KADIN VE SPOR KADINLARDA YAPISAL ÖZELLİKLER a- İskelet Sistemi Kemik gelişimi kızlarda yaklaşık 18, erkeklerde 21-22 yaşlarına kadar devam eder. Kadınlar daha ince, narin ve az kemik yoğunluğuna sahiptirler. Eklemler daha ince ve yüzeyleri dardır. Daha iyi stabilite sağlanabilmesi için kadınların diz eklemleri erkelerinkinden daha büyüktür. 1 b- Ağırlık Merkezi Ağırlık merkezi, dengeyi belirleyen özelliğinden dolayı spor branşları için önemli bir özelliktir. Ağırlık merkezinin düşük veya yüksek oluşu cinsiyetten çok boy ve vücut tipine bağlıdır. Yapılan birçok araştırmada kadın ve erkekler arasında %1’ lik bir fark bulunmuştur. Kadınların ağırlık merkezlerinin daha aşağıda olması sıçrama, atma ve atlama uygulamalarında dezavantaj getirirken, cimnastiğin bazı branşlarında avantaj sağlamaktadır. 2 c- Omuz Genişliği ve Pelvis Yapısal olarak kadınlar daha geniş bir pelvise ve dar bir omuz yapısına sahiptirler. Bu farklılık genellikle 15 yaşından sonra daha da belirginleşir. Kalça, pelvis genişliği ile kalça yağ tabakasının toplamından oluşur. Kalça oynakları arasındaki genişlik erkeklerden daha büyüktür. Bu nedenle kadınlarda bacaklar X gibi bir yapı ortaya koyar. Kalça genişliği performansı sınırlayıcı bir faktördür. Fakat yapılan araştırmalar kalça genişliğiyle koşu sürati arasında bir ilişki olmadığın göstermiştir. 3 d- Göğüs Kafesi Ergenlik dönemi içerisinde kızların göğüs kafeslerinin gelişimi erkeklerden daha fazladır. Ancak 16 yaşından itibaren erkeklerin göğüs kafeslerinde, kadınların ise karın boşluklarında daha fazla bir gelişim söz konusudur. 4 e- Alt ve Üst Ekstremiteler Erkekler genelde daha uzun üst, ön kol ve bacaklara sahiptirler. Kadınların ise dirsek açısı daha büyüktür. Araştırmalara göre erkeklerin bacak uzunlukları boylarının yaklaşık %52’ sini, kızların ise %51 kadarını oluşturmaktadır. Alt bacak ve ayaklar kadınlarda daha kısa ve küçüktür. 5 f- Boy ve Kilo Ergenlik çağına kadar kız ve erkekler arasında boy ve kilo farklılığı yoktur. Bu çağdan sonra kızların boy ve kilo gelişmeleri hızla artış göstermesine rağmen 2-3 yıl sonra erkekler kızları geçer. Yetişkin kadınlarda boy ve kilo oranı erkeklere nazaran düşüktür. Özellikle üst yapı ve kassal yapı daha zayıftır. Kadınların kadardır. büyümesi (gelişmesi) 18-20 yaşlarına 6 g- Vücut Yağ Oranı Genel olarak bütün yaşlarda bayanların vücut yağ oranları erkeklerden daha yoğundur. Bu oranın fazla olmasının sebebi kadınlardaki östorojen hormon seviyelerinin yoğunluğundan kaynaklanmaktadır. Yağ kitlesinin fazlalığı, dayanıklılık sporlarında hem vücut kütlesinin uzun süre taşınması hem de kg başına düşen oksijen miktarının azalması sebebiyle performansı olumsuz etkilediği tespit edilmiştir. 7 KADINLARIN FİZYOLOJİK ÖZELLİKLER a- Hormonal Sistem Cinsiyet değişikliğine sebep, erkeklerde testosteron, bayanlarda östrojen hormonlarıdır. Östrojen ve testosteron hormonları her iki cinste de bulunmasına rağmen sayı ve salgı miktarları cinsiyet üzerinde önemli etkendir. Testosteron hormonu salgısıyla kas gelişimi, östrojen hormon salgısıyla yağ hücreleri gelişmektedir. 8 b- Kas Yapısı Kadınların kas sistemi özellikle üst ekstremitelerde hacim ve uzunluk bakımından erkeklere nazaran daha az gelişmiştir. Kadınlardaki kas kitlesi aynı ölçüdeki erkekğe nazaran %15-20 daha az orandadır. Kadınların kas kitlesi, kas tendonları daha azdır ve buna bağlı olarak da kas tonusu ve kas kuvveti daha az kuvvetlidir. Kadınlarda bu yapı gereği kuvvet ve sürat gelişimi daha az gerçekleşirken esneklik ve eklemlerin hareket açıları daha geniştir. Bütün bu sebeplere bağlı olarak antrenmana cevapta kuvvet, sürat ve dayanıklılık özelliklerinde daha az bir gelişim tespit edilmiştir. 9 c- Dolaşım Sistemi Dolaşım sistemi aktif dokuların beslenmesini sağlayan kan, bu kanı taşıyan damarlardan ve kanı pompalayan kalpten oluşmuştur. Kadınlardaki kas kitlesi daha az olduğu için kalbin büyüklüğü, kan miktarı ve kanın hacmini belirleyen eritrositler parametrelerin yoğunluğu da daha azdır. Damarlar, kalbin yapısı, pompalama gücü ve kan hacminin miktarıyla orantılı olarak zayıf ve daha dardır. 10 d- Kalp ve Kan Kan hacmi, miktarı ve içerisindeki şekilli elemanlarından özellikle hemoglobin ve alyuvarların oranı erkeklere oranla kadınlarda %5-10 daha az bulunmaktadır. Enerji üretimi için gerekli olan oksijen her ne kadar Hb aracılığıyla dokulara taşınsa da oksijeni asıl bağlayan Hb’deki demir atomlarıdır. Hb’nin 100ml kandaki oranı kadınlarda 14 g kadardır. Erkeklerde ise bu oran 15-16 g civarıdır. Kalp, iskelet kaslarıyla orantılı olarak gelişim gösterir. Kadınlarda testosteron hormonunun salgısı daha az olduğundan kas hipertrofisi çok az gelişmektedir. Bununla birlikte kadınlardaki kan miktarı ve hacmi de azdır. Kalp hem büyüklüğü hem de kendisine dönen kan miktarı az olduğundan gerekli dokulara ihtiyaç oranında oksijen gönderebilmesi için daha hızlı çalışmak zorundadır. Bu ise kalbin daha çabuk yorulmasına neden olmaktadır. 11 e- Solunum Sistemi Solunum sistemini oluşturan akciğerler ve solunum kapasitesi yaş, boy, vücut ağırlığı ve vücut oranı ile orantılı bir gelişim gösterir. Kadınların akciğer kapasitesi erkeklerinkinden %10 daha düşüktür. Bununla bağlantılı olarak alveol çapları ve solunum derinliği de erkeklerden düşüktür. Bu fark kadınların küçük bedenle ve kas kitlelerinin azlığından kaynaklanır. Solunum volümü, solunum frekansının artışıyla telafi edilebilir. 12 f- Bazal Metabolik Oran Bazal metabolik oran, vücut yüzeyinin her metrekaresinin dinlenik durumda kullandığı en az oksijen miktarı olarak ifade edilir. Kadınların vücut yüzeylerinin ve kas kitlelerinin küçük oluşuyla orantılı olarak bazal metabolik oran da kadınlarda düşüktür. Aynı aerobik koşullarda kadınların erkeklere oranla çok oksijen harcadığı tespit edilmiştir. Kadınlardaki bu düşük oran uzun süreli egzersizlerde dayanıklılık için dezavantaj sağlamaktadır. 13 KADINLARDA ENERJİ SİSTEMLERİ VE YENİDEN TOPARLANMA a- Anaerobik Sistem Kadınlarla erkekler arasında kg başına ATP-CP konsantrasyonları benzerlik göstermektedir. Örneğin bir kasta yaklaşık 4 mmol/kg ATP, 16 mmol/kg CP bulunmaktadır. Ancak toplam iskelet kas yoğunluğunun kadınlarda düşük olması toplam ATP-CP miktarını ve anaerobik gücü de etkilemektedir. Kadınlarda kas glikojen oranının düşük lipit oranı yüksektir. Bu da laktik asit üretiminin düşük olmasını sağlar. 14 b- Aerobik Sistem Aerobik kapasite, kardiyo-respiratuar sistemle ilişkili olarak dokuların dakikadaki oksijenli tüketiminin ifadesidir. Kadınlarda bu sisteme bağlı olarak maksimum oksijen tüketimi düşüktür. Ayrıca kadınların adet dönemlerinde kaybettikleri demir oranı aerobik kapasiteyi olumsuz yönde etkiler. Yapılan araştırmalarda kadınların maxVo2tüketim değeri erkeklerden %15-25 düşük bulunmuştur. 15 c- Toparlanma Antrenman sonrası metabolizmanın toparlanması, genelde antrenman başlangıcından beri oksijen açığı ve uygulama sırasında tüketilen ATP-CP depolarının yenilenmesi ile olmaktadır. Bu yenilenmeyi gerçekleştiren en önemli faktör egzersiz sonrası üretilen oksijen miktarıdır. Kadınlarda laktik asit oluşumu kas glikojen ve anaerobik sistemleriyle orantılı olmasına karşın toparlanma dönemleri erkeklere nazaran daha uzundur. Bunun için yüklenmeler arası dinlenme oranı kadınlarda biraz daha uzun verilmelidir. 16 KADINLARDA ANTRENMAN VE FİZYOLOJİK UYUM Antrenman programları, kişinin mevcut kapasitesinin üzerine çıkması amacıyla mevcut kapasite baz alınarak planlanmaktadır. Kadın ve erkekler arasında antrenman planlamasında süre, şiddet, kapsam ve yoğunluğu bakımından herhangi bir fark bulunmaması gerekir. Fakat kadınların toparlanma süresi erkeklere nazaran geç olduğundan dinlenme aralıklarının daha uzun olması gerekir. Dinlenme aralıklarının düzenlenmesinde kadının antrenmana cevabı ve fizyolojik uyum dikkatle takip edilmelidir. 17 KADINLARDA MOTORİK ÖZELLİKLER a- Kuvvet Gelişimi ve Kuvvet Antrenmanları Kadınlarda kuvvet antrenmanı ve uygulanacak ilkeler fazla farklılık göstermez. Ancak kadınlarda kuvvet gelişimi kas ve hormonsal yapılarıyla ilişkili olarak erkeklere oranla daha az gelişim gösterir. Doğumdan itibaren kadınlarda 20, erkeklerde 25 yaşına kadar kuvvet gelişimi devam eder ve bu yaşlardan sonra azalmaya başlar. Ancak kadınlardaki kuvvet kaybı erkeklere göre daha azdır. Kadınlarla erkekler arasında kuvvet antrenman metodu yönünden farklılık olmadığı tespit edilmiştir. Fakat kapsam ve yoğunluk yavaş yavaş yükseltilmelidir. 18 b- Dayanıklılık Gelişimi ve Antrenmanı Yapılan çalışmalar kadınların oksijen kullanma kapasitelerinin erkeklerin ancak %70-75’ ine erişebildiklerini göstermiştir. Antrenmanlarla kadınlar da en az erkekler dayanıklılık özelliklerini geliştirebilmektedir. kadar Antrenman yöntemleri ve programlarında da bir farklılık yoktur. Bu sebeple bütün dayanıklılık antrenmanları kadınlar için tavsiye edilebilir. Fakat kadınlar daha çabuk sürantrene olmaktadır. Bu nedenle özellikle interval antrenmanlarda dinlenme aralıklarının uzun tutulması ve haftalık programda bu antrenmana fazla yer verilmemesi tavsiye edilmektedir. 19 c- Sürat ve Süratin Geliştirilmesi Sürat her ne kadar doğuştan getirilse de antrenmanlarla belirli oranda geliştirilebilir. Sürat geliştirilmesi sadece kas kuvveti ve metabolik yapının geliştirilmesine bağlıdır. Bu nedenle kadınlardaki sürat gelişimi erkeklere oranla daha azdır. Metabolik olarak kas glikojeni kadınlarda azdır. Her ne kadar laktik asit üretimi kadınlarda az olsa da egzersiz esnasındaki enerji üretimi erkeklerde fazla olduğundan kadınların sürat gelişimi daha az gerçekleşmektedir. Antrenman programları bakımından farklılık yoktur. Çünkü programlar, bireylerin maksimal fizyolojik özelliklerine göre hazırlanmaktadır. Kadınlarda dinlenme aralıkları biraz daha uzun olmalıdır. 20 d- Hareketlilik ve Geliştirilmesi Hareketlilik konusunda bayanlar erkeklere göre daha avantajlıdır. Çünkü kadınların eklem bağ yapıları ince ve sürtünmeler daha azdır. Hareketlilik çalışmaları günün her saatinde ve yaşam boyu yapılabilir. Fakat esnetme ve gerdirme hareketleri yapılırken birbiri ardına yapılan ani gerdirmeler yerine daha yavaş ve esnetme boyunda belli bir süre sabit tutulan çalışmalar tercih edilmelidir. 21 e- Beceri Antrenmanı Becerinin geliştirilmesi beceriyi etkileyen faktörlere (vücut ölçüleri oranı, kas kasılma hızı ve reaksiyon hızı) bağlıdır. Bunlar içinde sportif beceri geliştirilmeden önce bu beceri veya tekniğin uygulanması için gerekli olan motorik özelliklerin geliştirilmesi gerekmektedir. Çünkü koordinasyonun geliştirilmesi kas kuvvetiyle birlikte gerçekleşmektedir. Büyük kas kitlesi gerektiren hareketlerde bayanlar, fazla bir yeteneğe sahip olmasalar da el becerisi gerektiren durumlarda ve esneklik gerektiren sportif faaliyetlerde erkeklere göre daha avantajlıdır. 22 KADINLARDA SPORA VE KONDİSYONEL ÇALIŞMALARA BAŞLAMA YAŞLARI Spora başlama yaşı, spor branşlarına göre belirlenmediği konusundaki görüşler önem kazanmaktadır. Çünkü hangi spor dalı olursa olsun yaş ve biyolojik gelişime göre öncelikle koordinatif, kondisyonel ve psikomotor nitelikler antrene edilmelidir. Spora başlama yaşı konusunda bayanlarla erkekler arasında farklılık yoktur. Çünkü ergenlik gelişimine kadar her iki cins gelişimi de aynıdır. Spora başlama yaşı ortalama 6 olarak kabul edilir. 23 KADIN YAŞAMININ EVRELERİ Bir kız çocuğu, doğumdan itibaren tüm ömrü boyunca somatik, psişik ve hormonal yönden değişik tablolar gösterir. Kadının hayatını şu devrelere ayırmak mümkündür: * Yeni doğan kız çocuğu (0-10 gün) * Çocukluk devri (10 gün-10 yaş) * Puberte devri (10-18 yaş) * Cinsel olgunluk devri (18-45 yaş) * Klimakteryum ve menapoz devri (60 yaş ve üzeri) 24 Cinsiyete ilişkin özellikler puberte devri ile belirginleşmeye başlar. Her iki cinste de kapasite aynıdır. Kızlarda ergenlik daha önce başlar ve hızlı bir seyirle sonlanır. Bu nedenle kız çocukları sportif açıdan daha erken verimli hale gelir. Ancak menstruasyon dönemleri bu verimi olumsuz yönden etkiler. Kadınlarda cinsel siklusun düzensizlik göstermeye başlaması ile kesilmesi arasındaki döneme KLİMAKTERYUM denir. 25 a- Menstruasyon Kadının cinsel bakımdan aktif olduğu yıllarda her ay tekrarlayan ritmik değişiklikler mevcuttur. Bu değişiklikler dişi hormonların salgılanma miktarını ve bunların etkisiyle cinsel organlarda meydana gelen olayları kapsamına alır. Bu ritmik değişikliklere MENSTRUASYON denir. Bu siklusun ortalama süresi 28 gündür. Normal menstruasyon sırasında yaklaşık 35 ml kan ve 35 ml seröz sıvı kaybedilir. 3-7 gün sürer. Bu dönemde kadınların özellikle dayanıklılık gerektiren sporlarda başarı oranının düştüğü tespit edilmiştir. 26 b- Premenstrual (Adet Öncesi) Sendrom Bu dönemde en çok memelerde büyüme, gerginlik ve ağrı mevcuttur. Vücut ağırlığı bu dönemde sıvı tutulmasına bağlı olarak artış gösterir. İdrar miktarında azalma, karında büyüme ve şişlik, kabızlık, migren tarzında ağrı kesicilerle geçmeyen tarzda baş ağrısı da mevcuttur. Bu dönemde kadın öfkelidir, küçük depsesif bozukluklar ve ağlama krizleri görülebilir. Tüm bu belirtiler adetin ortaya çıkmasıyla kaybolur. Bu sendromun nedeni östrojen yükselmesi ve progesteron seviyesinin düşmesidir. Bu durumun hafif geçirilmesi için bir hafta kala tuzsuz diyet uygulaması yapılabilir. 27 c- Bayan Sporcularda Menstruasyon Anormallikleri Aylık siklusları normal kadınlarda, menstruasyon spor yapmayı ve denize girme gibi faaliyetleri engellemez. Buna karşın antrenman, önemli bir stres faktörü yerine geçer ve kanama düzensizliklerine neden olabilir. Haftada 50 km den fazla koşu yapan kadınlarda çeşitli düzensizlikler görülebilir. Bu düzensizliklerin en ağırı Amenore (adetten kesilme) dir. Amenore ile en yakın ilişkili sporlar bale, jimnastik, kürek ve aerobik karakter taşıyan diğer uzun mesafeli koşulardır. 28 Siklus bozukluklarının nedeni; - Vücuttaki yağ dokusu miktarının azalması, - Uzun süreli yoğun egzersiz sonucu akut ve kronik hormonal bozukluğun oluşması, - Aşırı enerji harcanması ve psikolojik stresler. Amenorenin gelişmesi halinde plazmadaki östrojen seviyesinin azalmasına bağlı olarak kemik dokusundaki kayıplar hızlanarak ileri yaşlarda osteoporoz (kemik erimesi) riskinin artmasına neden olur. Maksimal performans ve normal menstruasyon için en iyi metot, dengeli ve düzenli beslenmedir. 29 d- Hamilelik ve Spor Kadınların hamilelikte spor yapıp yapmayacağı kesinlikle sınırlandırılamaz. Hamilelikte sporun düşük tehlikesine yol açacağı konusunda genel bir kanı vardır. Ancak zaten tehlikeli olan gebelik durumunda spor katalizör bir rol oynayabilir. Çok şiddetli fiziksel ve mental travma beklenmeyen düşüklere neden olabilir. Normal şartlarda sportif sportif uygulamalar gebeliğin seyri ve doğum işlemi üzerinde olumlu etkiye sahiptir. Hamileler için özellikle yüzme çok yararlıdır. Günlük yaşamlarında hafif şiddetli egzersiz yapan kadınların gebeliklerinin rahat geçtiği, düşüklerin, prematüre doğumların daha az görüldüğü ve doğum sonrası çabuk toparlandıkları görülmüştür. 30 e- Gebelikte Antrenman Ağır olmamak şartıyla bisiklet, yüzme gibi sporlar anne ve bebeğe yararlı olabilir. Uygulama fazla kas kitlesini içermeli, ritmik ve aerobik nitelikte olmalı, vücut iç ısısını artırmamalıdır. Gebeliğin 5. ayından itibaren yapılacak jimnastik yararlıdır. Düşük riskinin en fazla olduğu dönem 3 aydır. Bu dönemde aşırı faaliyet ve egzersizlerden kaçınılmalıdır. 28. haftadan sonra uterusun büyümesi sonucu iç organlara ve akciğerlere baskı ortaya çıkar ki bu durum performansı azaltıcı niteliktedir. Doğumdan sonrada annenin amaca uygun sportif uygulamalar yapması gerekir. Bu uterusun toparlanmasını kolaylaştırır. 31 f- Kadınlarda Spor Sakatlıkları Kadınlarda kas yapısının zayıflığı, erkeklere nazaran daha fazla kas yaralanmalarına maruz kalmalarına neden olur. Klaus’ a göre erkeklerde 20 yaralanmalara karşın kadınlarda bu oran 39 civarındadır. Kadın kaslarının topografik oluşumları da farklılık gösterir. Örneğin erkeklerde uyluk kas yaralanmaları fleksör ve ekstansörler arasında eşit dağılım gösterirken, kadınlarda daha çok ekstansör yaralanmaları meydana gelir. Erkeklerin aksine kadınlarda genital yaralanmalara daha az rastlanır. 32 g- Kadınlarda Ortam Isısına Uyum Kadınlar erkeklere oranla daha az terlemektedirler. Erkekler ortam ısısına uyum sağlamak için daha fazla terleyerek sıvı ve elektrolit kaybına uğrarlar. Kadınlar daha az terleme ile ortama uyum sağlarlar. Eğer bu durum avantaj olarak kabul edilirse sıcak ortamlarda ve uzun süreli çalışmalarda kadınlar daha yüksek performans sergileyebilirler. Ancak kadınlar daha az dayanıklı oldukları için ısı bitkinliği kadınlarda daha çabuk meydana gelir. Bazı araştırmacılara göre ısı düzenlemesi yönünden kadınlar uzun mesafe koşularında erkeğe oranla daha avantajlıdır. 33 h- Menapoz Sonrası Kadınlarda Spor Menapozdan sonra da kadınların spor yapmaları önerilir. Çünkü spor, menapoz streslerini ve bu dönem sonrasında hızlanan osteoporoz tehlikesine karşı en iyi savunma mekanizması olarak gösterilmektedir. Ayrıca inaktivite durumundan kaslarda meydana gelecek olan artrofi (kas erimesi ya da zayıflaması) de spor sayesinde engellenebilir. 34 Kadın Sporcu Üçlemesi Kadın sporcu üçlemesi, ilk olarak 1992’de, yeme bozukluğu, amenore ve osteoporozu içeren bir sendrom olarak tanımlanmıştır. Günümüzde, kadın sporcu üçlemesi, enerji düzeyi, menstrüel fonksiyon ve kemik mineral yoğunluğu arasındaki ilişkileri içeren ve ideal sağlık ile klinik sendrom arasında değişen bir yelpazede incelenmektedir. 35 • Enerji düzeyi, diyetle alınan enerji miktarından egzersiz için harcanan enerji miktarının çıkarılmasıyla belirlenir. Düşük enerji düzeyi, uzun dönemde menstrüel bozukluklara ve kemik sağlığının bozulmasına yol açar. • Üç ya da daha uzun süre menstrüel döngünün gerçekleşmemesi olarak tanımlanan amenore Üçlemenin en önemli göstergesi olup düşük enerji alımı ile yakından ilişkilidir. • Kemik sorunları, stres kırıkları ve yaşa göre düşük kemik mineral yoğunluğunu ifade eder. 36 Kadın Sporcu Üçlemesinin Görülme Sıklığı Nedir? Üçlemenin görülme sıklığı spor branşına göre değişmekte ve incelik gerektiren sporlarda daha yüksek oranda görülmektedir. Üçlemenin üç unsurunun bir arada görülme oranı % 0-16 arasında değişirken, herhangi iki ya da bir unsurunun görülme oranı sırasıyla, % 3-27 ve % 16-60 arasında değişmektedir . 37 Türkiye’de 307 sporcuda yapılan bir çalışmada, üçlemenin her üç faktörünün bir arada görülme oranı %3.9, düşük enerji alımı %32, menstrüel düzensizlik %31 oranında belirlenmiştir. İncelik gerektiren sporlarda, incelik gerektirmeyen sporlara göre daha yüksek oranda yeme bozukluğu (%16.3; %14), patojenik kilo kontrol yöntemleri kullanma (%19; %14), menstrüel düzensizlikler (%34.8; %25.6) ve stres kırığı (%12.5; %6.2) risk faktörleri belirlenmiştir . Yeme Bozuklukları “İncelik” baskısına cevap olarak, kadınlar ve genç kızlar sağlıksız zayıflama yöntemlerine yönelirler. Bunlar arasında en yaygın kullanılanlar; besin alımını kısıtlamak, bilinçli olarak kusmak, iştah baskılayıcı ilaçlar ve laksatif kullanmaktır. Kadınların birçoğu utanma, çekinme, diyetlerinin kontrolünün bozulacağı gibi düşüncelerle yeme bozukluğunu saklama eğilimindedirler. 39 Yeme Bozukluğunun Belirtileri • Aşırı incelik veya hızlı kilo kaybı •Yemek, kilo, yemek saatleri ve vücut görüntüsüyle fazla meşgul olma •Kalabalık içinde yemekten kaçınma veya gizli yemek yeme • Kiloda aşırı dalgalanmalar •Rutin antrenman programına ek olarak aşırı egzersiz yapma • Stres kırıkları 40 •Cildin sarı renge dönmesi •Saç tellerinin incelmesi/zayıflaması •Başka bir hastalık belirtisi olmaksızın boğaz ağrısı (kusmaya bağlı olarak) •Diş sağlığında bozulmalar (kusmaya bağlı olarak) •Yorgunluk, sersemlik, uyku hali •Depresyon veya düşük özgüven 41 Menstrüel Bozukluklar Kadın sporcu üçlemesinin diğer bir unsuru menstrüasyon fonksiyonudur. Sporcular, fiziksel aktivitenin ihtiyaçları sebebiyle menstrüel bozukluklarla ilgili daha fazla risk altındadır. Bu risk, sporcu yeterli enerji almadığında artmaktadır. Fiziksel aktiviteyle birlikte düşük enerji alımı olduğunda, üreme sistemi cevap olarak daha az östrojen üretmektedir. Bu durum uzun süreli yaşandığında ise normalden daha az sıklıkla menstrüasyon görülebilir (oligomenore) veya hiç görülmeyebilir (amenore). 42 Menstrüel düzensizliğe ve/veya düşük kemik mineral yoğunluğuna sahip fiziksel olarak aktif kadınlarda stres kırıkları daha sık gözlenmektedir. Normal menstrüel döngüye sahip kadınlarla karşılaştırıldığında, amenorik kadınlarda stres kırığı görülme riski iki ya da dört kat daha fazla görülmektedir 43 Kemik Sağlığı Kadın sporcu üçlemesinin üçüncü unsuru kemik mineral yoğunluğudur. Kemik mineral yoğunluğu, ideal kemik mineral yoğunluğu ile osteoporoz arasında değişkenlik göstermektedir. 44 Osteoporoz, düşük kemik kütlesi ve kemik dokunun mikromimarisinde bozulma sonucu kemik kırılganlığında artış ile karakterize bir hastalıktır. Kemik kuvveti ve kırılma riski, kemik mineral yoğunluğuna, yapısına ve kemik proteini kalitesine bağlıdır. Bununla beraber, osteoporoz taraması ve teşhisi kemik mineral yoğunluğuna göre yapıldığından kadın sporcu üçlemesinde de kemik mineral yoğunluğu ölçüt olarak alınmaktadır. 45 Düşük enerji alımı ile birlikte hormon seviyelerinde oluşan azalmalar, eski kemik hücrelerini yeni hücrelerle değiştirme yeteneğini sekteye uğratır. Özellikle fiziksel olarak aktif olan ve menstrüasyon düzensizliği yaşayan genç kızlar kemik sağlığı açısından ciddi risk altındadır. Bu dönemde, kemik yıkımının kemik yapımından fazla olması stres kırıklarına ve osteoporozun erken başlamasına yol açar. Enerji alımının yetersiz olması, D vitamini ve kalsiyumun yetersiz alınması kemik sağlığını daha da olumsuz etkiler. 46 Kadın Sporcu Üçlemesi Kimleri Etkiler? Kadın sporcular, yaptıkları spor dalının gereklilikleri doğrultusunda ağır antrenmanlar yaptıkları gibi enerji alımını sınırlayıcı yöntemler de kullanmaktadırlar. Özellikle; • İnceliğin, estetiğin, düşük vücut ağırlığının vurgulandığı sporlarda (aerobik, artistik buz pateni, bale, cimnastik, uzun mesafe koşusu vb.) • Vücut ağırlığı dikkate alınarak yarışılan sıklet sporlarında (karate, judo, taekwondo, güreş, halter vb.) kadın sporcu üçlemesi unsurlarına daha sık rastlanmaktadır 47 Kadın sporcuların hepsi risk altında olsa da özellikle inceliğin önemli olduğu spor dallarında yarışan kadın sporcular yüksek risk altındadır. İncelik gerektiren sporlar: Cimnastik, bale, artistik buz pateni, aerobik, koşu, dalış Sıklet sporları: Güreş, dövüş sporları 48 Üçlemenin Sağlık Üzerine Etkileri • Vitamin-mineral eksikliği, sıvı ve elektrolit dengesizliğine bağlı sorunlar gelişebilir. • Büyüme geriliğine yol açabilir. •Gastrointestinal (sindirim sistemi) rahatsızlıklara sebep olabilir. • Mevcut ve gelecekteki kemik sağlığı üzerinde olumsuz etkiler oluşturabilir. • Gelecekte osteoporoz ve kırık oluşma riskini artırır. 49 • Stres kırıklarının oluşumuna yol açabilir. • Östrojen yetersizliğine bağlı olarak kalp rahatsızlıklarına neden olabilir. • Üreme fonksiyonunda bozukluklara sebep olabilir. • Yeme bozukluğu, depresyon, anksiyete, konsantrasyon, motivasyonda ve özgüvende düşüşe sebep olabilir. 50 Üçlemenin Performans Üzerine Etkileri • Aşırı yorgunluk. • Toparlanma süresinin uzaması. • Antrenmana yanıtın veya adaptasyonun azalması. • Sportif performansta düşüş 51