2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 1 içindekiler Yaşama geri dönüş mucizesi BASIN HABERLERİ BİZDEN HABERLER MEME CERRAHİSİ GENEL CERRAHİ MEDİKAL ESTETİK KLİNİK PSİKOLOJİ GÖZ HASTALIKLARI Altmış yaş üzeri her on kişiden... GÖZ HASTALIKLARI Türkiye’de 40 yaş altı meme kanseri... Destek tedavi olarak Ozonterapi Kurucumuz DR. AHMET EMİNOĞLU Yönetim Kurulu Başkanı LEVENT EMİNOĞLU İcra Kurulu Başkanı BUKET PİLAVCI ÜROLOJİ Yaşama geri dönüş mucizesi.. Obezite tedavisinde cerrahi yöntemler Sünnetle ilgili en çok merak edilenler GÖĞÜS HASTALIKLARI Her yıl iki milyon insan verem nedeniyle... Bülteni Hazırlayanlar AYŞEN ÖZKUL Pazarlama Müdürü FARUK GÜR Görsel İletişim Sorumlusu SEDA EVRAN Kurumsal İletişim Sorumlusu Her üç kadından biri kalp hastalıkları... ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ Down Sendromlu bir çocuğa sahip olmak Sarı nokta hastalığı KARDİYOLOJİ Omuz ağrısı sizi sevdiğiniz aktivitelerden... KİTAP İyiki kitaplar var... İletişim Bilgileri Işıklar Cad. No: 31 Ataşehir, İstanbul 444 2 574 www.kadikoysifa.com info@kadikoysifa.com BİZDEN HABERLER Atananlar, bebeği olanlar... Baskı Form-Ar Matbaacılık ve Ambalaj San. Tel: 0212 512 16 31 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 2 , ! + )&- ,. * * *' + $ , + ! "*! $! , ,. " # ! #)! ! $&$ $ . ( " , & & * #*! + "+ ! # "& $ . !% ! + + +& ! ,+ ' # ! %'$ #" & ) *. "# & ## ! ) ! ! + $ & # ! $ ' $ &+ ! ! ++ &* " ! &* " . ! # ! +.+ ! ! )! ,+ " ( ' % # ) .+ " ,. ! & ! ( & ! # !+ & .# ! ' !+ + " $. ! !+ # $"$ ! " ,+ #. ' "$ $ $ ,. ! & ! % !#+ " ,+ "*! ! ' &* " # # *"# *' & #! "$ "# % 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 3 % % &% 3 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 4 4 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 5 BİZDEN HABERLER % % &% Bir mucize öyküsü Uğradığı silahlı saldırı da, isabet eden mermi ile yüzü paramparça olan Libyalı İbrahim Hadiya yaşama geri dönüş hikayesindeki mutluluğunu bizlerle paylaştı. Libya’da yaşayan 57 yaşındaki İbrahim Hadiya, Arabian Gulf Oil Company firmasında finansal direktör olarak çalışıyordu. İş yerinden çıkıp arabasıyla evine dönüş yolunda uğradığı silahlı saldırıda, yüzü paramparça oldu. Tüm umutların tükendiği noktada, koma halinde; bağlı bulunduğu sağlık sigorta şirketi Trust İnsurance Company, Türkiye temsilcisi Bosphorus Medikal Assist Firması ile irtibata geçilerek özel hava ambulansı ile Türkiye’ye getirilen Libyalı hasta İbrahim Hadiya, tedavi için KadıköyŞifa Hastanesi’ne ulaştırıldı. Hastanede yapılan 3 büyük operasyon ve 2 ay süren yoğun bakım günlerinin ardından hayata yeniden dönen Hadiya, bu dönüşüm hikayesini gözlerindeki yaşama sevinciyle dile getirdi. Yaşanan korkunç kazada İbrahim Hadiya’nın hikayesi adeta yürek burkuyordu. Sağ yanağından giren kurşun; sol burun ve yanağın birleştiği bölgeden çıkarak, elmacık kemiğini parçalamıştı. Kurşun soluk alıp verilecek bölgeyi parçaladığı için nefes alıp vermesi zorlaşmıştı. Bu esnada yüzü tanınmaz hale gelen Hadiya, eşinin korkmaması için yüzü kapatılarak eşine gösterilmişti. Ancak İbrahim Hadiya’nın yüzü örtüyle kapatılsa bile belirgin olan bir şey vardı: Parçalanan yüzde kemik kalmadığından ödem yaptığı ve abartılı şişlik olduğu örtünün altında dahi gözlemlenebiliyordu. Hayatlarının tam orta yerine düşen bombanın şokunu yaşayan aile, nasıl bir yol izleyeceği konusunda tereddüt yaşıyordu, bir yandan da acilen karar vermeleri gerekiyordu. Böyle bir operasyonun BMA’nın onayı ile Türkiye’de yapılabileceği kararına varılarak, İbrahim Hadiya’nın, abisiyle birlikte Türkiye’ye getirildi. Acılı eş ise Libya’dan Türkiye’ye bir ay sonra getirildi. Onun da durumu zordu: Libya’da geçirdiği günlerde, isyandan hayal kırıklığına, kaygıdan umutsuzluğa pek çok duyguyu bir arada yaşarken, 5 zaman zaman umutsuzluğa düşse de eşine kavuşma ümidiyle Allah’a her gün dua ediyordu. Hastanın ilk çekilen tomografisinde her iki taraf yani elmacık kemiği, çene burun ve göz bölgesi çevresindeki kemiklerin parçalı kırık olduğu görülmüştü. Göz hareketleri yoktu ve görme yeteneğini kaybetme riski çok yüksekti. Ağız içinde ise damağında ve dilde doku parçalanması meydana gelmişti. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 6 İbrahim Hadiya’nın yüzünde meydana gelen hasarlar; deneyimli plastik cerrahlar ve göz hekiminden oluşan profesyonel bir ekip tarafından bir dizi operasyonla düzeltildi. Tekrar yoğun bakıma alınan Hadiya’nın tedavi süreci devam ediyordu. Eşi, İbrahim Hadiya’nın yüzünü ilk; KadıköyŞifa Hastanesi’nde yapılan operasyonlar sonrasında, yoğun bakımda tedavisi sürerken gördü. İlk an üzüntüye kapılsa da eşinin normal hayatına dönebileceği beklentisi artmıştı. Operasyonda önce ağız içinde zarar görmüş dokular tamir edildi. Göz çevresindeki kemikler tespit edildi. Parçaları bir araya getirilemeyen kemikler için, kalçadan kemik grefti alınarak kemik dokusu bütünleştirildi. Burunda beslenemeyen bölümde, önce zarar görmüş dokular temizlendi ve sonrasında onarımı yapıldı. Çene ve burun kemikleri onarıldı. Kalçasından doku kullanılarak, kopan burnuna ilave edilip, geri dönüşüm sağlayacak tedaviler yapıldı. Hastanın yaşadığı travma sonrasında, gözün kendisinden ziyade göz tabanı kırıldığı için; gözler sinüslerin içerisine çökmüş ve göz sinirinde travmaya bağlı olarak ciddi bir ödem bulunmaktaydı. Hastanın sağ gözü 2 kez ameliyat edilip, taban kırıklığı düzeltilmesine rağmen istenilen seviyede düzelme sağlanamadı. Hastanın gözleri korundu. Gözlerdeki sorunun tek nedeni kaza değildi. Hastanın genel durumu düzeldikten sonra anlaşıldı ki; ameliyat öncesinde İbrahim Hadiya’nın ciddi bir göz problemi ve ileri düzeyde astigmatı bulunuyordu. Yapılan ameliyatlar sonrasında hastanın her iki gözü de kaza öncesinden daha iyi görme yetisine kavuştu. ‘Hastanın görme açısından gayet mutlu olduğunu, ancak estetik olarak bazı küçük problemleri olduğunu’ belirten Op. Dr. Şehvar Nefesoğlu, bu durumu şöyle özetledi: “Gözün tabanı kırık ve biraz çökük olduğu için dışarıdan bakıldığından doğal bir göz hareketi olamıyor ama fonksiyon olarak gayet iyi çalışıyor.” Gözün yapısı tam olarak oturduktan sonra, tekrar bir düzeltme operasyonu yapılabileceğini de sözlerine ekleyen Op. Dr. Nefesoğlu, bunun ancak 1 yıl sonra tekrarlanacak bir operasyonla mümkün olabileceğini de sözlerine 6 ekledi... Kazanın ardından Hadiya için; “Yüzü hemen hemen yok, iyileşmesi yıllar alır” diye düşünülüyordu. Oysa o kendi mucizesini yaşamıştı. 3 çocuk babası Hadiya, iyileşme süreciyle ilgili olarak duygularını şöyle dile getirdi: “Önce Rabbim ve sonra KadıköyŞifa Hastanesi hekimleri ve tüm sağlık personelleri sayesinde hayatıma “Önce Rabbim ve sonra KadıköyŞifa Hastanesi hekimleri ve tüm sağlık personelleri sayesinde hayatıma kavuştum. Planlanan tüm operasyonlar sonunda saldırıdan önceki hayatıma döneceğim, çok daha iyi ve mutlu olacağım. kavuştum. Planlanan tüm operasyonlar sonunda saldırıdan önceki hayatıma döneceğim, çok daha iyi ve mutlu olacağım. Hayatım engelsiz, engebesiz ve mutlu bir şekilde ilerlerken bugün beni bambaşka bir insana dönüştüren o korkunç kazayı yaşadım. Allahıma binlerce kez şükürler olsun ki, hayatımın meleği eşime ve çocuklarıma tekrar kavuşma şansını yakaladım. Yaşadıklarımızı paylaşmak, böyle bir kaderi yaşayanlara, umudu kesmeden mücadele etmelerini anlatmak için dergi röportajını kabul ettim. Yataktan kalkıp hayata kavuşmanın sevincini, BizimŞifa dergisi okuyucularıyla paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Kazadan sonra Türkiye’de KadıköyŞifa Hastanesinde hayata gözlerimi açtım ve burası; hayatımın yeni bir döneminin başladığı yer oldu. Hayata mutluluk ve güvenle baktığım yaşam yolculuğumun ikinci yarısını sevgili ailemle birlikte ikinci vatanım olarak gördüğüm Türkiye’de sürdürmek istiyorum.” 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 7 BİZDEN HABERLER % % &% OPERASYON: YAŞAMA DÖNÜŞ İki ay boyunca İbrahim Hadiya’nın KadıköyŞifa Sağlık Grubu’nda tedavisini takip eden uzmanlardan Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanı Op. Dr. Gülden Avcı ise hastanın tedavi süreci anlatırken şu bilgileri kaydetti: “57 yaşındaki erkek hasta 18.01.2014’de yüz bölgesinden ateşli silah yaralanması nedeniyle hastanemizin yoğun bakım ünitesine kabul edildi. Hastanın geliş muayenesinde sağ yanaktan girişi, sol burun kenarı ile sol ağız köşesi arasında nazolabial bölge dediğimiz alandan çıkışı olan ateşli silah yaralanması mevcuttu. Hastanın tüm yüzünde yaygın şişlik ve morluklar bulunmaktaydı. Hastaya ilk müdahalesi yapılan sağlık merkezinde trakestomi dediğimiz nefes almasını sağlayacak müdahalesi yapılmıştı. Yüzdeki kemik yapıyı değerlendirmek için çekilen grafikler ve tomografisini sonrasında hastanın burun kemiğinde, iki taraflı sakak, elmacık, yanak kemiklerinde, göz tabanını oluşturan kemiklerde ve alt çene kemiğinde çok parçalı kırıklar ve kemik eksikleri tespit edildi. Hastanın göz muayenesinde göz hareketleri değerlendirilmedi. Hastanın yüzünde mevcut olan nekrotik dediğimiz ölü dokular ameliyatla temizlendi. Dilin ön kısmında kayıp olduğu görülerek dilin arkasında doku getirilerek dil yapıldı. İki taraflı göz çevresi kemikleri oluşturmak amaçlı kalçadan kemik alındı ve bu kemiğe şekil verilerek plak vidalar yardımı ile göz çevresi kemik yapılar oluşturuldu. Gözün olması gereken yerde durmasını sağlamak amaçlı göz tabanı yapıldı bu amaçla göz tabanına yönelik özel plaklar kullanıldı. Burun kemiğinde kayıp olduğu görülerek yine kalçadan alınan kemik burun sırtına konarak burun yüksekliği sağlandı. Burun ucundaki ölü dokular temizlendi ve burun ucuna boyundan alınan deri nakledildi. Sağ ağız köşesinde doku ölümü mevcut olup ağız köşesinin komşu dokuları kaldırarak tekrar yapılanması sağlandı. Alt çene kemiğindeki kırıklar yıkandı ve kemikler plak vida ile sabitlendi. Hastanın damağındaki dokularda kayıp olup ağız ve burun boşluğu birleşmiş durumda idi. Bu amaçla mikrocerrahi yöntemi ile Dr. Murat Topal'dan yönetimindeki ekip tarafından önkol iç yüzden damarlarıyla beraber alınan doku yüze nakledildi. Bu nakledilen dokuyla üst damak yapıldı, sağ yanaktaki çöküklük dolduruldu ve sağ göz tabanına destek oluşturuldu. Üst dişlerin bulunduğu kemikteki kayıp için özel plak vidalar yerleştirilerek üst aleviler ark denen taşıyıcı yapı yeniden yapılandırılmış oldu.” 7 Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Op. Dr. Gülden Avcı Göz Hastalıkları Op. Dr. Şehvar Nefesoğlu İbrahim Hadiya’nın tedavisini üstlenen bir diğer doktor KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Dr. Şehvar Nefesoğlu zorlu süreç hakkında şu bilgileri verdi: “Hasta hastanemize yatış yapacağı gün önceden hasta hakkında bilgilendirildik. Hastayı geldiği gün ilk kez yoğun bakım odasında gördüm. Kooperasyonu yoktu tüm yüz ve göz bölgesi ödemliydi. Hastanın MR ve radyografilerinde glop perforasyonu veya göz içi yabancı cisim düşündürecek bir bulgusu yoktu. Ancak orbıta tabanı ve çevresinde parçalı çok sayıda kırık vardı. Ödem ve taban kırığından dolayı göz hareketleri kısıtlı ve uyumsuzdu. Hasta ameliyat edilebilir duruma geldiğinde hastanemizin Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanı Dr. Gülden Avcı ile beraber bende ameliyata girdim. Operasyon sırasında her 2 gözünde bütünlüğünü koruduğunu ve perforasyon (delinme) bulgusu olmadığını gördüm. Bu yüzden plastik cerrahların genelde bu tip travmatik vakalarda sempatik oftalmı korkusu ile travma olan göze enükleasyon yapma isteğini geri çevirdim. İlk başlarda ışık hissi olmayan sağ göz, tedavinin sonunda sol gözden (daha az travmatize olan göz) daha iyi görür hale geldi. Hastanın travma öncesinden zaten gözleri ile ilgili ciddi bir problemi varmış ve görmeleri 3/10 düzeyinde olduğundan ikinci gözün sağ kalması ve görmesi özellikle bu hasta için çok önemliydi. Tedaviler neticesinde şu anda hasta yeni gözlüklerini aldı. Sadece suni gözyaşı kullanıyor. Göz tabanındaki kırıktan kaynaklanan asimetrinin düzelmesi için yeni ameliyatını bekliyor.” 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 8 8 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 9 ÜROLOJİ % % &% Sünnetle ilgili en çok merak edilen sorular Tatilin başlaması ile birlikte sünnet mevsimi de açılmış oldu. Aileler özellikle çocukları okula başlamadan evvel sünnet olmalarını tercih ediyor. KadıköyŞifa Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Mustafa Günhan, sünnet ile ilgili en çok merak edilen soruları yanıtladı. Üroloji Op. Dr. Mustafa Günhan Sünnet ne zaman yapılmalıdır? Yapılan çalışmalara göre, sünnet için en uygun zamanların başında, yenidoğan dönemi gelmektedir. 2 – 6 yaş arasında sünnet düşünüldüğünde ise, genel anestezi altında uygulanması önerilmektedir. Çünkü bu yaşlarda yapılan sünnet, psikolojik gelişiminin önemli bir döneminde olan çocukta negatif etki yapabilmekte ve “kısırlaştırılma korkusu” denilen psikolojik bozukluğa neden olabilmektedir. Yenidoğan sünneti bebek doğduktan sonra, K vitamini uygulamasının ardından yapılabilir. Yenidoğan sünneti bebeğe acı verir mi? Her ne kadar yenidoğan döneminde ağrı duyusu tam olarak gelişmemiş olsa da, bebeğe mutlaka bölgesel anestezi yapılması gerekir. Bu sayede son derece konforlu bir şekilde sünnet gerçekleştirilmektedir. Yenidoğan döneminde sünnet yapılmasının avantajı var mıdır? Evet. Yapılan araştırmalar yenidoğan döneminde sünnet olan erkek bebeklerin idrar yolu enfeksiyon geçirme olasılıklarının sünnet olmayanlara göre belirgin derecede daha az olduğunu göstermiştir. Amerikan Pediatri Akademisi 1999’da yayınladığı bildiride her erkek bebeğe rutin olarak uygulanmasını önermiştir. Ayrıca, penis kanseri, hemen hemen sadece sünnetsizlerde görülmektedir ve sünnetin bu durumda koruyucu olduğu uzun zaman önce kanıtlanmıştır. Yenidoğan dönemindeki sünnet bebeğe sıkıntı verir mi? Bu dönemde yapılan sünnet sonrası iyileşme çok hızlı olmakta ve bebeğe belirgin bir sıkıntı vermez, emzirilmesi açısından sorun çıkartmaz. 9 Yenidoğan sünneti sonrası bakım nasıl olmalıdır? Sünnetin ertesi günü bebeğin kontrolü ve pansumanı yapılır. Bundan sonra 3 – 4 gün süreyle bebeğin altının sık olarak kirli olup olmadığının kontrolü önerilir. Bu süre zarfında herhangi bir ilaç kullanımı veya pansuman gerekmez. Bebek 2 gün sonra yıkanabilir. Sünnet sırasında uygulanan dikişlerin kendiliğinden tamamen erimesi ise yaklaşık 10 günü bulur. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 10 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 11 ÇOCUK SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI % % &% Çocuklarımızı Yaz Hastalıklarından Koruyalım Uzmanlar, yaz mevsiminde sıcakların artmasıyla birlikte çocukları tehdit eden; besin zehirlenmeleri, böcek ısırmaları, yaz ishalleri, isilikler ve güneş yanıklarına karşı önlemler alınması için uyarıda bulunuyor. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, yaz mevsiminin gelmesi ile artış gösteren hastalıklara karşı önlem alarak, çocukların korunması gerektiğini belirtiyor Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, çocukları tehdit eden hastalıkları şu şekilde açıklıyor; ‘Çocuk Doktoru olarak yazın en sık rastladığım şikâyetler yaz ishalleri, besin zehirlenmeleri, böcek ısırma ve sokmaları, sıcak çarpması, güneş yanıkları ve isiliklerdir. Bu rahatsızlıkların oluşmaması için çok basit önlemler alınması gerekir.’ Bu mevsimde çocuklarda en sık görülen rahatsızlığın yaz ishalleri olduğunu belirten Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla, ülkemizde bu hastalığa yol açan nedenlerin başında enfeksiyonların geldiğini, ishalle birlikte kusma, karın ağrısı ve ateşin oluştuğunu ifade ediyor. Yaz ishallerinin oluşumunu, korunma şeklini ve tedavisini ise Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla şöyle anlatıyor: ‘Yaz ishalleri dışkı, pis su, yıkanmamış yiyecekler ve havuz sularından bulaşır. Hijyen kurallarına dikkat edilmesi, özellikle yiyeceklerin iyice yıkanması ve temiz su içilmesi ile bağırsaklar mikroplardan korunur. İshalli çocuğun beslenmesinde, pirinç unu, nişasta, patates gibi kompleks karbonhidrat içeren posalı yumuşak püreler kullanılmalıdır. Yoğurt bağırsak enzimlerine yardımcı olduğu için mutlaka ishal diyetinde yer almalıdır. Besin zehirlenmelerinin yine sık rastlanan yaz hastalıklarından olduğunu söyleyen Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, sıcakta yiyeceklerin çabuk bozulduğunu ve bu nedenle besinlerin pişirilse dahi buzdolabında saklanması gerektiğini ifade ediyor. Süt ve süt ürünlerinin de güvenli merkezlerden son kullanma tarihine bakılarak 11 alınması gerektiğini önemle vurguluyor. Böcek ısırma ve sokmalarının büyük bir kısmında ağrı, kızarıklık ve şişme gibi reaksiyonlar görüldüğünü belirten Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Nilgün Gökyayla, bu reaksiyonlara karşı soğuk kompres ve ağrı kesici uygulanmasının yeterli olacağını söylüyor. Uzman Dr. Nilgün Gökyayla; ‘Sıtma gibi reaksiyonlarda hemen bir sağlık merkezine başvurulmalıdır. Önlem olarak böceksavar losyonlar ve bantlar kullanılabilir. Bebeklerde, sadece cibinlik ile önlem alınmalıdır’ Sıcak çarpmasının aşırı derecede sıcağa maruz kalma sonucu oluştuğunu ve kramp, halsizlik, baygınlık gibi reaksiyonları olduğunu açıklayan Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla; ‘Yapılacak ilk müdahale çocuğun üzerindeki giysileri 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 12 çıkartmak ve vücudunun soğutulmasını sağlamaktır. Çocuk hemen bir sağlık merkezine götürülmelidir. Çocukları sıcak çarpmasından korumak için bol su tüketilmeli ve özellikle güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde güneşten korumalı ve üzerlerinde açık renk giysilerle gezdirmeliyiz’ KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla; ‘Birinci derece yanıklarda deri kızarık hafif şiş ve ağrılı olur. Tedavide yanan bölgeye soğuk kompres yapılmalı, nemlendirici ve ağrı kesiciler kullanılmalıdır. İçi su dolu kesecikler şeklindeki yanıklar ikinci derece yanıklar olup tedavi olarak soğuk su uygulanmalı ve hemen bir sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Yazın güneş yanıklarından korunmak için en az 40 faktörlü koruyucu kremler güneşe çıkmadan yarım saat önce sürülmelidir’ Yazın birçok çocukta rastlanan ve bir cilt hastalığı olan isiliğin ter bezlerinin tıkanması sonucu oluştuğunu ifade eden Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla, bu rahatsızlığın oluşmaması için ise çocuklara ince pamuklu giysiler giydirilmesini ve sık sık banyo yaptırılmasını öneriyor. Bu mevsimde çocuklarda en sık görülen rahatsızlığın yaz ishalleri olduğunu belirten Uzm. Dr. Nilgün Gökyayla, ülkemizde bu hastalığa yol açan nedenlerin başında enfeksiyonların geldiğini, ishalle birlikte kusma, karın ağrısı ve ateşin oluştuğunu ifade ediyor. 12 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 13 MEME CERRAHİSİ % % &% Türkiye’de 40 yaş altı meme kanseri Avrupa ve Amerika’ya kıyasla daha fazla görülüyor. Kadınlarda meme kanseri görülme sıklığı her geçen gün artmaktadır. Çalışmalar her 8 kadından birinde hayatının bir evresinde meme kanseri gelişeceğini göstermektedir. Ancak rutin muayeneler sayesinde meme kanserini erken aşamada teşhis ve tedavi etmek mümkün. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Meme Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Münire Kayahan, meme kanserinin görülme sıklığı, teşhisi ve tedavisi hakkında bilgi veriyor Kansere yakalanma riski yaşla artar. Ancak Türkiye gibi genç nüfusun yoğun olduğu ülkelerde 40yaş altı meme kanseri batı toplumlarından daha fazladır. Bu nedenle 30 yaş üstü her kadına ayda bir kez kendi kendine meme muayenesi yapması ve senede bir meme cerrahı tarafından muayene önerilmektedir. Kendi kendine meme muayenesi için en uygun dönem regl başladıktan sonraki 5.-7. günlerdir. Ayna karşısında meme cildinde ya da meme başında çekinti, kabarıklık, kızarıklık gibi değişiklikler olup olmadığı araştırılmalı ve ardından elle meme ve koltuk altlarında kitle aranmalıdır. 40 yaştan itibaren yılda 1 kez mamografi yapılmalı Tarama mamografisi 40 yaşından itibaren senede bir kez yapılmalıdır, 38 yaşında referans amaçlı bir kez çekim önerilmektedir. Özel risk faktörleri varlığında mamografi yaşı daha erkene çekilebilir, mamografi dışı yöntemler taramaya eklenebilir ya da mamografi yerine başka yöntemlerden yararlanılabilir. Ailesel meme kanseri, kanser vakalarının yaklaşık %10’undan sorumludur. Genetik testlerle kanser geliştirme riski olan kadınlar tespit edilip cerrahi ya da medikal tedavilerle kanser gelişimi önlenebilmektedir. Diğer meme kanseri vakalarında ise, çok fazla değiştirilme imkanı bulunmayan kişisel ve çevresel faktörler rol oynamaktadır. Meme kanseri, 40-59yaş grubundaki kadınlarda kansere bağlı ölümlerin ana nedenidir. Ancak kanser taramalarında mamografinin yaygın kullanımı ile 50yaş üstü kadınlarda meme kanserinden ölümlerde %35 azalma sağlanmıştır. 13 Meme Cerrahisi Op. Dr. Münire Kayahan Elli yaş altı kadınlarda ölüm oranındaki azalma daha fazladır. Bu durum senede bir çekilecek mamografi ile hem kanserin çok erken evrede yakalanabilmesine hem de öncü “40 yaştan itibaren yılda 1 kez mamografi yapılmalı” lezyonların tespit edilip kanserleşmeden çıkartılmasına bağlanmaktadır. Çoğu vakada lezyonun kendisinin 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:28 Page 14 çıkartılması yeterlidir, bazı özel durumlarda memenin alınması gerekebilir. Koltuk altındaki lenf düğümleri ameliyat esnasında özel bir yöntemle değerlendirilir ve gerekmedikçe lenf düğümleri temizlenmez. Sonrasında hastalığın tekrarlamasını önlemek için kemoterapi, radyoterapi ve hormonoterapi gibi ek tedaviler uygulanabilir. Sağ kalım çok iyidir. Hamilelik ve emzirme döneminde de meme kanseri ortaya çıkabilir! Çalışmalarda 30 yaş altında gebe kalmanın ve emzirmenin meme kanserine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir. Ancak bu, gebelikte ve emzirme döneminde meme kanseri görülmez, demek değildir. Memede var olan ufak bir lezyon hormonların etkisi ile gebelikte hızla büyüyebilir ve çoğu zaman süt ile dolu irileşmiş memede fark edilmeyebilir. Bu durum gebelikte meme kanserinin ilerlemiş aşamalarda tespit edilmesine yol açar. Dolayısıyla gebelik ve emzirme döneminde kendi kendine meme muayenesi ve doktor takipleri aksatılmamalıdır. Ultrasonografi gebe ve emziren kadınlarda güvenle kullanılabilir ve lezyonlar bu dönemde de erken tespit ve tedavi edilebilir. Erkek meme kanserinde son yıllarda % 25 artış tespit edildi Meme kanserinin 100 erkekten birinde, ortalama 65 yaşta, görüldüğü bilinmektedir. Ancak son yıllarda erkek meme kanseri görülme oranlarında %25 artış tespit edilmiştir. Geç başvuru nedeniyle genellikle ilerlemiş halde tespit edilmektedir. Bu nedenle erkeklerin de kendi kendine meme muayenesini öğrenmesi ve memede ya da koltuk altında bir sertlik fark etmeleri durumunda mutlaka cerrahi uzmanı tarafından değerlendirilmeleri önerilmektedir. Unutulmamalıdır ki, meme kanseri erken tanı ile tedavi edilebilen bir hastalıktır. Sağ kalım çok iyidir. Erken tanıda önemli olan ise kendi kendine meme muayenesi ve meme cerrahı kontrollerinin aksatılmaması, istenen radyolojik tetkiklerin yapılmasıdır. Hamilelik ve emzirme döneminde de meme kanseri ortaya çıkabilir 14 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 15 GÖĞÜS HASTALIKLARI % % &% Çocuklarda bahar alerjisi ile ilgili en önemli sorular Bahar aylarının gelmesi ile birlikte pek çok anne baba için zor bir dönem başlar. Halk arasında saman nezlesi olarak adlandırılan alerjik rinit birçok çocuğa kabus dolu günler yaşatacak. KadıköyŞifa Kadıköy Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Hakan Solak, burun içi örtüsünün hapşırma ve akıntıyla birlikte şişmesi durumu olarak tanımlanan alerjik rinit ya da saman nezlesinin çocuklarda en çok görülen bahar alerjisi olduğunu söylerken hastalık hakkında en çok merak edilen soruları yanıtladı. "Saman nezlesi" hangi durumlarda ortaya çıkar? Hastalık herhangi bir yaşta başlayabilir. Ancak genellikle genç yaşta (1 - 20 yaş) başlar. Çoğunlukla ailede aynı hastalık mevcuttur. Anne ya da babada alerji varsa %30, her ikisinde de alerji varsa %60, oranında çocukta alerji görülecektir. Diğer alerjik hastalıkların (egzama, astım ve alerjik konjuktivit-göz nezlesi-) görülmesi olasılığı fazladır. Alerjik rinit ağır bir hastalık olmamasına rağmen kişiyi son derece rahatsız edebilir; uykuyu, yemek yeme ve yaşam şeklini olumsuz etkiler; okul ve işgücü kaybına yol açar. Kent yaşamı alerjik hastalıkların görülme oranını arttırmıştır. Bunda çevre kirliliğinin rol oynadığı düşünülmektedir. Alerjik riniti olan kişilerde sinüs enfeksiyonları, kulakta sıvı birikimi ile ortaya çıkan işitme azalmaları ve burun polipleri görülebilir. Ayrıca alerjisi olmayan kişilere oranla astım gelişme riski 4 kez daha fazladır. Alerjiye yol açan diğer bir madde ise "mold" denen küflerdir. Moldlar ekmeği küflendirir, meyvelerin bozulmasına yol açar. Aynı zamanda kuru yapraklarda, çayırlarda, samanda, tohumlarda, diğer bitkilerde ve toprakta bulunur. Soğuğa dirençli olduklarından alerji sezonu uzundur ve karın toprağı kapattığı dönemler dışında sporları havada bulunur. Moldlar ev içindeki 15 Göğüs Hastalıkları Dr. Hakan Solak bitkiler ve topraklarda yaşar. Bodrum katları ve çamaşır odaları gibi nemli yerlerin yanı sıra, peynirde ve mayalanmış içkilerde de bulunur. Moldlardan korunmak için ev bitkilerinin sayısı azaltılmalıdır. Belirtileri nelerdir? Alerjik riniti olan hastalarda burun tıkanıklığı, hapşırma nöbetleri, sulu burun akıntısı, burun ve gözlerde kaşıntı (aynı zamanda konjuktivit), damakta ve gırtlakta kaşıntı, öksürük ve baş ağrısı görülebilir. Alerjiye yol açan polenlerin kaynağı çeşitli otlar ve ağaçlardır. Polenler havadan burun, göz ve boğazımıza yapışarak birikirler. İlkbaharda polenlerin kaynağı genellikle ağaçlar, yaz ve sonbaharda ise genellikle çayır otlarıdır. Bir bitkiye veya hayvana ait alerjen madde vücuda girerse bu istilayı önlemek için bağışıklık sistemi bir reaksiyon gösterir. Normal şartlar altında bu, yararlı ve doğal bir korumadır. Ancak bazı kişilerde bu reaksiyon aşırı boyutlarda olmaktadır. Bu kişiler alerjik olarak tanımlanmaktadır. Alerjen maddeler vücudu antikor yapmak üzere uyarırlar. Bunlar daha sonra alerjen maddelerle birleşip bazı kimyasal maddeler salgılatırlar. Bu maddeler arasında en iyi bilineni histamindir. Bu kimyasal maddeler burun içi örtüsünün şişmesine, kaşıntıya ve aşırı miktarda salgı oluşmasına neden olur. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 16 Teşhis ve tedavi nasıl yapılır? Alerji düşünülen durumlarda tanıyı kesinleştirmek için bazı testlerin yapılması zorunludur. Bu testler 4 gruba ayrılır: serolojik (kan) tetkik, prick-test (derideki spesifik antikorların gösterilmesi), burun sekresyonunun kimyasal analizi ve burun içine alerjen maddelerle yapılan uyarı testi. Alerji tanısı doğrulandıktan sonra uygun tedavi başlatılmalıdır. Tedavi 4 ayrı başlık altında toplanabilir: 1- Alerjen uyaranlarla temasın kesilmesi, 2- İlaç tedavisi, 3- Hiposensibilizasyon (aşı tedavisi) 4- Cerrahi Tedavi İlaç tedavisi Alerji tedavisinde birçok ilaçtan yararlanılmaktadır. Bunlar arasında antihistaminikler, dekonjestanlar, kromolin ve kortizonlu ilaçlar vardır. Bu ilaçlar tek tek veya kombine olarak kullanılabilir. İlaç tedavisinin özelliği çok çabuk etki göstermesidir. Burun içerisine uygulanarak kullanılan kortizonlu spreylerin yan etkileri son derece azdır. Ancak bu ilaçların etki gösterecek en düşük dozda ve düzenli olarak kullanılması yararlı olmaktadır. Hiposensibilizasyon (aşı) tedavisi Çevre kontrolü ve ilaç tedavisine rağmen şikayetlerin 2 yıldan fazla devam etmesi durumunda önerilir. Bu yöntemle bağışıklık sisteminin tepki mekanizması değiştirilmeye çalışılmaktadır. Etkisi yavaş görülür ve sadece aşıda kullanılan maddelere karşı iyileşme elde edilir. Uygulama, alerjen maddelerin belirli miktarda vücuda verilmesi ile yapılır. İşlem uzman gözetiminde yapılır. Tedavi 3-5 yıl süreyle uygulanır. İlk 3 yıl içinde yeterli iyileşme görülmezse tedavi sona erdirilir. Cerrahi tedavi Daha çok aşırı büyümüş burun etlerinin veya poliplerin tedavisine yönelik olarak yapılır. Bu yöntemler tek tek veya kombine olarak kullanılabilir. En etkili tedavi yöntemi uygulansa bile eğer alerjen maddelerle yoğun olarak karşılaşılıyorsa başarı şansı az olacaktır. Alerjik riniti olan kişilerde sinüs enfeksiyonları, kulakta sıvı birikimi ile ortaya çıkan işitme azalmaları ve burun polipleri görülebilir. 16 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 17 GENEL CERRAHİ % % &% Obezite tedavisinde cerrahi yöntemler Obezite başta kalp hastalıkları olmak üzere çok farklı rahatsızlıkların oluşmasına neden olabilir. Bazı kişiler diyet ve beslenme uzmanı eşliğinde fazla kilolarından kurtulabiliyorken, bazı kişiler girişimsel tedaviye gereksinim duyar. KadıköyŞifa Kadıköy Hastanesi Genel Cerrahi uzmanı Op. Dr. Levent Eminoğlu, obezite tedavisinde uygulanabilen cerrahi girişimler hakkında bilgi veriyor Mide balonu nedir? Mide balonu ilk kez ABD Cleveland’de tıkayıcı kalp hastalığı nedeni ile kalp ameliyatı olacak aşırı şişman hastalarda ameliyat riskini azaltmak için kilo vermeye yardımcı bir yöntem olarak yaklaşık 20 yıl önce uygulanmış. Kazandığı başarı nedeni ile kullanımı gittikçe artmış ve yapısında yapılan iyileştirmeler sonrasında; kilo verme girişimlerinden biri olarak yerini almıştır. Mide balonu tıbbi silikondan yapılan, sönükken tüp şeklinde olup, içi sıvı ile şişirildiğinde ise küre şeklini alan 400 ila 700 ml hacminde düzenek. Mide balonu tedavisi nasıl uygulanır? Bilinçli rahatlatma yöntemi ile (işlem sırasında genel anestezi gerekli değildir. Ancak hasta hiçbir şey hissetmez ve hatırlamaz) ağızdan endoskopik olarak (ameliyata gereksinim olmaksızın) yerleştirilen mide balonu, mide içinde kişinin özelliklerine bağlı olarak 400 - 700 ml sıvı ile şişirilir ve mide içinde bırakılır. İşlem yaklaşık 10 dakika sürmektedir. Sonrasında hasta 3 saat boyunca hastanede izlenir ve sonrasında evine gidebilir. Özellikle ilk 48 saatte mide balonu nedeni ile kasılma ve bulantı oluşabilir. Bu dönemde ilaç ile önlem alınmalıdır. Uyumlu olan ve ilaç kullanılan hastalarda 17 Genel Cerrahi Op. Dr. Levent Eminoğlu nadiren sorun yaşanır. Gıda olarak ilk 48 saatte yalnızca sıvı alınmalı, sonrasındaki 4 günde ise püre halinde gıda tüketilmelidir. Mümkün olduğunca az miktarda ve sık gıda ile başlanır sonrasında ise özellikle yüksek kalorili sıvılardan kaçınılması ve mümkün olduğunca katı gıda tüketilmesi istenir. Katı gıda alımında balonun hacim etkisi ile çabuk doygunluk olur. Mide balonu genel kabulde 6 ay tutulmakta sonrasında balon değiştirildiğinde 6 ay daha devam edilebilmektedir. Mide balonunun bir yardımcı yöntem olduğu ve hasta uyumunun ve istekli olmasının başarıdaki en önemli etken olduğu unutulmamalıdır. Mide balonu kimlere uygulanabilir? Mide balonu genel olarak: 1) VKİ’si 30’un üzerinde olan. 2) VKİ’si 27’nin üzerinde olup şişmanlığa bağlı yandaş hastalığı (hipertansiyon, tip 2 diyabet vs.) olanlarda. 3) VKİ’si 50’nin üzerinde olan hastalarda, kalıcı kilo verme cerrahisi öncesi ameliyata hazırlık aşamasında kilo vermeye yardımcı yöntem olarak. 4) 18 - 65 yaş arası kişilerde uygulanır. Gebelikte, büyük mide fıtığı olan, reflüye bağlı ileri dönem yemek borusu hasarı olan hastalarda, ülseri olan 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 18 OBEZİTE KRONİK BİR HASTALIKTIR. TEDAVİ EDİLEBİLİR. ağır gastriti olan hastalarda, kronik aspirin kullanan, ya da ciddi düzeyde psikolojik hastalığı olan kişilerde uygulanmamalıdır. Mide balonu tedavisinde olası komplikasyonlar nelerdir? Mide balonunda en önemli nokta hastanın istekli ve uyumlu olmasıdır. İlk 48 saat sonrasında nadiren devam eden bulantı kasılma ve öğürme olabilir. Çok nadir olarak balonun inmesi, delinmesi ve enfekte olması oluşabilir. Yine çok nadiren ilaç desteğine rağmen uyumsuzluğa bağlı mide balonu çıkartılabilir. Mide balonu ile nasıl bir başarı oranı amaçlanır? Uyumlu ve istekli olmak mide balonu ile kilo vermede son derecede önemlidir. Yeme düzenine dikkat eden uyumlu ve istekli davranan kişilerde ortalama 6 aylık dönemde 20 kg vermesi beklenir. Mide tüpleştirme nedir? Vücut kitle endeksi ( VKİ ) yüksek hastalarda ABD de uzun süredir altın standart ameliyat olarak uygulanan Gastrik Bypass ( Mide Baypası ) ameliyatının hem cerrahi risk hem de uzun dönemde karşılaşılabilen komplikasyonlar nedeni ile daha düşük cerrahi risk ve komplikasyon oranı ile birlikte benzer uzun dönem sonuçları olan mide tüpleştirme tekniği geliştirildi.Mide tüpleştirme hem kısa iyileşme süreci hem de normal yaşantıya hızlı dönüş sağlaması nedeni ile hızla popüler hale geldi . Mide bandı ameliyatlarında düşüş görülürken Avrupa ve Güney Amerikada en hızlı yaygınlaşan kilo verme ameliyat tekniği haline geldi. ABD’de ise sayısal olarak kullanımı mide baypasına yaklaşmaktadır. kısmında küçük bir rezervuar bırakılarak midenin geri kalan kısmı yemek borusu boyutlarına yakın şekilde küçültülür.Ameliyat laparoskopik olarak uygulanır ve ekibimizin ortalama süresi bu ameliyat için 45¬_ 60 dakikadir.Hasta hastanede 3 gün kalır ve evine fiziksel olarak normal hareket düzeyine dönmüş olarak dönebilir.2 haftalık bir diyet sonrası normal yemek düzenine dönebilir. Mide tüpleştirilmesinin kazanımları nelerdir? Mide tüpleştirme ameliyatının en büyük kazanımı cerrahi risk ve uzun dönem komplikasyonlarda belirgin azalmaya karşın mide baypasına çok yakın sonuç vermesidir.Ameliyat süresi yarıya inmekte, eve dönüş ve iyileşme süresi belirgin şekilde azalmaktadır. Mide barsak dizgesinin ( sisteminin ) doğal yolu değiştirilmediği için emilim bozulmaz ve vitamin mineral emilememesi nedeni ile hayat boyu ilaç kullanımı gerekmez. Mide tüpleştirme tedavisi nasıl uygulanır? Mide tüpleştirilmesi hacim kısıtlayıcı yöntemle kilo vermeyi sağlar. Midenin antrum olarak tanımlanan son www.obezitenedir.com 18 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 19 GÖĞÜS HASTALIKLARI % % &% Her yıl 2 milyon insan hayatını verem nedeniyle kaybediyor. Halk arasında ‘İnce hastalık’ olarak da bilinen verem dünyada her yıl 2 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden oluyor. Pek çok farklı nedenden dolayı ortaya çıkabilen verem günümüzde tedavi edilebilen ancak tedavisi uzun süren bir hastalıktır. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Cengiz Şen, verem nedenleri, belirtileri ve tedavisi hakkında bilgi veriyor. Verem (tüberküloz) hastalığını yapan bir bakteridir. Bu mikrobu 24 Mart 1882 de Robert Koch keşfetmiştir. Özellikle solunum yolu ile bulaşan bir mikroptur ve dünya nüfusunun üçte birinde yaklaşık 2 milyar insanda bu mikrop bulunmaktadır. Mikrobun vücutta bulunması hastalık anlamına gelmez. Taşıyıcıların ancak %10’unda hastalık meydana gelir. Hastalığın oluşabilmesi için mikrobun çoğalmaya başlaması gerekir. Her yıl 8 milyon insan vereme yakalanıyor! Özellikle vücut savunma sistemi zayıflamış kişilerde bu daha kolay gerçekleşir. Uyuşturucu madde kullanımı, sigara ve alkol tüketimi, d vitamini eksikliği, kilonun düşük olması, silika tozlarına maruz kalmak, kanser, şeker hastalığı, kronik böbrek hastalığı, çölyak hastalığı, AIDS, kortizon kullanımı, organ nakli ve tüberküloz hastası ile yakın ve uzun süreli temas hastalık gelişimini kolaylaştırmaktadır. Dünyada yılda 8 milyon, (ülkemizde de yaklaşık 20.000 ) yeni tüberküloz hastası ortaya çıkarken, 2 milyon insan da tüberküloz nedeniyle hayatını kaybetmektedir. 2 haftadan uzun süren öksürük tehlikeli! Öksürük, balgam çıkarma, kan tükürme, kilo kaybı, gece terlemesi ve halsizlik verem hastalığının en sık 19 Göğüs Hastalıkları Uzm. Dr. Cengiz Şen görülen belirtilerindendir. Özellikle öksürük yakınmasının antibiyotik ve diğer tedavilere rağmen 2 haftadan uzun sürmesi dikkate alınmalıdır. En sık akciğerler tutulmakla birlikte diğer organlarımızda da (örneğin kemik, bağırsak, ses telleri vb) tüberküloz gelişebilmektedir. Akciğer tüberkülozunda kesin tanı için en geçerli yöntem balgam incelemesinde mikrobun saptanmasıdır. Balgam çıkaramayan hastalarda balgam çıkarmayı kolaylaştıracak ilaç ve yöntemler denenebilir; Bronkoskopi adı verilen endoskopik inceleme ile balgam örneği alınması gerekebilir. Verem tedavi edilebilen ancak tedavisi uzun süren bir hastalıktır Tüberküloz tedavi edilebilen bir hastalıktır. Tedavi süresi 6 aydır. Bazı durumlarda bu sürenin uzatılması gerekebilir. İlk iki ay 4 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 20 Akciğer tüberkülozunda kesin tanı için en geçerli yöntem balgam incelemesinde mikrobun saptanmasıdır. farklı antibiyotik kullanılırken son 4 ay iki antibiyotik ile devam edilir. Genellikle tedavinin 15. gününden itibaren hastalar kendilerini daha iyi hissederler ve bulaştırıcılık ciddi oranda ortadan kalkar. Bu dönmede tedavinin “nasıl olsa kendimi daha iyi hissediyorum” düşüncesiyle erken kesilmesi hastalığın ilerlemesi ve ilaç direnci gelişmesi gibi çok ciddi sorunlara yol açabilir. Dirençli tüberkülozun tedavisi hem daha uzundur, maliyeti yüksektir hem de başarı oranı çok daha düşüktür. Tüberkülozdan korunmak için alınması gereken en önemli önlem bulaştırıcı hasta bireylerin düzgün tedavi edilmesinin sağlamasıdır. BCG aşısı tüberküloz menenjit gibi tüberkülozun tehlikeli formlarından koruyucu etki gösterir. Kişinin uykusuna ve beslenmesine özen göstermesi, stresle mücadele etmesi önemlidir. Güneş ışığı da ortamdaki verem mikroplarının ölmesine neden olmaktadır. 20 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 21 KARDİYOLOJİ % % &% Her üç kadından biri kalp hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Kalp ve damar hastalıkları daha çok erkeklerde ölüm sebebi olarak bilinmektedir. Oysa her 3 kadından 1’i kalp hastalığı nedeniyle hayatını kaybediyor. Meme kanserinden ölüm oranının 31 kadında 1 olduğunu göz önüne alınacak olura, kalp hastalıkları 10 kat daha fazla oranda kadın ölümüne sebep olmaktadır. darlığı gibi daha genel yakınmalar şeklinde başlamaktadır. Böylece birçok kadın bu yakınmaların üzerinde durmayıp daha geç dönemde hastalık ilerledikten sonra doktora gitmektedir. O halde östrojen hormonu kadını sanılanın aksine korumamakta mı? Kalp ve damar hastalıkları kadınlarda erkeklere oranla 10 yıl daha sonra ortaya çıkmakta ve risk özellikle menopozdan sonra daha da artmaktadır. Menopozla birlikte, hipertansiyon, hiperlipidemi (Kan yağlarının yükselmesi), diyabet, kilo artışı gibi risk faktörlerinin oluşumunun artması, kalp hastalığının oluşumunu da hızlandırmaktadır. Kadınlar maalesef erkeklere oranla, kendi risk faktörlerini daha az fark etmektedir. Kalp hastalığının yakınmaları, kadınlarda erkeklere göre daha belirsiz seyretmekte bu nedenle çok uyarıcı olmamaktadır. Erkekler daha çok göğüs ağrısı yakınması ile başvururken kadınlarda yorgunluk, nefes Kalp hastalıklarının teşhisinde kullanılan testler, kadınlarda daha az uygulanmakta ve daha yanıltıcı sonuçlar vermektedir. Bu sebeple de erken teşhis edilme oranı, erkeklere göre daha düşük olmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarının en az %80 oranında Kardiyoloji Doç. Dr. Zeynep Tartan sakatlık oranının %80-90 oranında azaltılabileceği bilinmektedir. Kadın ve kalp hastalığı ilişkisini anlamak için bu risk faktörlerinin, kadın cinsiyette nasıl bulunduğuna bakmak aydınlatıcı olur. Sigara: Kadınların çalışma hayatında daha fazla aktif rol almalarıyla birlikte sigara tüketimi de artmıştır. Sigara önlenebilmesi mümkün olan, en önemli kalp ve damar hastalığı risk faktörüdür. Öyle ki günde 1-4 adet sigara içen kadınla, hiç içmeyen kadın karşılaştırıldığında içenlerde risk 2 kat daha fazla artmaktadır. Kadınlar sigarayı bırakmada erkelere oranla, kilo alma kaygısıyla daha fazla zorlanmaktadır. Kalp ve damar hastalıklarının en az %80 oranında sigara, hipertansiyon, yüksek kan yağları, ailede kalp hastalığına yatkınlık, şişmanlık, hareketsiz yaşantı, diyabet gibi klasik risk faktörlerine bağlı olarak geliştiği bilinmektedir. sigara, hipertansiyon, yüksek kan yağları, ailede kalp hastalığına yatkınlık, şişmanlık, hareketsiz yaşantı, diyabet gibi klasik risk faktörlerine bağlı olarak geliştiği bilinmektedir. Bu nedenle bu risk faktörlerinin azaltılması durumunda, kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm ve 21 Hipertansiyon: Yurt dışındaki araştırmalar hipertansiyonun erkekte, kadından daha fazla olduğunu göstermektedir. Ancak ülkemizde hemen her yaş grubunda ,kadında hipertansiyon, erkekten daha sık olarak gelişmektedir. Bunun en önemli sebebi 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 22 Türkiyede kadınlarda şimanlık ve bunun sonucu metabolik sendrom, diyabet, insülin direnci gibi hastalıkların daha fazla görülmesidir. Bu hastalıkların hepsi hipertansiyon oluşumunda ve kan yağlarının bozulmasında önemli rol oynamaktadır. Özellikle hareketsiz yaşantı ve egzersiz alışkanlığının olmaması kilo artışı ve hipertansiyon oluşumu için en önemli sebeplerdir. Kadınlara özel gebelikte başlayan hipertansiyon da ayrı bir önem taşımaktadır. Gebelikte başlayan hipertansiyon öyküsü olan kadınların, olmayanlara göre kalp ve damar hastası olma riski daha yüksektir. Bu nedenle gebelikte tansiyonu yüksek seyreden kadınların, doğum sonrası daha sıkı izlem altında tutulması önerilir. Kan yağlarının yükselmesi: Orta yaşlı sağlıklı bir kadında kolesterolün 200 mg/dl’nin üzerinde olması, iyi huylu kolesterol olan HDL’nin 50 mg/dl’ nin altında olması, kalp ve damar hastalık riskini arttırır. HDL kolesterolü östrojen hormonu nedeniyle kadında erkekten daha yüksek oranda bulunur ve bu sebeple daha koruyucudur. Ancak kilo artışı ve hareketsiz yaşantı, sigara tüketiminin artması HDL kolesterolünün başlıca düşmanıdır. Damar tıkanıklığından sorumlu olan kötü huylu LDL kolesterolünü düşük düzeyde tutabilmek için, sadece yeme içme konusunda dikkatli olmak yeterli olamamaktadır. LDL kolesterolünü düşük tutabilmek için düzenli fizik aktivitenin de olması gerekir. Haftada en az 3 gün ortalama 1 saat kadar tempolu yürüyüş gereklidir. Araştırmalar kalp hastalıklarından korunma için riskli olan kadınlarda LDL kolesterol düzeyinin 130 mg/dl’nin altında olmasını önermektedir. Obezite ve Hareketsiz Yaşantı: Ülkemizde yapılan önemli bir araştırma olan TEKHARF çalışması sonuçlarına göre 40 yaş üstü kadınların %46.6’sı obez kapsamına girmektedir. Aynı grup kadınların 2/3’ü ya çok az ya da az fiziksel aktivite yapmaktadır. Fazla kilolu olmak diyabet riskini 3 kat arttırmaktadır ve diyabet sıklığı ülkemizde kadınlarda erkeklerden daha fazladır. Diyabet erkelerde kalp ve damar hastalığı riskini 2-3 kat artırırken, kadında 3-7 kat arttırmaktadır. Hamilelik sırasında açlık kan şekeri 121 mg/dl ve üzerinde seyreden kadınlarda doğum sonrası diyabet gelişme riski 21 kat artmaktadır. Bu nedenle doğum sonrası alınan kiloların diyet ve egzersizle 6-12 ay içinde geri verilmesi çok önemlidir. Sonuç olarak kalp ve damar hastalıkları kadınlarda • Bulguların daha hafif belirtilerle başlaması nedeniyle daha geç evrede teşhis edilmektedir. • Kadınlarda hastalığı araştırmaya yönelik yapılan testler erkeklere göre daha yanıltıcı sonuçlar vermektedir. • Kadınlarda risk faktörleri, erkekte olduğunda daha fazla hastalık riskini arttırmaktadır. • Kalp ve damar hastalığı olan kadınlar erkeklere oranla daha fazla ölmektedir. Kalp ve damar hastalıkları çok yavaş ve sinsi ilerleyen bir hastalık olup bu nedenle hastalığı önleme de en önemli yöntemin risk faktörlerinin kontrolü olduğu unutulmamalıdır. Eyvah tansiyonum düştü ne yapabilirim ? Göz kararması, baş dönmesi, ani bir halsizlik ve ter boşalması gibi durumlar tansiyon düşüklüğünde olabilir. Tansiyon düşmesine bağlı yakınmalar olduğunda hemen oturur ve mümkünse yatar pozisyonda ayaklarınızı baş seviyenizden yukarı kaldırın. Kendinizi iyi hissedene kadar ayağa kalkmaya çalışmayın. Eğer tansiyon ilacı kullanıyorsanız bu durumdan doktorunuzu haberdar edin ve ilaçlarınızı gözden geçirin. Bol miktarda sıvı almaya özen gösterin. Çok fazla tuz kaybınız olmuşsa tuz alımınızı arttırın. 22 Kendinizi iyi hissettiğinizde hemen ayağa kalkmayın. Önce biraz oturun sonra destek alarak ayağa kalkın. Eyvah tansiyonum yükseldi ne yapabilirim ? Tansiyon yükselmesi durumunda önce panik olmayın. Heyecan ve sinirlilik tansiyon düşüşünü engeller. Gerilimli bir ortamdaysanız sakin ve temiz hava alabileceğiniz gevşeyebileceğiniz bir yere geçin ve sakin sakin nefes alın. Tansiyon düşürmede kullanılan dil altı hapını (kaptopril 25 mg ) dilinizin altına koyun ve 30 dakika sonra tekrar tansiyonunuzu ölçün. Tansiyon ilaçlarınızı düzenli kullanın, o günkü dozunu almadıysanız hemen alın ve tansiyonunuzu takip edin. Tuzu ve tuzdan zengin gıdaları çok az tüketin. Ağrı kesiciler tansiyon artışına sebep olabileceğinden doktorunuza danışarak alın. Ne zaman kalp hasatlığından şüpheleniyim? Kalp damar tıkanıklığı çok belirsiz hatta bazen ilk bulgu olarak kalp krizi ile ortaya çıkabilir ancak şu bulgular varsa mutlaka kalbinizi kontrol ettirin. • Eskiden yürüdüğüm mesafeleri artık rahat yürüyemiyorum, nefesim kesiliyor, çabuk yoruluyorum. • Yürürken göğsümde bir yanma oluyor veya göğsümde bir baskı, basınç hissi oluyor. • Tok karnına yürürken veya elimde yükle yürürken zorlanıyorum • Hızlı yürürken veya yokuş yukarı giderken, rüzgara karşı yürürken göğsümde ağrı, yanma veya zorlanma oluyor. • Yürürken sol kolumda ağırlık ve uyuşma oluyor yoruluyorum. • Geceleri yattığımda tek yastıkta yatamıyorum, nefes darlığım artıyor oturunca rahatlıyorum. • Sık sık bayılacak gibi hissettiğim çarpıntılarım oluyor. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 23 MEDİKAL ESTETİK % % &% Destek tedavi olarak ozonterapi Ozon tedavisi ile birçok patolojik durum daha iyi hale gelir veya tamamen düzelir. Bu durum bir seri tıbbi araştırma ve tıbbi yayın ile kanıtlanmıştır. Kural olarak hastalıkların tedavisinde ozon diğer tedavilere ek olarak uygulanır, tamamlayıcı tedavi grubuna girer. Medikal ozon kurallara uygun olarak uygulandığı takdirde tamamen güvenli, pratik, etkili ve ucuzdur. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Kaliteli Yaşam Polikliniği Medikal Estetik Hekimi Dr. Yasemin Savaş, ozonterapinin kullanım alanları hakkında bilgi veriyor. Doğal olarak, diğer tıbbi tedavi yöntemlerinde de olduğu gibi % 100 garanti hiçbir zaman vaat edilemez, tedavi başarısı uygulanan duruma, hastalığın ve hastanın genel sağlık durumuna bağlıdır. Ancak ozon tedavi ile hastanın genel durumunda iyileşme ve ağrılarında azalma mutlaka olmaktadır. Başarı hastanın ve hastalığın durumuna bağlı olduğu gibi uygulanan yönteme, konsantrasyona ve sıklığına bağlıdır. Ozonterapi hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabilir? Dolaşım bozuklukları Arteriel dolaşım bozukluklarında diğer semptomların yanı sıra bacaklarda hissedilen soğukluk, kısa yürüyüşler sonrasında ayaklarda hissedilen ağrı alarm veren semptomlardır. Bu durum ozon tedavi için 40 yıldır çok önemli endikasyon oluşturur. Ozon tedavinin dolaşım bozukluklarındaki başarısı yapılmış birçok sayıda tıbbi çalışma ile kanıtlanmıştır. Ozon klasik tedaviye ek olarak veya tamamlayıcı olarak kombine kullanılabilmektedir. Anti-aging İş hayatındaki stres, yoğun çalışma temposu, zihinsel ve bedensel yorgunluk ozon (O3) tedavisine çok iyi yanıt verir. Ozonun kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin metabolizma aktivasyonu ile genel iyilik hali ile kişiler kendilerini yenilenmiş hissetmektedirler. Profesyonel sporcular ve kadınlar bu tedaviden oldukça faydalanmaktadırlar. Ozon fiziksel dayanıklılığı arttırmaktadır. Yaşlı kişiler ozon tedavisine oldukça iyi yanıt verirler. Bütün klinik avantajlarının yanı sıra oksijenin dokular tarafından daha iyi kullanımını sağlar, bağışıklık sistemini harekete geçirir ve vücudun kendi antioksidanlarını ve serbest radikallere karşı savaşan hücreleri 23 Medikal Estetik Dr. Yasemin Savaş harekete geçirir. Bunun ötesinde beyindeki dolaşım bozukluklarında olumlu etkileri mevcuttur. Bu durumlarda fiziksel performansta azalma, yürüme güçlüğü ve baş dönmesi hissedilir. Bunlara ek olarak tamamlayıcı tedavinin yanı sıra ozon tedavi yaşam kalitesini arttırmak için kullanılmaktadır. Kanser Kanser hastalarında ozon tedavisi tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılıdır. Burada ozonu immun sistem (bağışıklık sistemi) aktivasyonunda düşük dozlarla kullanmaktayız. İmmun hücreler – örneğin lenfositler, yardımcı ve baskılayıcı hücreler, lenfositler ve natural killer hücreler (katil hücreler) cytokin denilen interferonu da içeren haberci proteinleri üretmek için ozonun başlattığı biyolojik reaksiyonlar yoluyla aktif hale getirilir. Aslında, ozon vücudun kendi interferon ve 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 24 interlökinlerini artan miktarlarda üretmesini sağlar. Ozonlanmış kanın hastaya verilmesiyle, pozitif olarak artan bir immün reaksiyonu başlatılır. Bu aynı zamanda vücudun genel direncinin ve zindeliğinin artmasına katkıda bulunur. Cilt mantarları ve enfekte cilt lezyonları Ozonun mantar ve bakterileri yok edici özelliği, 100 yıl boyunca içme suyunun arıtılmasında başarılı bir şekilde kullanıldı. Bu özellikleri, inatçı deri humusları ve mantarlarla savaşmakta tıbbi ozonu çok etkili bir tedavi ajanı yapar, özellikle bakteriyel enfeksiyonlu ayaklar, gövdedeki mantar enfeksiyonları, mukozaların fungal / mycotic enfeksiyonları. Yara Bakımı Enfeksiyonlu yaraların lokal tedavisi, mesela açık yatak yaraları (decubitus ülserler), alt bacağın ülserleri (Ulcus cruris), şeker hastalarının iyileşmeyen yaraları ve kangren, tıbbi ozonun klasik uygulama alanlarına ait olan proseslerdir. Burada biz öncelikle, mikropsuz ve temiz yaralar elde etmek için ozonun dezenfektan özelliğinden, diğer deyişle bakterisid ve fungisid etkisinden yararlanırız. Yaranın temizlenmesinden itibaren, düşük dozda ozon uygulayarak iyileşme süreci hızlandırılır. Viral hastalıklar Herpes simplex (facial herpes), herpes zoster (shingles) Uçuğun her iki tipi, virüsler tarafından oluşur. Dudakların uçuğu (Herpes Labialis), sık sık tekrar eden ve nahoş bir hastalıktır. Çok başarılı bir şekilde diğer tıbbi metotlarla ozonun kombinasyonu şeklinde tedavi edilir. Herpes zoster veya padavralara, ozonla tamamlayıcı uygulama faydalıdır, ozonlu su kompresleri ve ozonlu kan transfüzyonu şeklinde iki farklı yoldan tedavi edilebilir. Hepatit A, B, C Karaciğerin enflamasyonu, tıbbi ozon için klasik tedaviler arasında sayılır. Hepatit A (HVA = hepatitis virus A) diğerlerine göre problemsiz ve tamamen iyileşebilirken, virüsün diğer şekli, hepatit B (HVB = hepatitis virus B), sıklıkla kronik bir şekilde seyreder. Burada klasik tıbbi tedavi metotlarına ilave olarak, ozonlu kan transfüzyonu ya da rektal yolla ozon/oksijen gazının kontrollü bir şekilde verilmesi ile başarılı sonuçlar alınmıştır. Aynı yöntemler ayrıca kuluçka süresi yıllar süren ve kronikleşene kadar bir karaciğer hastalığı olarak teşhis edilemeyen hepatit C hastalığına da uygulanır. Eklem hastalıkları Enflamasyonlu eklem hastalıklarını üç evreye ayırdığımızda, özellikle evre 1 ve 2, bir başka deyişle ağır kemik deformasyonlarının olmadığı durumlar, medikal ozon uygulamalarına cevap verir. Gonartroz (diz eklemi enflamasyonu) ya da diz ve omuz eklemlerindeki aktif arthritic form tedaviye cevap veren sınıfa dahildir. Standart tıbbi metodlara- spesifik egzersiz terapileri - ilave olarak bu gibi durumlarda intraartiküler ozon enjeksiyonu başarıyla uygulanır. Bağışıklık sistemini güçlendirme ve kıkırdak metabolizmasını aktive etme özelliklerine ek olarak burada ozonun tamamıyla antienflamatuar özelliğinden faydalanıyoruz. 24 Artritik/Romatizmal Durumlar - Kronik poliartritler Artritik/romatizmal durumlar iskelet veya kas sistemiyle ilgili pek çok ağrılı, fonksiyon kısıtlılığı da yapabilen hastalığı kapsamaktadır. Genel olarak medikal ozon uygulaması fizik tedavi ile beraber kombine olarak tamamlayıcı amaçla kullanılmaktadır. Romatoid artrit ( kronik poli artrit ) de yapılan çalışmalarda akut olmayan durumlarda ozon majör otohemoterapi tamamlayıcı olarak başarılıdır. Burada kullandığımız etkisi anti enflamatuar etkidir. Artritik/romatizmal durumlar iskelet veya kas sistemiyle ilgili pek çok ağrılı, fonksiyon kısıtlılığı da yapabilen hastalığı kapsamaktadır. Genel olarak medikal ozon uygulaması fizik tedavi ile beraber kombine olarak tamamlayıcı amaçla kullanılmaktadır. Romatoid artrit ( kronik poli artrit ) de yapılan çalışmalarda akut olmayan durumlarda ozon majör otohemoterapi tamamlayıcı olarak başarılıdır. Burada kullandığımız etkisi anti enflamatuar etkidir. Kanser hastalarında ozon tedavisi tamamlayıcı tedavi olarak oldukça başarılıdır. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 25 KLİNİK PSİKILOJİ % % &% Down sendromlu bir çocuğa sahip olmak Elbette her anne ve baba adayı sağlıklı bir çocuğa sahip olmak ister. Ancak bazı çocuklar hamilelik boyunca ne kadar dikkatli olunursa olunsun, ne kadar test, tetkik yaptırılırsa yaptırılsın, kalıcı rahatsızlıklarla dünyaya gelir. Bunlardan biri de anne ve babalar için kabullenmesi çok zor olan Down Sendromu'dur. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Uzman Klinik Psikologu Merve Büyükkucak, Down sendromlu bir çocuğa sahip olmanın ebeveynleri nasıl etkilediğini ve hayatlarını nasıl kolaylaştırabileceklerini anlatıyor. Down Sendromu kromozomal anomaliler arasında en sık rastlanan durumlardan biridir. Bu anomali 21. kromozomun kısmi ya da tam olarak kopyalanması sonucu normal şartlar altında 46 olan kromozom sayısının bu nedenle 47 olmasıyla ortaya çıkar. Bu ekstra genetik materyal sonucunda çocuğun gelişimi çeşitli değişimlere uğrar ve Down sendromu ile özdeşleşen çeşitli karakteristik durumlar oluşur. Türkiye’de net bir veri olmamasına rağmen ortalama her 800 doğumda bir bu sendromun görüldüğü ve yaklaşık 100.000 Down Sendromlu kişinin var olduğu tahmin edilmektedir. Geç yaşta anne olmak risk faktörü Kromozomal bir hata olarak adlandırılabilecek bu durumun genetik kaynağı genelde oldukça düşüktür. Tek bilinen risk faktörü annenin geç yaşta (özellikle 35 yaş ve üzeri) doğum yapmasıdır ki günümüzde kadınların daha geç yaşta bebek sahibi oldukları düşünüldüğünde bu bilgi daha da fazla önem taşır hale gelmektedir. Genetik bir farklılık olan Down Sendromu her ırk ve her sosyoekonomik seviyede görülebilmektedir. Down sendromlu çocuklar daha yavaş büyür Hamilelikle birlikte başlayan çeşitli değişimler, doğumdan sonra ve kişinin yaşamının geri kalanında da etkilerini göstermeye devam eder. Bu sendroma sahip çocuklar genel olarak yaşıtlarından daha yavaş büyürler. Bu çocukların sahip oldukları bazı farklılıklar ortak ve gözle görülebilir niteliktedir. Örneğin badem şeklinde gözler, küçük burun, yuvarlak bir yüz ve basık bir profil gibi karakteristik özellikler bunlar arasında sayılabilir. Her Down sendromlu çocuk kendi içerisinde özeldir Ortak karakteristik özelliklere sahip olsalar da aslında her Down Sendromlu birey kendi içerisinde özeldir. Tıpkı diğer çocuklar gibi Down Sendromu’na sahip çocukların da zeka seviyeleri, yetenek alanları ve kişilikleri çeşitlilikler gösterir. Bilişsel beceriler açısından genel olarak hafif veya orta seviyede zihinsel gelişim gecikmeleri yaşarlar. Bu gecikme ve gerilikler zaman içinde daha da belirgin olmakta ancak erken özel eğitim destekleri, dil terapileri, oyun terapileri ile bu gecikmenin etkileri en aza indirgenebilmekte ve bu çocuklar da toplumsal hayata ve eğitim hayatına başarılı bir şekilde dahil olabilmektedirler. 25 Klinik Psikoloji Uzm. Psk.Merve Büyükkucak Down sendromlu çocuğun ailesinde en yaygın duygu çaresizlik Bu teşhisi almak elbette hiçbir aile için kolay bir süreç değildir. Bu ne annenin ne de babanın bir hatasıdır; bu kromozomal bir problemdir ve bu bebeğin de tıpkı diğer tüm bebekler gibi ihtiyaçları vardır. Ancak bu bilgilere rağmen yine de ailelerin bebeklerinin doğumundan sonra korku, öfke, suçluluk, durumu ve bebeği reddetme, inkar ve kendine acıma gibi birçok farklı hisse sahip olmaları kaçınılmaz olmaktadır. Aslında bunlar çok doğal reaksiyonlardır ve bu süreçten geçen her aile benzer hislere sahip olabilmektedir. Bebeğin doğumunu takip eden bu duygusal süreç daha detaylı incelendiğinde, ailelerin ilk başta bu süreci inkar ile karşıladıklarını söylemek mümkündür. Bu doğrultuda; “bu benim başıma nasıl gelir” şeklinde bir kabullenmeme durumu ortaya çıkar. Bunu “acaba ne yaptık da bu durum bizim ailemizin başına geldi, bunu hak edecek ne yaptım, hamilelik süresince neyi yanlış yaptım?” gibi sorgulamalar ile bilinmeyenin korkusu takip eder. Elbette ki hayalkırıklığı bu sürecin en belirgin duygularından biridir; zira hayal edilen bebek bu değildir ve belki aile bu doğuma sevinememiştir bile. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 26 Daha ağır durumlarda yenidoğanı istememe, hatta ölmesini dileme gibi durumlar dahi yaşanabilir. Ancak, özellikle sürecin gidişatı belirlenene kadar, en genel ve yaygın duygu çaresizliktir. Elbette ki her aile bu aşamaların hepsinden geçecek diye bir kural yok; ancak bu noktada önemli olan ailelerin hislerinin farkına varabilmeleri ve yalnız olmadıklarını hatırlayabilmeleridir. Duyguları konuşmak durumu kabullenmeyi kolaylaştırır Birçok ebeveyn başkalarının onların ne yaşadığını bilemeyeceğini ya da anlayamayacağını düşünür. Bu nedenle öncelikle en yakınınızdan başlayabilir, eşinizle konuşabilirsiniz. Böylesine zor zamanlarda iletişim kurabilen çiftler genellikle ilerleyen dönemlerdeki zorluklarla daha rahat başa çıkabilirler. Mümkün olduğu kadar duygularınızı yaşamaktan ve göstermekten çekinmeyin. Özellikle bazen babalar güçlü görünmek adına duygularını saklama yoluna başvurabiliyorlar, ancak bunun bir zayıflık göstergesi olmadığını unutmamak aynı zamanda durumu saklamadan yakınlarla paylaşmak her zaman süreci ve durumu kabullenmeyi kolaylaştırır. Doğumdan sonraki yalnızlaşma hissi gayet doğal ve anlaşılırdır, bundan utanmamak, bu duyguyu ve diğer eşlik eden birçok duyguyu kabul etmek ve yalnız olmadığınızı unutmamak çok önemlidir. Bu süreçte anneanne, babaanne ve dedeler de benzer bir stres yaşıyor olacaklar ve bu nedenle kimi zaman yaptıkları yorumlar üzücü olabilecek ya da negatif gelebilecektir. Ancak zaman içinde anne babanın bu olayı yaşayış şekli ve duruşu, başa çıkış şekli geniş ailenin ve çevrenin de yaklaşımını belirleyici olacaktır. Babanın çocuğun eğitiminde aktif rol sahibi olması gerekir Zaman zaman bu durum ne yazık ki eşler arası çatışmalara ve hatta ilişkide bozulmalara da yol açabilmektedir. Ne de olsa bu durum aile için büyük bir stres faktörüdür ve bu durumda eşlerin birbirine olan destekleri süreci nasıl atlattıklarını etkiler. Özellikle babaların konuya biraz “Her down sendromlu çocuk kendi içerisinde özeldir” 26 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 27 % % &% daha çekimser kaldığı ve hem duygusal hem de eğitimsel konularda annenin yükün büyük çoğunluğunu üstlendiği durumlarda eşlerin ilişkisinin olumsuz yönde etkilendiğini söylemek mümkündür. Bu nedenle eşlerin sorumlulukları paylaşmaları ve iletişimlerini kaybetmemeleri çok önemlidir. Sevgi dolu ve karşılıklı desteğe dayanan bir evlilik ilişkisi anne babaların ihtiyacı olan gücü sağlayacak yegâne kaynak olacaktır. Özellikle annenin baba tarafından duygusal olarak desteklenmesi, babanın çocuğun bakımında aktif rol sahibi olması ve çocukla ilgili kararlara dâhil olması önemli destekleyici faktörlerdir ve aile içerisinde yaşanan stresi büyük oranda azaltmaya yardımcı olur. Duruma anne açısından bakılacak olursa da araştırmalar annenin çalışma hayatının olmasının annelerin hayattan daha fazla tatmin olmalarına ve daha az stres yaşamalarına yardımcı olduğuna işaret etmektedir. Her ne kadar bu durum anneler için ekstra yük ve yorgunluk anlamına gelse de sonuçlar çalışmayan annelere oranla daha olumlu yöndedir; zira çalışmak anneler için aynı zamanda sosyal kontak ve arkadaşlara sahip olmak, farklı bir role bürünmek ve elbette ki yüklü bir aile geliri anlamına gelmektedir. Evde bir kardeşin varlığı da bu durumu yönetebilmek açısından aileler için zaman zaman zorluklara yol açabilmektedir. Eğer ailede başka bir çocuk daha varsa durumu ona da mümkün olduğu kadar basit bir şekilde anlatmak gerekir; zira yeni bebeğin gelişi aslında onun için de heyecanlı bir beleyişti. Diğer çocuklar ihmal edilmemeli Bunun yanı sıra belki başka bir zor durum da aslında diğer çocuğun ihtiyaçlarını aksatmamaktır. Çocuklar engeller konusunda daha esnek ve anlayışlı olabiliyorlar, hatta bazen bu, onların daha çabuk olgunlaşmalarına ve hayatın zorluklarına daha erken adapte olabilmelerine sebep olabiliyor. Ancak bu durum zaman zaman da duygusal ve psikolojik açıdan çeşitli sorunlar yaşamalarına neden olabiliyor; örneğin kıskançlık, kendini önemsiz ve dışlanmış hissetme, kardeşinden utanma, anne babaya ya da kardeşe yönelik öfke vb. Bazen de normal olacak kardeşler arası bir rekabet durumu ne yazık ki Down sendromu ile bağlantılı gibi yorumlanabilmektedir. Fakat sonuçlar yine de anne babaların Down sendromlu çocukları ile iletişim ve ilişkileri ne kadar pozitifse kardeşlerin ilişkilerinin de buna o kadar paralel olduğunu göstermektedir. Kardeşler arası bu durumun elbette ki anne babaları çok zorlayacağı bir gerçektir. Bu noktada ebeveynlerin bütün zaman ve ilgileri ile önceliklerini her zaman Down sendromuna sahip çocuklarına vakfetmeleri beklenemez. Bu durum hem sonunda anne babada tükenmişliğe yol açacak hem de diğer aile fertlerini ihmal etmeye ve aile harmonisinin bozulmasına yol açacaktır. Sağlıklı çocuklar için her şeyden önce aile hayatını korumak ve bir dengeye oturtmak gerekir. Gelişim için yol haritası belirlenmeli Her şeyden önce bu bebek ailesine ve anne babasına çeşitli benzerlikler gösteren bir bebek. Ancak maalesef bu etiket çok fazla takıntı haline getiriliyor ve onun da diğer bebekler gibi ihtiyaçları olduğu ve bir birey olduğu unutulabiliyor. Maalesef zaman zaman diğer bebeklerle karşılaştırma içerisine girmek de çok mümkün olabiliyor. Ancak burada ailelerin kendi bebeklerinin gelişimlerine ve hızlarına odaklanmaları çok büyük önem kazanıyor. Bu süreçte bu bebekler ve çocuklar gelişimsel basamakları yakalamak için çok sayıda özel eğitim alıyor olacak. Bu da gelişim için güzel bir yol haritası belirlenmesine yardımcı olacak. Her çocuğun farklı bir hızı, farklı özellikleri ve güçlü yanları olduğundan her biri farklı şekillerde öğreniyor olacak. Bu nedenle bu etiket çocuğun varlığını tanımlayan tek durum olmamalıdır. Her çocuğu kendi içerisinde özel olarak görmek gereklidir. Onun gelişiminin diğer çocuklara göre daha yavaş olacak olması da ebeveynlerinin ilgi ve sevgisine daha az ihtiyaç duyacağı anlamına gelmez. Bu çocukların hiç şüphesiz erken müdahale ile iyi bir özel eğitim süreci ve sağlık takibinin yanı sıra ailelerinden gelecek destek ile onlara zengin ve uyarıcı bir ev ortamı sunmak, tıpkı her çocuğun ihtiyaç duyduğu gibi onları koşulsuz sevebilmek gelişebilmeleri ve büyüyebilmeleri için olmazsa olmaz durumlardır. Birçok araştırma özellikle ilk beş sene içerisinde bu çocukların ev içerisinde aileleri ile kurdukları zengin etkileşimlerin öğretmen ve terapistlerine oranla çok daha önemli ve etkili sonuçlar Down sendromlu çocuklar çoğunlukla yaşıtlarından daha kısa boylu olurlar, farklı şiddetlerde kas gevşeklikleri mevcuttur ve metabolizmaları daha yavaş çalışır. Genelde bu çocuklar doğuştan gelen kalp problemleri, solunum ve işitme sorunları, tiroit ya da lösemi gibi hastalıklar açısından risk taşırlar. Tüm bunlar sık sağlık kontrolleri, kilo takibi ve fizyoterapi gibi ihtiyaçları gündeme getirebilir. 27 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 28 doğurduğuna işaret etmektedir. Bu doğrultuda evde uyaranlar açışından zengin bir ortam oluşturmak çok önemli. Bu bebekler diğer bebeklere göre daha sessizdirler ve daha az ağlarlar ama bu onların kendi başlarına bir odada uzun süre rahatça bırakabilecekleri anlamına gelmemeli. Sıklıkla göz teması kurmaya, bazen bir şarkıyla iletişimi canlı tutmaya özen gösterilmelidir. Ne kadar çok uyarımda bulunulursa bu bebeklerin gelişimine o kadar katkıda bulunulmuş olur. Ebeveynler de psikolojik yardıma ihtiyaç duyabilir Elbette zengin bir ev ortamı bir öncül olarak kabul edilebilir ancak belki de bu sürecin en zorlayıcı ve aileleri yoran tarafı medikal, sosyal, eğitimsel ve davranışsal birçok alanda bir mücadele ve destek mekanizması oluşturmanın ve bunu sürekli kılmanın gerekliliği denebilir. Hem maddi hem de manevi açıdan yorucu olan bu gelişim surecinde ebeveynlerin de güçlü ve sağlam durabilmeleri için zaman zaman psikolojik desteğe ihtiyaçları olabilir. Böyle bir ebeveyn desteği aynı zamanda ailelerin süreçle ilgili soruları konusunda aydınlanmalarına yardımcı olabilir. Başlangıçta hem bebeklerinin yaşamları hem de kendileri için müthiş bir çaresizlik hissi yaşayan aileler sanki hiçbir potansiyele sahip olmayan, evin bir köşesinde neredeyse yaşamıyormuşçasına oturarak bir ömür geçirecek bir bebeğe sahip olduklarını düşünebilirler. Elbette şu bir gerçek ki bu çocuklar daha yavaş öğrenirler ve karmaşık muhakeme ya da yargıda bulunma durumlarında güçlükler yaşarlar. Ancak öğrenme kapasiteleri vardır. Yaşamları boyunca gelişmeye ve öğrenmeye devam ederler. Yürümeyi, koşmayı öğrenebilirler, bisiklete binebilirler ve diğer birçok çocuğun yaptığı birçok şeyi yapmayı öğrenebilirler. Burada önemli olan zaman içerisinde gerekli bilgileri edindikten sonra destek sürecine başlamak, çocuğun kapasitesine göre gerçekçi planlar yapmak, beklentileri kısıtlamamak ve 28 potansiyellerini gerçekleştirebilmeleri için onlara destek olmaktır. Erken müdahale ile iyi bir özel eğitim süreci ve sağlık takibinin yanı sıra ailelerinden gelecek destek ile onlara zengin ve uyarıcı bir ev ortamı sunmak, tıpkı her çocuğun ihtiyaç duyduğu gibi onları koşulsuz sevebilmek gelişebilmeleri ve büyüyebilmeleri için olmazsa olmaz durumlardır. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 29 ORTOPEDİ TRAVMATOLOJİ % % &% Omuz ağrısı sizi sevdiğiniz aktivitelerden alıkoyuyor mu? Geceleri omuz ağrısı mı çekiyorsunuz? Kolunuzu kaldırmakta, elinizi sırtınıza götürmekte zorluk mu çekiyorsunuz? Vakit kaybetmeden mutlaka bir uzmana başvurun. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünden Prof. Dr. Murat Bezer omuz rahatsızlıkları ve tedavileri hakkında bilgi veriyor. Omuz problemi olan kişilerin şikayetleri nelerdir? Hastalar en çok ellerini baş üzerine ya da sırta götürmekte sıkıntı çekerler. Bu omuz kaslarındaki kuvvet kaybına ya da hareketin omuzda oluşturduğu acı nedeniyle hareket ettirmeme isteğindendir. Bu şikayetlerle gelen kişilerde en çok hangi hastalıklar görülüyor? Sıkışma sendromu, rotator manşon yırtığı, donuk omuz, kalsifik tendinit en çok karşılaştığımız omuz hastalıkları. Bunlara ek olarak tekrarlayan omuz çıkıkları ve omuz eklem kireçlenmesini de sık olarak görüyoruz. donları, hareket sırasında kayganlığı sağlayan kesecik: bursa) yukarıdaki kemik çatı ile baş arasında sıkışmasına bağlı oluşan hastalıktır. Sonuçta bu daralmış aralıkta sıkışan yapılarda hasar ve hareketle acı ortaya çıkar. Hasta kolunu içe çeviremez, sırtına götüremez, saçını tarayamaz, sütyen açıp takamaz. Özellikle baş üzeri hareketlerde, sırtüstü yatarken ya da o taraf omuz üzerine yatarken acı ortaya çıkar. Sıkışma Bu hastalıkları kabaca anlatmanız mümkün mü? Aslında omuz anatomisini anladığımızda hastalıkları tanımlamak kolay. Omuz eklemi; bir baş karşısında yuva, etrafını saran bol bir kapsül kapsülün dışında omuzu hareket ettiren rotator manşon kasları ve kasların üzerinde de kemik bir çatıdan oluşur. Sıkışma sendromu omuzun başı üzerindeki yapıların (rotator manşon kas ten29 Ortopedi ve Travmatoloji Prof. Dr. Murat Bezer sendromunda çoğunlukla cerrahi tedaviye ihtiyaç duyulmaz. Ancak bazı hastalarda kemik çatı aradaki rotator manşon kas tendonlarının ve bursanın bulunduğu aralığı çok daraltıyorsa traşlanıp aralık genişletilmelidir. Rotator manşon kaslarında yırtık varsa ameliyatla dikilmelidir. Bu açık ya da kapalı olarak yapılabilir. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 30 Artroskopik omuz ameliyatlarının dezavantajı nelerdir? Artroskopik omuz ameliyatlarında cerrahın deneyimi çok önemli. Cerrah hem açık hem de kapalı omuz cerrahisinde deneyimli olmalı. Çünkü ameliyat bir kamera görüntüsü eşliğinde omuza açılan deliklerden yardımcı aletlerle yapılıyor. İkinci önemli nokta ise ameliyathanedeki artoskopi donanımının çok iyi olması gerekliliği. Kötü bir donanım ile bu ameliyatları yapmaya çalışmak hem cerrah hem de hasta için büyük zorluk yaratabiliyor. Kadıköy Şifa gibi sadece bir kaç hastanede bu tip artoskopik ameliyatlarda kullanılacak donanım tam mevcut. Rotator manşon yırtığı nedir? Rotator kılıf omuz eklemini çepeçevre saran bir yapıdır. Temel olarak omuzun içe ve dışa dönüş hareketlerini yaptırır. Bu nedenle rotator (döndürücü) manşon olarak adlandırılır. Aslında dört adet kasın tendonlarından oluşan mekanik olarak mükemmel bir yapıdır. Bu dört kasın başlangıç ve tendonlarının omuzdaki yapışma yerleri farklıdır. Bu şekilde omuzu saran tek bir kılıf olmasına rağmen rotator kılıf omuza farklı yönlerde hareketler yaptırabilir. Yaşın ilerlemesi (eskime), aşırı kullanım (tenis gibi sporlar, elin başın üzerinde çalıştığı meslekler) ya da travma (düşme gibi) en sık yırtık sebepleridir. Diğer omuz hareket kısıtlılığı ve ağrı nedenleri nelerdir? Sıkışma sendromu ve rotator manşon yırtığı dışında omuz eklem kapsülünün daralıp kalınlaşarak omuz hareketlerinin ciddi bir şekilde kısıtlandığı donuk omuz, rotator manşon kaslarının içinde kalsiyum tuz birikimine ağrı ve bazen yırtık oluşturan kalsifik tendinit diğer sık gördüğümüz problemler olup tümü artık modern omuz tedavi metodlarıyla tedavi edilebilmektedir. Rotator Kılıf Yırtıklarının belirtileri nelerdir? Aynı sıkışma sendromundaki gibi kolun öne veya yana doğru kaldırılırken ağrı ortaya çıkması en sık şikayettir. Yukarı kaldırma ve içe-dışa döndürme hareketlerini yaptıran kaslar yırtık olduğu için hareketler zayıf ya da yoktur. Yani hastalar omuzunu kaldıramaz, döndüremezler. Sıkışma sendromu, rotator manşon yırtığı, donuk omuz, kalsifik tendinit en çok karşılaştığımız Açık ve kapalı omuz ameliyatının omuz hastalıkları. farkı nedir? Kapalı (artroskopik) ameliyat omuz çevBunlara ek olarak resine açılan 2 ya da 3 adet küçük delikten yapılan bir işlemdir. Hastanın tekrarlayan omuz iyileşme süresi açık yöntemlere göre daha kısa sürmektedir. Ekleme uzun bir çıkıkları ve omuz kesi ile girilmediği için enfeksiyon gelişme riski daha düşüktür. Küçük delik- eklem kireçlenmelerden yapılan bir cerrahi işlem sini de sık olarak olmasından dolayı hastanın ameliyat sonrası hissettiği ağrı daha az olur. Norgörüyoruz. mal hayata ve spora daha hızlı bir dönüş Rotator manşon yırtığının tedavisinde ne yapılır? Genelde cerrahi olarak yırtığın dikilmesi gerekir. Cerrahi kapalı (artroskopik) ya da açık iki şekilde de yapılabilir. Daha çok kapalı yani artroskopik cerrahiyi tercih ediyoruz. Artroskopide yaklaşık 1 cm' lik bir delikten sokulan kamera ile omuz eklemi ve çevre dokulara ait görüntüler ekrana aktarılır. Daha sonra diğer iki delikten sokulan küçük el aletleriyle yırtık onarılır. Açık tamir yırtığın çok büyük olduğu vakalarda daha çok tercih edilir. Açık ve kapalı omuz ameliyatı ne demektir? Omuz ameliyatları benim bu konuyla ilgilenmeye başladığım ilk yıllarda açık olarak yapılırdı. Daha sonra artroskopik sistemlerin gelişmesiyle kapalı olarak yapılmaya başlandı. Şu anda neredeyse tüm omuz ameliyatlarını artroskopik (kapalı) olarak gerçekleştirmekteyiz. Sıkışma sendromunu traşlayarak rahatlatabilmekte, rotator manşonu dikebilmekte, kalsifik tendiniti temizleyebilmekte, donuk omuzu gevşetebilmekte hatta tekrarlayan omuz çıkıklarını tedavi edebilmekteyiz. sağlar. 30 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 31 GÖZ HASTALIKLARI % % &% Altmış yaş üzeri her 10 kişiden birinde Glokom var Glokom ya da halk dili ile göz tansiyonu genellikle 60 yaş üzeri hastalarda görülen bir rahatsızlıktır. Hastalığın nedeni yapısal olsa da, bazı vakalarda kortizon kullanımı, diyabet veya travma nedeniyle de ortaya çıkabilir. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Göz Hastalıkları uzmanı Op. Dr. Şehvar Nefesoğlu, Glokom hakkında en önemli soruları yanıtladı. Glokom (Göz tansiyonu) nedir? Glokom hastalığı halk arasında kabaca göz tansiyonu olarak bilinir. Aslında hastalık; göz içi basıncının, göze gelen kan akımını azaltacak seviyeye gelmesi ile baslar. Bu genelde 21 - 22 mmHg’nin üzerindeki seviyelerde ortaya çıkar. Eğer hastanın damar sertliği, diyabet vb. diğer damar bozuklukları da varsa bu hasar daha düşük basınç seviyelerinde de olabilir. Glokomun nedenleri nelerdir ve en çok hangi yaş grubunda görülür? Hastalığın ortaya çıkış sebebi genellikle yapısaldır. Az sayıda vakada kortizon kullanımı, diyabet, travma vb. sebeplerle de glokom ortaya çıkabilir. Genelde 60 yaş üzeri hastalığıdır ama her yaşta ortaya çıkabilir. Yeni doğan bebekte ortaya çıktığında göz basıncı artmaz çünkü gözün elastikiyeti yüksektir. B u yüzden göz genişler ve büyüyüp in- celir. 40 yaş üzerinde görülme sıklığı ortalama %2, 60 yaş üzeri %10’dur. Ailede glokom olması hastalığın ortaya çıkma riskini 8 kat artırır. Glokom nasıl ortaya çıkar? Glokom hastalığı yavaş ilerleyen bir hastalıktır. Göze az kan gelmesine bağlı olarak beslenme bozukluğu başlar ve sinir lifleri dış kısımdan merkeze doğru yavaş yavaş zayıflayarak ölürler. Her bir göz sinirinde yaklaşık 1.000.000 (bir milyon) sinir lifi olduğundan ve merkezdeki lifler en son etkilendiğinden görme keskinliği en son aşamaya kadar korunur. Ancak görme alanı yavaş yavaş daralır. Hastanın gözünde ağrı olmadığından ve her 2 göz görme alanı açısından birbirini desteklediğinden, hastanın kendi kendine bu rahatsızlığı anlaması en son döneme kadar pek mümkün olmamaktadır. Bu yüzden 30 yaş sonrası; en geç 2 yılda 1 kez, 50 31 Göz Hastalıkları Op. Dr. Şehvar Nefesoğlu yaş sonrası her yıl, rutin göz muayenesi çok önemlidir. Glokom nasıl tedavi edilir? Hastalığın tanısı konduktan sonra tedavisi çok basittir. Ama tedavi ancak var olan durumu korur, o güne kadar oluşmuş hasar kalıcıdır ve hiçbir tedavi ile düzeltilemez. Çünkü göz sinirlerinin rejenerasyon (kendini yenileme) özelliği yoktur. Çoğunlukla basit bir damla ile hastalık tedavi edilir. Komplike ve ağır tablolarda lazer tedavisi ve cerrahi yöntemlerde kullanılır. Tedavi mevcut hasarları düzeltemeyip ancak var olan durumu koruduğundan hastaların rutin göz kontrollerini yaptırmaları, özellikle risk grubundaki hastaların (ailevi yatkınlık, ateroskleroz, kortizon kullanımı yüksek, hipermetropi vb.) bu konuda hassas olmaları çok önemlidir. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 32 Talasemi Nasıl Bir Hastalıktır? Hemoglobin kanda, solunum organlarından dokulara oksijen, dokulardan solunum organına artık karbondioksiti taşıyan kırmızı kürelerin yapısında bulunan bir protein zincir kompleksidir. Bu kompleksi oluşturan protein zincirlerinin yapımının azalması yada yapısının değişmesi sonucu oluşan hastalıklara talasemi(akdeniz anemisi) denir. Bozulan protein zincirinin adı ile anılırlar. Ensık alfa ve beta talasemi görülür. Beta talasemiler ülkemizinde yer aldığı akdeniz ülkelerinde önemli bir halk sağlığı problemidir. Hastalık 1925 yılında çocuklarda tanımlanmıştır. Talasemi, kalıtımla geçen önlenebilir bir kan hastalığıdır. Hastalığın tedavi maliyeti yüksek ve yıpratıcıdır.Korunma ise ucuz ve kolaydır. Dünyada yaklaşık 269 milyon hastalık taşıyıcı birey bulunmakta ve her yıl 365 bin hasta çocuk doğduğu sanılmaktadır.Ülkemizde beta talasemi taşıyıcılığı %2 dir.1.4 Milyon hastalık taşıyıcısı ve 4500 civarında talasemi hastası vardır. Hastalık cinsiyet ayrımı yapmaksızın çekinik genle taşınmaktadır. Anne ve babanın taşıyıcı olması halinde çocukların%50 taşıyıcı-%25 sağlam %25 hasta olma ihtimalleri vardır. TALASEMİ TİPLERİ Hastalığın talasemi minör, talasemi majör ve talasemi intermedia olmak üzere 3 tipi vardır. Bu tipler hastalıktaki genetik bozulmanın ağırlığı ile alakalı olup hastalık kliniğide ciddi farklar vardır. Talasemi minör vakaları sadece hafif kansızlığı olan sağlıklı kişilerdir.Talasemi majör vakalarında derin kansızlık , sarılık, büyüme gelişme geriliği, dalak ve karaciğer büyümesi, kalp yetmezliği, iskelet deformiteleri, cilt renginde koyulaşma gibi ciddi sağlık problemleri var olup çocukluk itibari ile ciddi tedaviyi gerektirir. Talasemi ıntermedia kısmi destek alan ara vakalar- dır. Talasemi minör en sık görülen hastalık tipidir. Talasemi majör vakalarının tedavisi ömür boyu devam etmekte olup tek küratif tedavi kemik iliği naklidir. Başarı oranı%58-91 arasındadır. Kök hücre kaynağı olarak genetik uyumlu kardeş –anne-baba yada kordon kanı kullanılabilmektedir. TALASEMİ NASIL ENGELLENEBİLİR? Talasemi kontrol programı evlenecek olan çiftlerin talasemi taşıyıcılığı açısından taranmaları ve her ikisininde taşıyıcı olduğu çiftlerin belirlenmesini amaçlar. Evlilik öncesi aile hikayesi olan ya da kansızlığı olan çiftlerin ayrıntılı tetkiki gerekmektedir. Evlenmiş taşıyıcı çiftlerin, çocuk sahibi olmak istediklerinde genetik danışmanlık ve prenatal (anne karnında erken tanı) önerileri ile bilgilendirilip takibi gerekmektedir. Dileğimiz toplumuzdaki bilinçlenme ile talasemi majör ve intermedia sıklığının azalmasıdır. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 33 GÖZ HASTALIKLARI % % &% Sarı nokta hastalığı Yaşa Bağlı Makula Dejeneresansı Göz Hastalıkları Op. Dr. Şehvar Nefesoğlu Makula (sarı nokta) retina tabakasında (ağ tabaka) görme hücrelerinden en yoğun bölge olup, aynı zamanda keskin ve kaliteli görmeyi sağlayan retina bölgesidir. Makula bölgesindeki görme hücreleri ışıklı ortamda renkli görme ve keskin görmeden sorumludurlar. Sarı Nokta Hastalığı, diğer adıyla Yaşa Bağlı Makula Dejenerasyonu (YBMD), Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) verilerine göre dünyada görme kaybıyla sonuçlanan görme bozuklukları arasında %8.7’lik oranla 3. sırada yer almaktadır. Dünyada sarı nokta hastalığından (YBMD) etkilenen kişi sayısı yaklaşık 30 milyondur. Gelişmiş ülkelerde görme kaybının en büyük nedeni olarak bilinen sarı nokta hastalığı, 50 yaş ve üzeri yetişkinlerde görülen kronik ve ilerleyici bir göz hastalığıdır. Sarı nokta hastalığında erken teşhis, tedavi ve düzenli kontrol, görmenizin korunması ve iyileştirilmesi açısından çok önemlidir. Sarı nokta hastalığı (YBMD) tek gözde ya da iki gözde birden oluşabilir. Eğer bir gözünüzde YBMD varsa, diğer gözünüzde YBMD gelişmesi olasılığı 5 yıl içinde %50’dir. Kuru tip YBMD genellikle iki gözde birden oluşur, ancak bir göz etkilenmemiş görünürken diğer gözde görme kaybedilebilir. Bu nedenle görmenizin izlenmesi önemlidir. YBMD’nin yaş ve kuru olmak üzere 2 tipi vardır: 1. Kuru tip YBMD: Hastalığın sık görülen formudur ve bu durum yavaş, ancak ilerleyen görme bozukluğuyla sonuçlanır. Fark edilmeksizin ilerleyebilen bu hastalık YBMD'nin yaklaşık %85-%90'ını oluşturur. Kuru tip YBMD’de retinada kısmen incelme ve dejenerasyon başlayabilir, bu durum da yavaş ancak ilerleyici görme bozukluğuyla sonuçlanır. Kuru tip YBMD’nin neden olduğu etkileri düzeltebilecek bir tedavi mevcut olmamakla birlikte, çalışmalarda vitaminler, mineraller ve antioksidanların hastalığın gelişimini yavaşlatabildiği gösterilmiştir. Kuru tip YBMD, fark edilmeksizin ilerleyebilir, bu nedenle göz doktoruna düzenli aralarla gitmeniz çok önemlidir. 33 2. Yaş tip YBMD: Hastalığın daha ciddi bir şeklidir ve hızlı ilerler. Bu hastalık ileri yaşlardaki görme kaybının başlıca sebebidir ve YBMD hastalarının %1015'inde görülür. Yaş tip YBMD, gözün arka tarafındaki kan damarlarının anormal gelişimiyle meydana gelir. Bu kan damarları kan ve sıvı sızıntısına neden olabilir ve merkezi görmenizde kayıp oluşmasına neden olabilir. Yaş Tip YBMD, bir fotoğrafa bakarken ya da otobüsün numarasını okurken olduğu gibi, hem yakın hem de uzağı görebilme yetinizi etkileyebilir. Yaş tip YBMD batı dünyasında 50 yaşın üzerindeki kişilerde ciddi görme kaybının başlıca nedenidir. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 34 Kuru tip sarı nokta hastalığının yaş tipe dönüşme riski Böyle bir ihtimal önceden öngörülemese de gerçekleşebilir. Kuru tip’in zaman içinde ilerleyerek, yaş tipe dönüşmeden görme kaybına yol açması da olasıdır. Kuru tip sarı nokta hastalığında da erken teşhis önemlidir. Kuru tip YBMD hastalarının yaklaşık %10’unda yaş tip YBMD gelişir. Diğer taraftan sarı nokta hastalığının erken evresinde bile kuru tip aniden yaş tipe dönüşebilir. Bunun olup olmayacağı veya olacaksa ne zaman gerçekleşeceği de önceden öngörülemez. Sarı nokta hastalığının sıklığı ilerleyen yaşa paralel olarak artar. Yapılan araştırmalar sarı nokta hastalığının 65-74 yaşlarında %15, 75-84 yaşlarında %25, 85 yaş ve üzerindeki kişilerde ise %30 oranında görüldüğünü ortaya koymuştur. • Kardiyovasküler hastalıklar (Şeker hastalığı, kolesterol, yüksek tansiyon, damar sertliği, kalp büyümesi vb.) • Obezite (Klinik çalışmalar erken ve ara evre sarı nokta hastalığının ileri evreye ilerlemesi ile obezite arasında bağlantı olduğunu ortaya koymaktadır) • Hareketsizlik • Güneş ışığına aşırı maruz kalma ve özellikle ultraviyole ışığı (Sarı nokta hastalığından korunmak için erken yaşlardan itibaren %100 ultraviyole korumalı güneş gözlükleri kullanılmalı) Belirtileri nelerdir? Erken teşhis, sarı nokta hastalığının tedavisindeki başarı için çok önemlidir. Yaş tip YBMD’nin ilk belirtisi çarpık görmedir. Düzgün çizgileri dalgalı gördüğünüzü fark ederseniz ya da kapı çerçeveleri düz değilmiş gibi görünürlerse mümkün olan en kısa sürede göz muayenesine gitmelisiniz. Bilinen Risk Faktörleri • Yaş (75 yaşın üzerindeki her üç kişiden birinde sarı nokta hastalığı görülmektedir) • Genetik faktörler (Ailesinde sarı nokta hastalığı bulunan kişilerde bu hastalığın gelişme riski daha yüksektir) • Sigara kullanımı (Oksidatif mekanizma üzerine olan olumsuz etkileri ve serum antioksidan seviyesini düşürüp kan akımını bozması nedeniyle) • Vitamin eksikliği (Antioksidan vitaminlerin diyetle yetersiz alımı ya da plazma konsantrasyonlarının düşük olması) • Irk (Beyaz ırkın sarı nokta hastalığına bağlı görme kaybı riski siyah ırka göre daha yüksektir) Diğer belirtileri sıralayacak olursak: • Düzgün çizgileri ya da yüzleri kırık ya da dalgalı görme • Yüzleri tanımada güçlük • Görme alanının merkezinde oluşan karanlık bölgeler ya da boş alanlar, bir başka deyişle baktığımız yerin veya cismin ortasında bulanık bir alan veya karanlık bir leke görme • Renkleri daha soluk görme • Keskin görme gerektiren okuma ve benzeri aktivitelerde güçlük • Okuma sırasında yazıları bulanık görme veya harfleri bozuk görme • Daha fazla aydınlatma ihtiyacı, ışığa hassasiyet, gece görüşünde azalma ve zayıflamış renk hassasiyeti Olası Risk Faktörleri • Cinsiyet (Kadınların sarı nokta hastalığı için aynı yaştaki erkeklere kıyasla daha fazla risk taşıdığı öngörülmektedir) • Açık renk göz Teşhis yöntemleri nelerdir? Bahsedilen belirtileri olan kişilerin mutlaka bir göz hekimi tarafından görülüp detaylı muayenenin yapılması gereklidir. Muayeneye ilave olarak bazı tetkiklerin de yapılmasıyla tanı 34 kesinleştirilebilecektir.Yaşa bağlı makula dejeneresansında muayeneyi takiben teşhisi doğrulamak, yapılacak tedavi şeklini belirlemek ve takipler için bazı tetkikler yapılmaktadır. Fundus floresein anjiografi (göz anjiyosu) ve optik koherens tomografi (retina tomografisi) en sık kullanılan tetkikler olmaktadır (Resim ). Göz anjiografisinde hastanın ön kol toplardamarından özel bir boya maddesi (floresein) verilir. Bu tetkik verilen boyanın retina tabakası damarlarının görüntülenip fotoğraflanması esasına dayanmaktadır. Göz anjiyosunun tedavi edici özelliği yoktur. Yan etki olarak bazı hastalarda bulantı hissi olabilir. Ayrıca boya cilt ve idrar rengini 1-2 gün koyulaştırabilir. Optik koherens tomografide ise retina ve özellikle makula tabakasının oldukça ayrıntılı kesitleri elde edilmekte ve retina kalınlığı tespit edilebilmektedir. Yapılan araştırmalar sarı nokta hastalığının 65-74 yaşlarında %15, 75-84 yaşlarında %25, 85 yaş ve üzerindeki kişilerde ise %30 oranında görüldüğünü ortaya koymuştur. 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 35 % % &% “iyi ki kitaplar var” Hangisi daha değerli? Stephen mı Jane mi? Ateşböcekleri ve ağaçlar Albert Einstein’dan boşanmak için mahkemeye giden Mileva Maric, fiziğin evliliklerindeki üçüncü taraf olduğu savunmasıyla ayrılıklarının resmileştirilmesini ister. Fizik dâhilerinin eşleri sürekli aynı sorunla boğuşmak zorundalar. Sonunda “fizik dulları”nın arasına katılacak bu kadın çok daha zorlusuyla karşı karşıya kaldı: Fizik, devasa bir ego ve motor nöron hastalığı. Stephen Hawking ile yirmi beş yıl geçiren ve her şeye rağmen eleştiri oklarına maruz kalan Jane Hawking içini Sonsuzluğa Yolculuk: Stephen’la Hayatım adlı kitaba döktü. Doğan Kitap’tan çıkan bu eser “arada” kalmanıza neden olabilir. Bir tarafta Jane ve çektikleri, diğer tarafta dünyaya Einstein’dan sonra gelmiş en büyük dâhi: Stephen Hawking. Özlem Akıncı’nın on sekiz öyküden oluşan kitabı şöyle açılıyor: “Bazı ormanların ateşböcekleri öyle parlaktır ki, binlercesi toplandığında, uzaktan bakanlar ağaçların yandığı izlenimine kapılırlar.” Kitap, adının çağrışımlarıyla oyalanıyorum kaç gündür. Çocukluktan beri aklımdadır o dize. “Yaş ağaca balta vuran el onmaz.” Ne kadar naif. Kesmek de yetmiyor artık, belki yeşerir neme lazım diye kökünden kaldırılıyor ağaçlar. Belki de tarihimizin en dehşetengiz ağaç düşmanlığıdır bu. Yan etkileri herkesçe biliniyor. Nefesimizi kesiyorlar, havamızı çalıyorlar. Uçan kuşu, tilkiyi çakalı düşünen zaten yok. Bir de ateşböceklerini. . “Eğer bir başlangıç varsa, bir son da vardır” İşte klasik Seyfettin Efendi! Bir başlangıç yok, son da. Bunu biliyorum artık. Başkalarının öyküleri belki bir yerlere çıkıyordur, benimkiler çıkmıyor. Bir daire çiziyor, bazen bunu bile yapmıyor, durduğu yerde duruyor. Ve ben şunu merak ediyorum: Kendini durmadan aynı yerde tekrarlayan bir öykü neye yarar?” Bu soruyu soran hikâyenin anlatıcısı Nella’dır; henüz. On üç-on dört yaşlarında bir kız çocuğu. Çocuk sayılmaz aslında, çocuklarına karşı ilgisiz, içki, uyuşturucu ve suça batmış anne babasının açığını kapatabilmek, kendisinden iki yaş küçük kardeşi Robert’ı korumak için erkenden büyümek zorunda kalmış. Babalarının hapise giriş çıkışları, oradan oraya taşınmalar, itilip kakılmalar, maddi sıkıntılarla geçen bir hayat onlarınkisi. Yayımlanan ilk macerası Yeditepe Canavarı ile Türk çizgi romanına sağlam bir giriş yapan Seyfettin Efendi karakteri, çizer Devrim Kunter’in farklı yazarlarla çalıştığı Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri ile yeniden okurla buluşuyor. Kunter ile birlikte sekiz farklı yazarın yazdığı toplam on hikâyeyi bir araya getiren “Esrarengiz Hikayeler”, tahmin edilebileceği gibi ilk kitaba göre daha geniş bir kurgu ve macera yelpazesine sahip. 1924’te geçen Yeditepe Canavarı’nın ardından, bu kitaptaki maceralar Holmesvari detektifimiz Seyfettin’in kariyerinin ayrı dönemlerine yoğunlaşmış. 35 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 36 rasgele bir sayfa çevirdim... "Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım..." OĞUZ ATAY / TUTUNAMAYANLAR Gönüle takılı kalan anılar Kırmızı atkılı adam Eski albümlerinizi çıkarın ve serin salonun ortasına. Güzeller güzeli annenizle, yakışıklı babanız veya ilkokul arkadaşlarıyla ya da askerlik hatırası olarak çekilmiş bir fotoğrafınız yok mu? Artun Ünsal, “yalnızlığın panzehiri” olduğuna inandığı hayatın içinden geçen fotoğrafları, Tel Dolaptaki Karpuz anı kitabında bizlerle paylaşıyor. Prof. Dr. Artun Ünsal siyasal bilimler, hukuk, öğretim görevliliği, gazete temsilciliği gibi konulara yıllarını vermiş, sayısını bilemediğim yüzlerce öğrenci yetiştirmiş, değerli bir biliminsanı. Benim gibi birçok kişi için “yemek kültürü” ve “Osmanlı mutfağı” konusunda gerçek araştırmacılardan. O zamanlar, 1990’lar olmalı, kültürsanat sayfasını sevgili arkadaşım Handan Şenköken yönetiyor, Cumhuriyet gazetesine on beş günde bir söyleşi sayfası hazırlıyorum. Kimlerle? Bir ara gazete kesikleri elimin altındaydı, Yıldız Kenter, Salâh Birsel, Cahit Uçuk... On beşlerden birinde de söyleşiyi Peride Celal’le gerçekleştirmiştik. O günü iyi hatırlıyorum: Mevsim ya ilkyaz, ya güz. Peride Hanım Etiler’deki son evinde. İlerde, caddeye yakın bir siyah yapıyı gösteriyor ve “Bu kara ucubenin hikâyesini yazmak istiyorum” diyor. Sonra anılar çıkageliyor. Anılar arasında Yıldıztepe romanı. Peride Celal biraz da geçim kaygısıyla gotik bir roman yazmak istemiş, polisiye yanı ağır basan. Yıldıztepe okur katında büyük ilgi devşirmemiş. Öykü, dil, hikâye anlatmak “Boşluğun hasadı kalemledir” Çok şey hatırladım kıyıma dair. Aradım. Kahraman bulamadım.”, “İsyan bitti diye umulan bir yanardağ değilim ben”, “boşluğun hasadı kalemledir”, “Hatıra çekiyor dilimi içine/ İşte her şey açıkta ve aç…/ Akıl üzülür anlatamaz bunu düşünce…”, “Dönüştüğüm şey öylece bakakalmak, bakakalmak içteki göle.”, “Kilit vur, kilit vur çocukluğun kerpiç evine.”, “Çünkü dönemem artık eve…/Sanki koptu ardımdaki yol savruldu başka yere…” Bu dizeler, Kıbrıslıtürk şairi Filiz Naldöven’in dördüncü şiir kitabı Hafızalı Doku’sundan. Diğer üçü: Sevgidendoğma, Mağma Mavera, Aşk Ben’i Yıka. Özlem Akıncı’nın Ağaçlar Yanıyor (çok güzel bir kitap adı) kitabındaki öyküler tam da bu dediklerimin çarpıcı örnekleri. Önce, Özlem Akıncı’nın öykülerini okurken heyecan duyduğumu söylemeliyim. Bunun nedeni bu öykülerin bütün okurları için anlaşılır olmayabilir. Çünkü heyecan verici şeyler anlatmıyor Özlem Akıncı. O, öykü derslerinde anlattığımız tanıma tam uyan, özellikle önemli şeyler yazmak için yola çıkmış yeni yazarları o yoldan çıkarıp kendini göstermeyen ara yollara, patikalara dalıp âdeta kendisinden başka kimsenin göremeyeceği türden hikâyeler anlatıyor. Önce de şu var: Özlem Akıncı’nın öyküleri, bir öyküyü öykü yapan bütün öğeler bakımından neredeyse kusursuz. 36 İçerikler Radikal Kitap’tan alınmıştır. http://www.kitap.radikal.com.tr 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 37 % % &% insan kaynakları bizden haberler Sifalı Miniklerimiz Çocuklarınızla birlikte sağlıklı ve şifalı bir ömür dileriz Evlenenler... Çalışanlarımıza bir ömür boyu mutluluklar diliyoruz. BEGÜM GÜLDEN AVCI ÇAKMAK BİLGE GÜLDEN AVCI ÇAKMAK ECE ERHAN PALAMUTÇU SALİÇ ARSLAN 23.02.2014 HATİCE KILIÇ 10.04.2014 HANDE DİBEK-MEHMET AKBULUT 03.05.2014 HANDAN YENER 03.05.2014 TOLGA TERZİOĞLU 03.05.2014 SERHAT ÖZŞEKER 18.05.2014 KADIKÖYŞİFA SAĞLIK GRUBU çalışanlarımıza yeni görevlerinde başarılar diliyoruz. PINAR SEVİNDİK KAYA AMLYT. SOR. HEMŞİRESİ SUPERVİSOR HEMŞİRE BAHTİYAR KÜÇÜK BİLGİ SİSTEMLERİ UZMANI BİLGİ SİST. SORUMLUSU (HBYS) AZİZE CANSU ÇÖNT HASTA DANIŞMANI HASTA KABUL YETKİLİSİ BİREYSEL ÖNERİ ÖDÜLÜ DOĞUMGÜNÜ fOTOĞRAfLARI 37 2014-2:BİZİMŞİFA DERGİSİ 20.06.2014 14:29 Page 38 Bakıcı Check-Up Hizmetimiz başlamıştır. EVLERİMİZDEKİ YARDIMCILARIN SAĞLIĞI KONTROL ALTINDA •DR. MUAYENE • TAM KAN SAYIMI •HBS AG • ANTI-HCV • ANTI HIV 1/2 ELİSA • TAM İDRAR • GAİTADA GİZLİ KAN ARANMASI •AKCİGER GRAFİSİ TEK YÖN """ #