2017-IV İçindekiler 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. GENEL DEĞERLENDİRME 1 1.1. Para Politikası Uygulamaları ve Finansal Piyasalar 2 1.2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel Varsayımlar 4 1.3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü 7 1.4. Riskler ve Para Politikası 8 ULUSLARARASI EKONOMİK GELİŞMELER 11 2.1. Küresel Büyüme 12 2.2. Emtia Fiyatları ve Küresel Enflasyon 15 2.3. Küresel Para Politikası Gelişmeleri 17 2.4. Küresel Risk Göstergeleri ve Portföy Akımları 18 ENFLASYON GELİŞMELERİ 25 3.1. Temel Enflasyon Görünümü 26 3.2. Gıda, Enerji ve Alkol-Tütün Fiyatları 30 3.3. Yurt İçi Üretici Fiyatları 32 3.4. Tarım Ürünleri Üretici Fiyatları 34 3.5 Beklentiler 34 ARZ ve TALEP GELİŞMELERİ 41 4.1. Üretim Gelişmeleri 41 4.2. Talep Gelişmeleri 44 4.3. Emek Piyasası 47 FİNANSAL KOŞULLAR ve PARA POLİTİKASI 59 5.1. Finansal Piyasalarda Göreli Performans 60 5.2. Kredi Koşulları 62 5.3. Para Politikası Uygulamaları 66 KAMU MALİYESİ 73 6.1. Bütçe Gelişmeleri 74 6.2. Kamu Borç Stokundaki Gelişmeler 77 ORTA VADELİ ÖNGÖRÜLER 79 7.1. Mevcut Durum, Kısa Vadeli Görünüm ve Varsayımlar 79 7.2. Orta Vadeli Görünüm 81 7.3. Riskler ve Para Politikası 84 KUTULAR Kutu 2.1. Fed Bilançosunun Küçültülmesi ve Olası Etkileri 20 Kutu 3.1. Üretici Fiyatlarından Tüketici Fiyatlarına Geçişkenlik Kutu 4.1. Türkiye’nin Cari İşlemler Açığında Reel İyileşme 36 51 Kutu 4.2. Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksinin Kapsamının Genişletilmesi 53 Kutu 4.3. İmalat Sanayiinde Kapasite Kullanımı ve Yatırıma Etkileri 56 Kutu 5.1. Kredi Kanalının Para Politikasının Aktarımındaki Rolü: Türkiye Ekonomisine Dair Anket 69 Temelli Bir Analiz Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1. Genel Değerlendirme Son dönemde, gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın belirginleşmesi ve küresel ticaret hacminde süregelen artış eğilimi, küresel ekonomide bir önceki Rapor dönemine kıyasla sınırlı da olsa daha olumlu bir büyüme performansına işaret etmektedir. Mevcut Rapor döneminde, emtia ve petrol fiyatlarının bir miktar yükselmiş olmasına karşın küresel enflasyon oranları ılımlı seyrini sürdürmektedir. Bununla birlikte, Eylül ayında Fed’in normalleşme sürecindeki kararlılığını vurgulaması, piyasa oynaklığında ve gelişmiş ülke tahvil getirilerinde sınırlı bir yükselişe neden olmuştur (Grafik 1.1). Buna karşın, küresel risk iştahının sürmesi sayesinde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımları son dönemde de güçlü seyretmiştir (Grafik 1.2). Grafik 1.1. Grafik 1.2. 10 Yıl Vadeli Tahvil Getirileri Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelik Portföy Akımları (Yüzde) (Milyar ABD Doları, 4 Haftalık Birikimli) 3,5 Almanya ABD İngiltere Japonya Hisse Senedi Fonları 3,5 Borçlanma Senedi Fonları 30 3,0 3,0 2,5 2,5 2,0 2,0 1,5 1,5 1,0 1,0 0,5 0,5 0,0 0,0 -30 -0,5 -0,5 -40 20 10 0 Kaynak: Bloomberg. 0917 0717 0517 0317 0117 1116 0916 0716 0516 0316 0116 1115 0915 0715 0515 0315 -20 0115 1017 0717 0417 0117 1016 0716 0416 0116 1015 0715 0415 0115 -10 Kaynak: EPFR. Gelişmiş ülke para politikalarının normalleşme sürecine dair algılamalardaki değişimler, gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinde bir miktar artış gözlenmesine yol açmış, Türkiye’de ise ortaya çıkan jeopolitik riskler nedeniyle söz konusu artış daha yüksek olmuştur. Türkiye’ye yönelik portföy akımları, geçtiğimiz Rapor dönemine kıyasla ivme kaybetmekle birlikte birikimli olarak geçmiş yıllar ortalamasının üzerindeki seyrini sürdürmüştür. Kredi kullanımı, KGF teminatlı kredilerde limitlere ulaşılmış olması ve işletmelerin kredi talebindeki normalleşme sonucu yılın üçüncü çeyreğinde ılımlı seviyelerde dengelenmeye başlamıştır. Sıkı para politikasına karşın, bankaların kredi koşullarındaki gelişmeler Türkiye ekonomisine ilişkin toplulaştırılmış finansal koşulların iktisadi faaliyeti destekleyici rolünün üçüncü çeyrekte devam etmesine katkıda bulunmuştur. Tüketici fiyatları enflasyonu, Temmuz ayındaki ulaştığı düşük seviyeden sonra, Türk lirasının döviz kuru sepeti karşısındaki değer kaybı ile başta petrol ve ana metaller olmak üzere ithalat fiyatlarında gözlenen artış sonucunda Eylül ayında yüzde 11,2’ye yükselmiştir. Maliyet yönlü baskılara ek olarak, iktisadi faaliyetteki güçlü seyir nedeniyle talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği desteğin ortadan kalktığı görülmektedir. İktisadi faaliyete ilişkin göstergeler, ekonominin üçüncü çeyrekte güçlü seyrini koruduğuna ve canlanmanın genele yayıldığına işaret etmektedir. Buna karşılık, son çeyrekte destekleyici politikaların uyarıcı etkisinin azalmasıyla, yurt içi talebin sınırlı ölçüde ivme kaybedeceği Enflasyon Raporu 2017-IV 1 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ancak büyümeyi sürüklemeye devam edeceği öngörülmektedir. Net ihracatın da özellikle turizm sektöründeki canlanma, küresel büyüme görünümündeki iyileşme ve döviz kurlarının rekabetçi seviyesi sayesinde büyümeye katkı vermeye devam edeceği değerlendirilmektedir. 1.1. Para Politikası Uygulamaları ve Finansal Piyasalar Enflasyonda yaşanan maliyet kaynaklı yükselişin önüne geçmek amacıyla 2017 yılının OcakNisan aylarında para politikasını kademeli olarak sıkılaştıran TCMB, sonraki dönemde de enflasyonun geldiği yüksek seviyeler ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmelerin fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturduğu gerekçesiyle faiz oranlarını sabit tutarak sıkı para politikası duruşunun korunmasına karar vermiştir (Grafik 1.1.1). Bununla birlikte, son aylarda yapılan iletişimle parasal duruşun temkin düzeyi güçlendirilmiştir. Önceki Rapor döneminde olduğu gibi mevcut Rapor döneminde de gecelik borç verme faiz oranından sağlanan fonlama sabit tutulmuş, sistemin fonlama ihtiyacının büyük kısmı GLP’den sağlanmıştır (Grafik 1.1.2). TCMB’nin enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar sıkı duruşu koruyacağı yönündeki iletişimi ve fonlamanın büyük ölçüde tek bir kalemden (GLP) yapılması para politikası belirsizliğini azaltmaktadır. Grafik 1.1.1. Grafik 1.1.2. Kısa Vadeli Faizler TCMB Fonlaması (5 Günlük Hareketli Ortalama, Yüzde) (2 Haftalık Hareketli Ortalama, Milyar TL) Gecelik Borç Verme TCMB Ortalama Fonlama Faizi Geç Likidite Penceresi BIST'te TCMB Hariç Ortalama Faiz Haftalık Repo (Miktar İhalesiyle) Geç Likidite Borç Verme Faizi 9 9 60 60 8 8 40 40 7 7 20 20 6 6 0 0 Kaynak: BIST, TCMB. 140 1017 0917 0817 0717 0617 0517 0417 0217 0317 0117 1216 1116 1016 0916 0816 0716 Net APİ 0616 1017 80 0917 80 0817 10 0717 10 0617 100 0417 0517 100 0217 0317 11 0117 11 1216 120 1116 120 1016 12 0916 12 0816 140 0716 13 0616 13 Kaynak: TCMB. Eylül ayının ikinci yarısından itibaren, jeopolitik gelişmeler ve gelişmiş ülkelerin para politikası normalleşme süreçlerine dair yapılan açıklamalar döviz kuru piyasalarında geçici oynaklığa yol açmıştır. Kur takası getirilerinde bir önceki Rapor dönemine göre bir miktar artış gözlenmiştir (Grafik 1.1.3). 2017 yılı genelinde olumlu performans gösteren gelişmekte olan ülke para birimleri, Eylül ayından itibaren ABD dolarına karşı değer kaybetmeye başlamıştır. Aynı dönemde, gerek para birimlerindeki değer kaybı gerekse ima edilen döviz kuru oynaklıkları açısından, Türk lirası, diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinden jeopolitik gelişmelerin etkisiyle olumsuz yönde ayrışmıştır (Grafik 1.1.4). 2 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 1.1.3. Grafik 1.1.4. Son Dönemde Kur Takası Getiri Eğrisi Opsiyonların İma Ettiği Kur Oynaklığı* (Yüzde) (1 Ay Vadeli, Yüzde) 13,5 13,0 13,0 12,5 12,5 12,0 12,0 11,5 11,5 11,0 11,0 10,5 0 Vade (Ay) 1017 0 0917 10,0 120 0817 5 0717 5 0617 10,5 0517 84 10 0417 60 10 0217 0317 48 15 0117 36 15 1216 24 20 1116 12 20 1016 6 30 25 0916 3 Türkiye 25 0616 10,0 Gelişmekte Olan Ülkeler 30 0816 13,5 0716 1 Ağustos 2017 1 Ağustos-27 Ekim Ortalaması 27 Ekim 2017 *Gelişmekte olan ülkeler arasında Brezilya, Endonezya, Filipinler, Güney Afrika, Kolombiya, Macaristan, Malezya, Meksika, Polonya, Romanya ve Şili yer almaktadır. Kaynak: Bloomberg. Kaynak: Bloomberg. Üçüncü çeyrekte Hazine destekli KGF kefalet imkânının önceden belirlenen limitlere yaklaşması nedeniyle ticari kredilerde ivme kaybı yaşanmıştır. Öte yandan, makro ihtiyati tedbirlerin gecikmeli etkileri ve iç talepteki canlanma, tüketici kredilerinin güçlü seyretmesine yol açmaktadır (Grafik 1.1.5). Bankaların işletmelere verdikleri kredilere ilişkin standartlar, ikinci çeyrekte kredilere yönelik tedbirlerin de etkisiyle, gerek bir önceki çeyreğe gerekse tarihsel ortalamalara göre daha gevşek seyretmiş, üçüncü çeyrekte ise standartlarda belirgin bir değişim kaydedilmemiştir (Grafik 1.1.6). Banka Kredileri Eğilim Anketi sonuçlarına göre bireysel kredi talebi oldukça güçlü seyretmekte, işletme kredileri talebinde ise doygunluk gözlenmektedir. Grafik 1.1.5. Grafik 1.1.6. Kredilerin Yıllık Büyüme Hızları İşletme Kredisi Standartları* (Kur Etkisinden Arındırılmış, Yüzde Değişim, Yıllık) Ticari Tüketici Toplam Kredi Standartları 25 25 20 20 140 Kredi Standartları-Tarihsel Ortalama 120 100 15 15 10 10 80 60 40 Kaynak: TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 0917 0717 0517 0317 0117 1116 0916 0716 0516 0316 0116 0 1115 0 0915 5 0715 5 20 0 34123412341234123412341234123412341234 08 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 *2017 dördüncü çeyrek verisi beklenti değeridir. Endeksin 100’ün üzerinde olması kredi standartlarında gevşemeyi ifade etmektedir. Kaynak: TCMB. 3 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 1.2. Makroekonomik Gelişmeler ve Temel Varsayımlar Enflasyon Tüketici enflasyonu Eylül ayında yüzde 11,20 ile Temmuz Enflasyon Raporu tahmininin üzerinde gerçekleşmiştir (Grafik 1.2.1). İşlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı tüketici enflasyonunda ise öngörülere kıyasla daha olumsuz bir seyir izlenmiştir (Grafik 1.2.2). Bu dönemde petrol ve diğer girdi fiyatlarındaki yükselişle birlikte, enerji grubunda, Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybı ve iktisadi faaliyetteki güçlü seyrin etkisiyle çekirdek göstergelerde yıllık enflasyon öngörülerin üzerinde seyretmiştir. Grafik 1.2.1. Grafik 1.2.2. Temmuz 2017 Tüketici Enflasyon Tahmini ve Gerçekleşmeler* (Yüzde) İşlenmemiş Gıda ve Alkol-Tütün Dışı Enflasyon için Temmuz 2017 Tahminleri ve Gerçekleşmeler* (Yüzde) Gerçekleşme Temmuz ER Tahmini 13 Temmuz ER Tahmini Gerçekleşme 12 12 11 11 10 10 9 9 8 8 * Enflasyonun tahmin aralığı içinde kalma olasılığı yüzde 70’tir. Kaynak: TÜİK, TCMB. 0917 0617 0317 0916 0917 0617 5 0317 5 1216 6 0916 6 1216 7 7 * Enflasyonun tahmin aralığı içinde kalma olasılığı yüzde 70’tir. Kaynak: TÜİK, TCMB. Yılın üçüncü çeyreğinde, gıda grubu yıllık enflasyonunda gözlenen azalışa karşın, enerji, temel mallar ve hizmet gruplarındaki artışla birlikte tüketici enflasyonu önceki çeyreğe kıyasla yükselmiştir (Grafik 1.2.1). Petrol ve diğer girdi fiyatlarında gözlenen belirgin artışla enerji fiyatları yüzde 3,46 ile kayda değer bir oranda yükselmiştir. Bu dönemde Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybı, özellikle geçişkenliğin yüksek olduğu dayanıklı mal fiyatlarına hızlı bir şekilde yansımıştır. Buna ek olarak, giyim grubundaki yöntem değişikliğinin de yukarı yönlü etkisiyle temel mal grubunda yıllık enflasyon önemli ölçüde yükselmiştir (Grafik 1.2.3). Hizmet grubunda yıllık enflasyon, gıda ve döviz kuru gibi maliyet artışlarının yanında, iç talepteki güçlü seyir ve genel enflasyona endeksleme davranışının etkisiyle üçüncü çeyrekte yukarı yönlü seyrini sürdürmüştür. Diğer taraftan, işlenmiş gıda grubunda genele yayılan fiyat artışlarına karşın, taze meyve ve sebze fiyatlarındaki nispeten olumlu görünüm ve alınan tedbirlerin de etkisiyle kırmızı et ve bakliyat fiyatlarında gözlenen azalış neticesinde, gıda enflasyonu Temmuz Enflasyon Raporu öngörülerine kıyasla daha ılımlı gerçekleşmiştir. Üretici fiyatları kaynaklı baskılar, üçüncü çeyrekte, özellikle petrol ve ana metal fiyatlarındaki artış kanalıyla güçlü seyrini korumuştur. İktisadi faaliyetteki güçlü seyirle birlikte talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği destek ortadan kalkmıştır. Orta vadeli enflasyon beklentileri ise ikinci çeyrekteki yatay seyrin ardından Ekim ayında yükselmiştir. Bu görünüm altında, yayılım endeksinin ima ettiği fiyat artırma eğilimi güçlenmiştir. Çekirdek enflasyon göstergelerinin ana eğiliminde bu dönemde gözlenen yükseliş giyim fiyatlarındaki yöntem değişiminin de etkilerini yansıtırken, bu etkilerden arındırıldığında çekirdek enflasyon eğiliminin Temmuz ve Ağustos aylarında gerilediği, Eylül ayında ise yeniden yükseldiği gözlenmiştir (Grafik 1.2.4). 4 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 1.2.3. Grafik 1.2.4. Temel Mal ve Hizmet Grubu Fiyatları B Endeksi Ana Eğilimi* (Yıllık Yüzde Değişim) (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yıllıklandırılmış Üç Aylık Ortalama Yüzde Değişim) Hizmet B (Sabit Ağırlık) B (Değişken Ağırlık) 0917 0317 0916 0316 0 0915 0 0315 5 0914 5 0314 10 0913 10 0313 15 0912 15 0312 0917 0317 0 0916 0 0316 2 0915 2 0315 4 0914 4 0314 6 0913 6 0313 8 0912 8 0312 10 0911 10 0311 12 0910 12 0310 14 0911 Temel Mallar 14 * 2017 yılı Ocak ayı ile birlikte giyim ve ayakkabı ürünlerinin tüketici fiyat endeksine dâhil edilmesinde değişkenden sabit ağırlık sistemine geçilmiştir. Bu geçişin çekirdek enflasyon ana eğilimine yansımasına dair detaylı bir değerlendirme 6 Haziran 2017 tarihli TCMB blog yazısında bulunabilir. Kaynak: TÜİK, TCMB. Kaynak: TÜİK. Özetle, eğilim ve fiyatlama davranışına ilişkin takip edilen göstergeler bir arada incelendiğinde, enflasyonun ana eğiliminde önceki çeyreğe kıyasla bir miktar bozulma kaydedilmiştir. Arz ve Talep İktisadi faaliyet, yılın ikinci çeyreğinde, Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünüme kıyasla daha güçlü seyretmiştir. GSYİH 2017 yılı ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 5,1 oranında artmış, çeyreklik büyüme yüzde 2,1 olmuştur. İlk çeyreğin aksine, ikinci çeyrekte dönemlik büyümenin yurt içi talep kaynaklı olduğu görülmektedir (Grafik 1.2.5). Bu dönemde özel tüketim ve inşaat yatırımları büyümede belirleyici olurken, makine-teçhizat yatırımlarındaki zayıf seyir sürmüştür. Net ihracatın yıllık büyümeye katkısı, Türk lirasındaki değer kazancı ve güçlenen iç talebe bağlı olarak artan ithalat nedeniyle ilk çeyreğe kıyasla bir miktar gerilemiştir (Grafik 1.2.6). Grafik 1.2.5. Grafik 1.2.6. GSYİH ve Yurt İçi Talep Harcama Yönünden Yıllık Büyümeye Katkılar* (Reel, Mevsimsellikten Arındırılmış, 2009=100) (Yüzde Puan) GSYİH Net İhracat Diğer Nihai Yurt İçi Talep GSYİH Nihai Yurt İçi Talep 180 180 14 170 170 12 160 160 10 10 150 150 8 8 6 6 4 4 2 2 140 14 12 140 130 130 120 120 0 0 110 110 -2 -2 100 100 -4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 2012 2013 Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 2014 2015 2016 2017 -4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Diğer kalemi, stokları ve zincirleme endeksten kaynaklanan istatistiki sapmayı kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK. 5 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Son dönemde açıklanan veriler, iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte güçlü seyrini koruduğuna işaret etmektedir. Destekleyici tedbir ve teşviklerin etkileri üçüncü çeyrekte gözlenmeye devam ederken, büyümenin sektörel yayılımında da artış görülmektedir. Bu dönemde, uzun süredir zayıf seyreden makine-teçhizat yatırımlarında toparlanma sinyallerinin arttığı dikkat çekmektedir. Dış talep tarafında ise, ihracatın olumlu seyrine rağmen, altın hariç mal ithalatında toparlanmanın belirginleşmesi ve altın ithalatındaki kuvvetli artış nedeniyle net ihracatın yıllık büyümeye katkısının sınırlanması beklenmektedir. Bu gelişmeler yılın başından bu yana olumlu bir seyir izleyen cari açık göstergelerinde yılın son çeyreğinde bir miktar bozulmaya neden olabilecektir (Grafik 1.2.7 ve Grafik 1.2.8). İktisadi faaliyetteki toparlanmanın etkisiyle 2017 yılı başından itibaren işgücü piyasasında kademeli bir iyileşme gözlenmektedir. Ancak, son dönemde iktisadi faaliyetin sektörler geneline yayılan güçlü seyrine kıyasla işgücü piyasasındaki iyileşme daha zayıftır. Küçük-orta ölçekli ve ihracatçı olmayan firmalarda henüz güçlü bir toparlanma gözlenmemesinin, büyümenin yatırımlara ve işgücü piyasasına yansımalarını sınırladığı düşünülmektedir. Büyüme istikrar kazandıkça istihdam imkânlarını genişletecek yatırımların artacağı ve işsizlik oranlarındaki düşüşün devam edeceği öngörülmektedir. Grafik 1.2.7. Grafik 1.2.8. Cari İşlemler Dengesi (CİD) Cari İşlemler Dengesi (12-Aylık Birikimli, Milyar ABD Doları) (Altın Hariç, Mevsimsellikten Arındırılmış, 3-Aylık Hareketli Ortalama, Milyar ABD doları) CİD CİD (altın hariç) CİD (enerji ve altın hariç) 20 20 10 10 0 0 0 0 -1 -1 -10 -10 -2 -2 -20 -20 -3 -3 -30 -30 -4 -4 -40 -50 -50 -5 -5 -60 -60 -6 -6 -70 -70 -7 -7 -8 -8 -80 -90 -90 0810 1210 0411 0811 1211 0412 0812 1212 0413 0813 1213 0414 0814 1214 0415 0815 1215 0416 0816 1216 0417 0817 -80 Kaynak: TCMB. 0810 1210 0411 0811 1211 0412 0812 1212 0413 0813 1213 0414 0814 1214 0415 0815 1215 0416 0816 1216 0417 0817 -40 Kaynak: TCMB. Petrol, İthalat ve Gıda Fiyatları Temmuz Enflasyon Raporu’nda 50 ABD doları olarak varsayılan 2017 yılı ortalama ham petrol fiyatı varsayımı, yakın dönem gelişmeleri çerçevesinde 53 ABD doları olarak belirlenmiştir. Ayrıca 2018 yılı ortalama ham petrol fiyatı varsayımı da 56 ABD doları olarak yukarı yönlü güncellenmiştir (Grafik 1.2.9). Ham petrol ve diğer enerji kalemlerinin yanı sıra endüstriyel metal gibi üretime girdi oluşturan emtia fiyatlarında da son dönemde yükseliş gözlenmiştir. Bu çerçevede, ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımı da 2017 ve 2018 yılları için yukarı yönlü güncellenmiştir (Grafik 1.2.10). 2017 yılı ilk yarısında hızlı bir artış gösteren gıda enflasyonu, üçüncü çeyrekte yüzde 12,50’ye gerileyerek Temmuz Enflasyon Raporu öngörülerinin bir miktar altında gerçekleşmiştir. Bu gelişmenin Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (Gıda Komitesi) kapsamında alınan tedbirlerin de etkisiyle işlenmemiş gıda enflasyonundaki düşüşten kaynaklandığı gözlenmektedir. Öte yandan, 2017 yılı üçüncü çeyreğinde iç talepteki güçlü seyrin ve turizmdeki toparlanmanın katkısıyla 6 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası işlenmiş gıda enflasyonu yükselmiştir. Bu çerçevede, gıda enflasyonu varsayımı 2017 yıl sonu için yüzde 10 ve 2018 yıl sonu için ise yüzde 7 olarak korunmuştur. Grafik 1.2.9. Grafik 1.2.10. Petrol Fiyatı Varsayımlarındaki Güncellemeler* İthalat Fiyatları Varsayımlarındaki Güncellemeler* (ABD Doları/Varil) (Endeks, 2010=100) Eki.17 Eki.17 Tem.17 100 100 80 80 Tem.17 105 105 95 95 Gerçekleşme Gerçekleşme *Taralı alan tahmin dönemini göstermektedir. Kaynak: Bloomberg, TCMB. 0918 0618 0318 1217 0917 0617 0317 1216 0915 0916 75 0616 75 0316 85 1215 85 0918 0618 0318 1217 0917 0617 0317 1216 20 0916 20 0616 40 0316 40 1215 60 0915 60 *Taralı alan tahmin dönemini göstermektedir. Kaynak: TCMB, TÜİK. Maliye Politikası ve Vergi Ayarlamaları Orta vadeli tahminler üretilirken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmıştır. Tahminler üretilirken vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların enflasyon hedefini aşmayacağı ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünüm esas alınmıştır. Maliye politikasının orta vadeli duruşu için 2018-2020 dönemini kapsayan OVP projeksiyonları temel alınmıştır. 1.3. Enflasyon ve Para Politikası Görünümü Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli olarak yakınsayacağı, 2017 yıl sonunda yüzde 9,8 olarak gerçekleşeceği, 2018 yıl sonunda yüzde 7’ye, 2019 sonunda ise yüzde 6’ya geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2017 yılı sonunda yüzde 9,3 ile yüzde 10,3 aralığında (orta noktası yüzde 9,8), 2018 yılı sonunda ise yüzde 5,5 ile yüzde 8,5 aralığında (orta noktası yüzde 7) gerçekleşeceği tahmin edilmektedir (Grafik 1.3.1). 2017 yıl sonu enflasyon tahmini Temmuz Enflasyon Raporu’na göre 1,1 puan yukarı yönlü güncellenmiştir. Tahminler üzerinde etkili olan en önemli unsur Türk lirasındaki değer kaybı ile petrol ve diğer emtia fiyatlarındaki artışın etkisiyle Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarında gözlenen yükseliş olmuştur. Türk lirası cinsi ithalat fiyatları varsayımına dair yapılan yukarı yönlü güncellemenin 2017 yıl sonu enflasyon tahminini 0,5 puan yukarı çekeceği değerlendirilmiştir. İktisadi faaliyet görünümündeki iyileşmeye bağlı olarak bir önceki Rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellenen çıktı açığı, 2017 yıl sonu tahminine 0,4 puan yükseltici yönde etki yapmıştır. Ayrıca, üçüncü çeyrekteki enflasyon gerçekleşmelerinin Temmuz Enflasyon Raporu’ndaki tahminlerin üzerinde olması ve enflasyon ana eğilimindeki yükseliş, 2017 yıl sonu Enflasyon Raporu 2017-IV 7 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası enflasyon tahminini 0,2 puan yukarı yönde etkilemiştir. Bu çerçevede, Temmuz Enflasyon Raporu’nda yüzde 8,7 olarak açıklanan 2017 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini yüzde 9,8’e yükseltilmiştir. Grafik 1.3.1 Enflasyon ve Çıktı Açığı Tahminleri* Tahmin Aralığı Belirsizlik Aralığı Yıl Sonu Enflasyon Hedefleri Çıktı Açığı 13 13 11 11 Kontrol Ufku 0920 0620 0320 1219 -3 0919 -3 0619 -1 0319 -1 1218 1 0918 1 0618 3 0318 3 1217 5 0917 5 0617 7 0317 7 1216 9 0916 9 * Enflasyonun tahmin aralığı içinde kalma olasılığı yüzde 70’tir. Kaynak: TÜİK, TCMB. Bununla birlikte, 2018 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini Temmuz Enflasyon Raporu’na göre 0,6 puan yukarı yönlü güncellenmiştir. Özellikle petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak Türk lirası cinsi ithalat fiyatları varsayımındaki güncelleme enflasyon tahminini 0,4 puan yukarı çekmektedir. Öte yandan çıktı açığındaki yukarı yönlü güncellemenin 2018 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan yukarı yönde etkileyeceği değerlendirilmiştir. Ayrıca, 2017 yıl sonu enflasyon tahminin yükseltilmesinin ve enflasyon ana eğilimindeki artışın 2018 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan artırıcı etkisi olmuştur. Böylece Temmuz Enflasyon Raporu’nda yüzde 6,4 olarak açıklanan 2018 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini yüzde 7’ye yükseltilmiştir. 1.4. Riskler ve Para Politikası Küresel iktisadi faaliyette yaşanan olumlu büyüme performansının, yılın geri kalanında ve 2018 yılında da devam edeceği beklenmektedir. Yılın üçüncü çeyreğinde finansal piyasalardaki oynaklığın bir miktar yükselmiş olmasına karşın, risk iştahının halen güçlü seyretmesi ile beraber küresel finansal koşulların iktisadi faaliyeti destekleyici etkisi devam etmektedir. Küresel iktisadi faaliyetteki olumlu büyüme performansı, OPEC’in üretimi kısma kararı ve ABD’de yaşanan kasırganın üretimi sekteye uğratması nedeniyle ham petrol fiyatlarında üçüncü çeyrekte meydana gelen artışa karşın, petrol piyasasına özgü arz ve talep yönlü faktörler enerji fiyatlarına ilişkin riskleri sınırlamaktadır. Öte yandan, küresel büyüme eğilimine bağlı olarak diğer emtia fiyatlarına dair risklerin yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir. Küresel ekonomik görünümü olumsuz etkileyecek risk faktörlerinin başında, gelişmiş ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecine ilişkin belirsizlikler gelmektedir. Fed’in Eylül ayındaki toplantısı 8 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası sonrasında finansal piyasalardaki algılama Fed’in önceden açıklamış olduğu normalleşme sürecine sadık kalacağı yönünde ağırlık kazanmıştır. Fed, bilanço küçültme sürecini 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla başlatmış bulunmaktadır. Fed’in yanı sıra, diğer gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından açıklanmaya başlanan normalleşme süreçlerinin de beklenenden hızlı olması durumunda, finansal piyasalarda gözlenen yüksek risk iştahı-düşük oynaklık döngüsünün tersine dönmesi olasılığı mevcuttur. Ekonomi politikalarındaki bu belirsizliklere ek olarak İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine ilişkin net bir yol haritasının henüz ortaya konulamaması, Avrupa ülkelerinde daha içe dönük politikaların ön plana çıkması, Asya ve Orta Doğu kaynaklı jeopolitik sorunların sürmesi, önümüzdeki aylarda finansal piyasalar ve küresel ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyecek diğer risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çin başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında özel sektör borçluluğunun yüksek seviyelere ulaşmış olması, finansal piyasalara yönelik risklerin etkisini büyütebilecek bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Küresel iktisadi faaliyet ve ticaret hacmindeki olumlu görünümün yanı sıra küresel risk iştahının sürmesi sayesinde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy girişleri son dönemde de güçlü seyretmiş, ancak jeopolitik risklerin artması Türkiye’ye yönelen portföy yatırımlarında bir miktar ivme kaybına yol açmıştır. Eylül ayından bu yana Türkiye’ye yönelik portföy akımları daha ziyade DİBS piyasasında yoğunlaşırken, hisse senedi piyasasına olan girişler oynak ve zayıf bir seyir izlemiştir. Döviz kuru piyasasındaki oynaklık neticesinde uzun vadeli enflasyon telafilerinde bir miktar yükseliş gözlenmiştir. Söz konusu gelişmelere karşın, finansal koşullar yılın üçüncü çeyreğinde de genel olarak iktisadi faaliyeti destekleyici olmuştur. KGF teminatlı kredilerde tanımlanan üst sınıra oldukça yaklaşılmış olmasından ötürü, kredi büyümesi yılın üçüncü çeyreğinde ılımlı seviyelerde dengelenmiş bulunmaktadır. Yılın ilk yarısında kaydedilen güçlü ivmelenmenin ardından, yılın ikinci yarısında kademeli olarak yavaşlayan kredi büyümesinin toplam talep ve iktisadi faaliyete yansımaları yakından takip edilmektedir. Üçüncü çeyrekteki iktisadi faaliyet ve toplam talep gelişmeleri, önceki Rapor dönemindeki öngörülerle büyük ölçüde uyumlu şekilde gerçekleşmiştir. Üçüncü çeyrek sonrasında, ek kredi ivmesinin büyümeye verdiği desteğin zayıflaması ve dayanıklı mallara uygulanan vergi teşviklerinin son bulmasıyla yurt içi talepte bir miktar yavaşlama beklenmekte ve ekonominin ana eğilimine yönelmeye başlayacağı öngörülmektedir. 2017 yılındaki destekleyici politikaların etkisinin ortadan kalkmasına ek olarak yakın dönemde OVP kapsamında açıklanan mali tedbirlerin iktisadi faaliyet üzerindeki etkileri yakından takip edilmektedir. Önümüzdeki dönemde, turizmde süregelen toparlanmanın, küresel büyüme görünümündeki iyileşmenin ve reel kurun destekleyici seyrinin ihracat kanalıyla büyümeye ve cari dengeye olumlu katkı vermeye devam etmesi beklenmektedir. Belirsizlik algılamalarında gözlenen iyileşmenin yatırımlarda üçüncü çeyrekte gözlenen canlanmayı önümüzdeki dönemde de destekleyeceği değerlendirilmektedir. Toparlanmanın genele yayılan bir nitelik kazanmasıyla birlikte, ekonomik büyümenin devamını sağlayacak istihdam ve yatırım eğiliminde olumlu gelişmeler beklenmektedir. Mevcut görünüm altında, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler, sermaye akımlarının seyri ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet açısından önemli rol oynamaya devam etmektedir. Bu faktörlerden kaynaklanabilecek döviz kuru oynaklıkları, finansal koşulların iktisadi faaliyete verebileceği desteğin zamanlaması ve gücü üzerinde aşağı yönlü risk oluşmaktadır. Temmuz Enflasyon Raporu’ndan sonraki dönemde, petrol ve metal başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki yükseliş ve döviz kuru gelişmeleri, maliyet kanalıyla enflasyonu yukarı çekerek çekirdek enflasyon göstergelerinin öngörülerin üzerine çıkmasına neden olmuştur. Enflasyonun Ekim ve Kasım Enflasyon Raporu 2017-IV 9 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası aylarında da yüksek seyredeceği, Aralık ayında ise baz etkileriyle birlikte belirgin oranda gerileyeceği, ancak yüksek seviyesini koruyacağı beklenmektedir. Gıda grubundaki baz etkileri, beyaz eşya ve mobilya sektöründeki geçici vergi indirimlerinin Ekim ayında geri alınması ve giyim grubundaki yöntem değişikliği, kısa vadede enflasyonda dalgalanmaya ve çekirdek enflasyonun geçici olarak yükselmesine neden olacak gelişmeler olarak öne çıkmaktadır. Yılın son ayından itibaren ise enflasyon görünümünde kademeli bir iyileşme beklenmektedir. Enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaya devam etmektedir. Söz konusu riskler ve enflasyon beklentilerinin yüksek seyri enflasyon görünümünde yılın son ayından başlayarak 2018 yılının ilk aylarında gözlenmesi beklenen iyileşmeyi sınırlayabilecektir. Enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında henüz bir iyileşme gözlenmemesi, enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir. Bütün bu gelişmeler para politikasındaki sıkı duruşun sürdürülmesini gerektirmektedir. Nitekim TCMB, Eylül ve Ekim aylarında yaptığı iletişimde para politikasının temkin düzeyini kademeli olarak güçlendirmiştir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Bu doğrultuda, para politikası enflasyonu 2018 yılı sonunda yüzde 7’ye düşürdükten sonra kademeli olarak yüzde 5’lere doğru çekmeyi amaçlayacaktır. Mevcut veriler itibarıyla bu duruş, enflasyon trendinde ikna edici bir düşüş sağlanana kadar sıkı para politikasının korunmasını gerektirmektedir. TCMB, para politikasını oluştururken orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate almakta ve dolayısıyla enflasyonda yıl içinde gözlenmesi beklenen baz etkileri kaynaklı dalgalanmalardan ziyade enflasyonun ana eğilimindeki gelişmelere odaklanmaktadır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edilmektedir. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir. Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olmuştur. Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın dönemde dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir. Döngü karşıtı maliye politikası uygulama kapasitesini güçlendirecek yapısal tedbirler, maliye ve para politikası eşgüdümüne katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı destekleyecektir. 10 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2. Uluslararası Ekonomik Gelişmeler Küresel iktisadi faaliyette 2017 yılının ilk çeyreğinde yaşanan olumlu büyüme performansının, yılın ikinci çeyreğinde güçlenerek sürdüğü gözlenmiştir. Son dönemde, gelişmiş ekonomilerdeki toparlanmanın belirginleşmesi ile beraber küresel ticaret hacmi artmaya başlamıştır. Finansal piyasalardaki iyimser havanın da etkisiyle, gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye girişleri yüksek seviyelerini korumuştur. Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin göstergeler, gelişmiş ülkelerdeki olumlu büyüme görünümünün, özellikle Euro Bölgesi ve ABD ekonomisi için güçlenerek devam ettiğine işaret etmektedir. Buna karşın, söz konusu dönemde, gelişmekte olan ülkelerde daha heterojen bir büyüme görünümü izlenmektedir. Küresel ekonominin yılın üçüncü çeyreğinde de ikinci çeyreğe benzer bir büyüme performansı sergilemesi beklenmektedir. Ekim ayında yayımlanan Consensus Forecasts ve IMF tahminlerinde, küresel büyüme öngörülerinde bir önceki Enflasyon Raporu dönemine göre önemli bir değişiklik yapılmamış olması, bu beklentileri desteklemektedir. Fed’in faiz artırım ve bilanço küçültme süreçlerine dair beklentiler, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde de finansal piyasa gelişmelerinde önemli rol oynamıştır. ABD’de Eylül ayında beklenenden olumlu gelişen büyüme ve enflasyon verileri sonrasında Fed’in normalleşme sürecindeki kararlılığını vurgulaması, gelişmiş ülke tahvil getirilerinde ve piyasa oynaklığında yükselişe neden olmuştur. Bununla birlikte, küresel enflasyon oranlarının halen düşük düzeylerde seyretmesi ve küresel para politikalarındaki normalleşme sürecinin ılımlı olacağı beklentisinin sürmesi, risk iştahının yüksek seviyelerde seyretmesine yol açmış ve dolayısıyla gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımları, jeopolitik gelişmelerle bir miktar sekteye uğrasa da artış eğilimini devam ettirmiştir. Küresel ekonomi ve finansal piyasalardaki mevcut olumlu görünüme rağmen, önümüzdeki döneme ilişkin riskler genel itibarıyla aşağı yönlüdür. Gelişmiş ülkelerde, önümüzdeki döneme ilişkin para politikası normalleşme süreçleri önemli bir risk unsuru olarak öne çıkmaktadır. Fed 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla bilanço küçültme operasyonuna başlamıştır. Söz konusu gelişme, beklentiler dahilinde olması bakımından, finansal piyasalarda olumsuz bir etki yapmamakla birlikte, süreç halihazırda bir takım belirsizlikler içermeye devam etmekte ve sürecin etkileri tam olarak öngörülememektedir (Kutu 2.1). Fed’in yanında, diğer gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından da açıklanmaya başlanan normalleşme süreçlerinin hızı ve miktarının öngörülerin ötesinde olması durumunda, finansal piyasalarda gözlenen yüksek risk iştahı-düşük oynaklık döngüsünün tersine dönmesi mümkündür. Bunun yanında, Çin başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında özel sektör borçluluğunun yüksek seviyelere ulaşmış olması finansal piyasalara yönelik risklerin etkisini büyütebilecek bir unsur olarak not edilmelidir. Küresel ekonomi politikalarına ilişkin belirsizlikler devam etmektedir. İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine ilişkin net bir yol haritasının henüz ortaya konulmaması ve özellikle Avrupa ülkelerinde daha içe dönük politikaların ön plana çıkıyor olması, söz konusu belirsizliklerin yüksek seyretmesine yol açan önemli etkenler olarak kaydedilmektedir. Özellikle Asya ve Orta Doğu kaynaklı jeopolitik sorunlar da finansal piyasaları ve küresel ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyecek bir diğer risk faktörü olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda, küresel iktisadi faaliyette yakalanan olumlu eğilimin devamını sağlamak ve kırılganlıkları azaltmak için makroekonomik politikaların etkin ve eşgüdümlü olarak kullanılması ve bunun yanı sıra, yapısal reformlar ve uygun ticaret politikaları ile desteklenmesi gereği not edilmelidir. Enflasyon Raporu 2017-IV 11 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2.1. Küresel Büyüme Küresel iktisadi faaliyette süregelen olumlu büyüme performansı, 2017 yılının ikinci çeyreğinde de devam etmiştir. Bu dönemde, küresel ekonominin büyüme hızı bir önceki çeyreğe kıyasla hem gelişmiş ülkeler hem de gelişmekte olan ülkelerde yükselmiştir (Grafik 2.1.1). Bu gelişmede, Euro Bölgesi, ABD, Japonya ve Kanada’daki olumlu büyüme performansı önemli rol oynamıştır. Buna karşın, İngiltere’nin ekonomik büyüme hızı yavaşlamıştır. Gelişmekte olan ülkeler tarafında ise yıllık büyüme oranının, Brezilya’da yeniden pozitife döndüğü, Rusya’da bir önceki çeyreğe göre belirgin bir şekilde hızlandığı görülmüştür. Bu çerçevede, Latin Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerindeki olumlu büyüme performansı yılın ikinci çeyreğinde güçlenerek devam etmiştir. Ancak bu dönemde, Çin ve Hindistan ekonomilerinin yıllık büyüme hızındaki yavaşlama nedeniyle, Asya bölgesi yıllık büyüme oranı, önceki çeyreğe göre bir miktar ivme kaybetmiştir (Grafik 2.1.2). Grafik 2.1.1. Grafik 2.1.2. Küresel Büyüme Oranları* Bölgelere Göre Gelişmekte Olan Ülkelerin Büyüme Oranları* (Yıllık Yüzde Değişim) (Yıllık Yüzde Değişim) Gelişmekte Olan Ülkeler Latin Amerika Asya Doğu Avrupa Gelişmiş Ülkeler 9 9 12 7 7 9 9 5 5 6 6 3 3 3 3 1 1 0 0 Küresel GSYİH 12 -3 -1 123412341234123412341234123412 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 *Küresel endeksler oluşturulurken ülkeler, GSYİH'lerinin toplam üretim içerisindeki paylarına göre ağırlıklandırılmıştır. Kaynak: Bloomberg, TCMB. -1 -3 123412341234123412341234123412 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 * Toplulaştırma yapılırken ülkelerin, bölgesel GSYİH içindeki payları kullanılmıştır. Kaynak: Bloomberg, TCMB. Küresel iktisadi faaliyete ilişkin PMI verileri, yılın üçüncü çeyreğinde gerek imalat sanayii gerekse hizmetler alt endekslerinde yükselmeye devam etmiştir (Grafik 2.1.3). Bu gelişmede başta Euro Bölgesi olmak üzere gelişmiş ülkelerde yaşanan ekonomik canlanma eğiliminin belirleyici bir rol oynadığı düşünülmektedir. Nitekim Euro Bölgesine ait imalat sanayii PMI verisi, ekonomideki olumlu büyüme görümünün 2017 yılının üçüncü çeyreğinde kuvvetlendiğini ve üçüncü çeyrek büyüme hızının bir önceki çeyreğe kıyasla yükseleceğini göstermektedir. Anılan dönemde, Ağustos ayının son haftası ile Eylül ayının ilk haftasında yaşanan iki kasırga felaketi iktisadi faaliyette geçici bir yavaşlamaya neden olmasına rağmen, ABD ekonomisi (yıllıklandırılmış olarak) yüzde 3 oranında büyüme kaydetmiştir. Öte yandan, anılan dönemde, Japonya ekonomisine ilişkin imalat sanayii PMI verisinin yılın üçüncü çeyreğinde ikinci çeyrek değerinin altında kalmış olması, Japonya’da büyüme hızının önceki çeyreğe kıyasla düşük kalacağına işaret etmektedir (Grafik 2.1.4). 12 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 2.1.3. Grafik 2.1.4. Küresel PMI Gelişmiş Ülkeler İmalat Sanayi PMI Euro Bölgesi ABD Japonya Hizmetler İmalat Sanayi 58 56 58 60 60 56 54 52 52 50 50 48 48 55 50 50 45 45 40 40 0310 0710 1110 0311 0711 1111 0312 0712 1112 0313 0713 1113 0314 0714 1114 0315 0715 1115 0316 0716 1116 0317 0717 0310 0710 1110 0311 0711 1111 0312 0712 1112 0313 0713 1113 0314 0714 1114 0315 0715 1115 0316 0716 1116 0317 0717 54 55 Kaynak: Markit. Kaynak: Markit. Gelişmekte olan ülkelere ilişkin PMI verileri, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyreğe göre imalat sanayi için yükselirken, hizmetler sektörü için gerilemiştir (Grafik 2.1.5). Gelişmekte olan ülkeler büyümesine en büyük katkıyı veren Çin ekonomisinde, yıllık büyüme hızı yılın üçüncü çeyreğinde önceki çeyreğe göre yavaşlamış ve yüzde 6,8 olarak gerçekleşmiştir. Hindistan ekonomisine ilişkin imalat sanayi PMI verisinin üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe kıyasla belirgin bir şekilde gerilemesi, büyümedeki yavaşlamanın sürdüğüne işaret etmekle birlikte, ülkeye yönelen sermaye girişlerindeki güçlü seyrin, büyüme hızındaki yavaşlamayı sınırlayacağı değerlendirilmektedir. Yılın üçüncü çeyreğine ilişkin Doğu Avrupa ülkeleri PMI verilerinin aşağı yönde olması, anılan ülkelerin büyüme hızlarının ikinci çeyreğe göre yavaşlayacağı beklentisini güçlendirmektedir. Buna karşın, Latin Amerika ülkelerinin imalat sanayi PMI verilerinde gözlenen olumlu görünüm, bölgenin resesyondan bütünüyle çıktığına ilişkin bir gösterge olarak değerlendirilmektedir. Grafik 2.1.6. Grafik 2.1.5. İhracat Ağırlıklı Küresel Üretim Endeksi* Gelişmekte Olan Ülkeler PMI (Yıllık Ortalama Yüzde Değişim) Hizmetler 58 İmalat Sanayi 58 6 6 Ekim 2017 Tahmini**:2,41 56 56 54 54 52 52 4 4 2 2 0 0 -2 50 48 48 0910 0111 0511 0911 0112 0512 0912 0113 0513 0913 0114 0514 0914 0115 0515 0915 0116 0516 0916 0117 0517 0917 50 Kaynak: Markit. Enflasyon Raporu 2017-IV -2 Temmuz 2017 Tahmini**: 2,15 -4 -4 -6 -6 123412341234123412341234123412 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 * Toplulaştırma yapılırken ülkeler, Türkiye'nin altın hariç ihracatı içerisindeki payları ile ağırlıklandırılmıştır. ** 2017 yılı ortalama, yıllık büyüme tahminini göstermektedir. 13 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sonuç olarak, küresel ekonominin yılın üçüncü çeyreğinde de büyümeye devam edeceği ve ikinci çeyreğe benzer bir performans sergileyeceği beklenmektedir. 2017 yılı için Consensus Forecasts küresel büyüme tahmininin, Ekim ayında bir önceki Enflasyon Raporu dönemine göre 0,1 puan gibi sınırlı bir oranda artması, söz konusu yargıyı desteklemektedir. Benzer şekilde, IMF tarafından Ekim ayında yayımlanan Dünya Ekonomik Görünümü Raporu’na ait 2017 yılı küresel büyüme tahmininde de, Nisan rapor dönemine göre, önemli bir değişiklik olmamış, 2017 yıllık küresel büyüme tahmini, Ekim ayında 0,1 puanlık artışla yüzde 3,6 olarak güncellenmiştir. Ekim ayı Consensus Forecasts bültenlerine bakıldığında, 2017 yıl sonuna ilişkin büyüme tahminlerinin, bir önceki Enflasyon Raporu dönemine göre Euro Bölgesi ve Japonya için yukarı yönlü güncellendiği, ABD ve İngiltere için ise değişmediği görülmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin büyüme tahminleri ise Asya Pasifik bölgesi için aynı kalırken, Latin Amerika ve Doğu Avrupa için yukarı yönlü güncellenmiştir (Tablo 2.1.1). Bu veriler çerçevesinde yenilenen ihracat ağırlıklı küresel üretim endeksi, yıllık küresel büyüme hızının, Ekim ayında, Temmuz Enflasyon Raporu dönemine göre yükseldiğini göstermektedir (Grafik 2.1.6). Bir başka deyişle, Türkiye’nin 2017 yılındaki dış talep görünümü, bir önceki yıla kıyasla daha olumlu seyretmektedir. Küresel iktisadi faaliyette yaşanan olumlu gelişmelere paralel olarak, küresel ticaret hacmi yılın ilk yarısında hızlı bir büyüme göstermiş, Dünya Ticaret Örgütü verilerine göre, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 4,2 oranında artmıştır. Söz konusu gelişmede, küresel ticaretin 2016 yılında zayıf seyretmesinin yarattığı baz etkisinin yanında, başta ABD ve Çin ekonomilerinde olmak üzere, canlı ekonomik büyümenin uyardığı ithalat talebi belirleyici olmuştur. Ayrıca, gelişmekte olan ülkelere yönelen yüksek portföy akımları, bu ülkelerde dış ticaretin finansmanını kolaylaştırarak, küresel ticaret hacmini olumlu yönde etkilemektedir. Dünya Ticaret Örgütü tahminleri, küresel ticaret hacminin, yılın geri kalanında ve 2018 yılında da hızlı bir şekilde büyüyeceğine, ancak baz etkisi nedeniyle büyümenin gelecek yıl bir miktar ivme kaybedeceğine işaret etmektedir. Tablo 2.1.1. 2017 ve 2018 Yıl Sonu Büyüme Tahminleri (Yıllık Ortalama Yüzde Değişim) Temmuz Dünya Gelişmiş Ülkeler ABD Euro Bölgesi Almanya Fransa İtalya İspanya Japonya İngiltere Gelişmekte Olan Ülkeler Asya Pasifik Çin Hindistan Latin Amerika Brezilya Doğu Avrupa Rusya Ekim 2017 3,0 2018 3,0 2017 3,1 2018 3,1 2,2 1,9 1,7 2,3 1,7 1,7 2,2 2,2 2,0 2,4 1,8 1,9 1,5 1,2 3,0 1,4 1,6 1,6 1,0 2,5 1,1 1,4 1,7 1,4 3,1 1,6 1,6 1,7 1,2 2,6 1,2 1,4 5,8 6,6 7,3 1,6 0,4 2,8 1,4 5,6 6,3 7,6 2,4 2,1 2,7 1,7 5,8 6,8 6,8 1,7 0,8 3,3 1,7 5,7 6,4 7,5 2,6 2,4 2,9 1,8 Kaynak: Consensus Forecasts. 14 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2.2. Emtia Fiyatları ve Küresel Enflasyon 2017 yılının ikinci çeyreğinde, gerileyen emtia fiyatları genel endeksi, yılın üçüncü çeyreğinde özellikle endüstriyel metal endeksinde gözlenen yukarı yönlü hareket dolayısıyla bir önceki döneme göre ortalama yüzde 1,2 oranında artış göstermiştir. Bu dönemde, endüstriyel metal endeksinde gözlenen ortalama artış bir önceki döneme göre yüzde 10 olurken, enerji ve değerli metal endeksleri de sırasıyla yüzde 1,3 ve 1,4 oranında yükseliş kaydetmiştir. Tarım fiyatları endeksi ise aynı dönemde ortalama yüzde 0,2 oranında azalmıştır (Grafik 2.2.1). Bu dönemde, küresel ekonomik aktiviteye ilişkin daha olumlu bir görünümün ortaya çıkması endüstriyel metallere olan talebi artırıcı bir unsur olmuştur. Ayrıca Çin’de, hava kirliliğinin oldukça tehlikeli seviyelerde bulunmasına bağlı olarak, özellikle çelik ve alüminyum üretimine sınırlama getirilmiş ve Çin’in söz konusu metallere olan ithalat talebinde bir yükseliş meydana gelmiştir. Bir başka deyişle, yılın üçüncü çeyreğinde endüstriyel metal fiyatları endeksindeki yukarı yönlü hareketin büyük ölçüde Çin kaynaklı arz azalışı ve küresel ekonomik görünüm kaynaklı talep artışıyla oluşan arz-talep dengelenmesinin bir sonucu olduğu değerlendirilmektedir. Söz konusu dönemde, ABD ile Kuzey Kore arasındaki tırmanan gerginlik ve ABD ekonomi politikalarına ilişkin belirsizlikler, altın ve dolayısıyla diğer değerli metal fiyatlarında da artışa yol açmıştır. Enerji fiyat endeksinde gözlenen artışta ise küresel iktisadi faaliyetteki olumlu büyüme performansı, OPEC’in üretimi kısma kararı ve ABD’de yaşanan kasırga felaketinin üretimi sekteye uğratması dolayısıyla, ham petrol fiyatlarının yükselmesinin etkili olduğu düşünülmektedir (Grafik 2.2.1). Grafik 2.2.1. Grafik 2.2.2. S&P Goldman Sachs Emtia Fiyatları Endeksleri Ham Petrol (Brent) Fiyatları (Ocak 2014=100) (ABD Doları/Varil) Kaynak: Bloomberg. 60 40 40 20 20 0718 60 0118 80 0717 1017 0717 0417 0117 1016 0716 0416 0116 1015 0715 0415 0115 1014 30 0714 30 0414 50 0114 50 80 0117 70 100 0716 70 100 0116 90 120 0715 90 140 120 0115 110 0714 110 140 0114 130 0713 130 27 Temmuz 2017* 27 Ekim 2017** Gerçekleşen 0113 Genel Enerji Endüstriyel Metal Tarım Değerli Metal (sağ eksen) * 1-27 Temmuz 2017 tarihleri arasında vadeli sözleşmelerde oluşan fiyatların basit ortalamalarıdır. ** 27 Ekim 2017 tarihleri arasında vadeli sözleşmelerde oluşan fiyatların basit ortalamalarıdır. Kaynak: Bloomberg. Enerji fiyatlarında son dönemde gözlenen yukarı yönlü eğilime karşın önümüzdeki döneme ilişkin riskler aşağı yönlüdür. ABD, Kanada ve Brezilya başta olmak üzere OPEC üyesi olmayan ham petrol üreticisi ülkelerin düşen üretim maliyetleri bağlamında, üretim ve stok seviyelerinin artış yönünde olmaya devam edeceği tahmin edilmektedir. Nitekim, ABD’deki taşınabilir petrol sondaj makinelerinin sayısı Eylül 2017 itibarıyla bir önceki senenin aynı dönem seviyesinin iki katına çıkmıştır. OPEC’in ham petrol piyasasında henüz bir dengelenme oluşmadığı görüşü doğrultusunda üretimi kısma kararını uzatmış Enflasyon Raporu 2017-IV 15 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olması, önümüzdeki dönemde petrol fiyatlarındaki yükselişin sınırlı kalacağına işaret etmektedir. Bunun yanında, küresel talepteki olumlu görünümün devam edeceği, ancak hız keseceği tahmin edilmektedir. Bu bağlamda, vadeli Brent tipi ham petrol sözleşmelerine bakıldığında, ham petrol fiyatlarının, 2018 yılı sonunda 56 ABD doları civarında olacağı öngörülmektedir (Grafik 2.2.2). Bu gelişmeler çerçevesinde, geçtiğimiz Rapor döneminden bugüne, enflasyon oranları hem gelişmiş, hem de gelişmekte olan ülkelerde sınırlı bir artış göstermiştir (Grafik 2.2.3). Söz konusu dönemde, çekirdek enflasyon oranları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler grubunda ılımlı bir şekilde artış kaydetmiştir (Grafik 2.2.4). 2017 ve 2018 yıl sonu enflasyon beklentileri gelişmiş ve Latin Amerika dışında gelişmekte olan ülkeler grubunda bir önceki Rapor dönemine göre belirgin olarak farklılaşmamıştır (Tablo 2.2.1). Grafik 2.2.3. Grafik 2.2.4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler Tüketici Fiyat Enflasyonu (Yıllık, Yüzde) Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler Çekirdek Tüketici Fiyat Enflasyonu (Yıllık, Yüzde) Gelişmekte Olan Ülkeler Gelişmekte Olan Ülkeler Gelişmiş Ülkeler Gelişmiş Ülkeler Kaynak: Bloomberg, TCMB. 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0 0314 0 0913 -2 0313 -2 0912 1 0312 1 0911 0 0311 0 0910 2 0917 2 0317 2 0916 2 0316 3 0915 3 0315 4 0914 4 0314 4 0913 4 0313 6 0912 6 0312 5 0911 5 0311 8 0910 8 Kaynak: Bloomberg, Datastream, TCMB. ABD’de yaşanan iki kasırga felaketi sonrasında gerçekleşen akaryakıt fiyat artışlarının, enflasyonu yukarı çekerken, orta vadede enflasyon üzerinde kalıcı bir etki yapması beklenmemektedir. Bunun yanında, ABD ekonomisinde gerileyen işsizlik oranlarına rağmen nominal ücret artışlarının düşük düzeyde seyretmesi ve piyasa beklentilerinin yüzde 2’lik enflasyon hedefi civarında olması, ılımlı bir enflasyon görünümüne işaret etmektedir. Üçüncü çeyrekte, Euro Bölgesinde, gıda ve enerji dışı tüketici enflasyonundaki ılımlı seyrin 2019 yılı sonuna kadar devam etmesi ve manşet enflasyonun yüzde 2 hedefinin altında kalması beklenmektedir. Japonya’da da orta vadede enflasyonun yüzde 2’lik enflasyon hedefine yakınsayacak şekilde artması ihtimalinin zayıf olduğu değerlendirilmektedir. Öte yandan, İngiltere-AB ilişkilerine dair belirsizlikler dolayısıyla zayıflayan İngiliz sterlininin yarattığı enflasyonist baskı, İngiltere’de enflasyonu tahminlerin üzerine taşımıştır. Hanehalkı enflasyon bekleyişlerinin hedeften büyük ölçüde sapmamasına ve nominal ücret artışlarının tahminler civarında gerçekleşmesine karşın, İngiltere’de enflasyonun önümüzdeki üç sene boyunca yüzde 2’lik hedefin üzerinde kalacağı tahmin edilmektedir. Önümüzdeki dönemde, küresel enflasyon açısından yukarı yönlü risk oluşturabilecek başlıca unsurlar, Fed’in ve ECB’nin para politikası normalleşme süreçlerinin beklentilerden hızlı gerçekleşmesi durumunda gelişmekte olan ülkelerin yerel para birimlerinde meydana gelebilecek değer kayıpları ve jeopolitik riskler nedeniyle petrol başta olmak üzere, emtia fiyatlarında gerçekleşebilecek olası yükselişler olarak değerlendirilmektedir. 16 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tablo 2.2.1. 2017 ve 2018 Yıl Sonu Enflasyon Tahminleri (Yıllık Ortalama Yüzde Değişim) Temmuz Dünya Gelişmiş Ülkeler ABD Euro Bölgesi Almanya Fransa İtalya İspanya Yunanistan* İngiltere Japonya Gelişmekte Olan Ülkeler Asya Pasifik Çin Hindistan** Latin Amerika Brezilya* Doğu Avrupa Rusya* Ekim 2017 3,0 2018 2,8 2017 3,0 2018 3,0 2,1 1,5 1,7 1,1 1,4 2,0 1,1 2,7 0,5 2,1 1,4 1,6 1,2 1,2 1,4 1,0 2,7 0,8 2,0 1,5 1,7 1,0 1,3 1,9 1,1 2,7 0,4 2,0 1,3 1,6 1,1 1,2 1,3 1,0 2,6 0,7 1,9 1,8 3,8 12,4 3,4 5,3 4,1 2,2 2,1 4,6 10,8 4,2 4,7 4,2 1,7 1,6 3,5 15,9 3,1 5,1 3,6 2,1 2,1 4,6 18,4 4,0 4,8 4,1 * Yıllık yüzde değişim. ** Hesaplamalar mali yıl içindir. Kaynak: Consensus Forecasts. 2.3. Küresel Para Politikası Gelişmeleri Fed, yılın üçüncü çeyreğinde politika faizini değiştirmemiştir. Bu dönemde, manşet ve çekirdek enflasyon göstergelerinin ılımlı seyri ile azalan enflasyonist baskı ve Ağustos ayı sonunda yaşanan iki büyük kasırga felaketinin de etkisiyle ABD ekonomisindeki olumlu büyüme performansının hız kaybetmesi sonucu, Fed’in 2017 ve 2018 yılları için ortalama üçer artış öngören faiz patikasını takip edeceğine dair bekleyişler oldukça zayıflamıştır. Bununla birlikte, Fed Eylül ayı toplantı duyurusu ile açıkladığı normalleşme sürecine sadık kalacağı mesajını iletmiş ve piyasa bekleyişlerinin fazlaca gevşemesine izin vermemiştir. 2017 ve 2018 yılları için FOMC üyelerinin medyan politika faizi beklentileri değişmezken, bir süredir iletişimi devam eden bilanço küçültme programına da Ekim ayından itibaren başlanacağı açıklanmıştır. Ekim ayı ile birlikte başlanan bilanço küçültme programı beklentiler dahilinde olduğu için, finansal piyasalarda olumsuz bir etki yaratmamıştır (Grafik 2.3.1). ECB’nin Ekim ayındaki toplantısında 2018 yılı Ocak ayından başlayarak tahvil alımlarının 60 milyar eurodan 30 milyar euroya azaltılmasına karar verilmiştir. Ancak yapılan duyuruda, politika faizinin tahvil alımlarının tamamlanmasından sonra bir süre daha arttırılmayacağı yönündeki açıklama korunmuştur. Bu çerçevede, önümüzdeki dönemde, Euro Bölgesi ve Japonya’da para politikasının destekleyici yönde olmaya devam edeceği değerlendirilmektedir. Diğer gelişmiş ülke para politikalarında ise beklentiler dahilinde sıkılaşma eğilimi sürmüş, yılın üçüncü çeyreğinde Kanada ve Çek Cumhuriyeti merkez bankalarının faiz artırdıkları gözlenmiştir (Grafik 2.3.1). Özetle, gelişmiş ülkelerdeki faiz beklentileri ve politika mesajları halen temkinli ve yavaş bir para politikası normalleşmesine işaret etmektedir. Gelişmekte olan ülkeler para politikası duruşlarında ise 2017 yılı üçüncü çeyreğinde ayrışık görünüm devam etmektedir. Anılan dönemde, Brezilya, Rusya ve Kolombiya merkez bankaları gevşeme süreçlerini sürdürürken, Peru ve Endonezya merkez bankalarının da faiz indirdikleri gözlenmiştir. Bununla birlikte, Doğu Avrupa ülkelerinde para politikasının 2018 yılında bir miktar sıkılaşacağı öngörülmektedir (Grafik 2.3.2). Sonuç olarak, küresel para politikası görünümü bir miktar dalgalanma gösterse de Ekim ayı itibarıyla geçtiğimiz Rapor dönemine göre fazla değişmemiştir. Enflasyon Raporu 2017-IV 17 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 2.3.1. Grafik 2.3.2. Gelişmiş Ülkelerin Politika Faiz Oranlarındaki Değişimler ve Beklentiler Ocak 2016 – Aralık 2018* (Baz Puan) Gelişmekte Olan Ülkelerin Politika Faiz Oranlarındaki Değişimler ve Beklentiler: Ocak 2016 – Aralık 2018* (Baz Puan) Japonya Euro Bölgesi Brezilya 2017 Ocak-Haziran Norveç Rusya Kolombiya 2017 Temmuz-Ekim Peru 2017 yıl sonu beklentisi Yeni Zelanda Endonezya Şili 2018 yılsonu beklentisi Avustralya G. Afrika Hindistan Kore 2017 Ocak-Haziran İngiltere İsrail Tayland 2017 Temmuz-Ekim İsveç Çin Polonya 2017 yıl sonu beklentisi Çekya Filipinler 2018 yılsonu beklentisi Kanada Meksika ABD 0 20 40 60 80 100 120 Romanya -800 140 * Gerçekleşmeler 30 Ekim 2017 itibarıyladır. Kaynak: Bloomberg. -600 -400 -200 0 200 * Gerçekleşmeler 30 Ekim 2017 itibarıyladır. Kaynak: Bloomberg. 2.4. Küresel Risk Göstergeleri ve Portföy Akımları Fed’in faiz artırım süreci ve bilanço küçültülmesine dair beklentiler, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde finansal piyasalar üzerinde etkili olmaya devam etmiştir. ABD ekonomisinde Eylül ayında beklentilerden olumlu gerçekleşen büyüme ve enflasyon verileri sonrasında, Fed’in para politikasında önceden belirlenen patikada bir gevşemenin olmayacağına dair mesajları, gelişmiş ülke tahvil getirilerinde yükselişe neden olmuştur (Grafik 2.4.1). Fed’in normalleşme sürecindeki kararlılığını vurgulaması, finansal piyasalardaki oynaklığa da yansımış, yıl başından bu yana düşüş eğiliminde olan döviz kuru oynaklığında yukarı yönlü bir hareket gözlenmiştir (Grafik 2.4.2). Grafik 2.4.1. Grafik 2.4.2. 10 Yıl Vadeli Tahvil Getirileri JP Morgan Döviz Kuru Oynaklık Endeksleri (Yüzde) (Haftalık) 3,5 JPM VXY-Gelişmekte Olan Ülkeler Almanya ABD İngiltere Japonya JPM VXY G7 3,0 2,5 3,5 15 15 3,0 14 14 13 13 12 12 11 11 2,5 Kaynak: Bloomberg. 1017 0717 0417 1017 0717 0417 0117 1016 0716 0416 0116 1015 0715 0415 -0,5 0115 -0,5 0117 5 0,0 1016 6 5 0,0 0716 7 6 0,5 0416 8 7 0,5 0116 9 8 1015 9 0715 1,0 0415 10 1,0 0115 10 1014 1,5 0714 1,5 0414 2,0 0114 2,0 Kaynak: Bloomberg. Fed’in para politikasındaki normalleşme sürecini devam ettireceğine dair açıklamalarına karşın küresel risk iştahının yüksek seyretmeye devam etmesi, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülke borsalarına girişlerin sürmesini sağlamış; ABD borsaları başta olmak üzere birçok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke borsalarında tarihi yüksek seviyelerin görülmesine neden olmuştur (Grafik 2.4.3). 18 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 2.4.3. Grafik 2.4.4. MSCI Endeksleri Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelen Haftalık Fon Akımları (Ocak 2015=100) (Milyar ABD Doları, 4 Haftalık Birikimli) MSCI - Gelişmekte Olan Ülkeler Hisse Senedi Fonları 120 -20 80 75 75 70 70 20 10 0 -30 0917 0717 0517 0317 0117 1116 0916 0716 0516 0316 0116 1115 0915 0115 0715 -40 0917 0717 85 80 0517 85 0117 0317 -10 1116 90 0916 90 0716 95 0516 95 0116 0316 100 1115 105 100 0915 105 0715 110 0515 110 0115 0315 115 Kaynak: Bloomberg. Borçlanma Senedi Fonları 30 115 0515 120 0315 MSCI - Gelişmiş Ülkeler Kaynak: EPFR. Yılın ikinci çeyreğinde büyüme görünümünün daha da olumluya dönmesi ve finansal piyasalarda gözlenen düşük oynaklık seviyeleri dolayısıyla ivme kazanan portföy girişleri, üçüncü çeyrekte jeopolitik gelişmelere bağlı olarak bir miktar sekteye uğramıştır. Bununla birlikte, bu dönemde gelişmekte olan ülkelerdeki olumlu makroekonomik görünümün devam etmesi, küresel risk iştahındaki yüksek seviyenin sürmesi ve küresel finansal koşulların destekleyici yönde olmasıyla, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy hareketlerindeki duraklama geçici olmuştur. Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımları, yılın üçüncü çeyreğinde de devam etmiştir (Grafik 2.4.4). Tablo 2.4.1. Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelen Fon Akımlarının Kompozisyonu (Üç Aylık, Milyar ABD Doları) Portföy Dağılımı 2015 2016 2017 Ç1 Ç2 Ç3 Ç4 Ç1 Ç2 Ç3 Ç4 Ç1 Ç2 Ç3 Bölgesel Dağılım Toplam Borçlanma Senedi Hisse Senedi Asya Avrupa Latin Amerika Orta Doğu ve Afrika -8,6 -8,0 -45,3 -22,3 -4,5 -1,4 42,4 -17,4 32,7 52,6 37,1 1,9 1,4 -16,5 -12,7 -1,2 7,3 26,1 -9,3 19,9 24,4 17,3 -10,5 -9,4 -28,8 -9,6 -1,6 -8,7 16,3 -8,1 12,8 28,2 19,8 -8,1 -6,9 -23,8 -11,1 -2,5 -4,5 17,9 -12,6 8,2 25,2 19,4 2,2 0,4 -6,5 -3,0 -1,4 0,7 7,5 -0,8 7,7 7,6 4,9 -2,4 -2,0 -10,8 -6,4 -0,3 1,9 12,4 -2,7 12,4 14,5 9,2 -0,2 0,4 -4,1 -1,9 -0,3 0,6 4,7 -1,3 4,3 5,4 3,5 Kaynak: EPFR. Bölgesel olarak bakıldığında, yılın üçüncü çeyreğinde portföy girişlerinin tüm bölgelerde sürdüğü izlenmektedir (Tablo 2.4.1). Ancak, bu dönemde, gerek hisse senedi gerekse borçlanma senedi piyasalarına girişler, büyük ölçüde Asya ülkelerine yönelmiştir. Bu dönemde, jeopolitik olumsuzluklara karşın, gerek iç talep koşulları gerekse ihracatta gözlenen iyileşmenin verdiği destekle, Hindistan ve Kore başta olmak üzere, Asya ülkelerine yönelen portföy akımlarındaki ivme sürmüştür. Çin’e yönelen portföy akımlarında ise makro ihtiyati tedbirler kapsamında alınan bir dizi önleme karşın portföy girişlerinde ikinci çeyrekte gözlenen artış hızının bir miktar yavaşladığı gözlenmektedir. Yılın üçüncü çeyreğinde Brezilya borçlanma senedi piyasasına yönelen fonlarda belirgin bir ivme kaybı gözlenirken, Türkiye ve Hindistan borçlanma senedi piyasalarına girişlerin güçlü bir şekilde sürdüğü görülmektedir. Enflasyon Raporu 2017-IV 19 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu 2.1 Fed Bilançosunun Küçültülmesi ve Olası Etkileri Fed yetkilileri, Eylül 2017 toplantısı sonrasındaki açıklamalarında, bir süredir iletişimini devam ettirdikleri bilanço küçültme programına Ekim ayı itibarıyla başlanacağını duyurmuştur. Bu kutuda söz konusu programın ne şekilde gerçekleştirilmesinin planlandığı ve programa hangi nedenlerle ihtiyaç duyulduğu özetlenmeye çalışılmış, programın sonuçlarına ilişkin olası senaryolar ve faiz politikası ile ilişkisi tartışılmıştır. Tablo1. Fed Bilançosu – Küresel Kriz Öncesi ve Mevcut Durum 01.08.2007 / milyar ABD doları Varlıklar 21.09.2017 / milyar ABD doları Yükümlülükler Varlıklar Yükümlülükler Finansal Varlıklar Hazine Tahvili FKB* KKDMK** Repo Diğer Varlıklar 791 791 0 0 25 55 Dolaşımdaki Para Banka Rezervleri Ters Repo Diğer Yükümlülükler Sermaye 777 17 0 43 34 Finansal Varlıklar Hazine Tahvili FKB* KKDMK** Repo Diğer Varlıklar 4248 2465 7 1776 0 263 Dolaşımdaki Para Banka Rezervleri Ters Repo Diğer Yükümlülükler Sermaye 1580 2293 373 225 40 Toplam 871 Toplam 871 Toplam 4511 Toplam 4511 * FKB: Federal kurum bonoları. ** KKDMK: Konut kredisine dayalı menkul kıymetler. Kaynak: Fed. Küresel kriz öncesinden bugüne Fed bilançosunun nasıl değiştiği Tablo 1’de özetlenmiştir. Merkez bankaları para politikası uygulamalarında piyasa işlemlerine başvurmakta ve bu işlemler için genellikle devlet tahvillerinden oluşan bir finansal varlık portföyü tutmaktadır. Fed’in kriz öncesi bilançosunda görülen finansal varlıklar bu çerçevede değerlendirilebilir. Kriz sonrası bilanço incelendiğinde ise bu miktarın yaklaşık beş katına yükseldiği görülmektedir. Bu durum üç aşamada uygulamaya konulan tahvil alım programlarının bir sonucu olmuş ve Fed bu yolla para arzını artırırken bilançosunun yükümlülük kısmında ise “banka rezervleri” kalemi yükselmiştir (Grafik 1). Sonuç olarak, kriz öncesinde Fed’in bilançosu GSYİH’ye oran olarak yaklaşık yüzde 5 seviyesindeyken, bugün yüzde 23 seviyesine kadar yükselmiştir. Grafik1. Fed Bilançosu Toplam Varlıklar (Milyar ABD doları) 5000 4500 4000 3500 3000 2500 2000 1500 1000 500 01.06 07.06 01.07 07.07 01.08 07.08 01.09 07.09 01.10 07.10 01.11 07.11 01.12 07.12 01.13 07.13 01.14 07.14 01.15 07.15 01.16 07.16 01.17 0 * Taralı alanlar tahvil alım programlarını göstermektedir. Kaynak: Fed. 20 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Merkez bankaları genel ilke olarak para politikası uygulamalarına yetecek miktarın üzerinde devlet tahvili tutmak istemezler. Devlet tahvillerinin büyük ölçeklerde merkez bankasınca satın alınması kamu açığı finansmanının üstlenilmesi anlamını taşır ve ekonomi tarihinde defalarca test edildiği üzere sürdürülebilir olmayan bu durum enflasyonda yüksek oranlı artışlara neden olur. Dolayısıyla, Fed ve tahvil alımı yapan diğer merkez bankaları bu durumun kriz sonrasında hedeflerin oldukça altına düşen enflasyon oranlarını hedefe yaklaştırmak ve büyümeyi canlandırmak için uygulanan geçici bir politika olduğunu belirtmiştir. Bu genel ilke dışında, büyüyen bilanço hacmi Fed’in para politikası uygulaması açısından da sorun oluşturmaktadır. Tahvil alımları ile piyasadaki likiditenin çok yüksek seviyelere çıkması, Fed’in kısa vadeli faizler üzerindeki etkisini kaybetmesi anlamı taşımaktadır. Fed faizi yükseltmek istese dahi piyasadaki likidite kısa vadeli faizlerin sıfır ve hatta negatif düzeylerde gerçekleşmesine neden olabilecektir. Bu durum Fed’in para politikası uygulamalarını değiştirmesine yol açmıştır. Bu çerçevede, Fed tüm banka rezervlerine (hem zorunlu hem de serbest karşılıklara) faiz ödemeye başlamış ve Fed’de rezerv tutma hakkına sahip olmayan finansal kuruluşlar için de ters repo uygulamasına gitmiştir. Yukarıda bahsedilen, biri ilkesel diğeri uygulama ile ilgili, iki sorun Fed’in bilanço küçültmek istemesinin temel nedenleridir. Fed tahvil alım programları sırasında devlet tahvillerinin yanı sıra konut kredisine dayalı menkul kıymetleri de satın almıştır. Bu menkul kıymetlerin tutulması merkez bankaları açısından standart bir uygulama değildir ve Fed uzun vadede varlık portföyünün yalnızca para politikası uygulamaya yetecek kadar devlet tahvilinden oluşması yönünde bir iradeyi 2014 yılında açıkladığı bir duyurusunda ortaya koymuştur (Fed, 2014). Fed’in banka rezervlerine kısa vadeli faiz hedefinin üst sınırından faiz ödediği görülmektedir. Faiz oranları düşükken bu bir sorun teşkil etmemektedir. Ancak faiz artışları başladıktan sonra, piyasadaki likidite miktarı değişmediğinden, Fed’in faiz harcamaları giderek artmaktadır. Söz konusu harcamaların kontrol altında tutulması için kademeli faiz artışları ile birlikte bilançonun küçültülmesi ve dolayısıyla banka rezervlerinin azaltılması gerekmektedir. Açıklanan bilanço küçültme programına göre Fed, başlangıçta herhangi bir finansal varlık satışı yapmayacak, yalnızca önceden belirlenen limitler dahilinde vadesi gelen varlıkların bir kısmını yenilemeyerek tahvil stokunu azaltma yoluna gidecektir. Bu limitler bir yıl boyunca gitgide artarak daha sonra sabitlenecek ve bilanço küçülmeye devam edecektir. Programla ilgili henüz netlik kazanmayan önemli unsur program sonrasında nihai bilanço büyüklüğünün ne olacağıdır. Bilanço küçültmenin varabileceği en uç nokta banka rezervlerinin sıfırlanması ve Fed’in menkul kıymet stokunun kriz öncesindeki gibi yaklaşık olarak dolaşımdaki para miktarına eşitlenmesidir. 2014 yılında açıklanan normalleşme yol haritası buna benzer bir durumu ima ediyor olsa da, Fed daha sonra banka rezervlerini tamamen sıfırlamayabileceğini ve bilançosunu bu son noktaya kadar küçültmeyebileceğini belirtmiş; söz konusu rezervlerin bankacılık sistemi açısından kullanışlı olup olmadığını gözleyerek nihai kararını vereceğini açıklamıştır. Bir başka ifadeyle, bilanço küçültme sürecinin hangi noktada sonlanacağı henüz belirsizliğini korumaktadır. Enflasyon Raporu 2017-IV 21 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Fed Bilançosunun Küçültülmesinin Olası Etkileri Gelişmekte olan ülke piyasaları açısından Fed para politikaları temel olarak finansal piyasalar kanalıyla etkili olmaktadır. Fed’in bilanço küçültmesinin veya kısa vadeli faizleri artırmasının beklenen ilk etkileri uzun vadeli tahvil faizlerinin artması ve doların değer kazanması yönündedir. Bir başka deyişle, her iki politikanın da piyasalar üzerinde benzer etkileri olduğu söylenebilir. Ancak bilanço küçültmesi ve politika faiz artırımları arasındaki temel farklılık kur ve faiz üzerindeki göreli etkileridir. Etkilerin yönü aynı olmakla birlikte, kısa vadeli faizlerdeki değişimin kur üzerindeki etkisinin daha güçlü olması beklenmektedir. Öte yandan, Fed portföyünün daha çok uzun vadeli tahvillerden oluştuğu göz önüne alındığında, bilanço küçültmenin etkisinin vade primi yoluyla uzun vadeli tahvil getirileri üzerinde yoğunlaşması olası görülmektedir. Bu durumu aslında önceki politikalar ile oluşan etkinin geri alınması olarak yorumlamak mümkündür. Nitekim büyük ölçekli tahvil alımları ve özellikle kısa ve uzun vadeli tahvillerin değişimini içeren “operation twist” programı, daha önce uzun vadeli faizlerin ve vade priminin belirgin olarak düşmesine yol açmıştır (Grafik 2). Şimdi sürecin tersine dönmesi ile benzer etkilerin de ters yönde gerçekleşmesi beklenmektedir. Grafik 2. 10 Yıllık ABD Tahvili Vade Primi (Yüzde puanı) 1,5 1 0,5 0 -0,5 -1 01.06 05.06 10.06 02.07 06.07 11.07 03.08 08.08 12.08 05.09 09.09 02.10 06.10 11.10 03.11 08.11 12.11 04.12 09.12 01.13 06.13 10.13 03.14 07.14 12.14 04.15 09.15 01.16 06.16 10.16 02.17 -1,5 * Taralı alan kısa-uzun vadeli tahvil değişimi (operation twist) politikasının uygulandığı dönemi göstermektedir. Kaynak: Fed. Kur ve faiz üzerindeki bu etkiler şüphesiz gelişmekte olan ülke ekonomileri açısından son derece önemlidir. ABD piyasasındaki gelişmeler sermaye hareketleri ve uluslararası ticaret kanalları ile küresel ekonomiye de etki edecektir. Ancak bu etkilerin ne kadar güçlü olacağı, yukarıda da belirtildiği üzere, Fed’in bilançosunu ne kadar küçülteceği ve sonrasında para politikası uygulamalarını nasıl şekillendireceği ile de yakından ilgilidir. Örneğin, Fed’in banka rezervlerinin nihai düzeyi konusundaki kararı ve operasyon sonrası ters repo programına devam edip etmeyeceği gibi etkenler de vade priminin ne ölçüde artacağı açısından önemli görünmektedir (Perli, 2017).1 Greenwood ve diğerleri (2016) banka rezervlerinin “kaliteli kısa vadeli varlık” sınıfına girmesi nedeniyle finansal istikrarı olumlu etkilediğini ve Fed’in eskisine göre daha büyük bir bilanço sahibi olması gerektiğini savunmaktadır. Buna karşın yüksek likiditenin varlık fiyatlarında şişkinliğe ve finansal krizlere de yol açabildiği daha önceki tecrübelerde görülmüştür (Bindseil, 2016). 1 22 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Genel Değerlendirme Fed’in bilanço küçültmesi küresel likiditede uzun vadeye yayılacak bir daralmaya işaret etmektedir. Ancak bilançonun nihai büyüklüğü ve Fed’in piyasa faizlerine ileride ne şekilde etki edeceği konusu belirsizliğini korumaktadır. Fed’in bu unsurlarla ilgili kararları, ilerleyen zamanda programın etkilerini gözlemleyerek vermek istediği görülmektedir. Bununla birlikte söz konusu kararlar bilanço operasyonun uzun vadeli faizler üzerindeki nihai etkisinin büyüklüğü açısından da belirleyici olabilecektir. Ayrıca, parasal genişleme dönemi ile günümüz arasında küresel ekonomik koşullar açısından farklılıklar bulunduğu ve bu nedenle bilanço küçülmesinin faiz üzerindeki artırıcı etkisinin, tahvil alımları sırasında gözlenen düşürücü etkiye göre daha sınırlı kalabileceği yönünde de görüşler bulunmaktadır (Bostic, 2017). Bilanço küçültme sürecinin niceliksel genişleme sürecinden en temel farkı, kısa vadeli faizin ve bilanço büyüklüğünün eşanlı değiştirilebilecek olmasıdır. Nitekim genişleme süreci sırasında önce faiz indirilmiş, sonra tahvil alımlarına başlanmıştı. Bu durumu yönetebilmek açısından, Fed, bilanço programını daha otomatik bir mekanizma üzerine kurmuş, ana politika aracının kısa vadeli faiz olmaya devam ettiğini vurgulamıştır. Bundan sonra, Fed’in, bilanço küçülmesinin etkilerini de dikkatle izleyerek, gelecekte yapacağı faiz artışlarının sayısını buna göre ayarlaması beklenmektedir. Fed’in kısa vadeli faiz aracını kullanmak yerine ihtiyaç duyduğu sıkılaşmanın bir kısmını bilanço yoluyla gerçekleştirmesi, gelecekte daha az faiz artışı anlamına da gelebilecektir. Bu durumda kurlar üzerindeki baskı da azalabilecektir. Sürecin zamana yayılmasının gelişmekte olan ülkeler açısından bir avantaj olarak görülebileceği değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, yakın gelecekte başlayacak Fed’in bilanço küçültme programının finansal piyasa koşulları ve beklentileri üzerindeki etkileri politika yapıcılar tarafından yakından izlenecektir. Kaynakça Bindseil U., (2016), “Evaluating monetary policy operational frameworks”, Çalışma Tebliği. Bostic, R., (2017) “Balance-Sheet Normalization in the United States”, International Finance Centre tarafından düzenlenen “Unconventional Monetary Policy: Lessons Learned” isimli konferansta yapılan konuşma, Ekim. Federal Reserve (2014), “Policy Normalization Principles and Plans,” Fed duyurusu. https://www.federalreserve.gov/monetarypolicy/files/FOMC_PolicyNormalization.pdf. Greenwood R., S.G Hanson ve J.C. Stein (2016), “The Federal Reserve’s Balance Sheet as a Financial-Stability Tool”, Kansas City Fed Jackson Hole 2016 Konferansında sunulan çalışma, https://www.kansascityfed.org/~/media/files/publicat/sympos/2016/econsymposium-greenwoodhanson-stein-paper.pdf?la=en. Perli R. (2017), “Strategic Issues, Normalizing Central Banks’ Balance Sheets: What Is The New Normal?” konferansı için hazırlanan sunum, New York 2017, https://www.newyorkfed.org/medialibrary/media/newsevents/events/markets/2017/frbnycolumbiasipa-robertoperli-presentation.pdf. Enflasyon Raporu 2017-IV 23 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 24 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 3. Enflasyon Gelişmeleri Tüketici enflasyonu yılın üçüncü çeyreğinde bir önceki çeyrek sonuna kıyasla 0,3 puan artarak yüzde 11,20’ye yükselmiştir (Grafik 3.1). Enflasyon, Temmuz ayında yüzde 9,79’a inmesinin ardından, Türk lirasının döviz kuru sepeti karşısındaki değer kaybı ile başta petrol ve ana metaller olmak üzere ithalat fiyatlarında gözlenen artış sonucunda yükselmiştir. Ayrıca giyim grubundaki yöntem değişikliği de enflasyondaki yükselişte rol oynamıştır.1 Türk lirası bazında ithalat fiyatlarında sınırlı bir yükseliş gözlenen bu çeyrekte, üretici fiyatları artışı ikinci çeyreğe kıyasla bir miktar hızlanmıştır. Böylelikle, tüketici fiyatları üzerindeki üretici fiyatları kaynaklı baskılar güçlü seyrini korumuştur. Bunun yanında, iktisadi faaliyetteki güçlü seyirle birlikte talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği destek ortadan kalkmıştır. Orta vadeli enflasyon beklentileri bu çeyrekte nispeten yatay seyretmiş ve yüksek seviyelerini korumuştur. Grafik 3.1. Grafik 3.2. TÜFE ve D (İşlenmemiş Gıda ile Alkol-Tütün Dışı TÜFE) Yıllık Tüketici Enflasyonuna Katkı (Yıllık Yüzde Değişim) (Yüzde Puan) D (İşlenmemiş Gıda ve Alkol-Tütün Dışı TÜFE) TÜFE Hizmetler Tütün ve Altın** Enerji Gıda 12 12 11 11 10 10 10 10 8 8 9 9 6 6 8 8 4 4 7 7 2 2 6 6 5 5 Kaynak: TÜİK. 0317 0617 0917 12 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 0916 1216 12 Temel Mallar* 0 0 II III IV I II III IV I II III IV I II III IV I 2014 2015 2016 II III 2017 *Temel Mallar: Gıda, enerji, alkollü içecekler ve tütün ile altın dışında kalan mallar. ** Tütün ve Altın: Alkollü içecekler ve tütün ürünleri ile altın. Kaynak: TÜİK, TCMB. Alt gruplar bazında incelendiğinde, gıda grubunda, taze meyve ve sebze kaynaklı baz etkisiyle işlenmemiş gıda yıllık enflasyonunun gerilediği, ancak işlenmiş gıda enflasyonunun grup geneline yayılan fiyat artışlarıyla yükseldiği gözlenmiştir. Yılın ikinci çeyreğinde gerileyen enerji fiyatları, petrol ve diğer girdi fiyatlarındaki belirgin artışla birlikte bu çeyrekte yükselmiştir. Özellikle, Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybı, iç talepteki güçlü seyir ve giyim grubunun ağırlık sistemindeki yöntem değişiminin etkileriyle temel mal enflasyonu bu çeyrekte önemli bir oranda yükselmiştir. Bunun yanında, hizmet grubu enflasyonunda genele yayılan bir artış eğilimi gözlenmiştir. Bu görünüm altında, çekirdek göstergelerin yıllık enflasyonunda yükseliş kaydedilmiştir. Yılın üçüncü çeyreğinde temel mal, hizmet ve enerjinin yıllık tüketici enflasyonuna katkısı bir önceki çeyreğe kıyasla sırasıyla, 0,8, 0,2 ve 0,3 puan yükselirken, gıda ile alkol-tütün ve altın gruplarının katkısı sırasıyla 0,4 ve 0,6 puan azalmıştır (Grafik 3.2). Özetle, yılın ikinci çeyreğinde sınırlı bir düşüş gösteren tüketici enflasyonu, üçüncü çeyrekte yükselmiştir. Enflasyonun Ekim ve Kasım aylarında da yüksek seyretmesi, Aralık ayında ise baz etkileriyle Mevsimsel ürünlerin tüketici fiyat endeksine dahil edilmesinde değişken ağırlıktan sabit ağırlık sistemine geçişin, giyim ve ayakkabı grubu enflasyonu ve çekirdek enflasyonun ana eğilimine yansımasına dair detaylı değerlendirmeler için bkz. Enflasyon Raporu 2017-II, Kutu 3.2 ve “Giyim ve Ayakkabı Grubu Ağırlık Yapısındaki Değişimin Enflasyon Ana Eğilimine Etkisi” başlıklı (6 Haziran 2017 tarihli) TCMB blog yazısı. 1 Enflasyon Raporu 2017-IV 25 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası birlikte belirgin oranda gerileyecek olsa da, yüksek seviyesini koruması beklenmektedir. Hizmet enflasyonunda yıl başından bu yana gözlenen artış eğilimi, maliyet etkileri ve iç talepteki güçlü seyrin yanında geçmiş enflasyona endeksleme davranışının etkilerini de yansıtmaktadır. Buna ek olarak, Ekim ayında Türk lirasında gözlenen değer kaybı ve geçici vergi indirimlerinin geri alınması çekirdek enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Ayrıca, enflasyonun bulunduğu yüksek seviye ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaktadır. Enflasyon beklentilerinde henüz bir iyileşme olmaması ise enflasyon görünümünde yılın son ayından başlayarak 2018 yılının ilk aylarında gözlenmesi beklenen belirgin iyileşmeyi sınırlayabilecektir. 3.1. Temel Enflasyon Görünümü Temel mal grubu yıllık enflasyonu yılın üçüncü çeyreğinde 3,49 puan artarak yüzde 12,70’e yükselmiştir (Tablo 3.1.1 ve Grafik 3.1.1). Bu yükselişte, giyim ve dayanıklı tüketim malları fiyat gelişmeleri belirleyici olmuştur. Giyim enflasyonundaki yükselişte ağırlık sistemindeki yöntem değişikliğinin getirdiği geçici etkilerin yanında Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybı ve talep koşullarındaki iyileşmeyle birlikte birikimli maliyetlerin fiyatlara yansıtılmaya başlaması da etkili olmuştur. Döviz kuru kaynaklı fiyat ayarlamalarının görece daha uzun bir süreye yayıldığı giyim ve dayanıklı dışında kalan (diğer) temel mallarda ise fiyat artışları, bir önceki çeyreğe kıyasla yavaşlamakla birlikte, güçlü seyretmiş ve bu grupta yıllık enflasyon yükselmiştir. Grafik 3.1.1. Grafik 3.1.2. Temel Mal ve Hizmet Grubu Fiyatları 2010-2016 Dönemi için Sabit ve Değişken Ağırlık ile Hesaplanmış Aylık Giyim ve Ayakkabı Grubu Enflasyon Oranları Arasındaki Fark (Yıllık Yüzde Değişim) (Sabit Ağırlık – Değişken Ağırlık, Yüzde Puan) Son 3 yılın ortalaması Temel Mallar 14 14 6 12 12 4 10 10 2 8 8 6 6 4 4 2 2 0 0 Hizmet Etki aralığı (en düşük ve en yüksek)* 0 -2 -4 -6 Aralık Ekim Kasım Eylül Ağustos Temmuz Haziran Mayıs Mart Nisan Şubat Ocak 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0314 0913 0313 0912 0312 0911 0311 0910 0310 -8 * Grafikte sunulan etki aralığı, her ay için iki farklı ağırlıklandırma ile hesaplanan enflasyon oranı farkının, 2010-2016 dönemi için ilgili aylar itibarıyla en düşük ve en yüksek değerlerini ifade etmektedir. Kaynak: TÜİK. Kaynak: TÜİK, TCMB. Giyim grubu yıllık enflasyonu, ikinci çeyrekte 7,22 puanlık artışla yüzde 10,38’e keskin bir yükseliş göstermiştir. Bu gelişmede, giyim fiyatlarının endeksleştirilmesinde değişkenden sabit ağırlık sistemine geçişin etkileri önemli ölçüde hissedilmiştir. Yapılan hesaplamalara göre sabit ağırlık yöntemi, Eylül-Ekim aylarında olduğundan çok daha yüksek bir aylık giyim enflasyonuna işaret etmektedir (Grafik 3.1.2). Son üç yıldaki ortalama farklar dikkate alındığında, üçüncü çeyrekte giyim enflasyonu üzerinde yöntem değişikliğinden kaynaklı yaklaşık 4 puanlık yukarı yönlü bir etki olduğu hesaplanmaktadır. Yöntem değişikliğinin oluşturduğu geçici etkiler dışında, giyim sektöründeki üretim gelişmeleri ile Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybının da bu dönemde fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturduğu izlenmiştir. 26 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Dayanıklı tüketim malları fiyatları üçüncü çeyrekte yüzde 3,37 ile yüksek bir oranda artmış, bu grupta yıllık enflasyon yüzde 12,76’ya ulaşmıştır (Grafik 3.1.3). Bu gelişmede, otomobil, mobilya ve beyaz eşya sektörlerinde kaydedilen belirgin fiyat artışları etkili olmuştur. Bu dönemde, Türk lirası euro karşısında yaklaşık yüzde 5 oranında değer kaybetmiş, bu doğrultuda euro geçişkenliği yüksek olan otomobil fiyatları çeyreklik bazda yüzde 4,32 oranında yükselmiştir (Tablo 3.1.1). Üçüncü çeyrekte öne çıkan bir diğer maliyet unsuru endüstriyel metal fiyatlarında kaydedilen ivmelenme olmuştur. Mobilya ve beyaz eşya fiyatlarında söz konusu maliyet unsurlarının yanında teşviklerin etkisiyle güçlü seyreden talebin de etkileri izlenmiştir. Ekim ayı başından itibaren vergi indirimlerinin geri alınmış olması da yılın son çeyreğinde dayanıklı mal fiyatları üzerinde ilave bir etki oluşturacaktır. Grafik 3.1.3. Grafik 3.1.4. Temel Mal Fiyatları Temel Mal Fiyatları (Yıllık Yüzde Değişim) (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yıllıklandırılmış 3 Aylık Ortalama Yüzde Değişim) Diğer Temel Mallar Dayanıklı Mal (altın hariç) 20 20 20 20 15 15 15 15 10 10 10 10 5 5 5 5 0 0 0 0 -5 -5 -5 -5 -10 -10 -10 -10 Kaynak: TÜİK. 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0314 0913 0313 0912 0312 0911 0311 0910 0310 0909 0309 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0314 0913 0313 0912 0312 0911 0311 0910 0310 0909 0309 Giyim ve Ayakkabı Kaynak: TÜİK, TCMB. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle temel mal grubu fiyatlarının ana eğilimi incelendiğinde, giyim grubunun ağırlık yapısındaki yöntem değişikliğinin oluşturduğu yukarı yönlü etkilere de bağlı olarak, yılın üçüncü çeyreğinde önemli bir yükseliş gözlenmiştir (Grafik 3.1.4). Tablo 3.1.1. Mal ve Hizmet Grubu Fiyatları (Üç Aylık ve Yıllık Yüzde Değişim) 2016 TÜFE 1. Mallar Enerji Gıda ve Alkolsüz İçecekler İşlenmemiş Gıda İşlenmiş Gıda Temel Mallar Giyim ve Ayakkabı Dayanıklı Mallar (Altın Fiyatları Hariç) Mobilya Elektrikli ve Elektriksiz Aletler Otomobil Diğer Dayanıklı Mallar Giyim ve Dayanıklı Dışı Temel Mallar Alkollü İç. Tütün Ür. ve Altın 2. Hizmetler Kira Lokanta ve Oteller Ulaştırma Haberleşme Diğer Hizmetler III 1,05 0,32 1,46 0,46 -0,48 1,25 -2,54 -12,06 0,74 0,98 -0,46 1,45 1,11 1,44 10,20 2,71 2,49 2,73 4,48 1,69 2,47 IV 3,64 4,83 4,18 4,51 8,19 1,46 4,95 12,02 2,73 0,38 1,87 4,71 2,02 2,49 6,80 1,03 2,23 1,64 -1,01 0,67 0,91 2017 Yıllık 8,53 8,72 8,67 5,65 4,52 6,67 6,77 3,92 7,93 8,27 1,73 12,91 6,55 7,68 31,25 8,11 9,30 8,62 6,63 4,29 9,15 I 4,34 5,01 4,11 9,34 15,98 3,39 2,23 -8,52 5,89 -2,54 3,88 10,99 5,78 6,34 4,05 2,83 1,89 2,62 3,91 0,35 3,87 II 1,49 1,12 -2,26 -0,39 -2,95 2,17 4,44 14,46 0,27 1,71 -0,31 -0,29 2,99 2,86 -0,18 2,33 1,93 2,90 3,41 0,85 2,14 III 1,32 0,58 3,46 -1,16 -5,60 3,08 0,58 -5,90 3,37 3,88 1,65 4,32 2,58 2,09 0,82 3,06 2,75 3,84 4,20 0,54 2,93 Yıllık 11,20 11,95 9,68 12,50 14,97 10,49 12,70 10,38 12,76 3,36 7,23 20,87 14,02 14,45 11,84 9,55 9,09 11,45 10,84 2,43 10,20 Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 27 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Hizmet fiyatları, yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 3,06 ile geçmiş dönem ortalamasının üzerinde artmış, grup yıllık enflasyonu yüzde 9,55’e yükselmiştir (Grafik 3.1.1 ve Grafik 3.1.5). Haberleşme dışındaki tüm alt gruplarda geçmiş dönem ortalamalarına kıyasla yüksek fiyat artışları gözlenmiştir. Bu çeyrekte, yıllık enflasyon ulaştırma ve haberleşmede gerilerken diğer alt gruplarda yükselmiştir (Grafik 3.1.6). Grafik 3.1.5. Grafik 3.1.6. Alt Gruplar İtibarıyla Hizmet Fiyatları Alt Gruplar İtibarıyla Hizmet Fiyatları (Yıllık Yüzde Değişim) -6 -6 Kaynak: TÜİK. 0917 0 0910 Haberleşme Ulaştırma Lokanta Otel Kira 0 0317 0 0916 0 0316 1 6 0915 1 6 0315 2 12 0914 2 18 12 0913 3 0313 3 0912 4 0312 4 18 0911 5 Diğer Hizmetler 5 Hizmet Diğer Hizmetler Haberleşme Ulaştırma Kira Lokanta ve Otel 2017 0311 2008-2016 Ortalama 0314 (Üçüncü Çeyrek Yüzde Değişim) Kaynak: TÜİK. Yılın üçüncü çeyreğinde, hizmet enflasyonu üzerinde iç talebin güçlü seyri ile maliyet yönlü unsurların etkileri izlenmiştir. Yıllık enflasyondaki en belirgin artış lokanta ve otel ile diğer hizmetler gruplarında gözlenmiştir (Grafik 3.1.6). Lokanta ve otel grubunda, taze meyve sebze dışı gıda fiyatlarındaki artış eğiliminin etkisiyle yıllık yemek hizmetleri enflasyonu yüzde 11,74’e yükselmiştir (Grafik 3.1.7). Konaklama hizmetleri grubunda ise Türk lirasının euro karşısındaki değer kaybı, turizm sektöründeki toparlanma ve geçen yıldan gelen baz etkisi ile birlikte yıllık enflasyon belirgin olarak artmıştır. Diğer hizmetler grubunda ise döviz kuru gibi maliyet etkilerinin yanında, genel enflasyon düzeyinin yüksek seviyesi özellikle eğitim ve sağlık hizmetleri fiyatlarına yansımış ve bu grupta yıllık enflasyon yüzde 10,20’ye ulaşmıştır. Kira enflasyonu bir önceki çeyreğe kıyasla yükselerek yüzde 9,09 olmuştur (Grafik 3.1.6). Bu dönemde, ulaştırma hizmetlerinde yıllık enflasyon akaryakıt fiyatlarındaki artışın gecikmeli yansımalarının azalmasıyla bir miktar gerilese de yüksek seyretmeye devam etmiştir (Grafik 3.1.8). Grafik 3.1.7. Grafik 3.1.8. Yemek Hizmetleri ve Gıda Fiyatları* Ulaştırma Hizmetleri ve Akaryakıt Fiyatları** (Yıllık Yüzde Değişim) (Yıllık Yüzde Değişim) Ulaştırma Hizmetleri (8 ay kaydırılmış) Taze Meyve ve Sebze Dışı Gıda Yemek Hizmetleri (sağ eksen) Akaryakıt (sağ eksen) 16 16 14 14 12 14 50 40 30 12 10 20 12 10 8 8 0 6 * Taze meyve-sebze dışı gıda Kaynak: TÜİK, TCMB. -20 0917 0617 0317 1216 0916 0616 0316 1215 0915 0615 0315 1214 0914 -30 0614 2 0314 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0314 0913 0313 0912 0312 6 0911 2 -10 4 1213 8 4 0913 6 28 10 10 ** Ulaştırma hizmetleri yıllık yüzde değişimi 8 ay geriye kaydırılmıştır. Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Hizmet grubunda, yıllık enflasyonda olduğu gibi ana eğilime ilişkin göstergelerde de bu çeyrekte artış gözlenmiştir. Bu dönemde, hem mevsimsellikten arındırılmış üç aylık ortalama verilerle takip edilen enflasyon eğilimi hem de yayılım endeksinin ima ettiği fiyat artırma eğilimi yükselmiştir (Grafik 3.1.9 ve Grafik 3.1.10). Grafik 3.1.9. Grafik 3.1.10. Hizmet Fiyatları Hizmet Fiyatları Yayılım Endeksi* (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yıllıklandırılmış 3 Aylık Ortalama Yüzde Değişim) (Mevsimsellikten Arındırılmış, 3 Aylık Ortalama) 0917 0317 0916 0316 0910 0915 0,2 0315 0,2 0914 0,3 0314 0,3 0913 0,4 0313 0,4 0912 0,5 0312 0,5 0911 0,6 0311 0,6 0917 0317 0 0916 0 0316 2 0915 2 0315 4 0914 4 0314 6 0913 6 0313 8 0912 8 0312 10 0911 10 0311 12 0910 12 * Yayılım Endeksi: Ay içinde fiyatı artan maddelerin sayısı ile fiyatı azalan maddelerin sayısı arasındaki farkın toplam madde sayısına oranı olarak hesaplanmaktadır. Kaynak: TÜİK, TCMB. Kaynak: TÜİK, TCMB. Temel mal ve hizmet gruplarındaki üçüncü çeyrek gelişmeleri doğrultusunda temel enflasyon göstergelerinden B ve C’nin yıllık enflasyonları, bir önceki çeyreğe kıyasla önemli bir oranda yükselerek, sırasıyla yüzde 10,89 ve 10,98 olmuştur (Grafik 3.1.11).2 Çekirdek göstergelerin ana eğilimi de yılın ikinci çeyreğinde gözlenen iyileşme sonrası üçüncü çeyrekte yeniden yükselmiştir. Yapılan hesaplamalar, giyim grubundaki yöntemsel değişimin etkisi arındırıldığında çekirdek enflasyon eğilimlerinde Temmuz ve Ağustos aylarında yavaşlamanın ardından Eylül ayında tekrar bir yükseliş olduğuna işaret etmiştir (Grafik 3.1.12). Grafik 3.1.11. Grafik 3.1.12. Temel Enflasyon Göstergeleri B ve C B Endeksi Ana Eğilimi: Sabit ve Değişken Ağırlık Karşılaştırması (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yıllıklandırılmış, Üç (Yıllık Yüzde Değişim) Aylık Ortalama Yüzde Değişim) B (Sabit Ağırlık) C Kaynak: TÜİK. B (Değişken Ağırlık) 0917 0317 0916 0316 0 0915 0 0315 5 0914 5 0314 10 0913 10 0313 15 0912 15 0312 0917 0317 0916 0316 0915 0 0315 0 0914 2 0314 2 0913 4 0313 4 0912 6 0312 6 0911 8 0311 8 0910 10 0310 10 0909 12 0911 B 12 Kaynak: TÜİK, TCMB. TÜİK tarafından yayımlanmaya başlayan özel kapsamlı göstergelerden B ve C endeksleri, 2017 yılı öncesinde yayımlanan H ve I endekslerinin devamıdır. 2 Enflasyon Raporu 2017-IV 29 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Bu dönemde, çekirdek göstergelere ilişkin yayılım endekslerine göre fiyat artırma eğilimi, bir önceki çeyreğe kıyasla güçlenmiştir (Grafik 3.1.13). TCMB bünyesinde takip edilen alternatif temel enflasyon göstergelerinden SATRIM ve Medyan incelendiğinde, ikinci çeyrekte gözlenen düşüş eğiliminin durakladığı ve tarihsel ortalamalarının üzerindeki seyrin sürdüğü gözlenmiştir (Grafik 3.1.14). Özetle, eğilim ve fiyatlama davranışına ilişkin takip edilen göstergeler bir arada incelendiğinde, enflasyonun ana eğiliminde önceki çeyreğe kıyasla bir miktar bozulma kaydedilmiştir. Grafik 3.1.13. Grafik 3.1.14. B ve C Yayılım Endeksleri Temel Enflasyon Göstergeleri SATRIM* ve Medyan** (Mevsimsellikten Arındırılmış Üç Aylık Ortalama) (Yıllıklandırılmış Üç Aylık Ortalama, Yüzde) Medyan C SATRIM 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0909 0314 0 0913 0 0313 5 0912 5 0312 10 0911 10 0311 15 0910 15 0917 0317 0916 0316 0915 0,0 0315 0,0 0914 0,1 0314 0,1 0913 0,2 0313 0,2 0912 0,3 0312 0,3 0911 0,4 0311 0,4 0910 0,5 0310 0,5 0909 0,6 0310 B 0,6 * SATRIM: Mevsimsellikten arındırılmış veriler ile hesaplanan budanmış ortalama enflasyon. ** Medyan: Mevsimsellikten arındırılmış 5 basamaklı alt fiyat endekslerinin medyan aylık enflasyonu. Kaynak: TCMB. Kaynak: TÜİK, TCMB. 3.2. Gıda, Enerji ve Alkol-Tütün Fiyatları Yılın ilk yarısında hızlı bir artış gösteren yıllık gıda enflasyonu, üçüncü çeyrekte 1,84 puan düşerek yüzde 12,50’ye gerilemiştir (Grafik 3.2.1). Böylece, gıda enflasyonu Temmuz Enflasyon Raporu’nda öngörülen seviyenin bir miktar altında gerçekleşmiştir. Grafik 3.2.1. Grafik 3.2.2. Gıda ve Enerji Fiyatları Gıda Fiyatları (Yıllık Yüzde Değişim) (Yıllık Yüzde Değişim) İşlenmiş Gıda Gıda ve Alkolsüz İçecekler Enerji 20 16 İşlenmemiş Gıda 28 Taze Meyve ve Sebze Dışı Gıda 28 24 24 20 20 16 16 12 12 8 8 4 4 0 0 -4 -4 -8 -8 16 12 12 8 4 4 0 -4 -4 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 0916 1216 0317 0617 0917 0 Kaynak: TÜİK. 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 0916 1216 0317 0617 0917 8 30 20 Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası İşlenmemiş gıda grubu yıllık enflasyonu, üçüncü çeyrekte 6,24 puan azalarak yüzde 14,97’ye gerilemiş ve gıda enflasyonundaki düşüşün sürükleyicisi olmuştur (Grafik 3.2.2). İşlenmemiş gıda grubunda, mevsimsellikten arındırılmış fiyatlar taze meyve ve sebze grubu kaynaklı olarak üçüncü çeyrek boyunca gerilemiştir (Grafik 3.2.3). Diğer işlenmemiş gıda fiyatları da bu olumlu seyre katkıda bulunmuş; alınan tedbirlerin de etkisiyle kırmızı et başta olmak üzere, et ve bakliyat fiyatlarında azalış gözlenmiştir. Diğer taraftan, bu çeyrekte çiğ süt alım fiyatlarındaki artışa bağlı olarak taze süt fiyatlarındaki yüzde 7,26 oranındaki yükseliş dikkat çekmiştir. Grafik 3.2.3. Grafik 3.2.4. İşlenmemiş Gıda Fiyatları ve Seçilmiş Alt Kalemler Gıda ve Gıda Dışı Fiyatlar (Mevsimsellikten Arındırılmış Endeks, 2003=100) (Yıllık Yüzde Değişim) Gıda ve Yemek Hizmetleri Taze Meyve ve Sebze 460 İşlenmemiş Gıda Gıda ve Yemek Hizmetleri Dışı TÜFE 460 18 420 420 16 16 380 380 14 14 12 12 10 10 8 8 6 6 Kırmızı Et* 18 300 300 260 260 220 220 4 4 180 180 2 2 (*) Kırmızı et fiyatları istatistiksel olarak anlamlı bir mevsimsel etki göstermediğinden mevsimsellikten arındırılmamış veridir. Kaynak: TÜİK, TCMB. 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 0916 1216 0317 0617 0917 340 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 0916 1216 0317 0617 0917 340 Kaynak: TÜİK, TCMB. İşlenmiş gıda enflasyonu ise ikinci çeyreğin ardından bu dönemde de yukarı yönlü bir seyir izlemiştir (Grafik 3.2.2). Bu grupta dönem boyunca güçlü fiyat artışları gözlenmiş, özellikle yoğurt, peynir ve tereyağı gibi süt ürünleri ile çay ve şarküteri ürünlerinde gözlenen yüksek fiyat artışları dikkat çekmiştir. Bu gelişmede, çay, süt ve et gibi girdi niteliğindeki ürünlerin üretici fiyatlarında gözlenen birikimli artışlar belirleyici olmuştur. Yıl boyunca gözlenen olumsuz arz şoklarının yanı sıra iç talepteki güçlü seyir ve turizmdeki toparlanma ile taze meyve ve sebze dışı gıda enflasyonunda yıl başından bu yana gözlenen artış eğilimi yılın üçüncü çeyreğinde de sürmüş ve bu grupta yıllık enflasyon yüzde 12,71’e yükselmiştir. Bu dönemde, gıda ve yemek hizmetleri grubunda yıllık enflasyon 1,19 puan düşerek yüzde 12,37’ye gerilerken, gıda ve yemek hizmetleri hariç yıllık tüketici enflasyonu 0,91 puan yükselerek yüzde 10,73 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 3.2.4). Enerji fiyatları, yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 3,46 ile yüksek bir oranda artmıştır (Tablo 3.1.1). Brent tipi ham petrolün varil fiyatı bu çeyrekte yüzde 18 oranında belirgin bir yükseliş göstermiştir (Grafik 3.2.5). Türk lirasının bu dönemde ABD dolarına karşı değer kazanmasına rağmen petrol ve diğer girdi fiyatlarındaki artışa bağlı olarak tüpgaz ve akaryakıt fiyatlarında (sırasıyla yüzde 8,19 ve 7,17 oranlarında) yükseliş gözlenmiştir. Yönetilen fiyatlardan elektrik ve doğalgazda ise belirgin bir değişim olmamış, yıllık enflasyon yatay seyretmiştir (Grafik 3.2.6). Sonuç olarak, bu dönemde yıllık enerji enflasyonu 2,12 puan yükselerek yüzde 9,68 seviyesinde gerçekleşmiştir (Grafik 3.2.1). Enflasyon Raporu 2017-IV 31 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 3.2.5. Grafik 3.2.6. Petrol ve Seçilmiş Yurt İçi Enerji Fiyatları Yurt İçi Enerji Fiyatları (Aralık 2010=100) (Yıllık Yüzde Değişim) Brent Tipi Ham Petrol Fiyatı (TL) Katı Yakıtlar Akaryakıt Likit Hidrokarbonlar (tüpgaz) Doğalgaz Elektrik 5 100 100 -5 -5 80 80 -15 -15 60 60 -25 -25 35 0312 0612 0912 1212 0313 0613 0913 1213 0314 0614 0914 1214 0315 0615 0915 1215 0316 0616 0916 1216 0317 0617 0917 0917 5 0317 120 0916 120 0316 15 0915 15 0315 140 0914 140 0314 25 0913 25 0313 160 0912 160 0312 35 0911 180 0311 180 Akaryakıt Kaynak: TÜİK, TCMB, Bloomberg. Kaynak: TÜİK. 3.3. Yurt İçi Üretici Fiyatları Yurt içi üretici fiyatları, yılın üçüncü çeyreğinde, imalat fiyatları öncülüğünde yüzde 1,82 oranında artmıştır. Bir önceki çeyrekte oldukça yavaşlayan fiyat artışı, bu dönemde bir miktar hızlanmıştır. Yıllık YİÜFE enflasyonu da bir önceki çeyreğe kıyasla 1,41 puan artarak yüzde 16,28 olarak gerçekleşmiştir (Tablo 3.3.1 ve Grafik 3.3.1). Bu çeyrekte, Türk lirasının ABD doları karşısındaki olumlu seyrine karşın, euro karşısındaki değer kaybı ve başta petrol ve ana metal olmak üzere uluslararası emtia fiyatlarındaki yüksek artışlar üretici fiyatlarını olumsuz etkilemiştir. Tablo 3.3.1. Yİ-ÜFE ve Alt Kalemler (Üç Aylık ve Yıllık Yüzde Değişim) 2016 2017 III IV Yıllık I II III Yıllık 0,58 5,92 9,94 6,38 1,35 1,82 16,28 Madencilik -0,17 3,01 8,01 9,53 -2,60 1,85 11,93 İmalat 0,84 6,73 12,07 6,70 1,43 2,13 17,98 Petrol Ürünleri Hariç İmalat 0,87 5,92 10,83 6,68 1,76 1,86 17,14 Petrol ve Ana Metal Ürünleri Hariç İmalat 1,16 3,92 8,46 6,10 2,03 1,08 13,72 Elektrik, Gaz Üretimi ve Dağıtımı -2,20 -2,17 -11,79 0,64 2,27 -2,37 -1,70 Su Temini 0,27 1,98 7,21 6,40 1,71 1,26 11,75 Ara Malı 0,43 9,17 13,83 8,21 0,90 3,15 22,96 Dayanıklı Tüketim Malları 2,15 1,82 11,75 6,49 3,47 2,02 14,46 0,59 2,14 7,17 6,17 3,91 2,07 15,02 Dayanıksız Tüketim Malları 0,88 2,04 6,41 4,58 2,86 -0,88 8,79 Sermaye Malı 1,61 4,82 9,32 5,96 1,27 3,07 15,92 Enerji -1,31 6,57 4,53 4,00 -1,36 1,73 11,20 Yİ-ÜFE Ana Sanayi Gruplarına göre Yİ-ÜFE Dayanıklı Tüketim Malları (Mücevherat Hariç) Kaynak: TÜİK, TCMB. 32 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Bu dönemde imalat sanayi fiyatları çeyreklik bazda yüzde 2,13 oranında artmış, grup yıllık enflasyonu ise yüzde 17,98’e yükselmiştir (Tablo 3.3.1 ve Grafik 3.3.2). İmalat sanayi fiyatlarındaki yükselişte uluslararası emtia fiyatlarındaki artışlara bağlı olarak demir-çelik ve rafine edilmiş petrol ürünleri fiyatları belirleyici olmuştur. Bu dönemde, Türk lirası bazında ithalat fiyatlarında sınırlı bir yükseliş gözlenmiştir (Grafik 3.3.3). Grafik 3.3.1. Grafik 3.3.2. Yurt İçi Üretici ve Tüketici Fiyatları İmalat Fiyatları (Yıllık Yüzde Değişim) (Yıllık Yüzde Değişim) Yİ-ÜFE Petrol ve Ana Metal Hariç İmalat TÜFE İmalat 18 18 20 20 16 16 18 18 14 14 16 16 12 14 14 12 12 10 10 8 8 6 6 4 4 12 10 10 8 8 Kaynak: TÜİK. 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0314 0913 0313 0912 0312 0911 0311 0910 0310 0909 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0 0314 0 0913 0 0313 2 0 0912 2 0312 2 0911 2 0311 4 0910 4 0310 6 0909 6 Kaynak: TÜİK, TCMB. Ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, bu çeyrekte dayanıksız tüketim malları dışındaki diğer tüm alt gruplarda fiyat artışları kaydedilmiştir (Tablo 3.3.1). Ara malı fiyatlarındaki yükselişte demir çelik ve ferro alaşımlar başta olmak üzere ana metaller; sermaye malı fiyatlarındaki yükselişte ise motorlu kara taşıtları, tarım ve ormancılık makineleri ile metal yapı ürünleri etkili olmuştur. Enerji fiyatları rafine edilmiş petrol ürünlerine bağlı olarak artmış; bir önceki çeyrekte önemli bir düşüş kaydeden grup yıllık enflasyonu bu dönemde 3,31 puanlık artışla 11,20’ye yükselmiştir. Diğer yandan dayanıklı tüketim malları grubu fiyatları mobilya ve ev aletlerine bağlı olarak artış göstermiş, dayanıksız tüketim malları fiyatları ise kırmızı ette alınan önlemlerin de etkisi ile başta işlenmiş et ürünleri ile meyve ve sebze olmak üzere gıda ürünleri kaynaklı düşüş kaydetmiştir. Bu gelişmelerle birlikte, üretici fiyatlarının ana eğilimi hakkında bilgi içeren petrol ve ana metal hariç imalat sanayisinde enflasyon eğilimi bir önceki çeyreğe kıyasla yavaşlamaya devam etmiş, ancak tüketici fiyatları üzerinde üretici fiyatları kaynaklı maliyet yönlü baskılar petrol ve ana metal fiyatları kanalıyla güçlü seyrini korumuştur (Grafik 3.3.4 ve Kutu 3.1). Grafik 3.3.3. Grafik 3.3.4. ABD Doları ve Türk Lirası Cinsinden İthalat Fiyatları* Petrol ve Ana Metal Hariç İmalat Sanayi Fiyatları (2010=100) (Mevsimsellikten Arındırılmış, Çeyreklik Yüzde Değişim) İthalat Fiyatları (ABD doları) İthalat Fiyatları (TL) 220 220 6 6 5 5 4 4 140 3 3 120 2 2 1 1 * Eylül 2017 verisi tahmindir. Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 0917 0317 60 0916 60 0316 80 0915 80 0315 100 0914 100 0314 120 0913 140 0313 160 0912 160 0312 180 0911 180 0311 200 0910 200 0 0 I III 2010 I III 2011 I III 2012 I III 2013 I III 2014 I III 2015 I III I III 2016 2017 Kaynak: TÜİK, TCMB. 33 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 3.4. Tarım Ürünleri Üretici Fiyatları Tarım ürünleri üretici fiyatları, üçüncü çeyrekte yüzde 1,08 oranında azalmış ve grup yıllık enflasyonu 0,75 puan düşerek yüzde 11,48 olmuştur (Grafik 3.4.1). Bu dönemde, yıllık enflasyon, tahıl ve baklagiller gruplarında Gıda Komitesi kapsamında alınan tedbirlerin de etkisiyle gerilemiş, ancak yüksek seviyelerini korumuştur. Ayrıca, yılın üçüncü çeyreğinde, sebze ve meyve ürünlerinin yıllık enflasyonlarında düşüşler gözlenmiştir. Diğer taraftan, bu dönemde canlı hayvan fiyatlarındaki yukarı yönlü seyir sürmüştür. Aynı dönemde, inek sütü fiyatları yüzde 4,8 oranında yükselirken, bu yükselişin yansımaları tereyağı, peynir gibi işlenmiş süt ürünlerinin tüketici fiyatlarında da görülmüştür. Grafik 3.4.1 Grafik 3.4.2 Tarım Ürünleri ve Gıda Fiyatları Tarım Fiyatları Ana Eğilim (Yıllık Yüzde Değişim) (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yıllıklandırılmış 3 Aylık Ortalama Yüzde Değişim) Gıda ve Alkolsüz İçecekler 20 Gıda ve Alkolsüz İçecekler 30 Tarım Ürünleri (sağ eksen) 80 30 60 20 40 10 20 0 0 20 Kaynak: TÜİK. 0917 0617 0317 1216 0916 0616 0316 1215 -40 0915 -20 0615 -20 0315 0917 0317 0916 0316 0915 0315 0914 0314 0913 0313 -10 0912 0 -10 1214 0 0914 5 0614 10 0314 10 1213 15 Tarım Ürünleri (sağ eksen) 40 Kaynak: TÜİK, TCMB. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle üç aylık ortalamalara göre incelendiğinde, tarım ürünleri fiyatları ana eğiliminde bir önceki çeyreğe kıyasla düşüş gözlenmiştir (Grafik 3.4.2). Tarım ürünleri fiyatlarındaki bu nispeten ılımlı seyrin de etkisiyle, bu dönemde gıda tüketici enflasyonunun ana eğilimi zayıflamıştır. 3.5. Beklentiler 2016 yılının son çeyreğinden itibaren enflasyon beklentilerinde maliyet şokları ve enflasyonun genel görünümüne bağlı olarak kayda değer bir bozulma gözlenmiştir. 2017 yılının üçüncü çeyreğinde ise orta vadeli enflasyon beklentileri bir önceki döneme kıyasla nispeten yatay seyretmiştir (Grafik 3.5.1). Ancak, Ekim ayında beklentilerde yeniden artış gözlenmiş, 12 ve 24 ay sonrasına ilişkin beklentiler sırasıyla, yüzde 8,52 ve yüzde 7,98’e yükselerek enflasyon hedefinin önemli ölçüde üzerinde kalmaya devam etmiştir (Grafik 3.5.1). 34 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 3.5.1. Grafik 3.5.2. 12 ve 24 Ay Sonrasındaki TÜFE Beklentileri* Enflasyon Beklentileri Eğrisi* (Yıllık Yüzde Değişim) (Yıllık Yüzde Değişim) 9,0 5 4 4 3 3 2 2 6,5 1017 1017 0417 1016 0416 1015 0415 1014 0414 1013 0413 5,5 1012 5,5 0412 6,0 1011 6,0 * TCMB Beklenti Anketi verileri olup, 2013 yılı öncesi için ikinci anket dönemi beklentileridir. Kaynak: TCMB. 1019 6 5 6,5 0819 7 6 0619 8 7 0419 7,5 0219 9 8 1218 9 1018 10 8,0 0818 11 7,0 0411 12 10 7,0 1010 Ekim 2017 0618 7,5 Enflasyon Hedefi Belirsizlik Aralığı 11 8,5 8,0 Temmuz 2017 0418 8,5 12 0218 12 Ay 1217 24 Ay 9,0 * TCMB Beklenti Anketi’nde çeşitli vadelerde oluşan enflasyon beklentileri kullanılarak doğrusal interpolasyon yöntemiyle oluşturulmuştur. Kaynak: TCMB. Enflasyon beklentilerinin, kısa vadede daha belirgin olmak üzere, her vadede bir önceki çeyreğe kıyasla yukarı yönlü güncellendiği görülmektedir (Grafik 3.5.2). Bunun yanında, enflasyon beklentilerinin olasılık dağılımlarının da Temmuz ayına kıyasla bozulduğu gözlenmiştir (Grafik 3.5.3 ve Grafik 3.5.4). Orta vadeli enflasyon beklentilerinde henüz bir iyileşme gözlenmemesi, gerek ücret ayarlamaları gerekse genel fiyatlama davranışları kanalıyla enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir. Grafik 3.5.3. Grafik 3.5.4. Gelecek 12 Aylık Enflasyon Beklentilerinin Olasılık Dağılımı* (Yüzde) Gelecek 24 Aylık Enflasyon Beklentilerinin Olasılık Dağılımı* (Yüzde) 95 93,0 Temmuz 2017 90,9 95 60 Ekim 2017 59,2 Temmuz 2017 Ekim 2017 80 80 49,5 50 60 50 43,5 65 65 40 50 50 30 30 35 35 20 20 20 10 5 0 20 9,0 7,0 6,50-7,49 6,5 10 6,1 0,5 0,0 5 5,50-6,49 40 34,7 ≥ 7,5 0 4,50-5,49 5,50-6,49 6,50-7,49 ≥ 7,5 * Yatay eksen enflasyon beklenti aralıklarını, dikey eksen ise tahmin aralığına karşılık gelen olasılıkları ifade etmektedir. Detaylı bilgi için Bkz.: TCMB Genel Ağ sayfasından "Veriler/Anketler/Beklenti Anketi/Yöntemsel Açıklama. Kaynak: TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 35 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu 3.1 Üretici Fiyatlarından Tüketici Fiyatlarına Geçişkenlik Ekonomide referans niteliğindeki iki önemli endeks olan TÜFE ile Yİ-ÜFE farklı hareketler sergilemesi dönem dönem öne çıkan tartışma konularından biri olmuştur. Her ne kadar üretici fiyatları tüketici fiyatları üzerindeki maliyet yönlü baskılara gösterge olsa da iki fiyat arasındaki geçişkenlik çoğu zaman birebir olmamaktadır. TÜİK tarafından açıklanan TÜFE ve Yİ-ÜFE’nin yıllık enflasyon oranları, üretici fiyatlarının tüketici fiyatlarına göre daha oynak olduğunu ve bazı dönemlerde iki fiyatın birbirinden oldukça farklılaşabildiğini göstermektedir. Ancak, üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki farkların kısa dönemli olduğu ve uzun dönemde tarihsel ortalamalarının birbirine yakınsadığı söylenebilir. Nitekim, Yİ-ÜFE’nin yıllık değişiminin uzun dönem (Ocak 2004Eylül 2017) ortalaması yüzde 8,1 iken TÜFE’nin yüzde 8,4 ve D endeksinin ise yüzde 7,8 civarındadır (Grafik 1).1 Üretici fiyatlarının döviz kuru ve ithalat fiyatlarına duyarlılığı yüksek olduğu için Yİ-ÜFE yıllık enflasyonu daha geniş bir aralıkta hareket etmektedir. Özellikle yakın dönemde uluslararası petrol ve endüstriyel metal gibi emtia fiyatlarındaki yükseliş ve Türk lirasındaki değer kaybının etkisiyle Eylül ayı itibarıyla yıllık üretici enflasyonu (yüzde 16,3) tüketici enflasyonunun (yüzde 11,2) belirgin olarak üzerinde seyretmektedir. Son dönemdeki bu hareketin tüketici fiyatlarına ne ölçüde yansıyacağı sorusu üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına geçişkenlik konusunu tekrar gündeme getirmiştir. Grafik 1. Yıllık Enflasyon Oranı (Yüzde puan) Yİ-ÜFE TÜFE D 20 15 10 5 0 0904 0305 0905 0306 0906 0307 0907 0308 0908 0309 0909 0310 0910 0311 0911 0312 0912 0313 0913 0314 0914 0315 0915 0316 0916 0317 0917 -5 Kaynak: TÜİK. Üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına birebir ve eşanlı geçişkenliği engelleyen çeşitli etkenler söz konusudur. İlk fark, tüketici fiyatları içinde yer alan vergilerin Yİ-ÜFE’de yer almamasıdır. Tanım olarak üretici fiyatları, yurt içinde üretimi yapılan ürünlerin KDV, ÖTV vb. dolaylı vergiler hariç satış fiyatı üzerinden hesaplanmaktadır. Buna karşılık TÜFE’de vergi dahil nihai fiyatlar toplanmaktadır. Dolayısıyla, TÜFE içerisinde fiyatlarında vergi payı yüksek olan akaryakıt, tütün gibi ürünlerin varlığı, üretici fiyatlarından farklılaşmanın büyük bir kısmını açıklamaktadır (Atuk ve diğerleri, 2013). Kapsama ilişkin en belirgin fark ise tüketim sepetinde Yurt içi üretici fiyat endeksinde tarımsal ürünler yer almadığından analizlerde tüketici fiyatları eşleniği olarak işlenmemiş gıda, alkollü içecekler ve tütün ürünlerini dışlayan D endeksi kullanılmaktadır. 1 36 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yaklaşık yüzde 30 paya sahip olan hizmet fiyatlarının Yİ-ÜFE kapsamında yer almamasıdır.2 Bununla birlikte vergiler ve hizmet fiyatlarından gelen etki dışlandığında dahi üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına geçiş birebir olmamaktadır. Söz konusu geçişkenlik, piyasa yapısı, fiyatlama davranışları, iktisadi gelişmelere duyarlılğın farklı oluşu gibi yapısal ve konjonktürel etkenlere göre değişebilmektedir. Fiyatı içinde vergi payı yüksek olan akaryakıt, tütün gibi kalemleri ve kapsam farkına yol açan hizmet sektörünü dışlayan çekirdek gruplar özelinde bakıldığında üretici ve tüketici fiyatlarının daha yakın hareket ettiği gözlenmektedir (Grafik 2 ve Tablo 1). Örneğin gıda imalatı ile ekmek-tahıllar hariç işlenmiş gıda grubu yıllık enflasyonları genel endekslere kıyasla daha yakın ilişkili iken bu yakın seyrin bir alt detayda peynir ve süt ürünlerinde daha da belirgin olduğu görülmektedir. Benzer şekilde, üretici fiyatlarından gıda ve tütün ürünleri dışlandığında, TÜFE altında yer alan temel mallarla yakın bir ilişki elde edilebilmektedir. Grafik 2. Alt Gruplar Bazında Üretici ve Tüketici Yıllık Enflasyonları (Yüzde) Peynir ve Diğer Süt Ürünleri (TÜFE) Gıda Tütün Dışı Tüketim Malları (Yİ-ÜFE) 0917 0217 0716 1215 0515 1014 0314 0813 0113 0612 1111 0411 0910 0210 1208 0508 Dayanıklı Mal Altın Hariç (TÜFE) Temel Mallar (TÜFE) 15 1007 0307 0106 0917 0217 0716 1215 0515 1014 0314 0813 0113 0612 -5 1111 -5 0411 0 0910 0 0210 5 0709 5 1208 10 0508 10 1007 15 0307 15 0806 20 0806 Gıda Ürünleri İmalatı (Yİ-ÜFE) 20 0106 Süt ve Peynir Ürünleri (Yİ-ÜFE) 25 0709 Ekmek Tahıllar Dışı İşlenmiş Gıda (TÜFE) 25 Dayanıklı Mal Mücevherat Hariç (Yİ-ÜFE) 25 13 20 11 15 9 7 10 5 3 5 1 0 -1 -5 -3 0106 0706 0107 0707 0108 0708 0109 0709 0110 0710 0111 0711 0112 0712 0113 0713 0114 0714 0115 0715 0116 0716 0117 0717 -10 0106 0806 0307 1007 0508 1208 0709 0210 0910 0411 1111 0612 0113 0813 0314 1014 0515 1215 0716 0217 0917 -5 Kaynak: TÜİK, TCMB. Genel endeksler ve birbiriyle ilişkili alt gruplarda uzun dönem ortalama yıllık enflasyon oranları birbirinden önemli derecede ayrışmamaktadır (Tablo 1).3 Ayrıca Tablo 1’de sunulan yıllık enflasyonlar arasındaki korelasyon değerleri de alt gruplara gidildikçe ilişkinin güçlendiği yönündeki gözlemleri desteklemektedir. Örneğin Yİ-ÜFE ve D (işlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı TÜFE) yıllık enflasyon oranları arasında 0,65 olan korelasyon katsayısı gıda grubunda 0,77’ye; daha alt detayda katı-sıvı yağlar için ise 0,89’a yükselmektedir. Dolayısıyla tanım ve kapsam farkılıklarına istinaden endekslerde uygun bir daraltma yapıldığında üretici ve tüketici fiyatları arasında oldukça yakın ilişkiler görülebilmektedir. 2014 yılından bu yana Yİ-ÜFE endeksinden tarımsal ürünler çıkartılmış olup Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi (Tarım ÜFE) ayrıca yayınlanmaktadır. Bu dönemden önce taze meyve ve sebze ürünlerinin iki endekste eşanlı yer almamasının yol açtığı bir kapsam farkı olduğu da not edilmelidir. Konuyla ilgili daha detaylı bilgi için bkz. Atuk ve diğerleri (2013). 2 3 Johansen yaklaşımıyla yapılan eş-bütünleşme sınamaları, iki seri arasında uzun dönemli bir ilişki olduğunu göstermektedir (Atuk ve diğerleri, 2013). Enflasyon Raporu 2017-IV 37 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tablo 1. Üretici ve Tüketici Fiyatları Ortalama Yıllık Enflasyon (Yüzde) Yİ-ÜFE 8,10 D (işlenmemiş gıda, alkollü içecekler ve tütün ürünleri dışı TÜFE) 7,85 Gıda ve Tütün Dışı Tüketim Malları (Yi-ÜFE) 5,40 Temel Mallar (TÜFE) 5,42 Gıda İmalatı (Yİ-ÜFE) 8,87 Ekmek ve Tahıllar Hariç İşlenmis Gıda (TÜFE) 8,28 Bitkisel ve Hayvansal Sıvı ve Katı Yağlar (Yİ-ÜFE) 8,39 Katı ve Sıvı Yağlar (TÜFE) 9,32 Süt ve Peynir Ürünleri (Yİ-ÜFE) 7,08 Peynir ve Diğer Süt Ürünleri (TÜFE) 8,12 Korelasyon* 0,65** 0,68 0,77 0,89 0,90 * Yıllık enflasyon oranları arasındaki korelasyon değerlerini göstermektedir. ** Yİ-ÜFE ve TÜFE yıllık enflasyonları arasındaki korelasyon ise 0,64’tür. Kaynak: TÜİK ve yazarların hesaplamaları. Geçişkenliği sayısal olarak ortaya koyabilmek amacıyla genel ve daraltılmış çekirdek fiyat tanımları kullanılarak çeşitli ekonometrik tahminler yapılmıştır (Tablo 2). Tahminlerde üretici ve tüketici fiyatları, TL cinsinden ithalat fiyatları ve çıktı açığının yer aldığı dört değişkenli Vektör Özgecikmeli (VAR) Modelleri kullanılmış, ayrıca küresel talep de dışsal kontrol değişkeni olarak analizlere dahil edilmiştir.4 Analizlerde çeyreklik veriler kullanılmakta olup örneklem dönemi 2005Ç1-2017Ç3’tür. Tablo 2. Geçişkenlik Tahminlerinde Kullanılan Fiyat Tanımları Üretici Fiyatları Tüketici Fiyatları Yİ-ÜFE D* Gıda ve Tütün Dışı Tüketim Malları Temel Mallar** Gıda İmalatı Ekmek ve Tahıllar Hariç İşlenmiş Gıda * İşlenmemiş gıda, alkollü içecekler ve tütün ürünleri hariç TÜFE ** Gıda, enerji, alkol-tütün ve altın dışı mallar. İlk model, sırasıyla TL cinsi ithalat fiyatları, çıktı açığı, Yİ-ÜFE ve D endekslerini içermektedir. İkinci ve üçüncü modeller üretici-tüketici fiyatları arasındaki geçişkenliği temel mallar ve gıda grupları için Tablo 2’de yer alan fiyat tanımlarını kullanarak tahmin etmektedir. Tahmin sonuçları Grafik 3’te sunulmaktadır. Birikimli geçişkenlik Yİ-ÜFE ile D arasında yüzde 30 düzeyinde istikrar kazanırken, temel mallarda yüzde 50, gıdada ise yüzde 56 düzeyinde tahmin edilmiştir. Geçişkenlik etkisinin büyük çoğunluğunun gıda grubunda üç çeyrekte tamamlandığı; karşılaştırılan endekslerin kapsamı genişlediğinde ise bu sürenin bir miktar arttığı gözlenmiştir. Bu sonuçlar, çekirdek gruplarda bile üretici fiyatlarından tüketici fiyatlarına geçişkenliğin birebir olmadığını göstermektedir. Modellerde fiyat endekslerinin üç aylık ortalamalar şeklinde hesaplanan çeyreklik değerlerinin logaritmik dönüşüm uygulanmış birinci farkları (çeyreklik enflasyon oranları) kullanılmıştır. TL cinsi ithalat fiyatları dolar bazlı ithalat birim değer endeksi ile dolar kurunun çarpımı şeklinde oluşturulmuştur. 4 38 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 3. Çeyreklik Bazda Birikimli Geçişkenlik* (Yüzde) 60% 50% 40% 30% Gıda ve Tütün Dışı Tüketim Malları (Yİ-ÜFE)-Temel Mallar (TÜFE) 20% Yİ-ÜFE-D 10% Gıda İmalatı (Yİ-ÜFE)-Ekmek veTahıllar Dışı İşlenmiş Gıda (TÜFE) 0% 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 Çeyrek * Üretici fiyatlarına gelen şoka tüketici fiyatlarının verdiği birikimli tepkiyi göstermektedir Kaynak: Yazarların Hesaplamaları. Özetle, maliyet şoklarına tüketici fiyatlarına kıyasla daha duyarlı olan üretici fiyatlarında yıllık enflasyon son dönemde daha hızlı yükselmiş ve TÜFE enflasyonunun belirgin olarak üzerine çıkmıştır. Bu gözlemden hareketle bu kutuda, üretici ve tüketici fiyatları arasındaki farkın nedenleri ve iki fiyat arasındaki geçişkenlik hususu ele alınmıştır. Yapısı gereği döviz kuru ve ithalat fiyatları şoklarının geçişkenliğinin üretici fiyatlarında daha hızlı olmasının yanı sıra, tanım ve kapsam farklılıkları da tüketici ve üretici fiyatlarının ayrışmasına neden olmaktadır. VAR modelleri kullanılarak yapılan tahminler, üretici ve tüketici fiyatları arasındaki ilişkiyi zayıflatan kalemler dışlanarak çekirdek ilişkiler temel alındığında daha güçlü bir geçişkenliğe işaret etmiştir. Kaynakça Atuk, O., F. Öğünç, M.U. Özmen ve Ç. Sarıkaya, 2013, “Türkiye’de Üretici ve Tüketici Fiyatları Arasındaki ilişki Üzerine bir Değerlendirme”, TCMB Ekonomi Notları, No. 2013/21. Enflasyon Raporu 2017-IV 39 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 40 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 4. Arz ve Talep Gelişmeleri İktisadi faaliyet, yılın ikinci çeyreğinde, Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya koyulan görünüme kıyasla daha güçlü seyretmiştir. Bu dönemde çeyreklik büyümenin temel sürükleyicileri özel tüketim ve inşaat yatırımları olmuştur. Makine-teçhizat yatırımlarındaki zayıf seyir sürerken Türk lirasındaki değer kazancı ve güçlenen iç talebe bağlı olarak ithalat hız kazanmıştır. Buna ek olarak, ihracattaki ivme kaybının da etkisiyle net ihracat ilk çeyreğe kıyasla gerilemiş; ancak yıllık büyümeye yüksek katkısını sürdürmüştür. Öncü göstergeler, iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte güçlü seyrini koruduğuna işaret etmektedir. Temmuz-Ağustos dönemi sanayi üretimi verileri ve üçüncü çeyreğe ilişkin anket göstergeleri sanayi sektörü faaliyetinin ikinci çeyreğe kıyasla bir miktar hız kesmekle birlikte kuvvetli seyrettiğini göstermektedir. Benzer şekilde hizmet ve ticaret sektörlerine ilişkin göstergeler de büyümenin sektörel yayılımının artmasıyla güçlü bir seyir arz etmektedir. Bu dönemde turizm sektöründeki toparlanma iktisadi faaliyeti desteklemektedir. Harcama yönünden incelendiğinde, özel tüketimin büyümeye desteğinin sürdüğü, uzun süredir zayıf seyreden makine-teçhizat yatırımlarında toparlanma sinyallerinin arttığı görülmektedir. Üçüncü çeyrekte dönemlik büyümeye yurt içi talebin katkısının artması, buna karşılık mal ihracatındaki ivme kaybı ve altın ithalatındaki ivmelenmenin de etkisiyle net ihracatın katkısının azalması beklenmektedir. Yılın ikinci yarısında, iktisadi faaliyetteki artışın daha geniş bir sektörel yayılım sergilemesiyle birlikte yurt içi talebin büyümeye desteğini sürdürmesi, net dış talebin katkısının ise daha sınırlı olması beklenmektedir. KGF kefaletli kredilerin ve makro ihtiyati teşviklerin büyümeye etkisinin üçüncü çeyrekte en yükseğe ulaştıktan sonra takip eden dönemde kademeli olarak azalacağı ve ekonominin ana eğilimine yönelmeye başlayacağı öngörülmektedir. Turizmde süregelen toparlanma, küresel büyüme görünümündeki iyileşme ve reel kurun destekleyici seyrinin önümüzdeki dönemde ihracatın temel sürükleyicileri olacağı değerlendirilmektedir. Buna karşılık, 2017 yılındaki ek kredi ivmesinin büyümeye verdiği desteğin zayıflaması ve dayanıklı mallara uygulanan vergi teşviklerinin son bulmasıyla, yurt içi talepte bir miktar yavaşlama beklenmektedir. Buna ek olarak, 2017 yılının üçüncü çeyreğindeki olumlu baz etkisinin önümüzdeki yıl ortadan kalkacak olması da büyüme hızında öngörülen normalleşmenin temel belirleyicilerinden biridir. Mevcut görünüm altında, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler, sermaye akımlarının seyri ve jeopolitik gelişmeler büyüme üzerinde aşağı yönlü risk teşkil etmeye devam etmektedir (Kutu 4.1). 4.1. Üretim Gelişmeleri GSYİH, 2017 yılı ikinci çeyreğinde yıllık yüzde 5,1; mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak ise bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,1 oranında artmıştır. İkinci çeyrekte yıllık ve dönemlik büyümeye tüm sektörler olumlu katkıda bulunmuştur (Grafik 4.1.1 ve Grafik 4.1.2). Enflasyon Raporu 2017-IV 41 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.1.1. Grafik 4.1.2. GSYİH Yıllık Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar GSYİH Çeyreklik Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde Puan) (Yüzde Puan) 14 Net Vergi Tarım İnşaat Sanayi Hizmetler GSYİH Tarım Hizmetler Net Vergi Sanayi İnşaat GSYİH 14 5 5 12 12 4 4 10 10 8 8 6 6 4 4 2 2 0 -2 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2 2 1 1 0 0 0 -1 -2 -2 -1 -2 -3 123412341234123412341234123412 123412341234123412341234123412 2010 3 3 2010 17 Kaynak: TÜİK, TCMB. 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 Kaynak: TÜİK, TCMB. 2017 yılı Temmuz ve Ağustos aylarına ait sanayi üretimi gerçekleşmeleri, iktisadi faaliyetin ikinci çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşlamakla birlikte güçlü seyrini sürdürdüğüne işaret etmektedir (Grafik 4.1.3). Bu yavaşlamanın daha ziyade ihracatçı sektörlerden kaynaklandığı, iç piyasa için üretim yapan ve turizm bağlantısı güçlü sektörlerin ise sanayi üretimine olumlu katkı yaptığı görülmektedir. Ayrıca, yıllık olarak bakıldığında Temmuz-Ağustos dönemi sanayi üretiminde geçtiğimiz yılın Temmuz ayında yaşanan olumsuzlukların yol açtığı baz etkisinden kaynaklı yüzde 13,9 gibi yüksek oranlı bir artış göze çarpmaktadır (Grafik 4.1.4). Sanayi üretimi alt kalemleri ikinci çeyrek ile kıyaslandığında, taşıt hariç sermaye mallarının artış kaydettiği; vergi teşviklerinin de etkisiyle güçlü seyreden dayanıklı tüketim mallarına dayanıksız mal gruplarının da eşlik etmeye başladığı; ara mallarındaki toparlanmanın hızla devam ettiği görülmektedir. Bu göstergeler, üretimdeki artışın sektörel yayılımının genişlediği bir görünüme işaret etmektedir. Nitekim, dayanıksız tüketim malları üretiminin yılın ilk yarısındaki yatay seyrinden sonra üçüncü çeyrekte artış kaydetmesi, işgücü piyasası ve turizmdeki kısmi toparlanmayla birlikte iç talebin güç kazandığını teyit etmektedir. Grafik 4.1.3. Grafik 4.1.4. Sanayi Üretim Endeksi (Mevsimsellikten Arındırılmış, Çeyreklik Yüzde Değişim) Sanayi Üretim Endeksi (Yıllık Yüzde Değişim) SÜE SÜE (takvim etkisinden arındırılmış) 5 5 20 20 4 4 15 15 3 3 10 10 2 2 5 1 1 0 0 0 -5 -1 -1 -10 -2 -2 -15 -20 -3 -3 -20 -25 -4 -4 -25 5 0 -5 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 23* 2010 2011 2012 2013 2014 * Temmuz-Ağustos dönemini kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK. 42 2015 2016 2017 -10 -15 -30 123412341234123412341234123412341234123* 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 * Temmuz-Ağustos dönemini kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK. Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yılın ilk yarısında büyümeye önemli katkı sağlayan inşaat katma değerindeki güçlü seyrin, devam eden altyapı yatırımları ve konut satışlarındaki artış eğiliminin desteğiyle üçüncü çeyrekte de sürmesi beklenmektedir (Grafik 4.1.5). Başta metalik olmayan diğer mineral maddeler imalatı olmak üzere inşaat sektörüne girdi sağlayan faaliyet kolları da bu görünümü desteklemektedir. Grafik 4.1.5. Grafik 4.1.6. İnşaat Sektörü Katma Değeri ve İnşaat Faaliyetleri Hizmetler Sektörü Katma Değeri ve İş Durumu İş Durumu (mevsimsellikten arındırılmış, son 3 ay) İnşaat Faaliyetleri (mevsimsellikten arındırılmış, son 3 ay) İnşaat Sektörü Katma Değeri (yıllık yüzde değişim, sağ eksen) 110 30 Hizmetler Sektörü Katma Değeri (yıllık yüzde değişim, sağ eksen) 110 15 25 105 105 10 100 5 95 0 90 -5 20 100 15 95 10 90 5 85 0 80 -5 85 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2011 2012 2013 2014 2015 2016 -10 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2017 2011 * Ekim ayı itibarıyla. Kaynak: TÜİK. 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Ekim ayı itibarıyla. Kaynak: TÜİK. Hizmetlere ilişkin göstergeler, sektör katma değerinde ilk yarıda görülen artışın üçüncü çeyrekte de sürdüğüne işaret etmektedir (Grafik 4.1.6). Hizmetler sektörünün önemli bir bileşeni olan ve tüketim talebi ile yakın ilişkili perakende ticaret sektörü iş hacminin iç talepte ve turizmde gözlenen artış doğrultusunda üçüncü çeyrekte artması beklenmektedir (Grafik 4.1.7). Buna karşılık, ikinci çeyrekte temel olarak KGF kefaletli krediler nedeniyle hızlanan finans sektörü faaliyetinin, üçüncü çeyrekte bir miktar yavaşlayarak da olsa büyümeyi desteklemeye devam etmesi beklenmektedir (Grafik 4.1.8). Grafik 4.1.7. Grafik 4.1.8. Ticaret Sektörü İş Durumu Finansal Sektör Katma Değeri ve Finansal Kesim Anketiİş Durumu (Mevsimsellikten Arındırılmış, Son 3 Ay) Finansal Kesim Anketi-İş Durumu (mevsimsellikten arındırılmış, son 3 ay) 115 115 Finansal Sektör Katma Değeri (yıllık yüzde değişim, sağ eksen) 190 185 110 110 105 105 100 100 35 30 180 25 95 95 90 90 85 85 175 170 20 165 15 160 10 155 5 150 0 145 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2011 2012 2013 2014 2015 2016 * Ekim ayı itibarıyla. Kaynak: TÜİK. 2017 140 -5 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 2012 2013 2014 2015 2016 2017 Kaynak: TÜİK, TCMB. Sonuç olarak, mevcut göstergeler 2017 yılı üçüncü çeyreğinde iktisadi faaliyetin güçlü bir seyir izlediğine işaret etmektedir. Bu dönemde yıllık büyüme oranının takvim ve baz etkileri nedeniyle oldukça yüksek seyredeceği tahmin edilmektedir. Enflasyon Raporu 2017-IV 43 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 4.2. Talep Gelişmeleri 2017 yılı ikinci çeyreğine ilişkin GSYİH verileri harcama tarafından incelendiğinde, hem nihai yurt içi talebin hem net ihracatın yıllık büyümeye olumlu katkısının ilk çeyreğe kıyasla bir miktar azalmakla beraber sürdüğü gözlenmiştir (Grafik 4.2.1). Bu dönemde, yurt içi talep bileşenlerinden özel tüketim ve inşaat yatırımları yıllık büyümenin ana sürükleyicileri olurken; kamu tüketimi ve makine-teçhizat yatırımları bir önceki yılın aynı dönemine göre gerilemiştir. Mevsimsellikten arındırılmış verilere göre GSYİH dönemlik artışı ilk çeyreğe kıyasla hızlanmıştır. İlk çeyreğin aksine, ikinci çeyrekte dönemlik büyümenin yurt içi talep kaynaklı olduğu görülmektedir (Grafik 4.2.2). İhracattaki ivme kaybı ve iç talebin tetiklediği ithalat artışı nedeniyle net ihracatın dönemlik büyümeye katkısı negatife dönmüştür. İkinci çeyrekte, belirsizlik algılamaları ve güven kanalındaki iyileşme, Türk lirasının değer kazanması, kişi başı reel ücretlerde görülen artış, işgücü piyasasındaki toparlanma ve destekleyici politikaların etkisiyle özel tüketim harcamaları dönemlik bazda yüksek oranda artmıştır. Kamu tüketim harcamaları ise önceki iki çeyrekte büyümeye verdiği desteğin ardından ikinci çeyrekte gerilemiştir (Grafik 4.2.3). Yatırımlar tarafında, inşaat yatırımlarındaki kuvvetli ivmenin devam ettiği, makine-teçhizat yatırımlarının ise yataya yakın olduğu gözlenmiştir (Grafik 4.2.4). Grafik 4.2.1. Grafik 4.2.2. Harcama Yönünden Yıllık Büyümeye Katkılar GSYİH ve Nihai Yurt İçi Talep (Yüzde Puan) (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2009=100) 20 Net İhracat Diğer* Yurt İçi Talep GSYİH GSYİH 20 15 Nihai Yurt İçi Talep 180 180 170 170 160 160 150 150 140 140 130 130 120 120 110 110 100 100 15 10 10 5 5 0 0 -5 -5 -10 -10 90 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 90 123412341234123412341234123412 123412341234123412341234123412 2010 17 2011 2012 2013 2014 2015 * Diğer kalemi, stoklar ve zincirleme endeksten kaynaklanan istatistiki sapmayı kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK, TCMB. Kaynak: TÜİK. Grafik 4.2.3. Grafik 4.2.4. Özel Tüketim ve Kamu Tüketimi Makine-Teçhizat ve İnşaat Yatırımları (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2009=100) (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2009=100) Özel Tüketim Kamu Tüketimi (sağ eksen) 170 150 2016 17 İnşaat Yatırımları Makine-Teçhizat Yatırımları 270 250 250 160 230 140 230 150 130 140 210 210 190 190 120 170 170 130 110 120 150 150 130 130 100 110 100 90 123412341234123412341234123412 2010 Kaynak: TÜİK. 44 110 110 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 90 90 123412341234123412341234123412 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 Kaynak: TÜİK. Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2017 yılının üçüncü çeyreğinde, özel tüketim talebi artış hızının, güçlü seyretmekle beraber ikinci çeyreğe kıyasla bir miktar yavaşladığı düşünülmektedir. Temmuz-Ağustos döneminde ikinci çeyreğe kıyasla tüketim malları üretimi artarken, ithalatı gerilemiştir (Grafik 4.2.5). Üçüncü çeyrekte ikinci çeyreğe kıyasla otomobil satışları düşük bir oranda artarken beyaz eşya satışları sınırlı bir oranda gerilemiştir. Üçüncü çeyreğe ilişkin satış verileri bir arada değerlendirildiğinde, takvim etkileri ve geçen seneki düşük bazın etkisiyle özel tüketimin üçüncü çeyrekte yıllık bazda yüksek oranda artması beklenmektedir (Grafik 4.2.6). Tüketim talebini etkileyen faktörlerdeki gelişmeler incelendiğinde, kişi başı reel ücretlerde görülen dönemlik artışın üçüncü çeyrekte de sürmesi beklenmektedir. Ayrıca, işgücü piyasasındaki kısmi toparlanmanın da tüketim talebini desteklediği düşünülmektedir. Bir diğer önemli finansman kaynağı olan tüketici kredileri artışını sürdürmektedir (Grafik 4.2.7). Buna karşılık, üçüncü çeyrekte Türk lirasında görülen değer kaybı ve bunun tüketici güvenine yansımasının, özel tüketim harcamalarını kısmen sınırlaması beklenmektedir (Grafik 4.2.8). Grafik 4.2.5. Grafik 4.2.6. Tüketim Malları Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri Özel Tüketim Harcamaları ve Bileşik Gösterge* (Yıllık (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100 Üretim İthalat (sağ eksen) 135 Yüzde Değişim) 125 10 130 120 9 125 115 Özel Tüketim Harcamaları (yıllık yüzde değişim) Bileşik Gösterge (sağ eksen) 12 10 8 7 120 110 115 105 5 110 100 4 105 95 100 90 1 85 0 8 6 6 4 3 2 95 2011 2012 2013 2014 2015 0 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 23* 2010 2 2012 2016 2017 2013 2014 2015 2016 2017 * Temmuz-Ağustos dönemini kapsamaktadır. Kaynak: TÜİK, TCMB. * Bileşik Gösterge otomobil iç satışı, beyaz eşya iç satışı ve perakende satış hacim endeksinin ağırlıklı ortalamasıdır. Ağırlıklar doğrusal regresyon sonuçlarından elde edilmektedir. Kaynak: OSD, TÜRKBESD, TÜİK, TCMB. Grafik 4.2.7. Grafik 4.2.8. Tüketici Kredilerinin Büyüme Hızı Tüketici Güven Endeksleri (Nominal, 13 Haftalık Yıllıklandırılmış, Hareketli Ortalama, Yüzde) TÜİK-TCMB 50 50 85 40 40 80 30 30 Bloomberg HT (Sağ eksen) 130 120 110 75 20 100 20 90 70 10 10 80 65 0 70 0 Kaynak: TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 1017 0417 1016 0416 1015 0415 1014 0414 1013 0413 -10 1012 -10 60 60 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 34* 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Ekim ayı itibarıyla. Kaynak: TÜİK, Bloomberg HT. 45 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Makine-teçhizat yatırımları üçüncü çeyrekte toparlanma sinyali vermektedir. Taşıt hariç sermaye malı üretim ve ithalat verileri, uzun süredir zayıf seyreden makine-teçhizat yatırımlarının üçüncü çeyrekte arttığını göstermektedir (Grafik 4.2.9). Toplulaştırılmış yatırım göstergesi de ikinci çeyrekte yüksek oranda artan yatırım harcamalarının bu eğilimini üçüncü çeyrekte de sürdüreceğine işaret etmektedir (Grafik 4.2.10). İmalat sanayi firmalarının sabit sermaye yatırım eğilimindeki iyileşmenin sürmesi yatırım talebine ilişkin olumlu sinyal vermektedir. Bu sinyalin, görece yüksek kapasite kullanım oranlarıyla çalışan ihracatçı sektörlerde daha güçlü olduğu görülmektedir (Grafik 4.2.11 ve Kutu 4.3). Ayrıca göstergeler, inşaat yatırımlarındaki güçlü seyrin üçüncü çeyrekte de devam ettiğine işaret etmektedir (Grafik 4.2.12). Grafik 4.2.9. Grafik 4.2.10. Taşıt Hariç Sermaye Malları Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100) Yatırım Harcamaları ve Bileşik Gösterge* (Yıllık Yüzde Üretim Değişim) Yatırım Harcamaları (yıllık yüzde değişim) İthalat 170 170 160 160 150 150 Bileşik Gösterge (sağ eksen) 35 45 40 30 35 25 140 140 130 130 20 120 120 15 110 110 100 100 90 90 80 80 30 25 20 15 10 10 5 5 2011 2012 2013 2014 2015 -5 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3* 2010 0 0 2011 2016 2017 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Temmuz-Ağustos dönemini kapsamaktadır. Kaynak: TCMB. * Bileşik gösterge, makine-teçhizat üretimi, sermaye malları sektöründe yurt içi ciro, sermaye malları ithalatı ve mineral maddeler üretiminin ağırlıklandırılmış yıllık yüzde değişiminden elde edilmiştir. Ağırlıklar doğrusal regresyon ile hesaplanmıştır. Kaynak: TÜİK, TCMB. Grafik 4.2.11. Grafik 4.2.12. İYA Sabit Sermaye Yatırım Eğilimi İnşaat Yatırımları ve Bileşik Gösterge* (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yukarı-Aşağı, Gelecek 12 Ay) (Yıllık Yüzde Değişim) İnşaat Yatırımları (yıllık yüzde değişim) Diğer Sektörler İhracatçı Sektörler 35 35 30 30 25 25 20 20 15 15 10 10 5 5 0 0 -5 -5 Bileşik Gösterge (sağ eksen) 40 40 30 30 20 20 -10 -10 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2010 2011 * Ekim ayı itibarıyla. Kaynak: TCMB. 2012 2013 2014 2015 2016 2017 10 10 0 -10 0 1234123412341234123412341234123 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Bileşik gösterge, ana metal, fabrikasyon metal, mineral maddeler ve plastikkauçuk sektörleri üretimi ile plastik-kauçuk ve ana metal sektörleri ithalatının yıllık yüzde değişimlerinden elde edilmiştir. Ağırlıklar doğrusal regresyon ile hesaplanmıştır. Kaynak: TÜİK, TCMB. 2017 yılı ikinci çeyreğinde mal ve hizmet ihracatı dönemlik bazda gerilerken, ithalat iç talepteki kuvvetli seyrin etkisiyle artmıştır (Grafik 4.2.13). Böylece, önceki iki çeyreğin aksine net ihracat dönemlik 46 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası büyümeyi sınırlamıştır. Dış ticaret ana eğilimini daha sağlıklı gösteren altın hariç miktar endeksleri, üçüncü çeyrekte mal ihracatında ivme kaybına, mal ithalatında ise tüketim ve yatırım talebindeki olumlu görünüm doğrultusunda artışın sürdüğüne işaret etmektedir. Başta AB bölgesi olmak üzere küresel ekonominin genelindeki toparlanma eğilimi ve pazar çeşitlendirme esnekliği mal ihracatını desteklemektedir. Ayrıca son dönemde turizmde görülen toparlanma da hizmet ihracatındaki artışa katkı sağlamaktadır (Grafik 4.2.14). Bu dönemde altın ithalatında görülen artış, mal ithalatının altın hariç ithalat miktar endeksinin ima ettiğinden daha yüksek gerçekleşmesine neden olmuştur. Sonuç olarak, ihracattaki ivme kaybı ve ithalattaki artışa bağlı olarak, üçüncü çeyrekte net ihracatın dönemlik büyümeye olumsuz katkısını sürdüreceği tahmin edilmektedir. Özetle, 2017 yılının ikinci çeyreğinde iç talebin güç kazanmasıyla iktisadi faaliyet ilk çeyreğe kıyasla hızlanmıştır. Üçüncü çeyreğe ilişkin göstergeler, faaliyetteki güçlü seyrin devam ettiğini göstermektedir. Bu dönemde özel tüketim talebindeki artışın sürmesi, makine-teçhizat yatırımlarında ise kısmi bir toparlanma gerçekleşmesi beklenirken net ihracatın dönemlik büyümeyi sınırlayacağı öngörülmektedir. Grafik 4.2.13. Grafik 4.2.14. Mal ve Hizmet İhracatı ve İthalatı İhracat, İthalat Miktar Endeksleri ve Reel Hizmet İhracatı (Mevsimsellikten Arındırılmış, 2009=100) (Altın Hariç, Mevsimsellikten Arındırılmış, 2010=100) İhracat İhracat İthalat İthalat 170 170 160 160 150 150 140 140 150 Hizmet İhracatı (sağ eksen) 180 170 140 160 130 150 120 140 110 130 130 130 120 120 110 110 100 100 90 90 80 120 90 123412341234123412341234123412 2010 2011 2012 2013 Kaynak: TÜİK. 2014 2015 2016 17 100 110 100 90 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3* 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Temmuz-Ağustos dönemi gerçekleşme, Eylül ayı tahmindir. Kaynak: TÜİK, TCMB. 4.3. Emek Piyasası İşsizlik oranlarında, 2017 yılının başından itibaren düşüş eğilimi gözlenmektedir (Grafik 4.3.1). Yılın ikinci çeyreğinde, mevsimsellikten arındırılmış toplam işsizlik oranı, bir önceki çeyreğe kıyasla 0,3 puan azalarak yüzde 11,3 olmuştur. Bu gelişmede iktisadi faaliyetin bir önceki çeyreğe kıyasla güç kazanmasıyla birlikte gözlenen tarım dışı istihdam artışları etkili olmuş, işgücüne katılım oranındaki artış ise işsizlikteki düşüşü sınırlamıştır (Grafik 4.3.2). Temmuz döneminde ise mevsimsellikten arındırılmış toplam işsizlik oranı yüzde 11,2’ye gerilerken, tarım dışı işsizlik oranı değişmeyerek yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. Enflasyon Raporu 2017-IV 47 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 4.3.1. Grafik 4.3.2. İşsizlik Oranları Tarım Dışı İşsizlik Oranı Çeyreklik Değişimine Katkılar (Mevsimsellikten Arındırılmış,Yüzde Puan) (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde) İstihdam Etkisi Katılım Oranı Etkisi Nüfus Artış Etkisi Tarım Dışı İşsizlik Oranı (üç aylık fark) İşgücüne Katılım Oranı (sağ eksen) İşsizlik Oranı Tarım Dışı İşsizlik Oranı 16 54 53 52 51 50 49 48 47 46 45 44 43 14 12 10 8 6 4 3 2 2 1 1 0 0 -1 -1 -2 -2 -3 -3 -4 2012 2013 2014 2015 2016 -4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3* 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3* 2011 2011 2017 *Temmuz dönemi itibarıyla. Kaynak: TÜİK. 4 3 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Temmuz dönemi itibarıyla. Kaynak: TÜİK. 2017 yılının Temmuz döneminde, tarım dışı istihdam, ikinci çeyreğe kıyasla yüzde 0,3 oranında sınırlı bir artış göstermiştir (Grafik 4.3.3). Bu dönemde, tarım dışı istihdam artışına yalnızca inşaat sektörü katkı yapmıştır. Diğer taraftan, aynı dönemde, sanayi ve hizmet sektörleri istihdamı sınırlı oranda düşmüştür. İstihdam verileri, yılın ilk yarısında büyümenin temel sürükleyicilerinden biri olan inşaat sektörünün üçüncü çeyrekte de güçlü seyrini koruduğuna işaret etmektedir (Grafik 4.3.4). Buna karşılık, Temmuz ve Ağustos aylarında gözlenen sanayi üretim artışları sektör istihdamına henüz olumlu yansımamıştır. Üretim ve katma değerindeki artışa rağmen sanayi istihdamının 2014 yılı başlarından bu yana yataya yakın bir seyir izlemesinde, küçük ve orta ölçekli firmalardaki zayıf görünümün etkili olabileceği düşünülmektedir (Kutu 4.3, Grafik 3). Temmuz döneminde, hizmet istihdamı yıl başından bu yana ilk defa azalmıştır (Grafik 4.3.5). Hizmet istihdamının dış ticaret bağlantısı güçlü gruplarda daha olumlu, buna karşılık dış ticarete görece kapalı gruplarda daha zayıf seyrediyor olması, iç ve dış talep koşulları açısından not edilmelidir. Grafik 4.3.3. Grafik 4.3.4. Tarım Dışı İstihdam ve Hizmet İstihdamı Sanayi ve İnşaat İstihdamı (Mevsimsellikten Arındırılmış, Milyon Kişi) (Mevsimsellikten Arındırılmış, Milyon kişi) Sanayi İstihdamı Tarım Dışı İstihdam 23 16 Hizmet İstihdamı (sağ eksen) 22 15 21 14 20 13 19 12 18 11 17 16 10 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3* 2011 2012 *Temmuz dönemi itibarıyla. Kaynak: TÜİK. 48 2013 2014 2015 2016 2017 İnşaat İstihdamı (sağ eksen) 5,5 2,2 5,4 2,1 5,3 2,0 5,2 1,9 5,1 1,8 5,0 1,7 4,9 1,6 4,8 1,5 4,7 1,4 4,6 1,3 4,5 1,2 1 3 2011 1 3 1 2012 3 2013 1 3 2014 1 3 2015 1 3 2016 1 3* 2017 *Temmuz dönemi itibarıyla. Kaynak: TÜİK. Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Üçüncü çeyrekte iktisadi faaliyetin sektörler geneline yayılan güçlü seyrine karşın işgücü piyasasında kısmi bir iyileşme görülmektedir. Yakın dönemde iktisadi faaliyetteki artışın sektörel yayılımı genişlese de özellikle küçük-orta ölçekli ve ihracatçı olmayan firmalarda henüz güçlü bir toparlanma gözlenmemesi, büyümenin yatırımlara ve işgücü piyasasına yansımalarını sınırlamaktadır (Grafik 4.3.6 ve Kutu 4.3). Grafik 4.3.5. Grafik 4.3.6. Tarım Dışı İstihdamdaki Aylık Değişime Katkılar İşsizlik Oranı ve Yatırımların GSYİH’deki Payı (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde Puan) (Bir Önceki Yılın Aynı Dönemine Göre Fark, Dört Çeyreklik Ort.) İşsizlik Oranı Sanayi İnşaat Hizmetler Tarım Dışı İstihdam 1,5 Yatırımların GSYİH'deki Payı 1,5 5 4 1,0 1,0 0,5 0,5 0,0 0,0 3 2 1 0 -1 -0,5 -0,5 -1,0 -1,0 -1,5 -1,5 -2 -3 Kaynak: TÜİK. 2017 2016 2015 2014 2013 2012 2011 2010 2009 2008 2007 2006 2005 2004 2003 2002 -5 0717 0517 0317 0117 1116 0916 0716 0516 0316 0116 1115 0915 0715 -4 Kaynak: TÜİK. Öncü göstergeler istihdamdaki artış eğiliminin üçüncü çeyrekte devam ettiğine işaret etmektedir. PMI istihdam değeri, imalat sanayi istihdamındaki büyümenin güç kazandığı yönünde sinyal vermektedir (Grafik 4.3.7). Hizmet ve perakende ticaret sektörleri gelecek üç aylık dönemde toplam çalışan sayısında sınırlı bir artış beklerken, inşaat sektörünün söz konusu beklentilerinde sınırlı bir gerileme gözlenmiştir (Grafik 4.3.8). Kariyer.net internet sitesi tarafından sağlanan verilere göre yeni iş imkanlarının durumunu yansıtan toplam iş ilanları verisi üçüncü çeyrekte kayda değer bir ivme kazanmış; işsizlik oranı ile yakın hareket eden ilan başına başvuru sayısında da düşüş eğilimi devam etmiştir (Grafik 4.3.9). Grafik 4.3.7. Grafik 4.3.8. İmalat Sanayi İstihdamı ve PMI İstihdam Önümüzdeki Üç Ayda Sektörler Bazında Çalışan Sayısı Beklentisi (Mevsimsellikten Arındırılmış) (Mevsimsellikten Arındırılmış) Perakende PMI İstihdam İmalat Sanayi İstihdamı (çeyreklik yüzde değişim, sağ eksen) 58 2,0 120 Hizmet 1,5 56 İnşaat 120 115 115 110 110 105 105 100 100 -1,0 95 95 -1,5 90 1,0 54 0,5 52 0,0 50 -0,5 48 46 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 90 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Ekim ayı itibarıyla. Kaynak: TÜİK, IHS Markit. Enflasyon Raporu 2017-IV Kaynak: TUİK. 49 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2016 yılındaki yüksek asgari ücret artışının yanı sıra ekonomideki yavaşlamanın da etkisiyle reel birim işgücü maliyeti, işverene devlet desteğine rağmen, yüksek bir oranda artmıştır. 2017 yılında ise asgari ücret artışının bir önceki yıldakine kıyasla daha düşük olması, işverene devlet desteğinin 2017 yılında da sürmesi ve enflasyondaki hızlı yükselişle birlikte saatlik reel işgücü maliyetindeki artış yüksek baz etkisiyle birlikte sınırlı kalmıştır. Buna ek olarak, iktisadi faaliyet ve kısmi emek verimliliğindeki toparlanma neticesinde reel birim işgücü maliyeti 2017 yılının ilk yarısında önceki yıla kıyasla gerilemiştir (Grafik 4.3.10). Ancak, son iki yıldaki birikimli işgücü maliyeti artışlarının geçmiş yıllara kıyasla daha yüksek olduğu görülmektedir. 2012-2015 döneminde yıllık ortalama yüzde 12,3 oranında artış kaydeden saatlik işgücü maliyetinin 2016-2017 döneminde ortalama yüzde 16 civarında artış kaydetmesinin rekabet gücü ve enflasyona olumsuz etkilerinin bulunduğu not edilmelidir (Kutu 4.2). Grafik 4.3.10. Grafik 4.3.9. Kariyer.net Toplam İş İlanı, İlan Başına Başvuru ve Tarım Dışı İşsizlik Oranı* (Mevsimsellikten Arındırılmış) Tarım Dışı Reel Birim İşgücü Maliyetindeki Yıllık Değişime Katkılar (Yüzde Puan) Kariyer.net Toplam İlan Başına Başvuru (2010=100) Reel Saatlik İşgücü Maliyeti* Tarım Dışı İşsizlik Oranı (2010=100) Kısmi Emek Verimliliği** Reel Birim İşgücü Maliyeti Kariyer.net Toplam İş İlanı (bin, sağ eksen) 140 70 130 65 120 60 15 15 12 12 9 9 50 6 6 45 3 3 0 0 -3 -3 25 -6 -6 20 -9 55 110 100 90 40 80 35 70 30 60 50 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 23* 2010 2011 2012 2013 * İşsizlik oranı Temmuz dönemi itibarıyla. Kaynak: Kariyer.net, TCMB. 50 2014 2015 2016 2017 -9 123412341234123412341234123412 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 17 * İşgücü Maliyet ve Kazanç İstatistikleri. ** Tarım dışı GSYİH/HİA Çalışılan Saat. Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu Türkiye’nin Cari İşlemler Açığında Reel İyileşme 4.1 Küresel finansal kriz sonrası dönemde düzenleyici kurumlar, finansal istikrarı merkeze alan makro ihtiyati bir politika çerçevesi uygulamaya başlamış; bu sayede cari açıkta sürekli ve kademeli bir dengelenme süreci yaşanmıştır. Bu gelişme ile beraber finansman kalitesindeki iyileşmeler, ülke riskinin azalmasına katkıda bulunmuştur. 2017 yılının ilk yarısında finansal sistemi destekleyici makro ihtiyati politikalar ile kamu tedbir ve teşvikleri sayesinde iktisadi faaliyette belirgin bir ivmelenme yakalanmıştır. Ayrıca, bu dönemde net altın ithalatında yüksek artışlar gözlenmiş, dış ticaret hadlerinde ise enerji fiyatlarındaki artışa bağlı olarak bozulma yaşanmıştır. Bütün bu gelişmelere karşın, 2017 yılı ilk üç çeyreğinde cari açıkta kayda değer bir bozulma olmamıştır (Grafik 1 ve 2). Hatta altın hariç cari açıktaki düşüş devam etmektedir. Cari işlemler dengesi eğilimleri analiz edilirken, yüksek oynaklık gösteren dış ticaret hadlerini dikkate almak büyümeye yönelik uygulamaya koyulan teşvik ve tedbirlerin dış denge üzerindeki etkisini daha sağlıklı değerlendirmek açısından önem arz etmektedir. Bu çerçevede, cari işlemler dengesinde 2017 yılında gerçekleşen reel iyileşme mercek altına alınmaktadır. Grafik 1. Cari Açık Grafik 2. Dış Ticaret Hadleri (12 Aylık Birikimli, GSYİH’ye Oran) (12 Aylık Hareketli Ortalama) Cari Açık İhracat Fiyatları/İthalat Fiyatları Altın Hariç Cari Açık 10 1,15 İhracat Fiyatları/İthalat Fiyatları (altın hariç) Ortalama (cari açık) 9 1,10 8 7 1,05 6 5 1,00 4 3 0,95 2 Kaynak: TUİK ve TCMB hesaplamaları. 0117 0616 1115 0415 0914 0214 0713 1212 0512 1011 0311 0810 0,90 0110 0817 0117 0616 1115 0415 0914 0214 0713 1212 0512 1011 0311 0810 0110 1 Kaynak: TUİK ve TCMB hesaplamaları. Cari işlemler açığındaki reel gelişimi inceleyebilmek için dış ticaret açığı, hizmetler ticaret açığı ve diğer açık ayrı ayrı ele alınmaktadır. Dış ticaret açığı, TÜİK tarafından açıklanan mal ithalatının mal ihracatını aşan kısmını göstermektedir. Hizmetler ticaret açığı için Ödemeler Dengesi İstatistikleri içerisinde yer alan hizmetler dengesine ilişkin veriler kullanılmaktadır. Diğer açık ise Ödemeler Dengesi İstatistikleri altında yer alan birincil gelir, ikincil gelir, bavul ticareti ve dış ticaret uyarlama kalemleri kaynaklı açıktan oluşmaktadır. Reel cari açık oluşturulurken, 2010 yılının Ocak ayı temel alınmakta ve bütün değişkenler ilgili dönemdeki fiyatlar cinsinden hesaplanmaktadır. Örneğin, reel dış ticaretin hesaplanmasında kullanılan reel ihracat ve ithalat serilerini elde etmek için ilk olarak bu değişkenlerin 2010 yılının Ocak ayındaki cari değerleri alınmaktadır. Daha sonra, ilgili miktar endekslerindeki büyümeler kullanılarak geriye kalan aylardaki reel ihracat ve ithalat değerleri türetilmektedir. Diğer kalemlerin reel karşılıkları elde edilirken de benzer bir yöntem uygulanmakta, ancak miktar verisi olmayan değişkenler için TÜFE yardımıyla reel seriler oluşturulmaktadır. Diğer açık altında yer alan ve mal ticareti ile ilişkili kalemler için ilgili miktar endeksleri, gelir dengesi kalemleri için ise TÜFE kullanılarak reel eşdeğerleri bulunmaktadır. Enflasyon Raporu 2017-IV 51 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Reel cari açık ve alt kalemlerinin zaman içerisindeki gelişimi Grafik 3’te verilmektedir. Dönem içerisinde reel cari açığın dalgalı bir seyir izlediği gözlenmektedir. Dış ticaret hadlerindeki iyileşme ile cari açığın azalma eğilimi gösterdiği 2013 ve 2015 yıllarında, reel cari açığın artış kaydetmesi dikkat çekmektedir. Bu yıllarda reel cari açıktaki yükselişi, Türkiye’nin yüksek büyüme performansına bağlı olarak artan reel dış ticaret açığı sürüklemektedir. Tarihsel olarak reel cari açığın en önemli belirleyicisi dış ticaret açığı olsa da reel cari açığın son dönemdeki hareketinde reel hizmetler açığı da önemli bir rol oynamaktadır. Nitekim, 2016 yılında yurt içi ve Rusya başta olmak üzere yurt dışı kaynaklı gelişmeler sonucunda turizm gelirlerinde yaşanan hızlı düşüş, reel hizmetler dengesinde ciddi bir bozulmaya neden olmuştur. Bu durum, reel dış ticaret açığında belirgin bir kötüleşme yaşanmamasına karşın reel cari açıkta artış eğilimi oluşturmuştur. 2017 yılında ise gerek reel hizmetler fazlasındaki kademeli artışın gerekse reel ihracatın canlanmasının etkisiyle reel cari açık iyileşme göstermiştir. Aynı yılın ilk sekiz ayında nominal cari açık artarken reel cari açığın azalması göreli fiyatların, bir başka deyişle, dış ticaret hadlerinin nominal cari işlemler dengesi üzerindeki etkisini göstermesi açısından dikkat çekicidir. Grafik 3. Reel Cari Açık (2010 Fiyatlarıyla, 12 Aylık Birikimli, Milyar ABD doları) Grafik 4. Altın Hariç Reel Cari Açık (2010 Fiyatlarıyla, 12 Aylık Birikimli, Milyar ABD doları) Kaynak: TCMB hesaplamaları. 0817 0117 0616 1115 0415 0914 0214 0713 1212 1011 0110 0817 0117 -40 0616 -40 1115 -20 0415 -20 0914 0 0214 0 0713 20 1212 20 0512 40 1011 60 40 0311 60 0810 80 0110 80 0311 100 0810 100 Reel Diğer Açık Reel Hizmetler Açığı Reel Dış Ticaret Açığı (altın hariç) Reel Cari Açık (altın hariç) 0512 Reel Dış Ticaret Açığı Reel Hizmetler Açığı Reel Diğer Açık Reel Cari Açık Kaynak: TCMB hesaplamaları. Dış ticaretteki son dönem eğilimleri daha net görebilmek için oynaklığı yüksek olan altın dış ticareti dışarıda bırakılıp reel cari açık ile alt kalemleri yıllıklandırılmış olarak ayrı ayrı hesaplanmıştır (Grafik 4). Altın hariç değerlendirildiğinde, reel dış ticaret açığının 2016 yılının Kasım ayından sonra belirgin bir düşüş gösterdiği ve bunun da reel cari açığı dikkat çekici bir biçimde aşağı çektiği görülmektedir. 2017 yılının Ağustos ayındaki yıllık reel cari açık, 2016 yıl sonuna kıyasla yaklaşık 13 milyar ABD doları (2010 yılının Ocak ayındaki fiyatlar cinsinden) civarında önemli bir düşüş göstermiştir. Bu düşüşün 8 milyar ABD doları, altın hariç dış ticaret açığındaki azalıştan kaynaklanırken, yaklaşık 5 milyar ABD doları da reel hizmetler açığındaki azalıştan kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak, 2017 yılında cari açıktaki eğilim sabit fiyatlar ile değerlendirildiğinde, reel bazda 2016 yılına kıyasla iyileşme göstermiştir. Söz konusu iyileşme, altın hariç reel cari açıkta daha belirgin olmuştur. 2017 yılının ilk üç çeyreğinde Hazine Müsteşarlığı kefaletli KGF uygulaması ve çeşitli teşvik politikaları sonucunda iktisadi faaliyette önemli bir ivme yakalanmıştır. Cari işlemler dengesinde sağlanan iyileşmenin milli gelirde herhangi bir azalma olmadan gerçekleşmesi, uygulanan mali tedbirler ve teşvikler ile finansal istikrarı gözetici makroekonomik politikaların ekonomide dengelenmeyi başarıyla sağladığını göstermektedir. 52 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksinin Kapsamının Genişletilmesi 4.2 Birim işgücü maliyeti bazlı reel kur endeksi uluslararası rekabet ölçütü olarak kullanılan önemli göstergelerden biridir. Söz konusu endeks, bir ülkenin dış ticaretinde önemli paya sahip ülkelerin para birimlerinin, ticaret içindeki paylarına göre ağırlıklandırılması ve göreli birim işgücü maliyeti etkilerinden arındırılması suretiyle, yerel para biriminin ortalama değeri şeklinde hesaplanmaktadır. TCMB tarafından hali hazırda yayımlanmakta olan Gelişmiş Ülke - Birim İşgücü Maliyeti (GÜ-BİM) bazlı Reel Efektif Döviz Kuru (REDK) endeksi Avrupa’daki belli başlı 15 ülkeyi ve ABD’yi içeren sınırlı bir kapsama sahiptir. Ancak, gerek hesaplamaya dahil edilen ülke sayısının azlığı, gerek temsil oranının düşüklüğü ve gerekse gelişmiş ülkeler lehine olan yanlılığı, mevcut endeksin sağlıklı bir rekabet gücü göstergesi olarak kullanımını güçleştirmektedir. Bu çerçevede, kutuda, mevcut endeksin kapsamının genişletilmesi suretiyle türetilen yeni Birim İşgücü Maliyeti (BİM) bazlı reel kur endeksleri hakkında bilgi sunulmaktadır. Mevcut GÜ-BİM bazlı reel kur endeksinin 2016 yılı verilerine göre altın hariç toplam ihracatımızı temsil oranı ortalama yüzde 45 olup, endeksin içerisinde gelişmiş ülkelerin ağırlığı yüzde 98’dir (Tablo 1). Ülke kapsamını olabildiğince geniş tutmak amacıyla, ülkelerin altın hariç ihracat içindeki yıllık ortalama paylarına göre ağırlıklandırıldığı yeni bir BİM bazlı endeks türetilmiştir. Böylelikle, ihracatımızda önemli paya sahip olan Birleşik Arap Emirlikleri, İran ve Rusya gibi ülkelerin de aralarında bulunduğu toplam 45 ülke hesaplamalara dâhil edilerek, daha geniş kapsamlı, yıllık frekansta bir reel kur göstergesi elde edilmiştir. Bu suretle, endeksteki ülke sayısı 16’dan 61’e yükseltilmiş ve endeksin kapsama oranı ise (2016 yılı ortalamasına göre) yüzde 45’ten yüzde 75’e çıkarılmıştır. Yeni endekste, gelişmekte olan ülkeler yüzde 35 oranında temsil edilmektedir. Tablo 1. Mevcut Gelişmiş Ülke Birim İşgücü Maliyeti ve Yeni Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endekslerinin Karşılaştırması Mevcut GÜ-BİM Bazlı REDK Yeni BİM Bazlı REDK Alternatif BİM Bazlı REDK 36 Ülke Sayısı 16 61 Temsil Oranı * 45 75 65 %98 Gelişmiş Ülkeler %2 Gelişmekte Olan Ülkeler %65 Gelişmiş Ülkeler %35 Gelişmekte Olan Ülkeler %74 Gelişmiş Ülkeler %26 Gelişmekte Plan Ülkeler Ülke Profili Frekansı Veri Kaynağı (Birim işgücü maliyetleri) Veri Kaynağı (Döviz kurları) Ağırlık Çeyreklik Yıllık Yıllık Eurostat OECD, Eurostat, IHS, IMF, Dünya Bankası, ILO OECD, Eurostat, IHS, IMF, Dünya Bankası, ILO TCMB, IFS TCMB, IFS, Bloomberg TCMB, IFS, Bloomberg Çift Taraflı Dış Ticaret Altın Hariç İhracat Çift Taraflı Dış Ticaret *2016 yılı ortalamasıdır. Yeni oluşturulan endeks, mevcut GÜ-BİM endeksine benzer şeklide, aşağıdaki gibi hesaplanmaktadır: 𝑤𝑡,𝑖 𝑃𝑡,𝑇𝑈𝑅 𝑃𝑡,𝑖 × 𝑒𝑡,𝑖 𝑅𝐸𝐷𝐾𝑡 = 𝑅𝐸𝐷𝐾𝑡−1 ∏ [ ] 𝑃𝑡−1,𝑇𝑈𝑅 𝑖=1 𝑃𝑡−1,𝑖 × 𝑒𝑡−1,𝑖 𝑁 Formülde yer alan w(t,i) i ülkesinin t yılındaki Türkiye’nin toplam ihracatı içindeki ağırlığını, P(t,TUR) Türkiye’nin t yılındaki birim işgücü maliyeti endeksini, P(t,i) i ülkesinin t yılındaki birim işgücü maliyeti endeksini, e(t,i) i ülkesi para biriminin t yılındaki Türk lirası cinsinden kur değerini ve N ülke sayısını göstermektedir. REDK endeksi, REDK(t-1) cari yıldan bir önceki yıldaki endeks değeri olmak üzere, zincir endeks yöntemi ile birleştirilmektedir. Endekste artış Türk lirasında reel değer kazancı anlamına gelmekte, diğer bir deyişle Türk mallarının yabancı mallar cinsinden fiyatının arttığını göstermektedir. Enflasyon Raporu 2017-IV 53 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Alternatif olarak, çift taraflı dış ticaret verilerine dayanan ülke ağırlıklarının kullanıldığı, üçüncü ülke pazarlarındaki rekabeti de göz önüne alan bir endeks hesaplanmıştır. Bu endekse dahil edilen ülke sayısı veri kısıtları nedeniyle 36 ile sınırlı kalmaktadır. Eklenen 20 ülke ile endeksin kapsama oranı yüzde 45’ten yüzde 65’e yükselmektedir. Söz konusu alternatif endekste gelişmekte olan ülkelerin ağırlığı yüzde 26’dır. Yeni oluşturulan BİM bazlı endeksler mevcut GÜ-BİM bazlı endeks ile karşılaştırıldığında, yeni endekslerin 2010 yılı öncesinde mevcut GÜ-BİM bazlı endekse kıyasla aşağıda seyrettiği, diğer bir deyişle Türk Lirasında GÜ-BİM bazlı endekse kıyasla daha az değerlenme ima ettiği görülmektedir (Grafik 1). 2010 yılı sonrasında ise mevcut ve yeni endeksler arasında belirgin ayrışma olduğu göze çarpmaktadır. GÜ-BİM bazlı endekse göre Türk lirasında değer kazancı eğilimi gözlenirken, yeni endekslere göre Türk lirasında değer kaybı eğilimi görülmektedir. Endeks hesaplamasına gelişmekte olan ülkelerin eklenmesi bu ayrışmanın temel kaynağıdır. Zira, gelişmiş ülkelerdeki ücret artışlarının gelişmekte olan ülkelerdeki ücret artışlarının gerisinde kalması beklenen bir durumdur. Buna ilaveten, küresel kriz sonrasında Avrupa'da yaşanan borç krizi ve takip eden bankacılık krizi Avrupa'daki toparlanmayı geciktirerek işgücü piyasalarındaki olumsuz etkinin daha uzun sürmesine neden olmuştur. İhracatımızda önemli paya sahip Avrupa ülkelerindeki ücretlerin söz konusu dönemde gerilemesi ya da kriz öncesi döneme kıyasla daha yavaş artması GÜ-BİM bazlı endekste artışa sebep olmaktadır. Diğer bir anlatımla, Avrupa’da ücretlerin gerilediği söz konusu dönemde, Türkiye’de ücretlerin artması, Türk mallarının bu ülkelere kıyasla göreli fiyatının arttığı anlamına gelmektedir. Yeni türetilen BİM bazlı endeksler, ülke kapsamının genişlemesiyle Türk lirasının göreli olarak daha az değerli olduğunu göstermektedir. Grafik 2. TÜFE, ÜFE ve Yeni BİM Bazlı REDK Endeksleri* 2016 2015 2014 2013 2012 2011 2010 2007 2006 2005 2016 2015 2014 2013 2012 2011 2010 85 2009 90 85 2008 95 90 2007 100 95 2006 105 100 2005 110 105 2004 115 110 2003 120 115 2004 125 120 2003 125 TÜFE bazlı ÜFE bazlı Yeni BİM bazlı (61 ülke) Alternatif BİM bazlı (36 ülke) 2009 GÜ-BİM bazlı Yeni BİM bazlı (61 ülke) Alternatif BİM bazlı (36 ülke) 2008 Grafik 1. GÜ-BİM ve Yeni BİM Bazlı REDK Endeksleri* * Endekslerde artış, Türk lirasında reel değer kazancını ifade etmektedir. Kaynak: TCMB hesaplamaları.. Yeni BİM bazlı endeksler gelişmiş ülkeler lehine olan yanlılığı azaltılmış, daha dengeli rekabet göstergeleri olduğundan, genel kapsamlı TÜFE ve ÜFE bazlı reel kur endeksleri ile karşılaştırılabilir niteliğe kavuşmaktadır. Yeni endeksler, bahsi geçen endekslerin bir miktar altında kalmakla birlikte, eğilim olarak bu endekslerle daha uyumlu seyretmektedir (Grafik 2). 2016 yılında asgari ücrette meydana gelen yüksek oranlı artış, birim işgücü maliyetinin ve Türk mallarının göreli fiyatının artmasına neden olmuştur. Bu nedenle, BİM bazlı reel kur endeksleri, TÜFE ve ÜFE bazlı endekslerden yukarı yönlü ayrışmıştır. Ancak, bilindiği üzere bu dönemde asgari ücret artışının işverene maliyetinin bir bölümü devlet tarafından karşılanmıştır. Bu bağlamda, BİM bazlı reel kur endekslerindeki söz konusu yükseliş değerlendirilirken, buradaki rekabet gücü kaybının endekslerin ima ettiğinden daha az olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. 54 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Sonuç olarak, yeni BİM bazlı REDK endekslerinde hesaplamaya dahil edilen ülke sayısının artırılmasıyla, endekslerin Türkiye’nin ihracat profilini temsil oranı artmakta, gelişmiş ülkeler lehine olan yanlılık ise azalmaktadır. Böylelikle, daha dengeli ve dolayısıyla Türkiye’nin rekabet gücüne dair daha sağlıklı bilgi veren göstergeler elde edilmektedir. Kaynakça Erduman Y. ve A. A. Yavuz (2017). “Birim İşgücü Maliyeti Bazlı Reel Efektif Döviz Kuru Endeksinin Kapsamının Genişletilmesi”, Araştırma Yayınları Ekonomi Notu (yayımlanma aşamasında). Enflasyon Raporu 2017-IV 55 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu 4.3 İmalat Sanayiinde Kapasite Kullanımı ve Yatırıma Etkileri Kapasite kullanım oranı (KKO) bir firmanın fiilen gerçekleştirdiği üretim miktarının, fiziki olarak üretebileceği en yüksek üretim miktarına olan oranı olarak tanımlanmakta ve ekonomide firmaların kaynak kullanım yoğunluğunu ölçmekte kullanılmaktadır. KKO’nun yüksek seviyede olması firmalar için mevcut işçilerin çalışma saatlerinde artış ve yeni işçi istihdamı anlamına gelebilmekte ve sabit sermaye yatırımı ihtiyacı oluşturabilmektedir. Bu kutuda, imalat sanayiinde KKO gelişmeleri değerlendirilmekte ve ardından KKO ile makine-teçhizat yatırımları arasındaki ilişki incelenmektedir. İmalat sanayiinde KKO, TCMB İktisadi Yönelim Anketi’nde (İYA) firmaların “Şu anda, fiziki kapasiteye göre, fiilen gerçekleştirilen kapasite kullanımının yüzdesi” sorusuna verdikleri nicel yanıtların, üretim değerine göre ağırlıklandırılıp toplulaştırılmasıyla elde edilmektedir. Bu anketten hesaplanan KKO, imalat sanayiinde fiili üretim ile tam kapasite üretim düzeyi arasındaki açığı gösterdiğinden iş çevrimi göstergesi olarak da kullanılmaktadır. Nitekim kapasite baskılarının, ekonomik büyümenin hızlandığı dönemlerde artarken, yavaşladığı dönemlerde azaldığı gözlenmektedir (Grafik 1). Üretim değerine göre ağırlıklandırılmış KKO’nun ağırlıksız KKO’ya oranının tüm örneklem boyunca 1’in üzerinde seyretmesi büyük firmaların daha yüksek KKO ile çalıştığını ima ederken; 2014 yılı üçüncü çeyreğinden bu yana bu oranın artış eğiliminde olması büyük firmalar ile diğer firmalar arasındaki makasın açıldığına işaret etmektedir (Grafik 2). Nitekim, firma büyüklüğüne1 göre KKO’lar, firma ölçeği ile KKO arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır (Grafik 3). 2007 yılından bu yana ortalama olarak, büyük ölçekli firmaların KKO’su orta ve küçük ölçekli firmaların sırasıyla 6,5 ve 11,4 puan üzerinde; orta ölçekli firmaların KKO’su ise küçük ölçekli firmaların 5,0 puan üzerinde seyretmektedir. Küçük ölçekli firmaların KKO’sunun diğerlerine nazaran daha düşük oranda seyretmesi, göreli olarak yeni pazarlara girişi daha zor olan, daha verimsiz ve rekabet gücü daha az olan bu firmaların ürünlerine olan talebin uzunca bir süredir zayıflamakta olabileceğine işaret etmektedir. Büyük ve küçük ölçekli firmalar arasındaki bu ayrışmanın, iç ve dış talep koşullarının da bir yansıması olduğu, bu doğrultuda göreli yatırım iştahına yansımasının olabileceği düşünülmektedir. Grafik 1. Kapasite Kullanım Oranı ve Çıktı Açığı* Grafik 2. Ağırlıklı KKO/Ağırlıksız KKO (Yüzde) Çıktı Açığı KKO (mevsimsellikten arındırılmış, sağ eksen) 85 8 1,16 1,14 6 80 4 1,12 1,10 2 75 0 -2 70 1,08 1,06 1,04 -4 -6 65 1,02 1,00 -8 60 07-1 07-3 08-1 08-3 09-1 09-3 10-1 10-3 11-1 11-3 12-1 12-3 13-1 13-3 14-1 14-3 15-1 15-3 16-1 16-3 17-1 17-3 -10 * Çıktı açığı serisi, GSYİH’nin Hodrick-Prescott (HP) filtresi kullanılarak hesaplanan uzun dönem eğiliminden yüzde sapmasını göstermektedir. Kaynak: TÜİK, TCMB. 0,98 07-1 07-3 08-1 08-3 09-1 09-3 10-1 10-3 11-1 11-3 12-1 12-3 13-1 13-3 14-1 14-3 15-1 15-3 16-1 16-3 17-1 17-3 10 Kaynak: TCMB. Çalışan sayısı 50’den az olan firmalar “küçük”, 50 ile 250 arasında olan firmalar “orta”, 250 üzerinde olan firmalar ise “büyük” olarak sınıflandırılmıştır. Bu sınıflamaya göre 2007 yılından bu yana İYA uygulanan firmaların ortalama olarak yüzde 8,5’i küçük, yüzde 55’i orta, yüzde 36,5’i ise büyük firmadır. 1 56 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Firmaların dışa açıklığının KKO üzerinde etkili olup olmadığını inceleyebilmek amacıyla firmaları “ihracatçı” ve “diğerleri” olarak sınıflandırarak2 KKO’lar hesaplandığında, ihracatçı firmaların KKO’sunun diğerlerine kıyasla ortalama 2,5 puan yukarıda seyrettiği görülmektedir (Grafik 4). Ayrıca, 2014 yılı üçüncü çeyreğinden bu yana ihracatçı firmaların KKO’su artış eğilimi sergilerken, diğer firmaların KKO’su ortalama yüzde 76 seviyesinde yatay bir seyir izlemektedir. Bu gözlemler, yurt dışı rekabetin firmaları daha verimli ve etkin çalışmaya ittiği, ayrıca piyasa çeşitlendirme esnekliğinin olumsuz talep şoklarının etkilerini yumuşatmaya katkı sağladığı şeklinde de yorumlanabilir.3 Grafik 3. Firma Büyüklüğüne Göre Kapasite Kullanım Oranları (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde) Küçük Orta Grafik 4. İhracatçı ve Diğer Firmalar Ayrımında Kapasite Kullanım Oranları (Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde) 80 75 75 70 70 65 65 60 60 55 55 50 50 07-1 07-3 08-1 08-3 09-1 09-3 10-1 10-3 11-1 11-3 12-1 12-3 13-1 13-3 14-1 14-3 15-1 15-3 16-1 16-3 17-1 17-3 85 80 07-1 07-3 08-1 08-3 09-1 09-3 10-1 10-3 11-1 11-3 12-1 12-3 13-1 13-3 14-1 14-3 15-1 15-3 16-1 16-3 17-1 17-3 90 85 Kaynak: TCMB. KKO (ihracatçı firmalar) KKO (diğer firmalar) Büyük 90 Kaynak: TCMB. İktisadi faaliyetin güçlü olduğu dönemlerde talep koşulları ve beklentilere de bağlı olarak yatırım ihtiyacı artabileceğinden, KKO ile sabit sermaye yatırımlarının ilişkili olması beklenebilir. Nitekim İYA firmalarının KKO’ları ile yatırım harcaması plânları4 bir arada incelendiğinde, yatırım harcamasında artış öngören firmaların daha yüksek KKO ile çalıştığı izlenmiştir (Grafik 5). Salt anket göstergelerine dayalı bu gösterimin yanında, KKO ve makine-teçhizat yatırımlarındaki genel eğilim arasındaki ilişkinin yüksek olduğu görülmektedir (Grafik 6). Ancak, 2017 yılı ilk çeyreğinden bu yana bu iki değişkenin birbirinden ayrışması dikkat çekmektedir. Bu gözlem, 2016 yılı sonları ve 2017 yılı başlarında finans piyasalarında gözlenen yüksek oynaklığın ve belirsizliğin yatırım kararlarının ertelenmesine yol açmış olabileceğini düşündürmektedir. Erdoğan Coşar ve Şahinöz (2017) çalışmasında Türkiye ekonomisi için bir belirsizlik göstergesi türetilmiş; belirsizlik artışının iktisadi faaliyeti olumsuz etkilediği ve en büyük etkinin yatırım talebinde gözlendiği bulgulanmıştır. Bu kapsamda, KKO’nun ve belirsizliğin makine-teçhizat yatırımları üzerindeki göreli etkisini ortaya koyabilmek adına üç değişken içeren bir vektör özgecikmeli (VAR) modeli tahmin edilmiştir.5 İYA’ya katılan firmaları “ihracatçı” ve “diğerleri” olarak sınıflandırabilmek amacıyla, ilk aşamada ankete katılan firmaların finansal tabloları yıllar itibarıyla TCMB Sektör Bilançoları istatistiklerinden derlenmiştir. İlgili yılda yurt dışı satışlarının toplam satışlarına oranı yüzde 40’tan yüksek olan firmalar “ihracatçı”, geri kalan firmalar ise “diğerleri” olarak sınıflandırılmıştır. Bu çerçevede, 2007 yılından bu yana İYA’da yer alan firmaların ortalama yüzde 38’i ihracatçı, yüzde 62’si ise diğerleri olarak sınıflandırılmıştır. 3 Uluslararası ticaret yazınında, ihracatçı firmaların, ihracat faaliyetleri sabit maliyetler barındırdığından diğerlerine göre daha karlı ve etkin firmalar olması gerektiği (kendi-kendine seçim) ve müşterilerinden, ticari ortaklarından veya yabancı rakiplerinden daha kaliteli ve verimli üretim yapmayı öğrenme (ihracat yaparak öğrenme) olanağına sahip oldukları belirtilmektedir. Türk imalat sanayi için daha önce yapılmış bir çalışma, ihracatçı firmalar için gerek kendi-kendine seçim gerekse ihracat yaparak öğrenme durumlarının geçerli olduğunu göstermektedir (Bkz. Atabek Demirhan, 2016). 4 İktisadi Yönelim Anketi, Soru 23: “Geçmiş on iki aya kıyasla, gelecek on iki ayda, sabit sermaye yatırım harcaması beklentiniz”. 5 VAR modeli 2005Ç3-2017Ç2 dönemi verileri kullanılarak tahmin edilmiştir. AIC ve diğer seçim kriterlerine göre VAR modelinin gecikme uzunluğu 1 olarak belirlenmiştir. VAR modelinde hata terimlerinin varyans-kovaryans matrislerinin hesaplanmasında Cholesky ayrıştırması kullanılmıştır. Ayrıştırmada kullanılan sıralama toplam belirsizlik göstergesi, KKO ve makine-teçhizat yatırımları şeklindedir. Toplam belrisizlik göstergesi için bkz. Enflasyon Raporu 2017-I, Kutu 4.1. 2 Enflasyon Raporu 2017-IV 57 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Etki-tepki fonksiyonları incelendiğinde, beklendiği gibi makine-teçhizat yatırımları KKO’ya gelen bir şoka pozitif yönde tepki verirken, belirsizlik şokundan olumsuz etkilenmektedir (Grafik 7). Ortalama etkiler dikkate alındığında 1 standart sapmalık şoklara yatırımların benzer büyüklükte tepki verdiği görülmektedir. Bu çerçevede, son dönemde alınan tedbir ve teşviklerin etkisiyle iktisadi faaliyetin güçlenmesine ve imalât sanayiinde kapasite kullanımının artmasına rağmen makine-teçhizat yatırımlarında süregelen zayıf seyirde, yıl başındaki yüksek belirsizlik algılamalarının etkili olmuş olabileceği değerlendirilmektedir. Yakın dönemde belirsizlik algılamalarında gözlenen iyileşmenin üçüncü çeyrekten itibaren makine-teçhizat yatırımlarına destek vereceği tahmin edilmektedir (Grafik 8). Grafik 5. Yatırım Harcaması Beklentilerine göre Kapasite Kullanım Oranları(Mevsimsellikten Arındırılmış, Yüzde) Yatırım Harcamasında Artış Bekleyen Firmalarda KKO Yatırım Harcamasında Değişim Beklemeyen Firmalarda KKO Yatırım Harcamasında Azalış Bekleyen Firmalarda KKO 90 Grafik 6. Makine-Teçhizat Yatırımları ve Kapasite Kullanım Oranı Makine-Teçhizat Yatırımları (yıllık yüzde değişim) KKO (yıllık fark, sağ eksen) 60 10 85 50 8 80 40 75 30 70 20 65 10 60 0 55 -10 -2 50 -20 -4 6 4 Kaynak: TCMB. Kaynak: TÜİK, TCMB. Grafik 7. Makine-Teçhizat Yatırımlarının Kapasite Kullanım ve Belirsizliğe Gelen Bir Standart Sapmalık Şoklara Birikimli Tepkisi Grafik 8. Makine-Teçhizat Yatırımları ve Belirsizlik Göstergesi 17-3 17-1 16-3 16-1 15-3 15-1 14-3 14-1 13-3 13-1 12-3 12-1 11-3 11-1 10-3 0 10-1 07-1 07-3 08-1 08-3 09-1 09-3 10-1 10-3 11-1 11-3 12-1 12-3 13-1 13-3 14-1 14-3 15-1 15-3 16-1 16-3 17-1 17-3 2 Makine-Teçhizat Yatırımları (yıllık yüzde değişim) İktisadi Belirsizlik Göstergesi (standardize, sağ eksen) 10% 60,0 8% Kapasite Kullanımı Şokuna Tepki 6% 1,5 50,0 1,0 40,0 4% 2% 30,0 0% 20,0 -2% 10,0 -4% 0,5 0,0 -0,5 0,0 -6% Belirsizlik Şokuna Tepki -8% -1,0 -10,0 Kaynak: TÜİK, TCMB. 17-3 17-1 16-3 16-1 15-3 15-1 14-3 14-1 13-3 13-1 12-3 12-1 11-3 11-1 -1,5 10-3 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 Çeyrek Sayısı 10-1 -20,0 -10% Kaynak: TÜİK, TCMB. Kaynakça Atabek Demirhan, A., 2016, “Export Behavior of the Turkish Manufacturing Firms”, Emerging Markets Finance and Trade, 52(11): 2646-2668. Erdoğan Coşar, E. ve S. Şahinöz, 2017, “Quantifying Uncertainty and Identifying its Impacts on the Turkish Economy”, yayımlanma aşamasındaki çalışma. 58 Enflasyon Raporu 2017- IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 5. Finansal Koşullar ve Para Politikası Küresel iktisadi faaliyet ve ticaret hacmindeki olumlu görünümün yanı sıra küresel risk iştahının sürmesi sayesinde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy girişleri son dönemde de güçlü seyretmiş; ancak jeopolitik risklerin artması Türkiye’ye yönelen portföy yatırımlarında bir miktar ivme kaybına yol açmıştır. Eylül ayından bu yana Türkiye’ye portföy akımları daha ziyade DİBS piyasasına yönelirken, hisse senedi piyasasına girişler oynak ve zayıf bir seyir izlemiştir. Böylece 2017 yılı başından Eylül ayına değin güçlü seyreden borsa getirileri Eylül ayından itibaren daha durağan bir görünüm arz etmiştir. Kredi büyümesi makro ihtiyati politikalar, kamu tedbir ve teşvikleri ile Hazine destekli Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletli kredilerin desteğiyle 2017 yılının ikinci çeyreğinde güçlenmiştir. Yılın üçüncü çeyreğinde ise KGF kefaletli kredilerde limitlere yaklaşılmış olması ve öne çekilen firma kredi talebindeki normalleşme sonucu kredi büyümesi geçmiş yıllar ortalamasına yakınsayarak daha ılımlı seviyelerde dengelenmeye başlamıştır. Bankaların kredi eğilim anketine göre, 2017 yılı üçüncü çeyreğinde kredi standartları gerilemekle birlikte tarihsel ortalamalarına göre daha gevşek bir seyir izlemiştir. Bununla birlikte, Eylül ayının ikinci yarısından itibaren, jeopolitik gelişmeler ve gelişmiş ülkelerin para politikası normalleşme süreçlerine dair yapılan açıklamalar döviz kuru piyasalarında oynaklığa yol açmış; uzun vadeli enflasyon telafilerinde de bir miktar yükseliş gözlenmiştir. TCMB’nin sıkı para politikası uygulamalarına devam etmesi sebebiyle getiri eğrisinin eğimi negatif seyretmektedir. Ayrıca, TCMB, Eylül ve Ekim aylarında yaptığı iletişimde para politikasının temkin düzeyini kademeli olarak güçlendirmiştir. Finansal Koşullar Endeksi (FKE), 2017 yılının üçüncü çeyreğinde finansal koşulların iktisadi faaliyetteki genişlemeyi sınırlı düzeyde desteklediğine işaret etmektedir (Grafik 5.1). Üçüncü çeyrekte, kredi standartları ve borsa getirisi endekse destekleyici yönde katkı verirken, EMBI’nin katkısı sınırlı ölçüde artarak pozitif yönde olmuştur. Söz konusu dönemde, kredi faizi ve getiri eğrisi eğiminin endeks üzerindeki sıkılaştırıcı etkisi kısmen artmıştır. Reel kurun katkısı ise yatay seyrederek endeksi aşağı yönlü etkilemiştir (Grafik 5.2). Grafik 5.1. Grafik 5.2. Finansal Koşullar ve Kredi Büyümesi* Finansal Koşullar Endeksine Katkılar* FKE (standardize) Net Kredi Kullanımı/GSYİH (yıllık, yüzde, sağ eksen) 3,0 EMBI Kredi Faizi Getiri Eğrisinin Eğimi Reel Efektif Döviz Kuru Gösterge Faiz Kredi Standartları 14 3 3 12 2 2 1 1 0 0 -1 -1 2 -2 -2 0 -3 Borsa Getirisi destekleyici 2,5 2,0 1,5 10 1,0 0,5 8 sıkılaştırıcı 0,0 6 -0,5 -1,0 4 -1,5 -2,0 -2,5 -3,0 1234123412341234123412341234123 2010 2011 2012 2013 2014 2015 *FKE’ye ilişkin detaylar için bkz: TCMB Çalışma Tebliği:15/13. Enflasyon Raporu 2017-IV 2016 2017 -3 1234123412341234123412341234123 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 *Getiri eğrisinin eğimi için 10-2 yıl vadeli faiz farkı kullanılmıştır. 59 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 5.1. Finansal Piyasalarda Göreli Performans Risk Algılamaları ve Portföy Hareketleri Küresel iktisadi faaliyette 2017 yılının ikinci çeyreğinde gözlenen olumlu performansın yılın üçüncü çeyreğinde de devam edeceğine ilişkin beklentiler güçlenmiştir. Buna ek olarak, gelişmiş ülkelerin para politikası normalleşme süreçlerinin ılımlı olacağına dair sinyaller, gelişmekte olan ülkelere yönelik risk algılamalarını olumlu yönde etkilemiş ve bu ülkelere yönelik portföy akımları güçlü seyrine devam etmiştir. Ancak, Eylül ayı FOMC toplantısı sonrasında Fed’in Ekim ayında bilanço küçültmeye başlayacağını açıklaması ve piyasa beklentilerinden daha yukarıda olan faiz patikasına bağlı kalacağı algısının artmasıyla, gelişmekte olan ülkelerin bölgesel risk primlerinde bir miktar artış gözlenmiştir. Türkiye’nin ülke risk primi ise Eylül ayı sonlarından itibaren jeopolitik gelişmelerin de etkisiyle diğer gelişmekte olan ülkelerden bir miktar olumsuz yönde ayrışmıştır (Grafik 5.1.1). Türkiye’ye yönelen portföy akımları, sene başından bu yana birikimli olarak, geçtiğimiz Rapor dönemine kıyasla ivme kaybetmekle birlikte, geçmiş yıllar ortalamasının üzerindeki seyrini sürdürmüştür (Grafik 5.1.2). Bir önceki Rapor dönemine benzer şekilde, mevcut Rapor dönemindeki portföy girişleri de büyük ölçüde DİBS piyasası kaynaklı olmuştur. Grafik 5.1.1. Grafik 5.1.2. Bölgesel Risk Primleri* (Baz Puan) Türkiye’de Portföy Hareketleri* (Sene Başından İtibaren Birikimli, Milyar ABD doları) 40 12 20 20 10 0 0 8 * 2 Ocak 2017’ye göre birikimli değişimi göstermektedir. Kaynak: Bloomberg. 2017 10 8 2008-2015 Ortalaması 6 6 4 4 2016 Aralık Ekim Kasım Eylül -2 Ağustos -2 Haziran 0 Temmuz 0 Nisan 2 Mayıs 2 Mart 1017 -100 0917 -100 0817 -80 0717 -80 0617 -60 0517 -60 0417 -40 0317 -40 0217 -20 0117 -20 12 Ocak 40 Şubat EMBI Avrupa EMBI Latin Amerika EMBI Asya EMBI Türkiye * Hisse senedi ve DİBS piyasasına yönelen portföy akımlarını kapsamaktadır. DİBS verisine Repo kalemi dahildir. Kaynak: TCMB. Döviz Kurları 2017 yılı genelinde küresel risk iştahındaki gelişmelerle uyumlu hareket ederek olumlu performans gösteren gelişmekte olan ülke para birimleri, Eylül ayından itibaren ABD dolarına karşı değer kaybetmeye başlamıştır. Öte yandan, Türk lirası aynı dönemde jeopolitik gelişmelerin etkisiyle diğer gelişmekte olan ülke para birimlerinden olumsuz yönde ayrışmıştır (Grafik 5.1.3). Geçtiğimiz Rapor dönemine göre gelişmekte olan ülke para birimlerinin ima edilen döviz kuru oynaklıklarında kayda değer bir değişiklik gözlenmezken, Türk lirasının oynaklığında artış gerçekleşmiştir (Grafik 5.1.4). 60 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5.1.3 Grafik 5.1.4 TL ve Gelişmekte Olan Ülke Para Birimlerinin ABD Doları Karşısında Değeri ( 02.01.2017=1) Opsiyonların İma Ettiği Kur Oynaklığı 5 0 0 * Gelişmekte olan ülkeler arasında Brezilya, Endonezya, Filipinler, Güney Afrika, Hindistan, Kolombiya, Macaristan, Malezya, Meksika, Polonya, Romanya, Şili ve Türkiye yer almaktadır. Kaynak: Bloomberg. 1017 5 0817 10 0617 10 0417 15 0217 15 0815 1017 0917 0817 0717 0617 0517 0,90 0417 0,90 0317 0,95 0217 0,95 20 1216 1,00 20 1016 1,00 25 0816 1,05 30 0616 1,05 Türkiye 25 0416 1,10 0216 1,10 30 1215 1,15 0117 Gelişmekte Olan Ülkeler* GOÜ Ortalama* 1,15 1015 Türkiye (1 Ay Vadeli, Yüzde) * Gelişmekte olan ülkeler arasında Brezilya, Endonezya, Filipinler, Güney Afrika, Hindistan, Kolombiya, Macaristan, Malezya, Meksika, Polonya, Romanya ve Şili yer almaktadır. Kaynak: Bloomberg. Piyasa Faizleri Geçtiğimiz Rapor döneminden bu yana, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülkelerin para politikalarına dair beklentiler, gelişmekte olan ülkelerin makroekonomik görünümleri ve jeopolitik gelişmeler, söz konusu ülkelerdeki piyasa faizlerinin temel belirleyicileri olmuştur. Bu dönemde, para politikası faiz indirimlerinin etkisiyle, gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında piyasa faizleri kısa vadelerde gerilemiştir. Türkiye’nin piyasa faizleri ise geçtiğimiz Rapor dönemine kıyasla jeopolitik gelişmelerin etkisiyle bir miktar yükselmiştir (Grafik 5.1.5 ve Grafik 5.1.6). Grafik 5.1.5. Grafik 5.1.6. Altı Ay Vadeli Piyasa Faizleri (Yüzdelik Puan) Beş Yıl Vadeli Piyasa Faizleri (Yüzdelik Puan) 27 Ekim 2017 14 14 27 Ekim 2017 14 14 1 Ağustos 2017 1 Ağustos 2017 0 0 Kaynak: Bloomberg. Enflasyon Raporu 2017-IV Macaristan 0 Polonya 0 Romanya 2 Malezya 2 Şili 2 Filipinler 2 Kolombiya 4 Endonezya 4 Hindistan 4 Meksika 4 Güney Afrika 6 Brezilya 6 Türkiye 6 Macaristan 6 Polonya 8 Romanya 8 Filipinler 8 Şili 8 Malezya 10 Kolombiya 10 Endonezya 10 Hindistan 10 Brezilya 12 Meksika 12 Güney Afrika 12 Türkiye 12 Kaynak: Bloomberg. 61 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 5.2. Kredi Koşulları Kredi Faizleri, Fonlama Maliyetleri ve Faiz Farkları 2017 yılının üçüncü çeyreğinde, iktisadi faaliyete ilişkin olumlu görünüm sayesinde bankaların kredi verme iştahı devam etmiştir. 2017 yılı başından bu yana artış eğiliminde olan ticari kredi faiz oranları ise söz konusu çeyrekte yataya yakın seyretmiştir (Grafik 5.2.1). Bu dönemde tüketici kredisi faizlerinde görülen artış eğilimi ise devam etmiş, bu artış eğilimi tüm alt kalemlere yansımıştır (Grafik 5.2.2). 20 Ekim 2017 itibarıyla, ortalama ticari ve tüketici kredi faizleri, sırasıyla, yüzde 16,3 ve yüzde 16,9 olarak gerçekleşmiştir. Grafik 5.2.1. Grafik 5.2.2. TL Ticari Kredi Faizlerindeki Gelişmeler* Tüketici Kredileri Faizlerindeki Gelişmeler (Akım Veri, Yıllık Faiz, 4 Haftalık Hareketli Ortalama, Yüzde) (Akım Veri, Yıllık Faiz, 4 Haftalık Hareketli Ortalama, Yüzde) * Tüm ticari kredi faizleri serisine kredili mevduat hesabı, kredi kartı ve sıfır faizli krediler dâhil değildir. Kaynak: TCMB. Tüketici (ortalama) 11 9 9 1017 11 0817 13 0617 13 0417 15 0217 15 1216 17 1016 17 0816 19 0616 19 0416 8 Konut İhtiyaç 0216 8 1017 10 0817 10 0617 12 0417 12 0217 14 1216 14 1016 16 0816 16 0616 18 0416 18 0216 20 1215 20 1015 22 0815 22 Taşıt 1215 Küçük Ölçekli KOBİ 1015 Mikro Ölçekli KOBİ Orta Ölçekli KOBİ 0815 Tüm Ticari Krediler Kaynak: TCMB. 2017 yılının üçüncü çeyreğinde bankaların mevduat dışı temel Türk lirası fonlama maliyetleri yataya yakın seyretmiştir. Söz konusu dönemde, kur takası faiz oranları ile bankacılık sektörünün en önemli finansman kaynağı olan ve ağırlıklı olarak üç aydan daha kısa vadeye sahip TL mevduatlara ödenen faiz oranı, geçtiğimiz Rapor döneminden bu yana TCMB ağırlıklı ortalama fonlama maliyetine benzer bir seviyede gerçekleşmiştir (Grafik 5.2.3). Yılın üçüncü çeyreğinde, ticari kredi faizi ve TL mevduat faizindeki durağan seyre paralel olarak ticari kredi faizi ile mevduat faizi arasındaki fark fazla değişmemiştir. Söz konusu fark, 20 Ekim 2017 itibarıyla bir önceki Rapor dönemine göre sınırlı oranda gerileyerek 429 baz puan olmuştur (Grafik 5.2.4). Kredi-mevduat faiz farkı geçmiş yıllara göre yüksek seviyelerini korumaktadır. 62 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5.2.3. Grafik 5.2.4. Bankaların Fonlama Maliyetlerine İlişkin Göstergeler TL Ticari Kredi ve TL Mevduat Faizi* TL Mevduat Faiz Oranı Mevduat Faizi TL Ticari Kredi Faiz Oranı TCMB Ortalama Fonlama Faizi 13 (Akım Veri, Yıllık Faiz, 4 Haftalık Hareketli Ortalama, Yüzde) Kur Takası Faizi 13 12 12 11 11 10 10 9 9 8 8 7 7 TL Ticari ile Mevduat Faizi Farkı (sağ eksen) 17 7 6 15 5 13 4 11 3 2 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 0416 0 0216 5 1215 1 1015 7 0815 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 0416 0216 5 1215 5 1015 6 0815 6 9 * Kredili mevduat hesabı, kredi kartı ve sıfır faizli krediler hariç. Kaynak: TCMB. Kaynak: TCMB, BİST. Kredi Hacmi 2017 yılının üçüncü çeyreğinde, kredilerin büyüme hızı yavaşlamış ve net kredi kullanımının GSYİH’ye oranı, bu dönemde, önceki Rapor dönemine göre sınırlı bir artış sergilemiştir (Grafik 5.2.5). Grafik 5.2.6. Grafik 5.2.5. Kredilerin Yıllık Büyüme Hızları Yurt İçi Kredi Stoku ve Yıllık Net Kredi Kullanımı* (Kur Etkisinden Arındırılmış, Yüzde Değişim, Yıllık) (Yüzde) Kredi / GSYİH Ticari Net Kredi Kullanımı / GSYİH (sağ eksen) 80 75 14 Tüketici Toplam 25 25 20 20 15 15 10 10 5 5 0 0 12 70 10 65 60 8 55 6 50 45 4 40 2 35 * Yurt içi krediler, katılım bankaları dahil toplam bankacılık sektörü kredileri olup, yurt dışı şubeler ve kredi kartları dahildir. Kur etkisinden arındırılmamıştır. Net Kredi Kullanımı nominal kredi stokunun yıllık değişimi olarak hesaplanmaktadır. Kur etkisinden arındırılmıştır. 2017 yılı üçüncü çeyrek GSYİH verisi tahmindir. Kaynak: TCMB. 1017 0817 0617 0417 0217 1216 2016 2017 1016 2015 0816 2014 0616 2013 0416 2012 0216 2011 1215 2010 1015 0 1234123412341234123412341234123 0815 30 Kaynak: TCMB. Yılın üçüncü çeyreğinde, Hazine destekli KGF kefalet teşvikinin önceden belirlenen limitlere ulaşmasının etkisiyle ticari kredilerdeki artış hızı yavaşlamıştır. Öte yandan, makro ihtiyati tedbirlerin gecikmeli etkileri ve iç talepteki canlanma, tüketici kredilerinin büyümesinde ılımlı artışın devam etmesini sağlamaktadır. Bunun sonucunda kur etkisinden arındırılmış toplam kredilerin yıllık büyüme hızı geçtiğimiz Rapor dönemine göre artarak 20 Ekim 2017 itibarıyla yaklaşık yüzde 19,2 seviyesine ulaşmıştır (Grafik 5.2.6). Bununla birlikte, KGF kefaletli kredilerin limitlere ulaşması nedeniyle dengelenme eğilimine giren toplam kredilerin büyüme hızı 2007-2016 ortalamasına benzer bir hareket sergilemiştir (Grafik 5.2.7). Enflasyon Raporu 2017-IV 63 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5.2.7. Grafik 5.2.8. Toplam Kredilerin Büyüme Hızlarının Geçmiş Yıllarla Karşılaştırılması Ticari Kredilerin Büyüme Hızlarının Geçmiş Yıllarla Karşılaştırılması (13 Haftalık Yıllıklandırılmış Hareketli Ortalama, Kur Etkisinden Arındırılmış, Yüzde) (13 Haftalık Yıllıklandırılmış Hareketli Ortalama, Kur Etkisinden Arındırılmış, Yüzde) 2007-2016 Ortalaması 2007-2016 Ortalaması 2017 2017 20 20 15 15 15 15 10 10 10 10 5 5 5 5 0 0 0 0 Kas Tem Oca Tem May Kaynak: TCMB. Ara 20 Eki 25 20 Eyl 25 Ağu 25 Haz 30 25 Nis 30 May 35 30 Mar 35 30 Şub 35 Ara 40 35 Kas 40 Eki 40 Eyl 45 40 Ağu 45 Haz 45 Nis 50 45 Mar 50 Şub 50 Oca 50 Kaynak: TCMB. 2017 yılının üçüncü çeyreğinde dengelenme sürecine giren ticari kredilerin 13 haftalık yıllıklandırılmış büyüme oranı 20 Ekim 2017 itibarıyla yaklaşık yüzde 13,1 olarak gerçekleşmiştir (Grafik 5.2.8). Yılın ilk yarısında negatif seyreden YP ticari kredi büyümesinin yıl ortasından itibaren pozitife döndüğü görülmektedir (Grafik 5.2.9). Grafik 5.2.9. Grafik 5.2.10. TL ve YP Ticari Kredilerin Büyüme Hızları Tüketici Kredilerinin Büyüme Hızları (13 Haftalık Yıllıklandırılmış Hareketli Ortalama, Kur Etkisinden Arındırılmış, Yüzde) (13 Haftalık Yıllıklandırılmış Hareketli Ortalama, Yüzde) TL Ticari Krediler Konut İhtiyaç Taşıt YP Ticari Krediler (yurt dışı şubeler dâhil) 70 70 60 60 50 50 40 40 30 40 40 30 30 20 20 30 10 10 20 20 0 0 10 10 0 0 Kaynak: TCMB. 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 -30 0416 -30 0216 -20 1215 -20 1015 -10 0815 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 0416 0216 -20 1215 -20 1015 -10 0815 -10 -10 Kaynak: TCMB. Tüketici kredilerinin alt kalemlerine bakıldığında, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde ihtiyaç kredilerindeki güçlü eğilimin devam ettiği, söz konusu kredilerde 13 haftalık hareketli ortalama yıllıklandırılmış büyüme oranının 20 Ekim 2017 itibarıyla yüzde 23,7 olarak gerçekleştiği görülmüştür. Aynı dönemde gerileme kaydeden konut kredilerinin büyüme oranı yüzde 13,4 seviyesindedir. Yılın ikinci çeyreğinde artış gösteren taşıt kredileri mevcut Rapor döneminde yeniden bir gerileme eğilimine girmiştir (Grafik 5.2.10). 64 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kredi Standartları Banka Kredileri Eğilim Anketi 2017 yılı üçüncü çeyrek sonuçları incelendiğinde, bankaların işletmelere verdikleri kredilere ilişkin standartların söz konusu çeyrekte değişmemekle birlikte tarihsel ortalamalara göre olumlu seyrettiği görülmektedir (Grafik 5.2.11). Söz konusu standartlara vade ve ölçek ayrımında bakıldığında da benzer bir durum gözlenmektedir. Kredi standartlarını etkileyen faktörler incelendiğinde, banka dışı rekabet ve bankaların likidite pozisyonu gevşetici yönde katkı verirken, genel ekonomik faaliyete ilişkin beklentiler sınırlı ölçüde sıkılaştırıcı yönde katkı vermiştir.1 İşletmelere kullandırılan kredilere uygulanan koşul ve kurallara göre, krediler üzerindeki kar marjının gevşetildiği, ancak teminat ihtiyacı, vadeye ilişkin şartlar ve daha riskli krediler üzerindeki kar marjının sıkılaştırıldığı gözlenmektedir. Ankete katılan bankaların yanıtları, işletmelerin kredi talebinin yılın üçüncü çeyreğinde belirgin şekilde gerilediğini göstermektedir (Grafik 5.2.11). Bu durumun, KOSGEB kredileri, Nefes kredisi ve Hazine destekli KGF kefalet imkanı gibi ticari kredilere dair teşviklerden dolayı kredi talebinin öne alınmasından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. İşletmelerin kredi talebinde ölçek bazında belirgin değişiklik kaydedilmemiştir. Kredi talebi vade ve para cinsi bazında incelendiğinde, uzun vadeli kredi talebinde yılın üçüncü çeyreğinde düşüş görülürken, yabancı para cinsi kredi talebindeki gerilemenin de devam ettiği gözlenmektedir. Borcun yeniden yapılandırılması ve stok artırımı ihtiyacı, kredi talebi yaratan bir unsur olmaya devam etmekle birlikte sabit yatırımlar ve diğer bankalardan alınan krediler yılın üçüncü çeyreğinde kredi talebini azaltıcı yönde etkilemiştir. 2017 yılı dördüncü çeyreğine ilişkin beklentilere göre, işletmelere verilen kredilerin standartlarının gevşemesi öngörülmektedir (Grafik 5.2.11). Beklentilerde ölçeğe ve vade cinsine göre bir farklılaşma görülmemektedir. İşletmelerin kredi talebinde ise tarihsel ortalamalarının üstünde bir artış beklenmektedir. Grafik 5.2.11. Grafik 5.2.12. İşletmelere Verilen Kredi Standartları ve İşletmelerin Kredi Talebi** Bireysel Kredi Standartları ve Kredi Talebi** Kredi Standartları Kredi Talebi Kredi Standartları-Tarihsel Ortalama Kredi Talebi-Tarihsel Ortalama 160 Kredi Standartları Kredi Talebi Kredi Standartları-Tarihsel Ortalama Kredi Talebi-Tarihsel Ortalama 160 160 140 140 140 140 120 120 120 120 100 100 100 100 80 80 80 80 60 60 60 60 40 40 40 40 20 20 20 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 160 20 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4* 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 *2017 dördüncü çeyrek verisi beklenti değeridir. ** Endeksin 100’ün üzerinde olması kredi standartlarında gevşemeyi; kredi talebinde ise artışı ifade etmektedir. Kaynak: TCMB. 1 Söz konusu faktörlerin para politikasıyla ilişkisi Kutu 5.1’de incelenmektedir. Enflasyon Raporu 2017-IV 65 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Bireysel kredilere yönelik yanıtlara göre, yılın üçüncü çeyreğinde kredi standartlarında ihtiyaç kredisi standartları kaynaklı olarak bir miktar gevşeme gözlenmektedir (Grafik 5.2.12). Söz konusu dönemde konut ve ihtiyaç kredisi talebinde artış görülmektedir. Konut kredisi talebini etkileyen faktörler incelendiğinde, konut piyasasına ilişkin beklentilerin ve tüketici güveni ile vergi ve fonların talebi artırıcı yönde etkilediği belirtilmiştir. İhtiyaç kredilerinde ise dayanıklı tüketim mallarına yapılan harcama, menkul kıymet alımları ve diğer bankalardan alınan krediler talebi artıran temel faktörler olmuştur. 2017 yılı dördüncü çeyreğinde, bireysel kredilere uygulanan kredi standartlarının sınırlı miktarda gevşemesi, bireysel kredi talebinin ise tarihsel ortalamalarının üstünde artması öngörülmektedir (Grafik 5.2.12). 5.3. Para Politikası Uygulamaları Piyasa Gelişmeleri Geçtiğimiz Rapor döneminde olduğu gibi mevcut Rapor döneminde de gecelik borç verme faiz oranından sağlanan fonlama sabit tutulmuş, sistemin fonlama ihtiyacının büyük bölümü GLP’den sağlanmıştır (Grafik 5.3.1). TCMB, Ocak, Mart ve Nisan aylarındaki PPK toplantılarında artırdığı GLP faizini Mayıs ayından bu yana değiştirmemiştir. Uygulanan sıkı likidite politikası sonucu TCMB ağırlıklı ortalama fonlama faizi yükselerek GLP faizi ile paralel hareket etmiştir. BIST Bankalararası Repo-Ters Repo Pazarında TCMB işlemleri hariç tutularak hesaplanan ortalama faiz de Ocak ayından bu yana GLP borç verme faizine yakın seyretmektedir (Grafik 5.3.2). Grafik 5.3.1. Grafik 5.3.2. TCMB Fonlaması Kısa Vadeli Faizler (2 Haftalık Hareketli Ortalama, Milyar TL) (5 Günlük Hareketli Ortalama, Yüzde) Gecelik Borç Verme TCMB Ortalama Fonlama Faizi BIST'te TCMB Hariç Ortalama Faiz Geç Likidite Penceresi Haftalık Repo (miktar ihalesiyle) 140 Geç Likidite Borç Verme Faizi 140 13 120 120 12 12 100 100 11 11 80 80 10 10 60 60 9 9 40 40 8 8 20 20 7 7 0 0 6 6 13 Kaynak: TCMB. 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 0416 0216 1215 1015 0815 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 0416 0216 1215 1015 0815 Net APİ Kaynak: BIST, TCMB. Jeopolitik risklerin artması sonucunda kur takası getirilerinde bir önceki Rapor dönemine göre bir miktar artış gözlenmiştir (Grafik 5.3.3). Böylece, kısa vadeli kur takası getirileri uzun vadeli kur takası getirilerinin üzerinde seyretmeye devam etmiştir. Mevcut Rapor döneminde, Türkiye, diğer gelişmekte olan ülkeler arasında getiri eğrisi eğimi en düşük ülke olmayı sürdürmüştür (Grafik 5.3.4). 66 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5.3.3. Grafik 5.3.4. Son Dönemde Kur Takası Getiri Eğrisi Gelişmekte Olan Ülkelerde Getiri Eğrisi Eğimleri* (Yüzde) (Yüzdelik puan) 1 Ağustos 2017 1 Ağustos-27 Ekim Ortalaması 27 Ekim 2017 27 Ekim 2017 -1,5 10,0 3 6 12 24 36 48 60 84 120 Vade (Ay) Rusya -1,0 -1,0 Türkiye 10,0 -0,5 Çin 10,5 Meksika 10,5 -0,5 Tayland 11,0 0,0 0,0 Malezya 11,0 0,5 0,5 Hindistan 11,5 1,0 Şili 11,5 1,0 Kolombiya 12,0 1,5 1,5 Endonezya 12,0 2,0 Güney Afrika 12,5 Peru 12,5 2,0 Macaristan 13,0 2,5 1 Ağustos 2017 2,5 Polonya 13,0 3,0 Brezilya 13,5 Romanya 13,5 * Getiri eğrisi eğimi, ülkelerin 5 yıl vadeli tahvil getirileri ile 6 ay vadeli tahvil getirilerinin farkı şeklinde hesaplanmıştır. Türkiye için DİBS getirileri yerine kur takası faizleri kullanılmıştır. Kaynak: Bloomberg. Kaynak: Bloomberg. TCMB’nin sıkı para politikası duruşuna karşın, jeopolitik gelişmeler, döviz kurlarında gözlenen oynaklık ve manşet enflasyonda gerçekleşen artışlar, uzun vadeli enflasyon telafilerinin Eylül ayı ortasından bu yana yükselmesine yol açmıştır (Grafik 5.3.5). TCMB Beklenti Anketi’nden elde edilen 24 ay sonrası enflasyon oranına ilişkin beklenti dağılımı ise Ekim ayında enflasyon beklentilerinin Temmuz ayına kıyasla sınırlı oranda yükseldiğine işaret etmektedir (Grafik 5.3.6). Grafik 5.3.5. Grafik 5.3.6. Enflasyon Telafisi 24 Ay Sonrası Enflasyon Beklentisine İlişkin Olasılık Dağılımı* (Yüzde) (5 Günlük Hareketli Ortalama, Yüzde) 10 Yıllık Enflasyon Telafisi Ekim 2017 5 Yıllık Enflasyon Telafisi 10,0 10,0 6,0 6,0 1017 6,5 0817 6,5 0617 7,0 0417 7,0 0217 7,5 1216 7,5 1016 8,0 0816 8,0 0616 8,5 0416 8,5 0216 9,0 1215 9,0 1015 9,5 0815 9,5 Temmuz 2017 1,00 1,00 0,75 0,75 0,50 0,50 0,25 0,25 0,00 0,00 5 6 7 8 9 10 11 12 * TCMB Beklenti Anketi’ne verilen cevaplar kullanılarak, Kernel olasılık yoğunluk fonksiyonları hesaplanmıştır. Kaynak: Bloomberg. Kaynak: TCMB. Son dönemde iki yıl vadeli tahvilin getirisinde de artış eğilimi gözlenmiştir (Grafik 5.3.7). Söz konusu artış, enflasyon beklentilerindeki sınırlı artışı aştığından iki yıllık reel faizlerde de yükselme eğilimi gözlenmiştir. Türkiye’nin iki yıl vadeli reel faizi diğer gelişmekte olan ülkelerin iki yıl vadeli reel faizleri arasında üst sıralarda yer almaya devam etmiştir (Grafik 5.3.8). Enflasyon Raporu 2017-IV 67 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5.3.7. Grafik 5.3.8. Türkiye’nin İki Yıllık Tahvil Getirisi ve Reel Faizi* İki Yıllık Reel Faizler* (Yüzde) (27 Ekim 2017 İtibarıyla, Yüzde) 2 Yıllık Tahvil Getirisi 13 6 Reel Faiz (sağ eksen) 6 5 12 5 11 4 10 3 9 2 4 3 2 1 0 -1 -2 *2 yıllık devlet tahvili getirilerinden, TCMB Beklenti Anketi’nden alınan önümüzdeki 2 yıla ilişkin TÜFE enflasyon beklentisinin çıkarılmasıyla hesaplanmıştır. Kaynak: Bloomberg, TCMB. Romanya Macaristan Şili Polonya Tayland Filipinler Malezya Çin Peru Hindistan Kolombiya Endonezya Rusya Meksika Türkiye Brezilya -3 Güney Afrika 1017 0817 0617 0417 0217 1216 1016 0816 0616 0416 0216 0 1215 7 1015 1 0815 8 *Ülkelerin 2 yıllık devlet tahvili getirilerinden, Consensus Forecasts tahminlerinden elde edilen önümüzdeki 2 yıla ilişkin enflasyon beklentisinin çıkarılmasıyla hesaplanmıştır. Kaynak: Bloomberg, Consensus Forecasts, TCMB. Para Politikası Tepkisi Küresel risk iştahının ve dış talebin olumlu seyri, yurt içi tedbir ve teşviklerin ekonomiye kazandırdığı ivmelenme sayesinde iktisadi faaliyet son dönemde güçlenmiştir. Bununla birlikte, maliye politikasının normalleşmesi ve kredi büyümesinin daha dengeli bir patikaya dönmesi, önümüzdeki dönemde, iktisadi faaliyet gelişmelerinin enflasyon üzerinde yaratabileceği yukarı yönlü baskıları sınırlayacak faktörlerdir. Ancak, enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin ulaştığı yüksek seviyeler ile çekirdek enflasyon görünümüne ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaktadır. Söz konusu görünüm, para politikasında sıkı duruşun devamını gerektirmektedir. Bu kapsamda, 2017 yılının Ocak-Nisan aylarında para politikasını kademeli olarak sıkılaştıran TCMB, sonrasında da sıkı para politikası duruşunu korumuştur. Ayrıca, TCMB Eylül ve Ekim aylarında yaptığı iletişimde para politikasının temkin düzeyini kademeli olarak güçlendirmiştir. TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda, elindeki bütün araçları kullanmaya devam edecek; enflasyon görünümünde kalıcı bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşu kararlılıkla sürdürecektir. Mevcut veriler itibarıyla bu duruş, enflasyon eğiliminde ikna edici bir düşüş sağlanana kadar sıkı para politikasının korunmasını gerektirmektedir. TCMB, para politikasını oluştururken orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate almakta ve dolayısıyla enflasyonda yıl içinde gözlenmesi beklenen baz etkileri kaynaklı dalgalanmalardan ziyade enflasyonun ana eğilimindeki gelişmelere odaklanmaktadır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. TCMB, sıkı politika duruşunun yanı sıra, dezenflasyon sürecini olumsuz etkileyen yapısal unsurlarla da mücadeleyi sürdürmekte, bu konuda kamuoyunun farkındalığını artırmayı ve hedefe odaklı çözümler üretmek konusunda diğer otoriteler ile etkileşimi güçlendirmeyi amaçlamaktadır. 68 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kutu 5.1 Kredi Kanalının Para Politikasının Aktarımındaki Rolü: Türkiye Ekonomisine Dair Anket Temelli Bir Analiz 1 Para politikasının toplam talep ve iktisadi faaliyet üzerindeki etkisi, geleneksel olarak, hanehalkının konut ve tüketim talebi, firmaların ise yatırım talebi üzerindeki etkisi aracılığıyla gerçekleşmektedir. İktisadi yazında, bu kanal, para politikasının faiz kanalı olarak adlandırılmaktadır. Diğer taraftan, kredilerin para politikasının aktarımı ve iktisadi faaliyet üzerinde önemli bir role sahip olduğu, özellikle küresel finansal kriz sonrasında yaygın şekilde kabul edilmektedir. Kredi kanalı, para politikasının reel ekonomiyi etkileme şeklinin kredi koşullarına göre farklılaşabilmesine neden olabilmektedir. Bu nedenle, reel faiz oranı para politikasının duruşunu temsil etmede tek başına yeterli bir gösterge olmayabilmektedir. Ancak, makroekonomik değişkenlerin para politikası değişikliklerine verdiği tepki, geleneksel faiz kanalı ve kredi kanalında birbirine oldukça benzer olduğundan iki etkiyi ayrıştırmak güç olmaktadır.2 Kredi kanalına dair iktisat yazınındaki çalışmalar ağırlıklı olarak firmalar ile kredi verenler arasında gözlenen bilgi asimetrisi probleminden dolayı kredi verenlerin borçlananlara uyguladığı dış finansman primi üzerine yoğunlaşmaktadır. Kredi verenler, borçlanan firmanın finansal durumu ve faaliyetlerini tam olarak ve maliyetsiz şekilde denetleyemediğinden, sağlayacakları finansman için bir prim talep eder. Söz konusu dış finansman primi, para politikasının aktarımında finansal hızlandırıcı olarak adlandırılan bir etkiye yol açarak para politikasının gücünü artırabilmektedir. Bu kanal, iktisat yazınında geniş kredi kanalı ya da borçlu bilanço kanalı olarak bilinmektedir. Geniş kredi kanalına ek olarak ayrı bir banka borç verme kanalından da bahsedilebilir. Banka borç verme kanalında para politikasında yapılan bir değişiklik, bankaların merkez bankasından yaptıkları borçlanmanın miktar ve maliyetini değiştirmek suretiyle bankanın kredi arzı üzerinde de etkili olabilmektedir. Kredi kanalına dair bu tartışmaların ışığında, bu kutuda, Türkiye ekonomisinde kredi kanalının para politikasının aktarımında nasıl bir öneme sahip olduğu incelenmektedir. Kredi kanalının geleneksel faiz kanalından ayrıştırılmasına dair yukarıda da bahsedilen güçlüklerden ötürü, bu çalışmada TCMB tarafından yürütülen Banka Kredileri Eğilim Anketinden (BKEA) yararlanılmaktadır. Söz konusu ankette, bankaların kredi yetkililerine, kredi standartları, koşul ve kurallar, kredi talebi gibi konulardaki değerlendirmeleri sorularak, alınan yanıtlar sayısal olarak toplulaştırılmaktadır. Bankalara geride bırakılan çeyrekte kredi koşullarının hangi yönde değiştiği (sıkılaşma/gevşeme) ve bu değişiklik üzerinde hangi unsurların etkili olduğu sorulmaktadır. Ankete katılan bankalar kredi koşullarındaki değişime Tablo 1’de listelenen faktörlerin her birinin ne ölçüde katkısı olduğunu (çok oldu/biraz oldu/katkısı olmadı) belirtmektedir. Bankaların yanıtlarının toplulaştırılması sırasında ise ilgili faktörlerden biraz sıkılaştırma veya çok sıkılaştırma yönünde katkı verenlerin yüzdesinden biraz gevşetme veya çok gevşetme yönünde katkı verenlerin yüzdesinin çıkarılmasıyla hesaplanan net değişim yüzdesi kullanılmaktadır. BKEA’da kredi standartlarını etkileyen faktörler Tablo 1’deki şekilde sınıflandırılarak her iki kanal için gösterge olarak nitelendirilebilecek birer kredi kanalı değişkeni oluşturulmuştur. Bu şekilde hesaplanan değişkenlerdeki artış kredi koşullarında sıkılaşma anlamına gelmektedir. Bu kutu Bulut ve diğerleri, (2017) çalışmasındaki bulguların kısa bir özetinden oluşmaktadır. Türkiye için bu konuda yapılmış bir çalışma Temmuz 2017 Enflasyon Raporunda “Kutu 7.1: Kredi Arzındaki Değişimlerin Makroekonomik Etkileri” başlığıyla yer almaktadır. 1 2 Enflasyon Raporu 2017-IV 69 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Oluşturulan banka borç verme kanalı değişkeni (BBV), bankaların kendi finansman durumlarının kredi koşulları üzerinde hangi yönde belirleyici olduğunu göstermektedir. Örneğin, bankanın sermaye yeterliliği veya likidite pozisyonuna dair değişimler, bankanın kredi koşullarını da uygun şekilde uyarlamasına yol açabilmektedir. Keza, kredi veya mevduat piyasasında oluşan rekabet koşullarındaki gelişmeler de bankaların kredi standartları üzerinde belirleyici olabilmektedir. Diğer taraftan, oluşturulan borçlu bilanço kanalı değişkeni (BB) ise ekonominin geneline, sektöre veya borçlanıcı firmaya özgü kredi riskine dair algılamaların, bankanın belirlediği kredi koşulları üzerinde ne yönde etkili olduğunu göstermektedir. Tablo 1. Kredi Kanalı Değişkenlerinin Oluşturulması Kredi Kanalı Değişkeni Banka Kredileri Eğilim Anketinden Kullanılan Sorular A – Fon Maliyetleri ve Bilanço Kısıtlamaları Banka Borç Verme Kanalı Değişkeni Sermaye Yeterliliğiyle İlgili Kısıtlar Para ve Tahvil Piyasasına Erişim Olanağı Bankanın Likidite Pozisyonu B – Rekabet Baskısı Diğer Bankaların Rekabeti Banka Dışı Mali Kesimin Rekabet Piyasa Finansmanı Kaynaklı Rekabet C – Risk Algılaması Borçlu Bilanço Kanalı (Geniş Kredi Kanalı) Değişkeni Bu Genel Ekonomik Faaliyetlere İlişkin Beklentiler Endüstri ya da Firmalara İlişkin Görünüm Talep Edilen Teminatlara İlişkin Riskler analizde Ciccarelli, Maddaloni ve Peydró (2015) çalışmasındaki yaklaşım kullanılarak kredi kanalı, “borçlu bilanço kanalı (geniş kredi kanalı )” ve “banka borç verme kanalı” olarak ikiye ayrılmıştır. Böylelikle, para politikasının krediler aracılığıyla aktarımının ağırlıklı olarak borçluların bilançoları üzerinden mi yoksa bankaların bilançoları üzerinden mi etki gösterdiği sorusu cevaplanmaya çalışılmaktadır. Bu iki kanalın para politikasının aktarımındaki rolünün ortaya çıkarılması amacıyla milli gelir (Y), fiyatlar (P), döviz kuru (RER), kredi talebi (D), borçlu bilanço kanalı değişkeni (BB) ile banka borç verme kanalı değişkeni (BVL) ve para politikası faizinin (R) değişkenler olarak kullanıldığı kısıtlanmamış bir vektör otoregresyon (VAR) modeli tahmin edilmiştir. 𝑍𝑡 = 𝛣𝑍𝑡−1 + 𝜀𝑡 , 𝑍 ′ = [log 𝑌 log 𝑃 log 𝑅𝐸𝑅 𝐷 𝐵𝐵 𝐵𝑉𝐿 𝑅]. Örneklem 2004Ç3-2016Ç4 dönemini kapsamaktadır. İktisadi faaliyet düzeyi göstergesi olarak GSYİH, genel fiyat düzeyi için ise tüketici fiyatları endeksi serileri mevsimsellikten arındırılmış şekilde ve logaritmaları alınarak kullanılmıştır. Döviz kuru değişkeni olarak reel efektif döviz kuru, para politikası duruşu göstergesi olarak ise BİST Repo-Ters Repo Pazarı gecelik piyasa faizleri kullanılmıştır. Kredi kanalına dair tanımlanan değişkenler işletme kredilerine dair sorulardan oluşturulmuştur. Modeldeki şokların belirlenebilmesi için kullanılan Cholesky ayrıştırmasında değişkenler yukarıdaki denklemde yazıldığı şekilde sıralanmıştır. Yukarıda anlatılan VAR modelinin Bayesçi bir yaklaşımla tahmin edilmesiyle elde edilen etki-tepki fonksiyonları Grafik 1’de sunulmaktadır. Grafiklerde para politikası faizinin 25 baz puan yükseltilmesi durumunda diğer değişkenlerin verdikleri tepki gösterilmektedir. Buna göre, politika faizindeki artış işletmelerin kredi talebinde bir azalmaya neden olmakta; kredi arzı üzerinde ise banka borç verme kanalıyla (BBV) belirgin bir etkide bulunmazken, borçlu bilanço kanalıyla (BB) daha güçlü ve istatiksel olarak anlamlı bir etkide bulunmaktadır. Sonuçlara göre, bankalar, para politikasının sıkılaştırılmasını takip eden dönemde 70 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası firmaların faaliyetlerinde ve dolayısıyla nakit akışlarında meydana gelebilecek bir yavaşlamanın kredi riski üzerindeki potansiyel etkisinden ötürü kredi koşullarını sıkılaştırmayı tercih etmektedir. Ancak, bankaların, para politikası faizindeki yükselişin fon maliyetleri ve bilanço kısıtlamaları veya rekabet baskısı üzerindeki potansiyel etkileri nedeniyle kredi koşullarını sıkılaştırmadığı bulunmuştur. Responses to a monetary policy shock - Model 4 - TURKEY Grafik 1. Para Politikası Şokuna Tepkiler Panel A (a) GSYIH 0.75 0.50 0.50 0.25 0.25 0.00 0.00 -0.25 -0.25 -0.50 -0.50 -0.75 -0.75 -1.00 (b) Fiyatlar 0.75 -1.00 0 5 10 15 Banka Borç Verme Kanali 2.0 20 (c) 0 5 1.0 0.0 0.0 -1.0 -1.0 -2.0 15 20 (d) Borçlu Bilanço Kanali 2.0 1.0 10 -2.0 0 5 10 15 0 5 10 15 20 (e) Kredi Talebi 2.0 20 1.0 0.0 -1.0 -2.0 0 5 10 15 20 Not: Grafikler farklı değişkenlerin 25 baz puanlık pozitif bir para politikası şokuna verdiği tepkiyi göstermektedir. Grafiklerdeki siyah renkli çizgi medyan tepkiyi göstermekte, koyu mavi renkle taralı alan yüzde 68 Bayesçi güven aralığını, açık mavi renkle taralı alan ise yüzde 95 Bayesçi güven aralığını göstermektedir. Bayesçi güven aralıkları Ciccarelli ve diğerleri (2015) çalışmasında anlatıldığı şekilde hesaplanmıştır . Grafik 1’deki sonuçlar para politikasındaki sıkılaşmanın kredi arzı üzerinde, özellikle kredi talep edenlerin bilançoları veya genel ekonomik koşullar kaynaklı olarak etkili olduğunu; ancak, bankaların finansman durumları üzerinden benzer etkinin gözlenmediğini ortaya koymaktadır. Grafik 2’de ise söz konusu kredi kanallarının, GSYİH ve tüketici fiyatları üzerinde ne ölçüde etkili olduğu gösterilmektedir. Grafik 2’deki mavi çizgiler Grafik 1’deki ilgili kredi kanalının mevcut olduğu durumdaki tepkiyi, siyah çizgiler ise ilgili kredi kanalı hiç etkili olmasaydı modelin vereceği tepkiyi göstermektedir.3 Örneğin, Grafik 2-e’de, borçlu bilanço kanalının etkisinin olmadığı durumda para politikasının GSYİH üzerindeki etkisinin belirgin şekilde azaldığı görülmektedir. Grafik 2-c’de ise, banka borç verme kanalının etkisi olmasaydı para politikasının GSYİH üzerindeki etkisinde önemli bir farklılığın oluşmadığı ortaya çıkmaktadır. Tüketici fiyatlarının para politikası değişimine verdiği tepki ise söz konusu kredi kanallarının etkili olup olmamasına göre önemli bir farklılık göstermemektedir. Modele kredi kanalını etkisiz hale getirecek olgu-karşıtı kredi koşulları ve kredi talebi şokları girilerek, ilgili kredi kanalının (kredi talebi, banka borç verme kanalı, borçlu bilanço kanalı) kapatıldığı modelin tahmin ettiği medyan tepki hesaplanmaktadır. Yönteme ilişkin ayrıntılı bilgi Ciccarelli ve diğerleri (2015) ile Bulut ve diğerleri (2017) çalışmalarında bulunmaktadır. 3 Enflasyon Raporu 2017-IV 71 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Credit channel disentagled- Model 4 - TURKEY Grafik 2. Kredi Kanalının Para Politikası Aktarımına Etkisi GSYIH (a) Fiyatlar (b) 0.6 0.4 0.4 0.2 0.2 -0.0 -0.0 Kredi Talebi -0.2 -0.2 -0.4 -0.4 -0.6 -0.6 -0.8 -0.8 (c) 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 0.6 (d) 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 0.4 0.4 0.2 0.2 -0.0 -0.0 Banka Borç Verme Kanali -0.2 -0.2 -0.4 -0.4 -0.6 -0.6 -0.8 -0.8 (e) 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 0.6 (f) 0.4 0.4 0.2 0.2 -0.0 -0.0 Borçlu Bilanço Kanali -0.2 -0.2 -0.4 -0.4 -0.6 -0.6 -0.8 -0.8 0 2 4 6 8 10 12 14 16 18 20 22 Not: Grafiklerdeki gri taralı alan GSYİH ve tüketici fiyatlarının 25 baz puanlık pozitif bir para politikası şokuna verdiği tepki aralığını (yüzde 68 Bayesgil güven aralığı) göstermektedir. Mavi renkli çizgi Grafik 1’deki medyan tepkiyi göstermekte, siyah çizgi ise modele kredi kanalını etkisiz hale getirecek olgukarşıtı kredi koşulları ve kredi talebi şokları girilerek kredi kanalının kapatıldığı modelin medyan tepkiyi göstermektedir. Özetle, çalışmanın bulguları, Türkiye’de para politikasının kredi kanalı üzerinden reel ekonomiye aktarımında, banka borç verme kanalından ziyade borçlu bilanço kanalı olarak da adlandırılan geniş kredi kanalının etkili olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, Türkiye’de kredi kanalının çalışmasında bankaların kendi bilançoları veya finansman koşullarından kaynaklanan arz kısıtlarının değil, bankaların genel ekonomik görünüme dair belirsizlik ve borçlanan kesimin kredi kalitesine dair değerlendirmelerinden (teminat kısıtları, vb.) kaynaklanan arz yönlü etkilerin daha önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Kaynakça Bulut, M., S.T. Tiryaki ve M. Topaloğlu (2017). “Kredi Kanalının Para Politikasının Aktarımındaki Rolü: Türkiye Ekonomisine Dair Anket Temelli Bir Analiz”, TCMB, devam eden çalışma. Ciccarelli, M., A. Maddaloni ve J. L Peydró (2015). ”Trusting the Bankers: A New Look at the Credit Channel of Monetary Policy. Review of Economic Dynamics”, 18 (4): 979-1002. 72 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 6. Kamu Maliyesi Maliye politikası, 2017 yılının ilk dokuz aylık döneminde gerek kamu harcamaları gerekse mali tedbir ve teşvikler yoluyla büyümeyi desteklerken, yıl içinde gerçekleştirilen vergi ayarlamalarının enflasyona katkısı geçmiş yıllar ortalamasının altında kalmıştır. Bu çerçevede, 2017 yılının Ocak-Eylül döneminde, temel olarak faiz dışı harcamalardaki artış, kısmen de vergi dışı gelirlerde ortaya çıkan düşüş nedeniyle, 2017 yılında, bütçe açığında belirgin bir artış meydana gelmiştir. 2017 yılının Eylül ayında ise, faiz dışı harcamaların artış hızının yavaşladığı, KGF uygulaması ve büyümeyi destekleyici tedbir ve teşviklerle iktisadi faaliyette ortaya çıkan canlanmaya bağlı olarak vergi gelirlerinin belirgin bir şekilde iyileştiği gözlenmektedir. 2017 yılının son çeyreğinde, yatırım ödeneklerinin kullanılmaya başlanmasıyla birlikte, maliye politikasının kamu yatırımları aracılığıyla büyümeye verdiği desteğin artacağı öngörülmektedir. 2017 yılının ilk dokuz ayında kamunun artan harcamaları ve uygulanan geçici tedbirler sonucunda hızlı bir şekilde artan bütçe açığının finansmanı, daha çok iç borçlanma yoluyla sağlanmıştır. 2017 yılının ilk dokuz ayı itibarıyla, iç borç çevirme oranının, geçen yıllara göre belirgin bir şekilde yükselerek yüzde 126,6 seviyesine çıkmasına karşın, bu dönemde küresel risk iştahının yüksek olması ve yabancıların iç borç stoku içindeki payının büyümesi sonucunda, iç borçlanma faiz oranlarındaki artış sınırlı kalmıştır. Eylül ayı sonunda 2018-2020 dönemini kapsayan OVP kamuoyuna açıklanmıştır. OVP döneminde, kamu gelirlerinin ve harcamalarının milli gelir içindeki payının sınırlandırılması, kamu gelirleri içinde vergi gelirlerinin payının artırılması suretiyle sağlıklı ve sürekli kaynaklardan kamu geliri elde edilmesi, etkinliğin artırılması ve kamu kesimi borçlanma gereğinin kontrol altında tutulması hedeflenmektedir. Buna ilaveten OVP’de, maliye politikasının para politikası hedefleri ile uyumu gözetecek şekilde potansiyel büyümenin artırılmasına, ekonomik istikrarın sağlanmasına, cari işlemler açığının sürdürülebilir seviyede tutulmasına, yurt içi tasarrufların ve yatırımların teşvikine katkı sunacak şekilde uygulanacağı belirtilmektedir. Bu çerçevede, OVP dönemi boyunca mali disiplinin devam ettirileceği ve kamu borç stokunun GSYİH’ye oranının kademeli olarak düşmeye devam edeceği öngörülmektedir (Tablo 6.1). OVP’de öngörülen mali uyum, faiz dışı harcamaların GSYİH’ye oranının OVP dönemi boyunca kademeli olarak azaltılacağı ve vergi gelirlerinin GSYİH’ye oranının yaklaşık olarak aynı seviyede tutulacağı bir çerçeve sunmaktadır. Yeni OVP’ye göre 2017 yılında merkezi yönetim bütçe açığının GSYİH’ye oranının bir önceki yıla göre belirgin bir şekilde yükselerek yüzde -2 oranında gerçekleşeceği tahmin edilmektedir (Tablo 6.1). Yeni açıklanan OVP’de 2017 yılına ilişkin gerçekleşme tahminlerine bakıldığında, 2017 yılında faiz dışı harcamaların hedefin önemli ölçüde üzerinde kalacağı görülmektedir. Bunun yanı sıra, vergi gelirlerinin hedefle uyumlu bir seviyede gerçekleşeceği, vergi dışı gelirlerin ise geçen yıla göre bir miktar azalmakla birlikte, olumlu bir performans sergileyerek bütçe açığındaki sapmayı sınırlayacağı beklenmektedir. Enflasyon Raporu 2017-IV 73 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tablo 6.1. Merkezi Yönetim ve Genel Devlet Bütçe Dengesi (GSYİH'ye Oran, Yüzde) Harcamalar Faiz Dışı Harcamalar Faiz Giderleri Gelirler Vergi Gelirleri Diğer Gelirler Bütçe Dengesi Faiz Dışı Denge Genel Devlet Dengesi Genel Devlet Faiz Dışı Dengesi AB Tanımlı Nominal Borç Stoku 2016 22,4 20,5 1,9 21,2 17,6 3,6 -1,1 0,8 -1,3 0,7 28,1 2017* 22,2 20,3 1,9 20,2 17,1 3,0 -2,0 -0,1 -2,4 -0,4 28,5 2018** 22,1 20,1 2,1 20,2 17,4 2,8 -1,9 0,2 -1,9 0,2 28,5 2019** 21,7 19,5 2,2 19,8 17,1 2,6 -1,9 0,3 -1,9 0,5 28,0 2020** 21,1 18,9 2,2 19,5 16,9 2,6 -1,6 0,6 -1,3 1,1 27,5 * Gerçekleşme Tahmini. ** Program. Kaynak: OVP (2018-2020). 6.1. Bütçe Gelişmeleri 2017 yılının Ocak-Eylül döneminde, merkezi yönetim bütçe dengesi, 31,6 milyar Türk lirası açık verirken, faiz dışı bütçe dengesi 15 milyar Türk lirası fazla vermiştir (Tablo 6.1.1). Bu dönemde, bütçe açığı, faiz dışı bütçe harcamalarının hızlanması ve vergi dışı gelirlerin gerilemesinin toplam bütçe gelirlerindeki artışı sınırlaması nedeniyle, geçen yılın aynı dönemine göre belirgin olarak yükselmiştir. Söz konusu dönemde, vergi gelirleri, 2016 yılının aynı dönemine göre yüzde 17,1 oranında yüksek bir artış kaydederken, vergi dışı gelirlerdeki yüzde 9,7 oranındaki gerilemenin etkisiyle merkezi yönetim bütçe gelirleri artışı yüzde 12,9 oranında kalmıştır. Öte yandan, 2017 yılının ilk dokuz ayında, faiz dışı bütçe harcamaları yüzde 17,8 oranında artarak bütçe gelirlerindeki artışın oldukça üzerinde gerçekleşmiş ve faiz dışı fazlanın geçen yıla göre önemli oranda azalmasına yol açmıştır. Tablo 6.1.1. Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri (Milyar TL) Ocak-Eylül 2016 Ocak-Eylül 2017 Artış Oranı (Yüzde) Gerçekleşme/ Bütçe Hedefi (Yüzde) Merkezi Yönetim Bütçe Giderleri 416,5 488,2 17,2 75,7 Faiz Giderleri 41,7 46,6 11,8 81,0 Faiz Hariç Bütçe Giderleri 374,8 441,6 17,8 75,2 Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri 404,5 456,6 12,9 76,3 I. Vergi Gelirleri 329,0 385,3 17,1 75,4 II. Vergi Dışı Gelirler 60,4 54,6 -9,7 74,5 Bütçe Dengesi -12,0 -31,6 - - Faiz Dışı Denge 29,6 15,0 -49,5 140,5 Kaynak: Maliye Bakanlığı. 2017 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla, merkezi yönetim bütçe açığının GSYİH’ye oranının, 2016 yılının aynı dönemine göre yaklaşık olarak 0,9 puan civarında artarak, yüzde 1,7 seviyesinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir (Grafik 6.1.1). Aynı dönemde, faiz dışı bütçe dengesinin GSYİH’ye oranının ise geçen yılın aynı dönemine göre 0,9 puan azalarak, yüzde 0,2 düzeyinde gerçekleşmesi beklenmektedir. 74 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 6.1.1. Grafik 6.1.2. Merkezi Yönetim Bütçe Dengeleri Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri ve Faiz Dışı Harcamalar (Yıllıklandırılmış, GSYİH’nin yüzdesi) Bütçe Dengesi (Yıllıklandırılmış, GSYİH’nin yüzdesi) Faiz Dışı Bütçe Dengesi Bütçe Gelirleri 3 3 1 1 Faiz Dışı Harcamalar 24 26 24 22 22 20 -1 -1 20 18 18 -3 -3 16 -5 -5 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3* 2010 2011 2012 * Tahmin. Kaynak: Maliye Bakanlığı. 2013 2014 2015 2016 2017 16 14 14 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 2 3 4 1 23* 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 * Tahmin. Kaynak: Maliye Bakanlığı. Merkezi yönetim faiz dışı bütçe harcamalarının GSYİH’ye oranının, 2016 yılında girdiği hızlı artış eğilimi, 2017 yılının ilk yarısında da devam etmiş, ancak üçüncü çeyrekte yavaşlamaya başlamıştır. Nitekim, bu oranın, 2017 yılının üçüncü çeyreği itibarıyla geçen yılın aynı dönemine göre 0,2 puan gibi sınırlı bir düzeyde artarak yüzde 20,3 seviyesine yükseleceği öngörülmektedir (Grafik 6.1.2). Söz konusu yükseliş, büyük ölçüde, cari transfer harcamalarındaki artış eğiliminden kaynaklanmıştır. Aynı dönemde, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin GSYİH’ye oranının, vergi dışı gelirlerdeki yavaşlama ve 2016 yılı sonunda yapılan geçici vergi indirimleri ve KDV iadelerinin vergi gelirleri üzerindeki etkilerine bağlı olarak geçen yılın aynı dönemine göre 0,8 puan gerilemeyle yüzde 20,5 düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2017 yılının Ocak-Eylül dönemine ilişkin veriler, merkezi yönetim faiz dışı bütçe harcamalarında geçen yılın aynı dönemine göre kaydedilen yüzde 17,8 oranındaki yüksek artışta, özellikle cari transfer harcamaları, sermaye giderleri ile jeopolitik gelişmelere bağlı olarak artan savunma harcamalarından kaynaklı mal ve hizmet alım giderlerindeki yükselişlerin belirleyici olduğuna işaret etmektedir (Tablo 6.1.2). Cari transferlerde gözlenen yüksek artış hızında, sosyal güvenlik açık finansmanı, firmalara sağlanan teşviklerin yer aldığı hane halkına yapılan transferler ve işveren sigorta primindeki 5 puan indirim etkili olmuştur. Cari harcamaların en önemli bileşeni olan personel giderlerinin artış hızının ise göreli olarak düşük kaldığı gözlenmektedir. Yatırım harcamaları olarak değerlendirilen harcama kalemlerinden sermaye giderleri ve sermaye transferlerinin geçen yılın aynı dönemine göre artış hızları ise, sırasıyla, yüzde 29,5 ve yüzde 75,5 olarak gerçekleşmiştir. 2017 yılının ilk dokuz ayında kullanılmayan yatırım ödeneklerinin yılın geri kalan döneminde kullanılmasıyla birlikte, maliye politikasının, özellikle yatırımlar kanalıyla büyümeye verdiği katkının artması beklenmektedir. Enflasyon Raporu 2017-IV 75 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tablo 6.1.2. Merkezi Yönetim Faiz Dışı Harcamaları (Milyar TL) Ocak-Eylül 2016 374,8 113,6 18,6 33,6 167,5 4,2 82,4 9,3 46,1 7,4 28,9 4,2 8,5 Faiz Dışı Bütçe Giderleri 1. Personel Giderleri 2. SGK Devlet Primi Giderleri 3. Mal ve Hizmet Alım Giderleri 4. Cari Transferler a) Görev Zararları b) Sağlık, Emeklilik ve Sosyal Yardım Gid. c) Tarımsal Destekleme Ödemeleri d) Gelirden Ayrılan Paylar e) Hane Halkına Yapılan Transferler 5. Sermaye Giderleri 6. Sermaye Transferleri 7. Borç Verme Ocak-Eylül 2017 441,6 122,7 20,2 40,6 204,1 4,7 103,9 10,0 52,8 11,7 37,4 7,4 9,3 Artış Oranı (Yüzde) 17,8 8,0 8,7 20,8 21,8 12,5 26,0 7,3 14,4 58,3 29,5 75,5 9,9 Gerçekleşme/ Bütçe Hedefi (Yüzde) 75,2 75,5 74,4 77,8 81,9 65,4 89,0 77,9 75,3 86,7 56,5 68,0 72,2 Kaynak: Maliye Bakanlığı. 2017 yılının Ocak-Eylül döneminde, merkezi yönetim genel bütçe gelirlerinin bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,0 oranında arttığı görülmektedir (Tablo 6.1.3). Söz konusu dönemde, vergi gelirleri yüzde 17,1 oranında yüksek bir artış göstermiştir. Bu artışta, 2017 yılının ilk dokuz ayında büyümeyi destekleyici önlemlerin etkisiyle birlikte, 6736 sayılı Kanun kapsamında vergi gelirlerine aktarılan tutarlar ile ÖTV’de yapılan düzenlemeler etkili olmuştur. Vergi dışı gelirlerin yüzde 9,7 oranında gerilemesinde, özelleştirme gelirlerinin geçen yılın aynı dönemine göre azalması rol oynamıştır. Tablo 6.1.3. Merkezi Yönetim Genel Bütçe Gelirleri (Milyar TL) Genel Bütçe Gelirleri I-Vergi Gelirleri Gelir Vergisi Kurumlar Vergisi Dâhilde Alınan KDV ÖTV İthalde Alınan KDV II-Vergi Dışı Gelirler Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri Faizler, Paylar ve Cezalar Sermaye Gelirleri Ocak-Eylül 2016 Ocak-Eylül 2017 Artış Oranı (Yüzde) Gerçekleşme/ Bütçe Hedefi (Yüzde) 389,4 329,0 69,4 31,0 38,6 85,7 53,5 60,4 19,4 26,2 12,1 439,9 385,3 79,5 39,9 41,1 98,8 68,2 54,6 16,7 25,8 9,0 13,0 17,1 14,6 28,8 6,5 15,3 27,6 -9,7 -13,7 -1,6 -25,1 75,3 75,4 73,0 86,5 72,0 72,4 81,5 74,5 97,8 68,7 58,7 Kaynak: Maliye Bakanlığı. Alt kalemler itibarıyla incelendiğinde, vergi gelirlerinde gözlenen yüksek artışta, dolaylı vergilerde, ithalde alınan KDV’nin, dolaysız vergilerde de kurumlar vergisinin etkili olduğu gözlenmektedir. Buna karşılık, dolaylı vergilerde ÖTV’nin, dolaysız vergilerde de gelir vergisinin ılımlı artış kaydettiği görülmektedir. Diğer taraftan, ekonomideki canlanmaya rağmen dahilde alınan KDV’deki artışın sınırlı bir seviyede kalmasında, ekonomiyi canlandırmaya yönelik olarak uygulamaya konan vergi tedbirleri ve KDV iadeleri ile tahsilat ve tahakkuk oranında gözlenen düşüş eğiliminin etkili olduğu düşünülmektedir. İthalde alınan KDV, özellikle döviz kurundaki yükselişe bağlı olarak, 2017 yılının ilk dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27,6 oranında yüksek bir artış kaydetmiştir. Yıllık değişim oranları incelendiğinde, reel vergi gelirlerinin 2016 yılı son çeyreğindeki yükselişin ardından 2017 yılının ilk çeyreğinde hız kaybettiği, 2017 yılının ikinci çeyreğinde toparlanma eğilimine girdiği ve üçüncü çeyrekte hız kazanarak yüzde 12,1 oranında arttığı görülmektedir (Grafik 6.1.3). Bu 76 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası artışta, başta KGF uygulaması ve diğer büyümeyi destekleyici önlemlerle ortaya çıkan iktisadi faaliyetteki canlanmanın yanı sıra geçen yılın son aylarında bazı vergi oranlarında yapılan ayarlamaların1 ve 6736 sayılı Kanun çerçevesinde elde edilen tahsilatın etkili olduğu düşünülmektedir. Alt kalemler itibarıyla bakıldığında, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde ithalde alınan KDV tahsilatının, reel bazda oldukça güçlü bir performans sergilediği gözlenmektedir (Grafik 6.1.4). Grafik 6.1.3. Grafik 6.1.4. Reel Vergi Gelirleri Reel KDV ve ÖTV Gelirleri (Bir Önceki Yılın Aynı Çeyreğine Göre Yüzde Değişim) (Bir Önceki Yılın Aynı Çeyreğine Göre Yüzde Değişim) Dahilde Alınan Reel KDV Gelirleri 25 25 Reel ÖTV Gelirleri 50 50 İthalde Alınan Reel KDV Gelirleri 20 40 40 15 30 30 10 10 20 20 5 5 10 10 0 0 0 0 -5 -5 -10 -10 -20 12,1 20 15 -10 2011 2012 2013 2014 2015 -20 234123412341234123412341234123 1234123412341234123412341234123 2010 -10 2011 2016 2017 Kaynak: Maliye Bakanlığı. 2012 2013 2014 2015 2016 2017 Kaynak: Maliye Bakanlığı. 6.2. Kamu Borç Stokundaki Gelişmeler Toplam kamu net borç stoku ve AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun GSYİH’ye oranları, 2017 yılı ilk yarısında bir önceki yıla göre yatay seyretmiştir (Grafik 6.2.1). 2017 yılı ilk yarısı itibarıyla, AB tanımlı genel yönetim nominal borç stokunun GSYİH’ye oranı yüzde 28,5 seviyesindedir. Grafik 6.2.1. Grafik 6.2.2. Kamu Borç Stoku Göstergeleri Merkezi Yönetim Borç Stokunun Kompozisyonu (Yüzde) Toplam Kamu Net Borç Stoku (GSYİH'nin yüzdesi) Sabit Getirili AB Tanımlı Genel Yönetim Nominal Borç Stoku (GSYİH'nin yüzdesi) Merkezi Yönetim Toplam Borç Stoku (milyar TL, sağ eksen) 842,5 900 100 80 60 YP Cinsi/YP Endeksli* 100 38,3 37,9 90 Değişken Faizli 25,0 22,8 300 40 8,5 30 20 40 20 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı. 2017/6 2015 2013 2011 2009 2007 2005 2003 0 2001 0 60 36,7 39,3 28,5 60 1 80 600 0 0 2001 2003 2005 2007 2009 2011 2013 2015 2017/9 * YP Cinsi/YP endeksli borç stoku, dış borç stokunu kapsamaktadır. Kaynak: Hazine Müsteşarlığı. 2016 yılı Eylül ayında akaryakıta, Kasım ayında otomobile ve Aralık ayında tütün mamullerine yönelik vergi ayarlamaları yapılmıştır. Enflasyon Raporu 2017-IV 77 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2017 yılı Eylül ayında, sabit getirili borç senetlerinin toplam borç stoku içindeki payı 2016 yılına göre artarken, yabancı para cinsi ve yabancı paraya endeksli borç senetleri ile değişken faizli borç senetlerinin payı bir miktar düşmüştür. Bu gelişmede, bahsi geçen dönemde iç borçlanmanın ağırlıklı olarak sabit faizli araçlarla yapılması etkili olmuştur. Ayrıca, bu dönemde iç borçlanmanın dış borçlanmaya göre oldukça yüksek olması, merkezi yönetim borç stokunun kompozisyonun belirlenmesinde etkili olmuştur. İç borç stokunun vadeye kalan ortalama süresi 51,1 ay düzeyinde olup 2016 yılına göre yatay seyretmektedir (Grafik 6.2.3). 2017 yılı Ocak-Eylül döneminde, tahvil ihracı yoluyla gerçekleştirilen dış borçlanmanın tutarı 9,2 milyar ABD doları olmuştur. Söz konusu borçlanmanın ortalama vadesi bir miktar artış kaydederek 17,1 yıl olarak gerçekleşmiştir (Grafik 6.2.4). Grafik 6.2.3. Grafik 6.2.4. Nakit İç Borçlanmanın Ortalama Vadesi ve İç Borç Stokunun Vadeye Kalan Ortalama Süresi (Ay) Tahvil İhracı Yoluyla Borçlanma İç Borç Stokunun Ortalama Vadesi Nakit İç Borçlanmanın Ortalama Vadesi 80 80 35 70 70 30 60 60 70,3 51,1 50 50 40 40 30 30 Dış Borçlanma (milyar ABD doları, sağ eksen) Dış Borçlanmanın Ortalama Vadesi (yıl) Dış Borçlanmanın Azami Vadesi (yıl) 10 8 25 20 6 15 4 10 20 20 10 10 5 0 0 0 0 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017/9 2000 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017/9 2 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı. Kaynak: Hazine Müsteşarlığı. İç borç çevirme oranı, 2017 yılı Eylül ayı sonunda 2016 yılına göre belirgin şekilde artarak yüzde 126,6 düzeyine ulaşırken, dış borç çevirme oranı yüzde 101 düzeyindedir (Grafik 6.2.5). Eylül ayı itibarıyla, ortalama iç borçlanma bileşik ve reel faiz oranlarında2 bir miktar yükseliş gözlenmektedir (Grafik 6.2.6). Grafik 6.2.5. Grafik 6.2.6. Toplam İç Borç Çevirme Oranı İskontolu İhalelerde Gerçekleşen Ortalama Borçlanma Vadesi ve Faiz Oranı (Yüzde) 130 126,6 110 130 700 Vade (gün) Ort. Bileşik Faiz (sağ eksen) Reel Faiz (sağ eksen) 30 600 25 500 20 400 15 300 10 200 5 100 0 110 90,6 90 90 70 2003 2005 2007 2009 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, TCMB. 2011 2013 2015 2017/9 -5 1203 0904 0605 0306 1206 0907 0608 0309 1209 0910 0611 0312 1212 0913 0614 0315 1215 0916 0617 0 70 Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, TCMB. Reel faizler, nominal faiz oranlarının (Hazine’nin yaptığı TL cinsi kuponsuz senet ihalesinde kabul edilen ortalama yıllık bileşik faiz oranı) TCMB Beklenti Anketinden alınan gelecek 12-aylık TÜFE beklentisinden arındırılması suretiyle hesaplanmıştır. 2 78 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 7. Orta Vadeli Öngörüler Bu bölümde tahminlere temel oluşturan varsayımlar özetlenmekte, bu çerçevede üretilen orta vadeli enflasyon ve çıktı açığı tahminleri ile para politikası görünümü önümüzdeki üç yıllık dönemi kapsayacak şekilde sunulmaktadır. 7.1. Mevcut Durum, Kısa Vadeli Görünüm ve Varsayımlar Finansal Koşullar 2017 yılının üçüncü çeyreğinde, küresel ekonomiye dair olumlu görünümün yanı sıra küresel risk iştahının sürmesiyle gelişmekte olan ülkelere portföy akımları güçlü seyrini korumuştur. Ancak bu dönemde jeopolitik gelişmelerin etkisiyle, Türkiye’ye yönelen portföy akımlarında bir miktar ivme kaybı gözlenmiştir. Küresel finans piyasalarındaki olumlu seyre paralel olarak yurt içinde de finansal koşullar iktisadi faaliyeti desteklemeye devam etmiştir. KGF teminatlı kredilerde limitlere yaklaşılmış olması ve öne çekilen firma kredi talebindeki normalleşme ile kredi büyümesi yılın üçüncü çeyreğinde geçmiş yıllar ortalamasına yakın seviyelerde dengelenmeye başlamıştır. 2017 yılı üçüncü çeyreğinde risk iştahının olumlu seyrine rağmen enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeler ile çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaktadır. Bu bağlamda, TCMB Haziran-Ekim döneminde enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceğini belirterek faiz oranlarını sabit tutmuş; Eylül ve Ekim aylarında ise yaptığı iletişimde para politikasının temkin düzeyini kademeli olarak güçlendirmiştir. Enflasyon 2017 yılının üçüncü çeyreğinde tüketici enflasyonu önceki çeyrek sonuna kıyasla 0,3 puan artarak yüzde 11,2 ile Temmuz Enflasyon Raporu tahminlerinin üzerinde gerçekleşmiştir. Enflasyondaki bu yükselişte Türk lirasının döviz kuru sepeti karşısında değer kaybetmesi, ithalat fiyatlarında gözlenen artış ve giyim grubundaki yöntem değişikliği belirleyici olmuştur. Bunun yanında, üçüncü çeyrekte üretici fiyatları kaynaklı baskıların güçlü seyrini koruduğu gözlenmiştir. Talep Koşulları Eylül ayında açıklanan GSYİH verilerine göre, 2017 yılının ikinci çeyreğinde iktisadi faaliyet, Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünüme kıyasla daha güçlü bir seyir izlemiştir. Bu dönemde, büyümenin temel sürükleyicileri özel tüketim ve inşaat yatırımları başta olmak üzere yurt içi talep olmuştur. Makine-teçhizat yatırımlarındaki zayıf seyir sürerken, net ihracat yıllık büyümeye yüksek katkısını sürdürmüştür. Geçmiş dönemlere ait verilerdeki yukarı yönlü güncellemeler de iktisadi faaliyetin gücü açısından not edilmiş ve ikinci çeyrek itibarıyla talep koşullarının enflasyona düşüş yönlü desteğinin önemli ölçüde azaldığı gözlenmiştir. Öncü göstergeler, iktisadi faaliyetin üçüncü çeyrekte de güçlü seyrini sürdürdüğüne işaret etmektedir. İhracatta bir miktar ivme kaybına rağmen kuvvetli seyir devam etmekte ve iç talepte süregelen toparlanmayla birlikte yatırımlarda iyileşme sinyalleri alınmaktadır. Bu gelişmeler ışığında 2017 Enflasyon Raporu 2017-IV 79 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası yılı birinci, ikinci ve üçüncü çeyreğine ilişkin çıktı açığı tahminleri, Temmuz Enflasyon Raporu’na göre yukarı yönlü güncellenmiştir (Tablo 7.1.1, Grafik 7.2.3). Dış talep göstergesi olarak kullanılan ihracat ağırlıklı küresel üretim endeksinin yıllık büyüme oranına dair varsayım, dış ticaret ortaklarımızın büyüme tahminlerindeki yukarı yönlü güncelleme nedeniyle Temmuz Enflasyon Raporu dönemine göre yükseltilmiştir (Tablo 7.1.1). Petrol, İthalat ve Gıda Fiyatları Yakın dönem gelişmeleri çerçevesinde, önümüzdeki döneme ilişkin ham petrol fiyatları varsayımı Temmuz Enflasyon Raporu’na göre yukarı yönlü güncellenmiştir. Yıllık ortalamalar itibarıyla ham petrol fiyatları varsayımı önceki Rapor dönemi varsayımı olan 50 ABD dolarından 2017 yılı için 53 ABD dolarına, 2018 yılı için ise 56 ABD dolarına yükseltilmiştir. Ham petrol ve diğer enerji kalemlerinin yanı sıra endüstriyel metal gibi üretime girdi oluşturan emtia fiyatlarında da son dönemde yükseliş gözlenmiştir. Bu çerçevede, ABD doları cinsinden ithalat fiyatları varsayımında da 2017 ve 2018 yılları için yukarı yönlü güncelleme yapılmıştır (Tablo 7.1.1, Grafik 7.1.1 ve Grafik 7.1.2). 2017 yılı ilk yarısında hızlı bir artış gösteren gıda enflasyonu, üçüncü çeyrekte yüzde 12,50’ye gerileyerek Temmuz Enflasyon Raporu öngörülerinin bir miktar altında gerçekleşmiştir. Bu gelişmenin Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (Gıda Komitesi) kapsamında alınan tedbirlerin de etkisiyle işlenmemiş gıda enflasyonundaki düşüşten kaynaklandığı gözlenmektedir. Öte yandan, 2017 yılı üçüncü çeyreğinde iç talepteki güçlü seyrin ve turizmdeki toparlanmanın katkısıyla işlenmiş gıda enflasyonunun yükseldiği gözlenmektedir. Bu çerçevede, gıda enflasyonu varsayımı 2017 yıl sonu için yüzde 10 ve 2018 yıl sonu için ise yüzde 7 olarak korunmuştur. Grafik 7.1.1. Grafik 7.1.2. Petrol Fiyatı Varsayımlarındaki Güncellemeler* (ABD Doları/Varil) İthalat Fiyatı Varsayımlarındaki Güncellemeler (Endeks, 2010=100) Oct-17 Jul-17 95 Taralı alan tahmin dönemini göstermektedir. Kaynak: Bloomberg, TCMB. 0918 0618 0318 1217 0917 75 0616 75 0316 85 1215 85 0915 0918 0618 0318 1217 0917 0617 0317 1216 20 0916 20 0616 40 0316 40 1215 60 0915 60 95 Gerçekleşme Gerçekleşme 0617 80 105 0317 80 Jul-17 105 1216 100 0916 Oct-17 100 Taralı alan tahmin dönemini göstermektedir. Kaynak: TCMB, TÜİK. Maliye Politikası ve Vergi Ayarlamaları Orta vadeli tahminler üretilirken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmıştır. Tahminler üretilirken vergi 80 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların enflasyon hedefini aşmayacağı ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağı bir görünüm esas alınmıştır. Maliye politikasının orta vadeli duruşu için 2018-2019 dönemini kapsayan OVP projeksiyonları temel alınmıştır. Tablo 7.1.1. Varsayımlardaki Güncellemeler Temmuz 2017 Ekim 2017 Çıktı Açığı 2017 Ç2 2017 Ç3 -0,6 -0,3 0,3 1,0 Gıda Fiyat Enflasyonu (Yıl Sonu Yüzde Değişim) 2017 2018 10,0 7,0 10,0 7,0 İthalat Fiyatları (ABD doları, Yıllık Ortalama Yüzde Değişim) 2017 2018 6,2 2,0 7,1 3,1 Petrol Fiyatları (Ortalama, ABD doları) 2017 2018 50 50 53 56 İhracat Ağırlıklı Küresel Üretim Endeksi (Yıllık Ortalama Yüzde Değişim) 2017 2018 2,1 2,3 2,2 2,3 7.2. Orta Vadeli Görünüm Enflasyonu düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında, enflasyonun yüzde 5 hedefine kademeli olarak yakınsayacağı, 2017 yıl sonunda yüzde 9,8 olarak gerçekleşeceği, 2018 yıl sonunda yüzde 7’ye, 2019 sonunda ise yüzde 6’ya geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2017 yılı sonunda yüzde 9,3 ile yüzde 10,3 aralığında (orta noktası yüzde 9,8), 2018 yılı sonunda ise yüzde 5,5 ile yüzde 8,5 aralığında (orta noktası yüzde 7) gerçekleşeceği tahmin edilmektedir (Grafik 7.2.1). Grafik 7.2.1. Enflasyon ve Çıktı Açığı Tahminleri* Tahmin Aralığı Belirsizlik Aralığı Yıl Sonu Enflasyon Hedefleri Çıktı Açığı Series8 13 13 11 11 Kontrol Ufku 0920 0620 0320 1219 -3 0919 -3 0619 -1 0319 -1 1218 1 0918 1 0618 3 0318 3 1217 5 0917 5 0617 7 0317 7 1216 9 0916 9 * Enflasyonun tahmin aralığı içinde kalma olasılığı yüzde 70’tir. Kaynak: TÜİK, TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV 81 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2017 Temmuz Enflasyon Raporu’nu takip eden dönemde Türk lirasının döviz kuru sepeti karşısındaki değer kaybı ve uluslararası emtia fiyatlarındaki yükseliş enflasyon üzerindeki maliyet yönlü baskıları artırmıştır. Maliyet yönlü baskılara ilave olarak, iktisadi faaliyetteki güçlü seyir nedeniyle talep koşullarının enflasyona düşüş yönünde verdiği desteğin ortadan kalktığı görülmektedir. Eylül ayında açıklanan GSYİH verilerine göre, 2017 yılının ikinci çeyreğinde iktisadi faaliyet, Temmuz Enflasyon Raporu’nda ortaya konulan görünüme kıyasla daha olumlu bir seyir izlemiştir. Öncü göstergeler, iktisadi faaliyetteki toparlanmanın yılın üçüncü çeyreğinde güç kazandığına işaret etmektedir. Bu çerçevede, 2017 yılına ilişkin çıktı açığı tahminleri yukarı yönlü güncellenmiştir (Grafik 7.2.3). KGF kapsamında kullandırılan kredilerin ve makro ihtiyati teşviklerin büyümeye etkisinin üçüncü çeyrekte en yükseğe ulaştıktan sonra, takip eden dönemde kademeli olarak azalacağı ve ekonominin ana eğilimine yönelmeye başlayacağı öngörülmektedir. Bu çerçevede, 2017 yıl sonu enflasyon tahmini, Temmuz Enflasyon Raporu’na göre 1,1 puan yukarı çekilmiştir (Grafik 7.2.2). Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımına dair yapılan yukarı yönlü güncellemenin 2017 yıl sonu enflasyon tahminini 0,5 puan yukarı çekeceği değerlendirilmiştir. İktisadi faaliyet görünümündeki iyileşmeye bağlı olarak bir önceki Rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellenen çıktı açığı 2017 yıl sonu tahminine 0,4 puan yükseltici yönde etki yapmıştır. Ayrıca, üçüncü çeyrekteki enflasyon gerçekleşmelerinin Temmuz Enflasyon Raporu’ndaki tahminlerin üzerinde olması ve enflasyon ana eğilimindeki yükseliş 2017 yıl sonu enflasyon tahminini 0,2 puan yukarı yönde etkilemiştir. Bu çerçevede, Temmuz Enflasyon Raporu’nda yüzde 8,7 olarak açıklanan 2017 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini yüzde 9,8’e yükseltilmiştir. Diğer taraftan, 2018 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini Temmuz Enflasyon Raporu’na göre 0,6 puan yukarı yönlü güncellenmiştir. Özellikle, petrol fiyatlarındaki artışa bağlı olarak Türk lirası cinsi ithalat fiyatları varsayımındaki güncelleme enflasyon tahminini 0,4 puan yukarı çekmektedir. Öte yandan, çıktı açığındaki yukarı yönlü güncellemenin 2018 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan yukarı yönde etkileyeceği değerlendirilmiştir. Ayrıca, 2017 yıl sonu enflasyon tahminin yükseltilmesi ve enflasyon ana eğilimindeki artışın 2018 yıl sonu enflasyon tahminini 0,1 puan artırıcı etkisi olmuştur. Böylece Temmuz Enflasyon Raporu’nda yüzde 6,4 olarak açıklanan 2018 yıl sonu tüketici enflasyon tahmini yüzde 7’ye yükseltilmiştir. Temmuz 2017 Enflasyon Raporu ve Ekim 2017 Enflasyon Raporu Tahminlerinin Karşılaştırması Grafik 7.2.2. Grafik 7.2.3. Enflasyon Tahmini Çıktı Açığı Tahmini Gerçekleşme 12 12 11 11 10 10 Ekim 2017 1,0 1,0 0,0 0,0 -1,0 -1,0 9 5 Kaynak: TÜİK, TCMB. Temmuz 2017 0920 0620 0320 1219 0318 -2,0 1217 -2,0 0917 0920 0620 0320 1219 0919 0619 0319 1218 0918 0618 0318 1217 0917 0617 4 0317 4 0617 Temmuz 2017 0317 5 0919 6 0619 7 6 0319 7 1218 8 0918 Ekim 2017 8 82 2,0 0618 9 2,0 Kaynak: TCMB. Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Yakın döneme ilişkin göstergeler, enflasyonun Ekim ve Kasım aylarında da yüksek seyredeceğine, Aralık ayında ise baz etkileriyle belirgin oranda gerileyeceğine işaret etmektedir (Grafik 7.2.1). 2018 yılının ilk aylarında enflasyon görünümünde daha belirgin bir iyileşme olacağı öngörülmektedir. Gıda enflasyonunda beklenen düşüşe ilave olarak, döviz kuru ve ithalat fiyatlarından enflasyona gelen birikimli etkilerin kademeli olarak ortadan kalkması ve 2018 yılının ikinci yarısından itibaren iktisadi faaliyetin ana eğilimine yakınsamasının enflasyonda beklenen düşüşe katkıda bulunacağı değerlendirilmektedir. Son dönemde Türk lirasında gözlenen değer kaybı, petrol fiyatlarındaki artış ve Ekim ayında geçici vergi indirimlerinin geri alınması çekirdek enflasyon üzerinde yukarı yönlü baskı oluşturmaktadır. Ayrıca, enflasyonun bulunduğu yüksek seviye ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaya devam etmektedir. TCMB, önümüzdeki dönemde enflasyonda geçici dalgalanmalardan ziyade ana eğilime odaklanmaya devam edecek ve enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürülmesinin yanı sıra para ve maliye politikalarının eşgüdümünün kuvvetlendirilmesi ve enflasyonda katılığa neden olan yapısal unsurların giderilmesine yönelik çalışmaların devam etmesi önümüzdeki dönemde enflasyonun tahminlerle uyumlu seviyelere gerilemesi açısından büyük önem taşımaktadır. İşlenmemiş gıda ve tütün gibi para politikasının kontrolü dışındaki kalemlerde öngörülemeyen oynaklıklar, enflasyon tahminlerinin sapmasına neden olan başlıca unsurlar arasındadır. Bu nedenle, işlenmemiş gıda ve tütün dışı enflasyon tahminleri de kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Bu çerçevede, işlenmemiş gıda ile tütün ve alkollü içecekler kalemlerini dışlayan enflasyon tahminleri Grafik 7.2.4’te sunulmaktadır. Tüketici enflasyonundaki dalgalı seyre karşın, işlenmemiş gıda ve tütün dışı enflasyonun, 2017 yılı sonu itibarıyla düşüş eğilimine gireceği ve orta vadede kademeli bir şekilde yüzde 4,6 civarına gerileyeceği tahmin edilmektedir. Grafik 7.2.4. İşlenmemiş Gıda, Tütün ve Alkollü içecekler Dışı Enflasyon Tahmini* Tahmin Aralığı Çıktı Açığı 0920 0620 -3 0320 -3 1219 -1 0919 -1 0619 1 0319 1 1218 3 0918 3 0618 5 0318 5 1217 7 0917 7 0617 9 0317 9 1216 11 0916 11 *Enflasyonun tahmin aralığı içinde kalma olasılığı yüzde 70’tir. Kaynak: TÜİK, TCMB Enflasyon Raporu 2017-IV 83 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TCMB Tahminlerinin Enflasyon Beklentileri ile Kıyaslanması İktisadi birimlerin sözleşme ve plânlamalarında enflasyon hedeflerini esas almaları, geçici fiyat dalgalanmalarından ziyade enflasyonun orta vadeli eğilimine odaklanmaları büyük önem taşımaktadır. Bu çerçevede, referans teşkil etmesi açısından, TCMB’nin mevcut enflasyon tahminlerinin diğer iktisadi birimlerin enflasyon beklentileri ile kıyaslanması önem taşımaktadır. Mevcut durumda Beklenti Anketi’ne yanıt veren katılımcıların yıl sonu ile 12 ve 24 ay sonrasına ilişkin beklentilerinin TCMB’nin baz senaryo tahminlerinin üzerinde seyrettiği gözlenmektedir (Tablo 7.2.1). Enflasyon beklentilerinin TCMB tahminlerinin üzerinde seyretmesi ve özellikle 24 ay sonrası beklentilerin enflasyon hedefi etrafındaki belirsizlik bandının dışına çıkması, para politikasındaki sıkı duruşun korunmasını gerekli kılmaktadır. Tablo 7.2.1. TCMB Enflasyon Tahminleri ve Beklentiler * TCMB Tahmini TCMB Beklenti Anketi* Enflasyon Hedefi 2017 Yıl Sonu 9,8 9,9 5,0 12 Ay Sonrası 7,3 8,5 5,0 24 Ay Sonrası 6,0 8,0 5,0 Ekim ayı Beklenti Anketi verileri. Kaynak: TCMB. 7.3. Riskler ve Para Politikası Küresel iktisadi faaliyette yaşanan olumlu büyüme performansının, yılın geri kalanında ve 2018 yılında da devam edeceği beklenmektedir. Yılın üçüncü çeyreğinde finansal piyasalardaki oynaklığın bir miktar yükselmiş olmasına karşın, risk iştahının halen güçlü seyretmesi ile beraber küresel finansal koşulların iktisadi faaliyeti destekleyici etkisi devam etmektedir. Küresel iktisadi faaliyetteki olumlu büyüme performansı, OPEC’in üretimi kısma kararı ve ABD’de yaşanan kasırganın üretimi sekteye uğratması nedeniyle ham petrol fiyatlarında üçüncü çeyrekte meydana gelen artışa karşın, petrol piyasasına özgü arz ve talep yönlü faktörler enerji fiyatlarına ilişkin riskleri sınırlamaktadır. Öte yandan, küresel büyüme eğilimine bağlı olarak diğer emtia fiyatlarına dair risklerin yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir. Küresel ekonomik görünümü olumsuz etkileyecek risk faktörlerinin başında, gelişmiş ülkelerde para politikalarının normalleşme sürecine ilişkin belirsizlikler gelmektedir. Fed’in Eylül ayındaki toplantısı sonrasında finansal piyasalardaki algılama Fed’in önceden açıklamış olduğu normalleşme sürecine sadık kalacağı yönünde ağırlık kazanmıştır. Fed, bilanço küçültme sürecini 2017 yılı Ekim ayı itibarıyla başlatmış bulunmaktadır. Fed’in yanı sıra, diğer gelişmiş ülke merkez bankaları tarafından açıklanmaya başlanan normalleşme süreçlerinin de beklenenden hızlı olması durumunda, finansal piyasalarda gözlenen yüksek risk iştahı-düşük oynaklık döngüsünün tersine dönmesi olasılığı mevcuttur. Ekonomi politikalarındaki bu belirsizliklere ek olarak İngiltere’nin AB’den çıkış sürecine ilişkin net bir yol haritasının henüz ortaya konulamaması, Avrupa ülkelerinde daha içe dönük politikaların ön plana çıkması, Asya ve Orta Doğu kaynaklı jeopolitik sorunların sürmesi, önümüzdeki aylarda finansal piyasalar ve küresel ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyecek diğer risk faktörleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Çin başta 84 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerin bir kısmında özel sektör borçluluğunun yüksek seviyelere ulaşmış olması, finansal piyasalara yönelik risklerin etkisini büyütebilecek bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Küresel iktisadi faaliyet ve ticaret hacmindeki olumlu görünümün yanı sıra küresel risk iştahının sürmesi sayesinde gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy girişleri son dönemde de güçlü seyretmiş, ancak jeopolitik risklerin artması Türkiye’ye yönelen portföy yatırımlarında bir miktar ivme kaybına yol açmıştır. Eylül ayından bu yana Türkiye’ye yönelik portföy akımları daha ziyade DİBS piyasasında yoğunlaşırken, hisse senedi piyasasına olan girişler oynak ve zayıf bir seyir izlemiştir. Döviz kuru piyasasındaki oynaklık neticesinde uzun vadeli enflasyon telafilerinde bir miktar yükseliş gözlenmiştir. Söz konusu gelişmelere karşın, finansal koşullar yılın üçüncü çeyreğinde de genel olarak iktisadi faaliyeti destekleyici olmuştur. KGF teminatlı kredilerde tanımlanan üst sınıra oldukça yaklaşılmış olmasından ötürü, kredi büyümesi yılın üçüncü çeyreğinde ılımlı seviyelerde dengelenmiş bulunmaktadır. Yılın ilk yarısında kaydedilen güçlü ivmelenmenin ardından, yılın ikinci yarısında kademeli olarak yavaşlayan kredi büyümesinin toplam talep ve iktisadi faaliyete yansımaları yakından takip edilmektedir. Üçüncü çeyrekteki iktisadi faaliyet ve toplam talep gelişmeleri, önceki Rapor dönemindeki öngörülerle büyük ölçüde uyumlu şekilde gerçekleşmiştir. Üçüncü çeyrek sonrasında, ek kredi ivmesinin büyümeye verdiği desteğin zayıflaması ve dayanıklı mallara uygulanan vergi teşviklerinin son bulmasıyla yurt içi talepte bir miktar yavaşlama beklenmekte ve ekonominin ana eğilimine yönelmeye başlayacağı öngörülmektedir. 2017 yılındaki destekleyici politikaların etkisinin ortadan kalkmasına ek olarak yakın dönemde OVP kapsamında açıklanan mali tedbirlerin iktisadi faaliyet üzerindeki etkileri yakından takip edilmektedir. Önümüzdeki dönemde, turizmde süregelen toparlanmanın, küresel büyüme görünümündeki iyileşmenin ve reel kurun destekleyici seyrinin ihracat kanalıyla büyümeye ve cari dengeye olumlu katkı vermeye devam etmesi beklenmektedir. Belirsizlik algılamalarında gözlenen iyileşmenin yatırımlarda üçüncü çeyrekte gözlenen canlanmayı önümüzdeki dönemde de destekleyeceği değerlendirilmektedir. Toparlanmanın genele yayılan bir nitelik kazanmasıyla birlikte, ekonomik büyümenin devamını sağlayacak istihdam ve yatırım eğiliminde olumlu gelişmeler beklenmektedir. Mevcut görünüm altında, gelişmiş ülke para politikalarına ilişkin belirsizlikler, sermaye akımlarının seyri ve jeopolitik gelişmeler iktisadi faaliyet açısından önemli rol oynamaya devam etmektedir. Bu faktörlerden kaynaklanabilecek döviz kuru oynaklıkları, finansal koşulların iktisadi faaliyete verebileceği desteğin zamanlaması ve gücü üzerinde aşağı yönlü risk oluşmaktadır. Temmuz Enflasyon Raporu’ndan sonraki dönemde, petrol ve metal başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki yükseliş ve döviz kuru gelişmeleri, maliyet kanalıyla enflasyonu yukarı çekerek çekirdek enflasyon göstergelerinin öngörülerin üzerine çıkmasına neden olmuştur. Enflasyonun Ekim ve Kasım aylarında da yüksek seyredeceği, Aralık ayında ise baz etkileriyle birlikte belirgin oranda gerileyeceği, ancak yüksek seviyesini koruyacağı beklenmektedir. Gıda grubundaki baz etkileri, beyaz eşya ve mobilya sektöründeki geçici vergi indirimlerinin Ekim ayında geri alınması ve giyim grubundaki yöntem değişikliği, kısa vadede enflasyonda dalgalanmaya ve çekirdek enflasyonun geçici olarak yükselmesine neden olacak gelişmeler olarak öne çıkmaktadır. Yılın son ayından itibaren ise enflasyon görünümünde kademeli bir iyileşme beklenmektedir. Enflasyonun bulunduğu yüksek seviyeler ve çekirdek enflasyon göstergelerine ilişkin gelişmeler fiyatlama davranışlarına dair risk oluşturmaya devam etmektedir. Söz konusu riskler ve enflasyon Enflasyon Raporu 2017-IV 85 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası beklentilerinin yüksek seyri enflasyon görünümünde yılın son ayından başlayarak 2018 yılının ilk aylarında gözlenmesi beklenen iyileşmeyi sınırlayabilecektir. Enflasyon beklentilerinde ve fiyatlama davranışlarında henüz bir iyileşme gözlenmemesi, enflasyon görünümünü olumsuz etkilemektedir. Bütün bu gelişmeler para politikasındaki sıkı duruşun sürdürülmesini gerektirmektedir. Nitekim TCMB, Eylül ve Ekim aylarında yaptığı iletişimde para politikasının temkin düzeyini kademeli olarak güçlendirmiştir. Enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme ve hedeflerle uyum sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruş kararlılıkla sürdürülecektir. Bu doğrultuda, para politikası enflasyonu 2018 yılı sonunda yüzde 7’ye düşürdükten sonra kademeli olarak yüzde 5’lere doğru çekmeyi amaçlayacaktır. Mevcut veriler itibarıyla bu duruş, enflasyon trendinde ikna edici bir düşüş sağlanana kadar sıkı para politikasının korunmasını gerektirmektedir. TCMB, para politikasını oluştururken orta vadeli enflasyon görünümünü dikkate almakta ve dolayısıyla enflasyonda yıl içinde gözlenmesi beklenen baz etkileri kaynaklı dalgalanmalardan ziyade enflasyonun ana eğilimindeki gelişmelere odaklanmaktadır. Enflasyon beklentileri, fiyatlama davranışları ve enflasyonu etkileyen diğer unsurlardaki gelişmeler yakından izlenerek ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir. Maliye politikasına ve vergi düzenlemelerine ilişkin gelişmeler enflasyon görünümüne etkileri bakımından yakından takip edilmektedir. Para politikası duruşu oluşturulurken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceği varsayılmaktadır. Maliye politikasının söz konusu çerçeveden belirgin olarak sapması ve bu durumun orta vadeli enflasyon görünümünü olumsuz etkilemesi halinde para politikası duruşunun da güncellenmesi söz konusu olabilecektir. Son yıllarda mali disiplinin sürdürülmesi Türkiye ekonomisinin olumsuz dış şoklara karşı duyarlılığını azaltan temel unsurlardan biri olmuştur. Mali disiplinin sağlamış olduğu alan kullanılarak yakın dönemde dengeleyici maliye politikası uygulanabilmiştir. Döngü karşıtı maliye politikası uygulama kapasitesini güçlendirecek yapısal tedbirler, maliye ve para politikası eşgüdümüne katkıda bulunarak makroekonomik istikrarı destekleyecektir. 86 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafikler 1. GENEL DEĞERLENDİRME Grafik 1.1. 10 Yıl Vadeli Tahvil Faizleri 1 Grafik 1.2. Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelik Portföy Akımları 1 Grafik 1.1.1. Kısa Vadeli Faizler 2 Grafik 1.1.2 TCMB Fonlaması 2 Grafik 1.1.3. Son Dönemde Kur Takası Getiri Eğrisi 3 Grafik 1.1.4. Opsiyonların İma Ettiği Kur Oynaklığı 3 Grafik 1.1.5 Kredilerin Yıllık Büyüme Hızları 3 Grafik 1.1.6. İşletme Kredisi Standartları 3 Grafik 1.2.1. Temmuz 2017 Tüketici Enflasyon Tahmini ve Gerçekleşmeler 4 Grafik 1.2.2. İşlenmemiş Gıda ve Alkol-Tütün Dışı Enflasyon için Temmuz 2017 Tahminleri ve Gerçekleşmeler 4 Grafik 1.2.3. Temel Mal ve Hizmet Grubu Fiyatları 5 Grafik 1.2.4. B Endeksi Ana Eğilimi 5 Grafik 1.2.5. GSYİH ve Yurt İçi Talep 5 Grafik 1.2.6. Harcama Yönünden Yıllık Büyümeye Katkılar 5 Grafik 1.2.7 Cari İşlemler Dengesi 6 Grafik 1.2.8. Cari İşlemler Dengesi 6 Grafik 1.2.9. Petrol Fiyatı Varsayımlarındaki Güncellemeler 7 Grafik 1.2.10 İthalat Fiyatları Varsayımlarındaki Güncellemeler 7 Grafik 1.3.1. Enflasyon ve Çıktı Açığı Tahminleri 8 2. ULUSLARARASI EKONOMİK GELİŞMELER Grafik 2.1.1. Küresel Büyüme Oranları 12 Grafik 2.1.2. Bölgelere Göre Gelişmekte Olan Ülkelerin Büyüme Oranları 12 Grafik 2.1.3. Küresel PMI 13 Grafik 2.1.4. Gelişmiş Ülkeler İmalat Sanayi PMI 13 Grafik 2.1.5. Gelişmekte Olan Ülkeler PMI 13 Grafik 2.1.6. İhracat Ağırlıklı Küresel Üretim Endeksi 13 Grafik 2.2.1. S&P Goldman Sachs Emtia Fiyatları Endeksleri 15 Grafik 2.2.2. Ham Petrol (Brent) Fiyatları 15 Grafik 2.2.3. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler Tüketici Fiyat Enflasyonu 16 Grafik 2.2.4. Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkeler Çekirdek Tüketici Fiyat Enflasyonu 16 Grafik 2.3.1. Gelişmiş Ülkelerin Politika Faiz Oranlarındaki Değişimler ve Beklentiler Ocak 2016 – Aralık 2018 18 Grafik 2.3.2. Gelişmekte Olan Ülkelerin Politika Faiz Oranlarındaki Değişimler ve Beklentiler: Ocak 2016 – Aralık 2018 18 Grafik 2.4.1. 10 Yıl Vadeli Tahvil Getirileri 18 Grafik 2.4.2. JP Morgan Döviz Kuru Oynaklık Endeksleri 18 Grafik 2.4.3. MSCI Endeksleri 19 Grafik 2.4.4. Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelen Haftalık Fon Akımları 19 3. ENFLASYON GELİŞMELERİ Grafik 3.1. TÜFE ve D 25 Grafik 3.2. Yıllık Tüketici Enflasyonuna Katkı 25 Grafik 3.1.1. Temel Mal ve Hizmet Grubu Fiyatları 26 Grafik 3.1.2 2010-2016 Dönemi için Sabit ve Değişken Ağırlık ile Hesaplanmış Aylık Giyim ve Ayakkabı Grubu Enflasyon Oranları Arasındaki Fark 26 Grafik 3.1.3. Temel Mal Fiyatları 27 Grafik 3.1.4. Temel Mal Fiyatları 27 Grafik 3.1.5. Alt Gruplar İtibarıyla Hizmet Fiyatları 28 Grafik 3.1.6. Alt Gruplar İtibarıyla Hizmet Fiyatları 28 Grafik 3.1.7 Yemek Hizmetleri ve Gıda Fiyatları 28 Grafik 3.1.8. Ulaştırma Hizmetleri ve Akaryakıt Fiyatları 28 Grafik 3.1.9. Hizmet Fiyatları 29 Grafik 3.1.10. Hizmet Fiyatları Yayılım Endeksi 29 Grafik 3.1.11. Temel Enflasyon Göstergeleri B ve C 29 Grafik 3.1.12. B Endeksi Ana Eğilimi: Sabit ve Değişken Ağırlık Karşılaştırması 29 Grafik 3.1.13. B ve C Yayılım Endeksleri 30 Grafik 3.1.14. Temel Enflasyon Göstergeleri SATRIM ve Medyan 30 Grafik 3.2.1. Gıda ve Enerji Fiyatları 30 Grafik 3.2.2. Gıda Fiyatları 30 Grafik 3.2.3. İşlenmemiş Gıda Fiyatları ve Seçilmiş Alt Kalemler 31 Enflasyon Raporu 2017-IV 87 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 3.2.4. Gıda ve Gıda Dışı Fiyatlar 31 Grafik 3.2.5. Petrol ve Seçilmiş Yurt İçi Enerji Fiyatları 32 Grafik 3.2.6. Yurt içi Enerji Fiyatları 32 Grafik 3.3.1. Yurt İçi Üretici ve Tüketici Fiyatları 33 Grafik 3.3.2. İmalat Fiyatları 33 Grafik 3.3.3. ABD Doları ve Türk Lirası Cinsinden İthalat Fiyatları 33 Grafik 3.3.4. Petrol ve Ana Metal Hariç İmalat Sanayi Fiyatları 33 Grafik 3.4.1. Tarım Ürünleri ve Gıda Fiyatları 34 Grafik 3.4.2. Tarım Fiyatları Ana Eğilim 34 Grafik 3.5.1. 12 ve 24 Ay Sonrasındaki TÜFE Beklentileri 35 Grafik 3.5.2. Enflasyon Beklentileri Eğrisi 35 Grafik 3.5.3. Gelecek 12 Aylık Enflasyon Beklentilerinin Olasılık Dağılımı 35 Grafik 3.5.4. Gelecek 24 Aylık Enflasyon Beklentilerinin Olasılık Dağılımı 35 4. ARZ VE TALEP GELİŞMELERİ Grafik 4.1.1. GSYİH Yıllık Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar 42 Grafik 4.1.2. GSYİH Çeyreklik Büyümesi ve Üretim Yönünden Katkılar 42 Grafik 4.1.3. Sanayi Üretim Endeksi 42 Grafik 4.1.4. Sanayi Üretim Endeksi 42 Grafik 4.1.5. İnşaat Sektörü Katma Değeri ve İnşaat Faaliyetleri 43 Grafik 4.1.6. Hizmetler Sektörü Katma Değeri ve İş Durumu 43 Grafik 4.1.7. Ticaret Sektörü İş Durumu 43 Grafik 4.1.8. Finansal Sektör Katma Değeri ve Finansal Kesim Anketi-İş Durumu 43 Grafik 4.2.1. Harcama Yönünden Yıllık Büyümeye Katkılar 44 Grafik 4.2.2. GSYİH ve Nihai Yurt İçi Talep 44 Grafik 4.2.3. Özel Tüketim ve Kamu Tüketimi 44 Grafik 4.2.4. Makine-Teçhizat ve İnşaat Yatırımları 44 Grafik 4.2.5. Tüketim Malları Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri 45 Grafik 4.2.6. Özel Tüketim Harcamaları ve Bileşik Gösterge 45 Grafik 4.2.7 Tüketici Kredilerinin Büyüme Hızı 45 Grafik 4.2.8 Tüketici Güven Endeksleri 45 Grafik 4.2.9 Taşıt Hariç Sermaye Malları Üretim ve İthalat Miktar Endeksleri 46 Grafik 4.2.10 Yatırım Harcamaları ve Bileşik Gösterge 46 Grafik 4.2.11 İYA Sabit Sermaye Yatırım Eğilimi 46 Grafik 4.2.12 İnşaat Yatırımları ve Bileşik Gösterge 46 Grafik 4.2.13 Mal ve Hizmet İhracat ve İthalatı 47 Grafik 4.2.14 İhracat, İthalat Miktar Endeksleri ve Reel Hizmet İhracatı 47 Grafik 4.3.1. İşsizlik Oranları 48 Grafik 4.3.2. Tarım Dışı İşsizlik Oranı Çeyreklik Değişimine Katkılar 48 Grafik 4.3.3. Tarım Dışı İstihdam ve Hizmet İstihdamı 48 Grafik 4.3.4. Sanayi ve İnşaat İstihdamı 48 Grafik 4.3.5. Tarım Dışı İstihdamdaki Aylık Değişime Katkılar 49 Grafik 4.3.6. İşsizlik Oranı ve Yatırımların GSYH’deki Payı 49 Grafik 4.3.7. İmalat Sanayi İstihdamı ve PMI İstihdam 49 Grafik 4.3.8. Önümüzdeki Üç Ayda Sektörler Bazında ÇalışanSayısı Beklentisi 49 Grafik 4.3.9 Kariyer.net Toplam İş İlanı, İlan Başına Başvuru ve Tarım Dışı İşsizlik Oranı 50 Grafik 4.3.10 Tarım Dışı Reel Birim İşgücü Maliyetindeki Değişime Katkılar 50 5. FİNANSAL PİYASALAR VE FİNANSAL ARACILIK 88 Grafik 5.1. Finansal Koşullar ve Kredi Büyümesi 59 Grafik 5.2. Finansal Koşullar Endeksine Katkılar 59 Grafik 5.1.1. Bölgesel Risk Primleri 60 Grafik 5.1.2. Türkiye’de Portföy Hareketleri 60 Grafik 5.1.3. TL ve Gelişmekte Olan Ülke Para Birimlerinin ABD Doları Karşısında Değeri 61 Grafik 5.1.4. Opsiyonların İma Ettiği Kur Oynaklığı 61 Grafik 5.1.5. Altı Ay Vadeli Piyasa Faizleri 61 Grafik 5.1.6. Beş Yıl Vadeli Piyasa Faizleri 61 Grafik 5.2.1 TL Ticari Kredi Faizlerindeki Gelişmeler 62 Grafik 5.2.2 Tüketici Kredileri Faizlerindeki Gelişmeler 62 Grafik 5.2.3 Bankaların Fonlama Maliyetlerine İlişkin Göstergeler 63 Grafik 5.2.4 TL Ticari Kredi ve TL Mevduat Faizi 63 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Grafik 5.2.5 Yurt İçi Kredi Stoku ve Net Kredi Kullanımı 63 Grafik 5.2.6 Kredilerin Yıllık Büyüme Hızları 63 Grafik 5.2.7 Toplam Kredilerin Büyüme Hızlarının Geçmiş Yıllarla Karşılaştırılması 64 Grafik 5.2.8 Ticari Kredilerin Büyüme Hızlarının Geçmiş Yıllarla Karşılaştırılması 64 Grafik 5.2.9 TL ve YP Ticari Kredilerin Büyüme Hızları 64 Grafik 5.2.10 Tüketici Kredilerinin Büyüme Hızları 64 Grafik 5.2.11 İşletmelere Verilen Kredi Standartları ve İşletmelerin Kredi Talebi 65 Grafik 5.2.12 Bireysel Kredi Standartları ve Kredi Talebi 65 Grafik 5.3.1 TCMB Fonlaması 66 Grafik 5.3.2 Kısa Vadeli Faizler 66 Grafik 5.3.3 Son Dönemde Kur Takası Getiri Eğrisi 67 Grafik 5.3.4 Gelişmekte Olan Ülkelerde Getiri Eğrisi Eğimleri 67 Grafik 5.3.5 Enflasyon Telafisi 67 Grafik 5.3.6 24 Ay Sonrası Enflasyon Beklentisine İlişkin Olasılık 67 Grafik 5.3.7 Türkiye’nin İki Yıllık Tahvil Getirisi ve Reel Faizi 68 Grafik 5.3.8 İki Yıllık Reel Faizler 68 Grafik 6.1.1. Merkezi Yönetim Bütçe Dengeleri 75 Grafik 6.1.2. Merkezi Yönetim Bütçe Gelirleri ve Faiz Dışı Harcamalar 75 Grafik 6.1.3. Reel Vergi Gelirleri 77 Grafik 6.1.4. Reel KDV ve ÖTV Gelirleri 77 Grafik 6.2.1. Kamu Borç Stoku Göstergeleri 77 Grafik 6.2.2. Merkezi Yönetim Borç Stokunun Kompozisyonu 77 Grafik 6.2.3. Nakit İç Borçlanmanın Ortalama Vadesi ve İç Borç Stokunun Vadeye Kalan Ortalama Süresi 78 Grafik 6.2.4. Tahvil İhracı Yoluyla Borçlanma 78 Grafik 6.2.5. Toplam İç Borç Çevirme Oranı 78 Grafik 6.2.6. İskontolu İhalelerde Gerçekleşen Ortalama Borçlanma Vadesi ve Faiz Oranı 78 6. KAMU MALİYESİ 7. ORTA VADELİ ÖNGÖRÜLER Grafik 7.1.1. Petrol Fiyatı Varsayımlarındaki Güncellemeler 80 Grafik 7.1.2 İthalat Fiyatı Varsayımlarındaki Güncellemeler 80 Grafik 7.2.1. Enflasyon ve Çıktı Açığı Tahminleri 81 Grafik 7.2.2. Enflasyon Tahmini 82 Grafik 7.2.3. Çıktı Açığı Tahmini 82 Grafik 7.2.4. İşlenmemiş Gıda, Tütün ve Alkollü içecekler Dışı Enflasyon Tahmini 83 Enflasyon Raporu 2017-IV 89 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Tablolar 2. ULUSLARARASI EKONOMİK GELİŞMELER Tablo 2.1.1. 2017 ve 2018 Yıl Sonu Büyüme Tahminleri 14 Tablo 2.2.1. 2017 ve 2018 Yıl Sonu Enflasyon Tahminleri 17 Tablo 2.4.1 Gelişmekte Olan Ülkelere Yönelen Fon Akımlarının Kompozisyonu 19 3. ENFLASYON GELİŞMELERİ Tablo 3.1.1. Mal ve Hizmet Grubu Fiyatları 27 Tablo 3.3.1. Yİ-ÜFE ve Alt Kalemler 32 6. KAMU MALİYESİ Tablo 6.1. Merkezi Yönetim ve Genel Devlet Bütçe Dengesi 74 Tablo 6.1.1. Merkezi Yönetim Bütçe Büyüklükleri 74 Tablo 6.1.2. Merkezi Yönetim Faiz Dışı Harcamaları 76 Tablo 6.1.3. Merkezi Yönetim Genel Bütçe Gelirleri 76 7. ORTA VADELİ ÖNGÖRÜLER 90 Tablo 7.1.1. Varsayımlardaki Güncellemeler 81 Tablo 7.2.1. TCMB Enflasyon Tahminleri ve Beklentiler 84 Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Son Enflasyon Raporlarında Yayınlanan Kutular 2017-III 2.1. İhracat Ağırlıklı Küresel Büyüme Endeksinin Kapsamının Genişletilmesi 3.1. Gıda Fiyatlarındaki Son Dönem Gelişmeleri 4.1. Büyüme Tahminleri: Yeni Milli Gelir Serisi ile Bir Uygulama 4.2. Türkiye’nin İhracatının Dış Talep Şoklarına Dayanıklılığı: Yaş Meyve ve Sebze Örneği 5.1. Para Politikasının Kur Takası Piyasası Faizlerine Aktarımı 6.1. Yabancı Yatırımcı Payının Uzun Dönem Borçlanma Faiz Oranı Üzerindeki Etkileri 7.1. Kredi Arzındaki Değişimlerin Makroekonomik Etkileri 2017-II 3.1. Enflasyon Dinamiklerindeki Değişim 3.2. Giyim ve Ayakkabı Grubunun Ağırlık Yapısındaki Değişim 4.1. Türkiye’nin Otomotiv İhracatındaki İvmelenme ve AB İhracat Talebi 5.1. TCMB Türk Lirası Depoları Karşılığı Döviz Depo Piyasası İşlemleri 6.1. Türkiye’de Vergi Gelirlerinin Döngüsel Özellikleri 7.1. Kredi Kanalının Yapısal bir Model Aracılığıyla Anlatımı 2017-I 2.1. Son Dönemde Küresel Belirsizlikler ve Etkileri 3.1. TÜFE ve Alt Gruplarda İthalat Fiyatları ve Döviz Kuru Geçişkenliği Üzerine 4.1. Türkiye İçin Bir İktisadi Belirsizlik Göstergesi 4.2. Alternatif Göstergelerle Çıktı Açığına Bakış 4.3. Reel Dış Ticaret Açığı ile Milli Gelir İlişkisinin Zayıflaması ve Kredi Büyümesi 5.1. Açık Piyasa İşlemleri Menkul Kıymet Portföyü Büyüklüğü ve Kesin Alım İşlemleri 6.1. Kamu Harcama Çarpanının İş Çevrimlerine Duyarlılığı 7.1. 2016 Yıl Sonu Enflasyon Tahminlerinin Değerlendirilmesi 2016-IV 3.1. Son On Yılda Enflasyon Dinamikleri: Tarihsel Bir Muhasebe 3.2. Turizm Sektöründeki Gelişmelerin Gıda Enflasyonuna Etkisi 4.1. Turizm Gelişmelerinin Temel Makroekonomik Büyüklüklere Etkisi 4.2. Avrupa Birliği Pazarında Türkiye’nin İhracat Performansındaki Kazanımların Rekabet Gücü Açısından Değerlendirilmesi 4.3. Tarım Bankacılığının Tarımsal Verimliliğe Etkisi 5.1. Teminat Döviz Depo Uygulaması ve Kur Takası Piyasalarına Etkisi 5.2. Yakın Dönem Kredi Gelişmeleri: Kredi Arzı ve Talebine İlişkin Bazı Göstergeler 6.1. Türkiye’de Son Dönemde Uygulamaya Konan Teşvik Sistemlerinin Temel Özellikleri 2016-III 3.1. Enflasyonla Mücadelede Gıda Fiyatlarının Önemi 4.1. Turizm Sektöründeki Gelişmelerin Cari İşlemler Dengesi, Büyüme ve İstihdam Üzerine Etkileri 4.2. Asgari Ücret Artışının İşgücü Piyasasına Etkileri: Ön Değerlendirme 4.3. Kamu Yatırımlarının Tamamlanma Süresindeki Kısalmanın Refah Etkisi 4.4. Firma Büyüklüğü, İthal Ara Malları ve İhracat Davranışı 5.1. Para Politikası ile Kredi ve Mevduat Faizleri: Genel Bakış ve Yakın Dönem Enflasyon Raporu 2017-IV 91 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kısaltmalar ABD Amerika Birleşik Devletleri BIST DİBS Borsa İstanbul ECB EMBI Avrupa Merkez Bankası EPFR FED Yükselen Porföy Fonu Araştırması FKE FOMC Finansal Koşullar Endeksi GLP GSYİH Geç Likidite Penceresi İYA KDV İktisadi Yönelim Anketi KGF KOBİ Devlet İç Borçlanma Senetleri Gelişmekte Olan Piyasalar Tahvil Endeksi Amerikan Merkez Bankası Federal Açık Piyasa Komitesi Gayri Safi Yurt İçi Hasıla K Katma Değer Vergisi Kredi Garanti Fonu Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletme KOSGEB OPEC Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı OSD OVP Otomotiv Sanayii Derneği ÖTV PMI Özel Tüketim Vergisi PPK SGK Para Politikası Kurulu TCMB TL Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası TÜFE TÜİK Tüketici Fiyat Endeksi TÜRKBESD Yİ-ÜFE YP Türkiye Beyaz Eşya Sanayicileri Derneği 92 Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü Orta Vadeli Program Satın Alma Yöneticileri Endeksi Sosyal Güvenlik Kurumu Türk Lirası Türkiye İstatistik Kurumu Yurt İçi Üretici Fiyatları Endeksi Yabancı Para Enflasyon Raporu 2017-IV Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası 2017 Yılı Para Politikası Kurulu Toplantıları ve Rapor Takvimi Para Politikası Kurulu Toplantı Kararı Para Politikası Kurulu Toplantı Özeti Enflasyon Raporu 24 Ocak 2017 31 Ocak 2017 31 Ocak 2017 16 Mart 2017 23 Mart 2017 26 Nisan 2017 28 Nisan 2017 Finansal İstikrar Raporu 28 Nisan 2017 30 Mayıs 2017 15 Haziran 2017 22 Haziran 2017 27 Temmuz 2017 1 Ağustos 2017 14 Eylül 2017 21 Eylül 2017 26 Ekim 2017 1 Kasım 2017 1 Ağustos 2017 1 Kasım 2017 30 Kasım 2017 14 Aralık 2017 Enflasyon Raporu 2017-IV 21 Aralık 2017 93