Enerji sektörü ve çevrenin korunması

advertisement
TBMM VE ÇEVRE
Enerji sektörü ve çevrenin korunması
Doğal kaynakların gelecek nesillerin yararını da
gözeterek; insanların refahına, mutluluğuna, zenginliğine
imkan tanıyacak politikalar uygulamak sürdürülebilir kal­
kınmanın mantığında yatmaktadır. Doğal kaynakların
özellikle gelişmişler tarafından bugüne kadar bencilce
kullanıldığı, gelecek kuşakların çıkarları bir yana çeşitli
uluslar arasında bir çıkar birliği gözetmeden savurganca
tüketildiği açıktır. Nitekim Avrupa Birliği'nin "Beyaz Kitabı"
bunu açıkça ifade etmekte ve gelişmiş ülkelerin doğal
kaynaklardan aşırı faydalandığını belirtmektedir.
Doğal kaynakların daha rasyonel kullanılması
durumunda; hem kalkınmanın sağlanması, hem doğal
kaynakların korunması ve böylelikle sürdürülebilir kalkın­
mayı sağlayan bir politikayı uygulamak mümkün olmakta­
dır. Türkiye'nin çevre politikalarında bu ana strateji yer
almaktadır.
T.C. Anayasası bu konuda ileri görüşlü bir Anayasa
olarak çevre ile ilgili politikamızın çerçevesini çizmektedir.
Anayasamız yüksek insan uygarlığına gidenyolda, çevre­
nin korunması ve gelişmesi için idare ve halkın bilinçli
katılımını görev olarak öngörmüştür. Anayasanın güven­
cesi altında bugün yürürlükteki yasalar idareye ve vatan­
daşa çevre alanında çeşitli görev ve sorumluluklar yükle­
mektedir.
1992 Rio Zirvesi'nde küresel düzeyde kabul gördü­
ğü gibi, "çevre haklarından" ve "kalkınma haklarından"
vazgeçilmesi mümkün değildir. Bütün mesele, çevre ve
kalkınmayı bir arada bütüncül bir şekilde ele alacak uygu­
lamaların gerçekleştirilmesidir. Bu da kalkınmaya ilişkin
özel öneme haiz bazı sektörlerin büyük bir dikkatle izlen­
meye alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu sektörlerin ba­
şında enerji sektörü gelmektedir.
Enerji sektörü doğal kaynaklara en fazla müracaat
eden sektördür. Bu anlamda, çevresel kaygıları gözeten
bir enerji politikası şarttır. Mesele salt enerji üretimi değil;
ne kadar enerji tüketeceğini, ne kadar az bir enerji ile
üretim yapabileceğini çok iyi incelemek ve süzgeçten
geçirmek, çevrenin korunması, enerji verimliliğinin artırıl­
ması, enerji tasarrufunun özendirilmesi ve enerji atıkları­
nın değerlendirilmesi politikalarını hayata geçirmektir.
Enerji sektöründe Türkiye'nin ana politikası; ülke
enerji ihtiyacının amaçlanan ekonomik büyüme ve sosyal
kalkınma hamlelerini destekleyecek ve yönlendirecek şekilde,
zamanında, güvenilir, ekonomik koşullarda ve çevresel
etkileri dikkate alınarak karşılanmasıdır.
Türkiye'de kalkınma ve sanayileşmenin ana girdi­
lerinden birini sağlayan enerji sektörünün gelişmesi çevre­
nin korunması kadar önemli görülerek, sektörün gelişimi
ve çevre korumacılığı dengesi kurulmakta, bu yönde
oldukça ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Burada en önemli
sorun; teknolojilerde değişiklik yaparak çevre dostu tekno­
lojilerin kullanımını teşviketmek ve hayata geçirmektir. Bu
açıdan bakıldığında da, uluslararası işbirliği ve dayanışma
ruhu içerisinde, uluslararası finans kaynaklarının mobilize
edilmesine ihtiyaç duyulduğu aşikardır.
Nitekim son yıllarda Orta ve Doğu Avrupa'daki ağır
sanayi tesisleri ile enerji santrallarinin çevre ile uyumlu bir
hale getirilebilmeleri için, Batılı gelişmiş ülkeler ve uluslara­
rası finans örgütleri bir seferberlik başlakmışlardır. İçinde
yerald iğimiz Avrupa bölgesinde bu tarz girişimlerin ihtiyaç
duyulan tüm ülkelere yayılması elzemdir.
Bu noktada, tüm Avrupa'lı partnerlerimize önemli
görevler düşmektedir. Türkiye'nin çevre dostu teknolojile­
re ulaşabilmesi için başta siyasi engeller dahil olmak üzere,
tüm olumsuz yaklaşımların ortadan kaldırılarak, çevre ve
kalkınma dengesi kurma çabalarında, gerekli uluslararası
mali kaynakların bir an önce devreye girmesinde yarar
vardır.
Burada sadece hükümetler değil, belki de en çok
sivil toplum kuruluşları sorumluluk almalıdırlar. Çevre ile
ilgili uluslararası faaliyet gösteren hükümet dışı gönüllü
kuruluşlar sadece çevre sorunlannın tesbitinde değil, bunların
çözümünde de yer almalılar ve önemli darboğazlardan biri
olan finansman sorunlarının halledilmesinde, gerektiğinde
aktif girişimlerde bulunmalıdırlar. Çevreye ilişkin ortak
kaygıların çözüme ulaşmasında bu yollar önemlidir.
Türkiye'nin sanayisiz, esasen hızla gelişen ve
büyüyen bir sanayisiz olması mümkün değildir. Çevre
korumayı Türk sanayi sektörünün önünde engel olarak
görmek ise dar görüşlülüktür. Hükümetlerimiz politikala­
rında kalkınmayı ve sanayileşmeyi doğru çevre politikala­
rıyla birleştirerek her ikisinde de başarıya ulaşmak duru­
mundadır. Türkiye'de bugün çevre gerçeği salt kirlenme
sorunları olarak algılanmaktan çıkarak, kalkınmayla kar­
şılıklı etkileşimi bağlamında değerlendirilmektedir.
Ülkelerin gelişmelerini sürdürmelerinde enerjiye olan
ihtiyaçları kaçınılmaz bir şekilde artmaktadır. Nitekim,
Türkiye'de enerji tüketimi nüfus artış hızının 2-3 misli hızla
artmaktadır. Kalkınmamızın ve sosyal refahın lokomotifi
durumundaki elektrik enerjisi ihtiyacımız çok önemlidir.
Türkiye'yi önümüzdeki yıllarda bir enerji darboğazı bekle­
mektedir. Tüm ülkede çok uzun süreli elektrik kesintilerine
gitmenin, çevre sektörü dahil her sektörde olumsuz so­
nuçlar doğuracağı açıktır.
TBMM BÜLTENİ
O 11
Download