TBMM B:35 10.12.2007 O: 3 Bugüne kadar, yeryüzünde hiçbir cami ve türbe bir yerden bir yere taşınmadı ve sizin de onlar­ ca camiyi ve tarihî yapıyı taşıma iddianız inandırıcı olmamakla birlikte, oldukça ilginçtir. Binlerce yıl önce, insan el emeğiyle kayalara kazınarak işlenen mağaraları nasıl taşıyacağınız, cevabını henüz bulamadığımız başka bir sorudur. Zira, değil elli yıl, yüz yılda elde edilmiş enerjiyle dahi dağlan, için­ deki mağaralarıyla beraber bir başka yere taşıyamazsınız. Nitekim, Kültür ve Turizm Bakanlığı Ka­ zılar ve Araştırmalar Daire Başkanı da beş yüz yıl bile uğraşılsa Hasankeyfin başka bir yere taşınmasının mümkün olmadığını söylemektedir. Haçlı seferleri, Moğol saldırıları, Timur'un Anado­ lu istilasında bile yıkılmamış olan Hasankeyf i, ne yazık ki, AKP'nin çevre ve kültürel varlıklarımı­ zı koruma bilincinden yoksun projeleri yıkmaktadır. Oysa, yapılması gereken, kısa vadeli ucuz enerji politikalarıyla talan vurmak değil, Hasankeyfin var olduğu sürece ülke turizmine de katkı sağlaya­ cak şekilde korunmasını sağlamaktır. DSİ verilerine göre 55 bin kişinin yerinden olmasına neden olacak barajın toplumsal açıdan doğuracağı sorunlar ise şu anda kısıtlı süre nedeniyle değinemeyeceğim bir başka sorun ve bütçe içinde artı bir yüktür. Yine, ülke gündemine son zamanlarda taşınan, Bergama'da da örneğini yaşadığımız ve hâlen çö­ zümlenemeyen ve bugün de Kaz Dağı'nda tekrar eden sorun, siyanürlü altın arama çalışmalarıyla meydana gelen çevre felaketidir. Kaz Dağı florasında, 30'u yalnızca bu dağa ait olmak üzere, en az 78 endemik ve nadir bitki yer alır. Kaz Dağı'nda, ayrıca, Türkiye'de başka bir yerde bulunmayıp yalnız Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerinde sınırlı bir yayılış gösteren 31 nadir bitki türü yer al­ maktadır. Son beş yıl içerisinde ise, Kaz Dağı'nda, dünya için yeni olan 6 bitki türü keşfedilmiştir ve daha niceleri de keşfedilmeyi beklemektedir. Fakat, yine, ülkemizin bu eşsiz güzelliği de talan edil­ mektedir. Altın işletmelerince aramalar sırasında kullanılan siyanür liçi, bölgede onarılmaz zararla­ ra yol açacaktır. Maden Yasası'nda maden arama ve yapılan sondaj ve kazılarda ÇED raporunun istenmemesi yi­ ne Çevre ve Orman Bakanlığını pasifıze etmekte, çevreye verilen zararlar hususunda önlem alına­ mamaktadır. Çevre ve Orman Bakanının açıklamalarında çevreye verilen zararlardan ziyade maden çıkarmanın önemi üzerinde durması ise, Bakanlığın çevre konusundaki anlayışı noktasında hayli dü­ şündürücüdür. DSİ verilerine göre yılda 1,3 metreküplük su verimliliğiyle yüzlerce dereyi ve su kaynağını bes­ leyen Kaz Dağı'nda, sadece 1 gram altın elde etmek için yarım ton su ve 175 gram siyanür gerek­ mektedir. Bu açıdan da, su sıkıntısı yaşadığımız bu süreçte var olan doğal su kaynaklarımızı zehirleyerek heba etmek geleceğimiz ve bütçemiz açısından ne kadar kazançlıdır, bunu da takdirle­ rinize sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; coğrafi konumu nedeniyle yüzde 80'i ormanlık alan ola­ bilecek Türkiye'de kişi başına düşen yeşil alan ortalaması dünya standartlarının oldukça gerisinde­ dir. Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi'nde imzası bulunan Türkiye, orman alanlarının yüzde 10'unu en geç 2010 yılına kadar koruma altına almayı hedeflemiştir. Ancak, şu anki duruma baktığımızda, or­ manlarımızın ancak yüzde 4'ünün koruma altında olduğunu görmekteyiz. Çevre konusunda izlenen yanlış devlet politikaları, ormanlarımızı koruma konusunda yetersiz kalan icraatlar ve ülkemizin sü­ rekli maruz kaldığı orman yangınları bu sonucu ortaya koyan ana nedenlerdir. En son, kamuoyu gündemine de taşınan Belek Ormanlarının durumu, ormanlarımızın maruz kaldığı acı tabloyu ortaya koymaktadır. Yüzde 86'sı verimli karakterde olan ve ayrıca ülkemizde ya­ pılan fıstık çamı ağaçlandırmaları için gerekli tohum ihtiyacını karşılayan Türkiye'nin ikinci büyük tohum meşceresi olan Belek Ormanları, turizme açıldıktan sonra âdeta yağmalanmıştır. Antalya Belek'te 2005 yılından bu yana golf sahası açmak amacıyla kesilen ağaç sayısı 500 bin olarak ifade edilmektedir. Belek Ormanlarının turizme açıldıktan sonra iki yıl arayla uydudan çeki­ len fotoğrafları, ülkemiz ormanlarının nasıl bir yol izlediğinin, devletin ormanlar konusundaki has­ sasiyetinin ve ormanlarımızın korunması konusundaki yetersizliğinin resmini ortaya koymaktadır. -98-