M. Meclisi B : 57 19 . 2 . 1979 yina kapılarında, diğer taraftan Moskova surlarında, güneydoğudan Çaldırandılar ve Bağdat kalelerinde, ce­ nupta Yemen hudutlarında; şimdiki Mısır, Libya, Tunus ve Ceyazir, hudutlarımız içerisinde bulunuyor­ du; Akdeniz, âdeta bir Osmanlı gölü haline gelmiş­ ti. Sayın Başbakanın Libya'yı ziyaretinde, Libya Baş­ vekili Muhammet Callud'un birçok misyon şefleri ve ecnebi sefirlerin önünde bu tarihi gerçeği dile ge­ tirip, tescil ettiğine şahit olduk ye gururla vicdanen alkışladık. sizlik olur. O İsllam ki; ilim onun dilidir, sanat onun ifadesidir, hayır onun işidir, medeniyet onun oluşu­ dur, saadet onun bulunuşudur, merhamet onun şia­ rıdır, huzur onun karargâhıdır, gayesi ise ebedi kur­ tuluş ve matlup ve maiksuda ermektir. Muhterem arkadaşlarım, günümüzde, cennet va­ tanımız ve milletimizin haline bir bakalım. Yüz yıl­ larca, sinesinden fazilet ve sevgi, aşk ve ihlas fışkı­ ran bu güzeli yurdun, manzarası hiç de iç açıcı değil­ dir. Akif'in tabiriyle, «Embiya yurdu ve şüheda bur­ cu olan vatan sathında» anarşi kol geziyor; katiler, cinayetler, soygunlar, şekavetler, banka soymaları ve tahripler günlük hadiseler haline gelmiştir. Sayın Ecevit'in aynı toplantıda İslam âlemine yö­ nelik konuşmaları da şayanı takdir ve calibi dikkat­ tir. Temennimiz, bu noktada samimi, adımlar atıla­ rak, îslam ülkeleriyle kardeşlik bağlarımızın kuvvet­ lenmesi tahakkuk etmiş olsun. Devlet Reisi ve Hükümet Başkanından tutunuz, mahalle bekçisine ve huduttaki neferine kadar pro­ fesörü, polisi, siyasi liderleri dahil bütün anne ve babalar mustariptir. Herkes bu ürpertici olayların sonu ne Zaman gelecek, bu gözyaşları ne vakit dine­ cek:, bu endişe vinci akışa kim çare getirecek diye beklemektedir. Bizler bu çok vahim tablo karşısında kayıtsız kalamayız. Bu vasatı hazırlayan halkımızı bilhassa gençliğimizi bu hale getiren amilleri tespit edip bu müzmin derdin çarelerini düşünüp bulmaya mecburuz. Sayın milletvekilleri, İslam dini, insanlığın fıtri dinidir. Yüce İslam Peygamberi bir Hadisi Şerifin­ de, «Yeryüzünde doğan her çocuk, pırıl pırıl, günah­ sız, gül gibi İslam fıtratı üzerine doğar», buyuruyor­ lar. Sapmalar ve bozulmalar arızidir, sonradan ol­ maktadır. Dünyaya gelişindeki temizlik ve asaletini koruyan, dini ve milli hislerle olgunlaşan vatan ço­ cukları, geleceğin huzur rüknü ve fazilet unsuru ola­ caklardır. Asırlar boyu arşı bir, Allah-ı bir, dini bir, kitabı bir, peygamberi bir, canı bir, bayrağı sancağı bar, mazisi gayesi bir olan asil memleket çocuklarım bu hale getiren ve birbirine kıyasıya düşman eden sebep nedir? Bunu mutlaka suyüzüne çıkarmalıyız, nesli­ mizi kurtarmalıyız. (MSP sıralarından «Bravo» ses­ leri, alkışlar). BAŞKAN — Bir dakikanızı rica edeyim Sayın Büyükkörükçü. Burada şu gerçeği de kaydetmek istiyorum. Din, beşerin saadeti için vaz olunmuş bir tesisi ilâhidir. İnsanı yaratan büyük kudret, onun huzur ve saade­ tinin hangi kaynaklardan geleceğini ve ne gibi pren­ siplerle temin edileceğini, nasıl kemale ereceğini en iyi bilendir. Nitekim, Kuran-ı Kerim, «Yaradan hiç bilmez olur mu?» demektedir. İşte, din duygusunun ilk insanla birlikte doğması, tarih boyu onunla bir­ likte yaşaması ve cemiyetlerin bu ulvi duygudan müstağni olamayacağı hakikatli hiç şüphesiz sabit olmak­ tadır. Bu gerçeğe sadık kaldıkça, bu ruha sahip çık­ tıkça, mutlaka mesut olacağımıza inanabiliriz. Bilcümle İslam ulularına beraberlikte bakalım; dini tam anlamalkla, hakikati bilmişler, Hakka ermiş­ ler ve istenen huzura 'kavuşmuşlardır. Esasen biz, «hakiki Müslüman») denince, Hazreti Ebubekir'ler ve Ömer'leri, Ebu Hanife'ler ve İmami Malikleri, Gazali'ler ve Muhittini Arabileri, Attar'lar ve Muhrittin'i Razi'leri, Fatih'ler ve Yavuz'ları, Akşemsettin' ler, Zembili Ali Efendileri hatırlıyoruz; insanlık bun­ larla övünür, cemiyetler ve milletler, bu tip yüce ze­ vat sayesinde baka remzine ererler. Günümüzdeki kusurlu Müslümanların kusur ve hatasını İslama yük­ lemek ve noksanlığı dinde arama, en azından insaf- - O :1 Sayın arkadaşlarım, Süremiz dolmuştur. Sayın üyenin konuşmasının bitimine kadar sürenin uzatıl­ masını oylarınıza sunacağım: Kabul edenler... Ka­ bul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Buyurun efendim. TAHİR BÜYÜKKÖRÜKÇÜ (Devamla) — Sa­ yın milletvekilleri, tanzimattan bu tarafa garplılaşma diye tutturmuşuz. Manasız ve ruhsuz bir taklitçiliğe tarihi şahsiyetimizi feda etmişiz. Özbenliğimize âde­ ta yabancı duruma gelmişiz. Milli eğitimimizde ma­ teryalizmi hâkim kılarak necip neslimizi inançtan, vicdanı mesuliyet duygusundan, ifâni ve ulvi hisler-den uzak sadece ımıadkieıyıi bilen, fani emeller peşin­ denfcloşam,mama ufku bomjboş bir genellik olaralkı yetiştirmeye âdeta özen göstermiişiz. Yeni ne'sle ve­ rilmesi gerçiken ahlalk, iffet, haya, kanaat, :!urü::ıtl:i:lkj 361