ESKİÇAĞ TARİHİ ve UYGARLIKLARI-I 6.Ders Dr. İsmail BAYTAK Mezopotamya Uygarlığı Kültür ve Medeniyet (Kanun-Din) M. Ö. 2500 yıllarına ait bir Sümer tanrı heykeli. Kıdem sırasına göre Sümer tanrı listesini gösteren kil tablet (M. Ö. 2400-2200 yılları. 4,7x4,4x1,7 cm boyutlarında ve 5 satır) • • • • • • Enlil, Ninlil, Enki, Nergal, Hendursanga, Inanna-Zabalam, Ninebgal, • Inanna, • Utu, • Nanna. • “Ur Standardı". İki taraflı, “Savaş” ve “Barış” isimli. British Museum, Londra Gılgamış’ın canavarı öldürmesi Gılgamış Gılgamış Destanı’nın Babil versiyonu. Reçineden yapılmış • Tufan metni Tanrıça İnanna. İnanna aynı zamanda hayvanların kraliçesi idi ve aslan onun kutsal hayvanı idi. Lagaş Kralı Lugalanda'ya ait mühür (MÖ 2400) Lagaş Kralı Ur-Nanshe'ye adak olarak yapılan kabartma (MÖ 2550–2500) Lagaş prensi AKURGAL HAMMURABI ASURBANIPAL LAGAŞ ENMERKAR GILGAMEŞ GUDEA SARGON Ea, Apsu’nun su evinde ayakta durmakta Enki sudan çıkıp karaya doğru yürüyor. Enki’ye Usmu isimli iki yüzü olan bir tanrı tarafından hizmet ediliyor Ur kentinden tuğla ile yapılmış bir ziggurat. M. Ö. 2100 yıllarına ait olan bu tapınak Ay Tanrısı Nanna için inşa edilmiş ve 21 m. yüksekliktedir. SÜMER HUKUKU M. Ö. 1868 yılından Sümerce yazılı bir kanun tableti Sümerlerde hukukun tarihi seyri • Hukuk, toplum düzenini sağlayan ve devlet gücü ile güçlendirilmiş kuralların bütünüdür. • Tarihi devirlerden önceki toplumlar her türlü hukuki işlerini “gelenek” haline gelmiş kurallara göre yürütüyorlardı. Sümerlerde sitelerinde fertler arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkları önceden belirli örf ve adet kurallarına göre yürütüyorlardı. • Sümerler yazılı hukuka geçtikten sonra her türlü hukuki işlerini kil tabletler üzerine çivi yazısıyla yazıyorlardı. • Sümerlerde güneş tanrısı DİNGİR UTU adaletin koruyucusu olarak kabul ediliyordu. Sümer mahkemeleri • Adaletin yeryüzündeki temsilcileri hakimlerdi.en büyük hakim kraldı. • Kralın mahkemede bulunmadığı hallerde,kralın vekilleri olarak sukkailer davalara bakardı. • Mahkemeler belirli bir binada değil,mabedin veya şehrin kapısında yapılırdı. Mezopotomyada bugüne kadar bulunan kanunların yazılış sırası • A. B. C. D. SÜMERCE YAZILI KANUNLAR Urukagina kanunları Ur –Nammu kanunları Ana –İttuşu kanunları Lipit –İştar kanunları A. B. C. D. E. AKKADÇA YAZILI KANUNLAR Eşnunna kanunları Hammurabi kanunları Orta asur kanunları Yeni babil kanunları Ammi –Şaduqa fermanı SÜMERCE YAZILI KANUNLAR Birçok araştırma metinlerinde ısrarla belirtilen ortak ifade; tarihte ilk hukuk kanunlarının başlangıcı, Babil kralı Hammurabi (Hammu-rabi!) döneminde düzenlenen kanunlar olduğu görüşünde birleşirler. Tarih yorumcuları ve konuyla ilgili araştırmacılar belge niteliğindeki eski çivi yazılı metinlerin yetersizliğinden dolayı ilk Hukuk Kanunlarının yaklaşık İ.Ö.1728-1686 (Bu tarihler bazı kaynaklarda farklı olarak ele alınmaktadırlar.) tarihleri arasında egemenlik sürdüren Babil kralı Hammurabi’nin büyük başarısı olduğunu çoğunlukla kabullenmiş bir şekilde boyun eğerler. Oysa gerçeği yansıtmaya çalışan tarihsel ifadeler, yorumlar ve yeni eklenen belgelerin öne sürdüğü bilgilerden yola çıkıldığında Sümerlerin yaşadığı Mezopotamya bölgesinde sadece Hammurabi’nin kanun koyucu bir kral olmadığı görülmektedir. Bunun nedeni de son dönemlerde arkeolojik kazılar sırasında ele geçen yasa tabletlerinin bulunmasına bağlanır. Tarihsel akış içinde kronolojik olarak sıralanan yasalarla ilgili ilk belirlemeler, kralların bölgeyi daha iyi bir şekilde yönetmek ve kendilerini düşman krallıklarına karşı çok daha güçlü göstermek için çıkardıkları yasalar olduğu görülmektedir. Bu yasalar; Urukagina (yaklaşık İ.Ö.2370), Ur-nammu (yaklaşık İ.Ö. 2047-Ur-dingir-nammu), Ana-İttuşu (İ.Ö. 2060-1960 tarihleri arasında hüküm sürmüş III Ur Hanedanı döneminde yazılmış olabileceği düşünülmektedir.), Lipit-İştar (yaklaşık İ.Ö.1934-1924) Lipit-İştar kanunlarından çok sonraları ortaya çıkan Eşnunna ve Hammurabi (yaklaşık İ.Ö.1728-1686) şeklinde sıralanır. Tarihsel açıdan kronolojik bir sıralama içinde görünen bu yasalar, krallar tarafından bölgenin geleneklerine uygun hazırlanan yasaların egemenlik otoritesinin daha önde olduğuna işaret olarak hazırlanmıştır. Krallar tarafından çıkarılan yasaların özellikle bölgede çok tanrılı tapınmanın önderleri olan rahiplerin çıkarlarını korumak adına örgütlenerek otoriteyi kemirmelerine karşılık oluşturulan hukuk yasaları olduğu şeklinde ifade edilmektedir. Mezopotamya bölgesinde egemenlik kurmuş kent krallıklarında ortaya çıkan irticai hareketliliğin devamı aradan yıllar geçmesine rağmen hala çoğu yerlerde aynı örnekler uygulanmış ve insanlar tanrısal korku nedeniyle sömürüldüklerinin farkında olamamışlardı. Kazılar sırasında ele geçirilen arkeolojik belgelerle, Mezopotamya ve Mısır bölgelerindeki uygulamalara bakıldığında yaklaşık olarak onbinlerce yıl önce hareketlenen din baskısı temel alınarak, irticai hareketin başlama noktaları olarak belleklerde yer edinmektedir. Buna örnek olarak Mısır firavunu Akhenaton’un (Amenofis IV-yaklaşık(İ.Ö. 1353-1336 ) Amon tapınağından sokaklara kadar inen rahiplerin önderliğindeki irticai akının krallığı tehdit etmesiyle yaptığı darbe girişimini gösterebiliriz. Çağdaş dünyada bile bu eski geleneklerden vazgeçmeyen sözde din akademisyenleri, böyle bir baskının olmadığı ve temelde insanın dinsel kişiliğinin yer aldığını belirtmeye çalışırlar, ancak nedense kutsal mekânlarda açıkça “dini” siyasal malzeme olarak kullanıp, örgütlendiklerini de izole ederler. Günümüz Türkiye’sinde yüzlerce iş yeri, mescid ve medreselerde bu örgütlenmeye benzer çalışmaların olduğunu hiç kimse inkar edemez. Bu tür örgütlenmelerde kesinlikle dinsel bir birliktelik görülmediği gibi sadece ticari kaygılardan dolayı çıkarların yara almaması için yapıldığına yakından tanık olabiliriz. İşte, görüleceği gibi özellikle Mezopotamya bölgesinde kralların yeni hukuksal yasaları yaratma girişimi dönemin rahiplerinin aynı şeklide çıkarlarını korumak için bir taraftan krallığı zor duruma düşürdüğü bir taraftan da halkı bu şekilde sömürdükleri ortaya çıktığı için uygulanmıştır. Rahiplerin çıkarları için yaptıkları baskılara karşı alınan bir dizi önlemlere bakıldığında Mezopotamya bölgesindeki kent krallarından bazılarının “Laiklik” sisteminin başlamasına önder oldukları görülmektedir. URUKAGİNA KANUNU • Sümerlerin tanıdığımız en eski kanun yapıcısı, halk içinden yetişmiş ve sonra hükümdarlığa çıkarılmış olan Urukagina’dır.3.er sülaleler devri sonlarında (M.Ö.2375) Lagaş sitesindeki Ur-Nanşe sülalesini devirerek iktidara gelen Urukagina,tabletlerinde ilkin Lagaş halkının eski iktidar zamanındaki durumunu gözler önüne serer,sonra kendi aldığı tedbirleri anlatır. Mustafa Kemal Atatürk mutlaka Sümer krallarının reformcu girişimlerini öğrenmiş olmalıdır ki din ve devlet işlerini birbirinden ayıran “laiklik” sistemine sıcak bakmış ve ülkenin geleceğindeki siyasal biçimini bu yolla denge içinde tutmasını başarmıştır. URUKAGİNA KANUNLARININ ÖNSÖZÜ • “O zamanlar (vaktiyle) adalet vardı. Enlil’in kahramanı Ningirsu (Lagaş kentinin baş tanrısı ) Urukaginaya Lagaş kentinin krallığını ihsan ettiği zaman” diye başlar ve sonra yerlerinden uzaklaştırdığı eski devlet memurları ve yaptıkları kötülükleri sıralar. KANUN MADDELERİ Oval bir tablet üzerine yazılı olan bu maddeler mülkiyet ve aile hukukuna ait konuları içerir. İlgi çeken kanun maddelerinden bazıları şunlardır Hırsızlık yapan adamın ve iki erkekle evlenen kadının, üzerlerine kötü niyetlerinin yazılı olduğu taşlarla taşlanmaları gerekir. Bir adama söylenmemesi gereken bir şey söyleyen kadının ,büyük olasılıkla üzerine suçunun yazılı olduğu tuğlalarla , dişlerinin kırılması gerekiyordu. URUKAGİNA KANUNLARININ SONSÖZÜ Bu bölümde Urukagina kendi yaptığı reformları anlatır. Acımasız zorba vergi denetleyicilerini ve parazit memurları bertaraf etti. Zenginlerin elinde fakirlerin sömürülmesine ve adaletsizce hareket edilmesine son verdi. Ülkeyi zorbalardan , hırsızlardan ve katillerden arındırır. Borç, vergi ödememe ya da düzmece hırsızlık ve cinayet suçlamalarıyla hapsedilen Lagaş yurttaşlarını affederek serbest bıraktırdı. Lagaş kent kralı Urukagina Mezopotamya Bölgesinin siyasal açıdan oldukça sıkıntılı ve zor bir şekilde yönetilmesinde ortaya çıkarılan ilk hukuksal yasalar, kral Urukagina döneminde olmuştur. Kazı yapan ve kazı raporlarını tutan arkeologlar tarafından ele geçen belgeler çözüldükten sonra kralın adına uygun olarak dönemin kanunlarına “Urukagina Kanunları” adı verilmiştir. Lagaş kent kralı olan Urukagina, yaklaşık İ.Ö. 2370 civarında hüküm sürmüştür. Urukagina kral olmadan önce bir Ensi’ydi (Ensi: Kent ya da bölge sorumlusu-Vali anlamında kullanılmıştır). Urukagina, Lagaş Kent kralı Ur-nanşe’den sonra egemenlik kuran kentin sekizinci kralı şeklinde belirtilmiştir. (Bazı tarihsel metinlerde de Lagaş kent kralı Lugalbanda’dan sonra dokuzuncu kral olarak tanıtılmaktadır!) Urukagina vali olduğu dönemde Ur-nanşe Hanedanlığına karşı ayaklanarak başa geçer. Döneminde tapınaklarda görevli rahiplerin dini kötüye kullanarak halktan haksız yere mal topladıklarını görür ve krallığı döneminde onlarla uğraşmaya başlar. (Günümüz Türkiye’sinde de aynı yoldan para toplayan kurumlar, dernekler ve cemaatler var, ancak bu kurumlar, dernekler ve cemaatler, kral Urukagina’nın düşüncesinin tam tersine siyasal kadrolardan da destek görerek açıkça kendilerini belli ediyorlar. Dini kullanarak saf, temiz, duygusal vatandaşı bu şekilde aldatarak kazanç elde ederler.) Urukagina, din adına halktan para toplayanları şiddetle cezalandırmıştır. Onun otoritesiyle halk, din adına mal toplayan rahiplerin komplolarından kurtulmuştur. Yoksullara yardım krallığın otoritesinde toplanmıştır. Son derece reformcu bir kral olan Urukagina’nın egemenliği ise kısa sürer. Lagaş kentinde yaşayanlara inanılmaz bir özgürlük getirir. Rüşveti ve din adamlarının halktan haksız yoldan mal almalarını yasaklar, orta sınıf için yeni vergi adaleti getirir. Onun bu reformlarını duyan komşu kent devleti belki de dönemin emperyalist devleti olan Umma kralı diktatör Lugalzaggazı kıskançlık ve korku sendromu yaşar. Kendi halkı da ayaklanıp, aynı özgürlüğü isteyecek korkusuyla Lagaş kent krallığına saldırır. Kenti yakar, yıkar ve yerle bir eder. Kral Urukagina’yı da tahttan indirir. Umma kralının saldırıları sonucu kutsal yerler yağmalanmış ve Urukagina’nın yasa tabletleri de bir yoldan imha edilmişti. Reformcu bir kral olarak da bilinen Urukagina Yoksulların zenginler karşısında sömürülmesini ve haksızlığa uğramalarını önlemişti. Kenti hırsızlar, tefeciler, sahte din adamlarının fetvalarından ve sokaklarda rahatlıkla dolaşan katillerden de arındırmıştı. Fransız arkeologların 1878 yılında bölgede yaptığı kazılar sırasında Urukagina’ya ait olan bazı yasa tabletleri bulunur. Bulunan tabletler yazıtbilimci Francois Thureau-Dangin tarafından çözülür ve Sümerolog Arno Poebel tarafından da yorumlanır. Bu yorumlar sonunda ilk defa sosyal yasaların Urukagina tarafından uygulandığı belirtilmiştir. Belge niteliğindeki tabletler, Urukagina’nın döneminde uyguladığı sosyal adaletin günümüz sosyalizmin temellerine yönelik bir çalışma olduğunu ifade etmek isterim. Dengelerle sosyal eşitliği sağlamak için oldukça çaba gösterir. Din işlerini de devlet işlerinden ayırır, ancak dinin denetimini de krallığın bünyesine alır. Sosyal kanunlarıyla ilgili bir tabletin çevirisinde “…. Tanrıların sığırları ensiye ait tarlaların sulanmasında kullanılıyordu. En iyi tarlalar ensinin dostlarına veriliyordu. Semiz eşeği ve sığır rahipler alıyorlardı. Ürünleri rahipler ensinin dostlarına taksim ediyorlardı. Herhangi bir yerin rahibi, bir fakirin anasının bahçesindeki ağaçları kendisi için kesiyor ve meyvelerini alıyordu. Mezara bir ölü gömülürse, rahip kendi içkisi için 7 testi bira, kendi yemesi için 420 ekmek ve 120 sila (ölçek) arpa, bir elbise, bir oğlak ve bir yatak alıyordu…” şeklinde Lagaş’ın eski geleneklerini anlatarak kanunlarını belirtmeye başlamıştı. Bu metinde de görüldüğü gibi din adamları halkı aldatmış ve tanrısal baskıyı kullanarak yeraltı dünyasındaki korku, işkence gibi tehdit içerici davranışları sergileyip, bir anlamda da dolandırıcılık yapmışlardı. Günümüz Türkiye’sinde âhlâki değerlerden uzak davranışlar ne yazık ki tapınma alanlarının içinde ve dışında rahatlıkla görülmektedir. Urukagina kanunları dönemin yazmanları tarafından oval bir tablet üzerinde yazılmış, mülkiyet ve aile hukuku üzerinde bilgiler içermektedir. Bazı belgelerde kısa ifadelerle kral Urukagina’ya ait olduğu belirtilen reformların ilk kanun koyucu reformlar olduğu belirtilmişse de bilinmeyen nedenlerle bu düşünceler önemli görülmeyerek zamanla ortadan kaldırılmıştır. Bunun nedenini ondan sonra gelen kralların bu tür çalışmaları kıskanmalarından dolayı hazır olan tabletleri imha etmesine bağlayabiliriz. UR-NAMMU KANUNU • Ur-Nammu kanunları, Urukagina’dan üç asır sonra ur’da yaşayan 3. ur sülalesinin kurucusu Ur- Nammu tarafından çıkarılmıştır. Kanunun yazıldığı tablet dördü on ,dördü arka yüzde olmak üzere sekiz sütuna bölündü. Her sütunda tahminen 44 satır vardır. Ön yüzde metindeki birçok kırık nedeniyle kısmen okunabilen uzun bir giriş bölümü bulunur. Bu giriş kısmı kısaca şöyledir; • Ay tanrısı Nanna, yeryüzünde kendisinin temsilcisi olarak, sümer ve ur’a hükmetsin diye Ur- Nammu’yu görevlendirdi. • Bu yeni kral Sümer ve Ur’un askeri ve politik güvenliğini sağlamayı başardı. • Ur’a doğru genişlemekte olan Lagaş sınır devleti ile savaşmayı gerekli buldu ve savaşı kazanarak Lagaş kralı Namhani’yi öldürdü. • Yalancı , düzenbazları halkın öküzüne , koyununa , eşeğine el koyan yağmacıları ülkeden attı. Ur-nammu steli detay KANUN MADDELERİ • Tabletin arka yüzünde 5 maddesi oldukça güvenli olarak tamamlanabilen kanun maddeleri vardır. • Birincisi , su ile ilgili bir ceza • İkincisi, bir kölenin efendisine dönüşüne ait • Üçüncüsü ise insanlığın toplumsal gelişmesine ait özel bir önem taşır. • Bu kanunlar “göze göz , dişe diş” yasasının yerini , para cezası ile değiştirildiğini ve yerini daha insancıl bir yaklaşıma bıraktığını gösterir. • Ur- nammu bu kanunları, ülkeye adaleti getirmek ve halkın sosyal durumunun düzelmesi amacıyla yapmıştır. “III’ncü Ur Hanedan” kralı Ur-nammu (Ur-dingir-nammu) Tarih işte, eskiye yönelik bilgilerin kitaplara geçmediği, ancak taşlara ve kilden yapılmış kalıplara çivi yazısıyla geçirildiği için bir zaman sonra bulunup, çözülmeleri sonucunda kısmen de olsa gerçek yönler ortaya çıkmaktadır. Urukagina’dan başka Üçüncü Ur Hanedanlığın kurucu kralı Ur-nammu’nun da yasalar ortaya koyduğu görülmektedir. Uruk kentinde egemenlik yapan kral Utekengal döneminde Ur valisi olarak görev yapmaktaydı. Ur-nammu’nun hükümdarlığı, Lagaş ensisi olan Ur-banu’nun damadı Namhani’ye saldırıp, onu öldürmekle başlar. Kent devletinin üzerinde kralın otoritesini iyi kullanmadığı gerekçesiyle zor kullanıp, darbe yaparak kral Utekengal(Utuhegal) tahtan indirir ve kendisi de krallık koltuğuna geçer. Böylece valisi (Ensi) bulunduğu Ur kentinin başına kral olarak geçmiş olur. Sanatsal ve kültürel işlere ağırlık veren Ur-nammu (Ur-dingir-nammu), son derece güçlü ve otoritesi sağlam olan bir kral şeklinde belirtilmektedir. Ensi olduğu dönemlerde krallığın otoritesini kaybettiği bir sırada yasaların din adamları tarafından uygulandığını bildiği için ilk işi bu yasaları din adamlarının (rahip) elinden alarak devlet sorunu haline getirir ve rahiplerin bütün işlemlerini de devlet tarafından yürütülmesine karar verir. Görüleceği gibi Ur-nammu, bir anlamda da günümüz “laiklik” sistemine gönderme olacak bir çalışma sergiler. Urukagina’nın ortaya koyduğu ilkelerin benzeri şeklinde din ve devlet işlerini birbirinden ayırırken, dinin devletin denetimi altında tutulmasını sağlar. Ur-nammu da yasalar çıkarır. Tarihsel belgelerde bu yasaların İ.Ö.2050 olduğu belirtilmektedir. Bu yasaların bir benzer çalışması yaklaşık 300 yıl sonra Babil’de krallık koltuğuna oturan Hammurabi tarafından da farklı maddelerle ele alınmış olacağı görülecektir. 1889-1890 yılındaki arkeolojik kazılar sırasında Ur-nammu’nun çıkardığı yasa tabletlerinin bazıları bulunarak İstanbul Eski Şark Eserleri müzesinde koruma altına alınmışlardı. Çevirileri ise 1952 yılında yapılmıştır. Ancak detaylı çalışmalar 1956 yılında Samuel Noah Kramer tarafından yapılınca kanun tabletleri olduğu ortaya çıkmıştır. Ur-nammu, Sümerlerin başına bela olduğu söylenen Gutilerle (Gutilerin Kürtlerin ataları olduğu söylenmektedir) yaptığı bir savaşta öldürülür. Urukagina’dan yaklaşık 300 yıl sonra Ur kentinde yaşayan ve III Ur Handan kurucusu olarak bilinen kral Ur-Nammu’nun çıkardığı yasalar tartışma konusu olacağından belki de bilinçli olarak tozlu raflarda bekletilmiştir. Bu kanunları Ur kentinde yaşayanların daha özgür ve demokratik olması amacıyla çıkarmıştı. Kanunlarla İlgili tabletler İstanbul Arkeoloji Müzesinde dünya Sümerolog’u olarak tanıtılan Samuel Noah Kramer tarafından bulunarak günümüze kazandırılmıştır. O dönemlerde Türk Sümerolog, Muazzez İlmiye Çığ da Arkeoloji müzesinde görev yapmaktaydı(!) Demek ki Samuel Noah Kramer de olmasaymış bu tabletler İstanbul Arkeoloji Müzesinde geri dönülmez bir uykuya gönderilecekti. Tabletlerin iyi korunamamasından dolayı tam okunmadığı ve başlangıçta uzun bir metnin yer aldığı belirtilmektedir. 1955 yılında Nippur kazılarında yapılan incelemelerde Ur-Nammu’ya ait olduğu ifade edilen yazılıtaşta kralın demokratik bir devrim yaptığı ve çıkardığı yasalarla sosyal adaleti en iyi şekilde ele alarak kişilik haklarına özgürlük getirmiş olduğu belirtiliyor. Yasada, yalan suçlamalar, Kaçak köleler ve yaralamalar öncelikli olarak işlenmişti. Yasanın giriş bölümündeki metin, araştırmacıları oldukça düşündürmüştür. Metinde “…Dünya yaratıldıktan sonra Tanrı An ve Tanrı Enlil, Ur krallığını Ay tanrısı Nanna’ya verdi. Bir gün Ur-nammu, Ur’da tanrı temsilcisi olarak seçildi. O, sınır komşusu Lagaş ile savaş yaptı ve onun valisi Namani’yı tanrı Nanna’nın gücüyle öldürdü. Urun sınırını eski haline getirdi. Uzunluk ve ağırlık ölçülerini namuslu ve değişmez yaptı. Öküzü, yetimi, zengine ezdirmedi. Dulu güçlünün eline bırakmadı…. Yoksulu zenginin eline düşürmedi…” şeklinde bilgiler görülmektedir. Kralın egemenlik yaptığı dönemde çok tanrılı tapınaklarda irticai gösteriler düzenleyen cemaatlerle de son derece uğraştığı görülmektedir. Krallığın gücünü yitirmesine irticainin hortlamasıyla cemaatlerin ortaya koyduğu baskılarla pasif duruma düşmesinden rahatsız olan Ur-nammu, bu deneyimlerinden yola çıkarak son derece adaletli bir krallık dönemi başlatır. Hatta krallık ilkelerini o dönemde yazılı ifade yolu olmadığı için tapınak duvarlarına işleyerek devrimin bir lideri şeklinde yoksul ve ezilmişlere insanı çağrılar yapar. Dini alet ederek halkı sömüren ve krallık otoritesini zedeleyen irticai gurupları kısa sürede etkisiz hale getirir. Kısacası Ur-nammu, sosyalist bir hareket getirir ve kenti ezen bir sınıfın elinden kurtarır. Ur-Nammu’nun Urukagina’dan sonra dünyada ilk yasa koyucu kral olduğu belirtilmişse de tarihçiler günün birinde arkeologların Urukagina’dan da çok daha eskilere dayanan tabletler bulacaklarına kuşkusuz bakmaktadırlar. Ancak Urukagina, nedeni bilinmeyen bir şekilde tarihte yine ilk kanun koyucu bir kral olarak belirtilmesine rağmen adı hep izole edilmiştir. Günümüzde de yasaları kötüye kullanan hükümetler, bir boşluk bırakarak irticanın güçlenmesine bilerek yol açarlar. Yönetim istenileni halka veremediği durumlarda, cemaatler hortlar. İrili ufaklı cemaatler daha sonra birleşerek bir tehlike işareti şeklinde ortaya çıkarlar. ANA-İTTUŞU KANUNU • Ninive’deki (kuyucuk) asurbanipal kitaplığında 11 tablet halinde bulunmuştur.asurlu katiplere Sümerce öğretmek için Sümerce-Asurca olmak üzere iki dilde yazılmıştır. • Ana-İttuşu serisinin 7.tabletinde aile hukukuna ait 6 tana madde vardır. • Birinci maddede, bir oğulun babasını reddetmesi söz konusudur.bu takdirde baba oğlunu evlatlıktan reddeder ve saçları köle gibi traş edilerek satılırdı.fakat aynı suçu evlat anasına karşı işlerse o evlat damgalanır ve şehirde dolaştırılarak teşhir edilirdi. • Diğer bir maddede ise eğer kadın kocasına “sen kocam değilsin” derse,ordalie(suya atılma) cezasına çarptırılır.fakat aynı hareketi karısına yapan koca ,sadece yarım mana(240 gr.)gümüşü ceza olarak ödemeye mahkum edilirdi. Ana-ittuşu Kanunları Urukagına ve Ur-nammu’nun kanunlarından başka sözcük karşılığı “vadesi gelene kadar” şeklinde betimlenen “Ana-İttuşu Kanunları”nın da döneme yeni bir hukuksal yaşam biçimi getirdiği söylenmektedir. Ana-ittuşu kanunu, Asurbanipal’ın kütüphanesinin kalıntıları arasında onbir tablet şeklinde bulunmuştur. Tabletlerin iki dilde yazılmış olması ve özellikle “Asur-Sümer” dillerine yer verilmesi eğitim amaçlı değerlendirilmiş olabileceği ifade ediliyor. Tabletlerde çeşitli yasaların belirtilmesiyle “Ana-İttuşu” adının geçmesi, bu kanuna ad olarak kullanılmıştır. Ana-İttuşu kanunlarının kim tarafından ve ne zaman çıkarıldığı bilinmiyor. Araştırmacılar bu kanunun bazı maddelerinin UrNammu kanunlarına benzerliğini göz önünde tutarak İ.Ö. 2060-1960 tarihleri arasında hüküm sürmüş III Ur Hanedanı döneminde yazılmış olabileceğini ileri sürerler. LİPİT-İŞTAR KANUNU LİPİT-İŞTAR KİMDİR? • • • • Ur-nammu’dan yaklaşık 200 yıl sonra , Hammurabiden 150 yıl önce yaşayan isin hanedanı’nın 5.kralı lipit-iştar, işinde bazı reformlar yapma gereği duymuştu. Ve kendi adıyla anılacak olan lipit-iştar kanunlarını yürürlüğe koydu. Bu kanunlar yedi tablet üzerine yirmi sutunluk bölümler halinde yazılmıştır. Lipit –iştar ve sülalesi sami kökenli oldukları halde ve kanunlar sümerce yazılmıştır. Lipit-iştar kanunları 1947 yılında F.R.steel tarafından bulunmuş ve 1948 yılında neşredilmiştir. Hammurabi kanunlarına prototiplik yapacak olan bu yasa diger sümer yasaları gibi 3 bölümden oluşur. Bir önsöz,yasaların kendileri ve bir sonsöz. Lipit-iştar kanunu’nun önsözü • “Tanrılar babası büyük Anu ve memleketin kralı Enlil ,kaderleri tayin eden bey ,İsin’in koruyucu ilahı olan tanrıça Ninisinna’ya Sümer ve Akkad krallığını ona verdikleri zaman ,onun şehri isinde Anu tarafından iyi idare yerleştirildi. Anu ve Enlil , Lipit-İştar’ ı , akıllı çobanı memlekette adaleti kurmak ,şikayetleri durdurmak ,Sümer’e ve Akkad’a huzur getirmek için çağırdılar…” KANUN MADDELERİ • • • 37 maddeden oluşur ve konularına göre şöyle ayrılır: 4. 5.maddeler:gemi kiralama 7-11.maddeler:tarla mülkiyeti ve kiralaması madde 10:eğer bir adam ,başka bir adamın bahçesindeki bir ağacı kesmişse ½ mina gümüş ödeyecektir. 12-14. maddeler: köle mülkiyeti 15-17 maddeler:amme hukuku 18-19.maddeler:vergi ihmali suçu Madde 18: bir yurtluğun erkek yada kadın sahibi yurtluğun vergisini ihmal etmişse ve bunu bir yabancı ödemişse o yurtluğun sahibi 3 yıl oradan çıkarılamayacaktır.sonra vergisini ödeyen adam o yurtluğa sahip olacak ,eski sahibi herhangi bir iddia da bulunamayacaktır. 20-33. maddeler:aile hukuku ve evlatlık alma 34-37maddeler Lipit –iştar kanunu’nun sonsözü • “UTU’nun yüksek emirlerine uygun olarak Sümer ne Akkad’ın gerçek adalete bağlı kalmalarını temin ettim. Gerçekten ben Lipit-İştar , Enlil’in oğlu ,düşmanlığı ve ayaklanmaları Enlil’in emriyle yok ettim. Ağlamaları, sızlamaları ve yaşları dindirdim. Hak ve adaletin yaşamasını sağladım. Sümer’e ve Akkad ‘a mutluluğu yerleştirdikten sonra bu taşı diktim. Bu taşa zarar vermeyenin ,eserime hasar vermeyenin ,yazılarını silmeyenin ömrü uzun olsun , Ekur da yükselsin, Enlil’in parlak alnı onu küçümsemesin. Fakat taşa zarar verene ,eserimi bozana ,üzerine kendi adını yazana lanet olsun. “İsin Hanedan” kralı Lipit-İştar Kanunları Urukagina, Ur-nammu ve Ana İttuşu kanunlarından başka kanun koyucu bir kişi olarak belirtilen Lipit-İştar, Sümerlerde birinci İsin hanedanlığında hüküm sürmüş olan bir kraldır. İşma-Dagan’ın oğludur. İ.Ö. 1934-1924 tarihleri arasında hüküm sürmüş olabileceği tahmin ediliyor. (Bazı kaynaklarda Kanun tarihi İ.Ö.1870 gösterilmektedir!) Yapılan arkeolojik araştırmalarda kralın kendi adıyla hazırlattığı yasanın yer aldığı kil tabletler bulunarak koruma altına alınırlar. Tabletlerin bulunmasıyla ilgili kazı 1947 yılında yapılmıştır. Bulunan tabletler yazıtbilimci Alberth Goetze tarafından kopyalanırlar. Lipit-İştar, krallığı döneminde yeni bir yasa metni hazırlayarak tanrıları olan “An ile Enlil” tarafından desteklendiğini belirtir. Yasa tabletlerinde yüksek ahlaksal tavırlar görülmektedir. Yaptığı çalışmalarla halk tarafından “Sümer ve Akad” krallığı ünvanını alır. Hükümdarlık döneminde İsin kentinin güneydoğu tarafında Gungunum adında son derece asi bir adamın ortaya çıktığı belirtiliyor. Daha sonra da Ur’un denetiminin onun eline geçtiği ifade edilir. Lıpıt-İştar ile ilgili bazı tarihsel ifadelerde kanunların daha önceki dönemlerde egemenlik sürdürmüş kralların bilgilerinden yola çıkarak hazırlattığı belirtilmektedir. AKKADÇA YAZILI KANUNLAR EŞNUNNA KANUNU • Dicleye katılan diyala nehrinin doğusundaki eşnunna şehri yanında tel abu harmal kazılarında iki tablet halinde bulunmuştur. • Eşnunna kanunlarındaki cezaların Sümer kanunlarındaki gibi nakdi oluşu bize eşnunna kanunlarının Sümer kanunlarından etkilendiğini gösterir. • Toplam 61 kanun maddesinden oluşur.bunlar; • Tarla ve köle mülkiyeti • Aile hukuku • Borçlar hukuku • Kira kanunu • Taşınmaz mal mülkiyeti • Yaralama cezaları gibi konuları içerir. Eşnunna Kanunları Dicle nehrine katılan büyük kollardan biri Diyala nehridir. Bu nehrin doğu yakasında Babil’in de kuzeyinde Eşnunna (Tell Asmar) adlı bir kent bulunmaktaydı. Sümerler döneminde önemli kentlerden biriydi. Bu kenti elde etmek için daha sonra Babil krallığına egemen olan Hammurabi çok uğraştı. İ.Ö.1785 yılında Uruk ve Isin kentlerini kuşatan Hammurabi, bölgedeki egemenlik çözümünü barıştan yana uygulamak ister. Asur, Mari, Larsa, Eşnunna kent devletleriyle barış antlaşmaları yapar. Ancak İ.Ö. 1763 yılında bu tavrını değiştiren kral Hammurabi, Babil’in karşısında güç birliği yapıp bir araya gelen Subatrum, Gutium, Malgium, Eşnunna kent devletlerine saldırır ve onları yenilgiye uğratır. Sümerler, Babiller ve daha sonraki tarihlerde ise Asurlar bu kentte egemenlik sürdürdüler. Eşnunna kentinin yanında bulunan Şadupum’de (Tell Harmal) yapılan arkeolojik kazılarda hangi krala ait olduğu belirlenemeyen yasa tabletleri bulunur. Bu yasa tabletlerinin Lipit-İştar kanunlarından çok daha sonraları çıkarılmış olacağı tartışılmaktadır. Kesin olmamakla birlikte İ.Ö.1930 şeklinde tarihlenen Eşnunna adı verilen kanunlar, Sümer kanunlarına benzemektedir. Çünkü yasa içindeki cezalar Sümer yasaları gibi parasal yöndeki cezalandırılmalardır. Sümer kanunlarından ilham alınarak hazırlanan bu kanunlarla ilgili “öndeyiş” (prolog) ve sonuç (epilog) kısımları kazılar sırasında ele geçirilmemiştir. Ceza hukuku, medeni hukuk, borçlar ve veraset kanunları sıradan gelişigüzel yapılmıştır. Bu yasanın 61 maddeden oluştuğu belirtilir. Bu kanunlarda da eski Sümer kanunlarında olduğu gibi “özgürler, köleler ve muşkenular” şeklinde üç bölümden meydana gelmiştir. Bu kanunlarda da öncekiler gibi günümüz hukuk yasalarına benzer şekilde mağdur olan korunmaktaydı. Görüleceği gibi Hammurabi kanunlarında da böyle maddelerin çoğunlukta olduğu görülmektedir. HAMMURABİ KANUNU HAMMURABİ KİMDİR? • Hammurabi,eski Babil soyunun 11 kralının 6.kralı ve bu Babil hükümdarlarının en ünlüsüdür. Hammurabi, Mezopotamya’nın büyük küçük şehir devletlerini birer birer zapt ederek Sümer ve Akkad ülkelerini bir imparatorluk halinde birleştirip merkezi bir hükümet kuran kraldır. Asıl ününü, ülkesinde geçer olan kanunları derleyip ve kısmen de bunlar üzerinde reformlar yaparak, bir kanunname meydana getirmiş olmasıyla kazanmıştır. Hammurabi M.Ö. 1728-1686 yılları arasında 43 yıllık saltanatını sürdürmüştür.Başkent olarak Babil bu yıllarda en parlak devrini yaşamıştır. Hammurabi büyük bir fatih, devlet adamı ve kanun koyucudur. HAMMURABİ KANUNU Hammurabi kanunları,siyah diorit taşından yapılmış bir stel üzerinde yazılı olarak, elam’ın baş şehri olan sus şehri kazılarında ele geçirilmiştir. Bu stel paristeki louvre müzesinde bulunmaktadır.stelin en üst kısmında,aynı zamanda adalet tanrısı olan ve taht üzerinde oturmuş olan Şamas’ın ,önünde dua eder vaziyette duran kral hammurabi’yi kabul ederken tasvir edilişini görüyoruz. Kanunların metni şamaş ve hammurabi tasvirinin altına,anıta çepe çevre yazılmıştır. Elamlılar babil’ i istila ettikleri zaman ,bu steli harp hatırası olarak alır sus şehrine getirmişlerdir. Stelin en üst kısmında aynı zamanda adalet ve güneş tanrısı olan ve taht üzerinde oturmuş olan şamas’ı görmekteyiz. Onun önünde ise dua eder vaziyette kral hammurabinin tasviri yer almaktadır. Kanunların metni,şamas ve hammurabi tasvirinin altına,anıta çepeçevre yazılmıştır. Kanunlar bir önsözü izleyen 282 kanun maddesi ve sonuç bölümünden oluşmaktadır. • Hammurabi ,kanunlarının önsözünde kendisinin başta tanrı Marduk olmak üzere anu ve enlil tarafından gönderildiğini ve yine tanrıların yardımıyla memlekette adaleti yerleştirdiği ,komşu ülkelere barış getirdiğini ve insanları mutluluğa kavuşturmak için seçildiğini şöyle ifade eder. “hammurabiyi ,tanrılara köle olmakla şereflenen prensi,memlekette adaleti hakim kılmak ,huzursuzluğu ve kötülükleri kaldırmak,acizleri zorbalardan korumak için tanrılar seçtiler.” Hammurabi kanunlarına gelince, 282 kanun maddesinden oluşan bu maddeleri içerik yönünden bazıbölümler ayırmak mümkündür. • ADALETİN YERİNE GETİRİLMESİNE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR Madde 2: eğer bir adam bir adam hakkında(onıun)büyü (yaptığını)iddaa ederse ve onu ispat edemezse,üzerine büyücülük iftirası atılan adam nehre gidecek(nehre dalacaktır) . Eğer nehir onu çekerse (zaptederse)iftira eden onun evini(mülkünü)alacak(sahiplenecektir). Eğer o adamı nehir temize çıkarırsa ve selamete çıkarırsa ona iftira eden adam öldürülecektir.nehrin selamete çıkardığı adam iftiracının malına mülküne sahip olacaktır. MÜLKE KARŞI İŞLENEN SUÇLAR madde 6: eğer bir adam tanrıya(mabede)veya saraya ait bir şey(bir eşya)çalarsa o adam öldürülecektir. Ve çalınmış malı kabul edende öldürülecektir. Madde 21: eğer bir adam bir ev delerse deliğin önünde onu öldürecekler ve onu asacaklardır. ARAZİ VE EV Madde 28: eğer,tımar hizmetinde iken kaçırılan bir asker veya balıkçının oğlu tımarı yürütebilecek kudrete ise tarla ve bahçe kendisine verilip ,babasının tımarının sorumluluklarını yerine getirecektir. • TİCARET VE ALIŞVERİŞ Madde 124: eğer bir adam ,bir adama gümüş altın veya herhangi bir şeyi saklayıp korumak üzere şahitler önünde verirse(alan adam)aldığını inkar ederse ,bu adam(hakkındaki suçlamayı)ispat edecek ve (o adam)inkar ettiğinin iki katını ödeyecektir. EVLİLİK,AİLE VE MÜLKİYET Madde 153: eğer bir adamın karısı ikinci bir erkek için kocasını öldürtürse o kadını kazığa oturtacaklardır. TAARRUZ VE KISAS(CEZA HUKUKU HAKKINDA) madde 195: eğer bir oğul babasını dövecek olursa , bilekten kesilecektir. (elleri kesilecektir) Madde 197: eğer hür bir kimse, hür bir kimsenin kemiğini kırarsa , onunda kemiği kırılacaktır. Madde 205: eğer bir beyin kölesi, bey sınıfından birinin yanağına vurursa , kulağı kesilecektir. MESLEK ADAMLARINA AİT SUÇLAR madde 218: eğer hekim , yaralının göz bölgesini bronz neşterle açıp ,adamın gözünü kör ederse hekimin bilekleri kesilecektir. • • • • TARIM ÜCRETLER VE TARİFLERİ ESİRLER VE KÖLELER Kanunların son söz kısmında ise hammurabi adaletinden, adil ve barışçı icratından söz eder. Memleketteki haksızlıkları kaldırmak ve zayıfı kuvvetliye ezdirmemek için bu kanunları taş abideye yazdırıp diktirmiştir. hammurabi , kendisinden önce mevcut olan tüm kanunları derleyip toplamış yani sistemleştirmiştir. Fert ve kitle hukukunu ayırmak suretiyle ıslahat gerçekleşitirdi. Hammurabi kanunlarına “kanun codex’i “adı verilmiştir. Babil kralı Hammurabi Gungunum’un Ur kentinin denetimini eline geçirmesinden sonraki bir dönemde bölgenin bir başka tarafında egemenlik tartışmaları başlamış ve Babil’de krallığı ele geçiren Hammurabi adından biri ortaya çıkmıştır. Hammurabi’nin, İ.Ö. 1728-1686 tarihleri arasında hüküm sürmüş olabileceği tahmin ediliyor. (Bazı kaynaklarda ise İ.Ö. 1792-1750 tarihleri arasında hüküm sürmüş olduğu ve kanunları ortaya çıkardığı tarih ise İ.Ö.1763 şeklinde gösterilmektedir.) Amorit soyunun Babil’de büyümesini sağlayan Sumu-abum’dan sonra gelen kralların arasında en reformcu ve yasa koyucu bir kral olarak Babil kentinde hükümdarlık yaptı. 43 yıl hükümdarlık yaptığı sıralarda Babil küçük bir kent olarak belirtilmektedir. Egemenliğini Anadolu ve İran’a kadar yaydı. Tanrı Marduk’un oğlu şeklinde kendini yazıtlarda yüceltir. Onun döneminde Amoritler çoğu kentlere sahip olur. Civarda oturan diğer kent devletleri de birbirlerini işgal etmek için planlar hazırlar. Bu kentler Mari, Larsa, Eşnuna ve Dicle kıyısındaki Asur kentleriydi. Hammurabi bile bu kentlere sahip olmak için güçlenmek istiyordu. Yapılan incelemelerde tabletlerin çözülmesiyle onun diğer kralların ötesinde bir kimliğinin ortaya çıktığı ve Babil tarihinde ilk yasaları hazırlayan bir kral olduğu saptanmıştı. Kendi adına hazırlattığı ve yasalarını belirttiği “yazılıtaşı” Paris Louvre Müzesinde koruma altındadır. Bu yazılı taşta kendini dünyanın en büyük kralı olarak görüyor ve Urukagina ile Ur-nammu’nun da belirttiği gibi tanrıların zayıfları ezenlere karşı onu görevlendirdiği şeklinde yazdırarak, güneş tanrısıyla eş tutardı. Lagaş kent kralı Urukagina, Ur kent kralı Ur-nammu’nun egemenlik dönemlerinde çıkardığı yasalardan sonra Babil kralı Hammurabi’nin yasalarının ortaya çıkması bu kanunlardan bir şekilde yararlanmasına bağlanmaktadır. Çünkü Lagaş kent kralı Urukagina ile Ur kent kralı Ur-nammu krallık tahtına geçer geçmez yasalarını yürürlüğe sokarlar. Ancak Hammurabi Babil’de kral olduktan sonra önce sınırlarını genişletmek, büyümek ve dünyanın en büyük kralı olma ünvanına sahip olma hırsından sonra yasa tabletlerini hazırlatır. Hazırladığı Kanunlar, Sümerlerin insanlık tarihine örnek olabilecek ilk kanun metni olduğu şeklinde ifadeler var. 1901-1902 yılları arasında Fransız arkeologlar ve bilim gurubuna başkanlık eden V.Scheil tarafından yapılan kazılarda Hammurabi kanunlarıyla ilgili tabletler ortaya çıkarılır. Yazıtbilimciler tarafından “Hammurabi kanunları” olarak adlandırılan tabletler, Susa tapınağının yıkıntıları arasında bulunarak Laouvre Müzesinde koruma altına alınmışlardı. Kanun metninde özellikle ön plana çıkan maddeler ise “…Adaletin yerine getirilmesi için işlenen suçlar (1-5), Mülke karşı işlenen suçlar (6-25), Arazi ve ev (26-60-4), Ticaret ve alış veriş (107-126), Evlilik-aile mülkiyeti (127-194), Taaruz ve kısas (195-214), Meslek adamlarına ait suçlar (215-240), Fiatlar ve ücretler (241-277), Köle hakları (278-282)…” şeklindedir. Beatrice Andre-Salvını, ”Babil” adlı eserinde Hammurabi Kanunlarıyla ilgili “…Ele alınan tüm konular hayatın bütün alanlarını kapsayan bölümler halinde ayrılmıştır: Yalancı şahitlik, hırsızlık, krallık mülklerinin yönetimi, tarımsal hayatın düzenlenmesi, yerleşim birimlerinin konumu ve bakımı ya da ticaret. Aileye uzun bir bölüm ayrılmıştır. Meslek icraatlarını, maaşları ve çalışanların çalışma koşullarını denetleme yöntemleriyle borca karşılık sayılan ya da savaş esiri olan köleleri ele alan bölümlerden önce darp ve yaralamalarla ilgili cezalar geliyor. Üç sınıfa ayrılmış olan Babil halkını anlamak için bu kannuname eşi bulunmaz bir kaynaktır. Özgür insanlar (Awilu), aşağı tabaka (Muskenu) ve köleler (wardu) statüleri farklıydı ama hükümdar “güçlünün zayıfı ezmesi”ne temelinde bir endişe taşıyordu. Bir metnin giriş bölümünde, kral, herkesin bu dikmetaşı okuma ve okutturma olanağının olmasını ve böylece aydınlanabilmesini arzulayan adil hükümdar rolünde yüceltiliyor. Hammurabi haleflerine kendisinin aldığı kararlara uyarak ülkede düzeni sağlamalarını tesviye ediyor…” şeklinde önemli bir açıklamada bulunur. Ancak Beatrice Andre-Salvini “Babil” adlı kitabında nedense diğer kanun koyucu kralların ortaya koydukları ilkeleri görmezden gelmiş gibi bir tavır sergilemesi öncelikle Hammurabi adının dünya genelinde daha çok duyulması ve bir anlamda da adının kitabın satışında etkili olacağı düşüncesiyle yorumladığı görülür. Bazı belgelerde Hammurabi’nin darbe yoluyla krallığı ele geçirmesinden sonra, kendisinden önceki kralların çıkardığı yasa tabletlerinin içeriğine bir şekilde ulaşıp, kendi adına yeni bir yasa çıkartmış olabileceğini ileri sürerler. Tabletlerin içeriğinden yararlandığı krallar ise Ur-nammu ile Urukagina’dır. Hatta bazı ifadelerde de Ana-İttuşu, Lipit-iştar ve Eşnunna kanun tabletlerini kırdırdığı şeklinde notlar görülmektedir. ORTA-ASUR KANUNLARI • 1903-1914 yıllarında Asur’da yapılan kazılarda 9 tablet veya tablet parçası halinde çıkarılmıştır.bugün bu tabletler Berlin müzesinde bulunmaktadır.tabletlerin yazılış tarihi 1.Tukulti-Ninurta zamanlarına ait olması çok mümkün ve muhtemeldir. • Orta Asur kanunlarının önsözü ve sonsözü yoktur.kanunların başlıca konusu,kadınla ilgili suçlar ve kadınların mülkiye hakları hakkındadır. KANUN MADDELERİ • • • MADDE 2: eğer bir kadın,ister bey eşi,ister bir bey kızı olsun küfür ederse veya düşük çeneli ise o kadın cezasını çekecek ,kocasına ,oğullarına ,kızlarına dokunmayacaklardır. MADDE 4: Eğer bir erkek köle veya kadın köle hür bir adamın karısının elinden herhangi çalınmış bir şey kabul ederse erkek ve kadın kölenin kulakları ve burnu kesilecektir. MADDE 37: eğer bir adam karısını terk ederse canı isterse ona bir şey verecektir,canı istemezse bir şey vermeyecektir.kadın boş olarak çıkacaktır.Yani hiçbir şey alamayacaktır. YENİ BABİL KANUNLARI • Yazı , imla ve ifade bakımından yeni Babil çağına tarihlenen tek bir tablet bugün British müzesinde bulunmaktadır. Kırık tabletin okunabilen on paragrafında evlilik ve veraset hukukuna aittir. AMMİ-ŞADUGA FERMANI Fermanlar ,halkın üzerinden zulmü gidermek, can ve malını emniyette bulundurmak , kuvvetlinin zayıfı ezmesine meydan vermemek için memurlara yazılan bildirilerdir. • Bu tip belgelerden biriside Ammi Şaduqu’ya aittir. Fermanın konusu hoşnutsuzluk ve huzursuzluğu kaldırmak için halkın bazılarının vergilerini affetmeyi esas alır. • SÜMERLERDE DİL ve EDEBİYAT ÇİVİ YAZISI • Bilinen en eski ve tam gelişmiş yazı türlerinden biridir.i.ö.4000 ile i.ö.3000 yılları arasında Sümerler tarafından bulunarak kullanılmıştır. • Yazılardaki karakterler ilk önce resimlere benziyordu.Bu resimyazısı zamanla geliştirilerek çivi yazısı elde edilmiştir. • Çivi yazısı Sümerler ve Babiller tarafından kil tabletler üzerine keskin ve ucu sivriltilmiş kamışlarla yazılmıştır. • Kamış bir kalemle yumuşak bir kil üzerine yazılması DİL İ.Ö.3000 yılında Mezopotamya’nın güneyinde konuşulan çivi yazısıyla yazılan bir dildir. Yazı ve konuşma dilinde bütünlüğü sağlayan ilk topluluk Sümerlerdir. Sümer dilinin tarihi arkaik,eski yada klasik,yeni ve Sümer sonrası olmak üzere 4 dönemde ele alınır. Sümer dili bitişimli bir dildir. İki büyük lehçeye ayrılır: birincisi,EMKU yani halk lehçesi,diğeri de EMSAL ,yani Kalu denilen ruhban sınıfın aittir. İ.Ö. 2000 yıllarından sonra Sümerler siyasi kimliklerini yitirince konuşma dili olarak Sümer dili yerine Akad diline bıraktı. Çivi yazısı kullanıldığı sürece yazı dili olmaya devam etti. Sümer dilinin en eski örneklerini site başbuğları yani patesiler tarafından mabutlara ithaf edilen eşyalar üzerindeki vakfiyelerle tarihe ait kitabelerde görülmektedir. EDEBİYAT • Sümerler yazıyı bulduktan sonra hatıralarındaki hikayeleri, masalları, destanları ve geleneklerini yazıya geçirmişlerdir. • Sümer dilinin mitolojik öykü ,destan,ilahi,ağıt,ayin şarkısı,büyü yazısı ,atasözü gibi çok çeşitli türlerde gelişmiş zengin bir edebiyatı vardır. • 1. 2. 3. Sümer edebi metinleri üç bölümde incelenir. LİTURJİK ESERLER: mitoslar,kasideler,ağıtnameler EPİK ESERLER: destanlar,(yaratılış,etana,adapa,gılgamış) DİDAKTİK ESERLER:nesir halinde yazılmış ilmi eserler(almanak,lugat v.s…..) ATASÖZLERİ • 5000 yıl önce söylenen bu sözlerin günümüz atasözlerine benzerliği dikkat çekicidir. • “yağmurdan kaçarken doluya tutuldum” olarak söylediğimiz atasözünün karşılığı Sümerlerde “yabani boğadan kaçarken,yabani ineğe çattım” şeklindedir. • “gümüşü olan çok mutlu olabilir,arpası çok olan mutlu olabilir ,fakat hiçbir şeyi olmayan rahat uyuyabilir. Sümer ve Türk Dili arasındaki benzerlikler • Sümer dilinde kapkagak “kap kacak”(<kab+kagak) Nig name “herşey” (<nig+name) Uşub “kuş yuvası”(<uş ‘kuş’+eb ‘ev’) Türk dilinde Kabkacak ‘kap kacak’(<kap+kacak) Nenneme ‘her şey’ (<nen+neme) Kuşeb ‘kuş evi:yuva’ (<kuş+eb) • Sümer dilinde U ‘uyku’ Uş ‘u’ Uş’ iş’ Un ‘halk’ • Türk dilinde U ‘uyku’ Us ‘us’ İş ‘iş’ Kün ‘halk,gün’ Tesadüfe addedilmesi çok zor olan uygunluklar,birbiriyle ilgili iki kelimenin her iki dilde de aynı manayla mevcudiyetidir. Kil tablet Çivi yazılı tablet • Uruk Yazısı ile yazılı çivi yazılı metin • Bu kil tablet Stanford Üniversitesi Kütüphanesi’ndedir (Özel Kolleksiyon Mss Codex M0539) M. Ö. 2056 yılları III Ur Sülalesi Kralı Shulgi dönemine aittir.Sümerce yazılıdır. 4 bushels 3 quarts of barley by the royal measure regular offering for (the god) Sha from Gudea Dada • received. • Sealed by Nura. (Barley) from the High Field. Year following (-the year named) The Temple of Puzris-Dagan was built. • 4 (PI) 3(BAN) se lugal sa-du1 1dSara ki Gu-de-a-/ta (DA)-da-a • R • su-ba-ti Kisib Nu-ra-a a-sa-mah-ta mu-us-sa e-/KA. IS-dDA-/gan ba-du