller yetiştiren, çalışarak
aile bütçesine katkıda bulunan ve toplum içerisinde önemli görevleri
üstlenen kadının öncelikle sağlıklı olmasının gerekliliği kaçınılmazdır.
Çünkü sağlıklı kadınlar sağlıklı bireyleri, sağlıklı bireyler sağlıklı nesilleri
oluşturur.¹⁶ Kadının konumunun ve genel sağlık düzeyinin iyileştirilmesi,
yani onun fiziksel, duygusal yönleri ve sosyal konumu açısından
güçlendirilmesi, cinsellik ve üreme sağlığı sorunlarına da çözüm
getirecektir.⁴ Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgilendirme
sorunun erken tanısı ve uygun tedavisi için çok önemlidir.
Araştırmanın Amacı: Bu çalışma ile Ankara’da bir hastanenin Kadın
Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran doğurganlık yaş grubundaki bir
grup kadının üreme sağlığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklara ilişkin bilgi
ve tutumlarının belirlenmesi hedeflenmiştir.
4
2. GENEL BĐLGĐLER
2.1. Üreme Sağlığı Kavramı
"Üreme sağlığı" toplumların gelişmişlik kriterlerinden biridir.
Sağlıklı, geleceği planlı, refah düzeyi yüksek toplumların oluşmasında
üreme sağlığının önemi başta gelişmiş ülkeler olmak üzere, son dönemde
yapılan Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD- Kahire), Pekin
ve Birleşmiş Milletlerin düzenlediği, çok katılımlı birçok toplantıda bilimsel
çalışmalarla
vurgulanmış,
sadece
vurgulanmakla
da
kalmamış,
hükümetler bu konuda yapılması gerekenleri belirleyerek belirli bir süre
içinde üreme sağlığının iyileştirilmesini taahhüt etmişlerdir.¹⁷
Üreme sağlığı kavramı, ilk kez 1994 Kahire Uluslararası
Nüfus ve Kalkınma Konferansı’nda belirtilmiş ve tüm dünyada kabul gören
bir kavram olmuştur. Kahire Konferansı’nın en önemli işlevi üreme sağlığı,
cinsellik ve cinsel sağlık kavramlarını temel bir çerçeveye yerleştirerek bu
kavramları bir bütün olacak şekilde tanımlaması olmuştur. ¹⁸
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Üreme Sağlığını; “üreme sistemi
işlevleri ve sürecine ilişkin bütün alanlarda yalnızca hastalık veya
sakatlığın olmaması değil, fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik
hali ve aynı zamanda insanların doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamları,
üreme yetenekleri olması ve bu yeteneği kullanıp kullanmayacakları, ne
zaman, ne sıklıkta kullanacakları konusunda karar verme özgürlükleri
olması” şeklinde tanımlamıştır.¹⁹ Aynı zamanda üreme sağlığı “insanların
tatmin edici ve güvenli bir cinsel yaşam ve üreme yeteneğine sahip
olmaları ve üreme yeteneklerini kullanmada karar verme özgürlüğüne
sahip olmaları” demektir. Üreme sağlığı kadın, erkek, genç, yaşlı tüm
bireyler için temel bir haktır ve yaşamı ve kişisel ilişkileri zenginleştiren
cinsel sağlığı da içermektedir.²⁰
5
Üreme sağlığı çok geniş bir kavramdır. Kadın erkek herkesi
kapsar ve doğumdan ölüme kadar tüm yaşamı içerir. Üreme sağlığı
hizmetleri, üreme sağlığı sorunlarını önleyerek ve çözerek üreme sağlığı
ve iyi olma durumuna katkıda bulunan yöntem, teknik hizmetler dizisi
olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım yalnızca üreme ve cinsel yolla bulaşan
hastalıklarla ilgili danışmanlık ve hizmetleri değil, amacı yaşamı ve kişisel
ilişkileri zenginleştirmek olan cinsel sağlığı da içermektedir.¹⁷
Üreme sağlığı, kişisel hakları temel alan bir kavramdır.
Üreme hakları tüm çift ve bireylerin, çocuklarının sayı, aralık ve
zamanlama konusunda, hiçbir ayrımcılık, şiddet ve baskı olmaksızın
özgürce sorumluluklara karar verme; bunun için gerekli bilgi ve olanaklara
sahip olma, en yüksek standartta cinsel sağlık ve üreme sağlığına erişme
haklarını içerir.¹⁷
Dünyada üremeye ilişkin sağlık sorunları, kadının fertil çağı
olan 15-49 yaş arası doğurganlıkla ilgili sağlık sorunları ön plana
çıkartılarak Ana Çocuk Sağlığı (AÇS) kapsamında ele alınmıştır. Ancak
gelişmiş
ve
gelişmekte
olan
ülkelerin
tümünde
yaşanan
önemli
sosyodemografik değişiklikler nedeniyle, artık mevcut AÇS yaklaşımı,
üreme sağlığına ilişkin tüm sağlık sorunlarını karşılayamaz hale gelmiştir.
Bu nedenle, dünya ülkelerinin gündeminde bireyin ihtiyaçlarını ön plana
çıkaran ve üreme, kadın sağlığı ve aile planlaması gibi kavramları
birleştiren “üreme sağlığı” kavramı ortaya çıkmıştır.¹⁹
Dünyada
üreme
sağlığı
ile
ilgili
bazı
olaylar;
aile
planlamasında karşılanamayan ve gereksinimi olan çiftler, infertil çiftler,
anne ölümleri, ciddi maternal hastalıklar, bebek ölümleri, cinsel yolla
bulaşan hastalıklar, sağlıksız koşullarda yapılan düşüklerdir. ²¹
6
2.2. Üreme Hakları
Üreme hakları, Birleşmiş Milletler Đnsan Hakları Konferansı
(1993), Uluslar arası Nüfus ve Kalkınma Konferansı (ICPD), (Kahire
1994), Birleşmiş Milletler Sosyal Kalkınma için Dünya Zirvesi (Kopenhag
1995) ve Birleşmiş Milletler 4. Dünya Kadın Konferansı (Beijing, 1995)
toplantılarında dünya kamuoyunda konsensüs kazanmıştır. International
Planned Parenthood Federation (IPPF) üreme hakkını on iki maddede
özetlemiştir. Bunları oluştururken temel insan haklarından üreme hakkına
uyarlamalar yapmıştır. Bu haklar bir önem sırası göstermeksizin aşağıda
sunulmuştur.
1. Yaşam Hakkı: Hiçbir kadının yaşamı gebelik nedeniyle riske/tehlikeye
girmemelidir. Çok sayıda doğum, çok geç ya da çok erken doğum, kısa
aralıklı doğum gibi risk faktörleri önlenerek bu hak herkese sağlanmalıdır.
Hiçbir çocuğun yaşamı tehlikede olmamalıdır, özellikle de cinsiyeti
nedeniyle böyle bir sorun yaşamamalıdır. Hiç kimsenin yaşamı sağlık
hizmetine, yeterli bilgi ve danışmanlığa ulaşamadığı için son bulmamalıdır.
2. Bireyin Bağımsızlık ve Güvenlik Hakkı: Tüm insanlar, başkalarının
haklarına saygılı olmak koşuluyla cinsel ve üreme yaşantılarını özgürce
kontrol etme ve mutlu olma hakkına sahiptir. Tüm insanlar cinsel ve üreme
sağlıklarına yönelik tüm tıbbi girişimlere, tam aydınlatılmış onamları
olmadığı sürece maruz kalmamalıdırlar.
3. Eşitlik Hakkı, Tüm Ayrımcılıklardan Uzak Olma Hakkı: Hiç kimse ırk,
renk, cinsiyet, medeni durum, sosyal konum, yaş, dil, din, siyasi görüş,
milliyet, mülkiyet veya diğer bir özelliği nedeniyle cinsel veya üreme
yaşamı
ile
ilgili
sağlık
hizmetine
ulaşma
konusunda
ayrımcılığa
uğramamalıdır.
7
4. Özel Yaşam Hakkı: Bilgilendirme ve danışmanlığı da kapsayan tüm
üreme sağlığı hizmetleri hizmeti alanlara özel olmalıdır ve buradaki kişisel
bilgilerin gizliliği sağlanmalıdır.
5. Özgür Düşünme Hakkı: Tüm insanlar cinsel ve üreme yaşamları
konusunda düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip olmalıdırlar.
6. Bilgi ve Eğitim Hakkı: Tüm insanlar üreme ve cinsel yaşamları
konusunda doğru bilgilendirme ve eğitim hakkına sahiptirler. Tüm
kararlarını alırken tam olarak aydınlatılmış olma hakkına sahiptirler.
7. Evlenme, Aile Kurma Konusunda Özgür Seçim Hakkı: Kişinin tam ve
özgür iradesi olmadan evlenmeme hakkı vardır. Herkesin, infertil olanlar
veya fertilitesi CYBH yüzünden tehlikede olanlar dahil, üreme sağlığı
hizmetlerine ulaşma hakkı vardır.
8. Çocuk Sahibi Olma veya Zamanlaması Konusunda Karar Verme
Hakkı: Tüm kadınların üreme sağlığının korunması, güvenli annelik ve
güvenli kürtaj alanlarında ulaşılabilir, ucuz, kolay ve kabul edilebilir
hizmetler konusunda bilgilenme ve eğitim hakkı vardır.
9. Sağlık Hizmeti Alma ve Sağlığın Korunması Hakkı: Tüm insanların,
üreme sağlığını da kapsayacak olası en yüksek kalitedeki sağlık hizmetini
alma hakkı vardır. Herkesin birincil sağlık hizmeti kapsamında ulaşılabilir,
kişinin özel yaşamına, onuruna ve rahatlığına saygı gösteren bir üreme
sağlığı hizmeti almaya hakkı vardır.
10. Bilimsel Gelişmelerden Yararlanma Hakkı: Tüm insanların en son
bilimsel gelişmelerin sunduğu olanaklara erişme hakkı vardır. Đnfertilite,
kontrasepsiyon ve kürtaj konularında bu olanaklara ulaşamamanın yaşam
ve sağlık üzerine olumsuz etkileri olacaktır.
8
11. Toplantı Yapma ve Siyasal Katılım Hakkı: Tüm insanların cinsel
yaşam ve üreme sağlığı ve hakları konusunda birlik oluşturma hakkı
vardır. Ayrıca kişiler hükümetlerin bu konulara öncelik vermesi için
kamuoyu oluşturma hakkına da sahiptir.
12. Đşkence ve Kötü Muameleden Uzak Kalma Hakkı: Tüm çocuklar her
türlü tacizden özellikle cinsel tacizden korunma hakkına sahiptir. Hiç kimse
kontraseptif yöntemler veya teknikler konusunda kendi onayı olmadan bir
medikal çatışmaya alınmamalıdır.¹⁸
2.3. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Tanımı
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH), başlıca bulaşma
yolunun koruyucu bariyer olmadan penisin ağza, vajinaya ya da anüse
penetrasyonu ile gerçekleşen cinsel ilişki ile olduğu bir grup bulaşıcı
hastalıktır.
Ülkelerin
çoğunda
sık
rastlanır
ve
çoğunun
bildirimi
zorunludur.²²
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan gonore, sifiliz ve şankroid
gibi venerial hastalıklar sanayileşmiş ülkelerde azalırken, tespit ve tedavisi
daha zor olan klamidya, herpes virus, papillomavirus ve HIV gibi yeni
hastalıklar ortaya çıkmıştır.²³ Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, toplum
sağlığı açısından önemi yanında, özellikle genital ülserle seyredenlerin
hepatit ve HIV enfeksiyonunun geçişini kolaylaştırmaları nedeniyle
güncelliğini sürekli koruyan hastalık grubunu oluşturur. HCV, HIV
enfeksiyonu yanında özellikle HBV enfeksiyonu, tüm dünyada toplum
sağlığı açısından ilginin üzerinde en fazla yoğunlaştığı hastalıklardandır.²⁴
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların epidemiyolojik özellikleri
toplumdan topluma hatta aynı toplumda gruplar arasında farklılıklar
gösterebilmektedir. Ancak olguların belirlenmesi ve tedavilerinde benzer
9
sorunlar yaşanmaktadır. Hastalıkların çoğu belirti ve bulgu vermeksizin
seyrettiği için kişilerin belirlenmesi ve hastalık sıklığının saptanması
zordur.
Yakınması
olan
kişilerin
çoğu
sağlık
kurumlarına
başvurmamaktadır. ⁵
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların topluma sosyal ve
ekonomik yükü oldukça fazladır. Aile, toplum ve sağlık kurumlarının
olağan işleyişini bozabilir ve ağır bir ekonomik yük altında bırakabilir.
Ayrıca yaşamlarının en üretken ve verimli çağlarında kadınların ve
erkeklerin üretkenliğini azaltır. Eğer epidemiler kontrol edilmezse ulusal
gelirden tedaviye yönelik harcamalar artar.²⁵
CYBE/HIV/AIDS bulaşma yolunun genelde cinsel ilişki
olduğu ve cinselliğin toplum için özel bir yeri ve önemi olduğu
bilinmektedir. CYBE/HIV/AIDS bulaşması toplum normlarına uygun
olmayan cinsel ilişki ve yaşam tarzı kalıplarını çağrıştırmaktadır. Bu da
CYBE/HIV/AIDS’e
yakalanan
kişilerin
toplumda
damgalanmasına,
dışlanmasına ve ayrımcılığa uğramasına neden olmaktadır.²⁶
CYBH önemli morbidite ve mortaliteye sebep olmaktadır.²⁷
Bulaşma yollarının özellikleri, neden oldukları akut ya da kronik sağlık
sorunları, geç dönem sekelleri, infertilite, ektopik gebelik, yenidoğanda
körlüğe kadar giden göz infeksiyonları gibi sosyal ve yaşamsal önemi olan
sonuçlarıyla önem taşır. Bu hastalıkların oluşumunda rol oynayan biyolojik
ve sosyal faktörlerin yanı sıra klinik ve laboratuar tanılarında yaşanan
güçlükler
nedeniyle
önleme
ve
kontrol
programlarında
zorluklar
yaşanmakta ve tüm dünyada gizli bir epidemi yaparak yayıldıkları
düşünülmektedir.⁵
Cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, cinsel aktif olan herkesi
etkileyebilir.²⁵
Halen
dünyada
sadece
bir
günde
olan
gelişmeler
incelendiğinde, her gün 100 milyonun üzerinde cinsel birleşmenin olduğu,
10
bunların 910.000’inin gebelik ve 356.000’inin cinsel yolla bulaşan
hastalıkla sonuçlandığı görülür.²¹ Bu enfeksiyonlar arasında en yaygın
olarak bilinenleri gonore, sfiliz, klamidya ve HIV olmasına karşın cinsel
yolla bulaşma özelliği olan ve bu gruba giren enfeksiyon/hastalık
durumlarına neden olabilen 30’dan fazla mikroorganizma belirlenmiştir. Bu
mikroorganizmalar virüs, bakteri, protozoon gibi çeşitli olup, neden
oldukları hastalıklar genital, oral, anal, faringeal, oftalmik ya da sistemik
belirtilere yol açabilmektedir.¹⁵
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların en önemli primer belirtileri
genital ülserler, genital siğiller, üretrit, vajinit, servisit, enterik enfeksiyonlar,
hepatit
ve
ayrıca
AIDS
için
geçerli
olan
immün
yetmezliktir.
Mikroorganizmanın ilk yerleştiği yerden ayrılması ya da hastalığın
ilerlemesi ile ortaya çıkan sekonder enfeksiyonlar arasında ise epididimit,
pelvik enflamatuvar hastalık (PID-pelvic inflammatory disease) ve akut
artrit sayılabilir. CYBH’lar yenidoğan bebekte de enfeksiyona yol açabilir.
Herhangi bir bölgede bir mikroorganizma bir sendromun başlıca nedeni
olabileceği
gibi,
sendromların
çoğunun
birden
fazla
sayıda
mikroorganizma ile oluştuğu da bilinmektedir.²²
Son yıllarda CYBH’ın görülme sıklığı artmıştır. Bu artışa
cinsel
olgunluk
yaygınlaşması
yaşının
önemli
küçülmesi,
katkıda
evlilik
öncesi
bulunmaktadır.
cinsel
Ulaşım
ilişkinin
imkanlarının
artmasına paralel olarak evlilik dışı cinsel ilişki ve partner sayısı da
artmaktadır. Doğum kontrol yöntemlerinin gelişmesi, penisilin gibi
antibiyotiklerle bu tür hastalıkların tedavilerinin mümkün olması ile gelişen
yalancı güven hissi cinsel yolla bulaşan hastalıkların görülme sıklığını
arttıran diğer faktörlerdir.²⁷
Cinsel yolla bulaşan infeksiyonların (CYBĐ) gelişiminde rol
oynayan davranışlar birden fazla cinsel eşe sahip olmak veya cinsel eşin
birden fazla eşinin olması, seks çalışanları ve onların müşterileriyle ilişkide
11
bulunmak, yakın zamanda cinsel eş değiştirmek, CYBĐ belirtisi olanlarla
ilişkiyi sürdürmek olarak sıralanabilir. Sosyokültürel ve eğitim düzeyi
düşük, CYBĐ olup cinsel eşlerinin tedavi olması gerektiği konusunda
bilgilendirilmemiş
kişiler,
önceden
geçirilmiş
CYBĐ
öyküsü
olan,
kontrasepsiyon kullanmayan ya da oral kontrasepsiyon kullanan kadınlar
riskli davranışları olan kişileri oluşturmaktadır. Başlıca risk grupları seks
çalışanları, ailelerinden ya da eşlerinden uzun süre ayrı kalanlar, madde
bağımlıları ve bu kişilerin eşleridir. CYBĐ açısından değerlendirme
yapılırken yol gösterici bilgiler kişinin son bir yıl içinde birden fazla cinsel
eşinin olması, son üç ay içinde yeni bir eşinin olması, son bir yıl içinde
geçirilmiş CYBĐ, para, mal ya da ilaç karşılığı cinsel ilişki öyküsü, HIV
infeksiyonu varlığı, kan transfüzyonu öyküsü, doğum sırasındaki bulaş
açısından anne, baba öyküsü, uyuşturucu kullanımı, erkeğin homoseksüel
ilişkisinin olması olarak bilinmektedir. ⁵
Yaş, cins ve sünnet geçişi etkileyen biyolojik faktörlerdir.
Genç kadınların vajinal mukoza ve servikal doku özellikleri enfeksiyona
daha duyarlı olmalarına neden olmaktadır. Geniş mukoza yüzeyi ile temas
söz konusu olduğundan enfekte bir erkekten kadına geçme olasılığı daha
fazladır.²⁵ Ayrıca kadınların erken yaşlarda evlendikleri ve doğal olarak
erken yaşta cinsel aktif oldukları toplumlarda kadınların enfeksiyon alma
riskleri artmaktadır.²⁸ Sünnetsiz erkeklerde bulaşmanın daha fazla olması
prepisyumun etkenler için rezervuar oluşturmasıdır. Bulaşmayı etkileyen
faktörler arasında soysal faktörleri de saymak gerekir. Kondom kullanmak
hastalık riskine karşı cinsel ilişkiyi güvenli kılar. Ancak bu iyi bilindiği halde
her zaman uygulanmaz. Güvenli cinsel ilişki konusunda yetersiz bilgi,
kondom elde etmede zorluklar, kondomdan hoşlanmamak, kültürel, dinsel
inanışlar,
alışılmış
vazgeçilmesi
güç
cinsel
ilişki
davranışı
uygulanmamasının nedenleri arasındadır. Bulaşmayı etkileyen bir diğer
faktörde CYBE’lerin tanı ve tedavisinin gecikmesidir. Etkin tedavi önerilen
ilaçların gecikmeden, tam ve istenilen süre kullanılması ile mümkündür.
12
Đlaç fiyatları, sağlık eğitim eksikliği, şikayetler azalınca tedavinin yarım
bırakılması etkin tedaviyi engellemektedir.²⁵
Bu hastalıkların tüm dünyada görülme sıklığının artış
nedenleri; özellikle gelişmekte olan ülkelerde cinsel eğitim programlarının
yetersizliği, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde cinsel ilişki yaşının
küçülmesi, evlilik öncesi cinsel ilişki ve cinsel eş sayısındaki artış, seyahat
imkanlarının yaygınlaşması, cinsel davranışlardaki değişiklikler, kondom
dışı doğum kontrol yöntemlerinin kullanımında artış, tanı ve tedavi
imkanlarının gelişmesiyle hastalıkların daha doğru ve sık olarak tespit
ediliyor olması, antibiyotiklere direnç nedeniyle tedavide rastlanan
zorluklar olarak tespit edilmiştir. ⁵
-
Gonore (Bel Soğukluğu),
-
Klamidya enfeksiyonu,
-
Genital Herpes enfeksiyonu,
-
HPV (Human Papilloma Virus- Đnsan Papilloma Virüs)
enfeksiyonları,
-
Sifiliz (Frengi),
-
Yumuşak Şankr (Ulkus Molle, Şankroid),
-
HIV enfeksiyonu ve AIDS,
-
Trichomonas Vaginalis enfeksiyonu,
-
Bakteriyel Vaginozis,
-
Cytomegalovirus enfeksiyonları,
-
Hepatit Virus enfeksiyonları,
13
-
Molluscum Contagiosum,
-
Mycoplasma ve Ureaplasma Enfeksiyonları,
-
Lenfogranuloma Venereum,
-
Granuloma Đnguinale (Donovanozis),
-
Uyuz (Gal),
-
Pediculosis Pubis (Kasık Biti) bilinen cinsel yolla bulaşan
hastalıklardır.¹⁴
2.4. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma
Cinsellik konusunda hala süren bilgisizlik sonucu, HIV ve
cinsel yolla bulaşan hastalıklara bağlı olarak tehlike gittikçe artmaktadır.
DSÖ verilerine göre her yıl, her 20 gençten biri cinsel yolla bulaşan
hastalıklara yakalanmaktadır.¹³ Türkiye’nin genç nüfus oranı artmaktadır
ve
2025
yılına
beklenmektedir.
kadar
Genç
üreme
insanların
çağındaki
cinsel
nüfusun
sağlık
ve
%40
artması
üreme
sağlığı
gereksinimlerinin, özellikle de HIV/AIDS’in ortaya çıkmasından sonra daha
dikkatle ele alınması gerekmektedir.¹¹ Ülkemizde de eğitim düzeyinin
yükselmesi, iş olanaklarının azalması ile birlikte evlenme yaşı da
yükselmektedir. Bununla birlikte evlilik öncesi ilişkiler ve erken yaşta cinsel
ilişkide bulunma olasılığı gençler arasında yaygınlaşmaktadır. Cinsel
ilişkinin gençler arasında erken yaşta başlaması ile birlikte, bu yolla
bulaşan hastalıklara yakalanma riskleri de önemli ölçüde yükselmektedir.¹²
Bütün CYBH’lar için koruyucu önlemler, genel olarak HIV
infeksiyonu riskini azaltan ilkelere benzer. Riski sıfıra indirmenin yolları
arasında:
14
- Enfekte olmayan bir eş ile karşılıklı olarak tek-eşli bir ilişki
sürdürmek,
- Kan veya diğer vücut sıvılarının geçişini sağlayan bütün
cinsel aktivitelerden kaçınmak,
- Genel lezyonu olan kişilerle ilişkide bulunmamak,
- Eşin cinsel geçmişini soruşturmak,
- Cinsel eş sayısını kısıtlamak,
- Çok sayıda cinsel eşi olanlarla ilişkiden kaçınmak,²⁸
- Her ilişkide yeni bir kondom kullanılmalıdır,
- Đlişki süresince kondom penisten çıkarılmamalıdır
- Enfeksiyon şüphesi olan kişiler, tanı ve tedavi hakkında
bilgilendirilmelidir,
- Risk altındaki kişilerin daha güvenli bir cinsel yaşam
sürdürmesi için gerekli eğitim ve danışmanlığın verilmesi,
- Asemptomatik
enfeksiyonu
enfeksiyonu
olup
hekime
olan
veya
gelmeyen
semptomatik
kişilerin
tespit
edilmesi,
- Enfekte kişilerin hastalıklarının tanısı ve tedavisinin
sağlanması,
- Cinsel ilişki ile bulaşabilen hastalıklardan biri ile enfekte
olan kişinin cinsel eşinin değerlendirilmesi, tedavi edilmesi
ve danışmanlık hizmeti verilmesi,
- Aşı ile önlenebilen cinsel ilişki ile bulaşabilen hastalıkların
aşılarının, risk altındaki kişilere cinsel temas öncesinde
uygulanmasıdır.¹⁴
15
2.5. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlarda
Genel Durum
Türkiye 814 578 km2 olan yüzölçümü ile Avrupa ve Asya
arasında bir köprü oluşturan bir ülkedir. Özellikle metropol şehirler, birçok
yönden ülkeyi aktif konuma sürüklemekte ve doğal yaşamın bir sonucu
olarak cinsel yolla bulaşan enfeksiyonların (CYBE) gelişmesinde önemli
risk teşkil etmektedir. Bu risk özellikle şehirlerarası, ulusal ve uluslar arası
insan hareketleri nedeniyle birçok medeniyetin buluşmasına sahne olan
ülkemizde daha da belirgin hale gelmektedir.²⁹
2000 yılı nüfus sayımı sonuçları, nüfusun yaklaşık %65’in il
ve merkezlerinde yaşadığını göstermektedir. Đllerde nüfusta tahmin edilen
yıllık artış hızı 2000-2005 yılları için %4.75 oranındadır. Nüfusun kentler
arasında ve kent içi dağılımları bakımından dengesizlikler söz konusudur.
Nüfusun dörtte biri Đstanbul, Ankara ve Đzmir illerinde yaşamaktadır.
Özellikle nüfusun 0-25 yaş grubunu toplam nüfusun yarısının oluşturması,
genç ve üretken nüfusun CYBE/HIV/AIDS ile karşılaşma olasılığını
artırmaktadır. Genel olarak bakıldığında ülkemizde özellikle HIV/AIDS
prevalansının düşük olduğu bilinmektedir.²⁹
Türkiye CYBE’nin önemi çok eskiden beri bilinmektedir.
Sifilizin Đspanya’dan sürülen Musevi kadınların aracılığı ile önce Fas’a,
oradan da doğu limanlarına bulaştığı ve bu yolla ülkemize geldiği kabul
edilmektedir. Ancak ilk epideminin Kırım harbi ve Rus harbinden sonra
özellikle Bolu ve Kastamonu civarında görüldüğüne dair kanıtlar vardır.
Bizde bu hastalığa verilen isim Frenk hastalığı anlamına gelen frengiden
gelmiştir. Türkiye’de zührevi hastalıklarla mücadelenin 1897 yılında
başladığı kabul edilmektedir. Bu dönemde bir komisyon kurularak ülke
çapında bir frengi mücadele raporu düzenlenmiştir. Bu arada Kastamonu
ve Bolu bölgelerinde frengililerin çok olması nedeni ile bu bölgeler için özel
bir nizamname düzenlenmiştir. Bu çalışmalarda katkısı büyük olan Prof.
Dr. Ernst von Düring (Düring Paşa) Kastamonu, Bolu, Sinop ve
16
Đnebolu’daki hastanelerin yenilenmesi ve genişletilmesi, Çankırı, Bartın ve
Düzce’de yeni frengi hastanelerinin açılması, hastanelerin birinci ve ikinci
sınıf olarak ayrılması, ödeneklerinin genel bütçeden karşılanması,
hastanelerde asker ve sivil hekimlerin bulunması, hastalara uygulanan
cıva buharında tütsüleme gibi ampirik tedavi yöntemlerinin bırakılarak
çağdaş
tedavi
yöntemlerine
bulunmuştur.
Bu
dönemde
nizamnamesi
yeterince
geçilmesi
hazırlanmış
uygulanmamakla
hususlarında
olan
frengiyle
beraber
önemli
önerilerde
mücadele
hükümler
taşımaktadır. Nizamnamenin ilk maddesi şöyledir: “Resmi ve serbest
tabipler, sağlık memurları, diş hekimleri ve ebeler tesadüf ettikleri
frengileri,
aile
reisleri
evlerindeki,
mağaza
ve
dükkân
sahipleri
yanlarındaki, imam, papaz ve muhtarlar mahalle ve köylerindeki hastaları
adları ve şöhretleri ile gecikmeksizin geçici tabiplere, bunların bulunmadığı
yerde hükümet veya belediye tabiplerine, bunlar da yoksa jandarma
komutanı veya mahalli hükümete ya da ihtiyar heyetine sözle veya yazılı
olarak bildirmeye mecburdur”. ²⁹
Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulduktan sonra 1921 yılında
çıkarılan 90 numaralı “Frengi Men ve Tehdidini Sirayet ve Đntişarına Ait
Kanun” ile bütün frengililerin devlet kuruluşlarınca parasız tedavisi yoluna
gidilmiştir. Ayrıca 1925 yılında da bir “Frengi Tedavi Talimatnamesi”
çıkarılmış, tedavi yöntemlerinde ve kullanılacak ilaçlarda beraberliğin
sağlanması istenmiştir. Önce 90 numaralı, sonra Umumi Hıfzısıhha
Kanunu’na göre Hükümet ve Belediye tabiplerine ve resmi kuruluşlara
başvuran frengililer parasız tedavi edildikleri gibi, frengililerin kendilerini
tedavi ettirmeleri de zorunlu tutulmuştur. Yine 1925 yılında kurulan özel
frengi tarama ekipleri ve savaş kurulları ile hastalığın yoğun bulunduğu
bölgelerde frengi ile savaş kampanyaları başlatılmıştır. Bu nedenle, özel
mücadele teşkilatına da önem verilmiş ve ilk olarak 1925 yılında Sivas’ta,
bunu izleyen yıllarda Hafik, Orhaneli, Ordu, Ünye, Fatsa, Şarkışla, Düzce,
Çarşamba, Yıldızeli, Reşadiye, Tokat, Đnebolu, Cide, Zonguldak, Bartın,
Devrek, Safranbolu, Boyabat ve Ayancık’ta örgütler kurulmuştur. Bu
17
örgütlerin kadrolarında bir uzman hekim idaresinde yeterli sayıda hekim,
sağlık memuru bulundurulmuş, bazı kuruluşlara bir seroloji laboratuarı ile
laboratuar şefi de eklenmiştir. Bu teşkilatın şubeleri 1925 yılında 19 iken
1963-1969 arasında 30 şube olmuş, 1970 yılından itibaren 24 şubede
sabit tutulmuştur. Bu örgütlü şubelere ek olarak geçici görevli tedavi evleri
kurulmuş önceleri sayısı 217 olan bu istasyonlar 1959-1970 arası 176
istasyonda dondurulmuştur. 1926-1947 yılları arasında sadece 6 ilimizde
2.247.561 kişi muayeneden geçirilmiş ve bunlardan 86.231 (%3.8) frengili
bulunmuştur. Büyük şehirlerde veya gereken yerlerde hastaların gizlice
kendilerini tedavi ettirmeleri için “Deri ve Tenasül Hastalıkları Tedavi
Evleri” açılmıştır. Bunlar 1927 yılından önce Ankara ve Đzmir’de çalışmaya
başlamışlardır. Đstanbul’da iki dispanser, 1931’de Çaycuma’da bir
dispanser açılmıştır.²⁹
Zührevi
hastalıklarla
savaş
için
Umumi
Hıfzısıhha
Kanunu’ndan sonra 1933 yılında “Fuhuşla ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan
Hastalıklarla
Mücadele
talimatnameler
Nizamnamesi”,
çıkarılmıştır.
Frenginin
1934
yılında
kalıtsal
bir
buna
hastalık
dayalı
olduğu
düşüncesi ile daha 1913’lerde çıkarılan bir nizamname ile evlenecek
olanların frengisiz olduğunu kanıtlayan bir sağlık cüzdanı göstermesi
zorunluluğu getirilmiş; daha sonra Hıfzısıhha Kanunu ile bu, daha sağlam
temellere dayandırılarak frengi, gonore (belsoğukluğu), yumuşak şankr,
lepra,
ruh
hastalıkları
ve
tüberküloza
yakalananların
evlenmesi
yasaklanmıştır. 1931 yılında çıkarılan “Evlenme Muayenesi Hakkında
Tüzük” ile bu muayenenin kimler tarafından, ne şekilde yapılacağı,
muayenelerde nelere dikkat edileceği saptanmıştır. 15.6.1938 tarihinde
Frengi
Tedavi
Talimatnamesi
kabul
edilmiştir.
Frengili
hastaların
tedavilerinde çağdaş yöntemlerden yararlanmak için bu talimatname sık
sık gözden geçirilmektedir. Son yayımlanan yönetmelik frengi tedavisinde
tek ilaç olarak penisilini önermiştir. Alerji hallerinde alınması gereken
önlemler ve uygulanacak tedavilerden de bahsedilmektedir. Bakteriyolojik
ve serolojik tanı yöntemlerini içeren bir de yönetmelik vardır.²⁹
18
Ülkemizde
CYBE’ler
konusunda
yapılan
kapsamlı
çalışmaların sayısı son 10-15 yıl içerisinde daha detaylandırılmış ve
konuda yapılan yayınların sayısı hızla artmaya başlamıştır. Özellikle tanı
yöntemlerinin hızla artmış olması ve bu konuda geliştirilmiş ticari kitlerin
sayısına paralel olarak dünyadaki gelişmelerin Türkiye’de de paralel
izlenmesi sonucu bu konuda epidemiyolojik veriler alınmaya başlanmış ve
CYBE’lerin prevalans ve insidansı hakkında bilgiler ortaya çıkmaya
başlamıştır.
Günümüzde
CYBE
hakkında
bilgiler
netlik
kazanmış
bulunmaktadır. Bu hastalıkların bıraktıkları sekeller, hastaya getirdiği
ekonomik yükle bazılarının tedavi edilemez olması, kanserle ilişkileri ve
kronik enfeksiyonların oluşturduğu sıkıntılar CYBE’lerde görülen risk
faktörlerinin belirlenmesini gündeme getirmiştir. Özellikle uluslararası
seyahatler CYBE’yi küresel bir sorun haline getirmiştir. HIV’in hızla yayılışı
gibi nedenler plasmid aracılığı ile gonore’de direnç problemleri; Đnsan
Papilloma Virüsü/Herpes simplex tip2 kanser ilişkisi gibi sorunlar bu
hastalıkları modern çağda güncel hale taşımaya başlamıştır. Servikal
kanser etkeni olarak Đnsan Papilloma Virüsü ve Herpes simplex virüsünün
düşünülmesi ülkemizde de bu konuda çalışmaların yapılmasına neden
olmuştur.²⁹
Günümüzde, Deri ve Tenasül Hastalıkları Dispanserlerinin
sayısı 10 adet olup Đstanbul’daki kuruluş hastane düzeyinde hizmet
vermektedir. Diğer iller sırasıyla Adana, Ankara, Antalya, Diyarbakır,
Hatay,
Mersin,
Đskenderun,
Đzmir
ve
Kayseri’dir.
Bu
merkezlerin
bazılarında imkânlar doğrultusunda CYBE-HIV/AIDS testleri yapılmakta,
yapılmadığı durumlarda en yakın sağlık merkezinde testlerin yapılması için
sevk
uygulanmaktadır.
Đstanbul’daki
Deri
ve
Tenasül
Hastalıklar
Hastanesi’nde ise ayrıca HIV doğrulama testlerinin yapıldığı bir merkez
olarak görev yapmaktadır. Türkiye’de 1985 yılında ilk AIDS olgusunun
saptanması ile birlikte HIV/AIDS bildirimi zorunlu hastalıklar listesine
alınmıştır. 1986 yılında ise HIV testi uygulamaya başlanmıştır. 1987
yılında kan/doku/organ donörleri, genelev kadınları ve büyük ameliyatlar
19
öncesi HIV testi zorunlu serolojik testler arasında yer almıştır. 1994 yılında
HIV/AIDS bildirimleri kodlu hale getirilmiş, 1996 yılında ise Ulusal AIDS
Komisyonu kurulmuştur. 2003 yılında başkanlığını Sağlık Bakanlığı’nın
yaptığı Ulusal AIDS Komisyonu tarafından ilgili tüm kurumlara ait
faaliyetlerin içinde olduğu “HIV/AIDS Ulusal Eylem Planı” faaliyete
geçirilmiştir. Söz konusu plan ulusal önceliklerin tekrar gözden geçirilmesi
ile yenilenerek 2007’de “2007-2011 HIV/AIDS Stratejik Eylem Planı” olarak
uygulamaya geçmiştir. 2004 yılında CYBE sürveyansı açısından önemli bir
aşama ise Gonore ve Klamidya bildirimi zorunlu hastalıklar listesine
alınmasıdır.²⁹
Çok sayıda kişi ve özellikle komşu ülkelerden kadınlar
Türkiye’ye çalışmak için gelmeye başlamış ve “bavul ticareti” ile fuhuş artış
göstermiştir. Ancak; bu kişilerin kaç kişi oldukları, Türkiye’ye niye geldikleri
ve ne kadar kalacaklarına dair güvenilir istatistiksel bilgi mevcut değildir.
Türkiye’de uluslararası göç, mülteci ve sığınmacı hareketler, insan ticareti
ve transit göç konuları hakkında da güvenilir veri eksikliği söz konusudur.
Türkiye’de göçmenler, mülteci ve sığınmacılar için zorunlu HIV/AIDS testi
yapılması durumu söz konusu değildir. Đstanbul, Ankara, Đzmir, Adana,
Trabzon ve Antalya gibi büyük şehirlerde CYBE yayılması dikkat çekicidir.
Özellikle yaz aylarında tatil beldelerinde (örneğin; Antalya, Bodrum,
Çeşme vb.) nüfus yoğunluğunun artışı ve Türkiye’de büyük şehirlerden ve
Avrupa ülkelerinden bu yörelere gidişler CYBE’nin bu bölgelerde dolaylı
yoldan artmasına neden olabilmektedir. Özellikle tatil beldelerinde yurt
dışından bilhassa Avrupa’dan gelen turistlerin ve Türk işçilerinin CYBE
geçişinde önemli bir faktör oluşturduğu düşünülmektedir. Son 10 yıl içinde
bilhassa Đstanbul’da yurt dışından özellikle Doğu Avrupa ülkelerinden
gelen yasal olmayan seks işçi “Mobile Prostitution” sayısındaki artışla
birlikte bazı CYBE sayısında da artış görülmektedir. Diğer bir problem ise;
Afrika ülkelerinden yasa dışı yollar ile Türkiye’ye gelen işçilerin sayısındaki
hızlı artıştır.²⁹ Homoseksüel erkekler ve transseksüeller özellikle büyük
şehirlerde aktiftir. Ülkemizde bellibaşlı CYBE merkezlerinden alınan
20
verilere göre; 2002 yılında yapılan test sayısı 7022’dir. Test yapılanların
hepsi seks işçileridir (kayıtlı ya da değil). Test yapılan hasta sayısı
bilinmemektedir. Yapılan 7022 testin sonuçları; 33’ü HIV(+) (%0.4), 185’i
sifiliz (%2.6), 270’i gonore (%3.8), 2097’si servisit (%29.8) (etyolojisi
bilinmemektedir).²⁵
Ülkemizde CYBE-HIV/AIDS konusunda yapılan çalışmalar
belirli gruplarda sınırlı sayıda popülasyonlara uygulanmıştır. Bakılan
hastalıklar arasında sifiliz, hepatit B, HIV/AIDS, Klamidya, genital herpes,
genital papilloma, trikomoniyaz ve kandidiyaz ön sıralarda yer almaktadır.
Bu hastalıklar ayrıca HIV ile enfeksiyonun geçişinde önemli bir risk olarak
karşımıza çıkmaktadır.²⁹
Tablo 1: Đstanbul Deri ve Tenasül Hastalıkları Hastanesi, 2004 Yılı
Hastalıkların Dağılımı
n
%
Kontrol
1928
%62
Nongonokoksik servisit
924
%30
Gonore
116
%4
Sifiliz
111
%3
HIV
26
%1
3105
%100
Toplam
2.5.1. Sifiliz Prevalansı
Ülkemizde sifiliz prevalansı Batı ülkeleri ile karşılaştırıldığında
elde edilen sonuçlar birbirine yakındır. Sağlık Bakanlığının verilerine
bakıldığında on yıl içinde sifiliz morbiditesinde anlamlı bir farklılık
gözlenmiştir.²⁹
21
Tablo 2: 1991-2002 Yılları Sifiliz Morbidite Oranları
Yıllar
Olgu Sayısı
Morbidite Hızı (Her 100.000 kişide)
1991
2710
4.7
1992
2648
4.5
1993
2640
4.4
1994
2798
4.5
1995
2974
4.8
1996
2882
4.6
1997
3203
5.1
1998
3475
5.3
1999
3416
5.1
2000
3313
4.9
2001
3348
4.9
2002
3512
5.2
Kaynak: Tezcan S, Türkiye’de HIV/AIDS ve diğer CYBE Epidemiyolojisi, Turizm Sağlığı
Paneli, SB, TSH Genel Müdürlüğü, 25-27 Mayıs 2000, Antalya, 2000.
22
Tablo 3: Türkiye’de Đllere Göre Sifiliz Prevalansı (2002)
Nüfus
Đller
Toplam Sifiliz Olgu Sayısı
Morbidite
Toplam
Kadın
Erkek
3512
1292
2220
5.2
(Her 100.000 kişide)
1.
Đstanbul
10 018 735
2192
786
1406
0.4
2.
Đzmir
3 370 866
176
67
109
1.0
3.
Ankara
4 007 860
150
65
85
54.7
4.
Kayseri
1 060 432
76
35
45
3.3
5.
Erzurum
937 389
53
12
41
4.1
6.
Manisa
1 260 169
47
17
30
2.7
7.
Denizli
850 029
45
22
23
5.3
8.
Balıkesir
1 076 347
39
13
26
4.9
9.
Antalya
1 719 751
38
15
23
10.2
10.
Kırşehir
328 461
38
12
26
10.4
11.
Muğla
715 328
37
13
24
4.5
12.
Artvin
191 934
36
13
23
78.2
13.
Aydın
950 757
35
13
22
8.0
14.
Rize
365 938
35
9
26
7.9
15.
Çanakkale
464 975
34
11
23
10.1
16.
Muş
453 654
34
14
20
6.6
17.
Ordu
887 765
32
3
29
3.3
18.
Yozgat
682 919
30
14
16
2.9
19.
Giresun
523 819
29
7
22
7.3
20.
Sakarya
756 168
29
6
23
3.4
21.
Samsun
1 209 137
26
7
19
2.1
22.
Tekirdağ
623 591
25
7
18
3.7
23.
Trabzon
975 137
23
16
7
2.1
24.
Erzincan
316 841
20
9
11
12.3
25.
Mersin
1 651 400
20
8
12
2.2
Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans
Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007
23
Genel olarak, cinsel faaliyete erken başlanılan ve evlilik dışı
ilişkilere kapalı olan toplumlarda erkekler yüksek CYBE riski altındadır.
Sifiliz olgularının çoğu üç büyük şehirden (%71.7) bildirilmiş olup, diğer
vakalar ülkenin farklı bölgelerindeki illerden gelmiştir. Sifilizin erkekler
arasında oldukça sık olarak tespit edilmesine rağmen, sifilizi olan
kadınların
sayısı
Trabzon’daki
erkeklerden
daha
yüksektir.
Sifiliz
olgularının nüfusa oranı, illerin sıralamasında farklılık yaratmaktadır. Artvin
en yüksek Sifiliz olgusu olan şehirdir.²⁹
Tablo 4: Refik Saydam Hıfzısıhha Enstitüsü’nden Tanıya Dayalı Sifiliz
Laboratuar Sonuçları (2000-2004)
Yıllar
Kan Örneği Sayısı
Sifiliz
Oran (Her 100’de)
2000
233
70
30.0
2001
508
121
23.8
2002
2509
77
3.1
2003
2144
98
4.6
2004 (Haziran- Temmuz)
3481
64
1.8
Đstanbul’da gebelerde yapılan bir çalışmada sifiliz araştırılmış
bu amaçla 5362 kişi taranmış ve bir olguda (>%1) sifilize rastlanmıştır.
Sifilizin gerçek büyüklüğü halen bilinmemesine karşın, bu rakamlar
hastalığın özellikle Türkiye’de cinsel açıdan aktif yaş gruplar, seks işçileri
ve müşterileri için önemli bir sağlık sorunu olduğunu göstermektedir.²⁹
2.5.2. Hepatit B
Hepatit B 1990 yılından bu yana zorunlu bildirime tabi bir
hastalıktır. 1996 yılında kurulan Bağışıklık Danışma Kurulu hepatit B
aşısının rutin çocuk aşılama programlarına dâhil edilmesini tavsiye
etmiştir. Kurul aynı zamanda sağlık personeline ve yüksek risk gruplarına
devamlı olarak aşı uygulamasının yapılmasını önermiştir.²⁹
24
Tablo 5: Hepatit B Olgularının, Ölümlerinin, Morbidite ve Mortalitelerin
Sayıları
Morbidite Hızı
Yıl
Yıl ortası nüfus
Vaka sayısı
Mortalite Hızı
Ölüm sayısı
(100.000)
(100.000)
1990
57.582.446
2.620
4.55
18
0.31
1991
57.736.288
2.455
4.25
11
0.19
1992
59.088.101
2.551
4.32
12
0.20
1993
60.384.474
2.276
3.77
8
0.13
1994
61.779.288
3.099
5.02
24
0.39
1995
63.206.510
2.423
3.83
10
0.16
1996
62.727.000
2.435
3.88
19
0.30
1997
63.745.000
4.343
6.81
11
0.17
1998
64.786.000
5.003
7.72
10
0.15
1999
65.819.000
4.362
6.63
18
0.27
2000
66.834.000
4.115
6.16
17
0.25
2001
69.081.716
5578
8.07
9
0.04
2002
70.415.064
5813
8.57
3
0.04
Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans
Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007
Tablo 6: Yıllara Göre Hepatit B Mortalite Hızı, (Bir Milyonda), Türkiye
Hepatit B
Hepatitis B
2000
2002
2006
2007
2008
0.25 (17)
0.04 (3)
0.06 (4)
0.03 (2)
0.08 (6)
Kaynak : Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
Not
: Parantez içindeki sayılar ölüm sayılarını ifade etmektedir.
25
Tablo 7: Hepatit B Olgularının Yaş Gruplarına Göre Dağılımı
Yaş grubu
Olgu sayısı
Dağılım yüzdesi
0
22
0.4
1-4
119
2.0
5-9
308
5.3
10-14
296
5.1
15-24
1919
33.0
25-44
2217
38.1
45-64
737
12.7
65+
195
3.4
Toplam
5813
100.0
Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans
Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007
Tablo 8: Yıllara Göre Hepatit B Đnsidansı, (Yüzbin Nüfusta), Türkiye
Hepatit B
Hepatitis B
2000
2002
2006
2007
2008
6.07
8.26
10.05
9.14
8.18
Kaynak : Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sıtma Savaşı Daire Başkanlığı,
Verem Savaş Daire Başkanlığı
Tablo 9: Yıllara Göre Hepatit B Vaka Sayıları, Türkiye
Hepatit B
Hepatitis B
2000
2002
2006
2007
2008
4.115
5.813
6.612
6.451
5.849
Kaynak : Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Sıtma Savaşı Daire Başkanlığı,
Verem Savaş Daire Başkanlığı
Hepatit B’nin önemi son on yıl içerisinde anlaşılmış, bütün
kan verenlerin kanları ve belirli risk grupları testlere tabi tutulmuşlardır.
Bölge ve çalışma nüfusuna bağlı olarak %3.86 ve %8.9 oranlarında
değişim göstermektedir. Çeşitli risk grupları arasında, enfeksiyon sıklığı
26
yüksektir. Buna ek olarak; öksüzler arasındaki oran ulusal rakamlardan
daha yüksek olmak suretiyle 8.5’tir. Türkiye’deki hamile kadınlar ve
ailelerinde hepatit B virüsü enfeksiyonunun prevalansı üzerine yapılan bir
çalışmanın sonuçları kadınlarda ve ailelerinde yüksek bir prevalans
oluştuğunu göstermektedir.²⁹
Tablo 10:
Türkiye’de
Çeşitli
Grupların
Kan
Testlerinin
HBsAg
Seropozitivitesi
Test edilen
grup
Kan verenler
Kurum
Yer
Kızılay Kan Merkezleri
Türkiye
Yıl
Sayı
Oran (her
100’de)
1985-89
1.583.745
4.71
1990-95
2.507.551
5.11
Kan verenler
Atatürk Üniversitesi
Hastanesi Kan Merkezi
Erzurum
1993
10.098
8.83
Kan verenler
Üniversite/SSK/Devlet
Hastaneleri
Diyarbakır
1988-91
24.156
8.90
Kan verenler
GATA Mikrobiyoloji
Ankara
1995
10.523
5.06
Kan verenler
Hacettepe Üniversitesi
Hastanesi Kan Merkezi
1978
4.100
5.00
Ankara
1986
26.047
3.86
SSK Bakırköy Kadın
Doğum
Đstanbul
1991
2.207
5.12
Đlkokul
öğrencileri
Atatürk Üniversitesi Tıp
Fakültesi
Erzurum
1991
190
7.4
Hastane sağlık
personeli
Atatürk Üniversitesi Tıp
Fakültesi
Erzurum
1982
430
13.7
Hastane dışı
sağlık
personeli
Atatürk Üniversitesi Tıp
Fakültesi
Erzurum
1982
100
11.0
Hastane
çalışanları
135
9.5
Hekimler
15
6.6
82
18.4
84
10.7
40
22.5
117
8.5
Gebe kadınlar
Dişçiler
Hemşireler
GATA Mikrobiyoloji
Ankara
1985
Hasta Bakım
personeli
Aşçı-diğerleri
Öksüz çocuklar
Çocuk Bakım Evleri
Đstanbul
1994
Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans
Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007
27
Bazı risk grupları üzerinde yapılan hepatit B seroprevalansı çalışması,
prevalansın uzun zamandır yüksek olduğunu göstermiştir. Seropozitivite
seks çalışanlarında (HBsAg ve Anti-HBs) %52.1, eşcinsel erkeklerde
%53.7, sağlık çalışanlarında %41.2 ve kontrol gruplarında %26.2’dir.²⁹
2.5.3. Gonore,
Trikomoniyaz
ve
Genital
Klamidya
Enfeksiyonu ve diğer Genital Enfeksiyonlar
Gonore
konusundaki
araştırmalar,
çoğunlukla
diğer
CYBE’lerla ilgili epidemiyolojik çalışmalardır ve sonuçlar alt-sonuçlar
olarak
sunulmuştur.
Enfeksiyonun,
semptomları
özellikle
üretritli
hastalarda yüksek sıklıkta olması beklenmektedir. Bunun tedavisi kolaydır
ve semptomları olan çoğu insan, tedavi için eczanelere gidip antibiyotik
almaktadır. Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre 1997’de 347.7 gonore teşhisi
yapılmış ve 1999’da 1.000 kayıtlı hayat kadınından 572.8’i ve 2003’te
412.5’i CYBE’ler konusunda düzenli taramadan geçmiştir. 1997 verileri ve
1999 yılıyla karşılaştırıldığında, gonorenin kayıtlı hayat kadınları arasında
çok sık görüldüğü, müşteri sayısının yüksek olduğu ve müşterilerle cinsel
temas başına kondom kullanımı oranının düşük olduğu görülmüştür. T.
vaginalis sıklığı vajinal akıntısı olan kadınlarda %15
vajinit tanılı
kadınlarda %19.5 olarak belirlenmiştir. N.Gonorrhoeae, T. Vaginalis ve C.
Trachomatis Türkiye’de sıklıkla görülmektedir. 2006 ve 2007’de Đstanbul,
Ankara, Trabzon ve Gaziantep illerinde belirlenmiş Kadın Hastalıkları ve
Doğum Hastanelerinde bulunan sentinal merkezlerde 2060 gebede,
gönüllülük esasına göre yapılan çalışmada 3 vakada sifilize rastlanmıştır.
Bahsigeçen çalışmanın Ankara, Đstanbul ve Đzmir illerinde kayıtsız seks
işçileri, damar içi madde kullanıcıları ve eşcinsel erkekler gibi yüksek risk
altındaki gruplara ait toplam 252 kayıtsız seks işçisinin 19’unda sifilize
rastlanmıştır. Söz konusu gruplarda bakılan gonore, C. Trachomatis,
hepatit B ve sifiliz sonuçları altta verilmektedir.²⁹
28
Tablo 11: Sentinal Merkezlerde HIV, Hepatit B, Sifiliz, Gonore ve
Chlamydia Test Sonuçlarının Dağılımı
Kayıtsız seks
işçileri
Sayı
%
Eşcinsel
erkekler
Sayı
Damar içi
madde
kullanıcıları
%
Sayı
%
Hamileler
Sayı
%
HIV
2
0.8
3
1.8
1
1.5
Hepatit B
6
2.4
6
3.6
2
2.9
47
2.3
Sifiliz
19
7.5
1
1.5
3
0.1
Gonore
7
2.8
5
3.0
1
1.5
10
0.5
C.Trachomatis
3
1.2
4
1.8
2
2.9
19
0.9
18
10.8
Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans
Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007
Đstanbul’da üretritli erkeklerde C. Trachomatis enfeksiyonu
prevalansı
%15.7,
N.
Gonorrhoeae
prevalansı
ise
%9.4
olarak
saptanmıştır. Ülkemizde gonore enfeksiyonlarının insidansına bakıldığında
üretritli erkeklerde bu oranın %15.9-21.6 (30,63) arasında değiştiği vajinal
akıntısı olan kadınlarda ise %1.5-1.7 arasında olduğu bildirilmiştir. Son
yıllarda Batı ülkelerinde en sık rastlanan CYBE etkenlerinden biri olarak
kabul edilen genital C. Trachomatis enfeksiyonları üzerinde ülkemizde de
yapılan çalışmaların sayısında da artış bulunmaktadır. C. trachomatis’in
çeşitli gruplardaki dağılımı aşağıdaki tablo 12’ de özetlenmiştir.²⁹
29
Tablo 12: Çeşitli Gruplarda C. Trachomatis Enfeksiyonlarının Prevalansı
Grup
Hasta
Pozitiflik
sayısı
durumu (%)
Hücre kültürü
86
0
Hücre kültürü, DFA
247
33
Hücre kültürü
190
1
ELISA
696
5
ELISA
52
8
DFA
212
9
Kayıtsız kadın seks işçileri (Đstanbul)
DFA
90
14
Kayıtlı kadın seks işçileri (Đstanbul)
DFA
158
12
Kayıtlı kadın seks işçileri (Đzmir)
DFA
224
25
Hücre kültürü, DFA
25
4
ELISA
227
21
DFA
126
6
Tanı metodu
(Çalışılan şehir)
Jinekoloji hastaları
(Đstanbul)*
(Đzmir)**
Obstetrik hastalar
Aile planlaması grubu (Đstanbul)
Kadın infertil hastalar
Đstanbul
Đzmir
Seks işçileri
Erkek homoseksüel seks işçileri
(Đstanbul)
Erkek CYBE hastaları
Hücre kültürü, DFA,
(Đstanbul)
(Đzmir)
Kaynak: T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü.
Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans
Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara: Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007
* Asemptomatik
** %62 semptomatik
Tablodan da anlaşıldığı gibi C. trachomatis enfeksiyonlarının
prevalansı özellikle seks işçilerinde oldukça yüksektir. Diğer gruplara
bakıldığında ise bu prevalans düşük kabul edilebilinir. Ancak Đzmir’de
jinekoloji hastalarında %33 olan C. trachomatis prevalansı da göz ardı
edilemez. Bütün bunlar ülkede bölgeler arası farklılığı ve grupların detaylı
bir şekilde tüm CYBE yönünden araştırılması gerekliliğini ortaya
koymaktadır.
Örneğin
bir
tarama
çalışmasında
genital
klamidya
enfeksiyonun prevalansı kayıtlı ve yasa dışı çalışan seks işçileri arasında
30
pozitiflik yönünden anlamlı bir fark görülmemiştir. Kayıtlı çalışan kadınların
%12’sinde yasa dışı çalışan ve polis tarafından yakalanıp muayeneleri
Đstanbul Deri ve Zührevi Hastalıklar Hastanesinde yapılan kadınların ise
%14.4’ünde C. Trachomatis enfeksiyonu saptanmıştır. Bir önemli özellik
ise bu çalışmada C. Trachomatis pozitif bulunan seks işçilerinin kondom
kullanma alışkanlığının bulunmamasıdır. Đstanbul’da yapılan bir çalışmada
genital
klamidya
enfeksiyonlarının
sıklığı
toplumda
%4.9
olarak
belirlenmiştir.²⁹
Đstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji ve Veneroloji Bilim
Dalı’nda 1989 yılında yapılan bir çalışmada ise, Đstanbul’da Üniversite
kapsamında ilk CYBE kliniğinin sonuçlarıdır; toplam 586 CYBE etkeni 495
hastada saptanmıştır. Hastaların 81’inde birden fazla CYBE etkeni
belirlenmiştir. Kadınlarda en sık rastlanan enfeksiyon Candida ve
Gardnerella vaginalis vajiniti olmuştur. Erkeklerde en sık rastlanan
enfeksiyon ise sifiliz olarak belirlenmiştir. Kadınlarda sifiliz dördüncü sırada
yer alan etken olarak bulunmuştur. Erkeklerde özellikle nongonokoksik
üretrit etkenleri syphilis ve Ureaplasma urealyticum enfeksiyonlarından
sonra yer almıştır. HIV pozitifliği ise yurt dışında yaşayan iki erkek hastada
saptanmıştır. Tabloda bahsedilen bu veriler Đstanbul’da bulunan ilk CYBE
kliniğinin verileri açısından önemlidir. Đstanbul’da kayıtlı seks işçileri
arasında Herpes simplex virus enfeksiyonu prevalansı %1.4-6 arasında
değişmektedir. Đstanbul’da insan papilloma virusu (HPV) yönünden
araştırılan bir çalışmada yaşları 22-50 arasında değişen ve pap-smear
sonuçlarında atipik değişiklikler belirlenen kadınların %16.9’unda yüksek
risk grubu HPV-DNA’sı saptanmıştır. Aynı çalışmada yaşları 18-67
arasında değişen asemptomatik kadınlarda ise %6.1 HPV-DNA yüksek
risk grubu pozitifliği belirlenmiştir. Đstanbul’da yapılan bir çalışmada
nongonokoksik üretrit etkeni olarak C. trachomatis %7.4, T. vaginalis %2.1
oranında bulunmuştur. Kandida enfeksiyonlarının sıklığına baktığımızda
31
ise toplumda %5.2 (35), vajinal akıntısı olan kadınlarda %3.5 (31), vajinit
tanılı kadınlarda ise %19.5 (97) olarak belirlenmiştir.²⁹
2.6. Kadının Üreme Sağlığı Đçindeki Yeri
Kadın insanlığın var oluşundan bu yana her toplumun ana
unsuru olmuştur. Kadından ana ve eş olarak aile dinamiğini ayakta
tutması, sağlıklı nesiller yetiştirmesi, çalışarak aile bütçesine katkıda
bulunması istenmektedir. Bütün bunların gerçekleşebilmesi için toplumda
bu kadar önemli görevleri üstlenen kadının, öncelikle sağlıklı, iyi eğitim
görmüş, kültürlü ve dengeli olması gerekmektedir. Bunlar ise çeşitli yasal
hak ve kadının statüsünün yükseltilmesiyle mümkün olacaktır.¹⁹
Kadınlar,
doğurganlıkları
ile
insan
neslinin
devamını
sağlamış, aynı zamanda üretkenlikleri ile de çalışma yaşamında yer alarak
ekonomiye katkıda bulunmuşlardır. Bu nedenle kadının aile içinde ve
toplumda sahip olduğu yerin önemi tartışılmazdır. Kadın, toplum içerisinde
bir birey olmanın yanında; evde anne olmak, eş olmak, ev kadını olmak
gibi sorumluluk gerektiren birçok göreve sahiptir. Toplumsal cinsiyetten
kaynaklanan rol dağılımı açısından da kadına, benzer rol ve sorumluluklar
yüklenmektedir. “Toplumsal Cinsiyet” kalıbı, hemen hemen tüm kültürlerde
kadının daha çok aleyhine bir eşitsizliği de beraberinde getirmiştir. Bu
eşitsizlik nedeniyle kadın, tarih boyunca baskılanan ve yönetilen konumda
olmuş, eğitim, çalışma hayatı, sağlık gibi alanlarda geri plana itilmiştir.¹⁹
Kadın sağlığı duygusal, sosyal ve fiziksel iyiliği kapsamakta
ve
biyolojik,
sosyal,
siyasal
ve
ekonomik
koşullar
tarafından
belirlenmektedir.⁷ Dünyanın pek çok ülkesinde, geçmiş dönemlerde ve
hala kadınlar, toplumda geri plana atılan, statüsü düşük, önceliği olmayan
bir konumda olmalarından dolayı bu durumun bedelini hem sosyal hem de
sağlık yönünden ödemektedirler. Oysa sağlık doğuştan gelen bir haktır. Bu
hak bütün dünyada ve ülkemizde de benimsenmiştir. Bu nedenle de
32
erişilebilir ve en üst düzeyde sağlık hizmeti, insan olmanın getirdiği, temel
haklardan birisi olarak görülür ve hiçbir ayrım gözetmeksizin, herkese eşit
biçimde sunulmalıdır. Ancak bu eşitlik yaklaşımının yanı sıra kadınların
sağlık sorunlarının, kadın bakış açısıyla incelenmesini gerektiren özellikleri
vardır. Çünkü,
• Sağlık
sorunları
kadın
ve
erkekleri
farklı
şekilde
etkilemektedir.
• Kadınlar arasında ciddi seyreden hastalıklar mevcuttur.
• Kadınlar için farklı risk grubu oluşturan hastalıklar
bulunmaktadır.
• Kadınlara özgü sağlık sorunları özgün müdahale
yaklaşımları gerektirmektedir.
Bütün bunlara rağmen kadınlar, statülerinin düşük olması
(ekonomik koşullarının yetersizliği, öğrenim düzeylerinin düşüklüğü, sosyal
rollerinin erkeklere göre geride olması gibi), kadına karsı şiddet, kadınlara
ve kız çocuklarına yönelik olumsuz tutumlar, kendi yasamı ve üreme
yeteneği üzerinde sınırlı bir güce ve karar yetkisine sahip olması, ayrımcı
toplumsal uygulamalar gibi nedenlerle sağlık hizmetlerine erişememekte,
sağlık hizmeti alma hakkını kullanamamaktadırlar.¹⁹
Kadın-erkek arasındaki eşitsizliğin net olarak ortaya çıktığı
alanlardan biri de kadının üreme sağlığıdır.¹⁹ Kadının üreme sağlığı, onun
üreme fonksiyonunu belirleyen fiziksel, mental ve sosyal sağlığını içerir.³⁰
Ancak dünyanın her yerinde birçok kadın, insan cinselliği ve sağlık
konusunda bilgi düzeylerinin yetersiz olması, eğitimsizlik, uygun olmayan
ya da yetersiz üreme sağlığı hizmetleri, ayrımcı toplumsal uygulamalar, kız
çocuklarına ve kadınlara karşı ayrımcılık ve kadına karşı şiddet gibi birçok
sosyal nedenlerden dolayı üreme sağlığına erişememekte ve üreme
33
sağlığı hakkını kullanamamaktadır. Kadınlar bugün hala üreme sağlığı
hizmetlerinden, sağlık yardımı almaya karar vermede, sağlık yardımına
ulaşmada ve sağlık yardımı almada gecikme engelleri nedeniyle yeterince
faydalanamamaktadır. Bunda kadının yaşam koşullarının elverişsizliği,
ekonomik gücünün olmaması veya kararlarda söz hakkının olmaması gibi
nedenlerin etkili olduğu düşünülmektedir. ¹⁹
Kadınların üreme sağlığını etkileyen insan hakları ile ilgili
standartlar son 10 yılda oldukça gelişmiştir. Bu gelişme, özellikle de Kahire
ve Pekin’de yapılan uluslar arası konferanslar ve bunların izleme
konferansları, uluslararası antlaşmalar, bölgesel insan hakları sistemleri
bazı ulusal yasal girişimler sayesinde olmuştur.³¹
Tüm dünya ülkelerinde kadının bireysel ve toplumsal
görevlerini yerine getirebilmesi için sağlıklı olması, sağlığını koruyabilmesi
için ise yeterli olanaklara sahip olması gerekir. Kadının sağlığı denince,
kadının doğumundan ölümüne kadar geçen süredeki sağlık durumu ve
bunu etkileyen faktörler anlaşılmaktadır. Ancak kadınların cinsiyetlerine
özel üreme çağı ve bu çağda yaşadıkları sorunlar, mevcut ve gelecekteki
sağlığının belirleyicisi olmaktadır.³²
Üreme sağlığı kadınların yaşamını doğrudan etkilediği için
çok önemlidir. Dünya Bankası’nın ve Dünya Sağlık Örgütü’nün son
zamanlarda yaptığı araştırmalarda, kadının genel sağlık durumunun
üreme sağlığına ilişkin sorunlardan etkilendiğini açıkça göstermektedir. Bu
araştırmalara göre gelişmekte olan ülkelerde 15-49 yaş kadınların toplam
hastalık yükünün üçte birini sağlıksız gebelik ve doğum, düşük, CYBH,
üreme
yolu
enfeksiyonları
gibi
üreme
sağlığına
ilişkin
sorunlar
oluşturmaktadır.³⁰
Üreme sağlığı her yaşı ve her iki cinsiyeti kapsamaktadır.
Doğumdan ölüme kadar kadın ve erkeğin yaşamının bir bütün olarak ele
34
alınması
gerektiği,
yaşama
sağlıklı
başlamanın
ilk
adım
olduğu
vurgulanmaktadır. Üreme sağlığı kavramı hem kadın hem de erkeğin
gereksinimlerini içermektedir ancak;
• Kadınların birçok CYBH ve HIV/AIDS’e yakalanma riskinin
biyolojik olarak daha yüksek olması,
• Gebelik, doğum ve düşüğe bağlı sağlık sorunlarının
yalnızca kadınları etkilemesi (dünyada her yıl yaklaşık
yarım milyon kadın bu nedenlerle ölmektedir),
• Genital
yol
enfeksiyonlarının
uzun
erimli
komplikasyonlarının, erkeklere bakışla kadınları daha çok
etkilemesi,
• Kadınların çeşitli CYBH ve HIV/AIDS’i çocuklarına geçirme
olasılığının daha fazla olması,
• Meme kanserinin, kadınlarda görülen kanserler arasında
ilk sırada yer alması,
• Kadınların menopoz sonrası kısa ve uzun erimli birçok
sağlık sorunu ile karşılaşması,
• Kadınlarda kontraseptif kullanımının erkeklere göre üç kat
daha fazla olması ve kadınların kullandığı yöntemlerin
sağlık risklerinin daha fazla olması,
gibi nedenlerden dolayı, kadınlar için özel, hatta yaşamlarını
doğrudan etkileyen bir önem taşımaktadır.¹⁹
Sosyal normlar kadınların cinsellik ya da üreme sağlığı ile
ilgili bilgi almaya çalışmasını ya da geniş bilgiye sahip olmasını uygunsuz
bulmaktadır. Çoğu toplumda olduğu gibi, Türkiye’deki kadınlar da, enfekte
olduklarını bilseler de uygun tedaviye erişimde erkeklerden daha fazla
sosyal ve kültürel engelle karşılaşmaktadırlar.²⁹ Özellikle genç kadınlar
geleneksel değerler üzerinden cinsellik yoluyla kurulan toplumsal baskının
en önemli hedefidir ve evlilik öncesi cinsel ilişki Türkiye'de yaşayan bir
35
genç kadın için neredeyse yasaklanmış durumdadır. Tüm bu kültürel yapı
özellikleri, kadınların cinsel ve üreme sağlığı bilgisine ve hizmetine
ulaşımını etkilediği için, kadınların bu konulardaki bilgi düzeyi düşüktür.¹³
Erkekler aynı yaştaki kadınlara göre daha fazla cinsel aktiftirler. Erkekler
kadınlara göre daha sık cinsel eş değiştirirler.²⁵ Eğitim seviyesi düşük
bölgelerde erkeklerin evlilik öncesi cinsel temaslarına karşı hoşgörü var
iken, kadınların cinsellik ya da üreme sağlığı ile ilgili bilgi almaya çalışması
ya da geniş bilgiye sahip olması bile uygunsuz bulunmaktadır.²⁹
Erkeklerin büyük bir kısmı seks işçileri ile korunmasız ilişkiden sonra
enfekte olurlar.²⁵ Seks işçileriyle korumasız seks yapan erkeklerin çoğu,
eşlerini enfekte ederek bu enfeksiyonu yayabilmektedirler. Kadınlar, ev
içindeki rolleri nedeniyle enfekte olma riskinden uzak görünseler de, eşleri
tarafından enfekte olma riskiyle karşı karşıdırlar.²⁹
Kadınların üreme sağlığı ile ilgili sorunları yaşama olasılıkları
erkeklerden daha yüksektir. Yaşam süreci boyunca hem kadın hem de
erkekler cinsiyete özel hastalıklar açısından risk taşımaktadır. Örneğin;
yalnızca kadınlar serviks ve meme kanseri için taramaya ihtiyaç duyarlar.
Oysa prostat ve testis kanseri ise sadece erkeklerde gelişebilir.²³
Kadınların cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlara yakalanma biçimleri, bu
enfeksiyonların kendilerinin ve ailelerinin sağlığına etkisi üzerinde özellikle
durulması gereken bir konudur. HPV ve servikal kanserle bağlantısı ya da
kadının paralı seks yapmaya zorlanması örneklerinde olduğu gibi erkeğin
cinsel davranışı kadının sağlığı üzerinde önemli bir etken olabilmektedir.³³
Ancak kadın ve erkeğin üreme ile ilgili hastalık yükleri incelendiğinde,
kadınlar üreme sağlığı sorunlarını erkeklerden çok daha fazla yaşarlar ve
bu duyarlılık üreme çağında (15-49 yaş) daha da artar.²³
36
Tablo 13: Kadın ve Erkekte Üreme Sistemi Hastalıklarına Bağlı Yük
Üreme sistemi hastalıkları
Kadın (%)
Erkek (%)
Anemi
2.5
1.5
CYBE
8.9
1.5
HIV
6.6
9.3
Serviks kanseri
0.6
-
Maternal
18.0
-
Toplam yük
36.6
12.3
Kaynak: Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü Üreme Sağlığına Giriş.
Ankara: Cinsel Sağlık / Üreme Sağlığı No:1-B; 2007
Görüldüğü gibi kadındaki üreme sağlığı yükü erkeğin
yükünün üç katıdır. Esasen üreme sağlığı ile ilgili her iki cinsiyetin yaşa
göre ÜS hizmet gereksinimi de farklılık göstermektedir.²³ Ülkemizde Türk
erkeklerinin kendilerini güçlü ve hastalıklara karşı bağışık görme
eğiliminde olmaları, değerlerimizin erkeklerin birden fazla kadınla ilişki
kurmasına göz yumması ve para karşılığı seks ihtiyacının artırması gibi
faktörler CYBH’ların hızlı bir şekilde yayılmasını kolaylaştırmaktadır. Bu
olumsuz tablo kadınlarımızı önemli derecede etkilemektedir. Toplumsal
cinsiyet eşitsizliği aynı zamanda, CYBE’ların ve HIV/AIDS’in yayılmasını
artıran
ve
epidemiye
katkı
sağlayan
bir
faktördür.
Korunmasız
heteroseksüel cinsel ilişki esnasında CYBE ve HIV/AIDS enfeksiyonuna
yakalanma riski, erkeklerle karşılaştırıldığında kadınlar için 2-4 kat daha
fazladır. Ayrıca kadın ve erkek arasındaki güç dengesizliği kadınların
kendi haklarını ve otonomilerini kullanmalarına engel teşkil etmektedir. Tek
eşli kadınlar potansiyel risklerin farkında bile olmaksızın, sürekli birlikte
oldukları erkek partnerleri tarafından HIV/AIDS ve diğer CYBE’lara maruz
kalabilirler. Yüksek riskli cinsel ilişkilerin kendi bir risk faktörü olarak
vurgulanmakta iken, kadınlar için risk sadece evli olmak olabilir.
Hindistan’da yapılan bir çalışmada, kadınların üçte birinin tek esli ve evlilik
ilişkisine sahip kadınlar olarak kocaları tarafından enfekte edildikleri
saptanmıştır.¹⁹
37
Türkiye’de, doğurganlık davranışlarında, sağlık hizmetlerinin
kullanımında, bölgelere, yerleşim yerinin özelliğine göre çok belirgin
farklılıklar mevcuttur. Bu farklılığı yaratan en temel faktör ise kadının
toplumsal statüsünün düzeyidir. Ülke düzeyinde yapılan araştırmaların ileri
analizlerine göre, okuma yazma bilmeyen kadınlar, hangi bölgede
yaşarlarsa yaşasınlar istediklerinin en az iki katı sayıda çocuğa sahip
olmaktadırlar. Kadının yalnızca okuma yazma bilmesi bile istediği sayıda
çocuğa sahip olmasını sağlamaktadır. Kadının eğitilmesi, güçlendirilmesi
özetle
toplumsal
statüsünün
yükseltilmesi,
sağlık
hizmetlerinden
yararlanmasını, doğurganlığını daha iyi kontrol etmesini bu konularda söz
sahibi olmasını sağlayarak, sağlığını olumlu etkilemektedir.³⁴
38
3. GEREÇ ve YÖNTEM
3.1. Araştırmanın Yeri ve Zamanı
Araştırma, T.C. Sağlık Bakanlığı Ankara Eğitim ve Araştırma
Hastanesi
Kadın
Hastalıkları
ve
Doğum
Kliniği’nde
yapılmıştır.
Hastanenin yerleşim yeri Ankara ili Altındağ ilçesindedir. Sağlık Bakanlığı
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi 1957 yılında Sağlık Bakanlığı
Ankara Hastanesi adıyla kurulmuştur. Bugün hastanenin fiili yatak
kapasitesi 616, acil müşahade, diyaliz, hemodiyaliz dahil edilirse yatak
sayısı 678'dir. Toplam personel sayısı 1968 ( geçici görevliler dahil olup),
sağlık kurulu ile beraber 31 ayrı branşta 46 klinik hizmet vermektedir. Her
yıl 1 milyon civarında poliklinik yapılmakta, 25 bin civarında yatan hastaya
hizmet
vermekte
15
binin
üzerinde
ameliyat
uygulanmaktadır.
Yenimahalle, Ulus ve Bahçelievler Basın Polikliniklerinde de poliklinik
hizmeti verilmektedir. ³⁵
Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum Kliniği’nde Menapoz Polikliniği, Gebe Polikliniği, Aile Planlaması
Polikliniği, Kadın Doğum-1 127 nolu oda, Kadın Doğum-2 128 ve 126 nolu
odaları bulunmaktadır. Klinikte 1 klinik şefi, 2 şef yardımcısı, 6 uzman
doktor, 13 araştırma görevlisi doktor, 3 ebe ve 7 hemşire görev
yapmaktadır. Kliniğe günde ortalama 200 civarında başvuru olmaktadır.
Araştırmanın yapılmasına ilişkin olarak Ankara Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Eğitim, Planlama ve Koordinasyon Kurulu’ndan izin
alınmıştır (EK 1).
Bu çalışma Nisan 2010 tarihinde yapılmıştır.
39
3.2. Araştırmanın Çalışma Grubu
Araştırmanın çalışma grubunu Ankara Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne 07-09 Nisan tarihlerinde
başvuran 15-49 yaş grubu kadın hastalar oluşturmuştur. Çalışmada bu
tarihler arasında başvuran 516 hastadan 300’üne (%58.1) ulaşılmıştır.
3.3. Araştırmanın Tipi
Araştırma tanımlayıcı tipte bir epidemiyolojik araştırmadır.
3.4. Araştırmanın Veri Kaynakları
Araştırmada veri kaynağı olarak anket formu kullanılmıştır
(EK 3). Anketin ilk bölümünde kadınların sosyodemografik özellikleri; yaş,
eğitim durumu, yaşadığı yer, medeni durumu, eşinin yaşı ve eğitim
durumu, evlenme yaşı, eşi ve kendisinin mesleği, çalışma durumu, sağlık
güvencesi, ekonomik durumu ile ilgili sorular yer almıştır. Đkinci bölümde
ise cinsel yolla bulaşan hastalıklar ve üreme sağlığı ile ilgili bilgi, düşünce
ve tutumlarına yönelik sorular bulunmaktadır.
3.5. Araştırmayı Uygulayanlar ve Uygulama Şekli
Araştırma Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde görevli
Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nde yüksek lisans yapmakta
olan araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Ankara Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğine başvuran ve anketi
yanıtlamayı kabul eden 15-49 yaş grubu kadınlardan okuma yazma
bilenlere anket formu verilerek gözlem altında doldurmaları istenmiştir.
Okuma yazma bilmeyen kadınlara ise araştırmacı tarafından yüksek sesle
soruların
okunarak
cevaplanması
yoluyla
yapılmıştır.
Anketlerin
uygulanması anketi uygulamayı kabul eden her hasta için yaklaşık 15 dk.
sürmüştür.
40
3.6. Araştırmanın Zaman Çizelgesi
Tablo 14: Araştırmanın Zaman Çizelgesi
2009
Aşamalar
Planlama
Aşaması
Uygulama
Aşaması
Analiz
Aşaması
Rapor
Aşaması
Aktiviteler
Ekim
Kasım
Aralık
Literatür
Taraması
Proje Önerisinin
Hazırlanması
Araştırmanın
Uygulanması
Verilerin
Đşlenmesi
2010
Ocak şubat
mart
+
+
+
+
Nisan Mayıs
Haziran
+
+
+
+
Verilerin Analizi
+
Rapor Yazımı
3.7. Araştırma Verilerinin Düzenlenmesi ve Analizi
Verilerin çözümlenmesinde SPSS 15.0 (Statistical for Social
Sciences for Windows) paket
programları kullanılarak
tanımlayıcı
istatistikler hesaplanmış ve marjinal tablolar oluşturulmuştur.
3.8. Uygulamada Karşılaşılan Güçlükler
Bazı katılımcıların okur-yazarlık ve eğitim düzeylerinin düşük
olması soruların anlaşılmasında ve cevaplanmasında zorluk yaşanmasına
neden olmuştur. Bu kadınlara araştırıcı tarafından sorular ve seçenekler
okunarak yanıtları işaretlenmiştir.
41
4. BULGULAR
Çalışma Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın
Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran 15-49 yaş grubundaki 300
kadına
ulaşılarak
gerçekleştirilmiştir.
Đncelenen
kadınların
bazı
sosyodemografik bilgileri Tablo 15’de sunulmuştur.
Tablo 15: Araştırma
Kapsamında
Đncelenen
Kadınların
Bazı
Sosyodemografik Özelliklerinin Dağılımı, Ankara, 2010
Yaş Grubu (n=295)
15-19
20-24
25-29
30-34
35-39
40-44
45-49
Medeni Durum (n=300)
Evli
Bekar
Öğrenim Durumu (n=297)
Okuryazar değil
Okuryazar
Đlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise mezunu
Yüksekokul/üniversite mezunu
Şu Anki Çalışma Durumu (n=298)
Düzenli çalışıyorum
Çalışıyor fakat ara vermiş
Düzensiz çalışıyor
Çalışmayı tamamen bırakmış
Hiç çalışmamış
Eşinin Öğrenim Durumu (n=245)
Okuryazar değil
Đlkokul mezunu
Ortaokul mezunu
Lise mezunu
Yüksekokul/üniversite mezunu
Sağlık Güvencesinin Bulunma Durumu (n=299)
Var
Yok
Ekonomik Durumunu Değerlendirme (n=299)
Çok iyi
Đyi
Orta
Kötü
Çok kötü
Sayı
35
89
75
51
27
11
7
%*
11.9
30.2
25.4
17.3
9.2
3.7
2.4
244
56
81.3
18.7
1
4
87
67
104
34
0.3
1.3
29.3
22.6
35.0
11.4
42
31
13
38
174
14.1
10.4
4.4
12.8
58.4
1
68
54
94
28
0.4
27.8
22.0
38.4
11.4
265
34
88.6
11.4
5
90
181
19
4
1.7
30.1
60.5
6.4
1.3
* Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır.
42
Tablo
15’de
kadınların
bazı
tanımlayıcı
özellikleri
görülmektedir. Tablo 15 incelendiğinde 89 kadının (%30.2) 20-24, 75
kadının (%25.4) 25-29, 51 kadının (%17.3) 30-34, yaş grubu olduğu
görülmektedir.
Medeni durum incelendiğinde 244 kadının (%81.3) evli, 56
kadının (%18.7) bekar olduğu görülmektedir.
Kadınların öğrenim durumuna bakıldığında %35.0’ının (104
kadın) lise mezunu, %29.3’ünün (87 kadın) ilkokul mezunu, %22.6’sının
(67 kadın) ortaokul mezunu olduğu görülmektedir. Okuryazar olmayan 1
(%0.3) katılımcı bulunmaktadır.
Araştırma
durumlarına
kapsamındaki
bakıldığında
%14.1’inin
kadınların
(42
şu
kadın)
anki
çalışma
düzenli
çalıştığı,
%12.8’inin (38 kadın) çalışmayı tamamen bıraktığı, %10.4’ünün (31 kadın)
çalışmaya
ara
verdiği,
%58.4’ünün
(174
kadın)
hiç
çalışmadığı
belirlenmiştir.
Kadınların
eşlerinin
öğrenim
durumlarına
bakıldığında
%38.4’ünün (94 kadının) lise mezunu olduğu, %27.8’inin (68 kadının)
ilkokul mezunu olduğu, %22.0’sinin (54 kadının) ortaokul mezunu olduğu,
görülmektedir. 1 katılımcının eşi (%0.4) okuryazar değildir.
Katılımcıların %88.6’sı (265 kadın) sağlık güvencesinin
olduğu, %11.4’ünün (34 kadın) ise sağlık güvencesinin olmadığı
bulunmuştur.
Kadınların %1.7’si (5 kadın) ekonomik durumlarını çok iyi,
%30.1’i (90 kadın) iyi, %60.5’i (181 kadın) orta, %6.4’ü (19 kadın) kötü,
%1.3’ü (4 kadın) çok kötü olarak değerlendirmiştir.
43
Araştırmanın yapıldığı tarihte incelenen kadınların (n=299)
105’i (%35.1) gebe, 194’ü (%64.9) ise gebe değildir.
Araştırmaya katılan kadınların üreme sağlığına ilişkin olarak
belirttikleri tanımların dağılımı Tablo 16’da sunulmuştur.
Tablo 16: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Üreme Sağlığına
Đlişkin Olarak Belirttikleri Tanımların Dağılımı, Ankara, 2010
Üreme Sağlığı Tanımı (n=300)
Sayı
%*
Sağlıklı cinsel yaşam
126
42.0
Güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması
126
42.0
Kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması
121
40.3
Üreme ve cinsel sağlığa yönelik ihtiyacın saptanıp gerekli
hizmet ve danışmanlığın verilmesi
91
30.3
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak
76
25.3
Bilinçli ve bakabileceği kadar çocuk sahibi olmak
1
0.3
*Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmaya katılan 126 kadın (%42.0) üreme sağlığını
sağlıklı cinsel yaşam, 126 kadın (%42.0) güvenli aile planlaması
yöntemlerinin sağlanması, 121 kadın (%40.3) kadın ve erkek üreme
organlarının sağlıklı olması, diğer cevabını veren 1 kadın ise (%0.3) bilinçli
ve bakabileceği kadar çocuğa sahip olmak olarak yanıt vermiştir.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel ilişkide
bulunma
ve
aile
planlaması
yöntemleri
kullanma/kullanmış
olma
durumlarının dağılımı Tablo 17’de sunulmuştur.
44
Tablo 17:
Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Đlişkide
Bulunma ve Aile Planlaması Yöntemleri Kullanma/Kullanmış
Olma Durumlarının Dağılımı, Ankara, 2010
Cinsel Đlişkide Bulunma (n=300)
Sayı
%*
Bulunmuş
Bulunmamış
255
45
85.0
15.0
174
100
63.5
36.5
AP Yöntemi Kullanma Durumu (n=274)
Kullanmış
Kullanmamış
* Kolon Yüzdesi .Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır.
Araştırmaya katılan 255 kadın (%85.0) cinsel ilişkide
bulunduğunu, 45 kadın (%15.0) ise cinsel ilişkide bulunmadığını ifade
etmiştir.
Đncelenen 174 kadın (%63.5) aile planlaması yöntemi
kullandığını, 100 kadın (%36.5) ise hiç aile planlaması yöntemi
kullanmadığını ifade etmiştir.
Araştırma
kapsamındaki
kadınların
kullandıkları
aile
planlaması yöntemi incelendiğinde 84 kadının (%39.4) spiral (RIA), 45
kadının (%21.2) kondom, 44 kadının (%20.7) geri çekme ile korunduğu,
%14.1’inin ise yöntem kullanmadığı saptanmıştır. Vajinal fitili ise hiçbir
kadının kullanmadığı görülmüştür.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların kadın hastalıkları
ile ilgili sorunlarını rahatlıkla konuşabildikleri kişilerin dağılımı Tablo 18’de
sunulmuştur.
45
Tablo 18: Araştırma
Kapsamında
Đncelenen
Kadınların
Kadın
Hastalıkları ile Đlgili Sorunlarını Rahatlıkla Konuşabildikleri
Kişilerin Dağılımı, Ankara, 2010
Rahatlıkla Konuşabilme (n=300)
Sayı
%*
Eş
196
65.3
Anne
88
29.3
Arkadaş
73
24.3
Kardeş
42
14.0
Ebe/Hemşire
38
12.7
Akraba/Komşu
15
5.0
Hiç kimseyle paylaşmam
10
3.3
* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmaya katılan kadınların 196’sı (%65.3) eşi ile kadın
hastalıkları ile ilgili sorunlarını rahatlıkla konuşabildiklerini ifade ederlerken,
88 kadın (%29.3) annesi ile, 73 kadın (%24.3) arkadaşı ile, 10 kadın
(%3.3) ise hiç kimseyle paylaşamayacağına yönelik yanıt vermiştir. Hiçbir
kadının babası ile kadın hastalıklarına yönelik sorunlarını rahatlıkla
konuşamadığı saptanmıştır.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla
bulaştığını belirttikleri hastalıkların dağılımı Tablo 19’da sunulmuştur.
46
Tablo 19: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaştığını Belirttikleri Hastalıkların Dağılımı, Ankara, 2010
CYBH Hastalıklar (n=300)
Sayı
%*
AIDS
239
79.7
Bulaşıcı Sarılık (Hepatit B)
84
28.0
Bel Soğukluğu
61
20.3
Hepatit C
46
15.3
Genital Siğiller
40
13.3
Frengi (Sifiliz)
37
12.3
Üreme Organında Uçuklar
32
10.7
Hepatit A
20
6.7
Uyuz
14
4.7
Kasık Biti
10
3.3
Yumuşak Çıban
4
1.3
Trikomoniyazis
4
1.3
Klamidyoz
1
0.3
Bilmiyorum
41
13.7
* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmaya katılan 239 kadın tarafından (%79.7) belirtilen
AIDS, 84 kadın (%28.0) tarafından belirtilen Hepatit B, 61 kadın (%20.3)
tarafından belirtilen bel soğukluğu katılımcılar tarafından en sık bilinen
cinsel yolla bulaşan hastalıklardır. 41 kadın (%13.7) ise “Bilmiyorum”
cevabını vermiştir.
Araştırmaya katılan 11 kadının (%3.7) cinsel yolla bulaşan
hastalık (CYBH) geçirdiği, 289 kadının (%96.3) ise hayatlarında hiç CYBH
geçirmediğini belirtmiştir. Cinsel yolla bulaşan hastalık geçiren kadınlar
arasında 1 kadın (%9.1) enfeksiyon, 4 kadın(%36.4) mantar, 1 kadın
(%9.1) HPV, 1 kadın (%9.1) sarılık, 1 kadın (%9.1) akıntı, 2 kadın (%18.2)
genital siğil geçirdiğini belirtmiştir. 1 kadın (%9.1) ise CYBH geçirdiğini
belirtmiş fakat hastalığın adını ankete yazmamıştır.
47
Cinsel yolla bulaşan hastalık geçirdiğini belirten 11 kadından
9’u (%81.8) vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurduğunu, 2
kadının (%18.2) hastalığın geçmesini beklediğini devam edince doktora
başvurduğunu belirtmiştir.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların eşler arasında
cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma sorumluluğunun kime ait
olduğunu düşünme durumlarının dağılımı Tablo 20’de sunulmuştur.
Tablo 20: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Eşler Arasında
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma Sorumluluğunun
Kime Ait Olduğunu Düşünme Durumlarının Dağılımı, Ankara,
2010
Eşler Arasında CYBH’den Korunma Sorumluluğunun
Kime Ait Olduğunu Düşünme Durumu (n=300)
Sayı
%*
Her ikisinin de sorumluluğudur
198
66.0
Erkek
47
15.7
Đkisinden biri olabilir
26
8.7
Kadın
7
2.3
Bilmiyorum
22
* Kolon yüzdesi. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden alınmıştır.
7.3
Araştırmaya katılan katılımcıların 198’i (%66.0) cinsel yolla
bulaşan hastalıklardan korunmanın kadın ve erkek her ikisinin de
sorumluluğu olduğunu düşünürken, 47 kadın (%15.7) erkeğin, 26 kadın ise
(%8.7) ikisinden biri olabilir cevabını vermiştir.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla
bulaşan hastalıklar yönünden yüksek riske sahip olduğunu belirttikleri
grup/grupların dağılımı Tablo 21’de sunulmuştur.
48
Tablo 21: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıklar Yönünden Yüksek Riske Sahip Olduğunu
Belirttikleri Grup/Grupların Dağılımı, Ankara, 2010
Yüksek Risk Altında Olduğu Belirtilen Gruplar (n=300)
Birden fazla kişiyle ilişki kuranlar
Hayat kadınları ile birlikte olanlar
Genelev kadınları
Eşcinseller (Homoseksüeller)
Uyuşturucu kullananlar
Sağlık çalışanları
Tek eşi olanlar
Bilmiyorum
Sayı
213
209
190
64
26
6
4
28
%*
71.0
69.7
63.3
21.3
8.7
2.0
1.3
9.3
* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmaya katılan kadınlar tarafından cinsel yolla bulaşan
hastalıklar açısından risk altında olduğu bildirilen grup/gruplar arasında
213 kadın (%71.0) birden fazla kişiyle ilişki kuranlar, 209 kadın (%69.7)
hayat kadınları ile birlikte olanlar, 190 kadın (%63.3) tarafından genelev
kadınları ilk üç sırada bildirilmiştir.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla
bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında bulaşma yolları ile ilgili
düşüncelerinin dağılımı Tablo 22’de sunulmuştur.
49
Tablo 22: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıkların Cinsel Đlişki Dışında Bulaşma Yolları ile
Đlgili Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010
CYBH’ın Cinsel Đlişki Dışında Belirtilen Bulaşma Yolları
(n=300)
Sayı
%*
Kan yolu
219
73.0
Doğum sırasında anneden bebeğe
116
38.7
Öpüşmek
45
15.0
Tokalaşma
5
1.7
El ele tutuşmak
2
0.7
Havuzlardan
1
0.3
Bilmiyorum
55
18.3
* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmada yer alan cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel
ilişki dışında hangi bulaşma yolları olduğuna yönelik soruda 219 kadın
(%73.0) kan yolu ile bulaşır, 116 kadın (%38.7) doğum sırasında anneden
bebeğe bulaşır, 45 kadın (%15.0) öpüşmekle bulaşır şeklinde yanıt
vermiştir. 55 kadının (%18.3) bu konuda bilgilerinin olmadığı saptanmıştır.
Diğer cevabını veren 1 kadın (%0.3) ise cinsel yolla bulaşan hastalıkların
havuzlardan bulaşabileceğini ve mantar, enfeksiyon oluşturabileceğine
yönelik cevap vermiştir.
“Cinsel
yolla
bulaşan
hastalıklar
ilerde
kalıcı
sağlık
problemine yol açar mı?” sorusuna araştırmaya katılan 300 kadının 5’i
(%1.7) hayır cevabı verirken, 215 kadın (%71.7) evet, 80 kadın (%26.7)
bilmiyorum şeklinde yanıtlamışlardır.
Araştırma
kapsamında
incelenen
kadınlar
tarafından
belirtilen cinsel yolla bulaşan hastalıkların ilerde yol açabileceği hastalık ya
da durumların dağılımı Tablo 23’de sunulmuştur.
50
Tablo 23: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınlar Tarafından Belirtilen
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıkların Đlerde Yol Açabileceği
Hastalık ya da Durumların Dağılımı, Ankara, 2010
CYBH’ın Đlerde Hangi Durumlara Yol Açacağı ile Đlgili
Düşünceler (n=300)
Sayı
%*
Üreme sistemi enfeksiyonu
122
40.7
Kanser
86
28.7
Đdrar yolları enfeksiyonu
80
26.7
Ölüm
73
24.3
Kısırlık
45
15.0
Karaciğerde iltihaplanma
7
2.3
AIDS’e bağlı bağışıklık sisteminin çökmesi, uzun süreli tedavi
edilmeyen enfeksiyon
1
0.3
Bilmiyorum
89
29.7
* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmada yer alan cinsel yolla bulaşan hastalığı olan
kişide ilerde ne tür bir hastalık görülebileceği ile ilgili soruyu 122 kadın
(%40.7) üreme sistemi enfeksiyonu, 86 kadın (%28.7) kanser, 80 kadın
(%26.7) idrar yolları enfeksiyonu cevabını verirken, 89 kadının (%29.7) ise
bu konuda bilgi sahibi olmadıkları saptanmıştır.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla
bulaşan hastalıklardan korunmak için yapılması gerekenler hakkındaki
düşüncelerinin dağılımı Tablo 24’de sunulmuştur.
51
Tablo 24: Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıklardan Korunmak Đçin Yapılması Gerekenler
Hakkındaki Düşüncelerinin Dağılımı, Ankara, 2010
CYBH’den Korunmak Đçin Yapılması Gerekenler
Sayı
%*
Tek bir cinsel partnere sahip olmak (Tek eşlilik)
206
68.7
Hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması
133
44.3
130
43.3
Bireylerin hastalık açısından düzenli taranması
123
41.0
Hastalığı bulaştırma ihtimali olan riskli kişilerle cinsel
ilişkiye girmemek
118
39.3
Bu konuda yeterli bilgim yok, bilmiyorum
50
16.7
Hakkındaki Düşünceler (n=300)
Cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif/kılıf)
kullanmak
* Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için neler
yapılması konusunda araştırmaya katılan 206 kadının (%68.7) tek bir
cinsel partnere sahip olmak (tek eşlilik), 133 kadının (%44.3) hastalığın
varlığında eşlerin birlikte muayene olması, 130 kadının (%43.3) cinsel ilişki
sırasında kondom (prezervatif/kılıf) kullanmak olarak bu konuda yanıt
verdikleri saptanmıştır. 50 kadının (%16.7) ise bu konuda yeterli bilgisinin
olmadığını ifade ettikleri görülmüştür.
Araştırmada yer alan “eşinizin cinsel yolla bulaşan bir
hastalığı olduğunu bilseniz buna rağmen sizinle birlikte olmasını ister
misiniz?” şeklindeki soruya incelenen 254 kadın (%84.7) tedavi olmazsa
kesinlikle istemem, 34 kadın (%11.3) eğer korunursa (kılıf/prezervatif)
birlikte olabilirim, 12 kadın (%4.0) her koşulda eşimle birlikte olurum
yanıtlarını vermişlerdir.
52
Araştırma kapsamında incelenen kadınların cinsel yolla
bulaşan hastalıklar hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu düşünme
durumları ve bilgiyi edindiği kaynakların dağılımı Tablo 25’de sunulmuştur.
Tablo 25:
Araştırma Kapsamında Đncelenen Kadınların Cinsel Yolla
Bulaşan Hastalıklar Hakkında Yeterli Bilgiye Sahip Olduğunu
Düşünme Durumları ve Bilgiyi Edindiği Kaynakların Dağılımı,
Ankara, 2010
Yeterli Bilgiye Sahip Olduğunu Düşünme Durumu
(n=300)
Sayı
%*
Düşünüyor
93
31.0
Düşünmüyor
160
53.3
Fikri yok
47
15.7
Bilgi Edinilen Kaynaklar (n=300)
Sayı
%**
Radyo ve Televizyon
161
53.7
Sağlık Personeli
114
38.0
Kitap ve Broşürler
106
35.3
Đnternet
85
28.3
Gazete ve Dergi
73
24.3
Arkadaş
47
15.7
Anne veya Kayınvalide
24
8.0
Kardeş veya Yakın Akraba
21
7.0
* Kolon Yüzdesi
**Birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Yüzdeler yanıt veren kişi sayısı üzerinden
alınmıştır.
Araştırmaya katılan 93 kadın (%31.0) CYBH hakkında yeterli
bilgiye sahip olduğunu düşünürken, 160 kadın (%53.3) bu konuda yeterli
bilgiye sahip olmadığını, 47 kadının (%15.7) ise fikrim yok cevabını verdiği
saptanmıştır.
Araştırmada yer alan “cinsel yolla bulaşan hastalıklar
hakkında gerekli bilgiyi nereden elde ettiniz?” sorusuna 161 kadın (53.7)
radyo ve televizyon, 114 kadın (%38.0) sağlık personeli, 106 kadın
(%35.3) kitap ve broşürler olarak yanıt vermiştir. Diğer seçeneğine cevap
53
veren kadınların 2’si (%0.7) yaşayarak öğrendiğini, 3’ü (%1.0) okuldan
öğrendiğini, 2’si (%0.7) ise bilgi edindiği kaynağı bilmediğini ifade etmiştir.
Araştırma
kapsamında
incelenen
kadınların
verilen
önermeleri doğru ya da yanlış değerlendirme durumlarının dağılımı Tablo
26’da sunulmuştur.
54
Tablo
26:
Araştırma
Önermeleri
Kapsamında
Doğru
Đncelenen
ya
da
Kadınların
Yanlış
Verilen
Değerlendirme
Durumlarının* Dağılımı, Ankara, 2010
DOĞRU
YANLIŞ
CYBH ile Đlgili Önermeler
Sayı
%**
Sayı
CYBH bazen belirti vermeyebilir
167
86.5
Anneden bebeğe geçebilir
184
Hem erkeği hem kadını etkiler
TOPLAM
%**
Sayı
26
13.5
193
89.3
22
10.7
206
269
98.5
4
1.5
273
Bu hastalıklara sahip eşler birlikte tedavi
edilmelidir
Tedavi edilmezse kısırlığa yol açabilir
278
98.2
5
1.8
283
80
69.0
36
31.0
116
Kadın üreme organında şişlik, kabartı, et
kümeleri, deri döküntüsü genel belirtileridir
Đdrarda yanma, sarı, yeşil renkte ve süt
görünümünde akıntı hastalığın belirtileri
arasındadır
Bu hastalıklar kadınlara daha kolay geçer
82
86.3
13
13.7
95
134
88.2
18
11.8
152
184
82.5
39
17.5
223
144
80.4
35
19.6
179
249
95.8
11
4.2
260
232
98.7
3
1.3
235
285
100.0
-
-
285
247
96.5
9
3.5
256
146
96.1
6
3.9
152
180
95.2
9
4.8
189
227
94.2
14
5.8
241
101
63.1
59
36.9
160
87
78.4
24
21.6
111
161
96.4
6
3.6
167
Hastalık belirtileri olmadan da bulaşma
olabilir
Hastalık belirtileri fark edildiğinde cinsel
ilişkiden kaçınılmalıdır
CYBH’ın bazıları kan yoluyla da bulaşır
CYBH
belirtilerinden
şüphelenildiğinde
doktora başvurulmalıdır
Her cinsel ilişkide yeni bir kılıf (prezervatif)
kullanılmalıdır
Cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir
Kan ile temas etmiş şırınga, iğne, delici ve
kesici
aletlerin
kullanımı
CYBH’a
yakalanmaya neden olabilir
Her iki eş iyileşmeden cinsel ilişkide
bulunulmamalıdır
AIDS tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük,
idrar, dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşır
Hepatit B ve Đnsan Papilloma Virüs (HPV)
aşısı olan CYBH’dır
Cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların
AIDS’e yakalanma olasılığı daha fazladır
*Fikir belirtmeyenler tabloya dahil edilmemiştir. ** Satır yüzdesi
55
Araştırmaya katılan kadınların CYBH hakkında sahip olunan
bilgi düzeyine bakıldığında, CYBH’ın bazen belirti vermemeleri %86.5,
anneden bebeğe geçebilmesi %89.3, hem erkeği hem kadını etkilemesi
%98.5, bu hastalıklara sahip eşlerin birlikte tedavi edilmesi %98.2, tedavi
edilmezse kısırlığa yol açabilmesi %69.0, kadın üreme organında şişlik,
kabartı, et kümeleri, deri döküntüsünün genel belirtileri olduğu %86.3,
idrarda yanma, sarı, yeşil renkte ve süt görünümünde akıntı hastalığın
belirtileri arasında olduğu %88.2, bu hastalıkların kadınlara daha kolay
geçmesi %82.5, hastalık belirtileri olmadan da bulaşmanın olabileceği
%80.4, hastalık belirtileri fark edildiğinde cinsel ilişkiden kaçınılması
%95.8, CYBH’ın bazılarının kan yoluyla da bulaşabileceği %98.7, CYBH
belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora başvurulması gerektiği %100.0,
her cinsel ilişkide yeni bir kılıf (prezervatif) kullanılması %96.5, bu
hastalıkların cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabileceği %96.1, kan ile
temas etmiş şırınga, iğne, delici ve kesici aletlerin kullanımının CYBH
yakalanmaya neden olabileceği %95.2, her iki eş iyileşmeden cinsel
ilişkide bulunulmaması gerektiği %94.2, AIDS’in tükürük, gözyaşı, ter,
aksırık, öksürük, idrar, dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşacağı %63.1,
Hepatit B ve Đnsan Papilloma Virüs (HPV) aşısı olan CYBH olduğu %78.4,
cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların AIDS’e yakalanma olasılığının daha
fazla olduğu %96.4’ü tarafından doğru olarak yanıtlanmıştır.
56
5. TARTIŞMA
Kadınların
üreme
ve
cinsel
sağlık
sorunları
onların
yaşamlarının her döneminde özellikle de doğurganlık çağında genel sağlık
düzeylerini
ve
yaşam
kalitelerini
olumsuz
etkilemekte
ve
sosyal
konumlarını zedeleyebilmektedir.³⁰
Çalışmada Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın
Hastalıkları
ve
Doğum
kliniğine
başvuran
15-49
yaş
arasındaki
doğurganlık yaş grubunda bulunan kadınların CYBH konusunda bilgi ve
tutumları araştırılmıştır.
Araştırma kapsamında incelenen kadınların yaşları 16 ile 49
arasında değişmektedir. Yaklaşık üçte biri 20-24 yaş grubunda, her on
kadından biri de 15-19 yaş grubundadır. DSÖ adölesanları; 10-19 yaş
arası bireyler, gençleri ise 15-24 yaş arasındaki bireyler olarak
tanımlamıştır. Adölesan ve gençlik dönemi; üreme sağlığına ilişkin
problemlerin sık yaşandığı, özellikle AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan
hastalıkların daha çok görüldüğü, istenmeyen gebelik ve isteyerek
düşüklerin olduğu, riskli davranışların görüldüğü önemli bir dönemdir.²⁸
Araştırma grubunu oluşturanların büyük çoğunluğunun bu dönem yaş
grubunda olması bu anlamda önemlidir.
Kadınların eğitim durumlarına bakıldığında çoğunluğunun
%46.4’ü lise ve üzeri olduğu görülmekle birlikte; %29.3’ü ilkokul mezunu,
%22.6’sı ortaokul mezunu, %11.4’ü yüksekokul/üniversite mezunu, %0.3’ü
okuryazar olmadığı, %1.3’ünün ise okuryazar olduğu görülmüştür.
Bulgular 2008 TNSA sonuçlarındaki 15-49 yaş grubundaki kadınların
eğitim durumu ile karşılaştırıldığında benzerlik göstermektedir. 2008
TNSA’da kadınların %39.69’u ilkokul mezunu, %27.41’i lise ve üzeri,
%16.76’sı ortaokul mezunu, %15.82’sinin ise eğitimi yoktur.³⁶
57
Medeni
durum
incelendiğinde
kadınların
büyük
çoğunluğunun %81.3’ü evli, %18.7’sinin ise bekar olduğu bulunmuştur.
Araştırmaya katılan kadınların büyük kısmının (%88.6) sağlık güvencesi
vardır. Kadınların büyük bir kısmı (%92.3) ekonomik durumlarını orta ve
üzeri olarak tanımlamıştır.
Birden fazla seçeneğin işaretlenebildiği “üreme sağlığı size
göre ne demektir?” sorusunu araştırmaya katılan kadınların %42.0’ı
sağlıklı cinsel yaşam ve güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması,
%40.3’ü kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması, %30.3’ü üreme
ve
cinsel
sağlığa
yönelik
ihtiyacın
saptanıp
gerekli
hizmet
ve
danışmanlığın verilmesi, %25.3’ü ise cinsel yolla bulaşan hastalıklardan
korunmak olarak değerlendirmiştir. Bulunan sonuçlar Koştu ve Taşçı’nın
yaptığı 15-49 yaş evli kadınların üreme sağlığını koruyucu tutumlarının
belirlenmesine yönelik araştırmasında elde edilen bulgularla benzerlik
göstermektedir. Araştırmaya yönelik geliştirilen ölçekte evli kadınların
ölçekten
aldıkları
puan
ortalaması
47.47±7.30
genital
yol
enfeksiyonlarından korunma, 28.70±6.42, üreme sağlığını korumaya
yönelik genel sağlık davranışları, 7.17±3.61 üreme organ ve meme
kanserinden korunma, 10.55±2.07 istenmeyen gebeliklerden korunma
olarak saptanmıştır.⁴
Araştırmaya
katılan
kadınların
%85.0’ı
cinsel
ilişkide
bulunurken; %63.5’i herhangi bir aile planlaması yöntemini daha önce
kullanmıştır ya da kullanmaya devam etmektedir. AP yöntemlerinden
%39.4 ile çoğunlukla RIA tercih edilmiştir. Kadınların %21.2’si kondomu,
%20.7’si geri boşalma/çekme, %14.1’i yöntem kullanmadığını belirtmiştir.
Bulunan sonuçlar yapılan bazı çalışmalarla benzerlik göstermektedir.
Şimşek’in 15-49 yaş çalışan ve çalışmayan kadınlarda yaptığı araştırmada
çalışmayan kadınların %46.0’sı geri çekme ve diğeri (tüpligasyon) tercih
ederken, çalışan kadınlar %33.8 ile hem RĐA hem de kondomu aynı yüzde
58
ile tercih etmiştir.³⁷ Şekeroğlu’nun 15-49 yaş kadınlar üzerinde yaptığı
araştırmada; kadınların %55.4’ü RĐA, %12.2’si kondom, %12.2’sinin ise
geri
çekme
ile
korunduğu,
%10.8’inin
ise
yöntem
kullanmadığı
belirlenmiştir. ³⁸
Araştırma kapsamında incelenen kadınların %79.7’si AIDS,
%28.0’ı hepatit B, %20.3’ü bel soğukluğunu, %15.3’ü hepatit C, %13.3’ü
genital siğiller, %12.3’ü sifilizin cinsel yolla bulaşan hastalık olduğunu
belirtirken %13.7’si ise bu konuda bilmiyorum cevabını vermiştir.
Yazıcı’nın 15-49 yaş kadınlar üzerinde yaptığı araştırmada kadınların
%95.3’ü
AIDS’in
cinsel yolla
bulaştığını belirtmiştir.³⁹
Dündar ve
arkadaşlarının Celal Bayar üniversitesinde bir grup öğrenci üzerinde
yaptığı araştırmada öğrencilerin %98.3’ü AIDS’in, %53.5’i hepatit B’nin,
%66.9’u bel soğukluğunun, %54.2’si sifilizin CYBH olduğunu bildiklerini
ifade etmişlerdir.⁹ Demirtaş’ın öğrenciler üzerinde yaptığı araştırmada
öğrencilerin %100’ü AIDS, %56.7’si genital herpes, %53.7 genital siğil,
%7.5 bel soğukluğu yanıtını vermişlerdir.⁴⁰ Bu çalışmada hastalıkların
bilinme sıklıkları sözü edilen çalışmalardan düşük bulunmuştur. Üniversite
öğrencilerinin CYBH’ları incelenen kadın grubundan daha yüksek düzeyde
biliyor olması bilgi düzeyinin eğitim düzeyi ile değişeceği düşünüldüğünde
beklenen bir durumdur. Yapılan çalışmalarda katılımcılar tarafından en çok
bilinen CYBH olarak AIDS’in bulunmasının bu hastalığın güncel olması ve
medyada sıkça yer bulmasından kaynaklanabileceği düşünülmüştür.
AIDS’den sonra hepatit B’nin bilinmesi son zamanlarda hepatit B’nin de
güncellik kazanması, toplumun ilgisini çekmesine bağlanmaktadır.
Araştırmaya katılan kadınların %53.3’ü CYBH hakkında
yeterli bilgiye sahip olmadığını düşünmektedir. Dündar ve ark. yaptığı
araştırmada kız öğrencilerin %67.7’si CYBH hakkında bilgilerinin yetersiz
olduğunu ifade etmişlerdir.⁹ Topbaş ve ark. Trabzon’da bazı liselerde
yaptığı araştırmada kız öğrencilerin %72.6’sı bu konuda bilgilerinin
59
yetersiz olduğunu belirtmiştir.⁴¹ Bu çalışmada incelenen kadınların üçte
ikisi bilgisini yetersiz olarak tanımlamaktadır ve bu sıklık sözü edilen
çalışmalarla benzer bulunmuştur.
Araştırmaya katılan kadınların %100.0’ü CYBH belirtilerinden
şüphelenildiğinde doktora başvurulmalıdır cevabını verirken Dündar ve
ark. yaptığı çalışmada öğrencilerin AP ve/veya CYBH konularında bir
sorunu olduğunda ancak %71.2’si hekime başvuracağını belirtmiştir.⁹
Poyraz ve ark. yaptığı araştırmada öğrencilerin %87.1’i CYBH dair bir
sorunda doktora başvuracağını belirtmiştir.²⁷ Bu çalışmada incelenen
kadınların düşünceleri CYBH belirtilerinden şüphelenildiğinde doktora
başvurulması
gerektiği
şeklindedir
ancak
bu
konudaki
tutum
değerlendirilememiştir.
CYBH
önlemek
için
yapılması
gerekenler
konusunda
araştırmaya katılan kadınların %68.7’si tek bir cinsel partnere sahip olmak
(tek eşlilik), %44.3’ü hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması,
%43.3’ü cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif/kılıf) kullanmak yanıtını
verirken Lan ve ark. yaptığı çalışmada kadınların %32.1’i sadık olma (tek
eşlilik) /güvenli cinsel ilişki, %30.6’sı ise CYBH önlemek için kondom
kullanılmalı,
şeklinde
cevaplamıştır.⁴²
Kırmızıtoprak’ın
15-24
yaş
arasındaki gençler üzerinde yaptığı çalışmada CYBH önlemeye yönelik ön
testte gençlerin %21.7’si tek eşli olmak, %21.1’i evlenene kadar cinsel
ilişkiden kaçınma, %18.7’si kondom kullanmak cevaplarını vermişlerdir.²⁶
Bu çalışmada incelenen kadın grubunda tek eşli olmak ve kondom
kullanımı diğer çalışmalardan çok daha yüksek sıklıkta bulunmuştur. Bu
durum kadınların büyük çoğunluğunun evli olmasından kaynaklandığı
düşünülmektedir.
CYBH hakkında bilginin nereden elde edildiğine yönelik
araştırmaya katılan kadınların %53.7’si radyo ve televizyon, %38.0’ı sağlık
personeli, %35.3’ü kitap ve broşürler, %28.3’ü internet, %24.3’ü gazete ve
60
dergi olarak cevaplamışlardır. Poyraz ve ark. yaptığı araştırmada ise
öğrencilerin %27.0’ı televizyon, %23.5’i doktor, %14.6’sı kitaptan bu
konuda bilgi edindiğini ifade etmiştir.²⁷ Genç ve ark. evli kadınların
üzerinde yaptığı çalışmada kadınlar HIV/AIDS hakkında edindikleri bilginin
ana
kaynağı
olarak
vermişlerdir.⁴³
öğrencilerin
%93
Demirtaş’ın
%79.1’i
görsel,
%35
öğrenciler
yazılı
yazılı
materyal
üzerinde
doküman,
yaptığı
%67.2’si
cevabını
çalışmada
televizyon
olarak
belirtmiştir.⁴⁰ Bu bulgular yazılı ve görsel medyanın CYBH ile ilgili gerekli
bilginin verilmesinde etkili bir rolünün olduğunu göstermektedir. Đncelenen
kadın grubunda görsel medya daha önemli bir bilgi kaynağı olarak
bulunmuştur. Bilgi edinilmesi konusunda sağlık personelinin medyadan
sonra tercih edilmesi dikkat çekicidir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında
bulaşma yolları ile ilgili olarak katılımcıların %73.0’ı kan yolu ile, %38.7’si
doğum sırasında anneden bebeğe, %15.0’ı öpüşmekle bulaşacağını,
%1.7’si tokalaşma ile, %0.7’si el ele tutuşmakla, %18.3’ü ise bilmediğini
ifade etmiştir. Lan ve ark. yaptığı çalışmada kadınların %13.9’u güvenli
olmayan
kan
transfüzyonu/IV
ilaç
kullanımı
cevabını
verirken,⁴²
Demirtaş’ın öğrenciler üzerinde yaptığı çalışmada öğrencilerin HIV/AIDS’in
bulaşma yollarına ilişkin %95.5’i kan yoluyla, %7.5’i doğum sırasında,
%4.5’i sosyal ilişki ile bulaşacağını belirtmiştir.⁴⁰ Đncelenen kadın grubunda
cinsel ilişki dışındaki bulaşma yolları daha yüksek düzeyde bilinmektedir.
AIDS’in
bulaşma
yolları
hakkında
araştırmaya
katılan
katılımcıların %63.1’i AIDS tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar,
dışkı yoluyla sağlam kişilere bulaşır cevabını vermişlerdir. Yazıcı’nın 15-49
yaş evli kadınlar üzerinde yaptığı çalışmada kadınların %42.7’si AIDS’li
hastanın kullandığı çatal-tabak ile, %47.0’ı ortak kullanılan tuvalet-banyo
ile, %25.7’si ter ile, %40.3’ü ise sivrisineklerin ısırması ile AIDS’in
bulaşabileceğini bildirmişlerdir.³⁹ AIDS kan dışında ter ve gözyaşı gibi
61
diğer vücut salgıları ve ortak kullanım alanları ile bulaşmamaktadır.
Katılımcılar tarafından en çok bilinen cinsel yolla bulaşan hastalığın AIDS
olmasına rağmen bu konuda yeterli bilgiye sahip olunmaması istenilen
düzeyde bilinçlendirmenin henüz oluşmadığını düşündürmektedir.
62
6. SONUÇ ve ÖNERĐLER
Araştırmada 15-49 yaş arasında 300 kadın incelenmiştir. En
sık saptanan yaş aralığı %30.2 ile 20-24 yaş grubudur.
Kadınların
%29.3’ü ilkokul mezunu,
%22.6’sı ortaokul
mezunu, %35.0’ı lise mezunu, %11.4’ü yüksekokul/üniversite mezunudur.
Kadınların %81.3’ü evli, %88.6’sının sağlık güvencesi vardır.
Araştırmaya katılan kadınların %42.0’ı üreme sağlığını
sağlıklı cinsel yaşam ve güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması,
%40.3’ü kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması olarak
değerlendirdiği belirlenmiştir.
Araştırmaya
katılan
kadınların
%85.0’ı
cinsel
ilişkide
bulunduğunu belirtmiştir, %63.5’i herhangi bir aile planlaması yöntemini
daha önce kullanmış ya da kullanmaya devam etmekte olduğunu
bildirmiştir.
Araştırmaya katılan kadınların %79.7’si AIDS, %28.0’ı hepatit
B, %20.3’ü bel soğukluğunu cinsel yolla bulaşan hastalık olarak bildiği,
%13.7’sinin ise bu konuda bilgisinin olmadığı saptanmıştır.
Araştırmaya katılan kadınların %53.3’ü CYBH hakkında
yeterli bilgiye sahip olmadığını düşündüğü belirlenmiştir.
Araştırmaya kapsamındaki kadınların %100.0’ü cinsel yolla
bulaşan hastalık belirtilerinden şüphe edildiğinde doktora başvurulması
gerektiğini belirtmiştir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için yapılması
gerekenler konusunda en sık %68.7 tek eşlilik, ikinci sıklıkta %44.3
hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması, üçüncü sıklıkta
63
%43.3 cinsel ilişki sırasında kondom kullanmak olarak saptanmış
katılımcıların %16.7’sinin ise bu konuda yeterli bilgisinin olmadığı
belirlenmiştir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar konusunda bilgiler en sık
%53.7 radyo ve televizyondan, %38.0 sağlık personelinden, %35.3 kitap
ve broşürlerden alınmıştır.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışındaki
bulaşma yollarından en sık bildirilen ilk üçü %73.0 kan yolu ile, %38.7
doğum sırasında anneden bebeğe bulaş, %15.0 öpüşmekle, %18.3’ünün
ise bu konuda bilgisinin olmadığı saptanmıştır.
Araştırmanın sonuçları doğrultusunda aşağıdaki önerilerde
bulunulmuştur:
• Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’ne başvuran kadınlara
hastane içinde ve dışında okuyabilecekleri CYBH ile ilgili
kitapçık ya da broşür gibi materyaller hazırlanarak bu
konudaki bilgi ve farkındalık artırılmalıdır.
• Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgilendirici
temel bilgi ve mesajların yer aldığı broşür, poster gibi
görsel materyalin Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği ile
hastane içinde uygun yerlere asılarak tedavi olmak için
başvuran kadınların ve diğer hastaların bu konuda
bilgilendirilmesi sağlanmalıdır.
• Topluma yönelik cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında
farkındalığı oluşturacak ve artıracak programlara medyada
yer verilmesi toplumun ve özellikle kadınların bilgi
düzeylerini artmasına katkıda bulunacaktır.
64
7. ÖZET
ANKARA’DA BĐR HASTANENĐN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
KLĐNĐĞĐ’NE BAŞVURAN DOĞURGANLIK YAŞ GRUBUNDAKĐ BĐR GRUP
KADININ ÜREME SAĞLIĞI VE CĐNSEL YOLLA BULAŞAN
HASTALIKLAR KONUSUNDA BĐLGĐ VE TUTUMLARININ
DEĞERLENDĐRĐLMESĐ
ÖZTÜRK, Yasemin
Yüksek Lisans, Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı
Tez Danışmanı: Doç. Dr. F. Nur AKSAKAL
Ekim – 2010, 91 sayfa
Bu araştırma, doğurganlık yaş grubundaki bir grup kadının
üreme sağlığı ve cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) hakkında bilgi ve
tutumlarını saptamak amacıyla yapılmıştır. Araştırma 07-09 Nisan 2010
tarihlerinde Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve
Doğum Kliniği’ne başvuran 15-49 yaş grubundaki 516 kadının 300’üne
(%58.1) ulaşılarak gerçekleştirilmiştir.
Araştırmada doğurganlık yaş grubundaki kadınların üreme
sağlığı ve CYBH konusunda bilgi ve tutumlarını değerlendirmek üzere bir
anket formu kullanılmıştır. Verinin istatistiksel değerlendirilmesinde SPSS
15.0 paket programı kullanılmıştır.
Araştırma sonucunda kadınların %55.6’sının 20-29 yaş
aralığında bulunduğu, %51.9’unun ilkokul ya da ortaokul mezunu olduğu
saptanmıştır. Yüzde 85.0’ının cinsel ilişkide bulunduğu, %63.5’inin aile
planlaması yöntemi kullandığı, %39.4’ünün yöntem olarak spiral (RĐA)
kullandığı saptanmıştır. Yüzde 79.7’sinin CYBH olarak AIDS’i bildiği,
%66.0’ının
CYBH’den
korunmanın
hem
kadın
hem
de
erkeğin
sorumluluğu olduğunu düşündüğü saptanmıştır. Yüzde 73.0’ının CYBH’nin
cinsel ilişki dışında kan yolu ile bulaştığını, %40.7’sinin CYBH’nin ilerde
üreme sistemi enfeksiyonuna yol açacağını, %68.7’sinin CYBH’den
korunmak için tek eşli olunması gerektiğini düşündüğü, %53.7’sinin radyo
ve televizyondan bilgi edindiği saptanmıştır. Sonuç olarak incelenen
65
kadınların %53.3’ü CYBH hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığını
belirtmiş olmakla beraber genele bakıldığında üreme sağlığı ve cinsel yolla
bulaşan hastalıklara ilişkin bilgi düzeyi düşüktür.
CYBH ve üreme sağlığı hakkında farkındalık oluşturmaya ve
mevcut farkındalığı artırmaya yönelik eğitim programlarının yaygın ve
sürekli olarak düzenlenmesinin kadınların bu konudaki bilgi ve tutumunu
olumlu olarak etkileyeceği düşünülmektedir.
Anahtar kelimeler: Cinsel yolla bulaşan hastalıklar, üreme
sağlığı, tutum, doğurganlık, kadın
66
8. SUMMARY
EVALUATION OF KNOWLEDGE AND ATTITUDE ABOUT
REPRODUCTIVE HEALTH AND SEXUALLY TRANSMITTED DISEASES
OF FEMALE PATIENTS WHO ARE OF FERTILITY AGE, IN WOMEN
BIRTH CLINIC OF A HOSPITAL IN ANKARA
ÖZTÜRK, Yasemin
Graduate Degree, Public Health Major Field of Study
Thesis Supervisor: Doç. Dr. F. Nur AKSAKAL
October – 2010, 91 pages
This study was carried out to determine the knowledge and
attitude of a group of women about reproductive health and sexually
transmitted diseases (STDs) and female fertility. The study was performed
by reaching 300 (58.1%) female patient out of 516 who were at the age of
15-49 in women birth clinic of Ankara Education and research Hospital
between the dates of 07-09 April 2010.
So as to evaluate knowledge and attitude of at the age of
fertility in women on reproductive health and STDs a questionnaire was
used. Data was evaluated through SPSS Version 15.0 statistical program.
The results show that 55.6 percent of women are between
the ages of 20-29 and that they are by 51.9% primary and secondary
school graduates. The results also show that 85.0% has made sexual
intercourse, and that 63.5% has used a form of birth control, 39.4% has
used intrauterine contraceptive device. It has been determined that 78.8%
are aware of AIDS of STDs, that 66.0% believe that avoiding from STDs is
the responsibility of both partners. It has been found out that 73.0% are
also aware that people can be infected by STDs through blood, in addition
to sexual intercourse; that 40.7% accept STDs cause reproductive system
infections, 68.7% believe being monogamous is to protect from STDs, that
53.7% has been informed about STDs by radio and television. As a result,
53.3% of women in the survey do not have enough information about
67
STDs and their awareness level about reproductive health and STDs is
generally low.
It is thought that planning and implementation of frequent
and continuous education programs on the prevention of STDs in female
may help enhancing their knowledge and forming an attitude on STDs and
reproductive health.
Key words: Sexually transmitted diseases, reproductive
health, attitude, fertility, female
68
9. KAYNAKLAR
1. Er S, Şen S, Taşpınar A, Şirin A. Lisansüstü Eğitime Devam Eden Evli
Kadınların Üreme Sağlığı Sorunları ve Etkileyen Faktörler. TAF Prev
Med Bull 2008; 7 (3): 231-236.
2. Akın A, Sevencan F. Türkiye’de Kadın Sağlığının Düzeyi ve Aile
Planlaması Uygulamalarının Durumu. Türkiye Klinikleri J Surg Med Sci
2006; 2 (13): 1-14.
3. Karaöz B. Meme Kanserli Kadınların Üreme Sağlığı Konusundaki
Gereksinimlerinin Belirlenmesi.
Menderes Üniversitesi; 2008.
Yüksek
Lisans.
Aydın:
Aydın
4. Koştu N, Taşçı K D. 15-49 Yaş Evli Kadınların Üreme Sağlığını
Koruyucu Tutumlarının Belirlenmesi. Atatürk Üniversitesi Hemşirelik
Yüksekokulu Derg 2009; 12 (1): 91-97.
5. Zarakolu I P. Cinsel Yolla Bulaşan Đnfeksiyonlar. Hacettepe Tıp Derg
2006; 37: 21-34.
6. Akın A, Mıhçıokur S. Kadın Statüsü ve Anne Ölümleri [Đnternette].
2010 [05 Mayıs 2010 okundu]. Elektronik adresi:
http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kadinin_statu
su_anne_olumleri.pdf
7. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü. Toplumsal
Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı. Ankara: Fersa Ofset: 2008.
8. Altan P. Ankara Genelevinde Çalısan Seks Đsçilerinin Cinsel Yolla
Bulaşan Enfeksiyonlar ve HIV/AIDS Korunma Yolları Konusunda Bilgi,
Tutum ve Davranıslarının Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans. Ankara:
Gazi Üniversitesi; 2008.
69
9. Đlgün Şerifhan M, Dündar Erbay P, Doğramacı Y G, Dalcı A, Gürgen
G. Celal Bayar Üniversitesinde Bir Grup Öğrencinin Aile Planlaması ve
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusundaki Bilgi Düzeyleri. TSK
Koruyucu Hekimlik Bülteni 2005; 4 (2): 67-76.
10. T.C. Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Sağlık Sektörü Đçin Ulusal
Stratejik Eylem Planı 2005-2015.Ankara. [10 Mayıs 2010 okundu].
http://sbu.saglik.gov.tr/tusp/turkce/yayinlar/pdf_dokumanlar/01_USEP.
pdf
11. T.C. Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü. Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Hizmet Çerçevesi. Ankara:
Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007.
12. Deniz Ü, Kurt M, Önder Ö R, Acuner A M. Cinsel Yolla Bulaşan
Enfeksiyonlar Konusundaki Üniversite Öğrencilerinin Görüşleri.
[Đnternette]. [09 Mayıs 2010 tarihinde okundu]. Elektronik Adresi:
http://www.hatam.hacettepe.edu.tr/72/4_63-68.rtf
13. Giray H, Kılıç B. Bekar Kadınlar ve Üreme Sağlığı. Sted 2004; 13(8):
286-289.
14. Altınok T, Güralp O. Kadınlarda Cinsel Đlişki ile Bulaşabilen Hastalıklar.
1. Basım. Đstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2008.
15. Mellinger B C, Smith A D, editörler. Cinsel Đlişkiyle Bulaşan Hastalıklar
Ve Dış Genital Organların Diğer Lezyonları. 1. Basım. Đstanbul:
Bilimsel ve Teknik Yayınları Çeviri Vakfı; 1994.
16. Kısa S. Ankarada Bir AÇS/AP Merkezine Başvuran 15-49 Yaş Evli
Kadınlarda
Vajinal
Enfeksiyonların
Hemşire
Tarafından
Tanılanmasında Semptom Yaklaşımının Geçerliliği Ve Etkinliği.
Doktora Tezi. Ankara: Hacettepe Üniversitesi; 2007.
17. Alpua Z. Adolesanların, Anne-Babalarının ve Öğretmenlerinin Cinsellik
ve Üreme Sağlığı ile Đlgili Tutum ve Davranışları. Uzmanlık Tezi.
Diyarbakır: Dicle Üniversitesi; 2006.
70
18. Ersin F. Gençlere Verilen Üreme Sağlığı Eğitiminin Üreme Sağlığı Bilgi
ve Davranışlarına Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Đzmir: Dokuz Eylül
Üniversitesi; 2008.
19. Şahiner G. Toplumsal Cinsiyet ve Kadına Karşı Şiddetin Kadınların
Üreme Sağlığına Đlişkin Hizmetlerden Faydalanmasına Etkisi. Yüksek
Lisans. Ankara: Genel Kurmay Başkanlığı Gülhane Askeri Tıp
Akademisi; 2007.
20. Pınar G. Üniversite Gençlerine Yönelik Geliştirilen Cinsel Sağlık ve
Üreme Sağlığı Eğitim Programının Etkinliği. Doktora Tezi. Ankara:
Hacettepe Üniversitesi; 2008.
21. Kahraman K. Nevşehir Özkonak Kasabasında Yaşayan 15-49 Yaş
Grubu Kadınların Aile Planlaması Uygulamaları. Yüksek Lisans.
Kayseri: Erciyes Üniversitesi; 2005.
22. Neyzi O, Yolsal N, editörler. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Tanı Ve
Tedavi Rehberi.1.Basım. Đstanbul: Đnsan Kaynağını Geliştirme
Vakfı;1997.
23. T.C. Sağlık Bakanlığı Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü. Üreme Sağlığına Giriş. Ankara: Cinsel Sağlık / Üreme
Sağlığı No:1-B; 2007.
24. Kavak A, Parlak A H, Akman R Y, Yeşildal N, Anul H, Aydoğan Đ, ve
ark. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklarda Hepatit B,C Ve HIV
Enfeksiyonları Açısından Bir Değerlendirme. Türkderm 2002; 36(4):
272-275.
25. Yakut Y. Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklara Genel Bakış. Türkiye
Klinikleri J Surg Med Sci 2006; 2 (13): 45-50.
26. Kırmızıtoprak E. Gençlerin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ve Güvenli
Cinsel Yaşam Konusunda Bilgi ve Davranışlarına Akran Eğitiminin
Etkisi. Yüksek Lisans. Şanlıurfa: Harran Üniversitesi; 2007.
71
27. Özdemir L, Ayvaz A, Poyraz Ö. Cumhuriyet Üniversitesi Öğrencilerinin
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar Konusundaki Bilgi Düzeyleri.
Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Derg 2003; 25 (1):10-14.
28. Koluaçık S. Đnönü Üniversitesi Öğrencilerinin Cinsel/Üreme Sağlığı
Konusunda Bilgi, Tutum Ve Uygulamaları Ve Bunları Etkileyen
Faktörler. Yüksek Lisans. Malatya: Đnönü Üniversitesi;2007.
29. T.C.Sağlık Bakanlığı Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü. Türkiye’de Cinsel Yolla Bulaşan Enfeksiyonlar (CYBE) Ve
HIV/AĐDS’ĐN Sürveyans Sistemine Đlişkin Durum Analizi. Ankara:
Türkiye Üreme Sağlığı Programı; 2007.
30. Dişsiz M. Bağımlı Kadınların Üreme Sağlığı Sorunlarının Belirlenmesi.
Yüksek Lisans. Đstanbul: Đstanbul Üniversitesi; 2007.
31. Şahin N, Güngör Đ. Türkiye’de Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile
Planlaması Kongrelerinde Sunulan Çalışmaların Değerlendirilmesi.
Genel Tıp Derg 2008; 18(4): 153-157.
32. Doğan M. Kadın Sağlık Çalışanlarının Serviks Kanseri Risk Faktörleri
Ve Pap-Smear Konusundaki Bilgi Ve Uygulamalarının Belirlenmesi.
Yüksek Lisans. Sivas: Cumhuriyet Üniversitesi;2008.
33. Akın A, Esin Ç, Çelik K. Kadının Sağlık Hakkı ve Dünya Sağlık
Örgütü’nün Avrupa’da Kadın Sağlığının Đyileştirilmesine Yönelik
Stratejik Eylem Planı [Đnternette]. 2010 [12 Mayıs 2010 okundu]
http://www.huksam.hacettepe.edu.tr/Turkce/SayfaDosya/kadinin_sagli
k_hakki.pdf
34. Akın A. Cumhuriyetten Günümüze Temel Sağlık ve Üreme Sağlığı
Göstergelerindeki Değişimler. 12. Ulusal Halk Sağlığı Kongresi 2008.
Ankara: 236-245.
35. Ankara Eğitim ve Araştırma Hastanesi [internette]. 2010 [15 Mayıs
2010 okundu] http://www.ankarahastanesi.gov.tr/madpage.aspx?hst=2
72
36. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü. Türkiye Nüfus ve
Sağlık Araştırması 2008. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri
Basımevi; 2009.
37. Şimşek B. 15-49 Yaş Çalışan Ve Çalışmayan Kadınlarda Kontraseptif
Kullanımı Ve Etki Eden Faktörlerin Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans.
Afyon: Afyon Kocatepe Üniversitesi; 2009.
38. Şekeroğlu Ş. Kilis Đli Ana-Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezine
Başvuran 15-49 Yaş Arası Kadınlarda Vulvovaginal Candidiasis
Sıklığının Belirlenmesi. Yüksek Lisans. Gaziantep: Gaziantep
Üniversitesi; 2006.
39. Yazıcı S. 15-49 Yaş Grubu Kadınların AIDS Konusundaki Bilgi ve
Düzeylerinin Saptanması. C Ü Hemşirelik Yüksekokulu Derg 1999;
3(1): 48-54.
40. Demirtaş B. Bir Üniversitenin Eczacılık Fakültesi Birinci Sınıf
Öğrencilerinin Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklara Đlişkin Bilgileri
[Đnternette]. 2010 [08 Mayıs 2010 okundu]. elektronik adresi:
http://www.hatam.hacettepe.edu.tr/81/
41. Topbaş M, Çan G, Kapucu M. Trabzon’da Bazı Liselerdeki
Adolesanların Aile Planlaması ve Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar
Hakkındaki Bilgi Düzeyleri. Gülhane Tıp Derg 2003; 45(4): 331-337
42. Lan PT, Lundborg CS, Mogren I, Phuc HD, Chuc NTK. Lack of
knowledge about sexually transmitted infections among women in
North rural Vietnam. BMC Infectious Diseases 2009; 9(85):1-9
43. Genç M, Güneş G, Karaoğlu L, Eğri M ve ark. AIDS awareness and
knowledge among married women living in Malatya (Turkey):
implications for province-based prevention programs. New Microbiol
2005 Apr;28(2):161-164.
73
10. EKLER
74
75
ANKARA’DA BĐR HASTANENĐN KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM KLĐNĐĞĐ’NE
BAŞVURAN DOĞURGANLIK YAŞ GRUBUNDAKĐ BĐR GRUP KADININ CĐNSEL YOLLA
BULAŞAN HASTALIKLAR KONUSUNDA BĐLGĐ VE TUTUMLARININ
DEĞERLENDĐRĐLMESĐ
ANKET FORMU
1-) Kişi No :
2-) Adresi : .................... Đli , .................. Đlçesi , .................... Köyü
3-) Yaşınız :.....................
4-) Medeni Haliniz :
1- Evli
2- Bekar
3- Diğer (Belirtiniz......................)
5-) Eşinizin Öğrenim Durumu:
1- Okuryazar değil
2- Okuryazar
3- Đlkokul mezunu
4- Ortaokul mezunu
5- Lise mezunu
6- Yüksekokul / Üniversite
6-) Öğrenim Durumunuz:
1- Okuryazar değil
2- Okuryazar
3- Đlkokul mezunu
4- Ortaokul mezunu
5- Lise mezunu
6- Yüksekokul / Üniversite
7-) Şu anki çalışma durumunuz?
1- Düzenli çalışıyorum.
2- Çalışıyordum fakat ara verdim.
3- Düzensiz çalışıyorum.
4- Çalışmayı tamamen bıraktım.
5- Hiç çalışmadım.
6- Diğer (Belirtiniz......................)
8-) Sağlık güvenceniz var mı?
1- Evet (Belirtiniz..........................)
2- Hayır
9-) Ekonomik Durumunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?
1- Çok iyi
10-)
2- Đyi
3- Orta
4- Kötü
5- Çok kötü
Şu anda gebe misiniz?
1- Evet
2- Hayır
76
11-)
Üreme sağlığı size göre ne demektir? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- Sağlıklı cinsel yaşam.
2- Kadın ve erkek üreme organlarının sağlıklı olması.
3- Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak.
4- Güvenli aile planlaması yöntemlerinin sağlanması.
5- Üreme ve cinsel sağlığa yönelik ihtiyacın saptanıp gerekli hizmet ve
danışmanlığın verilmesi.
6- Diğer (Belirtiniz ..........................................................................)
12-)
Hiç cinsel ilişkide bulundunuz mu?
1- Evet
13-)
2- Hayır (15.soruya geçiniz)
Aile planlaması yöntemi kullanıyor musunuz? (Gebeyseniz gebelikten önce
kullandınız mı?)
1- Evet
14-)
Hangi aile planlaması yöntemini kullanıyorsunuz / kullanıyordunuz?
15-)
1- Spiral( RIA )
3- Kondom( Prezervatif/ Kılıf )
5- Geri boşalma / çekme
7- Kadının tüplerini bağlatması
9- Erkeğin sperm kanallarını bağlatması
11- Aylık / üç aylık koruyucu iğne
2- Annem
5- Arkadaşım
8- Ebe / Hemşire
3- Babam
6- Akraba / Komşu
9- Hiç kimseyle paylaşamam.
Aşağıdaki hastalıklardan hangisi/hangileri cinsel yolla bulaşan hastalıktır?
( Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- AIDS
4- Frengi (Sfiliz)
7- Yumuşak çıban
10- Genital siğiller
13- Kasık biti
17-)
2- Gebeliği önleyici haplar
4- Vajinal fitil
6- Takvim yöntemi
8- Yöntem kullanmıyorum.
10- Diğer(Belirtiniz................)
Kadın hastalıkları ile ilgili sorunlarınızı kiminle rahatlıkla konuşabilirsiniz?
( Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- Eşim
4- Kardeşim
7- Doktor
16-)
2- Hayır
2- Bulaşıcı sarılık (Hepatit B)
5- Bel soğukluğu
8- Üreme organında uçuklar
11- Uyuz
14- Bilmiyorum
3- Hepatit C
6- Hepatit A
9- Klamidyoz
12-Trikomoniyazis
Geçirmiş olduğunuz cinsel yolla bulaşan hastalığınız var mı?
1- Evet (Lütfen yazınız.........................................)
2- Hayır
77
18-)
Geçirmiş olduğunuz cinsel yolla bulaşan hastalık için ne yaptınız?
19-)
1- Vakit kaybetmeden bir sağlık kuruluşuna başvurdum.
2- Bir süre gizledim, sonra doktora gittim.
3- Yakınlarımın tavsiye ettiği ilaçları kullandım.
4- Hastalığın geçmesini bekledim, devam edince doktora başvurdum.
5- Diğer (Belirtiniz.......................................................................)
Sizce eşler arasında cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunma sorumluluğu
kime aittir?
1- Kadına
4- Bilmiyorum
2- Erkeğe
5- Đkisinden birine ait olabilir
3- Her ikisine de aittir
6- Diğer(Belirtiniz..........)
20-) Cinsel yolla bulaşan hastalık yönünden yüksek riske sahip insan grubu
hangileridir? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- Birden fazla kişiyle ilişki kuranlar
3- Hayat kadınları ile birlikte olanlar
5- Eşcinseller (Homoseksüeller)
7- Sağlık çalışanları
2- Genelev kadınları
4- Tek eşi olanlar
6- Uyuşturucu kullananlar
8- Bilmiyorum
21-) Cinsel yolla bulaşan hastalıkların cinsel ilişki dışında hangi bulaşma yolları vardır?
(Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
22-)
1- Kan yolu ile bulaşır.
3- Tokalaşma ile bulaşır.
5- Doğum sırasında anneden bebeğe bulaşır.
7- Diğer (Lütfen yazınız………………………….)
2- Öpüşmekle bulaşır.
4- El ele tutuşmakla bulaşır.
6- Bilmiyorum.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar ileride kalıcı sağlık problemine yol açar mı?
1- Evet
23-)
2- Hayır
3- Bilmiyorum
Cinsel yolla bulaşan hastalığı olan kişide ilerde ne tür bir hastalık görülebilir?
(Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- Kısırlık
3- Kanser
5- Karaciğerde iltihaplanma
7- Bilmiyorum
2- Üreme sistemi enfeksiyonu
4- Ölüm
6- Đdrar yolları enfeksiyonu
8- Diğer (Belirtiniz.............................. )
78
24-)
Cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak için neler yapılmalıdır?
(Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- Tek bir cinsel partnere sahip olmak (tek eşlilik).
2- Cinsel ilişki sırasında kondom (prezervatif / kılıf) kullanmak.
3- Bireylerin hastalık açısından düzenli taranması.
4- Hastalığın varlığında eşlerin birlikte muayene olması.
5- Hastalığı bulaştırma ihtimali olan riskli kişilerle cinsel ilişkiye girmemek.
25-) Eşinizin cinsel yolla bulaşan bir hastalığı olduğunu bilseniz buna rağmen sizinle
birlikte olmasını ister misiniz?
1- Tedavi olmazsa kesinlikle istemem.
2- Eğer korunursa(kılıf/prezervatif) birlikte olabilirim.
3- Her koşulda eşimle birlikte olurum.
26-)
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunuzu
düşünüyor musunuz?
1- Evet
27-)
2- Hayır
3- Fikrim yok
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında gerekli bilgiyi nereden elde ettiniz?
( Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz.)
1- Radyo ve televizyon
3- Sağlık personeli
5- Anne veya kayınvalide
7- Kardeş veya yakın akraba
9- Diğer (Lütfen yazınız………………….)
2- Kitap ve broşürler
4- Arkadaş
6- Đnternet
8- Gazete ve dergi
79
28-) Cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkındaki aşağıdaki ifadelere ilişkin
düşüncelerinizi belirtir misiniz.
Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar ile Đlgili Đfadeler
Doğru
Yanlış
Bazen belirti vermeyebilir.
Anneden bebeğe geçebilir.
Hem erkeği hem kadını etkiler.
Bu hastalıklara sahip olan eşler birlikte tedavi edilmelidir.
Tedavi edilmezse kısırlığa yol açabilir.
Kadın üreme organında şişlik, kabartı, et kümeleri, deri
döküntüsü genel belirtileridir.
Đdrarda yanma, sarı, yeşil renkte ve süt görünümünde akıntı
hastalığın belirtileri arasındadır.
Bu hastalıklar kadınlara daha kolay geçer.
Hastalık belirtileri olmadan da bulaşma olabilir.
Hastalık belirtileri farkedildiğinde cinsel ilişkiden
kaçınılmalıdır.
Cinsel yolla bulaşan hastalıkların bazıları kan yoluyla da
bulaşır.
Cinsel yolla bulaşan hastalık belirtilerinden
şüphelenildiğinde doktora başvurulmalıdır.
Her cinsel ilişkide yeni bir kılıf (prezervatif) kullanılmalıdır.
Cinsel ilişki sırasında ağrıya neden olabilir.
Kan ile temas etmiş şırınga, iğne, delici ve kesici aletlerin
kullanımı cinsel yolla bulaşan hastalıklara yakalanmaya
neden olabilir.
Her iki eş iyileşmeden cinsel ilişkide bulunulmamalıdır.
AIDS tükürük, gözyaşı, ter, aksırık, öksürük, idrar, dışkı
yoluyla sağlam kişilere bulaşır.
Hepatit B ve Đnsan papilloma virüsü (HPV) aşısı olan cinsel
yolla bulaşan hastalıklardır
Cinsel yolla bulaşan hastalığı olanların AIDS’e yakalanma
olasılığı daha fazladır.
KATILIMINIZ ĐÇĐN TEŞEKKÜR EDERĐZ.
80
11. ÖZGEÇMĐŞ
ADI
: YASEMĐN
SOYADI
: ÖZTÜRK
DOĞUM YERĐ VE TARĐHĐ
: TOKAT, 21.02.1984
EĞĐTĐM
:
- Ankara Üniversitesi, Ebelik Bölümü,
2007
- Polatlı Lisesi, 2001
- Atatürk Ortaokulu, 1998
- B.H.N.M. Đlkokulu, 1995
YABANCI DĐLĐ
: ĐNGĐLĐZCE
81
Download