Kölelik Kavramı Ve Köleliğin Ortaya Çıkışı

advertisement
ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-I
6.Ders
Dr. İsmail BAYTAK
Mezopotamya Uygarlığı
Kültür ve Medeniyet (Kanun-Din)
M. Ö. 2500 yıllarına ait bir Sümer tanrı heykeli.
Kıdem sırasına göre Sümer tanrı listesini gösteren kil tablet (M. Ö.
2400-2200 yılları. 4,7x4,4x1,7 cm boyutlarında ve 5 satır)
•
•
•
•
•
•
Enlil,
Ninlil,
Enki,
Nergal,
Hendursanga,
Inanna-Zabalam,
Ninebgal,
• Inanna,
• Utu,
• Nanna.
• “Ur Standardı".
İki taraflı, “Savaş” ve “Barış” isimli.
British Museum, Londra
Gılgamış’ın
canavarı öldürmesi
Gılgamış
Gılgamış Destanı’nın Babil versiyonu.
Reçineden yapılmış
•
Tufan metni
Tanrıça İnanna.
İnanna aynı zamanda hayvanların kraliçesi idi ve
aslan onun kutsal hayvanı idi.
Lagaş Kralı Lugalanda'ya ait mühür (MÖ 2400)
Lagaş Kralı Ur-Nanshe'ye adak olarak
yapılan kabartma (MÖ 2550–2500)
Lagaş prensi AKURGAL
HAMMURABI
ASURBANIPAL
LAGAŞ
ENMERKAR
GILGAMEŞ
GUDEA
SARGON
Ea, Apsu’nun su evinde ayakta durmakta
Enki sudan çıkıp karaya doğru yürüyor. Enki’ye Usmu isimli iki
yüzü olan bir tanrı tarafından hizmet ediliyor
Ur kentinden tuğla ile yapılmış bir ziggurat. M. Ö.
2100 yıllarına ait olan bu tapınak Ay Tanrısı Nanna
için inşa edilmiş ve 21 m. yüksekliktedir.
SÜMER
HUKUKU
M. Ö. 1868 yılından Sümerce yazılı bir kanun tableti
Sümerlerde hukukun tarihi seyri
• Hukuk, toplum düzenini sağlayan ve devlet gücü ile güçlendirilmiş
kuralların bütünüdür.
• Tarihi devirlerden önceki toplumlar her türlü hukuki işlerini “gelenek”
haline gelmiş kurallara göre yürütüyorlardı. Sümerlerde sitelerinde fertler
arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları önceden belirli örf ve adet kurallarına
göre yürütüyorlardı.
• Sümerler yazılı hukuka geçtikten sonra her türlü hukuki işlerini kil tabletler
üzerine çivi yazısıyla yazıyorlardı.
• Sümerlerde güneş tanrısı DİNGİR UTU adaletin koruyucusu olarak kabul
ediliyordu.
Sümer mahkemeleri
• Adaletin yeryüzündeki temsilcileri hakimlerdi.en büyük hakim kraldı.
• Kralın mahkemede bulunmadığı hallerde,kralın vekilleri olarak sukkailer
davalara bakardı.
• Mahkemeler belirli bir binada değil,mabedin veya şehrin kapısında
yapılırdı.
Mezopotomyada bugüne kadar
bulunan kanunların yazılış sırası
•
A.
B.
C.
D.
SÜMERCE YAZILI KANUNLAR
Urukagina kanunları
Ur –Nammu kanunları
Ana –İttuşu kanunları
Lipit –İştar kanunları

A.
B.
C.
D.
E.
AKKADÇA YAZILI KANUNLAR
Eşnunna kanunları
Hammurabi kanunları
Orta asur kanunları
Yeni babil kanunları
Ammi –Şaduqa fermanı
SÜMERCE
YAZILI
KANUNLAR
Birçok araştırma metinlerinde ısrarla belirtilen ortak ifade;
tarihte ilk hukuk kanunlarının başlangıcı, Babil kralı Hammurabi
(Hammu-rabi!) döneminde düzenlenen kanunlar olduğu görüşünde
birleşirler.
Tarih yorumcuları ve konuyla ilgili araştırmacılar belge niteliğindeki
eski çivi yazılı metinlerin yetersizliğinden dolayı ilk Hukuk Kanunlarının
yaklaşık İ.Ö.1728-1686 (Bu tarihler bazı kaynaklarda farklı olarak ele
alınmaktadırlar.) tarihleri arasında egemenlik sürdüren Babil kralı
Hammurabi’nin büyük başarısı olduğunu çoğunlukla kabullenmiş bir
şekilde boyun eğerler. Oysa gerçeği yansıtmaya çalışan tarihsel
ifadeler, yorumlar ve yeni eklenen belgelerin öne sürdüğü bilgilerden
yola çıkıldığında Sümerlerin yaşadığı Mezopotamya bölgesinde sadece
Hammurabi’nin kanun koyucu bir kral olmadığı görülmektedir.
Bunun nedeni de son dönemlerde arkeolojik kazılar sırasında ele
geçen yasa tabletlerinin bulunmasına bağlanır. Tarihsel akış içinde
kronolojik olarak sıralanan yasalarla ilgili ilk belirlemeler, kralların
bölgeyi daha iyi bir şekilde yönetmek ve kendilerini düşman
krallıklarına karşı çok daha güçlü göstermek için çıkardıkları yasalar
olduğu görülmektedir.
Bu yasalar;
Urukagina (yaklaşık İ.Ö.2370),
Ur-nammu (yaklaşık İ.Ö. 2047-Ur-dingir-nammu),
Ana-İttuşu (İ.Ö. 2060-1960 tarihleri arasında hüküm sürmüş III Ur
Hanedanı döneminde yazılmış olabileceği düşünülmektedir.),
Lipit-İştar (yaklaşık İ.Ö.1934-1924) Lipit-İştar kanunlarından çok
sonraları ortaya çıkan
Eşnunna ve
Hammurabi (yaklaşık İ.Ö.1728-1686) şeklinde sıralanır.
Tarihsel açıdan kronolojik bir sıralama içinde görünen bu yasalar,
krallar tarafından bölgenin geleneklerine uygun hazırlanan yasaların
egemenlik otoritesinin daha önde olduğuna işaret olarak hazırlanmıştır.
Krallar tarafından çıkarılan yasaların özellikle bölgede çok tanrılı
tapınmanın önderleri olan rahiplerin çıkarlarını korumak adına
örgütlenerek otoriteyi kemirmelerine karşılık oluşturulan hukuk
yasaları olduğu şeklinde ifade edilmektedir. Mezopotamya bölgesinde
egemenlik kurmuş kent krallıklarında ortaya çıkan irticai hareketliliğin
devamı aradan yıllar geçmesine rağmen hala çoğu yerlerde aynı
örnekler uygulanmış ve insanlar tanrısal korku nedeniyle
sömürüldüklerinin farkında olamamışlardı. Kazılar sırasında ele
geçirilen arkeolojik belgelerle, Mezopotamya ve Mısır bölgelerindeki
uygulamalara bakıldığında yaklaşık olarak onbinlerce yıl önce
hareketlenen din baskısı temel alınarak, irticai hareketin başlama
noktaları olarak belleklerde yer edinmektedir. Buna örnek olarak Mısır
firavunu Akhenaton’un (Amenofis IV-yaklaşık(İ.Ö. 1353-1336 ) Amon
tapınağından sokaklara kadar inen rahiplerin önderliğindeki irticai
akının krallığı tehdit etmesiyle yaptığı darbe girişimini gösterebiliriz.
Çağdaş dünyada bile bu eski geleneklerden vazgeçmeyen sözde din
akademisyenleri, böyle bir baskının olmadığı ve temelde insanın dinsel
kişiliğinin yer aldığını belirtmeye çalışırlar, ancak nedense kutsal
mekânlarda açıkça “dini” siyasal malzeme olarak kullanıp,
örgütlendiklerini de izole ederler.
Günümüz Türkiye’sinde yüzlerce iş yeri, mescid ve medreselerde bu
örgütlenmeye benzer çalışmaların olduğunu hiç kimse inkar edemez.
Bu tür örgütlenmelerde kesinlikle dinsel bir birliktelik görülmediği gibi
sadece ticari kaygılardan dolayı çıkarların yara almaması için
yapıldığına yakından tanık olabiliriz. İşte, görüleceği gibi özellikle
Mezopotamya bölgesinde kralların yeni hukuksal yasaları yaratma
girişimi dönemin rahiplerinin aynı şeklide çıkarlarını korumak için bir
taraftan krallığı zor duruma düşürdüğü bir taraftan da halkı bu şekilde
sömürdükleri ortaya çıktığı için uygulanmıştır. Rahiplerin çıkarları için
yaptıkları baskılara karşı alınan bir dizi önlemlere bakıldığında
Mezopotamya bölgesindeki kent krallarından bazılarının “Laiklik”
sisteminin başlamasına önder oldukları görülmektedir.
URUKAGİNA
KANUNU
• Sümerlerin tanıdığımız en eski kanun yapıcısı, halk içinden
yetişmiş ve sonra hükümdarlığa çıkarılmış olan
Urukagina’dır.3.er sülaleler devri sonlarında (M.Ö.2375) Lagaş
sitesindeki Ur-Nanşe sülalesini devirerek iktidara gelen
Urukagina,tabletlerinde ilkin Lagaş halkının eski iktidar
zamanındaki durumunu gözler önüne serer,sonra kendi aldığı
tedbirleri anlatır.
Mustafa Kemal Atatürk mutlaka Sümer krallarının reformcu girişimlerini öğrenmiş
olmalıdır ki din ve devlet işlerini birbirinden ayıran “laiklik” sistemine sıcak bakmış ve
ülkenin geleceğindeki siyasal biçimini bu yolla denge içinde tutmasını başarmıştır.
URUKAGİNA
KANUNLARININ ÖNSÖZÜ
• “O zamanlar (vaktiyle) adalet vardı. Enlil’in kahramanı
Ningirsu (Lagaş kentinin baş tanrısı ) Urukaginaya
Lagaş kentinin krallığını ihsan ettiği zaman” diye
başlar ve sonra yerlerinden uzaklaştırdığı eski devlet
memurları ve yaptıkları kötülükleri sıralar.
KANUN MADDELERİ
Oval bir tablet üzerine yazılı olan bu maddeler mülkiyet ve aile
hukukuna ait konuları içerir. İlgi çeken kanun maddelerinden
bazıları şunlardır
 Hırsızlık yapan adamın ve iki erkekle evlenen kadının,
üzerlerine kötü niyetlerinin yazılı olduğu taşlarla taşlanmaları
gerekir.
 Bir adama söylenmemesi gereken bir şey söyleyen kadının
,büyük olasılıkla üzerine suçunun yazılı olduğu tuğlalarla ,
dişlerinin kırılması gerekiyordu.
URUKAGİNA KANUNLARININ SONSÖZÜ
Bu bölümde Urukagina kendi yaptığı reformları anlatır.
 Acımasız zorba vergi denetleyicilerini ve parazit memurları
bertaraf etti.
 Zenginlerin elinde fakirlerin sömürülmesine ve adaletsizce
hareket edilmesine son verdi.
 Ülkeyi zorbalardan , hırsızlardan ve katillerden arındırır.
 Borç, vergi ödememe ya da düzmece hırsızlık ve cinayet
suçlamalarıyla hapsedilen Lagaş yurttaşlarını affederek serbest
bıraktırdı.
Lagaş kent kralı Urukagina
Mezopotamya Bölgesinin siyasal açıdan oldukça sıkıntılı ve zor bir
şekilde yönetilmesinde ortaya çıkarılan ilk hukuksal yasalar, kral
Urukagina döneminde olmuştur. Kazı yapan ve kazı raporlarını tutan
arkeologlar tarafından ele geçen belgeler çözüldükten sonra kralın
adına uygun olarak dönemin kanunlarına “Urukagina Kanunları” adı
verilmiştir. Lagaş kent kralı olan Urukagina, yaklaşık İ.Ö. 2370 civarında
hüküm sürmüştür. Urukagina kral olmadan önce bir Ensi’ydi (Ensi:
Kent ya da bölge sorumlusu-Vali anlamında kullanılmıştır). Urukagina,
Lagaş Kent kralı Ur-nanşe’den sonra egemenlik kuran kentin sekizinci
kralı şeklinde belirtilmiştir. (Bazı tarihsel metinlerde de Lagaş kent kralı
Lugalbanda’dan sonra dokuzuncu kral olarak tanıtılmaktadır!)
Urukagina vali olduğu dönemde Ur-nanşe Hanedanlığına karşı
ayaklanarak başa geçer. Döneminde tapınaklarda görevli rahiplerin
dini kötüye kullanarak halktan haksız yere mal topladıklarını görür ve
krallığı döneminde onlarla uğraşmaya başlar. (Günümüz Türkiye’sinde
de aynı yoldan para toplayan kurumlar, dernekler ve cemaatler var,
ancak bu kurumlar, dernekler ve cemaatler, kral Urukagina’nın
düşüncesinin tam tersine siyasal kadrolardan da destek görerek açıkça
kendilerini belli ediyorlar. Dini kullanarak saf, temiz, duygusal
vatandaşı bu şekilde aldatarak kazanç elde ederler.)
Urukagina,
din
adına
halktan
para
toplayanları
şiddetle
cezalandırmıştır. Onun otoritesiyle halk, din adına mal toplayan
rahiplerin komplolarından kurtulmuştur. Yoksullara yardım krallığın
otoritesinde toplanmıştır. Son derece reformcu bir kral olan
Urukagina’nın egemenliği ise kısa sürer. Lagaş kentinde yaşayanlara
inanılmaz bir özgürlük getirir. Rüşveti ve din adamlarının halktan
haksız yoldan mal almalarını yasaklar, orta sınıf için yeni vergi adaleti
getirir. Onun bu reformlarını duyan komşu kent devleti belki de
dönemin emperyalist devleti olan Umma kralı diktatör Lugalzaggazı
kıskançlık ve korku sendromu yaşar. Kendi halkı da ayaklanıp, aynı
özgürlüğü isteyecek korkusuyla Lagaş kent krallığına saldırır. Kenti
yakar, yıkar ve yerle bir eder. Kral Urukagina’yı da tahttan indirir. Umma
kralının saldırıları sonucu kutsal yerler yağmalanmış ve Urukagina’nın
yasa tabletleri de bir yoldan imha edilmişti. Reformcu bir kral olarak da
bilinen Urukagina Yoksulların zenginler karşısında sömürülmesini ve
haksızlığa uğramalarını önlemişti. Kenti hırsızlar, tefeciler, sahte din
adamlarının fetvalarından ve sokaklarda rahatlıkla dolaşan katillerden
de arındırmıştı.
Fransız arkeologların 1878 yılında bölgede yaptığı kazılar sırasında
Urukagina’ya ait olan bazı yasa tabletleri bulunur. Bulunan tabletler
yazıtbilimci Francois Thureau-Dangin tarafından çözülür ve Sümerolog
Arno Poebel tarafından da yorumlanır. Bu yorumlar sonunda ilk defa
sosyal yasaların Urukagina tarafından uygulandığı belirtilmiştir. Belge
niteliğindeki tabletler, Urukagina’nın döneminde uyguladığı sosyal
adaletin günümüz sosyalizmin temellerine yönelik bir çalışma
olduğunu ifade etmek isterim. Dengelerle sosyal eşitliği sağlamak için
oldukça çaba gösterir. Din işlerini de devlet işlerinden ayırır, ancak
dinin denetimini de krallığın bünyesine alır. Sosyal kanunlarıyla ilgili bir
tabletin çevirisinde
“…. Tanrıların sığırları ensiye ait tarlaların sulanmasında kullanılıyordu.
En iyi tarlalar ensinin dostlarına veriliyordu. Semiz eşeği ve sığır
rahipler alıyorlardı. Ürünleri rahipler ensinin dostlarına taksim
ediyorlardı. Herhangi bir yerin rahibi, bir fakirin anasının bahçesindeki
ağaçları kendisi için kesiyor ve meyvelerini alıyordu. Mezara bir ölü
gömülürse, rahip kendi içkisi için 7 testi bira, kendi yemesi için 420
ekmek ve 120 sila (ölçek) arpa, bir elbise, bir oğlak ve bir yatak
alıyordu…” şeklinde Lagaş’ın eski geleneklerini anlatarak kanunlarını
belirtmeye başlamıştı. Bu metinde de görüldüğü gibi din adamları halkı
aldatmış ve tanrısal baskıyı kullanarak yeraltı dünyasındaki korku,
işkence gibi tehdit içerici davranışları sergileyip, bir anlamda da
dolandırıcılık yapmışlardı. Günümüz Türkiye’sinde âhlâki değerlerden
uzak davranışlar ne yazık ki tapınma alanlarının içinde ve dışında
rahatlıkla görülmektedir. Urukagina kanunları dönemin yazmanları
tarafından oval bir tablet üzerinde yazılmış, mülkiyet ve aile hukuku
üzerinde bilgiler içermektedir. Bazı belgelerde kısa ifadelerle kral
Urukagina’ya ait olduğu belirtilen reformların ilk kanun koyucu
reformlar olduğu belirtilmişse de bilinmeyen nedenlerle bu düşünceler
önemli görülmeyerek zamanla ortadan kaldırılmıştır. Bunun nedenini
ondan sonra gelen kralların bu tür çalışmaları kıskanmalarından dolayı
hazır olan tabletleri imha etmesine bağlayabiliriz.
UR-NAMMU
KANUNU
• Ur-Nammu kanunları, Urukagina’dan üç asır sonra ur’da yaşayan 3. ur
sülalesinin kurucusu Ur- Nammu tarafından çıkarılmıştır. Kanunun yazıldığı
tablet dördü on ,dördü arka yüzde olmak üzere sekiz sütuna bölündü. Her
sütunda tahminen 44 satır vardır. Ön yüzde metindeki birçok kırık
nedeniyle kısmen okunabilen uzun bir giriş bölümü bulunur. Bu giriş kısmı
kısaca şöyledir;
• Ay tanrısı Nanna, yeryüzünde kendisinin temsilcisi olarak, sümer ve ur’a
hükmetsin diye Ur- Nammu’yu görevlendirdi.
• Bu yeni kral Sümer ve Ur’un askeri ve politik güvenliğini sağlamayı başardı.
• Ur’a doğru genişlemekte olan Lagaş sınır devleti ile savaşmayı gerekli
buldu ve savaşı kazanarak Lagaş kralı Namhani’yi öldürdü.
• Yalancı , düzenbazları halkın öküzüne , koyununa , eşeğine el koyan
yağmacıları ülkeden attı.
Ur-nammu steli detay
KANUN MADDELERİ
• Tabletin arka yüzünde 5 maddesi oldukça güvenli olarak tamamlanabilen
kanun maddeleri vardır.
• Birincisi , su ile ilgili bir ceza
• İkincisi, bir kölenin efendisine dönüşüne ait
• Üçüncüsü ise insanlığın toplumsal gelişmesine ait özel bir önem taşır.
• Bu kanunlar “göze göz , dişe diş” yasasının yerini , para cezası
ile değiştirildiğini ve yerini daha insancıl bir yaklaşıma
bıraktığını gösterir.
• Ur- nammu bu kanunları, ülkeye adaleti getirmek ve halkın
sosyal durumunun düzelmesi amacıyla yapmıştır.
“III’ncü Ur Hanedan” kralı Ur-nammu (Ur-dingir-nammu)
Tarih işte, eskiye yönelik bilgilerin kitaplara geçmediği, ancak taşlara
ve kilden yapılmış kalıplara çivi yazısıyla geçirildiği için bir zaman
sonra bulunup, çözülmeleri sonucunda kısmen de olsa gerçek yönler
ortaya çıkmaktadır. Urukagina’dan başka Üçüncü Ur Hanedanlığın
kurucu kralı Ur-nammu’nun da yasalar ortaya koyduğu görülmektedir.
Uruk kentinde egemenlik yapan kral Utekengal döneminde Ur valisi
olarak görev yapmaktaydı. Ur-nammu’nun hükümdarlığı, Lagaş ensisi
olan Ur-banu’nun damadı Namhani’ye saldırıp, onu öldürmekle başlar.
Kent devletinin üzerinde kralın otoritesini iyi kullanmadığı gerekçesiyle
zor kullanıp, darbe yaparak kral Utekengal(Utuhegal) tahtan indirir ve
kendisi de krallık koltuğuna geçer. Böylece valisi (Ensi) bulunduğu Ur
kentinin başına kral olarak geçmiş olur. Sanatsal ve kültürel işlere
ağırlık veren Ur-nammu (Ur-dingir-nammu), son derece güçlü ve
otoritesi sağlam olan bir kral şeklinde belirtilmektedir. Ensi olduğu
dönemlerde krallığın otoritesini kaybettiği bir sırada yasaların din
adamları tarafından uygulandığını bildiği için ilk işi bu yasaları din
adamlarının (rahip) elinden alarak devlet sorunu haline getirir ve
rahiplerin bütün işlemlerini de devlet tarafından yürütülmesine karar
verir.
Görüleceği gibi Ur-nammu, bir anlamda da günümüz “laiklik” sistemine
gönderme olacak bir çalışma sergiler. Urukagina’nın ortaya koyduğu
ilkelerin benzeri şeklinde din ve devlet işlerini birbirinden ayırırken,
dinin devletin denetimi altında tutulmasını sağlar. Ur-nammu da yasalar
çıkarır.
Tarihsel
belgelerde
bu
yasaların
İ.Ö.2050
olduğu
belirtilmektedir. Bu yasaların bir benzer çalışması yaklaşık 300 yıl
sonra Babil’de krallık koltuğuna oturan Hammurabi tarafından da farklı
maddelerle ele alınmış olacağı görülecektir. 1889-1890 yılındaki
arkeolojik kazılar sırasında Ur-nammu’nun çıkardığı yasa tabletlerinin
bazıları bulunarak İstanbul Eski Şark Eserleri müzesinde koruma altına
alınmışlardı. Çevirileri ise 1952 yılında yapılmıştır. Ancak detaylı
çalışmalar 1956 yılında Samuel Noah Kramer tarafından yapılınca
kanun tabletleri olduğu ortaya çıkmıştır. Ur-nammu, Sümerlerin başına
bela olduğu söylenen Gutilerle (Gutilerin Kürtlerin ataları olduğu
söylenmektedir) yaptığı bir savaşta öldürülür. Urukagina’dan yaklaşık
300 yıl sonra Ur kentinde yaşayan ve III Ur Handan kurucusu olarak
bilinen kral Ur-Nammu’nun çıkardığı yasalar tartışma konusu
olacağından belki de bilinçli olarak tozlu raflarda bekletilmiştir. Bu
kanunları Ur kentinde yaşayanların daha özgür ve demokratik olması
amacıyla çıkarmıştı.
Kanunlarla İlgili tabletler İstanbul Arkeoloji Müzesinde dünya
Sümerolog’u olarak tanıtılan Samuel Noah Kramer tarafından
bulunarak günümüze kazandırılmıştır. O dönemlerde Türk Sümerolog,
Muazzez İlmiye Çığ da Arkeoloji müzesinde görev yapmaktaydı(!)
Demek ki Samuel Noah Kramer de olmasaymış bu tabletler İstanbul
Arkeoloji Müzesinde geri dönülmez bir uykuya gönderilecekti.
Tabletlerin iyi korunamamasından dolayı tam okunmadığı ve
başlangıçta uzun bir metnin yer aldığı belirtilmektedir. 1955 yılında
Nippur kazılarında yapılan incelemelerde Ur-Nammu’ya ait olduğu ifade
edilen yazılıtaşta kralın demokratik bir devrim yaptığı ve çıkardığı
yasalarla sosyal adaleti en iyi şekilde ele alarak kişilik haklarına
özgürlük getirmiş olduğu belirtiliyor. Yasada, yalan suçlamalar, Kaçak
köleler ve yaralamalar öncelikli olarak işlenmişti. Yasanın giriş
bölümündeki metin, araştırmacıları oldukça düşündürmüştür. Metinde
“…Dünya yaratıldıktan sonra Tanrı An ve Tanrı Enlil, Ur krallığını Ay
tanrısı Nanna’ya verdi. Bir gün Ur-nammu, Ur’da tanrı temsilcisi olarak
seçildi. O, sınır komşusu Lagaş ile savaş yaptı ve onun valisi Namani’yı
tanrı Nanna’nın gücüyle öldürdü. Urun sınırını eski haline getirdi.
Uzunluk ve ağırlık ölçülerini namuslu ve değişmez yaptı. Öküzü, yetimi,
zengine ezdirmedi. Dulu güçlünün eline bırakmadı…. Yoksulu zenginin
eline düşürmedi…” şeklinde bilgiler görülmektedir.
Kralın egemenlik yaptığı dönemde çok tanrılı tapınaklarda irticai
gösteriler düzenleyen cemaatlerle de son derece uğraştığı
görülmektedir. Krallığın gücünü yitirmesine irticainin hortlamasıyla
cemaatlerin ortaya koyduğu baskılarla pasif duruma düşmesinden
rahatsız olan Ur-nammu, bu deneyimlerinden yola çıkarak son derece
adaletli bir krallık dönemi başlatır. Hatta krallık ilkelerini o dönemde
yazılı ifade yolu olmadığı için tapınak duvarlarına işleyerek devrimin bir
lideri şeklinde yoksul ve ezilmişlere insanı çağrılar yapar. Dini alet
ederek halkı sömüren ve krallık otoritesini zedeleyen irticai gurupları
kısa sürede etkisiz hale getirir. Kısacası Ur-nammu, sosyalist bir
hareket getirir ve kenti ezen bir sınıfın elinden kurtarır. Ur-Nammu’nun
Urukagina’dan sonra dünyada ilk yasa koyucu kral olduğu belirtilmişse
de tarihçiler günün birinde arkeologların Urukagina’dan da çok daha
eskilere dayanan tabletler bulacaklarına kuşkusuz bakmaktadırlar.
Ancak Urukagina, nedeni bilinmeyen bir şekilde tarihte yine ilk kanun
koyucu bir kral olarak belirtilmesine rağmen adı hep izole edilmiştir.
Günümüzde de yasaları kötüye kullanan hükümetler, bir boşluk
bırakarak irticanın güçlenmesine bilerek yol açarlar. Yönetim istenileni
halka veremediği durumlarda, cemaatler hortlar. İrili ufaklı cemaatler
daha sonra birleşerek bir tehlike işareti şeklinde ortaya çıkarlar.
ANA-İTTUŞU
KANUNU
• Ninive’deki (kuyucuk) asurbanipal kitaplığında 11 tablet halinde
bulunmuştur.asurlu katiplere Sümerce öğretmek için Sümerce-Asurca
olmak üzere iki dilde yazılmıştır.
• Ana-İttuşu serisinin 7.tabletinde aile hukukuna ait 6 tana madde vardır.
• Birinci maddede, bir oğulun babasını reddetmesi söz konusudur.bu
takdirde baba oğlunu evlatlıktan reddeder ve saçları köle gibi traş edilerek
satılırdı.fakat aynı suçu evlat anasına karşı işlerse o evlat damgalanır ve
şehirde dolaştırılarak teşhir edilirdi.
• Diğer bir maddede ise eğer kadın kocasına “sen kocam değilsin”
derse,ordalie(suya atılma) cezasına çarptırılır.fakat aynı hareketi karısına
yapan koca ,sadece yarım mana(240 gr.)gümüşü ceza olarak ödemeye
mahkum edilirdi.
Ana-ittuşu Kanunları
Urukagına ve Ur-nammu’nun kanunlarından başka sözcük karşılığı
“vadesi gelene kadar” şeklinde betimlenen “Ana-İttuşu Kanunları”nın
da döneme yeni bir hukuksal yaşam biçimi getirdiği söylenmektedir.
Ana-ittuşu kanunu, Asurbanipal’ın kütüphanesinin kalıntıları arasında
onbir tablet şeklinde bulunmuştur. Tabletlerin iki dilde yazılmış olması
ve özellikle “Asur-Sümer” dillerine yer verilmesi eğitim amaçlı
değerlendirilmiş olabileceği ifade ediliyor. Tabletlerde çeşitli yasaların
belirtilmesiyle “Ana-İttuşu” adının geçmesi, bu kanuna ad olarak
kullanılmıştır. Ana-İttuşu kanunlarının kim tarafından ve ne zaman
çıkarıldığı bilinmiyor. Araştırmacılar bu kanunun bazı maddelerinin UrNammu kanunlarına benzerliğini göz önünde tutarak İ.Ö. 2060-1960
tarihleri arasında hüküm sürmüş III Ur Hanedanı döneminde yazılmış
olabileceğini ileri sürerler.
LİPİT-İŞTAR
KANUNU
LİPİT-İŞTAR KİMDİR?
•
•
•
•
Ur-nammu’dan yaklaşık 200 yıl sonra , Hammurabiden 150 yıl önce yaşayan isin
hanedanı’nın 5.kralı lipit-iştar, işinde bazı reformlar yapma gereği duymuştu. Ve
kendi adıyla anılacak olan lipit-iştar kanunlarını yürürlüğe koydu.
Bu kanunlar yedi tablet üzerine yirmi sutunluk bölümler halinde yazılmıştır. Lipit
–iştar ve sülalesi sami kökenli oldukları halde ve kanunlar sümerce yazılmıştır.
Lipit-iştar kanunları 1947 yılında F.R.steel tarafından bulunmuş ve 1948 yılında
neşredilmiştir.
Hammurabi kanunlarına prototiplik yapacak olan bu yasa diger sümer yasaları
gibi 3 bölümden oluşur. Bir önsöz,yasaların kendileri ve bir sonsöz.
Lipit-iştar kanunu’nun önsözü
• “Tanrılar babası büyük Anu ve memleketin kralı Enlil
,kaderleri tayin eden bey ,İsin’in koruyucu ilahı olan tanrıça
Ninisinna’ya Sümer ve Akkad krallığını ona verdikleri zaman
,onun şehri isinde Anu tarafından iyi idare yerleştirildi. Anu
ve Enlil , Lipit-İştar’ ı , akıllı çobanı memlekette adaleti
kurmak ,şikayetleri durdurmak ,Sümer’e ve Akkad’a huzur
getirmek için çağırdılar…”
KANUN MADDELERİ
•
•
•

37 maddeden oluşur ve konularına göre şöyle ayrılır:
4. 5.maddeler:gemi kiralama
7-11.maddeler:tarla mülkiyeti ve kiralaması
madde 10:eğer bir adam ,başka bir adamın bahçesindeki bir ağacı kesmişse ½
mina gümüş ödeyecektir.
 12-14. maddeler: köle mülkiyeti
 15-17 maddeler:amme hukuku
 18-19.maddeler:vergi ihmali suçu
Madde 18: bir yurtluğun erkek yada kadın sahibi yurtluğun vergisini ihmal etmişse ve
bunu bir yabancı ödemişse o yurtluğun sahibi 3 yıl oradan
çıkarılamayacaktır.sonra vergisini ödeyen adam o yurtluğa sahip olacak ,eski
sahibi herhangi bir iddia da bulunamayacaktır.
 20-33. maddeler:aile hukuku ve evlatlık alma
 34-37maddeler
Lipit –iştar kanunu’nun sonsözü
• “UTU’nun yüksek emirlerine uygun olarak Sümer ne Akkad’ın
gerçek adalete bağlı kalmalarını temin ettim. Gerçekten ben
Lipit-İştar , Enlil’in oğlu ,düşmanlığı ve ayaklanmaları Enlil’in
emriyle yok ettim. Ağlamaları, sızlamaları ve yaşları dindirdim.
Hak ve adaletin yaşamasını sağladım. Sümer’e ve Akkad ‘a
mutluluğu yerleştirdikten sonra bu taşı diktim. Bu taşa zarar
vermeyenin ,eserime hasar vermeyenin ,yazılarını silmeyenin
ömrü uzun olsun , Ekur da yükselsin, Enlil’in parlak alnı onu
küçümsemesin. Fakat taşa zarar verene ,eserimi bozana
,üzerine kendi adını yazana lanet olsun.
“İsin Hanedan” kralı Lipit-İştar Kanunları
Urukagina, Ur-nammu ve Ana İttuşu kanunlarından başka kanun
koyucu bir kişi olarak belirtilen Lipit-İştar, Sümerlerde birinci İsin
hanedanlığında hüküm sürmüş olan bir kraldır. İşma-Dagan’ın oğludur.
İ.Ö. 1934-1924 tarihleri arasında hüküm sürmüş olabileceği tahmin
ediliyor. (Bazı kaynaklarda Kanun tarihi İ.Ö.1870 gösterilmektedir!)
Yapılan arkeolojik araştırmalarda kralın kendi adıyla hazırlattığı yasanın
yer aldığı kil tabletler bulunarak koruma altına alınırlar. Tabletlerin
bulunmasıyla ilgili kazı 1947 yılında yapılmıştır. Bulunan tabletler
yazıtbilimci Alberth Goetze tarafından kopyalanırlar. Lipit-İştar, krallığı
döneminde yeni bir yasa metni hazırlayarak tanrıları olan “An ile Enlil”
tarafından desteklendiğini belirtir. Yasa tabletlerinde yüksek ahlaksal
tavırlar görülmektedir. Yaptığı çalışmalarla halk tarafından “Sümer ve
Akad” krallığı ünvanını alır. Hükümdarlık döneminde İsin kentinin
güneydoğu tarafında Gungunum adında son derece asi bir adamın
ortaya çıktığı belirtiliyor. Daha sonra da Ur’un denetiminin onun eline
geçtiği ifade edilir. Lıpıt-İştar ile ilgili bazı tarihsel ifadelerde kanunların
daha önceki dönemlerde egemenlik sürdürmüş kralların bilgilerinden
yola çıkarak hazırlattığı belirtilmektedir.
AKKADÇA
YAZILI
KANUNLAR
EŞNUNNA
KANUNU
• Dicleye katılan diyala nehrinin doğusundaki eşnunna şehri yanında tel abu
harmal kazılarında iki tablet halinde bulunmuştur.
• Eşnunna kanunlarındaki cezaların Sümer kanunlarındaki gibi nakdi oluşu
bize eşnunna kanunlarının Sümer kanunlarından etkilendiğini gösterir.
• Toplam 61 kanun maddesinden oluşur.bunlar;
• Tarla ve köle mülkiyeti
• Aile hukuku
• Borçlar hukuku
• Kira kanunu
• Taşınmaz mal mülkiyeti
• Yaralama cezaları gibi konuları içerir.
Eşnunna Kanunları
Dicle nehrine katılan büyük kollardan biri Diyala nehridir. Bu nehrin
doğu yakasında Babil’in de kuzeyinde Eşnunna (Tell Asmar) adlı bir
kent bulunmaktaydı. Sümerler döneminde önemli kentlerden biriydi. Bu
kenti elde etmek için daha sonra Babil krallığına egemen olan
Hammurabi çok uğraştı. İ.Ö.1785 yılında Uruk ve Isin kentlerini kuşatan
Hammurabi, bölgedeki egemenlik çözümünü barıştan yana uygulamak
ister. Asur, Mari, Larsa, Eşnunna kent devletleriyle barış antlaşmaları
yapar. Ancak İ.Ö. 1763 yılında bu tavrını değiştiren kral Hammurabi,
Babil’in karşısında güç birliği yapıp bir araya gelen Subatrum, Gutium,
Malgium, Eşnunna kent devletlerine saldırır ve onları yenilgiye uğratır.
Sümerler, Babiller ve daha sonraki tarihlerde ise Asurlar bu kentte
egemenlik sürdürdüler. Eşnunna kentinin yanında bulunan
Şadupum’de (Tell Harmal) yapılan arkeolojik kazılarda hangi krala ait
olduğu belirlenemeyen yasa tabletleri bulunur.
Bu yasa tabletlerinin Lipit-İştar kanunlarından çok daha sonraları
çıkarılmış olacağı tartışılmaktadır. Kesin olmamakla birlikte İ.Ö.1930
şeklinde tarihlenen Eşnunna adı verilen kanunlar, Sümer kanunlarına
benzemektedir. Çünkü yasa içindeki cezalar Sümer yasaları gibi
parasal yöndeki cezalandırılmalardır. Sümer kanunlarından ilham
alınarak hazırlanan bu kanunlarla ilgili “öndeyiş” (prolog) ve sonuç
(epilog) kısımları kazılar sırasında ele geçirilmemiştir. Ceza hukuku,
medeni hukuk, borçlar ve veraset kanunları sıradan gelişigüzel
yapılmıştır. Bu yasanın 61 maddeden oluştuğu belirtilir. Bu kanunlarda
da eski Sümer kanunlarında olduğu gibi “özgürler, köleler ve
muşkenular” şeklinde üç bölümden meydana gelmiştir. Bu kanunlarda
da öncekiler gibi günümüz hukuk yasalarına benzer şekilde mağdur
olan korunmaktaydı. Görüleceği gibi Hammurabi kanunlarında da
böyle maddelerin çoğunlukta olduğu görülmektedir.
HAMMURABİ
KANUNU
HAMMURABİ KİMDİR?
• Hammurabi,eski Babil soyunun 11 kralının 6.kralı ve bu Babil
hükümdarlarının en ünlüsüdür. Hammurabi, Mezopotamya’nın büyük
küçük şehir devletlerini birer birer zapt ederek Sümer ve Akkad ülkelerini
bir imparatorluk halinde birleştirip merkezi bir hükümet kuran kraldır. Asıl
ününü, ülkesinde geçer olan kanunları derleyip ve kısmen de bunlar
üzerinde reformlar yaparak, bir kanunname meydana getirmiş olmasıyla
kazanmıştır. Hammurabi M.Ö. 1728-1686 yılları arasında 43 yıllık
saltanatını sürdürmüştür.Başkent olarak Babil bu yıllarda en parlak devrini
yaşamıştır.
Hammurabi büyük bir fatih, devlet adamı ve kanun koyucudur.
HAMMURABİ KANUNU
 Hammurabi kanunları,siyah diorit taşından yapılmış bir stel üzerinde yazılı
olarak, elam’ın baş şehri olan sus şehri kazılarında ele geçirilmiştir. Bu stel
paristeki louvre müzesinde bulunmaktadır.stelin en üst kısmında,aynı
zamanda adalet tanrısı olan ve taht üzerinde oturmuş olan Şamas’ın
,önünde dua eder vaziyette duran kral hammurabi’yi kabul ederken tasvir
edilişini görüyoruz. Kanunların metni şamaş ve hammurabi tasvirinin
altına,anıta çepe çevre yazılmıştır. Elamlılar babil’ i istila ettikleri zaman ,bu
steli harp hatırası olarak alır sus şehrine getirmişlerdir.
 Stelin en üst kısmında aynı zamanda adalet ve güneş tanrısı olan ve taht
üzerinde oturmuş olan şamas’ı görmekteyiz. Onun önünde ise dua eder
vaziyette kral hammurabinin tasviri yer almaktadır. Kanunların
metni,şamas ve hammurabi tasvirinin altına,anıta çepeçevre yazılmıştır.
 Kanunlar bir önsözü izleyen 282 kanun maddesi ve sonuç bölümünden
oluşmaktadır.
• Hammurabi ,kanunlarının önsözünde kendisinin başta tanrı Marduk olmak
üzere anu ve enlil tarafından gönderildiğini ve yine tanrıların yardımıyla
memlekette adaleti yerleştirdiği ,komşu ülkelere barış getirdiğini ve
insanları mutluluğa kavuşturmak için seçildiğini şöyle ifade eder.
“hammurabiyi ,tanrılara köle olmakla şereflenen prensi,memlekette adaleti
hakim kılmak ,huzursuzluğu ve kötülükleri kaldırmak,acizleri zorbalardan
korumak için tanrılar seçtiler.”
 Hammurabi kanunlarına gelince,
282 kanun maddesinden oluşan bu maddeleri
içerik yönünden bazıbölümler ayırmak mümkündür.
• ADALETİN YERİNE GETİRİLMESİNE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR
 Madde 2: eğer bir adam bir adam hakkında(onıun)büyü (yaptığını)iddaa
ederse ve onu ispat edemezse,üzerine büyücülük iftirası atılan adam nehre
gidecek(nehre dalacaktır) . Eğer nehir onu çekerse (zaptederse)iftira eden
onun evini(mülkünü)alacak(sahiplenecektir). Eğer o adamı nehir temize
çıkarırsa ve selamete çıkarırsa ona iftira eden adam öldürülecektir.nehrin
selamete çıkardığı adam iftiracının malına mülküne sahip olacaktır.
 MÜLKE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR
 madde 6: eğer bir adam tanrıya(mabede)veya saraya ait bir şey(bir
eşya)çalarsa o adam öldürülecektir. Ve çalınmış malı kabul edende
öldürülecektir.
 Madde 21: eğer bir adam bir ev delerse deliğin önünde onu öldürecekler
ve onu asacaklardır.
 ARAZİ VE EV
 Madde 28: eğer,tımar hizmetinde iken kaçırılan bir asker veya balıkçının
oğlu tımarı yürütebilecek kudrete ise tarla ve bahçe kendisine verilip
,babasının tımarının sorumluluklarını yerine getirecektir.
• TİCARET VE ALIŞVERİŞ
 Madde 124: eğer bir adam ,bir adama gümüş altın veya herhangi bir şeyi
saklayıp korumak üzere şahitler önünde verirse(alan adam)aldığını inkar
ederse ,bu adam(hakkındaki suçlamayı)ispat edecek ve (o adam)inkar
ettiğinin iki katını ödeyecektir.
 EVLİLİK,AİLE VE MÜLKİYET
 Madde 153: eğer bir adamın karısı ikinci bir erkek için kocasını öldürtürse o
kadını kazığa oturtacaklardır.
 TAARRUZ VE KISAS(CEZA HUKUKU HAKKINDA)
 madde 195: eğer bir oğul babasını dövecek olursa , bilekten kesilecektir.
(elleri kesilecektir)
 Madde 197: eğer hür bir kimse, hür bir kimsenin kemiğini kırarsa , onunda
kemiği kırılacaktır.
 Madde 205: eğer bir beyin kölesi, bey sınıfından birinin yanağına vurursa ,
kulağı kesilecektir.
 MESLEK ADAMLARINA AİT SUÇLAR
 madde 218: eğer hekim , yaralının göz bölgesini bronz neşterle açıp
,adamın gözünü kör ederse hekimin bilekleri kesilecektir.
•
•
•
•
TARIM
ÜCRETLER VE TARİFLERİ
ESİRLER VE KÖLELER
Kanunların son söz kısmında ise hammurabi adaletinden, adil ve barışçı
icratından söz eder. Memleketteki haksızlıkları kaldırmak ve zayıfı
kuvvetliye ezdirmemek için bu kanunları taş abideye yazdırıp diktirmiştir.
hammurabi , kendisinden önce mevcut olan tüm kanunları derleyip
toplamış yani sistemleştirmiştir. Fert ve kitle hukukunu ayırmak suretiyle
ıslahat gerçekleşitirdi. Hammurabi kanunlarına “kanun codex’i “adı
verilmiştir.
Babil kralı Hammurabi
Gungunum’un Ur kentinin denetimini eline geçirmesinden sonraki bir
dönemde bölgenin bir başka tarafında egemenlik tartışmaları başlamış
ve Babil’de krallığı ele geçiren Hammurabi adından biri ortaya çıkmıştır.
Hammurabi’nin, İ.Ö. 1728-1686 tarihleri arasında hüküm sürmüş
olabileceği tahmin ediliyor. (Bazı kaynaklarda ise İ.Ö. 1792-1750
tarihleri arasında hüküm sürmüş olduğu ve kanunları ortaya çıkardığı
tarih ise İ.Ö.1763 şeklinde gösterilmektedir.) Amorit soyunun Babil’de
büyümesini sağlayan Sumu-abum’dan sonra gelen kralların arasında
en reformcu ve yasa koyucu bir kral olarak Babil kentinde hükümdarlık
yaptı. 43 yıl hükümdarlık yaptığı sıralarda Babil küçük bir kent olarak
belirtilmektedir. Egemenliğini Anadolu ve İran’a kadar yaydı. Tanrı
Marduk’un oğlu şeklinde kendini yazıtlarda yüceltir. Onun döneminde
Amoritler çoğu kentlere sahip olur. Civarda oturan diğer kent devletleri
de birbirlerini işgal etmek için planlar hazırlar. Bu kentler Mari, Larsa,
Eşnuna ve Dicle kıyısındaki Asur kentleriydi. Hammurabi bile bu
kentlere sahip olmak için güçlenmek istiyordu. Yapılan incelemelerde
tabletlerin çözülmesiyle onun diğer kralların ötesinde bir kimliğinin
ortaya çıktığı ve Babil tarihinde ilk yasaları hazırlayan bir kral olduğu
saptanmıştı. Kendi adına hazırlattığı ve yasalarını belirttiği “yazılıtaşı”
Paris Louvre Müzesinde koruma altındadır.
Bu yazılı taşta kendini dünyanın en büyük kralı olarak görüyor ve
Urukagina ile Ur-nammu’nun da belirttiği gibi tanrıların zayıfları
ezenlere karşı onu görevlendirdiği şeklinde yazdırarak, güneş tanrısıyla
eş tutardı. Lagaş kent kralı Urukagina, Ur kent kralı Ur-nammu’nun
egemenlik dönemlerinde çıkardığı yasalardan sonra Babil kralı
Hammurabi’nin yasalarının ortaya çıkması bu kanunlardan bir şekilde
yararlanmasına bağlanmaktadır. Çünkü Lagaş kent kralı Urukagina ile
Ur kent kralı Ur-nammu krallık tahtına geçer geçmez yasalarını
yürürlüğe sokarlar. Ancak Hammurabi Babil’de kral olduktan sonra
önce sınırlarını genişletmek, büyümek ve dünyanın en büyük kralı olma
ünvanına sahip olma hırsından sonra yasa tabletlerini hazırlatır.
Hazırladığı Kanunlar, Sümerlerin insanlık tarihine örnek olabilecek ilk
kanun metni olduğu şeklinde ifadeler var. 1901-1902 yılları arasında
Fransız arkeologlar ve bilim gurubuna başkanlık eden V.Scheil
tarafından yapılan kazılarda Hammurabi kanunlarıyla ilgili tabletler
ortaya çıkarılır. Yazıtbilimciler tarafından “Hammurabi kanunları” olarak
adlandırılan tabletler, Susa tapınağının yıkıntıları arasında bulunarak
Laouvre Müzesinde koruma altına alınmışlardı.
Kanun metninde özellikle ön plana çıkan maddeler ise “…Adaletin
yerine getirilmesi için işlenen suçlar (1-5), Mülke karşı işlenen suçlar
(6-25), Arazi ve ev (26-60-4), Ticaret ve alış veriş (107-126), Evlilik-aile
mülkiyeti (127-194), Taaruz ve kısas (195-214), Meslek adamlarına ait
suçlar (215-240), Fiatlar ve ücretler (241-277), Köle hakları (278-282)…”
şeklindedir. Beatrice Andre-Salvını, ”Babil” adlı eserinde Hammurabi
Kanunlarıyla ilgili “…Ele alınan tüm konular hayatın bütün alanlarını
kapsayan bölümler halinde ayrılmıştır: Yalancı şahitlik, hırsızlık, krallık
mülklerinin yönetimi, tarımsal hayatın düzenlenmesi, yerleşim
birimlerinin konumu ve bakımı ya da ticaret. Aileye uzun bir bölüm
ayrılmıştır. Meslek icraatlarını, maaşları ve çalışanların çalışma
koşullarını denetleme yöntemleriyle borca karşılık sayılan ya da savaş
esiri olan köleleri ele alan bölümlerden önce darp ve yaralamalarla ilgili
cezalar geliyor. Üç sınıfa ayrılmış olan Babil halkını anlamak için bu
kannuname eşi bulunmaz bir kaynaktır. Özgür insanlar (Awilu), aşağı
tabaka (Muskenu) ve köleler (wardu) statüleri farklıydı ama hükümdar
“güçlünün zayıfı ezmesi”ne temelinde bir endişe taşıyordu. Bir metnin
giriş bölümünde, kral, herkesin bu dikmetaşı okuma ve okutturma
olanağının olmasını ve böylece aydınlanabilmesini arzulayan adil
hükümdar rolünde yüceltiliyor.
Hammurabi haleflerine kendisinin aldığı kararlara uyarak ülkede düzeni
sağlamalarını tesviye ediyor…” şeklinde önemli bir açıklamada
bulunur. Ancak Beatrice Andre-Salvini “Babil” adlı kitabında nedense
diğer kanun koyucu kralların ortaya koydukları ilkeleri görmezden
gelmiş gibi bir tavır sergilemesi öncelikle Hammurabi adının dünya
genelinde daha çok duyulması ve bir anlamda da adının kitabın
satışında etkili olacağı düşüncesiyle yorumladığı görülür. Bazı
belgelerde Hammurabi’nin darbe yoluyla krallığı ele geçirmesinden
sonra, kendisinden önceki kralların çıkardığı yasa tabletlerinin
içeriğine bir şekilde ulaşıp, kendi adına yeni bir yasa çıkartmış
olabileceğini ileri sürerler. Tabletlerin içeriğinden yararlandığı krallar
ise Ur-nammu ile Urukagina’dır. Hatta bazı ifadelerde de Ana-İttuşu,
Lipit-iştar ve Eşnunna kanun tabletlerini kırdırdığı şeklinde notlar
görülmektedir.
ORTA-ASUR
KANUNLARI
• 1903-1914 yıllarında Asur’da yapılan
kazılarda 9 tablet veya tablet parçası
halinde çıkarılmıştır.bugün bu tabletler
Berlin müzesinde bulunmaktadır.tabletlerin
yazılış tarihi 1.Tukulti-Ninurta zamanlarına
ait olması çok mümkün ve muhtemeldir.
• Orta Asur kanunlarının önsözü ve sonsözü
yoktur.kanunların başlıca konusu,kadınla
ilgili suçlar ve kadınların mülkiye hakları
hakkındadır.
KANUN
MADDELERİ
•
•
•
MADDE 2: eğer bir kadın,ister bey
eşi,ister bir bey kızı olsun küfür ederse
veya düşük çeneli ise o kadın cezasını
çekecek ,kocasına ,oğullarına ,kızlarına
dokunmayacaklardır.
MADDE 4: Eğer bir erkek köle veya kadın
köle hür bir adamın karısının elinden
herhangi çalınmış bir şey kabul ederse
erkek ve kadın kölenin kulakları ve burnu
kesilecektir.
MADDE 37: eğer bir adam karısını terk
ederse canı isterse ona bir şey
verecektir,canı istemezse bir şey
vermeyecektir.kadın boş olarak
çıkacaktır.Yani hiçbir şey alamayacaktır.
YENİ BABİL
KANUNLARI
• Yazı , imla ve ifade bakımından yeni Babil çağına tarihlenen tek
bir tablet bugün British müzesinde bulunmaktadır. Kırık
tabletin okunabilen on paragrafında evlilik ve veraset
hukukuna aittir.
AMMİ-ŞADUGA
FERMANI
Fermanlar ,halkın üzerinden zulmü gidermek, can ve malını
emniyette bulundurmak , kuvvetlinin zayıfı ezmesine meydan
vermemek için memurlara yazılan bildirilerdir.
• Bu tip belgelerden biriside Ammi Şaduqu’ya aittir. Fermanın
konusu hoşnutsuzluk ve huzursuzluğu kaldırmak için halkın
bazılarının vergilerini affetmeyi esas alır.
•
SÜMERLERDE
DİL ve
EDEBİYAT
ÇİVİ YAZISI
• Bilinen en eski ve tam gelişmiş yazı türlerinden
biridir.i.ö.4000 ile i.ö.3000 yılları arasında Sümerler
tarafından bulunarak kullanılmıştır.
• Yazılardaki karakterler ilk önce resimlere
benziyordu.Bu resimyazısı zamanla geliştirilerek çivi
yazısı elde edilmiştir.
• Çivi yazısı Sümerler ve Babiller tarafından kil
tabletler üzerine keskin ve ucu sivriltilmiş kamışlarla
yazılmıştır.
•
Kamış bir kalemle yumuşak bir kil
üzerine yazılması
DİL
 İ.Ö.3000 yılında Mezopotamya’nın güneyinde konuşulan çivi yazısıyla
yazılan bir dildir.
 Yazı ve konuşma dilinde bütünlüğü sağlayan ilk topluluk Sümerlerdir.
 Sümer dilinin tarihi arkaik,eski yada klasik,yeni ve Sümer sonrası
olmak üzere 4 dönemde ele alınır.
 Sümer dili bitişimli bir dildir.
 İki büyük lehçeye ayrılır: birincisi,EMKU yani halk lehçesi,diğeri de
EMSAL ,yani Kalu denilen ruhban sınıfın aittir.
 İ.Ö. 2000 yıllarından sonra Sümerler siyasi kimliklerini yitirince
konuşma dili olarak Sümer dili yerine Akad diline bıraktı.
 Çivi yazısı kullanıldığı sürece yazı dili olmaya devam etti.
 Sümer dilinin en eski örneklerini site başbuğları yani patesiler
tarafından mabutlara ithaf edilen eşyalar üzerindeki vakfiyelerle
tarihe ait kitabelerde görülmektedir.
EDEBİYAT
• Sümerler yazıyı bulduktan sonra hatıralarındaki hikayeleri, masalları,
destanları ve geleneklerini yazıya geçirmişlerdir.
• Sümer dilinin mitolojik öykü ,destan,ilahi,ağıt,ayin şarkısı,büyü yazısı
,atasözü gibi çok çeşitli türlerde gelişmiş zengin bir edebiyatı vardır.
•
1.
2.
3.
Sümer edebi metinleri üç bölümde incelenir.
LİTURJİK ESERLER: mitoslar,kasideler,ağıtnameler
EPİK ESERLER: destanlar,(yaratılış,etana,adapa,gılgamış)
DİDAKTİK ESERLER:nesir halinde yazılmış ilmi eserler(almanak,lugat
v.s…..)
ATASÖZLERİ
• 5000 yıl önce söylenen bu sözlerin günümüz
atasözlerine benzerliği dikkat çekicidir.
• “yağmurdan kaçarken doluya tutuldum” olarak
söylediğimiz atasözünün karşılığı Sümerlerde
“yabani boğadan kaçarken,yabani ineğe çattım”
şeklindedir.
• “gümüşü olan çok mutlu olabilir,arpası çok olan
mutlu olabilir ,fakat hiçbir şeyi olmayan rahat
uyuyabilir.
Sümer ve Türk Dili arasındaki
benzerlikler
• Sümer dilinde
kapkagak “kap kacak”(<kab+kagak)
Nig name “herşey” (<nig+name)
Uşub “kuş yuvası”(<uş ‘kuş’+eb ‘ev’)
 Türk dilinde
Kabkacak ‘kap kacak’(<kap+kacak)
Nenneme ‘her şey’ (<nen+neme)
Kuşeb ‘kuş evi:yuva’ (<kuş+eb)
• Sümer dilinde
U ‘uyku’
Uş ‘u’
Uş’ iş’
Un ‘halk’
• Türk dilinde
U ‘uyku’
Us ‘us’
İş ‘iş’
Kün ‘halk,gün’
Tesadüfe addedilmesi çok zor olan
uygunluklar,birbiriyle ilgili iki kelimenin her
iki dilde de aynı manayla mevcudiyetidir.
Kil tablet
Çivi yazılı
tablet
• Uruk Yazısı ile yazılı çivi yazılı metin
• Bu kil tablet Stanford Üniversitesi
Kütüphanesi’ndedir (Özel Kolleksiyon Mss
Codex M0539) M. Ö. 2056 yılları III Ur
Sülalesi Kralı Shulgi dönemine
aittir.Sümerce yazılıdır.
4 bushels 3 quarts of barley
by the royal measure regular offering for
(the god) Sha
from Gudea
Dada
• received.
• Sealed by Nura.
(Barley) from the High Field.
Year following (-the year named)
The Temple of Puzris-Dagan was built.
• 4 (PI) 3(BAN) se lugal
sa-du1 1dSara ki Gu-de-a-/ta
(DA)-da-a
• R
• su-ba-ti
Kisib Nu-ra-a
a-sa-mah-ta
mu-us-sa e-/KA. IS-dDA-/gan ba-du
Download