Mayıs 1988 ZEKÂT VE FİTRE Dr. Fahri Demir م ا ْل َف ْق َر َّ اَل ُ شيْ َط ُ ان يَ ِع ُد ُك ْ ّٰ م ََٓ م ِبا ْل َف ْح ُ َو يَأ ْ شا ِِۚء َوالل ُه يَ ِع ُد ُك ْ م ُر ُك ً ضلا َ ْ م ْغ ِف َر ًة ِم ْن ُه َو َف Aziz Cemaat! Bugünkü hutbemizde, mali mükellefiyetlerimizden zekât ve fitreyi anlatacağız. Zekât ve sadaka gibi mali ibadetler, Allah'ın bize verdiği mal mülk nimetinin şükrüdür. Eğer biz, her şeyimiz gibi, sahip olduğumuz malımızı ve mülkümüzü de Allah'tan bilirsek, Allah vergisi malımızın, şükrünü ödemek; o malı bize ihsan eden Rabbimize teşekkür etmek isteriz. Bu teşekkür bize dini olduğu kadar bir insanlık borcudur da. Muhterem Cemaat! Dinimizde ibadetler bir disipline bağlanmıştır. Namaz günde beş vakit, oruç yılda bir aydır. Mali ibadetlerden zekât da, yılda bir defa en az kırkta birdir. Zekât mükellefiyeti, zenginlik şartına bağlıdır. Fakir fitre ve zekât ile mükellef değildir. Borcundan ve asli ihtiyaçlarından fazla olarak 20 miskal yani 80 gram kadar altına veya o değerde bir paraya veya ticaret malına sahip olan kimse, dinen zengin sayılır. Sahip olduğu bu malın üzerinden bir sene geçince, malının zekâtını vermek, ona farz olur. Sahip olduğu mal, para, ticaret malı veya altın olmasa bile, ihtiyaçtan fazla olarak bu kadar bir mala sahip olan kimse, zekât mükellefi olmasa da dinen zengin sayılır ve fitre ile de kurban ile de mükellef olur. Para, altın ve ticaret malında zekât, kırkta bir nispetinde; tarım ürünlerinde, ziraatın masraflı olması durumunda yirmide bir, masrafsız olması durumunda onda bir nispetinde ödenir. Fitre ise, ailedeki fert başına bir fitre olarak ödenir. Fitre, tahıl ve üzüm gibi temel gıda maddelerinden ayni olarak verilebildiği gibi bedel olarak da ödenebilir. 5201040 dirhem, yaklaşık bir buçuk, üç kilogram kadar veya değeri ödenir. Bu seneki fitremizi ortalama (...............) liradan ödeyeceğiz. Muhterem Cemaat, Zekât, fitre, sadaka ve vergi gibi mali mükellefiyetimizi yerine getirirken, iki prensibi gözden uzak tutmayacağız: Bunlardan birincisi, "Mal Allah vergisidir" prensibidir. Her şeyin gerçek sahibi Allah olduğu gibi malın da gerçek sahibi Allah'tır. Biz Allah'ın bize verdiği maldan, O'nun emrettiği kadarını, hak sahiplerine ödeyeceğiz. Hak sahipleri, fakir ve muhtaçlardır. İkinci nokta da şudur, Bu ödeme rastgele değil, "Hak sahibine, kendi hakkının ödenmesidir". Yani kişilerin ellerinde bulunan ihtiyaç fazlası malda, yoksulların belirli hakları vardır. Zekâtı ödeyen, elindeki malda yoksulların mevcut olan hakkını ödemektedir. Dolayısıyla, zekât alan yoksul, zekât verene karşı, minnet altında değildir. Muhterem Kardeşlerim, Cenab-ı Hak, kulunun hiç bir işini karşılıksız bırakmamaktadır. Bu kadar hak ve ödev çerçevesinde yürüyen bu işte bile Allah, görevini, gönüllü olarak seve seve yapan kuluna ibadet sevabı, mükâfat vadetmektedir. Görevini, Allah rızası için yapmak kast ve niyeti ile yapılan her türlü harcama, ister farz, ister nafile olsun her türlü harcama, zekât, fitre, vergi, kurban, sadaka, nafaka, teberrular... Hepsi, derece derece Allah nezdinde makbul ve sevaplıdır. Ve böylece mal mülk nimetinin şükrü de ödenmiş olur. Mali ibadetini yapan, sadece şükür borcunu ödemiş olmaz. Muhterem Kardeşlerim, aynı zamanda insanda mevcut cimriliği de tedavi eder. Ayrıca, sosyal adaleti sağlar. İnsan zekâtla, fitre ile vergi, sadaka ve nafaka ile vazifesini yapa yapa cömertlik egzersizi yapar ve sonunda içindeki cimrilik duygusunu silip atar. Zekâtın hakkı ile ödendiği toplumlarda sıkıntı içinde yoksul kalmaz. Hutbemizi bir ayet ve bir hadis meali ile bitirelim: Cenabı Hak buyuruyor: "Şeytan sizi fakirlikle korkutur; Yüz kızartıcı çirkin işlere çağırır. Allah ise size mağfiret ve bolluk vadeder."1 Hz. Peygamber (s.a.v.) buyuruyor: "Sadaka malı eksiltmez, artırır; tevazu, kişiyi küçültmez, büyütür."2 1 2 Bakara, 268. Müslim, Birr, 69 NOT: Hutbe içinde boş bırakılan fitre miktarı mahalli müftülüklerden sorulup doldurulacaktır.