BİREYSEL HİJYEN UYGULAMALARI Doç. Dr. Yurdanur Dikmen HİJYEN Bir sağlık bilimidir. Amacı sağlığın korunması ve sürdürülmesidir. Bireyin sağlıklı olması ve yaşamını sağlıklı sürdürmesi bireysel temizliğe dikkat etmesi ile gerçekleşir. Bireysel hijyen, bireyin sağlığını sürdürmek için yaptığı “öz-bakım” uygulamalarını kapsar. Öz bakım, bir başkasının yardımı olmadan beslenme, boşaltım, giyim ve hijyen ile ilişkili ihtiyaçlarını karşılayabilme yeteneğidir. Bireysel hijyen, Hastalıktan korunmak ve vücut temizliğini sürdürmek için bireyin kendisinin sorumluluğunu üstlendiği banyo, ağız temizliği, saç temizliği, perine temizliği gibi aktiviteleri içerir. Sağlıklı bir birey özbakım gereksinimlerini kendisi kolaylıkla karşılarken, hasta ya da yatağa bağlı bir birey hijyen gereksinimlerini karşılamakta yetersizdir ve başka bir bireyin yardımına ihtiyaç duyar. Özbakım ihtiyaçlarının karşılanması için hastaya yardım etmek, hemşirelik bakım davranışlarından biridir. Çünkü hemşirelik İNSANA YARDIM ETME SANATIDIR. Öz bakım uygulamaları gerçekleştirilirken; Bireyin fiziksel, duygusal durumu, bilgi düzeyi, alışkanlıkları, inançları değerlendirilmeli, Cilt durumu, beslenme, bireyin ruhsal durumu, fiziksel yetersizliğin derecesi, herhangi bir yara, dren, IV kateter varlığı değerlendirilmeli, Bireyin mümkün olduğu kadar kendi bakımına katılımı sağlanmalı, Gizliliğin (MAHREMİYET) korunması için gereken önlemler alınmalı, Bireyin gereksinimi olan sağlık ve hijyen eğitimi verilmeli, Bireyin mümkün olduğu kadar kendi hijyenik bakımına katılımı sağlanarak, bağımsızlık duygusu geliştirilmeye çalışılmalıdır. HİJYEN UYGULAMALARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER Yaş Sosyokültürel ve ekonomik durum Bilgi düzeyi Bireysel tercihler Sağlık durumu Beden imajı Hijyen Uygulamalarının Amaçları Vücut salgılarının, atıklarının ve geçici mikroorganizmaların vücuttan uzaklaştırılması yoluyla temizliği sağlamak, Bireyin rahatlamasını, dinlenmesini, gevşemesini sağlamak ve kas gerilimini azaltmak, Vücuttaki kötü kokuları gidermek Bireyin genel görünümünü olumlu hale getirmek, benlik imgesini geliştirmek, Deri sağlığını sürdürmek ve geliştirmek HİJYENİK UYGULAMALARDA ÖNEMLİ NOKTALAR Hastanın bireysel ihtiyaçları, alışkanlıkları ve inançları daima dikkate alınmalıdır. Bireyin mahremiyeti korunmalıdır. Bireyin anksiyete, endişe, kızgınlık gibi tepkilerinin farkında olunmalı ve anlayışla karşılanmalıdır. Hastalığın doğası, yaş, cinsiyet, tutum gibi faktörler hastanın tepkilerini etkiler. Özellikle genç ve karşı cinsten olan birinden bakım alma birey için zor olabilir. Bakım sırasında hastanın yapabileceği her işlemi yapmasına izin verilmelidir. Böylece bağımsızlık en üst seviyede korunur. Her işlem hastaya açıklanmalıdır. Böylece hastanın anksiyetesi azaltılmış olur DERİ BAKIMI Deri, insan yaşamı için temel olan pek çok önemli fonksiyona sahip, vücudun tüm yüzeyini saran en büyük organdır. Deri bakımında amaç; ölü epitel, yağ ve ter gibi artık maddeleri ve kötü kokuları vücuttan uzaklaştırmaktır. Deri bakımı ve temizliğinin yapılma sıklığı bireyden bireye ve ortama göre değişiklik gösterir. Ancak geçici ya da devamlı yatağa bağımlı, inkontinansı olan, kötü beslenen ya da periferal kan dolaşımı bozulmuş bireylerde, deri temizliğine ayrı bir önem gösterilmelidir. Derinin normal özellikleri Deri rengi canlıdır. Renk, vücut bölgelerine göre değişir. Deri esnek ve yumuşaktır.(turgor) Deri, dokunulduğunda ılıktır. Deri bütündür, üzerinde sıyrık, yara yoktur. Deri üç büyük tabakadan oluşur En üst tabakada Orta hatta Epidermis Dermis En alt tabakada Hipodermis ya da subcutan doku Epidermis Derinin en üst tabakasıdır. Kan damarları ve sinirler yoktur. Normal florayı oluşturan bakteriler epidermise yerleşir. Kıl kökleri ve ter bezleri kanalları bu tabakadan geçer. Epitel hücreleri sürekli bölünüp çoğalırlar ve yerlerini yeni hücrelere bırakırlar. Vücudun bölgelerine göre kalınlığı değişir. Avuç içi ve topukta en kalındır. Epidermis kendisinden sonra gelen dokulara mekanik ya da kimyasal yaralanmalara karşı koruyucu görev yapar Dermis Epidermisin altındaki canlı tabakadır. Epidermise destek oluşturmak üzere kollajen ve elastik lifleri içeren kalın bir tabakadır. Bu nedenle elastik ve dayanıklı bir dokudur. Dermiste bol miktarda kan damarları vardır ve duyu sinirleri burada sonlanır. Dermiste bulunan diğer yapılar: lenf damarları, ter bezleri ve kanalları, kıl kökleri ve folikülleri, erektör pili kasları ve yağ bezleridir Dermiste yer alan arteriyoller tarafından oluşturulmuş kılcal damar ağı burada yer alan oluşumların kanlanması sağlanır. Derinin hafif pembemsi rengi bu kan damarlarına bağlıdır. Dermiste sonlanan duyu sinirleri dokunma, ısı, basınç gibi duyuları alırlar. Dermiste bulunan ter bezleri deriye yumuşaklık ve nemlilik verir Ter bezlerinin deri yüzeyine açıldığı küçük çukurlara “gözenek” adı verilir. Ter bezleri “apokrin” ve “ekrin” bezler olarak sınıflandırılırlar. Apokrin ter bezleri koltuk altı ve genital bölgede, Ekrin ter bezleri ise alın, avuç içi ve ayak tabanında bol miktarda olacak şekilde tüm vücuda dağılmışlardır. Dermiste bulunan yağ bezleri “sebum” denilen bir salgı yaparlar ve bu salgılarını kıl foliküllerinin içine akıtırlar. Sebum saçları yumuşatır, parlak bir görünüm verir, derinin kurumasını önler, antibateriyel bir özellik göstererek mikroorganizmaların yayılımını engeller. Yağ bezlerinin aşırı çalışması kıl foliküllerinin tıkanmasına ve bu da lokal enfeksiyonlara ve “püstül” (içi iltihap dolu küçük kabarcık, sivilce) oluşumuna, Sebumun oksidasyonu ise “ komedon” (siyah noktacıklar) oluşumuna yol açar. Püstül ve komedon her ikisi birlikte “akne” olarak adlandırılır ve özellikle yüz, göğüs, sırt, omuzda bulunur. Soğuk, korku gibi durumlarda kasılan “erektör pili kasları” da dermiste bulunan diğer bir yapıdır. Kasıldıklarında kıllar dikleşir. •Hipodermis (Subkütan yağ dokusu) : Gevşek bağ dokusudur ve kan damarlarını, lenf damarlarını, sinirleri ve yağ globüllerini içerir. Subkutan doku derinin diğer tabakaları için esnek bir taban desteği sağlar. Derinin yapısı bireyin gelişim dönemlerine göre farklılıklar gösterir. Deri bakımı sırasında bu farklılıklar göz önünde bulundurulmalıdır. Derinin Görevleri: 1. Dokunma duyu organıdır. Basınç, sıcak-soğuk, ağrı ve sertlik-yumuşaklık, düzlük- pürüzlülük gibi duyuları algılar. 2. Terleme ile boşaltıma yardım eder. 3. Gaz alışverişi yaparak solunuma yardım eder. 4. Vücudumuzu dış etkilerden(çarpma, mikroplar vb.) korur. 5. Vücudumuza desteklik sağlar. Estetik ve güzellik verir. 6. Vücut ısısının ayarlanmasına yardım eder. Derinin Değerlendirilmesi Rengi Kalınlığı Tonusü-Turgoru (esnekliği) Isısı Nem derecesi Deri bütünlüğünün bozulup bozulmadığı Normal bir derinin ırklara göre değişen renkte olması, turgor ve tonüsünün iyi olması, siyanoz, sarı ve soluk olmaması gerekir. Deri rengi; Melonasitlerde yapılan melanin deriye sarıdan koyu renge kadar renk verir. Melanin yapımının olmadığı bireylerde oluşan duruma albinizm denir. Damarlanma: dolaşım fonksiyonlarının göstergesi olduğundan dikkatle değerlendirilmelidir. Peteşi (küçük kanama noktaları) ve ekimoz (morluk) olup olmadığına bakılır. Lezyon: yara izi, çürük, ezik, kesikler, dokudaki döküntüler kontrol edilir. Sık Rastlanan Deri Sorunları Makül: Küçük, sınrlı, düz renk değişimli, palpe edilemeyen lezyondur. Papül: 0,5 cm’den az, palpe edilebilen sert kabarık. (örn: ben) Nodül: 0,5-2 cm. arası palpe edilebilen kabarık kitledir. Fronkül (Kan Çıbanı): Kıl diplerinin enfekte olması sonucu görülür. Tümör: 1-2 cm’den geniş, ele gelen kabarık, katı kitledir. Vezikül: 0,5 cm’den küçük, sınırlı kabarık, yüzeysel,seröz sıvı dolu kavitedir.(örn: uçuk) Bül: 0,5 cm’den büyük, sınırlı, yüzeysel kabarıklıktır. (örn: yanık) Püstül: sınırlı, kabarık, içi pus dolu kavite (örn: sivilce) Erezyon: yüzeysel epidermis kaybıdır. Nemlidir fakat kanama yoktur. Ülser: cilt dokusunun derin kaybıdır. Kanama olabilir. Fissür: ciltte uzunlamasına yarık. Kserozis: deride aşırı kuruma. Abrazyon: epidermis tabakasının sürtünme, sıyrılma ile açılması, kızarıklık ve kanama oluşmasıdır. Akne ; en çok adölesan dönemde ve yağlı ciltlerde görülür. Salgılanan yağ uzun süre yüzeyde kalınca oksitlenir. Komedon denen siyah noktalar oluşur. Komedonların enfekte olmasıyla akneler meydana gelir. Daha çok yüz, boyun, omuz ve sırtta görülür. Temas Dermatiti; Deride aniden ortaya çıkan, pul pul soyulan, kırmızı, ağrılı, kaşıntılı durum. Hirsutizm; Özellikle kadınlarda yüz ve vücutta aşırı kıllanma olması. Blister ( Kabarcık); fiziksel ve kimyasal bir irritasyon sonucu deride lokal olarak epidermisin canlı hücreleri ile ölü tabakası arasında su toplanmasıdır. Enfekte olmaması için patlatılmamalıdır. Herpes ( Uçuk); deride virütik nedenlerle küçük su kabarcıklarının oluşmasıdır. Ben ; genellikle duyu sinirlerinin deride sonuçlanan uçlarında meydana gelen oluşumlardır. Lipom ; deride görülen şişliklerdir. Yağ dokusundan köken alan mobil, yumuşak, ağrısız, kistik oluşumlardır. Küçük bir cerrahi girişimle kolayca çıkarılabilir. Ürtiker (Kurdeşen); Vücudun duyarlı olduğu maddeye karşı gösterdiği bir tepkidir. Kaşıntılı, yanma ile seyreder Egzama; Duyarlı kişilerde görülen bir deri lezyonudur. Kaşıntı ve yanma ile başlar. Deri kızarır, kabarcık oluşur, patlar, kabuk tutar ve soyularak deri kalınlaşır. İlaç, kozmetik madde, giyecek ve deterjan gibi maddeler neden olabilir. Uyuz (skabies): Deri içine yerleşen bir asalaktır. Deride oluşan lezyonlar, çok kaşıntılıdır. Kaşıntı gece ortaya çıkar. Lezyonlar çoğunlukla koltuk ve meme altında, parmak aralarında, karında ve meme altında görülür. Bulaşıcıdır, yakın temastan kaçınılmalıdır. Deride aşırı kuruluk (kserozis) en sık karşılaşılan deri problemlerinden biridir. Deri kuruluğunun önlenmesi ve giderilmesinde derinin nemliliğinin sağlanması son derece önemlidir. Şu noktalara da dikkat edilmelidir: Deri kuruluğuna neden olan maddeler belirlenmeli ve bunlarla temas edilmemelidir. Deri ve el temizliğinde sabun yerine nemlendirme özelliği olan temizleyiciler kullanılmalıdır. Deriye nemlendirici sürülmelidir. Deri yüzeyi uzun süre güneş ile temas etmemeli, güneşten kaçınılmalıdır. Duş şeklinde ılık banyolar tercih edilmeli ve banyo sonrası nemlendirici kullanılmalıdır. Deriye parfüm vb. uygulanmamalıdır. Kurulanırken havluya sürtünmemeli, havlu hafifçe dokundurularak kurulanmalıdır. Ev işleri yaparken, pamuklu astarı olan eldivenler giyilmelidir. Ev içi ısısı çok yüksek olmamalıdır. Ev içi ortamda nemlilik sağlayacak önlemler alınmalıdır. Pamuklu giysiler tercih edilmelidir. Pudra kullanılmamalıdır. Derinin genel değerlendirilmesinde hemşire, deri sağlığı açısından risk altında olan hastaları belirleyebilmelidir. Deri sağlığı açısından riskli durumlar şöyle sıralanabilir: Hareketsizlik Duyusal Değişiklik Beslenme ve Sıvı Alımında Değişiklik Deride Vücut Salgıları ve atıkların olması / Derinin nemli ve ıslak kalması Kan Dolaşımında Değişiklik Mekanik araçlar HİJYENİK BAKIM Hastalık durumu bireyin gereksinimlerini karşılamasını ya da alışkanlıklarını sürdürmesinin engelleyen bir faktördür. Bu gereksinimlerinin gerçekleştirilmesinde hasta bağımlılık duygusunu yaşar. Hemşirelik bakımı ise bu gereksinilen yardımı sağlamak ve hastanın en kısa sürede aktivitelerinin bağımsız duruma getirilmesini amaç edinir. Hijyenik bakım, bireyin özellikle genel görünüşünü etkiler ve hastanın kendine güven duymasını, kendini daha rahat hissetmesini sağlar. Hijyenik bakım bireyin hem fiziksel hem de psikososyal gereksinimlerine yanıt verir. Hijyenik uygulamalar, hemşirelik bakımının önemli bir öğesini oluşturur. Hemşire vereceği yardımın içeriğini çok iyi belirlemeli ve verilecek yardım, bireyin bağımsızlık duygusunu geliştirmeye yönelik olmalıdır. Hijyenik bakım tıbbi asepsi ilkelerine ve günün belli zamanlarına göre planlanarak gerçekleştirilir. Hijyenik Bakım Türleri Hastanede yatan hastanın günlük hijyen bakımı Kahvaltı öncesi bakım, Sabah bakımı, Kahvaltı sonrası bakımı, Öğleden sonra bakımı ve Gece bakımı olmak üzere günde dört kez verilir. Bu sınıflandırmaya karşın hijyenik bakım gün boyu, gereksinim duyuldukça verilir. DERİ BAKIMINDA GENEL İLKELER Bütünlüğü bozulmamış, sağlam deri vücudun birinci savunma hattını oluşturur. Derinin, altındaki dokuları yaralanmalardan koruması hücrelerin sağlıklı olmasına, subkutan dokunun miktarına ve derinin özelliğine bağlıdır. Derinin bir süre için ıslak kalması deride tahrişe ve mikroorganizmaların üremesine neden olur. Vücut kokusu, derinin kalıcı bakterilerinin vücut salgılarına yerleşmesiyle oluşur. Derinin yaralanmalara ya da tahrişlere karşı duyarlılığı bireyler arasında farklılık gösterir ve derinin duyarlılığı bireyin genel sağlık durumu ile ilişkilidir. Deri bakımında kullanılan maddeler (sabun,vücut şampuanı vb.) etkilerine ve kullanım amaçlarına uygun olacak biçimde seçilmelidir. DERİ BAKIMI UYGULAMALARI Deri bakımının temel amacı; Deriyi atık maddeler, ölü epitel dokular, yağ, ter, bakteriler ve tozdan arındırmaktır. “Bu maddeler patojen mikroorganizmalar için kültür ortamı oluştururlar, bunların deri üzerinde bulunması enfeksiyonlara neden olur.” Deri bakımı her hasta için gereklidir. Fakat: Geçici ve devamlı yatağa bağımlı olan, felçli, şuursuz ve alçılı hastaların, İnkontinansı olan (idrar ya da dışkısını farkında olmadan kaçıran), Kötü beslenmiş, Periferal dolaşımı bozulmuş hastaların, deri bakımına özel olarak önem verilmelidir. BANYOLAR Banyonun Amaçları Deri bütünlüğünü koruyarak enfeksiyonu önlemek, Dolaşım ve solunumu uyarmak, Eklem fonksiyonlarının korunmasına yardım etmek, Gerek fiziksel gerek psikolojik anlamda dinlenme, gevşeme ve rahatlığı sağlamak, Duyuların uyarılmasını sağlama (özellikle yaşlı, yatağa bağımlı, izole edilmiş yoğun bakımda kalan hastalarda önemli), Hastanın benlik saygısını koruma ve arttırmadır. Banyo süreci hastanın değerlendirilebilmesi için olanak sağlar Banyo süreci hemşirenin hasta ile iletişim kurmasına olanak sağlar Banyo sırasında nelere dikkat edilmelidir? Hastanın gizliliğinin korunmasına Hasta güvenliğinin sağlanmasına Hastanın üşümemesine Hastanın bağımsızlık duygusunun geliştirilmesine Hastanın fiziksel ve psiko-sosyal yönden değerlendirilmesine dikkat edilmelidir. Banyo Tipleri Yapılış amaçlarına göre ve kullanılan suyun ısısına göre farklı sınıflandırılır. Banyolar amaçlarına göre üçe ayrılır: ■ Temizleyici banyolar ■ Tedavi edici banyolar ■ İlaç uygulanan banyolar TEMİZLEYİCİ BANYOLARI 1. Tam Yatak banyosu 2. Kısmi yatak banyosu 3. Küvet banyosu 4. Duş banyosu Hepsinde amaç, deriyi temizlemek ve artıkları atmak, dolaşımı uyarmak ve hastayı rahatlandırmaktır. Temizleyici Banyolar 1- Tam Yatak Banyosu Yatak banyosu temizlik veya tedavi amacıyla verilebilir. Temizlik Amacıyla Tam Yatak Banyosunun Verildiği Durumlar Bilinçsiz hastalar Felçli hastalar Bebekler ve yaşlılar Yatak istirahatinde olan hastalar Ameliyat sonrası hastanın yatağa bağımlı olduğu durumda (ör.Abdomen ameliyatı) Akut hastalıklardan sonra hastanın yatağa bağımlı olduğu durumda, 2-Kısmi Yatak Banyosu Hastanın tüm yatak banyosunu tolere edemeyeceği veya tüm vücudunun temizlenmesine ihtiyaç olmadığı durumlarda silme şeklinde verilir. Kısmi yatak banyosunda; hastanın yüzü, boynu, elleri, sırtı, koltuk altı ve perine bölgesi temizlenir. Banyodan sonra sırt masajı da yapılabilir. 3-Küvet Banyosu Bağımsız olarak hareket edebilen veya az bir yardım gereken hastalara yaptırılır. Bazı enfekte yaraların ve cilt hastalıklarının tedavisi için kullanıldığında suya hekimin önerdiği ilaç katılabilir. Küvet banyosunda suyun ısısı 38-41°C olarak ısı termometresi ile ayarlanır. Hemşire küvetinin temizliğini kontrol eder, hastaya hazırlanmasında yardımcı olur. Hastanın kullanacağı banyo malzemelerini ve çamaşırlarını hazırlar. Gerekiyorsa hasta ikinci bir kişi veya sandalye yardımı ile küvete alınabilir. Hastaya suyun nasıl ayarlanacağı, duşun nasıl kullanılacağı gösterilir. Yaşlı ve güçsüz hastaların oturması için küvet içinde kaymayan bir taburenin bulunması yararlı olur. Hemşire küvetin temizliğinden emin olmadan hastayı küvete almamalıdır. Banyonun kaygan olmaması, Kapı ve penceresinin (hava akımına neden olmamak için) kapalı olması, Kapının içerden kilitlenmemesi, Banyoda tutunacak yerlerin olması, banyonun güvenilir bir şekilde yapılması için gereklidir. Hastaya 20 dakikadan fazla kalmaması söylenir ve hemşire her 5 dakikada bir hastayı kontrol eder, Banyonun bitiminde hastanın küvetten çıkmasına ve giyinmesine yardımcı olur. Daha sonra banyonun dezenfektan madde ile temizlenmesini sağlar. Tedavi Edici Banyolar 1-Sıcak Küvet Banyosu Kas spazmını çözer, ayrıca dolaşımı uyarıcı etkisi vardır. Sıcak banyoda su ısısı 45-46°C'dir. (Bazı kaynaklar suyun ısısının 40°C'nin üzerine çıkmaması gerektiğini belirtmektedir). 2. Ilık Küvet Banyosu Kas gerginliğini alır. Su ısısı 43°C olarak ayarlanmalıdır. 3. Soğuk Banyo Gerginliği azaltıcı ve beden ısısını düşürücü etkisi vardır. Üşütmeye karşı önlem almak gerekir. Su ısısı 32°C den soğuk olmamalıdır. 4. Lokal Yaş Uygulama Suyun veya bazı solüsyonların lokal uygulanması şeklindedir. Ölü deriyi kaldırmak veya kurumuş sekresyonu yumuşatmak amacıyla uygulanabilir. Ayrıca ağrıyı ve ödemi azaltmak için de kullanılır. 5. Oturma Banyosu Rektal ve perineal bölgenin temizliği ve inflamasyonun azaltılması için yaptırılır. (Doğum sonrası, rektal ameliyatlardan sonra, hemoroid ve anal fissürde yararlıdır). İlaçlı Banyolar Derideki iritasyonu azaltmak ve rahatlığı sağlamak için verilir. Hastanın temizliğini sağlamak amacı ile banyo verileceği zaman, hastanın tercihleri mutlaka göz önünde bulundurulmalıdır (Özellikle banyonun yöntemi ve zamanı, kullanılan malzemeler vb.) AĞIZ BAKIMI Ağız hijyeni; bireyin benlik saygısını konuşmasını beslenmesini kendisini iyi hissetmesini doğrudan etkiler. Sindirim sisteminin başlangıcını oluşturan ağız boşluğu mukoza ile kaplıdır. Mukoz membranların başlıca görevleri: Bulundukları yapıyı korumak Bulundukları yapı için destek sağlamak Müküs, enzim gibi çeşitli salgıları salgılamak Besinlerin emilimini sağlamaktır. Ağızda önde dudaklar, yanlarda yanaklar yer alır. Ağız boşluğunun tavanında sert ve yumuşak damak, tabanında ise dil ve ilgili kaslar bulunur. Ağız mukozası normalde pembe ve nemlidir. Ağızda alt ve üst çenede yerleşmiş olan dişler, yenilen besinlerin parçalanmasını, yani çiğnemeyi sağlayan yapılardır. Normalde dişler, ağız içinde düzgünce yerleşmiştir; beyaz parlak görünümlüdür ve yüzeyleri düzgün, pürtüksüzdür. Ağız boşluğunda yer alan yapılar, yaşam boyunca ortaya çıkan fizyolojik değişikliklerden (örn: gebelik, yaşlılık...) etkilenirler. Ortaya çıkan bu değişikliklerde hastalıklar, kullanılan ilaçlar ve ağız bakımı uygulamaları etkili olan faktörlerdir. Ağız Hijyeni Uygulamalarının Amacı Ağız içindeki yapıların temizlenmesi, Ağız içi enfeksiyonarının önlenmesi, Temizlik ve rahatlık duygusu kazandırmaktır Ağız hijyenine ilişkin hemşirelik sorumluluğu 3 grupta incelenebilir. a. Değerlendirme b. Ağız bakımı c. Hastanın eğitimi Değerlendirme Dişler, dişetleri, dudaklar, yanak mukozaları, dil ve damakları rengi, nemliliği, mukozanın yapısı ve bütünlüğü, herhangi bir lezyon olup olmadığı yönünden gözlemelidir. Ağız Sağlığı İle İlgili Sorun Gelişme Riski Taşıyan Hastalar. Genel durumu bozuk olan hastalar (yarı ya da tam bilinçsiz), Üst ekstremitelerinde hareket kısıtlılığı olan hastalar (felçli, alçıya alınmış hastalar…vb) Ağız yoluyla beslenemeyen hastalar (bilinçsiz hastalar…vb) Sıvı kısıtlaması uygulanan hastalar Nazogastrik sondası (beslenme amaçlı burnunda sonda bulunan) hastalar Ağızdan solunum yapan ya da oksijen tedavisi uygulanan hastalar Ağız ve çene ameliyatı geçirmiş olan hastalar Radyoterapi veya kemoterapi uygulanan hastalarda çeşitli ağız sorunları kolaylıkla gelişir. Lösemili hastalar Atropin gibi ilaç alan bu nedenle ağız mukozası normalden fazla kuru olan hastalar Kendi ağız bakımını yapamayan hastalar (bilinçsiz, konfüzyonda, mental retarde, felçli veya depresyonda olan hastalar gibi). Ağzın Normal ve Anormal Görünüm Özellikleri Organ Dudaklar Dil Mukoza Diş etleri Dişler Tükrük Normal Görünüm Anormal Görünüm Pembe, düzgün nemli Çatlak, kuru, su toplamış Yumuşak, koyu pembe, nemli, rahat hareket edebilir Çatlak, parlak, kuru, yaralı, koyu kırmızı Pembe - nemli Kırmızı, parlak, yaralı, su toplamış Pembe, nemli, dişlerin birleştiği yer kapalı Koyu kırmızı, şiş, ödemli, kanlı, iltihaplı, çekilmiş Parlak, temiz Mat, kirli, oyuk, eksik Sulu Koyu, yetersiz, çok fazla Özetle sağlıklı bir ağzın göstergeleri şunlardır: Nemli mukoza Pembe mukoza Temiz dişler Pembe bir dil Ağız kokusunun olmaması Ağızda yaraların olmaması Sağlıklı dişeti Yaygın Ağız Problemleri 1. Diş çürükleri 2. Peridontal hastalıklar 3. Stomatisis (ağız iltihabı) 4. Jinjivitis (dişeti iltihabı) 5. Piyore 6. Glossitis (dil iltihabi) 7. Halitozis (ağız kokusu) 8. Oral malignansiler 1. Diş çürükleri Dişin mine tabakasının tahrip olması sonucu diş üzerinde patolojik kavitelerin gelişmesidir. Diş çürüklerinin önlenmesinde; Öğün aralarında karbonhidrat ağırlıklı yiyeceklerin tüketilmesi, İyi bir ağız bakımı sağlanması Düzenli diş bakımının yaptırılması önemlidir. 2. Peridontal hastalıklar Uzun bir süre içinde dişi destekleyen yapıların tahrip olması ve bu yapılarda enfeksiyon gelişmesidir. Tartar: plaklar ölü bakteriler ile mineral bir tortu oluşturur ve sertleşir.Dişin diş eti ile birleştiği noktada birikir ve dişetleri yavaş yavaş geri çekilir. Gingivitis: diş eti iltihabıdır. Diş etleri kırmızı, şiş durumdadır. Ve kolayca kanayabilir. 3.Halitozis Ağız kokusudur. Periodontal hastalıkların yanında, ağız hijyenini yeterli olmadığı durumlarda ya da ağız mukozasının çeşitli nedenlerle (örn. bazı ilaçlar) kuruması sonucunda da gelişebilir. 4.Stomatitis Ağız mukozasının bakteri, virüs, beslenme yetersizliği gibi nedenlerle iltihaplanmasıdır. Ağız mukozasında kızarıklık ve kabarıklık, yanma, yutkunma ya da çiğneme sırasında ağrı, ağızda kuruluk ve koku, stomatitis belirtisidir. 5.Aft Nedeni tam olarak bilinmeyen ancak sinir ve sindirim sistemi bozuklukları, ağız hijyeninin yetersizliği ya da kalıtımsal nedenlerle gelişebilen ağız enfeksiyonudur. Yanakların ve dudakların iç yüzeyinde, dişetinde, damakta görülen, küçük, ağrılı, beyazımsı yaralardır. Aftlar stres ve beslenme yetersizliği (B12 vitamini, folik asit ve demir yetersizliği) gibi durumlarda da görülebilir. Ağız Problemlerinin Gelişmesini Kolaylaştıran Faktörler İlaçlar: Sitostatik ilaçlar (otoimmün cevabı baskılar) Kortikosteroidler (doku iyileşmesini etkiler) Antibiyotikler (Oral mukoza dengesini bozar ve kandida enfeksiyonlarının gelişmesine neden olur.) Antihistaminikler, Antispazmodikler, Antikolinerjikler, Psikotropikler, Antidepresanlar ve Trankilizanlar (Tükrük salgısını azaltır) Diüretikler (Sıvı kaybını arttırır) Morfin (Ağız kuruluğuna neden olur) Tedaviler: Baş/boyun Radyoterapisi (inflamasyona neden olur, normal yeme, içme yeteneğini etkiler) Oksijen Tedavisi (Özellikle yüksek dozda verilen nemlendirilmemiş Oksijen oral mukozayı kurutur. Oral aspirasyon (Oral mukozaya zarar verir) Nazogastrik sonda varlığı (Oral alım yasak olduğu için oral mukozanın kurumasına ve fırsatçı patojenlerin çoğalmasına neden olur) Ruhsal ya da fiziksel sağlık problemleri Hastalıklar (Diabetes Mellitus, Troid bezi fonksiyon bozuklukları, Serebrovasküler hastalıklar, ağız hastalıkları ya da travmalar) Ruhsal sağlık problemleri (Konfüzyon, depresyon, vb.) Ölümcül hastalıklar (Terminal dönem) Akut/kronik solunum problemleri Bilinç kaybı El hareketlerinin kaybolması, kısmi ya da tam felç AĞIZ HİJYENİ Diş çürüklerinin önlenmesinde ve peridontal hastalıkların önlenmesi için ağız hijyeninin sağlanması ve sürdürülmesi gerekir. Ağız hijyeni, her gün düzenli olarak dişlerin ya da protezlerin fırçalanmasını, dişlerin diş ipi ile temizlenmesini, dişetlerinin uyarılmasını ve ağzın bol su ile çalkalanmasını içerir. Ağız Hijyeninin Sağlanmasında ve Sürdürülmesinde Dikkat Edilecek Noktalar Dişler her yemekten sonra ve gece yatmadan önce mutlaka fırçalanmalıdır. Diş araları günde bir kez diş ipi ile temizlenmelidir. Yeterli ve dengeli beslenme sağlanmalıdır. Öğün aralarında tatlı yiyecek ve içecekler tüketilmemelidir. Taze sebze, meyve gibi lifli besinler tüketilmelidir. Bu yiyecekler dişlerde plak oluşumunu azaltır. Diş macunu flüorid içermelidir. Her 6 ayda bir kontrol amacıyla diş hekimine gidilmelidir. Ağız hijyeni uygulamalarının amaçları: Ağız mukozasının bütünlüğünü ve nemliliğini sağlamak, Diş ve dişetlerinin sağlığını sürdürmek, Ağızdaki rahatsız edici tat ve kokuyu gidererek bireyde temizlik ve rahatlık duygusunu sağlamak, Bireyin doğru ağız hijyeni uygulamalarını öğrenmesini sağlamaktır. Ağız Hijyenini Sağlamak Amacıyla Kullanılan Yöntemler Dişlerin fırçalanması: Dişler yemeklerden sonra, ilk 20 dakika içinde fırçalanmalıdır. Kullanılacak fırçaların sapı, elde rahat tutulabilecek biçimde olmalıdır. Fırça, ağız içinde bütün alanlara ulaşabilmeli ve üzerinde mümkün olduğu kadar fazla kıl kümesi bulunmalıdır. Fırçanın kıllarının naylondan yapılmış ve yumuşak olması da önemlidir. Dişler fırçalandıktan sonra ağız bol su ile çalkalanmalıdır. DİŞLER NEDEN FIRÇALANMALIDIR? Fırçalama, çürük oluşumunda, bakteri plağı ve şekerin etkisini ortadan kaldıracak tek etkili uygulamaladır. Evet... Dişleri fırçalamalı... Ama nasıl? Ya bir de fırçalama alışkanlığı yoksa... Ya da unutuyorsa... Aslında çözüm çok basittir!... Alışkanlık edinmekle... Tıpkı traş olmak, makyaj yapmak gibi... DİŞ FIRÇASI NASIL OLMALIDIR? Diş fırçası sentetik kıldan yapılmış olmalıdır. Uçları düzdün sonlanmalıdır. Orta sertlikteki kıllar daha etkilidir. Kıl demetlerinin boyu fazla uzun olmamalıdır. Fırça, kılları aşınır aşınmaz ortalama olarak 3 ayda bir değiştirilmelidir. Diş Fırçası Seçimi yıpranmamış yıpranmış Genelde 3-4 ay kullanılabilir. Diş fırçasının bozulduğunu kıl demetlerinin birbirinden ayrılmasından, dağılmasından ve eğilmesinden anlayabilirsiniz. Sert kıllı fırçalar dişlerinize zarar verebilir. DİŞ MACUNU NASIL SEÇİLMELİ? Hangi diş macunu olursa olsun asıl önemli olan etkili fırçalamadır. Diş kullanmada dikkat edilmesi gereken şey ise çok az macun kullanmaktır!!!! FIRÇALAMA TEKNİĞİ NASIL OLMALIDIR? Diş fırçalamada temel prensip bütün dişlerin bütün yüzeylerinin fırçalanmasıdır. Dişleri yatay git-gel hareketi ile fırçalama diş aralarını temizlemez. Ayrıca uzun süre aynı yöntemle temizleme dişlerin boyun kısımlarında aşınmaya da neden olur. Öncelikle fırça 45 derecelik bir açıyla dişe yaklaştırılmalı ve dişin eni doğrultusunda ileri-geri hareketlerle fırçalanmalıdır. En son dişetinden aşağıya doğru bir süpürme hareketiyle işlem tamamlanır. Dişlerin iç yüzeyleri, özellikle ön bölgeler dar olduğundan fırça dik olarak sokularak fırçalanmalıdır. Bakteri plağı ve yiyecek artıklarının yoğun olduğu dişlerin arka yüzleri, arka dişler ve dil de temizlenmelidir. http://www.hekimim.com/merak_ettikleriniz/fircalama/fircalama.htm Titreşimli (elektrikli) diş fırçaları Elektrikli bir diş fırçası; Dişlerinizi temizler ve diş bakımı yapar. Farklı fırça sertliği olan, çeşitli boy ve şekillerde elektrikli diş fırçaları mevcuttur. Elektrikli diş fırçaları elektrikle ve güvenlik açısından genelde kablosuz çalışmaktadır. Dişlerinizi elektrikli bir diş fırçasıyla temizlediğinizde fırçalama süresi normal bir diş fırçası kullanımında da olduğu gibi iki dakika olmalıdır. Elektrikli bir diş fırçasını bizzat ileri geri sallamanıza gerek yoktur. Fırçayı basitçe ilgili diş üzerinde tutmanız yeterli olacaktır ve elektrikli diş fırçası dişlerinizi otomatik olarak fırçalayacaktır. Fırça telleri yıprandığında, yaklaşık her 3 ayda bir fırça başlığını değiştirmeniz Dişlerin Diş İpi İle Temizlenmesi; Diş aralarının, günde bir kez diş ipi ile temizlenmesi, özellikle dişlerde plak oluşumunun önlenmesinde son derece önemlidir. Diş ipi ile temizleme diş fırçalamadan hemen önce yapılmalıdır. Böylece hem dişlerin tüm yüzeyleri temizlenmiş olur, hem de flüoridin dişin tüm yüzeyleri ile temas etmesi sağlanır. AĞIZ BAKIMI VİDEO Diş İpi Kullanımı *Yaklaşık 25-30 cm uzunluğundaki diş ipini koparıp orta parmaklarınıza dolayın. *Arada 10 cm kalacak şekilde baş parmaklarınızı kullanarak diş ipini tutun. *Diş ipini dişlerin arasına yavaşça yerleştirin ve aşağı yukarı hareketler yaparak ara yüzleri temizleyin fakat dişetlerine baskı yapmayın!!! PROTEZ BAKIMINI NASIL YAPMALISINIZ? Eczanelerde satılan temizleyici maddeler protezde biriken tükürük taşının eriterek temizler. Protezler her 15 günde bir mutlaka bu madde ile temizlenmelidir. Bunun dışında günlük bakım olarak, bildiğiniz fırça ve sabunla protezin her tarafının her yemekten sonra ve yatmadan önce temizlenmelidir. Diş macunlarının, aşındırıcı özellikleri dolayısıyla protez temizlemede tavsiye edilmemektedir... GECE PROTEZLER ÇIKARILMALI MI? Eğer gece yatmadan önce protez bakımı sağlanmışsa, ağız sağlığı açısından protezi ağızda bırakmanın hiçbir sakıncası kalmamıştır. VİDEO Yoğun bakım kliniklerinde yatan hastalarda ağız bakımı o o o o o o o o o o Tedavi için kullanılan bazı ilaçların yan etkisi Yetersiz ağız bakımı Mekanik ventilasyon uygulaması Sürekli yüksek konsantrasyonda verilen oksijen tedavisi Stomatit ve gingivitise neden olabilen anemi varlığı Stres ve sık nefes alıp-verme sonucu ağız içi mukozada kuruluk Sempatik uyarılmada artış nedeniyle tükürük salgısında azalma Nefes almayı sağlayan tüp nedeniyle ağzın sürekli olarak açık kalması Nefes almayı sağlayan tüpün mukozada basıya neden olması Ağız yoluyla sıvı alımının olmaması veya yetersiz olması hastalarda ağız ve çevresindeki doku bütünlüğünün bozulması, periodontal hastalıklar, ağız kokusu, ağız kuruluğu, dudak çatlakları ve stomatitis gibi çeşitli ağız sorunlarının gelişmesine neden olurlar. Yoğun bakım kliniklerinde yatan hastalarda ağız bakımı Ağız içinde en az üç gün hareketsiz kalan plaklar, yüzlerce gram negatif bakteri oluşturarak yalnızca ağız boşluğunda değil, aynı zamanda sistemik bir enfeksiyona da neden olabilir. Ayrıca, bu ağız sorunlarının yanı sıra yoğun bakım ünitelerinde özellikle mekanik ventilatöre bağlı hastalarda ağızda bir tüp nedeniyle solunum yollarına bakterilerin girişi kolaylaşmakta, öksürme refleksinin ve mukosiliar aktivitenin bozulması sekresyon artışına neden olmaktadır. Bu durumda ağız mukozasında normal florayı oluşturan gram pozitif bakterilerin yerini, gram negatif bakteriler alarak, ağız florasında değişikliklere ve dişlerde plak oluşumuna neden olmaktadır Ağız hijyenini sağlamak amacıyla dişlerini fırçalayamayan hastalar için koruyuculuğu olan çeşitli solüsyonlar kullanılmaktadır. Ağız bakımında kullanılan solüsyonlar tercih edilirken mukozayı irrite etmemesi, kurutmaması ve plakları uzaklaştırması gibi özellikleri açısından değerlendirilmelidir. Bununla birlikte ağız içinde var olan sorunların etkeninin belirlenmesi de kullanılacak solüsyonun seçiminde önemlidir. Ağız Bakımında Kullanılan Solüsyonlar 1. Sodyum bikarbonat %1 / %5 500cc. Su+ 1 tatlı kaşığı (5g) NaHCO3 Hastanelerde kullanılan %8.4 lük sodyum bikarbonat solüsyonu %5 lik olarak distile su ile hazırlanarak ağız bakımında kullanılabilir. Yumuşak debris ve yoğunlaşmış mukusu çözer. Tahriş edici değildir. Mikroorganizmaların üremesini engeller. Etkin bir temizlik sağlar. Ekonomik ve kolay bulunabilir. 2. % 0.9 Sodyum klorür Tahriş edici değildir. Daha çok ağızda oluşan mantar enfeksiyonlarında kullanılır. Kolay bulunur. 3. H2O2 (Hidrojen Peroksit) Kurumuş kan kalıntılarını ve kokuyu giderir Pıhtıları çözdüğü için aktif kanamalarda kullanılmamalıdır. Daha çok ağızda oluşan bakteri enfeksiyonlarında kullanılır. Hidrojen peroksitin, oral mukoza bütünlüğü bozulmamış hastalarda kullanılması önerilmemektedir. Hidrojen peroksitli solüsyonlar, mekanik ventilatöre bağlı hastalarda mukozal kurumaya, irritasyona ve yüzeyel yanıklara neden olabileceği ve uzun süre kullanılırsa dil papillalarında hipertrofiye neden olabileceği için kullanımı önerilmemektedir. 4. Klorheksidin (%0.2-%0.5-%0.12) Bakteri ve virüslere karşı etkilir. Bu nedenle Geniş spektrumlu ve antimikrobiyal etkilidir. Etkili bir antiplak özelliği vardır. Oral mukozitin oluşmasını önler. Tadı hoş değildir. Oral mukozada yanma ve batmalara neden olabilir. 5- Hazır Ağız Çalkalama Solüsyonları (Ticari Solüsyonlar): Reçetesizdir bu nedenle kolaylıkla ulaşılabilir. Mukozal kurumaya, irritasyona ve yüzeyel yanıklara neden olduğundan alkol-limon ve gliserin içerikli solüsyonlar kullanılmamalıdır. Gliserinin kurutucu, dişetlerini ve mukoza membranlarını büzücü etkisi vardır. Limon, uzun süredir kullanıldıysa ağız boşluğunun doğal PH’ını değiştirir, tükrük salgılamasını azaltarak, diş minelerinin aşınmasına neden olur. Ağız bakımında kullanılabilecek başlıca ürünler; Ağız bakımında kullanılabilecek başlıca araçlar şunlardır: diş fırçası, abeslang (dil basacağı), sakşanlı diş fırçası, süngerli çubuk (swap), sakşınlı süngerli çubuktur. Abeslang (Dil basacağı): Ağız bakımında kullanılan tek kullanımlık tahta çubuklardır. Uç kısmına gazlı bez sarılarak ağız bakımında kullanılır. Ağızdaki plakları yok etme özellikleri yoktur, ancak ağız mukozasını temizleme ve nemlendirme amacıyla kullanılmaktadır etkilidir. Sakşınlı Diş Fırçası: Sakşınlı diş fırçası günümüzde yoğun bakımlarda mekanik ventilasyondaki (solunum cihazı) hastalarda, hem diş fırçalamayı sağlayarak ağız içi mukoza sağlığının korunmasını, hem de aspirasyon (sekresyonları emme) yapma özelliği sayesinde ağız içerisindeki müküs, plak ve bakteri gibi maddeleri ortamdan uzaklaştırarak hava yolunun açıklığını ve temiz tutulmasını sağlamakta ve böylece hastada pnömoni (zatüre), aspirasyon ve enfeksiyon riski en aza indirilebilmektedir. Süngerli Çubuk (Swap): Süngerli çubuklar ağız mukozasını nemlendirme ve temizleme amacıyla kullanılmaktadır. Süngerli çubuk, ağız içi mukozal dokunun uyarımı için etkilidir. Ancak süngerli çubukların ağızdaki plakları yok etme özelliği yoktur. Hastalarda diş fırçasının kullanılamadığı durumlarda (diş eti kanaması, ağrısı ve trombositopenisi olanlarda) kullanılabilir. Literatürde kesin kanıtlar olmamakla birlikte, süngerli çubukla ağız bakımı verilirken sünger kısmının hastalar tarafından ısırılarak kopabileceği, ağızda kalabileceği ve bu nedenle hastanın güvenliğini tehdit edebileceği bildirilmektedir. Sakşınlı Süngerli Çubuk: Sakşınlı süngerli çubuk, bir ucunda sünger aparatı, diğer ucunda aspirasyon cihazı ile bağlantı bölümü ve üzerinde aspirasyon kontrolünü sağlayan bir porttan oluşur. Sakşınlı süngerli çubuk, ağız içi mukozal dokunun uyarımı için etkilidir. Ayrıca sakşınlı diş fırçası gibi hem ağız temizliğini sağlama hem de aspirasyon yapma özelliği vardır. Ne sıklıkla ağız bakımı verelim????? Ağız bakımının sıklığına ilişkin literatürde kesin bir kanıt bulunmamakla birlikte ağız bakım sıklığı ile ilgili farklı bilgiler yer almaktadır. Ancak hastanın durumuna göre her 4- 6 saatte bir ve gereksinim duyulduğunda ağız bakımı verilmesi önerilmektedir. Yapılan bir çalışmada, ağız bakım sıklığının hastanın durumuna göre değişmekle birlikte, günde en az iki defa (diş fırçalama, ağız bakımı) yapılması gerektiği belirtilmiştir. Bununla birlikte yoğun bakımlarda hastaların ağız bakım sıklığını belirlemede, ağız mukozasının günlük olarak değerlendirilmesi önemlidir. Bu nedenle ağız bakım sıklığının belirlenmesinde, ağız mukozasının günlük olarak değerlendirilmesiyle elde edilen veriler hemşirelere yol gösterici olacaktır. YATAĞA BAĞIMLI HASTALAR İÇİN ÖZEL AĞIZ BAKIMI Bilinçsiz hastaların ağız bakımında, bakım, ağız içindeki tüm yapıların silinerek temizlenmesi esasına dayanır. Çünkü bu hastaların ağız mukozaları kurumaya ve dolayısı ile enfeksiyon gelişimine yatkındır. Bilinçsiz hastanın eğer protez dişleri varsa, bunlar ağızdan çıkartılmalı ve temizlenerek özel saklama kabı içinde saklanmalıdır. Protezin konulduğu kabın üzerine etiket yapıştırılarak, hastanın adı, soyadı yazılmalıdır. Özel Ağız Bakımı Uygulaması: Malzemeler: -Dil basacağı (abeslang) (15 adet) veya süngerli çubuklar -Temiz spanç (20 cm. uzunluğunda 10-15 adet) -Bir bardak su -Yüz havlusu/kağıt havlu veya kağıt peçete -Böbrek küvet -Tek kullanımlık eldiven -Maske -Kirli kabı -Antiseptikli solüsyon (kurum politikasına göre ve hekim istemine uygun) -Dudak nemlendircisi/sıvı vazelin -Yutma refleksi olmayan hastalar için oral aspiratör aleti -Oral airway (yardımcı olamayan birey ya da ısırma refleksi gösteren bireyler için) ÖNEMLİİ!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!Bağışıklık sistemi baskılanmış hastalar için kullanılacak solüsyon, solüsyonun konulacağı kap ve spançlar steril olmalıdır !!!! Hastanın başını yana çevirip yatağa doğru eğmesini sağlayınız. Böylelikle hastanın ağız salgılarının aspire etmesi engellenmiş olur. Hastanın ağzı kapalı ise abeslangı, ucu azı dişlerinin üzerine gelecek biçimde, dilin üzerine yerleştiriniz ve alt çeneye doğru hafifçe basınç uygulanır. Eğer ağız içi tükrük salgısı ile dolu ise önce ağız içini aspiratör ile boşaltılır. Abeslanga sarılı gaz bezi ile solüsyona batırıp fazla solüsyonu akıtmak için kabın kenarına bastırılır. ÖNEMLİ!!!!!!!! Silme işleminde, dil basacağı kullanılıyorsa spancın her iki yüzeyi yalnızca bir bölge için kullanılmalıdır. Bir bölgeden diğer bir bölgeye geçerken, spançla sarılı yeni bir dil basacağı kullanılmalıdır. Bazen bir bölge için birden çok dil basacağı kullanılması gerekebilir. Aynı durum, süngerli çubuk kullanımında da geçerlidir. Süngerli çubuğun her bir yüzeyi bir bölge için kullanılmalı ve kirlendikçe değiştirilmelidir Silme işlemi sırasıyla uygulanır; 1- Sağ-sol, alt-üst çene en arka dişten çene orta hattına kadar dişetleri ve dişlerin tüm yüzeyleri 2- Sağ-sol yanak mukozası 3- Damak 4- Dil üzeri ve altı olacak şekilde, yumuşakça, basınç oluşturmadan, kısa ve horizontal veya sirküler hareketlerle temizlenir. Ağzı açmak için kullanılan dil basacağı çıkarılır ve ağız çevresi kağıt havlu ile kurulanarak, böbrek küvete atılır. Hastanın dudaklarına yağlayıcı jel uygulayınız. Kullanılan malzemeleri kaldırınız. Hastaya uygun pozisyon veriniz. Görülen kanama ya da inflamasyon varsa rapor ediniz. Kullandığınız solüsyonu da hemşire gözlem formuna kayıt ediniz. video SAÇ HİJYENİ Saçlar, özellikle fiziksel görünümün önemli bir parçasıdır. Saçların görünümü, genellikle bireyin genel sağlık durumunu ve bireysel hijyen uygulamalarının düzeyini yansıtır. Saçın yapısal özellikleri ve biçimi, bireyin sağlık düzeyi ile yakından ilişkilidir. Bazı hastalıklar (örn. endokrin sistem hastalıkları) saçların yapısal özelliklerini değiştirebilir. Bunun yanı sıra hastalık durumları, bireyin günlük saç bakımını gerçekleştirmesini engelleyebilir. Sonuç olarak saçlar, hormonal değişiklikler, duygusal ve fiziksel stres, yaşlanma, enfeksiyon, bazı hastalıklar ve ilaçlar tarafından etkilenirler. Saç bakımı öncesinde bireyin kişisel hijyen uygulamalarının bilinmesi ve saçlar ile saçlı derinin değerlendirilmesi gerekir. Saçın yıkama sıklığını belirlemede ise; saçın özelliği (kuru, yağlı vb.) iklim koşulları, fiziksel aktivite ve yapılan iş önemlidir. Normalde saçlar temiz, parlak görünümlüdür. Saçlı deri temiz ve bütünlüğü bozulmamıştır. Saçlarda tırnaklar gibi keratinize epidermal hücrelerden oluşmuşlardır. Saç kökü, saç (kıl) folikülleri içindedir ve folikül komşu olduğu kılcal damarlar yoluyla beslenir. Saçlar düzenli olarak uzar ve saçların büyüme hızı, ayda ortalama 12 mm. kadardır. Günde 50 – 100 saç teli dökülerek kaybedilir. Saçlara parlak görünümünü, saç folikülünün içine açılan yağ bezlerinin salgıladığı sebum verir. Sebum, aynı zaman da saçın kırılmasını ve saçlı derinin kurumasını önler. Saçın rengi, deride bulunan melanin miktarın bağlıdır. Yaş ilerledikçe dokuların yaşlanması ve dolaşımın yavaşlaması sonucu, melaninin yerini küçük hava kabarcıkları alır ve saçlar beyazlaşır. Saçlar ve kafa derisi: Saçları kafa derisi üzerine düzgünce dağılıp dağılmadığı ve herhangi bir alanda saç kaybı olup olmadığı, Saçın yapısının yumuşaklığı ya da sertliği, Saçın kuru ya da yağlı olması, Saç telinin inceliği ya da kalınlığı, Kafa derisinde enfeksiyon, yara, bit vb. olup olmadığı yönünden değerlendirilir. Saçlar ve kafa derisi sorunları: Kepek Alopecia (kellik) Bitlenme (Pedikülozis) Pedikülüs Kapitis (Baş Biti) Pedikülüs Pubis (Pubis Biti) Pedikülüs Korporis (Vücut Biti) Bitin tedavisi Dermatolojik antiparaziterler denilen preparatlar kullanılmaktadır. Bu maddeler 12-24 saat aralıkla tekrar edilir. Benzilbenzoat içerenler (Benzogale, Neoskabi, Scabin), Malation içerenler (Saç-bi-toks), Piretrin içerenler (Anti-bit, Freederm, Kwell-P, Kwellada, Niksen, Nix, Zalvor). Saç bitinde medikal preparatlar prospektüsünde belirtildiği gibi kullanılır. Losyonlu saçlar sarılıp belirtilen sürece beklenilir. Giysiler yatak takımları temizlenir. Vücut bitinde ise, birey önce banyo yapar, vücut derisi tamamen kurulandıktan sonra tüm vücut yüzeyine medikal preparatlar sürülür. Giysileri ve yatak takımları değiştirilir. Birey belirtilen süre sonunda banyo yaparak medikal preparatlar vücuttan uzaklaştırılır. Pubis bitinin tedavisinde de vücut bitinde yapıldığı gibi medikal preparatlar pubik bölgeye sürülür, pubik kıllar traş edilebilir. Belirtilen süre sonunda bölge tekrar yıkanır. Genel saç bakımının amaçları Saçların ve kafa derisinin temiz ve sağlıklı olmasını sağlamak, Kafa derisinde kan dolaşımını hızlandırmak ve böylece saç köklerinin beslenmesini sağlamak, Bireyin rahatını sağlamak ve estetik gereksinimini karşılayarak bireyin kendine güvenini arttırmak, Bireyin kendi hijyenik bakımına katılımını sağlamak. Hastaya saç bakımı planlarken; Bireyin hareket durumunu olumsuz etkileyen alçı, felç, denge kaybı, eklem hastalıkları gibi durumlar dikkate alınmalıdır. Hasta ayağa kalkamıyorsa, saç bakımı özel araçlarla veya hazırlanan materyallerle yapılabilir. Saç Banyosu Comfort Hair Wash Basin GÖZ HİJYENİ Gözlerin normalde özel bir bakım uygulamasına gereksinimi yoktur. Çünkü gözler sürekli olarak göz yaşı ile yıkanır ve göz kapağı ile kirpikler, yabancı cisimlerin göze girmesini engeller. Göz bakımında yalnızca gözün iç kantüsünde ya da kirpiklerde birikerek kuruyan göz salgılarının temizlenmesi gerekir. Bilinçsiz hastalarda, göz ameliyatı olanlarda ya da gözünde irritasyon, enfeksiyon, yaralanma, gibi sorunları olan hastalarda, özel göz bakımına gereksinim vardır. Bilinçsiz hastalar ise göz yaralanmaları açısından risk altındadırlar. Bu hastalarda göz kırpma refleksi olmayabilir ya da göz kapaklarında fazla salgı birikebilir. Bunların yanı sıra gözlük, lens ya da protez göz kullanan hastaların da özel bakıma gereksinimleri vardır. Göz bakımında uygulamalara yol gösteren temel ilkeler : Gözler her zaman iç kantüsten dış kantüse doğru temizlenmelidir. Temizlik, ılık duru su, el bezi ya da gaz bezi ile yapılmalı; kurumuş, kabuklaşmış göz salgıları varsa bunlar ıslak kompreslerle yumuşatıldıktan sonra göz bakımı uygulanmalıdır. Göz kırpma refleksi olmayan hastalarda, korneanın kurumasını önlemek amacıyla her 4 saatte bir, yapay göz yaşı ya da % 0.9 NACI solüsyonu göze damlatılarak göz içi nemlilik sağlanmalı ve gerekirse göz kapakları kapatılarak gözün üzerine koruyucu spançlar yerleştirilmelidir. Gözlük, lens ya da protez göz kullanan hastalara bu araçların bakımı ve kullanımlarına ilişkin eğitim verilmelidir. Yoğun bakımdaki hastalarda özel göz bakımı Yoğun bakım ünitelerindeki hastalarda gözün kırpma refleksinin ve gözyaşı üretiminin azalması sonucu uygulanan göz bakımının amaçları şunlardır: Savunma mekanizmaları bozulmuş olan yoğun bakım hastalarında korneal hasarı önleyerek, gözü korumak. Hastalarda gözü olumsuz etkileyebilecek oküler bir hastalığı erken dönemde tanılamak. Hekim tarafından istemi yapılan tedaviyi uygulamak. Gözdeki ağrı ve rahatsızlığı azaltmak. Göz enfeksiyonlarını önlemek ve tedavi etmek. Gözde oluşabilecek ileri yaralanmaları azaltmaktır. Yoğun bakımlarda Gözün Değerlendirilmesi Yoğun bakım hemşiresinin rolü, hastanın korneasında oluşabilecek değişiklikleri izlemek ve oluşabilecek göz komplikasyonlarını erken dönemde önlemektir. Bu nedenle gözün ve göz kapağı pozisyonunun değerlendirilmesi, hemşirelik bakımını ve tedaviyi yönlendirici rol oynaması açısından önemlidir. Hastanın göz kapağı pozisyonunu değerlendirme, göz içi dokuların hasar riskini arttıran ve gözün kurumasına yol açabilecek kornea hasarını göstermesi açısından önemlidir. Bu nedenle, yoğun bakımlarda hastanın göz kapağı pozisyonu her gün rutin olarak gözlenmeli göz kapak aralık düzeyi değerlendirilmelidir Göz kapağı aralığının değerlendirilmesi Şekil 2. Yoğun Bakımda Göz Bakım Yönetimi Algoritması Kaynak: Suresh, P., Mercieca, F., Morton, A., Tullo, A.(2000). Eye care for the critically ill. Intensive Care Med, 26,162-166. Algoritmanın kullanımı için açıklamalar: a) Her iki göze en az 4 saatte bir nemlendirmeyi sağlayan bir göz pomadı uygulanmalıdır. b) Göz kapaklarının pozisyonu, her bir vardiyanın (6 saatlik) başlangıcında ve bitiminde değerlendirilmelidir. c) Göz pomadının uygulanması: Nazikçe alt göz kapağı aşağı çekilir ve göz kapağı içine basit bir göz merhemi küçük bir miktar uygulanmalıdır. d) Poliakrilamid jel (geliperm) kullanımı: Materyal, gözü kapağının altını ve üstünü kapsayacak yeterli büyüklükte bir miktar kesilerek, göz kapağının üstüne yerleştirilir. Eğer hastada göz kuruma belirtileri varsa 6 saatte bir uygulanmalıdır. e) Hasta prone pozisyonunda ise göz kapağının kapatılması: Kapalı göz kapaklarının üzerine horizontal olarak kirpikleri de içine alacak şekilde koruyucu bir flaster uygulanmalıdır. f) Hastanın gözünde konjoktivit belirtileri varsa, bakteriyolojik inceleme için örnek alınmalı ve hekim önerisi ile her iki göze 6 saatte bir antibiyotikli pomad uygulanmalıdır. g) Eğer hemşire hastada korneal ülserasyondan şüpheleniyorsa, acil konsültasyon için bir göz hekimiyle iletişime geçmelidir. Eğer hasta uyanmış ve göz kapakları hareketliyse ve hastanın ekstübe edilmesi planlanıyorsa, göz bakım algoritmasındaki uygulamalar kesilebilir. KULAK HİJYENİ Kulakların hijyenik bakımı, banyo sırasında kulak kepçesinin temizlenmesi ile sağlanır. Dış kulak yolunda, kulak kirinin fazla birikmesi (Buşon) ya da yabancı madde olması bireyin işitmesini zorlaştırabilir. Bu durumda kulak kepçesi aşağı doğru çekilerek, görülür ve gevşek durumda olan kulak kiri temizlenmelidir. Temizlik parmağa dolanan bir el bezi ile, sadece dış kulakta yapılmalıdır. Buşonlar birkaç gün gliserin damlatılıp yumuşatıldıktan sonra lavajla çıkarılır. Hemşire kulak bakımı sırasında bireyin işitme sorunu olup olamadığını değerlendirmelidir. Hastanın zor işittiğinin gösterebilecek davranışları gözlenmeli ve değerlendirilmelidir. Ayrıca işitme araçları kullanan hastalara, bu araçların kullanımı ve bakımına ilişkin eğitim verilmelidir. BURUN HİJYENİ Burun salgıları yumuşak kağıt bir mendille temizlenir. Burun bakımı, çeşitli nedenlerle burun kateteri takılan hastalarda özel dikkat gerektirir. Bu hastalarda sondanın temas ettiği mukoza yüzeyleri inflamasyon, hassasiyet, kabuklanma gibi durumlar açısından değerlendirilmelidir. Burun bakımında burun içindeki fazla salgılar, su ya da %0.9 NACl solüsyonu ile ıslatılmış, pamuklu temizleme çubukları ile temizlenebilir. AYAK BAKIMI Enfeksiyonu, kötü kokuları ve yaralanmayı önlemek için ayak bakımına özen gösterilmesi gerekir. Ayakta ortaya çıkan birçok problem ayak bakımının yeterli olmaması sonucu gelişmektedir. İyi bir bakımla önlenebilecek olan bu problemler bireylerde önemli rahatsızlıklara neden olur. Sağlıklı bir ayağın özellikleri Ayak derisinin bütünlüğü bozulmamıştır, ayakta şişlik, inflamasyon, vb. yoktur. Deri pembe, düzgün, yumuşak ve ılıktır. Parmakların duruşu düzgündür. Ayakların hareketliliği normal sınırlardadır, yürüme ya da ayakta durmada herhangi bir sorun yoktur. Ayakta bulunan dorsalis pedis ve posterior tibiyal arterlerden alınan nabız düzenli ve normal dolgunluktadır. (Nabızların alınamaması ya da zayıf alınması, ayakta kan dolaşımının bozulduğunu gösterir). Ayakta ağrı ya da rahatsızlık duygusu yoktur. Deri, tırnakları çepeçevre sarar ve kütikül sağlamdır. Ayak tırnaklarının üzerine bastırıldığında, tırnağın rengi soluklaşır, ancak basınç kaldırıldığı anda hemen tekrar pembe renge döner. Ayak bileğinde ya da ayakta ödem yoktur. Sık görülen ayak problemleri: Nasır(Callus): Epidermisin kalınlaşması ile oluşur. Nasır; Epidermisin kalınlaşması ve boynuzsu hücrelerinin belli bir alanda birikmesi ile oluşur. Nasır oluşumunda rol oynayan en önemli faktör, ayağa dar gelen ayakkabıların ayağın belli alanlarında oluşturduğu basınçtır. Nasırlar önce yüzeyel iken, zamanla derin dokulara kadar inebilirler. Derin dokulara ulaşmamış nasırlar, ayak ılık sabunlu içinde bekletilip yumuşatıldıktan sonra, ayak törpüleri ile temizlenir. Derin dokulara ulaşan nasır ancak cerrahi yöntemle çıkarılabilir. Nasır oluşumunun önlenmesinde: ayak derisinin çeşitli losyon ve kremlerle yumuşak tutulması, ayağa masaj yapılması ve en önemlisi ayağı sıkacak basınç yaratan faktörlerin ortadan kaldırılması gerekir. Ayak Siğili (Plantar Wartz): Virüsler ile oluşur Taban siğilleri Basınç bölgelerinde olduklarında oldukça çok ağrı yaparlar Üstlerinde nasırlaşma olur Tırnak Batması Sıklıkla baş parmakta görülür. Tırnağın ucu kıvrılarak tırnağın çevresindeki yumuşak dokuya batar Tırnak batması Genellikle ayak baş parmağında görülür. Tırnağın ucu kıvrılarak tırnağın çevresindeki yumuşak doku içine uzar. Ağrı vardır. Doku şiş ve kızarıktır. Çoğunlukla, tırnakların yanlış kesilmesi ve dar ve sivri burunlu ayakkabı giyilmesi sonucu oluşur. Antiseptik solüsyonlarla hazırlanmış ılık su banyosu ve batan tırnağın çıkarılması yararlı olur. Ayak kokusu Ter ve mikroorganizma etkileşimi sonucu oluşur. Ayakların düzenli ve sık yıkanması, temiz çorap kullanımı, deodorantlar koku oluşumunu engeller. Ayak kokularının önlenmesi için, ayağı daha az terleten merserize ya da pamuklu çoraplar tercih edilmelidir. Ayak Mantarı Ayaklarda mantar enfeksiyonu nedeni ile oluşan tinea pedis ya da atlet ayağı diye adlandırılan tabloda; özellikle parmak aralarındaki deride çatlaklar, pul pul dökülmeler ve şiddetli kaşıntı görülür. Atlet Ayağı Tinea pedisin yol açtığı mantar enfeksiyonudur. En sık iki ayak parmağı (özellikle son iki parmak) etkilenmektedir. Bu iki parmak arasında çatlama ve pullanma olur. Diğer belirtiler arasında yanma hissi, kızarıklık, kaşıntı, pullanmış bir deri, koku ve döküntü yer alır. Atlet Ayağı Ergenlik çağındaki bir erkek çocukta atlet ayağı. Atlet Ayağından Korunma-1 Her gün ayaklarınızı yıkayınız ve özellikle parmak aralarınızı iyice kurulayınız. Her gün çorap değiştiriniz. Teri daha iyi emdiği için sentetik yerine pamuklu çorapları tercih ediniz. Sentetik maddeler ayağınızın daha fazla terlemesine neden olur. Deri ve keten gibi doğal maddelerden yapılmış ayakkabıları tercih ediniz. Atlet Ayağından Korunma-2 Mümkün olduğunca yalınayak geziniz. Sıcak havalarda ayaklarınızın rahat etmesini sağlayacak sandaletlerı ya da açık ayakkabıları tercih ediniz. Eğer ailenizden birinde atlet ayağı ortaya çıkmışsa o kişinin banyoda terlik giymesine dikkat ediniz. Bu şekilde enfeksiyon diğerlerine bulaşmayacaktır. Genel kullanıma açık banyo ve duşlarda kendi terliklerinizi giymeye dikkat ediniz. Tinea pedis-ayak mantarı Tinea Pedis-ayak mantarı Tinea pedis acute Ayağın mantar enfeksiyonlarından korunmasında: ayak temizliği, temiz çorap kullanımı ile giyilen çorapların hava geçirebilir ve teri emebilir özellikte olması önemlidir. Kapalı terlik ya da ayağı terleten lastik ayakkabılar giyilmemelidir. Ayak Bakımında Önemli İlkeler: Ayaklar her gün ılık su ve sabunla yıkanmalı. Ayaklar bol su ile durulanmalı, deride sabun artığı kalmamalı. Ayak tırnakları kalınlaşmış ve sert ise, kesilmeden önce ılık su içinde tırnakların yumuşaması sağlanmalıdır. Ayak tırnakları düz olarak kesilmeli etrafı yuvarlatılmamalıdır. Ayaklardaki ASLA nasırlar kesilmemelidir. Eğer ayaklar çok terliyor ise gün içinde düzenli aralıklarla yıkanmalı ve çorap değiştirilmelidir. Kokuları önlemek için pudra kullanılmalıdır. Ayak derisi kuru ise yağlayıcı losyonlar kullanılmalıdır. Ayaklar her gün gözlenmeli, parmaklar, parmak araları, ayak tabanı ve yan yüzleri gerekirse bir ayna yardımı ile incelenmelidir. Ayakkabı ayağa uygun büyüklükte olmalıdır, ayakkabı kapalı, tabanı esnek olmalı, ayak hareketini engellememelidir. Alt ekstremitelerin kan dolaşımını geliştirmek için egzersiz yapılmalı, dolaşımı engellememek için bacak bacak üstüne atılmamalıdır. Ayakları ısıtmak için doğrudan sıcak uygulama yapılmamalıdır. Diyabetik Ayak Bakımı: Hergün ılık su banyosu (sıcaklık 37C’den az olmalı) Ponza taşı ile nasır ve sertlikler inceltilmeli, kesici aletler, kimyasal maddeler, elektrikli cihazlar kullanılmamalı, Çorapların temizliğine ve kuru olmasına dikkat edilmeli, Tırnaklar yuvarlatılmadan düz kesilmeli, Çıplak ayakla dolaşılmamalı, Isınmak için sıcak su torbaları, elektrikli battaniye kullanılmamalı, Parmak araları tampon şeklinde kurulanmalı, Parmaklara düz bir şekilde masaj yapılmalı, Uygun ayakkabı seçimi yapılmalı. Tırnak Bakımı El tırnakları yuvarlak kesilmeli Ayak tırnakları köşeli kesilmeli Diyabet ve dolaşım sorunu olan hastalarda tırnak makası yerine törpü tercih edilmelidir. Yatak Banyosu Uygulaması: Yatak banyosunu baştan ayağa doğru yapınız. Bu nedenle yüzde en temiz bölge olan gözden başlayınız. Yüz temizliğinde hastanın tercihini dikkate alınız. Sabun kullanılacaksa önce sabunlu el bezi ile yüz silinmeli, ardından hiç sabun kalmayacak şekilde duru su ile silinmelidir. Boyun ve kulakları önce sabunlu, sonra duru su ile siliniz Hastanın elini 3-5 dakika sabunlu su içinde bekleterek özellikle tırnak diplerini, parmak arlarını iyice temizleyiniz. Silme işlemi sırasında karındaki derini oluşturduğu kat yerlerinin arsının ve göbeğin temizliğine dikkat ediniz. Bacak fleksiyonda iken, önce sabunlu su ile ayak bileğinden dize, dizden de kasıklara kadar siliniz. Silme işlemini uzunlamasına hareketlerle ve hafif basınç oluşturacak biçimde yapınız. Hastanın ayağını küvetin içine yerleştiriniz. Ayağı küvetin içinde 3-5 dakika bekletiniz. Parmak aralarını ve tırnak diplerini iyice temizleyiniz. Ayağı iyice duruladıktan sonra kurulayınız. Hastanın sırtını silmek üzere, hastaya yan ya da yüzüstü yatış pozisyonu veriniz. Ense ve omuzlardan kalçalara kadar sabunlu ve duru su ile uzunlamasına bir hareketle ve hafif basınçla siliniz. Tüm vücuda yumuşak havlu ile kurulayınız. Derinin daha çok kuru olduğu bölgelerine (yüz, eller, dirsekler, diz kapakları) nemlendirici vücut losyonu uygulayınız. Hastayı perine bakımı verecek pozisyona getiriniz, perineyi bu pozisyona uygun örtünüz ve perine temizliğini yapınız. Perine Bakımı Perine; önde simfibis pubis, yanlarda iskial tübositler, arkada koksiks kemik yapıları tarafından sınırlandırılan ve dış genital organları kaplayan alandır. Erkeklerde perine bölgesi Kadınlarda perine bölgesi Nemli ve sıcak olduğundan mikroorganizmaların kolayca yerleştiği bir bölgedir. Özellikle bayanlarda üretranın daha kısa olması ve üretral meatus ile anüsün birbirine yakın olması nedeniyle perine temizliği çok önemlidir. Perinenin her gün temizlenmesi gerekir. Çünkü perine salgılara maruz kaldığı için nemlidir. Bu nedenle de bakteri üremesinin daha kolay olduğu bölgedir. Özellikle rektal veya genital bölge ameliyatı geçirmiş hastalarda, mesane kateteri olan hastalarda, doğum sonrası dönemde mensturasyon dönemlerinde perine bakımı daha çok önemlidir. Perine bakımı verirken; Hastanın gizliliği (mahremiyet) korunmalıdır. Tıbbi asepsi ilkelerine uygun çalışılmalıdır. Hastanın utanma, sıkıntı gibi duyguları önlenmeye çalışılmalıdır. Perine Bakımı Kadın hastalara dorsal rekümbent pozisyonu, erkek hastalara ise supine pozisyonu verilir. Yıkama küvetlerinin 2/3 ‘sini 43-46º C’ lik su ile doldurulur. Küvetlerin birini duru, diğeri ise sabunlu su için kullanılır. Kadın hastalarda: 1-Silme işlemi sizden uzak tarafta olan uyluğun üst-iç yüzünden başlanır. 2-Silme işlemi kasıklardan kalçalara doğru olacak biçimde ve uzunlamasına hareketle yapılır. 3-Mons pubisi, bir yandan diğer yana doğru uzunlamasına hareketle önce sabunlu, sonra duru su ile temizleyip kurulanır. 4-Labium majörler hafifçe uyluklara (yanlara) doğru açılır. 5-Önce sizden uzak taraftaki labium majörleri pubisten anüse doğru uzunlamasına hareketlerle ve her harekette yeni bir tampon kullanarak, sabunlu su ile silinir. 6-Labium minörler de aynı şekilde temizlenir. Erkek hastalarda: Kadın hastalarda olduğu gibi uyluğun üst-dış yüzünden başlanır. Daha sonra uzunlamasına mons pubisi temizlenir. Penisi orta kısmından hafifçe tutulur, hasta sünnetsiz ise, sünnet derisi geriye doğru çekilerek glans penis açığa çıkarılır. Penis, glans penisteki meatustan başlayarak dışarıya doğru, dairevi hafif hareketlerle skratuma kadar silinir. Skrotumlar yavaşça kaldırılır. Skrotumların ön, yan ve arka yüzeyi uzunlamasına hafif hareketlerle temizlenir. Perine bakımı kadın hasta Perine bakımı Erkek hasta VÜCUT BANYOSU VİDEO SIRT MASAJI Eski Yunancada “massein” kelimesinin Fransızca karşılığı olan “massage” kelimesi dilimize masaj olarak yerleşmiştir. Kelime anlamı yoğurmadır. Sırt masajı temel olarak iki amaçla uygulanır; Gerilimi azaltıp gevşemeyi sağlamak (sakinleştirici etki) Dokularda, kaslarda kan dolaşımını uyarmak ve hızlandırmak. Sırt masajı; Derinin hassaslaşmış bölgelerine, Özellikle alt bacaklarda kızarıklık, hassasiyet, ısı artışı olan bölgelere, Kalp krizi geçirmiş hastalara Kırık olan bölgeye Sırt yanıklarında Açık yara olan bölgelere UYGULANMAZ!!! Masajın organizma üzerindeki etkileri 1-GENEL ETKİ: Masajın bu etkisi, vücut örtüsündeki sinir uçlarının uyarılması ve bu uyarıların sinirler aracılığıyla tüm vücuda yayılması ile oluşur. Masaj yapılan kişide genel bir gevşeme olur ve kendisini dinlenmiş hisseder. 2 – KAN DOLAŞIMINA ETKİLERİ Masaj yoluyla venöz dolaşım hızlandırılabilir. Bunun sonucunda indirekt bir etki söz konusudur. Masajdan önce görülmeyen kapiller damarların masajdan sonra genişleyerek görünür hale gelmesi bu etkiyi ortaya çıkarmaktadır. Sonuçta; masaj yüzeysel kan akımını arttır. kırmızı kan sayısında ve hemoglobinde bir artışa neden olur. bu sayede dokuların beslenmesinin hızlandırır ve yorgunluk sonucunda biriken metabolizma artıklarının boşaltılmasının kolaylaştırır. 3 – KAS ÜZERİNE ETKİLERİ: masaj kaslara bir gevşeme sağlar. Ayrıca dinlenmeyi daha kolay ve çabuklaştırdığını söylemek mümkündür. 4 – METABOLİZMA ÜZERİNE ETKİLERİ Masaj yoluyla aşırı aktiviteyi takiben ortaya çıkan toksik maddelerin vücuttan atılımı hızlandırılır. 5 –PSİKOLOJİK ETKİLERİ: Bireylerin çoğu patalojik veya fiziksel yetersizlik mevcut olmadığı zaman bile yumuşak bir masajın teskin edici ve dinlendirici etkilerinden hoşlanırlar. Masaj Manevraları ► Efloraj ► Petrisaj ► Friksiyon ► Taputman Efloraj Kelime anlamı sıvazlamadır. El ile yapılan hafif ve kayıcı basınç hareketleri olarak bilinen efloraj, masajın ilk maniplasyonudur. Bütün masajlara efloraj ile başlanır ve yine efloraj ile bitirilir. Hareketin yönü kas liflerinin seyrinde ve kalbe doğrudur. Dokulara uygulanan basınç eşit olarak sürdürülür. Yüzeysel venlerdeki kan akımı hızlanır. Metabolitlerin vücuttan atımı hızlanır. Daha derin bir basınçla yapılan efloraj, kılcal damarlardaki sıvı venöz boşluklara itilerek lenf drenajına (boşaltımı) yardımcı olunur. Efloraj manevrası Petrisaj Kaslara en etkili manuplasyondur. Subkütan doku ve kaslara yapılan yoğurma hareketidir. Kas tonusunu düzenleyici etki ön plandadır. Uygulama tek el, çift el, parmaklar ve baş parmakla yapılabilir . Amaç ven ve lenf dolanımını hızlandırma, dokuları germe ve yapışık dokuları açmadır. Kas, parmaklarla başparmak arasına sıkıştırılarak tutulur, altta yapışık olduğu kemikten ayırmak ister gibi, yukarı kaldırarak, avuç içine doğru çekilir.(germe) Petrisaj manevrası Friksiyon Omurlarda ve omuz başlarında olduğu gibi, kemik çıkıntılarının etrafına, ilk iki parmakla yapılan manevradır. Çoklukla kemik çıkıntısının etrafına uygulanır. Friksiyon manevrası Tapotman Avuç içini kubbeleştirip hafifçe vurmayla uygulanan bir harekettir. Titreşim yolu ile derine etki eder. Zayıf hastalarda tercih edilmez. Sıklıkla uygulanan bir hareket değildir. Tapotman manevrası Teşekkür Ederim…